ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ Deniz BABUŞ KÜRESEL ISINMA SORUNUNUN ULUSLARARASI ÇEVRE POLİTİKASI İÇERİSİNDE İRDELENMESİ VE TÜRKİYE’NİN YERİ PEYZAJ MİMARLIĞI ANABİLİM DALI ADANA, 2005
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Deniz BABUŞ
KÜRESEL ISINMA SORUNUNUN ULUSLARARASI ÇEVRE POLİTİKASI
İÇERİSİNDE İRDELENMESİ VE TÜRKİYE’NİN YERİ
PEYZAJ MİMARLIĞI ANABİLİM DALI
ADANA, 2005
I
ÖZ
Deniz BABUŞ
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ
Danışman : Prof. Dr. Muzaffer YÜCEL Yıl : 2005 Sayfa: 212 Jüri : Prof. Dr. Muzaffer YÜCEL Prof. Dr. Rıza KANBER Yard. Doç. Dr. Berrin SİREL
Bu araştırma, iklim değişikliği ve küresel ısınma sorununa karşı uluslararası
düzeyde gerçekleştirilen çözüm arayışları çabalarında Türkiye’nin yerinin
belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.
Bu amaç doğrultusunda uluslararası düzeyde yapılan ve yapılması planlanan
çalışmalar irdelenmiştir. Daha sonra Türkiye’nin bu çalışmalara olan katkıları ve bu
çalışmalardaki yeri araştırılmıştır.
Araştırmanın sonunda Türkiye’nin hem ulusal hem de uluslararası düzeyde
sorunun çözümüne yönelik olarak gerçekleştirmesi gereken çalışmalar hakkında
öneriler verilmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Küresel İklim Değişikliği, Küresel Isınma, Uluslararası Çevre
Politikası
KÜRESEL ISINMA SORUNUNUN ULUSLARARASI ÇEVRE
POLİTİKASI İÇERİSİNDE İRDELENMESİ VE TÜRKİYE’NİN
YERİ
II
ABSTRACT
Deniz BABUŞ
DEPARTMENT OF LANDSCAPE ARCHITECTURE INSTITUTE OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES
UNIVERSITY OF ÇUKUROVA
Supervisor : Prof. Dr. Muzaffer YÜCEL Year : 2005 Page: 212 Jury : Prof. Dr. Muzaffer YÜCEL Prof. Dr. Rıza KANBER Yard. Doç. Dr. Berrin SİREL
This study has been done to determine the role of Turkey in the international
efforts for solutions against the climate change and global warming.
For this purpose, the current and future activities (such as meetings, projects,
panels) have been examined. Later, contributions and role of Turkey have been
studied.
As a result, it has been tried to give some proposals for solutions by Turkey in
both national and international scales.
Key Words: Global Climate Change, Global Warming, International Environment
Policy.
STUDY OF GLOBAL WARMING AS INTERNATIONAL
ENVIRONMENTAL POLICY AND ROLE OF TURKEY
III
TEŞEKKÜR
Bu çalışmanın başından sonuna kadar yardım ve desteklerini esirgemeyen
danışman hocam Sayın Prof. Dr. Muzaffer YÜCEL’e, çalışmaya yaptıkları değerli
katkılarından dolayı Prof. Dr. Rıza KANBER ile Yard. Doç. Dr. Berrin SİREL’e,
çalışmanın her aşamasında değerli eleştirileri ve katkılarından dolayı Dr. Nuriye
PEKER SAY’a teşekkürlerimi sunarım.
Çalışmam boyunca yardımlarını esirgemeyen ve bu süreci benimle birlikte
yaşayan Araş. Gör. Oğuzhan ÇOLAKKADIOĞLU’na, çalışmalarım sırasında maddi
ve manevi desteğini esirgemeyen anneme, babama, kardeşime ve
ÇOLAKKADIOĞLU ailesine teşekkür ederim.
IV
İÇİNDEKİLER SAYFA
ÖZ……………………………………………………………………………..... I
ABSTRACT……………………………………………………………………. II
TEŞEKKÜR……………………………………………………………………. III
İÇİNDEKİLER………………………………………………………………... IV
ÇİZELGELER DİZİNİ……………………………………………………….. VII
ŞEKİLLER DİZİNİ…………………………………………………………… X
KISALTMALAR DİZİNİ…………………………………………………….. XII
1. GİRİŞ………………………………………………………………………... 1
1.1. Atmosferin Sera Etkisi ve Küresel Isınma………………………………. 6
1.2. İklim Değişikliği ve Nedenleri…………………………………………... 9
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR………………………………………………….. 20
2.1. Türkiye’de Yapılan Çalışmalar………………………………………….. 20
2.2. Yurt Dışında Yapılan Çalışmalar………………………………………... 27
3. MATERYAL VE YÖNTEM……………………………………………….. 30
3.1. Materyal…………………………………………………………………. 30
3.2. Yöntem…………………………………………………………………... 31
4. ARAŞTIRMA BULGULARI………………………………………………. 33
4.1. İklim Değişikliğinin Bilimsel Değerlendirilmesi...................................... 33
4.1.1. İklimde Gözlemlenen Değişimler………………………………... 34
4.1.1.1. Sıcaklıklarda Gözlemlenen Değişimler…………………… 36
4.1.1.2. Yağış Miktarında ve Atmosferik Nemde Gözlemlenen
Değişimler………………………………............................. 38
4.1.1.3. Kar Örtüsü ve Kara-Deniz Buzullarında Gözlemlenen
Değişimler………………………………………………..... 39
4.1.1.4. Deniz Seviyesinde Gözlemlenen Değişimler……………… 41
4.1.2. İklim Değişikliği İle İlgili Öngörüler…………………………….. 42
4.1.2.1. Sera Gazlarının Atmosferik Konsantrasyonları İle İlgili
Öngörüler…………………………………………………... 43
4.1.2.2. Sıcaklık Değişimleri ile İlgili Öngörüler…………………… 46
V
4.1.2.3. Yağış Miktarındaki Değişimler İle İlgili Öngörüler……….. 49
4.1.2.4. Kar Örtüsü ve Buzullardaki Değişimler İle İlgili Öngörüler. 50
4.1.2.5. Deniz Seviyesindeki Değişim İle İlgili Öngörüler…………. 50
4.1.3. İklim Değişikliğinin Doğal ve Sosyo-Ekonomik Sistemlere Olan
Etkilerinin Değerlendirilmesi ve Bölgesel Analiz……………….. 51
4.1.3.1. Su Kaynakları………………………………………………. 53
4.1.3.2. Tarım ve Gıda Güvenliği…………………………………… 55
4.1.3.3. İnsan Sağlığı………………………………………………… 57
4.1.3.4. Ekosistemler………………………………………………… 59
4.1.3.5. Kıyı Alanları………………………………………………... 62
4.1.3.6. Bölgesel Analiz……………………………………………... 63
4.1.4. İklim Değişikliğinin Türkiye Üzerinde Gözlemlenen ve Olası
Etkileri……………………………………………………………. 65
4.2. Uluslararası Düzeyde Geliştirilen Yaklaşımlar………………………..... 71
4.2.1. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Öncesi Gelişmeler………... 71
4.2.2. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sonrası Gelişmeler……….. 80
4.2.3. Marakeş Anlaşmalarında Alınan Kararlarla İklim Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesi………………………………………………. 103
4.2.4. Marakeş Anlaşmalarında Alınan Kararlarla Kyoto Protokolü…… 131
4.3. Türkiye’de Konuyla İlgili Gelişmeler ve Türkiye’nin Uluslararası
Düzeydeki Konumu…………………………………………………….. 153
4.3.1. Türkiye’nin Sera Gazı Salınımları ve Öngörüleri………………… 153
4.3.1.1. Enerji Tüketiminden Kaynaklanan Sera Gazı Salınımları….. 155
4.3.1.2. Yakıt Tüketiminden Kaynaklanan Sera Gazı Salınımları…... 156
4.3.1.3. Endüstriyel Süreçlerden Kaynaklanan Sera Gazı Salınımları. 158
4.3.1.4. Tarım ve Hayvancılık Etkinliklerinden Kaynaklanan Sera
Gazı Salınımları…………………………………………….. 169
4.3.1.5. Türkiye Ormanlarının Karbon Tutma Kapasitesi…………… 160
4.3.2. Türkiye’nin Sorunun Çözümüne Yönelik Ulusal Çabalarının
Araştırılması………………………………………………………
163
VI
4.3.3. Uluslararası Düzeyde Yapılan Çalışmalarda Türkiye’nin Yerinin
Belirlenmesi ……………………………………………………… 168
4.3.3.1. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin Yürürlüğe
Girmesinden Önceki Gelişmeler…………………………...... 169
4.3.3.2. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin Yürürlüğe
Girmesinden Sonraki Gelişmeler……………………………. 171
4.3.3.3. Üçüncü Taraflar Konferansı…………………………………. 172
4.3.3.4. Kyoto Protokolü Sonrası Gelişmeler………………………… 175
4.4. Konuyla İlgili Uluslararası Gelişmelerin Değerlendirilmesi…………..... 181
5. SONUÇ VE ÖNERİLER……………………………………………............ 189
KAYNAKLAR…………………………………………………………………. 200
ÖZGEÇMİŞ……………………………………………………………………. 211
EKLER…………………………………………………………………………. 212
VII
ÇİZELGELER DİZİNİ SAYFA
Çizelge 1.1. Doğrudan Etki Gösteren Sera Gazlarının Kaynakları,
Sanayi Devrimi Öncesi Konsantrasyonları, Değişim
Oranları, Atmosferdeki Ömürleri ve Küresel Isınma
Potansiyelleri……………………......................................... 11
Çizelge 1.2. Tarihin Çeşitli Dönemlerinde Doğal ve Antropojenik
Ekosistemlerin Alansal Değişimi İle Tarım Öncesi Döneme
Göre Alansal Genişliklerinin % Olarak Azalımı.................. 18
Çizelge 4.1. Tarihi Kaynaklardan Derlenen Geçmişe Ait Önemli İklim
Olayları……………………………………………………... 35
Çizelge 4.2. Dünya İklim Sisteminin Değişimini Ortaya Çıkaran Başlıca
Bilimsel Teknikler………………………………………….. 36
Çizelge 4.3. SRES Senaryo Gruplarının Açıklaması………………......... 44
Çizelge 4.4. İklim Değişikliği, Aşırı İklim Olayları (Fırtınalar ve seller
gibi) ve Etkileriyle İlgili Örnekler…………………………. 52
Çizelge 4.5. Hiçbir Önlem Alınmaması Durumunda İklim
Değişikliğinin Su Kaynakları Üzerindeki Etkileri…………. 53
Çizelge 4.6. İklim Değişikliğinin Su Kaynakları, Alan Kaybı ve
Çölleşme Hakkındaki Bölgesel Etkilerine Örnekler……...... 54
Çizelge 4.7. Hiçbir Önlem Alınmaması Durumunda İklim
Değişikliğinin Tarıma Olan Etkileri……………………….. 56
Çizelge 4.8. Hiçbir Önlem Alınmaması Durumunda İklim
Değişikliğinin İnsan Sağlığına Olan Etkilerinin
Sonuçları………………………………………………….... 58
Çizelge 4.9. Son 20 Yılda Aşırı İklim Olayları (Fırtınalar ve seller gibi),
Bu Olaylardan Etkilenen İnsan Sayısı ve Ölümlerin
Coğrafik Bölgelere Göre Dağılımı ………………………… 59
Çizelge 4.10. Doğal Ekosistemler, Biyolojik Çeşitlilik ve Besin
Miktarında İklim Değişikliğinin Gözlemlenen ve
Öngörülen Bölgesel Etkilerine Örnekler…………………… 60
VIII
Çizelge 4.11. Hiçbir Önlem Alınmaması Durumunda İklim
Değişikliğinin Ekosistemlere Olan Etkilerinin Sonuçları….. 61
Çizelge 4.12. Bölgesel Adaptasyon Kapasitesi, Tehlikeden Etkilenme ve
Temel Endişeler ………………………………………….... 63
Çizelge 4.13.
Türkiye Genelinde ve 1939-1989 Dönemi Boyunca
Ortalama Mevsimsel Sıcaklıklardaki Toplam Değişimler
(oC/51yıl)…………………………………………………… 67
Çizelge 4.14. Türkiye Genelinde 1932-1990 Dönemi Boyunca Mevsimsel
Yağışlardaki Değişimler (kg/59 yıl)……………………….. 67
Çizelge 4.15. United Kingdom Meteorological Office Hadley Center 2.
İklim Modeli Sonuçlarının Türkiye İçin Değerlendirmesi… 69
Çizelge 4.16. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Öncesi Gelişmelerin
Kronolojik Sıralaması……………………............................ 71
Çizelge 4.17. HGK Toplantılarının Tarihleri, Yerleri, Toplantılarda
Görüşülen Konular ve Alınan Kararlar…………………...... 81
Çizelge 4.18. Taraflar Konferanslarının Tarihleri, Yerleri, Görüşülen
Konular ve Alınan Kararlar………………………………… 87
Çizelge 4.19. Kyoto Protokolü’nün Hazırlanması Sürecinde Tarafların
Önerdiği Emisyon Azaltım Hedefleri……………………… 94
Çizelge 4.20. Kyoto Protokolü EK B Listesinde Yer Alan Ülkeler ve
1990 Yılından 2008-2012 Dönemine Kadar Olan Emisyon
Hedefleri…………………………………………………... 132
Çizelge 4.21. Kyoto Protokolü EK A Listesinde Yer Alan Sera Gazları ve
Kaynak Sektörleri………………………………………….. 132
Çizelge 4.22. AB ve AB’ye Aday Ülkeler Arasında Yapılan “Burden
Sharing” Anlaşmasına Göre Ülkelerin Kyoto Protokolü
Kapsamındaki Yükümlülükleri.……………………............. 136
Çizelge 4.23. 2000-2020 Yılları Arasındaki Dönemde Yakıt Türlerine ve
Kaynaklarına Göre Genel Enerji İstemi (Mtep) ve Kaynak
Payları (%)…………………………………………………. 155
IX
Çizelge 4.24. 1990-2000 Döneminde Türkiye’de Elektrik Enerjisi Kurulu
Gücü ve Üretimi…………………………………………….
156
Çizelge 4.25. Sektörlere Göre Yakıt Tüketiminden Kaynaklanan CO2
CH4 ve N2O Salınımları……………………………………. 157
Çizelge 4.26. Endüstriyel Süreçlerden Kaynaklanan CO2, CH4, N2O
Salınımları………………………………………………… 159
Çizelge 4.27. Tarım ve Hayvancılıktan Kaynaklanan CH4 Salınımları…... 160
Çizelge 4.28. Türkiye’de Orman Varlığı…………………………………. 160
Çizelge 4.29. Türkiye Ormanlarının Karbon Tutma Kapasitesi (ton
karbon)……………………………………………………... 161
Çizelge 4.30. Dünya, OECD ve Türkiye Enerji Göstergelerinin 1999 Yılı
İtibariyle Karşılaştırılması………………………………….. 161
Çizelge 4.31. Temel CO2 Göstergelerine Göre Türkiye’nin Dünya
Ülkeleri Sıralamasındaki Yeri……………………………… 161
Çizelge 4.32. Birincil Enerji Kaynaklı Kişi Başına Düşen CO2 Miktarı
(tonCO2/kişi)……………………………………………….. 162
Çizelge 4.33. Türkiye’nin 3. Taraflar Konferansında İDÇS EK’lerinden
Çıkma Talebi Hakkında Görüş Bildiren Ülkeler ve
Görüşleri……………………………………………………. 173
Çizelge 4.34. Türkiye’nin 4. Taraflar Konferansında İDÇS EK’lerinden
Çıkma Talebi Hakkında Görüş Bildiren Ülkeler ve
Görüşleri……………………………………………………. 178
Çizelge 4.35. 2001 Yılı İtibariyle Temel Makroekonomik ve Sera Gazı
Göstergeleri………………………………………………… 183
Çizelge 4.36. Ulusal Bildirimlerini Sunan Taraf Ülkelerin 1990 Yılı
Toplam Sera Gazı Salınım Miktarlarındaki Payı, Kyoto
Hedefleri ve 2010 Yılı İçin Emisyon Öngörüleri…………... 187
X
ŞEKİLLER DİZİNİ SAYFA
Şekil 1.1. Atmosferin Sera Etkisi…………………………………...... 7
Şekil 1.2. Karbon Döngüsü………………………………………….... 12
Şekil 1.3. Karbonun Hava, Su ve Toprak Arasındaki Dolaşımı……… 13
Şekil 1.4. Atmosferik Karbon Dioksit Konsantrasyonu……………… 14
Şekil 1.5. Atmosferik Metan Konsantrasyonu………………………... 15
Şekil 1.6. Atmosferik Diazot Monoksit Konsantrasyonu…………….. 15
Şekil 3.1. Araştırmanın Akım Şeması………………………………... 32
Şekil 4.1. 1961-1990 Dönemi Ortalamalarına Göre Hesaplanan
Küresel Yıllık Ortalama Yüzey Sıcaklığı Anomalilerinin
1861-2000 Dönemindeki Değişimleri……………………... 37
Şekil 4.2. Deniz Seviyesi Yükselmesine Etki Eden Faktörler………... 42
Şekil 4.3. SRES Senaryo Grupları……………………………………. 43
Şekil 4.4. SRES Senaryolarına Göre 2000-2100 Yıllarını Kapsayan
Dönemde, CO2 Sera Gazının Atmosferik
Konsantrasyonları İle İlgili Öngörüler…………………….. 45
Şekil 4.5. SRES Senaryolarına Göre Sıcaklık Değişimlerinin
Ortalama Değerleri………………………………………… 47
Şekil 4.6. A2 Senaryosuna Göre Sıcaklıklardaki Bölgesel Değişim…. 48
Şekil 4.7. B2 Senaryosuna Göre Sıcaklıklardaki Bölgesel Değişim…. 48
Şekil 4.8. A2 Senaryosuna Göre Yağışlardaki Bölgesel Değişim…… 49
Şekil 4.9. SRES Senaryolarına Göre Deniz Seviyesi Değişimlerinin
Ortalama Değerleri………………………………………… 51
Şekil 4.10. Kyoto Protokolü’nün Oluşum Sürecinde AGBM’nin
Toplantı Tarihleri ve Yerleri………………………………. 93
Şekil 4.11. İDÇS’nin 6. Maddesinin Amaçları ve Halkın Katılımının
Sağlanması…………………………………………………. 113
Şekil 4.12. İklim Değişikliği İle İlgili Bilincin Artırılmasının Yolları… 114
Şekil 4.13. İDÇS’nin Yardımcı Organları ve Kurumları Arasındaki
İlişki………………………………………………………... 115
XI
Şekil 4.14. Sekretarya’nın Örgütsel Yapısı……………………………. 121
Şekil 4.15. Avrupa Birliği İklim Değişikliği Programı………………... 137
Şekil 4.16. İDÇS ve Kyoto Protokolü’nün Yardımcı Organları ve
Kurumları Arasındaki İlişkiler…………………………….. 138
Şekil 4.17. Ortak Uygulama Mekanizmasının Akım Şeması………….. 147
Şekil 4.18. Temiz Kalkınma Mekanizmasının Akım Şeması………….. 152
Şekil 4.19. IPCC Yöntemine Göre Tanımlanmış Sera Gazı Emisyon
Kaynakları…………………………………………………. 154
Şekil 4.20. Türkiye’nin İDÇS Sürecindeki Ulusal ve Uluslararası
Çalışmaları…………………………………………………. 164
Şekil 4.21. Türkiye’nin Uluslararası Düzeyde Yapılan Çalışmalara
Katılma Çabaları…………………………………………… 170
Şekil 4.22. 1990-2002 Döneminde EK I Ülkelerinin Bireysel Sera
Gazı Emisyonları ………………………………………….. 182
Şekil 4.23. 1990-2002 Dönemi Toplam Sera Gazı Emisyon
Eğilimleri…………………………………………………... 186
Şekil 5.1. İDÇS ve Kyoto Protokolü’nün Oluşumunda ve
Gelişiminde Etkili Olan Gelişmeler……………………….. 190
XII
KISALTMALAR DİZİNİ
AB Avrupa Birliği (European Union- EU)
AG-13 İDÇS Madde 13 Hakkında Çalışma Grubu (Ad Hoc Group on
Article 13)
AGBM Berlin Yaptırımı Çalışma Grubu (Ad Hoc Group on the Berlin
Mandate)
AOSIS Küçük Ada Devletleri Birliği (Alliance of Small Island States)
BM Birleşmiş Milletler (United Nations- UN)
CGE
EK I Dışı Tarafların Ulusal Bildirimleri İçin Çalışan Uzman
Grubu (The Consultative Group of Experts on National
Communications From Non-Annex I Parties)
ETKB Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
GEF Küresel Çevre Olanağı (Global Environment Facility)
HGK Hükümetlerarası Görüşme Komitesi (Intergovernmental
Negotiating Committee-INC)
IPCC Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (Intergovernmental
Panel on Climate Change)
İDÇS İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework
Convention on Climate Change- UNFCCC)
İDKK İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu
JLG Ortak İrtibat Grubu (Joint Liasion Group)
JWG Ortak Çalışma Grubu (Joint Working Group)
LDC En Az Gelişmiş Ülkeler (Least Development Countries)
LDC Expert
Group
En Az Gelişmiş Ülkeler Uzman Grubu (Least Development
Country Expert Group- LDC Expert Group)
LULUCF Alan Kullanım, Alan Kullanım Değişikliği ve Ormancılık (Land
Use, Land Use Change and Forestry)
NSIDC Uluslararası Kar ve Buz Verileri Merkezi (International Snow and
Ice Data Committee)
XIII
OECD Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Organisation for
Economic Co-operation and Development)
OPEC Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (Organisation of the Petroleum
Exporting Countries)
SBI Uygulama Yardımcı Organı (Subsidiary Body for
Implementation)
SBSTA Bilimsel ve Teknolojik Danışma Yardımcı Organı (Subsidiary
Body for Scientific and Technological Advice)
SRES IPCC Emisyon Senaryoları Özel Raporu (Special Report on
Emission Scenarios)
TKM Temiz Kalkınma Mekanizması
UİKG Ulusal İklim Koordinasyon Grubu
UİP Ulusal İklim Programı
UNCBD Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (United
Nations Convention on Biological Diversity)
UNCCD Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi (United
Nations Convention to Combat Desertification)
UNDP Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (United Nations
Development Programme)
UNEP Birleşmiş Milletler Çevre Programı (United Nations Environment
Programme)
WHO Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organisation)
WMO Dünya Meteoroloji Örgütü (World Meteorological Organisation)
WWI Dünya İzleme Enstitüsü (World Watch Institute)
XIV
Sera Gazı Kısaltmaları
CO2 Karbon dioksit
CO Karbon monoksit
CH4 Metan
CFC-11 Kloroflorokarbon 11
CFC-12 Kloroflorokarbon 12
HFC-23 Hidroflorokarbon 23
HFCs Hidroflorokarbonlar
H2O Su buharı
NMVOCs Metan dışı organik uçucu karbonlar
N2O Diazot monoksit
NOx Azot oksitler
O3 Ozon
OHo Hidroksil radikalleri
PFCs Perflorokarbonlar
SF6 Kükürt hekzaflorid
SO2 Kükürt dioksit
Ölçü Birimleri Kısaltmaları
Gg Giga gram
kWh Kilo watt saat
Mtep Milyon ton eşdeğer petrole
MW Mega watt
ppb Hacim olarak milyarda kısım
ppm Hacim olarak milyonda kısım
ppt Hacim olarak trilyonda kısım
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
1
1. GİRİŞ
Fosil yakıt kullanımına dayalı sanayileşme 1800’lü yıllarda başlamış,
özellikle 20. yüzyılda önemli oranda artış göstermiştir. Bu artışa ek olarak
ormansızlaşma, arazi kullanımındaki değişiklikler gibi insan etkinlikleri ile
ekonomik ve demografik büyüme, atmosferde bulunan başta CO2 (Karbon dioksit)
olmak üzere, N2O (Diazot monoksit), CH4 (Metan) gibi sera etkisine neden olan
gazların konsantrasyonlarının artmasına neden olmuştur. Artan sera gazı
konsantrasyonları, Dünya’dan uzaklaşması gereken Güneş ışınlarının bir kısmının
Dünya’da kalmasına neden olarak, çok duyarlı olan iklim sisteminin dengesini
bozmuştur.
İnsan etkileri sonucunda atmosferde bulunan sera gazı konsantrasyonlarındaki
bu artış, iklim sisteminin doğal dengesini bozarak küresel düzeyde iklim değişikliği
sorununa neden olmaktadır. Küresel iklim değişikliğinin sonuçlarından biri olan ve
diğer sonuçlarının nedenini oluşturan bir başka önemli konu ise, küresel düzeyde
Dünya ortalama sıcaklığının artışı ile oluşan “Küresel Isınma” sorunudur.
Böylece insanoğlu, 20. yüzyılda mevcut olan çevre sorularına ek olarak yeni
bir sorunla karşı karşıya gelmiştir. Oysa insanlığın iklimle olan ilişkisi her zaman
onu etkiler, tahrip eder şekilde gerçekleşmemiştir. Aksine insanoğlu, yeryüzündeki
varlığından itibaren, iklim sistemine kendisini uydurarak veya göç ederek iklime
uyum sağlamak zorunda kalmıştır. Bu uyum süreci, insanoğlunun yerleşik düzene
geçip tarımla uğraşmasıyla birlikte, iklimi gözlemlemeye başlaması şeklinde devam
etmiştir.
Bu uyum sürecinden günümüze kadar Dünya iklim sisteminin neredeyse
değişmeyen bir yapı göstermesi, insanoğlunun Dünya iklim sisteminin durağan bir
yapıda olduğunu düşünmesine neden olmuştur. Oysa iklim bilimcilerin bulguları,
sanılanın tam aksine, Dünya iklim sisteminin dinamik bir yapıya sahip olduğunu
kanıtlamıştır (Sunay, 2000).
Hunter (2003)’a göre, Dünya tarihinde iklim değişikliği, belirli dönemler ve
değişen süreler boyunca sürüp giden bir olgu olmasına karşın, içinde bulunduğumuz
yüzyılda gerçekleşen bu değişim, daha önceki hiçbir dönemde bugünkü kadar hızlı
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
2
gerçekleşmemiş; insan etkisi ise, daha önceki değişikliklerde böyle bir rol
oynamamıştır. Dünya tarihinde ilk kez insanoğlu iklimi değiştirmeye başlamış ve
bunun sonuçlarıyla karşı karşıya gelmiştir.
İnsanoğlunun karşı karşıya geldiği bu sorunun bilimsel olarak araştırılması ve
değerlendirilmesi için Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler
Çevre Programı (UNEP) tarafından 1988 yılında kurulan Hükümetlerarası İklim
Değişikliği Paneli (IPCC), günümüze kadar 3 geniş kapsamlı değerlendirme, birçok
teknik ve özel rapor hazırlamıştır.
IPCC’nin 2001 yılında yayınlanan üçüncü ve en son değerlendirme
raporunda, 1800’lü yılların sonundan beri küresel olarak yeryüzeyinin ortalama
sıcaklığında 0.6 oC artış ve deniz seviyelerinde ise 10–20 cm’lik yükselme olduğu
belirtilmiştir (IPCC, 2001a). Aynı raporda, 1990 yılından 2100 yılına kadar olan
zaman dilimi içerisinde, küresel anlamda yeryüzeyinin ortalama sıcaklık değerinde
1.4–5.8 oC artış ve deniz seviyelerinde 65–90 cm’lik bir yükselme öngörülmektedir
(IPCC, 2001a). Öngörülen bu sıcaklık artışlarının minimum değeri bile gerçekleşse,
son 10 000 yılın en büyük artışı olacaktır. WMO’nun verilerine göre ise, ilk aletli
ölçümün yapıldığı 1860 yılından günümüze kadar olan son 150 yılın en sıcak yılının
1998 yılı, en sıcak ikinci yılının ise 2002 yılı olduğu belirtilmiştir (WMO, 2002).
Yüzyıl gibi uzun bir zaman diliminde küresel düzeyde sıcaklık artışının 0.6oC
gibi küçük bir değerde olması, çok duyarlı olan iklim sisteminin dengesini bozmaya
yeterli olmasına rağmen, sorunun ciddiyeti konusunda yanıltıcı sonuçlara neden
olmaktadır. Oysa Sunay (2000)’ın belirttiği gibi, günümüzden 10 000 yıl kadar önce
biten son buzul çağında ortalama küresel sıcaklık değeri bugünkü değerinden sadece
5 0C daha düşüktü. Bize sayısal olarak küçük gelen bu sıcaklık değerlerindeki
değişimlerin, Dünya iklim sisteminde, canlıların yaşam alanlarında ve insan
yaşamları üzerinde büyük etkileri olmaktadır.
Sorunun etki alanının büyüklüğüne ek olarak, küresel ısınmanın kar
örtüsünün, kara ve deniz buzullarının erimesi, deniz seviyelerinin yükselmesi, iklim
kuşaklarının yer değiştirmesi, şiddetli hava olayları ve buna bağlı doğal afetlerin
sıklaşması ve etkilerinin kuvvetlenmesi, kuraklık, erozyon, çölleşme ve bunların
sonucunda temiz su kaynağı sıkıntısı, salgın hastalıklar, tarım zararlılarının artışıyla
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
3
besin kaynaklarının azalması gibi insan yaşamını ve diğer canlılar ile yaşam
ortamlarını olumsuz yönde etkileyebilecek sonuçları, coğrafi sınır da tanımamaktadır
(IPCC, 2001b).
İklim değişikliğinin, gerek oluşma, gerekse sınırları olmayan sonuçları
nedeniyle ülkelerin ilk dönemlerde soruna yönelik olarak aldıkları önce bölgesel,
sonra ulusal önlemleri yeterli olmamış ve uluslararası düzeyde ülkelerin birlikte
çözüm yolları aramalarını ve birlikte hareket etmelerini gerektirmiştir.
Yaklaşık 25 yıllık bir geçmişi olan politik düzeyde küresel iklim değişikliği
sorununa çözüm arayışları, halen net bir sonuca ulaşamamıştır. Bunun başlıca nedeni
ise, küresel iklim değişikliği sorunu için alınacak önlemlerin ağırlıklı olarak
kullanılan enerji şekline bağlı olmasıdır. Hemen hemen her ülkenin ekonomik
kalkınması için gerekli gördüğü enerji kullanımının tamamına yakın bir kısmının
temelini, fosil yakıtlar oluşturmaktadır.
Ekonomik büyümelerinin yavaşlayacağından endişe eden ülkeler, iklim
değişikliği sorununun insan kaynaklı olduğuna dair yeterli kanıtların olmadığını ileri
sürerek, var olan sorunu inkar etmişlerdir. Ancak içinde bulunduğumuz yüzyılda,
iklim değişikliği tüm Dünya’yı farklı şekillerde de olsa etkilemeye başlamış,
sonuçları artık yaşanılır duruma gelmiştir. Bu durumda, sorunun insan kaynaklı
olduğuna inanan ve inanmayan tüm ülkeler, soruna çözüm yolları aramak için bir
araya gelmeleri konusunda fikir birliğine varmışlardır.
Oysa küresel iklim değişikliği sorunu bilim adamları tarafından yüzyılı aşkın
bir süredir bilinmektedir. Bilim çevrelerinin çoğuna göre soru, iklim değişikliğinin
potansiyel olarak ciddi bir sorun olup olmadığı değil, sorunun nasıl gelişeceği,
sonuçların ne olacağı, bu etkilerin sağlıklı bir biçimde nasıl saptanıp, ne şekilde
önlemler alınacağı olmuştur.
Atmosferde artan CO2 birikiminin değişmesine bağlı olarak iklimin
değişebilme olasılığı, ilk kez 1896 yılında Nobel Ödüllü İsveçli Kimyacı S.
Arrhenius tarafından öngörülmüştür (Muslu, 2000). O zamandan günümüze kadar
bilim adamlarının konuyla ilgili çalışmaları devam etmiştir. Ancak konunun, küresel
düzeyde politik olarak gündeme gelmesi 1970’li yıllarda gerçekleşmiştir.
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
4
WMO öncülüğünde 12–23 Şubat 1979 tarihleri arasında Cenevre’de
düzenlenen I. Dünya İklim Konferansı’nda, toplumun ana enerji kaynağı olan fosil
yakıt kullanımı ve ormansızlaşma ile atmosferdeki CO2 birikiminin artacağı
öngörülmüş, bu artışın uzun süreli iklim değişikliklerine neden olabileceği
belirtilerek, söz konusu sorunun çözümü için uluslararası düzeyde ilk adım atılmıştır
(WMO, 2002).
I. Dünya İklim Konferansı’ndan, 1992 yılında gerçekleştirilen Birleşmiş
Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’na kadar geçen on üç yıllık zaman
diliminde, küresel iklim değişikliği sorununa uluslararası düzeyde siyasi seçenekler
sunarak çözüm bulabilmek için WMO, Birleşmiş Milletler (BM) ve UNEP gibi
örgütler tarafından birçok toplantı ve konferans düzenlenmiştir.
Bu çalışmalar, 3–14 Haziran 1992 tarihleri arasında Brezilya’nın başkenti Rio
de Janerio’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda
imzaya açılan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (İDÇS) ile sonuçlanmıştır.
İDÇS’nin 23. maddesinin 1. paragrafına göre yürürlüğe girmesi, 50. ülkenin
onayından 90 gün sonra 21 Mart 1994 tarihinde gerçekleşmiştir. UNFCCC (2005)
verilerine göre, 2005 yılı Mayıs ayı itibariyle sözleşmeye Türkiye dahil 189 ülke ve
Avrupa Birliği (AB) taraftır.
Atmosferde tehlikeli bir boyuta varan insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının
iklim sistemi üzerindeki olumsuz etkisini önleme ve toplam CO2 emisyonlarını 2000
yılına kadar 1990 yılı seviyesinde tutma amacını taşıyan İDÇS, sorun için alınması
gereken önlemlerin genel bir çerçevesini çizmekte, fakat taraf ülkelere bağlayıcı
emisyon hedefleri koymamaktadır.
İDÇS hükümlerine göre, İDÇS’nin en yüksek karar verme organı olarak
Taraflar Konferansı oluşturulmuştur. Taraflar Konferansı, İDÇS’ye taraf olan veya
taraf olma niyeti gösteren ülkelerin her yıl, yılda bir kere toplandıkları ve sözleşme
ile ilgili kararların alındığı bir konferanstır. Taraflar Konferansının ilki 1995 yılında
Berlin’de, ikincisi ise 1996 yılında Cenevre’de gerçekleştirilmiştir. Her iki Taraflar
Konferansında da ülkeler, İDÇS’nin birincil yükümlülüğü olan gönüllü emisyon
azaltım hedefinin, sorunun çözümü için etkili ve adil olmadığını tartışmışlardır.
Etkili ve adil bir çözüm için, hem sorunun oluşumundaki katkıları, hem de sorunun
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
5
çözümü için gerekli olan ekonomik ve teknolojik olanaklara sahip olmaları
bakımından, gelişmiş ülkeler için bağlayıcı emisyon azaltım hedefleri olan bir
protokol veya yasal bir düzenlemenin gerekli olduğunu belirtmişlerdir.
Yaklaşık iki yıl süren çalışmalar sonucunda, 1–11 Aralık 1997 tarihleri
arasında Japonya’nın Kyoto kentinde gerçekleştirilen 3. Taraflar Konferansında
Kyoto Protokolü imzaya açılmıştır.
Protokol, gelişmiş ülkelere, belirlenen altı sera gazı (CO2, CH4, N2O,
Hidroflorokarbonlar (HFCs), Perflorokarbonlar (PFCs), Kükürt hekzaflorid (SF6))
emisyonlarını azaltma yükümlülüğü vermektedir. Bu azaltım miktarları ülkeden
ülkeye değişmekle birlikte, 2008–2012 dönemi için belirtilen sera gazı salınımlarını
toplamda 1990 yılı seviyesinin %5 altına indirilmesi hedeflenmiştir.
İklim değişikliği sorunu ile ilgili uluslararası çabalar için genel bir çerçeve
sunan İDÇS’yi, ülkeler düzeyinde bireysel salınım sınırlamaları getirerek
detaylandıran Kyoto Protokolü, 1990 yılı toplam sera gazı emisyonunun en az
%55’inden sorumlu, aralarında gelişmiş ülkelerin de bulunduğu İDÇS’ye taraf olan
en az 55 ülkenin onayını aldıktan 90 gün sonra yürürlüğe girebilmektedir. Rusya’nın
22 Ekim 2004 tarihinde protokolü 136. ülke olarak onaylamasıyla, protokolü
onaylayan ülkelerin toplam sera gazı salınımları 1990 yılı toplam sera gazı
salınımlarının %61.6’sına ulaşmıştır. Böylece protokol, 16 Şubat 2005 tarihinde
yürürlüğe girmiştir (UNFCCC, 2005).
Türkiye, sözleşmenin amacını benimsemesine ve sürece dahil olmak
istemesine rağmen, sözleşmeye o günün koşullarında taraf olması durumunda sera
gazı emisyonlarını 1990 yılı seviyesine indirmekle yükümlü olması ve Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’na (OECD) üye ülkeler arasında yer aldığı için de
gelişmekte olan ülkelere ekonomik ve teknolojik yardımda bulunma yükümlülüğü
olması nedeniyle 2003 yılına kadar İDÇS’yi imzalamamıştır (TTGV, 2002).
Türkiye, gözlemci statüsünde katıldığı her Taraflar Konferansında ulusal
durumunun belirtilmesini sağlayarak, çeşitli tekliflerle sürece dahil olma çabası
göstermiştir. Son olarak Türkiye’nin OECD’ye üye bir ülke olması nedeniyle
gelişmiş ülkeler arasında gösterildiği İDÇS’nin EK II listesinden çıkma talebi, 29
Ekim- 6 Kasım 2001 tarihleri arasında Fas’ın Marakeş kentinde gerçekleştirilen 7.
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
6
Taraflar Konferansında kabul edilmiştir (FCCC/SBI/2001/L.8). Bu olumlu
gelişmeden sonra 21 Ekim 2003 tarihli ve 4990 sayılı Kanunla katılmamız uygun
bulunan İDÇŞ, 18 Aralık 2003 tarih ve 25266 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Böylece Türkiye 24 Mayıs 2004 tarihinde, 189. ülke olarak
İDÇS’ye taraf olmuştur (UNFCCC, 2005).
Türkiye, İDÇS’ye taraf olmasıyla, hukuken Kyoto Protokolü’ne de taraf olma
hakkını elde etmiştir. Türkiye’den ulusal koşullarını değerlendirip, protokole de taraf
olması beklenmektedir.
Tüm Dünya ülkeleri için oldukça önemli olan küresel iklim değişikliği ve
küresel ısınmanın irdelendiği bu çalışmada, sorunun boyutlarının anlaşılması için ilk
olarak, küresel iklim değişikliği ve küresel ısınmanın oluşum nedenleri, mevcut ve
olası değişimler ile bu değişimlerin etkileri irdelenmiştir. Daha sonra sorunun
çözümü için uluslararası düzeyde yapılan ve yapılması planlanan çalışmalar ile bu
çalışmaların görünen etkileri irdelenerek, gelişmeler değerlendirilmiştir. Son olarak
da Türkiye’nin hem ulusal çabaları hem de uluslararası düzeyde yapılan
çalışmalardaki yeri ve çabalara olan katkıları araştırılarak, sorunun çözümüne
yönelik yapılması gerekenler saptanmaya çalışılmış ve öneriler getirilmiştir.
Başka bir ifadeyle çalışmanın amacı, küresel bir konu olan iklim değişikliği
sorununa karşı, diğer ülkelerin de olduğu gibi, Türkiye’nin de üstüne düşen
sorumluluğu yerine getirmesi için ulusal ve uluslararası düzeyde gösterdiği ve
göstermesi gereken çabaların araştırılmasıdır.
1.1. Atmosferin Sera Etkisi ve Küresel Isınma
İnsanoğlu, fosil yakıt kullanımı ile atmosferde bulunan sera gazı
konsantrasyonlarını artırarak, atmosferin sera etkisi dengesini bozmaktadır.
Dünya’da canlı yaşamı için gerekli olan atmosferin sera etkisi süreci Şekil 1.1’de
görülmektedir.
Şekilden de anlaşıldığı gibi süreç, Güneş’in iç bölgelerinde oluşan fizyon
tepkimelerinden açığa çıkan büyük miktardaki enerjinin önce Güneş yüzeyine,
oradan da uzaya yayılmasıyla başlamaktadır. Güneş sistemindeki gezegenler de
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
7
büyüklükleri ve Güneş’e olan uzaklıklarına göre bu enerjiden farklı oranlarda
yararlanmaktadırlar (Sunay, 2000).
Şekil 1.1. Atmosferin Sera Etkisi (UNFCCC, 2003a)
Güneş’ten gelen kısa dalga boylu ışınlar atmosferden yutulmadan geçmekte
ve yeryüzündeki cisimler tarafından soğurulmaktadır. Böylece yeryüzeyi, ısınmakta
ve coğrafi dokunun özelliklerine göre farklı oranlarda uzun dalga boylu ışın
(kızılötesi ışın) yaymaya başlamaktadır. Güneş’ten gelen her dalga boyundaki ışın
Dünya atmosferine giremediği gibi, benzer şekilde yeryüzünden yayılan her uzun
dalga boylu ışın da atmosferden uzaya tümüyle geçememektedir. Yansıyan ışınlar,
atmosferde bulunan ve sera gazı olarak adlandırılan CO2, CH4, N2O gibi gazlar başta
olmak üzere, su buharı (H2O), Ozon (O3), sıvı bulut damlacıkları ve toz bulutları
tarafından tutularak Şekil 1.1’de görülen “Atmosferin Sera Etkisi”’ni
oluşturmaktadır. Ayrıca yansıyan ışınları tutan sera gazları da ısınmaktadırlar. Bu
gazların ısınan molekülleri havanın diğer molekülleri ile de çarpışarak atmosferin
diğer kısımlarının da ısınmasına neden olmaktadır. Bu ışın yutucu gazlar ısındığında,
onlar da ışın yaymaya başlamaktadırlar. Bu ışınların bir kısmı uzaya kaçmakta, fakat
bir kısmı yeniden yeryüzeyine dönmektedir. Böylece yeryüzeyi, Güneş ışını yanı
sıra, bir ek ışın daha kazanmaktadır (Kadıoğlu, 2001).
Güneş ışınları atmosferden geçer
Güneş ışınlarının bir kısmı atmosfer ve
Dünya yüzeyi tarafından yansıtılır
Kızılötesi ışınların bir kısmı
atmosferden geçerek uzayda
dağılır yansıtılır
Kızılötesi ışınların bir ksımı sera gazı molekülleri tarafından emilir ve tekrar salınır. Bunun doğrudan sonucu olarak Dünya yüzeyi
ve troposfer ısınır.
Yüzey daha da ısındıkça tekrar
kızılötesi ışın oluşturur
Güneş enerjisi Dünya’nın yüzeyi tarafından emilerek ısıtılır ve ortaya çıkan enerji kızılötesi (uzun dalga boyu) ışınlarının oluşmasına yol
açarak atmosfere geri verilir.
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
8
Başka bir anlatımla, Güneş’ten gelen ışınlar Dünya atmosferini geçerek,
yeryüzeyine ulaşmaktadır. Yeryüzeyine ulaşan bu Güneş ışınları, yeryüzündeki
coğrafi dokunun özelliklerine göre farklı oranlarda soğurulup, farklı oranlarda
yansıtılmaktadırlar. Geri uzaya yansıtılan bu ışınların bir kısmı, Dünya atmosferinde
bulunan ve sera gazı olarak adlandırılan (CO2, CH4, N2O başta olmak üzere) gazlar,
su buharı ve toz bulutları tarafından tutularak, Dünya’da yaşamın var olması ve
devamı için gerekli olan sıcaklık değerinin oluşması sağlanmaktadır. Dünya’da
yaşamın var olabilmesi için mutlak olan bu süreç atmosferin sera etkisi olarak
adlandırılmaktadır.
Atmosferin sera etkisinin varlığı kadar dengesi de oldukça önemlidir. Bu
sistemin dengesini, atmosferde bulunan ve sera gazı olarak adlandırılan gazların
konsantrasyonları oluşturmaktadır. Balkız (2001)’ın verdiği örneğe göre, sera gazı
konsantrasyonları düşük olan Mars gezegeninde ortalama küresel sıcaklık değeri
–180C, tam tersi şekilde özellikle CO2 oranı yüksek olan Venüs gezegeninde ise
ortalama küresel sıcaklık değeri 4600C’yi bulmaktadır.
Sanayi devriminin başlaması ile birlikte fosil yakıt kullanım temeline dayanan
sanayileşme süreci ve arazi kullanımındaki değişiklikler gibi insan etkileri
sonucunda, atmosferde bulunan başta CO2 olmak üzere sera gazı konsantrasyonları
artmaktadır. Artan sera gazı konsantrasyonları nedeniyle uzaya yansıması gerekli
olan ışınların önemli bir kısmı Dünya’da tutulmaktadır. Böylece oldukça hassas bir
dengeye sahip olan iklim değişmekte ve küresel iklim değişikliği sorunu
oluşmaktadır.
Küresel düzeyde Dünya ortalama sıcaklığının artışı ile oluşan küresel
ısınma, küresel iklim değişikliği sorununun sonuçlarından sadece bir tanesini
oluşturmakta ancak, deniz seviyelerinin yükselmesi, kar ve buzulların erimesi,
hastalıkların yayılması, kuraklık, temiz su kıtlığı, bitki ve hayvanların yaşam
alanlarının tahrip olması gibi daha birçok sorunun da kaynağını oluşturmaktadır.
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
9
1.2. İklim Değişikliği ve Nedenleri
Dünya’nın varlığından bu yana iklim sistemi sürekli değişmiştir. İnsanoğlu,
henüz Dünya’da var olmadan önce Dünya, yüzlerce milyon yıllık sıcak dönemler, bu
dönemlerin ardından onlarca milyon yıllık soğuk dönemler ve bu soğuk dönemler
içinde yaklaşık on bin yıl süren ılık süreçlerin olduğu birçok dönem geçirmiştir. Son
olarak da, yaklaşık elli milyon yıl önce başlayan ve şu anda da içinde bulunduğu
soğuk dönem içerisindeki ılık bir sürece girmiştir. Bu dönemde hava sıcaklıkları
düşmüş, sıcak dönem içindeyken ormanlarla kaplı olan kutuplardan başlayarak orta
enlemlere kadar uzanan buz tabakaları Dünya’yı kaplamış, daha yüksek olan deniz
seviyeleri düşmüştür. Tüm bu değişimler sonucunda, canlıların doğal yaşam alanları
değişmiş, yeni koşullara uyum sağlayamayan türler yok olurken, yeni türler ortaya
çıkmıştır (Özey, 2001).
Bu periyodik ısınma ve soğuma dönemleri, Çepel (2003)’in belirttiği gibi
kıtasal sürüklenmeler, volkanik hareketler, güneş lekeleri, güneş enerjisindeki
dalgalanmalar ve Dünya yörüngesinde oluşan değişimler gibi teorilerle açıklanmaya
çalışılmıştır. Ancak bu teorilerden hiç birinin tek başına bu değişimlere neden olduğu
kanıtlanamamıştır. “Jeolojik Evreler” olarak adlandırılan bu periyodik ısınma ve
soğuma dönemleri hakkında bilinen ve emin olunan tek konu ise, tamamen doğal
nedenlerden dolayı gerçekleşmiş olmalarıdır (Kadıoğlu, 2001). Bu nedenle, insan
etkisi dışında gerçekleşen iklimsel değişiklikler Kadıoğlu (2001) tarafından, “Doğal
İklim Değişiklikleri” olarak adlandırılmaktadır.
Kadıoğlu (2001)’na göre, sanayi devriminden itibaren, iklimin doğal
değişkenliğine ek olarak, insanlık tarihinde ilk kez, insan etkinliklerinin küresel ve
bölgesel ölçekte iklimi etkilediği yeni bir döneme girilmiştir. İnsan etkisinin varlığı
nedeniyle bu dönemde yaşanan iklim değişikliği, Kadıoğlu (2001) tarafından
“Yapay İklim Değişikliği” olarak; IPCC (2001a) tarafından ise “İnsan Kaynaklı
İklim Değişikliği” olarak adlandırılmaktadır. Çalışmanın bu bölümünde insanın
iklim sistemini nasıl etkilediği, bir başka ifadeyle, insan kaynaklı iklim değişikliğini
oluşturan nedenler irdelenmiştir.
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
10
Artan Sera Gazı Konsantrasyonları
Sera etkisini oluşturan sera gazları IPCC (2001a) yöntem rehberine göre, iki
grupta sınıflandırılmaktadır.
a) Karbon dioksit (CO2), Metan (CH4), Diazot monoksit (N2O), Kloroflorokarbon-
11 (CFC-11) ve Kloroflorokarbon-12 (CFC-12) gibi sera gazları, yeryüzünden
uzaya yansıyan ışınların bir kısmını tutarak, uzaya yansımasını engellemektedir.
Bu gazlar doğrudan sera gazları olarak adlandırılmaktadır.
b) Dolaylı sera gazları olan Azot oksitler (NOx), karbon monoksit (CO), hidroksil
radikalleri (OHo), metan dışı organik uçucu karbonlar (NMVOCs), kükürt
hekzaflorid (SF6) ve kükürt dioksit (SO2), sera gazları ile kimyasal etkileşime
girerek ilk gruptaki gazların konsantrasyonunu etkilemektedir.
Doğrudan sera gazlarının oluşum kaynakları, sanayi devrimi öncesi
atmosferik konsantrasyonları, yıllık değişim oranları, atmosferik ömürleri ve küresel
ısınma potansiyelleri Çizelge 1.1’de belirtilmiştir. Çizelgeden de görüldüğü gibi,
insan etkileri sonucu atmosfere salınan sera gazları konsantrasyonları, sanayi devrimi
öncesi döneme göre önemli oranda artış göstermiştir. Yıllık artış oranı 7.0 ppb ile
CH4, en çok yıllık artış oranına sahip olan sera gazıdır. CFC-11 sera gazının durumu
ise diğer sera gazlarından farklılık göstermektedir. Montreal Protokolü1 ile salınımı
denetim altına alınan CFC-11 sera gazının yıllık salınım miktarında 1.4 ppt oranında
bir azalma görülmektedir.
Sera gazlarının atmosferik konsantrasyonlarındaki artış kadar, bu gazların
atmosferde kalma süreleri de oldukça önemlidir. Bu önemi bir örnekle açıklamak
mümkündür. Çizelge 1.1’de görüldüğü gibi N2O’nun atmosferik ömrü 114 yıldır.
Yani şu an N2O gazının salınımı tamamen durdurulsa bile, N2O atmosferde 114 yıl
daha bulunacaktır. Bir başka ifadeyle sera gazlarının atmosfere salınımları, içinde
bulunduğumuz yüzyılda tamamen durdurulsa bile, bu sera gazları atmosferik
ömürleri süresince, atmosferin sera etkisini kuvvetlendirmeye devam ederek, küresel
ısınma sorununa azalarak neden olmayı sürdürecektir.
1 1987 tarihli Birleşmiş Milletler Ozon Tabakasının Korunması Sözleşmesi’nin Montreal Protokolü.
Çizelge 1.1. Doğrudan Etki Gösteren Sera Gazlarının Kaynakları, Sanayi Devrimi Öncesi Konsantrasyonları, Değişim Oranları, Atmosferdeki Ömürleri ve Küresel Isınma Potansiyelleri (IPCC, 2001b)
ppm = hacim olarak milyonda kısım, ppb = hacim olarak milyarda kısım, ppt = hacim olarak trilyonda kısım a 1990–1999 yılları arasındaki dönemde oran CO2 için 0.9 ppm/yıl-2.8 ppm/yıl arasında, CH4 için 0-13 ppb/yıl arasında dalgalanma göstermiştir b Oran 1990–1999 dönemi için hesaplanmıştır c Farklı uzaklaştırma işlemi için farklı gaz alım oranı geçerli olduğundan, CO2 için tek bir yaşam süresi belirlenemez
2 Sera gazları, küresel ısınma potansiyeli dikkate alınarak hesaplamalara dahil edilmektedir. IPCC’nin tanımına göre küresel ısınma potansiyeli, bir maddenin,
verili zaman süresi için (Kyoto Protokolü’nde bu süre 100 yıldır) CO2’nin etkisinin 1 birim olarak değerlendirildiğinde, atmosferde yol açtığı göreceli ısınma etkisinin değeridir. Sera gazlarının küresel ısınmadaki payları; gazın tuttuğu ısıya, atmosferde kalma süresine, atmosferde bulunan miktarına, diğer gazlara olan etkilerine göre hesaplanmaktadır (UNFCCC, 2005)
Başlıca Sera Gazları
Kaynak
Sanayi Devrimi Öncesi
Konsantrasyonları (1750)
1998 Yılı Konsantrasyonları
Yıllık Değişim Oranı b
Atmosferik Ömrü (yıl)
Küresel Isınma Potansiyeli2
(Wm-2)
CO2 o Fosil yakıt kullanımı o Ormansızlaşma ve arazi kullanımındaki
değişiklikler 280 ppm 365 ppm 1.5 ppm/yıla 5-200 c 1
CH4
o Pirinç üretimi o Biomass (ağaç, atık) yakımı ve çürümesi o Doğal gaz salınımı ve boruların çürümesi o Sığır ve koyun çiftliklerindeki hayvanların
midelerinde oluşan fermantasyon o Gübre yığınları, çöp depolama bölgeleri
700 ppb 1745 ppb 7.0 ppb/yıla 12 21
N2O
o Tarımda azotlu gübre kullanımı o Naylon üretimi o Fosil yakıtların kullanımı o Termik santraller o Otomobil egzozları
270 ppb 314 ppb 0.8 ppb/yıl 114 310
CFC-11 0 268 ppt -1.4 ppt/yıl 45
CFC-23
o Buzdolaplarındaki soğutucu maddeler o Çözücüler o Sprey kutularındaki iticiler o Sert ve yumuşak köpük üretimi 0 143 ppt 0.55ppt/yıl 260
140–11 700
11
1. GİRİŞ
Deniz B
AB
UŞ
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
12
Çizelge 1.1’de görüldüğü gibi en uzun atmosferik ömre sahip sera gazı 260
yıl ile Hidroflorokarbon-23 (HFC–23), daha sonra ise 5–200 yıl ile CO2 gazıdır. CO2
sera gazı için tek bir atmosferik ömür yılı verilememesi, başta karbon döngüsü olmak
üzere, CO2 gazını atmosferden uzaklaştıran süreçlerin oranlarında zaman içinde
gerçekleşen farklılıklardan kaynaklanmaktadır.
Şekil 1.2. Karbon Döngüsü (IPCC, 1996)
KARBON DÖNGÜSÜ
Bitkiler fotosentez yoluyla karbondioksiti atmosferden alıp, organik bileşiklere
dönüştürmektedirler. Şekil 1.2’de görüldüğü gibi bu süreç sırasında bitkiler atmosfere yılda 540
milyar ton karbon salmakta ve atmosferden 610 milyar ton karbon almaktadırlar. Bitkilerin
organik bileşiklere dönüştürdüğü karbon, fosil yakıtların yanması ve yanardağ patlamalarıyla
yerkürenin derinliklerindeki kayalardan tekrar atmosfere geçmektedir. Bunun bir kısmı da
okyanuslarda çözülerek “Karbon Döngüsü” olarak adlandırılan süreci oluşturmaktadır
(Binbaşaran, 2001).
Deniz tortulları ve tortul kayaçlar
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
13
Doğada su döngüsü hariç hiçbir mekanizma karbonun Şekil 1.3’de görülen
hava, toprak ve su arasında dolaşımı kadar yaşamsal önem taşımamaktadır. Karbon
döngüsünü oluşturan çok sayıda sürecin sorunsuz işlemesi, karbonun atmosferden
büyük miktarlarda alınıp; ormanlar, okyanuslar ve yeraltındaki kömür, doğalgaz ve
petrol rezervlerinde depolanmasına bağlı olmaktadır.
Şekil 1.3. Karbonun Hava, Su ve Toprak Arasındaki Dolaşımı (Binbaşaran, 2001)
Binbaşaran (2001)’ın belirttiğine göre, fosil yakıtların kullanılması, orman
tahribi ve arazi kullanımındaki değişiklikler gibi insan etkinlikleri sonucunda her yıl
yaklaşık 6.5 milyar ton karbon atmosfere salınarak (Şekil 1.2), rezervlerdeki karbon
zamanından önce açığa çıkarılmaktadır.
Böylece atmosferde, başta ormanlar olmak üzere okyanuslar gibi diğer
karbon tutucu doğal depoların (yutakların3) alabileceğinden daha fazla karbon
bulunmaktadır. Bu durum karbon döngüsünün dengesini bozmakta ve atmosferde
CO2 konsantrasyonunun artmasına neden olarak, atmosferin sera etkisini
kuvvetlendirmektedir. Bunun sonucunda da küresel ısınmaya neden olmaktadır
(Balkız, 2001). Tüm bu insan etkileri sonucunda Şekil 1.4’de 1750 yılında
atmosferik konsantrasyonu 280 ppm olan CO2’nin, 1990’lı yıllarda %31’lik bir
artışla 365 ppm’e yükseldiği görülmektedir.
3 Yutak: Bir sera gazını, bir aerosolü veya bir sera gazının oluşumunda rolü bulunan bir öncü maddeyi
atmosferden uzaklaştıran herhangi bir işlem, faaliyet veya mekanizma anlamına gelmektedir.
Atmosferde depolanan karbon
Kara canlıları, kayalar, toprak ve fosil yakıtlarda depolanan karbon
Okyanus canlıları, su ve okyanus tabanında depolanan karbon
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
14
Şekil 1.4. Atmosferik Karbon Dioksit Konsantrasyonu (IPCC, 2001a)
Küresel ısınma potansiyeli bakımından CO2’den sonra ikinci önemli sera gazı
metandır. Buna karşılık metan gazı, CO2 gazına nazaran molekül başına 32 kat daha
fazla ısınma oluşturmaktadır (Kadıoğlu, 2001).
Atmosferde metan konsantrasyonu ölçümleri 1800’lü yıllardan beri sistematik
olarak yapılmaktadır. Şekil 1.5’de görüldüğü gibi, metanın atmosferik varlığı
1800’lü yıllarda ortalama 1 000 ppb’den 1900’lü yılların sonunda 1 750 ppb’ye
yükselmiştir. Artış 1990’larda oldukça farklı gerçekleşmiştir. 1992 yılında artış
neredeyse olmamış ve 1998 yılı boyunca ise 13 ppb kadar olmuştur. Bu farklılık için
net bir açıklama bulunmasa da, pirinç üretimindeki ilerlemenin ve hayvancılıktaki
gelişmenin payı olduğu düşünülmektedir.
N2O konsantrasyonunun atmosferdeki değişimi 19. yüzyılın sonlarından beri
Antarktika’nın buzullarında hapsolmuş olan havanın ölçümleri ile belirlenmektedir.
Şekil 1.6’da görüldüğü gibi, atmosferik konsantrasyonu 1700’lü yıllarda 270 ppb’den
1900’lü yılların sonunda 314 ppb’ye %16 oranında artış göstermiştir.
CO2 ppm
Küresel ısınma potansiyeli (Wm-2)
Yıl
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
15
Şekil 1.5. Atmosferik Metan Konsantrasyonu (IPCC, 2001a)
Şekil 1.6. Atmosferik Diazot monoksit Konsantrasyonu (IPCC, 2001a)
CH4 ppb
Küresel ısınma potansiyeli (Wm-2)
Yıl
N2O ppb Küresel ısınma potansiyeli (Wm-2)
Yıl
Diazotmonoksit Konsantrasyonu
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
16
Aerosoller
Hem kum fırtınaları ve volkanik aktiviteler gibi doğal nedenlerle, hem de
fosil yakıt kullanımı ve savaşlar gibi insan etkinlikleri sonucunda oluşmaktadırlar.
Aerosoller, Dünya iklim sistemini iki şekilde etkilemektedir. İlk olarak Güneş
ışınlarını yeryüzüne ulaşmadan tutup, geri uzaya yansıtarak doğrudan etkide
bulunmaktadırlar. İkinci olarak ise bulut miktarı ve bulutun yansıtma özelliğini
değiştirerek, dolaylı etkide bulunmakta ve ortalama sıcaklığın düşmesine neden
olmaktadırlar (IPCC, 2001b).
Ancak sadece aerosol konsantrasyonlarının etkileri ile sıcaklığın düşmesi de
beklenemez. Aerosoller, büyüklüklerine, ışığı yansıtma özelliklerine ve atmosferde
bulundukları yüksekliklere göre sıcaklıkları azaltır ya da artırır şekilde farklı etkiler
göstermektedirler. Eğer aerosoller atmosfer örtüsünden daha beyazsa, gelen güneş
ışınlarını daha fazla yansıtarak ortalama yeryüzeyi sıcaklığının düşmesine neden
olabilir. Ancak bu maddeler siyah, yani atmosfer örtüsünden daha koyu renkte iseler
gelen güneş ışınlarını soğuracağından ısınmaya da neden olabilirler. Her iki etki de
atmosferde oluşmaktadır. Bu etkilerin hangi yöne çalışacağı ise aerosollerin
atmosferde bulunduğu yüksekliğe bağlıdır. Eğer aerosoller atmosferin yüksek
tabakalarında bulunuyorsa soğumaya, yüzeye yakın tabakalarında bulunuyorsa
ısınmaya sebep olmaktadırlar (Muslu, 2000).
Sera gazlarının yaşam süreleri on yıldan yüz yıllara değişmekte, buna karşın
aerosollerin yaşam süreleri birkaç gün ile birkaç hafta arasında kalmaktadır. Bu
yüzden aerosollerin atmosferdeki birikimleri, salınımlardaki değişikliklere çok daha
hızlı yanıt verirken, iklim üzerindeki etkileri ise sera gazlarının etkilerine göre
küresel düzeyde olmayıp, daha çok bölgesel etkilerle sınırlı kalmaktadır (Türkeş ve
ark, 1998).
Su Buharı
Su buharı, sera gazı olmamasına rağmen, atmosferin sera etkisini
kuvvetlendirmektedir. Kadıoğlu (2001), bulutsuz ve açık bir günde atmosferin sera
etkisinin kuvvetlenmesinin %60-70’ini tek başına su buharının sağladığını, bununla
birlikte, geri besleme mekanizmasını çalıştırması bakımından da oldukça önemli
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
17
olduğunu belirtmektedir. İnsan etkisi ile oluşan küresel ısınma sonucunda yıllar
boyunca hava sıcaklıkları yavaş yavaş yükselmiş ve okyanuslardan su, sıcak havayla
daha fazla buharlaşarak taşınmıştır. Atmosferde miktarı artan su buharı da
Dünya’dan gelen kızılötesi ışını daha fazla yutarak atmosferin sera etkisini
kuvvetlendirmiştir. Atmosferin sera etkisi kuvvetlenince hava sıcaklığı daha da
artmış ve böylece daha fazla suyun buharlaşarak atmosfere karışmasına neden
olmuştur. Bu durum “Su Buharı Artan Sıcaklık Geri Besleme Mekanizması”
olarak adlandırılmaktadır (Kadıoğlu, 2001).
Alan Kullanım Değişikliği
Yeryüzeyi farklı coğrafik dokulardan oluşmaktadır. Bunların da farklı
albedoları4 bulunmaktadır. Kadıoğlu (2001)’nun belirttiği bir örneğe göre, kar
kendisine ulaşan ışığın %95’ini yansıttığı için albedosu 95’dir; çoğu yeşil ve kayalık
alanlar ile tarım alanlarının albedoları ise %10 ila %30 arasında değişmektedir.
Güneş’ten gelen ışınlar bu coğrafi dokunun albedolarına göre geri
yansıtılmaktadırlar. Alan kullanımında var olan dengenin bozulması, yansıyan ışın
miktarını etkilemektedir. Diğer bir ifadeyle insan etkisiyle alan kullanımında
gerçekleştirilen değişimler, yüzeyin albedosunu değiştirerek, küresel düzeyde Dünya
iklimini de değiştirebilmektedir.
Alan kullanımındaki değişimlerin küresel iklim değişikliğine etkisi sadece
yeryüzeyinin yansıtma karakterini değiştirerek oluşmamaktadır. Başta
ormansızlaşma olmak üzere doğal karbon depolarının oranlarında gerçekleşen
azalma, atmosferde CO2 konsantrasyonunun artmasına neden olmakta, bu da
atmosferin sera etkisini kuvvetlendirmektedir.
İnsanoğlu yeryüzündeki varlığından itibaren, gelişim süreci ve seviyesi
dahilinde var olan alan kullanımlarını, kendi ihtiyaçları doğrultusunda değiştirmiştir.
Artan nüfus ve teknolojideki ilerlemeler bu süreci daha da hızlandırmıştır. Çok basit
4 Bir cismin enerji veya ışık yayma ve yutma oranı o cismin yüzey özelliklerine bağlı olmaktadır.
Cisimlerin güneş ışını yansıtma yeteneklerine “albedo” denmektedir. Örneğin bir cisim, aldığı 100 birimlik ışığın %30’unu yansıtıyorsa, o cismin albedosunun 30 olduğu anlaşılmaktadır (Kadıoğlu, 2001)
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
18
bir mantıkla artan nüfus daha çok eve ve daha çok besine ihtiyaç duyulması
demektir. Bu da başta tarım alanları ve şehirleşme olmak üzere alan kullanımlarının
değiştirilmesi ile sonuçlanmıştır.
Goldewijk 2001 yılında yapmış olduğu çalışmada, doğal vejetasyon
örtüsünün ne şekilde değiştiğini saptamak için tarihsel alan kullanımı ve potansiyel
vejetasyon örtüsü verilerini karşılaştırmıştır. Çizelge 1.2’de görüldüğü gibi 1700’lü
yıllarda orman örtüsü %7 oranında azalmıştır. Benzer şekilde aynı oranda azalma
step ve fundalıklarda da görülmektedir. Sanayi devrimi ve Avrupa’nın küresel
sömürgeleşme çağından itibaren bu süreçlerde keskin bir hızlanma fark edilmektedir.
1990’lı yıllarda ormanlık alanlarda %30, step, savan ve otlaklarda %50 ve
fundalıklarda ise %75’lik bir azalma gerçekleşmiştir (Malhi ve ark, 2004).
Çizelge 1.2. Tarihin Çeşitli Dönemlerinde Doğal ve Antropojenik Ekosistemlerin
Alansal Değişimi İle Tarım Öncesi Döneme Göre Alansal Genişliklerinin % Olarak Azalımı (Malhi ve ark, 2004)
(Tüm alan birimleri x106 km2 değerindedir)
1700 1850 1990
Bozulmamış Alan Alan
% değişim
Alan %
değişim Alan
% değişim
Orman/odunsu bitkiler
58.6 54.4 -7.17 50.00 -14.68 41.50 -29.18
Çayırlıklar/stepler/ savanlar
34.3 32.1 -6.41 28.70 -16.33 17.50 -48.98
Fundalıklar 9.8 8.7 -11.22 6.80 -30.61 2.50 -74.49 Tundra ve çöl 31.4 31.1 -0.96 30.40 -3.18 26.90 -14.33 İşlenebilir alanlar 0 2.7 5.40 14.70 Otlak, meralar 0 5.2 12.80 31.00
Alan yüzey karakterlerindeki değişim, enerji ve su akıntılarını
değiştirebilmekte, yerel ve bölgesel iklimde değişiklikler oluşturarak atmosferin
kompozisyonunu da etkileyebilmektedir. Yüzey suyu olmayan (yarı kurak ve kurak)
alanlarda, buharlaşma ve albedo, yerel su döngüsünü etkileyerek vejetatif örtü, yerel
ve bölgesel ölçekte yağış miktarı ve kuraklıkların devamlılık ve sıklığında değişimler
oluşturabilmektedir (IPCC, 2001c).
Günümüzde alan tahribatı, çoğu gelişmekte olan ülkelerde bulunmak üzere
100 ülkede 900 milyondan fazla insanı etkilemektedir. Yıllık kaybedilen milyonlarca
hektarlık alan hem ekonomik hem de ekolojik boyutlarda geri dönülemez sonuçlar
1. GİRİŞ Deniz BABUŞ
19
oluşturmaktadır. IPCC’nin 3. değerlendirme raporu öngörüleri, alan kullanım
değişikliği ile oluşan alan tahribatı nedeniyle kuraklıklarda, yağışların yoğunluğunda
ve düzensiz dağılımında artışlar oluşacağını belirtmektedir.
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Deniz BABUŞ
20
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
İklim değişikliğine bağlı küresel ısınma sorunu, bilim adamları tarafından yüz
yılı aşkın bir süredir bilinmektedir. Bu dönem içinde başta IPCC, UNEP, WMO,
OECD, BM, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Dünya İzleme
Enstitüsü (WWI) olmak üzere, daha birçok kuruluş ve örgüt tarafından sorunun
tanımı, nedenleri, mevcut etkilerinin değerlendirilmesi, olası etkileri ile ilgili
öngörüler ve sorunun çözümü için alınması gereken önlemler hakkında sayısız
çalışmalar yapılmıştır ve yapılmaya da devam edilmektedir.
Sorunun etkilerinin özellikle içinde bulunduğumuz yüzyılda yaşanılır olması,
bir başka ifadeyle hem sosyo-ekonomik hem de doğal sistemler üzerinde olumsuz
etkiler oluşturması, yapılan çalışma sayısının artmasına neden olmuştur. Özellikle
sorunun etkilerine büyük ölçüde maruz kalacak olan alçak kıyı alanlarına sahip,
kurak ve yarı kurak bölgelerde bulunan ve temiz su kaynağı sıkıntısı çeken ülkeler,
gelecekte karşılaşacakları sorunların etkilerinin azaltılması veya giderilmesi için
bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde araştırmalar yapmaktadırlar. Bu da konunun
bilimsel değerlendirmesi ile ilgili sayısız araştırmalara her geçen gün bir yenisinin
eklenmesini sağlamaktadır.
Gerek sorunun bilimsel açıdan değerlendirilmesi ile ilgili çalışmaların sayısız
olması, gerekse bu çalışmanın amacı gereği, bu araştırmada konuyla ilgili yapılmış
önceki çalışmalar, soruna uluslararası düzeyde siyasi seçenekler sunularak
gerçekleştirilen çözüm arayışları ile ilgili olmuştur. Bu kapsamda önceki çalışmalar,
Türkiye’de yapılan çalışmalar ve yurt dışında yapılan çalışmalar olmak üzere iki ana
başlık altında incelenmiştir.
2.1. Türkiye’de Yapılan Çalışmalar
Türkeş (1993), iklim değişikliğini bilimsel ve politik açıdan değerlendirdiği
çalışmasında, iklim değişikliği ile ilgili terimlerin tanıtılmasını sağlamış ve ayrıca
Türkiye’nin iklim değişikliği sorununun çözümü için uluslararası düzeyde yapılan
çalışmalara bakış açısını değerlendirmiştir. Türkiye’nin İklim Değişikliği Çerçeve
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Deniz BABUŞ
21
Sözleşmesi’ne taraf olmamasının nedenlerinin açıklandığı çalışmada, konunun
bilimsel değerlendirilmesi de yapılmıştır.
Türkeş (1995a), İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin fikirsel olarak
temellerinin atıldığı Toronto Konferansından başlayarak, sözleşmenin 1. Taraflar
Konferansının gerçekleştirildiği 1995 yılına kadarki süreci değerlendirmiştir.
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin hazırlanma aşamasında karşılaşılan
sorunların kapsamlı olarak irdelendiği çalışmada, 1. Taraflar Konferansı dahil olmak
üzere Toronto’dan itibaren geçen 7 yıllık sürede, sorunun siyasi çözümüne yönelik
önemli adımların umut verici olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Türkeş (1995b), Türkiye’nin İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
karşısındaki durumunu değerlendirdiği çalışmada, gerek sözleşmenin hazırlanma
aşamasında, gerekse yürürlüğe girişinden itibaren, sözleşmenin gelişmiş ülkeler
listesinde bulunan Türkiye’nin sözleşme EK’lerinden (bkz. EK I) çıkma girişimleri
ayrıntılarıyla açıklanmıştır.
Çalışmanın sonunda, Türkiye’nin gelişmekte olan bir ülke olması nedeniyle
sözleşmeye ancak EK’lerden çıkarak katılabileceği belirtilmiştir.
Çevre Bakanlığı (1998) tarafından, Türkiye’nin İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi EK’lerinden çıkma girişimi için 3. Taraflar Konferansında sunulmak
üzere hazırlanan “İklim Değişikliği Ulusal Raporu”’nda, Türkiye’nin ulusal
koşulları, enerji ve çevre politikaları, emisyon envanterleri, sera gazı emisyonlarının
azaltılmasını amaçlayan önlemleri ve yönetmelikleri ve Türkiye’nin İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne bağlı durumu belirtilmiştir. Raporda, Türkiye’nin
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında gelişmiş bir ülke olarak
değerlendirilmesinin sözleşmenin “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar”
ilkesine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Çevre Bakanlığı (1999) tarafından İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
kapsamında yürütülen ulusal ve uluslararası çalışmalar hakkında, ilgili kurum ve
kuruluşları, akademik çevreleri, sivil toplum örgütleri ile konuya ilgi duyan tüm
kesimleri bilgilendirmek amacıyla düzenlenen İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
ile ilgili seminer notları dört ana bölümünden oluşmaktadır.
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Deniz BABUŞ
22
Seminerin birinci bölümünde İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve
Türkiye’nin durumu, Kyoto Protokolü ve bu protokolün uygulanmasına yönelik
esneklik mekanizmaları hakkında bilgiler verilmiştir.
İkinci bölümde, sera gazlarının IPCC yöntemine göre hesaplanması ve buna
göre ülkemiz için hesaplanan sera gazı emisyonlarının istatistiksel değerlendirmesi
yapılmıştır.
Üçüncü bölümde, Türkiye’nin enerji sektörü gelişimi, enerji arz ve talep
öngörülerinin değerlendirilmesi ve ülkemizde sanayi, konut ve ulaştırma
sektörlerindeki enerji tasarruf olanakları ve çevreye olan etkileri sunulmuştur.
Son bölümde ise CO2 emisyonlarını tutan alanlar olarak ormanların rolü,
Türkiye’nin orman varlığı ve alan kullanım değişikliklerinin iklim değişikliği
üzerinde olabilecek etkileri konularında bilgiler verilmiştir.
Türkeş ve ark (1999), iklim değişikliğini bilimsel olarak değerlendirdikleri
çalışmada, sorunun oluşum kaynakları, etkileri ve sorunun etkilerine yönelik
öngörüler sunulmuştur. Türkiye’de gözlemlenen ve olası iklim değişiklikleri ile bu
değişikliklerin etkileri belirtilmiştir. Sorunun tüm Dünya ülkelerini ilgilendirdiğinin
belirtildiği çalışmada, çözüme yönelik olarak uluslararası düzeyde yapılan
çalışmaların önemi vurgulanmıştır. Türkiye’nin de üstüne düşen sorumluluğu
gerçekleştirmesi için kendi aleyhindeki şartları ortadan kaldırıp, bir an önce
sözleşmeye taraf olması gerektiği belirtilmiştir.
DPT (2000) tarafından 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı için hazırlanan “İklim
Değişikliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu”, Türkiye’nin kalkınma dönemlerinde,
sektör yatırımlarında ve yaşamın tüm alanlarında, iklim değişikliğini de dikkate
alabilecek ulusal politikaları, önlemleri ve teknolojileri, bu alandaki güçlükleri ve
gereksinim duyulan sektörel, yasal ve kurumsal düzenlemeleri ve iklim
değişikliğinin bilimsel ve teknik bir değerlendirmesini içermektedir.
Türkiye’nin gelişmekte olan bir ülke olduğu, bu nedenle gelişmiş ülkeler
arasında yer aldığı İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olmasının mümkün
olmadığının belirtildiği raporda, Türkiye’nin İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
ve Kyoto Protokolü’ne ilişkin ulusal öncelikleri ve seçenekleri irdelenmiştir.
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Deniz BABUŞ
23
Türkeş ve ark (2000), Kyoto Protokolü’nün imzaya açıldığı tarihten itibaren
protokol ile ilgili en çok tartışılan konu olan esneklik mekanizmalarını (Kyoto
mekanizmaları) tüm yönleriyle incelemiş ve bu konuda kapsamlı bilgiler sunmuştur.
Çalışmanın ilk aşamasında, esneklik mekanizmaları ayrı başlıklar halinde
tanımlanmış, amaçları ve kuralları belirtilmiş ve bu mekanizmaları kimlerin hangi
şartlarda, hangi projeler kapsamında kullanabilecekleri ayrıntılarıyla açıklanmıştır.
Çalışmanın sonucunda, küresel iklim sisteminin korunması ve iklim
değişikliğinin önlenmesi açısından önemli olan küresel salınımların artışındaki
büyük tarihsel sorumlulukları ve şimdiki katkıları dikkate alındığında, gelişmiş
ülkelerin yaşam tarzlarında önemli değişiklikler yapmaları gerektiği ve sera gazı
salınımlarının azaltılmasında esneklik mekanizmalarından çok, önceliği yerli
etkinliklere ve önlemlere vermeleri gerektiği savunulmuştur.
Uzmen ve Arar (2000), 21. yüzyılda enerji kullanımı ve enerji kullanımına
bağlı iklim değişiklikleri ile ilgili yaptıkları çalışmada, Türkiye’nin iklim değişikliği
ile ilgili uluslararası mücadelede, gelişmiş ülkeler arasında belirtildiği için, bu
süreçte yer almaması haklı görülmüştür. Ancak Türkiye’nin bir an önce bu sürece
katılım için daha etkili stratejiler belirleyerek, uluslararası siyasi yapılanmada yerini
alması gerektiği belirtilmiştir.
Kadıoğlu (2001), sera etkisi, küresel iklim değişikliği ve küresel ısınma
kavramlarını açıkladığı çalışmasında, doğal ve yapay iklim değişimleri arasındaki
farkları ve oluşum nedenlerini açıklamış ve iklim değişikliğinin Türkiye üzerindeki
olası etkilerini irdelemiştir.
Çalışmada, sera gazlarının konsantrasyonu ile ilgili öngörüler ve bu
öngörülen değişimlerin doğal ve sosyo-ekonomik sektörler üzerindeki etkileri,
çalışmanın gerçekleştirildiği tarih gereği, IPCC’nin 2. değerlendirme raporunda
kullanılan IS92 senaryolarına göre değerlendirilmiştir.
Ayrıca çalışmada, Türkiye’nin İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf
olmasının gelişmiş ülkeler arasında gösterildiği EK II listesinden çıkması ile
mümkün olabileceği belirtilerek, bu konuda Türkiye’nin geliştirdiği politikalar
irdelenmiştir.
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Deniz BABUŞ
24
Çalışmada, konunun küresel bir sorun olması nedeniyle çözüm arayışlarının
da ağırlıklı olarak uluslararası düzeyde yapılması gerekliliğine ek olarak,
gerçekleştirilebilecek bireysel çabaların önemi vurgulanmıştır.
Türkeş (2001a) yapmış olduğu çalışmada, Kyoto Protokolü’nün yürürlüğe
girmesi ve özellikle sera gazı salınımlarının 2000 yılı sonrasında azaltılması
açısından önemli bir politik anlaşma olarak değerlendirdiği Bonn Anlaşmalarını
irdelemiştir. Çalışmada Bonn Anlaşmaları, Dünya’nın beklediğinden daha zayıf
ancak iyi bir başlangıç sağlayabilecek olan politik bir uzlaşma belgesi olarak
nitelendirilmiştir.
Türkeş (2001b) küresel iklimin korunmasında uluslararası çalışmaların
önemini vurguladığı makalesinde, Türkiye’nin İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi’ne taraf olabilmek için uluslararası düzeyde göstermiş olduğu
çalışmalara ek olarak ulusal çabaları da irdelenmiştir.
Çalışmada, Türkiye’nin bir an önce sözleşmenin EK II listesinden çıkarak
sözleşmeye taraf olması gerektiği belirtilmiştir.
Ulueren (2001), başta İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto
Protokolü olmak üzere, 1. Taraflar Konferansından 7. Taraflar Konferansına kadar
geçen sürede, sorunun çözümüne yönelik olarak uluslararası düzeyde gerçekleştirilen
çabaları irdelemiştir. Çalışmasında, 2001 yılında gerçekleştirilen 6. Taraflar
Konferansının 2. bölümünde Kyoto Protokolü’nün daha etkin uygulanması
konusunda alınan kararların, Kyoto Protokolü’nün yumuşatılmasıyla elde edildiğini
ifade etmiştir.
Ayrıca çalışmada, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin, çevrenin
korunmasına yönelik bir sözleşmeden öte, küresel bir eyleme dönüştüğü vurgulanmış
ve Türkiye’nin de ulusal koşulları doğrultusunda gerekli şartları sağlayıp, bir an önce
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
TTGV (2002) tarafından Çevre ve Orman Bakanlığı ve UNDP’nin
organizasyonunda, Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi için yapılan hazırlıklar
kapsamında hazırlanan “İklim Değişikliği” ana başlıklı raporda, Türkiye’nin sorunla
ilgili ulusal koşul ve gayretleri ile uluslararası süreçte karşılaştığı güçlükler
belirtilmiştir.
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Deniz BABUŞ
25
Raporda, Türkiye’nin gelişmekte olan bir ülke olması nedeniyle, enerji
talebindeki artışların önümüzdeki birkaç on yıl daha doyum noktasına ulaşamayacağı
belirtilmiştir. Bu nedenle Türkiye’nin gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, sosyal ve
ekonomik gelişmede kısıtlama yapmadan, enerji tasarrufu, enerjinin yeterli ve
verimli kullanımı, yeni teknolojilerin ve yenilenebilir enerji kaynaklarının
yaygınlaştırılması ve ormanlar gibi karbon yutaklarının artırılması yoluyla sera
gazları salınımlarını kontrol etmenin mümkün olabileceği sonucuna ulaşılmıştır.
Karakaya ve Özçağ (2003), Türkiye açısından Kyoto Protokolü’nü
değerlendirdikleri ve Ayrıştırma Yöntemi (Decomposition) ile CO2 emisyonu
belirleyicilerinin analizlerini gerçekleştirdikleri çalışmada, ilk olarak iklim
değişikliği riskini önlemeye yönelik atılan uluslararası adımları ve bu alanda
Türkiye’nin konumunu incelemişlerdir.
Çalışmanın bu aşamasında, Türkiye’nin, İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi’ne taraf olmak için sözleşmenin EK II listesinden çıkartılması ve özel
şartları göz önünde bulundurularak, eski Sosyalist Bloku ülkelerine sağlanan
kolaylıkların kendisine de sağlanmasını talep etmesi, stratejik bir hata olarak
yorumlanmıştır. Bunun yerine Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin “Yük Paylaşımı”
(Burden Sharing) ilkesini gündeme getirmesinin, Yunanistan ve Portekiz’e sağlanan
kolaylıkların kendisi için de geçerli olmasını talep etmesinin daha uygun bir politika
olacağı görüşünü bildirilmiştir.
Türkeş (2003), Türkiye’nin uluslararası düzeyde iklim değişikliğini önleme
sürecine dahil olma çabalarını 1992–1997, 1997–2000 ve 2001 yılında Lahey’de
düzenlenen 6. Taraflar Konferansındaki girişimi olmak üzere 3 aşamada
değerlendirmiştir. Çalışmada, Türkiye’nin Lahey Konferansındaki girişiminin
Türkiye’yi uluslararası küresel iklimi koruma çabalarının bir üyesi yaptığı bildirilmiş
ve 2001 yılında Fas’ın Marakeş kentinde yapılan 7. Taraflar Konferansında Türkiye
için İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin EK II listesinden çıkarılmasının
olumlu bir gelişme olduğu sonucu elde edilmiştir.
Çalışmada, Kyoto Protokolü’nün kısa sürede yürürlüğe girmesinin, ABD,
doğu Avrupa ülkeleri, Rusya Federasyonu ve Japonya gibi ülkelerin protokolü
onaylamalarına bağlı olduğu belirtilmiştir.
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Deniz BABUŞ
26
Marın ve Yıldırım (2004), çevre sorunlarına ekolojik, ekonomik, politik ve
yönetsel perspektiften baktıkları çalışmalarında, iklim değişikliği sorununun küresel
bir sorun olduğu ve küresel çabalarla çözümlenebileceğini belirtilmişlerdir.
İklim değişikliği konusunda uluslararası düzeyde gerçekleştirilen çabalar,
1979 yılında gerçekleştirilen I. Dünya İklim Konferansından itibaren 10. Taraflar
Konferansına kadar geçen sürenin irdelenmesi şeklinde sunulmuştur. İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü üzerinde ayrıntılarıyla durulan
çalışmada, Marakeş Anlaşmaları, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir dönüm
noktası olarak değerlendirilmiştir.
Çevre ve Orman Bakanlığı (2005), 1. Çevre ve Ormancılık Şurası Genel
Sekreterliği tarafından hazırlanan raporda, iklim değişikliğinin küresel bir sorun
olduğu, bu nedenle bu sorundan farklı şekillerde de olsa tüm ülkelerin olduğu gibi
Türkiye’nin de etkileneceği ve Türkiye’nin 24 Mayıs 2004 tarihinde İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olması nedeniyle, hem ulusal hem de
uluslararası düzeyde, kendi koşullarını ve gereksinimlerini belirleyerek üstüne düşen
görevleri ve düzenlemeleri yapması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca raporda,
Türkiye’nin iklim değişikliği ile ilgili ulusal koşulları belirtilerek, aşılması gereken
politika, mevzuat, teşkilatlanma, uygulama sorunları belirtilmiş ve bu sorunlara
öneriler getirilmiştir.
Kadıoğlu ve Dokumacı (2005), İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve
Kyoto Protokolü’nü irdelemişler ve Türkiye’nin ulusal koşullarını değerlendirip,
uluslararası düzeydeki çabalarda yerini araştırmışlardır.
Türkiye’nin her şeyden önce ekonomik büyümesini sektörel kalkınma
politikalarında çevre boyutunun gözetildiği sürdürülebilir kalkınma anlayışı
çerçevesinde gerçekleştirme zorunluluğu olduğunu belirten Kadıoğlu ve Dokumacı,
gereksinim duyulan enerjinin güvenli, ekonomik verimli ve çevreye duyarlı olması
gerektiğinden dolayı Türkiye’nin yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına
yönelmesinin gerekliliğini belirterek; sözleşme kapsamında yükümlülüklerin yerine
getirilmesi ve hedeflere ulaşılması için gelişmiş ülkelerin teknolojik ve sermaye
birikiminden yararlanılması, küresel, bölgesel ve uluslararası işbirliğinin artırılması
gerekliliğini belirtmişlerdir.
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Deniz BABUŞ
27
2.2. Yurt Dışında Yapılan Çalışmalar
Cline (1992) tarafından hazırlanan raporda, İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi’nin hazırlanması için gerçekleştirilen Hükümetlerarası Görüşme
Komitesi’nin toplantılarında, ülkelerin İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne
ekonomik endişeler doğrultusundaki bakış açısı değerlendirilmiştir.
Harrison ve Rutherfold (1997) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin
imzaya açıldığı tarihten itibaren yoğun tartışmalara neden olan ortak uygulama
mekanizmasını irdelediği çalışmasında, ortak uygulamanın avantaj ve dezavantajları
araştırılmıştır. Etkili, kurallara uygun ve adil coğrafi dağılımlı bir ortak uygulama
mekanizmasının, protokolün yükümlülüklerini yerine getirmede en güvenilir
mekanizma olacağı sonucu elde edilmiştir.
Ayrıca çalışmada, AB’nin “Yük Paylaşımı” anlaşması irdelenerek, iklim
değişikliğiyle mücadeledeki tutumu araştırılmıştır. AB’nin İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi kapsamında küresel iklim değişikliğiyle mücadelede en etkin
çalışmalarda bulunan ülkeler arasında yer aldığı sonucuna ulaşılmıştır.
Grubb ve ark (2001) tarafından hazırlanan eserde iklim değişikliği ile ilgili
kavramlar ile ülkelerin sera gazı salınım değerleri belirtilmiştir. Ayrıca eserde, Kyoto
Protokolü’nün fikirsel olarak temellerinin atılmasından, Marakeş Anlaşmaları ile
detaylandırılan haline kadarki gelişmeler sunulmuştur.
Kyoto mekanizmalarına ağırlık verilen eserde, bu mekanizmaların
uygulanması için henüz erken olduğu, başlatılan pilot evre sürecinden ülkelerin
gerekli dersleri alamadıkları, bunun en belirgin kanıtının bu mekanizmaların
uygulandığı projelerin coğrafi dağılımındaki düzensizlikler olduğu belirtilmiştir.
Eserde bu soruna çözüm önerisi olarak ise, pilot evre sürecinin uzatılması gerektiği
ifade edilmiştir.
UNFCCC (2002a) tarafından hazırlanan raporda, İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü’nün tarihsel gelişimi ile 7. Taraflar Konferansında
kabul edilen Marakeş Anlaşmaları ile düzenlenmiş son şekli belirtilmektedir.
UNFCCC (2003a), İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto
Protokolü’nün ayrıntılı olarak açıklandığı eserde, İklim Değişikliği Çerçeve
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Deniz BABUŞ
28
Sözleşmesi’nin oluşturulma fikrinden başlayarak imzaya açıldığı tarihe kadarki süreç
anlatılmıştır. Daha sonra ise sözleşmenin amacı, ilkeleri, tarafların yükümlülükleri,
raporlar ve gözden geçirilme süreçleri, sözleşmenin kurumları ve yardımcı organları,
mali mekanizması ile ilgili özet bilgiler verilmiştir.
Eserin ikinci bölümünde ise Kyoto Protokolü açıklanmıştır. Protokol,
hazırlanma sürecinden itibaren irdelenmiş, amacı, ilkeleri ve taraflara verdiği
yükümlülükler aktarılmıştır. Özellikle Kyoto mekanizmaları olarak da adlandırılan
esneklik mekanizmaları üzerinde ağırlıklı olarak durulmuştur. Esneklik
mekanizmalarını kimlerin hangi projeler için ve ne şekilde kullanabileceği ayrıntılı
olarak açıklanmıştır.
UNFCCC (2003b) tarafından hazırlanan bir diğer eser ise, İklim Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesi’nin EK I dışı ülkelerinin ulusal bildirimlerinin hazırlanmasında
yol gösterici bir kılavuz özelliğindedir. Eserde, ulusal bildirimlerin, ulusal sera gazı
envanterlerinin nasıl hazırlanması gerektiği, sözleşmenin daha etkili nasıl
uygulanabileceği, iklim değişikliği etkilerini azaltmak için ne gibi önlemlerin
alınabileceği ve her şeyden önemlisi de iklim değişikliğinin bir takım
hafifletilemeyecek etkilerine karşı ne şekilde uyum sağlanabileceği ve bu konuların
nasıl raporlanacağı hakkında teknik bilgiler sunulmuştur.
UNFCCC (2004) gerçekleştirdiği çalışmada, İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi’nin ilk on yılını değerlendirmiştir. Çalışmada ilk olarak, IPCC’nin ilk
değerlendirme raporunun yayınlanmasından başlayarak sözleşmenin hazırlık aşaması
ve imzaya açılmasına kadar geçen süreçteki gelişmeler aktarılmıştır. Daha sonra ise
sözleşmenin amacı ve ilkeleri irdelenmiştir.
Çalışmanın bir sonraki bölümünde ise sözleşmenin yürürlüğe giriş tarihi olan
1994 yılından itibaren Taraflar Konferansı süreci aktarılmış, sözleşme ve Kyoto
Protokolü ile ilgili gelişmeler verilerek, iklim değişikliğine karşı alınabilecek
önlemler ve adaptasyon seçenekleri irdelenmiştir.
UNFCCC (2005) tarafından hazırlanan bir diğer eser de, gelişmekte olan
Küçük Ada Ülkelerinin mevcut durumu, tehlikeden etkilenme dereceleri ve
adaptasyon seçeneklerinin sunulduğu rapordur. Raporda, iklim değişikliğinin bu
ülkeler üzerindeki potansiyel etkileri, su kaynakları, insan sağlığı, tarım ve besin
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Deniz BABUŞ
29
güvenliği, biyolojik çeşitlilik, ekonomik ve sosyo-kültürel kaynaklar alt başlıklarıyla
açıklanmış ve son bölümde ise adaptasyon seçenekleri ve kapasiteleri irdelenmiştir.
3. MATERYAL VE YÖNTEM Deniz BABUŞ
30
3. MATERYAL VE YÖNTEM
3.1. Materyal
İDÇS’nin yürürlüğe girmesi, sorunla ilgili gerçekleştirilen çözüm arayışlarına
sağlam bir temel oluşturmuştur.
İDÇS’nin 7. maddesine göre, sözleşmenin en yüksek karar verme organı
olarak Taraflar Konferansı oluşturulmuştur. Taraflar Konferansı, sözleşmeye taraf
olan ve/veya taraf olma niyeti gösteren ülkelerin, aksi gerek görülmedikçe, her yıl,
yılda bir kez toplandıkları ve sorunun çözümüne yönelik kararların alındığı bir
konferanstır. Bu nedenle, bu çalışma kapsamında Taraflar Konferansı tarafından
alınan kararlar, hazırlanan raporlar, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto
Protokolü ana materyaller olarak kullanılmıştır.
Çalışmada, iklim değişikliğinin bilimsel olarak irdelendiği,
o İklimde Gözlemlenen ve Öngörülen Değişimler,
o Küresel İklim Değişikliğinin Sosyo-Ekonomik ve Doğal Sistemler
Üzerindeki Etkileri,
o Sorunun Etkilerinin Bölgesel Olarak İrdelenmesi,
o Türkiye’de Gözlemlenen ve Öngörülen Değişimler,
başlıklı konularda, IPCC’nin 3. yani en son değerlendirme raporu ile söz konusu
konularla ilgili özel ve teknik raporları, ağırlıklı olarak yararlanılan diğer
materyalleri oluşturmaktadır.
Ayrıca;
o Konu ile ilgili hem yurt içinde hem de yurt dışında çeşitli kurum, kuruluş ve
örgütlerce hazırlanan raporlar, yayınlar ve eserler,
o Konu ile ilgili önceki çalışmalar,
o Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Yıllık Programları,
o WWI’dan elde edilen ülkelerin sera gazı salınım verileri,
çalışmanın diğer materyalleri olarak kullanılmıştır.
3. MATERYAL VE YÖNTEM Deniz BABUŞ
31
3.2. Yöntem
Çalışma genel olarak 5 aşamadan oluşmaktadır (Şekil 3.1). Çalışmanın 1.
aşamasında sorunun önemini belirtmek amacıyla, insan kaynaklı küresel iklim
değişikliği sorunu bilimsel olarak değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme 4 adımda
gerçekleştirilmiştir. İlk olarak sorunun etkileri sonucunda iklim elemanlarında oluşan
ve olması öngörülen değişimler incelenmiştir. Daha sonra, bu değişimlerin doğal ve
sosyo-ekonomik sistemlere olan etkileri değerlendirilip, bu etkiler bölgeler bazında
özelleştirilmiştir. 1. aşamanın son adımında ise iklim değişikliğinin Türkiye üzerinde
gözlemlenen ve olası etkileri irdelenmiştir.
Çalışmanın 2. aşamasında, ülkelerin uluslararası düzeyde bir araya
geldikleri ve soruna çözüm arayışlarını gerçekleştirdikleri süreç irdelenmiştir. Bu
aşama, soruna yönelik çabaların sonuçları olan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
ve Kyoto Protokolü temel alınarak 4 adımdan oluşturulmuş ve söz konusu yasal
düzenlemelerden önce ve sonraki gelişmeler bu 4 adımda değerlendirilmiştir.
Çalışmanın 3. aşaması 3 adımdan oluşmuştur. İlk olarak, Türkiye’nin İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında gelişmekte olan bir ülke olarak
değerlendirilmesi gerektiğini kanıtlamak için Türkiye’nin sera gazı salınımları ve
öngörüleri değerlendirilmiştir. Daha sonra, Türkiye’nin ulusal koşulları
değerlendirilerek, sorunun çözümüne yönelik ulusal çabaları araştırılmıştır. Son
olarak ise, 2. aşamayı oluşturan 4 adıma Türkiye’nin yaklaşımı irdelenmiştir.
Çalışmanın 4. aşamasında, iklim değişikliği sorununun boyutları ve
uluslararası çabaların bu sorunla mücadeledeki yeterliliği değerlendirilmiştir.
Çalışmanın son aşaması olan sonuç ve öneriler bölümünde, ulusal ve
uluslararası politik öngörüler belirlenerek hem ulusal hem de uluslararası çabalar için
genel bir çerçeve oluşturulmuştur.
3. MATERYAL VE YÖNTEM Deniz BABUŞ
32
İklim Değişikliğinin Bilimsel Değerlendirilmesi
İklim Değişikliği Sonucunda
Oluşan Değişimler
Bu Değişimlerin Doğal ve Sosyo-
Ekonomik Sistemlere
Etkileri
1. AŞAMA
2. AŞAMA Uluslararası Düzeyde Geliştirilen Yaklaşımlar
İDÇS Öncesi
Gelişmeler
Marakeş Anlaşmalarında
Alınan Kararlarla İDÇS
3. AŞAMA
4. AŞAMA
5. AŞAMA
Türkiye’de Konuyla İlgili Gelişmeler ve Türkiye’nin Uluslararası Düzeydeki Konumu
Uluslararası Düzeyde Yapılan
Çalışmalarda Türkiye’nin Yerinin
Belirlenmesi
Türkiye’nin Sorunun Çözümüne
Yönelik Ulusal Çabalarının
Araştırılması
Şekil 3.1. Araştırmanın Akım Şeması
Türkiye’nin Sera Gazı Salınımlarının ve
Öngörülerinin Değerlendirilmesi
Konuyla İlgili Uluslararası Gelişmelerin Değerlendirilmesi
Sonuç ve Öneriler
İklim Değişikliğinin
Türkiye Üzerinde Gözlemlenen ve
Olası Etkileri
İklim Değişikliği Sonucunda
Olması Öngörülen Değişimler
İDÇS Sonrası
Gelişmeler
Marakeş Anlaşmalarında
Alınan Kararlarla Kyoto Protokolü
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
33
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
4.1. İklim Değişikliğinin Bilimsel Değerlendirilmesi
İklim değişikliği ile ilgili bilim adamları tarafından yapılan ilk çalışma, 1827
yılında Fransız matematikçi Baron Jean Baptiste Fourier tarafından, atmosferin sera
etkisinin tanımlanmasıdır. Fourier, Dünya atmosferini sera camına benzetmiş ve
yeryüzeyi ısısının atmosferin kimyasal kompozisyonu tarafından bir sera camının
havayı tuttuğu ve ısıttığı şekilde etkilediğini belirtmiştir (Özey, 2001).
Fourier’in atmosferin sera etkisini tanımlamasından sonra, sera etkisini
oluşturan gazların Dünya iklimine olan etkisi araştırılmaya başlanmıştır. Yapılan
araştırmalar sonucunda CO2 konsantrasyonunun Dünya iklimine etkisi olabileceği
fikri ilk olarak 1863 yılında Tyndall tarafından ortaya atılmıştır (Özey, 2001). Bu
zamandan 1896 yılına kadar gerçekleştirilen çalışmalar, CO2 gazının Dünya iklimine
olan etkisi üzerinde yoğunlaşmıştır. Muslu (2000)’nun belirttiğine göre, 1896 yılında
Nobel Ödüllü İsveçli Kimyacı S. Arrhenius, atmosferde artan CO2 birikiminin
değişmesine bağlı olarak iklimin değişebilme olasılığı olduğu teorisini açıklamıştır.
Arrhenius ve ABD’den Chamberlin, fabrika bacalarından, lokomotiflerden ve
gemilerden çıkan dumanların, atmosfere etkileri üzerinde ilk düşünenlerden
olmuştur. Arrhenius’a göre, fosil yakıt kullanımı gibi insan faaliyetlerinin Dünya
yüzeyinin ısınmasına neden olması olasılık dahilindedir. Ayrıca Arrhenius,
atmosferdeki CO2 konsantrasyonunun 2 katına çıkmasının ki bunun gerçekleşmesinin
yüzyıllar alabileceğini ifade etmektedir, Dünya yüzey sıcaklığını 50C artırabileceğini
belirtmiştir. O dönemlerde kömürün karbon içerdiği, yakma sonucu CO2’ye
dönüştüğü ve bunun atmosferi ısıttığı bilinmesine rağmen, Arrhenius’un ısınma
hesapları ve tehlikeye işareti büyük ölçüde ihmal edilmiştir. Buna gerekçe olarak da
okyanusların CO2’yi emeceği gösterilmiştir (Türkeş, 1995a).
Arrhenius’un çalışmalarından uzun zaman sonra, 1938 yılında İngiliz bilim
adamı Callender, iklimi önemli ölçüde değiştirecek miktarda sera gazı emisyonu
olduğunu ortaya atmış, fakat bu görüş de gereken önem ve dikkati görememiştir
(Özey, 2001).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
34
1950’li yıllara kadar konu hakkında kayda değer bir çalışma yapılmamış
ancak uluslararası jeofizik yılı ilan edilen 1957 yılında, ABD okyanus coğrafyacı
Revelle’nin de girişimiyle, konu tekrar ele alınmıştır. Bu gelişmeden 1 yıl sonra,
1958 yılında, Hawaii’nin Mauna Loa Adası’nda, atmosferdeki CO2’yi ölçmek
amacıyla bir istasyon kurulmuştur. Fakat küresel ısınma teorisi yine büyük ölçüde
kabul edilmemiştir. 1970’lerde ise küresel ısınma konusunun tam aksine soğuma
teorisi ortaya çıkmıştır (Özey, 2001).
CO2 konsantrasyonunun zamanla ne şekilde değişeceğini gösteren en iyi
modeller arasında 1971 yılında Manabe ve 1967 yılında Wetherland’a ait olanlar
bulunmaktadır. Bu çalışmalarda ve daha sonra yapılan diğer çalışmalarda, 1967
yılından 2000 yılına kadar CO2 konsantrasyonunun 320 (323) ppm’den 375 ppm’ye
yükseleceği, oransal nem ve diğer faktörler sabit kalmak koşuluyla, bu durumun
ortalama hava sıcaklığını 0.50C artıracağı belirtilmiştir. 1988 ve 1990 yıllarında
yayınlanan deney sonuçlarıyla bu çalışmalardan elde edilen sonuçlar doğrulanmıştır.
Gerçekten bu tarihte yayınlanan ölçüm sonuçları, ortalama hava sıcaklığının 0.50C
arttığını ve CO2 konsantrasyonunun 340 (350) ppm olduğunu göstermektedir (Özey,
2001).
Konuyla ilgili bilimsel çalışmalar, bu tarihten itibaren de devam etmiştir.
Gelişen teknoloji, daha net ölçümlerin yapılmasını ve daha güvenilir iklim
modellerini oluşturan bilgisayarların geliştirilmesini sağlamıştır ve sağlamaya da
devam etmektedir.
4.1.1. İklimde Gözlemlenen Değişimler
İklimdeki değişimler, sıcaklık, yağış, atmosferik nem, deniz seviyesi gibi
iklim sistemi ile ilgili birçok bileşenin uzun yılları kapsayan aletli ölçüm sonuçlarının
değerlendirilmesi ile kanıtlanmaktadır.
İklimi oluşturan unsurların aletli ölçümleri 1860’lı yıllarda, sıcaklık
ölçümlerinin aletsel olarak yapılması ile başlamıştır. Dolayısıyla bu dönemden
önceki iklim sistemi ile ilgili bilgiler, çeşitli bilimsel yöntemler ve tarihi
kaynaklardan elde edilen verilerle belirlenmektedir (IPCC, 2001a). Çizelge 4.1’de
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
35
çeşitli tarihi kaynaklardan derlenen geçmişteki önemli iklim olayları özetlenmiştir.
Çizelge 4.2’de ise, kayıtlı iklim verilerinin bulunmadığı yıllarda, Dünya iklim
sisteminin ne şekilde değiştiğini anlamak için kullanılan bilimsel tekniklerden
örnekler verilmiştir.
Çizelge 4.1. Tarihi Kaynaklardan Derlenen Geçmişe Ait Önemli İklim Olayları (Kadıoğlu, 2001)
Milyon Yıl Önce İklim Olayları 65 Dünya daha sıcaktır ve buzulların varlığına dair bir kanıt bulunmamaktadır.
55 Dünya uzun süren bir soğuma eğilimine girmekte ve kutuplarda buzullar oluşmaktadır.
10 Antarktika’yı derin bir buz tabakası kaplamaktadır. Buz çağı başlamakta ve karaları kaplayan buzullar oluşarak ileri-geri hareketleri ile bir döngü başlamaktadır.
Yüz Yıl Önce İklim Olayları
18–22 000 Kuzey Amerika buzulları en büyük alana yayılmış durumda ve okyanuslar günümüz seviyesinden 85 metre daha düşük durumdadır.
10 000 Kuzey Amerika’dan buzullar çekilmiştir. 7–5 000 Sıcaklıklar 2-30C daha sıcaktır.
5 000 Soğuma eğilimi ve Alplerde buzullar oluşmaya başlamaktadır. Milattan Sonra İklim Olayları
1 000 Kuzey Amerika nispeten daha sıcak ve kurudur. İngiltere’de üzüm bağları gelişmeye başlamıştır.
1 350–1 800 Soğuma eğilimi (Küçük Buzul Çağı) başlamaktadır. 1 816 Yaz mevsimi olmayan yıldır
1 800’lü yıllar ve sonrası
Dünya’da ısınma eğilimi başlamaktadır.
Küresel iklim değişikliği sorununa uluslararası düzeyde çözüm arayışları
çalışmalarında kullanılan en güvenilir ve en geniş kapsamlı bilgi ve değerlendirme
çalışmaları, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) her beş yılda bir
yayınladıkları değerlendirme raporları başta olmak üzere, yine bu kurumun çeşitli
konularda hazırladıkları özel ve teknik raporlardır. Çalışmanın bu bölümünde,
IPCC’nin 3. yani en son yayınlanan değerlendirme raporundaki bilgilerden
yararlanılarak, iklimde gözlemlenen değişimler ayrı başlıklar altında
detaylandırılmıştır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
36
Çizelge 4.2. Dünya İklim Sisteminin Değişimini Ortaya Çıkaran Başlıca Bilimsel
Teknikler (Kadıoğlu, 2001; Çepel, 2003) Tortul Analizi: Deniz tabanındaki tortullar (sedimentler) çok çeşitli olmakla birlikte, birçoğu daha önce deniz kenarında yaşamış olan organizmaların artıklarını içermektedir. Bu organizmalar öldüğü zaman, hücreleri yavaşça okyanus tabanına yerleşerek tortulları oluşturur ve bugünkü tortul analizinin verisi haline gelmektedirler. Deniz tabandaki tortulların kullanılabilir bir veri olmasının nedeni, deniz kenarında yaşayan organizmaların sayılarının ve nesillerinin iklimin değişmesiyle beraber değişmesidir. Oksijen İzotopu Analizi: Bu analiz tekniği O16 ve daha ağır olan O18 arasındaki belirli bir oran üzerine kurulmuştur. Daha hafif olan O16 izotopu, okyanuslardan daha çabuk bir şekilde buharlaşarak atmosfere kaçar ve yağışla yere inerek buzullarda daha fazla bulunmaktadır. Bu durum da buharlaşma nedeniyle azalan okyanus suyundaki O18 izotopu konsantrasyonunun artmasını sağlamaktadır. Bu nedenle buzullar genişlediği zaman azalan okyanus suyundaki O18 konsantrasyonu artmakta, bunun tersi olarak buzulların erimeye başladığı süre içerisinde ise O16 izotopu yoğunluğu O18 izotopuna göre azalmaktadır. Böylece mikroorganizmaların kabuklarında kalsiyum karbonat bulunduğu için bu kabuklardan O16/O18 oranı tespit edilebilmektedir. Radyokarbon Yöntemi: Bu yöntem yardımıyla derin buz tabakalarının arasına sıkışmış olan karbon dioksit miktarı ölçümlerine dayanılarak buz tabakalarının jeolojik yaşı belirlenmektedir. Böylece belirli dönemlerde oluşan buz tabakalarının kalınlığı ve bunun için gerekli olan kar yağışı miktarı hesaplanabilmektedir. Polen Analizi Yöntemi: Bu yöntemle bitki örtüsünün değişimi belirlenebilmektedir. Bitkilerin iklim bakımından ekolojik istekleri göz önünde bulundurularak, belirlenen ilişkilere göre, iklim değişimleri konusunda bazı belirlemeler yapılabilmektedir. Dendroklimatolojik Yöntemler: Ağaçların gövdelerindeki yıllık halka genişliği ile iklim koşulları arasındaki ilişkilere dayanan inceleme yöntemlerine göre uzun dönemlerdeki iklim değişimleri konusunda bilgi edinilebilmektedir. İklimin, toprağın nemi ve dolayısıyla bitki gelişiminde önemli bir etkisi bulunmaktadır. Dolayısıyla ağaç gövdesindeki yaş halkalarındaki gelişmeler, toprağın yapısıyla ilgili olduğu için bu halkalar, iklim değişiminin incelenmesi için de kullanılmaktadır. Mercan Resiflerinin Halkaları: Mercanlar da ağaçlar gibi yıllık halkalar oluşturmaktadırlar. Mercanların halka yoğunlukları deniz yüzeyinin sıcaklığına bağlı olarak değişim göstermektedir. Mercan resiflerinin halka yoğunlukları gözlemlenerek geçmişteki yıllara ait deniz suyunun ne kadar ısındığı konusunda bilgi sahibi olunabilmektedir.
4.1.1.1. Sıcaklıklarda Gözlemlenen Değişimler
Küresel ortalama yüzey sıcaklığı 19. yüzyılın sonlarından itibaren 0.6 0C artış
göstermiştir. İlk aletli sıcaklık ölçüm kayıtlarının yapıldığı 1861 yılından beri, en
sıcak on yıl 1990’lı yıllar, en sıcak yıl ise 1998 yılı olmuştur. 1950’lerden sonra
meteoroloji balonlarından ve 1979 yılından sonra meteoroloji balonlarına ek olarak
uydulardan yapılan ölçümler, atmosferin 8 km’lik alt bölgesindeki sıcaklığın her on
yılda 0.15 0C arttığını ortaya koymuştur (IPCC, 2001b).
Şekil 4.1’de görüldüğü gibi 19. yüzyılın sonlarından itibaren gerçekleşen
küresel düzeydeki sıcaklık artışının önemli bir kısmı, 1910–1945 ve 1976–2000
yıllarını kapsayan iki farklı dönemde gerçekleşmiştir. 1860’lı yıllarda başlayan aletli
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
37
sıcaklık ölçüm kayıtları, 1910 yılına kadar sıcaklıkların artıp azalan bir eğilimde
olduğunu göstermekte, ancak ortalama sıcaklık değerlerinde önemli bir değişim oranı
gözlemlenmemektedir. Sanayi devriminin başlangıcından kısa bir süre sonraya denk
gelen 1900’lü yıllarda atmosferde artan sera gazı konsantrasyonlarına paralel olarak
sıcaklık artışının önemli düzeyde olduğu 1910–1945 yılları arasındaki ilk döneme
girilmiştir.
Şekil 4.1. 1961–1990 Dönemi Ortalamalarına Göre Hesaplanan Küresel Yıllık
Ortalama Yüzey Sıcaklığı Anomalilerinin 1861–2000 Dönemindeki Değişimleri (0C) (IPCC, 2001b)
(İki standart sapma belirsizlikleri, yıllık sayılarda “bar” olarak gösterilmektedir) 1945 yılından 1970 yılına kadar küresel düzeyde sıcaklık artışı yine artıp
azalan bir döneme girmiş; ancak genel olarak Dünya ortalama yüzey sıcaklığı bu
dönemde 0.30C kadar azalmıştır. Bu azalımın sebebi Muslu (2000) tarafından, sanayi
devriminin hızlanmasına rağmen, özellikle İkinci Dünya Savaşı nedeniyle atmosfere
aşırı miktarda verilen toz, duman, kurum, katı ve sıvı parçacıkların (aereosoller)
etkisiyle, atmosferin ışık geçirgenliğinin azalması şeklinde açıklanmıştır.
1970’li yıllardan sonra Dünya genelinde artan fosil yakıt kullanım temeline
dayanan sanayileşmenin hızlanması ve yaygınlaşması sonucunda, atmosferde başta
Sıcaklık (0C)
Yıl
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
38
CO2 olmak üzere, sera gazı konsantrasyonlarındaki artış, Dünya ortalama yüzey
sıcaklığının yeniden artmasına neden olmuştur.
Isınmanın bölgesel dağılımı ise, 20. yüzyılın ilk yarısı ile sonraki
dönemlerinde farklılık göstermektedir. 20. yüzyıl boyunca gerçekleşen ısınmanın
bölgesel dağılımı 3 farklı zaman diliminde açıklanmaktadır. 1976–1999 yılları
arasındaki dönemde oluşan ısınma, çoğunlukla küresel düzeyde gerçekleşmiş, fakat
sıcaklıklardaki en büyük artışlar, Kuzey Yarımküre kıtalarının orta ve yüksek
enlemlerinde olmuştur. 1910–1945 dönemindeki ısınma, başlangıçta Atlas
Okyanusu’nun kuzeyinde yoğunlaşmıştır. Bunun aksine, 1946–1975 döneminde
Atlas Okyanusu’nun kuzeyinde ve Kuzey Yarımküre’de önemli oranda soğuma,
Güney Yarımküre’nin çoğu bölgesinde ise ısınma gözlemlenmiştir (IPCC, 2001a).
4.1.1.2. Yağış Miktarında ve Atmosferik Nemde Gözlemlenen Değişimler
Yağış miktarı, Kuzey Yarımküre’nin orta ve yüksek enlemlerinde 20. yüzyıl
boyunca ortalama %5-%10 oranında artış göstermiştir. Fakat bunun tam aksine,
subtropikal kara alanlarının çoğunda %2 oranında bir azalma gerçekleşmiştir. İklim
kayıtları, sıcaklık artışlarının ve atmosferik nemin, küresel anlamda artış gösterdiğini
kanıtlasa da, yağış miktarı ile ilgili veriler, bölgeden bölgeye farklılık
göstermektedir. Tropikal bölgeler dışındaki kara alanlarında yağış miktarı, genel
olarak artış göstermiştir. Ancak Afrika ve Güney Amerika’nın da içinde bulunduğu
kurak bölgelerde, önemli oranda bir azalma görülmektedir.
20. yüzyıl boyunca, Kuzey Yarımküre’nin orta ve yüksek enlemlerindeki
yağış miktarında her on yılda bir %0.5-%1 arasında artış göstermiştir. Buna karşılık
olarak Kuzey Yarımküre’nin dönence altı bölgelerinde yağış miktarı her on yılda bir
%0.3 oranında azalmıştır. Kuzey Yarımküre’ye oranla Güney Yarımküre’de
sistematik olarak karşılaştırılabilir bir değişim gözlenmemiştir (IPCC, 2001b).
Atmosferik nem ile ilgili gözlem kayıtlarının başladığı 1980 yılından beri alt
troposferdeki su buharı yaklaşık olarak her on yılda %10 oranında artmıştır. Kuzey
Yarımküre’nin orta ve yüksek enlemlerinde toplam bulutluluk miktarında 20. yüzyıl
boyunca yaklaşık olarak %2’lik bir artış gözlenmiştir (IPCC, 2001b).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
39
4.1.1.3. Kar Örtüsü ve Kara - Deniz Buzullarında Gözlemlenen Değişimler
Buzullar, Dünya iklim sisteminin önemli yapılarıdır. Özellikle Dünya’daki
buzların % 90’ını, yani yaklaşık 30 000 km3’ünü barındıran Antarktika’nın, Dünya
iklim sistemi üzerinde önemli bir etkisi bulunmaktadır. Soğutma ve Dünya rüzgar
desenleri oluşumundaki etkilerinin yanı sıra, okyanuslarla olan ilişkileri de oldukça
önemlidir (Sunay, 2000).
Dünya iklim sisteminin dengesi üzerinde önemli etkisi olan buzullar, iklim
sistemindeki değişimlere karşı oldukça duyarlıdırlar. Küresel ısınmaya bağlı sıcaklık
artışlarıyla birlikte buzullar eriyerek geri çekilmekte, buz tabakaları parçalanmakta,
permafrost1 erimektedir.
Sıcaklık artışlarıyla birlikte, Kuzey Kutbu’ndaki buz tabakaları da
incelmektedir. Kuzey Kutbu’nda deniz buzu, son 50 yılda büyük oranda incelmiş ve
son 30 yılda kapladığı alan % 10 oranında azalmıştır. Alaska açıklarında deniz
buzullarındaki yıllık çözülme, geçmişte olduğundan haftalarca erken yaşanmaktadır.
Kuzey Yarımküre’de tatlı su buzulları ilkbaharda çözülmeye 150 yıl öncesine göre 9
gün erken, sonbaharda donmaya ise 10 gün geç başlamaktadır. 1978 yılından bu yana
Kuzey Buz Denizi’ndeki çok yıllık deniz buzullarının kapladığı alan her on yılda %9
oranında azalmaktadır. Denizaltı sonar verilerinden yararlanan uzmanlar, son 30
yılda %40’lık bir incelme belirlemişlerdir. 2100 yılına kadar yaz aylarında buzulun
ortadan kalkacağı öngörülmektedir (IPCC, 2001c).
Uluslararası Kar ve Buz Verileri Merkezi’nden 20 Mart 2002 tarihinde
yapılan açıklamaya göre, Güney Kutbu’ndaki ana buzullardan biri olan Larsen-B
buzulundan 3 250 km2 büyüklüğünde ve 200 m derinliğinde bir buz dağı ayrılmış ve
binlerce aysberge bölünmüştür. Sulara karışan bu kütle 720 milyar ton buza karşılık
gelmekte olup, Antarktika’da son 30 yılda oluşan bir dizi erimenin en önemlisini
oluşturmaktadır. Larsen-B buzulu 1997–2002 yıllarını kapsayan 5 yıllık dönemde
5 700 km2’lik bölümünü kaybetmiştir (NSIDC, 2002).
Larsen-B buzulundan kopan kütleden iki gün sonra 22 Mart 2002’de Köln
Fizik ve Atmosfer Enstitüsü’nden Bernhard Rabus, Güney Kutbu’ndaki Thwaites
1 Donmuş toprak tabakası
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
40
Buzulundan 3 400 km2 büyüklüğünde (Mayroka Adası büyüklüğünde) buz kütlesinin
koptuğunu bildirmiştir. Kopan bu buz kütlesi Larsen-B buzulundan kopan kütleden
daha büyüktür (NSIDC, 2002).
Konuyla ilgili bir diğer araştırma, ABD Jeoloji Servisi Küresel Değişim
Araştırma Programı tarafından Montana’daki Glacier (Buzul) Ulusal Parkı’nda
gerçekleştirilmiştir. On yılı aşkın bir süredir devam eden çalışmada, parkta bulunan
buzul katmanlarındaki değişimler araştırılmıştır. 1910’da kurulduğunda 150 buzul
bulunan Glacier Ulusal Parkı’nda, 2000’li yıllarda buzul sayısı 30’un altına düşmüş
ve geriye kalanlar da alan olarak üçte iki oranında küçülmüştür. Küresel ısınmaya
bağlı olarak sıcaklık artış hızının aynı oranda devam ettiği düşünüldüğünde, 30 yıl
içinde parka adını veren buzulların büyük bölümünün yok olacağı öngörülmektedir.
Parkta bulunan Sperry Buzulu’nun durumu, bu öngörülerin doğruluk ihtimalini
kuvvetlendirmektedir. 1901 yılında 325 ha alanı kaplayan Sperry Buzulu, 2002
yılında yaklaşık 100 ha’lık bir alanı kaplamaktadır (Glick, 2004).
Glacier Ulusal Parkı’nda yapılan çalışmaya benzer bir araştırmada da
Alaska’daki Denali Ulusal Parkı’nda gerçekleştirilmiştir. Parkın kaynak değerini
oluşturan Buckskin Buzulu’ndaki erime ile her yıl yaklaşık 96 km3 su açığa çıkmakta
ve bu erime deniz seviyelerindeki yükselmeye önemli katkıda bulunmaktadır. Ayrıca
Alaska’nın bazı kesimlerinde permafrostun erimesi nedeniyle yüzeyde neredeyse 5
km’lik çökme oluşmuştur. Fairbanks yakınlarında böyle bir çökme özellikle bisiklet
ve yaya yollarında tümsekler oluşumuna neden olmaktadır. Yumuşayan toprak
bölgedeki ağaçları da etkilemektedir (Glick, 2004).
Dünya’nın her yanında sıcaklık artışlarıyla birlikte buzullar değişime
uğramaktadır. Glick (2004)’in belirttiğine göre Kilimanjaro’nun ünlü karları 1912
yılından bu yana %80’nin üzerinde erimiştir. Garhwal’da (Himalaya) buzullar büyük
bir hızla erimektedir. Araştırmacılar bu hızla bir erime sonucunda Himalaya’ların
orta ve batı kesimlerindeki buzulların 2035’e kadar yok olacağını öngörmektedirler.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
41
4.1.1.4. Deniz Seviyesinde Gözlemlenen Değişimler
20. yüzyılda deniz seviyesinde küresel olarak ortalama 0.1 ila 0.2 m yükselme
gerçekleşmiştir. Bu dönemde deniz seviyesinde gerçekleşen yükselme miktarı, 19.
yüzyıla oranla çok daha fazla olmuştur (IPCC, 2001b).
Dünya’nın 4.6 milyar yıllık tarihi boyunca, deniz seviyesi sürekli değişmiştir.
Ancak deniz seviyesinin son dönemlerde Dünya genelindeki yükselme hızı son
2 000-3 000 yılın ortalamasına oranla sapma göstermiş ve yılda 2.4 mm’yi bulan bir
hıza ulaşmıştır (Kadıoğlu, 2001).
Deniz seviyesindeki yükselme, kıyı şeritlerinde önemli değişimlere neden
olmaktadır. Yılda birkaç mm gibi matematiksel olarak küçük değerlerdeki
yükselmeler, sonuçları konusunda yanılgılara sebep olabilmektedir. Çünkü Kadıoğlu
(2001)’nun belirttiği Bruun Kuralı’na göre deniz seviyesindeki yükselme sahilde
erozyona neden olmaktadır. Deniz seviyesi yükseldiğinde yakın kıyının dip profili de
değişmektedir. Bu değişim yükselen su seviyesinin neden olduğu kıyı erozyonundan
oluşan sedimentin dipte birikmesiyle oluşmaktadır. Diğer bir ifadeyle deniz seviyesi
ne kadar yükselirse kıyılarda taban da o kadar yükselmektedir. Aynı şekilde deniz
seviyesi ne kadar yükselirse, onun 100 katı kadar bir uzunluktaki sahil erozyona
uğramaktadır. Örneğin ABD’nin Atlas Okyanusu kıyılarında deniz su seviyesi
yükselmesi yılda 4mm’dir. Böylece 10 yılda deniz su seviyesi 4 cm yükselirken
kaybedilen sahil 4 m uzunluğunda olmaktadır.
Denizlerin ve okyanusların karşılaştığı tek sorun sadece Şekil 4.2’de
nedenleri açıklanan su seviyesinin yükselmesi değildir. IPCC’nin 3. yani son
yayınlanan değerlendirme raporuna göre, okyanus suyu sıcaklıklarında 1950’li
yılların sonundan itibaren önemli oranda artış olduğu gözlenmiştir. Okyanuslardaki
ısınmanın yarısından fazlası ilk 300 m’de gerçekleşmektedir. Bu tabakada her on
yılda 0.0040C sıcaklık artışı olmaktadır (IPCC, 2001b).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
42
Şekil 4.2. Deniz Seviyesi Yükselmesine Etki Eden Faktörler (IPCC, 2001a)
4.1.2. İklim Değişikliği İle İlgili Öngörüler
İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin temel nedenini, atmosferde
konsantrasyonları artan sera gazları oluşturmaktadır. Artan sera gazları
konsantrasyonları sonucunda da küresel anlamda yüzey sıcaklıkları artmaktadır.
Küresel düzeyde artan sıcaklık etkisiyle oluşan ısınma, birbirleri ile ilişkili diğer
iklim elemanlarında değişimlere neden olmaktadır. Örneğin artan sıcaklıklarla, yağış
miktarı ve yoğunluğu değişmekte, kar ve buzullar erimekte, deniz seviyesi
yükselmekte ve tüm bu değişimler de doğal ve sosyo-ekonomik sistemleri
etkilemektedir.
Zincirleme gelişen tüm bu olayların temelinde, atmosferdeki sera gazlarının
konsantrasyonlarındaki artış bulunmaktadır. Bu nedenle iklim elemanları ile ilgili
öngörüler yapılırken atmosferdeki sera gazlarının konsantrasyonlarının değişimi
temel alınmaktadır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
43
4.1.2.1. Sera Gazlarının Atmosferik Konsantrasyonları İle İlgili Öngörüler
IPCC, 1990 ve 1992 yıllarında uzun dönemli emisyon senaryoları
geliştirmiştir. Bu senaryolar yaygın olarak olası iklim değişikliği, etkileri ve bu
etkilerin hafifletilmesinde kullanılmıştır. 1995 yılında IPCC, 1992 senaryosunu
yenilemiştir. Bu yenileme, enerji miktarında karbon yoğunluğu, gelişmiş ülkeler ve
gelişmekte olan ülkeler arasındaki gelir farkı ve sülfür emisyonlarını daha iyi
anlamaya ve kullanmaya yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Bu da 1996 yılında
IPCC genel kurulunun, yeni bir dizi senaryo oluşturulması kararı almalarını
sağlamıştır. Bu amaç doğrultusunda IPCC, 1996 yılında 2. değerlendirme raporunda
kullanılan IS92 emisyon senaryolarının yerine, bu modeli geliştirerek, yeni emisyon
senaryoları oluşturmak için çalışmalara başlamıştır (IPCC, 2001e).
IPCC’nin Emisyon Senaryoları Özel Raporu (SRES), 15 Mart 2000 tarihinde,
yani 3. değerlendirme raporunun oluşturulmasından çok kısa bir süre önce
onaylanmıştır. Bu durumda IPCC, 3. değerlendirme raporunda iklim öngörülerini
Şekil 4.3’de belirtilen ve Çizelge 4.3’de açıklanan SRES senaryolarına göre
oluşturmuş olsa da, yeni emisyon senaryolarını irdeleyerek bu senaryolara göre iklim
değişikliği etkilerini değerlendirmek için yeterli vakit bulamamıştır (IPCC, 2001b).
Şekil 4.3. SRES Senaryo Grupları (IPCC, 2001a)
A1 -B: Dengeli -F1: Fosil yakıt ağırlıklı -T: Fosil yakıt kullanımı
olmadan
A2
B2
Daha Bölgesel Daha
Küresel
Daha Ekonomik
Daha Çevresel
+
B1
*
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
44
Çizelge 4.3. SRES Senaryo Gruplarının Açıklaması (IPCC, 2001e)
Senaryo Grubu
Açıklama
A1
Yüzyılın ortalarında ekonomik büyüme ve nüfus artışının zirvede olduğu ancak daha sonra azalma eğilimine girdiği, yeni ve daha etkili teknolojilerin hızla geliştirildiği bir Dünya’yı belirtmektedir. Burada temel olan konu, bölgeler arasında kapasite geliştirme, kültürel ve sosyal etkileşimin artırılması ve bölgelerarası kişi başına düşen gelir farklılığının azaltılmasıdır. A1 senaryo grubu, enerji sisteminde teknolojik değişimin alternatif kullanımını belirten 3 gruptan oluşmaktadır. Bu 3 A1 grubu, teknolojik vurgularıyla birbirlerinden ayrılmaktadırlar: A1FI yoğun fosil yakıt kullanımını, A1T fosil yakıta bağlı olmayan enerji kaynaklarını, A1B ise tüm kaynaklar arasındaki dengeyi belirmektedir. A1B’deki denge, özel olarak tek bir enerji kaynağında yoğunlaşma temelinde değil, tüm enerji kaynaklarına benzer gelişme oranlarının uygulandığı ve en son teknolojilerin kullanıldığı bir sanıyı ifade etmektedir
A2
Oldukça heterojenik bir Dünya’yı belirmektedir. Bölgelerin bir noktada birleşme karşısındaki verimlilik eğilimleri oldukça düşüktür. Bu durum da nüfusun sürekli artışıyla sonuçlanmaktadır. Ekonomik gelişme öncelikli olarak bölgesel odaklıdır ve kişi başına düşen ekonomik büyüme ve teknolojik gelişim, diğer senaryolara göre daha yavaştır.
B1
B1 senaryosu, A1 senaryosu gibi, yüzyılın ortasında zirveye ulaşan ve daha sonra azalan küresel nüfuslu bir Dünya’yı tanımlamaktadır. Fakat ekonomik yapıda, materyal yoğunluğunda azalım ve temiz ve daha etkili teknolojilerin kullanıldığı hızlı bir değişimi ifade etmektedir. Burada vurgulanan konu, ek iklim inisiyatifleri olmaksızın geliştirilmiş eşitliği içeren ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik hakkında küresel çözümlerdir.
B2
Ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik konularında yerel çözümleri vurgulayan bir Dünya’yı tanımlamaktadır. A2’deki senaryoya göre daha az oranda küresel nüfusun arttığı, ekonomik gelişmenin orta düzeyde olduğu, B1 ve A1 senaryolarına göre daha az hızla ve daha çok çeşitle gelişen teknolojik değişimin yaşandığı bir Dünya’yı belirtmektedir. Ayrıca senaryo, çevre koruma ve sosyal eşitlik temeline dayanmaktır.
Şekil 4.3’de belirtilen senaryolar, küresel nüfus, üretim ve kullanılan enerji
şekli kriterleri göz önüne alınarak oluşturulmaktadır. Her senaryo kapsamında Şekil
4.3’de “*”, “+” şekilleriyle sembolik olarak ifade edilen çok fazla sayıda senaryo
bulunmaktadır. Bu senaryolar bulundukları bölge ve yöne göre küreselden bölgesele,
ekonomik bakış açısından çevresel bakış açısına göre sınıflandırılmaktadırlar.
Örneğin B1 senaryo bölgesinde bulunan “*” sembolüyle gösterilen alt senaryo,
çevresel ve bölgesel bir bakış açısına sahiptir. A2 bölgesinde bulunan “+”
sembolüyle ifade edilen alt senaryo ise küresel ve ekonomik bir bakış açısına sahip
olmaktadır.
Şekil 4.4’de Şekil 4.3 ve Çizelge 4.3’de açıklanan SRES senaryolarına göre
2000–2100 yıllarını kapsayan dönemde, CO2’nin atmosferik konsantrasyonu ile ilgili
öngörüler verilmiştir. Şekilde de görüldüğü gibi 2000–2100 yıllarını kapsayan
dönemde, B1, A1T ve B2 SRES senaryoları, CO2’nin atmosferik konsantrasyonunda
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
45
en düşük artışı; A1F1 ve A2 senaryoları ise en yüksek artışı öngörmektedir. En
yüksek artışı öngören A1F1 senaryosuna göre, 2100 yılında CO2’nin atmosferik
konsantrasyonu yaklaşık 970 ppm, en düşük artışı öngören B1 senaryosuna göre ise
bu değer yaklaşık olarak 540 ppm’dir.
Şekil 4.4. SRES Senaryolarına Göre 2000–2100 Yıllarını Kapsayan Dönemde, CO2 Sera Gazının Atmosferik Konsantrasyonları İle İlgili Öngörüler (IPCC, 2001a)
Bu senaryolardaki öngörüler, kara ve denizle ilgili iklim geri besleme
mekanizmalarını da içermektedir. Ancak bu noktada kara geri besleme
mekanizmalarında büyük oranlarda belirsizlikler bulunmaktadır. Bu belirsizlikler her
senaryo için yaklaşık -%10 ila %30 civarındadır. Dolayısıyla bu belirsizlik oranları
dahilinde 2100 yılı için atmosferik CO2 konsantrasyonu öngörüleri 490–1 260 ppm
arasında değişim gösterebilmektedir (IPCC, 2001b).
CH4’ün atmosferik konsantrasyonunda 2000–2100 yıllarını kapsayan
dönemde, A1B ve B1 SRES senaryoları en düşük artışı; A2, A1F1 ve B2 senaryoları
ise en yüksek artışı öngörmektedir. En yüksek artışı öngören A2 senaryosuna göre,
ppm
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
46
2100 yılında CH4’ün atmosferik konsantrasyonu yaklaşık 3 800 ppb, en düşük artışı
öngören B1 senaryosuna göre ise bu değer yaklaşık olarak 1 490 ppb’dir. 2000- 2100
dönemi için CH4’ün konsantrasyonundaki değişim miktarı ise A2 senaryosuna göre 1
970 ppb artış; B1 senaryosuna göre ise 190 ppb azalma olarak öngörülmektedir
(IPCC, 2001a).
2000–2100 yıllarını kapsayan dönemde, N2O’nun atmosferik
konsantrasyonunda A1T ve B2 SRES senaryoları, en düşük artışı; A1F1 ve A2
senaryoları ise en yüksek artışı öngörmektedir. En yüksek artışı öngören A1F1
senaryosuna göre, 2100 yılında N2O’nun atmosferik konsantrasyonu yaklaşık 460
ppb, en düşük artışı öngören A1T senaryosuna göre ise bu değer yaklaşık olarak 350
ppb’dir. 2000- 2100 dönemi için N2O’nun değişim miktarı ise A1F1 senaryosuna
göre 114 ppb, A1T senaryosuna göre ise 38 ppb artış olarak öngörülmektedir. SF6
için ise artış oranının 35–65 ppt arasında olması beklenmektedir (IPCC, 2001a).
4.1.2.2. Sıcaklık Değişimleri ile İlgili Öngörüler
1990–2100 yıllarını kapsayan dönemde, küresel anlamda ortalama yüzey
sıcaklığında 1.4–5.80C artış öngörülmektedir. Bu artışın, 1990–2025 yıllarını
kapsayan dönemde 0.8–1.10C’lik; 2025–2050 yıllarını kapsayan dönemde ise 0.8–
2.60C’lik kısmının gerçekleşmesi beklenmektedir. Sıcaklıklar için öngörülen bu
artışlar, 20. yüzyıl boyunca küresel düzeyde gözlemlenen ortalama yüzey sıcaklık
artışının 2–10 katı daha fazladır (IPCC,2001b).
Şekil 4.5’de farklı SRES senaryolarına göre farklı sıcaklık değişimlerinin
ortalama değerleri görülmektedir. Şekilde görüldüğü gibi en yüksek sıcaklık artışı
A1F1 senaryosunda, en düşük sıcaklık artışı ise B1 senaryosunda görülmektedir.
İkinci değerlendirme raporundaki öngörüler için kullanılan IS92 senaryoları, 2.
değerlendirme raporundaki öngörüler ile 3. değerlendirme raporundaki öngörülerin
karşılaştırılmasının yapılabilmesi için verilmiştir. SRES senaryolarına göre yapılan
öngörüler, IS92 senaryoları temeline dayanan 2. değerlendirme raporu öngörüleri
olan 1.0–3.50C’lik sıcaklık artışlardan oldukça yüksektir. Bunun başlıca sebebi, 2.
değerlendirme raporundaki SO2 emisyon öngörülerinin, enerji sistemindeki
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
47
değişikliklerin, bölgesel ve küresel ölçekteki hava kirliliği endişelerinin 3.
değerlendirme raporuna göre daha az olmasıdır (IPCC,2001b).
Şekil 4.5. SRES Senaryolarına Göre Sıcaklık Değişimlerinin Ortalama Değerleri (IPCC, 2001a)
(Değişim aralıkları 2100 yılı için çeşitli modeller tarafından üretilmiş aralığı göstermektedir)
Şekil 4.6’da örnek olarak verilen A2 senaryosuna göre, bölgesel sıcaklık
dağılımlarındaki artışların önemli bir kısmının Kuzey Yarımküre’de olması
beklenmektedir. Sıcaklık artışlarının önemli bir bölümünün kuzey Amerika’da, orta
Asya’da ve Afrika kıtasında gerçekleşmesi öngörülmektedir. Bunun tam aksine, yaz
aylarında güney Asya’da ve kış aylarında ise güney Amerika’daki artışların ortalama
yüzey sıcaklığı artışından daha az olması beklenmektedir. Şekilden de görüldüğü gibi
Türkiye’nin güney bölgesinde sıcaklık artışı ortalama ısınmadan çok fazla, kuzey
bölgesinde ise ortalama ısınmadan fazla olacağı öngörülmektedir (IPCC, 2001b).
(0C)
Değişim Aralığı
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
48
Şekil 4.7’deki B2 senaryosuna göre bölgesel ısınma dağılımı, A2 senaryosuna
göre daha ılımlıdır. Sıcaklık artışlarının yoğun olarak Kuzey Yarımküre’nin yüksek
enlemlerinde gerçekleşmesi beklenmektedir.
Şekil 4.6. A2 Senaryosuna Göre Sıcaklıklardaki Bölgesel Değişim (IPCC, 2001a)
Şekil 4.7. B2 Senaryosuna Göre Sıcaklıklardaki Bölgesel Değişim (IPCC, 2001a)
(0C)
-2 -1 0 1 2 3 4 5 6 8 10 12
Ortalama ısınmadan çok fazla Ortalama ısınmadan fazla Ortalama ısınmadan az Isınmanın büyüklüğü tutarsız Soğuma
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
49
4.1.2.3. Yağış Miktarındaki Değişimler İle İlgili Öngörüler
Yüksek enlemdeki bölgelerde, yağış miktarında hem yaz hem de kış aylarında
artışlar öngörülmektedir. Şekil 4.8’de örnek olarak verilen A2 senaryosuna göre
artışların genellikle kuzeydeki orta enlemlerde, kışları tropikal Afrika ve
Antarktika’da ve yaz aylarında güney ve batı Asya’da gerçekleşmesi beklenmektedir.
Avustralya’da, orta Amerika’da ve güney Afrika’da kış aylarındaki yağışlarda
önemli oranda bir azalma öngörülmektedir. Yağış miktarında Türkiye’nin kuzey
kısmında bir değişim gözlenmezken, güney kısımlarında önemli oranda bir azalma
beklenmektedir.
Şekil 4.8. A2 Senaryosuna Göre Yağışlardaki Bölgesel Değişim (IPCC, 2001a)
mm/gün
-1 -0.75 -0.50 -0.25 0 0.25 0.50 0.75 1 1.5 2 3
Yüksek oranda artış Az oranda artış Değişim yok Az oranda azalma Büyük oranda azalma Sabitlik
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
50
4.1.2.4. Kar Örtüsü ve Buzullardaki Değişimler İle İlgili Öngörüler
Sıcaklık artışına bağlı olarak 20. yüzyılda kar örtüsü ve deniz buzullarında
gerçekleşen gerilemenin, 21. yüzyılda da devam etmesi öngörülmektedir. Kuzey
Yarımküre’deki kar örtüsü, permafrost ve deniz buzullarının büyüklüğünde daha da
bir azalma olması muhtemeldir. Antarktika’da artan yağış miktarının yağmur olması
nedeniyle buzulların kütle kaybetmesi beklenmektedir (IPCC, 2001b).
21. yüzyılda, permafrost sıcaklığında, yüzey şekil ve dağılımında belirgin
değişikliklerin olması olasıdır. Permafrost şu anda Kuzey Yarımküre kara alanlarının
%24.5’nin temelini oluşturmaktadır. Yağış rejimine ve drenaj koşullarına bağlı
olarak permafrostun bozulması, sera gazı salınımlarına, ormanların bataklıklara ve
otlaklara dönüşmesine, erozyon ve toprak kaymalarına neden olabilir (IPCC, 2001b).
4.1.2.5. Deniz Seviyesindeki Değişim İle İlgili Öngörüler
Deniz seviyesindeki değişimler başta sıcaklık artışı olmak üzere, yağış
miktarı, şekli ve deniz buzullarının erimesi gibi birçok faktöre bağlı olarak
değişmektedir. Tüm bu faktörlerin değişimi ise sera gazı salınımları sonucunda bu
gazların atmosferik konsantrasyonlarıdır. 21. yüzyılda da deniz seviyesindeki
yükselmenin atmosferik sera gazı konsantrasyonuna bağlı olarak değişim göstermesi
muhtemeldir. Şekil 4.9’da 1990–2100 dönemi için SRES senaryolarına göre
hazırlanmış deniz seviyesi yükselme öngörüleri bulunmaktadır. 20 yüzyılda
gerçekleşen deniz seviyesi yükselmesinin 2–4 katı olan 0.48 m ise, bu öngörülerin
orta değerini oluşturmaktadır (IPCC, 2001b).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
51
Şekil 4.9. SRES Senaryolarına Göre Deniz Seviyesi Değişimlerinin Ortalama
Değerleri (IPCC, 2001a) (Değişim aralıkları 2100 yılı için çeşitli modeller tarafından üretilmiş aralığı göstermektedir)
4.1.3. İklim Değişikliğinin Doğal ve Sosyo-Ekonomik Sistemlere Olan
Etkilerinin Değerlendirilmesi ve Bölgesel Analiz
İklim değişikliğinin doğal ve sosyo-ekonomik sistemler üzerinde olumlu ya
da olumsuz etkiler oluşturması kaçınılmazdır. Ancak bu etkilerin karakterleri,
zamanlaması ve ne şekilde gerçekleşeceği konusunda öngörüde bulunmak, iklim
sistemini oluşturan çok sayıda bileşenin olması ve bu bileşenlerin birbirleriyle
oldukça karmaşık bir ilişkiye sahip olmaları bakımından oldukça zordur.
Doğal ve sosyo-ekonomik sistemlerin, sıcaklık ve yağışlardaki değişimlere ek
olarak, hava olaylarının sıklık ve şiddetindeki değişimlerden doğrudan (Çizelge 4.4);
deniz seviyesi yükselmesi, toprak nemi, alan kullanımı ve su durumundaki
değişimler, tarım zararlıları ve yangınların oluşma sıklıkları, bulaşıcı hastalıkların
yayılması gibi iklim değişikliği sonuçlarının etkilerinden de dolaylı olarak
(m) Değişim Aralığı
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
52
etkilenmesi beklenmektedir. Sistemlerin bu değişimlere karşı duyarlılığı, söz konusu
sistemlerin karakterine ve etkilerin olumlu ya da olumsuz olma özelliğine göre
değişmektedir (IPCC, 2001c).
Çizelge 4.4. İklim Değişikliği, Aşırı İklim Olayları (Fırtınalar ve seller gibi) ve Etkileriyle İlgili Örnekler (UNFCCC, 2003a)
Artma Azalma 0 Yaygınlaşma Öngörülen Değişiklikler Öngörülen Etkiler
Yaşlılar ve kent yoksulları arasında hastalık ve ölümler
Çiftlik ve yabani hayvanlarda sıcak stresi Kimi tarım ürünlerinin zarar görmesi Soğutma gereksinimi
Hemen hemen bütün karasal alanlarda en yüksek sıcaklıklarda artış, daha fazla sıcak gün ve sıcak hava dalgaları Tahmin: Çok olası
Enerji temininde güvenilirlik Soğukla ilgili insan hastalıkları ve ölümleri Kimi tarım ürünlerinin zarar görmesi
0 Kimi tarım zararlıları ile hastalık taşıyan canlıların yayılma alanı ve hareketlilikleri
Hemen hemen bütün karasal alanlarda daha yüksek en düşük sıcaklıklar; soğuk ve donlu gün sayısı ile soğuk hava dalgalarında azalma Tahmin: Çok olası
Isınma enerjisi talebi Sel, toprak kayması ve çığ hasarı Toprak erozyonu Sellerle sürüklenen çökellerin taşkına bağlı
akiferleri doldurması Daha şiddetli yağış Tahmin: Birçok bölge için çok olası
Kamu ve özel sigorta sistemleri ve afet yardımlarına yönelik talep
Tarım ürünleri verimi Zemindeki çekilme nedeniyle bina
temellerinin gördüğü zarar Orman yangını riski
Orta enlemlerde yer alan iç bölgelerin çoğunda yazların kuraklaşması ve bununla ilgili kuraklık riski Tahmin: Olası
Su kaynaklarının miktarı ve kalitesi İnsan yaşamı için risk, bulaşıcı hastalık
salgınları Kıyı erozyonu, kıyılardaki binalar ve
altyapıların uğradığı zarar
Tropikal siklon rüzgar hızında, ortalama ve en fazla yağış yoğunluklarında artış Tahmin: Kimi bölgelerde olası
Mercan kayalıkları ve mangrov gibi kıyı ekosistemlerinin uğradığı zarar
Kuraklık ve sele duyarlı bölgelerde tarım ve mera verimi
Birçok bölgede El Nino bağlantılı kuraklık ve sellerin şiddetlenmesi Tahmin: Olası
Kuraklığa duyarlı bölgelerde hidrolik enerji potansiyeli
Asya yaz musonlarına bağlı yağışların daha değişken hale gelmesi Tahmin: Olası
Asya’nın ılıman ve tropikal bölgelerinde sel ve kuraklığın boyutları ve yol açtığı zarar
İnsan yaşamına ve sağlığına yönelik risk Mülk ve altyapı kayıpları
Orta enlemlerde daha kuvvetli fırtınalar Tahmin: Mevcut modeller arasında pek az
uyuşma var Kıyı ekosistemlerinin zarar görmesi
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
53
İklim değişikliğinin bölgesel öngörüleri ile ilgili belirsizlikler yüzünden
IPCC, iklim değişikliğinin bölgesel düzeydeki etkileri için niceliksel kestirimler
sağlamak yerine, doğal ve sosyo-ekonomik sistemlerin iklimdeki değişikliklere olan
duyarlılığını değerlendirmektedir. Çalışmanın bu bölümünde iklim değişikliğinin
doğal ve sosyo-ekonomik sistemler üzerindeki etkileri ayrı başlıklar halinde
irdelenmiştir.
4.1.3.1. Su Kaynakları
Temiz su, insan sağlığı ve besin üretiminin yanında, diğer endüstri
kullanımları ve sürdürülebilir ekosistemler için vazgeçilemezdir. İklim değişikliğinin
su kaynaklarına hem doğrudan hem de dolaylı olarak etkide bulunması ise
kaçınılmazdır (Çizelge 4.5). Ancak bu etkilerle ilgili iklim öngörüleri, Dünya’nın
farklı bölgelerinin içinde bulunduğu farklı yağış senaryolarına, sıcaklık artışlarına ve
buharlaşma oranlarına göre farklılık göstermektedir (IPCC, 2001c). Çizelge 4.6’da
bu çeşitliliği açıklamak üzere, iklim değişikliğinin su kaynakları, alan kaybı ve
çölleşme ile ilgili bölgesel etkilerine örnekler verilmiştir.
Çizelge 4.5. Hiçbir Önlem Alınmaması Durumunda İklim Değişikliğinin Su Kaynakları Üzerindeki Etkileri (IPCC, 2001c)
2025 2050 2100 CO2 konsantrasyonu 405-460 ppm 445-640 ppm 540-970 ppm 1990 yılından itibaren küresel sıcaklık artışı
0.4-1.10C 0.8-2.60C 1.4-5.80C
1990 yılından itibaren küresel deniz seviyesi artışı
3-14 cm 5-32 cm 9-88 cm
Su Kaynaklarına Etkileri
Su miktarı
Büyük olasılıkla zirve nehir akışları kar yağışının su kaynağı olarak önemli olduğu havzalarda, bahardan kışa doğru yer değiştirecektir.
Büyük olasılıkla su sıkıntısı çeken birçok ülkede su miktarı azalırken, bazı ülkelerde artış görülecektir.
Büyük olasılıkla su miktarı ile ilgili belirtilen öngörüler artacaktır.
Su kalitesi
Orta olasılıkla su kalitesi, su sıcaklıklarının artışı ile bozulacaktır. Deniz seviyesi yükselmesi nedeniyle kıyıdaki tatlı su akiferlerine tuzlu su girişi artacaktır.
Büyük olasılıkla su kalitesi, su sıcaklıklarının artışı ile bozulacaktır.
Büyük olasılıkla su kalitesi ile ilgili belirtilen öngörüler artacaktır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
54
Su gereksinimi
Büyük olasılıkla iklimdeki değişimler nedeniyle sulama için su gereksinimi artacak, yüksek sıcaklıklar su gereksinimini artıracaktır.
Büyük olasılıkla su gereksinimi ile ilgili öngörüler artacaktır.
Büyük olasılıkla su gereksinimi ile ilgili öngörüler artacaktır.
Aşırı iklim olayları
Büyük olasılıkla daha yoğun yağış olayları nedeniyle sel hasarları artacak, kuraklığın sıklıkları artacaktır.
Büyük olasılıkla sel ve kuraklığın etkileri daha da artacaktır.
Büyük olasılıkla sel hasarları daha fazla artacaktır.
Çizelge 4.6. İklim Değişikliğinin Su Kaynakları, Alan Kaybı ve Çölleşme Hakkındaki
Bölgesel Etkilerine Örnekler (IPCC, 2001c) Bölge Öngörüler
Afrika
Yağış rejimindeki değişim ve alan kullanımındaki yoğunluk, var olan çölleşme sürecini hızlandıracaktır. Genel olarak batı, güney ve kuzey Afrika ülkelerinde çölleşme, yıllık ortalama yağışların, yüzey akışlarının ve toprak neminin azalmasına neden olacaktır. Kuraklık ve diğer iklim olaylarının şiddetinin artması, su kaynakları, besin güvenliği ve insan sağlığı üzerindeki baskıyı artıracak ve bölgedeki gelişmeyi engelleyecektir.
Asya
Ekosistem için sınırlayıcı bir faktör olan su kıtlığına ek olarak gıda üretimi ve güvenliği, insan sağlığı ve yerleşimi, iklim değişikliğinin sonuçlarından olumsuz etkilenecek sistemlerin başında gelmektedir. Asya’nın kurak ve yarı kurak bölgelerinde yüzey akış miktarı ve su elde edilebilirliği azalacak ancak kuzey Asya’da artacaktır. Yine kurak ve yarı kurak Asya’da özellikle yaz aylarında gerçekleşen toprak nemindeki azalma, bölgedeki çölleşmeyi artıracaktır.
Avustralya ve Yeni Zelanda
Avustralya ve Yeni Zelanda’da hem kuraklıklar hem de seller görülecektir. Artan sera gazı konsantrasyonları nedeniyle bu çeşitliliğin önümüzdeki yüzyılda da devam etmesi beklenmektedir. Bu çeşitlilikten en fazla su sistemleri etkilenecektir. Bölgede kaliteli su elde edilmesi zorlaşacak, yoğun ve şiddetli yağışlar, toprak erozyonu ve sediment birikimine neden olacaktır. Özellikle Avustralya ötrofikasyon sorunuyla karşı karşıya kalacaktır.
Avrupa
Güney Avrupa’da yüzey akışları, su elde edilebilirliği ve toprak nemi azalacak, böylece yaşam şartları bakımından Avrupa’nın kuzey ve güneyi arasındaki uçurum artacaktır. Şiddetli sellere bağlı hasarlar Avrupa’nın genelinde artış gösterecektir. Sellerin erozyonu arttırdığı ve sulak alan kayıplarına neden olduğu kıyı bölgeler büyük risk altında kalacaktır. 21. yüzyılın sonunda Alp buzullarının yarısının ve büyük permofrost alanlarının yok olması beklenmektedir.
Küçük Ada Ülkeleri
İklim değişikliğinin su kaynakları üzerine olan etkisi sonucu, çok sınırlı su kaynağına sahip olan küçük ada ülkeleri, çok fazla etkileneceklerdir.
Akarsu akımlarının, yüksek enlemlerde ve güneydoğu Asya’da artacağı, orta
Asya’da, Akdeniz havzasının çevresinde, Afrika ve Avustralya’da ise azalacağı
öngörülmektedir. Böylece iklim değişikliği, kurak ve yarı kurak alanlarda su kıtlığı
oluşturarak, zaten su sıkıntısı çeken bu bölgelerde kuraklığın şiddetini
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
55
kuvvetlendirecektir. Gelişmekte olan ülkelerin birçoğu kurak ve yarı kurak alanlarda
bulunduğu için, bu ülkeler iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden diğer ülkelere
oranla çok daha fazla etkileneceklerdir (Oliver, 1996).
Günümüz koşullarında, 1.3 milyar insan, yani Dünya nüfusunun yaklaşık üçte
biri, temiz sudan, yaklaşık 2 milyar insan da, temiz su varlığına bağlı yeterli ve
sağlıklı yaşam koşullarından yoksun olarak yaşamaktadır. Günümüz koşullarında
çoğu Ortadoğu’da ve Afrika’da bulunan 19 ülke su kıtlığı çeken ya da su stresi1
yaşayan ülkeler sınıflandırılmasında yer almaktadır. İklim değişikliği ve nüfus
artışına bağlı olarak bu sayının 2025 yılında 5 milyara yükseleceği tahmin
edilmektedir. Ancak iklim değişikliği olmasa da, nüfus artışı ve ekonomik
büyümeden kaynaklanan talepteki artışlar, bu sayının 2025 yılına kadar ikiye
katlanmasına neden olacaktır (UNEP, 2001).
4.1.3.2. Tarım ve Gıda Güvenliği
Bugünkü koşullar altında 800 milyon insan yetersiz beslenmektedir. Esas
olarak Dünya nüfusunun artmasına ve bazı ülkelerdeki gelir artışına bağlı olarak,
gıda tüketiminin gelecek 30–40 yıllık dönemde ikiye katlanması beklenmektedir
(Marın ve Yıldırım, 2004).
Genel olarak üretkenliğin, ürün tipine, büyüme mevsimine, sıcaklık
rejimindeki değişikliklere ve yağışın mevsimselliğine göre, sıcaklıklardaki küçük
değişiklikler için orta ve yüksek enlemlerde artacağı öngörülmektedir. Buna karşılık
2-30C’nin üzerindeki sıcaklık değişikliklerinde, orta enlemlerin tarımsal
üretkenliğinde azalma olması beklenmektedir. Ancak, tropikal ve subtropikal
1 Su kaynakları üzerindeki baskıların birçok göstergesi bulunmaktadır. Geri çekilmeler, toplam
yenilenebilir kaynakların %20’sinden fazla olduğunda, su baskısı özellikle gelişmede, sınırlayıcı
faktör olmaktadır. Benzer şekilde eğer bir ülkede ya da bölgede kişi başına düşen su 1. 700 m3/yıl
olunca, su baskısı bir sorun haline gelmektedir. 1990 yılında şehirlerde yaşayan Dünya nüfusunun
yaklaşık üçte biri, su kaynaklarının %20’sinden fazlasını kullanmaktaydı. 2025 yılına kadar bu oranın
%60 olması beklenmektedir. Bu durumun en büyük sebebi ise nüfus artışıdır (IPCC, 2001c)
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
56
bölgelerde, bazı ürünlerin kendi maksimum sıcaklık toleransına yakın olduğu ve
Afrika gibi kurak arazilerin ve sulama yapılmayan tarımsal uygulamaların egemen
olduğu yerlerde, ürün rekolteleri sıcaklıktaki küçük artışlarda bile azalabilecektir.
Ayrıca tüm tarımsal üretkenliğin %30 dolayında azaldığı Afrika ve Latin Amerika
için üretkenlikteki azalmanın gelecek yüzyıl boyunca süreceği de öngörülmektedir.
Bu yüzden Dünya’nın yoksul ülkelerinin çoğunun yaşadığı tropikal ve subtropikal
bölgelerdeki bazı yerlerde açlık tehlikesinde artış olabilecektir (IPCC, 2001c).
Özetlemek gerekirse, Çizelge 4.7’de de belirtildiği gibi iklim değişikliği, farklı
şekillerde de olsa gıda üretimini etkileyecektir.
Çizelge 4.7. Hiçbir Önlem Alınmaması Durumunda İklim Değişikliğinin Tarıma Olan Etkileri (IPCC, 2001c)
2025 2050 2100 CO2 konsantrasyonu 405-460 ppm 445-640 ppm 540-970 ppm 1990 yılından itibaren küresel sıcaklık artışı
0.4-1.10C 0.8-2.60C 1.4-5.80C
1990 yılından itibaren küresel deniz seviyesi artışı
3-14 cm 5-32 cm 9-88 cm
Tarıma Etkileri
Ortalama ürün miktarı
Orta olasılıkla tahıl ürünleri orta ve yüksek enlemlerdeki bölgelerde artacak; çoğu tropikal ve subtropikal bölgelerde ise azalacaktır.
Orta olasılıkla orta enlemlerdeki tahıl ürünlerinde hem olumlu hem de olumsuz etkiler yaşanacaktır. Ancak sıklıkla bir azalma yaşanması beklenmektedir.
Orta olasılıkla orta enlemlerdeki bölgelerde birkaç 0C’den biraz daha fazla bir ısınma için tahıl ürününde genel olarak bir azalma yaşanacaktır.
Aşırı düşük ve yüksek sıcaklıklar
Büyük olasılıkla bazı ürünlerde don riski azalacak bazı ürünlerde ise sıcaklık baskısına bağlı hasarlar oluşacaktır. Özellikle köklerde yoğun sıcaklık baskısı artacaktır.
Büyük olasılıkla aşırı sıcaklıklardaki değişimin etkileri yoğunlaşacaktır.
Büyük olasılıkla aşırı sıcaklıklardaki değişimin etkileri yoğunlaşacaktır.
Gelir ve fiyatlar
Orta olasılıkla gelişmekte olan ülkelerdeki fakir çiftçilerin gelirleri düşecektir.
Orta olasılıkla besin fiyatları, iklim değişikliği etkisinin olmadığı durumlara göre artacaktır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
57
Bu değişim de Dünya’daki besin maddesi miktarını belirleyen bir ölçüt
olmaktadır (Duraıappah, 1993). Bütün bölgelerde sulama gereksinimi önemli ölçüde
artacak, buna paralel olarak mevcut su kaynaklarının kullanımındaki rekabet de
artacaktır. Bitkilerin ekim, dikim ve hasat tarihleri değişecektir. Kutuplara yakın
bölgelerde ısınmanın etkisiyle tarımsal üretim alanları belirli oranda artarken,
ekvatora yakın olan kurak ve yarı kurak bölgelerde tarımsal üretim önemli oranda
azalacaktır (Beckerman, 1992).
4.1.3.3. İnsan Sağlığı
İklim değişikliği insan sağlığını birçok yönden etkilemektedir. Bu etkiler,
kalp-damar ve solunum hastalıklarından kaynaklanan ölümler ve sıcak dalgalarının
süresindeki artışlar nedeniyle oluşan hastalıklardan hayat kaybetme gibi doğrudan
etkilerle olabildiği gibi, hastalıkların sivrisineklerle yayılması, su patojenlerinin
oluşması, su ve hava kalitesinin bozulması, gıda elde edilebilirliğinin azalması,
göçler ve ekonomik dağılım gibi dolaylı etkilerle de olabilmektedir. Bu etkilerin
çoğu Çizelge 4.8’de de görüldüğü gibi olumsuz şekilde gerçekleşmektedir
(UNESCO, 2001).
İklim değişikliğine ilişkin geliştirilen modeller, Dünya sıcaklığında 2100
yılına kadar 3-50C’lik bir artış olması durumunda, sıtma yayılımının gelecek yüzyılın
ikinci yarısına kadar, Dünya nüfusunun yaklaşık %45-%60’lık bölümünü
etkileyeceğini öngörmektedir. Bu ise, bugünkü toplam 500 milyon sıtma olayında,
her yıl yaklaşık 50–80 milyon düzeyindeki bir artış anlamına gelmektedir
(MacCracken, 2001).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
58
Çizelge 4.8. Hiçbir Önlem Alınmaması Durumunda İklim Değişikliğinin İnsan Sağlığına Olan Etkilerinin Sonuçları (IPCC, 2001c)
2025 2050 2100 CO2 konsantrasyonu 405-460 ppm 445-640 ppm 540-970 ppm 1990 yılından itibaren küresel sıcaklık artışı
0.4-1.10C 0.8-2.60C 1.4-5.80C
1990 yılından itibaren küresel deniz seviyesi artışı
3-14 cm 5-32 cm 9-88 cm
İnsan Sağlığına Etkiler
Sıcaklık baskısı ve soğuktan ölümler
Büyük olasılıkla sıcaklıklara bağlı ölümler ve hastalıklar artacaktır. Bazı ılıman bölgelerde soğuğa bağlı ölüm oranlarında azalma olacaktır.
Büyük olasılıkla termal baskı artacaktır.
Büyük olasılıkla termal baskı artacaktır.
Su yoluyla bulaşan hastalıklar ve taşınması
Orta olasılıkla malarya hastalığının yaygınlaşması ve taşınması artacaktır.
Büyük olasılıkla potansiyel yayılma alanlarının genişlemesi gerçekleşecektir.
Seller ve Kasırgalar
Orta olasılıkla aşırı hava olayları nedeniyle yaralıların, ölülerin ve enfeksiyonların artması gerçekleşecektir.
Orta olasılıkla yaralanma ölüm ve enfeksiyon olaylarında daha büyük bir artış görülecektir.
Orta olasılıkla yaralanma ölüm ve enfeksiyon olaylarında daha büyük bir artış görülecektir.
Beslenme
Fakirler açlık riskinden daha çok etkilenecektir.
Fakirler halen açlık riskinden daha çok etkilenecektir.
Fakirler halen açlık riskinden daha çok etkilenecektir.
Genel olarak iklimdeki değişimler, insan sağlığına 3 şekilde etkide
bulunmaktadır (WMO,WHO,UNEP, 2003):
1. Aşırı iklim olaylarının insan sağlığına olan doğrudan etkileri (Çizelge
4.9’da son 20 yılda aşırı iklim olayları, bu olaylardan etkilenen insan
sayısı ve ölümler coğrafik bölgelere göre gösterilmektedir).
2. İklim değişikliği sonucunda oluşan ekolojik yıkım ve çevre değişiminden
kaynaklanan etkiler.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
59
3. İklim değişikliği nedeniyle gerçekleşen göçler ve gelir dağılımındaki
dengesizlikler sonucunda oluşan bulaşıcı hastalıklar, yaralanmalar, besin
yetersizliği, psikolojik ve diğer etkiler.
Çizelge 4.9. Son 20 Yılda Aşırı İklim Olayları (Fırtınalar ve seller gibi), Bu Olaylardan Etkilenen İnsan Sayısı ve Ölümlerin Coğrafik Bölgelere Göre Dağılımı (WMO, WHO, UNEP, 2003)
1980’li Yıllar 1990’lı Yıllar
Bölge Olay sayısı
Ölü sayısı (Bin)
Etkilenen insan sayısı
(Milyon) Olay sayısı
Ölü sayısı (Bin)
Etkilenen insan sayısı
(Milyon) Afrika 243 417 137.8 247 10 104.3 Doğu Avrupa
66 2 0.1 150 5 12.4
Doğu Akdeniz
94 162 17.8 139 14 36.1
Latin Amerika ve Karayipler
265 12 54.1 298 59 30.7
Güney Doğu Asya
242 54 850.5 286 458 427.4
Batı Pasifik 375 36 273.1 381 48 1 199.8 Gelişmiş Ülkeler
563 10 2.8 577 6 40.8
Toplam 1 848 692 1 336 2 078 601 1 851
4.1.3.4. Ekosistemler
Kara ve su ekosistemleri ile tarım, ormancılık, balıkçılık ve su kaynakları gibi
sosyo ekonomik sektörler, toplumların kalkınması ve esenliği için yaşamsal öneme
sahiptir. Tüm bu sistemler, iklimdeki değişikliklere karşı oldukça duyarlıdırlar.
Çizelge 4.10’da iklim değişikliğinin doğal ekosistemler, biyolojik çeşitlilik ve besin
miktarına olan etkilerine örnekler verilmiştir.
İklim değişikliğinden kaynaklanan baskılar, ekosistemler üzerinde var olan
baskılara eklenerek, önümüzdeki yüzyılda ekosistemlerin çeşitliliğini olumsuz yönde
etkileyecek ve yok olma tehlikesine açık olan türlerin nesillerinin tükenmesine neden
olacaktır (Çizelge 4.11). Mercan resifleri ve mercan adaları, Hindistan sakızağaçları,
sulak alanlar, tropik ormanlar, kutup ve alpin ekosistemler, iklim değişikliğinden en
çok etkilenecek olan ekolojik sistemler arasında yer almaktadır (IPCC, 2001c).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
60
Çizelge 4.10. Doğal Ekosistemler, Biyolojik Çeşitlilik ve Besin Miktarında İklim Değişikliğinin Gözlemlenen ve Öngörülen Bölgesel Etkilerine Örnekler (IPCC, 2001c)
Bölge Etkiler
Afrika o Biyolojik çeşitlilikte geri alınamaz kayıpların artması gerçekleşebilecektir. o Bitki ve hayvan türleri, turizm, kırsal geçim kaynakları ve genetik kaynaklar
olumsuz yönde etkilenebilecektir.
Asya
o Tarımsal üretimde azalmalar görülebilecektir. o Alan kullanımı, alan kullanım değişikliği ve nüfus artışına ek olarak iklim
değişikliğinin etkileri, biyolojik çeşitliliğinin tehlikeye girmesine neden olabilecektir.
o Deniz seviyesi yükselmesi ile mercan resifleri ve ekolojik güvenlik tehlike altına girebilecektir.
Avustralya ve Yeni Zelanda
o 10C’lik bir ısınma şu anda sıcaklık limitlerinin en üst seviyesinde bulunan özellikle alp bölgelerinde bulunan türleri tehlikeye düşürebilecektir.
o Avustralya’da, mercan resifleri, kurak ve yarı kurak habitatlar, diğer sistemlere göre iklim değişikliğinin tehlikeli etkilerine karşı daha duyarlı olacaklardır.
o Hem Avustralya hem de Yeni Zelanda kıyı bölgelerinde sulak alanlar tehlike altına girecek ve bazı Yeni Zelanda ekosistemleri hızlı hastalık istilası riski ile karşı karşıya kalacaktır.
Avrupa
o Doğal ekosistemler, sıcaklık artışı ve CO2 konsantrasyonundaki artış nedeniyle değişecektir. Doğal çeşitlilik de hızlı değişim nedeniyle tehlike altına girecektir. Önemli habitatların kayıpları (sulak alan, tundra ve izole edilmiş habitatlar), nadir ve endemik türler ve göç eden kuşları içeren bazı türleri tehlikeye sokacaktır.
o Kuzey Avrupa’da tarım konusunda bazı olumlu gelişmeler gerçekleşecek ancak buna karşılık olarak verimlilik güney ve doğu Avrupa’da azalacaktır.
Latin Amerika
o Latin Amerika Dünya’nın en büyük biyolojik çeşitlilik konsantrasyonuna sahip alanlarından biridir ve iklim değişikliği etkilerinin, biyolojik çeşitlilik kayıplarını arttırması beklenmektedir.
o Önemli ürünlerin birçok alanda CO2 konsantrasyonu göz önüne alındığında azalması öngörülmektedir; tarımsal geçim kaynaklarının tehlikeye girmesi de beklenmektedir.
Kuzey Amerika
o İklim değişikliği, yüksek alp bölgeleri, tuzlu bataklık ve sulak alan kayıplarına neden olabilecektir.
o Eşsiz doğal ekosistemler (sulak alanlar, alpin tundraları ve soğuk su ekosistemleri gibi), risk altındadır ve bu alanlar için etkili adaptasyon seçenekleri bulunmamaktadır.
Antarktika
o Antarktika’da öngörülen iklim değişikliği etkileri yavaş bir şekilde fark edilecektir.
o Artan sıcaklıklar ve azalan buz genişlikleri Güney Okyanus’ta ekolojik, fiziksel ve kimyasal olarak uzun süreli değişimler oluşturacaktır ve biyolojik aktiviteler artacak, balıkların büyüme oranları değişebilecektir.
Küçük Adalar
o Öngörülen iklim değişiklikleri ve deniz seviyesi yükselmeleri, tür kompozisyonlarının ve rekabetinin değişmesini etkileyecektir. Tehlike altında olan her üç türden biri (%30) ada endemikleridir ve kuş türlerinin %23’ü tehlike altındadır. Mercanlar resifleri, kıyı ormanlık alanları ve deniz çalısı yatakları hava ve deniz sıcaklıkları artışı ile deniz seviyesi yükselmesinden olumsuz etkileneceklerdir ve kıyı ekosistemlerindeki düşüş, balıkçılık ve dalyancılığı olumsuz olarak etkileyecektir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
61
Çizelge 4.11. Hiçbir Önlem Alınmaması Durumunda İklim Değişikliğinin Ekosistemlere Olan Etkilerinin Sonuçları (IPCC, 2001c)
2025 2050 2100 CO2 konsantrasyonu 405-460 ppm 445-640 ppm 540-970 ppm 1990 yılından itibaren küresel sıcaklık artışı
0.4-1.10C 0.8-2.60C 1.4-5.80C
1990 yılından itibaren küresel deniz seviyesi artışı
3-14 cm 5-32 cm
9-88 cm
Ekosisteme etkileri
Mercanlar
Büyük olasılıkla mercanların beyazlaşma sıklığında ve ölüm oranlarında artış görülecektir.
Büyük olasılıkla mercan beyazlaşması ve ölümlerinde artış gözlenecektir.
Orta olasılıkla mercan beyazlaşması ve ölümlerinde artış, tür biyoçeşitliliğinde ve balık ürünlerinde azalma görülecektir.
Kıyı sulak alanları ve kıyı şeridi
Orta olasılıkla bazı kıyı sulak alanları deniz seviyesi yükselmesinden dolayı kaybedilecektir. Kıyı şeridindeki erozyon artacaktır.
Orta olasılıkla kıyı bölgelerdeki sulak alanların kayıpları artacak ve kıyı şeridindeki erozyon artacaktır.
Orta olasılıkla kıyı bölgelerdeki sulak alanların kayıpları artacak ve kıyı şeridindeki erozyon artacaktır.
Karasal ekosistemler
Büyük olasılıkla orta ve yüksek enlemlerde gelişme dönemi uzayacak, bitki ve hayvan türleri dağılımı yer değiştirecektir. Orta olasılıkla orta ve yüksek enlemlerdeki ormanların net verimliliğinde artış görülecektir. Büyük olasılıkla yangın ve zararlılar tarafından ekosistemler zarar görecektir.
Büyük olasılıkla bazı tehlike altındaki türlerde azalma, diğerlerinin yok olmaya yüz tutması gerçekleşecektir. Yangın ve zararlılar tarafından ekosistemler zarar görmeye devam edecektir.
Orta olasılıkla eşsiz habitatlarda ve endemik türlerde kayıplar görülecektir. Büyük olasılıkla yangın ve zararlılar tarafından ekosistemlerin zarar görmesi artarak devam edecektir.
Buzul Çevreler
Büyük olasılıkla buzulların erimesi, deniz buzlarının büyüklüğünde düşüş, nehir ve göllerde buzulların erime sezonun uzaması etkileri gerçekleşecektir.
Büyük olasılıkla Antarktika deniz buzullarındaki erimenin hızlanması gerçekleşecek, kutup ayıları, fok balıkları ve mors türlerinin varlığı tehlikeye girecektir.
Büyük olasılıkla buzulların hacminde özellikle tropikal buzullarda sürekli kayıplar gerçekleşecektir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
62
Diğer yandan, küresel ısınma nedeniyle, bitki örtüsünün düşey dağılımının
daha yükseklere kayacağı da öngörülmektedir. İklim istekleri dağların doruklarıyla
sınırlanan bazı türler, habitatın ortadan kalkması ya da azalan göç potansiyeli
yüzünden yok olabilecektir (Türkeş ve ark, 1999).
Küresel iklim değişikliğinin belki de en belirgin kanıtını, flora ve faunadaki
değişiklikler oluşturmaktadır. Kuzey Yarımküre’nin bazı bölgelerinde yetişme
dönemi, 1960’ların başından bu yana yaklaşık 11 gün uzamıştır. Yetişme
dönemindeki değişiklikler, 1970’lerden beri küresel ısınmanın bir yansıması olarak
daha ılıman geçen kış mevsimlerine bağlanmaktadır. Diğer değişiklikler Alplerin
yüksek kesimlerinde yetişen bitkileri, yumurtalarını erken bırakan kuşları ve yaşam
alanlarını kuzeye doğru genişleten kelebekleri içermektedir. Bu değişikliklerin
iklimle ilişkilendirilmesi, geçen yüzyılda bilim ve teknikte ortaya çıkan gelişmeler
sayesinde artık olanaklıdır (IPCC, 2001c).
4.1.3.5. Kıyı Alanları
Ekonomik ve ekolojik önemi bulunan kıyı sistemleri, iklimdeki
değişimlerden önemli ölçüde etkilenecektir. Deniz seviyesinde gerçekleşecek
yükselme ya da fırtına ve fırtına kabarmalarındaki değişiklikler, kıyıda ve kıyı
habitatlarında erozyona, tatlı su akiferlerinde ve haliçlerde tuzluluk artışına,
nehirlerde ve körfezlerde gel-git genliğinde (aralığında) değişime, çökel ve besin
maddesi taşınımında değişikliklere, kıyı alanlarında kimyasal ve mikrobiyolojik
kirlenmeye ve kıyı taşkınlarında artışa yol açabilecektir. Kıyı ekosistemlerindeki
değişikliklerin başlıca olumsuz etkileri, turizm, tatlı su hazneleri, balıkçılık ve
biyolojik çeşitlilik üzerinde gerçekleşecektir. Bu tür etkiler, insan etkinliklerinden
kaynaklanan kirlenme, fiziksel bozulma ve atıklar yüzünden daha şimdiden okyanus
kıyılarında ve iç suların işlevlerinde oluşan değişikliklere ek olarak gerçekleşecek ve
var olan baskıyı artıracaktır.
Küçük adalarda ve alçak kıyı alanlarında nüfus, deniz seviyesi artışından ve
fırtına dalgalarından dolayı diğer bölgelere oranla çok daha fazla etkilenecektir.
Deltalarda, alçak kıyı alanlarında ve küçük adalarda yaşayan milyonlarca insan,
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
63
deniz seviyesi yükselmesinden dolayı göç etmek zorunda kalacak ya da bu risklerden
korunmak için çok fazla para ve çaba sarf etmek zorunda kalacaklardır (IPCC,
2001c).
4.1.3.6. Bölgesel Analiz
Küresel iklim değişikliğinin etkileri bölgesel, zamansal ve biçimsel değişikler
göstermektedir. Örneğin iklim değişikliği nedeniyle Dünya’nın bazı bölgelerinde
kuraklık ve bunun sonucu etkiler oluşurken, bazı bölgelerinde seller, aşırı soğuklar
ve bunlara bağlı etkiler oluşabilmektedir. Bu nedenle iklim değişikliği, tahmin
edilemeyen çevresel, sosyal ve ekonomik sonuçlar oluşturmaktadır (Kadıoğlu ve
Dokumacı, 2005). Çizelge 4.12’de iklim değişikliğinin etkileri, bölgesel temelde
incelenerek, bu etkilere karşı söz konusu bölgelerin adaptasyon kapasiteleri
verilmiştir.
Çizelge 4.12. Bölgesel Adaptasyon Kapasitesi, Tehlikeden Etkilenme ve Temel
Endişeler (IPCC, 2001a) Bölge Adaptasyon Kapasitesi, Tehlikeden Etkilenme ve Temel Endişeler
Afrika o Afrika’da sosyo-ekonomik sistemlerin adaptasyon kapasiteleri, ekonomik ve teknolojik kaynakların yetersizliğinden dolayı düşüktür ve ağırlıklı olarak sulu tarıma bağlı olmaları, sıklıkla görülen kuraklıklar, yağışlar ve yoksulluk nedeniyle de sorunun tehlikelerinden oldukça etkilenmektedirler.
o Birçok senaryoya göre tahıl ürününde düşüş, besin güvenliğinde azalma öngörülmektedir.
o Afrika’daki nehirler, iklim değişikliğine karşı oldukça duyarlıdır. Ortalama yüzey akışları ve suya ulaşım Akdeniz ve Afrika’nın güney ülkelerinde azalacaktır.
o Bulaşıcı hastalıkların yaygınlaşmasındaki artış, Afrika’da insan sağlığını olumsuz yönde etkileyecektir.
o Kuzey, güney ve batı Afrika’da çölleşme, yüzey akışlarında, yağış miktarında ve toprak nem oranında düşüşlerle daha da şiddetlenecektir.
o Kuraklıklarda, sellerde ve diğer aşırı hava olaylarındaki artış, su kaynakları, besin güvenliği, insan sağlığı ve altyapılarda var olan baskıları artıracak ve Afrika’da gelişmeyi engelleyecektir.
o Bitki ve hayvan türlerinde önemli oranda kayıplar öngörülmekte ve bu kayıpların kırsal hayatı, turizmi ve genetik kaynakları etkilemesi beklenmektedir.
o Guninea Körfezi, Senegal, Gambia, Mısır ve güney Afrika boyunca olan kıyı yerleşimleri, deniz seviyesi yükselmesinden oluşan sel ve kıyı erozyonundan olumsuz olarak etkilenecektir.
Asya o Asya’nın gelişmekte olan ülkelerinde sosyo-ekonomik sistemlerin adaptasyon kapasitesi düşük, tehlikeden etkilenme oranı ise oldukça yüksektir. Asya’nın gelişmiş ülkelerinde ise, adaptasyon kapasitesi daha yüksek buna oranla da tehlikeden etkilenme derecesi daha düşüktür.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
64
o Tropikal ve ılıman Asya’da seller, kuraklık, orman yangınları ve tropikal siklonlar gibi aşırı hava olayları artacaktır.
o Su baskısı, deniz seviyesi yükselmesi, seller ve kuraklıklar nedeniyle tarımsal verimlilikte azalma öngörülmektedir. Tropikal ve ılıman ülkelerinin çoğunda tropikal siklonlar besin güvenliğini azaltacaktır. Kuzey bölgelerde verimlilikte artış ve tarım alanlarında genişleme öngörülmektedir.
o Yüzey akışları ve suya ulaşım kurak ve yarı kurak Asya’da azalacak ancak kuzey Asya’da artacaktır.
o İnsan sağlığı, olası bulaşıcı hastalık yayılmasından ve Asya’nın bazı bölgelerinde görülecek olan sıcaklık baskısından dolayı tehlikeye girecektir.
o Deniz seviyesi yükselmesi ve tropikal siklonların şiddetindeki artışlar, Asya’nın tropikal ve ılıman alçak kıyı alanlarında milyonlarca insanın göç etmesine neden olacaktır; Asya’nın tropikal ve ılıman bölgelerinde yağış şiddetlerindeki artış sonucu sel risklerinde artma görülecektir.
o İklim değişikliği enerji talebini artıracak, turizm çekiciliği azalacak ve Asya’nın bazı bölgelerinde ulaşımı etkileyecektir.
o İklim değişikliği, Asya’da alan kullanımı, alan örtü değişikliği ve nüfus baskısı nedeniyle tehlike altında olan biyolojik çeşitliliği daha kötü bir duruma getirecektir. Deniz seviyesinin yükselmesi, mercan resifleri ve Hindistan sakızağacını da içeren ekolojik güvenliği riske sokacaktır.
Avustralya ve Yeni Zelanda
o Sosyo-ekonomik sistemlerin adaptasyon kapasitesi genel olarak yüksektir. Ancak, göçmenlerin bulunduğu bazı bölgelerde adaptasyon kapasitesi düşük ve tehlikeden etkilenme oranı yüksektir.
o Sıcaklık ve CO2 oranındaki değişimlerin etkileri ilk başlarda faydalı olabilmekte fakat bu durumun belirli bölgelerde ve ilerleyen zamanlarda olumsuz etkilerinin gerçekleşmesi beklenmektedir.
o Kuraklık nedeniyle bölgede yaşanacak su kıtlığı önemli bir sorun oluşturacaktır. o Yoğun yağışların şiddetindeki artışlar, tropikal siklonların şiddetlenmesi insan
hayatını riske sokacak, yoksulluğu artıracak, sel ve fırtına hasarlarından dolayı ekosistemlerde hasarlara neden olacaktır.
Avrupa o Genel olarak sosyo-ekonomik sistemler için adaptasyon kapasitesi yüksektir. Güney Avrupa, Avrupa’nın diğer bölgelerine göre tehlikeden daha çok etkilenmektedir.
o Güney Avrupa’da yaz yüzey akışları, suya ulaşım ve toprak neminin düşmesi olasıdır.
o Alp buzullarının yarısının ve büyük permafrost alanlarının 21. yüzyıl sonunda yok olması muhtemeldir.
o Kuzey Avrupa’da tarım ürünlerinde bazı olumlu gelişmeler olması beklenmektedir ancak güney ve doğu Avrupa’da verimlilik düşecektir.
o Biyotik zonlar yukarı ve kuzeye doğru kayacak, önemli habitatlardaki (sulak alanlar, tundralar, izole edilmiş habitatlar) kayıplar bazı türleri tehlikeye sokacaktır.
o Yüksek sıcaklıklar ve ısı dalgaları, geleneksel yaz turizm desenini değiştirebilecek ve güvenilir kış kar yağışlarını olumsuz etkileyeceği için kış turizmini tehlikeye sokacaktır.
Latin Amerika
o Latin Amerika’da sosyo-ekonomik sistemlerin adaptasyon kapasitesi düşüktür, özellikle aşırı hava olayları nedeniyle tehlikeden etkilenme oranı ise yüksektir.
o Buzullardaki kayıplar ve yok olma tehlikeleri, su miktarı ve nehir akışlarını olumsuz etkileyecektir.
o Seller ve kuraklıklar daha da sıklaşacak ve şiddetlenecek, seller nedeniyle sediment birikimi artacak ve su kalitesinin bozulmasına neden olacaktır.
o Tropikal siklonların şiddetinin artması insan hayatını riske sokacak, yoksulluğu artıracak; seller, yoğun yağışlar, fırtınalar ve kış hasarlarından dolayı ekosistemler risk altına girecektir.
o Latin Amerika’nın çoğu bölgesi için önemli ürünlerde düşüşler beklenmektedir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
65
o Bulaşıcı hastalıkların yaygınlaşması kutuplara ve yükseltilere genişleyecek ve malarya, kolera gibi hastalıklardan etkilenme oranı artacaktır.
o Kıyı yerleşimleri, altyapılar ve Hindistan sakızağacı ekosistemleri deniz seviyesi yükselmesinden olumsuz etkilenecektir.
o Biyoçeşitlilik kayıpları artacaktır. Kuzey Amerika
o Sosyo-ekonomik sistemlerinin adaptasyon kapasiteleri genellikle yüksek, tehlikeden etkilenme oranları ise düşüktür, göçmenlerin ve iklime duyarlı kaynakların bulunduğu bazı alanlar tehlikeye daha açıktır.
o Bazı ürünler için sıcaklıkla birlikte CO2 artışı faydalı olabilecektir fakat etkiler üründen ürüne ve bölgeden bölgeye çeşitlilik gösterecek ve artan ısınmayla verimlilik tekrar düşecektir.
o Kuzey batı Amerika’da kar erimesi odaklı havzalarda bahar zirve akışları daha erken gerçekleşecek, yaz akışlarında azalmalar görülecek ve göllerin seviyesi düşecektir.
o Sulak alanlar, alpin tundralar ve soğuk su ekosistemleri gibi eşsiz ekosistemler risk altına girecek ve bunlar için etkili adaptasyon seçenekleri olası olmayacaktır.
o Deniz seviyesi yükselmesi, kıyı erozyonunu, kıyı sellerini, kıyı sulak alan kayıplarını artıracak, özellikle Florida’da fırtınalara bağlı kayıpların artmasına neden olacaktır.
o Malarya, gibi bulaşıcı hastalıklar, kuzey Amerika’da yayılacak, hava kalitesinin bozulması ve sıcaklıkların artışı ölümlere neden olacaktır.
Kutup o Kutup bölgelerindeki doğal sistemler tehlike altına girecektir. Teknolojik olarak gelişmiş toplumlar iklim değişikliği etkilerine karşı adaptasyon kapasitesi konusunda daha iyi durumdadırlar ancak geleneksel yaşam şekillerini koruyan bazı göçmen toplumların adaptasyon için çok az seçenekleri bulunmaktadır.
o İklim değişikliğinin kutup bölgelerindeki etkilerinin Dünya’nın herhangi bir bölgesine göre daha hızlı ve daha fazla olması; fiziksel, ekolojik, sosyal ve ekonomik etkilerinin oldukça yüksek olması beklenmektedir.
o Bir kere başladığında, CO2 konsantrasyonları stabilize edilse bile, erimeler yüzlerce yıl daha devam edebilir ve buz katmanlarında, okyanus sirkülasyonunda ve deniz seviyesinde geri dönüşü olmayan etkiler oluşturabilir.
Küçük Ada Devletleri
o Küçük Ada Devletlerinde sosyo-ekonomik sistemlerin adaptasyon kapasitesi genellikle düşüktür ve iklim değişikliğinin etkilerinden en çok etkilenecek olan ülkeler arasında bulunmaktadırlar.
o Önümüzdeki 100 yıl boyunca 5 mm/yıl oranında deniz seviyesi yükselmesi öngörüleri, kıyı erozyonunu, alan kaybını, fakirliği, insanların yersiz kalmasını, kıyı ekosistemlerinin yok olma olasılığını, tatlı su kaynaklarına tuzlu su girişini artıracaktır.
o Yüksek CO2 oranı nedeniyle mercan resifleri beyazlaşmakta ve ölmekte, Hindistan sakızağacı ve diğer kıyı ekosistemleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Biyoçeşitlilik de artan sıcaklık ve yükselen deniz seviyesinden olumsuz olarak etkilenecektir.
o Kıyı ekosistemlerindeki azalmalar, balıkçılığı, dalyancılığı tehlike altına sokacak, geçimini bu şekilde sağlayan halkı tehdit edecektir.
o Gelirinin önemli kısmını oluşturan turizm sektörü de, yükselen deniz seviyesinden olumsuz etkilenecektir.
4.1.4. İklim Değişikliğinin Türkiye Üzerinde Gözlemlenen ve Olası Etkileri
Ülkemizde yıllık ortalama hava sıcaklıklarıyla ilgili ilk çalışma, Erinç
tarafından 1969 yılında, İstanbul’un 1860 – 1990 yılları arasındaki dönemde yıllık
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
66
ortalama sıcaklıklarının 20C yükselerek, düzensiz bir şekilde değiştiğinin
belirlenmesidir. Yakın bir zamanda Türkeş ve ark tarafından 1992 yılında
gerçekleştirilen çalışmada, 1930 ve 1980 yılları arasında yıllık ortalama sıcaklıkların
yaklaşık 0.50C yükseldiği sonucuna varılmıştır. Bu çalışmada en çok dikkat çeken
bulgu, 1961–1980 yılları boyunca yıllık ortalama sıcaklıklarda zayıf bir soğuma
eğiliminin olmasına karşın, ısınma eğiliminin düzenli olarak gerçekleşmesidir
(Kadıoğlu, 2001).
Bu çalışmadan başka, 1995 yılında Türkeş ve ark, iklim değişikliği açısından
85 istasyon üzerinde grafiksel ve istatistiksel zaman serisi metotlarını kullanarak,
Türkiye’de yıllık ortalama hava sıcaklıklarında gözlemlenen değişimleri ve
eğilimleri belirlemek amacıyla da çalışmalar gerçekleştirmişlerdir (Kadıoğlu, 2001).
Türkiye’de iklim değişikliğini konu alan ilk tez, klimatolojik zaman serilerini
kullanarak Türkiye ikliminde oluşan eğilimleri belirleyen Toros tarafından 1993
yılında yapılmıştır. Türkeş, Kadıoğlu ve Toros tarafından yapılan eğilim
analizlerinde Mann-Kendall testi kullanılmıştır. Kadıoğlu (1997) yapmış olduğu
çalışmalarda Türkiye’de ortalama sıcaklıkların 1939’dan 1989’a kadar bir artış
eğilimine sahip olduğunu ve gece hava sıcaklıklarında özellikle ilkbahar mevsimi
boyunca önemli bir artış görüldüğünü belirtmiştir. Türkiye’de gözlemlenen gece ile
gündüz sıcaklıkları ve yağış miktarlarında tespit edilen değişimler, 1930–1990 yılları
arasındaki dönemde Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğü istasyonları aylık yağış
toplamları dikkate alınarak Kadıoğlu (2001)’ndan alınan bilgilerle aşağıdaki gibi
özetlenmiştir.
Gündüz ve Gece Sıcaklıkları
Türkiye’nin kış ve ilkbahar mevsimlerinin gündüz sıcaklıklarında önemli
olmayan küçük artış eğilimleri bulunmaktadır. Çizelge 4.13’de Türkiye genelinde,
1939–1989 dönemi boyunca 51 yılda ortaya çıkan ortalama mevsimsel, gece, gündüz
ve günlük hava sıcaklıkları verilmiştir.
Türkiye’de ilkbahar ve kış aylarında görülen gündüz sıcaklık artışları oldukça
küçük oranlarda olup, istatistiksel olarak önemli olmamaktadır. Kadıoğlu (2001)’na
göre bu istatistiksel olarak önemi olmayan artışlar, atmosferin küresel ölçekte
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
67
ısınması ile birlikte şehirleşmenin neden olduğu “ısı adaları” gibi etkenlerden
oluşmaktadır.
Çizelge 4.13. Türkiye Genelinde ve 1939–1989 Dönemi Boyunca Ortalama
Mevsimsel Sıcaklıklardaki Toplam Değişimler (oC/51yıl) (Kadıoğlu, 2001)
Hava Sıcaklıkları (0C) Minimum (Gece) Maksimum (Gündüz) Ortalama
Kış +1.071 +0.357 +0.714 İlkbahar +1.326 +0.663 +0.969 Yaz +0.357 -0.204 +0.102 Sonbahar -0.255 -0.714 -0.459 Yıllık +0.632 +0.015 +0.321
Gece sıcaklıklarında ise, yılın kış, ilkbahar ve yaz aylarında, gündüz
sıcaklıklarındaki artışa göre, daha yüksek oranlarda artış görülmektedir. Bunun
nedeni ise Kadıoğlu (2001) tarafından yine büyük ölçüde nüfus artışı, yoğun ve
çarpık kentleşmenin etkileri olarak açıklanmaktadır. Gece sıcaklıklarındaki
değişimin gündüz sıcaklıklarından farkı, istatistiksel olarak gece sıcaklıklarındaki
artış eğilimlerin daha önemli olmasıdır.
Türkiye’de Yerel Yağış Değişimleri
Mevsimsel olarak yağış toplamlarında, özellikle kış aylarında bir azalma,
ilkbahar aylarında ise bir artma eğilimi gözlemlenmektedir. Genellikle Akdeniz
ikliminin etkisinde bulunan Türkiye, yağışın büyük kısmını kış aylarında gelen cephe
sistemlerinden almaktadır. Bu nedenle Çizelge 4.14’de görüldüğü gibi kış
aylarındaki yağışta ortaya çıkan azalma oldukça önemlidir. Türkiye’de ilkbahar
aylarında gökgürültülü sağanak yağışlar görülmekte ve bu yağışlar yer yer sellere
neden olabilmekte; aynı zamanda ilkbaharda görülen yağmurlar, kıştan kalan kar
örtüsünün de hızla erimesene neden olmaktadır (Kadıoğlu, 2001).
Çizelge 4.14. Türkiye Genelinde 1932–1990 Dönemi Boyunca Mevsimsel
Yağışlardaki Değişimler (kg/59 yıl) (Kadıoğlu, 1997) Kış İlkbahar Yaz Sonbahar Yıllık
-18,23 +10.97 -2.54 +0.41 -8.39
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
68
Birkaç il hariç, 1930–1990 döneminde, Türkiye genelindeki yağış
miktarlarında istatistiksel anlamda önemli bir değişim görülmemektedir (Kadıoğlu,
2001). Ancak 1990’lı yıllardan itibaren yağış miktarındaki düşüş, Türkiye’nin aldığı
yağışların 1970’li yılların başından beri azalma eğilimine girdiğini kanıtlamaktadır.
Artan nüfus, sanayi, sulu tarım ve hava sıcaklıkları ile artan su gereksiniminin
yanında, yağışlardaki bu azalma eğilimi ve dolayısıyla günümüzde yaşadığımız
kuraklık, özellikle yakın gelecekte ortaya çıkabilecek daha büyük su sorunları için
uyarı niteliğindedir.
Sonuç olarak yapılan çalışmalardan elde edilen bulgular, Türkiye’de ortalama
gündüz sıcaklıklarında önemli bir değişimin olmadığını, gece sıcaklıklarında ise
önemli oranda artış gözlemlendiğini kanıtlamaktadır. Bununla beraber, düşen
ortalama yıllık yağışlarda, önemli oranda bir değişim gözlemlenmemiş ancak, az da
olsa bir azalım eğilimine girildiği belirtilmiştir. Nüfus, sanayi ve sera gazı salınımları
temel alınarak yapılan senaryolarla, bu değişimlerin zaman içinde artması ve
dolayısıyla iklim elemanlarındaki değişimlerin başta insan olmak üzere tüm doğal
sistemleri etkilemesi kaçınılmazdır.
Gerçekleştirilen iklim modellerinin çoğunda, Türkiye’yi de içine alan
Akdeniz Havzası’na ilişkin sıcaklık öngörüleri, Kuzey Yarımküre’nin orta ve yüksek
enlemlerine göre daha düşüktür. Bir başka ifadeyle, Dünya yüzeyindeki ısınmanın
çoğunluğu, yüksek enlemlerde bulunan alanlarda beklenmektedir. IPCC’nin 3.
değerlendirme raporunda kullanılan çeşitli iklim modellerine göre, Türkiye
üzerindeki yıllık ortalama sıcaklıklarında 2050 yılına kadar, yalnızca sera
gazlarındaki artışlar dikkate alındığında, 1-30C arasında; sera gazları ve sülfat
parçacıkları dikkate alındığında ise 1-20C arasında bir artış olacağı öngörülmektedir
(IPCC, 2001a).
İklim unsurlarında öngörülen değişiklikler dikkate alınarak, doğal ve sosyo-
ekonomik sistemler üzerindeki etkiler değerlendirilebilmektedir. Bir örnek olarak,
insan kaynaklı iklim değişikliğinin, Türkiye’nin sıcaklık ve yağış koşulları, bitki
biyokütlesi, su kaynakları ve besin temini üzerindeki etkileri, atmosferdeki CO2
birikimlerini 750 ppm ve 550 ppm düzeylerinde durduran CO2 salınımları
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
69
senaryolarını temel alan United Kingdom Meteorological Office Hadley Centre, 2.
iklim modeli sonuçlarını bölgesel olarak değerlendirmiştir (TTGV, 2002).
Bu model sonuçları, Türkeş (2001a) ve Kadıoğlu ve Dokumacı (2005)
tarafından 2080’li yıllara kadar Türkiye’nin yağış ve sıcaklık koşulları için
değerlendirilmiş ve elde edilen bulgulardan yararlanılarak bu çalışma kapsamında
oluşturulan Çizelge 4.15’de özetlenmiştir.
Çizelge 4.15. United Kingdom Meteorological Office Hadley Centre 2. İklim Modeli Sonuçlarının Türkiye İçin Değerlendirmesi (Türkeş, 2001a; Kadıoğlu ve Dokumacı, 2005)
Hiçbir önlem
alınmadığı kabul edilen senaryo
CO2 birikimlerini 750 ppm düzeyinde
durdurmayı öngören senaryo
CO2 birikimlerini 550 ppm düzeyinde
durdurmayı öngören senaryo
Yıllık ortalama sıcaklık değişiklikleri
3-40C artış 2-30C artış 1-20C artış
Yıllık ortalama yağış değişiklikleri
0-1mm/gün azalma 0-0.5 mm/gün azalma 0-0.5 mm/gün azalma
Vejetasyon biyokütle değişiklikleri (kgC/m2)
Önemli bir değişiklik öngörülmemiştir.
Akarsu havzalarındaki yıllık akım değişiklikleri
%20-50 azalma %5-25 azalma %0-15 azalma
Su stresi Türkiye ve Orta Doğu bölgesi, Dünya’nın su stresinde artış beklenen ya da su
sıkıntısı çeken alanları arasında değerlendirilmiştir. Tarımsal ürün üretimindeki değişiklikler
%0-2.5 azalma %0-2.5 artış %0-2.5 artış
Bu sonuçlara göre, Türkiye’nin önümüzdeki 80 yıl içinde, özellikle su
kaynaklarının zayıflaması, orman yangınları, kuraklık, erozyon, çölleşme ve bunlara
bağlı ekolojik bozulmalar gibi iklim değişikliğinin olumsuz yönlerinden etkilenmesi
beklenmektedir.
Bu model öngörülerinin yanında, IPCC değerlendirmeleri ve Türkiye’de
gözlemlenen değişimlere ilişkin araştırma sonuçlarına dayanılarak, çölleşme ve
kuraklık açısından, Türkiye’nin yarı kurak ve yarı nemli iklim koşullarının egemen
olduğu bölgelerinin çölleşme tehdidi altında olduğu söylenebilmektedir. İklim
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
70
elemanları ve bitki örtüsü dikkate alındığında, Türkiye’nin güneydoğusu ve karasal
iç bölgeleri çölleşmeye eğilimli kurak alanlardır (Türkeş ve ark, 1999).
Türkeş ve ark (1999)’ın belirttiğine göre, yüksek parçalı yeryüzü şekilleri,
tarım arazilerinin son 20–30 yıldaki tarım dışı ve sürdürülebilir olmayan fiili
kullanımı, kentsel ve turizm getirisi yüksek olan tarım ve orman arazilerinin tarımsal
etkinlik ve orman rejimi dışına çıkarılmasına yönelik girişimler ve yasal
düzenlemler, sanayi, turizm ve orman yangınları gibi bilinen diğer doğal ve insan
kaynaklı etkiler göz önüne alındığında ise, Akdeniz ve Ege bölgeleri, gelecekte
çölleşme sürecinden daha fazla etkilenecek yarı nemli bölgeler olarak görülmektedir.
Tüm bu etkilerin yanı sıra, Türkiye’de ısı dalgalarında gözlemlenen artış
nedeniyle ortaya çıkan ölümlerde ve vektör dağılımına bağlı olarak bazı bulaşıcı
hastalıklarda artış beklenmektedir. Sıtma, Türkiye’de büyük ölçüde kontrol altına
alınmasına karşın, bazı bölgelerde halen görülmektedir. Hava sıcaklıklarının
artmasına bağlı olarak, sivrisinek yaşama alanlarının genişlemesi nedeniyle bu
hastalıktan etkilenen nüfusun daha da artması beklenmektedir. Ülkede yaşanan doğal
afetler, (fırtınalar, şiddetli yağışlar, seller, taşkınlar vb.) ve su ile bulaşan
hastalıklarda vektör üremesine uygun ortamların oluşması, leptospro gibi bulaşıcı
hastalıklarda artışa yol açmıştır. Artan çevresel afetler sonucunda göçlerin
artmasının, su ve besin kaynaklarının azalmasıyla ilişkili beslenme sorunlarının
oluşmasının ve su kaynaklı hastalıkların artmasının, gelecekte Türkiye için önemli
halk sağlığı sorunlarına neden olacağı öngörülmektedir (TTGV, 2002).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
71
4.2. Uluslararası Düzeyde Geliştirilen Yaklaşımlar
İklim değişikliği ile ilgili 1827 yılında bilim adamlarınca başlatılan
çalışmalar, kamuoyu ve hükümetler tarafından gerekli ilgiyi görmesiyle, ancak
1970’li yıllarda uluslararası düzeyde politik görüşmelerle çözüm arayışları
seviyesine gelebilmiştir.
4.2.1. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Öncesi Gelişmeler
İklim değişikliği sorununa uluslararası düzeyde siyasi seçenekler sunarak
çözüm arayışı çabaları, 1979 yılında gerçekleştirilen I. Dünya İklim Konferansı ile
başlamıştır. İDÇS öncesi, ülkelerin politik düzeyde sorunun çözümüne yönelik çaba
gösterdikleri önemli konferanslar, tarihleri ve tartışılan konular, alınan kararlarla bu
çalışma kapsamında oluşturulan Çizelge 4.16’da özetlenmiştir.
Çizelge 4.16. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Öncesi Gelişmelerin Kronolojik Sıralaması
Tarih Konferans Alınan Önemli Kararlar
12–23 Şubat 1979 1. Dünya İklim
Konferansı
o Fosil yakıtlara uzun süreli bağlılık ve ormansızlaşma ile atmosferdeki CO2 birikiminin artabileceği, bu artışın iklimde önemli ve uzun süreli değişikliklere yol açabileceği belirtilmiştir.
1985 Villach
Toplantısı
o Toplantıda CO2 ve diğer sera gazlarının iklim değişiklikleri üzerindeki rolü ve etkileri değerlendirilmiştir,
o CO2 miktarının 2 katına çıkması durumunda deniz seviyesindeki yükselmenin 0.2-1.65 m olacağı öngörülmüştür.
27–30 Haziran 1988
Toronto Konferansı
o Bilim adamları ve politikacılar iklim değişikliğine karşı ne gibi önlemlerin alınabileceğini tartışmışlardır,
o İlk kez iklim değişikliği sorununun çözümü için siyasi seçenekler geliştirilmesi gerekliliği gündeme gelmiştir:
� CO2 emisyonunun 2005 yılına kadar %20, � CO2 emisyonunun 2050 yılına kadar %50 oranında
azaltılması gerektiği “Toronto Hedefi” olarak belirtilmiştir
o Protokollerle geliştirilecek çerçeve iklim sözleşmesinin hazırlanması önerilmiştir.
Kasım 1988 IPCC’nin kurulması
İnsan kaynaklı iklim değişikliği riskinin anlaşılması konusunda bilimsel, teknik ve sosyo-ekonomik bilgilerin değerlendirilmesine ek olarak, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ya da ortadan kaldırmak için uygun stratejilerin belirlenmesi ile görevlendirilmiştir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
72
Aralık 1988 BM Genel Kurulu’nun
43/53 nolu kararı
o “İnsanoğlunun bugünkü ve gelecekteki kuşakları için küresel iklimin korunması” konulu 43/53 sayılı kararı kabul edilmiştir. Karar, küresel iklimi insanoğlunun ortak mirası, iklim değişikliğini ise ortak sorunu olarak nitelendirmiştir.
Kasım 1989
Atmosferik ve İklimsel
Değişiklik Konulu Bakanlar
Konferansı
o Toronto Hedefi’nin ABD, Japonya ve eski Sovyetler Birliği dışındaki çoğu ülkeler tarafından desteklenmesine rağmen, salınım azaltmaya ilişkin özel bir hedef ya da takvim belirleme çalışmaları sonuca ulaşamamıştır.
29 Ekim–7 Kasım 1990
2. Dünya İklim Konferansı
o IPCC’nin 1. değerlendirme raporu tartışılmıştır, o Konferansın sonunda 37 ülke tarafından 2. Dünya İklim
Konferansı Bakanlar Deklarasyonu kabul edilmiştir ve bu deklarasyonda, � CO2 salınımlarının küresel olarak %1-2 oranında
azaltılması gerektiği belirtilmiş ve � Gelişmiş ülkelerin enerji ilişkili CO2 salınımlarını
2005 yılına kadar %20 oranında azaltabilecek olanaklara sahip oldukları vurgulanmıştır.
21 Aralık 1990
BM Genel Kurulu’nun 45/212 nolu
kararıyla “Hükümetlerarası
Görüşme Komitesi (HGK)”
o İDÇS’yi hazırlamakla görevlendirilmiştir.
HGK’nın IDÇS’nin İmzalanmasından Önceki Toplantıları HGK -1 4-14 Şubat 1991 - Washington HGK -2 19-28 Haziran 1991 – Cenevre HGK -3 9-20 Eylül 1991 – Nairobi HGK -4 9-20 Aralık 1991 – Cenevre HGK -5 18-28 Şubat / 30 Nisan-9 Mayıs 1992 – New York
3-14 Haziran
1992 Rio de Janerio İDÇS imzaya açıldı.
HGK’nın IDÇS’nin İmzalanmasından Sonraki Toplantıları HGK -6 7-10 Aralık 1992 – Cenevre HGK -7 15-20 Mart 1993 – New York HGK -8 16-27 Ağustos 1993 – Cenevre HGK -9 7-18 Şubat 1994 – Cenevre
21 Mart 1994 İDÇS yürürlüğe girdi. HGK -10 22 Ağustos-2 Eylül 1994 – Cenevre HGK -11 6-17 Şubat 1995 – New York
İnsanın iklim üzerindeki etkilerine ilişkin ilk kanıtların ortaya atıldığı I.
Dünya İklim Konferansı, sorunun ciddiyetinin Dünya ülkelerince kabul görmesi ve
mücadeleye acilen başlanması gerekliliğinin belirtilmesi bakımından önem
taşımaktadır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
73
Bu konferanstan sonraki çalışmalar, artmakta olan CO2’nin küresel iklim
sistemi üzerindeki etkilerini ve bu etkilerin sosyo-ekonomik sonuçlarını araştırmaya
yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Çok sayıda bilim adamının katıldığı toplantı,
seminer ve sempozyumlar, yalnızca 1979 yılındaki düşünceleri kuvvetlendirmekle
kalmamış, küresel ısınmanın ortaya çıkardığı tehdit konusunda Dünya’da örneği çok
az olan bilimsel bir uzlaşma ortamı da oluşturmuştur (Türkeş, 1995a).
I. Dünya İklim Konferansı’ndan sonra konuyla ilgili bir diğer gelişme, 1985
yılında “Karbondioksit ve Diğer Sera Gazlarının İklim Değişimleri Üzerindeki
Rolünü ve Etkilerini Değerlendirme Uluslararası Konferansı” başlıklı Villach
Toplantısı’dır. Toplantıda, iklim değişikliğinin ne şekilde gerçekleşeceği ile ilgili
tartışmalar, bilimsel temellerden çok ülkelerin politik düzeyde bir anlaşmaya varma
çabasında geçmiştir. Örneğin atmosferdeki CO2 miktarının 2 katına çıkması
durumunda deniz seviyesindeki yükselmenin önce 0.2–1.65 m olacağı belirtilmiş,
ancak yapılan tartışmalar sonucunda bu rakam 1.40 m’ye indirilmiştir (Bağcı, 1999).
Villach Toplantısı, I. Dünya İklim Konferansı’nda tartışılan konulara bir yenilik
getirememiş, sadece konunun kamuoyuna yansıtılmasını sağlamıştır.
Villach Toplantısı’ndan sonra Kanada hükümeti tarafından 27–30 Haziran
1988 tarihleri arasında “Değişen Atmosfer” konulu İklim Değişiklikleri Dünya
Konferansı, bir diğer adıyla Toronto Konferansı düzenlenmiştir. Konferansa katılan
48 ülkeden 300’den fazla bilim adamı ve politikacı, Villach Toplantısı’nda tartışılan
konulara göre bir adım ilerleyerek, iklim değişikliğine karşı ne gibi önlemlerin
alınabileceğini tartışmışlardır.
Ne tür önlemlerin alınması gerektiği konusundaki tartışmalar, I. Dünya İklim
Konferansı’nda da belirtildiği gibi, CO2 salınımının azaltılması gerektiği ile
sonuçlanmıştır. Bu gelişmeden sonra bu sera gazı salınımında ne kadar azaltım
yapılması gerektiği görüşülmüştür. Görüşmeler sonucunda oluşturulan Toronto
Hedefi, sera etkisini oluşturan gazlardan CO2 emisyonunun 1990 yılı seviyesine
göre, 2005 yılına kadar %20, 2050 yılına kadar da %50 oranında azaltılmasını
gerektirmektedir (Türkeş, 1995b).
Toronto Konferansı’ndan önce yapılan uluslararası toplantılarda, sadece
konunun önemi vurgulanmış ve bir an önce sorunla mücadele etmeye başlanması
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
74
gerektiği belirtilmiştir. Fakat bu mücadelenin nasıl gerçekleştirileceği ile ilgili
herhangi bir öneri getirilmemiştir. Toronto Konferansı, iklim değişikliği ile
mücadelede bir dönüm noktası olmuştur. Çünkü bu konferansta ilk kez sorunun
çözümüne yönelik adımlar atılmış, salınım azaltılması ile ilgili siyasi seçenekler
geliştirilmiştir.
Yasal bağlayıcılığı olmayan ve bir öneriden öteye gitmeyen Toronto Hedefi,
ABD ve Japonya dışında diğer birçok ülke tarafından desteklenmiştir. 1979 yılından
Toronto Konferansı’na kadar geçen gelişim süreci değerlendirildiğinde, yasal
bağlayıcılığı olmasa bile, böyle bir azaltım hedefinin görüşülmesi ve bu hedefin
sorunun çözümüne yönelik gerekli bir adım olarak değerlendirilmesi, uluslararası
çözüm arayışları sürecinde önemli bir gelişmedir. Ayrıca İDÇS’nin oluşturulması
için fikirsel olarak ilk adımın atılması da bu konferansın önemini artırmaktadır.
Toronto Konferansı’nın ardından 1988 yılının Kasım ayında hükümetlerin
konuyla ilgili güncel, güvenilir ve bilimsel bilgi ihtiyaçlarının ortaya çıkmasıyla
WMO ve UNEP’in ortak girişimi ile IPCC kurulmuştur. IPCC, insan kaynaklı iklim
değişikliği riskinin anlaşılması konusunda bilimsel, teknik ve sosyo-ekonomik
Toronto Konferansı sonuç bildirgesinde de önemli konular vurgulanmıştır;
“İnsanoğlu sonuçları açısından yalnızca küresel bir nükleer savaşa göre ikinci olabilecek,
küresel olarak gittikçe yayılan bir deneyimi bilinçsizce sürdürmektedir. Yani atmosferi, insan
etkilerinden kaynaklanan kirleticilerle görülmemiş bir ölçüde değiştirmektedir. Bu
değişiklikler daha şimdiden Dünya’nın birçok yerinde zararlı sonuçlar doğurarak uluslararası
güvenlik için önemli bir tehdit oluşturmaktadır. CO2 ve diğer sera gazlarının atmosferdeki
birikimlerinin sürekli artmasıyla görülen küresel ısınma ve bunun sonucu olarak deniz
seviyesi yükselmesi gittikçe belirginleşerek ileride ortaya çıkacaktır. Var olan en yetkin
örgütler bugünkü ve gelecek kuşaklar için potansiyel olarak şiddetli sosyal ve ekonomik
sıkıntılar sunmaktadır. Bu durum uluslararası gerginlikleri daha da şiddetlendirerek, ulusal
sınırlar içinde olsun uluslararası alanlarda olsun uyuşmazlık tehlikelerini arttıracaktır.” (Bağcı,
1999).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
75
bilgilerin değerlendirilmesi ve buna ek olarak adaptasyon seçeneklerinin
geliştirilmesi ile görevlendirilmiştir (Depledge, 2002).
IPCC, ağırlıklı olarak gelişmiş ülkelerden bilimsel kuruluşlar, enstitüler ve
BM uzman kuruluşlarından deneyimli bilim adamları tarafından oluşturulmuştur. 3
çalışma grubu olarak görev dağılımına sahip IPCC’nin 1. çalışma grubu bilimsel
olarak mevcut durumun saptanması, ikincisi olası etkilerin değerlendirilmesi ve
üçüncüsü de soruna karşı alınabilecek önlemlerin belirlenmesi konularında
çalışmaktadır. Günümüze kadar 3 adet değerlendirme raporu yayınlamış ve konuyla
ilgili olarak sayısız özel raporlar hazırlamış ve teknik çalışmalar gerçekleştirmiştir.
(Depledge, 2002).
IPCC’nin yapmış olduğu bu çalışmalar, uluslararası politika ve iklim
değişikliği hakkındaki görüşmelere yol gösterici rehberler olarak kullanılmaktadır.
1990 yılında yayınlanan 1. değerlendirme raporu, 1992 yılında imzaya açılan İDÇS
görüşmelerinin başlamasına öncülük etmiştir. 1995 yılında yayınlanan 2.
değerlendirme raporu İDÇS’nin Kyoto Protokolü görüşmelerine katkıda
bulunmuştur. IPCC’nin Eylül 2001’de yayınlanan 3. değerlendirme raporu da Kyoto
Protokolü’nün uygulanabilirliğini etkinleştirmek amacıyla gerçekleştirilen
çalışmalara hız verilmesini sağlamıştır.
IPCC’nin kurulmasının hemen ardından Aralık 1988 tarihinde BM
kapsamında Malta Daimi Temsilciliğinin girişimi ile BM Genel Kurulu
“İnsanoğlunun bugünkü ve gelecekteki kuşakları için küresel iklimin korunması”
konulu 43/53 sayılı kararı kabul etmiştir (Türkeş, 1995a). Bu kararla birlikte küresel
iklim değişikliği oluşumunda insan etkisinin varlığı bir kez daha kabul edilmiş ve
insanoğlunun Dünya’daki varlığının devamı için bütün ülkelerin sorunla mücadelede
çaba göstermesi gerektiği belirtilmiştir.
Bu gelişmeden sonra, Kasım 1989’da Hollanda’nın Noodwijk kentinde
“Atmosferik ve İklimsel Değişiklik” konulu Bakanlar Konferansı düzenlenmiştir. Bu
konferansta, ülkeler Toronto Hedefi için bir zaman takvimi oluşturulmasını ve
ülkeler bazında hedeflerin özelleştirilmesini istemişlerdir. Ancak Toronto Hedefi’nin
yasal bağlayıcılığa doğru geliştirildiğini gören ABD, Japonya, eski Sovyetler Birliği
ve bazı gelişmiş ülkeler bu önerilere itiraz ederek, görüşmelerin ilerlemesini
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
76
engellemişlerdir. Bu nedenle salınımları azaltmaya yönelik özel bir hedef ya da
takvim belirleme çalışmaları sonuca ulaşamamıştır (Türkeş, 1995a).
Konferansın 2. bölümünde ana konusu iklim değişikliği ve sera gazları olan 2.
Dünya İklim Konferansı Bakanlar Deklarasyonu, aralarında Türkiye’nin de
bulunduğu 137 ülke tarafından onaylanmıştır. Konferans sonuç bildirgesinde yer alan
2 madde dikkat çekicidir:
o Sera gazı salınımlarının, gezegenin atmosferini ve iklimini değiştireceği
beklenmekte ve bu değişikliğin hangi ölçüler arasında olabileceği üzerinde de
kesin bir bilimsel uzlaşma bulunmamaktadır. Atmosferdeki CO2 birikimini
21. yüzyılın ortalarına kadar sanayi öncesi düzeyin yaklaşık %50 üzerinde
durdurmak için net CO2 salınımları Dünya ölçeğinde ve sürekli olarak %1.2
oranında azaltılmalıdır.
o Bu konferans, CO2 salınımlarını azaltmak için gerekli olan teknik ve
ekonomik kaynakların tüm ülkelerde bulunduğu inancındadır. Gelişmiş
ülkeler sahip oldukları olanaklarla enerji sektöründen kaynaklanan CO2
salınımlarını durdurabilirler. 2005 yılına kadar en az %20 oranında
azaltabilirler. Önlemler, enerjinin verimli kullanımı ile alternatif enerji
kaynaklarının kullanımındaki artışları da içermelidir. Ayrıca, günümüzde
orman kayıpları önlenerek karbon tutulması arttırılabilir.
Böylece konferansın Bakanlar Deklarasyonu’nda yine bağlayıcılığı olmayan
ancak Toronto Hedefi’ne göre oldukça hafif kalan yeni bir azaltım hedefi
oluşturulmuştur. Ayrıca yukarda belirtilen 2. madde adil bir yaklaşım
sergilememektedir. Çünkü bu maddeyle birlikte hem gelişmiş hem de gelişmekte
olan ülkelerin, sera gazı salınımlarının azaltılmasında, gerekli ekonomik ve teknik
kaynaklara sahip oldukları kabul edilmektedir. Oysa hem sorunun tarihsel gelişimi
incelendiğinde, hem de ülkeler teknik ve ekonomik kaynaklar bazında
değerlendirildiğinde, sera gazı salınımı azaltım yükümlülüğünün ağırlıklı olarak
gelişmiş ülkelerde olması gerektiği görülmektedir.
Ayrıca bu konferansta, genel ilke ve yükümlülüklerin belirtildiği, özel
hedeflerin ise daha sonra hazırlanacak olan protokollerle belirleneceği bir çerçeve
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
77
sözleşmenin hazırlanmasına karar verilmiştir. İDÇS’nin oluşturulmasındaki en
önemli adımın bu konferansta atılmış olması 2. Dünya İklim Konferansı’nın önemini
artırmaktadır.
2. Dünya İklim Konferansı’nda sözleşmenin acilen hazırlanması gereğinin
vurgulanmasının ardından, BM’nin “insanoğlunun bugünkü ve gelecek kuşakları için
küresel iklimin korunması” konulu 21 Aralık 1990 tarih ve 45/212 nolu Genel Kurul
kararıyla Hükümetlerararası Görüşme Komitesi (HGK) kurulmuş ve İDÇS
hazırlıkları başlamıştır (Bağcı, 1999).
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin Hazırlanması
UNEP ve WMO tarafından desteklenen ve BM’ye üye ülkelerin iklim
değişikliği ile ilgili delegelerinden oluşan HGK’nın görevi, iklim değişikliğiyle ilgili
etkili bir çerçeve sözleşmenin hazırlanmasıdır. BM’nin 45/212 nolu kararı ile
HGK’nın 1991 yılı içinde 4 defa toplanması kararlaştırılmıştır. HGK’nın yaptığı 4
toplantı sonuca ulaşamayınca, BM 46/169 nolu kararı ile 1992 yılında Şubat, Nisan
ve Mayıs aylarında parçalanmış bir şekilde olmak üzere 5. defa toplanması
kararlaştırılmıştır. Böylece HGK, Şubat 1991-Mayıs 1992 döneminde 5 kez
toplanmıştır. Bu toplantılar sırasında 150 ülkeden katılımcılar, yasal bağlayıcılığı
olan yükümlülükler, hedefler, CO2 emisyonlarının azaltımı için zaman takvimi,
finansal mekanizmalar, teknoloji transferi ve gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin
“ortak fakat farklılaştırılmış sorumlulukları konularını görüşmüşlerdir (IISD, 1995a).
Başlangıçta sözleşmenin temel hedefinin ne olması gerektiği konusunda çok
çeşitli fikirler bulunması nedeniyle HGK toplantıları yoğun tartışmalarla geçmiştir.
Bununla beraber, sorunun insan etkinlikleri ve ağırlıklı olarak ekonomik konularla
ilgili olması, konunun daha da karmaşık bir duruma gelmesine neden olmuştur
(UNFCCC, 2004).
HGK toplantılarının ilk dönemlerinde gerçekleşen tartışmaların çoğu, fosil
yakıt kullanımıyla atmosfere salınan CO2’nin ağırlıklı olarak enerji kullanımı ile
ilgili olup olmadığı konusu üzerinde yoğunlaşmıştır. Bununla beraber ulaşım,
endüstri, tarım ve ormancılık gibi sektörleri de içeren diğer birçok sektörün de CO2
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
78
salınım miktarına önemli oranda katkıda bulunduğu ve bu sektörlerin de sözleşme
kapsamına alınması gerektiği konusu gündeme getirilmiştir (UNFCCC, 2004).
Ancak sözleşmenin hazırlık aşamasındaki asıl tartışmalar gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkeler arasında gerçekleşmiştir. Bu tartışmalar iki temel konu
üzerinde yoğunlaşmıştır. İlk olarak sera gazı salınım sınırlandırılmasının hangi
ülkeler tarafından ve ne kadar yapılacağı, diğeri ise gelişmiş ülkelerin gelişmekte
olan ülkelere iklim değişikliği sorunun çözümüne yönelik olarak sağlayacakları
ekonomik ve teknolojik yardımlardır (UNFCCC, 2004).
Gelişmekte olan ülkeler, iklim değişikliği sorunun temel nedeninin, gelişmiş
ülkelerin geçmişte atmosfere saldıkları sera gazları olduğunu, tarihsel sürece
bakıldığında sorunun gerek oluşum kaynağı olarak, gerekse çözüme yönelik sahip
oldukları ekonomik ve teknik olanaklar olarak, gelişmiş ülkelerin daha fazla
sorumluluk almaları gerektiğini savunmuşlardır. Gelişmekte olan ülkeler ayrıca,
iklim değişikliği sorununun çözümüne yönelik olarak sera gazı salınımlarını
sınırlandırmayı ancak gönüllü hedeflerle kabul edeceklerini bildirmişler ve temiz
teknoloji, gerekli önlem ve uyum projeleri için gelişmiş ülkelerden ekonomik yardım
almaları gerektiğini bildirmişlerdir (IISD, 1995b).
Başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkeler ise, salınım sınırlamalarının
ekonomik gelişmelerini yavaşlatacağını, konuyla ilgili henüz bilimsel verilerin
yetersiz olması nedeniyle emisyon azaltımına ilişkin olarak alınacak önlemlerin
gereksiz ekonomik aksamalara neden olabileceğini belirterek, emisyonlarını,
saptanan belirli bir zamana göre sınırlandırmayı, yani hedef yılların belirlenmesi
teklifini reddetmişlerdir (IISD, 1995b).
Sadece kendilerine uygulanması önerilen emisyon sınırlaması teklifine karşı
olan gelişmiş ülkeler, bu sınırlamaların gönüllü olarak yapılması gerektiğini belirtmiş
ve gelişmekte olan ülkelerin her geçen gün artan sera gazı emisyonlarını göstererek,
gelecekte bu ülkelerin kendi salınımlarını geçeceğini savunmuşlardır (UNFCCC,
2004).
Tek anlaşmazlık gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında yaşanmamıştır.
Gelişmekte olan ülkeler arasında da fikir ayrılıkları olmuştur. Bu fikir ayrılıkları,
iklim değişikliği sonucu deniz seviyesinin yükselmesiyle topraklarının önemli
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
79
miktarını kaybedecek olan Küçük Ada Devletleri Birliği (AOSIS) ile ekonomileri
ağırlıklı olarak fosil yakıt üretimi ve ihracatına bağlı olan Petrol İhraç Eden Ülkeler
Örgütü (OPEC) ülkeleri arasında gerçekleşmiştir. Hem OPEC hem de AOSIS
ülkeleri, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden dolayı risk altında olacaklarını
belirtmişlerdir. Ancak AOSIS ülkeleri, OPEC ülkelerinin kendileriyle aynı durumda
olmadıklarını belirtmişlerdir. OPEC ülkelerinin risk altında olmadığını, aksine sera
gazı salınımlarında önemli paya sahip olan petrolü ihraç etmeleri ile sorunun
kaynağını oluşturduklarını savunmuşlardır. Ayrıca iklim değişikliği nedeniyle ülke
alanlarını kaybetme riskiyle karşı karşıya olduklarını, bu durumda OPEC ülkeleri ile
aynı kategoride bulunamayacaklarını belirtmişlerdir. Buna karşılık olarak OPEC
ülkeleri ise, ekonomilerinin ağırlıklı olarak petrol ihracatı ve üretimine bağlı
olduğunu, salınım sınırlandırması ile en önemli geçim kaynaklarının yok olacağını
belirterek, bu durumda kendi ülkelerinin de büyük risk altında olduğunu
savunmuşlardır (IISD, 1995c).
Gelişmekte olan ülkeler, kendi aralarında bir takım konularda anlaşamasalar
da, sorunun kaynağının ve halen de ağırlıklı sorumluluğun gelişmiş ülkeler olduğu ve
bu ülkelerin belirli azaltım yükümlülüğü üstlenmeleri, bununla birlikte gelişmekte
olan ülkelere teknoloji transferi ve iklim değişikliğini önleme amaçlı
gerçekleştirecekleri çalışmalarda ekonomik yardımda bulunmaları gerektiği
konularında fikir birliği sağlamışlardır.
Konunun karmaşıklığı, gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasındaki
farklı görüşler ve sınırlı zaman dilimi nedeniyle, sözleşmenin nicel hedeflerinin
oluşturulmasının olanaksızlığı görülmüştür. Bu nedenle özel politikaları olan sınırlı
katılımlı bir anlaşma yerine, çoğunluk tarafından onaylanabilecek çerçeve bir
sözleşmenin hazırlanmasına karar verilmiştir.
1992 yılında Rio’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma
Konferansı yaklaştıkça sözleşme taslağını hazırlamak için çabalar da artmıştır. 1991
yılı sonuna kadar sadece görüşmeler yapılmış fakat ortak bir paydada birleşme
konusunda bir yakınlaşma bile olmamıştır. 5. HGK toplantısında ABD, gelişmekte
olan ülkelere yapılacak yardımlar konusunda daha fazla direnmediği için sorunların
çözümü ile ilgili bir ilerleme sağlanabilmiştir. ABD’nin bu ilk adımına karşılık
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
80
olarak ise, ABD ve İngiltere temsilcilerinin ortak olarak hazırladıkları, sözleşmenin
gelişmiş ve diğer EK I ülkelerinin yükümlülüklerinin belirtildiği ortak taslak,
değiştirilmeden sözleşmenin 4.2. maddesini oluşturmuştur. Mayıs 1992’deki
HGK’nın son toplantısının uzaması nedeni ile taslak, 9 Mayıs 1992 tarihinde HGK
tarafından olduğu gibi kabul edilmek zorunda kalmıştır. Ancak bu şekilde kabul
edilen sözleşme taslağı, 3–14 Haziran 1992 tarihleri arasında Rio’da gerçekleştirilen
Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’na yetiştirilebilmiştir (IISD,
1995a).
Sonuç olarak İDÇS’nin hazırlık aşamasında, ne gelişmiş ne de gelişmekte
olan ülkelerin istekleri tam anlamıyla gerçekleşebilmiştir. Gelişmekte olan ülkeler,
tüm sorumluluğu gelişmiş ülkelere yüklemeyi, kendilerine düşen ortak
yükümlülükleri yerine getirmede gereksinim duyacakları çevreye duyarlı
teknolojileri, yeni ve ek ekonomik kaynakları, fon düzenlemelerine ana katkıyı
gelişmiş ülkelerden alabilmeyi umarken; gelişmiş ülkeler ise, CO2 ve diğer sera gazı
salınımlarını durdurma ya da azaltma yükümlülüklerini, gelişmekte olan ülkeler ile
paylaşmak istemişlerdir. Sonuçta her iki taraf da İDÇS’nin hazırlanması ve
uygulamaya geçirilebilmesi için karşılıklı tavizler vererek, sorunun o aşamada
çözülmüş gibi görünmesini sağlamışlardır. Ancak İDÇS’nin yürürlüğe girmesinden
sonra da, İDÇS’nin uygulanabilirliğini etkinleştirmek amacıyla yapılan her girişimde
söz konusu konular yinelenerek gündeme gelmeye devam etmiştir.
İDÇS, HGK’nın 9 Mayıs 1992 tarihinde New York’ta gerçekleştirilen 5.
toplantısında benimsenmiş ve 3–14 Haziran 1992 tarihleri arasında Rio de Janerio’da
gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda imzaya
açılmıştır. İDÇS, 50. ülkenin onayından 90 gün sonra 21 Mart 1994 tarihinde
yürürlüğe girmiştir.
4.2.2. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sonrası Gelişmeler
HGK, İDÇS’nin oluşturulması amacıyla, imzaya açılmasından önce 5 defa
toplanmıştır. İmzaya açılmasından sonra ise sözleşmenin hükümlerinde yoruma açık
ifadelerin yanlış anlaşılmasının engellenmesi, sözleşmenin uygulanması aşamasında
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
81
karşılaşılabilecek potansiyel sorunların oluşmadan giderilmesi ve taraf ülkeler
arasındaki iletişimin devamının sağlanması amacıyla da 6 defa toplanmıştır.
Bu amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilen HGK toplantılarının tarihleri, bu
toplantılarda görüşülen konular ve alınan kararlar, bu çalışma kapsamında
oluşturulan Çizelge 4.17’de verilmiştir.
Çizelge 4.17. HGK Toplantılarının Tarihleri, Yerleri, Toplantılarda Görüşülen
Konular ve Alınan Kararlar
HGK Toplantı Tarihi
ve Yeri Görüşülen Konular ve Alınan Kararlar
Farklı kaynaklardan salınan sera gazı salınımlarının ölçülmesi ve salınımların “sinkler” tarafından uzaklaştırılmasının hesaplanması ile ilgili yöntemlerin geliştirilmesi konusunda en iyi yöntemin bulunması için bilimsel çalışmalara devam edilmesine karar verilmiştir.
6 7-10 Aralık 1992
Cenevre 1. Taraflar Konferansı için düzenlemeler ve gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğine karşı alacakları önlemlerin uygulanması için gereksinim duydukları yeni ve ek kaynakların nasıl sağlanacağı ve uygulanacağı konularında anlaşma sağlanamamış, konu, yeniden görüşülmek üzere 7. HGK toplantısına ertelenmiştir. Finansal mekanizmaların uygulanması konusunda uygun kriterler ve program önceliklerinin belirlenmesi hakkında çalışacak bir çalışma grubunun oluşturulmasına ve bu çalışma grubunun elde ettiği sonucu 8. HGK toplantısına öneri olarak sunmasına karar verilmiştir. Ayrıca Küresel Çevre Olanağı’nın (GEF) 1992-1996 döneminde İDÇS’nin mali mekanizmasını yönetmesi kararı alınmıştır. Gelişmekte olan ülkelere yapılacak olan yardımların nasıl gerçekleştirileceği konusunda ilerleme sağlanamamış, konunun bir başka HGK toplantısına ertelenmesine karar verilmiştir.
7 15-20 Mart 1993
New York
Sera gazı salınımlarının ve sinkler tarafından uzaklaştırılan miktarların hesaplanması ile ilgili yöntemlerin belirlenmesi, ortak uygulama için kriterlerin belirlenmesi ve EK I ülkelerinin ilk ulusal bildirimlerinin gözden geçirilme yöntemi konularında çalışacak bir çalışma grubunun oluşturulmasına ve bu çalışma grubunun elde ettiği sonuçların 8. HGK toplantısında görüşülmesine karar verilmiştir. Sera gazı salınımlarının ve sinkler tarafından uzaklaştırılan miktarların hesaplanması ile ilgili yöntemlerin belirlenmesi konularında çalışan çalışma grubunun bulguları sonucunda ekonomileri geçiş sürecindeki ülkelerin durumu da göz önüne alınarak, sera gazı salınım envanterlerinin hazırlanmasında temel yıl olarak 1990 yılı belirlenmiştir. Ortak uygulama kriterleri ve EK I ülkelerinin ilk ulusal bildirimlerinin gözden geçirilmesi konularında çalışan çalışma grubunun bulgularının değerlendirilmesi için yeterli zaman olmadığından, geçici sekretaryadan söz konusu konular hakkında rapor hazırlaması istenmiştir.
8 16-27 Ağustos
1993 Cenevre
Finansal mekanizmalarla ilgili çalışan çalışma grubunun bulguları sonucunda politik rehberlik, program ve kullanabilme önceliği konularında karar vermede Taraflar Konferansının aktif olmasına ve denetleme işlemlerinin ise işlevsel varlık (1992-1996 dönemi için GEF seçilmiştir) tarafından gerçekleştirilmesine karar verilmiştir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
82
9 7-18 Şubat 1994
Cenevre
İDÇS yükümlülüklerinin, sorunun çözümü için yeterli olup olmadığı, sözleşme tarafından kurulan Bilimsel ve Teknolojik Danışma Yardımcı Organı (SBSTA) ve Uygulama Yardımcı Organı (SBI) yardımcı organların görevleri, sera gazı emisyon envanterlerinin hazırlanması ile ilgili yöntemler, ortak uygulama için kriterler, gelişmekte olan ülkelere sağlanacak teknik ve finansal yardımlarla ilgili konular hakkında anlaşmaya varılamamış, söz konusu konuların görüşülmesi 10. HGK toplantısına ertelenmiştir. Daimi sekretaryanın kurulması ve ilgili düzenlemeleri konusunda, daimi sekretaryanın 1 Haziran 1996 tarihinde göreve başlamasına karar verilmiştir.
EK I taraflarının ilk ulusal bildirimlerinin gözden geçirilmesi yöntemi konusunda bir rehber benimsenmiştir. İDÇS yükümlülüklerinin yeterliliği ve 2000 yılı sonrası yükümlülükler konusunda AOSIS tarafından geçici sekretaryaya sunulan taslak protokol ve ortak uygulama için kriterlerin belirlenmesi konularında bir anlaşma sağlanamamış söz konusu konuların görüşülmesi 11. HGK toplantısına ertelenmiştir. Finansal mekanizma ile ilgili konularda gelişmekte olan ülkelerin adaptasyon seçenekleri için fon olanaklarının aşama aşama oluşturulması kararı alınmıştır. HGK ve GEF arasında geçici düzenlemler benimsenmiştir. Artan maliyetler hakkında HGK, konunun karmaşık ve daha fazla tartışmaya ihtiyaç duyduğu sonucuna ulaşmıştır. Geçici sekretaryadan teknoloji transferi hakkında bir çalışma yapması ve delegelerden konu hakkındaki görüşlerini bildirmeleri istenmiştir. Sözleşme tarafından kurulan yardımcı organların görevleri konusunda SBSTA’nın bilimsel ve teknik değerlendirme arasındaki bağlantıyı sağlamasına ve Taraflar Konferansı ve diğer organlar tarafından ihtiyaç duyulan politik odaklı konularda öneri sağlamasına; SBI’nın ise, İDÇS’nin uygulanmasının gözden geçirilmesi ve değerlendirilmesi konularında Taraflar Konferansına yardımcı olmasına karar verilmiştir.
10 22 Ağustos-2 Eylül 1994
Cenevre
Daimi sekretaryanın kurulması konusunda HGK, BM sekretaryasından, 11. HGK toplantısına İDÇS daimi sekretaryasının kurumsal düzenlemeleri hakkında öneri vermesini istemiştir. 1. Taraflar Konferansı için düzenlemeler konusunda, Alman delegasyon başkanının 1. Taraflar Konferansı başkanı olması kararlaştırılmış, yönetimde 7 başkan yardımcısı, 1 ropörtör ve 2 yardımcı organ başkanlarının olması gerektiğine karar verilmiştir. Ayrıca HGK, geçici sekretarya ile Alman hükümeti arasında gerekli diğer düzenlemelerin yapılmasını istemiştir. Daimi sekretaryanın kurulmasındaki görüşmelerde Kurumsal yapı ile ilgili konularda karar alınamamış, karar 1. Taraflar Konferansına bırakılmıştır. Finansal kurallar konusunda, sekretaryanın yönetim ve gözden geçirme işlemleri bütçesi ile ilgili sorunların Taraflar Konferansında kurulacak olan bir finansal komite aracılığıyla çözülmesi kararlaştırılmıştır. Sekretaryanın yeri konusunda, öneri veren Kanada (Toronto), Almanya (Bonn), İsviçre (Cenevre) ve Urugay (Montevido) ülkelerinin kendi aralarında görüşmelerde bulunup, 1.Taraflar Konferansına tek bir öneri ile gelinmesi kararı verilmiştir. Taraflar Konferansının prosedür kuralları konusu hakkındaki görüşmelerde, Taraflar Konferansı dönem toplantılarının, katılım çoğunluğunun zorluk çekmeyeceği tarihlerde gerçekleşmesine, gözlemcilerin ise Taraflar Konferansının izin verdiği ölçüde ve şartlarda, katılabilmelerine karar verilmiştir. Taraflar Konferansının gündemi konusunda ise, Taraflar Konferansı başkanı onayında, sekretaryanın taraflar tarafından önerilen herhangi bir konuyu önerebilmesine, fakat bu önerinin dönem toplantısının öncesinde, ek gündem maddesi olarak belirtilmesine karar verilmiştir. Oylama ve sekretaryanın resmi
dili konularında bir sonuca ulaşılamamış, karar 1.Taraflar Konferansına bırakılmıştır.
11 6-17 Şubat 1995
New York
EK I ülkelerinin ulusal bildirimlerinin gözden geçirilmesi konusunda, küresel sera gazı salınımlarının %41’ini oluşturan ülkeler tarafından sunulan 15 ulusal bildirim gözden geçirilmiştir. EK I ülkelerinin 2. ulusal bildirimlerini 15 Nisan 1997 tarihine kadar sunmalarına karar verilmiştir. Ayrıca, EK I dışı tarafların bildirimleri için, yardımcı organlardan 2.Taraflar Konferansına kadar bir rehber hazırlamaları istenmiştir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
83
İDÇS yükümlülüklerinin gözden geçirilmesi konusunda AOSIS’in sunduğu taslak protokol tartışılmış, Almanya bu taslak protokole ek öneriler getirmiştir. Söz konusu konuyla ilgili kararın 1.Taraflar Konferansında alınmasına karar verilmiştir. Ortaklaşa gerçekleştirilen etkinlikler için kriterler konusunda farklı öneriler bulunması nedeniyle bir anlaşmaya varılamamış, konu 1. Taraflar Konferansına ertelenmiştir. Yardımcı organların görevlerinin detaylandırılmasında SBSTA’nın bilimsel teknik ve sosyo ekonomik konularda çalışmasına ve diğer yardımcı organlar tarafından istenen diğer bilgileri sağlamasına, ulusal bildirimleri bilimsel, teknik ve sosyo-ekonomik açılardan derinlemesine gözden geçirmesine, iklim değişikliği ile ilgili etkiler, öngörüler ve önlemler konularında çalışmasına, envanterler için yöntemler, etki ve duyarlılık analizleri ve adaptasyon konularında çalışmasına karar verilmiştir. SBI’nın, ulusal raporların politik açıdan derinlemesine gözden geçirmesine, taraflar tarafından gerçekleştirilen emisyon azaltımı etkilerini değerlendirmesine ve Taraflar Konferansına finansal mekanizmalar, teknoloji transferi, yükümlülüklerin yeterliliği, sorunların çözülmesi ve protokollerle ilgili konularda önerilerde bulunmasına karar verilmiştir. Finansal mekanizma ile ilgili olarak GEF’in İDÇS’nin finansal mekanizmasını işletme görevine devam etmesine, GEF’in işleyişi ile ilgili geçici düzenlemelerin her 4 yıla bir gözden geçirilmesine karar verilmiştir.
HGK’nın 6. dönem toplantısı yoğun tartışmalarla geçmiş, Çizelge 4.17’de
belirtilen konularda, farklı ülkelerin farklı görüşleri nedeniyle etkili kararlar
alınamamıştır. Genel olarak, görüşülen konularda kararların alınamaması ve bu
konularla ilgili kararların 7. HGK dönem toplantısına ertelenmesi, görüşme sürecinde
ilerlemelerin sağlanamamasına neden olmuştur.
HGK’nın 7. dönem toplantısında finansal mekanizmanın işleyişi ile ilgili
kararların alınması, HGK’nın 7. dönem toplantısının bir önceki dönem toplantısına
göre daha başarılı olmasını sağlamıştır. Ancak yine de gelişmekte olan ülkelere
yapılacak olan teknik ve ekonomik yardımların nasıl gerçekleştirileceği ve sera gazı
salınımlarının ve sinkler tarafından uzaklaştırılan miktarların nasıl hesaplanacağı ile
ilgili yöntemlerin belirlenmesi gibi önemli konularda karara varılamaması ve söz
konusu konuların bir sonraki HGK dönem toplantısına ertelenmesi, 8. HGK
toplantısının gündemini zorlaştırmıştır.
8. HGK dönem toplantısında, sera gazı salınımlarının hesaplanması için temel
yıl seçilmesi, finansal mekanizma düzenlemeleri ve ortak uygulama kriterlerinin
belirlenmesi için çalışmalara başlanması konularında karar alınabilmiştir.
Kendinden önceki HGK dönem toplantılarına göre oldukça önemli
gelişmelerin kaydedildiği 8. dönem toplantısından sonra gerçekleştirilen 9. HGK
dönem toplantısında yine bir duraklama dönemi yaşanmıştır. Bu dönem
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
84
toplantısında, diğer dönem toplantılarına göre daha karmaşık konuların, özellikle
İDÇS yükümlülüklerinin sorunun çözümü için yeterli olmadığının tartışılması,
görüşmelerde yaşanan duraklamanın nedenini oluşturmuştur. Yine de bu dönem
toplantısında, daimi sekretarya ile ilgili bir takım düzenlemelerin gerçekleştirilmesi
ve 1 Haziran 1996 tarihinde göreve başlamasına karar verilmesi, 9. HGK dönem
toplantısını başarısız olmaktan kurtarmıştır.
HGK toplantıları devam ederken, 21 Mart 1994 tarihinde İDÇS yürürlüğe
girmiştir. İDÇS’nin yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleştirilen 10. HGK dönem
toplantısında finansal mekanizmalarla ilgili konularda ve İDÇS yardımcı organların
görevlerinin belirlenmesinde bir takım ilerlemeler kaydedilmiş olsa da, ortak
uygulamalar için kriterlerin belirlenmesi, daimi sekretarya için düzenlemeler, İDÇS
yükümlülüklerinin yeterliliği konularında anlaşma sağlanamamıştır.
10. HGK dönem toplantısındaki en önemli gelişme, AOSIS adına Trinidad ve
Tobago’nun geçici sekretaryaya sunduğu taslak protokol olmuştur. Taslak protokol,
gelişmekte olan ülkelere ek bir yükümlülük vermezken, İDÇS’nin amaçlarının
gerçekleştirilmesinde gelişmiş ülkelerin yükümlülüklerini yerine getirmesi
gerektiğini vurgulayarak, bu ülkelere belirli zaman dönemlerinde sera gazı
salınımlarını azaltım hedefleri getirmektedir. Toronto Hedefi temeline dayandırılarak
oluşturulan taslak protokolün temel hedefi, CO2 emisyonlarının 2005 yılına kadar
toplamda 1990 düzeyinin en az %20 altına indirilmesi ve diğer sera gazı
emisyonlarının kontrolü için de zaman takviminin oluşturulmasıdır (IISD, 1995d).
HGK’nın 10. dönem toplantısında bir sonuca ulaşmayan taslak protokol
hakkındaki görüşmeler, HGK’nın 11. dönem toplantısına ertelenmiştir. 11. HGK
dönem toplantısının gündeminin önemli bir kısmını AOSIS’in sunduğu taslak
protokol oluşturmuştur. Almanya ise bu taslak protokole bir takım öneriler
getirmiştir. Bu öneriler hedefler, politikalar, önlemler ve zaman takvimi ile ilgilidir.
Öneride net politik hedefler oluşturmak için CO2’nin yanında CH4 ve N2O
gibi diğer sera gazları için de azaltım hedefleri konulması, enerji etkinliğinin ve
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasının yaygınlaştırılması, var olan
ormanların geliştirilmesi, korunması ve sürdürülebilir yönetiminin sağlanması ve
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
85
yeniden ormanlaştırma çalışmalarının arttırılması gerektiği ifade edilmektedir (IISD,
1995d).
Ancak Almanya’nın teklifi sadece önlemler, politikalar ve zaman takvimi ile
sınırlı kalmamıştır. Ayrıca, sorunun çözümüne yönelik olarak sadece gelişmiş
ülkelerin değil, gelişmekte olan ülkelerin de sera gazı salınımlarında belirli azaltım
yükümlülüğü almaları gerektiğini belirtmiştir. Bu azaltım miktarının ise, gelişmekte
olan ülkeler arasındaki en gelişmiş ülkenin salınım miktarı üst seviye alınarak
belirlenmesini önermiştir (IISD, 1995d).
Almanya’nın bu teklifine gelişmekte olan ülkeler itiraz etmişler, sorunun
tarihsel gelişimine bakıldığında, birincil sorumluluğun gelişmiş ülkelerde olması
gerektiğini savunmuşlardır. Bunun üzerine söz alan gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan
ülkelerin salınımlarının gelecek yıllarda gelişmiş ülkeleri geçeceğini, sorunun
çözümü için tüm ülkelerin birlikte çaba harcamaları gerektiğini belirtmişlerdir.
Tartışmaların bir sonuca ulaşmaması, aksine görüşme sürecini geriletmesi
nedeniyle 11. HGK dönem başkanı, konuyla ilgili görüşmelerin 1.Taraflar
Konferansına ertelenmesine karar vermiştir.
İDÇS’nin imzaya açılmasından sonra gerçekleştirilen HGK dönem
toplantılarında, İDÇS yardımcı organlarının görevleri ve finansal mekanizma ile
AOSIS’in Sunduğu Taslak Protokol
Taslak protokolün 1. maddesinde protokolde geçen terimler tanımlanmakta, 2.
maddesinde genel yükümlülükler belirtilmektedir. 3. maddesinde protokolün temel hedef yılları
ve azaltım oranları yer almaktadır. Taslak protokolün 4. maddesi Taraflar Konferansına çeşitli
konularda öneriler verecek bir yardımcı organ oluşturmakta, 5. maddesi EK I taraflarının
aldıkları önlemlerde fayda maliyet analizi yapmalarını gerektiren yeni bir rapor gereksinimi
içermekte, 7. maddesi ise, gelişmekte olan ülkelere en iyi teknolojilerin transferinin adil ve iyi
koşullarda yapılması gerektiğini ifade etmektedir. Taslak protokolün 8. maddesi protokolün
uygulanmasının gözden geçirimi için Taraflar Konferansını kurmakta, 9. maddesi
anlaşmazlıkların çözümünün İDÇS’de belirtilen yöntemle yapılması gerektiğini belirtmekte,
10.maddesi ise protokolden ayrılma sürecinin sözleşmeden ayrılma süreci ile aynı şekilde
uygulanmasını gerektirmektedir (IISD, 1995d).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
86
ilgili konularda bazı ilerlemeler kaydedilebilmiş, Taraflar Konferansının prosedür
kuralları, daimi sekretaryanın kurulması ve ilgili düzenlemeleri, EK I ülkelerinin
ulusal bildirimlerinin gözden geçirilmesi, sera gazı salınım ölçümleri ve sinkler
tarafından uzaklaştırılan miktarların hesaplanmasında ise çok az bir gelişme
sağlanmıştır. İDÇS’nin uygulanması konusunda oldukça önemli olan ortak uygulama
için kriterlerin belirlenmesi ve yükümlülüklerin yeterliliği konusundaki görüşmelerde
odak noktasını oluşturan AOSIS’in taslak protokolü ve Almanya’nın teklifi
konularında ise anlaşmaya varılamamıştır.
Her şeye rağmen HGK’nın son 6 dönem toplantısı, İDÇS’nin güçlendirilmesi
ve işlevliği konusundaki zorlu sürecin başlatılmasında başarılı olmuştur. İDÇS’nin
yürürlüğe girmesinden çok kısa bir süre sonra, ülkelerin bir araya gelerek, sorunun
çözümüne yönelik olarak belirli sera gazı salınım hedeflerini verebilmeleri, İDÇS
yükümlülüklerinin amaca ulaşmada yeterli olmadığının kabul edilmesi oldukça
önemli bir gelişmedir.
Yine de İDÇS ile ilgili bir çok konunun HGK dönem toplantılarında
karalarlaştırılamaması ve bu kararların 1. Taraflar Konferansına ertelenmesi,
karaların alınmasında uygulanacak oy birliği ve prosedür kuralları bile henüz belli
olmayan Taraflar Konferansı sürecini zorlamıştır.
İDÇS hükümlerine göre, sözleşmenin yürürlüğe girmesinden bir yıl sonra, her
yıl yılda bir kere, sözleşmenin uygulanmasını hızlandırmak ve izlemek, ayrıca iklim
değişikliği sorununun en iyi nasıl ele alınabileceği konusunda karşılıklı görüşmelerde
bulunmak üzere, sözleşmeye taraf olan ve/veya taraf olma niyeti gösteren ülkeler
tarafından Taraflar Konferansı oluşturulmaktadır.
Sözleşmenin yürürlüğe girmesinin ardından ilki 28 Mart–7 Nisan 1995
tarihleri arasında olmak üzere, 2005 yılına kadar 10 adet Taraflar Konferansı
düzenlenmiştir. Sözleşmenin etkinliğinin arttırılmasını sağlayan bu 10 Taraflar
Konferansının tarihleri, gerçekleştirildikleri yerler, bu konferanslarda görüşülen
başlıca konular ve alınan önemli kararlar, bu çalışma kapsamında konferanslarda
alınan kararlarla oluşturulan Çizelge 4.18’de belirtilmiştir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
87
Çizelge 4.18. Taraflar Konferanslarının Tarihleri, Yerleri, Görüşülen Konular ve Alınan Kararlar
Taraflar Konferansları
Tarih ve Yer Görüşülen Konular ve Alınan Kararlar
Ortak uygulama kriterleri konusunda aşağıdaki kararlar alınmıştır. 1. Bu süreç pilot evre sürecinde başlatılmalı ve EK I ülkeleri dışındaki
tarafları, kendi istekleri üzerine içermelidir. 2. Ülkelerin ulusal çevre ve kalkınma öncelikleri ve stratejileri ile
bağdaşmalı, düşük maliyetli olmalı ve tüm sera gazları ile yutakları ve hazneleri içermelidir.
3. İklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmeye yönelik, ölçülebilir ve uzun süreli yararlar sağlamalıdır.
4. Bu etkinlikler sonucunda hiçbir ülke için kredi kazanımı olmamalıdır.
5. Finansmanı, EK II taraflarının, sözleşme kapsamındaki mali sorumluluklarından ayrı tutulmalıdır.
Taraflar Konferansı için prosedür kuralları konusunda anlaşma sağlanamamış, konunun görüşülmesi 2.Taraflar Konferansına ertelenmiştir. İDÇS yükümlülüklerinin yeterliliği konusunda AOSIS taslak protokolü ve Hindistan’ın sunduğu “Berlin Yaptırımı”’nın tartışılması sonucunda aşağıda belirtilen sonuçlar elde edilmiştir. — İDÇS’nin amacına ulaşmada EK I ülkelerinin yükümlülüklerinin yeterli olmadığına karar verilmiştir. — Bakanlar düzeyinde gerçekleştirilen toplantıda Berlin Yaptırımı benimsenmiştir. — Berlin Yaptırımı Çalışma Grubu (AGBM) oluşturulmuştur. Daimi sekretarya ile ilgili olarak yıllık bütçesi belirlenmiş ve yerinin Almanya’nın Bonn kenti olmasına karar verilmiştir. İDÇS hükümleri ile ilgili anlaşmazlıkların önlenmesi ve çözümü konusunda çalışacak, çoğunluğu hukukçulardan oluşan “Madde 13 Hakkında Çalışma Grubu (AG-13)” oluşturulmuştur. İDÇS yardımcı organlarının 1995 yılının Kasım ayında görevlerine başlamalarına karar verilmiştir.
1 28 Mart-7 Nisan 1995
Almanya-Bonn
Gelişmiş ülkelerin transfer edecekleri uygun teknolojilerle gelişmekte olan ülkelerin yerli kapasitelerinin geliştirilmesi kararı alınmıştır.
Taraflar Konferansı için prosedür kurallarının oluşturulması konusunda bir anlaşmaya varılamamış, konu 3. Taraflar Konferansına ertelenmiştir.
2 8-19 Temmuz 1996 İsviçre-Cenevre
Cenevre Deklarasyonu benimsenmiştir.
3 1-11 Aralık 1997 Japonya-Kyoto
Kyoto Protokolü oluşturulmuştur.
4 2-13 Kasım 1998 Arjantin-Buenos
Aires
Kyoto mekanizmaları, gelişmekte olan ülkelere finansal yardım ve teknoloji transferi, iklim değişikliğine karşı alınacak önlemlerin ekonomik uygulamaları, ortak uygulama, Kyoto Protokolü’nün Taraflar Konferansı için hazırlıklar konularında gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda Buenos Aires Eylem Planı kabul edilmiştir.
5 25 Ekim- 5 Kasım
1999 Almanya-Bonn
Buenos Aires Eylem Planındaki konular hakkında anlaşmaya varmak için görüşmeler yapılmıştır.
6 13-25 Kasım 2000
Almanya-Bonn
Buenos Aires Eylem Planındaki konular hakkında anlaşmaya varmak için son tarih olan bu konferansta, söz konusu konularla ilgili kararlar alınamamıştır.
6+ 16-27 Temmuz 2001
Almanya-Bonn Buenos Aires Eylem Planındaki konular hakkında kısmen de olsa anlaşmaya varılarak Bonn Anlaşmaları oluşturulmuştur.
7 29 Ekim-10 Kasım 2001 Fas-Marakeş
Bonn Anlaşmaları detaylandırılmış, böylece İDÇS ve Kyoto Protokolü’nün uygulanabilirliğini detaylandıran ve netleştiren Marakeş Anlaşmaları oluşturulmuştur.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
88
8 23 Ekim- 1 Kasım
2002 Hindistan- Yeni Delhi
İklim değişikliğinin etkilerine karşı adaptasyon seçeneklerinin geliştirilmesi ve etkilerin hafifletilmesi için önlemler ve yoksulluğun giderilmesi konuları odaklı Yeni Delhi Deklarasyonu benimsenmiştir.
9 1-12 Aralık 2003 İtalya-Milan
Yeni Delhi Deklarasyonu’nda belirtilen iklim değişikliği etkilerine karşı alınabilecek adaptasyon ve etki azaltma seçenekleri konusunda çalışmalara başlanmış, ayrıca Kyoto Protokolü’nün 2. yükümlülük dönemi için ülkelerin sera gazı salınım sınırlandırma veya azaltım hedeflerinin ne olacağı konusu görüşülmeye başlanmış, ancak bunun nasıl gerçekleştirileceği konusu 10. Taraflar Konferansında görüşülmek üzere ertelenmiştir.
10 6-18 Aralık 2004 Arjantin-Buenos
Aires
Kyoto Protokolü’nün 2. yükümlülük dönemi için ülkelerin sera gazı salınım sınırlandırma veya azaltım hedeflerinin ne olacağı ve bunun nasıl gerçekleştirileceği konusunda, 2005 yılında bir seminer düzenlenmesine ve bu seminerden elde edilen sonucun gelecek dönem yükümlülüklerin oluşturulmasında temel alınmasına karar verilmiştir.
11.İDÇS Taraflar
Konferansı ve 1. Kyoto Protokolü Taraflar
Konferansı
28 Kasım-9 Aralık 2005
Kanada-Montreal
HGK dönem toplantılarında, ortak uygulamanın bir pilot evre sürecinde
başlatılmasında fikir birliğine varan ülkeler, bu pilot evre süreci sonunda kredi
kazanımının olup olmayacağı konusunda anlaşamamışlardır (IISD, 1995e). Pilot evre
sürecinde kredi kazanımı isteyen gelişmiş ülkeler ve buna itiraz eden gelişmekte olan
ülkeler arasındaki tartışmalar, 1. Taraflar Konferansında alınan kararlarla sona
ermiştir.
1.Taraflar Konferansında ortak uygulama kriterlerinde sağlanan başarı,
Taraflar Konferansının prosedür kurallarının oluşturulmasında sağlanamamıştır.
Özellikle kararların alınmasında hangi oranda oy birliğinin kabul edilmesi konusunda
farklı fikirler olmuştur. OPEC ülkeleri, özellikle protokollerle ilgili alınacak
kararlarda oybirliği olması gerektiğini belirtmiş, buna karşılık AB ise, finansal
mekanizmalarla ilgili kararlarda oy birliliğinin gerekliliği konusunda ısrar etmiştir.
G-77 ülkeleri ise, kararların oy birliğiyle alınmasına çalışılması ancak bu
sağlanamazsa ¾ çoğunluğun kabulü olması gerektiğini belirtmiştir. Tartışmaların
sonuca ulaşamaması konunun bir sonraki Taraflar Konferansına ertelenmesine neden
olmuştur.
1. Taraflar Konferansındaki en önemli gelişme, İDÇS yükümlülüklerinin
yeterliliği konusunda kaydedilmiştir. Taraf ülkeler, İDÇS’nin amacına ulaşmada EK
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
89
I ülkelerinin yükümlülüklerinin yetersiz olduğunu kabul etmişlerdir. Ancak ülkeler,
yükümlülüklerin nasıl güçlendirilmesi gerektiği konusunda, gelişmiş ve gelişmekte
olan ülkeler olmak üzere ikiye ayrılmışlardır. Özellikle Almanya’nın gelişmekte olan
ülkeler için salınım sınırlandırma teklifinin gündeme gelmesi, tartışmaları
hararetlendirmiştir. OPEC ülkeleri Almanya’nın bu teklifini, sadece gelişmiş
ülkelerin ek bir yükümlülük almasıyla kabul edebileceklerini bildirmişler ve ayrıca
bir protokol oluşturulması için görüşmelere devam edilmesi ve bir sonuca ulaşılması
konusunda ısrar etmişlerdir. Gelişmekte olan ülkeler, kendileri için ek bir
yükümlülüğün gündeme geldiği her görüşmede belirttikleri gerekçeyi yineleyip,
sorunun oluşumundaki katkıları ve sorunun giderilmesinde gerekli olanaklara sahip
olmaları nedeniyle salınım azaltım yükümlülüğünün gelişmiş ülkelerde olması
gerektiğini belirtmişlerdir. Buna karşılık ABD ve Avustralya dahil OECD ülkeleri ise
yükümlülüklerin güçlendirilmesi konusunda sadece AOSIS’in teklifinin
değerlendirilmemesi gerektiğini belirtmişlerdir (IISD, 1995f).
1. Taraflar Konferansının en ilgi çekici kısımlarından biri de, Hindistan’ın G-
77’lerle birlikte, yükümlülüklerin yeterliliği konusunda hazırladıkları taslak karar
olmuştur. Önceleri “Yeşil Sayfa (Greenpaper)” daha sonraları ise Berlin Yaptırımı
olarak adlandırılan bu kararda, EK I ülkelerinin iklim değişikliğine karşı alacakları
önlemlerin ve hedeflerin 2000 yılı sonrası için de (örneğin 2005, 2010, 2020 yılları
için) belirlenmesi gerektiği belirtilmiş ve gelişmekte olan ülkeler için ek bir
yükümlülük getirilmemiştir (IISD, 1995f).
Yaşanan yoğun tartışmalar sonucunda 140’dan fazla ülke tarafından
imzalanan bu belge, 2000 yılından sonraki dönemlerde, belirli zaman dilimleri içinde
“sayısal sera gazı azaltım ve sınırlandırma” konusunda politika ve önlemleri
detaylandırmaya odaklı bir süreci başlatmıştır (Ulueren, 2001).
Berlin Yaptırımı’nın benimsenmesinden sonra, EK I ülkelerinin
yükümlülüklerinin güçlendirilmesi için görüşmelere başlayacak “Berlin Yaptırımı
Çalışma Grubu AGBM” oluşturulmuştur.
1. Taraflar Konferansı genel olarak değerlendirildiğinde, tam anlamıyla
konferans öncesi beklentileri karşılamasa da, çoğu konuda başarılı olduğu
söylenebilir. Konferansta 1. Taraflar Konferansı öncesi birçok belirsiz ve tartışmalı
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
90
konu hakkında kararlar alınabilmiştir. Konferans yönetim ve organizasyonel açıdan
değerlendirildiğinde ise birçok çevresel anlaşmanın Taraflar Konferansına oranla
başarılı geçmiştir.
2. Taraflar Konferansında ilk olarak 1996 yılında yayınlanan IPCC’nin 2.
değerlendirme raporu görüşülmüştür. Ancak görüşmeler, bu rapordaki bilimsel
bilgiler değil, bu bilgiler doğrultusunda izlenmesi gereken politik yolların
araştırılması ve hedeflerin oluşturulması şeklinde gerçekleştirilmiştir.
Konuyla ilgili olarak AB, ABD, Kanada, Arjantin, Kore, Kolombiya, Yeni
Zelanda, Bangladeş, Norveç, Fiji, Urugay, Japonya, İsviçre, Bulgaristan, Samoa gibi
birçok ülke, IPCC’nin 2. değerlendirme raporunu, iklim değişikliğiyle ilgili
ulaşılabilir en geniş kapsamlı bilimsel değerlendirme raporu olarak tanımladıklarını
ve acil önlemlerin alınması için temel olarak gördüklerini belirtmişlerdir (IISD,
1996).
Rusya Federasyonu bu görüşe katılmamış, IPCC’nin 2. değerlendirme
raporunun, insan aktivitelerinin iklim sistemine olan etkilerini tanımlamada başarısız
olduğunu belirtmiştir. Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, İran,
Venezüella, Nijerya ve Avustralya, IPCC 2. değerlendirme raporundaki eksikliler
nedeniyle politik düzeyde öneriler vermenin erken olduğunu düşündüklerini ifade
etmişlerdir. Hindistan ise, doğal iklim değişikliği ile insan aktivitelerinden
kaynaklanan iklim değişikliğinin daha detaylı çalışılması gerektiğini bildirmiştir
(IISD, 1996).
2. Taraflar Konferansındaki bir diğer önemli gelişme, Taraflar Konferansının
bakanlar seviyesinde, iklim değişikliğinden doğacak tehlikeyi zamanında önlemek
için yasal bağlayıcılığı olmayan ve ülkelerin çoğunluğu tarafından desteklenen bir
deklarasyon yayınlanması olmuştur. Cenevre Deklarasyonu adı verilen bu belge
aşağıda özetlenen 11 maddeden oluşmaktadır (Marın ve Yıldırım, 2004):
1. Tüm taraflar sözleşmenin 2., 3.1 ve 3.3. maddelerinin uygulanmasında
üzerlerine düşen görevleri yerine getireceklerdir.
2. Toplantıda, 2000 bilim adamı tarafından hazırlanan ve 120’den fazla ülke
tarafından kabul edilen IPCC’nin 2. değerlendirme raporunun, iklim
değişikliğinin ve olumsuz sonuçlarının tanıtılması ve alınacak önlemlerin
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
91
belirlenmesi konusunda en kapsamlı ve önemli çalışma olduğu bildirilmiştir.
Bu nedenle bu rapor özellikle EK II ülkelerinin alacağı önlemler için bilimsel
bir temel oluşturmaktadır. Rapordaki en çarpıcı sonuç, iklim değişikliği ile
ilgili yeni politikalara geliştirilmez ve önlemler alınmazsa, 2100 yılında 1990
yılına göre genelde hava sıcaklığı ortalama 20C artacak ve buna bağlı olarak
deniz seviyesi de ortalama 50 cm yükselecektir. Bu olumsuz gelişmeden de
en çok gelişmekte olan ülkeler ile küçük ada ülkeleri etkileneceklerdir.
3. Toplantıda, artan sera gazı emisyonlarına bağlı olarak sıcaklığın artması ile
iklim sisteminde tehlikeli değişikliklerin olabileceği vurgulanmıştır.
4. İklim değişikliğinin başta kuraklık, çölleşme ve deniz seviyesinin yükselmesi
gibi, gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkilerinin bilimsel olarak
belirlenmesi IPCC’nin çalışmalarını devam ettirmesine bağlıdır.
5. Sözleşmenin başarısı, öncü rolü oynayan EK I ülkelerinin sözleşmedeki
sorumluluklarını yerine getirmelerine bağlıdır.
6. EK I ülkeleri iklim değişikliğini azaltmak için sorumluluklarını yerine
getirmeyi amaçlamaktadırlar. Bu ülkeler ayrıca sera gazı emisyonlarını 2000
yılında 1990 yılı seviyesine indirmeyi de benimsemişlerdir.
7. AGBM’nin yaptığı çalışmalar tanınarak, diğer ülkelerin getirdiği veya
getireceği önerilerin önemli olduğu bildirilmiştir ve getirmeleri istenmiştir.
8. İçeriği Berlin Yaptırımı’nda belirlendiği gibi, yasal bağlayıcılığı olan bir
protokolün hazırlanması ve sorumlulukların ona göre yerine getirilmesi
istenmiştir.
9. Sözleşmeyi uygulamak için gelişmekte olan ülkelerin yaptığı çalışmalar
kabul edilerek, 1997 yılı içerisinde artık ilk ulusal raporlarını Taraflar
Konferansında kabul edilen yönetmeliğe göre hazırlamaları istenmiş ve
GEF’in bu ülkelere düzenli ve zamanında yardım yapması benimsenmiştir.
10. Gelişmekte olan ülkelerin sözleşmeyi uygulamadaki başarı dereceleri, EK II
ülkelerinin sorumluluklarını öncelikle eksiksiz olarak yerine getirmelerine
bağlıdır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
92
11. Toplantının gerçekleşmesinde katkısı olan İsviçre Hükümeti’ne teşekkür
edilerek, 3. Taraflar Konferansının 1997 yılında Japonya’nın Kyoto kentinde
yapılacağı belirtilmiştir.
2. Taraflar Konferansında, sürecin başından beri gelişmiş ülkelerin
yükümlülüklerinin güçlendirilmesi konusunda olumsuz tepkiler veren ABD, yasal
bağlayıcılığı olan bir protokol veya yasal bir düzenlemeyi destekleyeceğini
belirtmiştir. Ayrıca ABD, sorunun çözümlenmesi ve İDÇS’nin amacına ulaşması
için tüm gelişmiş ülkeleri benzer bir tavır sergilemeye çağırmıştır (IISD, 1996).
2. Taraflar Konferansı, ABD’nin tavrı ve yayınlanan Cenevre Deklarasyonu
göz önüne alınarak değerlendirildiğinde, 1. Taraflar Konferansına oranla oldukça
başarılı geçmiştir. Ancak Taraflar Konferanslarında ilerleme kaydedilebilmesi için
oldukça önemli olan prosedür kararlarının benimsenememesi, özellikle kararların
alınmasında oy birliğinin nasıl sağlanacağı konusunun netleştirilememesi, bundan
sonraki Taraflar Konferanslarının ilerlemesini etkilemiştir.
3. Taraflar Konferansından bir protokol veya yasal bir düzenlemenin
tamamlanmasının beklenmesi, bu Taraflar Konferansının diğer Taraflar
Konferanslarına göre fazla katılımla gerçekleştirilmesini sağlamıştır. 3.Taraflar
Konferansının genel gündemini oluşturan bu konu, 1. Taraflar Konferansında
oluşturulan ve Şekil 4.10’da toplantı tarihleri, gerçekleştirildiği yerler ve görüşülen
konuları verilen Berlin Yaptırımı Çalışma Grubu’nun (AGBM) 8 toplantısı
sonucunda gerçekleştirilebilmiştir.
Kyoto Protokolü’nün Hazırlanması
AGBM’nin ilk toplantısı AGBM’nin işlevinin ve çalışma alanının
belirlenmesi konusundaki tartışmalarla geçmiştir. Bazı ülkeler AGBM’nin tam
anlamıyla örgütsel bir yapıda olduğunu düşünürken; bazıları BM’nin belirttiği gibi,
EK I ülkelerinin yükümlülüklerinin güçlendirilmesi amacıyla belirli somut hedeflerle
ilgili araştırmalar yapması gerektiğini belirtmişlerdir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
93
Şekil 4.10. Kyoto Protokolü’nün Oluşum Sürecinde AGBM’nin Toplantı Tarihleri ve
Yerleri
AGBM-1 21-25 Ağustos 1995 Cenevre
AGBM-2 30 Ekim- 3 Kasım 1995
Cenevre
- AGBM’nin çalışma alanı ve işlevi - Taraflar tarafından sunulan önerilerin analiz ve değerlendirme yöntemleri konuları görüşülmüş; AGBM’nin EK I ülkelerinin yükümlülüklerini güçlendirmek için yasal bağlayıcılığı olan bir protokol veya yasal bir düzenleme için çalışmasına karar verilmiş, ülkeler tarafından yapılan önerilerin analiz ve değerlendirmesinin bir arada yapılmasına karar verilmiştir.
AGBM-3 5-8 Mart 1996
Cenevre
AGBM-4 8-19 Temmuz 1996 Cenevre
AGBM-6 3-7 Mart 1997
Cenevre
AGBM-5 9-18 Aralık 1996
Cenevre
AGBM-8 22-31 Ekim 1997
Bonn
AGBM-7 28 Temmuz- 1 Ağustos 1997
Bonn
3. Taraflar Konferansı
1-11 Aralık 1997 Kyoto
Kyoto Protokolü’nün Hazırlanma Süreci (AGBM Toplantıları)
- AGBM’nin çalışma alanı ve işlevi - Taraflar tarafından sunulan önerilerin analiz ve değerlendirme yöntemleri konuları görüşülmüş ancak karar alınamamış, konunun tartışılması bir sonraki AGBM toplantısına ertelenmiştir.
- Ülkeler tarafından sunulan protokol veya yasal düzenleme önerilerinin analizleri yapılmıştır.
- Var olan önerilerle ilgili analizler tamamlanmış ve tartışmaya açılmıştır.
- 14 ülke veya ülke grubundan gelen yeni öneriler analiz edilmiş ve görüşülmüştür.
- Bu toplantıya kadar gelen teklifler arasından eleme yapılmaya başlanmıştır.
- Ülkeler tarafından sunulan öneriler artmış, bu önerilerin analizleri yapılmıştır.
- En son değerlendirmeler de tamamlanıp, 3. Taraflar Konferansında görüşülmek üzere bir taslak oluşturulmuştur.
- Komitelerin Bütünü kapsamında oluşturulan aşağıda belirtilen alt grupların çalışmaları sonucunda Kyoto Protokolü oluşturulmuştur. 1. Niceliksel Emisyon Seviyelerinin Azaltılması Grubu 2. Kurumlar ve Mekanizmalar 3. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 4.1. Maddesinin Uygulanması
Grubu 4. Emisyon tutucu Ortamlar (Sinkler) Danışma Grubu
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
94
AGBM’nin ilk toplantısının gündeminde bulunan bir diğer konu da, Çizelge
4.19’da belirtilen, ülkeler tarafından EK I ülkelerinin yükümlülüklerinin
güçlendirilmesi ile ilgili olarak sunulan yasal düzenleme veya protokol taslaklarının
analiz ve değerlendirmelerinin nasıl gerçekleştirileceğidir.
Çizelge 4.19. Kyoto Protokolü’nün Hazırlanması Sürecinde Tarafların Önerdiği Emisyon Azaltım Hedefleri (Grubb ve ark, 2001)
Ülke/Grup 1990 yılı temel alınarak emisyon azatlım
hedefleri Hedef Yıl
AOSIS %20 2005 %10 2005
Avusturya, Almanya %15-%20 2010
Belçika %10-%20 2010 %20 2005
Danimarka %50 2030
İsviçre %10 2010 İngiltere %5-%10 2010
1990 yılı seviyesi 2000 %10 2005 %15 2010
Zaire
%20 2020 Hollanda %1-%2 Her yıl için Fransa Sera gazı başına %7-%10 2000-2010
%15 2010 Avrupa Birliği
%20 2020
Konu ile ilgili olarak bazı gelişmiş ülkeler, analizlerin daha uzun ve daha
tekrarlı incelendiği bir evrede yapılmasını tercih ettiklerini bildirmişler ve
değerlendirme sürecinin, analiz aşamasının ardından yapılmasını önermişlerdir. Bazı
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ise bu önerinin gerçekleştirilmesinin görüşmeleri
uzatacağını, EK I taraflarının yükümlülüklerinin güçlendirilmesinin daha fazla
ertelenmesinin, sözleşmenin ilerlemesini önleyeceğini belirtmişlerdir. Bu bağlamda
da konuyla ilgili olarak, analiz ve değerlendirmenin var olan ve ulaşılabilen bilgilerle
bir arada yapılması gerektiğini ifade etmişlerdir. Sonuç olarak konuyla ilgili bir
anlaşmaya varılamamış ve karar 2. AGBM toplantısına ertelenmiştir.
1.AGBM toplantısıyla bu süreç ne aksamış ne de hızlanmıştır. Toplantı
sonunda birçok konuda karar alınamamış olsa da, böyle bir sürece adım atılıp,
görüşmelere başlanabilmesi bile önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
95
AGBM’nin 2. toplantısında görüşülen ilk konu, AGBM’nin çalışma alanı ve
işlevselliği ile ilgili olmuştur. Bu toplantıda, AGBM’nin, EK I ülkelerinin
yükümlülüklerinin güçlendirilmesi için gerekli çalışmaları yapmasına ve bu
çalışmaların sonucunda da yasal bağlayıcılığı olan bir protokol çıktısı elde
edilmesine karar verilmiştir. Analiz ve değerlendirme konusunda ise, 1. AGBM
toplantısında gelişmekte olan ülkeler tarafından sunulan analiz ve değerlendirmenin
var olan ve ulaşılabilen bilgilerle bir arada yapılması önerisi kabul edilmiştir (IISD,
1997a).
EK I tarafları için yeni yükümlülükler konusunda iki yeni yaklaşımla
görüşmeler devam etmiştir. Bu yaklaşımlardan ilki, AB tarafından, sözleşmenin 3
EK’inde bulunan ülkeler için politika ve önlemler içeren bir yaklaşım, diğeri ise
ABD tarafından sunulan, oluşturulacak ülke grupları için toplam hedeflerin
belirlenmesi yaklaşımıdır (IISD, 1997a).
AB’nin teklifi, EK I tarafları için emisyon azaltım yükümlülüklerini içeren
taslak bir protokol niteliğindedir. Bu taslak protokol, tüm taraflar için belirli
yükümlülükler içermekte ve EK I dışı taraflar için gönüllü emisyon azaltım hedefleri
belirlemektedir. Ayrıca taslak protokolde daha sonraları arttırılabilecek ve
çıkarılabilecek özel politika ve önlemlerin listesini içeren ekler de bulunmaktadır.
Tüm bunların dışında, bağlayıcı ve bağlayıcı olmayan önlemlerin birleştirilmesi
gerektiğini belirtmekte ve bunun nasıl gerçekleştirilebileceği hakkında öneriler de
sunmaktadır. AB’nin taslak protokolünün özünü oluşturan yükümlülükler bölümü,
emisyon azaltım ve sınırlama hedefleri içermesine rağmen, bu hedeflerin nasıl
yapılandırılacağı hakkında özel bir teklif sunmamaktadır (IISD, 1997a).
ABD’nin yorumları ise nicel yükümlülükler üzerinde yoğunlaşmıştır. ABD,
bağlayıcı olmayan hedeflerin geliştirilmesini önermekte ve azaltım hedeflerinin
değerlendirilmesinin toplu olarak yapılmasını istemektedir. Bu değerlendirmelerin
ise belirli bir yıla göre yapılmasından çok, ülkeler için ortalama hedeflerin
belirlenmesi şeklinde gerçekleştirilmesini teklif etmektedir. ABD’nin ısrarla üzerinde
durduğu bir diğer önemli konu ise, tarafların aralarında yükümlülükleri
paylaşabilmesinin mümkün olması gerektiğidir. ABD, bu paylaşımın olması
gerektiği konusunda oldukça ısrarlı davranmıştır (IISD, 1997a).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
96
İsviçre, Rusya, Norveç, Japonya, Polonya, Kanada ve Avustralya, AB’nin
önerisini çeşitli açılardan desteklemişlerdir. İsviçre, farklı hedeflerin farklı
kategoriler için tasarlanmasını ve ülkelerin bölgesel olarak ayrılarak,
yükümlülüklerin bu bölgelere göre belirlenmesini önermiştir. Rusya ise, ülkeleri
bölgesel veya sosyo-ekonomik kategorilere göre bölmeyi önermiş ve olası her bölge
için ayrı bir protokol oluşturulmasını teklif etmiştir (IISD, 1997a).
AOSIS, kendi taslak protokolünde belirttiği hedefler konusunda ısrarlı
davranmıştır. Buna ek olarak AGBM’nin 2. dönem toplantısında, EK I taraf
ülkelerine, almaları gereken uygun önlemleri önerecek bir tavsiye yardımcı organın
kurulmasını da teklif etmiştir (IISD, 1997a).
Bundan sonra gerçekleştirilen diğer AGBM toplantılarında, ülkeler tarafından
sunulan protokol önerileri görüşülmüştür. Her AGBM toplantısında sayıları giderek
artan bu öneriler değerlendirilerek, tartışmaya açılmıştır.
8. AGBM toplantısının başlangıcında Washington’dan ABD Başkanı Bill
Clinton’un gelişmekte olan ülkelerin sürece mantıklı katılımını istemesi, görüşmeleri
gelinilen noktadan 1995 yılına geri götürmüştür. Clinton’un bu açıklamasının
ardından, her fırsatta yeni ve ek yükümlülükler almayacaklarını belirten gelişmekte
olan ülkeler ve gelişmiş ülkeler arasında yeniden tartışmalar başlamıştır. Ancak
AGBM başkanının duruma müdahale etmesi üzerine tartışmalar yatıştırılmış ve
tekrar AGBM’nin asıl toplanma amacına odaklanılmıştır (IISD, 1997b).
AGBM gerçekleştirdiği 8 oturum sonunda bir anlaşma taslağı oluşturmuş ve
son görüşmeler için 3. Taraflar Konferansında metne dönüştürülmüştür. Bu taslak
protokol metni hakkında çalışmaların gerçekleştirilmesi için aşağıda belirtilen alt
çalışma gruplarından oluşan Komitelerin Bütünü oluşturulmuştur (IISD, 1997a).
1. Niceliksel Emisyon Seviyelerinin Azaltılması Grubu (Başkan: Estrada): Grup,
emisyonların indirim oranlarını, emisyon bütçeleri, farklılaştırılmış
sorumluluklar, emisyon tutucu ortamlar (sinkler) üzerinde çalışmalar yapmıştır
2. Kurumlar ve Mekanizmalar Grubu (Başkan: Shibata-Japonya): Taraflar
Konferansı, protokolün yürürlüğe girişi, protokole uyum sağlanması konuları
üzerinde yoğunlaşmıştır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
97
3. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 4.1. Maddesinin Uygulanması Grubu
(Başkan: Ashe Antigua ve Barbuda, Skjellen-İveç): Önlemlerin uygulanması,
ulusal ve bölgesel programlar, teknoloji transferi, finansal kaynaklar konuları
üzerinde (Protokolün 12. ve 13. maddeleri) çalışmışlardır.
4. Emisyon Tutucu Ortamlar (Sinkler) Danışma Grubu (Başkan: La Vina-Filipinler):
Emisyon tutucu ortamların emisyon azaltma programları kapsamında nasıl ele
alınması gerektiği konusunda çalışmalar yapmıştır.
Söz konusu alt grupların kapalı oturumlarda gerçekleştirdikleri toplantıların
sonuçları, Komitelerin Bütünü toplantılarında grup temsilcileri tarafından
özetlenmiştir. Çalışma grupları tarafından alınan kararlar hakkında gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkeler arasında yoğun tartışmalar yaşanmıştır. Bu tartışmaların
temelini, başta ABD olmak üzere bazı gelişmiş ülkelerin Kyoto mekanizmalarını
sınırsız kullanma isteği oluşturmaktadır. AB ve gelişmekte olan ülkeler, ABD ve
gelişmiş ülkelerin bu isteğine karşı çıkmışlar, sorunun çözümü için ulusal çabaların
gerekliliğini vurgulayarak, Kyoto mekanizmalarının kullanımında bir sınırlama
olması gerektiğini belirtmişlerdir. ABD ve bazı gelişmiş ülkeler ise, sorunun çözümü
için sera gazı salınımlarının azaltılması gerektiği, bunun hangi ülkede ve nasıl
gerçekleştirildiğinin bir önemi olmadığını, önemli olanın atmosferde sera gazı
konsantrasyonlarının azaltılması olduğunu savunmuşlardır. Her iki tarafın da geri
adım atmadığı tartışmalar, 10 Aralık 1997 günü sabahına kadar sürmüş, ancak bir
sonuca ulaşılamamıştır. Taslak Kyoto Protokolü üzerinde taraf ülkeler 11 Aralık
sabahı yapılan oturumlarda uzlaşmaya vararak, protokolün imzaya açılmasını
sağlamışlardır (IISD, 1997a).
3. Taraflar Konferansı gündemini oluşturan Kyoto Protokolü’nün emisyon
azaltım hedefleri, IPCC’nin gerçekleştirdiği bilimsel ve teknik değerlendirmelerin
oldukça altında kalmıştır. Bu nedenle birçok gelişmekte olan ülke tarafından, iklim
değişikliği ile mücadelede beklentileri karşılamada yetersiz olarak yorumlanmıştır.
Ancak, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında yaşanan tartışmalar
arasında, ülkelere emisyon azaltım hedefi kabul ettirmek bile oldukça önemli bir
başarıdır. Ayrıca Kyoto Protokolü belirli zaman dilimleri için azaltım hedefleri
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
98
belirlemektedir. Bu nedenle Kyoto Protokolü bir başarısızlık veya beklentilerin
altında değil, sorunla mücadelede belki küçük ancak oldukça önemli bir adımdır.
3. Taraflar Konferansından sonra gerçekleştirilen Taraflar Konferanslarında
genel olarak Kyoto Protokolü ve İDÇS’nin uygulanabilirliği konuları görüşülmüştür.
Bu amaç doğrultusunda 4. Taraflar Konferansında görüşülen Kyoto mekanizmaları,
gelişmekte olan ülkelere ekonomik yardım ve teknoloji transferi, iklim değişikliğine
karşı alınacak önlemlerin ekonomik boyutu, ortak uygulama ve Kyoto Protokolü’nün
Taraflar Konferansı hazırlıkları konularında yoğun tartışmalar yaşanmış ve
konferansın son gününe kadar hiçbir ilerleme kaydedilememiştir.
Yoğun süren tartışmalar sonucunda, konferansın son gecesi, Çin Hindistan,
Suudi Arabistan, Kuveyt, Venezüella ve Nijerya’dan oluşan bir grup gelişmekte olan
ülke, sabaha karşı görüşmeleri terk etmişlerdir. Bu grup dışarıda, AOSIS ve Arjantin
delegeleri ile İDÇS’nin çökme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu düşünen bir grup
gelişmekte olan ülke tarafından durdurulup, görüşmelerdeki yerlerini almaları
konusunda ikna edilmişlerdir. Böylece görüşmeler devam etmiştir (IISD, 1998).
Konferansın son gününe kadar bir ilerleme kaydedilemeyen 4. Taraflar
Konferansının temel sonucu, bakanlar seviyesindeki görüşmelerin son günü sırasında
kapalı kapılar ardında şekillenmiştir. Bu seviyede gerçekleştirilen görüşmelerde,
tartışılan konular hakkında kararların alınamadığı, bu nedenle bu konular hakkında
bir çalışma programı oluşturup, en fazla 2 yıl içinde söz konusu konuların çözüme
kavuşturulması kararı alınmıştır. Bu kararın sonucu olarak da, anlaşma
sağlanabilmesi için son tarih belirleyen “Buenos Aires Eylem Planı”
oluşturulmuştur.
Konferansta Buenos Aires Eylem Planının benimsenmesinden başka, Arjantin
ve Kazakistan gönüllü olarak, sera gazı salınımlarını sınırlandıran yasal bir hedef
belirleyeceklerini açıklamışlardır. Arjantin ve Kazakistan, yasal bağlayıcılığı olan bir
salınım sınırlandırma hedefi alarak, uluslararası emisyon ticareti sistemine dahil
olmayı ve böylece ekonomik ve çevresel faydalardan yararlanmayı istemişlerdir.
Konferansta geçekleşen bir diğer olay da, başta Hindistan ve Çin olmak üzere
gelişmekte olan ülkelerin emisyonlarında kısıtlamaya gitmemeleri durumunda
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
99
protokolü imzalamayacağını belirten ABD, konferansın 2. haftasında bu kararından
vazgeçerek, 60. ülke olarak protokolü imzalamıştır (IISD, 1998).
Sorunun bilimsel, ekonomik ve politik karmaşıklığı göz önüne alındığında,
iklim değişikliği ile mücadelede belirlenen politik konularda karara varılması için bir
son tarih belirlemek küçük bir adım değildir. Bununla beraber, 4. Taraflar Konferansı
bir başarı olarak da değerlendirilemez. Üstelik 4. Taraflar Konferansına kadar geçen
sürede sağlanan ilerlemenin özellikle zor bir süreçle oluşturulan Kyoto Protokolü
sonrasında duraklaması, konunun gelişimini takip edenleri umutsuzluğa da
düşürmüştür. Bundan sonra gerçekleştirilecek Taraflar Konferanslarında ancak
Buenos Aires Eylem Planının geliştirilmesi, 4. Taraflar Konferansını başarısız
olmaktan kurtarabilecektir.
Ülkeler, gerçekleştirdikleri 5. ve 6. Taraflar Konferanslarında, Buenos Aires
Eylem Planı kapsamındaki konularda anlaşabilmek için yoğun çabalar harcamıştır.
Buenos Aires Eylem Planı için son tarih olan 6. Taraflar Konferansında ABD’nin
emisyon azaltım hedefine ulaşmak için Kyoto mekanizmalarını sınırsız kullanma
talebinde ısrar etmesi, buna karşılık AB’nin ve gelişmekte olan ülkelerin buna karşı
çıkmaları, görüşmeleri çıkmaza sokmuştur (IISD, 2000).
Tartışmalar bir çıkmaz içinde devam ederken, ABD başkanı Bush, küresel
iklim değişikliği ile mücadelede, yükümlülüklerin sadece gelişmiş ülkelere verildiği
ancak başta Çin ve Hindistan olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin gelecek yıllarda
sera gazı salınımlarında gelişmiş ülkeleri geçeceği, bu nedenle bu ülkelerin de söz
konusu yükümlülüklere ortak edilmesi gerektiği, ancak gelişmekte olan ülkelerin
sorunun çözümüne yönelik salınım sınırlandırma girişiminde bile bulunmadığı,
bunun hem adil olmadığı hem de ekonomilerini etkilediği gerekçesiyle, ABD’nin
Kyoto Protokolü sürecinden çekildiğini açıklamıştır (IISD, 2001).
Sera gazı salınımlarında en fazla paya sahip ülkeler arasında yer alan
ABD’nin sorunun oluşumundaki büyük payına rağmen, çözümü için bir çaba
göstermemesi taraf ülkelerin ve kamuoyunun tepkisine neden olmuştur. Ancak
bununla birlikte protokolün yürürlüğe girebilme şansının düşmesi nedeniyle de
endişelerin artmasına neden olmuştur.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
100
ABD’nin Kyoto Protokolü sürecinden çekilmesinden sonra 2001 yılının
Temmuz ayında, 6. Taraflar Konferansında istenilen kararların alınamaması
nedeniyle bu konferansın devamı niteliğinde tekrar toplanan ülkeler, karşılıklı
tavizler vererek, Buenos Aires Eylem Planındaki konular hakkında kısmen de olsa
kararlar alarak, Bonn Anlaşmasını oluşturmuşlardır (Türkeş, 2001a).
6. Taraflar Konferansının ek toplantısı, 5. ve 6. Taraflar Konferanslarının
başarısızlığını kısmen de olsa toparlamıştır. Ancak yine de Bonn Anlaşmaları
ülkelerin istediği şekilde detaylandırılamamıştır. Bu nedenle çalışmalara devam
edilmesi gerektiği konusunda fikir birliğine varan ülkeler, 2001 yılında
gerçekleştirilen 7. Taraflar Konferansında, Bonn Anlaşmalarından yola çıkarak,
Kyoto Protokolü ve İDÇS için kapsamlı ve ayrıntılı kurallar oluşturmuşlar ve
anlaşmaya Marakeş Anlaşmaları adını vermişlerdir.
İDÇS ve Kyoto Protokolü’nün etkin uygulanması konusunda bir dönüm
noktası oluşturan Marakeş Anlaşmaları ile ülkeler, İDÇS ve Kyoto Protokolü
sürecine daha olumlu ve iyimser bakmaya başlamışlardır. Bundan sonraki temel
hedef ise, Kyoto Protokolü’nün bir an önce yürürlüğe girmesinin sağlanması ve
ülkelerin sera gazı salınım sınırlandırmalarının yasallık kazanmasının sağlanmasıdır.
8. Taraflar Konferansında bu amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilen
çalışmaların en önemli sonucunu Yeni Delhi Deklarasyonu’nun benimsenmesi
oluşturmuştur. İklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma ile ilgili Yeni Delhi
Deklarasyonu, İDÇS’nin temel hedefini hatırlatarak, gelişmekte olan ülkelerin
önceliklerinin göz önüne alınmasını ve bu doğrultuda, kalkınmanın sağlanması ve
yoksulluğun ortadan kaldırılmasını hedeflemektedir. Deklarasyon ayrıca, iklim
değişikliği etkilerine karşı hem adaptasyon hem de etkilerin hafifletilmesi
gereksinimini belirterek, en az gelişmiş ülkelerin, küçük ada devletlerinin ve Afrika
gibi gelişmekte olan ülkelerin, iklim değişikliğinin etkilerinden en çok etkilenecek
olan ülkeler olduklarını belirtmektedir (IISD, 2002).
Deklarasyon ayrıca Kyoto Protokolü’ne taraf olan ülkeleri, diğer ülkelerin
Kyoto Protokolü’nü onaylaması için çaba göstermeye çağırmakta ve her ülkenin
kendi ulusal koşulları dahilinde, kendi ulusal sürdürülebilir kalkınma stratejilerini,
iklim değişikliğinin etkilerine karşı alınacak olan hafifletme ve adaptasyon
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
101
seçeneklerinin bütünleştirmesini ve İDÇS’nin ortak fakat farklılaştırılmış ilkesi
doğrultusunda, yükümlülüklerini gerçekleştirmeleri için gerekli politika ve önlemleri
belirlemelerini istemektedir (IISD, 2002).
Deklarasyon, gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere yapacakları yeni
teknolojilere yatırımların artırılmasını ve bu yatırımların dağılımının adil bir şekilde
gerçekleştirilmesini istemekte ve küresel düzeyde yenilenebilir enerji kaynaklarının
kullanımının yaygınlaştırılması gerekliliğini belirtmektedir. Bununla birlikte
deklarasyon, İDÇS kapsamında EK I ülkelerinin yükümlülüklerini gerçekleştirmesi
ve sorunun çözümüne yönelik olarak gelişmekte olan ülkelerin gereksinim
duydukları ekonomik kaynakları, teknoloji transferini ve kapasite geliştirme
çalışmalarını gerçekleştirmelerini istemektedir (IISD, 2002).
Konferansın bakanlar seviyesinde oluşturulan Yeni Delhi Deklarasyonu’nun
benimsenmesi kolay olmamıştır. Resmi olmayan ortamlarda gerçekleştirilen
tartışmalarda, Yeni Delhi Deklarasyonu’nun odak noktasının ne olacağı konusunda
ülkeler tarafından farklı görüşler ortaya atılmıştır. Birçok ülke deklarasyonun odak
noktasının iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma konusunda olması gerektiğini
belirtmiştir. Bunun dışında bazı ülkeler, Kyoto Protokolü’nün yürürlüğe girmesi ile
adaptasyon seçeneklerinin belirlenmesi ve yoksulluğun giderilmesi konularında
yoğunlaşmışlardır. Diğer bazı ülkeler ise deklarasyonun sadece adaptasyon
seçenekleri ve etkilerin azaltımı konularında odaklanması gerektiğini belirmişlerdir
(IISD, 2002).
Oldukça ilginç ve diğer konulardan farklı bir yaklaşım sergileyen EK I taraf
ülkeleri ise, deklarasyonun Kyoto Protokolü’nün bir sonraki yükümlülük dönemi için
ülkelerin sera gazı salınım sınırlandırması konusunda odaklanmasını ve bu
yükümlülüklerin bir sonraki dönem için küresel olarak genişletilmesini ve
derinleştirilmesini önermişlerdir. İDÇS’nin ortak fakat farklılaştırılmış ilkesini
vurgulayan birçok gelişmekte olan ülke delegeleri, EK I taraflarının sorunun
çözümüne yönelik atılacak adımlarda lider olmasını ve gelişmekte olan ülkelere yeni
yükümlülükler sürecine karşı olduklarını belirtmişlerdir (IISD, 2002).
Tartışmalar sonucunda, özellikle gelişmekte olan ülkelerin önerilerinin
derlendiği taslak Yeni Delhi Deklarasyonu, 1 Kasım Cuma günü kabul edilmiştir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
102
Deklarasyon hakkında görüşleri değerlendirildiğinde ülkeler yine ikiye ayrılmıştır.
Gelişmekte olan ülkelerin çoğu, Yeni Delhi Deklarasyonu’nu kuzey ve güney
arasıdaki uçurumu kapatmada önemli bir adım olarak değerlendirirken, gelişmiş
ülkeler, Kyoto Protokolü’nün bir sonraki yükümlülük dönemi için hiçbir karar
alınmaması nedeniyle deklarasyonu beklentilerin altında kaldığı şeklinde
değerlendirmiştir.
Bundan sonra gerçekleştirilen 9. Taraflar Konferansı, Yeni Delhi
Deklarasyonu’nun uygulanması amacıyla genel olarak sürdürülebilir kalkınma ve
iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması ve adaptasyon seçeneklerinin belirlenmesi
üzerinde yoğunlaşmıştır. Ayrıca konferansta Kyoto Protokolü’nün yürürlüğe
girebilmesi için Rusya, protokolü imzalamaya çağrılmıştır (IISD, 2004). Bunun
dışında Kyoto mekanizmalarının uygulanmasının etkinleştirilmesi çalışmalarının
devam edildiği konferansın temel konusunu, Kyoto Protokolü’nün bir sonraki
yükümlülük döneminin görüşülmesi oluşturmuştur. Ancak konuyla ilgili kararın
alınamaması, konunun bir sonraki Taraflar Konferansına ertelenmesi ile
sonuçlanmıştır. 10. Taraflar Konferansının temel konusunu oluşturan bu konu
hakkında ülkeler, yükümlülüklerin nasıl oluşturulacağı konusunda bir çıkmaza
girmişlerdir. Bazı ülkeler konuyla ilgili bir seminer düzenlenmesini ve bu seminerde
alınan sonucun konu için temel oluşturmasını önermiş, diğer bazı ülkeler ise bu
konunun hep beraber tartışılmasının görüşmeleri yavaşlatacağını bildirmiştir.
Gerçekleştirilen yoğun tartışmalar sonucunda, 2005 yılı içerisinde bir seminer
düzenlenmesine ve bu seminerin Kyoto Protokolü’nün bir sonraki yükümlülük
dönemi için ülke hedeflerinin belirlenmesinde temel oluşturulmasına karar
verilmiştir.
Kyoto Protokolü’nün 2005 yılında yürürlüğe girmesiyle, bir sonraki sözleşme
Taraflar Konferansında ayrıca Kyoto Protokolü’nün de Taraflar Konferansı
gerçekleştirilecektir. Kanada’nın ev sahipliği yapacağı 11. sözleşme Taraflar
Konferansı ve 1. Kyoto Protokolü Taraflar Konferansı, 28 Kasım-9 Aralık 2005
tarihleri arasında gerçekleştirilecektir. Bu konferansın temel konusunu, 2005 yılı
Mayıs ayında, Kyoto Protokolü’nün 2. yükümlülük dönemi hazırlıkları için
düzenlenen seminerin sonuçları oluşturacaktır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
103
4.2.3. Marakeş Anlaşmalarında Alınan Kararlarla İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi
İDÇS, 3-14 Haziran 1992 tarihleri arasında Brezilya’nın Rio de Janerio
kentinde düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda imzaya açılmıştır.
İDÇS, 50. ülkenin onayından 90 gün sonra, 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. UNFCCC (2005) verilerine göre, 2005 yılı Mayıs ayı itibariyle İDÇS’ye
Irak, Afganistan, Somali ve Brundi hariç, 189 ülke ve AB taraftır. İDÇS bu yapısıyla,
BM bünyesinde en geniş sayıda ülkenin taraf olduğu bir çevre anlaşması olarak
değerlendirilmektedir.
İDÇS, yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleştirilen Taraflar
Konferanslarında alınan kararlarla geliştirilmiş ve en son 2001 yılında benimsenen
Marakeş Anlaşmaları ile detaylandırılmıştır.
Çalışmanın bu aşamasında İDÇS, Taraflar Konferanslarında alınan kararlar
ve Marakeş Anlaşmalarıyla elde edilen ilerlemeler dahil edilerek incelenmiştir.
Sözleşmenin Genel Çerçevesi
Taraf ülkelere, uluslararası düzeyde ikim değişikliği sorununu politik
çabalarla çözebilmek için genel bir çerçeve sunan sözleşme, 26 madde ve EK I ve
EK II olmak üzere 2 EK’ten oluşmaktadır. Sözleşmenin temelini oluşturan
yükümlülükler, bu EK’lere göre belirlenmektedir. Bu EK’lerde ise ülkeler, 1992
yılında OECD’ye üye olup olmamalarına göre listelenmiştir. Sözleşmenin EK I
listesinde OECD’ye üye olan gelişmiş ülkeler ile ekonomileri geçiş sürecindeki
ülkeler bulunmakta ve EK II listesinde ise sadece OECD’ye üye olan gelişmiş
ülkeler yer almaktadır.
Sözleşmenin Amaç ve İlkeleri
Sözleşmenin 2. maddesine göre, sözleşmenin amacı, atmosferdeki sera gazı
birikimini, iklim sistemi üzerinde tehlikeli insan kaynaklı etkiyi önleyecek bir
seviyede durdurmayı başarmaktır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
104
Sözleşmenin amacında belirtilen “tehlikeli” kavramının yorumlanması, ilk
olarak bilimsel değerlendirmeleri gerektirse de, sorunun uluslararası platformda
siyasi seçenekler sunularak tartışılması için, bilimsel sonuçlara ek olarak sosyal ve
ekonomik değerlendirmeleri de gerektirmektedir. Bu nedenle sözleşme, açıkça
belirtmediği, sadece “tehlikeli” kavramıyla ifade ettiği bu seviyelerin, ekosistemlerin
doğal uyumuna, gıda güvenliğinin korunmasına ve ekonomik kalkınmanın
sürdürülebilir biçimde devamına izin verecek nitelikte olmasını öngörmektedir.
Sözleşme taraflara, amaca ulaşmak ve hükümleri yerine getirmek için
yapılacak eylemlerde yol gösterici olarak belirli ilkeler sunmaktadır. Sözleşmenin 3.
maddesinde belirtilen ilkeler aşağıdaki temel noktalara dayanmaktadır.
1. Taraflar iklim sistemini, eşitlik temelinde ve ortak fakat farklı sorumluluklarına
ve güçlerine uygun olarak korumalıdır ve dolayısıyla gelişmiş ülkeler bu savaşta
öncülük etmelidir. İklim değişikliği sorunu, farklı şekillerde de olsa, tüm ülkeleri
coğrafi sınır tanımadan etkilemektedir. Bir başka ifadeyle sorun, tüm ülkelerin
ortak sorunudur. Ancak şu da bir gerçektir ki, gelişmiş ülkelerin gerek sorunun
oluşumundaki payları, gerekse sorunun çözümüne yönelik alınacak önlemler için
olanakları daha fazladır. Buna karşılık gelişmekte olan ülkelerin sorunun tarihsel
oluşumundaki payları gelişmiş ülkelere göre daha düşük ve sorunla başa çıkmak
için olanakları daha azdır. Dolayısıyla da sorunun olumsuz sonuçlarından daha
ağır şekilde etkilenmektedirler. Bu gerçekten hareketle, söz konusu ilke, ülkeleri
gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler olmak üzere temelde ikiye ayırmakta
ve sorunun çözümü için gelişmiş ülkelerin öncülük etmesini istemektedir.
2. Taraflar, gelişmekte olan ülkelerden gereğinden fazla veya anormal yük altında
kalanların gereksinimlerini ve özel durumlarını dikkate almalıdır. Burada
bahsedilen söz konusu ülkeler, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden ağır
biçimde etkilenecek olan küçük ada ülkeleri, alçak kıyı alanlarına sahip ülkeler,
kurak ve yarı kurak iklime sahip ülkeler ile soruna karşı önlem almada yeterli
mali ve teknik olanakları olmayan ülkelerdir. Bu ilke ayrıca ekonomileri kömür
ve petrol gelirine bağımlı durumda olan ülkelerin, enerji talebinde değişiklik
olması halinde güçlüklerle karşılaşacağını da kabul etmektedir. Bu ilke
taraflardan, söz konusu ülkelerin gereksinimlerini ve bahsedilen özel durumlarını
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
105
dikkate almalarını istemekte, zaten zor durumda olan bu ülkelere ek sorunlar
çıkarılmaması gerektiğini belirtmektedir.
3. Taraflar iklim değişikliği nedenlerini önceden tahmin etmek, önlemek veya en
aza indirmek ve zararlı etkilerini azaltmak için önleyici önlemler almalıdırlar.
Bu ilke, bir sorunun sonuçları hakkında kesin bulgular olmaması, söz konusu
sorunun göz ardı edilmesi anlamına gelmediği temeline dayanan, önceden önlem
alma ilkesidir. Günümüzde bilimsel verilerin ışığında, iklimin değiştiğini inkar
etmek mümkün değildir. Ancak şu da bir gerçektir ki, değişen iklimin
sonuçlarının ne şekilde gerçekleşeceği kesin olarak bilinmemektedir. Sorunla
ilgili birçok belirsizlik içeren konu olmasına rağmen, önlem almak için bu
belirsizliklerin giderilmesini beklemek, sorunun etkileriyle karşılaşıldığında geri
alınamaz ve geç kalınmış sorunlarla karşı karşıya kalınması gibi bir risk
içermektedir. Bu nedenle sözleşme, “ciddi ya da telafisi mümkün olmayan
tehditler söz konusu olduğunda, tam bir bilimsel kesinliğin olmaması, gerekli
önlemleri ertelemenin gerekçesi olamaz” demektedir.
4. Taraflar sürdürülebilir kalkınmayı destekleme hakkına sahiptir ve de
desteklemelidirler. İklim değişikliğine karşı koruma politika ve önemleri,
tarafların her birinin özel koşullarına uygun olmalı ve bu politika ve önlemler
ulusal kalkınma programlarına entegre edilmelidir. Bu ilkeyle kalkınma ile iklim
değişikliğinin birbirine bağlı olduğu kabul edilmektedir. Enerji tüketimi, toprak
kullanımı ve nüfus büyüme kalıpları her iki sürecin de temelini oluşturmaktadır.
Sözleşme, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve kalkınmayı iklim değişikliği
sorunun üstesinden gelecek başarılı politikaların bir parçası olarak görmektedir.
Ayrıca, iklim değişikliğiyle ilgili politika ve önlemlerin maliyet etkin olması,
başka bir ifadeyle mümkün olan en fazla yararı en düşük maliyetle sağlanması
gerektiğini belirtmektedir.
5. Taraflar özellikle gelişmekte olan ülkelerde sürdürülebilir ekonomik büyüme ve
kalkınmaya yol açabilecek açık ve destekleyici bir uluslararası ekonomik sistemi
teşvik etmek ve böylece iklim değişikliği sorunlarıyla daha iyi ilgilenebilmelerini
sağlamak amacıyla işbirliği yapmalıdırlar. Sözleşme, gelişmekte olan ülkelerden
yoksul olanların ekonomik kalkınma haklarını tanımaktadır. Sözleşme,
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
106
gelişmekte olan ülkelerin sera gazı emisyonları içindeki paylarının, bu ülkeler
sanayilerini geliştirip, sosyal ve ekonomik koşullarını iyileştirdikçe azalacağını
belirtmektedir.
Yükümlülükler
Sözleşmenin “yükümlülükler” başlıklı 4. maddesinin 1. paragrafı, ülkelerin
ortak fakat farklılaştırılmış sorumlulukları, ulusal ve bölgesel kalkınma öncelikleri,
amaçları ve özel koşulları dikkate alınarak, tüm taraflara sözleşmenin amacının
gerçekleştirilmesi için ortak, fakat farklı sorumluluklar vermiştir.
Sözleşmenin ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ifadesinden kastı,
sözleşmenin amacının gerçekleştirilmesi için tüm tarafların yükümlülükleri olduğu,
ancak ülkelerin ulusal koşulları dikkate alındığında, her ülkenin aynı yükümlülüğü
yerine getirmesinin adil olmadığıdır. Bu nedenle sözleşme, farklı yükümlülüklere
göre ülkeleri 3 ana gruba ayırmaktadır:
1.EK I Tarafları: Sözleşmenin EK I listesinde bulunan ülkeleri belirtmektedir. EK I
tarafları 1992 yılında OECD üyesi olan gelişmiş ülkeler ile, Rusya Federasyonu,
Baltık Devletleri, Orta ve Doğu Avrupa’daki bazı devletler dahil olmak üzere
ekonomileri geçiş sürecindeki ülkeleri kapsamaktadır.
2.EK II Tarafları: Sözleşmenin EK II listesinde bulunan ülkelerdir. Bu ülkeler
aslında EK I’de bulunan ülkelerden oluşmaktadır. Burada tek fark, ekonomileri
geçiş sürecindeki ülkelerin bu listede bulunmamasıdır. Bir başka ifadeyle EK II
tarafları, ekonomileri geçiş süreci tarafları dışında kalan OECD üyesi diğer EK I
taraflarından oluşmaktadır.
3.EK I Dışı Taraflar: Bu ülkeler ise çoğunlukla gelişmekte olan ülkelerdir.
Sözleşme, gelişmekte olan ülkelerden oluşan bu grubu ikim değişikliğinin
etkilerine özellikle açık olan ülkeler olarak tanımlamaktadır.
Bu EK’lerden başka, doğrudan bir liste şeklinde verilmese de, sözleşmenin
12. maddesinin 5. paragrafında bazı ülkeler “en az gelişmiş ülkeler”
sınıflandırılmasıyla belirtilmişlerdir. En az gelişmiş ülkeler olarak sınıflandırılan 48
ülke, sözleşmede özel olarak dikkate alınmıştır. Bunun nedeni, söz konusu ülkelerin
iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarına uyum sağlayacak kapasitelerinin sınırlı
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
107
olmasıdır. Dolayısıyla taraflardan, ekonomik ve teknolojik transfer gibi konularda en
az gelişmiş ülkelerin özel durumlarının dikkate alınması istenmiştir.
Sözleşmenin 4. maddesinde belirtilen yükümlülükler, oluşturulan ülke
gruplarına göre 3’e ayrılmaktadır.
1. Sözleşmenin 4. maddesinin 1. paragrafına göre, sözleşmeye taraf olan tüm
ülkelerin yerine getirmesi gereken yükümlülüklerce, söz konusu taraflar;
a) Ulusal sera gazı envanterlerini hazırlamak, sözleşme tarafından belirlenen
sürelerle güncellemek ve yayınlamakla,
b) İklim değişikliği etkilerine uyum ve etkilerinin azaltılması ile ilgili ulusal
ve bölgesel programları oluşturmak, düzenli olarak güncelleştirmek ve
bildirimini yapmakla,
c) Başta enerji, ulaştırma, sanayi, tarım, ormancılık ve atık yönetimi
sektörleri olmak üzere, diğer ilgili tüm sektörlerde sera gazı salınımlarını
kontrol eden, azaltan veya önleyen uygulama ve işlemlerin teşvik ve
geliştirilmesinde, uygulanmasında ve teknoloji transferi dahil
yayılmasında işbirliği yapmakla,
d) Montreal Protokolü ile denetlenemeyen tüm sera gazı yutak ve
haznelerinin7 korunması, geliştirilmesi ve artırılmasını işbirliği halinde
teşvik etmekle,
e) İklim değişikliği etkilerine uyum hazırlığında işbirliği yaparak, kıyı
kuşağı yönetimi, su kaynakları, tarım ve özellikle Afrika’daki gibi
kuraklık, çölleşme ve sellerden etkilenen özel alanların korunması ve
rehabilitasyonu için uygun ve entegre planlar hazırlamakla,
f) İklim değişikliğini önlemek için alınan önlemlerin neden olabileceği
zararlı etkileri en aza indirmek için kendi ekonomik, sosyal ve çevresel
politikalarında gereken değişiklikleri yapmakla,
g) İklim değişikliğinin nedenleri, önemi ve azaltılması konusunda
belirsizlikleri gidermek amacıyla iklim sistemi ile ilgili olarak
gerçekleştirilen bilimsel, teknolojik, sosyo ekonomik, sistematik gözlem
7 Hazne: Bir sera gazının veya bir sera gazının oluşumunda rolü bulunan bir öncü maddenin
depolandığı iklim sisteminin bir unsuru veya unsurları.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
108
ve çeşitli stratejilerin ekonomik ve sosyal sonuçları ile ilgili bilgiler ve
verilerin alışverişinin geliştirilmesine destek vermekle,
h) İklim sistemi ve iklim değişikliği ile ilgili tüm veri ve bulguların açıklık
ve doğrulukla alışverişini teşvik etmekle,
i) İklim değişikliği ile ilgili olarak eğitim, öğretim ve kamu bilinci
oluşturmada teşvik için işbirliği yapmakla ve
j) Uygulamayla ilgili tüm bilgileri Taraflar Konferansına iletmekle
yükümlüdürler.
2. Sözleşmenin 4. maddesinin 2. paragrafına göre, sözleşmeye taraf olan EK I
listesindeki ülkelerin yerine getirmesi gereken yükümlülüklerce, söz konusu
taraflar;
a) Sera gazlarının insan kaynaklı emisyonlarını sınırlandırmakla ve sera gazı
sinklerini ve yutaklarını artırma yönünde önlem almak ve politikalar
benimsemekle,
b) Geçtiğimiz yüzyılın sonunda, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarını daha
önceki seviyesine geri çekmekle ve bunu gerçekleştirmek için öncelikle
bireysel ya da ortaklaşa olarak 1990 yılı seviyesine indirmekle (Bu koşul
EK I ülkeleri tarafından özetle, “sera gazı emisyonlarının 2000 yılına
kadar 1990 yılı seviyesinde sabitlemek” olarak yorumlanmıştır),
c) Tarafların her biri sözleşmenin kendisi açısından yürürlüğe girmesinden
itibaren 6 ay içinde ve daha sonra periyodik olarak sera gazlarının insan
kaynaklı salınımları, yutaklar tarafından uzaklaştırılması ve alınan
önlemleri içeren ulusal raporlarını hazırlamakla,
d) Ulusal raporlarda yapılacak hesaplamalar, yutakların fiili kapasitesi ve
sera gazlarının iklim değişikliğine katkıları dahil mümkün olan en iyi
bilgilere dayandırmakla,
e) Diğer taraflarla, sözleşmenin amacının yerine getirilmesi için geliştirilmiş
ilgili ekonomik ve idari birimlerle işbirliği sağlamakla ve
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
109
f) İnsan kaynaklı sera gazı salınımlarına neden olan faaliyetleri teşvik edeci
politika ve uygulamaları dönemsel olarak gözden geçirerek, bu
uygulamaları ortadan kaldırmakla yükümlüdür.
3. Sözleşmeye taraf olan EK II listesindeki ülkelerin yerine getirmesi gereken
yükümlülüklerce, söz konusu taraflar sera gazlarını 2000 yılına kadar 1990
yılı seviyesine çekme yükümlülüğüne ek olarak;
a) Sözleşmenin 4. maddesinin 3. paragrafı uyarınca, gelişmekte olan
ülkelere, sözleşmenin 4. maddesinde belirtilen iklim değişikliğini
önlemek için alınacak önlemlerin ve izlenecek politikaların uygulama
maliyetini karşılayabilmeleri ve 12. maddesinde belirtilen ulusal
bildirimlerinin hazırlanması için maddi yardım sağlama ve gerekirse bu
ülkelere teknoloji transferi yapmakla,
b) Sözleşmenin 4. maddesinin 4. paragrafı uyarınca, gelişmekte olan ülkeler
içerisinde iklim değişikliğinin etkilerinden en fazla zarar gören ülkelerin,
bu zararlı etkilere uyum sağlamak için yapacakları çalışmaların
masraflarının karşılanmasında yardım etmekle,
c) Sözleşmenin 4. maddesinin 5. paragrafı uyarınca, gelişmekte olan
ülkelerin sözleşme hükümlerini uygulayabilmeleri için çevreye uyumlu
teknolojiler ve bilgi transferi veya bunlara ulaşılabilmesini sağlamak için
kolaylık ve finansman önlemleri sağlamakla yükümlüdürler.
d) Sözleşmenin 4. maddesinin 6. paragrafı ekonomileri geçiş sürecindeki
ülke taraflarına, son dönemde yaşadıkları ekonomik ve siyasal sorunları
dikkate alınarak, yükümlülüklerini yerine getirmede “belli bir esneklik”
tanımaktadır. Ekonomileri geçiş süreci kapsamındaki ülkelerden kimileri
bu esneklikten, 1990 yılı yerine başka bir yılı temel yıl alarak
yararlanmışlardır.
e) Sözleşmenin 4. maddesinin 7. paragrafında, gelişmekte olan ülkelerin
yükümlülüklerinin yerine getirebilmelerinin gelişmiş ülkelerin yapacağı
mali kaynak ve teknoloji transferine bağlı olduğu belirtilmiştir. Ayrıca
yine bu paragrafta, ekonomik ve sosyal kalkınma ve fakirliğin ortadan
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
110
kaldırılmasının gelişmekte olan ülke tarafları açısından birinci ve en
önemli öncelik olduğu konusuna dikkat çekilmiştir.
f) Sözleşmenin 4. maddesinin 8, 9 ve 10. paragraflarında, tarafların
yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde, gelişmekte olan ülke ve en az
gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğinin zararlı etkilerinden ve/veya karşı
önlemlerin alınmasından kaynaklanan özgün gereksinimlerini ve
endişelerini karşılamak için ekonomik kaynak, sigorta ve teknoloji
transferi sağlamayla ilişkili girişimleri de içerecek şekilde, sözleşme
kapsamında hangi eylemin gerekli olduğu başta aşağıdaki 9 değişik kriter
ele alınarak göz önünde bulundurulacağı belirtilmiştir:
o Küçük ada ülkeleri,
o Alçak konumlu kıyı alanları bulunan ülkeler,
o Kurak ve yarı kurak alanları, ormanlaştırılmış alanları ve orman
çürümesine karşı duyarlı alanları bulunan ülkeler,
o Doğal afetlere eğilimli alanları bulunan ülkeler,
o Kuraklığa ve çölleşmeye karşı duyarlı alanları bulunan ülkeler,
o Yüksek kentsel atmosfer kirliliğine sahip alanları bulunan ülkeler,
o Dağlık ekosistemleri dahil, duyarlı ekosistemlere sahip alanları
bulunan ülkeler,
o Ekonomileri büyük ölçüde fosil yakıtların üretiminden,
işlenmesinden, ihracatından ve/veya tüketiminden ve fosil
yakıtlarla ilişkili enerji-yoğun ürünlerden gelen gelire bağımlı
ülkeler ve
o Denize çıkışı olmayan transit ülkeler.
Sözleşme, yükümlülükleri açısından değerlendirildiğinde Toronto Hedefi’nin
oldukça gerisinde kaldığı görülmektedir. Ayrıca sözleşme, sera gazı salınım
sınırlandırmasını ülkeler bazında değil, genel olarak vermiştir. Bu genel
yükümlülüğün 2000 yılına kadar gerçekleştirilebilmesi bile mümkün
görülmemekteydi. IPCC’nin 1995 yılında yayınladığı 2. değerlendirme raporundaki
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
111
bilgiler göz önüne alındığında, bu hedeflerin gerçekleştirilmesi bile sorunun çözümü
için yetersiz kalmaktaydı.
Araştırma ve Sistematik Gözlem
Sözleşmenin 5. maddesinde “araştırma ve sistematik gözlemler” ile ilgili
bilgiler bulunmaktadır. Bu madde, bir taraftan sorunun çözümünde gereksiz çifte
çabaları en aza indirme gereksinimini karşılarken, bir taraftan da doğru ve güvenilir
bilgileri elde etmek için veri toplama ve gözlem faaliyetlerinde gelişmiş ülkelerin
gelişmekte olan ülkelere yapacakları her türlü işbirliği gerekliliğini belirtmektedir.
Bu amaç doğrultusunda sözleşme bütün taraflara, küresel iklim değişikliğiyle
ilgili eğitim, öğretim ve halkın bilinçlendirilmesi çabalarında, işbirliğine dayalı ortak
etkinlikler gerçekleştirme yükümlülüğü vermiştir. Sözleşme kapsamındaki araştırma
ve gözlem çalışmaları, WMO’nun iklim gündemini paylaşan diğer kuruluşlarla
birlikte yürütülmektedir. Bu alanda özellikle, iklim gözlem sistemlerinin birçok
bölgede zayıflaması ve gelişmekte olan ülkelerin iklim gözlem süreçlerine daha fazla
katılmaları konularına ağırlık verilmektedir (UNFCCC, 2003a).
Eğitim, Öğretim ve Kamu Bilinçlendirilmesi
İklim değişikliğinin, tüm insanları coğrafi sınır tanımaz şekilde farklı
yönlerde de olsa etkilemesi kaçınılmazdır. Bu nedenle sorun herkesi ilgilendirmekte
ve sorunla ilgili herkesin bilgi sahibi olması gerekmektedir. Çünkü sorunun çözümü,
her ne kadar uluslararası politik düzeyde alınan ve uygulanan kararlara bağlı olsa da,
diğer çevre sorunlarında olduğu gibi, bu sorunun çözümü için de bireysel çabalar göz
ardı edilemez.
Bu nedenle eğitim, öğretim, halkın bilinçlendirilmesi, halkın katılımı ve
bilgilere erişimi, iklim değişikliğine karşı alınan önlemlere geniş destek sağlamanın
temel mekanizmalarını oluşturmaktadır. Bu amaç doğrultusunda sözleşmenin 6.
maddesi “eğitim, öğretim ve kamu bilinçlendirilmesi” ile ilgilidir. Şekil 4.11’de
amaçları belirtilen sözleşmenin 6. maddesi gereğince taraf ülkeler,
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
112
o Ulusal yasa ve yönetmeliklerine ve kapasitelerine göre eğitim ve
kamuoyunun bilinçlendirilmesi için alt bölge ve bölge düzeyinde çalışmalar
yapmakla,
o Eğitim ve kamuoyunun bilinçlendirilmesi materyallerinin geliştirilmesi ve
değişimini sağlamakla,
o Ulusal kurumların güçlendirilmesi için gelişmekte olan ülkelerin
uzmanlarının eğitimi için programlar geliştirmekle,
o İklim değişikliği ve etkileri konusundaki bilgiye, kamuoyunun erişimini
kolaylaştırmakla,
o İklim değişikliği ve etkilerine karşı uygun stratejilerin geliştirilmesine kamu
katılımının sağlanmasıyla (Şekil 4.12) ve,
o Bilimsel, teknik ve idari personelin eğitilmesi ile yükümlüdürler.
Yeni Delhi’de gerçekleşen 8. Taraflar Konferansında, 6. madde kapsamındaki
etkinliklerin, iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma stratejilerine entegrasyonu
amacıyla, 5 yıllık bir çalışma programı benimsenmiştir. Sözleşmenin teknoloji
transferi ve kapasite geliştirme ile ilgili çerçeveleri bu programın temellerini
oluşturmaktadır. Yeni Delhi Çalışma Programı adı verilen bu program, ulusal ve
uluslararası ölçeklerde gerçekleştirilmesi mümkün etkinliklerin kapsamını
belirlemekte, bilginin yaygınlaştırılmasını ve değişimini özendirmekte (IPCC
raporları dahil), ortaklık ve ağ oluşturma girişimlerini desteklemektedir (UNFCCC,
2003a).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
113
6. Maddenin Amaçları
*Eğitim programlarına iklim değişikliği sorununun entegre edilmesi. *Sera gazı etkisinin daha iyi anlaşılmasının sağlanması. *İklim değişikliği konusunda bilinçlendirilmenin sağlanması.
*Özel eğitimler vermek. *Kyoto mekanizmalarının daha iyi anlaşılmasını sağlamak. *Yeni teknolojilerin yayılmasına yardımcı olmak. *İklim değişikliği stratejilerinin hazırlanmasını desteklemek. *Etkin maliyetli ve faydalı önlemlerin tanıtılması. *İklim değişikliği ile ilgili konularda bilincin artırılması. *Kişisel eylem ve katkıların teşvik edilmesi. *İklim değişikliği politikaları için destek sağlanması. *Davranışsal değişimlerin teşvik edilmesi.
*Yenilikler, gelişmeler ve fırsatlar hakkında bilgilerin oluşturulması. *Karar vermede katılıma teşvik edilmesi. *Politik seçeneklerin geliştirilmesinin sağlanması. *Araştırmacılar ile karar vericiler arasındaki iletişim uçurumunun giderilmesi.
*Yönetim ilkelerinin uygulanması. *Politikaların şeffaflığının sağlanması. *Yapıcı geri bildirimlerin sağlanması. *Tartışma ve ortaklıkların teşvik edilmesi.
Uluslararası işbirliği
*Deneyim alışverişinin sağlanması. *Kapasite geliştirmenin artırılması *İletişim ağının desteklenmesi ve geliştirilmesi.
Eğitim
Öğretim
Halkın bilinçlendirilmesi
Halkın bilgiye erişimi
Halkın katılımı
Şekil 4.11. İDÇS’nin 6. Maddesinin Amaçları ve Halkın Katılımının Sağlanması (UNFCCC, 2004)
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
114
Kurumlar ve Yardımcı Organlar
Sözleşme, sözleşmenin en etkin şekilde uygulanması ve bu uygulamaların
izlenmesi amacıyla, bilimsel ve teknik araştırmalar yapacak, bu araştırmalardan elde
edilen bulgularda görüş alışverişinde bulunacak ve hükümetlere yardımcı olacak bir
dizi kurum da öngörmektedir.
Bu çalışma kapsamında oluşturulan Şekil 4.13’de sözleşmenin yardımcı
organları ve kurumları arasındaki ilişki görülmektedir.
6. Maddenin Araçları
Ulusal bilgi kampanyaları
*Sloganlar, posterler, broşürler, web siteleri, medya ve gün veya ay kutlamaları desteğiyle iklim değişikliği probleminin ve genel bilincin artırılması.
Tüketici bilgi ve servisleri
Özel meslek grupları için
amaçlanan eğitim projeleri
Gençler için amaçlanan eğitim
projeleri
Bilginin sistematik olarak
yayılması
*Tüketiciler için online ve telefon bilgi hizmetleriyle enerji tasarrufu seçenekleri ve çevreyle dost enerji kaynaklarının geliştirilmesi.
*Seminerler, çalıştaylar, konferanslar, teknik eğitimler, rehberler ve interaktif web siteleri ile sürdürülebilir kalkınma teknikleri ve ilkeleriyle teşvik edilen yeni teknolojilerin geliştirilmesi.
*Yarışmalar, oyunlar ve web siteleri yardımıyla ilgi ve erken önlemlerin oluşturulması.
*Özellikle IPCC bulguları, ziyaretler ve brifingler, web siteleri ve bilimsel raporlar yardımıyla iklim değişikliğinin anlaşılması ve bilginin artırılması.
Şekil 4.12. İklim Değişikliği İle İlgili Bilincin Artırılmasının Yolları (UNFCCC, 2004)
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
115
Şekil 4.13. İDÇS’nin Yardımcı Organları ve Kurumları Arasındaki İlişki
Sözleşme çerçevesinde en üst karar verme organı, sözleşmenin 7. maddesine
göre Taraflar Konferansıdır. Taraflar Konferansı, sözleşmeye taraf olan veya taraf
olma niyeti gösteren ülke temsilcilerinden oluşan bir organdır. Ancak kararların
alınmasında sözleşmeye taraf olan ülkelerin oyu sayılmaktadır. Üye olmayan ülkeler
gözlemci statüsünde bu toplantılara katılabilmekte, ancak hiçbir konuda söz sahibi ya
da oy hakkına sahip olmamaktadırlar. Taraflar Konferansında gözlemci statüsünde
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
SBSTA
Taraflar Konferansı
IPCC
GEF
Sekreterya
JWG
Teknoloji Transferi
Uzman Grubu
LDC Uzman Grubu
CGE
AGBM AG-13
JLG
İklim değişikliği sürecine hizmet sağlayan bağımsız organları belirtir
Organ ve kurumlar arasındaki ilişkiyi belirtir JLG Ortak İrtibat Grubu (UNFCCC, CBD ve UNCCD) JWG Ortak Çalışma Grubu (SBSTA/IPCC) CGE EK I Dışı Tarafların Ulusal Bildirimleri İçin Çalışan Uzman Grubu LDC En Az Gelişmiş Ülkeler Uzman Grubu AGBM Berlin Yaptırımı Çalışma Grubu AG-13 İDÇS Madde 13 Hakkında Çalışma Grubu SBSTA Bilimsel ve Teknolojik Danışma Yardımcı Organı SBI Uygulama Yardımcı Organı
Diğer sözleşme Sekretarya’ları
SBI
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
116
temsil edilmeyi isteyen ulusal, uluslararası, hükümet veya hükümet dışı tüm kurum
ve kuruluşlar, var olan tarafların en az üçte birinin reddi bulunmaması şartı ile bu
sıfatla kabul edilmektedirler.
Taraflar Konferansı, sözleşmenin 7. maddesinin 4. paragrafına göre,
sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra en geç 1 yıl içinde toplanacaktır ve aksi
istenmedikçe her yıl yılda bir kere toplanmalıdır. Ancak gerekli görüldüğü
durumlarda veya taraflardan birinin yazılı isteği üzerine, sekretaryanın söz konusu
isteği taraflara göndermesinden sonraki 6 ay içerisinde, tarafların en az üçte birinin
onaylaması şartı ile olağanüstü oturumlar da yapabilmektedir.
Bir taraf ülke, Taraflar Konferansı dönem toplantısına ev sahipliği yapmayı
teklif etmez ise, Taraflar Konferansı, sekretaryanın makamı olan Bonn’da
toplanmaktadır. Taraflar Konferansı başkanlığı, Afrika, Asya, Latin Amerika, Orta
ve Doğu Avrupa ve Batı Avrupa ve diğerleri olan 5 onaylanmış BM bölgesi arasında
sırayla dönüşümlü olarak çalışmaktadır (UNFCCC, 2002a).
Bu organ, sözleşmenin uygulanmasını değerlendirmekte, sözleşme kurallarını
daha ileriye taşıyacak kararlar almakta ve önemli yeni yükümlülüklere yönelik
görüşmeleri yürütmektedir. Bu yıllık toplantıların amacı, sözleşmenin uygulanmasını
hızlandırmak ve izlemek, ayrıca iklim değişikliği sorunun en iyi nasıl ele
alınabileceği konusunda karşılıklı görüşmelerde bulunmaktır.
Sözleşme, 9. maddesi ile Bilimsel ve Teknolojik Danışma Yardımcı Organı
(SBSTA) ve 10. maddesi ile Uygulama Yardımcı Organı (SBI) olmak üzere 2 daimi
yardımcı organ oluşturmuştur. Bu yardımcı organlar, Taraflar Konferanslarına
önerilerde bulunmaktadır ve her birinin ayrı özel görevleri vardır (UNFCCC, 2002b).
Her iki yardımcı organ da herhangi bir taraf ülkenin gönderdikleri, kendi
organ alanlarında uzman olan temsilcilerin katılımına açıktır. SBSTA ve SBI,
kapasite geliştirme, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğinden etkilenme
oranları, karşı önlemlerin geliştirilmesi ve Kyoto mekanizmaları gibi ortak çalışma
alanlarında birlikte çalışmaktadırlar. SBSTA ve SBI, yılda iki kez olmak üzere
Taraflar Konferansı ile aynı dönemde toplanmaktadırlar. Eğer Taraflar Konferansı ile
aynı dönemde toplanmazlarsa, genellikle sekretaryanın makamında
toplanmaktadırlar.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
117
Sözleşmenin 9. maddesine göre SBSTA’nın görevi; bilimsel, teknolojik ve
yöntemsel konularda Taraflar Konferansına danışmanlık yapmaktır. Bu amaç
doğrultusunda çevreyle dost teknolojilerin geliştirilmesi ve transferi ile ulusal
bildirimlerin ve emisyon envanterlerinin hazırlanması için kılavuzlar geliştirme
konularında çalışmaktadır. Ayrıca alan kullanım, alan kullanım değişikliği ve
ormancılık (LULUCF) sektörü, HFCs ve PFCs ile adaptasyon ve tehlikeden
etkilenme oranları gibi özel alanlarda yöntemsel çalışmalar da gerçekleştirmektedir.
Tüm bunlara ek olarak SBSTA, bir taraftan IPCC gibi uzman kaynaklardan sağlanan
bilimsel veriler ile diğer taraftan Taraflar Konferansının politik odaklı gereksinimleri
arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda IPCC ile yakın
çalışmalar sürdürmektedir. Bazen IPCC’den özel raporlar ve çalışmalar istemekte ve
ayrıca sürdürülebilir kalkınmanın ortak hedeflerini paylaşan diğer ilgili uluslararası
organizasyonlarla da işbirliği yapmaktadır.
Sözleşmenin 10. maddesine göre SBI, sözleşmenin uygulanmasına ilişkin
değerlendirme ve inceleme çalışmalarına yardımcı olmaktadır. Bu amaçla, ülkeler
tarafından bildirilen verileri analiz ettiği gibi ayrıca finansal ve idari işlerle de
ilgilenmektedir. Ayrıca EK I dışı tarafların sözleşme yükümlüklerini yerine
getirmeleri için verilen finansal yardımı gözden geçirmekte ve GEF tarafından
işletilen finansal mekanizmalara rehberlik konularında Taraflar Konferansına
tavsiyeler sunmaktadır.
SBSTA ve SBI’ya ek olarak Taraflar Konferansı ihtiyaç duyduğunda ek
yardımcı organlar da oluşturabilmektedir. Taraflar Konferansı ihtiyacı doğrultusunda
şu ana kadar 2 tane yardımcı ek organ kurmuştur. Bunlardan ilki Kyoto
Protokolü’nün hazırlanması için 1. Taraflar Konferansında kurulan AGBM, diğeri ise
AG-13’dür. AG-13, sözleşmenin uygulanmasına ilişkin sorunların karara bağlanması
amacıyla 1. Taraflar Konferansında kurulmuştur. Sözleşmenin 13. maddesi,
hükümetlere yükümlülüklerini yerine getirmede karşılaştıkları zorlukların üstesinden
gelmeye yardımcı olmak için “çok taraflı danışmanlıkla ilgili yöntem” kurulmasını
istemektedir. AG13, İngiliz Patrick Szell başkanlığında 6 kez toplanmıştır. Son
raporunu 4. Taraflar Konferansında sunmuştur. Çok taraflı danışmanlıkla ile ilgili
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
118
yöntemi yürütecek bir komitenin oluşumunda çalışmalara devam edilmektedir
(UNFCCC, 2002a).
Taraflar Konferansı ve yardımcı organların çalışmaları, her Taraflar
Konferansı dönem toplantısının başlangıcında seçilen bir “Büro” tarafından
yönetilmektedir. Büro, sürdürülebilirliği sağlamak için sadece Taraflar Konferansının
oturumlarına değil, ayrıca yardımcı organların oturum toplantılarına da hizmet
vermektedir. Taraflar Konferansı bürosu, BM bölgesel gruplarının her birinden 2’şer
üye ve 1 gelişmekte olan küçük ada devletlerinin temsilcisi olmak üzere 11 üyeden
oluşmaktadır. Bunların dışında 1 Taraflar Konferansı başkanı, 7 yardımcı başkan, 2
yardımcı organ başkanları ve 1 adet de ropörtör bulunmaktadır (UNFCCC, 2002a).
Taraflar Konferansı başkanının pozisyonu tipik başkanlık seviyesindedir.
Başkan, Taraflar Konferansının çalışmalarını yönetmekle sorumludur ve taraflar
arasındaki uzlaşmaları kolaylaştırır. Yardımcı başkanlar, başkana destek sağlamakta
ve özel konulara danışmanlık için çağrılabilmektedirler. Başkanın ve ropörtörün
pozisyonu, resmi olarak 5 BM bölge grupları arasından sırayla seçilirken, yardımcı
organların başkanlarının pozisyonu, resmi olmayan bir sırayla seçilmektedir. Büro 1
yıl için seçilirken üyeleri 2. dönem için tekrar seçilebilmektedir (UNFCCC, 2002a).
SBSTA ve SBI’nın bürosu ise, 1 başkan, 1 başkan yardımcısı ve 1
ropörtörden oluşmaktadır. SBSTA ve SBI’nın bürosu Taraflar Konferansının
bürosuna benzer görev ve sorumluluklara sahiptir ve genellikle iki yıl için hizmet
etmektedir (UNFCCC, 2002a).
EK I Dışı Tarafların Ulusal Bildirimleri İçin Çalışan Uzman Grubu (CGE),
sözleşme kapsamında EK I dışı ülkelere, ulusal bildirimlerinin hazırlanmasında
yardımcı olmak için, 1999 yılında 5. Taraflar Konferansı tarafından kurulmuştur.
CGE yılda iki kere, yardımcı organların dönem toplantılarıyla aynı zamanda
toplanmaktadır. CGE her gelişmekte olan BM bölgesinden birer adet olmak üzere 5;
EK I taraflarından 6 ve ilgili konularda deneyime sahip organizasyonlardan 3
uzmandan oluşmaktadır (UNFCCC, 2002a).
7. Taraflar Konferansında CGE’ye ek bir görev olarak, EK I dışı tarafların
ulusal bildirimlerinin hazırlanmasına etki eden sınırlama ve teknik problemlerin
giderilmesi hakkında çalışmalar yapma görevi verilmiştir. Ayrıca EK I dışı tarafların
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
119
ulusal bildirimlerinin hazırlığı için rehberlerin geliştirilmesi ve bu bildirimlerin
gözden geçirilmesinin devamı için girdi sağlaması istenmiştir. CGE, SBI’ya bu
çalışmaları hakkında rapor sunmakla yükümlüdür (UNFCCC, 2002a).
En Az Gelişmiş Ülkeler Uzman Grubu, en az gelişmiş ülke taraflarına Ulusal
Adaptasyon Eylem Programlarının hazırlanması ve uygulanması konularında destek
sağlamak için Marakeş Anlaşmaları ile kurulmuştur (UNFCCC, 2002a).
Grup, Afrika en az gelişmiş ülke taraflarından 5, Asya en az gelişmiş ülke
taraflarından 2, küçük ada en az gelişmiş ülke taraflarından 2 ve EK II taraflarından 3
üye olmak üzere 12 üyeden oluşmaktadır. Bu grup yılda iki kez toplanmakta ve
çalışmaları hakkında SBI’ya rapor sunmaktadır (UNFCCC, 2002a).
Marakeş Anlaşmaları ile kurulan Teknoloji Transferi Uzman Grubu’nun
görevi, sözleşme kapsamında çevreyle dost teknolojilerin transferi ve kalkınmayı
geliştirmek için bilimsel ve teknik öneriler sağlamaktır. Bu grup, Afrika, Asya ve
Pasifik Latin Amerika gelişmekte olan ülkelerinden 3’er üye, gelişmekte olan küçük
ada ülkelerinden 1 üye, EK I taraflarından 7 üye ve ilgili uluslararası
organizasyonlardan 3 üye olmak üzere, toplam 20 uzmandan oluşmaktadır.
Yılda iki kez, yardımcı organlarla aynı dönemde toplanmakta ve
çalışmalarıyla ilgili olarak SBSTA’ya rapor sunmaktadır. Bu gurubun çalışmaları
2006 yılında gerçekleştirilecek olan 12. Taraflar Konferansında gözden
geçirilecektir.
Ortak Çalışma Grubu (JWG) ise, IPCC ve SBSTA, aralarında bilgi
alışverişini sağlamak için düzenli olarak toplanmaktadır.
Sözleşmenin bir diğer yardımcı organı olan Ortak İrtibat Grubu (JLG), 2001
yılında “Rio Sözleşmeleri” olarak anılan üç sözleşmenin İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi (UNFCCC), Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi
(UNCBD) ve Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi (UNCCD)
sekretaryaları tarafından oluşturulmuştur. Bu ortak grup, sekretaryaların birbiriyle
görüş alışverişinde bulunmalarına, mümkün olan ortak etkinlikleri ve potansiyel
sorunları belirlemelerine yardımcı olmaktadır. Kendileriyle sürekli danışma halinde
olunan ilgili diğer kurumlar arasında WMO ile Ramsar Uluslararası Sulak Alanlar
Sözleşmesi de yer almaktadır (UNFCCC, 2003a).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
120
Sekretarya
Sözleşmenin 8. maddesi uyarınca, Taraflar Konferansı, yardımcı organlar ve
büroya yardımcı olmak için bir sekretarya kurulmuştur. Sekretarya, Taraflar
Konferansının dönem toplantıları için düzenlemeler yapmak, taraflara
yükümlülükleri uygulamalarında yardımcı olmak, devam eden görüşmelere destek
sağlamak ve özellikle GEF ve uygulama acenteleri olan UNDP, UNEP, Dünya
Bankası, IPCC, ilgili diğer sözleşmelerin ve uluslararası organların sekretaryaları ile
ilişki kurmakla görevlidir. Bunların dışında sekretaryanın görevleri şu şekilde
sıralanabilir:
o Taraflar Konferansı ve Taraflar Konferansının sözleşme gereğince
oluşturulan alt organları için oturumlar düzenlemek ve bunlara gerekli
hizmetleri vermek,
o Kendisine sunulan raporları toplamak ve dağıtmak,
o Taraflar ve bunlar içinde özellikle gelişmekte olan ülke taraflarına
talepleri üzerine sözleşme hükümleri uyarınca gereken bilgilerin
toplanmasında ve dağıtılmasında yardım etmek,
o Faaliyetleri hakkında raporlar düzenleyip Taraflar Konferansına sunmak,
o Diğer ilgili uluslararası organların sekretaryaları ile gereken işbirliğini
sağlamak ve
o Sözleşme ve protokollerin herhangi birinde belirtilen diğer sekretarya
görevlerini yerine getirmek.
Sekretarya, kurumsal olarak BM’ye bağlıdır ve BM yasaları ve
yönetmeliklerine göre idare edilmektedir. Şu anda, tüm Dünya’dan, kısa dönemli
personel ve danışmanlar dahil, 150’nin üzerinde personeli bulunmaktadır.
Sekretaryanın başkanı, Taraflar Konferansının tavsiyesiyle BM Genel Sekreteri
tarafından atanmaktadır. Sekretaryanın 1991 yılında kurulmasıyla başa geçen
Micheal Zammit Cutujar’ın 2002 yılının Haziran ayında emekli olmasıyla,
sekretaryanın başkanı Hollanda’dan Waller Hunter olmuştur.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
121
Sekretaryanın geçici bürosu Cenevre’de kurulmuştur. 1. Taraflar
Konferansında alınan kararla, daimi sekretaryanın yeri 1996 yılının Ağustos ayından
itibaren Almanya’nın Bonn kenti olmuştur.
Her iki yılda bir, sekretarya başkanı, sekretarya tarafından gerçekleştirilecek
temel görevlerin ve bu çalışmalar için gerekli duyulacak olan fonun belirtildiği bir
bütçe programı teklifi vermektedir. Bu teklif, SBI tarafından gözden geçirilerek,
onaylanması için Taraflar Konferansına sunulmaktadır.
Bu program bütçesi, BM’nin değerlendirme ölçülerine göre hazırlanmakta ve
taraflardan elde edilen bağışlarla oluşturulmaktadır. Bunun dışında Temiz Kalkınma
Mekanizması projelerinden elde edilen gelirlerin bir kısmının da bu fon için
ayrılması kararlaştırılmıştır.
Sekretaryanın örgütsel yapısı bu çalışma kapsamında oluşturulan Şekil
4.14’de belirtildiği gibi üç ana bölüm ve bu ana bölümleri oluşturan alt birimlerden
oluşmaktadır.
Şekil 4.14. Sekretaryanın Örgütsel Yapısı
Sekretarya
Teknik Programlar
İcra Kurulu Destek Servisler
o Yöntemler, Envanterler ve Bilim (MIS)
o Sürdürülebilir Kalkınma (SD)
o İşbirliği Mekanizmaları (COOP)
o Uygulama (IMP)
o İdari Hizmetler (AS)
o Hükümetlerarası Toplantılarla İlgili İşler (ICA)
o Bilgi Hizmetleri (IS)
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
122
1) İcra Kurulu: Bu kurul, icra kurulu sekretaryası, sekretarya yardımcısı ve Taraflar
Konferansı sekretaryasından oluşmaktadır. Bu üç görevli, sekretarya çalışmalarının
bütünlüğünü ve tutarlılığını sağlamaktan, sözleşme organlarının gereksinimlerinin
karşılanmasından sorumludur. Üç görevli aynı zamanda Taraflar Konferansı
başkanına ve bürosuna danışmanlık ve destek sağlamakla, ortaya çıkan politika
konularını analiz etmekle, iletişim ve tanıtım hizmetlerinde eşgüdümü sağlamakla
görevlidir.
2)Teknik Programlar: Taraflar Konferansı ve yardımcı organlar tarafından
belirlenen görevleri yerine getirmekle yükümlüdür. Bu görevleri aşağıda belirtilen 4
program kapsamında gerçekleştirmektedir.
a) Yöntemler, Envanterler ve Bilim (MIS): Sekretarya tarafından
hazırlanan yöntemsel çalışmaları daha da geliştirerek SBSTA’ya hizmet vermektedir.
Rapor kılavuzlarının geliştirilmesini koordine etmekte, emisyon envanterlerinin
teknik değerlendirilmesini düzenlemekte ve envanter verilerini arşivlemektedir. MIS,
başta IPCC ve Küresel İklim Gözlem Sistemi olmak üzere uluslararası bilimsel
organlarla bilgi alışverişinde de bulunmaktadır.
b) Uygulama (IMP): Bu programın çalışmaları SBI tarafından
değerlendirilmektedir. Bu hizmetlerin arasında, EK I ve EK I dışı tarafların ulusal
bildirimlerine ilişkin kılavuzlar üzerindeki çalışmalar da yer almaktadır. IMP, ulusal
bildirimlerde yer alan bilgileri derlemekte ve sentezlemektedir. EK I taraflarından
gelen ülke bildirimlerinin ve CGE’den gelen ayrıntılı bilgilerin ayrıntılı
incelenmesine destek sağlamaktadır.
c) Sürdürülebilir Kalkınma (SD): İklim değişikliğiyle ilgili duyarlılıkların
EK I dışı tarafların sürdürülebilir kalkınma programlarına entegrasyonuyla
ilgilenmektedir. Gündeminde yer alan konular arasında, teknoloji transferiyle ilgili
hükümetlerarası çalışmalara destek, uyum stratejileri ve 6. madde çerçevesinde
ülkeler düzeyinde gerçekleştirilecek eğitim, öğretim ve halkın bilinçlendirilmesi
çalışmaları yer almaktadır.
d) İşbirliği Mekanizmaları (COOP): Temiz Kalkınma Mekanizması
çerçevesindeki projelerin ve Kyoto Protokolü’nün ortak uygulamasını
desteklemektedir. COOP ayrıca protokol çerçevesindeki emisyon ticareti ve kayıt
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
123
sistemlerinin uygulanmasını da desteklemektedir. Sözleşme gereğince ortak
uygulamaya ilişkin bilgileri toplayarak, dağıtımını sağlamaktadır.
3) Destek Servisler: Sekretarya ile hükümetlerarası sürecin etkin işletilmesi
görevini, 3 alt program dahilinde gerçekleştirmektedir.
a) Hükümetlerarası ve Toplantılarla İlgili İşler (ICA): Taraflar Konferansı
sekretaryasına maddi ve hukuki destek sağlamaktan ve sözleşme organlarının ve
çalıştaylarının oturumlarını düzenlemekten sorumludur. ICA, taraflardan gelecek
katılımcıların ödeneklerini hazırlamakta ve seyahat düzenlemeleri yapmaktadır.
Resmi belgelerin editörlüğü ve yayınlanması da görevleri arasındadır.
b) İdari Hizmetler (AS): Sekretaryanın genel işleyişinden sorumludur. AS,
sekretaryanın program bütçesini hazırlamakta ve yönetmekte, katkıları izlemekte,
finans ve insan kaynaklarının yönetimine ilişkin politikalar ve kılavuzlar
hazırlamakta ve satın alma işlemlerini yürütmektedir. İdari etkinlikler ve bunlarla
ilgili masrafları BM Entegre Yönetim Bilgi Sistemleri’ne kaydetmektedir.
c) Bilgi Hizmetleri (IS): Sözleşme organlarının toplantılarında ve
çalıştaylarında, taraflara ve sekretaryaya bilgi ve iletişim teknolojisi desteği
sağlamaktadır. Sekretaryanın web sayfasını düzenlemekte ve tarafların internet
aracılığıyla verilere, bilgilere ve resmi belgelere ulaşabilmesini sağlamaktadır.
Ayrıca medyanın sözleşme ile ilgili süreçlere katılımı için gerekli düzenlemeleri
yapmakta, sözleşme ve ilgili konularda kamuoyuna yararlı olabilecek genel bilgileri
yayınlamaktadır.
Bağlı Organlar
GEF ve IPCC, resmen parçası olmamakla birlikte, sözleşmeye çeşitli
hizmetler sağlayan yardımcı organlardır.
GEF, 1991 yılında biyolojik çeşitlilik, uluslararası sular, ozon tabakasının
incelmesi ve iklim değişikliğinden oluşan odak alanlardaki program ve projelere ve
bu alanlarla ilgili olduğu ölçüde toprak bozulması, çölleşme ve ormansızlaşma ile
mücadele eden program ve projelere fon sağlayarak, küresel çevre faydalarını
artırmak amacıyla UNEP, UNDP ve Dünya Bankası tarafından kurulmuştur. 1994
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
124
yılına kadar pilot evre sürecinde çalışan GEF, 176 ülke üyesiyle uluslararası finansal
organizasyonudur.
GEF’in uygulayıcı kuruluşları Dünya Bankası, UNEP ve UNDP’dir. GEF
yılda iki kez toplanmaktadır ve çalışma programlarını hazırlayan bir sekretaryaya
sahiptir. Hükümetler, büyük ölçekli GEF programlarından fon temin etmek için
GEF’e doğrudan başvurabilmektedirler. Bu tarz projeler tam kapsamlı projeler olarak
adlandırılmakta ve 1 milyon ABD doları ve üstüne kadar desteklenmektedir. Orta
ölçekli GEF projelerinden hükümetler, sivil toplum kuruluşları, akademik kurumlar,
ulusal ve uluslararası kurumlar, yerel halk ve özel sektör işletmeleri
yararlanabilmektedir. Bu tür projeler 1 milyon dolara kadar desteklenebilmektedir.
Küçük destek programları ise sadece sivil toplum kuruluşları içindir ve 50 000 dolara
kadar desteklenmektedir.
IPCC, 1988 yılının Kasım ayında, insan kaynaklı iklim değişikliği riskinin
anlaşılması konusunda bilimsel, teknik ve sosyo-ekonomik bilgilerin
değerlendirilmesi ve buna ek olarak adaptasyon seçeneklerinin geliştirilmesi görevi
ile WMO ve UNEP tarafından kurulmuştur.
Üç çalışma grubu olarak görev dağılımına sahip IPCC, ağırlıklı olarak
gelişmiş ülkelerden bilimsel kuruluşlar, enstitüler ve BM uzman kuruluşlarından
deneyimli bilim adamları tarafından oluşturulmuştur (Depledge, 2002).
o 1.Çalışma Grubu: İklim değişikliğinin bilimsel konularında,
o 2.Çalışma Grubu: İklim değişikliğinin etkileri, ülkelerin tehlikeden etkilenme
oranları ve adaptasyon konularında,
o 3. Çalışma Grubu: İklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması konularında
çalışmalar yapmakta ve bu çalışmalarını her beş yılda bir “değerlendirme raporu” adı
altında yayınlamaktadır.
IPCC 1990, 1996 ve 2001 yıllarında, 3 adet geniş çaplı değerlendirme raporu
yayınlamıştır. Bu değerlendirme raporlarının yanında, özel raporlar hazırlamakta ve
teknik çalışmalar da yapmaktadır. IPCC’nin yapmış olduğu tüm bu çalışmalar,
politik düzeyde uluslararası görüşmelere yol gösterici rehberler olarak
kullanılmaktadır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
125
IPCC’nin 4. değerlendirme raporu çalışmaları, 2002–2003 yılları arasındaki
dönemde gerçekleştirilen 1. ve 2. faaliyet toplantılarıyla başlamıştır. 2004 yılında
başlayan 1. rehber toplantıları 2006 yılında yapılacak olan 4. toplantı ile son bulacak
ve gözden geçirme ve onaylama sürecinin ardından 2007 yılında yayınlanacaktır
(IPCC, 2005).
Mali Mekanizma
Sözleşmenin 11. maddesinde belirtilen “mali mekanizma” konusunda adı
geçen GEF, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nde olduğu gibi sözleşme için de ara
finansal mekanizma olarak belirlenmiştir. Başlangıçta sözleşmenin mali
mekanizması geçici bir süreliğine GEF’e verilmiştir. Ancak 1998 yılında düzenlenen
4. Taraflar Konferansında, her dört yılda bir gözden geçirilmek üzere sözleşmenin
mali mekanizmasının yürütülmesinin GEF’te kalması kararlaştırılmıştır. GEF, halen
bu görevini sürdürmektedir.
İklim değişikliği politikaları, program öncelikleri ve fon için uygun kriterler
hakkında kararı Taraflar Konferansı vermektedir. Taraflar Konferansı, GEF’e iklim
değişikliği çalışmaları ile ilgili SBI’dan elde edilen öneriler bazında, düzenli politik
görüşler sunmaktadır.
1991 yılından bu yana gelişmekte olan ülkelerdeki iklim değişikliği
çalışmaları için GEF kapsamında hibe olarak yaklaşık 1.3 milyar dolar tahsis
edilmiştir ve bu yardımın yalnızca %3’ü EK I dışı tarafların ülke bildirimlerinin
finansmanı amacıyla kullanılmıştır. İkili işbirliği kuruluşları ve özel sektörün
katkılarıyla sağlanan 6.9 milyar dolar da eklendiğinde toplam 8.2 milyar dolarlık bir
finansmana ulaşılmaktadır. Marakeş Anlaşmalarının bir parçası olarak Taraflar
Konferansı, GEF finansman kapsamının uyum ve kapasite geliştirme dahil olmak
üzere daha fazla etkinliği içerecek biçimde genişletilmesini tavsiye etmiştir
(UNFCCC, 2003a).
Sözleşme mali mekanizmasını desteklemek üzere, Marakeş Anlaşmaları
çerçevesinde iki yeni fon oluşturulmuştur. Bu fonlardan ilki, kapasite geliştirme,
uyum, teknoloji transferi, iklim değişikliğine yol açan etmenlerin azaltılması ve fosil
yakıt ticaretinden elde edilen gelire aşırı bağımlı ülkelerde ekonominin
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
126
çeşitlendirilmesi ile ilgili projelerin finansmanında kullanılacak olan Özel İklim
Değişikliği Fonu’dur. Marakeş Anlaşmaları çerçevesinde kurulan bir diğer fon ise
En Az Gelişmiş Ülkeler Fonu’dur. Bu fon en az gelişmiş ülkelere yardımı
amaçlayan özel bir çalışma programını desteklemede kullanılacaktır (UNFCCC,
2003a).
Marakeş Anlaşmaları, belirtilen fonlara ek olarak bir de Uyum Fonu
oluşturmuştur. Bu fonun yönetimi de GEF tarafından sağlanacaktır. Uyum fonu
kaynakları, Temiz Kalkınma Düzeneği projelerinden alınacak uyum vergilerinin yanı
sıra, EK I taraflarınca sağlanacak ek katkılardan oluşacaktır (UNFCCC, 2003a).
Uyum Fonu gelişmekte olan ülkelerdeki pratik uyum proje ve programlarının
finansmanında kullanılacak ve ayrıca kapasite geliştirme etkinlikleri de bu fondan
desteklenecektir. Kyoto Protokolü’nün tarafları fona yaptıkları katkıları her yıl rapor
olarak bildirecek, Kyoto Protokolü’nün Taraflar Konferansı da, bu raporları
değerlendirecektir (UNFCCC, 2003a).
EK II kapsamındaki taraflar, gelişmekte olan ülkelere ek finansman amacıyla
2005 yılına kadar her yıl aralarında 410 milyon dolarlık kaynak sağlayacaklarını
açıklamışlardır. Ek finansman düzeyi 2008 yılında yeniden belirlenecektir. Toplanan
bu fonlar, sözleşmenin finansal mekanizması durumunda olan GEF tarafından
kullandırılacaklardır (UNFCCC, 2003a).
Uygulamayla İlgili Bilgi İletişimi: Raporlama
Sözleşmenin 12. maddesi “Uygulamayla ilgili bilgi iletişimi” konularını
belirtmektedir. Bu maddeye göre taraflar;
o Sera gazlarının kaynaklar tarafından insan kaynaklı salınımı ve yutaklar
tarafından emilmesinin ulusal envanterlerini,
o Sözleşmenin uygulanması için tarafların aldığı veya almayı öngördüğü
önlemlerin genel tanımını,
o Dünya’daki emisyon eğilimlerini saptamak için gerekli veriler dahil,
tarafların uygun bulduğu bilgileri Taraflar Konferansına sunmaları
gerekmektedir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
127
Bu bilgilerin Taraflar Konferansına sunulması ile oluşturulan iletişim
sayesinde Taraflar Konferansı, tarafların yükümlülüklerini ne ölçüde yerine
getirdiklerini ve sözleşmenin tam anlamıyla uygulanması konusunda ne kadar
ilerleme sağlandığını denetlemektedir. Ayrıca Taraflar Konferansı, bilgi iletilmesinde
saydamlığı, karşılaştırılabilirliği ve esnekliği sağlamak amacıyla taraflara kılavuzlar
göndermektedir. Taraflar da kendi ülkelerindeki duruma ilişkin bilgileri, bu kılavuz
çerçevesinde hazırladıkları ulusal bildirimlerle iletmektedirler (UNFCCC, 2003b).
EK I tarafları daha sık ve daha ayrıntı raporlar sunmak zorundadırlar. EK I
dışı tarafların rapor yükümlülükleri ise genellikle kendilerine aktarılan fonlara
bağlıdır. EK I dışı ülkeler raporlama konusunda, en az gelişmiş ülkeler ile diğer
gelişmekte olan ülkeler olarak iki gruba ayrılmaktadır. EK I dışı ülkelerin ilk ulusal
bildirimleri, sözleşmenin o ülke için yürürlüğe girmesini izleyen üç yıl içinde ya da
elde maddi kaynak bulunup bulunmamasına bağlı olarak farklı zamanlarda sunulması
gerekmektedir. Bu konuda karar verme hakkı, söz konusu ülkelere aittir. İlk rapor
sonrasındaki diğer raporların ne zaman verileceğini ise, bütün taraflar için, Taraflar
Konferansı belirlemektedir (UNFCCC, 2003b).
EK I Tarafları Raporlarını Nasıl Sunmaktadır?
EK I tarafları ilk ulusal bildirimlerini, sözleşme o ülke için hangi tarihte
yürürlüğe girmişse o tarihi izleyen 6 ay içinde sunmakla yükümlüdür. İkinci
bildirimin tarihi 15 Nisan 1997 (Sözleşmenin diğerlerine göre 1 yıl sonra yürürlüğe
girdiği ekonomileri geçiş sürecindeki taraflar için bu tarih 15 Nisan 1998 idi), üçüncü
bildirimin tarihi ise 30 Kasım 2001’dir. Dördüncü bildirimin sunulması için ise son
tarih olarak 1 Ocak 2006 belirlenmiştir. Sekretaryaya, sözleşmeyi 1998 yılından
sonra kabul eden ülkeler dışında diğer EK I ülkelerinin hemen hemen hepsinden iki
bildirim sunulmuştur. Üçüncü bildirimlerin sunumu ise halen devam etmektedir
(UNFCCC, 2003a).
EK I taraflarının bir başka yükümlülüğü de, sera gazı emisyonlarını ve
uzaklaştırmalarını her yıl 15 Nisan tarihine kadar sekretaryaya iletmektir. Bu
çerçevede, teslim edilecek raporlarda, temel olarak alınan 1990 yılından başlayarak
(temel yıl ekonomileri geçiş sürecindeki taraflarda farklı olabilir) rapor teslim
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
128
yılından önceki iki yıla kadar uzanan döneme ait emisyon verilerinin yer alması
gerekmektedir. Bu durumda, örneğin 2002 yılı Nisan ayında teslim edilmesi gereken
emisyon envanterlerinde 2000 yılına ait emisyon verilerinin yer alması
gerekmektedir (UNFCCC, 2003a).
EK I Dışı Taraflar Raporlarını Nasıl Sunmaktadır?
31 Temmuz 2003 tarihi itibariyle EK I dışı 105 ülke ilk ulusal bildirimini
sunmuş durumdadır ve bu kapsamda rapor veren ülke sayısı giderek artmaktadır.
Meksika ikinci raporunu şimdiden sekretaryaya sunmuştur ve EK I dışı kimi ülkeler
halen bu raporlar üzerindeki çalışmalarını sürdürmektedirler. EK I dışı tarafların
ayrıca yıllık emisyon envanteri bildirme yükümlülükleri olmadığı gibi, bu
envanterler taraflarca teslim edilen ulusal bildirimlerin derlenmesinde gözden
geçirme kapsamı dışında tutulmaktadır (UNFCCC, 2003b).
Gözden Geçirme İşlemleri
EK I taraflarının ülke raporları ve sera gazı emisyon envanterleri, bağımsız
uzmanlardan oluşan ekipler tarafından derinlemesine incelemeye alınmaktadır.
Burada, taraflardan her birinin yükümlülüklerinin ve bu yükümlülüklerini yerine
getirmek için atılan adımların teknik açıdan değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Taraflarca aday gösterilen uzmanlar arasından seçilen ekiplerin eşgüdümü,
sekretarya tarafından sağlanmaktadır. Ülkeler tarafından iletilen bilgilerin belirli
aralıklarla derinlemesine gözden geçirme işlemleri 1995 yılında başlatılmıştır.
Ekipler değerlendirmelerini, masa başı çalışmalarının yanı sıra, ilgili ülkelere
yaptıkları ziyaretlerden edinilen bulgulara da dayandırmaktadırlar (UNFCCC,
2003a).
2003 yılından itibaren, EK I ülkelerinin sera gazı envanterleri yıllık olarak
gözden geçirilmektedir. İletilen her envanterin teknik değerlendirilmesi ilk kontrol,
sentez-değerlendirme ve bireysel değerlendirme aşamalarından oluşmaktadır.
Bireysel değerlendirmelerde masa başı çalışma, ortak değerlendirme ve ülke ziyareti
gibi farklı yaklaşımlara başvurulabilmektedir. Sekretarya, 1996 yılından bu yana
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
129
belirli aralıklarla, EK I ve EK I dışı taraflardan gelen ülke bildirimlerinin derleme ve
sentez raporlarını hazırlamıştır (UNFCCC, 2003b).
Gelişmekte Olan Ülkelere Yönelik Çalışmalar
Gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğine karşı duyarlılıklarının sözleşme
kapsamında nasıl ele alınması gerektiği konusunda bir dizi çalıştay
gerçekleştirilmiştir. Bu çalıştaylar, bir anlaşma ile sonuçlandırılmıştır. Finansmanla
ilgili yeni ödenekleri içeren bu anlaşma, Marakeş Anlaşmalarının bir bölümünü
oluşturmaktadır. Alınan diğer kararlar ise en az gelişmiş ülkeler için özel duyarlılık
taşıyan konuları kapsamaktadır. Marakeş Anlaşmaları, EK I dışı tarafların
gereksinimlerini ve önceliklerini, EK II taraflarını ise bunları desteklemek üzere
düşündükleri çalışmaları açıklamaya davet etmektedir (UNFCCC, 2003a).
Marakeş Anlaşmaları, iklim değişikliği ve ilgili önlemler konusunda analitik
çalışmaları kapsayan uzun dönemli bir program belirlemiştir. Bu programda, bir dizi
bölgesel çalıştay ile olası sigorta önlemleri dahil olmak üzere, çeşitli özel konularda
çalıştaylar yer almaktadır. EK I dışı taraflarla ilgili kılavuzlar 8. Taraflar
Konferansında daha da geliştirilmiştir. Bu kılavuzlar, iklim değişikliğine yol açan
etmenlerin azaltılmasının yanı sıra, etkilere karşı duyarlılık ve uyum gereksinimleri
gibi konulardaki bilgilerin daha ayrıntılı biçimde aktarılabilmesi için gerekli
esnekliği sağlamaktadır (UNFCCC, 2003a).
Marakeş Anlaşmaları en az gelişmiş ülkeler için ayrı bir çalışma programı da
belirlemiştir. Bu program, ulusal uyum eylem programlarının hazırlanmasını
öngörmektedir. Bu programlar aracılığıyla, en az gelişmiş ülke taraflarının, iklim
değişikliği etkilerine karşı duyarlılıkları ve uyum konusunda öncelikleri hakkında
bilgi sağlamaları için bir ortam yaratılmış olacaktır. Aslında en az gelişmiş ülke
taraflarının çoğu iklim değişikliğine uyum sağlayabilmek için destek gereksinimi
duymaktadır. Ancak bu ülkeler, söz konusu gereksinimleri kısa sürede ayrıntılı
biçimde ortaya koyacak ulusal bildirimlerini hazırlama açısından yeterince donanımlı
değillerdir. Sonuçta, ulusal uyum eylem programları hazırlama çalışmalarının
finansmanı yeni oluşturulan En Az Gelişmiş Ülkeler Fonu tarafından sağlanacak,
ayrıca iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma konularında uzman 12 kişiden
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
130
oluşan bir En Az Gelişmiş Ülke Uzmanlar Grubu da bu çalışmaları destekleyecektir
(UNFCCC, 2003a).
Teknoloji Transferi
Gelişmekte olan ülkelerin, çevre dostu teknolojileri ve sürdürülebilir
kalkınma yaklaşımlarını benimseyerek, geçmişte, henüz risklerin bilinmediği
dönemlerde gelişmiş ülkelerin izlediği yanlış yoldan uzak durmaları beklenmektedir.
Ayrıca sekretarya, tarafları, bu yöndeki bilgilerin sentezi ve paylaşımı yoluyla
desteklemektedir. Bu çerçevede, gelişmekte olan ülkelerin teknoloji gereksinimleri
değerlendirilmekte, EK II taraflarının ve diğerlerinin teknoloji aktarımları ile ilgili
bilgileri toplanmaktadır. Sekretaryaya ayrıca bir teknoloji bilgi sistemi
geliştirilmiştir. Bu sistem, çevre dostu teknolojilerin bir envanterini de içermektedir
(UNFCCC, 2003a).
İki yıl süren karşılıklı görüşmeler sonucunda, Marakeş Anlaşmalarının bir
bölümünü oluşturan “anlamlı ve etkili girişimler” çerçevesi üzerinde uzlaşmaya
varılmıştır. Bu uzlaşmanın kapsamına aşağıdaki alanlar girmektedir (UNFCCC,
2004):
o Teknoloji gereksinimlerinin değerlendirilmesi,
o Bir teknoloji bilgi sisteminin oluşturulması,
o Teknoloji transferine elverişli ortamlar yaratılması,
o Teknoloji transferi için gerekli kapasitenin oluşturulması,
Bu çalışmanın finansmanıyla ilgili kaynaklar, GEF İklim Değişikliği Odak
Alan Programı çerçevesinde sağlanabilmektedir. Ayrıca, yakın gelecekte, Özel İklim
Değişikliği Fonu kaynakları da bu amaçla kullanılabilecektir. Planların yaşama
geçirilmesi sürecini izlemek ve bu alandaki etkinlikleri daha da geliştirmek üzere bir
Teknoloji Transferi Uzman Grubu oluşturulmuştur. 20 üyeden oluşan bu grup yılda
iki kez toplanmakta ve raporları SBSTA tarafından değerlendirilmektedir (UNFCCC,
2003a).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
131
4.2.4. Marakeş Anlaşmalarında Alınan Kararlarla Kyoto Protokolü
İDÇS’nin yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleştirilen ilk Taraflar
Konferansında, EK I ülkelerinin yükümlülüklerinin yeterli olmadığı kabul edilmiştir.
Bu gerçekten yola çıkarak ülkeler, yükümlülüklerin güçlendirilmesi amacıyla bir
protokol veya yasal bir düzenleme için çalışmalara başlanmasına karar vermişlerdir.
Bu çalışmalar AGBM kapsamında gerçekleştirilen 8 toplantı sonucunda taslak bir
protokol metnine dönüştürülmüştür.
Söz konusu protokol, 1–11 Aralık 1997 tarihleri arasında Japonya’nın Kyoto
kentinde gerçekleştirilen 3. Taraflar Konferansında imzaya açılmıştır. İmzaya
açıldığı haliyle birçok belirsiz konu içeren Kyoto Protokolü, gerçekleştirilen Taraflar
Konferanslarında detaylandırılmıştır.
Çalışmanın bu aşamasında 2001 yılında kabul edilen Marakeş Anlaşmaları ile
detaylandırılan Kyoto Protokolü irdelenmiştir.
Kyoto Protokolü’nün Genel Çerçevesi
Kyoto Protokolü, sözleşme ile aynı temelleri ve aynı hedefleri paylaşan ve
sözleşmeyi tamamlayan ve güçlendiren bir belge niteliğini taşımaktadır. Bu temelde
protokol de aynı sözleşme gibi ülkeleri EK I, EK II ve EK I dışı taraflar olarak
ayırmaktadır. Bununla beraber 2 yardımcı organı ve sekretaryası dahil diğer
organları, protokol çerçevesinde de hizmet vermektedir. Ayrıca sözleşmenin Taraflar
Konferansı, protokol yürürlüğe girdiğinde, protokolün Taraflar Konferansı olarak
çalışacak ve IPCC de, bilimsel, teknik ve yöntemsel alanlarda sözleşmeye sağladığı
desteği, protokole de sağlayacaktır.
Kyoto Protokolü, 28 madde ve EK A ve EK B olmak üzere 2 Ek’ten
oluşmaktadır. 1990 yılına oranla EK I ülkelerinin sayısal emisyon azaltım
hedeflerinin belirtildiği protokolün EK B listesi, Çizelge 4.20’de belirtilmiştir.
Çizelge 4.21’de belirtilen Kyoto Protokolü’nün EK A listesinde ise, protokolün EK
B listesinde belirtilen EK I ülkelerinin azaltması gereken 6 temel sera gazı ve kaynak
sektörleri yer almaktadır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
132
Çizelge 4.20. Kyoto Protokolü EK B Listesinde Yer Alan Ülkeler ve 1990 Yılından 2008-2012 Dönemine Kadar Olan Emisyon Hedefleri
Taraf Ülke (OECD)
Yükümlülük (%) Taraf Ülke
(ekonomileri geçiş sürecindeki ülkeler)
Yükümlülük (%)
ABD - 7 Bulgaristan - 8 Avustralya + 8 Çek Cumhuriyeti - 8 Avrupa Birliği - 8 Estonya - 8 İzlanda + 10 Letonya - 8 Japonya - 6 Litvanya - 8 Kanada - 6 Slovakya - 8 Lihtanştayn - 8 Slovenya - 8 Monako - 8 Mavaristan - 6 Norveç + 1 Polonya - 6 İsviçre - 8 Hırvatistan - 5
Rusya Federasyonu 0 Yeni Zelanda 0
Ukrayna 0
Çizelge 4.21. Kyoto Protokolü EK A Listesinde Yer Alan Sera Gazları ve Kaynak
Sektörleri Sera Gazları
Karbon dioksit CO2 Diazot monoksit N2O Hidroflorokarbonlar HFCs Metan CH4 Perflorokarbonlar PFCs Sülfür Hekzaflorür SF6
Sektörler/Kaynak Kategorileri Enerji Endüstriyel İşlemler Tarım Atık
Yakıt Yanması
- Enerji End. - İmalat End. ve inşaat - Ulaşım - Diğer sektörler - Diğerleri
Yakıtlardan
kaynaklanan kaçak
emisyon
- Katı yakıtlar - Petrol ve doğal gaz - Diğerleri
- Mineral ürünler - Kimyasal ürünler - Metal üretimi - Diğer üretimler - Halokarbonlar ve sülfür hekzaflorürün üretimi - Halokarbonlar ve sülfür hekzaflorürün tüketimi - Diğerleri - Çözücü ve diğer ürün kullanımı
- Bağırsak fermantasyonu - Çiftlik gübresi yönetimi - Çeltik yetiştiriciliği - Tarımsal topraklar - Savanların düzenli bir şekilde yakılması - Tarımsal kalıntıların tarlada yakılması - Diğerleri
- Araziye katı atık boşaltımı - Atık su işlemi - Atık yakma - Diğerleri
Genel Yükümlülükler ve Kurallar
EK I tarafları için bağlayıcılık taşıyan emisyon azaltım hedefleri, Kyoto
Protokolü’nün özünü oluşturmaktadır. Buna göre, 2008–2012 yıllarını kapsayan ilk
dönemde, sözleşmenin EK I listesinde yer alan ülkeler, protokolün EK A listesinde
belirtilen 6 temel sera gazından CO2, CH4, N2O gazlarının toplam emisyonunu 1990
yılındaki seviyesinin; HFCs, PFCs, SF6 gazlarının toplam emisyonunu 1995
yılındaki seviyesinin, %5 altına çekmekle yükümlüdürler. Bu çerçevede bütün EK I
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
133
taraflarının kendi emisyon hedefleri bulunmaktadır ve yoğun görüşmeler sonucunda
Kyoto’da karara bağlanan bu hedefler protokolün EK B listesinde belirtilmektedir.
Emisyonların azaltılmasında tek bir yıl yerine 5 yıllık bir dönem seçilmesinin
nedeni, ekonomilerde gerçekleşebilecek dalgalanmalar ve hava koşullarındaki
değişimler gibi önceden belirlenmesi zor süreçlerin etkilerinin azaltılmasıdır.
Söz konusu 5 yıllık dönemde, protokolün EK B listesinde belirtilen taraf
ülkeler, kendi emisyonlarını, ayrılmış miktar olarak bilinen bir düzeyde kalacak
biçimde azaltmak ya da sınırlandırmakla yükümlüdürler. Bu yükümlülük
doğrultusunda, protokolün ilk yükümlülük dönemi başlamadan önce EK B’de
belirtilen tarafların her biri, kendileri için geçerli olacak ayrılmış miktarın
hesaplanabilmesi için temel alınan yıl itibariyle emisyonlarını bildirmeleri
gerekmektedir. Dolayısıyla yine her bir taraf, HFCs, PFC ve SF6 emisyonları için
temel olarak 1990 ya da 1995 yılı arasında yapacağı tercihle ilgili kararını bu
aşamada vermek durumundadır.
Protokol, ülkelere emisyon sınırlandırma seviyelerinin yanında başka
yükümlülükler de vermektedir. Bu yükümlülükler aşağıda özetlenmiştir:
o EK I ülkeleri, 2005 yılı itibari ile yükümlülüklerin yerine getirilmesi için
kayda değer bir ilerleme kaydettiklerini göstereceklerdir.
o Sera gazı emisyonları ve emisyon emen yutak ve hazneler şeffaf ve
doğrulanabilir tarzda rapor edilecektir.
o Protokolün 1. Taraflar Konferansına kadar, 1990 yılı karbon stoğu seviyesi ve
izleyen yıllarda karbon stoğundaki değişimin tahmin edilmesini sağlayan
veriler oluşturulacaktır.
o Protokolün EK B listesinde verilen bireysel sınırlama yükümlülüklerinin bir
sonraki dönemi için görüşmeler, birinci görev süresinin sonundan önce en az
yedi yıl içinde başlamalıdır.
o Protokol kapsamında yükümlülüklerin yerine getirilmesi için EK I’de yer
alan protokol taraflarının bir araya geldiği Taraflar Konferansı tarafından,
ekonomileri geçiş süreci içinde olan ülkelere belirli derecede bir esneklik
sağlanacaktır. Genellikle taraflar emisyonlarını azaltırken ya da
sınırlandırırken 1990 yılını temel almaktadırlar. Bununla birlikte ekonomileri
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
134
geçiş sürecindeki taraflar, sözleşme çerçevesinde başka bir yılı temel
alabilirler. Bununla birlikte HFC, PFC ve SF6 emisyonları için bütün taraflar
temel olarak 1990 ya da 1995 yılını seçebilmektedirler. Ayrıca taraflar arazi
kullanımı, arazi kullanım değişiklikleri ve ormancılık sektöründe ele alınan
karbon yutaklarını artırarak atmosferden uzaklaştırılan sera gazı miktarlarını
artırıp, emisyonlarını dengeleyebilmektedirler. Ancak sera gazlarının
uzaklaştırılmasında sadece belirli etkinlikler geçerli sayılmaktadır. Bu yollar
da belirli kurallara tabidir. Bunun yanısıra, hedeflere ulaşmak için bu
sektördeki emisyonların ne ölçüde kullanılabileceği de yine özel kurallarla
belirlenmiştir (UNFCCC, 2003a).
o Eğer herhangi bir tarafın yükümlülük dönemi içindeki emisyonları, belirlenen
hedefin altında kalıyorsa, bu taraf, belirli sınırlar içerisinde kalmak koşuluyla,
aradaki farkı 2012 ötesinde, yani bir sonraki yükümlülük dönemine
aktarabilirler. Halen geçerli koşullara göre, yutaklar yoluyla karbon
uzaklaştırılmasından sağlanan azaltmalar gelecek yıllara taşınamazken, Ortak
Uygulama ve Temiz Kalkınma Mekanizması projeleriyle sağlanan
azaltmalarda, ayrılmış miktarının en çok %2.5’luk bölümü ileriye aktarılabilir
(UNFCCC, 2003a).
AB, sözleşmenin uygulanması ve başta Kyoto Protokolü olmak üzere, alınan
yükümlülüklerin yerine getirilmesi konusunda en kararlı siyasi duruşa sahip taraflar
arasında yer almaktadır.
AB’nin konu ile ilgili çalışmaları gerçekte 1997 tarihli Kyoto Protokolü’nün
çok öncelerine dayanmaktadır. Bu süreçte öncelikle 15 üyeli AB, sera gazı azaltım
yükümlülüğünün paylaşılabilmesi için (burden sharing) sektörel ve üye ülkeler
bazında, hangi alanlarda ne kadar salınım indirimine gidilebileceğine dair bilimsel ve
analitik modeller yoluyla yoğun hesaplamalar yapmıştır. Hollanda’nın dönem
başkanlığında Utrecht Üniversitesi tarafından yürütülen ve Üçlü İndirim Yaklaşımı
(Tryptich Approach) olarak adlandırılan bu modelde ulusal sektörler, uluslararası
ölçekte enerji yoğun sektörler ve enerji sektörleri temel alınarak CO2
salınımlarındaki indirimler hesaplanmıştır. Bu hesaplamalar öncesinde, İrlanda,
İspanya, Portekiz ve Yunanistan’ın, diğer adıyla Uyum Fonu Ülkeleri’nin (Cohesion
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
135
Fund countries), birlik içerisindeki dengeler göz önünde bulundurularak ve
ekonomik kalkınmalarına yardımcı olabilmek amacıyla, salınımlarını azaltmak
yerine artırabilecekleri öngörüsünde bulunulmuştur (Çevre ve Orman Bakanlığı,
2005).
AB üyesi 15 ülke, protokol çerçevesinde şekillenen ve “balon” adı verilen bir
hesaplama yönteminden yararlanma konusunda anlaşmaya varmıştır. AB ülkeleri
arasında yapılan “Burden Sharing” anlaşması ile her ülke,
o Ekonomisi
o Enerji üretim/tüketim yapısı
o Başka ülkelerde yapabileceği yatırım potansiyeline göre,
sera gazlarını değişik oranlarda azaltacak, sabit bir oranda tutacak veya
artırabilecektir.
Buna göre söz konusu ülkeler, toplam emisyon azaltma hedefini kendi
aralarında oransal olarak Çizelge 4.22’de belirtilen oranlarda paylaşmışlardır.
Kyoto Protokolü görüşmelerinin ciddi bir temeli olarak ortaya çıkan bu
sayısal hedeflere ulaşılabilmesi amacıyla Avrupa Birliği Komisyonu bünyesinde
2000 yılı Mart ayında Avrupa İklim Değişikliği Programı oluşturulmuştur. Özellikle
Şekil 4.15’de ortaya çıkan veriler doğrultusunda Avrupa İklim Değişikliği
Programı’nın temel hedefleri; AB’nin %8’lik ortak salınım azaltım hedefine
ulaşılmasını sağlayacak AB stratejisinin ana elemanlarının tanımlanarak
geliştirilmesi ve AB Komisyonu’nun, üye ülkelerin ilgili politika ve önlemlerinin
geliştirilmesinde yardımcı olmalarını sağlayacak yasal düzenlemeleri hazırlamasıdır.
Bu çerçevede 2001 yılında ilk İlerleme Raporu, 2003 yılında da 2. İlerleme Raporu
yayınlanarak Şekil 4.15’de sunulan program yapısının son güncellemesi
tamamlanmıştır (Çevre ve Orman Bakanlığı, 2005).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
136
Çizelge 4.22. AB ve AB’ye Aday Ülkeler Arasında Yapılan “Burden Sharing” Anlaşmasına Göre Ülkelerin Kyoto Protokolü Kapsamındaki Yükümlülükleri
Ülke Hedef (%)
1990 yılı emisyonları CO2
eşdeğeri (Tg)
Hedef 2008-2012 CO2
eşdeğeri (Tg)
AB Ülkeleri
Almanya -21 1208 955
Avusturya -13 78 68
Belçika -7 139 129
İngiltere -12,5 790 691
Danimarka -21 72 57 Finlandiya 0 65 65
Fransa 0 546 546
Hollanda -6 217 204
İrlanda 13 57 64
İspanya 15 302 348 İsveç 4 66 68 İtalya -6,5 543 507
Lüksemburg -28 14 10
Portekiz 27 69 87 Yunanistan 25 99 124 AB Toplam -8 4264 3922
AB’ye Aday Ülkeler
Bulgaristan -8 124 114
Çek Cumhuriyeti -8 187 173
Estonya -8 49 45
Letonya -8 37 34
Litvanya -8 44 41 Macaristan -6 80 76
Polonya -6 591 556
Romanya -8 246 226
Slovakya -8 72 67
Slovenya -8 19 17 Türkiye ? 143 -
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
137
Şekil 4.15. Avrupa Birliği İklim Değişikliği Programı (ECCP) (Çevre ve Orman Bakanlığı, 2005)
Yardımcı Organlar ve Kurumlar
Protokol, sözleşmenin amacına ulaşmak için oluşturulan yasal bir araç
niteliğindedir. Bu kapsamda sözleşmenin yardımcı organları, protokolün de yardımcı
organları olarak hizmet vermekle yükümlüdür. Ancak, protokol yardımcı
organlarının toplantıları sırasında, protokol ile ilgili bir karar alınırken, o anda söz
konusu yardımcı organı oluşturan üyeler protokole taraf değil ise, protokole taraf
olan bir üye ile yer değiştirmek zorundadırlar.
Şekil 4.16’da hem sözleşmenin hem de protokolün yardımcı organları ve
kurumları ile bu yardımcı organlar ve kurumlar arasındaki ilişki görülmektedir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
138
Kyoto Protokolü Yardımcı Organları Bağımsız Organlar İDÇS Yardımcı Organları JWG Ortak Çalışma Grubu (SBSTA/IPCC) JLG Ortak İrtibat Grubu (UNFCCC, CBD ve UNCCD) TK Taraflar Konferansı TKM Temiz Kalkınma Mekanizması
Uygunluk Komitesi
Yardımcı Alan
Uygulama Alanı
Büro
Kurul TK
TK 6. Madde Denetleme Komitesi
TKM İcra Kurulu
SBSTA SBI
Teknoloji transferi
uzman grubu
Sekretarya
JLG JWG
IPCC Finansal Mekanizma
(GEF)
EK I dışı uzman
danışma grubu
En az gelişmiş ülkeler
uzman grubu
Şekil 4.16. İDÇS ve Kyoto Protokolü’nün Yardımcı Organları ve Kurumları Arasındaki İlişkiler (UNFCCC, 2002a)
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
139
Protokolün 13. maddesinde, protokolün Taraflar Konferansı ile ilgili konular
belirtilmektedir. Sözleşmenin en yüksek organı olan Taraflar Konferansı, bu
protokoldeki tarafların toplanmasını sağlamakla da görevlendirilmiştir.
Protokole taraf olmayan ancak sözleşmeye katılan taraflar, bu protokoldeki
tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansının herhangi bir toplantısında
gözlemci sıfatıyla yer alabilmektedirler. Ancak protokol ile ilgili kararların
alınmasında sadece protokole taraf olan ülkeler söz sahibi olabilecektir.
Sözleşmenin Taraflar Konferansı, protokoldeki tarafların toplanmasını
sağladığında, sözleşmedeki bir tarafı temsil eden ancak o anda bu protokole taraf
olmayan Taraflar Konferansı bürosunun bir üyesi, protokolde taraflar arasından olan
ve kendilerinin seçeceği yardımcı bir üye ile yer değiştirecektir.
Protokoldeki tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansının ilk
oturumu, protokolün yürürlüğe girme tarihinden sonra planlanan sözleşmenin
Taraflar Konferansının ilk oturumu ile birlikte, sekretarya tarafından toplanacaktır.
Başka türlü bir karar alınmadığı sürece de, protokolün Taraflar Konferansı, her yıl
yılda bir kere yapılan sözleşmenin Taraflar Konferansı ile birlikte yapılacaktır.
Ancak bu protokoldeki tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansının
olağanüstü oturumları da olabilir. Bu olağanüstü oturumlar, bir tarafın yazılı talebi
veya protokoldeki tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansınca gerekli
görülmesi durumunda, tarafların en az üçte birinin desteklemesi ve sekretaryanın bu
talebi taraflara 6 ay içinde bildirmesi şartıyla gerçekleştirilecektir.
Sözleşmeye taraf olmayan üye ülke veya gözlemciler gibi, BM, uzman
ajansları ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, protokolün Taraflar Konferansı
oturumlarında gözlemci sıfatıyla temsil edilebilirler. protokolün içerdiği konularda
uzmanlaşmış olan ve protokolün Taraflar Konferansı oturumunda gözlemci olarak
temsil edilme talebini sekretaryaya bildiren ulusal, uluslararası, kamu veya sivil
toplum grupları veya ajanslarından biri, mevcut taraflardan en az üçte birinin itirazı
olmadığı sürece oturuma kabul edilebilirler.
Sözleşmenin 8. maddesi ile oluşturulan sekretarya, protokolün sekretaryası
olarak hizmet verecektir. Protokolün yürürlüğe girmesiyle birlikte sözleşmede
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
140
belirtilen sekretaryanın görevlerinde gerekli olan değişiklikler yapılarak protokol
sekretaryası görevlerine eklenecektir.
Taraflar Konferansı, SBSTA ve SBI büroları aynı zamanda protokolün de
bürosu olarak hizmet verecektir. Ancak protokol ile ilgili bir konu tartışıldığında, söz
konusu bürodaki üyelerden herhangi biri, protokole taraf olmayan bir ülkeden ise, o
üye ile protokole taraf olan bir üye yer değiştirecektir.
Sözleşmenin 9. ve 10. maddeleriyle kurulan SBSTA ve SBI, protokolün
bilimsel ve teknik tavsiye yardımcı grubu olarak hizmet verecektir. Sözleşmenin bu
iki yardımcı organın işlevselliğine dair şartlar, gerekli düzenlemler yapılmış olarak
bu protokole uygulanacaktır. Bu yardımcı organların oturumları, sırasıyla
sözleşmenin SBSTA ve SBI toplantıları ile birlikte yapılacaktır.
Kyoto Protokolü ayrıca sözleşmenin de olduğu gibi daimi yardımcı organları
kullanabilmekte ve ayrıca protokolün Taraflar Konferansı, eğer gereksinim duyarsa
kendi yardımcı organlarını kurabilmektedir.
Protokol kapsamında kurulan bir diğer yardımcı organ da, Kyoto Protokolü
kapsamında Temiz Kalkınma Mekanizması (TKM) ile ilgili konuları idare etmek ve
protokolün Taraflar Konferansı için kararlar hazırlamak amacıyla kurulan Temiz
Kalkınma Mekanizması İcra Kurulu’dur.
TKM İcra Kurulu, BM’nin 5 resmi bölgesinin her birinden 1’er üye,
gelişmekte olan küçük ada devletlerinden 1 ve EK I ve EK I dışı taraflardan 2 üye
olmak üzere, toplam 10 üyeden oluşmaktadır.
Protokol kapsamında yükümlülüklerin raporlanması ve raporlama yöntemleri
ile ilgili gereksinimleri karşılayamayan ev sahibi ülkelerde, ortak uygulama
projelerinden sağlanan ERU’lar için onaylama yöntemlerini gözden geçirmekle
görevli olan 6. Madde Denetleme Komitesi, protokolün 1. Taraflar Konferansı
tarafından oluşturulacaktır. Bu komite ekonomileri geçiş sürecindeki ülkelerden 3,
ekonomileri geçiş sürecinde olmayan EK I ülkelerinden 3, EK I dışı taraf ülkelerden
3 ve gelişmekte olan küçük ada devletlerinden 1 üye olmak üzere, toplam 10 üyeden
oluşacaktır.
Protokolün bir diğer yardımcı organı olan Protokolün Uygunluk Komitesi,
protokol yürürlüğe girdikten sonra çalışmaya başlayacaktır. Komite, bir büro, bir
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
141
yardımcı bir de uygulama alanından oluşan kuruldan meydana gelmektedir. 10 tanesi
yardımcı alan ve 10 tanesi de uygulama alanından olmak üzere 20 üyeden
oluşacaktır. Bu alanlardaki üyeler, BM’nin 5 resmi bölgesinden birer üye, 1
gelişmekte olan küçük ada devletlerinden ve EK I ve EK I dışı taraflardan 2’şer
üyeden oluşmaktadır.
Protokol Çerçevesinde İstenilen Bilgiler ve Bu Bilgilerin Duyurulması
Protokolün 7. maddesi gereğince, EK I ülkeleri, sera gazlarının sinkler ile
azaltım miktarlarını ve emisyon envanterlerini çıkarmakla yükümlüdürler. Ayrıca söz
konusu taraflar, protokolün yükümlülükleri ile uyumlu bilgileri içeren bir ulusal
rapor hazırlamakla da yükümlüdür. EK I ülkeleri için protokolün 7. maddesi
gereğince hazırlanan bilgiler, Taraflar Konferansı tarafından alınacak kararlarla
oluşturulacak uzman ekipler tarafından incelenecektir. Bu uzman ekipler, taraf
ülkeler ve hükümetlerarası kuruluş adaylarından oluşacaktır. Söz konusu uzman
ekipler sekretarya tarafından koordine edilecek ve inceleme işlemleri için raporlar
hazırlanacaktır.
Protokolün 7. maddesinde belirtilen konuya göre, EK I’deki tarafların her
biri, protokolü uygulama bakımından yaptığı işleri, sözleşme uyarınca sunmak
zorunda olduğu ulusal bildirimlerinde yer verecektir. Tarafların sağlaması gereken
girdiler şunlardır:
o Ülkenin ulusal sisteminin ve kayıt düzeninin ayrıntıları
o Kullanılan mekanizmaların ülke içindeki uygulamaları nasıl tamamladığı
o Taraf ülkenin emisyon hedeflerine ulaşmak için başvurduğu politikalara ve
önlemlere ilişkin ayrıntılar
o EK II tarafları için, EK I dışı taraflara, bu tarafların protokol çerçevesinde
yükümlülüklerini yerine getirmede yardım amacıyla sağladıkları yeni ve ek
finansal yardımlar
Bunlara ek olarak EK I taraflarından her biri, sözleşme uyarınca hazırladığı
sera gazı envanterlerine, Kyoto Protokolü’nün uygulanmasına ilişkin aşağıdaki
bilgileri de dahil etmelidirler:
o LULUCF etkinliklerine ilişkin her türlü veri
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
142
o Ülke sistemlerinde ya da kayıt düzeninde yapılan her türlü değişiklik
o Kazanılan ya da transfer edilen emisyon puanları
o Gelişmekte olan ülkeler üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirecek
girişimler.
Uygunluğun Denetimi
EK I taraflarından her birinin protokole ne ölçüde uyduğu, bu tarafların
protokolü uygulamak için attıkları adımlara, ayrıca 2008’den 2012’ye kadar uzanan
dönemdeki emisyonlarına ve belirlenen mekanizmalar çerçevesinde
gerçekleştirdikleri işlemlere ilişkin bilgilere göre değerlendirilebilir. Bunu dikkate
alan Kyoto Protokolü ve Marakeş Anlaşmaları, titiz hesaplama, bildirim ve
değerlendirme kuralları geliştirmiştir. Bu kurallar, sözleşmeyi izleyen on yıllık bir
dönem deneyimlerinden hareketle şekillendirilmiştir (UNFCCC, 2003a).
Kyoto Protokolü’nün uygulanmasına ilişkin bilgiler, EK I taraflarının
sözleşmeye göre hazırlamak durumunda oldukları ulusal bildirimlerine ve sera gazı
envanterlerine dahil edilecektir. Sağlanan bu bilgiler, sekretaryanın eşgüdümü altında
uzman ekipler tarafından incelenecektir. İnceleme sonucu ulaşılan bulgular
Uygunluk Komitesi’ne, protokolün Taraflar Konferansına ve ilgili taraflara
iletilecektir.
Marakeş Anlaşmalarının parçası olarak kararlaştırılan protokolün uygunluk
sistemi, tarafların yükümlülüklerine sadık kalmalarını sağlamada ek bir yasal
zorlayıcılık içermektedir. Sistem çerçevesinde oluşturulan Uygunluk Komitesi, bir
heyet, bir büro ile kolaylaştırıcı birim ve yaptırımcı birim olmak üzere iki yardımcı
birimden oluşmaktadır (UNFCCC, 2003a).
Kolaylaştırıcı birimin işlevi, taraflara danışmanlık ve yardım sağlamaktır. Bu
kapsamda kolaylaştırıcı birimin görevleri arasında, hedeflerine ulaşmakta zorluk
çekebileceği düşünülen taraflara “erken uyarıda” bulunma da yer almaktadır. Buna
karşılık yaptırımcı biriminin, herhangi bir tarafın hedefini gerçekleştirememesi
durumunda belirli önlemlere başvurma yetkisi vardır. Örneğin, herhangi bir taraf,
emisyon hedefine ulaşamamışsa, hem aradaki farkı kapatmak hem de ikinci
yükümlülük döneminde %30’luk bir ek yükümlülüğü karşılamak zorundadır. Bu
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
143
durumdaki taraf, bir uygunluk eylem planı da hazırlamak zorunda olduğu gibi, söz
konusu tarafın emisyon ticareti çerçevesinde “kredi satma” hakkı da bir süre askıya
alınmaktadır (UNFCCC, 2003a).
Yükümlülük dönemi öncesinde EK I taraflarından her biri, sera gazı
emisyonları ve uzaklaştırmalarıyla ilgili öngörüler yapan ulusal sisteme ek olarak,
AAU, CER, ERU ve RMU işlemlerinin girileceği bir ülke kayıt sistemi oluşturmak
zorundadırlar. Taraflardan her biri, bu kayıt düzenine ilişkin bilgilerin yanı sıra,
ayrılmış miktarın resmen hesaplanmasında kullanılacak emisyon verilerini
sunacaktır. Sağlanan bu bilgiler uzman ekipler tarafından incelenecektir. Herhangi
bir sorun ya da itiraz olmaması durumunda, EK I taraflarından her birinin ayrılmış
miktarı, sekretaryanın elindeki derleme ve sayı veri tabanına girilecektir (UNFCCC,
2003a).
Uzman ekipler, yükümlülük dönemindeki her yıl için, sera gazı envanter
bildirimlerini saydamlık, tutarlılık, karşılaştırılabilirlik, tamlık ve doğruluk açısından
değerlendirilecektir. Uzman ekipler, çalışmaları kapsamında yükümlülük dönemi
boyunca en az bir ülke ziyareti yapacaktır. Herhangi bir sorun çıkması durumunda,
uzman ekip, kendi kestirimlerine göre emisyonların olduğundan çok fazla ya da çok
az belirlenmemesi için bazı düzenlemelere gidilmesini önerebilecektir.
Hesaplama Birimleri
Kyoto mekanizmaları, hesaplama birimleri temel alınarak işletilir. Hesaplama birimleri,
EK I taraflarınca oluşturulan ve güncellenen ülke kayıtlarında yer alır. Ortak uygulama projeleri
emisyon azaltma birimleriyle (ERU) sonuçlanırken, TKM projeleri de onaylı emisyon
azaltmaları (CER) sağlar. Emisyon ticareti çerçevesinde taraflar, ayrılmış miktar birimleri
(AAU), CER ve ERU dışında, LULUCF sektöründeki yutak çalışmaları sonucunda ortaya çıkan
uzaklaştırma birimlerinin (RMU) değişimi yoluna gidebilirler. Bu birimlerden her biri bir ton
karbon dioksit eşdeğerindedir (bu hesaplama küresel ısınma potansiyeli endeksi kullanılarak
yapılır) ve yine her birimin kendine özgü ve izlenmeyi sağlayacak bir seri numarası vardır.
Derleme ve sayım veri tabanı, tarafların yıllık envanterlerde bildirilen emisyon, AAU,
CER, ERU ve RMU değerleri ile birlikte kaydedilecektir. Sekretarya tarafından tutulan işlem
kütüğü ek bir izleme aracı olarak işlev görecektir (UNFCCC, 2003a).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
144
Yapılacak ayarlama ya da düzeltme konusunda ilgili taraf ile değerlendirme
ekibi arasında herhangi bir anlaşmazlık çıkması durumunda, Uygunluk Komitesi
duruma müdahale edecektir. Uzman ekibin görevleri arasında, veri düzenlemelerine
ilişkin önerilerde bulunmanın yanı sıra, ortaya çıkan uygulama sorunlarını Uygunluk
Komitesi’ne bildirmek de yer almaktadır. Uygulamayla ilişkin herhangi bir soru ya
da sorun çözüme bağlandıktan sonra, ilgili tarafın o yıla ait emisyon kayıtları
derleme ve sayım veri tabanında güncelleştirilecektir. Sekretarya, elindeki veri
tabanında yer alan bilgilerden hareketle EK I taraflarından her biri için yıllık derleme
ve sayım raporu yayınlamaktadır. Bu rapor Uygunluk Komitesi’ne, protokolün
Taraflar Konferansına ve ilgili taraflara gönderilir (UNFCCC, 2003a).
Sekretarya, yükümlülük döneminin ve yükümlülüklerin yerine getirilmesi
için tanınan ek sürenin bitiminde nihai bir derleme ve sayım raporu hazırlar.
Tarafların emisyon hedeflerine ulaşıp ulaşmadıkları, bu rapor esas alınarak belirlenir.
Bu amaçla, taraflardan her birinin yükümlülük dönemindeki emisyonları ile ülke
kaydında yer alan AAU, CER, ERU ve RMU değerlerinin karşılaştırılması yapılır.
Birimlerin İzlenmesi
Kayıtlarla ilgili bilgisayar ortamında geliştirilen bir sistem aracılığıyla, ayrılmış miktar
birimlerinin (AAU), onaylı emisyon azaltmalarının (CER), emisyon azaltma birimlerinin
(ERU) ve uzaklaştırma birimlerinin (RMU) izlenmesi gerçekleştirilecektir. Bu çerçevede,
ülke kayıtları EK I taraflarınca tutulurken, TKM kaydı TKM Yürütme Kurulu tarafından
tutulacak, işlem kütüğü ise sekretarya tarafından düzenlenecektir. Her bir ülke kaydında,
ilgili tarafın ve bu tarafça yetkilendirilen tüzel kişiliğin herhangi bir birimi tutmak için
kullanabileceği hesaplar yer alacaktır. Ülke kayıtlarında, belli bir yükümlülük dönemi
sonunda emisyon hedeflerine uygunluk sağlamak için ayrılacak birimlerin hesabı (geri
çekilme), söz konusu tarafın hedefiyle uyum bakımından kullanılması durdurulan birimlerin
hesabı (iptal) da yer alacaktır. Ülke kayıtları, taraflar arasındaki ya da hesap tutan tüzel
kişilikler arasındaki işlemlerin gerçekleştireceği kanaldır. TKM kaydı, TKM’de yer alan EK
I dışı tarafların CER hesaplarını içerecektir. Sekretarya, bildirilen AAU, CER, ERU ve
RMU işlemleri için bir kütük oluşturacak ve işlemleri buraya kaydedecektir. Bu kayıtlarda
söz konusu işlemlerle ilgili kararlar, transferler, kayıt dönemleri arasındaki edinimler, iptal
ve geri çekilmeler yer alacaktır. Kurallara uygun olmayan herhangi bir işlem durumunda bu
işlemin durdurulması zorunludur (UNFCCC, 2003a).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
145
Kyoto Mekanizmaları
Kyoto Protokolü’nde yer alan Kyoto mekanizmaları, EK I ülkelerine,
protokolde belirtilen azaltım hedeflerine en az maliyetle ulaşabilmeleri için, kendi
ülke sınırları dışında iklim değişikliğine yol açan etmenlerin azaltılması
girişimlerinde bulunabilme olanağı vermektedir.
Protokolün en çok tartışılan konusu olan Kyoto mekanizmaları ilk olarak 1.
Taraflar Konferansında gelişmiş ülkeler tarafından gündeme getirilmiştir. İklim
değişikliğine neden olan emisyonların hangi coğrafi bölgeden kaynaklandığının
hiçbir önemi olmadığını savunan gelişmiş ülkeler, önemli olanın atmosferdeki sera
gazı konsantrasyonlarının azaltılması olduğunu savunmuşlardır. Ayrıca emisyon
kaynaklarına ilişkin alınacak önlemlerin mekansal parametreleri olduğunu belirten
gelişmiş ülkeler, Kyoto mekanizmaları ile İDÇS’nin amacına en az maliyetle
ulaşılabileceğini belirtmişlerdir.
Gerçekten de sera gazı salınımlarının azaltım maliyetleri, ülkeden ülkeye
farklılık göstermektedir. Alpan (1999)’ın belirttiği bir örneğe göre, sera gazı
emisyonlarının bir birim azaltım maliyeti Japonya’da diğer OECD ülkelerinin 4
katıdır. Bu nedenle emisyon indirim maliyetinin düşük olduğu diğer ülkelerde bu tip
indirime gidilmesi daha ekonomik olmaktadır. Kyoto mekanizmaları, EK I ülkelerine
bu yolla yükümlülüklerini daha az maliyetle yerine getirme olanağı sağlamaktadır.
Bununla birlikte gelişmiş ülkeler, EK I taraflarının bu mekanizmaları
kullanarak, kendi ülkelerinde iklim değişikliğine karşı önlemler almaktan
kaçınacağından veya gerçek karşılığı olmayan azaltımlarla yükümlülüklerini yerine
getirmiş gibi görüneceklerinden endişe duymuşlardır.
Gelişmekte olan ülkeler bu endişelerinde kısmen de olsa haklıydılar. Çünkü
Kyoto Protokolü’nde söz konusu mekanizmaların kullanımları ile ilgili ayrıntılı
kurallar bulunmamaktaydı. Bu nedenle Kyoto Protokolü’nün imzaya açılmasından
sonra, İDÇS’nin hemen hemen her Taraflar Konferansında Kyoto mekanizmalarının
detaylandırılması konusunda çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar, 2001 yılında
benimsenen Marakeş Anlaşmaları ile sonuçlandırılmıştır.
Marakeş Anlaşmaları, protokolün herhangi bir emisyon hakkı, izni ya da
ayrıcalığı tanımadığını vurgulayarak, EK I taraflarının emisyonlarını indirmesine
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
146
yönelik olarak kendi ülkelerinde başlatacakları girişimlerin, İDÇS’nin nihai amaçları
çerçevesinde, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki kişi başı emisyon
farklılıklarını giderecek şekilde uygulanmasını öngörmektedir.
Bununla birlikte protokol hükümlerince, EK I taraflarının, kullandıkları
mekanizmalarının “ülke içindeki girişimleri tamamlayıcı nitelikte” olduğunu
gösteren bilgileri sağlamaları gerekmektedir. Yükümlülüklerin gerçekleştirilmesi için
girişilen çabalarda ülke içi politikaların ve önlemlerin “belli bir ağırlığı” olmalıdır.
Ancak Marakeş Anlaşmaları, söz konusu mekanizmaların emisyon hedeflerine
ulaşılması için hangi ölçekte kullanılabileceği konusunda herhangi bir nicel sınırlama
getirmemektedir. Protokol kapsamında oluşturulan Uygunluk Komitesi, söz konusu
bilgileri değerlendirmekle görevlendirilmiştir.
Çalışmanın bu aşamasında Marakeş Anlaşmaları ile detaylandırılan Kyoto
mekanizmaları ayrı başlıklar halinde irdelenmiştir.
Ortak Uygulama
Kyoto Protokolü’nün 6. maddesinde belirtilen ortak uygulama mekanizması
çerçevesinde EK I tarafları, emisyonlarını azaltmak ya da yutaklar yoluyla
uzaklaştırmaları artırmak amacıyla diğer EK I ülkelerinde, bu çalışma kapsamında
oluşturulan Şekil 4.17’de verilen yolu izleyerek projeler uygulayabilmektedir.
Ancak protokolün ilgili maddesinde, bu mekanizmaya hangi ülkelerin ev
sahipliği yapabileceği konusunda net bir bilgi olmaması, protokolde belirtilen “diğer
tarafların” EK I tarafları mı yoksa EK I dışı ülkeleri de kapsayan tüm tarafları mı
içerdiğine dair yoğun tartışmalar olmuştur. Bu nedenle 1. Taraflar Konferansı, bu
çerçevede bir pilot evre süreci başlatmıştır.
Ortaklaşa uygulanan etkinler olarak adlandırılan bu pilot evre sürecinden elde
edilecek tecrübelerin, konuyla ilgili bilgi birikiminin oluşturulmasına yardımcı
olması hedeflenmektedir. Ortaklaşa uygulanan etkinler çerçevesinde EK I tarafları,
diğer ülkelerde emisyonları azaltacak (örneğin enerji tasarrufu politikaları) ya da sera
gazlarını karbon yutaklarında (örneğin yeniden ormanlaştırma) uzaklaştırabilecek
projeleri uygulayabileceklerdir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
147
Ev sahibi ülke: EK I
Ev sahibi ile yatımcı ülkeler arasında anlaşma yapılır
Yatırımcı ülke: EK I —Söz konusu proje, ülke içinde gerçekleştirilen emisyon indirim faaliyetlerine ek olmalıdır.
—Söz konusu taraflar ulusal bildirimlerini sekretaryaya göndermiş olmalıdır.
— Uygulanacak projelerin emisyon azaltma ya da uzaklaştırma biçiminde iklim açısından gerçek, ölçülebilir ve uzun dönemli yararlar sağlaması gerekmektedir.
Projeye katılan ülkeler, projeyi tanıtan bir proje tasarım belgesi hazırlar
Protokolün ilk Taraflar Konferansında kurulacak Madde 6 Denetim Kurulu’na bağlı bağımsız birim adı verilen bağımsız bir organ tarafından projenin uygulanıp, uygulanmayacağına karar vermek üzere
denetlendir.
Taraflardan herhangi biri ya da bağımsız birim, yeniden değerlendirme gerektiğine karar verirse
yeniden değerlendirme işlemleri yapılır.
Proje kabul edilir. Proje kabul edilmez
Proje uygulanmaz Proje uygulanır
İlgili taraflar proje sayesinde sağlanacak emisyon azaltma ya da uzaklaştırma tahminlerini bağımsız birime bildir.
Bağımsız birim bu bildirimleri inceler, ev sahibi tarafın ERU olarak işletebileceği emisyon azaltımlarını ve uzaklaştırmalarını hesaplar
Taraflardan herhangi biri ya da bağımsız birim, yeniden değerlendirme gerektiğine karar verirse
yeniden değerlendirme işlemleri yapılır.
Bağımsız birim tarafından yapılan hesaplar 2008-2012 dönemi için geçerlilik
kazanır.
Şekil 4.17. Ortak Uygulama Mekanizmasının Akım Şeması
45 gün sonra
Taraflardan herhangi biri ya da bağımsız birim, yeniden değerlendirmeye gerek
olmadığı kararı verir
15 gün sonra
Taraflardan herhangi biri ya da bağımsız birim, yeniden değerlendirmeye gerek
olmadığı kararı verir
Anlaşma, ülke hükümetleri tarafından onaylanır ve sekretaryaya bildirilir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
148
Bu pilot evre sürecinin, ortak uygulama mekanizmasından tek farkı, bu
mekanizma kapsamında gerçekleştirilen projelerden hiçbir ülkenin kredi
kazanamayacak olmasıdır (Türkeş ve ark, 2000).
Ortaklaşa uygulanan etkinlikler pilot evre sürecinin 2000 yılında
sonlanmasına karar verilmiştir. Ancak 5. Taraflar Konferansında öğrenme sürecinin
sürdürülmesi amacıyla pilot evre süreci uzatılmıştır. Bu değişiklik, özellikle ortaklaşa
uygulanan etkinlikler deneyiminin o zamana kadar sınırlı kaldığı Afrika gibi bölgeler
için önemli görülmüştür. (UNFCCC, 2003a).
2001 yılı Haziran ayı itibariyle sekretaryaya 150’den fazla ortaklaşa yürütülen
etkinlikler projesi bildirilmiştir. Sözleşme taraflarının %25’i bu projelerde ya
yatırımcı ya da ev sahibi olarak yer almıştır. Ev sahibi konumunda olan tarafların
%70’i EK I dışı taraflardır. Gelişmekte olan ülkelerde konu hakkındaki çalışmalarda
artış gözlemlenmesine rağmen, ortaklaşa yürütülen etkinlikler projelerinin çoğu
halen ekonomileri geçiş sürecindeki ülkelerde gerçekleşmektedir. Bu projelerin çoğu
yenilenebilir enerji ve enerji etkinliği gibi alanlardadır. Ölçek olarak en büyük
olanları orman koruma, yeniden ormanlaştırma ya da orman iyileştirme projesi
niteliğindedir (UNFCCC, 2003a).
Ortaklaşa uygulanan etkinlikler pilot evre sürecinde kredi kazanımının
olmaması, yürütülmekte olan projelerin sayısını ve kalitesini etkilemektedir. Ayrıca
bu pilot evre sürecinin, İDÇS’ye taraf bütün ülkelere açık olması, uygulanan
etkinliklerin coğrafi dağılımını sınırlandırmaktadır. Ancak tüm bunlara rağmen, bu
pilot evre süreciyle bilgi birikimi ve tecrübenin artması, protokol yürürlüğe
girdiğinde uygulanacak ortak uygulama mekanizmasının daha etkin
uygulanabilmesini sağlayacaktır (Türkeş ve ark, 2000).
Japonya, İskandinav ülkeleri ve İsviçre gibi enerji verimliliğine ilişkin
gelişimini tamamlamış veya yenilenebilir enerjiyi büyük ölçüde kullanmakta olan
gelişmiş ülke tarafları, kendi ülkelerinde karbon vergisi ya da elektrik/gaz fiyat
ayarlamaları gibi önlemlerle emisyon yükümlülüklerini yerine getirmeleri daha zor
ve pahalı olacağından, diğer ülkelerle ortak uygulama projeleri gerçekleştirme
konusuyla en çok ilgilenen taraf ülkeler arasında yer alacaklardır. Özellikle kömür
vb. gibi fosil yakıtlara büyük ölçüde bağımlı olan ve enerjiyi verimli bir şekilde
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
149
kullanamayan Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile eski Sovyetler Birliği ülkelerini
içeren EK B tarafları ise, ortak uygulama projelerine ev sahibi olmayı en çok talep
eden ülkeler arasında yer alacaklardır. Ortak uygulama projeleri, gelişmiş ülkelerden
ekonomileri geçiş sürecinde olan orta ve doğu Avrupa ülkeleri ile Rusya
Federasyonu’na büyük oranlarda teknoloji ve para transferi sağlayacaktır (Türkeş ve
ark, 2000).
Emisyon Ticareti
Kyoto Protokolü’nün 17. maddesinde belirtilen emisyon ticareti mekanizması
sayesinde sera gazı salınım azaltımını protokolde belirtilen düzeyde
gerçekleştiremeyen ya da gerçekleştirmesi satın alımından pahalı olan EK I tarafları,
protokolde belirlenen sera gazı salınım azaltımını fazlasıyla gerçekleştirmiş bir
ülkeden bu fazlalığı alabilir.
Ancak kimi tarafların diğer taraflara “fazladan” aktarım yaparak bu kez kendi
hedeflerinin gerisine düşmeleri mümkündür. Bu konudaki endişelerin giderilmesi
için EK I taraflarından her birine sürekli olarak belirli bir azaltma/uzaklaştırma alt
sınırının üstünde kalma zorunluluğu getirilmiştir. Buna yükümlülük dönemi rezervi
adı verilmektedir. İlgili hesaplama, herhangi bir taraf ülke için belirlenmiş miktarın
%90’ı ya da en son bildirilen emisyon envanterinde gösterilen emisyon miktarı
üzerinden yapılmaktadır. Bu iki rakamdan en düşüğü hesaplamalarda geçerlidir. Eğer
herhangi bir tarafın bu anlamdaki puanları yükümlülük dönemi rezervi altına düşerse,
bu tarafın 30 gün içinde yeniden dengesini sağlaması gerekmektedir (UNFCCC,
2003a).
Bazı ekonomistler, salınım ticareti mekanizmasının iyi işletilmesi ve ülkelerin
EK B taraflarının toplam salınım sınırlarından daha fazla izin satmaması durumunda,
emisyon ticareti mekanizmasının küresel salınım indirimlerine en düşük maliyetle
ulaşmada ekonomik açıdan anlamlı olduğuna inanmaktadır. Bu nedenle, salınım
ticareti kuramsal olarak küresel salınımlarda ticaretin olmaması durumundakinden
daha maliyet etkin bir indirim getirecektir ve diğer ekonomik yararlar sağlayacaktır.
Ancak küresel emisyon ticaretinin oldukça kötüye gidebileceği ya da ters
işleyebileceği durumlar da bulunmaktadır (Türkeş ve ark, 2000).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
150
Bu durumların başında emisyon ticareti ile ilgili kuralların Kyoto
Protokolü’nde ayrıntılı verilmemesi gelmektedir. Her ne kadar çoğu taraf ülke,
emisyon ticaretinin 2008–2012 yılları arasındaki dönemde başlayacağını, bu
dönemden önce ayrıntılı kurallara gerek olmadığını belirtse de, emisyon ticaretinin
kuralları ve özellikle bu kuralların uygulanmasının yaptırımı ile kurallara
uyulmaması durumunda verilecek cezaların belirlenmesi oldukça önemlidir.
Konuyla ilgili bir diğer sorun da, “sıcak hava” olarak adlandırılan konudur.
Protokolün EK B’deki ayrılmış miktarları, öngördükleri salınım tutarlarının çok
üstünde olan ülkelerin fazla indirimleri “sıcak hava” olarak adlandırılmaktadır.
Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Avustralya dışında, tüm durumlarda Kyoto
Protokolü’nün olmaması durumunda öngörülen salınımlar, izin verilmiş salınım
bütçesinin üzerine çıkmaktadır. Sorun öncelikle Rusya Federasyonu ve Ukrayna’nın
sera gazı salınımlarının Kyoto Protokolü yükümlülüklerinin oldukça altında
olmasından kaynaklanmaktadır. Salınım ticaretinin olmaması durumunda bu fazla
salınımlar atmosfere verilmeyecekti ve gelişmiş ülkelerin toplam salınımları 1990
yılı seviyesinin %7-12 aşağısında olacaktı. Ukrayna’nın salınımları 1990
düzeylerinin oldukça altında kalacaktır. Bazı öngörüler, 2010 yılındaki CO2
salınımlarının 1990 düzeylerinden %22 oranında daha az olacağını göstermektedir
(Türkeş ve ark, 2000).
Sıcak hava sorununu tümüyle ortadan kaldırmanın olanaksızlığına rağmen,
iklim sisteminin korunması için olabildiğince azaltılması gerekmektedir. Bunun
sağlanabilmesi için ilk olarak ülkelere emisyon ticareti ile ilgili ticaret edilebilir
miktarlarında bir üst sınır konulmalı ve konulan bu üst sınır kuralının etkin
uygulanabilmesi için gerekli yasal önlemler alınmalıdır.
Temiz Kalkınma Mekanizması
Kyoto Protokolü’nün 16. maddesinde belirtilen temiz kalkınma mekanizması
çerçevesinde EK I tarafları, EK I dışı taraf ülkelerde emisyonlarını indirecek
sürdürülebilir kalkınma projeleri uygulayabilmektedirler. Temiz kalkınma
mekanizması aracılığıyla özellikle özel sektörün gelişmekte olduğu ülkelerdeki
yatırımların artması, çevre dostu teknolojilerin yaygınlaştırılması ve genel olarak
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
151
sürdürülebilir kalkınma yolunda ilerleme sağlanması amaçlanmaktadır (Baumert ve
ark, 2000).
Temiz kalkınma mekanizması sayesinde, yatırımcı konumda olan EK I
ülkeleri, EK I dışı taraf ülkelerin temiz teknolojilerle kalkınmalarına yardımcı olarak,
protokolde belirtilen emisyon azaltım hedeflerine etkin maliyetle ulaşabilmeleri için
bu çalışma kapsamında geliştirilen Şekil 4.18’deki yolu izlemelidirler.
Temiz kalkınma mekanizması kapsamında Marakeş Anlaşmalarında
belirlenen kurallar emisyon azaltılmasına yönelik projeler üzerinde odaklanmaktadır.
Ayrıca, ormanlaştırma ve yeniden ormanlaştırma etkinliklerinin ilk yükümlülük
döneminde söz konusu mekanizma kapsamına alınmasına yönelik kurallar da
geliştirilmektedir. EK I taraflarının bu tür “yutak” etkinliklerinden sağlanan CER
değerlerini kendi hedefleri çerçevesinde kullanabilmeleri belirli sınırlara tabidir. Bu
sınır da, 5 yıllık yükümlülük döneminin her yılı için, temel alınan yıla ait
emisyonların %1’i kadardır (UNFCCC, 2003a).
Marakeş Anlaşmalarının benimsendiği 7. Taraflar Konferansında, temiz
kalkınma mekanizmasının uygulama esaslarının belirlenmesi için bir Yürütme
Kurulu oluşturulmuştur. Yürütme Kurulu, 10 Kasım 2001–2 Ağustos 2002 tarihleri
arasında 5 toplantı düzenleyerek çalışmalarını gerçekleştirmiştir. Bu çalışmalar
sonucunda, Yürütme Kurulu’nun çalışma esasları taslağı hazırlanmış ve temiz
kalkınma mekanizması projeleri için proje tasarım belgesi hazırlanmıştır. Söz konusu
belge 29 Ağustos 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir (UNDP, 2003).
Gerekli hazırlıkların tamamlanmasından sonra, 18 Kasım 2004 tarihinde ilk
küçük ölçekli temiz kalkınma mekanizması projesi kaydı yapılmıştır. Brezilya’nın
Honduras’ta gerçekleştireceği küçük ölçekli hidroelektrik projesi ile 10 yıl içinde
178 000 ton CO2 eşdeğeri sera gazı salınım azaltımının sağlanması beklenmektedir.
Söz konusu proje ile temiz enerji kullanımı, ülke enerji gereksiniminin bir
bölümünün sağlanması, proje uygulamaya geçtiğinde geçici ve sürekli iş olanağı
oluşturulması ile sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasına katkıda bulunulması
amaçlanmaktadır (UNFCCC, 2005).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
152
Ev sahibi ülke: EK I dışı taraflar Yatırımcı ülke: EK I
Ev sahibi ile yatımcı ülkeler arasında anlaşma yapılır
Anlaşma, ülke hükümetleri tarafından onaylanır ve sekretaryaya bildirilir.
- Söz konusu proje, ülke içinde gerçekleştirilen emisyon indirim faaliyetlerine ek olmalıdır.
- Söz konusu taraflar ulusal bildirimlerini sekretaryaya göndermiş olmalıdır.
- Uygulanacak projelerin emisyon azaltma ya da uzaklaştırma biçiminde iklim açısından gerçek, ölçülebilir ve uzun dönemli yararlar sağlaması gerekir.
Projeye katılan ülkeler, proje tasarım belgesi hazırlar
Proje tasarım belgesinde; - Temel alınan yıldaki durum ve kullanılacak izleme yöntemi - Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu - Yerel paydaşlardan alınan görüşler - Projenin sağlamayı öngördüğü yeni ve ek çevresel yararlar
Temiz Kalkınma Mekanizması Yürütme Kurulu kapsamında oluşturulacak yetkili kurum, projenin uygulanacağı yöredeki halkın görüşlerini alarak proje tasarım belgesini denetler
Projeyi geçerli bulur. Projeyi geçerli bulmaz
Proje tasarım belgesi, resmi kayıt işlemi için yetkili kurum tarafından yürütme kuruluna gönderilir
Katılımcı taraflardan biri ya da Yürütme Kurul üyelerinden üçü projenin yeniden gözden geçirilmesi
yolunda talepte bulunmaz
Proje uygulanmaz
Katılımcı taraflardan biri ya da Yürütme Kurul üyelerinden üçü projenin yeniden gözden
geçirilmesi yolunda talepte bulunur
Projenin resmi kayıt işlemi tamamlanır ve proje uygulanır
Katılımcılar tarafından izleme raporu hazırlanır
İlgili birim gerekli incelemeleri yaptıktan sonra, bütün işlemlerin uygulanması halinde bir doğrulama raporu hazırlar ve emisyon azaltımının gerçekliğini belgeler
Katılımcı taraflardan biri ya da Yürütme Kurul üyelerinden üçü projenin yeniden gözden
geçirilmesi yolunda talepte bulunur
İzleme raporunda, - Proje sayesinde sağlanan CER değerlerine ilişkin tahmin
TKM Yürütme Kurulu kapsamında kurulacak olan ilgili birime iletilir (Bu ilgili birimin ilk başta projenin geçerliliğini onaylayan kurumdan farklı olmasına dikkat edilir)
Ortaya çıkan bu CER değerlerinden %2’si Uyum Fonu’na aktarılır
Şekil 4.18. Temiz Kalkınma Mekanizmasının Akım Şeması
Projenin Onay Aşaması
Projenin Uygulanma Aşaması
15 gün içinde
Katılımcı taraflardan biri ya da Yürütme Kurul üyelerinden üçü projenin yeniden gözden
geçirilmesi yolunda talepte bulunmaz
Yürütme Kurul’u CER değerlerini resmen ilan eder
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
153
4.3. Türkiye’de Konuyla İlgili Gelişmeler ve Türkiye’nin Uluslararası
Düzeydeki Konumu
Türkiye, 1992 yılında OECD’ye üye ülkeler arasında yer alması nedeniyle,
İDÇS kapsamında gelişmiş bir ülke olarak değerlendirilmiş ve İDÇS’nin hem EK I
hem de EK II listesine dahil edilmiştir. Böylece Türkiye, EK I listesinde yer
almasıyla sera gazı salınımlarını 2000 yılına kadar 1990 yılı seviyesine indirmekle,
EK II listesinde bulunmasıyla da gelişmekte olan ülkelere ekonomik ve teknolojik
yardımda bulunmakla yükümlendirilmiştir.
Oysa Türkiye’nin enerji üretimi ve tüketimi hızlı bir artış göstermesine
rağmen, henüz kendisine yetecek bir düzeye bile ulaşmamıştır. Bu durum da
Türkiye’nin gelişmekte olan bir ülke olduğunu kanıtlamaktadır.
4.3.1. Türkiye’nin Sera Gazı Salınımları ve Öngörüleri
Türkiye’nin sera gazı salınım hesaplamaları, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı’nın (ETKB) verilerine göre, IPCC yöntemi kullanılarak, Devlet İstatistik
Enstitüsü tarafından yapılmaktadır (TTGV, 2002).
Günümüz koşullarında, Türkiye’nin salınım hesaplamalarında ayrıntılı
hesaplamalar yapabilmek için gerekli verilere ulaşma sıkıntısı yaşanmaktadır. Bu
nedenle, Türkiye’nin sera gazı salınımlarının hesaplanmasında IPCC’nin en az veri
gerektiren ve ayrıntı içermeyen 1. yöntemi kullanılmaktadır. Buna rağmen yine veri
sıkıntısı yüzünden, yalnız yakıt tüketiminden kaynaklanan sera gazı salınımları
eksiksiz olarak hesaplanabilmektedir (Güven, 1999).
Çalışmanın bu aşamasında, Türkiye’nin sera gazı salınımları ve öngörüleri,
Şekil 4.19’da, IPCC yöntemi rehberinde tanımlanmış sera gazı emisyon kaynakları
temel alınarak irdelenmiştir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
154
Şekil 4.19. IPCC Yöntemine Göre Tanımlanmış Sera Gazı Emisyon Kaynakları
(IPCC, 2001a)
Enerji
Yakıt tüketimi
Uçucu kaynaklar
Madencilik
Ham petrolün taşınması
Endüstriyel Süreçler
Tarımsal Faaliyetler
Pirinç üretimi
Hayvancılık
Enterik fermantasyon
Gübre yönetimi
Anız Yakılması
Atıklar
Katı atıklar
Orman
Arazi kullanımı ve değişimi
1
2
3
4
5
6
7
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
155
4.3.1.1. Enerji Tüketiminden Kaynaklanan Sera Gazı Salınımları
Türkiye’de enerji tüketimi, artan nüfus ve gelişime paralel olarak, sürekli bir
artış göstermiş ve 2000 yılında yaklaşık 82.2 milyon ton eşdeğer petrole (Mtep)
ulaşmıştır. Çizelge 4.23’de görüldüğü gibi, yapılan hesaplamalar sonucunda bu
artışın devam ederek 2005 yılı sonunda 115.2 Mtep’e ve 2010 yılında ise 153.9
Mtep’e ulaşması beklenmektedir (TTGV, 2002).
Çizelge 4.23. 2000–2020 Yılları Arasındaki Dönemde Yakıt Türlerine ve Kaynaklarına Göre Genel Enerji İstemi (Mtep) ve Kaynak Payları (%) (TTGV, 2002)
2000 2005 2010 2020 Mtep % Mtep % Mtep % Mtep % Taşkömürü 9.983 12.1 9.277 8.1 15.541 10.1 77.199 27.4 Linyit 13.219 16.1 16.765 14.6 24.113 15.7 30.331 10.7 Asfaltit 0.009 0.0 0.043 0.0 0.043 0.0 0.043 0.0 İkincil kömür 1.635 2.0 0.0 0.0 0.0 Petrol 32.595 39.6 43.806 38.0 51.165 33.3 71.894 25.5 Doğal gaz 13.327 16.2 34.06 29.6 49.58 32.2 74.505 26.4 Nükleer 0.0 0.0 0.0 7.297 2.6 Hidrolik 2.656 3.2 3.092 2.7 5.339 3.5 10.002 3.5 Rüzgar 0.003 0.0 0.004 0.0 0.449 0.3 1.146 0.4 Güneş 0.262 0.3 0.375 0.3 0.602 0.4 1.119 0.4 Jeotermal 1.792 2.2 2.116 1.8 2.619 1.7 4.733 1.7 Ticari olmayan kaynaklar 6.457 7.9 5.325 4.6 4.417 2.9 3.925 1.4 Net elektrik ithali 0.288 0.4 0.295 0.3 0.0 0.0 Toplam birincil enerji istemi
82.226 100 115.158 100 153.868 100 282.194 100
Çizelge 4.23’de kaynaklar bazında Türkiye’deki genel enerji istemi
verilmiştir. Çizelgede de belirtildiği gibi, Türkiye’de hemen hemen her türlü enerji
kaynağı bulunmasına rağmen, üretilen enerji, tüketilen miktarı karşılayamadığı için,
Türkeş (2003)’in belirttiği gibi enerji tüketiminin %66’sı ithalatla karşılanmaktadır
ve bu oranın önümüzdeki yıllarda artması beklenmektedir. Çizelge 4.23’de
görüldüğü gibi 2000–2020 yıllarını kapsayan dönemde en belirgin düşüş, toplamdaki
payı %47’den %27’ye gerileyecek olan kömürde gözlemlenecektir. Bunun temel
nedeni ise, Türkiye’de konutların ısıtılmasında ve özellikle elektrik üretiminde,
büyük ölçüde doğal gaza ağırlık verilecek olmasıdır. Bunun sonucu olarak da, doğal
gazın payının %3’den %10’a artması öngörülmektedir (DPT, 2000).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
156
Türkiye’nin henüz gelişmekte olan bir ülke olması, bunun sonucunda
sanayileşme sürecinin devam etmesi ve buna ek olarak nüfusunun hızla artması
nedenleriyle, elektrik enerjisine olan talep de artış göstermektedir. DPT (2000)
verilerine göre, Çizelge 4.24’de belirtildiği gibi, Türkiye’nin 1990 yılında 16 317.6
mega watt (MW) olan kurulu gücü, ek elektrik tesislerinin kurulması ile %67 artarak,
2000 yılında 27 264.1 MW’a ulaşmıştır.
Çizelge 4.24. 1990–2000 Döneminde Türkiye’de Elektrik Enerjisi Kurulu Gücü ve Üretimi (Türkeş, 2003)
Kurulu Güç (MW) Üretim (GWh) Yıl
Termik Hidrolik Jeo+rüzgar Toplam Termik Hidrolik Jeo+rüzgar Toplam 1990 9 535.8 6 764.3 17.5 16 317.6 34 314.9 23 148.0 80.1 57 543.0 1995 11 074.0 9 862.8 17.5 20 954.3 50 620.5 35 540.9 86.0 86 247.4 2000 16 052.5 11 175.2 36.4 27 264.1 93 934.2 30 878.5 108.9 124 921.6
4.3.1.2. Yakıt Tüketiminden Kaynaklanan Sera Gazı Salınımları
Türkiye’de sektörler bazında yakıt tüketiminden kaynaklanan CO2
salınımlarının belirtildiği Çizelge 4.25 incelendiğinde, 1970 yılında toplam salınım
miktarının 41 581 Giga gram (Gg) olduğu, bu miktarın 1990 yılında 142 727 Gg’ye
artış gösterdiği ve 1998 yılında ise 198 744 Gg’ye ulaştığı görülmektedir.
Önümüzdeki yıllarda bu değerlerin artışının devam etmesi ve 2010 yılında 48 645
Gg’ye ulaşması beklenmektedir.
Yakıt tüketiminden kaynaklanan toplam CO2 salınımlarının, sektörlerdeki
payı incelendiğinde, 1970 yılında toplam CO2 salınımlarının %28’inin enerji ve
çevirim, %26’sının sanayi, %24’ünün ulaştırma ve %22’sinin ise konut, hizmet,
ticaret, tarım ve diğer sektörlerden kaynaklandığı görülmektedir. 2000 yılında ise bu
dağılım, %34’ü çevrim, %16’sı sanayi, %17’si ulaşım ve %32’si diğer sektörlerden
kaynaklanmıştır. 2010 yılı için yapılan öngörülerde ise, enerji ve çevrim
sektörlerindeki artışın devam ederek %46’ya ulaşması beklenmektedir. Sanayi
sektörünün payının %27, ulaştırma sektörünün %16 ve diğer sektörlerin paylarının
ise %11 olacağı öngörülmektedir (Türkeş, 2003).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
157
Çizelge 4.25. Sektörlere Göre Yakıt Tüketiminden Kaynaklanan CO2 CH4 ve N2O Salınımları (DPT, 2000)
Sektörler 1970 1980 1990 1995 1998 2000 2005 2010 CO2 Salınımları (Gg)
Çevirim ve Enerji
11560 20437 51094 61271 75832 100119 150180 221388
Sanayi 10628 20864 37385 41560 57530 54170 83276 128983 Ulaştırma 10116 13025 26443 33665 32274 53211 62800 79399 Diğer 9277 18361 27805 32686 33108 46078 51593 56694 TOPLAM 41581 75687 142727 169182 198744 253578 347850 48645
CH4 Salınımları (Gg) Çevirim ve Enerji
0.15 0.35 0.67 0.85 1.06 1.40 2.22 2.95
Sanayi 1.04 1.80 3.52 3.79 5.19 5.62 8.16 13.77 Ulaştırma 1.37 2.20 3.58 4.79 4.90 14.69 17.51 21.93 Diğer 90.10 123.78 141.91 126.25 119.02 149.35 140.59 135.07 TOPLAM 92.66 128.13 149.67 135.68 130.17 171.06 168.48 173.71
N2O Salınımları (Gg) Çevirim ve Enerji
0.08 0.15 0.39 0.53 0.69 0.76 1.05 1.85
Sanayi 0.16 0.29 0.52 0.53 0.76 0.76 1.01 1.75 Ulaştırma 0.10 0.14 0.24 0.33 0.32 0.54 0.66 0.83 Diğer 1.11 1.49 1.64 1.51 1.47 1.62 1.62 1.63 TOPLAM 1.45 2.08 2.79 2.91 3.24 3.69 4.34 6.07
Uçucu Gaz Kaynaklarına İlişkin CH4 Salınımları (Gg) Sektörler 1970 1975 1980 1985 1990 1995 1997
Kömür madenciliği
10.03 12.38 14.45 28.59 20.80 39.23 64.02
Ham petrolün taşınması
0.003 0.002 0.001 0.003 0.008 0.016 0.015
Yakıt tüketiminden kaynaklanan bir diğer sera gazı ise metandır. Metanın
yakıt tüketimi salınımları Çizelge 4.25’de görüldüğü gibi, 1970 yılında yaklaşık 93
Gg’dir. 1990 yılında bu değer yaklaşık olarak 150 Gg’ye artış göstermiş ve 1998
yılında ise 130 Gg’ye gerilemiştir. Önümüzdeki yıllar için yapılan öngörülerde, bu
artışın devam etmesi ve 2010 yılında yaklaşık 174 Gg’ye ulaşması beklenmektedir.
Metan salınımlarının sektörel dağılımında, konut, hizmet, ticaret ve tarım gibi
diğer sektörler 1970 yılında %97, 1990’da %95 ve 1995 %91 ile en büyük paya sahip
olmuştur. Günümüz öngörüleriyle bu oranın, 2010 yılında %78’e gerilemesi
hedeflenmektedir (DPT, 2000).
Yakıt tüketiminden kaynaklanan diğer bir sera gazını diazot monoksit
oluşturmaktadır. Bu gazın Çizelge 4.25’de de görüldüğü gibi, 1970 yılı salınım
değeri, 1.45, 1990’da 2.79 ve 1998’de ise 3.24 Gg olarak arttığı ve bu değerin 2010
yılında 6.07 Gg’ye ulaşması beklenmektedir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
158
N2O salınımlarında 2000’li yıllara kadar en büyük payı konut, hizmet gibi
diğer sektörler oluştururken, 2010 yılında çevirim ve enerji sektörünün birinci sırayı,
ikinci sırayı ise sanayi sektörünün alması öngörülmektedir.
IPCC yönteminde, uçucu kaynaklarla ilgili salınımların hesaplanması gereken
etkinlikler, kömür madenciliği, petrol ve gaz kaçakları (petrol ve gaz üretimi, ham
petrolün taşınması, depolanması, arıtılması ve doğal gazın işlenmesi, taşınımı ve
dağıtımı) olarak sıralanmaktadır. Ülkemizde bu sayılanlardan sadece kömür
madenciliği ve ham petrolün taşınması ile ilgili veriler eksiksiz olduğu için, bu iki
maddenin hesaplanması gerçekleştirilebilmiştir (DPT, 2000). Çizelge 4.25’de
görüldüğü gibi, 1970’lerde kömür madenciliğinden kaynaklanan CH4 salınımları
10.03 Gg iken, 1997 yılında 64.02 Gg’ye yükselmiştir.
4.3.1.3. Endüstriyel Süreçlerden Kaynaklanan Sera Gazı Salınımları
Türkiye’de endüstriyel süreçlerden kaynaklanan toplam CO2, CH4 ve N2O
salınımlarının belirtildiği Çizelge 4.26’da da görüldüğü gibi, 1987 yılında toplam
CO2 salınımı 29 254 Gg değerindedir. Artarak değişim gösteren CO2 salınım değeri
1997 yılında 49 501 Gg’ye ulaşmıştır. Bu miktarın %66’sı metal üretiminden, %32’si
mineral ürün üretiminden ve %2’si de kimya sektöründen kaynaklanmaktadır.
Sektörler arasındaki paylar, yaklaşık olarak birbirine eşit dağılım göstermektedir.
Endüstriyel kaynaklı CH4 salımlarının büyük miktarı, kimya endüstrisinden
kaynaklanmaktadır. Çizelge 4.26’da görüldüğü gibi, kimya endüstrisinden
kaynaklanan CH4 salınımlarının 1987 dönem değeri 2.32 Gg, 1995 dönem değeri
2.25 Gg ve 1997 yılı değeri ise 2.32 Gg olarak artış göstermiştir.
N2O salınımları ise, nitrik asit üretiminden kaynaklanmaktadır. N2O
salınımları, nitrik asit üretimindeki artışa uygun olarak, 1987’de 0.18 Gg iken
1990’da 0.41 Gg, 1995’de 16.41 Gg’ye yükselmiştir. 1995 yılından sonra düşüşe
geçen N2O salınım değeri, 1996 yılında 15.25 Gg’ye ve 1997 yılında önemli oranda
bir azalışla 10.90 Gg’ye gerilemiştir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
159
Çizelge 4.26. Endüstriyel Süreçlerden Kaynaklanan CO2, CH4, N2O Salınımları (DPT, 2000)
Endüstriyel süreçler
1987 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997
CO2 Salınımları (Gg) Mineral ürünler
9670 11114 12530 12712 13783 14217 14835 15335 15907
Çimento üretimi
9097 10333 11585 11814 12726 13205 13825 14211 14647
Kireç üretimi 418 645 797 739 898 847 817 931 1065 Kireçtaşı ve dolomit kullanımı
0 22 7 10 9 8 14 17 15
Soda üretimi ve kullanımı
155 115 141 149 151 158 180 176 180
Kimya sanayi
676 826 736 721 1065 857 964 1013 1041
Amonyak 642 713 678 647 1023 805 937 968 998 Karpit 34 112 58 73 42 52 27 46 42 Metal üretimi
18907 23306 22931 23109 25191 26149 26318 32375 32553
Demir, çelik ve demir alaşımları üretimi
18573 22760 22434 22608 24665 25649 25782 31858 32028
Alüminyum 335 546 497 501 525 500 535 517 525 Toplam 29254 35246 36196 36542 40039 41224 42117 48723 49501
CH4 Salınımları (Gg) Kimya endüstrisi
2.03 2.40 2.38 2.35 2.07 2.09 2.25 2.30 2.32
N2O Salınımları (Gg) Nitrik asit 0.18 0.41 3.55 9.32 9.31 3.19 16.41 15.25 10.90
4.3.1.4. Tarım ve Hayvancılık Etkinliklerinden Kaynaklanan Sera Gazı Salınımları
Çeltik üretimi, hayvancılık ve anız yakımından kaynaklanan sera gazı
salınımları hesaplamasında Devlet İstatistik Enstitüsü Tarım İstatistikleri Şubesi
tarafından derlenen 1970–1998 dönemi verileri kullanılmıştır. Çizelge 4.27’de
verilen CH4 salınımları incelendiğinde, neredeyse tüm yıllar için, toplam salınımların
%95’ini mide fermantasyonu, %35’ini çeltik üretimi ve %1.5’ini de anız yakımının
oluşturduğu görülmektedir. Ayrıca CH4 salınımlarında, 1990 yılından sonra bir
azalma eğilimi de görülmektedir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
160
Çizelge 4.27. Tarım ve Hayvancılıktan Kaynaklanan CH4 Salınımları (DPT, 2000) Etkinlik 1970 1975 1980 1985 1990 1995 1998
CH4Salınımları (Gg) Pirinç üretimi 35.30 30.07 27.07 31.43 22.90 25.77 31.02 Hayvancılık 943.87 997.81 1125.81 883.02 812.05 784.30 716.71 Mide fermantasyonu
943.84 997.78 1125.76 882.99 812.01 784.24 716.67
Gübre yönetimi
0.03 0.03 0.05 0.03 0.05 0.06 0.04
Anız yakılması 11.22 15.93 17.62 18.84 21.65 20.15 23.86 Toplam 990.39 1043.81 1170.51 933.28 856.60 830.22 771.58
4.3.1.5. Türkiye Ormanlarının Karbon Tutma Kapasitesi
Türkiye’nin orman envanteri, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın, Orman Genel
Müdürlüğü tarafından yapılan orman amenajman planlarında bulunmaktadır.
Türkiye’nin ormanlık alanları, 1999 yılı verilerine göre Çizelge 4.28’de verilmiştir.
Çizelge 4.28. Türkiye’de Orman Varlığı (TTGV, 2002)
Orman Alanı
(ha) Normal Koru
Alanı (ha) Bozuk Koru Alanı (ha)
Normal Bataklık Alan (ha)
Bozuk Bataklık Alan (ha)
Devlet ormanı 20 744 765.8 8 228 336.9 6 180 138.0 1 784 164.3 4 552 126.6 Özel orman 18 481.9 9 416.1 448.8 5 650.9 2 966.1 Toplam 20 763 247.7 8 237 753.0 6 180 586.8 1 789 815.2 4 555 092.7
Türkiye ormanlarının karbon tutma kapasitesinde (tutulan karbon miktarı)
1990–1999 dönemindeki değişimler Çizelge 4.29’da orman tiplerine göre verilmiştir.
Bu hesaplamalarda göğüs çapı 8 cm’den büyük ağaçlarla ilgili veriler
kullanılmaktadır. Geleneksel ormancılık envanterlerinde göğüs çapı 8 cm’den küçük
olan ağaç, ağaççık ve çalı türleri ve otsu bitkiler ile ilgili veri olmadığından, bu alt
florada tutulan karbon miktarı ile ölü örtü tabakası, ağaç enkazları, humus ve orman
toprağı karbonu hesaba katılmamıştır. Akdeniz maki vejetasyonu ile Karadeniz
Bölgesi’nde orman altı vejetasyonda yoğun yayılış gösteren ormangülü biyokütlesi
de bu hesabın dışındadır. Bu yüzden Türkiye ormanlarında tutulan gerçek toplam
karbon, aslında hesaplanan karbon tutarından fazladır (TTGV, 2002).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
161
Çizelge 4.29. Türkiye Ormanlarının Karbon Tutma Kapasitesi (ton karbon) (TTGV, 2002)
Yıl Normal Koru Bozuk Koru Normal Bataklık Bozuk Bataklık Toplam 1990 314 980 606 19 339 627 32 889 176 9 251 227 376 460 636 1995 334 818 219 20 488 091 35 660 759 8 965 889 399 932 958 1999 352 221 774 21 964 711 38 872 363 11 288 541 424 347 289
Türkiye’nin artan enerji talebi ve kullanımı, gelişmekte olması nedeniyle
gelecek yıllarda da artmaya devam edecektir. Ancak bu hızlı artışa rağmen Çizelge
4.30’da da görüldüğü gibi Türkiye, toplam birincil enerji arzı açısından hem OECD
hem de Dünya ortalamasının oldukça altında bulunmaktadır. Elektrik tüketimi
değerlerine bakıldığında Türkiye ile OECD ve Dünya değerleri arasındaki farkın
açıldığı görülmekte, kişi başına düşen 1.473 kilo watt saat (kWh) elektrik tüketimi ile
hem OECD hem de Dünya ülkelerinden oldukça alt sıralarda yer aldığı
görülmektedir.
Çizelge 4.30. Dünya, OECD ve Türkiye Enerji Göstergelerinin 1999 Yılı İtibariyle Karşılaştırılması (TTGV, 2002)
Toplam
birincil enerji arzı (Mtep)
Toplam birincil enerji arzı/GSYİH (tep/000 95 USD)
Kişi başına toplam birincil
enerji arzı (tep/kişi)
Elektrik tüketimi (TWh)
Kişi başına elektrik tüketimi
(kWh/kişi) Dünya 9 774.48 0.30 1.65 13 502.41 2 280 OECD 5 229.45 0.20 4.68 8 753.51 7 841 Türkiye 70.33 0.37 1.07 96.94 1 473
Ayrıca 1999 yılı temel alınan CO2 göstergelerinin diğer ülkelerle
karşılaştırıldığı Çizelge 4.31’den de anlaşıldığı gibi Türkiye, diğer Dünya ülkeleriyle
karşılaştırıldığında da oldukça alt sıralarda yer almaktadır.
Çizelge 4.31. Temel CO2 Göstergelerine Göre Türkiye’nin Dünya Ülkeleri Sıralamasındaki Yeri ( TTGV, 2002)
1995 1996 1997 1998 1999 Toplam CO2
salımı 25 25 23 24 23
CO2/Nüfus 80 79 75 76 75 CO2/GSYİH 63 71 70 71 60 CO2/GSYİH (satın alma gücü paritesi)
81 84 81 81 55
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
162
Çizelge 4.31’den de görüldüğü gibi, 1999 yılı temel CO2 göstergeleri
açısından Türkiye, Dünya ülkeleri arasında toplam CO2 salınımında 23., kişi başına
düşen CO2 salımı açısından 75., CO2 salınımının gayrı safi yurt içi hasılaya (GSYİH)
oranında 60. ve satın alma gücü paritesi dahil GSYİH’nın CO2’ye oranında ise 55.
sırada yer almaktadır (TTGV, 2002).
Türkiye’nin birincil enerji kaynaklı kişi başına düşen CO2 miktarının İDÇS
EK’lerinde bulunan diğer ülkelerin miktarlarıyla karşılaştırıldığı Çizelge 4.32.
incelendiğinde, Türkiye’nin gelişmiş ülkeler arasında bulundurulmasının haksızlık
olduğu daha net görülmektedir. 1990 yılı itibariyle kişi başına düşen CO2 emisyonu
açısından EK I ülkeleri içerisinde en düşük değerlere sahip olan Türkiye’den sonraki
ülke Portekiz olup, bu ülke, İDÇS ve Kyoto Protokolü’ne taraf olduğu halde
ekonomik gelişme ve gelir seviyesindeki artış ile birlikte sera gazı emisyonlarını da
artırmaya devam etmektedir (Kadıoğlu ve Dokumacı, 2005).
Çizelge 4.32. Birincil Enerji Kaynaklı Kişi Başına Düşen CO2 Miktarı (tonCO2/kişi) (Kadıoğlu ve Dokumacı, 2005)
Yıl Türkiye Kore
(OECD) Portekiz (OECD)
EK I (Ortalama)
EK II (Ortalama)
OECD (Ortalama)
Dünya (Ortalama)
1990 2.29 5.28 4.00 11.54 12.21 10.57 3.95 2000 3.02 9.10 5.83 11.12 12.86 11.04 3.88 2002 2.77 9.48 6.07 11.09 12.80 10.96 3.89
Gelişmekte olan bir ülke olması nedeniyle, enerji tüketimine bağlı olarak sera
gazı salınımlarının gelecek yıllarda da artış göstereceği, bu nedenle de İDÇS
kapsamında 2000 yılına kadar sera gazı salınımlarını 1990 yılı seviyesine
indiremeyeceği için Türkiye, bu koşullar altında İDÇS’ye taraf olmamıştır. Ayrıca
Türkiye’nin enerji üretimi, tüketimi ve CO2 salınımları bakımından diğer çoğu
OECD ülkesinin gerisinde olmasına rağmen, İDÇS kapsamında gelişmiş ülkelerle
aynı sınıflandırılmada bulunması, İDÇS’nin ortak fakat farklılaştırılmış
yükümlülükler ilkesine de uymamaktadır. Buna rağmen Türkiye, İDÇS’nin amacını
desteklemiş ve sorunun çözümüne yönelik uluslararası çabalarda yerini alabilmek
için, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde çalışmalarını sürdürmüştür.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
163
4.3.2. Türkiye’nin Sorunun Çözümüne Yönelik Ulusal Çabalarının Araştırılması
Türkiye’de İDÇS ile ilgili gerçekleştirilen çalışmalar, 1991–1996 döneminde
Devlet Meteoroloji Müdürlüğü’nün, 1997 yılından sonra da Çevre Bakanlığı8’nın
eşgüdümünde, ilgili kurum ve kuruluşlardan oluşan çeşitli ulusal çalışma gruplarınca
yürütülmüştür. Yürütülen bu çalışmalar, bu çalışma kapsamında geliştirilen Şekil
4.20’de verilmiştir.
1992 yılında gerçekleştirilen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda,
atmosferin korunması ve iklim değişikliğine ilişkin Türkiye’nin ulusal hazırlıkları,
başkanlığını ve sekreterliğini Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün
yürüttüğü bir “Ulusal İklim Koordinasyon Grubu (UİKG)” tarafından
gerçekleştirilmiştir (Türkeş ve ark, 1992).
UİKG, BM Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda imzaya açılacak olan İDÇS
karşısında ülkemizin ne şekilde davranması gerektiğine yönelik olarak
gerçekleştirdiği çalışmalarını, “Atmosferin Korunması ve İklim Değişikliği” ve
“Enerji ve Teknoloji” başlıklı 2 raporla sonuçlandırmıştır. Bu raporların sonuçları da
göz önüne alınarak Türkiye’nin İDÇS karşısındaki tutumunun ne olacağı
netleştirilmeye başlanmıştır.
BM Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda imzaya açılan İDÇS’yi haklı
gerekçeleri nedeniyle imzalamayan Türkiye, küresel bir konu olan iklim değişikliği
ile mücadelede, üstüne düşen sorumluluktan kaçmamış ve haklı gerekçelerinin
sağlanmasında mücadele vererek, uluslararası çalışmalara katılım çabasını
sürdürmüştür. Bu amaç doğrultusunda, 1993 yılında İDÇS’ye yönelik ulusal ve
uluslararası bilimsel, teknik ve siyasal hazırlık çalışmalarını gerçekleştirmek için bir
“Ulusal İklim Programı (UİP)” oluşturmuştur (Türkeş ve ark, 1992).
8 Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığı, 4856 nolu “Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun”un 08.05.2003 tarih ve 25102 sayılı Resmi Gazete yayınlanmasıyla birleştirilmiştir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
164
1993 yılında “Ulusal İklim Programı (UİP)” kuruldu
22 Ocak 2001 tarihinde “İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu
(İDKK)” oluşturuldu
Kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla 1999 yılında Ankara’da, 2000 yılında ise İstanbul’da seminerler düzenlendi
2001 yılında, Türkiye’nin İDÇS’nin EK II listesinden çıkarılma
kararının kabul edilmesi
21 Ekim 2003 tarihli ve 25266 sayılı Resmi Gazete’de 4990 sayılı “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun”
yayınlandı
18 Şubat 2004 tarih ve 25377 sayılı Resmi Gazete’de 200/13 sayılı “İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu’nun Çalışma Usul ve Esasları Hakkındaki Başbakanlık Genelgesi”
yayınlandı
Türkiye, 24 Mayıs 2004 tarihi itibariyle 189. taraf ülke olarak sözleşmeye katıldı
1–3 Eylül 2004 tarihleri arasında, “Ankara İklim Değişikliği Konferansı” düzenlendi
Şekil 4.20. Türkiye’nin İDÇS Sürecindeki Ulusal ve Uluslararası Çalışmaları
2004 yılında, Ulusal Bildirimin hazırlanması için Çevre ve Orman Bakanlığı ile UNDP işbirliğinde GEF projesi başlatıldı
1997 Yılında
“Türkiye ve Sera Gazı Emisyonları” isimli doküman 3.Taraflar
Konferansında yayınlanmak üzere hazırlandı
1998 Yılında “İklim Değişikliği Ulusal Raporu”
4.Taraflar Konferansında dağıtılmak üzere hazırlandı
2000 Yılında
1999 yılında DPT tarafından“İklim Değişikliği Özel İhtisas Komisyonu”
kuruldu
Dünya Sağlık Örgütü, Budapeşte 2004 Çevre ve Sağlık Bakanları Toplantısı temel çıktısı olarak Sağlık Bakanlığı bünyesinde “Aşırı İklim Olayları ve İklim
Değişiklikleri Teknik Kurulu” kuruldu
“Türkiye’de Enerji Gelişiminin Temel Durum Analizi ve CO2
Emisyonları” isimli belge 6.Taraflar Konferansında sunulmak üzere
hazırlandı
1992 yılında “Ulusal İklim Koordinasyon Grubu (UİKG)”
kuruldu
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
165
1993–1996 yılları arasında görev yapan UİP, Devlet Meteoroloji Genel
Müdürlüğü eşgüdümü ve sekreterliğinde çalışmalarını gerçekleştirmiştir. 1996
yılından sonra, ulusal iklim değişikliği çalışmaları ve etkinlikleri, önce kısa bir süre
için Dışişleri Bakanlığı’nın, sonra da Çevre Bakanlığı’nın eşgüdümünde
yürütülmüştür.
Konu kapsamında, ulusal düzeyde gerçekleştirilen en önemli gelişmelerden
biri de, 1999 yılında Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yürütülen ve 2001–2005
dönemini içeren Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlıkları kapsamında, bir
“İklim Değişikliği Özel İhtisas Komisyonu”’nun kurulmasıdır. Bu komisyonun
çalışmaları aracılığıyla iklim değişikliği konusu ilk kez kalkınma planları
kapsamında tartışılmış ve ülkemizde yine ilk kez bir kalkınma planında iklim
değişikliği konusu yer almıştır. İlgili bakanlıkların, kamu kurumlarının ve gönüllü
kuruluşların katılımıyla sürdürülen çalışmalar sonucunda hazırlanan “İklim
Değişikliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu”, Türkiye’nin bundan sonraki
kalkınma döneminde, her türlü sektör yatırımlarında ve yaşamın hemen hemen her
alanında, iklim değişikliğinin de dikkate alınacağı politikaları, önlemleri ve
teknolojileri, bu alandaki güçlükleri ve gereksinim duyulan sektörel, yasal ve
kurumsal düzenlemelerle birlikte iklim değişikliğinin bilimsel ve teknik bir
değerlendirmesini içermektedir.
Bu etkinliklerin dışında Çevre Bakanlığı eşgüdümünde, başta sanayicileri ve
kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla, seminerler ve konferanslar düzenlenmiştir. Bu
seminerlerden ilki 7 Nisan 1999 tarihinde Ankara’da, ikincisi ise 13 Nisan 2000
tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilmiştir.
Türkiye, ulusal etkinliklerine devam ederken, uluslararası düzeyde İDÇS
EK’lerinden çıkarak sürece dahil olma çabalarına devam etmiştir. Türkiye, 6.
Taraflar Konferansına yeni bir öneri ile katılmış ve bu önerinin kabul edilebileceği
izlenimini edinmiştir. Bu nedenle, iklim değişikliği konularındaki çalışmaları daha
etkin kılmak amacıyla Çevre Bakanlığı’nın başkanlığında 22 Ocak 2001 tarihinde
2001/2 sayılı Başbakanlık genelgesi ile “İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu
(İDKK)” oluşturulmuştur (TTGV, 2002).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
166
2001 yılında Fas’ın Marakeş kentinde düzenlenen 7. Taraflar Konferansında
alınan kararla Türkiye, İDÇS’nin EK II listesinden çıkarılmış ve taraflar Türkiye’nin
EK I listesinde yer alan diğer taraflardan farklı bir konumda bulunmasını sağlayacak
özgün koşullarını dikkate almaya davet edilmiştir (IISD, 2001).
25 Ekim 1996 tarihinde, İDÇS’ye Taraf Olmamamızın Uygun Bulduğuna
Dair Kanun Tasarısı TBMM’ye sevk edilmek üzere Başbakanlığa gönderilmiş, 14
Ocak 1997 tarihinde Çevre Komisyonunda, 19 Mart 1997 tarihinde ise Dışişleri
Komisyonunda görüşülmüştür. 2001 yılında düzenlenen 7. Taraflar Konferansında
Türkiye’nin İDÇS’ye katılmasıyla ilgili 26/CP7 numaralı karar ile, 21 Ekim 2003
tarihli ve 25266 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 4990 sayılı “Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun” ile iç hukukumuza dahil edilmiş ve 18 Aralık 2003 tarih ve 25266 sayılı
Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Böylece Türkiye, 24 Mayıs 2004
tarihinde, 189. ülke olarak İDÇS’ye taraf olmuştur (Kadıoğlu ve Dokumacı, 2005).
Sözleşmeye taraf olma sürecinde, 2001 yılında Başbakanlık Genelgesi ile
oluşturulan İDKK, Türkiye’nin İDÇS’ye taraf olmasındaki olumsuz sürecin
giderilmesinden sonra, 4990 sayılı “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi’ne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun”da belirtilen
yükümlülükler de dikkate alınarak; İDKK’nın yapısı ve görev tanımı, 18 Şubat 2004
tarih ve 25377 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 200/13 sayılı “İklim Değişikliği
Koordinasyon Kurulu’nun Çalışma Usul ve Esasları Hakkındaki Başbakanlık
Genelgesi” ile yeniden düzenlenmiştir.
Bu genelge ile İDKK’nın yeni görevi, iklim değişikliğinin zararlı etkilerinin
önlenmesi için gerekli önlemlerin alınması, yapılacak çalışmaların verimliliğinin
sağlanması, kamu ve özel sektör, kurum ve kuruluşları arasında koordinasyon ve
görev dağılımının sağlanması ve bu konuda ülkemizin şartlarına uygun iç ve dış
politikaların belirlenmesi konularında çalışmaların gerçekleştirilmesi olmuştur.
Çevre Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde, iklim değişikliği konusunda ilgili
kamu, kurum ve kuruluşlarının müsteşarlarından oluşan İDKK kapsamında,
Türkiye’nin ulusal bildiriminin hazırlanması, yol haritasının belirlenmesi ve bununla
birlikte çalışmaların süreklilik arz etmesi dikkate alınarak aşağıda verilen 8 adet
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
167
çalışma grubu oluşturulup, grup koordinatörleri belirlenerek, çalışmalara başlanmıştır
(Kadıoğlu ve Dokumacı, 2005).
1. İklim Değişikliğinin Etkilerinin Araştırılması
2. Sera Gazları Emisyon Envanteri
3. Sanayi, Konut, Atık Yönetimi ve Hizmet Sektörlerinde Sera Gazı Azaltımı
4. Enerji Sektöründe Sera Gazı Azaltımı Ulaştırma Sektöründe Sera Gazı
Azaltımı
5. Arazi Kullanımı, Arazi Kullanım Değişikliği ve Ormancılık
6. Politika ve Strateji Belirleme
7. Eğitim ve Kamuoyunu Bilinçlendirme
Grupların gerçekleştirdiği çalışmalar sonucunda hazırlanan raporlar,
Türkiye’nin İDÇS sekretaryasına sunması gereken “Ulusal Bildirim”in hazırlanması
çalışmalarına katkı sunmakla birlikte, güncel bilgiler ve yorumları içeren kaynak
özelliği de taşımaktadır. Söz konusu gruplarla birlikte, GEF’ten sağlanan maddi
yardımla, UNDP ile birlikte sözleşme kapsamında “Ulusal Bildirim” in hazırlanması
projesi başlatılmıştır (Kadıoğlu ve Dokumacı, 2005).
2002 yılında gerçekleştirilen Johannesburg Dünya Sürdürülebilir Kalkınma
Zirvesi’ne yönelik olarak Çevre Bakanlığı ve UNDP işbirliği projesinde, Ulusal
Çevre ve Kalkınma Programı’nın teknik eşgüdümünde yürütülen ulusal hazırlıklar
kapsamında, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nın sekretaryalığında, İklim
Değişikliği Çalışma Grubu oluşturulmuştur. Bu çerçevede, çok sayıda paydaş
temsilcisinin de yer aldığı ve katılımcı bir süreçle yürütülen çalışmalar kapsamında
hazırlanan Türkiye Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Raporu bünyesinde İklim
Değişikliği bölümü de yer almıştır (TTGV, 2002).
Ulusal Çevre ve Kalkınma Programı’nın çalışmaları kapsamında, Çevre ve
Orman Bakanlığı ve UNDP tarafından 1–3 Eylül 2004 tarihleri arasında, “Ankara
İklim Değişikliği Konferansı” düzenlenmiştir. Konferansa çeşitli sektörleri temsil
eden 16 yabancı ve 32 Türk uzman, konuşmacı olarak katılmış, etkinlikler 500’den
fazla kişi tarafından takip edilmiş ve 16 kuruluş tarafından desteklenmiştir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
168
UNDP, İDÇS sekreteryası, UNEP, GEF, Merkezi ve Doğu Avrupa İçin
Bölgesel Çevre Merkezi, Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Devlet İstatistik
Enstitüsü ve çeşitli üniversitelerden uzmanların sunumlarıyla katıldığı “İklimi
Anlamak, Değişikliği Yakalamak” sloganlı konferansa katılım olarak büyük ilgi
gösterilmiştir.
Konferansın, 2004 yılında İDÇS’ye resmen taraf olan Türkiye’ye, sözleşme
hükümlerince 6 ay içinde sunması gereken ulusal bildiriminin hazırlanmasında yol
haritası olması hedeflenmiştir.
2004 yılında ise ilk Ulusal Bildirim Raporunun sekretaryaya sunulması için
Çevre ve Orman Bakanlığı ile UNDP işbirliğinde GEF projesi başlatılmıştır. Çevre
ve Orman Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya konuyla ilgili yaptığı
açıklamasında, Türkiye’nin ulusal bildiriminin 2006 yılı ortalarında sekretaryaya
sunulmasının planlandığını belirtmiştir. Sarıkaya konuşmasının devamında
Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne olan bakış açısını açıklamıştır. Sarıkaya’nın
bildirdiğine göre, Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne taraf olması, sera gazı
salınımlarının azaltılmasında referans alınacak temel yıl ve azaltım oranları
konusundaki konumu, özel koşulları ve ekonomik kalkınması dikkate alınarak
gerçekleşebilecektir ve böylece Kyoto mekanizmalarından yararlanabilecektir. Bu
bağlamda da Sarıkaya, Kyoto Protokolü’nün 2015’den önce imzalanmayacağını
belirtmiştir (Yılmaz, 2005).
Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadelede üstüne düşen görevi
gerçekleştirmek ve Kyoto Protokolü’ne taraf olabilmek için başta mevzuat ve
teşkilatlanma konularında olmak üzere bir takım çalışmalar gerçekleştirmeye
başlamıştır. Konu ile ilgili olarak yasal ve teşkilatlanma çalışmaları devam
etmektedir.
4.3.3. Uluslararası Düzeyde Yapılan Çalışmalarda Türkiye’nin Yerinin
Belirlenmesi
Dönemin yürürlükteki enerji politikası gereği, ulusal kaynakların, özellikle
yerli linyitlerin kullanılması ve gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında, enerji
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
169
tüketiminin çağdaş yaşam düzeyi açısından yetersiz olması nedeniyle, Türkiye’nin
İDÇS’ye bir gelişmekte olan ülke olarak taraf olması gerekmektedir.
Ancak Türkiye, İDÇS ile ilgili uluslararası süreçte gelişmekte olan bir ülke
olarak değerlendirilebilmek için çaba göstermek zorunda kalmıştır. Türkiye’nin
gelişmekte olan bir ülke olarak uluslararası çalışmalara katılma girişimleri, İDÇS’nin
imzaya açıldığı 1992 yılından, 7. Taraflar Konferansının gerçekleştirildiği 2001
yılına kadar sürmüştür. Bu çalışma kapsamında oluşturulan Şekil 4.21’de
Türkiye’nin uluslararası düzeyde yapılan çalışmalardaki yeri ve İDÇS’ye gelişmekte
olan bir ülke olarak taraf olabilme çabaları verilmiştir.
4.3.3.1. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin Yürürlüğe Girmesinden
Önceki Gelişmeler
İDÇS hazırlık çalışmalarını yürütmekle görevli HGK’nın 1992 yılının Mayıs
ayında New York’ta gerçekleştirdiği 5. dönem toplantısında Türkiye, OECD üyesi
olması nedeniyle, İDÇS’nin hem OECD ve ekonomileri geçiş sürecindeki orta ve
doğu ülkeleriyle birlikte EK I listesine, hem de OECD ülkeleriyle birlikte EK II
listesine alınmıştır (Türkeş, 1995a).
Bu durumda Türkiye, hem sera gazı salınımlarını 2000 yılına kadar 1990 yılı
seviyesine indirmekle sorumlu olacak EK I ülkeleri grubuna, hem de gelişmekte olan
ülkelere teknolojik ve ekonomik destek sağlayacak EK II ülkeleri grubuna dahil
edilmiştir. Türkiye bu koşullar altında, yükümlülüklerini yerine getiremeyeceği
gerekçesiyle İDÇS’yi 1992 yılında gerçekleştirilen BM Çevre ve Kalkınma
Konferansı’nda imzalamamış, aynı koşulların devam etmesi nedeniyle de daha
sonrasında da taraf olmamıştır.
İDÇS’yi ilkesel temelde destekleyen Türkiye, İDÇS’yi imzalamamış olsa da;
Taraflar Konferanslarını gözlemci statüsünde sürekli takip etmiş ve sürece
katılabilmek için farklı dönemlerde farklı yaklaşımlarda bulunmuştur.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
170
4. Taraflar Konferansı - Türkiye, 3.Taraflar Konferansında kendisinden istenen ulusal raporunu sundu - AB hariç, G-77 ve Çin, Avustralya ve Küçük ada devletleri, Türkiye’nin talebini destekledi. - Karar alınamadı ve konu görüşülmek üzere bir kez daha ertelendi.
Şekil 4.21. Türkiye’nin Uluslararası Düzeyde Yapılan Çalışmalara Katılma Çabaları
1. ÖNERİ: İDÇS’nin EK I ve EK II listesinden çıkma talebi (1992- 1997)
Türkiye’nin İDÇS’nin EK I ve EK II listesinden çıkması yönünde öneri vermesi için Azerbaycan ve Pakistan hükümetleri ile görüşüldü, Azerbaycan ve Pakistan hükümetleri sekretaryaya konuyla ilgili ayrı
ayrı öneri vererek, konunun 3. Taraflar Konferansında görüşülmesi sağlandı
2. ÖNERİ: İDÇS’nin EK I ve EK II listesinden çıkma talebine ek olarak kişi başına düşen CO2 emisyonlarında OECD ortalamasının altında kalma hedefinin belirlenmesi (1998- 2000)
3. Taraflar Konferansı - Türkiye “Turkey and Greenhouse Gas Emissions” başlıklı tutum kağıdını yayınladı - Türkmenistan, Gürcistan ve Özbekistan adına konuşan Azerbaycan, Türkiye’nin talebini destekler
yönde konuşmasını yaptı - ABD ve AB hariç, Pakistan, İran ve Avustralya Türkiye’nin talebini destekledi. - Türkiye’nin talebinin 3. Taraflar Konferansının bakanlar düzeyinde görüşülmesine karar verildi
3. Taraflar Konferansının bakanlar düzeyi - AB ve ABD, Türkiye’nin 2010 yılında kişi başına düşen CO2 salınımlarını OECD ortalamasının
yarısını aşmama yükümlülüğünü almasını istedi - 4. Taraflar Konferansında sunmak üzere, Türkiye’den bir ulusal rapor hazırlaması istendi - Türkiye’nin talebi tekrar görüşülmek üzere 4. Taraflar Konferansına ertelendi.
2–12 Haziran 1998 yardımcı organlar toplantısı
- Türkiye, İDÇS EK’lerinden çıkma talebine ek olarak, kişi başına düşen CO2 emisyonlarında OECD ortalamasının altında kalma hedefini belirtmiştir.
3. ÖNERİ: İDÇS’nin EK II listesinden silinmesi ve kendisini diğer EK I taraflarından farklı yapan özel koşullarının kabulü ile EK I’de kalması (2000- 2001)
5. Taraflar Konferansı - Konuyla ilgili oy birliği sağlanamadı ve yeniden görüşülmek üzere 6. Taraflar Konferansına ertelendi.
6. Taraflar Konferansı - Türkiye, 6. Taraflar Konferansına, isminin İDÇS’nin EK II listesinden silinmesi ve kendisini diğer
EK I taraflarından farklı yapan özel koşullarının kabulü ile EK I’de kalması şeklinde yeni bir öneri ile katıldı
- Bu öneri de kabul edilmedi ve konu 7. Taraflar Konferansına ertelendi.
7. Taraflar Konferansı - Türkiye’nin isminin EK II’den silinmesi ve kendisini diğer EK I taraflarından farklı yapan özel
koşullarının kabulü ile bir EK I ülkesi olması yönündeki talebi kabul edildi.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
171
4.3.3.2. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin Yürürlüğe Girmesinden
Sonraki Gelişmeler
Türkiye, İDÇS’nin imzaya açılmasından sonra, 1992–1995 yılları arasında
gerçekleştirilen HGK’nın hemen hemen her dönem toplantısında, sera gazı
emisyonlarını 2000 yılına kadar 1990 düzeyinde tutmasının olanaksız olduğunu
belirtmiştir. Bu doğrultuda, İDÇS’nin her iki EK’inden de çıkarak, ya da özel
koşulları dikkate alınarak kendisine bazı kolaylıkların sağlanması şartıyla EK’lerde
kalarak, İDÇS’ye taraf olabileceğini açıklamıştır (Türkeş, 2001a). Ancak Türkiye, bu
toplantılardan istediği sonucu alamamış ve dolayısıyla da İDÇS’yi imzalamamıştır.
Türkiye bu ilk girişiminden olumsuz sonuç alsa da, uluslararası çabaya
katılım girişiminden vazgeçmemiştir. İDÇS’nin yürürlüğe girmesinden 1 yıl sonra
Taraflar Konferansının ilk toplantısının yapılacağını göz önüne alarak, amacı
doğrultusunda çalışmalarına başlamıştır.
1. Taraflar Konferansının hazırlık çalışmalarına ilişkin görüşmelerde
Türkiye’nin İDÇS’ye katılımı ancak İDÇS’nin Türkiye aleyhindeki hükümlerinin
giderilmesiyle gerçekleşebileceği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda Türkiye’nin
İDÇS EK’lerinden çıkmak için İDÇS hükümleri gereğince izleyebileceği iki yol
bulunmaktadır. İlk olarak ya Türkiye İDÇS’ye taraf olup EK’lerden çıkma çabasını
kendi gösterecek, ya da İDÇS’ye taraf olan en az iki ülkenin önerisi ile bu teklifini
gerçekleştirmeye çalışacaktır. Türkiye bu seçeneklerden ikincisini tercih etmiştir.
Ancak yine İDÇS’nin hükümlerine göre, İDÇS veya EK’lerinde yapılacak herhangi
bir değişiklik talebi, taraf ülkelerin uygun bulması şartıyla, 31 Arlık 1998 tarihine
kadar mümkün olmaktadır. Ayrıca İDÇS’ye taraf olan en az iki ülkenin önerisi,
Taraflar Konferansından 6 ay önce sekretarya tarafından taraflara iletilmelidir ve
konu ile ilgili kararlar Taraflar Konferansında alınmalıdır. Bu durumda Türkiye’nin
EK’lerden çıkma isteği en erken 3. Taraflar Konferansında görüşülebilecektir.
Türkiye, konuyla ilgili olarak Azerbaycan ve Pakistan ile görüşmelerini
gerçekleştirmiştir. Azerbaycan ve Pakistan da Türkiye’nin İDÇS EK’lerinden
çıkarılması yönünde ayrı ayrı öneriler vermişlerdir. Sekretarya da bu önerileri taraf
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
172
ülkelere 29 Mayıs 1997 tarihinde duyurmuş ve böylece konunun 3. Taraflar
Konferansında görüşülmesi sağlanmıştır.
4.3.3.3. Üçüncü Taraflar Konferansı
Türkiye’nin, İDÇS EK’lerinden çıkma talebinin görüşüleceği 3.Taraflar
Konferansı, 1–11 Aralık 1997 tarihleri arasında Japonya’nın Kyoto kentinde
düzenlenmiştir. Toplantılara, dönemin Çevre Bakanı İmran Aykut başkanlığında,
Çevre Bakanlığı’ndan Müsteşar yardımcısı Melih Akalın, Genel Müdür Yardımcısı
Serpil Bağcı, Meteoroloji Mühendisi Zeynel Kökçam, Dışişleri Bakanlığı’ndan
Genel Müdür Yardımcısı Oya İnkaya, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan
Genel Müdür Mustafa Mendilcioğlu, Kimya Mühendisi Orhan Gülçat, Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’ndan uzman Selahattin Çimen, uzman Sema Alpan,
Meteoroloji Mühendisi Utku Sümer ve Tokyo Büyükelçiliğinden Müsteşar Erdoğan
Kök’ten oluşan bir heyetle katılım sağlanmıştır (Akalın ve ark, 1997).
Türkiye’nin İDÇS’nin EK I ve EK II listelerinden çıkarılmasına ilişkin talebi,
genel kurul gündemi çerçevesinde 3 Aralık 1997 günü konferans başkanı ve Japonya
Devlet Bakanı Hiroski Ohki’nin konuyu tartışmaya açmasından sonra görüşülmüştür.
Türkiye, İDÇS EK’lerinden çıkma isteminin haklılığını kanıtlamak için 3. Taraflar
Konferansında “Turkey and Greenhouse Gas Emissions” (Türkiye ve Sera Gazı
Emisyonları) (FCCC/CP/1997/MISC.3) tutum kağıdını, sekretarya dokümanı olarak
yayınlatmış ve tüm delegelere dağıtımının yapılması sağlanmıştır (Akalın ve ark,
1997).
Türkiye’nin İDÇS EK’lerinden çıkma yolunda Pakistan ve Azerbaycan
tarafından verilen önerinin görüşüldüğü toplantıda Türkmenistan, Gürcistan ve
Özbekistan adına konuşan Azerbaycan, Türkiye’nin talebini destekler yönde bir
konuşma yapmıştır. Bu konuşmadan sonra, ülkeler sıraları geldikçe söz alarak
konuyla ilgili Çizelge 4. 33’de özetlenen görüşlerini bildirmişlerdir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
173
Çizelge 4.33. Türkiye’nin 3. Taraflar Konferansında İDÇS EK’lerinden Çıkma Talebi Hakkında Görüş Bildiren Ülkeler ve Görüşleri
Ülkeler Görüşleri Pakistan İDÇS’nin sadece gelişmiş ülkeler için taahhüt öngördüğünü, oysa Türkiye’nin Dünya
Bankası, UNDP ve Montreal Protokolü kapsamında gelişmekte olan ülkeler arasında yer aldığını ifade ederek, Türkiye’nin EK’lerden çıkma talebini desteklediklerini bildirmiş ve konunun, konferansın üst düzey bölümünde onaylanması gerektiğini belirtmiştir.
İran İDÇS’nin tüm BM üyelerini kapsayacak nitelikte olması gerektiğini ifade ederek, Türkiye’nin bir OECD üyesi olmakla birlikte, henüz gelişme sürecinde bir ülke olduğunu, Türkiye’nin EK’lerden çıkabilme önerisini desteklediklerini, bu yönde alınacak bir kararın, Türkiye’nin İDÇS’ye katılma yolundaki süreci hızlandıracağını ifade etmiştir.
Avustralya Türkiye’nin özel durumunu dikkate alarak, talebimizi destekleyeceklerini, böylece Türkiye’nin İDÇS’yi bir an önce onaylamasının teşvik edileceğini belirtmiştir. Ayrıca, taslak Kyoto Protokolü çerçevesinde sürece katılması temennisinde de bulunmuştur.
ABD Bazı ülkelerin EK I’e katılmak isterken, Türkiye’nin EK’lerden çıkma talebinde bulunduğunu, bu önerinin görüşülmesi için erken olduğunu, konunun gelecek yıl yapılacak olan 4. Taraflar Konferansına ertelenmesinin uygun olacağını ifade etmiştir.
AB adına söz alan Lüksemburg
İDÇS EK’leri oluştururken OECD üyeliğinin kriter alındığını, Türkiye’ye özel bir statü sağlanabilmesi için emisyon salınımlarına yönelik hedef ile takvim belirlemesi ve Kyoto’da sonuçlandırılması beklenen taslak protokole katılma beyanında bulunması gerektiğini, aksi halde EK’lerden çıkma talebinin kabul edilmeyeceğini ifade etmiştir.
Konuyla ilgili görüş bildiren ülkeler arasında ABD ve AB hariç diğer ülkeler,
Türkiye’nin talebini desteklemiş ve konun 3. Taraflar Konferansında
sonuçlandırılmasını istemiştir. AB, zaten bu şartlarda yükümlülüklerini
karşılayamayacağı gerekçesiyle EK’lerden çıkma isteminde bulunan Türkiye’den,
hem azaltım miktarı bildirmesini, hem de daha görüşmeleri tamamlanmamış bir
taslak protokole katılacağının sözünü vermesini istemiştir. Bu istemin üzerine söz
alan Türkiye delegasyonu, bir konuşma yapmış ve konun 3. Taraflar Konferansının
bakanlar düzeyinde tartışılıp karara varılmasını istemiştir.
Bu istemin üzerine, genel kurul toplantısında söz alan Büyükelçi Herrara,
Türkiye’nin EK’lerden çıkma talebi ile ilgili bir anlayış ve esneklik olmakla birlikte,
henüz tam anlamıyla bir karara varılmadığını, ülkelerin konuyla ilgili olarak farklı
görüşler belirttiğini, bu nedenle konunun tartışılmasına 3. Taraflar Konferansının
bakanlar düzeyinde devam edilmesine karar verildiğini açıklamıştır (Akalın ve ark,
1997).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
174
3. Taraflar Konferansının Bakanlar Düzeyindeki Bölümü (8–10 Aralık 1997)
6 Aralık 1997 tarihinden itibaren 3.Taraflar Konferansında Türkiye
delegasyonuna başkanlık eden dönemin Çevre Bakanı İmran Aykut, 9 Aralık 1997
günü öğleden önce bir konuşma yapmıştır. Aykut konuşmasında özetle, Türkiye’nin
Dünya Bankası, UNDP ve Montreal Protokolü kapsamında gelişmekte olan ülkeler
arasında yer aldığını, ayrıca Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, Türkiye’nin
1995 yılı kişi başına düşen CO2 emisyon salınımında 80. sırada bulunduğunu ve bu
değerin OECD ve AB ortalamasının dörtte birine, Kuzey Amerika ülkelerinin
sekizde birine ve Dünya ortalamasının da yarısına karşılık geldiğini belirterek,
Türkiye’nin EK’lerden çıkması ile ilgili gerekçelerini açıklamıştır. Son olarak da,
Türkiye’nin EK’lerden çıkması yönündeki talebi için bütün ülkelerden destek talep
ettiğini belirtmiştir (Akalın ve ark, 1997).
Çevre Bakanı İmran Aykut, 3 günlük toplantı süresince, Amerika, Avustralya,
Kanada, Azerbaycan, Gürcistan, Pakistan, Finlandiya, Fransa, İsviçre, İngiltere,
Lüksemburg, Bangladeş, Yeni Zelanda, Grup 77 ve Çin delegasyon başkanları ile
görüşmelerde bulunmuş ve Türkiye’nin haklı talebini defalarca gündeme getirerek bu
ülkelerden destek istemiştir (Akalın ve ark, 1997).
Ancak AB ve ABD’nin resmi olmayan görüşmelerde, “Türkiye’nin İDÇS
EK’lerinde bir OECD ülkesi olarak yer alması nedeniyle 2010 yılında kişi başına
düşen CO2 salınımlarının OECD ortalamasının yarısını aşmama” yükümlülüğü
alınmasının ve söz konusu protokole taraf olunmasının gerektiği konularındaki
ısrarları, Türkiye delegasyonunca kabul görmemiştir (Akalın ve ark, 1997).
Sonuç olarak, Türkiye’nin EK’lerden çıkma talebi, 3.Taraflar Konferansında
sonuçlandırılamamıştır. Bu Taraflar Konferansında konuyla ilgili olarak,
Türkiye’den, SBI ile işbirliği halinde ulusal durumunu belirten bir rapor hazırlaması
ve bu raporu 4. Taraflar Konferansında sunması istenmiştir. Türkiye’nin İDÇS
EK’lerinden çıkma talebinin görüşülmesi ise 4. Taraflar Konferansına ertelenmiştir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
175
4.3.3.4. Kyoto Protokolü Sonrası Gelişmeler
3. Taraflar Konferansında İDÇS EK’lerinden çıkma yolunda istediği sonuca
ulaşamayan Türkiye, 3. Taraflar Konferansından sonra, talebini yineleyebileceği ilk
toplantı, 2-12 Haziran 1998 tarihleri arasında Almanya’nın Bonn kentinde İDÇS
yardımcı organlar (SBSTA, SBI, AG-13) toplantısı için hazırlıklara başlamıştır.
Bu çalışmalar kapsamında Çevre Bakanlığı’nca bir rapor hazırlanmıştır.
Raporda, Türkiye’nin iklim yapısından ekonomik yapısına, enerji yapısından nüfus
durumuna kadar birçok konu “Genel Durum” başlığı altında belirtilmiştir. Ayrıca
ülkenin enerji ve çevre yapısı irdelenmiş CO2 emisyonlarına ilişkin sektörler bazında
veriler belirtilmiştir. Son olarak da sera gazı emisyon azaltımı için politika ve
önlemler aşağıda verildiği şekilde ifade edilmiştir (Akalın ve Bağcı, 1998a).
o CO2 emisyonu azaltılmasına yönelik doğal gaz kullanımının
yaygınlaştırılması.
o Isıtma amaçlı jeotermal projelerin geliştirilmesi ve yenilenebilir enerjilerin
araştırma ve geliştirme programlarının desteklenmesi.
o Binalarda yalıtım ve ısıtma sistemlerinin iyileştirilmesi.
o Ulaştırma sektöründe alternatif yakıtların kullanılmasının artırılması.
o Kojenerasyon sistemleri için mali destek.
o Nükleer santrallerin devreye alınması.
Sonuç olarak,
o Türkiye İDÇS’nin EK’lerinde oluşturulmasında sadece OECD üyesi olma
kriteri temel alındığı için EK’lerde yer aldığı belirtilmiştir. Buna karşın
Dünya Bankası, OECD ve UNDP Türkiye’yi gelişmekte olan ülke sınıfında
değerlendirmektedir denilmektedir.
o Türkiye Ozon Tabakasını incelten maddelere dair Montreal Protokolü 1.
Taraflar Konferansında belirlenen gelişmekte olan ülkeler listesindedir.
o OECD ülkeleri arasında en yüksek nüfus artış hızına sahip ülkedir.
o OECD ülkelerinde ortalama iki kişiye bir araba düşerken Türkiye’de ortalama
12 kişiye bir araç düşmektedir.
o Türkiye’nin temel enerji kaynağı kömürdür.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
176
o Birincil enerji talebinin %70’ini ithal etmek zorundadır.
o Enerji ihtiyacını %90 oranında fosil yakıtlardan sağlamaktadır.
o Elektrik arz kapasitesi son yıllarda talebi karşılayamamaktadır.
o Kişi başına düşen elektrik tüketimi 1995 yılında 1500 kWh olup bu miktar
Dünya ortalamasının yarısına, OECD ortalamasının beşte birine ve AB’nin
dörtte birine karşılık gelmektedir.
o Kişi başına düşen enerji talebi 2000 yılında Dünya ortalamasının altında,
OECD ortalamasının ise beşte ikisine karşılık gelmektedir.
o Enerji yoğunluğu OECD ülkelerinden yüksektir. Doğal gaz talebi 2000
yılında 1995 yılına göre 9 kat artacaktır.
o 2010 yılında kişi başına düşen CO2 emisyonu, Dünya ortalamasının biraz
üzerinde, OECD ortalamasının ancak beşte ikisine ulaşacaktır.
o Türkiye 1995 yılı kişi başına düşen 2,6 ton CO2 emisyon miktarı ile Dünya
ülkeleri arasında 80. sırada olduğu konuları belirtilmiştir (Akalın ve Bağcı,
1998a).
Bu doğrultuda raporda, Türkiye’nin hedefinin kişi başına düşen CO2
emisyonlarında OECD ortalamasının altında kalmak amacının ise EK’lerden çıkmak
olduğu raporun sonuç kısmında belirtilmiştir (Akalın ve Bağcı, 1998a).
Türkiye, İDÇS’nin imzaya açıldığı 1992 yılından 1997 yılında
gerçekleştirilen 3. Taraflar Konferansının sonuna kadar, İDÇS’nin her iki EK’inden
de çıkma talebini, 1998 yılında Almanya’nın Bonn kentinde gerçekleştirilen İDÇS
yardımcı organlar toplantısında biraz değiştirmiştir. Türkiye yine İDÇS EK’lerinden
çıkma talebini yinelese de, sera gazı salınımlarında bir sınırlama önerisinde
bulunmuştur. Böylece Türkiye, bu yardımcı organlar toplantısından sonra
gerçekleştirilecek 4. Taraflar Konferansına bu yeni öneri ile katılmıştır.
4. Taraflar Konferansı, 2–13 Kasım 1998 tarihleri arasında Arjantin’in
başkenti Buenos Aires’te yapılmıştır. Toplantıya dönemin Çevre Bakanı İmran
Aykut başkanlığında, Çevre Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü ve Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı temsilcilerinden
oluşan bir heyet ile katılım sağlanmıştır (Eser, 1999).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
177
Türkiye’nin İDÇS EK’lerinden çıkma talebi, SBI’nın 3 Kasım 1998 günü
gerçekleştirilen sabah oturumunda görüşülmüştür. SBI başkanı tarafından açılan
toplantıda, ilk söz büyükelçi Herrera’ya verilmiştir. Türkiye’nin EK’lerden çıkma
talebi konusunda, Türkiye ile taraflar arasında uzlaşma sağlayacak bir karar tasarısı
hazırlamakla görevli Herrera, görüşmelerine devam ettiğini fakat henüz bir sonuca
ulaşamadığını belirterek, kendisine tanınan sürenin uzatılmasını istemiş ve bu istek
SBI başkanı tarafından uygun bulunmuştur.
SBI’nın 4 Kasım 1998 öğleden sonra oturumunda gündem maddesi olarak
Türkiye’nin talebi ele alınmış ve bu arada Çevre Bakanlığı koordinatörlüğünde
hazırlanan “Türkiye’nin İklim Değişikliği Ulusal Raporu” başlıklı belge sekretarya
tarafından sözleşmeye taraf ülkelere dağıtılmıştır.
Görüşmelerde Pakistan temsilcisi söz alarak EK’lerden çıkma konusunda
Türkiye’nin haklılığını dile getirerek bu konuda gerekli işlemlerin bir an önce
başlatılmasını istemiştir. Daha sonra Türkiye delegasyonunca söz alınarak, ulusal
raporumuzun hazırlanıp sekretarya tarafından üye ülkelere dağıtıldığı, bu raporun
incelenmesinden de görüleceği üzere ne sosyo-ekonomik durumumuz ne de sera gazı
emisyonlarımız açısından sözleşmenin EK’lerinde yerimizin olmadığı, EK’ler
oluşturulurken OECD’ye üyelik kriterinin esas alınmasının sözleşmeyi zayıflattığını,
Türkiye’nin zaten GEF’e parasal katkıda bulunduğu, İDÇS çerçevesinde ek
maliyetlere hazır olmadığı belirtilmiş, uzun süredir SBI gündeminde yer alan
EK’lerden çıkma talebimizin olumlu yönde sonuçlandırılması isteği yinelenmiştir
(Akalın ve Bağcı, 1998b).
Türkiye’den sonra söz konusu konuyla ilgili görüşlerini bildirmek üzere söz
alan ülkeler ve bu ülkelerin görüşleri Çizelge 4.34’de özetlenmiştir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
178
Çizelge 4.34. Türkiye’nin 4. Taraflar Konferansında İDÇS EK’lerinden Çıkma Talebi Hakkında Görüş Bildiren Ülkeler ve Görüşleri
Ülkeler Görüşleri
AB adına söz alan Avusturya
Türkiye’nin sunduğu ulusal raporun ellerine yeni geçtiğini, raporu inceledikten sonra görüşlerini belirteceklerini ancak tüm OECD ülkelerinin hukuken bağlayıcı sayısal sera gazı emisyon hedefleri vermeleri konusunda ısrarlı olduklarını ifade etmiştir.
G-77 ve Çin adına Antigua ve Barbuda
Konuyla ilgili bir kararı bu aşamada henüz veremediklerini, Türkiye tarafından hazırlanan raporu inceleyip, grupta konuyu görüştükten sonra bir karara varacaklarını belirtmiştir.
Avustralya Türkiye’nin EK’lerden çıkma talebine olumlu baktıklarını, bu amaç doğrultusunda gösterdikleri tüm çabaları, özellikle böyle bir raporun hazırlanmasını takdirle karşıladıklarını ifade etmiştir.
Küçük ada devletleri adına söz alan Marshall Adaları
Türkiye’nin sunduğu raporun ellerine yeni geçtiğini, alınacak son kararın büyük önem taşıdığını, bu nedenle raporu derinlemesine inceleyip kararlarını öyle vereceklerini bildirmiştir.
Büyükelçi Herrera, taraflarla görüşmelerini tamamlamış ve sekretarya ile
birlikte hazırladığı SBI tasarı metnini, SBI’nın bir sonraki oturumuna sunmuştur. Bu
karar tasarısında özetle, 31 Aralık 1998’den önce görüşülmesi istenen EK’lerdeki
değişiklik önerilerinin kesinleşmesi için bu tarihten sonra da değerlendirmelerin
yapılabileceği, ancak bu tarihten sonra başka bir değişiklik başvurusunun
yapılamayacağını, Türkiye ile ilgili konun 4. Taraflar Konferansında
sonuçlandırılamayacağını ve 5. Taraflar Konferansına ertelendiğini belirtmiştir
(Akalın ve Bağcı, 1998b).
5. Taraflar Konferansı, 25 Ekim–5 Kasım 1999 tarihlerinde Almanya’nın
Bonn kentinde yapılmıştır. 2–4 Kasım 1999 tarihleri arasında bakanlar düzeyinde
yapılan toplantıya, Çevre Bakanı Fevzi Aytekin başkanlığında Çevre Bakanlığı,
Dışişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Devlet Meteoroloji İşleri
Genel Müdürlüğü temsilcilerinden oluşan bir heyetle katılım sağlanmıştır (Anonim,
1999).
5. Taraflar Konferansında, Çevre Bakanlığı heyeti gündemin 6. maddesi
kapsamında, talebini yinelemiş ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in 2 Kasım 1999
günü bakanlar düzeyindeki oturumunda yaptığı konuşma ile bulunduğumuz haksız
konumu belirterek, her şeye rağmen Türkiye’nin küresel iklim güvenliğine katkı
sağlayacak olan teknik çalışmalarını ana başlıkları ile özetlemiş ve sorunun çözümü
talebinde bulunmuştur.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
179
5. Taraflar Konferansında konuyla ilgili yapılan görüşmeler sonucunda,
ülkeler arasında oy birliği sağlanamamıştır. Yapılan bütün girişimlere rağmen bir
uzlaşma sağlanamadığı için, Türkiye’nin EK’lerden çıkma talebi bir yıl sonra
Hollanda’da yapılacak olan 6. Taraflar Konferansına ertelenmiştir.
5. Taraflar Konferansında istenilen sonucun alınamaması, 13 -25 Kasım 2000
tarihleri arasında Lahey’de gerçekleştirilen 6. Taraflar Konferansı için Türkiye’nin
yaklaşımının değişmesine neden oluştur. Bu aşamada Çevre Bakanlığı
koordinasyonunda ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte yapılan toplantılarda,
Türkiye’nin EK’lerden çıkma talebinde, 6. Taraflar Konferansında yeni bir yaklaşım
izlenmesi gerektiğine karar verilmiştir. Türkiye, sözleşmenin “ortak fakat
farklılaştırılmış sorumluluk” ilkesi doğrultusunda, 6. Taraflar Konferansına isminin
EK II’den silinerek EIK I’de kalması yönünde yeni bir öneri ile katılmıştır. Ancak 6.
Taraflar Konferansında tartışılan bu yeni öneri hakkındaki kararın 7. Taraflar
Konferansında sonuçlandırılması kararlaştırılmıştır (Türkeş, 2003).
7. Taraflar Konferansı, 29 Ekim - 9 Kasım 2001 tarihleri arasında Fas’ın
Marakeş kentinde yapılmıştır. Türkiye bu toplantıya Çevre Bakanı Fevzi Aytekin
başkanlığında, Dışişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çevre
Bakanlığı’nın temsilcilerinden oluşan bir heyetle katılmıştır.
7. Taraflar Konferansında gerçekleştirilen yoğun çalışmalar ve isminin EK
II’den silinip, EK I’de kalması yönündeki yeni önerisi sonucunda, Türkiye’nin
İDÇS’nin EK II listesinden çıkarılarak, İDÇS’ye bir EK I ülkesi olarak taraf olma
önerisi, 29 Ekim–6 Kasım 2001 tarihleri arasında ilgili organlarca ele alınarak, 7.
Taraflar Konferansı tarafından kabul edilmiştir. Türkiye’ye ilişkin kararda özetle
(FCCC/SBI/2001/L.8):
o Tarafların eşitlik temelinde ve ortak ama farklılaştırılmış sorumlulukları ve
bunu karşılayan olanaklarına uygun olarak, insanoğlunun bugünkü ve gelecek
kuşaklarının yararı için iklim sistemini korumak zorunda olduklarının altı
çizilerek,
o Türkiye’nin isteği, özellikle Taraflar Konferansı–6/1. Bölümde Lahey’de
isminin EK II’den silinmesi amacıyla sunduğu yeni önergesi gözetilerek,
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
180
Taraflar Konferansının Türkiye’nin isminin EK II’den silinmesini
kararlaştırdığı ve tarafları, Türkiye sözleşmeye taraf olduktan sonra, onu EK I’deki
diğer taraflardan farklı yapan özel koşullarını kabul etmeye davet ettiği açıklanmıştır.
Türkiye’nin uluslararası düzeyde yapılan çalışmalardaki yeri, İDÇS’ye
gelişmekte olan bir ülke olarak taraf olabilme çabalarıyla gerçekleşmiştir. Bu çabalar
3 farklı yaklaşımla gerçekleştirilmiş ve sonuç olarak 2001 yılında Türkiye’nin ismi
İDÇS’nin EK II listesinden silinmiştir. Bu olumlu gelişmeden sonra Türkiye, 24
Mayıs 2004 tarihinde, 189. ülke olarak İDÇS’ye taraf olmuştur. 2004 yılı itibariyle
İDÇS’ye taraf olan Türkiye, 10. Taraflar Konferansından itibaren, Taraflar
Konferanslarına taraf ülke konumuyla, aktif bir şekilde katılabilecek, alınan
kararlarda söz ve oy hakkına sahip olabilecektir. Türkiye’nin 2006 yılı ortalarında ilk
ulusal bildirimini sekretaryaya sunmasından sonraki hedefi, gerekli ulusal
düzenlemelerini gerçekleştirip, Kyoto Protokolü’ne de taraf olmaktır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
181
4.4. Konuyla İlgili Uluslararası Gelişmelerin Değerlendirilmesi
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, sözleşmeye taraf olan EK I ülkelerine
2000 yılına kadar sera gazı salınımlarını 1990 yılı seviyesine indirme yükümlülüğü
vermektedir. Sözleşmenin 1994 yılında yürürlüğe girmesiyle birlikte taraf ülkeler,
gerçekleştirilen Taraflar Konferanslarında sözleşmenin işleyişi ve etkin uygulanması
konusunda çalışmalarını gerçekleştirmişler ve söz konusu konular hakkında bir dizi
önemli karar almışlardır. Ancak sözleşmenin temelini oluşturan salınım azaltımı
konusunda ilerleme sağlayamamışlardır.
Şekil 4.22’de sözleşmeye taraf olan ve sera gazı yıllık envanterlerini
sekretaryaya sunan EK I ülkelerinin 1990–2002 yılları arasında sera gazı
salınımlarının değişim oranları görülmektedir. Şekilden de görüldüğü gibi, özellikle
1990 yılı toplam sera gazı salınımlarında önemli paya sahip ülkelerin emisyonlarında
artış gerçekleşmiştir. İspanya ve Portekiz %40.5’lik oranla salınımlarında artış
gösteren ülkelerin başında gelmektedir. İspanya ve Portekiz’in ardından %31.7’lik
bir artış oranıyla Monako 2. sırada yer alırken, %28.9 artış oranıyla İrlanda 3., %26
artış oranıyla da Yunanistan 4. sırada yer almaktadır.
1990 yılı toplam sera gazı emisyonlarının %36.1’ini tek başına oluşturan
ABD ise, 1990–2002 yılları arasında %13.1 oranındaki salınım artışıyla 8. sırada yer
almaktadır. Söz konusu dönemde en az artış oranına sahip ülke %0.1’lik bir oranla
Lihtenştayn olmuştur.
1990–2002 döneminde, 1990 yılına oranla sera gazı salınımlarında azaltım
sağlayabilen ülkelerin başında %65.7’lik azaltım oranıyla Litvanya gelmektedir.
Litvanya’yı %62.8’lik azaltım oranıyla Letonya, %56 ile Bulgaristan, %55.2 ile
Estonya ve %48’lik azaltım oranıyla 5. sırada yer alan Romanya izlemektedir.
Ülkeler arasındaki bu salınım farklılıkları, sera gazı salınım azaltımı için
aldıkları önlemlerden çok, ulusal durumlarını yansıtmaktadır. Örneğin bu dönemde
bazı ülkelerdeki ekonomik büyüme, diğer bazı ülkelere göre oldukça hızlı
gerçekleşmiştir. Bu durum da doğrudan sera gazı salınımlarına yansımıştır.
Ekonomileri geçiş sürecindeki çoğu ülkenin ekonomik büyümeleri bu dönemde
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
182
oldukça yavaş gerçekleşmiştir, bu durum da sera gazı salınımlarında azalma ile
sonuçlanmıştır.
1990 Yılına Göre Değişim Oranları (%)
Şekil 4.22. 1990-20029 Döneminde EK I Ülkelerinin Bireysel Sera Gazı Emisyonları (UNFCCC, 2005)
9 Lihtenştayn için 1990, Polonya için 2001 ve Rusya Federasyonu için 1999 yılıdır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
183
Elbetteki sera gazı salınımlarını belirleyen tek gösterge ekonomik büyüme
değildir. Artan nüfusla birlikte, talep edilen enerji miktarının artması, salınımların
artmasında önemli rol oynamaktadır. Çizelge 4.35’de verilen sera gazı salınımlarını
belirleyen göstergeleri bir örnekle açıklamak mümkündür.
Çizelge 4.35. 2001 Yılı İtibariyle Temel Makroekonomik ve Sera Gazı Göstergeleri (UNFCCC, 2004)
a : Çin’i de içermektedir. b : Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya,
Yunanistan, Macaristan, İzlanda, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovakya, İspanya, İsveç, İsviçre, Türkiye ve İngiltere’yi içermektedir
c : Kanada, Meksika ve ABD’yi içermektedir d: Arnavutluk, Bosna Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Kıbrıs, Cebelitarık, Makedonya, Malta,
Romanya, Slovenya, Sırbistan, Ermenistan, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Estonya, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Letonya, Litvanya, Moldova, Rusya Federasyonu, Tacikistan, Türkmenistan, Ukrayna ve Özbekistan’ı içermektedir
Kişi Başına Düşen
GSYİH($)
Kişi Başına Düşen
Toplam Enerji
Miktarı (ton)
Kişi Başına Düşen CO2 Oranı (ton)
Ortalama Nüfus Artış Oranı 1990-2000 (%/yıl)
Ortalama GSYİH Büyüme
Oranı 1990-2000 (%/yıl)
Dünya 6.9 1.7 3.9 1.4 3.1 Afrika 2.1 0.6 0.9 2.5 2.3 Asyaa 3.2 0.7 1.6 1.5 7.0 Latin Amerika 6.2 1.1 2.0 1.6 3.1 Orta Doğu 6.0 2.3 6.2 2.4 3.5 Avrupa OECD Ülkelerib
18.7 3.4 7.6 0.5 2.2
Latin Amerika OECD Ülkeleric
25.5 6.4 15.8 1.2 3.2
OECD Üyesi Olmayan Avrupa Ülkelerid
5.3 3.0 7.2 0.0 -4.0
EK I Ülkeleri 20.0 4.7 11.1 0.4 2.0 Ekonomileri Geçiş Sürecinde Olmayan EK I Ülkeleri
25.9 5.5 12.8 0.6 2.5
AB 22.2 3.9 8.5 0.3 2.1 Ekonomileri Geçiş Sürecindeki Ülkeler
6.9 3.4 8.3 -0.2 -2.6
EK I Dışı Ülkeler 3.6 0.9 1.9 1.7 5.0
Çizelgeden de görüldüğü gibi, 25.9$ ile kişi başına düşen en yüksek gayrı safi
yurt içi hasıla, ekonomileri geçiş sürecinde olmayan EK I ülkelerinindir. Bir başka
ifadeyle bu ülkeler sözleşme kapsamında gelişmiş olarak sınıflandırılan, 2000 yılına
kadar sera gazı salınımlarını 1990 yılı seviyesine indirmekle ve gelişmekte olan
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
184
ülkelere ekonomik ve teknolojik yardımda bulunmakla yükümlü olan ülkelerdir.
Dolayısıyla bu ülkelerin kişi başına düşen enerji miktarı da 5.5 ton ile Latin Amerika
OECD ülkelerinden sonra 2. sırada gelmektedir. Bu durum da doğrudan sera gazı
salınımlarına yansıyarak, kişi başına düşen CO2 salınım oranının yılda 12.3 ton gibi
yüksek bir değerde olmasına neden olmaktadır.
Ülkelere göre salınım oranı farklılıkları, kısmen de olsa ülkelerin emisyon
azaltımı için aldıkları önlemleri de yansıtmaktadır. Bazı ülkeler bu amaç
doğrultusunda, özellikle enerji sektöründe kömür yakıttan gaz yakıt kullanımına
geçerek, salınımlarında önemli oranda azalma gerçekleştirmişlerdir. Bununla birlikte,
kullanımı arttırılan ve yaygınlaştırılan yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı,
bazı ülkelerin salınım azaltım göstergeleri olmuştur. Bu tür sera gazı salınımı azaltan
politikaları başarıyla uygulayan ülkelerin başında Almanya ve İngiltere gelmektedir.
Şekil 4.22’de de görüldüğü gibi bu ülkeler söz konusu politikaları başarıyla
uygulayarak 1990–2002 döneminde sırasıyla %18.5 ve %14.5’lik bir azaltım
sağlayabilmişlerdir.
Sözleşmenin emisyon azaltım yükümlülüğü, çoğu EK I ülkesi tarafından
yerine getirilmemiş olsa da, sözleşmenin yürürlüğe girdiği ilk yıldan itibaren taraf
ülkeler yükümlülüklerin yetersizliği ve yükümlülüklerin ülkeler bazında belirli
zaman dilimleriyle özelleştirilmesi gerektiği konusunda anlaşmışlardır. Bu amaç
doğrultusunda 1997 yılında oluşturulan Kyoto Protokolü’nün yürürlüğe girmesi
oldukça zaman ve çaba gerektirmiştir.
Protokolün yürürlüğe girebilmesi için gerekli olan 1990 yılı toplam sera gazı
emisyonlarının %55’inden sorumlu en az 55 ülkenin onayı şartı 2005 yılının Şubat
ayına kadar sağlanamamıştır. UNFCCC (2005) verilerine göre, 2004 yılı Eylül ayı
itibariyle protokolü onaylayan 120 ülkenin sera gazı emisyonları 1990 yılı toplam
sera gazı emisyonlarının %44.2’sini oluşturmuştur. Bu durumda protokolün
yürürlüğe girebilmesi için 1990 yılı toplam sera gazı emisyon değerinin %17.4’ünü
oluşturan Rusya ve %36.1’ini oluşturan ABD’ye bağlı kalmıştır.
Ancak ABD, Kyoto Protokolü’ne bakış açısını, Buenos Aires Eylem
Planı’nın hayata geçirilmesi için yapılan görüşmeler sırasında zaten belirtmiştir.
2001 yılında Buenos Aires Eylem Planı üzerinde görüşmeler devam ederken ABD,
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
185
Kyoto Protokolü sürecinden çekildiğini açıklamıştır (IISD, 2001). ABD’nin bu
süreçten ayrılmasının asıl nedeni, AB ve gelişmekte olan ülkelere Kyoto
mekanizmalarından sınırsız yararlanma hakkını kabul ettirememesidir.
Bu durumda protokolün bir an önce yürürlüğe girebilmesi Rusya’ya bağlı
kalmıştır. Ancak Rusya 2004 yılı Ekim ayına kadar ekonomik gelişmelerini tehlikeye
atacağı nedeniyle protokolü imzalamamıştır. 22 Ekim 2004 tarihinde ise Rusya bu
kararını değiştirerek protokolü 136. ülke olarak imzalamış ve böylece protokole taraf
olan ülkelerin sera gazı emisyonları, 1990 yılı toplam sera gazı emisyonlarının
%61.6’sına ulaşmıştır. 90 günlük sürenin ardından protokol 16 Şubat 2005 tarihinde
yürürlüğe girmiştir.
Protokolün yürürlüğe girmesiyle protokole taraf olan ülkeler 2008–2012
yıllarını kapsayan protokolün ilk yükümlülük döneminde sera gazı salınımlarını EK
B’de belirtilen seviyelere indirmekle yükümlüdürler. Ancak sera gazı salınım
azaltımı ile yükümlü olan ülkelerin çoğu bu durumun tam tersi bir tavır
sergilemektedir. Şekil 4.23’de görüldüğü gibi, her ne kadar EK I ülkelerinin sera gazı
salınımları 1997 yılından itibaren bir azalma eğilimi gösterse de, bu azalımdan EK I
listesinde bulunan ekonomileri geçiş sürecindeki ülkeler sorumludur. Ancak diğer
EK I ülkeleri olarak belirtilen, sözleşme kapsamındaki gelişmiş ülkelerin sera gazı
salınımları yıldan yıla artan bir eğilim göstermektedir. Üstelik çoğu EK I ülkesinin
sera gazı salınım öngörüleri, bu artışın ilerleyen yıllarda da devam edeceğini
göstermektedir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
186
Şekil 4.23. 1990-2002 Dönemi Toplam Sera Gazı Emisyon Eğilimleri (UNFCCC,
2005)
Çizelge 4.36’da, ulusal bildirimlerini sekretaryaya sunan taraf ülkelerin 1990
yılı toplam sera gazı salınım miktarındaki payları, Kyoto Protokolü hedefleri ve 2010
yılına kadar olan dönem için emisyon öngörüleri bulunmaktadır. Bu Çizelge Kyoto
Protokolü’nün ilk yükümlülük döneminin başarıyla sonlanmasında oldukça ümitsiz
bir tablo çizmektedir.
1990 Yılına Göre Değişim Oranları (%)
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
187
Çizelge 4.36. Ulusal Bildirimlerini Sunan Taraf Ülkelerin 1990 Yılı Toplam Sera Gazı Salınım Miktarlarındaki Payı, Kyoto Hedefleri ve 2010 Yılı İçin Emisyon Öngörüleri (Grubb ve ark, 2001’dan derlenmiştir) n.a.: Veri yok a: 2000 yılı için veri b: 2005 yılı için veri
Ülke
EK I Taraflarının 1990 Yılı Toplam
Sera Gazı Emisyonları (Gg)
EK I Taraflarının 1990 Yılı Toplam
Sera Gazı Miktarındaki Payı
(%)
EK I Taraflarının 2008-2012 Dönemi Kyoto Protokolü
Hedefleri (%)
2010 Yılı Toplam Sera Gazı Salınım
Öngörüleri (%)
Avusturya 59.200 0.4 -13 n.a. Belçika 113.405 0.8 -7 12b Danimarka 52.100 0.4 -21 -25 Finlandiya 53.900 0.4 0 12’den 29’a Fransa 366.536 2.7 0 -6 Almanya 1.012.443 7.4 -21 n.a. Yunanistan 82.100 0.6 25 n.a. İrlanda 30.719 0.2 13 10 İtalya 428.941 3.1 -6.5 -7 Lüksemburg 11.343 0.1 -28 -39 Hollanda 167.600 1.2 -6 5 Portekiz 42.148 0.3 27 n.a İspanya 260.654 1.9 15 n.a. İsveç 61.256 0.4 4 55 İngiltere 584.078 4.3 -12.5 -7 Avrupa Birliği Toplam
24.2 -8 -
ABD 4.957.022 36.1 -7 26 Avustralya 288.965 2.1 8 24 Japonya 1.173.360 8.5 -6 28 Kanada 457.441 3.3 -6 n.a. İzlanda 2.172 0.0 10 n.a. Yeni Zelanda 25.530 0.2 0 12 Norveç 35.533 0.3 1 8 İsviçre 43.600 0.3 -8 -6 Rusya 2.388.729 17.4 0 -11 Çek Cumhuriyeti
169.514 1.2 -8 -1
Estonya 37.797 0.3 -8 n.a. Macaristan 71.673 0.5 -8 n.a. Polonya 414.930 3.0 -6 n.a. Bulgaristan 82.990 0.6 -8 11 Letonya 22.976 0.2 -8 -75 Romanya 171.103 1.2 -8 n.a. Slovakya 58.278 0.2 -8 -14
Hiç bir şekilde Kyoto Protokolü’ne ya da sera gazı salınım sınırlandırma
yükümlülüğü içeren yasal bir düzenlemeye taraf olmayacağını açıklayan ABD,
%36.1 oranıyla 1990 yılı toplam sera gazı miktarındaki en büyük paya sahiptir.
Üstelik sera gazı salınımları ile ilgili öngörüler, ABD’nin 2010 yılına kadar sera gazı
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Deniz BABUŞ
188
salınımlarını %20 oranında artıracağını göstermektedir. 1990 yılı toplam sera gazı
salınımlarında en büyük paya sahip olan ikinci ülke Rusya’nın payı ise %17.4’dür.
2004 yılı itibariyle protokole taraf olan Rusya, protokol kapsamında sera gazı
salınımlarını 1990 yılı seviyesinde sabitlemekle yükümlüdür. 1990 yılından sonra
parçalanan Rusya’da ekonomik dalgalanmalar nedeniyle, 2010 yılı için sera gazı
salınımlarında %11’lik bir azalma gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu da Rusya’nın
protokole taraf olmasıyla beraber, Kyoto mekanizmalarından özellikle emisyon
ticaretinden oldukça karlı çıkacağı anlamına gelmektedir.
1990 yılı toplam sera gazı emisyonları içinde üçüncü en önemli paya sahip
ülke ise %8.5 ile Japonya’dır. Japonya’nın Kyoto Protokol’ü yükümlülüğü ise 1990
yılına oranla %6 azaltımdır. Ancak Japonya’da tıpkı ABD gibi 2010 yılında sera gazı
salınımlarında %20’nin üzerinde bir artış öngörmektedir.
AB’de durum ise ülkeler temelinde farklılık göstermektedir. Ancak öngörülen
değerlendirmeler sonucunda, özellikle Almanya’nın başarılı yenilenebilir enerji
politikaları sayesinde, AB’nin protokol kapsamında %8’lik indirim hedefine
ulaşması zor görünmemektedir.
Çoğu ülkenin ulusal bildirimlerinde yer alan sera gazı emisyon öngörüleri ile
ilgili verinin eksik olması nedeniyle protokolün, 1990 yılı toplam sera gazı
salınımlarının %5 altına indirilme hedefinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği şu an
için net olarak hesaplanamamaktadır. Ancak eldeki mevcut veriler
değerlendirildiğinde, 2008–2012 döneminde toplamda 1990 yılı sera gazı
salınımlarının %5 altına inilmesinin oldukça zor olduğu görülmektedir. Bu durumda
yükümlülüklerini yerine getirmeyen taraflar için, Kyoto mekanizmalarından özellikle
emisyon ticaretinin kullanılması oldukça cazip görünmektedir.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Deniz BABUŞ
189
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
İklim değişikliğinin oluşumunda her ne kadar gelişmiş ülkelerin payı daha
fazla olsa da, sorunun etki alanı gelişmiş ülkelerle sınırlı kalmamaktadır. Özellikle
içinde bulunduğumuz yüzyılda, iklim değişikliği farklı şekillerle de olsa tüm
Dünya’yı etkilemektedir. Bu nedenle iklim değişikliği küresel bir sorundur ve ancak
küresel çabalarla çözümlenebilir. Bu amaç doğrultusunda ülkeler, sorunun çözümüne
yönelik olarak uluslararası düzeyde çalışmalar gerçekleştirdikleri bir süreci
başlatmışlardır.
İDÇS ve Kyoto Protokolü bu sürecin en önemli sonuçlarıdır. Bu yasal
düzenlemelerden soruna yönelik somut ve kısa dönemde çözüm oluşturmasını
beklemek doğru değildir. Tüm ülkeleri ilgilendiren bir konu olması, her ülkenin
ulusal durum ve şartlarının farklı olması ve her şeyden önemlisi de soruna karşı
alınacak önlemlerin ekonomiyle doğrudan ilgili olması, süreci zorlaştırmaktadır.
Böylesi zor bir süreçte ve oldukça kısa bir zamanda, böyle yasal düzenlemelerin
oluşturulması bile oldukça başarılı bir gelişmedir. Her ne kadar hedefleri sorunun
çözümü için etkin bir yaklaşım içermese de, İDÇS ve Kyoto Protokolü sorunun
çözümüne yönelik atılmış ilk aşamada belki küçük, ama çok önemli adımlardır.
Şekil 5.1’de temel basamakları verilen bu sürecin başlıca sorunu gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkeler arasında yaşanmıştır. Gelişmekte olan ülkeler, günümüzde
yaşanan insan kaynaklı iklim değişikliğinin temel nedenini gelişmiş ülkelerin
geçmişteki sera gazı salınımlarının oluşturduğunu savunmuşlardır. Ayrıca bu
ülkelerin sorunla mücadelede gerekli olan teknik ve ekonomik olanaklara sahip
olduğu gerekçesiyle de, sorunla mücadelede de ilk adımı gelişmiş ülkelerin atması
gerektiğini belirtmişlerdir. Buna karşılık olarak gelişmiş ülkeler de, gelişmekte olan
ülkelerin artan sera gazı salınımlarını gerekçe göstererek, söz konusu azaltım
yükümlülüklerini gelişmekte olan ülkelerle paylaşmak istemişlerdir.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Deniz BABUŞ
190
Şekil 5.1. İDÇS ve Kyoto Protokolü’nün Oluşumunda ve Gelişiminde Etkili Olan
Gelişmeler
Her iki ülke grubu da kendi açısından değerlendirildiğinde haklıdır. Hem
sorunun oluşumundaki tarihsel sorumluluğu, hem de sorunla mücadelede gerekli
1. Dünya İklim Konferansı
Toronto Konferansı
IPCC’nin kurulması
İDÇS imzaya açıldı
2. Dünya İklim Konferansı
İDÇS yürürlüğe girdi.
1. Taraflar Konferansı
2. Taraflar Konferansı
3. Taraflar Konferansı
4. Taraflar Konferansı
6. Taraflar Konferansı 2. Bölüm
7. Taraflar Konferansı
8. Taraflar Konferansı
1979
19881979
19881979
19901988
1992
1994
1997
1996
1995
2001
2001
1998
2002
Sorunun çözümüne yönelik ilk konferans
Toronto Hedefi
İDÇS’nin hazırlanması kararı
Berlin Yaptırımı benimsendi
Cenevre Deklarasyonu yayınlandı
Kyoto Protokolü oluşturuldu
Buenos Aires Eylem Planı benimsendi
Bonn Anlaşmaları benimsendi
Marakeş Anlaşmaları benimsendi
Yeni Delhi Deklarasyonu yayınlandı
Kyoto Protokolü yürürlüğe girdi
2005
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Deniz BABUŞ
191
teknik ve ekonomik kaynaklara sahip olmaları nedeniyle gelişmiş ülkeler azaltım
yükümlülüklerini yerine getirmelidirler. Buna karşın gelişmekte olan ülkelerin sera
gazı salınım öngörüleri, önümüzdeki 10 yıl içinde gelişmiş ülkeleri geçeceklerini
kanıtlamaktadır. Bu durumda gelişmekte olan ülkelere herhangi bir azaltım
yükümlülüğü verilmemesi, gelişmiş ülkelerin geçmişte yaptıkları hataların
tekrarlanması olur. Bununla birlikte gelişmekte olan ülkeler ancak ekonomik
kalkınmalarını belirli bir düzeye getirdikten sonra sorunla mücadelede gelişmiş
ülkelerin aldıkları yükümlülükleri yerine getirebilirler. Bu nedenle gelişmekte olan
ülkeler de sera gazı salınımlarını arttırmadan kalkınmalarını gerçekleştirmek
zorundadırlar. Ancak bu durumda gelişmekte olan ülkeler, yeni bir sorunla karşı
karşıya gelmektedir. Çünkü gelişmekte olan ülkelerin sera gazı salınımlarını
artırmadan ekonomik kalkınmalarını sağlamalarında gerekli olan yenilenebilir enerji
kaynakları ve temiz teknoloji için altyapı ya da ekonomik olanakları
bulunmamaktadır. Bu durumda gelişmiş ülkeler hem sera gazı salınımlarını
azaltmalı, hem de gelişmekte olan ülkelere söz konusu konularda teknik ve
ekonomik destek sağlamalıdır.
Özetlemek gerekirse süreçte yaşanan temel sorun, ülkeler arasındaki gelir
düzeyi farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Bu durum Dünya’yı gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkeler olarak ikiye ayırmaktadır. İDÇS bu durumu dikkate alarak
ülkelere “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar” vermektedir. Ancak İDÇS’nin
bu ilkesi, sürecin her aşamasında yaşanan gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler
arasında tartışmaları önleyememiştir. Ülkeler tarafından oldukça geç fark edilen bu
sorunun çözümüne yönelik olarak 8. Taraflar Konferansında Yeni Delhi
Deklarasyonu oluşturulmuştur. Yoksulluğun kaldırılması ile gelişmiş ve gelişmekte
olan ülkeler arasındaki gelir farkının azaltılmasını amaçlayan Yeni Delhi
Deklarasyonu, 9. Taraflar Konferansından itibaren Kyoto Protokolü’nün 2.
yükümlülük dönemi için görüşmelerin başlamasıyla, birincil olan önem sırasını
kaybetmiştir.
Oysa Yeni Delhi Deklarasyonu kapsamında her ülke kendi ulusal durum ve
koşulları dahilinde, gereksinim ve kapasitelerini belirttiği bir eylem planı hazırlamalı
ve söz konusu planlar uluslararası düzeyde görüşülerek, gelişmiş ülkelerin ortak
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Deniz BABUŞ
192
çabasıyla gerçekleştirilmelidir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki gelir
farkı devam ettikçe, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında çözümlenemeyen
tartışmalar hep yaşanabilecek ve görüşmeler bir noktadan sonra tıkanabilecektir.
Özellikle Kyoto Protokolü’nün 2. yükümlülük dönemi için salınım
azaltımları oluşturulurken, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki
tartışmaların 1. yükümlülük döneminin oluşturulmasına oranla daha yoğun geçmesi
beklenmektedir. Çünkü protokolün 1. yükümlülük döneminde Kyoto
mekanizmalarının sınırsız kullanımından ve esnekliklerinden yararlanmayı planlayan
gelişmiş ülkeler, söz konusu görüşmeler sırasında bir takım tavizler vermişlerdir.
Ancak Kyoto mekanizmaları, 2001 yılında benimsenen Marakeş Anlaşmaları ile
detaylandırılmış ve bu mekanizmalardan sınırsız yararlanma önerisi kabul
edilmemiştir. Bu durumda gelişmiş ülkeler, protokolün 2. yükümlülük dönemi için,
gelişmekte olan ülkelerin de belirli salınım sınırlandırma veya azaltma yükümlülüğü
almalarını isteyebilir ve bu konuda taviz vermeyebilirler. Gelişmekte olan ülkelerin
ise bu teklifi kesinlikle kabul etmeyecekleri, tarihsel süreç incelendiğinde açıkça
görülmektedir. Bu durumda görüşmelerin bir çıkmaza girmesi muhtemeldir.
Protokolün 2. yükümlülük dönemi görüşmelerinden önce ilk yükümlülük
döneminin sonuçlarının irdelenmesi, protokolün amacına ulaşmada daha önemli bir
adımdır. 2. yükümlülük döneminin daha etkin ve daha geniş kapsamlı oluşturulması
gerektiğini savunan gelişmiş ülkelerin çoğu, henüz protokolün ilk yükümlülük
dönemi yükümlülüklerini gerçekleştirmek için etkili çalışmalar
gerçekleştirmemişlerdir. EK I ülkelerinin 1990–2002 yıllarını kapsayan dönemde
toplam sera gazı salınımlarında önemli bir atış oranının görülmemesi, tamamıyla EK
I listesinde yer alan ekonomileri geçiş sürecinde bulunan ülkelerden
kaynaklanmaktadır. Bunların dışında kalan çoğu gelişmiş EK I ülkelerinin ise sera
gazı salınımları artmaya devam etmektedir. Almanya ve İngiltere ise, sera gazı
salınımlarını azaltmaya yönelik yenilenebilir enerji kaynaklı politikaları başarıyla
uygulayan ve sera gazı salınımlarında önemli oranda azalma sağlayabilen ülkelerdir.
Bu da Almanya ve İngiltere gibi gelişmiş ülkelerin, istedikleri takdirde, sera gazı
salınımlarında önemli oranda azaltım sağlayabileceklerini kanıtlamaktadır.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Deniz BABUŞ
193
Buna karşın 1990 yılı toplam sera gazı emisyonlarının %36.1’i gibi önemli
oranına sahip ABD, Kyoto Protokolü’nü imzalamamakta kararlıdır. Gerekçe olarak
gelişmekte olan ülkelerin artan sera gazı salınımlarına karşı bu ülkelerin yükümlülük
almamalarını gösterse de, ABD’nin Kyoto Protokolü’nü imzalamamasının asıl
nedeni Kyoto mekanizmalarının sınırsız kullanımının olmamasından
kaynaklanmaktadır. Buna karşı ülkelerden gelen tepkiler üzerine ise ulusal düzeyde
karbon vergisi uygulamaları, enerjinin etkin kullanımı gibi uygulamalar başta olmak
üzere bazı önlemlerle sera gazı salınımlarını azaltmaya çalıştığını göstermekte,
aldıkları tepkiyi azaltmaya çalışmaktadır. Ancak ABD’nin ulusal düzeyde
gerçekleştirdiği önlemler sonuçta sera gazı salınımlarının azaltılmasında etkili olsa
da, küresel düzeydeki çalışmalara katılmasıyla elde edilecek olan faydalardan daha
azdır. Sorunun çözümünde uluslararası düzeyde kararlar alınıp, ulusal çabalarla
sürece dahil olunması, sorunun çözümü için en etkili ve en geçerli yöntemdir.
Türkiye de bu süreçte üstüne düşen sorumluluğu gerçekleştirmek için bir
takım çalışmalar yapmıştır. Ancak Türkiye’nin uluslararası süreçteki çalışmaları,
1992 yılından 2004 yılına kadar sürece dahil olma çabalarıyla geçmiştir. Türkiye,
İDÇS EK’lerinin oluşturulmasında kriter olarak alınan 1992 yılında OECD’ye üye
ülkeler arasında bulunmaktadır. Dolayısıyla da hem gelişmekte olan ülkelere
teknolojik ve ekonomik yardımda bulunma zorunluluğu olan ülkelerle EK II
listesine, hem de sera gazı salınımlarını 2000 yılına kadar 1990 yılı seviyesine
indirmekle yükümlü olan EK I listesine dahil edilmiştir. Ancak Türkiye, enerji istemi
ve tüketimine paralel olarak artan sera gazı salınımları nedeniyle İDÇS’nin kendisine
verdiği yükümlülükleri gerçekleştiremeyeceğini belirterek, 1992 yılında İDÇS’yi
imzalamamıştır.
İDÇS’yi imzalamamasına rağmen, ilkesel temelde İDÇS’yi destekleyen
Türkiye, 1992 yılından itibaren katıldığı her Taraflar Konferansında, ulusal durum ve
koşullarını belirterek farklı önerilerle İDÇS’ye taraf olmaya çalışmıştır. Türkeş
(2003)’in de belirttiği gibi Türkiye’nin İDÇS karşısındaki tutumu 3 aşamada
değerlendirilebilir. Türkiye 1992 yılından 1998 yılına kadar İDÇS’nin her iki
EK’inden de çıkma önerisinde bulunmuştur. 1998 yılında gerçekleştirilen 4. Taraflar
Konferansında ise İDÇS’nin her iki EK’inden de çıkma talebine ek olarak, kişi
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Deniz BABUŞ
194
başına düşen karbon dioksit emisyonlarında OECD ortalamasının altında kalma
hedefini önermiştir. Her iki yaklaşımdan da istediği sonucu alamayan Türkiye, 2000
yılında gerçekleştirilen 6. Taraflar Konferansına yeni bir öneri ile katılmıştır. İsminin
EK II listesinden silinmesi ve kendisini diğer EK I ülkelerinden farklı yapan özel
koşullarının kabul edilmesi ile EK I listesinde kalması önerisi 7. Taraflar
Konferansında kabul edilmiştir.
Türkiye’nin İDÇS karşısındaki tutumu değerlendirildiğinde, Karakaya ve
Özçağ (2003)’ın belirttiği gibi kendisine kolaylık sağlamak amacıyla örnek verdiği
Eski Sosyalist Bloku ülkelerine tanınan hakların kendisi için de geçerli olmasını
istemesi yerine, AB’nin “yük paylaşımı” ilkesini gündeme getirip, Portekiz ve
Yunanistan’a sağlanan kolaylıkların kendisi için de geçerli olmasını talep etmesi
daha uygun bir politika olabilirdi. Çünkü ekonomileri geçiş sürecinde olan bu
ülkelerin Kyoto Protokolü yükümlülükleri genellikle sera gazı salınımlarının 1990
yılı seviyesine göre %8 azaltılmasını gerektirmektedir. Söz konusu ülkelerin
ekonomileri geçiş sürecinde olduğu için 1990–1999 döneminde yaklaşık olarak
%32’lik bir azaltım sağlayabilmişlerdir. Ancak Türkiye’nin durumu bu ülkelerden
oldukça farklıdır. Türkiye’nin sera gazı salınımları ekonomileri geçiş sürecinde
bulunan ülkelerin tam tersine yıldan yıla arış göstermektedir. Bu nedenle Türkiye’nin
AB’nin “yük paylaşımı” anlaşmasına dahil olmaya çalışıp, Yunanistan ve Portekiz
gibi ülkeleri örnek göstererek, bu paylaşım içinde salınım arttırma hakkı elde etmeye
çalışması, ulusal durumu için daha etkin bir politika olabilirdi.
24 Mayıs 2004 tarihinde İDÇS’ye resmen taraf olan Türkiye, bundan sonra
gerçekleştirilecek Taraflar Konferanslarına artık bir taraf ülke olarak katılabilecek,
görüşmelerde söz sahibi olabilecek ve alınan kararlarda oy kullanabilecektir. Tüm
bunlara ek olarak İDÇS’ye taraf olmasıyla birlikte yerine getirmesi gereken bir takım
yükümlülükler altına da girmiştir. Bu durumda Türkiye hem ulusal düzeyde gerekli
şartları sağlamalı hem de uluslararası süreçteki yeri ile ilgili olarak bir yol
belirlemelidir. Bu amaçla aşağıda bazı öneriler sunulmuştur.
o Türkiye ilk olarak, Taraflar Konferanslarına katılacak bir delegasyon
oluşturmalıdır. Taraflar Konferanslarında görüşülen konuların takibinin
sağlanması için de oluşturulan delegasyonun sürekliliği oldukça önemlidir.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Deniz BABUŞ
195
Diğer önemli bir konu da delegasyonu oluşturan kişilerdir. İklim değişikliği
hemen hemen tüm doğal ve sosyo-ekonomik sektörlerle ilgili bir konudur.
Dolayısıyla delegasyonda sadece Çevre ve Orman Bakanlığı değil, bu
bakanlığın koordinatörlüğünde başta tarım, enerji ve tabi kaynaklar, dışişleri
olmak üzere ilgili tüm bakanlıklardan uzman kişiler bulunabilir.
o Türkiye, uluslararası görüşmelerde, kendi ulusal durum ve hedefleri ile
uyumlu olan ülke gruplarından birine dahil olabilir. Taraflar Konferansı
görüşmelerinin başlangıcından beri ülkeler, ortak çıkar ve hedefleri
doğrultusunda birleşerek, grupça hareket etmişlerdir. Bu durum onların
görüşmeler sırasında daha güçlü ve daha etkin olmalarını sağlamıştır.
Türkiye’de böyle bir gruba dahil olarak hem ulusal çıkarlarını koruyabilir
hem de sorunun çözümüne aktif olarak katılabilir.
o Türkiye’nin uluslararası düzeyde gerçekleştirilen çalışmalardaki bir sonraki
hedefi, ulusal koşullarını sağlayıp bir an önce Kyoto Protokolü’ne taraf olmak
olmalıdır. Türkiye’nin bu aşamada Kyoto Protokolü’ne taraf olması, 2012
yılına kadar kendisine ek bir yükümlülük getirmemektedir. Üstelik bu
aşamada protokole taraf olmasıyla protokolün Taraflar Konferanslarına taraf
ülke olarak katılabilir ve yeni başlayan protokolün 2. yükümlülük dönemi için
görüşmelerde kendi durumunu belirtebilir.
o Bununla birlikte Türkiye’nin protokole taraf olması, Kyoto
mekanizmalarından yararlanabilmesi bakımından da faydalı olacaktır.
Türkiye İDÇS’ye bir EK I ülkesi olarak taraf olmasıyla temiz kalkınma ve
ortaklaşa yürütülen etkinlikler mekanizmalarına katılım sağlayabilir. Bu
mekanizmaların kullanımını tercih eden gelişmiş ülkeler genellikle enerji
etkinliğinin arttırılması ve geleneksel teknolojilerle, temiz teknolojiler olarak
adlandırılan yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanıldığı teknolojilerin yer
değiştirilmesi projelerini uygulamaktadırlar. Bu nedenle de Türkiye gibi fosil
yakıt kullanımı olan ülkeleri ev sahibi ülke olarak tercih etmektedirler.
Türkiye, bir an önce protokole taraf olarak, söz konusu mekanizmaların
kullanıldığı projelere ev sahipliği yapabilir ve bunun sonucunda da temiz
teknoloji ve yabancı sermayeden faydalanabilir.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Deniz BABUŞ
196
Türkiye’de günümüze kadar iklim değişikliği ile ilgili ulusal düzeyde
herhangi bir program, politika ve yasal düzenleme yapılmamıştır. Bu da ülkemizde
konuyla ilgili kapasitenin oluşmasını engellemiştir. 24 Mayıs 2004 tarihinde
Türkiye’nin İDÇS’ye resmen taraf olmasıyla, konuyla ilgili aşağıda önerilen konular
hakkında kapasite geliştirme çalışmalarına başlanması oldukça önemlidir.
o Türkiye’deki sera gazı salınımlarının yıldan yıla artış göstermesinin temel nedeni
ekonomik politikalarla çevresel politikaların birbirinden ayrı bir şekilde
yürütülmesinden kaynaklanmaktadır. Her şeyden önce çevresel ve ekonomik
politikaların birbirini bütünleyen yaklaşımla değerlendirilmesi ve uygulanması,
iklim değişikliği sorununa neden olan sera gazı salınımlarının azaltılması
konusunda olduğu gibi, diğer çevre sorunlarının giderilmesinde de önemli etkisi
olacaktır.
o İklim değişikliğinin gözlemlenen ve olası etkilerinin değerlendirildiği, bu etkilere
karşı stratejiler geliştirildiği, önlemlerin belirtildiği, sera gazı salınımlarını
mümkün olan en uygun seviyeye getirmeye yönelik politikaların oluşturulduğu ve
uluslararası seviyede iklim değişikliğiyle mücadelede ne tür bir tavır sergilenmesi
gerektiği konularına yol göstermesi bakımından bir Ulusal İklim Değişikliği Eylem
Planı hazırlamalıdır.
o Türkiye’nin ayrıntılı salınım hesaplarının yapılabilmesi için gerekli verilere ulaşma
sıkıntısı yaşanmaktadır. Bu veri sıkıntısı yüzünden, yalnız yakıt tüketiminden
kaynaklanan sera gazı salınımları eksiksiz olarak hesaplanabilmektedir. Bu da
Türkiye’nin gerçek sera gazı salınım envanterlerinin hazırlanmasını
engellemektedir. Bu durum İDÇS’nin sera gazı envanteri ve ulusal bildirim
hazırlama yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde oldukça sorun çıkaracaktır. Bu
nedenle salınımların hesaplanması ile ilgili yöntemler geliştirilmeli ve ayrıntılı
envanterler oluşturulmalı ve bu envanterlere ihtiyacı olan kişi, kurum ve
kuruluşların kolaylıkla bu envanterlere ulaşımı sağlanmalıdır.
o İklim elemanlarının gözlemlenmesi için gerekli teknik ve uzman donanımı
sağlanmalı, söz konusu verilerden envanterler oluşturulmalıdır. Bu envanterin
kullanımı ile gerçekleştirilecek modelleme sonuçlarını değerlendirecek uzmanlar
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Deniz BABUŞ
197
yetiştirilmeli ve iklim değişikliğinin Türkiye’deki doğal ve sosyo-ekonomik
sektörler üzerindeki etkileri değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmeler sonucunda
gerekli önlemler alınmalı ve adaptasyon kapasiteleri oluşturulmalıdır.
o Sera gazı salınımlarını azaltmaya yönelik politikaların geliştirilmesi ve
programların oluşturulması için, salınımlara neden olan etkinlikler, bu etkinliklerin
ülke ekonomisiyle ilişkileri ve çevreye olan zararlarının irdelenmesi
gerekmektedir. Ancak bu ilişkilerin irdelenmesiyle iklim değişikliğinin Türkiye
üzerindeki etkileri sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilir. Bu nedenle sera gazı
salınımları, salınımları sınırlandırmanın ülke ekonomisine getireceği yükü ve
salınımların doğal ve sosyo-ekonomik sektörlere olan etkileri irdelenmelidir.
Ancak bu irdeleme ve değerlendirme ile sağlıklı ve etkili önlemler alınabilir. Bu
nedenle Türkiye’nin modelleme çalışmalarına önem vermesi gerekmektedir. Bu
amaç doğrultusunda gerekli araştırma ve geliştirme çalışmaları yapılmalı, uzmanlar
yetiştirilmeli ve konu hakkında yapılan çalışmalar desteklenmelidir.
o İklim değişikliğiyle ilgili çalışan kurumların konuyla ilgili bilgilendirilmesi için
çalışmalar yapılmalı, seminerler düzenlenmelidir. Ayrıca halk, iklim değişikliği,
iklim değişikliğinin nedenleri, sera gazı salınımlarının ana kaynakları, sera gazı
salınımlarının kontrolüne ve azaltılmasına yönelik bazı önlemler ve yöntemler
hakkında bilinçlendirilmelidir. Halkın bilinçlendirilmesi için yazılı ve görsel çeşitli
eğitim araçlarının üretilmesi, geliştirilmesi ve etkin bir şekilde halka ulaştırılması
gerekmektedir. İklim değişikliğini tanıtan, oluşumuna neden olan etkinlikler TV
programları ve broşürler aracılığıyla tanıtılmalı, konuyla ilgili okullar kapsamında
dersler verilmelidir. Ayrıca alınan önlemlere ve geliştirilen stratejilere halkın
katılımı sağlanmalıdır. 1–3 Eylül 2004 tarihleri arasında gerçekleştirilen Ankara
İklim Değişikliği Konferansı, bu konuda Türkiye’nin gerçekleştirdiği en önemli
çalışmalar arasında yer almaktadır.
o Çevre ve Orman Bakanlığı koordinatörlüğünde iklim değişikliği konusunda
çalışacak, çalışma alanlarına göre gruplandırılan bir kurum oluşturulmalıdır.
o Türkiye’de sera gazı salınımlarını azaltmaya yönelik doğrudan bir yasal düzenleme
bulunmamaktadır. Konuyla dolaylı olarak ilgili bazı yasal düzenlemeler olsa da,
bunlar iklim değişikliğinin önlenmesi için oluşturulmamıştır. Kyoto Protokolü’nde
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Deniz BABUŞ
198
tanımlanan ve IPCC yöntemine göre belirlenen sera gazlarına ve oluşum
sektörlerine göre yasal düzenlemeler oluşturulmalı, etkin uygulanması sağlanmalı
ve denetlemesi gerçekleştirilmelidir.
o Kyoto Protokolü’ne taraf olduğumuz takdirde, Kyoto mekanizmalarından
yararlanabilmemiz için gerekli ulusal hazırlıklar tamamlanmalıdır. Söz konusu
mekanizmaların uygulanabileceği proje ve aktiviteler belirlenmeli, konuyla ilgili
uzmanlar yetiştirilmeli ve sera gazı salınım hesaplama yöntemleri bir an önce
tamamlanmalıdır.
o İklim değişikliğinin Türkiye üzerindeki en önemli olumsuz etkileri kuraklık,
çölleşme ve su kaynakları üzerinde gözlemlenecektir. Dolayısıyla, suyun kullanımı
konusunda halk bilinçlendirilmeli, suyun verimli kullanımı için planlar
yapılmalıdır. Erozyonla mücadeleye ağırlık verilmeli ve kurağa dayanıklı bitki
türleri üzerinde çalışmalar yapılmalı, bu türlerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
o Türkiye’nin enerji talebi ve kullanımındaki artışların önümüzdeki yıllarda da
devam edeceğini belirten öngörüler doğrultusunda, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle
mücadelede uygulayabileceği politikaların başında enerji tasarrufu ve enerjinin
verimli kullanılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımın
yaygınlaştırılması ve sürdürülebilir orman yönetimi kapsamında ormanlaştırma
çalışmalarına ağırlık verilmesi, sera gazı salınımlarının azaltılmasında karbon
yutağı olarak ormanların oluşturulması ve kullanımının yaygınlaştırılması
gelmektedir.
o Ülkemizde bol ve yaygın olarak bulunan linyitin değerlendirilmesi, ekonomik
olarak oldukça önemlidir. Dolayısıyla linyitin kullanıldığı enerji üretiminde sera
gazı emisyonlarını azaltıcı teknolojiler geliştirilmeli ve bunların etkin uygulanması
sağlanmalıdır.
o Özel sektör, sera gazı salınımlarını azaltmaya teşvik edilmelidir. Bu teşvikler,
yatırım önceliğinin yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanıldığı alanlara yapılarak
sağlanabilir.
o Türkiye’nin bundan sonraki kalkınma planlarında ve her türlü sektörel
yatırımlarında iklim değişikliğini dikkate alması gerekmektedir.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Deniz BABUŞ
199
Küresel bir sorun olan iklim değişikliğiyle mücadelede diğer tüm ülkeler gibi
Türkiye de üstüne düşen sorumluluğu gerçekleştirmesi için bir an önce protokole
taraf olması gerekmektedir.
200
KAYNAKLAR
AKALIN, M., BAĞCI, S., KÖKÇAM, Z., 1997. Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 3. Taraflar Konferansı Toplantı Raporu. 14
Kasım 1997 tarih ve M-466 sayılı Bakan Oluru.
AKALIN, M., BAĞCI, S., 1998a. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi Yardımcı Organlar Toplantısı Toplantı Raporu, Almanya,
Bonn, 2-12 Haziran 1998. 12 Mayıs ve 1998 tarih ve
B.19.0.DİD.76.00.00.M-137 sayılı Bakan Oluru.
AKALIN, M., BAĞCI, S., 1998b. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi 4. Taraflar Konferansı Toplantı Raporu, 2-13 Kasım 1998,
Buenos Aires. 9 Ekim 1998 tarih ve B.19.0.ÇKÖ.007.00.01/M-399 sayılı
Bakan Oluru.
ALPAN, S., 1999. İklim Değişikliği Sözleşmesi ve Enerji Politikaları. Türkiye II.
Enerji Sempozyumu, 2000’li Yıllarda Ulusal Enerji Politikaları, TMMOB,
Elektrik Mühendisleri Odası, 239-246, Ankara.
ANONİM, 1999. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 5. Taraflar Konferansı, 25
Ekim- 5 Kasım 1999 Almanya Bonn. Çevre ve İnsan Dergisi, Kasım-Aralık
1999- 47, 8-9, Ankara.
BAĞCI, S., 1999. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü’nün
Tarihi Gelişimi ve Türkiye’nin Sözleşme Karşısındaki Pozisyonu. Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Seminer Notları (7Nisan
1999, Ankara). Çevre Bakanlığı, Çevre Kirliliğini Önleme ve Kontrol
Genel Müdürlüğü, 2-17, Ankara.
BALKIZ, Ö., 2001. Isınan Dünya’da Yaşam. Bilim ve Teknik Dergisi, Eylül 2001-
406, 66-69, İstanbul.
BAUMERT, K., B., KETE, N., FIGUERES, C., 2000. Designing the Clean
Development Mechanism to Meet the Needs of A Broad Range of Interests.
World Resources Instıtute, Climate Notes. Climate Energy and Pollution
Programme.
201
BECKERMAN, W., 1992. Global Warming and International Action. “An Economic
Perspective”. The International Politics of The Environment, Clarendon
Pres, New York.
BİNBAŞARAN, B., 2001. Fazla Karbonu Nereye Saklasak? Bilim ve Teknik
Dergisi, Eylül 2001-406, 70-73, İstanbul.
CLINE, W., C., 1992. The Economics of Global Warming, Instıtute for International
Economics, Washington.
ÇEPEL, N., 2003. Ekolojik Sorunlar ve Çözümleri. Aydoğdu Matbaası, Tübitak
Yayınları, 125-146. ISBN: 975-403-290-4, Ankara.
ÇEVRE BAKANLIĞI, 1998. İklim Değişikliği Ulusal Raporu. Çevre Bakanlığı,
Ankara.
ÇEVRE BAKANLIĞI, 1999. Mirleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi Seminer Notları (7 Nisan 1999). Çevre Bakanlığı, Çevre
Kirliliğini Önleme ve Kontrol Genel Müdürlüğü, 52-62, Ankara.
ÇEVRE ve ORMAN BAKANLIĞI, 2005. Sürdürülebilir Kalkınma Sürecinde Çevre
Yönetimi, İklim Değişikliği Alt Komisyon Raporu. 1. Çevre ve Ormancılık
Şurası Genel Sekreterliği, Şura Hazırlık Çalışma Komisyonları, Ankara.
DEPLEDGE, J., 2002. Climat Change in Focus: The IPCC Third Assessment Report.
Briefing Paper, New Series No:29. Sustainable Development Programme,
The Royal Institute of International Affairs, London. http://www.riia.org.
DPT, 2000. İklim Değişikliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Sekizinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı, Yayın No: DPT: 2532-ÖİK:548, Ankara.
DURAIAPPAH, A., K., 1993. Global Warming and Economic Development,
Kluwer Academic Publishers, Netherlands.
ESER, İ., 1999. İklim Değişikliği Anlaşması’nda İkinci Perde: Buenos Aires
Toplantısı. Tema Dergisi, Ocak 1999-18, 27-28, İstanbul.
FCCC/SBI/2001/L.8. Decision 7/CP.7. Proposal to Amend the List in Annex I and
Annex II to the Convention by Removing the Name of Turkey, SBI
Fifteenth Session, Marrakesh, 29 October- 6 November, 2001.
GLICK, D., 2004. Büyük Erime. National Geographic Türkiye, Küresel Tehdit
Gezegenimiz Alarm Veriyor, Eylül 2004, 97-117, Ankara.
202
GRUBB, M., VROLIJK, C., BRACK, D., 2001. The Kyoto Protocol, A Guide and
Assessment. The Royal Instıtute of International Affairs. Energy and
Environmental Programme, USA. ISBN: 1 85383 580 3.
GÜVEN, S., 1999. 1970-2010 Yılları Arasındaki Türkiye Sera Gazı Emisyonlarının
İstatistiksel Değerlendirmesi. Çevre İstatistikleri Şubesi, Devlet İstatistik
Enstitüsü Başkanlığı, Ankara.
HARRISON, G., W., RUTHERFOLD, T., F., 1997. Burden Sharing, Joınt
Implementation and Carbon Coalitions, http:// www. gams. com/ projects/
dk.htm.
HUNTER, J. W., 2003. İklime Özen Göstermek. İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü için Kılavuz. Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı ve Çevre ve Orman Bakanlığı, ISBN: 92 9219 001 6, Ankara.
IISD, 1995a. A Brief History of the Framework Convention on Climate Change. A
Reporting Service for Environment and Development Negotiations. A
Daily Report on the Eleventh Session of the INC for A Framework
Convention on Climate Change. Published by the International Institute for
Sustainable Development (IISD). Earth Negotıatıons Bulletıon Vol: 12, No:
1. (Monday, 6 February 1995).
IISD, 1995b. INC-11 Hıghlıghts Monday, 6 February 1995. A Reporting Service for
Environment and Development Negotiations. A Daily Report on the
Eleventh Session of the INC for A Framework Convention on Climate
Change. Published by the International Institute for Sustainable
Development (IISD). Earth Negotıatıons Bulletıon Vol: 12, No: 2.
(Tuesday, 7 February 1995).
IISD, 1995 c. INC-11 Hıghlıghts Thursday, 16 February 1995. A Reporting Service
for Environment and Development Negotiations. A Daily Report on the
Eleventh Session of the INC for A Framework Convention on Climate
Change. Published by the International Institute for Sustainable
Development (IISD). Earth Negotıatıons Bulletıon Vol: 12, No: 10. (Friday,
17 February 1995).
203
IISD, 1995 d. Summary of The Eleventh Session of The INC for a Framework
Convention on Climate Change: 6-17 February 1995. A Reporting Service
for Environment and Development Negotiations. A Daily Report on the
Eleventh Session of the INC for A Framework Convention on Climate
Change. Published by the International Institute for Sustainable
Development (IISD). Earth Negotıatıons Bulletıon Vol: 12, No: 11.
(Monday, 20 February 1995).
IISD, 1995 e. INC-11 Highlights Monday, 13 February 1995. A Reporting Service
for Environment and Development Negotiations. A Daily Report on the
Eleventh Session of the INC for A Framework Convention on Climate
Change. Published by the International Institute for Sustainable
Development (IISD). Earth Negotıatıons Bulletıon Vol: 12, No: 7.
(Tuesday, 14 February 1995).
IISD, 1995 f. Summary of the First Conferance of the Parties for the Framework
Convention on Climate Change 28 March- 7 April 1995. A Reporting
Service for Environment and Development Negotiations. A Summary
Report on First Conference of the Parties for the Framework Convention.
Published by the International Institute for Sustainable Development
(IISD). Earth Negotıatıons Bulletıon Vol: 12, No: 21. (Monday, 10 April
1995).
IISD, 1996. Summary of the Second Conferance of the Parties for the Framework
Convention on Climate Change 8-19 July 1996. A Reporting Service for
Environment and Development Negotiations. A Summary Report on
Second Conference of the Parties for the Framework Convention. Published
by the International Institute for Sustainable Development (IISD). Earth
Negotıatıons Bulletıon Vol: 12, No: 38. (Monday, 22 July 1996).
IISD, 1997a. Report of the Third Conferance of the Parties for the Framework
Convention on Climate Change 1-11 December 1997. A Reporting Service
for Environment and Development Negotiations. Published by the
International Institute for Sustainable Development (IISD). Earth
Negotıatıons Bulletıon Vol: 12, No: 76. (Saturday, 13 December 1997).
204
IISD, 1997b. Report of the Meeting of the Subsidiary Bodies to the Framework
Convention on Climate Change 28 July-7 August 1997. A Reporting
Service for Environment and Development Negotiations. Published by the
International Institute for Sustainable Development (IISD). Earth
Negotıatıons Bulletıon Vol: 12, No: 55. (11 August1997).
IISD, 1998. Summary of the Fourth Conferance of the Parties for the Framework
Convention on Climate Change 2-13 November 1998. A Reporting Service
for Environment and Development Negotiations. A Summary Report on
Fourth Conference of the Parties for the Framework Convention. Published
by the International Institute for Sustainable Development (IISD). Earth
Negotıatıons Bulletıon Vol: 12, No: 97 (Monday, 16 November 1998).
IISD, 2000. Summary of the Sixth Conferance of the Parties for the Framework
Convention on Climate Change 13-25 November 2000. A Reporting
Service for Environment and Development Negotiations. A Summary
Report on Sixth Conference of the Parties for the Framework Convention.
Published by the International Institute for Sustainable Development
(IISD). Earth Negotıatıons Bulletıon Vol: 12, No: 163 (Monday, 27
November 2000).
IISD, 2001. Summary of the Seventh Conferance of the Parties for the Framework
Convention on Climate Change 29 October- 10 November 2001. A
Reporting Service for Environment and Development Negotiations. A
Summary Report on Seventh Conference of the Parties for the Framework
Convention. Published by the International Institute for Sustainable
Development (IISD). Earth Negotıatıons Bulletıon Vol: 12, No: 189
(Monday, 12 November 2001).
205
IISD, 2002. Summary of the Eighth Conferance of the Parties for the Framework
Convention on Climate Change 23 October- 1 November 2002. A
Reporting Service for Environment and Development Negotiations. A
Summary Report on Eighth Conference of the Parties for the Framework
Convention. Published by the International Institute for Sustainable
Development (IISD). Earth Negotıatıons Bulletıon Vol: 12, No: 209
(Monday, 4 November 2002).
IISD, 2004. Summary of the Tenth Conferance of the Parties for the Framework
Convention on Climate Change 6-18 December 2004. A Reporting Service
for Environment and Development Negotiations. A Summary Report on
Tenth Conference of the Parties for the Framework Convention. Published
by the International Institute for Sustainable Development (IISD). Earth
Negotıatıons Bulletıon Vol: 12, No: 260 (Monday, 20 December 2004).
IPCC, 1996. Climate Change 1995: The Science of Climate Change. Contribution of
Working Group I to the Second Assessment Report of Intergovernmental
Panel on Climate Change (Houghton., J.T., L.G. Meira Filho, B.A.
Callander, N. Haris, A. Kattenberg, and K. Maskell (eds.)). Cambridge
University Pres, Cambridge, UK and New York, NY, USA, 572 pp.
IPCC, 2001a. Climate Change 2001: The Scientific Basic- Contribution of Working
Group I to the Third Assessment Report of the Intergovernmental Panel on
Climate Change (IPCC). (Houghton, J. T., et al., eds.) Cambridge
University Pres, Cambridge.
IPCC, 2001b. Climate Change 2001: Impacts, Adaptation and Vulnerability-
Contribution of Working Group II to the Third Assessment Report of the
Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC). (McCarthy, J. J., et
al., eds.) Cambridge University Pres, Cambridge.
206
IPCC, 2001c. Climate Change 2001. Impacts, Adaptation and Vulnerability.
Contribution of Working Group II to the Third Assessment Report of the
Intergovernmental Panel on Climate Change (McCarthy, J.J., O.F.
Canziani, N.A. Leary, D.J. Dokken, and K.S. White (eds.). Cambridge
University Pres, Cambridge, UK and New York, NY, USA, 1031pp. ISBN:
0 521 01500 6.
IPCC, 2001d. Climate Change 2001. Mitigation, Contribution of Working Group III
to the Third Assessment Raport of the Intergovernmental Panel on Climate
Change (Metz, B., O.R. Davidson, R. Swart, and J. Pan (eds.)). Cambridge
University Pres, Cambridge, UK and New York, NY, USA, 572 pp. ISBN:
0 521 01502 2.
IPCC, 2001e. Climate Change 2001. A Special Report of Working Group III of the
Intergovernmental Panel on Climate Change. Summary For Policymakers.
Special Report on Emission Scenarios. Prepared by: Nebojsa Nakicenovic,
Ogunlade Davidson, Gerald Davis, Arnulf Grübler, Tom Kram, Emilio
Lebre La Rovere, Bert Metz, Tsuneyuki Morita, William Pepper, Hugh
Pitcher, Alexxei Sankovski, Priyadarshi Shukla, Robert Swart, Robert
Watson, Zhou Dadi.
IPCC, 2005. Intergovernmental Panel On Climate Change Web Sayfası,
http//www.ıpcc.org.
KADIOĞLU, M., 1997. Şehirleşmenin Marmara Bölgesindeki Yağışlara Etkisi.
TMMOB Jeoloji Müh. Odası Meteoroloji Mühendisliği Dergisi, Eylül
1996-4, 21-29, İstanbul.
KADIOĞLU, M., 2001. Bildiğiniz Havaların Sonu, Küresel İklim Değişimi ve
Türkiye. Kitap Matbaası, Güncel Yayıncılık, İstanbul. ISBN: 975-8621-08-
4.
KADIOĞLU, S., DOKUMACI, O., 2005. İklim Değişikliği ve Türkiye. Çevre ve
Orman Bakanlığı, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü, Ankara. http://
www.cevreorman.gov.tr.
207
KARAKAYA, E., ÖZÇAĞ, M., 2003. Türkiye Açısından Kyoto Protokolü’nün
Değerlendirilmesi ve Ayrıştırma (Decomposition) Yöntemi İle
Karbondioksit Emisyonu Belirleyicilerinin Analizi. 6-9 Eylül 2003 VII.
ODTÜ Ekonomi Konferansı, Ankara. www.econturk.org/
Türkiyeekonomisi /odtu-paper.pdf.
MACCRACKEN, M., C., 2001. Global Warming: A Science Overview. Global
Warming and Energy Policy, Kluwer Academic Plenum Publishers, New
York.
MALHI, Y., MEIR, P., BROWN, S., 2004. Forests, Carbon and Global Climate.
Capturing Carbon and Conserving Biodiversity. The Market Approach.
Edited by Ian R. Swingland.The Royal Society, Earthscan Publications,
ISBN: 1-85383-951-5, London.
MARIN, M., C; YILDIRIM,U., 2004. Çevre Sorunlarına Çağdaş Yaklaşımlar. Beta
Basım, 147-162, ISBN: 975-295-371-9, İstanbul.
MUSLU, Y., 2000. Ekoloji ve Çevre Sorunları. Aktif Yayınevi, 223-267, İstanbul.
NSIDC, 2002. International Snow and Ice Committee. http:// nsids.org/index.html.
OLIVER, J., E.,(Ed.), 1996. Potential Impact of Global Warming. Global
Environmental Change, Prentice-Hall, New Jersey.
ÖZEY, R., 2001. Çevre Sorunları. Aktif Yayınevi, 119-133, İstanbul.
SUNAY, Ç., 2000. Küresel Isınma. Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi, Temmuz 2000,
42-49, Ankara.
TTGV, 2002. Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu,
(Ropörtör: M.Türkeş), Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV),
Ankara.
TÜRKEŞ, M., SÜMER, U., M., ve KILIÇ, G., 1992. Atmosferin Korunması ve
İklim Değişikliği Ulusal İklim Koordinasyon Grubu/Atmosferin Korunması
ve İklim Değişikliği (UİKG/AKİD) Çalışma Grubu Raporu. Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara.
TÜRKEŞ, M., 1993. İklim Değişikliğinin Bilimsel Değerlendirilmesi. Türkiye
Ulusal Jeodezi-Jeofizik Birliği Genel Kurul Bildirileri, Harita Genel
Komutanlığı, 296-310, Ankara.
208
TÜRKEŞ, M., 1995a. Toronto 1988’den Berlin 1995’e İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi. Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi, 331, 46-49, Ankara.
TÜRKEŞ, M., 1995b. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Türkiye. Çevre ve
Mühendis, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, 16-20, Ankara.
TÜRKEŞ, M., SÜMER, M., U., ÇETİNER, G., 1998. İklim Değişikliğinin Bilimsel
Değerlendirilmesi. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü,
Ankara.http:// www. meteor.gov.tr/2003/arge/iklimdegis/iklimdegis15.html.
TÜRKEŞ, M., SÜMER,U., M., ÇETİNER, G., 1999. İklim Değişikliğinin Bilimsel
Değerlendirilmesi. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi Seminer Notları (7 Nisan 1999 Ankara). Çevre Bakanlığı,
Çevre Kirliliğini Önleme ve Kontrol Genel Müdürlüğü, 52-62, Ankara.
TÜRKEŞ, M., SÜMER, U.,M., ÇETİNER, G., 2000. Kyoto Protokolü Esneklik
Mekanizmaları (Flexibility Mechanisms Under the Kyoto Protocol). Tesisat
Dergisi 52: 84-1000, İstanbul.
TÜRKEŞ, M., 2001a. Bonn Anlaşması’nın İklim Değişikliği Önlemedeki Rolü.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara. http:// www.
cevreorman.gov.tr
TÜRKEŞ, M., 2001b. Küresel İklimin Korunması, İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi ve Türkiye. Tesisat Mühendisliği, TMMOB Makine
Mühendisleri Odası 61:14-29, İstanbul.
TÜRKEŞ, M., 2003. Türkiye-İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi İlişkileri.
Tübitak Vizyon Panelleri Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Tematik Paneli
Sunumu, Ankara.
ULUEREN, M., 2001. Küresel Isınma BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve
Kyoto Protokolü. http://www. mfa.gov.tr.htm.
UNDP, 2003. The Clean Development Mechanism: A User’s Guide. Energy and
Environment Group, Bureau for Development policy. United Nations
Development Programme, UNDP. One United Nations Plaza, New York,
NY 10017.
UNEP, 2001. Climate Change Information for Kıt. United Nations Environmental
Programme, Nairobi. http://www.unep.org.
209
UNESCO, 2001. United Nations Education Science and Culture Organization Web
Sayfası, http//www.unesco.org/reports/climatechange/healthreport.
UNFCCC, 2002a. United Nations Framework Concention on Climate Change A
Guide To the Climate Change Convention Process, Climate Change
Secretariat, Bonn, Germany.
UNFCCC, 2002b. United Nations Framework Concention on Climate Change
Understanding Climate Change A Begginer’s Guide To the UN Framework
Convention on Climate Change and Its Kyoto Protocol, Climate Change
Secretariat, Bonn, Germany.
UNFCCC, 2003a. United Nations Framework Concention on Climate Change Caring
For Climate A Guide To The Climate Change Convention and The Kyoto
Protocol. Climate Change Secretariat, Bonn, Germany, Contributing
editors: Joanna Depledge, Robert Lamb. ISBN: 92-9219-000-8.
UNFCCC, 2003b. United Nations Framework Convention on Climate Change
Reporting on Climate Change User Manual for the Guidelines on National
Communications From Non-Annex I Parties. Climate Change Secretariat,
Bonn, Germany.
UNFCCC, 2004. United Nations Framework Convention on Climate Change The
First Ten Years. Climate Change Secretariat, Bonn, Germany, ISBN: 92-
9219-010-5.
UNFCCC, 2005. United Nations Framework Convention on Climate Change.
http://www. unfccc.int.
UZMEN, R., ARAR, A., A., 2002. 21. Yüzyılda Enerji Kullanımı ve İklim
Değişikliği. http//www.cevre orman.gov.tr
WMO, 2002. WMO Statement on the Status of the Global Climate in 2002. World
Meteoeological Organization Press Release, WMO-No:684.
http://www.wmo.ch/web/Press/Press/684.pdf.
WMO, WHO, UNEP, 2003. Climate Change and Human Health Risks and
Responses Summary. World Health Organization, French ISBN: 92 4 159
0815 (Proje Koordinatörü: Carlos, F Corvalan, Editör. Anthony J.
McMicheal).
210
YILMAZ, E., 2005. İklim Geleceğimiz. Çevre ve Orman Bakanlığı Ne Diyor? Bilim
ve Teknik Dergisi, Haziran 2005-451, 38-48, Ankara.
211
ÖZGEÇMİŞ
1980 yılında Adana’da doğdum. İlkokul öğrenimimi Botaş İlköğretim
Okulu’nda, ortaokul öğrenimimi Osmaniye Özel Bahçeli Lisesi’nde, lise öğrenimimi
de Adana Özel Çukurova Bilfen Lisesi’nde tamamlayıp, 1998 yılında Ç.Ü. Ziraat
Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’ne girdim. 2002 yılında mezun oldum ve aynı
yıl yüksek lisans öğrenimime başladım.
212
EK LİSTESİ
EK I : Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
EK II : Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Kyoto Protokolü
EK III : Ülkelerin İklim Değişikliği ve Kyoto Protokolü’ne Taraf Olma Durumları
EK I
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ
İşbu Sözleşmeye Taraflar,
Yeryüzü iklimindeki değişikliğin ve bunun zararlı etkilerinin insanlığın ortak kaygısı
olduğunu kabul ederek,
İnsan faaliyetlerinin atmosferdeki sera gazları yoğunluklarını arttırmakta olduğu, bu
artışların doğal sera etkisini yükselttiği ve bunun yeryüzü sathında ve atmosferde ek
bir ortalama sıcaklık artışı ile sonuçlanacağı ve doğal ekolojik sistemlere ve insanlığa
zarar verici etki yapabileceği endişesiyle,
Geçmişteki ve günümüzdeki küresel sera gazı salınımında en büyük payın gelişmiş
ülkelerden kaynaklandığını, gelişme yolundaki ülkelerde kişi başına salımın halen
nispeten düşük olduğunu, gelişme yolundaki ülkelerden kaynaklanan küresel salım
payının sosyal ve kalkınma gereksinimlerini karşılamak üzere artacağını not ederek,
Sera gazları yutakları ve haznelerinin kara ve deniz ekosistemlerindeki rolünün ve
öneminin farkında olarak,
İklim değişikliğine ilişkin tahminlerde, özellikle zamanlama, büyüklük ve bölgesel
model bakımından birçok belirsizlikler bulunduğunu not ederek,
İklim değişikliğinin küresel niteliğinin, tüm ülkelerin ortak fakat farklı
sorumluluklarına ve imkânlarına ve sosyal ve ekonomik koşullarına uygun olarak
mümkün olan en geniş ölçüde işbirliği yapmasını ve etkili ve uygun uluslararası
çabaya katılmasını gerektirdiğini kabul ederek,
Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansının 16 Haziran 1992’de Stokholm’de
kabul edilen bildirisinin ilgili hükümlerini hatırlayarak,
Devletlerin, Birleşmiş Milletler Şartı ve uluslararası hukuk ilkeleri uyarınca, kendi
çevre ve kalkınma politikalarına uygun olarak kaynaklarını kullanma hakkına sahip
olduğunu ve kendi yetki alanı ya da kontrolü altındaki faaliyetlerin diğer devletler ya
da ulusal yetki alanı dışında kalan bölgelerdeki çevreye zarar vermemesini sağlama
sorumluluğunu da hatırlayarak,
İklim değişikliği karşısındaki uluslararası işbirliğinde Devletlerin hükümranlık hakkı
ilkesini tekrar teyid ederek,
Devletlerin etkin çevresel mevzuatı yürürlüğe koymaları, çevre alanındaki
standartlar, yönetim hedefleri ve önceliklerinin ait bulundukları çevre ve kalkınma
çerçevesini yansıtmaları gerektiğini ve bazı ülkeler tarafından uygulanan
standartların diğer, özellikle gelişme yolundaki ülkeler için uygun olmayan ve haksız
ekonomik ve sosyal külfete malolacağını kabul ederek,
Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı hakkındaki 22 Aralık 1989 tarih
ve 44/228 sayılı ve bugünkü ve gelecek kuşaklar için küresel iklimin korunmasına
dair 6 Aralık 1988 tarih, 43/53 sayılı; 22 Aralık 1989 tarih, 44/207 sayılı; 21 Aralık
1990 tarih, 45/212 sayılı ve 19 Aralık 1991 tarih, 46/169 sayılı Genel Kurul kararları
hükümlerini hatırlayarak,
Adalarda ve kıyı alanlarında, özellikle alçak konumlu kıyı alanlarında deniz seviyesi
yükselmesinin muhtemel zararlı etkilerine dair 22 Aralık 1989 tarih, 44/206 sayılı
Genel Kurul kararı hükümlerini ve Çölleşmeyle Mücadele Eylem Planının
uygulanmasına dair 19 Aralık 1989 tarih, 44/172 sayılı Genel Kurul kararı ilgili
hükümlerini de hatırlayarak,
Ayrıca, 1985 tarihli Ozon Tabakasının Korunması için Viyana Sözleşmesi ve 29
Haziran 1990 tarihinde değiştirilip uyumlaştırılan 1987 tarihli Ozon Tabakasını
İncelten Maddelere Dair Montreal Protokolünü hatırlayarak,
İkinci Dünya İklim Konferansının 7 Kasım 1990’da kabul edilen Bakanlar Bildirisini
not ederek,
İklim değişikliği hakkında birçok devlet tarafından yapılan değerli inceleme
çalışmalarının Dünya Meteoroloji Örgütünün, Birleşmiş Milletler Çevre
Programının, Birleşmiş Milletler sisteminin diğer organ, örgüt ve kuruluşlarının
olduğu kadar diğer uluslararası ve hükümetlerarası organların bilimsel araştırma
sonuçlarının karşılıklı değiştirilmesine ve araştırma koordinasyonuna yaptıkları
önemli katkıların bilincinde olarak,
İklim değişikliğini anlamak ve ele almak için gerekli adımların, eğer bunlar bilimsel,
teknik ve ekonomik endişelere dayanıyor ve bu alanlardaki yeni bulguların ışığı
altında tekrar değerlendiriliyorsa çevresel, sosyal ve ekonomik açıdan son derece
etkili olacağını kabul ederek,
İklim değişikliğini ele almak için gerçekleştirilecek çeşitli eylemlerin ekonomik
olarak gerekli olabilecekleri gibi diğer çevresel sorunların çözümüne de yardımcı
olabileceklerini kabul ederek,
Gelişmiş ülkelerin, sera etkisinin çoğalmasına yapmış bulundukları katkıyı da
gözönünde bulundurarak ve tüm sera gazlarını dikkate alarak, küresel, ulusal ve
anlaşma var ise, bölgesel düzeyde kapsamlı bir karşı stratejiye ilk adım olarak, açık
öncelikleri temel almak suretiyle, esnek bir yaklaşımla acilen harekete geçmeleri
gereğini de kabul ederek,
İlaveten, alçak konumlu ve diğer küçük ada ülkelerinin, alçak konumlu kıyısı, kurak
ve yarı kurak alanları veya sellere, kuraklık ve çölleşmeye müsait alanları bulunan
ülkelerin ve hassas dağlık ekosistemlere sahip gelişme yolundaki ülkelerin iklim
değişikliğinin zararlı etkilerine daha açık olduklarını kabul ederek,
Bu ülkelerin, özellikle ekonomileri fosil yakıt üretimi, kullanımı ve ihracatına
bağımlı olan gelişme yolundaki ülkelerin, sera gazı salınımlarının sınırlandırılması
için alınan önlemler dolayısıyla karşılaşacakları sıkıntıları kabul ederek,
İklim değişikliğine tepkilerin entegre bir şekilde sosyal ve ekonomik kalkınmayla
koordineli olması gereğini, gelişme yolundaki ülkelerin sürdürülebilir kalkınmaya
ulaşmak ve fakirliği ortadan kaldırmak yönündeki haklı öncelikli ihtiyaçlarını
tamamen dikkate almak ve aksinin kalkınma üzerindeki zararlı etkisinden kaçınma
gereğini de gözönünde bulundurmak suretiyle onaylayarak,
Öncelikle gelişme yolundaki ülkeler olmak üzere, tüm ülkelerin sürdürülebilir sosyal
ve ekonomik kalkınmaya ulaşmak için gerekli kaynaklara erişmeye ve gelişme
yolundaki ülkelerin bu hedefe yaklaşabilmek için enerji tüketimlerini arttırmaya
gereksinimleri olduğunu ve bu gereksinimlerini karşılarken, uygulamayı ekonomik
ve sosyal açıdan kârlı kılacak daha etkin enerji kullanımı ve genel ifadeyle sera gazı
salımlarının kontrolü imkânlarını dikkate alacaklarını kabul ederek,
Günümüz ve gelecek kuşaklar için iklim sistemini korumak kararlılığıyla,
Aşağıdaki hususlarda anlaşmaya varmışlardır:
Tanımlar10[1]
Madde 1 - İşbu Sözleşmenin amaçları için:
1. “iklim değişikliğinin zararlı etkisi” doğal halindeki veya yönetim altındaki
ekosistemlerin bileşimi, kendilerini onarma yeteneği veya sosyo-ekonomik
sistemlerin işlemesi veya insan sağlığı ve refahı üzerinde önemli zararlı etkileri olan
iklim değişikliği sonucunda fiziksel çevrede veya biyotada ortaya çıkan değişiklikler
demektir.
2. “İklim değişikliği”, karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde gözlenen doğal iklim
değişikliğine ek olarak, doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini
bozan insan faaliyetleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik demektir.
3. “İklim sistemi” atmosfer, hidrosfer, biyosfer, jeosfer’in tamamı ve bunların
karşılıklı etkileşimleri demektir.
4. “Salımlar”, sera gazlarının ve/veya bunlara kaynaklık yapan öncül maddelerin
belirli bir bölge ve zaman diliminde atmosfere salınması demektir.
5. “Sera gazları” hem doğal, hem de insan kaynaklı olup atmosferdeki, kızıl
ötesi radyasyonu emen ve tekrar yayan gaz oluşumları anlamına gelir.
6. “Bölgesel ekonomik entegrasyon kuruluşu”, belirli bir bölgenin egemen
Devletleri tarafından kurulan, bu Sözleşme veya protokolleriyle düzenlenen
konularda yetki sahibi ve kendi mevzuatına göre ilgili belgeleri imzalamaya,
onaylamaya, kabul, uygun bulma veya katılmaya tam yetkili kuruluş demektir.
7. “Hazne”, bir sera gazını, bir aerosolü veya sera gazının oluşumunda rolü
bulunan bir öncü maddeyi atmosferden uzaklaştıran herhangi bir işlem, faaliyet veya
mekanizma anlamına gelir.
8. “Yutak”, bir sera gazını, bir aerosolü veya bir sera gazının oluşumunda rolü
bulunan bir öncü maddeyi atmosfere salan herhangi bir işlem veya faaliyet anlamına
gelir.
10[1] Madde başlıkları sadece okuyucuya yardımcı olmak amacıyla konulmuştur.
Amaç
Madde 2 - İşbu Sözleşmenin Taraflar Konferansının benimseyebileceği herhangi
bin ilgili yasal belgenin nihai amacı, Sözleşmenin ilgili hükümlerine göre,
atmosferdeki sera gazı birikimlerini, iklim sistemi üzerindeki tehlikeli insan kaynaklı
etkiyi önleyecek bir düzeyde durdurmayı başarmaktır. Böyle bir düzeye ekosistemin
iklim değişikliğine doğal bir şekilde uyum sağlamasına, gıda üretiminin zarar
görmeyeceği ve ekonomik kalkınmanın sürdürülebilir şekilde devamına izin verecek
bir zaman dahilinde ulaşılmalıdır.
İlkeler
Madde 3 - Taraflara, Sözleşmenin amacına ulaşmak ve hükümlerini yerine
getirmek için yapacakları eylemlerinde, diğer hususlar meyanında, aşağıdakiler yol
gösterecektir:
1. Taraflar, iklim sistemini, eşitlik temelinde ve ortak fakat farklı
sorumluluklarına ve güçlerine uygun olarak, insanoğlunun günümüz ve gelecek
kuşakların yararı için korumalıdır. Dolayısıyla, Taraflardan gelişmiş ülkeler iklim
değişikliği ve onun zararlı etkileri ile savaşımda öncülük etmelidir.
2. Sözleşmeye Taraf gelişme yolundaki ülkelerin, özellikle iklim değişikliğinin
zararlı etkilerine karşı savunmasız olanların ve gelişme yolundaki ülkelerden
sözleşme uyarınca gereğinden fazla veya anormal yük altında kalanların ihtiyaç ve
özel koşulları tümüyle dikkate alınmalıdır.
3. Taraflar, iklim değişikliği nedenlerini önceden tahmin etmek, önlemek veya en
aza indirmek ve zararlı etkilerini azaltmak için önleyici önlemler almalıdır. Ciddî
veya önlenemez hasar tehlikesi olan durumlarda, tam bilimsel kesinliğin yokluğu,
iklim değişikliğine ilişkin politikalar ve önlemlerin mümkün olduğu kadar etkin
maliyetli ve en az harcamayla küresel yarar sağlayacak şekilde olmaları gerektiği de
dikkate alınarak, bu önlemlerin ertelenmesine neden olarak kullanılmamalıdır. Bunu
başarmak için bu tür politikalar ve önlemler değişik sosyo-ekonomik bağlamları
dikkate almalı, kapsamlı olmalı, ilgili tüm sera gazı kaynaklarını, yutaklarını,
haznelerini ve uygulamayı kapsamalı ve bütün ekonomik sektörleri ihtiva etmelidir.
İklim değişikliğine cevap verme çabaları ilgili Taraflarca işbirliğiyle yerine
getirilebilir.
4. Taraflar sürdürülebilir kalkınmayı destekleme hakkına sahiptir ve de
desteklemelidirler.
İklim sistemini insanların neden olduğu değişikliğe karşı koruma politika ve
önlemleri, Tarafların herbirinin özel koşullarına uygun olmalı ve iklim değişikliğine
cevap verecek önlemleri almak için ekonomik gelişmenin gerekli olduğu dikkate
alınarak, bu politika ve önlemler ulusal kalkınma programlarına entegre edilmelidir.
5. Taraflar, özellikle gelişme yolundaki Taraf ülkelerde sürdürülebilir ekonomik
büyüme ve kalkınmaya yol açacak açık ve destekleyici bir uluslararası ekonomik
sistemi teşvik etmek ve böylece iklim değişikliği sorunlarıyla daha iyi
ilgilenebilmelerini sağlamak için işbirliği yapmalıdır. İklim değişikliğine karşı alınan
önlemler, tek taraflı olanlar dahil, keyfi haksız ayırımcı veya uluslararası ticarete
gizil bir kısıtlama oluşturmak açılarından bir vasıta oluşturur nitelikte olmamalıdır.
Taahhütler
Madde 4 - 1. Tüm taraflar, kendi ortak fakat farklı sorumluluklarını ve özgün
ulusal ve bölgesel kalkınma önceliklerini, hedeflerini ve koşullarını dikkate alarak:
a) Taraflar Konferansınca uygun bulunacak mukayese edilebilir metodolojiler
kullanarak, Montreal Protokolü ile denetlenmeyen tüm sera gazlarının insan
salımları ve yutaklar tarafından uzaklaştırılanlara ilişkin ulusal envanteri, 12 nci
madde uyarınca geliştirecek, dönemler itibariyle güncelleştirecek, yayınlayacak ve
Taraflar Konferansına sunulmak üzere hazır bulunduracaklardır.
b) Montreal Protokolü ile denetlenemeyen tüm sera gazlarının insan kaynaklı
salımları ve yutaklar tarafından uzaklaştırılanlarını ele alarak, iklim değişikliğini
azaltacak önlemleri içeren ulusal ve uygun durumlarda bölgesel programları ve
iklim değişikliğine uyumu kolaylaştıracak önlemleri oluşturacak, uygulayacak,
yayınlayacak ve düzenli olarak güncelleştireceklerdir.
c) Enerji, ulaştırma, sanayi, tarım, ormancılık ve atık yönetimi sektörleri dahil,
tüm ilgili sektörlerde, Montreal Protokolü ile denetlenmeyen insan kaynaklı sera
gazı salımlarını kontrol eden, azaltan veya önleyen uygulama ve işlemlerin teşvik
ve geliştirilmesinde, uygulanmasında ve teknoloji transferi dahil yayılmasında
işbirliği yapacaklardır.
d) Sürdürülebilir yönetimi teşvik edecek ve biyolojik kütleye, ormanları ve
okyanusları ve diğer kara, kıyı ve deniz ekosistemlerini de içerecek şekilde,
Montreal Protokolü ile denetlenmeyen tüm sera gazı yutak ve haznelerinin
korunması ve takviyesini işbirliği halinde teşvik edeceklerdir.
e) İklim değişikliği etkilerine uyum hazırlığında işbirliği yapacak, kıyı kuşağı
yönetimi, su kaynakları ve tarım özellikle Afrika’daki gibi kuraklık, çölleşme ve
sellerden etkilenen alanların korunması ve rehabilitasyonu için uygun ve entegre
planlar hazırlayacak ve geliştireceklerdir.
f) İklim değişikliğini azaltmak ve değişikliğe uyum sağlamak amacıyla alınan
önlemler ve uygulanan projelerin ekonomi, halk sağlığı ve çevre kalitesi üzerinde
zararlı etkilerini en aza indirmek amacıyla, örneğin ulusal düzeyde hazırlanacak
etki değerlendirmeleriyle, uygun metodlar uygulamak suretiyle, iklim değişikliği
mülahazalarını kendi sosyal, ekonomik ve çevresel politikalar ve eylemleri
çerçevesinde mümkün olan en geniş şekilde dikkate alacaklardır.
g) İklim sistemi ile ilgili olarak, bilimsel, teknolojik, teknik, sosyo-ekonomik,
sistematik gözlem ve çeşitli karşı stratejilerin ekonomik ve sosyal sonuçlarını ve
iklim değişikliğinin nedenleri, etkileri, önemi ve zamanlaması konusunda mevcut
belirsizlikleri daha iyi anlamak, azaltmak ya da ortadan kaldırmak amacıyla veri
arşivlerinin geliştirilmesine destek verecek, işbirliği yapacaklardır.
h) İklim sistemi ve iklim değişikliği ve karşı stratejilerin ekonomik ve sosyal
sonuçları hakkında bilimsel, teknolojik, teknik, sosyo-ekonomik ve hukukî bilginin
tamamen, açıklık ve doğrulukla alışverişini teşvik için tümüyle işbirliği
yapacaklardır.
i) İklim değişikliği ile ilgili olarak öğretim ve kamu bilinci oluşturmakta ve
hükümet dışı kuruluşlar da dahil olmak üzere bu işleme en geniş katılımı sağlamayı
teşvik için işbirliği yapacak; ve
j) Uygulamayla ilgili bilgileri 12 nci maddeye göre Taraflar Konferansına
ileteceklerdir.
2. Taraflardan gelişmiş ülkeler ve EK-I’de yer alan diğer Taraflar aşağıdaki
hususları yerine getireceklerini taahhüt ederler:
a) Taraflardan herbiri, insan kaynaklı sera gazı salımlarını sınırlandırarak ve
sera gazı yutaklarını ve haznelerini koruyarak ve takviye ederek iklim değişikliğini
azaltmak için ulusal11[2] politikalar benimseyecekler ve uygun önlemler
alacaklardır. Bu politika ve önlemler, Sözleşmenin amacına uygun olarak, gelişmiş
ülkelerin insan kaynaklı salımların uzun vadeli temayüllerini değiştirmede öncü rol
oynayacaklarını gösterecek, içinde bulunduğumuz on yıl sonunda karbondioksit ve
Montreal Protokolü ile kontrol edilmeyen diğer sera gazlarının insan kaynaklı
salımlarının daha önceki seviyelerine geri çekilmeleri bu değişikliğe katkıda
bulunacak ve Taraflardan herbirinin, bu amaç yönündeki küresel çabaya
sağlayacakları eşit ve uygun katkılarda Tarafların başlangıç noktalarındaki ve
yaklaşımlarındaki, ekonomik yapı ve kaynak temellerindeki, kuvvetli ve
sürdürülebilir kalkınmayı devam ettirmeye olan ihtiyaçları, ellerindeki teknolojilere
ilişkin farklılıklar ile diğer münferit koşullar dikkate alınacaktır. Bu Taraflar bu tür
politika ve önlemleri diğer Taraflarla ortaklaşa uygulayabilecek ve Sözleşmenin,
özellikle bu alt paragrafın amacının yerine getirilmesine katkıda bulunmakta diğer
Taraflara yardım edebilecektir.
b) Bu yöndeki gelişmeyi desteklemek amacıyla, Tarafların herbiri Sözleşmenin
kendisi açısından yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içerisinde ve daha sonra
periyodik olarak ve 12 nci madde uyarınca, yukarıdaki (a) alt paragrafında belirtilen
politikalarına ve önlemlerine ilişkin ve karbondioksit ve Montreal Protokolü ile
denetlenmeyen diğer sera gazlarının insan kaynaklı salımlarının ayrı ayrı veya ortak
olarak 1990 yılı seviyesine çekilmesi amacı ile, altparagraf (a)’da belirtilen
dönemde Montreal Protokolü ile denetlenmeyen sera gazlarının beklenen insan
kaynaklı salımı ve yutaklar tarafından uzaklaştırılması hakkında ayrıntılı bilgi
vereceklerdir.
Bu bilgi, 7 nci madde uyarınca Taraflar Konferansının ilk oturumunda ve daha
sonra periyodik olarak gözden geçirilecektir.
11[2] Bu, bölgesel ekonomik bütünleşme kuruluşlarınca kabul edilen politikaları ve önlemleri içerir.
c) Kaynaklardan çıkan sera gazı salımlarının ve yutaklar vasıtasıyla
uzaklaştırılmalarının yukarıdaki (b) alt paragrafı uyarınca yapılacak
hesaplamalarının, yutakların fiili kapasitesi ve gazların iklim değişikliğine katkıları
dahil, mümkün olan en iyi bilimsel bilgilere dayandırılması gerekecektir. Taraflar
Konferansı ilk oturumunda bu hesaplamalar için metedolojiyi tezekkür edip
kararlaştıracak ve daha sonra muntazaman gözden geçirecektir.
d) Taraflar Konferansı ilk oturumunda yukarıdaki (a) ve (b) alt paragraflarının
uygunluğunu gözden geçirecektir. Bu gözden geçirme, ilgili teknik, sosyal ve
ekonomik enformasyonun yanısıra iklim değişikliği hakkındaki mevcut en iyi
bilimsel enformasyon ve değerlendirme ışığında yapılacaktır.
Bu gözden geçirmeye istinaden, Taraflar Konferansı yukarıdaki (a) ve (b) alt
paragraflarına değişikliği de içerebilecek uygun bir hareket tarzı benimseyebilecektir.
Taraflar Konferansı ilk oturumunda yukarıdaki (a) alt paragrafında belirtilen ortak
uygulamaya ilişkin kıstaslar hakkında kararlar alacaktır. Alt paragraflar (a) ve (b)’nin
ikinci bir gözden geçirilişi en geç 31 Aralık 1998’den önce yapılacak daha sonra ise,
Sözleşmenin amacı yerine getirilinceye kadar, Taraflar Konferansınca
kararlaştırılacak aralıklarla muntazaman gözden geçirilecektir.
e) Bu Taraflardan herbiri:
(i) Diğer Taraflarla, Sözleşmenin amacının yerine getirilmesi için geliştirilmiş
ilgili ekonomik ve idarî birimlerle gerektiği veçhile eşgüdümü sağlayacaklardır; ve
(ii)Montreal Protokolü ile denetlenmeyen insan kaynaklı sera gazlarının daha
yüksek seviyelere ulaşmasına yolaçan faaliyetleri teşvik edici politikalar ve
uygulamaları teşhis edip dönemsel olarak gözden geçirecektir.
f) Taraflar Konferansı, Ek-I ve II’deki listelere gerekebilecek değişiklikleri
getirmek konusunda karar almak amacıyla, mevcut bilgiyi, ilgili Tarafın onayıyla,
31 Aralık 1998’den geç olmamak üzere gözden geçirecektir.
g) Ek-I’e dahil olmayan herhangi bir Taraf, onay, kabul, uygun bulma veya
katılma belgesinde veya daha sonra herhangi bir zaman Depoziter’e yukarıdaki (a)
veya (b) alt paragrafı ile bağlı kalmak istediğini bildirebilir. Depoziter diğer
imzacıları ve Tarafları bu bildirimden haberdar edecektir.
3. Gelişmiş ülke Tarafları ve Ek-II’deki diğer Gelişmiş Taraflar, gelişme
yolundaki ülke Taraflarının Madde 12, paragraf 1 tahtında üstlendikleri
yükümlülükleri yerine getirirken ortaya çıkan, üzerinde mutabık kalınmış tüm
masrafların karşılanması için yeni ve ek malî kaynakları sağlayacaktır. Gelişmiş ülke
Tarafları aynı zamanda, gelişme yolundaki ülke Taraflarının bu maddenin 1 inci
paragrafı kapsamındaki önlemlerin uygulanmasının gerektirdiği, gelişme yolundaki
bir Tarafla, 11 inci maddede atıfta bulunulan uluslararası kuruluş veya kuruluşlar
arasında bu maddeye uygun olarak üzerinde anlaşmaya varılan, malî kaynakları,
teknoloji transferi de dahil, karşılayacaklardır. Bu taahhütlerin uygulaması, fon
akışındaki yeterlilik ve öngörülebilirlik ihtiyacını ve gelişmiş ülkeler arasında uygun
külfet paylaşımının önemini dikkate alacaktır.
4. Gelişmiş ülke Tarafları ve Ek-II’de yer alan diğer gelişmiş Taraflar, iklim
değişikliğinin zararlı etkilerine en fazla açık gelişme yolundaki ülkelerin bu zararlı
etkilere uyum sağlama için yapacakları masrafların karşılanmasına yardım
edeceklerdir.
5. Gelişmiş Ülke Tarafları ve Ek-II’de yer alan diğer gelişmiş Taraflar, diğer,
özellikle gelişme yolundaki ülkeler Taraflarına Sözleşme hükümlerini
uygulayabilmelerini teminen, çevreye uyumlu teknolojiler ve bilgi transferi veya
bunlara erişilmesini sağlamak için uygun görülecek teşvik, kolaylık ve finansman
tedbirlerini sağlayacaklardır. Bu süreçte, gelişmiş ülke Tarafları, gelişme yolundaki
ülke Taraflarının yerel kapasitelerinin ve teknolojilerinin geliştirilmesini ve
güçlendirilmesini destekleyeceklerdir. Bunu yapabilecek durumdaki diğer Taraflar
ve örgütler de bu tür teknolojilerin transferinin kolaylaştırılmasında yardımcı
olabileceklerdir.
6. Taraflar Konferansınca, Pazar ekonomisine geçiş sürecinde bulunan Ek-I’de
yer alan Taraflara, Montreal Protokolü ile denetlenmeyen sera gazlarının insan
kaynaklı salımlarının tarihi seviyelerinin, bir referans olarak seçilmesinin nazarı
dikkate alınması dahil, bu Tarafların iklim değişikliği konusuna eğilebilme
yeteneklerini kuvvetlendirmek amacıyla, yukarıdaki 2 nci paragraftaki taahhütlerinin
uygulanmasında belli bir dereceye kadar esneklik tanınacaktır.
7. Gelişme yolundaki ülke Taraflarının Sözleşmeden doğan taahhütlerini yerine
getirmelerindeki başarı derecesi, gelişmiş ülke Taraflarının Sözleşme kapsamındaki
malî kaynaklar ve teknoloji transferine dair taahhütlerini yerine getirmedeki etkinliğe
bağımlı olacak, ekonomik ve sosyal kalkınma ve fakirliğin ortadan kaldırılmasının
gelişme yolundaki ülke Tarafları açısından birinci ve en önemli öncelik olduğu
hususu tümüyle dikkate alınacaktır.
8. Taraflar, bu Maddedeki taahhütlerin uygulanmasında, gelişme yolundaki ülke
Taraflarının iklim değişikliğinin zararlı etkilerinden ve/veya karşı önlemlerin
alınmasından kaynaklanan özgün gereksinimlerini ve endişelerini karşılamak için
malî kaynak, sigorta ve teknoloji transferi sağlamayla ilişkili girişimleri de içerecek
şekilde, Sözleşme kapsamında hangi eylemlerin gerekli olduğunu, başta
aşağıdakilere ilişkin olmak üzere tümüyle gözönünde bulunduracaklardır:
a) Küçük ada ülkeleri;
b) Alçak konumlu kıyı alanları bulunan ülkeler;
c) Kurak ve yarı-kurak alanları, ormanlaştırılmış alanları ve orman çürümesine
karşı hassas alanları bulunan ülkeler;
d) Doğal afetlere mütemayil alanları bulunan ülkeler;
e) Kuraklığa ve çölleşmeye karşı hassas alanları bulunan ülkeler;
f) Yüksek kentsel atmosfer kirliliğine sahip alanları bulunan ülkeler;
g) Dağlık ekosistemleri dahil, hassas ekosistemlere sahip alanları bulunan
ülkeler;
h) Ekonomileri, büyük ölçüde fosil yakıtların üretiminden, işlenmesinden,
ihracatından ve/veya tüketiminden ve fosil yakıtlarla ilişkili enerji-yoğun
ürünlerden gelen gelire bağımlı ülkeler; ve
i) Denize çıkışı olmayan ve transit ülkeler;
Bunların dışında, Taraflar Konferansı, gerektiği ölçüde bu paragrafla ilgili
eylemler yapabilir.
9. Taraflar, teknoloji finansmanı ve transferiyle ilgili eylemlerinde, en az gelişmiş
ülkelerin özgün ihtiyaç ve durumlarını tümüyle dikkate alacaktır.
10. Taraflar, 10 uncu Madde uyarınca, Sözleşmenin taahhütlerini yerine getirirken
Tarafların, özellikle ekonomileri iklim değişikliğine karşı önlemlerin uygulanmasının
olumsuz etkilerine hassas gelişme yolundaki ülke Taraflarının durumlarını dikkate
alacaktır. Bu özellikle, ekonomileri büyük ölçüde fosil yakıtların üretimine,
işlenmesine, ihracatına ve/veya fosil yakıtlarla ilişkili enerji yoğun ürünlerin
tüketimine bağımlı bulunan; ve/veya fosil yakıt kullanıp, diğer alternatiflere
dönüşümde ciddî güçlükleri bulunan Taraflar için geçerlidir.
Araştırma ve Sistematik Gözlem
Madde 5 - Taraflar, 4 üncü Maddenin 1 (g) paragrafı kapsamındaki taahhütlerini
yerine getirirken:
a) Bu alandaki gereksiz çifte çabaların en aza indirme ihtiyacını da dikkate alarak,
araştırma, veri toplama ve sistematik gözlem faaliyetlerinin tanımlanmasını,
yönetilmesini ve değerlendirilmesini amaçlayan, uluslararası ve hükümetlerarası
programları, şebekeleri, yerine göre, destekleyecekler ve daha fazla
geliştirecekler;
b) Özellikle gelişme yolundaki ülkelerdeki sistematik gözlemleri ve ulusal
düzeydeki bilimsel ve teknik araştırma kapasiteleri ve kabiliyetleri güçlendirmek
amacına matuf uluslararası ve hükümetlerarası çabaları desteklemek ve ulusal
yetki alanı dışından elde edilen veri ve analizlere erişilmesini ve karşılıklı
değişimini teşvik edecekler; ve
c) Gelişme yolundaki ülkelerin özel endişelerini ve ihtiyaçlarını dikkate alacak ve iç
kapasiteleri ve kabiliyetlerini yukarıdaki (a) ve (b) altparagraflarında atıfta
bulunulan çabalara katılmaları amacıyla geliştirilmelerinde işbirliği
yapacaklardır.
Öğretim, Eğitim ve Kamu Bilinçlendirilmesi
Madde 6 - Taraflar, 4 üncü Maddenin, 1 (i) paragrafı kapsamındaki taahhütlerini
yerine getirirken:
a) Ulusal yasalarına, yönetmeliklerine ve kapasitelerine göre, ulusal, yerine göre
altbölge ve bölge düzeylerinde, aşağıdaki hususları destekleyecek ve
kolaylaştıracaklardır;
(i) İklim değişikliği ve etkileri konusunda kamu eğitimi ve bilinçlendirilmesi
programları geliştirilmesi ve uygulanması;
(ii) İklim değişikliği ve etkileri konusundaki bilgiye kamunun erişmesi;
(iii) İklim değişikliği ve etkilerine karşı konulmasına ve uygun karşı strateji
geliştirilmesine kamunun katılımı; ve
(iv) Bilimsel, teknik ve idarî personelin eğitimi.
b. Aşağıdaki hususlarda, yerine göre mevcut organları kullanarak, uluslararası
düzeyde işbirliği yapacak ve teşvik edeceklerdir;
(i) İklim değişikliği ve etkileri hakkında eğitsel ve kamu bilinçlendirilmesi
malzemelerinin geliştirilmesi ve değişimi; ve
(ii) Ulusal kurumların güçlendirilmesini ve bu alandaki uzmanların, özellikle
gelişme yolundaki ülkelerdeki uzmanların eğitimi için personel değişimi veya
görevlendirilmesini de içerecek şekilde, öğretim ve eğitim programları
geliştirilmesi ve uygulanması.
Taraflar Konferansı
Madde 7 - 1. Aşağıdaki ilkeler uyarınca bir Taraflar Konferansı oluşturulmuştur.
2. Taraflar Konferansı, bu Sözleşmenin en yüksek organı olarak Sözleşmenin ve
Taraflar Konferansının kabul edeceği tüm hukukî belgelerin uygulanmasını
düzenli olarak gözden geçirecek ve Sözleşmenin etkili biçimde
uygulanmasını teşvik için, yetkisi dahilindeki kararları alacaktır. Bu
bağlamda Taraflar Konferansı:
a) Tarafların yükümlülüklerini ve Sözleşme kapsamındaki kurumsal düzenlemeleri,
Sözleşmenin amacı ışığında, uygulanmasından kazanılan deneyim ve bilimsel ve
teknolojik bilgi gelişiminin ışığında dönemsel olarak inceleyerek;
b) İklim değişikliği ve etkilerine karşı Taraflarca kabul edilen önlemlerle ilgili bilgi
değişimini Tarafların değişik koşulları, sorumlulukları ve kabiliyetleri ve
Sözleşme altındaki taahhütlerini dikkate alarak teşvik edecek ve kolaylaştıracak;
c) İki veya daha çok Tarafın talebi üzerine, iklim değişikliği ve etkilerine karşı
Taraflarca alınan önlemlerin eşgüdümünü, Tarafların değişik koşulları,
sorumlulukları ve kabiliyetleri ve Sözleşme altındaki taahhütlerini dikkate alarak
kolaylaştıracak;
d) Sözleşmenin amaç ve hükümlerine uygun olarak, sera gazlarının kaynaklar
tarafından salımı ve yutaklar tarafından emilmesine ilişkin dökümün yapılması
ve diğerleri meyanında salımı sınırlamak ve bu gazların emilmesini
güçlendirmek amacıyla alınan tedbirlerin etkilerinin hesaplanması için, Taraflar
Konferansının kararlaştıracağı uygun metodların dönemsel olarak geliştirilmesini
ve hazırlanmasını teşvik edecek ve yönetecek;
e) Sözleşmenin hükümleri çerçevesinde kendisine ulaşan bütün bilgilere dayanarak,
Sözleşmenin taraflarca uygulanmasını ve uygulanması halinde alınan tedbirlerin
toplam etkilerini, özellikle çevresel, ekonomik ve sosyal etkilerini, bunların
toplam sonuçlarını ve Sözleşmenin hedefleri doğrultusunda kaydedilen
gelişmeleri değerlendirecek;
f) Sözleşmenin uygulanması ile ilgili dönemsel raporları inceleyerek, kabul edecek
ve ilan edilmesini sağlayacak;
g) Sözleşmenin uygulanması için gereken bütün sorunlara öneriler getirecek;
h) 4 üncü Maddenin 3, 4 ve 5 inci fıkralarına ve 11 inci Maddeye uygun olarak
gerekli malî kaynakları harekete geçirmeye çalışacak;
i) Sözleşmenin uygulanması için gerekliliğine karar verilen alt organları kuracak;
j) Alt organlarının raporlarını inceleyecek ve onları yönlendirecek;
k) Kendisi ve yardımcı organlardan herhangi biri için oybirliği ile tüzük ve malî
yönetmelik kuralları saptayacak ve onaylayacak;
l) Gerektiğinde ilgili uluslararası örgütlerin, hükümetlerarası ve hükümet dışı
kuruluşların yardımlarını, desteklerini ve sağladıkları bilgileri isteyecek ve
kullanacak;
m) Sözleşmenin hedefine ulaşabilmek için, gerekli diğer görevlerin yanı sıra
Sözleşmenin kendisine verdiği diğer görevleri de ifa edecektir.
1. Taraflar Konferansı Birinci Oturumunda, kendi ve Sözleşme tarafından
oluşturulan ve alt organların Sözleşmenin öngördüğü karar alma mekanizması ile
kapsanmayan sorunlara ilişkin karar alma usullerini de kapsayan İçtüzüğünü
kabul eder. Bu usuller farklı kararların kabul edilmesi için ne tür çoğunluk
gerektiğini belirtebilir.
2. Taraflar Konferansının Birinci Oturumu, 21 inci maddede onaylanmış olan geçici
Sekreteryayı tarafından toplantıya çağrılacak ve toplantı Sözleşmenin yürürlüğe
girişinden sonra en geç bir sene içinde yapılacaktır. Daha sonra, Taraflar
Konferansı kararda değişiklik yapmaz ise, senede bir kere olağan oturum
yapacaktır.
3. Taraflar Konferansı, Konferansı gerekli gördüğü hallerde, veya Taraflardan
birinin yazılı isteği üzerine Sekreteryasının sözkonusu isteği Taraflara
göndermesinden sonraki altı ay içerisinde, Tarafların en az üçte biri tarafından
onaylanması şartı ile olağanüstü oturumlar yapar.
4. Birleşmiş Milletler Teşkilatı, Birleşmiş Milletler’in uzman kuruluşları ve
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile Sözleşmesi taraf olmayıp gözlemci
statüsünde bulunan devletler, Taraflar Konferansı oturumlarında gözlemci
sıfatıyla temsil edilebilirler. Taraflar Konferansı oturumuna gözlemci sıfatıyla
temsil edilmeyi arzu ettiklerini Sekreteryaya haber vermiş olan, Sözleşmenin
kapsadığı konularda yetkili Ulusal, Uluslararası, Hükümet veya Hükümetdışı tüm
kurum ve kuruluşlar, var olan Tarafların en az üçte birinin reddi bulunmaması
kaydı ile bu sıfatla kabul edilebilirler. Gözlemcilerin kabulü ve katılımı Taraflar
Konferansının kabul ettiği İçtüzüğe tabi olacaktır.
Sekreterya
Madde 8 - 1. Bir Sekreterya kurulmuştur.
2. Sekreteryanın işlevleri şunlar olacaktır:
a) Taraflar Konferansı ve Konferansın Sözleşme gereğince oluşturulan alt organları
için oturumlar düzenlemek ve bunlara gerekli hizmetleri vermek;
b) Kendisine sunulan raporları toplamak ve dağıtmak;
c) Taraflar ve bunlar içinde özellikle gelişme yolundaki ülke taraflarına talepleri
üzerine Sözleşme hükümleri uyarınca gereken bilgilerin toplanmasında ve
dağıtılmasında yardım etmek;
d) Faaliyetleri hakkında raporlar düzenleyip Taraflar Konferansına sunmak;
e) Değer ilgili uluslararası organların Sekreteryaları ile gereken işbirliğini
sağlamak;
f) Görevini etkin bir biçimde yerine getirmek için Taraflar Konferansının gözetimi
altında, gerekli olabilecek idarî ve akdî tasarruflarda bulunmak; ve
g) Sözleşme veya protokollerin herhangi birinde belirtilen diğer Sekreterya
işlevlerini ve Taraflar Konferansının belirleyeceği diğer işlevleri yerine getirmek.
3. Taraflar Konferansı, birinci oturumunda, bir daimi Sekteterya atayacak ve
işlevi için gereken düzenlemeleri yapacaktır.
Bilimsel ve Teknolojik Alt Danışma Organı
Madde 9 - 1. Taraflar Konferansına ve gerektiğinde diğer alt organlara Sözleşme
ile ilgili bilimsel ve teknolojik meseleler hakkında zamanında bilgi ve görüş
vermekle görevli bir bilimsel ve teknolojik alt danışma organı kurulmuştur. Bütün
Tarafların katılımına açık olacak bu organın faaliyeti birçok bilim dalını
kapsayacaktır. Bu organ, hükümetlerin ilgili uzmanlık alanlarında yetkili
temsilcilerden oluşacaktır. Organ, Taraflar Konferansına çalışmalarının tüm yönleri
hakkında düzenli olarak rapor sunacaktır.
2. Taraflar Konferansının velayeti altında hareket eden ve yetkili uluslararası
organların çalışmalarına dayanan bu organın görevleri şunlardır:
a) İklim değişikliği ve bunun etkilerine ilişkin bilimsel bilgilerin durum
değerlendirmesini yapmak;
b) Sözleşmenin uygulanması çerçevesinde alınan tedbirlerin bilimsel etkileri
açısından değerlendirmeler yapmak;
c) Yenilikçi ve verimli teknolojiler ile “know-how” belirleyecek, bunların
gelişmelerini teşvik edici yolları gösterecek ve transferlerini sağlamak;
d) İklim değişikliği konusunda, bilimsel programlar, araştırma-geliştirme için
uluslararası işbirliğinin yanısıra, gelişme yolundaki ülkelerin iç kapasitelerini
artırmaları için yardım imkânları hakkında tavsiyelerde bulunmak;
e) Taraflar Konferansı ve alt organların bu organa yönelttiği bilimsel, teknolojik ve
metodolojik soruları cevaplandırmak.
3. Bu organın işlevleri ve görev talimatı Taraflar Konferansınca daha ayrıntılı
hale getirebilir.
Uygulama Alt Organı
Madde 10 - 1. Sözleşmenin etkinlikle uygulanmasının gözden geçirilmesi ve
değerlendirilmesini sağlamak için, Taraflar Konferansına yardımcı olacak bir
uygulama alt organı kurulmuştur. Bu organ, tüm tarafların katılımına açık olup, iklim
değişikliği ile ilgili meselelerde uzman olan devlet temsilcilerinden oluşacaktır.
Organ, Taraflar Konferansına çalışmalarının tüm veçheleri konusunda düzenli olarak
sunacaktır.
2. Taraflar Konferansının velayeti altında hareket eden bu organın görevleri
şunlardır:
a) İklim değişikliği ile ilgili en son bilimsel değerlendirmelerin ışığında, Taraflarca
alınan tedbirlerin topyekün etkilerini değerlendirmek üzere, 12 nci Maddenin 1
inci paragrafı uyarınca iletilen bilgileri dikkate almak;
b) Taraflar Konferansının 4 üncü Maddenin 2 (d) paragrafında öngörülen
değerlendirmeleri yapmasına yardım için, 12 nci Madde 2 nci paragraf uyarınca
iletilen bilgileri incelemek;
c) İhtiyaçlar itibari ile kararlarının hazırlanması ve uygulanmasında Taraflar
Konferansına yardım etmek.
Malî Mekanizma
Madde 11 - 1. Teknoloji transferi içinde olmak üzere, malî kaynakları bağış veya
kolaylıklar yoluyla temin eden mekanizma tanımlanmıştır. Bu mekanizma
Sözleşmeye ilişkin politikalarını, program önceliklerini ve yeterlilik kriterlerini
saptayacak olan Taraflar Konferansına bağlı ve sorumlu olacaktır. İşlevi, bir veya
birden fazla mevcut uluslararası birimlere verilecektir.
2. Malî mekanizma, şeffaf bir yönetim sistemi çerçevesinde, tüm tarafların eşit
ve dengeli temsilini esas almıştır.
3. Taraflar Konferansı ve malî mekanizmanın uygulanmasını yapacak birim veya
birimler, yukarıdaki paragraflara yürürlülük kazandırmak üzere aşağıdakileri
içerecek düzenlemeler üzerinde mutabık olacaklardır.
a) İklim değişikliğine karşı koymak için finanse edilen projelerin Taraflar
Konferansı tarafından belirlenmiş olan politikalara, program önceliklerine ve
yeterlilik kriterlerine uygunluğunu sağlayacak usuller;
b) Politikaların, program önceliklerinin ve yeterlilik kriterlerinin ışığında, belirli fon
tahsisi kararlarının tekrar ele alınabilme usulleri;
c) Birim ve birimler tarafından Taraflar Konferansına 1 inci fıkrada mezkûr
sorumluluk prensibine uygun olarak, malî işlemler hakkında düzenli raporlar
sunulması mecburiyeti;
d) İşbu Sözleşmenin uygulanması için gerekli ve mevcut malî tutarın önceden
anlaşılabilir ve tanımlanabilir bir şekilde belirlenmesi ve bu miktarın dönemsel
olarak gözden geçirilme koşulları.
4. Taraflar Konferansı, birinci oturumunda, 21 inci Maddenin 3 üncü
paragrafında öngörülen geçici düzenlemeleri inceleyerek ve gözönünde
bulundurarak, yukarıdaki hükümlere etkinlik kazandırmak için gerekli
düzenlemeleri yapacak ve bunların sürdürülüp sürdürülmeyeceklerini
kararlaştıracaktır Bundan sonra, dört yıl dahilinde, Taraflar Konferansı,
mekanizmanın durumunu gözden geçirecek ve uygun önlemleri alacaktır.
5. Sözleşmenin uygulanması için, gelişmiş Taraf ülkeler ikili, bölgesel veya çok
taraflı yollardan malî kaynak sağlayabilecekler ve gelişme yolundaki Taraf
ülkeler bu kaynaklardan yararlanabileceklerdir.
Uygulamayla İlgili Bilgi İletişimi
Madde 12 - 1. Tarafların herbiri, 4 üncü Maddenin 1 inci paragrafı uyarınca
Sekreterya kanalı ile Taraflar Konferansına aşağıdaki hususlarda bilgi iletir:
a) İmkânları elverdiği ölçüde, Taraflar Konferansının üzerinde anlaşacağı ve
kullanımını teşvik edeceği karşılaştırılabilir metodları kullanarak, Montreal
Protokolünce kontrolü öngörülmeyen bütün sera gazlarının kaynaklar tarafından
insan kaynaklı salımı ve yutaklar tarafından emilmesinin ulusal envanteri;
b) Sözleşmenin uygulanması için Tarafın aldığı veya almayı öngördüğü önlemlerin
genel bir tanımı;
c) Tarafın, Sözleşmenin hedefine ulaşabilmesi için uygun olduğu takdirde,
Dünyadaki emisyon eğilimlerini saptamak için gerekli veriler dahil, bildirisinde
yer almasını uygun bulduğu bilgileri.
2. Her Gelişmiş Taraf ülke ve Ek-I’e dahil Tarafların herbiri aşağıdaki bilgileri
bildirisine dahil edecektir;
a) 4 üncü Madde 2 (a) ve 2 (b) paragrafları altındaki taahhütlerini uygulamak için
benimsediği politikaların ve önlemlerin ayrıntılı tanımını;
b) Hemen yukarıdaki (a) alt paragrafında zikredilen politikaların ve önlemlerin, 4
üncü madde 2 (a) paragrafında belirtilen süre zarfında sera gazlarının kaynaklar
tarafından insan kaynaklı salımı ve yutaklar tarafından emilmesi üzerindeki
etkilerinin özgün bir tahmini,
3. Ayrıca, herbir gelişmiş Taraf ülke ve Ek-II’de yer alan diğer herbir gelişmiş
Taraf, 4 üncü Maddenin 3, 4 ve 5 inci paragrafları uyarınca aldığı önlemlerin
ayrıntılarını verir.
4. Gelişme yolundaki Taraf ülkelerin gönüllü olarak, projelerin icrası için
gereken teknolojileri, malzemeleri, donanımı, teknikleri veya uygulamaları
belirterek, mümkün olduğu takdirde, projelerin sera gazlarının salımı ve
emilmesi sonucu oluşacak bütün ek giderlerinin gelişmelerin ve
beklenebilecek avantajların bir tahminini yaparak, finanse edilecek projeler
önermeleri mümkündür.
5. Her Gelişmiş Taraf ülke ve Ek-I’de yer alan diğer herbir Taraf, Sözleşmenin
kendileri çin yürürlüğe girmesinden sonra altı ay içinde, bir ilk bildirim
sunacaktır. Listelerde yer almayan herbir Taraf Sözleşmenin kendisi için
yürürlüğe girmesinden ve ya 4 üncü Maddenin 3 üncü paragrafı uyarınca malî
kaynakların eline geçmesinden itibaren üç sene içinde ilk bildirimlerini
sunacakları tarih hakkında serbesttirler. Daha sonra, tüm Taraflarca hangi
sıklıkta bildirim yapılacağı bu paragrafın öngördüğü değişik bildirim
tarihlerini dikkate alarak Taraflar Konferansınca belirlenecektir.
6. Taraflarca bu madde uyarınca yapılan bilgi iletişimi Sekreterya tarafından
Taraflar Konferansına ve ilgili alt organlara en kısa sürede iletilir. Gerekirse,
Taraflar Konferansı bilgi iletişimi usullerini tekrar gözden geçirebilir.
7. Gelişme yolundaki ülke Taraflarının isteği üzerine, İlk Oturumundan itibaren
Taraflar Konferansı, 4 üncü Madde uyarınca alınan karşı önlemler ve önerilen
projelerin uygulanması için gereken malî ve teknik ihtiyacı belirlenmesi, ve bu
madde uyarınca bilgilerin iletişimi ve bir araya getirilmesi için gerekecek malî
ve teknik desteği sağlamak için tedbirler alacaktır. Bu destek uygun oldukça,
Taraflar yetkili uluslararası kuruluşlar veya Sekreterya tarafından bu
kuruluşlardan hangisi uygun görülür ise, sağlanabilir.
8. Herhangi bir Taraf Grubu, Taraflar Konferansına önceden bildirmek ve
Taraflar Konferansınca belirlenmiş esaslarına uymak şartı ile, verecekleri
ortak bir bildirim ile bu madde uyarınca yerine getirmek durumunda oldukları
yükümlülüklerini yerine getirdiklerini bildirebilirler, böyle bir bildirimin,
bildirim içinde yer alan herbir Tarafın Sözleşme uyarınca üzerine düşeni
yerine getirdiği hakkındaki bilgiyi içermesi gereklidir.
9. Sekreterya’ya ulaşan ve Taraflar Konferansı tarafından belirlenecek kriterlere
göre bir Tarafın gizli olduğunu belirttiği bilgiler, incelenmesi ve bildirim
uyarınca kendisine ulaşması öngörülen organlardan birine iletilmeden önce,
gizliliğini korumak için Sekreterya tarafından biraraya getirilecektir.
10. 9 uncu paragraf saklı kalmak ve herhangi bir Tarafın her zaman bildirisini
kamuoyuna sunma imkânına halel getirmeksizin, Tarafların bu maddenin
uygulanması ile ilgili sunduğu bildirimleri, Sekreterya Taraflar Konferansına
sunduğu zamanda, kamuoyunun da bilgisine getirecektir.
Uygulamaya İlişkin Soruların Karara Bağlanması
Madde 13 - Taraflar Konferansı, Sözleşmenin uygulanmasına ilişkin soruların
karara bağlanması için, birinci oturumunda, Tarafların istekleri üzerine hizmetlerine
sunulacak çok taraflı bir danışma süreci oluşturmayı tezekkür edecektir.
Anlaşmazlıkların Çözümü
Madde 14 - 1. İlgili Taraflar, Sözleşmenin yorumu veya uygulanması ile ilgili
olarak iki veya daha fazla Taraf arasında anlaşmazlı çıkması halinde, müzakere veya
kendi tercihlerine göre diğer barışçıl yollara başvurarak bu anlaşmazlığın çözümüne
çalışırlar.
2. Bölgesel ekonomik entegrasyon teşkilatı olmayan bir Taraf, Sözleşmeyi onay,
kabul, uygun bulma veya katılım safhalarında, veya daha sonra herhangi bir
zamanda, Depozitere Sözleşmenin uygulanması veya yorumu ile ilgili bir
anlaşmazlığa ilişkin bir yazılı belge sunarak bir beyanda bulunduğunda, aynı
yükümlülüğü kabul eden bütün Taraflara karşı hukuken ve özel bir anlaşma
olmaksızın aşağıdakilerin zorunluluk olduğunu kabul etmiş olmaktadır:
a) Anlaşmazlığın Uluslararası Adalet Divanına götürüleceği, tabi ve/veya;
b) Mümkün olur olmaz, Taraflar Konferansının hakemliğe ayrılmış bir eki ile
kabul edeceği prosedür uyarınca karar verileceği,
Bölgesel ekonomik entegrasyon teşkilatı olan bir Taraf, hakemlik konusunda (b)
altparagrafında öngörülen prosedür uyarınca, benzeri bir bildiri yapabilir.
3. Yukarıdaki 2 nci paragraf uyarınca yapılan bir bildiri, bildiride belirtilen süre
sona erinceye veya bu bildirimin feshini yazılı olarak Depozitere tevdi edilmesini
izleyen üç ayın sonuna kadar yürürlükte kalır.
4. Anlaşmazlık halinde bulunan taraflar aksine karar vermedikçe, yeni bir beyanın
sunulması, bir bildirimin iptalinin tebligatı edilmesi veya bir bildirinin süresinin sona
ermesi, Uluslararası Adalet Divanı veya Hakem Mahkemesine sunulmuş işlemleri
hiçbir şekilde etkilemez.
5. Yukarıdaki 2 nci paragraf saklı kalmak kaydıyla, eğer Taraflardan birinin
diğerine aralarında anlaşmazlık olduğunu duyurduğu tarihten sonra oniki aylık bir
süre içinde, ilgili Taraflar 1 inci paragraftaki belirtilen yolları kullanarak aralarındaki
anlaşmazlığı giderememişler ise, anlaşmazlığa düşen Taraflardan birinin isteği üzere,
anlaşmazlığın giderilmesi için uzlaşma yoluna başvurulur.
6. Analaşmazlığa düşen Taraflardan birinin isteği üzere bir uzlaşma komisyonu
kurulacaktır. Komisyon, ilgili Tarafların her biri tarafından atanan eşit sayıda
üyelerden ve bu üyelerce müşterek olarak seçilen bir Başkandan oluşur. Komisyon,
Tarafların iyi niyetle inceleyeceği bir Tavsiye sunar.
7. Mümkün olur olmaz, Taraflar Konferansınca, uzlaşmaya ayrılan ek ile
tamamlayıcı uzlaşma usulleri kabul edilecektir.
8. Belge aksini gerektirmediği takdirde, işbu maddenin hükümleri, Taraflar
Konferansının kabul edebileceği herhangi bir ilgili hukukî belgeye uygulanır.
Sözleşmeye Değişiklikler
Madde 15 - 1. Herhangi bir Taraf Sözleşmeye değişiklik önerebilir.
2. Sözleşmede yapılacak değişiklikler, Taraflar Konferansının bir olağan
oturumunda kabul edilir. Sözleşmede yapılması önerilen herhangi bir değişiklik
metni, önerinin kabul edilmesi için sunulduğu toplantıdan en az altı ay önce
Sekreterya tarafından iletilir. Sekreterya ayrıca önerilen değişiklikleri, Sözleşmeyi
imzalayanlara ve bilgi için Depoziter’e bildirir.
3. Taraflar Sözleşmeye yapılması önerilen her değişiklik üzerinde, oybirliğiyle
mutabakata varılması için her çabayı sarfeder. Eğer bu yönde sarf edilen bütün
çabalar sonuçsuz kalır ve herhangi bir mutabakat sağlanamaz ise, son çare olarak
hazır bulunan ve oy kullanan Tarafların dörtte üçünün oy çoğunluğu ile değişik kabul
edilir. Depoziter, Sekreterya Tarafından kendisine bildirilen onaylanmış
değişikliklerin kabulleri için, bütün taraflara iletir.
4. Bir değişiklik için kabul belgeleri Depoziter’e tevdi edilir. 3 üncü paragraf
uyarınca kabul edilen bir değişiklik Sözleşmeye Tarafların dörtte üçünün kabul
belgelerinin Depozitere ulaştığı tarihten sonraki doksanıncı günden itibaren, kabul
etmiş olan Taraflar için yürürlüğe girer.
5. Değişiklik diğer herhangi bir Taraf için, sözkonusu değişiklikle ilgili kabul
belgesini Depozitere tevdi ettiği tarihten sonraki doksanıncı günden itibaren,
değişiklik yürürlüğe girer.
6. Bu Maddenin amaçları doğrultusunda, “hazır bulunan ve oy kullanan Taraflar”
deyimi, oylamada hazır bulunan ve olumlu veya olumsuz oy veren Taraflar
anlamındadır.
Sözleşme eklerinin Kabulü ve Değişikliği
Madde 16 - 1. Sözleşmenin ekleri onun ayrılmaz bir parçasını oluşturacaktır ve,
aksi açıkça ifade edilmedikçe, Sözleşmeye yapılan bütün atıflar eklerine de yapılmış
addolunur. 14 üncü madde 2 (b) ve 7 nci paragraflarındaki hükümlere halel
getirmeksizin, ekler, listelerden, formlardan ve bilimsel, teknik, işlemsel ve idarî
özellikteki diğer tanımlayıcı belgelerden oluşmakla sınırlanmış olacaktır.
2. Sözleşmenin ekleri 15 inci Maddenin 2, 3 ve 4 üncü paragraflarında
tanımlanmış olan usullere göre, önerilecek ve kabul edilecektir.
3. Yukarıdaki 2 nci paragraf uyarınca kabul edilen bir ek, Depoziterin kabul
edildiğini Taraflara bildirdiği tarihten altı ay sonra, bu süre içinde Depozitere
sözkonusu eki red ettiğini yazılı olarak bildiren Taraflar için hariç olmak üzere
Sözleşmeye Taraflar için yürürlüğe girer. Red duyurusunu geri alan Taraflar için ek,
bu duyurunun Depozitere ulaştığı tarihten sonraki doksanıncı günden günden itibaren
yürürlüğe girer.
4. Sözleşme eklerine yapılacak değişikliklerin önerilmesi, kabulü ve yürürlüğe
giriş yönteminin aynısına tabi olacaktır.
5. Eğer bir ek’in kabulü veya bir ek’te yapılacak değişikliğin kabulü sırasında,
Sözleşmeye de bir değişiklik geliyorsa, o ek veya ek’teki değişiklik, Sözleşmedeki
değişiklik yürürlüğe girmeden yürürlüğe girmez.
Protokoller
Madde 17 - 1. Taraflar Konferansı, olağan oturumlarından herhangi birinde,
Sözleşmeye protokoller kabul edebilir.
2. Önerilen herhangi bir protokol metni, böyle bir toplantıdan en az altı ay önce,
sekreterya tarafından Taraflara iletilir.
3. Herhangi bir protokolün yürürlüğe girme koşulları, bu protokollerle belirlenir.
4. Sadece Sözleşmeye Taraf olanlar bir protokole Taraf olabilirler.
5. Bir protokole ilişkin kararları, sadece o protokole Taraf olanlar alabilir.
Oy Hakkı
Madde 18 - 1. Aşağıdaki 2 nci paragraftaki zikredilenler hariç, Sözleşmeye Taraf
olanların her biri, bir oy hakkına sahiptir.
2. Bölgesel ekonomik entegrasyon teşkilatları, kendi yetki alanlarında,
Sözleşmeye Taraf olan kendi üye Devletlerinin herhangi birisi oy hakkını kullanmış
ise oy hakkı kullanmayacak veya kullanmamış ise oy hakkını kullanabilecektir.
Depoziter
Madde 19 - Birleşmiş Milletler Teşkilatının Genel Sekreteri, Sözleşmenin ve 17
nci madde uyarınca kabul edilen protokollerin Depoziteridir.
İmza
Madde 20 - İşbu Sözleşme, Birleşmiş Milletler Teşkilatına veya Birleşmiş
Milletlerin uzman kurumlarından birine üye Devletler veya Uluslar arası Adalet
Divanı Yasasına Taraf olan Devletlerin; bölgesel ekonomik entegrasyon
teşkilatlarının, Rio de Janeiro’daki Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma
Konferansı sırasında ve daha sonra New York’taki Birleşmiş Milletler Teşkilatı
merkezinde 20 Haziran 1992 ile 19 Haziran 1993 tarihleri arasında imzalarına
açıktır.
Geçici Düzenlemeler
Madde 21 - 1. 8 inci Maddede belirtilen sekreterya görevleri, Taraflar
Konferansının birinci oturumunun sonuna kadar, Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunun 21 Aralık 1990 tarihli ve 45/212 sayılı Kararı ile geçici olarak oluşturulan
sekreterya tarafından yerine getirilecektir.
2. Yukarıdaki 1 inci paragrafta belirtilen geçici sekreteryanın Başkanı, objektif
bilimsel ve teknik tavsiyelere olan ihtiyaca cevap verebilmesini teminen, İklim
Değişikliği Hükümetlerarası Paneli ile yakın işbirliği yapacaktır. Yetkili diğer
bilimsel kuruluşlara da danışılabilir.
3. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Birleşmiş Milletler Çevre Programı ve
Uluslar arası İmar ve Kalkınma Bankası tarafından oluşturulan Küresel Çevre İmkânı
11 inci Maddede atıfta bulunulan malî mekanizmanın yürütülmesini geçici olarak
sağlayacak uluslar arası birim olacaktır. Bu bağlamda, 11 inci Maddenin
beklentilerine cevap verebilmesi için, Küresel Çevre İmkânının gereği şekilde
yapılandırılması ve evrensel üyelik katılımını sağlayabilmesi gerekecektir.
Onay, Kabul, Uygun Bulma veya Katılma
Madde 22 - 1. Sözleşme, Devletlerin ve bölgesel ekonomik entegrasyon
teşkilatlarının onayı, kabulü, uygun bulması veya katılımına tabidir. Sözleşme,
imzaya kapatıldığı günün ertesi gününden itibaren katılıma açık olacaktır. Onay,
kabul, uygun bulma veya katılma belgeleri, Depozitere tevdi edilecektir.
2. Üye Devletlerinden herhangi biri Taraf olmadığı halde Sözleşmeye Taraf olan
herhangi bir bölgesel ekonomik entegrasyon teşkilatı, Sözleşmeden doğan tüm
yükümlülüklerle bağlıdır. Bu tür bir teşkilatın bir veya daha fazla üye Devletinin
Sözleşmeye Taraf olması halinde, bu teşkilat ve üye Devletleri, Sözleşme uyarınca
üstlendikleri yükümlülüklerin ifası için her biri üstlenecekleri sorumluluklar
hususunda karar vereceklerdir. Bu tür durumlarda, teşkilat ve üye Devletler,
Sözleşmeden doğan hakları aynı zamanda kullanma hakkını haiz değildirler.
Yürürlüğe Giriş
Madde 23 - 1. Sözleşme, Ellinci onay, kabul, uygun bulma veya katılma
belgesinin tevdiini izleyen, doksanıncı gün yürürlüğe girecektir.
2. Ellinci onay, kabul, uygun bulma veya katılma belgesinin tevdiinden sonra,
Sözleşmeyi onaylayan, kabul eden, uygun bulan veya Sözleşmeye katılan her Devlet
ya da bölgesel ekonomik entegrasyon teşkilatı için Sözleşme, bu Devlet veya teşkilat
onay, kabul, uygun bulma veya katılma belgesini sunduktan doksan gün sonra
yürürlüğe girer.
3. 1 ve 2 nci paragrafların amacına ulaşması için, bir bölgesel ekonomik
entegrasyon teşkilatı tarafından tevdi edilen herhangi bir belge, kendi üye Devletleri
tarafından tevdi edilenlere ilave olarak sayılmaz.
Çekinceler
Madde 24 - İşbu Sözleşmeye hiçbir çekince konulamaz.
Ayrılma
Madde 25 - 1. Sözleşmenin, bir Taraf için yürürlüğe girdiği tarihten üç yıl
sonrasından itibaren sözkonusu Taraf, Depoziter’e yazılı bildirimde bulunarak
Sözleşmeden çıkabilir.
2. Çıkış bildiriminin Depoziter tarafından alındığı tarihten bir yıl geçtikten sonra
veya bildirimde belirtilecek herhangi bir daha ileri tarihte, sözkonusu çıkış yürürlüğe
girer.
3. Sözleşmeden çıkan herhangi bir Taraf, Taraf olduğu bütün protokollerden de
çıkmış olarak kabul edilir.
Geçerli Metinler
Madde 26 - İşbu Sözleşmenin Arapça, Çince, İngilizce, Rusça ve İspanyolca asıl
metinleri eşit derecede geçerli olup, Birleşmiş Milletler Teşkilatının Genel
Sekreterine tevdi edilecektir.
BU SÖZLEŞME AŞAĞIDA İMZASI BULUNAN TAM YETKİLİ TEMSİLCİLER
TARAFINDAN USULÜNE UYGUN OLARAK İMZALANMIŞTIR.
Bindokuzyüzdoksaniki yılı Mayıs ayının dokuzuncu günü New York’ta
AKTEDİLMİŞTİR.
Ek 1 Almanya Amerika Birleşik Devletleri Avrupa Topluluğu Avustralya Avusturya Belçika Beyaz Rusya (a) Bulgaristan (a) Çekoslovakya (a) Danimarka Estonya (a) Finlandiya Fransa İngiltere ve Kuzey İrlanda Hollanda İrlanda İspanya İsveç İsviçre İtalya İzlanda Japonya Letonya (a) Litvanya (a) Lüksemburg Kanada Macaristan (a) Norveç Polonya (a) Portekiz Romanya (a) Rusya Federasyonu (a) Türkiye Ukrayna (a) Yeni Zelanda Yunanistan
(a) Pazar ekonomisine geçiş sürecindeki ülkeler.
Ek II Almanya Amerika Birleşik Devletleri Avrupa Topluluğu Avustralya Avusturya Belçika Danimarka Finlandiya Fransa Hollanda İngiltere ve Kuzey İrlanda İrlanda İspanya İsveç İsviçre İtalya İzlanda Japonya Lüksemburg Kanada Norveç Portekiz Türkiye Yeni Zelanda Yunanistan
EK II
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ
KYOTO PROTOKOLÜ
Bu Protokolün Tarafları,
Bundan sonra “ Konvansiyon” olarak anılacak olan Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Konvansiyonuna katılan Taraflar olup,
2. Maddede belirtildiği gibi Konvansiyonun nihai amacını takip ederek,
Konvansiyonun şartlarını göz önünde tutarak,
Konvansiyonun 3. Maddesinin idaresinde,
Konvansiyona katılan Taraflar Konferansı’nın ilk oturumunda alına 1/CP.1
kararı ile kabul edilen Berkin Yaptırımına göre,
Aşağıdaki hususlarda görüş birliğine varmışlardır:
1.MADDE
Bu Protokolün amacı bakımından, Konvansiyonun 1. Maddesinde bulunan
tanımlar uygulanacaktır. Buna ilaveten:
1. “Taraflar Konferansı”, Konvansiyona katılan Tarafların Konferansıdır.
2. “Konvansiyon”, 9 Mayıs 1992 tarihinde New York’ta kabul edilen
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Konvansiyonudur.
3. “İklim Değişikliği ile ilgili Hükümetler arası Panel”, Dünya Meteoroloji
Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programının ortak katılımıyla 1988’de
oluşturulan İklim değişikliğine dair hükümetler arası Paneldir.
4. “Montreal Protokolü”, 16 Eylül 19872de Motreal’de kabul edilen ve
Ozon Tabakasını İncelten Maddelerle İlgili Protokol olup, daha sonra tanzim ve tadil
edilmiştir.
5. “Mevcut ve Oy Kullanan Taraflar”, Konvansiyonda bulunan ve olumlu
veya olumsuz oy kullanan ülkelerdir.
6. “Taraf”, metinde başka şekilde belirtilmedikçe bu Protokole Taraf olan
anlamındadır.
7. “Ek-1’deki Taraf”, Konvansiyonun Ek-1 kısmına dahil olan bir Taraf
veya değişiklik olabilirse Konvansiyonun 4. maddesinin 2(g) paragrafı gereği
bildirimde bulunan Taraf anlamındadır.
2. MADDE
1. Ek-1’deki Taraflardan her biri, sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek
için 3. Maddedeki ölçülen emisyon sınırlandırması veya azaltım taahhütlerinin yerine
getirilmesi hususunda şunları yapacaktır:
(a) Ulusal koşullarla uyumlu olarak, aşağıdaki politika ve önlemleri
yürütecek ve diğerlerini özenle hazırlayacaktır:
(i) Ulusal ekonominin ilgili sektörlerinde enerji etkinliğinin
arttırılması;
(ii) İlgili uluslararası çevre anlaşmalarındaki taahhütleri dikkate
alarak, Montreal Protokolünce denetlenmeyen sera gazlarının depolanması ve
çökmelerinin arttırılması ve korunması; sürdürülebilir orman yönetimi uygulamaları,
ağaçlandırma ve yeniden orman meydana getirilmesinin teşviki;
(iii) İklim değişikliği değerlendirmeleri ışığında sürdürülebilir tarım
şekillerinin teşvik edilmesi;
(iv) Yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları, karbondioksiti tutucu
teknolojiler ile ileri ve yeni, çevre konusunda önemli olan teknolojilerin teşviki,
geliştirilmesi ve kullanımının arttırılması ile ilgili araştırma yapılması;
(v) Konvansiyonun amacına ve piyasa araçlarının uygulanmasına
aykırı düşen sera gazı salan tüm kesimlere para yardımında bulunma ve piyasa
uyumsuzlukları, mali teşvikler, vergi ve gümrük istisnalarını kademeli olarak azaltma
ve sona erdirme;
(vi) Montreal Protokolünce denetlenmeyen sera gazları emisyonunu
sınırlayan veya azaltan politika ve önlemleri teşvik etmeyi amaç edinen ilgili
sektörlerde uygun reformların desteklenmesi;
(vii) Montreal Protokolünce denetlenmeyen taşıma sektöründeki sera
gazları emisyonlarının sınırlandırılması ve/veya azaltılması ile ilgili önlemler;
(viii) Enerji üretimi, nakli ve dağıtımı gibi artık yönetiminde
iyileştirme ve kullanım yoluyla metan emisyonunun sınırlandırılması ve/veya
azaltılması.
(b) Konvansiyonun 4. Maddesinin 2(e) (i) paragrafına uygun olarak bu
maddede kabul edilen politika ve önlemlerin bireysel veya birleşik etkinliğini
arttırmak için diğer Tarafla işbirliği yapacaktır. Bu işbirliği oluşumuna kadar bu
Taraflar; karşılaştırılabilirlik, şeffaflık ve etkinliklerinin iyileştirilmesi yollarının
geliştirilmesi dahil olmak üzere, bu politika ve önlemlerle ilgili tecrübe paylaşımı ve
bilgi alışverişi hususunda adım atacaklardır. Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını
sağlayan Taraflar Konferansı, ilgili tüm bilgileri dikkate alarak ilk oturumunda veya
daha sonra mümkün olduğunda böyle bir işbirliğini kolaylaştırma yolların
değerlendirecektir.
2. Ek-1’deki Taraflar, sırasıyla Uluslar arası Denizcilik Örgütü ile birlikte
çalışarak, havacılık ve deniz dibindeki yakıtlardan kaynaklanan ve Montreal
Protokolünce denetlenmeyen sera gazları emisyonlarının sınırlandırılması veya
azaltılmasını takip edeceklerdir.
3. Ek-1’deki Taraflar; iklim değişikliğinin olumsuz etkileri, Uluslar arası
ticarete olan etkileri ve gelişmekte olan ülkelerle ile özellikle 4. Maddenin 8. ve 9.
paragraflarında açıklanan diğer Taraf ülkelere olan sosyal, çevresel ve ekonomik
etkiler dahil olmak üzere, Konvansiyonun 3. Maddesini göz önünde tutarak, olumsuz
etkileri en aza indirecek şekilde bu maddedeki politika ve önlemleri yürütme
hususunda çaba sarf edeceklerdir. Bu protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan
Taraflar Konferansı, bu paragraftaki şartların yerine getirilmesini teşvik etmek
amacıyla, uygun bir şekilde harekete geçebilir.
4. Bu protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı,
farklı ulusal koşullar ve potansiyel etkileri göz önünde tutarak, yukarıda 1(a)
paragrafındaki politika ve önlemlerden birini koordine etmenin yararlı olacağına
karar verirse, bu politika ve önlemlerin koordinasyonun oluşturulmasına ait yol ve
araçları değerlendirecektir.
3. MADDE
1. Ek-1’deki Taraflar, Ek-A’da sıralanan sera gazlarının insan kökenli
agrega karbondioksit eşdeğeri emisyonları, Ek-B’de kayıtlı ölçülen emisyon
sınırlandırmaları ve azaltım taahhütlerine göre, bu gazların genel emisyonunun 2008
ile 2012 yılı arasındaki dönemde 1990’daki seviyesinin en az %5 aşağısına
indirileceği görüşüyle ve bu maddedeki koşullara göre hesaplanan, kararlaştırılmış
miktarları geçmeyeceğini bireysel veya ortak olarak temin edeceklerdir.
2. Ek-1’deki Taraflardan her biri, 2005 yılına kadar bu protokoldeki
taahhütlerini yerine getirmede görülebilir bir ilerleme kaydetmiş olacaklardır.
3. Her taahhüt döneminde karbon stoklarında doğrulanabilir değişiklikler
olarak ölçülen 1990 yılından itibaren doğrudan insan etkisiyle arazi kullanımındaki
değişim ile ağaçlandırma, tekrar orman oluşturma ve orman açma ile sınırlı
ormancılık kaynaklardan gelen sera gazı emisyonlarındaki net değişiklikler, Ek-
1’deki Taraflardan her birinin bu maddedeki taahhütlerin karşılamada kullanılacaktır.
Bu faaliyetlere bağlı çökme yoluyla uzaklaşma ve kaynaklardan gelen sera gazı
emisyonları şeffaf ve 7. ve 8. maddeler göre gözden geçirilecektir.
4. Bu Protokoldeki tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansının
ilk oturumundan önce, Ek-1’deki Taraflardan her biri Bilimsel ve Teknik Tavsiye
Yardımcı Grubunca değerlendirilmek üzere 1990’daki karbon stokları seviyesini
belirlemek ve sonraki yıllarda karbon stoklarında meydana gelen değişiklikleri
tahmin edebilmek amacıyla veri temin edecektir. Bu protokoldeki tarafların
toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı ilk oturumunda veya daha sonra mümkün
olduğunda, usuller, kurallar ile nasıl ve hangisinin kullanılacağına dair prensiplere
göre karar verecek ve belirsizlikler, bildirimde şeffaflık, doğrulanabilirlik, İklim
Değişikliğine Dair Hükümetler arası Paneldeki metodolojik çalışma ve 5. Maddeye
göre Bilimsel ve Teknik Tavsiye Yardımcı Grubunca sunulan tavsiye ve Taraflar
Konferansının kararları dikkate alarak; tarım toprakları, arazi kullanımındaki değişim
ve ormancılık gruplarında kaynaklardan gelen sera gazı emisyonlarında ve çökme
yoluyla uzaklaşmadaki değişikliklerle ilgili insan kaynaklı faaliyetler Ek-1’deki
Taraflar için kararlaştırılan miktarlar ekleyecek veya bundan çıkaracaktır. Bu
faaliyetlerin 1990’wdan itibaren yürürlükte olması amacıyla Taraflardan biri böyle
bir kararı insan kaynaklı bu ilave faaliyetlere ilk taahhüt döneminde uygulama
konusunda seçim yapabilecektir.
5. Taraflar Konferansı’nın 2. oturumundaki 9/CP.2 kararına göre baz yıl
veya dönemini belirlemiş ve piyasa ekonomisine geçme sürecinde olan Ek-1’deki
Taraflar, bu maddedeki taahhütlerini yerine getirmede o baz yıl veya dönemi
kullanacaklardır. Ayrıca Konvansiyonun 12. Maddesindeki ilk ulusal bildirimini
henüz yerine getirmemiş ve piyasa ekonomisine geçme sürecinde olan Ek-1’deki
diğer bir Taraf, bu maddedeki taahhütlerini yerine getirmek için 1990 yılı dışında
tarihsel bir baz yıl veya dönem kullanma niyetini bu protokoldeki tarafların
toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansına bildirebilir. Bu Protokoldeki Tarafların
toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı böyle bir bildiri hususunda gerekli kararı
verecektir.
6. Konvansiyonun 4.maddesinin 6. Paragrafını dikkate alarak; bu
maddelerin dışında, bu protokoldeki taahhütlerini yerine getirme hususunda piyasa
ekonomisine geçiş süresince olan Ek-1’deki Taraflara, bu protokoldeki tarafların
toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansınca belirli bir ölçüde esneklik
sağlanacaktır.
7. Ölçülen emisyon sınırlandırması ve azaltımına ait ilk taahhüt dönemi olan
2008-2012 yılları arasında, Ek-1’deki Taraflardan her biri için kararlaştırılan miktar
1990 yılı veya yukarıdaki 5. paragrafa göre belirlenen ve beşin katları şeklinde baz
yıl veya dönemde, Ek-A’da sıralanan insan kaynaklı agrega karbondioksit eşdeğeri
sera gazlarının emisyonları Ek-B’de verilen yüzde değerine göre eşit olacaktır. 1990
yılındaki sera gazı emisyonlarının kaynağını arazi kullanımındaki değişiklik ve
orman sektörü oluşturan Ek-1’deki Taraflar, kararlaştırılan miktarların hesaplanması
için insan kökenli agrega karbondioksit eşdeğeri kaynaklar gelen emisyon ile
1990’da arazi kullanımındaki değişiklikten kaynaklanan çökme yoluyla uzaklaşma
arasındaki farkı 1990 baz yılı veya dönemindeki emisyonlara dahil edeceklerdir.
8. Ek-1’deki Taraflardan biri, yukarıdaki 7. Paragrafta verilen hesaplama
amacıyla hidrofluorokarbon, perfluorokarbon ve sülfürheksaflorür için 1995 yılı baz
yıl olarak kullanılabilir.
9. Ek-1’deki Tarafların sonraki dönemler için taahhütleri, 21. Maddenin 7.
Paragrafındaki şartlara göre kabul edilecek olan, bu Protokoldeki Ek-B’ye ait
değişikliklerle yapılacaktır. Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan
Taraflar Konferansı, yukarıda 1. Paragrafta belirtilen ilk taahhüt döneminin
bitiminden en az yedi yıl önce bu taahhütleri değerlendirmeye başlayacaktır.
10. 6. veya 17. maddelerdeki şartlara göre bir Tarafın diğerinden aldığı
herhangi bir emisyon azaltım birimi veya kararlaştırılan miktarın bir kısmı, alan
Taraf için belirlenen miktara ilave edilecektir.
11. 6. veya 17. maddelerdeki şartlara göre bir Tarafın diğerine verdiği
herhangi bir emisyon azaltım birimi veya kararlaştırılan miktarın bir kısmı, veren
Taraf için belirlenen miktardan düşülecektir.
12. 12. Maddenin şartlarına göre bir tarafın diğer bir Taraftan aldığı
onaylanmış emisyon azaltımları, alan Taraf için kararlaştırılan miktara eklenecektir.
13. Ek-1’deki bir Tarafın emisyonları bir taahhüt döneminde bu maddede
belirlenen miktarların altındaysa, bu fark ilgili Tarafın isteği üzerine sonraki taahhüt
dönemlerinde O Taraf için kararlaştırılan belirlenmiş miktara eklenecektir.
14. Ek-1’deki Taraflardan her biri, gelişmekte olan Taraf ülkeler ve
özellikle Konvansiyonun 4. Maddesinin 8. ve 9. Paragraflarında tanımlanan ülkeler
üzerine olan olumsuz sosyal, çevresel ve ekonomik etkileri asgariye indirecek şekilde
yukarıda 1. Paragrafta sözü geçen taahhütleri yerine getirme hususunda gayret sarf
edecektir. Bu paragrafların yürütülmesi hususunda Taraflar Konferansı’nın ilgili
kararları ile aynı doğrultuda olmak üzere, bu Protokoldeki tarafların toplanmasını
sağlayan Taraflar Konferansı, bu paragraflarda atıfta bulunan Taraflar üzerine iklim
değişikliğinin olumsuz etkileri ve/veya tepki önlemlerinin etkilerinin en aza
indirilmesi için gerekli olan faaliyetlerin neler olduğunu ilk oturumunda
değerlendirecektir. Müzakere edilecek konu başlıları arasında para temini, sigorta ve
teknoloji transferi yer alacaktır.
4. MADDE
1. 3. Maddedeki taahhütleri ortak yerine getirme kararı almış olan Ek-1’deki
Taraflardan biri, Ek-A’da sıralanan toplam bileşik insan kaynaklı agrega
karbondioksit eşdeğeri sera gazı emisyonlarının, Ek-B’de verilen ölçülen emisyon
sınırlandırması ve azaltım taahhütleri ile 3. Maddedeki şartlara göre hesaplanan
kararlaştırılmış miktarları aşmamamsı şartıyla bu taahhütleri yerine getirmiş olduğu
varsayılacaktır. Anlaşmaya varan taraflardan her birine tahsis edilen emisyon
seviyesinin sınırları o anlaşmada belirlenecektir.
2. Böyle bir anlaşmaya varan Taraflar, bu Protokolün onaylanma, kabul,
tasvip ve katılma belgelerinin tevdi tarihinde anlaşma şartlarını Sekreterya’ya
bildireceklerdir. Sekreterya Konvansiyona imza koyan ve taraf olan ülkeleri anlaşma
şartları hakkında sırayla bilgilendirecektir.
3. Bu anlaşma 3. Maddenin 7. Paragrafında belirtilen taahhüt dönemi
boyunca yürürlükte kalacaktır.
4. Ortak hareket eden Taraflar, bir bölgesel ekonomik entegrasyon
örgütünün çerçeve çalışmasında bulunur ve bu örgütle birlikte olursa, bu Protokolün
kabulünden sonra örgüt içeriğindeki herhangi bir değişiklik bu protokoldeki mevcut
taahhütleri etkilemeyecektir. Örgüt içeriğindeki değişiklik sadece değişikliği takiben
kabul edilen 3. Maddedeki taahhütlerin amacı açısından uygulanacaktır.
5. Toplam bileşik emisyon azaltım seviyesine ulaşmada böyle bir anlaşmaya
katılan Taraflarca bir başarısızlık söz konusu olduğunda, bu anlaşmaya katılan
Taraflardan her biri anlaşmada sınırları belirlenen kendi emisyon seviyelerinden
sorumlu olacaklardır.
6. Ortak hareket eden Taraflar, bu Protokole Taraf olan bir bölgesel
ekonomik entegrasyon örgütünün çerçeve çalışmasında bulunur ve bu örgütle birlikte
olursa, toplam bileşik emisyon azaltım seviyesini elde etmede bir başarısızlık söz
konusu olduğunda, bölgesel ekonomik entegrasyon örgütünün üye ülkelerinin her
biri tek tek ve 24. Maddeye göre hareket eden bölgesel ekonomik entegrasyon
örgütüyle birlikte, bu maddede bildirildiği şekliyle kendi emisyon seviyelerinden
sorumlu olacaklardır.
5. MADDE
1. Ek-1’deki Taraflardan her biri, ilk taahhüt döneminin başlamasından önce
bir yıldan geç olmamak üzere, Montreal Protokolünce denetlenmeyen kaynaklardan
gelen insan kökenli emisyonların ve tüm sera gazlarının çökme yoluyla
uzaklaşmasının tahmini hususunda ulusal bir sistemde yer alacaklardır. Aşağıdaki 2.
Paragrafta belirlenen yöntemleri kapsayacak olan bu ulusal sistemler için gerekli
esaslar bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansınca ilk
oturumda karara bağlanacaktır.
2. Montreal Protokolünce denetlenmeyen kaynaklardan gelen insan kökenli
emisyonlar ve tüm sera gazlarının çökme yoluyla uzaklaşmasını tahmin etme
yöntemleri, İklim Değişikliğine Dair Hükümetler arası Panel tarafından kabul
edilenler olacak ve Taraflar Konferansının üçüncü oturumunda karara bağlanacaktır.
Bu yöntemlerin kullanılmadığı yerlerde, uygun düzenlemeler bu Protokoldeki
Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansının ilk oturumunda karar
alınana yöntemlere göre yapılacaktır. İklim Değişikliğine Dair Hükümetler arası
Panel çalışmaları, inter alia, ve Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye Grubunca sunulan
tavsiyeler esas olmak üzere, bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan
Taraflar Konferansının ilgili kararlarını dikkate alarak, bu yöntem ve düzenlemeleri
düzenli olarak yeniden gözden geçirecek ve uygun şekilde değişiklikler yapacaktır.
Yöntem ve düzenlemelere ait herhangi bir değişiklik, bu değişiklik sonrası kabul
edilen bir taahhüt dönemine göre yalnızca 3. maddedeki taahhütlerle olan
uyumluluğu araştırmak amacıyla kullanılacaktır.
3. Kaynaklar yoluyla, karbondioksit eşdeğeri insan kökenli emisyonları ve
Ek-A’da sıralana sera gazlarının çökme yoluyla uzaklaşmasını hesaplamak için
kullanılan küresel ısınma potansiyelleri, İklim Değişikliğine Dair Hükümetler arası
Panel tarafından kabul edilenler olacak ve üçüncü oturumunda Taraflar
Konferansınca karara bağlanacaktır. İklim Değişikliğine Dair Hükümetler arası Panel
çalışmaları, inter alia, ve Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye Grubunca sunulan
tavsiyeler esas olmak üzere, Tavsiye Grubunca sunulan tavsiyeler esas olmak üzere,
bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı, tamamen
Taraflar Konferansının ilgili kararlarını dikkate alarak sera gazlarının her birinin
küresel ısınma potansiyellerini düzenli olarak gözden geçirecek ve uygun şekilde
düzeltmeler yapacaktır. Küresel ısınma potansiyeline ait herhangi bir düzeltme, bu
düzeltme sonrası kabul edilen bir taahhüt dönemine uygun olarak yalnızca 3.
Maddedeki taahhütlere uygulanacaktır.
6. MADDE
1. 3. Maddedeki taahhütleri karşılamak amacıyla, Ek-1’deki bir Taraf
aşağıdakileri sağlamak koşuluyla, herhangi bir ekonomi sektöründe kaynaklardan
gelen insan kökenli emisyonların azaltılmasını veya sera gazlarının çökme yoluyla
uzaklaşmasını amaçlayan projelerden elde edilen emisyon azaltım birimlerini diğer
bir Taraf verebilir veya ondan alabilir:
(a) Böyle bir projede müdahil Tarafların onayı vardır;
(b) Böyle bir proje kaynaklardan gelen emisyonlarda bir azaltma veya
çökmelere yoluyla olan uzaklaşmada bir artış sağlar;
(c) 5. ve 7. Maddelerdeki yükümlülüklerle uygun olmazsa herhangi bir
emisyon azaltım birimi alınamaz;
(d) Emisyon azaltım birimlerinin alınması, 3. Maddedeki taahhütleri
karşılamak amacıyla yapılan ülke içi faaliyetlere bir ilave olacaktır.
2. Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı,
doğrulama ve bildirme prensipleri dahil olmak üzer bu maddenin yürütülmesi için
gerekli prensipleri titizlikle ortaya koyacaktır.
3. Ek-1’deki Taraflardan biri kendi sorumluluğu altında, bu maddedeki
emisyon azaltım birimlerinin oluşturulması, bir başkasına verilmesi veya alınmasına
yönelik faaliyetlerde yasal kuruluşları yetkili kılabilir.
4. 8. Maddenin ilgili şartlarına göre, bu maddede atıfta bulunan isteklerin
Ek-1’deki Taraflardan biri tarafından yürütülmesine dair bir sorun belirlenirse;
emisyon azaltım birimlerinin verilmesine ve alınmasına, böyle bir birimin bir Tarafça
3. Maddedeki taahhütlerini karşılamada kullanılmaması şartıyla, sorun tespit
edildikten sonra uyum hususu çözülene dek devam edebilir.
7. MADDE
1. Ek-1’deki Taraflardan her biri, aşağıdaki 4. Paragrafa göre belirlenecek
olan ve 3. Madde ile uyumluluğu sağlamak amacıyla gerekli ilave bilgileri, Taraflar
Konferansının ilgili kararına göre beyan edilen ve Montreal Protokolünce
denetlenmeyen kaynaklardan gelen insan kökenli emisyonlar ve sera gazlarının
çökme yoluyla uzaklaşmasına ilişkin yıllık envanterine dahil edilecektir.
2. Ek-1’deki Taraflardan her biri, aşağıdaki 4. Paragrafa göre belirlenecek
olan ve bu Protokoldeki taahhütlerle olan uyumluluğu göstermek için gerekli ilave
bilgileri Konvansiyonun 12. Maddesinde beyan olunan ulusal bildirimine dahil
edecektir.
3. Ek-1’deki Taraflardan her biri, bu protokol ilgili Taraf için yürürlüğe
girdikten sonraki taahhüt döneminin ilk yılı için Konvansiyonda yerine getirilmesi
gereken ilk envanter ile başlayarak, yukarıdaki 1. paragrafta istenen bilgileri beyan
edecektir. Her bir Taraf bu Protokol kendisi için yürürlüğe girdikten ve aşağıdaki 4.
Paragrafta verildiği şekliyle prensipleri kabul ettikten sonra Konvansiyonda yerine
getirilmesi gereken ilk ulusal bildirimin bir parçası olarak yukarıdaki 2. Paragrafta
istenen bilgileri beyan edecektir. Bu maddede istenilen bilgilerin daha sonraki beyan
sıklığı Taraflar Konferansınca karara bağlanan ulusal bildirimlerin beyanı için
kullanılacak zaman tarifesini dikkate alınarak, bu Protokoldeki Tarafların
toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansınca belirlenecektir.
4. Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı,
Taraflar Konferansınca kabul edilen Ek-1’deki Tarafların ulusal bildirim hazırlığı
için belirlenen esasları dikkate alarak, bu maddede istenen bilgilerin hazırlanması
için gerekli esasları ilk oturumda alacak ve ondan sonra periyodik olarak gözden
geçecektir. Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı
ayrıca, ilk taahhüt döneminden önce kararlaştırılan miktarların hesaplanması için
gerekli usulleri de karara bağlayacaktır.
8. MADDE
1. Ek-1’deki Taraflardan her birinin beyan ettiği 7. Maddedeki bilgiler
Taraflar Konferansının ilgili kararlarına izleyerek ve aşağıdaki 4. Paragrafta bu
Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansınca bu amaç için
kabul edilen esaslara göre uzman inceleme ekibince gözden geçirilecektir. Ek-1’deki
Taraflardan her birinin 7. Maddenin 1. Paragrafı gereği beyan ettikleri bilgiler,
emisyon envanterleri ile kararlaştırılan miktarların yıllık derlenmesi ve
hesaplanmasının bir parçası olarak gözden geçirilecektir. Buna ilaveten, Ek-1’deki
Taraflardan her birinin 7. Maddenin 2. Paragrafı gereği beyan ettiği bilgiler
bildirimlerin değerlendirilmesinin bir parçası olarak gözden geçirilecektir.
2. Uzman inceleme ekipleri Sekreterya tarafından koordine edilecek ve
Taraflar konferansının bu amaç için ortaya koyduğu esaslara göre Konvansiyondaki
Taraflarca ve uygun görüldüğünde Hükümetler arası örgütlerce aday gösterilenlerden
seçilecek uzmanlardan oluşacaktır.
3. İnceleme süreci bu Protokolün Bir Tarafça yürütülmesine dair tüm
hususların tam ve kapsamlı bir değerlendirmesini sağlayacaktır. Uzman inceleme
ekipleri, ilgili Tarafın taahhütlerinin yürütülmesini değerlendirerek ve taahhütlerin
gerçekleştirilmesindeki potansiyel sorunlar ile etkili olan faktörleri belirleyerek bu
Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansına bir rapor
hazırlayacaktır. Bu raporların konvansiyona katılan Taraflara dağıtımı Sekreterya
tarafından yapılacaktır. Sekreterya, bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan
Taraflar Konferansınca yapılacak daha ileri bir değerlendirme için bu raporlarda
belirtilen yürütme sorunlarını liste haline getirecektir.
4. Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı,
Taraflar Konferansının ilgili kararlarını göz önünde tutarak uzman inceleme
ekiplerince bu protokolün yürütülmesinin incelenmesine dair esasları ilk oturumda
kabul edecek ve daha sonra periyodik olarak gözden geçirecektir.
5. Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı,
Yürütme Yardımcı Grubu ve uygun görülürse, Bilimsel ve Teknolojik Tavsiye
Yardımcı Grubunun desteğiyle şu hususları değerlendirecektir:
(a) 7. Madde gereği Taraflarca beyan edilen bilgiler bu maddede istenenlerle
ilgili uzman değerlendirme raporları;
(b) Taraflarca ortaya konulan sorunlar gibi yukarıdaki 3. Paragrafta
Sekreterya tarafından listelenen yürütme sorunları.
6. Yukarıdaki 5. Paragrafta atıfta bulunulan bilgilerin değerlendirilmesine
göre, bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı bu
Protokolün yürütülmesine dair gerek duyulan herhangi bir husus hakkında kararlar
alacaktır.
9. MADDE
1. Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı,
konu ile ilgili teknik, sosyal ve ekonomik bilgiler gibi iklim değişikliği ve etkilerine
ait mevcut bilimsel bilgi ve değerlendirmelerin ışığında, bu Protokolü periyodik
olarak gözden geçirecektir. Bu değerlendirmeler, Konvansiyondaki ilgili görüşlerle
ve özellikle Konvansiyonun 4. Maddesinin 2(d) paragrafınca ve 7. Maddesinin 2(a)
paragrafınca istenenlerle koordineli olacaktır. Bu görüşler esas alınarak, bu
Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı uygun eylemi
gerçekleştirecektir.
2. İlk değerlendirme, bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan
Taraflar Konferansının ikinci oturumunda yer alacaktır. Daha sonrakiler düzenli
aralıklarla ve uygun zamanda yapılacaktır.
10. MADDE
Tarafların hepsi, ortak ancak farklılaşmış sorumluluklarını ve spesifik ulusal
ve bölgesel kalkınma önceliklerini, amaçlarını ve koşullarını dikkate alarak, Ek-1’de
olmayan Taraflar için yeni bir taahhüt ortaya koymadan ve Konvansiyonun 4.
Maddesinin 1. Paragrafındaki mevcut taahhütleri teyit ederek ve Konvansiyonun 4.
Maddesinin 3., 5. ve 7. Paragraflarını göz önünde tutarak, sürdürülebilir kalkınmayı
gerçekleştirebilmek için bu taahhütlerin yerine getirilmesindeki ilerlemeye devam
ederek, şunları yapacaklardır:
(a) Uygun olan yerde ve mümkün olabildiğinde masraf-etkin ulusal ve
uygun olan yerde lokal emisyon faktörlerinin iyileştirilmesi için bölgesel programlar
ile Taraflar Konferansınca kararlaştırılacak olan karşılaştırılabilir yöntemleri
kullanarak ve taraflar Konferansınca kabul edilen ulusal bildirim hazırlığına ait
esaslara göre Montreal Protokolünce denetlenmeyen kaynaklardan gelen insan
kökenli emisyonlar ve tüm sera gazlarının çökme yoluyla uzaklaşmasına ait ulusal
envanterlerin hazırlanması ve periyodik güncelleşmesi için her bir Tarafın
sosyoekonomik şartlarını yansıtan faaliyet verileri ve/veya modellerini kesin ve açık
olarak belirtmek;
(b) İklim değişikliğini azaltıcı önlemleri ve iklim değişikliğine yeterince
adaptasyon sağlayıcı önlemleri içeren ulusal ve uygun olan yerde bölgesel
programlar yapmak, yürütmek, yayımlamak ve düzenli olarak güncellemek;
(i) Bu programlar, inter alia, enerji ve sanayi sektörleri ile ilgili
olacaktır. Ayrıca uzayla ilgili planlamanın iyileştirilmesine ait uyum teknolojileri ve
yöntemler iklim değişikliğine olan adaptasyonu arttıracaktır.
(ii) Ek-1’deki taraflar, 7. Maddeye göre ulusal programlarını dahil
ederek bu protokoldeki faaliyetlerle ilgili bilgileri beyan edecektir; Diğer taraflar, bir
Tarafın iklim değişikliği ve olumsuz etkilerinin ifade edilmesine katkıda
bulunduğuna inandığı önlemleri içeren programlarla ilgili ve sera gazı
emisyonlarındaki artışın azaltılması ile çökme yoluyla uzaklaşmaların arttırılması,
kapasite oluşturma ve adaptasyon önlemlerini içeren bilgileri ulusal bildirimlerine
dahil etmeye çalışacaklardır.
(c) Özellikle gelişmekte olan ülkelerde çevre konusunda önemli
teknolojilerin, know-how’ların, uygulamaların ve iklim değişikliği ile ilgili süreçlerin
geliştirilmesi, uygulanması ve dağıtımına dair etkin yöntemler ile buna ilaveten
kamunun sahip olduğu veya ülkede mevcut çevre konusundaki önemli teknolojilerin
etkin transferi için gerekli olan politika ve programların belirlenmesi ve çevre
konusunda önemli teknolojileri transfer etme, onlara ulaşımı arttırma ve desteklemek
için özel sektöre bir ortam oluşturma hususlarının teşvik edilmesinde işbirliği
yapmak ve uygun görülürse, bunların transferini veya bunlar ulaşılmasını teşvik
etmek, sağlamak ve finanse etmek için uygulanabilir adımlar atmak
(d) Bilimsel ve teknik araştırmalarda işbirliği yapmak; iklim sistemi, iklim
değişikliğinin olumsuz etkileri ve farklı tepki stratejilerinin ekonomik ve sosyal
sonuçlarına dair belirsizlikleri azaltmak için veri arşivleri ile sistematik gözlem
sistemlerinin geliştirilmesini ve sürdürülmesini teşvik etmek ve Konvansiyonun 5.
Maddesini göz önünde tutarak, uluslar arası ve hükümetler arası çabalara,
programlara, araştırma ve sistematik gözlem konularındaki oluşumlara katılma
imkanlarının ve içsel kapasitelerinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesini desteklemek;
(e) Uluslar arası düzeyde, uygun olan yerlerde mevcut grupları kullanarak,
özellikle gelişmekte olan ülkeler için ulusal kapasite oluşumunun güçlendirilmesi,
bilhassa insan ve kurumsal kapasitelerinin ve bu alanda uzman olarak yetişecek
personelin değişimi ve görevlendirilmesi konularında işbirliği yapmak ve destek
sağlamak; iklim değişikliği ile ilgili bilgilere halkın ulaşımını ve ulusal düzeyde bir
kamu bilincinin oluşumunu sağlamak. Konvansiyonun 6. Maddesi dikkate alınarak,
Konvansiyondaki ilgili gruplar vasıtasıyla bu faaliyetlerin yürütülmesi için uygun
yöntemler geliştirilecektir.
(f) Taraflar Konferansı’nın ilgili kararlarına göre,bu madde takip edilerek
yürütülen program ve faaliyetlerle ilgili bilgileri ulusal bildirimlerine dahil etmek;
(g) Konvansiyonun 4. Maddesinin 8. Paragrafına göre bu maddedeki
taahhütlerin yerine getirilmesi hususunda gereken özeni göstermek.
11. MADDE
1. 10. Maddenin yürütülmesinde Taraflar Konvansiyonun 4. Maddesinin 4.,
5., 7., 8. ve 9. Paragraflarındaki koşulları dikkate alacaktır.
2. Konvansiyonun 4. Maddesinin 3. Paragrafındaki ve 11. Maddesindeki
şartlara göre ve Konvansiyonun mali mekanizmasını işletmenin havale edildiği
kuruluş veya kuruluşlar aracılığıyla Konvansiyonun 4. Maddesinin 1. Paragrafının
yürütülmesi çerçevesinde, gelişmiş taraf ülkeler ve Konvansiyonun Ek-II kısmındaki
diğer gelişmiş taraf ülkeler aşağıdaki hususları yerine getireceklerdir:
(a) 10. Maddenin (a) alt paragrafında yer alan Konvansiyonun 4.
Maddesinin 1(a) paragrafındaki mevcut taahhütlerin yürütülmesinde yol kat
edilirken, gelişmekte olan taraf ülkelerce yapılan ve önceden kararlaştırılmış tüm
masrafların karşılanması için yeni ve ilave mali kaynaklar sağlamak;
(b) Ayrıca, 10. Maddede yer alan ve bu maddeye göre Konvansiyonun 11.
Maddesinde atıfta bulunulan uluslar arası kuruluş veya kuruluşlarla gelişmekte olan
bir taraf ülke arasında kararlaştırılan, Konvansiyonun 4. Maddesinin 1.
Paragrafındaki mevcut Taahhütlerin yürütülmesinde aşama kaydetme hususunda
belirlenen tüm ilave masrafların karşılanması için gelişmekte olan taraf ülkelerce
ihtiyaç duyulan mali kaynakları teknoloji transferi de dahil olmak üzere sağlamak.
Bu mevcut taahhütlerin yerine getirilmesinde para akışındaki yeterlilik ve
önceden tahmin edebilme ihtiyacı ve gelişmiş taraf ülkeler arasında paylaşılan
sorumluluğun önemi dikkate alınacaktır. Taraflar Konferansı’nın ilgili kararlarındaki
ve bu protokolün kabulünden önce alınanlardaki de dahil olmak üzere
Konvansiyonun mali mekanizmasının işletilmesi görevi verilen kuruluş veya
kuruluşlara ait esaslar, bu paragraftaki koşullara gerekli değişiklikler yapılmış olarak
uygulanacaktır.
3. Gelişmiş taraf ülkeler ve Konvansiyonun Ek-II kısmında er alan diğer
gelişmiş taraflar ayrıca, iki yönlü, bölgesel ve çok yönlü kanallar vasıtasıyla 10.
Maddenin yürütülmesi için gerekli mali kaynakları, kendileri bundan faydalanan
gelişmekte olan ülkeler sağlayabilirler.
12. MADDE
1. Temiz Kalkınma Süreci burada tanımlanmaktadır.
2. Temiz Kalkınma Sürecinin amacı Ek-1’de yer almayan Tarafların
sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirme ve Konvansiyonun nihai amacına katkıda
bulunma hususunda desteklemek ile Ek-1’deki Tarafları 3. Maddedeki ölçülen
emisyon azaltımı ve azaltım taahhütleri ile ilgili uyumluluğu gerçekleştirme
hususunda desteklemek olacaktır.
3. Temiz Kalkınma Süreci altında:
(a) Ek-1’de yer almayan ülkeler, sonuçta onaylanmış emisyon indirimleri
elde edilen proje faaliyetlerinden yararlanacaktır;
(b) Ek-1’deki Taraflar, Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan
Taraflar Konferansınca belirlendiği şekliyle, 3. Maddedeki ölçülen emisyon
sınırlandırması ve azaltım taahhütleri kısmı ile uyumluluğa katkıda bulunmak için bu
proje faaliyetlerinden elde edilen onaylı emisyon azaltımlarını kullanabilirler.
4. Temiz Kalkınma Süreci bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan
Taraflar Konferansının yetkisi ve rehberliğine tabi olacak ve Temiz Kalkınma Süreci
yönetim kurulu tarafından idare edilecektir.
5. Her bir proje faaliyetinden elde edilen emisyon azaltımları, Bu
Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansınca tasarlanacak
işlevsel kuruluşlar tarafından aşağıdaki hususlar esas alınarak onaylanacaktır:
(a) Müdahil Taraflardan her birince tasvip edilen gönüllü katılım;
(b) İklim değişikliğinin azalması ile ilgili gerçek, ölçülebilir ve uzun vadeli
faydalar;
(c) Onaylı proje faaliyetlerinin olmadığı durumda gerçekleştirilene ilaveten
emisyonlardaki azalmalar,
6. Temiz Kalkınma Süreci gerektiğinde, onaylı proje faaliyetleri ile ilgili
para teminin düzenlenmesine yardım edecektir.
7. Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı,
proje faaliyetlerinin bağımsız olarak dinlenmesi ve teyit edilmesi yoluyla şeffaflık,
etkinlik ve sorumluluğu sağlamak amacına yönelik usul ve süreçleri ilk oturumunda
titizlikle oluşturacaktır.
8. Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı,
uyum masraflarını karşılamak için iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine özellikle
hassas olan gelişmekte olan ülkeleri desteklemek gibi idari masrafların
karşılanmasında kullanılan, onaylı proje faaliyetlerinden elde edilen gelirlerin bir
kısmını temin edecektir.
9. Yukarıda 3. Paragrafta sözü geçen faaliyetler ve onaylı emisyon
azaltımlarının elde edilmesi dahil olmak üzere, Temiz Kalkınma Süreci katılım özel
ve/veya kamu kuruluşlarını kapsayabilir ve Temiz Kalkınma Süreci Yönetim
Kurulunca sağlanan rehberliğin tamamına tabi olacaktır.
10. 2000 yılından ilk taahhüt döneminin başlamasına kadar olan dönem
boyunca elde edilen onaylanmış emisyon azaltımları, ilk taahhüt dönemindeki
uyumluluğu başarma hususunda destek sağlamak amacıyla kullanılabilir.
13. MADDE
1. Konvansiyonun en yüksek mercii olan Taraflar Konferansı, Bu
Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayacaktır.
2. Bu Protokolde taraf olmayan ancak Konvansiyona katılan taraflar, Bu
Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansının herhangi bir
toplantısının işlemlerinde gözlemci sıfatıyla yer alabilirler. Taraflar Konferansı bu
Protokoldeki tarafların toplanmasını sağladığında, bu Protokoldeki kararlar yalnızca
bu protokole taraf olanlar tarafından alınacaktır.
3. Taraflar Konferansı bu protokoldeki tarafların toplanmasını sağladığında,
Konvansiyondaki bir tarafı temsil eden ancak o anda bu protokole taraf olmayan
Taraflar Konferansı Bürosunun bir üyesi bu protokolde taraflar arasından olan ve
onların seçeceği yardımcı bir üye ile yer değiştirecektir.
4. Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı bu
protokolün yürütülmesini düzenli olarak gözden geçirecek ve etkin yürütmeyi teşvik
etmek için gerekli kararları kendi emri ile alacaktır. Bu protokolde kararlaştırılan
işlevler ve aşağıdaki hususlar gerçekleştirilecektir:
(a) Bu protokolün koşullarına göre mevcut bilgilerin tamamı esas alınarak,
Taraflarca bu protokolün yürütülmesi, Konvansiyonun gerçekleştirilmekte olan
amacına doğru kaydedilen ilerleme derecesi ile kümülatif etkileri gibi özellikle
çevresel, ekonomik ve sosyal etkileri ve bu protokole göre alınan önlemlerin genel
etkilerini değerlendirmek;
(b) Konvansiyonun amacı, yürütülmesinde elde edilen tecrübe ile bilimsel
ve teknolojik bilginin gelişimi ışığında, Konvansiyonun 4. Maddesinin 2(d) paragrafı
ve 7. Maddesinin 2. Paragrafında istenen görüşlerle ilgili uygun değerlendirmeler
yaparak bu protokoldeki Tarafların yükümlülüklerini periyodik olarak incelemek ve
bu hususta protokolün yürütülmesine dair düzenli raporları görüşmek ve bir karara
varmak;
(c) Tarafların farklılık gösteren koşulları, sorumlulukları ve kabiliyetleri ile
bu protokoldeki taahhütlerinin her birini dikkate alarak, iklim değişikliği ve etkileri
ile ilgili Tarafların kabul ettiği önlemlere dair bilgi alışverişini teşvik etmek ve
sağlamak;
(d) İki veya daha fazla Tarafın talebi üzerine, Tarafların farklılık gösteren
koşulları, sorumlulukları ve kabiliyetleri ile bu protokoldeki taahhütlerinin her birini
dikkate alarak, iklim değişikliği ve etkileri ile ilgili Tarafların kabul ettiği önlemlerin
koordinasyonunu sağlamak;
(e) Taraflar Konferansı’nın ilgili kararlarını göz önünde tutarak ve bu
protokolün şartları ve Konvansiyonun amacına uygun olarak, Bu Protokoldeki
Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansınca bu protokolün etkin
yürütülmesine dair mutabık kalınacak karşılaştırmalı yöntemlerin geliştirilmesini ve
periyodik tasfiyesini teşvik etmek ve bu hususta rehberlik yapmak;
(f) Bu protokolün yürütülmesi için gerekli herhangi bir hususta tavsiyelerde
bulunmak;
(g) 11. Maddenin 2. Paragrafına göre ilave mali kaynakları harekete
geçirmeye çalışmak;
(h) Bu protokolün yürütülmesi için gerekli olduğu kabul edilen yardımcı
grupları teşkil etmek;
(i) Uygun görüldüğünde, yetkili uluslar arası örgütler, hükümetler arası ve
sivil toplum gruplarının hizmetleri ve işbirliğini, ayrıca bunların sağladığı bilgileri
kullanmak ve araştırmak;
(j) Bu protokolün yürütülmesinde ihtiyaç duyulabilen diğer işlevleri
denemek ve Taraflar Konferansı kararı sonucunda ortaya çıkan bir hususu
değerlendirmek.
5. Konvansiyon gereğince uygulanan mali işlemler ve Taraflar
Konferansı’nın prosedür kuralları bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan
Taraflar Konferansının oybirliği ile başka bir karar vermesi durumu hariç bu
protokolde, gerekli değişiklikler yapılmış olarak uygulanacaktır.
6. Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansının
ilk oturumu, bu protokolün yürürlüğe girme tarihinden sonra planlanan Taraflar
Konferansının ilk oturumu ile birlikte Sekreterya tarafından toplanacaktır. Bu
Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansının daha sonraki
olağan oturumları her yıl ve bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan
Taraflar Konferansınca başka türlü kararlar alınmadıkça Taraflar Konferansı’nın
olağan oturumları ile birlikte yapılacaktır.
7. Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansının
olağanüstü oturumları, Tarafların en az üçte birinin desteklemesi ve Sekreterya
tarafından bu talebin Taraflara 6 ay içinde bildirilmesi şartıyla, bir tarafın yazılı
talebi veya Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansınca
gerekli sayılan diğer zamanlarda toplanacaktır.
8. Konvansiyona taraf olmayan ülke veya gözlemciler gibi, Birleşmiş
Milletler, uzman ajansları ve Uluslar arası Atom Enerjisi ajansı, bu Protokoldeki
Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı oturumlarında gözlemci
sıfatıyla temsil edebilirler. Bu protokolün içerdiği hususlarda uzmanlaşmış olan ve
bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı oturumunda
gözlemci olarak temsil edilme talebini Sekreterya’ya bildiren ulusal, uluslar arası,
kamu veya sivil toplum grupları veya ajanslarından biri, mevcut taraflardan en az
üçte birinin itirazı olmadığı sürece oturuma kabul edilebilirler. Gözlemcilerin kabulü
ve katılımı yukarıdaki 5. Paragrafta atıfta bulunulduğu şekliyle prosedür kurallarına
tabi olacaktır.
14. MADDE
1. Konvansiyonun 8. Maddesince oluşturulan Sekreterya, bu protokolün
Sekreteryası olarak hizmet verecektir.
2. Sekreteryanın işlevlerine dair Konvansiyonun 8. Maddesinin 2. Paragrafı
ve Sekreteryayı işlevsel kılmak için yapılan düzenlemelere dair Konvansiyonun 8.
Maddesinin 3. Paragrafı, gerekli değişiklikler yapılmış olarak bu protokole
uygulanacaktır.
15. MADDE
1. Konvansiyonun 9. ve 10. Maddeleri gereği kurulan Bilimsel ve Teknik
Tavsiye Yardımcı Grubu ve Yürütme Yardımcı Grubu, sırasıyla bu protokolün
Bilimsel ve Teknik Tavsiye Yardımcı Grubu ve Yürütme Yardımcı Grubu olarak
hizmet verecektir. Konvansiyonda bu iki grubun işlevselliğine dair şartlar gerekli
değişiklikler yapılmış olarak bu protokole uygulanacaktır. Bu protokoldeki Bilimsel
ve Teknik Tavsiye Yardımcı Grubu ve Yürütme Yardımcı Grubu toplantılarının
oturumları, sırasıyla Konvansiyonun Bilimsel ve Teknik Tavsiye Yardımcı Grubu ve
Yürütme Yardımcı Grubu toplantıları ile birlikte yapılacaktır.
2. Bu Protokole taraf olmayan ancak Konvansiyona katılan Taraflar,
yardımcı grupların herhangi bir oturum işlemlerine gözlemci olarak katılabilirler.
Yardımcı gruplar, bu protokoldeki yardımcı gruplar olarak hizmet verdiğinde bu
protokoldeki kararlar yalnızca bu protokole katılan taraflarca alınacaktır.
3. Konvansiyonun 9. ve 10.Maddeleri gereğince kurulan yardımcı gruplar
bu protokolle ilgili konularda işlevlerini yerine getirdiklerinde, Konvansiyondaki bir
tarafı temsil eden ancak o anda bu protokole taraf olmamış, yardımcı gruplar
bürosundan herhangi bir üye bu protokoldeki Taraflar arasından ve bunların seçeceği
ilave bir üye ile yer değiştirecektir.
16. MADDE
Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı,
Taraflar Konferansı’nın almış olduğu ilgili kararlar ışığında Konvansiyonun 13.
Maddesinde atıfta bulunulan çok yönlü istişari süreci, mümkün olduğunda hemen
uygun şekilde değiştirecek ve bu protokole yapılan başvuruyu değerlendirecektir. Bu
protokole uygulanabilen çok yönlü herhangi bir istişari süreç, 18. Maddeye göre
oluşturulan prosedür ve mekanizmaları önyargısız olarak işletecektir.
17. MADDE
Taraflar Konferansı özellikle emisyon ticareti ile ilgili doğrulama, bildirme
ve yükümlülüğe dair ilgili esasları, usulleri, kuralları ve tüzükleri tanımlayacaktır.
Ek-B’deki Taraflar 3. Maddedeki taahhütlerini yerine getirmek amacıyla emisyon
ticaretine katılabilirler. Böyle bir ticaret, o maddedeki ölçülen emisyon
sınırlandırması ve azaltım taahhütlerini karşılamak için olan ülke içi faaliyetleri
tamamlayıcı olacaktır.
18. MADDE
Bu Protokoldeki Tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı;
sebep, tip, derece ve uygunsuzluk sıklığını dikkate alarak sonuçları gösteren listelerin
geliştirilmesi vasıtasıyla, bu protokolün şartlarıyla uyumsuzluk gösteren olguları
saptamak ve ifade etmek için uygun ve etkin prosedür ve mekanizmaları ilk
oturumunda onaylayacaktır. Bu maddedeki bağlayıcı sonuçların gerektirdiği
prosedür ve mekanizmalar bu protokolde yapılan bir değişiklikle kabul edilecektir.
19. MADDE
Tartışmaların halledilmesine ilişkin Konvansiyonun 14. Maddesindeki
şartlar, bu protokole gerekli değişiklikler yapılmış olarak uygulanacaktır.
20. MADDE
1. Taraflardan biri bu protokolle ilgili bir düzeltme önerisinde bulunabilir.
2. Bu protokole dair düzeltmeler bu Protokoldeki tarafların toplanmasını
sağlayan Taraflar Konferansının olağan oturumunda kabul edilecektir. Bu protokole
dair öneriler düzeltme metni, kabulü için önerilen toplantı tarihinden en az 6 ay önce
Sekreterya tarafından Taraflara bildirilecektir. Sekreterya ayrıca Konvansiyona imza
koyanlara, Taraf olanlar ve bilgi için Depositary (vedia alan)’e önerilen düzeltme
metni gönderilecektir.
3. Taraflar oybirliği ile bu Protokole dair önerilen düzeltme hususunda bir
anlaşmaya varmak için her türlü çabayı harcayacaklardır. Oybirliğine ilişkin tüm
çabalar boşa çıkarsa ve bir anlaşmaya varılmazsa, son çare olarak düzeltme
toplantıda bulunan ve oy kullanan Tarafların dörtte üçünün çoğunluk oyu ile kabul
edilecektir. Kabul edilen düzeltmeler Sekreterya tarafından Tarafların tamamının
kabul etmesi için Depositary’e dağıtılmak üzere iletilecektir.
4. Düzeltmeye dair kabul belgeleri Depositary’e tevdi edilecektir.
Yukarıdaki 3. Paragrafa göre kabul edilen bir değişiklik, bu Protokoldeki Tarafların
en az dörtte üçü tarafından kabul edildiğine dair belgelerin Depositary tarafından
alınma tarihinden itibaren doksanıncı günde kabul eden Taraflar için yürürlüğe
girecektir.
5. Diğer bir taraf için bu değişiklik, söz konusu düzeltmenin kabul
belgesinin o tarafça Depositary’e tevdi tarihinden itibaren doksanıncı günde
yürürlüğe girecektir.
21. MADDE
1. Bu Protokolün ekleri onun tamamlayıcı bir kısmı olup, başka türlü açık
bir şekilde şart koşulmadıkça bu Protokole yapılan bir atıf aynı zamanda onun
herhangi bir ekine de atıf yapıldığı anlamına gelecektir. Bu Protokolün yürürlüğe
girmesinden sonra kabul edilen bir Ek; bilimsel, teknik, prosedüre ait veya idari
özellik taşıyan ve açıklayıcı mahiyette olan listeler, formlar veya diğer bir materyalle
sınırlı olacaktır.
2. Taraflardan biri bu Protokolün eklerine ilişkin önerilerde bulunabilir ve o
protokolün ekleri için değişiklikler önerebilir.
3. Bu Protokolün ekleri ve bu protokolün eklerine dair değişiklikler bu
protokoldeki tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansının olağan
oturumunda kabul edilecektir. Önerilen ek veya eke yapılacak değişiklik metni,
kabul için önerilen toplantı tarihinden en az Sekreterya tarafından Taraflara
bildirilecektir. Sekreterya ayrıca, önerilen ek veya eke yapılacak değişiklik metnini
Konvansiyona katılan Taraflara ve imza koyanlara, bilgi için de Depositary’e
bildirilecektir.
4. Taraflar, önerilen yeni bir ek veya eke yapılacak değişiklik hususunda
oybirliği ile bir anlaşmaya varmak için her türlü çabayı sarf edecektir. Şayet tüm
gayretler boşa çıkarsa anlaşmaya varılamazsa ek veya eke yapılacak değişiklik son
çare olarak toplantıda bulunan ve oy kullanan Tarafların dörtte üçünün çoğunluk oyu
ile kabul edilecektir. Kabul edilen eke veya eke yapılan düzeltme, Sekreterya
tarafından Depositary’e tüm tarafların akseptansları için dağıtılmak üzere
iletilecektir.
5. Yukarıdaki 3. ve 4. Paragraflara göre kabul edilmiş olan Ek-A veya Ek-
B’nin dışındaki diğer ek veya eke ait düzeltme, ek veya eke ait düzeltmenin kabul
edilmediğinin zamanında yazılı olarak Depositary’e bildiren Taraflar dışında ek veya
eke ait düzeltmeyi kabul eden Taraflara Depositary tarafından iletilme tarihinden altı
ay sonra bu Protokoldeki Tarafların hepsi için yürürlüğe girecektir. Ek veya eke ait
düzeltme, kabul etmediğine dair bildirimini geri çeken Taraflar için, bu bildirimin
Depositary tarafından alınış tarihinden sonraki doksanıncı günde yürürlüğe
girecektir.
6. Ek veya eke ait düzeltmenin kabulü bu protokole dair bir değişiklik
içerirse, bu ek veya eke ait düzeltme bu protokole ilişkin değişikliğin yürürlüğe
girdiği zamana kadar geçerli olmayacaktır.
7. Bu protokoldeki Ek-A ve Ek-B’ye ilişkin değişiklik, Ek-B’ye ait bir
değişiklik yalnızca ilgili Tarafların yazılı muvafakatı ile kabul edilmiş olması
şartıyla, içeriği 20. Maddede belirlenen prosedüre göre kabul edilecek yürürlüğe
girecektir.
22. MADDE
1. Taraflardan her birinin aşağıdaki 2. Maddede özellikleri belirtilenler
dışında bir oy hakkı vardır .
2. Yetkili oldukları hususlarda, bölgesel ekonomik entegrasyon örgütleri bu
protokole taraf olan kendi üyelerinin sayısına eşit miktarda oy kullanma hakkına
sahip olacaklardır. Böyle bir örgüt, kendisine üye ülkelerden biri kendi hakkını
kullanmak isterse o ülke adına oy kullanma hakkı olmayacaktır ve tersi durumda söz
konusudur.
23. MADDE
Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği bu protokolün Depositary (vedia
alan)’si olacaktır.
24. MADDE
1. Bu protokol imzaya açılacaktır ve Konvansiyona taraf olan ülkeler ve
bölgesel ekonomik entegrasyon örgütlerince onaylama, kabul veya tasvibe tabi
olacaktır. New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde 16 Mart 1998’den
15 Mart 1999’a kadar imzaya açık kalacaktır. Bu protokol imzaya kapandığı günden
itibaren bir ülkenin protokole katılımına açıktır. Onaylama, kabul, tasvip veya
katılım belgeleri Depositary’e tevdi edilecektir.
2. Üye ülkelerinden biri Taraf olmadan, bu protokolde taraf haline gelen bir
bölgesel ekonomik entegrasyon örgütü bu protokoldeki tüm yükümlülüklere bağlı
olacaktır. Bu örgütlerin bir veya daha fazla üye ülkesinin bu protokole taraf olması
durumunda, örgüt ülkesinin bu protokole taraf olması durumunda, örgüt ve üye
ülkesi bu protokoldeki yükümlülüklerin yerine getirilmesi hususunda kendi
sorumluluklarına göre karar verecektir. Böyle durumlarda örgüt veya üye ülkelere bu
protokoldeki haklarını aynı zamanda kullanma hakkı verilmeyecektir.
3. Onaylama, kabul, tasvip veya katılım belgelerinde, bölgesel ekonomik
entegrasyon örgütü bu protokolce yürütülen hususlara göre kendi yeterlilik derecesini
deklare edecektir. Bu örgütler ayrıca, yeterlilik derecelerinde sonradan meydana
gelen bir değişikliği Depositary’e daha sonra tarafları bilgilendirmek üzere
bildirecektir.
25. MADDE
1. Bu protokol Ek-1’deki tarafların 1990 yılı total karbondioksit
emisyonlarının en az %55’inin total olarak açıklamasını yapan Ek-1’deki Taraflar
dahil edilerek, Konvansiyondaki 55 Taraftan daha az olmamak üzere onaylama,
kabul, tasvip veya katılım belgelerini Depositary’e tevdi ettikleri tarihten sonraki
doksanıncı günde yürürlüğe girecektir.
2. Bu maddenin amaçları doğrultusunda, “Ek-1’deki Tarafların 1990 yılı
total karbondioksit emisyonları” Konvansiyonun 12. Maddesine göre yapılan ilk
ulusal bildirimlerinde Ek-1’deki Taraflarca bu protokolün kabul tarihinde veya daha
önce bildirilen miktar anlamına gelmektedir.
3. Bu protokolü onaylayan, kabul eden veya yürürlüğe girdikten sonra 1.
Paragrafta sınırları bilinen şartlara göre, bu protokole uyan her bir ülke veya bölgesel
ekonomik entegrasyon örgütü için, bu protokol onaylama, kabul, tasvip veya katılım
belgesinin tevdi tarihini müteakip doksanıncı günde yürürlüğe girecektir.
4. Bu maddenin amacı açısından, bölgesel ekonomik entegrasyon örgütü
tarafından tevdi edilen bir belge, örgüte üye ülkelerce tevdi edilenlere ek olarak
sayılmayacaktır.
26. MADDE
Bu protokole hiçbir çekince konulamaz.
27. MADDE
1. Bu protokol bir taraf için yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl sonra
herhangi bir zamanda, ilgili taraf Depositary’e yazılı bir bildirim sunarak bu
protokolden çekilebilir.
2. Böyle bir geri çekilme, çekilme bildiriminin Depositary tarafından alınma
tarihinden bir yıl geçtikten sonra veya çekilme bildiriminde belirtilebileceği şekilde
daha sonraki bir tarihte etkin olacaktır.
3. Konvansiyondan çekilen bir taraf bu protokolden de çekilmiş olarak
kabul edilecektir.
28. MADDE
Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca metinleri aynı
derecede güvenilir olan bu protokolün aslı Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’ne
kalacaktır.
Bu protokol, belirtilen tarihlerde bu protokolde eklice imzaları olan, tatbike
tam yetkili, imza sahiplerinin huzurunda,
Bin dokuz yüz doksan yedi yılının Aralık ayının on birinci günü Kyoto’da
yapıldı.
EK-A
Sera Gazları
Karbondioksit (CO2)
Metan (CH4)
Nitröz Oksit (N2O)
Hidrofluorokarbonlar (HFCs)
Perfluorokarbonlar (PFCs)
Sülfür heksaflorür (SF6)
Sektörler/Kaynak Kategorileri
Enerji
Yakıt Yanması
Enerji endüstrileri
İmalat endüstrileri ve inşaat
Ulaşım
Diğer sektörler
Diğerleri
Yakıtlardan kaynaklanan kaçak emisyon
Katı yakıtlar
Petrol ve doğal gaz
Diğerleri
Endüstriyel işlemler
Mineral ürünler
Kimyasal ürünler
Metal üretimi
Diğer üretimler
Halokarbonlar ve sülfür heksaflorürlerin üretimi
Halokarbonlar ve sülfür heksaflorürlerin tüketimi
Diğerleri
Çözücü ve diğer ürün kullanımı
Tarım
Bağırsak fermantasyonu
Çiftlik gübresi yönetimi
Çeltik yetiştiriciliği
Tarımsal topraklar
Savanaların düzenli bir şekilde yakılması
Tarımsal kalıntıların tarlada yakılması
Diğerleri
Atık
Araziye katı atık boşaltımı
Atık su muamelesi
Atık yakma
Diğerleri
EK B
Taraf Ülke Ölçülen Emisyon Azaltım veya
Sınırlandırma Değerleri
Avustralya ...............................................................................108
Avusturya .................................................................................92
Belçika .................................................................................92
Bulgaristan* .................................................................................92
Kanada .................................................................................94
Hırvatistan* .................................................................................95
Çek Cumhuriyeti.............................................................................92
Danimarka .................................................................................92
Estonya* .................................................................................92
Avrupa Topluluğu...........................................................................92
Finlandiya .................................................................................92
Fransa .................................................................................92
Almanya .................................................................................92
Yunanistan .................................................................................92
Macaristan* .................................................................................94
İzlanda ...............................................................................110
İrlanda .................................................................................92
İtalya .................................................................................92
Japonya .................................................................................94
Latvia* .................................................................................92
Liechtenstein .................................................................................92
Litvanya* .................................................................................92
Lüksemburg .................................................................................92
Monako .................................................................................92
Hollanda .................................................................................92
Yeni Zelanda ...............................................................................100
Norveç ...............................................................................101
Polonya* .................................................................................94
Portekiz .................................................................................92
Romanya* .................................................................................92
Rusya Federasyonu........................................................................100
Slovakya* .................................................................................92
Slovenya* .................................................................................92
İspanya .................................................................................92
İsveç .................................................................................92
İsviçre .................................................................................92
Ukrayna* ...............................................................................100
Büyük Britanya Birleşik Krallığı ve Kuzey İrlanda........................92
Amerika Birleşik Devletleri.............................................................93
*Piyasa ekonomisine geçiş sürecinde olan ülkeler.
EK III Ülkelerin İklim Değişikliği ve Kyoto Protokolü’ne Taraf Olma Durumları
Afganistan Eritre Almanya Ermenistan Amerika Estonya Andora Etiyopya Angola Fas Antıgua-Barbuda Fiji Arjantin Filipinler Arnavutluk Finlandiya Avustralya Fransa Avusturya Gabon Azerbaycan Gambia Bahamalar Gana Bahreyn Gine Bangladeş Gine Bissau Barbados Grenada Belçika Guetamala Belize Guyana Benin Güney Afrika Beyaz Rusya Güney Kore Birleşik Arap Emir. Gürcistan Bolivya Haiti Bosna Hersek Hindistan Botsvana Hırvatistan Brezilya Hollanda Brunei Honduras Bulgaristan İngiltere ve K. İr. Burkina Faso Irak Burundi İran Butan İrlanda Cape-Verde İspanya Cezayir İsrail Cıbutı İsveç Cook Adaları İsviçre Cote Dıvoıre İtalya Çad İzlanda Çek Cumhuriyeti Jamaika Çin Japonya Danimarka Kamboçya Dominik Kamerun Dominik Cumh. Kanada Ekvator Katar Ekvator Ginesi Kazakistan
El Salvador Kenya Endonezya Kırgizistan Kiribati Niue GKRY Norveç Kolombiya Orta Afrika Cumh. Kook Adaları Özbekistan Kongo Pakistan Kongo Cumh. Palau Kostarika Panama Kuveyt Papua Yeni Gine Kuzey Kore Paraguay Küba Peru Lao Cumh. Polonya Lesotho Portekiz Letonya Romanya Liberya Ruanda Libya Rusya Liechtenstein Saınt Kıtts ve Nevıs Litvanya Saınt Lucia Lübnan Saınt Vınc.- Grenad. Lüksemburg Samoa Macaristan San Marıno Madagaskar Sao Tome-Prıncıpe Makedonya Senegal Malavi Seyşel Adaları Maldivler Sierra Leone Malezya Singapur Mali Sırbistan Karadağ Malta Slovakya Marshall Adaları Slovenya Mauritus Solomon Adaları Meksika Somali Mikronezya Sri Lanka Mısır Sudan Moğolistan Surinam Moldova Suriye Monako Suudi Arabistan Moritanya Svaziland Mozambik Şili Myanmar Tacikistan Namibya Tanzanya Nauru Tayland Nepal Togo Nijer Tonga
Nijerya Trinidad ve Tobago Nikaragua Tunus Tuvalu Vatikan Türkiye *** Venezuela Türkmenistan Vietnam Uganda Yemen Ukrayna Yeni Zelenda Umman Yunanistan Urugay Zambiya Ürdün Zimbabve Vanuatu Avrupa Birliği * Ekonomisi geçiş sürecinde olan EK I ülkesi ** Ülkenin söz konusu anlaşmaya taraf olduğunu, katıldığını, kabul ettiğini veya onayladığını
belirtir. *** Türkiye 24 Mayıs 2004 tarihinde İDÇS’ye katılmıştır.
İDÇS’ye taraf ** Toplam 189
Ek-I EGS* Kyoto Protokolüne taraf ** Toplam 151
Ek-II Ek-II Ek-II EK I
EK B (Kyoto Protokolü)
EK II
EK I Ekonomileri Geçiş Sürecinde*