Top Banner
7.SINIF KİMYA ÜNİTE:1 MADDENİN YAPISI VE ÖZELLİKLERİ
44

ÜNİTE:1

Jan 04, 2016

Download

Documents

siobhan-crofton

ÜNİTE:1. MADDENİN YAPISI VE ÖZELLİKLERİ. MADDENİN YAPISI VE ÖZELLİKLERİ. - PowerPoint PPT Presentation
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

ÜNİTE:1

MADDENİN YAPISI VE ÖZELLİKLERİ

Page 2: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

MADDENİN YAPISI VE ÖZELLİKLERİ

• Madde, boşlukta yer kaplayan (hacim), kütlesi olan tanecikli yapılara

denir.Kendi çapında saf madde ve saf olmayan madde (karışım) olarak ikiye ayırdığı zaman saf maddeleri elementler ve bileşikler oluşturur. Saf maddenin belirli özellikleri vardır ve bu özellikleri hiç değişmez. Tam saf madde yok gibidir. Bir madde içinde bulunan yabancı maddeler, kimya usulleri ile anlaşılmayacak kadar az olunca, bu maddeye, saf denir. Saf süt demek, kimya bakımından doğru bir söz değildir. Çünkü süt belli özellikler taşıyan tek bir madde değildir.Karışımları ise homojen ve heterojen olarak incelemek gerekir. Maddenin şekil almış haline cisim denir.Maddede daima değişiklikler olduğunu bilmekteyiz. Maddede meydana gelen değişikliklere olay denir. Bu ise genel olarak fiziksel ve kimyasal olmak üzere ikiye ayrılır:

Page 3: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

•    Fiziksel olay: Bir madde üzerinde meydana geldiği vakit, o maddenin hüviyetini, yapısını değiştirmeyen olaydır. Mesela kağıdın yırtılması, fiziki bir olaydır. Çünkü kağıdın şekli değişmiş fakat özü yine kağıttır.    Kimyasal olay: Bir madde üzerinde meydana geldiği vakit, o maddenin hüviyet ve yapısını değiştiren olaydır. Mesela kağıdın yanması gibi. Atomların çekirdeklerinde değişmeler, parçalanmalar olduğu, radyoaktif denilen elementlerden anlaşılmaktadır. Atomların ortasında bulunan çekirdeklerin bu parçalanmasında, bir elementin başka bir elemente dönüştüğü anlaşılmıştır. Ayrıca, Albert Einstein'in izafiyet kuramına göre madde ve enerji birbirine eşdeğerdir. Bu sebeple madde enerjiye, enerji de maddeye dönüştürülebilir. Mesela bir uranyum çekirdeğinin veya başka bir ağır atom çekirdeğinin ikiye ayrılmasıyla meydana gelen çekirdek bölünmesinde madde enerjiye dönüşür. Bileşik cisimlerde olduğu gibi, elementler de hep değişmekte, bir halden başka hale dönmektedir.

Page 4: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Maddenin ortak özellikleri • Kütle • Hacim • Atom ve Moleküller • Ağırlık Madde türleri • Baryonik Madde • Ters Madde • Karanlık Madde Madde Sıkıştırılabilir mi? Sıvı Maddeler Sıvı maddeleri oluşturan moleküller arasında çok küçük boşluklar vardır. Sıkıştırılamaz veya kısmen sıkıştırılır. Belirli bir şekli yoktur, konulduğu kabın şeklini alır. Hacim ve kütlesi vardır. Akışkandır. (Molekülllerdir.) Titreşim ve öteleme hareketi yaparlar.

• Katı • Sıvı • Gaz • Plazma • Amorf Katılar

Page 5: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Maddenin ayırt edici özellikleri

Katı Sıvı GazÖzkütle

+ + +Özhacim

+ + +Çözünürlük

+ + +Özısı

+ + +Genleşme Katsayisi

+ + -Esneklik katsayısı

+ - -Kaynama noktası

- + -Erime noktası

+ - -Yoğunlaşma noktası

- - +Erime ısısı

+ - -Buharlaşma noktasi

Page 6: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Elementler ve Sembolleri• SAF MADDE: Kendisinden başka madde bulundur-mayan maddelere denir.

ELEMENT: İçerisinde tek cins atom bulunduran maddelere denir. Yani elementlerin yapı yaşı atom-lardır.BİLEŞİK: En az iki farklı cins elementin belirli oranlarda bir araya gelerek, oluşturdukları yeni özellikteki maddeye denir. Yani bileşiklerin yapı taşı moleküldür.MOLEKÜL: İki veya daha çok atomun bir araya gelerek oluşturduğu atom gruplarıdır.

• Elementler :Aynı cins atomlardan oluşan, fiziksel ya da kimyasal yollarla kendinden daha basit ve farklı maddelere ayrılamayan saf maddelere element denir.Bir elementi oluşturan bütün atomların büyüklükleri ve atomların arasındaki uzaklık aynıdır. Fakat bir elementin atomları ile başka bir elementin atomlarının büyüklükleri ve atomların arasındaki uzaklıkları farklıdır. Aynı elementten yapılan farklı maddeler de aynı cins atomlardan oluşurlar.Elementi oluşturan atomların birbirine olan uzaklığı elementin katı, sıvı ve gaz haline göre değişebilir.Canlı ve cansız varlıkların tamamı elementlerden oluşurlar.

Page 7: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Elementlerin Özellikleri :

1- En küçük yapı birimleri atomlardır.2- Aynı cins atomlardan oluşurlar.3- Kendinden daha basit ve farklı maddelere ayrılamazlar.4- Saf maddelerdir.5- Sembollerle gösterilirler.

Element Çeşitleri :

Atomik Yapıdaki Elementler :Bazı elementleri oluşturan aynı cins atomlar doğada tek başlarına bulunurlar. Böyle atomlara sahip elementlere atomik yapılı elementler denir. Atomik yapılı elementlerin en küçük taneciği atomlardır.

Demir, bakır, alüminyum, çinko, kurşun, altın gibi elementler atomik yapılıdır.

Page 8: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Moleküler Yapıdaki Elementler :Bazı elementleri oluşturan aynı cins atomlar doğada ikili (veya daha fazla sayıda atomdan oluşan karmaşık yapılı) gruplar halinde bulunurlar. Böyle atomlara sahip elementlere moleküler yapılı elementler denir. Moleküler yapılı elementlerin en küçük taneciği moleküllerdir.

ELEMENTLER VE SEMBOLLERİ:Günümüzde bilinen 118 element vardır. Bu elementlerin 92 tanesi doğada bulunurken geri kalanı da laboratuarlarda elde edilen yapay elementlerdir. Elementler sembollerle gösterilir ve her elementin kendine özgü sembolü vardır. Element sembolü yazılırken; • Sembol tek harfli ise büyük harfle yazılır.• Sembol iki veya üç harfli ise ilk harf daima büyük, diğer harfler küçük yazılır. (Sembollerin iki veya üç harften oluşmasının nedeni, bazı elementlerin baş harflerinin aynı olmasıdır).Elementlerin sembollerle gösterilmesinin nedeni, bütün Dünya’da ortak bir bilim dili oluşturmak, bilimsel iletişimi ve yazimlarini kolaylaştirmaktir. Elementlerin bütün Dünya’da kullanilan sembolleri ayni olmasina ragmen isimleri dillere göre farklidir. (Türkçe, Rusça, Çince, Japonca da element isimleri farkli olmasina ragmen sembolleri aynidir).

Page 9: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

• ELEMENTLER VE SEMBOLLERİ:Günümüzde bilinen 118 element vardır. Bu elementlerin 92 tanesi doğada bulunurken geri kalanı da laboratuarlarda elde edilen yapay elementlerdir. Elementler sembollerle gösterilir ve her elementin kendine özgü sembolü vardır. Element sembolü yazılırken; Sembol tek harfli ise büyük harfle yazılır. Sembol iki veya üç harfli ise ilk harf daima büyük, diğer harfler küçük yazılır. (Sembollerin iki veya üç harften oluşmasının nedeni, bazı elementlerin baş harflerinin aynı olmasıdır).Elementlerin sembollerle gösterilmesinin nedeni, bütün Dünya’da ortak bir bilim dili oluşturmak, bilimsel iletişimi ve yazımlarını kolaylaştırmaktır. Elementlerin bütün Dünya’da kullanılan sembolleri aynı olmasına rağmen isimleri dillere göre farklıdır. (Türkçe, Rusça, Çince, Japonca da element isimleri farklı olmasına rağmen sembolleri aynıdır).

Elementler ilk bulunduklarında bir kısmına elementlerin özelliklerini belirten bir isim (hidrojene Latincede su üreten anlamına gelen hydro–genes, oksijene Latincede asit yapan anlamına gelen oxygenium, fosfora Latincede ışık veren phosphorus), bir kısmına elementi bulan bilim adamının ismi (Albert Einstein–Aynştaynyum–Es, Gregor Mendel–Mendelevyum–Md, Rutherford–Rutherfordiyum–Rf, Andre Marie Curi– Küriyum–Cm), bir kısmına gezegen ve yıldızların isimleri (Neptün–Neptünyum–Np, Plüton–Plütunyum–Pu, Uranüs–Uranyum–U), bir kısmına da çeşitli kıta, şehir ve ülke isimleri (Avrupa–Europyum–Eu, Amerika–Amerikyum–Am, Kaliforniya–Kaliforniyum–Cf, Fransa– Fransiyum–Fr) verilmiştir. Elementlerin sembolleri belirlenirken, elementlerin Latince isimlerinin ilk veya ilk iki (üç) harfi

Page 10: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Atomun Yapısı • ATOMUN YAPISI

Elementlerin tüm özelliğini gösteren en küçük parçasına atom denir. Atomu oluşturan parçacıklar farklı yüklere sa-hiptir. Atomda bulunan yükler; negatif yükler ve pozitif yüklerdir. Atomu oluşturan parçacıklar: * Cisimden cisme elektrik yüklerini taşıyan negatif yüklü elektron,* Elektronların yükünü dengeleyen aynı sayıda ama pozitif yüklü olan proton,* Elektrik yükü taşımayan nötr parcacık nötron.

Atom iki kısımdan oluşur :1-Çekirdek (merkez) ve 2-Katmanlar (yörünge; enerji düzeyi) Çekirdek, hacim olarak küçük olmasına karşın, atomun tüm kütlesini oluşturur. Çekirdekte proton ve nötronlar bulunur. Elektronlar ise çekirdek çevresindeki katmanlarda bulunur.

• Tanecik adı Sembol Elektrik yükü  Kütle (kg)• Proton P+ +  1,6725.10-27 kg• Elektron e- -  9,107.10-31 kg• Nötron n0 0  1,6748.10-27 kg• Elektronların çekirdek etrafında dönme hızı, 2,18.108 cm/sn’dir.

Elementlerin Çekirdekte bulunan protonlar, atomun ( o elementin) tüm kimyasal ve fiziksel özelliklerini belirler

Page 11: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Elektronların çekirdek etrafında dönme hızı, 2,18.108 cm/sn’dir.Elementlerin Çekirdekte bulunan protonlar, atomun ( o elementin) tüm kimyasal ve fiziksel özelliklerini belirler.

Proton sayısı atomlar (elementler) için ayırt edici özelliktir. Yani proton sayısının farklı olması elementin diğerinden farklı olduğu anlamına gelir.Elektronların bulunma olasılığının olduğu bölgelere elektron bulutu denir.Kimyasal olaylarda (reaksiyonlarda) yalnızca elektron sayısı değişir. Proton ve nötron, çekirdekte bulunduğu için sayıları değişmez. Nötr bir atom için; elektron sayısı= proton sayısı(A.N.) Atom numarası= proton sayısı Çekirdek yükü= proton sayısıİyon yükü= proton sayısı – elektron sayısı (E.S.)(K.N.) Kütle numarası= proton + (N.S)nötron sayısı (Nükleon sayısı)(atom ağırlığı)

Atom Numarası = Proton Sayısı = Çekirdek Yükü = Elektron Sayısı

İzotop atom: Proton sayıları (atom numaraları)aynı, nötron sayıları farklı olan atomlara denir. İ zotop atomların kimyasal özellikleri aynı (p aynı) , fiziksel özellikleri farklıdır (n farklı).Nötr halde bulunmayan, iyon halindeki izotop atomların hem fiziksel, hem kimyasal özellikleri farklıdır.

Page 12: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Atom Modelleri :Atom gözle veya en gelişmiş elektron mikroskoplari ile bile görülemez. Maddenin kütlei oldugu halde maddeyi oluşturan atomlarin tek tek kütleleri ölçülemez ve atomlar duyu organlari tarafindan algilanamaz. Eski çağlardan günümüze kadar gözle görülemeyen atom hakkında çeşitli bilim adamları deneyler yapmışlar, atom hakkında elde ettikleri bilgileri açıklamak için çeşitli bilimsel modeller ortaya koymuşlardır. Atom hakkında ortaya konan her yeni model bir önceki modelin eksikliğini gidermiştir. Atom hakkında yapılan yeni deneyleri açıklayamayan modelin yerine de yeni bir model geliştirilmiştir.Eski atom modellerinin bugün geçerli olmamasının nedeni, o modelleri geliştiren bilim adamlarının iyi düşünememesinden değil, o dönemde bilinenlerin bugün bilinenlere göre daha az olmasından kaynaklanır. (Dalton atom modeli açıklandığında o dönemde bilinenler dikkate alındığında o modeli geliştirmek, Bohr atom modelini geliştirmekten daha zordu).Atom hakkında Democritus, Dalton, Thomson, Rutherford, Bohr ve De Broglie isimli bilim adamları ve filozoflar görüşlerini ortaya koymuşlar ve günümüzdeki atom modeli ortaya çıkmıştır. Günümüzde kullanılan atom modeli Modern Atom Teorisi sonucu ortaya konmuştur ve bugünkü model, yeni bir model bulununcaya kadar geçerliliğini sürdürecektir.

Page 13: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

a) Democritus Atom Modeli (Democritus–M.Ö. 400) :Atom hakkında ilk görüş M.Ö. 400’lü yıllarda Yunanlı filozof Democritus tarafından ortaya konmuştur. (Teosta yaşamıştır). Democritus, maddenin taneciklerden oluştuğunu savunmuş ve bu taneciklere atom adını vermiştir. Democritus, atom hakkındaki görüşlerini deneylere göre değil varsayımlara göre söylemiştir. Democritus’ a göre;• Madde parçalara ayrıldığında en sonunda bölünemeyen bir tanecik elde edilir ve bu tanecik atomdur.• Bütün maddeler aynı tür atomlardan oluşur.• Maddelerin farklı olmasının nedeni maddeyi oluşturan atomların sayı ve dizilişi biçiminin farklı olmasıdır. • Atom görülemez.• Atom görülemediği için bölünemez.

b) Dalton Atom Modeli (J ohn Dalton 1766–1844) :Atom hakkında ilk bilimsel görüş 1803 – 1808 yılları arasında İngiliz bilim adamı J ohn Dalton tarafından ortaya atılmıştır. Dalton’ a göre;• Maddenin en küçük yapı taşı atomdur. (Maddeler çok küçük, bölünemez, yok edilemez berk taneciklerden oluşur.) • Atom parçalanamaz.• Atom içi dolu küre şeklindedir.• Bütün maddeler farklı tür atomlardan oluşmuştur. • Maddelerin birbirlerinden farklı olmasının nedeni maddeyi oluşturan atomların farklı özellikte olmasıdır. • Bir maddeyi oluşturan atomlarin tamami birbirleriyle ayni özelliklere sahiptir.

Page 14: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

b) Dalton Atom Modeli (J ohn Dalton 1766–1844) :Atom hakkında ilk bilimsel görüş 1803 – 1808 yılları arasında İngiliz bilim adamı J ohn Dalton tarafından ortaya atılmıştır. Dalton’ a göre;• Maddenin en küçük yapı taşı atomdur. (Maddeler çok küçük, bölünemez, yok edilemez berk taneciklerden oluşur.) • Atom parçalanamaz.• Atom içi dolu küre şeklindedir.• Bütün maddeler farklı tür atomlardan oluşmuştur. • Maddelerin birbirlerinden farklı olmasının nedeni maddeyi oluşturan atomların farklı özellikte olmasıdır. • Bir maddeyi oluşturan atomlarin tamami birbirleriyle ayni özelliklere sahiptir.

NOT : 1- Madde fiziksel veya kimyasal değişmeye uğradığında atomlar varlıklarını korurlar, parçalanmaz ve yeniden oluşturulamazlar.2- Kimyasal olaylar atomların birleşmesi veya ayrılması sonucu oluşur. Atomlar birleşerek molekülleri oluşturur. Bir bileşiğin molekülleri tamamen birbirinin aynısıdır.3- Dalton İngiltereli bir kimyacı olup daha çok maddenin yapısını açıklayan atom teorisiyle ün kazanmıştır. Bunun yanında gazların bir takım özellikleriyle ve özellikle kısmi basınçlarıyla ilgili çalışmalarda yapmıştır.4- Birçok elementin atomlarının ağırlıklarını kendi ilkel ortamında çalışarak ölçmeye çalışmış ve bu ağırlıklarla ilgili bir tablo yapmıştır. Ancak daha sonra gelişen teknik ve teknolojiyle bilim adamları tarafından atomların ağırlıklarını yeniden ölçülmüş ve Dalton’un hazırladığı bu tablonun hatalı olduğu ortaya çıkmıştır.5- Sabit oranlar kanunu ve katlı oranlar kanunu olarak gördüğümüz bileşiklerdeki kütlesel ilişkilere bakarak 1803 yılında J ohn Dalton, maddelerin çok çok küçük yapı taşlarının topluluğu halinde bulunduğu, fikrini ileri sürdü Dalton atom teorisi olarak ortaya konular temel özellikler şunlardır.• Aynı elementin atomları biçim, büyüklük, kütle ve daha başka özellikler bakımından aynıdır. Ancak bir elementin atomları başka bir elementin atomlarından farklıdır.• Atomlar belli sayılarda birleşerek molekülleri oluştururlar. 1 atom X ile 1 atom Y den XY, 1 atom X ile 2 atom Y den XY2 bileşiği oluşur. Oluşan bileşikler ise standart özellikleri moleküller topluluğudur.• Farklı cins atomlar farklı kütlelidir.6- Atomla ilgili günümüzdeki bilgiler dikkate alındığında Dalton atom teorisinde üç önemli yanlış hemen fark edilir:• Atomlar içi boş küreler degildir. Boşluklu yapidadirlar.• Aynı cins elementlerin atomları tam olarak aynı değildir. Kütleleri farklı (izotop) olanları vardır.• Maddelerin en küçük parçasının atom olduğu ve atomların parçalanamaz olduğu doğru değildir. Radyoaktif atomlar daha küçük parçalara ayılarak daha farklı kimyasal özellikte başka atomlara ayrışabilir; proton, nötron, elektron gibi parçacıklar saça bilirler.

Page 15: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

c) Thomson Atom Modeli (J ohn J oseph Thomson 1856–1940) :Atomun yapısı hakkında ilk model 1897 yılında Thomson tarafından ortaya konmuştur. Thomson atom modeli bir karpuza ya da üzümlü keke benzer. Thomson’ a göre;• Atom küre şeklindedir. (Çapi 10–8 cm)• Atomda (+) ve (– ) yüklü tanecikler bulunur.• Thomson’a göre atom; dışı tamamen pozitif yüklü bir küre olup negatif yüklü olan elektronlar kek içerisindeki gömülü üzümler gibi bu küre içerisine gömülmüş haldedir.• Atomlar, daha küçük taneciklerden oluştugu için parçalanabilirler.

NOT : 1- İngiliz fizik âlimlerinden biri olup, elektronlar hakkındaki çalışmalardan dolayı 1906 da Nobel fizik ödülünü almıştır. 1885’te içi boş bir cam tüp içerisinden elektrik akımları üzerinde çalışırken ışınları tüpün negatif (katot) kutbundan geldiğini görmüş ve ilk defa katot ışınlarını bulmuştur. Böylece elektronları da bulmuştur. Ve sonuç olarak elektronların her atomun tabiatında var olan temel parçacıklar olduğunu söylemiştir.2- Dalton atom modelinde (– ) yüklü elektronlardan ve (+) yüklü protonlardan söz edilmemiştir. Yapilan deneyler yardimiyla; katot işinlarindan protonun varligini ortaya koymuştur. Thomson atom alti parçaciklar üzerinde çalişmalar yaparken icat ettigi katot tüpü yardimiyla 1887 yilinda elektronu keşfinden sonra kendi atom modelini ortaya atti3- Elektronların kütlesi pozitif yüklerin kütlesinden çok küçüktür. Bu nedenle atomları başlıca pozitif yükler oluşturur.4- Atomda elektriksel dengeyi sağlamak için pozitif yük sayısına eşit sayıda elektron küre içinde dağılmıştır.

Page 16: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

5- ELEKTRON’UN KEŞFIMaddenin yapısına ilk olarak modern yaklaşım Thomson’un katot ışınlarını inceleyerek elektronun keşfi ile başlar. Thomson: elektriksel gerilim uygulanan katot ışınları tüpünde katot ışınların negatif kutup tarafından itildiğini pozitif kutba doğru çekildiğini tespit etti.Aynı cins elektrik yüklerinin bir birini itmesi ve farklı yük elektrik yüklerinin birbirini çekmesi nedeniyle Thomson katot ışınlarının negatif elektrik yüklerinden olduğu sonucu çıkardı.Thomson deneyinde katot için farklı madde kullandığında ve deney tüpünün farklı gazla doldurulduğunda da katot ışınlarının aynı davranışta bulunduğunu gördü. Böylece elektronun maddenin cinsinin karakteristik bir özelliği olmadığını bütün atom cinsleri için elektronun her birinin aynı olduğunu neticesini ortaya koydu.Elektron negatif yüklü olduğundan elektriksel alanda pozitif kutba doğru saparlar. Elektriksel alandaki bu sapmalar taneciğin yükü (e)ile doğru, kütlesi(m) ile ters orantılıdır. Yükün kütleye oranı (e/m) bir elektrik alanı içinde elektronların doğrusal yoldan ne kadar sapacağını gösterir.6- PROTONUN KEŞFIKatot tüpleriyle elektron elde edildiği gibi, elektrik deşarj (boşalma ) tüpleri ile de pozitif iyonlar elde edilir. Bu tüplerde uygulanan yüksek gerilim sonucunda atomdan elektronlar koparılarak pozitif iyonlar oluşturulur. Oluşan bu pozitif iyonlar bir elektriksel alanda elektronun ters yönünde hareket ederek negatif elektrota (katota) doğru ilerler. Bu iyonların büyük bir kısmı hareketleri sırasında ortamdaki elektronlara çarparak nötral atomlar oluştururlar. Çok az bir kısmı ise yollarına devam ederek katota erişirler. Eğer ortası delikli bir katot kullanılırsa, pozitif parçacıklar delikten geçerler. Bu ışınlara pozitif iyonlar ya da kanal ışınları denir. Pozitif iyonlar için e/m nin saptanmasında katot ışınlarının incelenmesinde kullanılan yöntemin hemen hemen aynısı kullanıldı. Katot ışınlarında katot maddesi ne olursa olsun elde edilen ışınların e/m oranı hep aynı bulunmuştu. Oysa pozitif ışınlarda elde edilen e/m oranı tüpteki gazın oranına göre farklı olduğu bulundu7- Protonlar ve elektronlar yüklü parçacıklardır. Bunlar yük bakımından eşit, işaretçe zıttılar. Protonlar +1 birim yüke, elektron ise –1 birim yüke eşittir.8- Nötr bir atomda proton sayısı elektron sayısına eşit olduğundan yükler toplamı sıfıra eşittir.9- Atom yarı çapı 10-8 cm olan bir küre şeklindedir. Söz konusu küre içerisinde proton ve elektronlar atomda rasgele yerlerde bulunurlar. Elektronun küre içindeki dağılımı üzümün kek içindeki dağılımına benzer.

Page 17: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

8- Nötr bir atomda proton sayısı elektron sayısına eşit olduğundan yükler toplamı sıfıra eşittir.9- Atom yarı çapı 10-8 cm olan bir küre şeklindedir. Söz konusu küre içerisinde proton ve elektronlar atomda rasgele yerlerde bulunurlar. Elektronun küre içindeki dağılımı üzümün kek içindeki dağılımına benzer.10- Elektronların kütlesi ihmal edilebilecek kadar küçüktür. Bu nedenle atomun ağırlığını büyük ölçüde protonlar teşkil eder.11- • Nötron denilen parçacıklardan bahsedilmemesi Thomson atom teorisinin eksikliklerinden biridir. • Proton ve elektronların atomda rasgele yerlerde bulunduğu iddiası ise teorinin hatalı yönüdür.

d) Rutherford Atom Modeli (Ernest Rutherford 1871–1937) :Atomun çekirdeğini ve çekirdekle ilgili birçok özelliğin ilk defa keşfeden bir bilim adamı Rutherforddur.• Atom kütlesinin tamamına yakını merkezde toplanır, bu merkeze çekirdek denir.• Atomdaki pozitif yüklere proton denir.• Elektronlar çekirdek etrafında gezegenlerin Güneş etrafında dolandığı gibi dairesel yörüngelerde sürekli dolanırlar. Çekirdekle elektronlar arasında çekim kuvveti olduğu için elektronların çekirdeğe düşmemeleri için dolanmaları gerekir. (Yörünge daire şeklinde değil, enerji seviyesine karşılık gelen orbitallerde dolanır).• Elektronların bulunduğu hacim çekirdeğin hacminden çok büyüktür.• Çekirdekteki protonların sayısı (yük miktarı) bir maddenin bütün atomlarında aynı, fakat farklı maddenin atomlarında farklıdır.• Çekirdekteki proton (yük) sayısı, elektron sayısına eşittir.• Çekirdekteki pozitif yüklerin kütlesi yaklaşik atom kütlesinin yarisina eşittir.

Page 18: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

NOT : 1- Yeni Zellanda’da doğmuş ve başarılı bir öğrenci olduğundan 1894 yılında İngiltere’ye gelmiştir. İ lk önceleri elektromanyetik radyasyon hakkında çalışmalar yapmıştır. Daha sonraları ilgisini X ışınlarına ve radyoaktiviteye çevirmiştir. Farklı tipte elektromanyetik sembolleri ve ve ,radyasyonların varlıklarını ortaya atmış bunlara ilk defa ışımasının ise ışımasının helyum çekirdeği, isimlerini vermiştir. Devamla elektron içerdiğini bulmuş ve bu çalışmasından dolayı 1908 yılında kimya Nobel ödülü almıştır.2- 1911 yılında atomun kütlesinin çoğunu içine alan çok küçük bir merkezinin olduğunu ortaya attı ve buna çekirdek adını verdi.3- Atomun yapısının açıklanması hakkında önemli katkıda bulunanlardan biride Ernest Rutherford olarak bilinir. Rutherford’dan önce Thomsan atom modeli geçerliydi bu kurala göre atom küre şeklindedir. Ve küre içerisinde proton ve elektronlar bulunur. Acaba bu proton ve elektronlar atom içerisinde belirli bir yere mi yoksa rast gele mi dağılım içerisinde mi bulunuyordu? Bu sorunun cevabı daha bulunamamıştı. Rutherford bu sorunun cevabı ve Thomson atom modelinin doğruluk ) parçacıkları deneyinde bir modelderecesini anlamak için yaptığı alfa ( geliştirdi- ışını kaynağıdır. Rutherford bir4- Polonyum ve radyum bir - taneciklerini bir demet halinde iğne ucuradyoaktif kaynaktan çıkan büyüklüğündeki yarıktan geçirdikten sonra kalınlığı 10-4 cm kadar olan ve arkasında çinko sülfür (ZnS) sürülmüş bir ekran bulunan altın levha üzerine - parçacıkları ekranagönderdi. Altın levhayı geçip ekran üzerine düşen -sürülen ZnS üzerine ışıldama yaparlar. Böylece metal levhayı geçen parçacıklarını sayma imkanı elde edilmiş olunur. Rutherford yaptığı deneyde 99,99 kadarının ya hiç - parçacıklarının metal levha üzerine gönderilen yollarında sapmadan ya da yollarında çok az saparak metal levhadan geçtiklerini, fakat çok az bir kısmının ise metale çarptıktan sonra büyük bir açı yaparak geriye döndüklerini gördü. Rutherford daha sonra deneyi altın levha yerine kurşun, bakır ve platin levhalar üzerinde denedi. Hepsinde de aynı sonuç ortaya çıktığını gördü.Kinetik enerjisi çok yüksek olan çok hızlı olarak bir - parçacıklarının geriye dönmesi için;kaynaktan çıkan

Page 19: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

1- Metal levhada pozitif kısmın olması2- Bu pozitif yüklü kısmın kütlesinin (daha doğrusu yoğunluğunun) çok büyük olması gerekir.Bu düşüncelerden harekele Rutherford bu deneyden şu sonucu çikardi:- tanecikleri atom içerisinde ki bir• Eğer elektrona çarpsaydı kinetik enerjileri büyük olduğu için elektronu

yerinden sökerek yoluna devam edebilirdi. Ayrıca a - taneciği pozitif, elektron olduğundan söz konusu almaması gerekliydi. Bu düşünceyle hareket eden Rutherford metale çarparak geriye dönen a - parçacıklarının sayısı metal levhadan geçenlere oranla çok küçük olduğundan atom içerisinde pozitif yüklü ve kütlesi büyük olan bu kısmın hacmi, toplam atom hacmine oranla çok çok küçük olması gerektiğini düşünerek, bu pozitif yüklü kısma çekirdek dedi. • Rutherford atomun kütlesini yaklaşik olarak çekirdegin kütlesine eşit oldugu ve elektronlarda çekirdek etrafindaki yörüngelere döndügünü ileri sürmüştür. Buna göre Rutherford atomu güneş sistemine benzetmiş oluyor. Rutherford atom modelini ortaya koydugunda nötronlarin varligi daha bilinmiyordu Günümüzde ise çekirdegin proton ve nötronlar içerdigi ve bunlarin çekirdegin kütlesini oluşturduklarina inanilmaktadir. Rutherford’un ortaya koydugu atom modelinin boyutlarini da anlamak önemlidir. Bunu şu şekilde ifade edebiliriz. Eger bir atomun çekirdegi Bir tenis topu büyüklügünde olsaydi, bu atom büyük bir stadyum büyüklügünde olurdu.

Page 20: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

e) Bohr Atom Modeli (Niels David Bohr 1875–1962) :Bohr atom teorisi hidrojenin yayınma spektrumuna dayanılarak açıklanır. Bohr’ a göre;• Elektronlar çekirdek etrafında belirli uzaklıklardaki katmanlarda dönerler, rasgele dolanmazlar.• (Yüksek enerji düzeyinde bulunan elektron, düşük enerji düzeyine geçerse fotonlar halinde işik yayarlar).• (Kararlı hallerin tamamında elektronlar çekirdek etrafında dairesel yörünge izlerler).

NOT : 1- Bohr, Danimarkalı bir fizikçidir. Doktorasını bu şehirde bitirdikten sonra 1911 yılında J .J . Thomson ile birlikte çalışmak için İngiltere’ye gitti. Birkaç yıl içinde ciddi ve başarılı çalışmalarda bulunarak atomların yapısını ve spektrumların açıklanışı hakkında teorisini ortaya koymuş ve kitap halinde yayınlamıştır. Daha sonra Kopenhag’a geriye dönmüş ve orada teorik fizik enstitüde yöneticilik yapmıştır. Bu enstitüde gerek kimya ve gerek fizik dalında birçok Nobel ödülü kazanmış olan W. Heisenberg, W.Pouli ve L. Pauling gibi birçok genç bilim adamı yetiştirmiştir. Atomun ilk kuantum modelini önerdi. Kuantum mekaniğinin ilk gelişmesinde aktif olarak katıldı ve bu konuda pek çok felsefi çalışmalar yaptı. Çekirdek fiziğine, çekirdeğin sıvı damlası modelinin geliştirilmesinde büyük rol oynadı. Atomların yapısı ve onlardan yayılan ışınım üzerine yaptığı çalışmalar için 1922'de fizikte Nobel ödülünü kazandı. Buraya kadar anlatılan atom modellerinde atomun çekirdeğinde (+) yüklü proton ve yüksüz nötronların bulunduğu, çekirdeğin etrafında dairesel yörüngelerde elektronların dolaştığı ifade edildi. Bu elektronların çekirdek etrafında nasıl bir yörüngede dolaştığı, hızı ve momentumlarının ne olduğu ile ilgili bir netice ortaya konmadı. Bohr ise atom teorisinde elektronların hareketini bu noktadan inceledi.• Bir atomdaki elektronlar çekirdekten belli uzaklıkta ve kararlı hâllerde hareket ederler. Her kararlı halin sabit bir enerjisi vardır.• Her hangi bir enerji seviyesinde elektron dairesel bir yörüngede (orbitalde) hareket eder. Bu yörüngelere enerji düzeyleri veya kabukları denir. • Elektronlar kararlı hallerden birinde bulunurken atomdan ışık (radyasyon) yayılmaz. Ancak yüksek enerji düzeyinden daha düşük enerji düzeyine geçtiğinde, seviyeler arasındaki enerji farkına eşit bir ışık kuantı yayınlar. Bunlara E=h.ν bagintisi geçerlidir. • Elektron hareketinin mümkün olduğu kararlı seviyeler K, L, M, N, O gibi harflerle veya en düşük enerji düzeyi 1 olmak üzere her enerji düzeyi pozitif bir tam sayı ile belirlenir ve genel olarak “n” ile gösterilir. (n : 1,2,3, ...? )Bugünkü atom modelimize göre : Borh kuramını elektronların dairesel yörüngelerde hareket ettiği, ifadesi yanlıştır.2- 1913'te Danimarkalı fizikçi Niels Bohr (1885-1962), hidrojen atomunun tayf çizgilerini kuantum kuramına dayanarak açıkladı. Buna göre çekirdek çevresindeki elektron, her enerjiyi değil, ancak belirli enerjileri alabiliyordu. En düşük enerjili durumdaki atoma temel durumdaki atom, enerji verilmiş atomlara da uyarılmış atom denir. Elektron yüksek enerjili durumdan daha düşük enerjili duruma sıçrayarak düşer, bu sırada ışık yayınlanır. Bohr modeli hidrojen atomunun yanı sıra bir elektronlu helyum(+1 yüklü helyum iyonu) ve lityum iyonu (+2 yüklü lityum iyonu) tayf çizgilerine başarıyla uygulandı.Ancak bu model çok elektronlu atomların davranışlarını açıklayamadığından yaklaşık 12 yıl geçerli kaldı. Bununla birlikte,kuram çok elektronlu atom ve

Page 21: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

2- 1913'te Danimarkalı fizikçi Niels Bohr (1885-1962), hidrojen atomunun tayf çizgilerini kuantum kuramına dayanarak açıkladı. Buna göre çekirdek çevresindeki elektron, her enerjiyi değil, ancak belirli enerjileri alabiliyordu. En düşük enerjili durumdaki atoma temel durumdaki atom, enerji verilmiş atomlara da uyarılmış atom denir. Elektron yüksek enerjili durumdan daha düşük enerjili duruma sıçrayarak düşer, bu sırada ışık yayınlanır. Bohr modeli hidrojen atomunun yanı sıra bir elektronlu helyum(+1 yüklü helyum iyonu) ve lityum iyonu (+2 yüklü lityum iyonu) tayf çizgilerine başarıyla uygulandı.Ancak bu model çok elektronlu atomların davranışlarını açıklayamadığından yaklaşık 12 yıl geçerli kaldı. Bununla birlikte,kuram çok elektronlu atom ve iyonların karmaşık tayf çizgilerini açıklamakta yetersiz kaldı Daha sonra yerini Modern atom modeli aldı.Bohr’a göre elektronlar çekirdek belirli uzaklıklarda dairesel yörüngeler izler. Çekirdeğe en yakın yörüngede bulunan ( n = 1 ) K tabakası en düşük enerjilidir Çekirdekten uzaklaştıkça tabakanın yarı çapı ve kabukta bulunan elektronun enerjisi artar.Elektron çekirdekten sonsuz uzaklıkta iken ( n = ? ) elektronla çekirdek arasında çekim kuvveti bulunmaz. Bu durumda elektronun potansiyel enerjisi sıfırdır. Elektron atomdan uzaklaşmış olur. Bu olaya iyonlaşma denir Elektron çekirdeğe yaklaştıkça çekme kuvveti oluşacağından, elektronun bir potansiyel enerjisi oluşur. Elektron çekirdeğe yaklaştıkça atom kararlı hale gelir, potansiyel enerjisi azalır. Buna göre elektronun her enerji düzeyindeki potansiyel enerjisi sıfırdan küçük olur. Yani negatif olur. Bohr hidrojen atomunda çekirdeğe en yakın enerji düzeyinde K yörüngesi ) bulunan elektronun enerjisini –313,6 kkral/mol olarak bulmuştur.

f) Modern Atom Teorisi :Günümüzde kullanılan atom modeli, modern atom teorisi sonucu ortaya konmuştur. Bu teoriye göre elektronlar çok hızlı hareket ettikleri için belirli bir yerleri yoktur. Yani elektronların bulunduğu kabuk kavramı yanlış bir kavramdır. Elektronların sadece bulunma ihtimalinin olduğu bölgeler bilinebilir ve elektronların bulunma ihtimalinin olduğu bölgelere elektron bulutu denir. (Elektronların yörüngeleri kesin olarak belli değildir).

NOT : 1- Bohr, elektronu hareket halinde yüklü tanecik olarak kabul edip, bir hidrojen atomundaki elektronun sadece bazı belirli enerjiye sahip olacağını varsayarak teorisini ortaya attı. Bu teori hidrojen gibi tek tek elektronlu He+ , Li+2 iyonlarına da uymasına rağmen, çok elektronlu atomların ayrıntılı spektrumlarının, kimyasal özelliklerini açıklanmasına uymamaktadır. Yine de modern atom modelinin gelişiminde bir basamak teşkil etmiştir.

Page 22: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

2- Modern atom teorisini kısaca şu şekilde özetleyebiliriz: • Atomda belirli bir enerji düzeyi vardır. Elektron ancak bu düzeyden birinde bulunabilir.• Elektron bir enerji düzeyindeki hareketi sırasında çevreye ışık yaymazlar.• Atoma iki düzey arasındaki fark kadar enerji verilirse elektron daha yüksek enerji düzeyine geçer• Atoma verilen enerji kesilirse elektron enerjili düzeyinde kalamaz daha düşük enerji düzeyinden birine geçer. Bu sirada iki düzey arasindaki fark kadar enerjiyi işik şekline çevreye verir3- Modern atom modeli dalga mekaniğimdeki gelişmelerin elektronun hareketine uygulanmasına dayanmaktadır. Bu modelin öncüleri Werner Heisenberg ve Erwin Schrödlinger gibi önemli bilim adamlarıdır.Erwin Schrödlinger (1887–1961) Avusturya’nın Viyana şehrinde doğmuş ve 1939 yılından 1956 yılına kadar İ rlanda da çalışmıştır. 1926 yılında henüz İsviçre de çalışırken Heisenberg tarafından ortaya atılıp formüllendirilen kuvantum teorisine alternatif olarak kendi adıyla anılan (Schrödlinger eşitliği ) dalga mekaniği teoremini ortaya atmıştır. Schrödlinger teoremi kısaca elektronların gerek atom içerisinde gerekse moleküllerdeki hareketini dalga cinsinden matematiksel bir şekilde açıkladı. Bu çalışmalarından dolayı 1933 yılında fizik Nobel ödülünü İngiliz fizikçi Paul Dirac ile paylaştı. Werner Heisenberg (1901 – 1976) Atomların yapısını ve elektron gibi atom altı parçacıkların davranışlarını açıklayan quantum mekaniği teorisinin kurucusu olan bir Alman fizikçidir. 1927 yılında kendi adı il anılan belirsizlik ilkesini ortaya atmıştır.Bu ilkesinde Heisenberg kısaca ”elektron kadar küçük olan bir parçacığın hem pozisyonunu hem de momentumunu kesin olarak bulmak mümkün değildir” demektedir. Bu çalışmalarından dolayı 1932 yılında Nobel fizik ödülü almıştır.1924 yılında Louis De broglie ışı ve maddenin yapısını dikkate alarak küçük tanecikler bazen dalgaya benzer özellikler gösterebilirler şeklindeki hipotezi elektron demetlerinin bir kristal tarafından X – ışınlarına benzer biçimde saptırılması ve dağılması deneyi ile ispatlandı.1920’li yıllarda Werner Heisenberg, atomlardan küçük taneciklerin davranışlarını belirlemek için ışığın etkisini inceledi. Bunun sonucunda Heisenberg belirsizlik ilkesi olarak anılan şu neticeyi çıkardı:“Bir taneciğin nerede olduğu kesin olarak biliniyorsa, aynı anda taneciğin nereden geldiği ve nereye gittiğini kesin olarak bilemeyiz. Benzer şekilde taneciğin nasıl hareket ettiğini biliyorsak onun yerin kesin olarak bilemeyiz”Buna göre elektronun herhangi bir andaki yeri ve hızı aynı anda kesin olarak bilinmez. Bir taneciğin yerini ve hızını ölçebilmek için o taneciği görmek gerekir. Taneciğin görünmesi de taneciğe ışın dalgası göndermekle olur. Elektron gibi küçük tanecikleri tespit etmek için düşünülen uygun dalga boyundaki ışık, elektronun yerini ve hızını değiştirir. Bu yüzden aynı anda elektronun yeri ve hızı ölçülmez. Bu nedenle de elektronların çekirdek etrafında belirli dairesel yörüngeler izledikleri söylenemez. Yörünge yerine elektronun ( yada elektronların ) çekirdek etrafında bulunma olasılığından söz etmek gerekir.

Page 23: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Modern atom modeli atom yapısı ve davranışlarını diğer atom modellerine göre daha iyi açıklamaktadır. Bu model atom çekirdeği etrafındaki elektronların bulunma olasılığını kuvantum sayıları ve orbitaller ile açıklar.Kuvantum sayıları bir atomdaki elektronların enerji düzeylerini belirten tam sayılardır. Orbitaller ise elektronun çekirdek etrafında bulunabilecekleri bölgelerdir.Elektron tanecik olarak düşünüldügünde; orbital, atom içerisinde elektronun bulunma olasiligi en yüksek bölgeyi simgeler. Elektron maddesel bir dalga olarak düşünüldügünde ise; orbital elektron yük yogunlugunun en yüksek oldugu bölgeyi simgeler. Yani, elektron tanecik olarak kabul edildiginde elektronun belirli bir noktada bulunma olasiligindan, dalga olarak kabul edildiginde ise elektron yük yogunlugundan söz edilir.

NOT : 1- De Broglie Atom Teorisi : Bohr’ın atom modeli elektronların yörüngeler arası geçişlerinin mümkün kılan“enerji ( kuantum ) sıçramalarını “ açıklamakta yetersiz kalmaktaydı. Bunun çözümü Fransız fizikçi Prens Victor De Broglie tarafından teklif edilmişti. De Broglie bilinen bazı taneciklerin uygun koşullar altında tıpkı elektromanyetik radyasyonlar gibi bazen de elektromanyetik radyasyonlara uygun şartlarda tıpkı birer tanecik gibi davrana bileceklerini düşünerek elektronlara bir sanal dalganın eşlik ettiğini öne sürerek bir model teklif etti. Bu modele göre farklı elektron yörüngeleri çekirdeğin etrafında kapalı dalga halkaları oluşturmaktaydı.

NOT : 1- Born Heisenberg’ in Atom Teorisi :Almanyalı kuramsal bir fizikçi olan Born Heisenberg’in ilkesini katlamakla beraber bir takım olasılık ve istatistikî hesaplar neticesinde bir elektronun uzaydaki yerini yaklaşık olarak Born Schrödinger’in dalga mekaniği ile kuvantum teorisi arasında bir bağıntı kurdu. Böylece elektronun uzayın bir noktasında bulunması ihtimalinin hesaplana bilineceğini göstermiş oldu.

Page 24: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Eğer bu üç elementin birer elektronu daha olsaydı, her birinde yeni bir katman oluşacaktı. Çünkü her üçünün de en dıştaki katmanları tamamen dolu durumdadır.1.Katmanda en çok 2 elektron bulunması durumu dublet kuralı, 2. ve 3. katmanlarda en çok 8 elektron bulunması durumu oktet kuralı olarak adlandırılır. Helyum dublet, neon ve argon oktet kuralına uyar. Oktet veya dublet kuralına uyan atomlar kararlı yapıya sahiptir.Diğer elementler de kararlı yapıya sahip olmak isterler. Bu yüzden elektron alır veya verirler.Son yörüngesindeki elektron sayısı az olan lityum (3), berilyum (5) gibi elementler elektron verme eğilimindedir.Oksijen(8), flor(9) elementleri ise elektron almaya yatkındır.Atomlar elektron alarak veya vererek kararlı yapıya ulaştıklarında artık, iyon olarak adlandırılırlar.Nötr bir atomun elektron almış veya vermiş haline iyon denir.Atom elektron alarak kararlı hale geçerse elektron sayısı>proton sayısı olur. Bu tür iyonlara negatif(-) yüklü iyon (anyon)denir.Atom elektron vererek kararlı hale geçerse elektron sayısı(+)yüklü iyon (katyon)denir.Atomlar kaybettikleri elektron sayısı kadar +yüklü, kazandıkları elektron sayısı kadar –yüklü olurlar. Not: iyon yükü =proton sayısı- elektron sayısıEğer iyon anyonsa sembolün sağ üst kısmına – işareti konur ve aldığı elektron sayısı yazılır. Katyonsa + işareti konur ve sayısı yazılır.

Page 25: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Atom elektron vererek kararlı hale geçerse elektron sayısı(+)yüklü iyon (katyon)denir.Atomlar kaybettikleri elektron sayısı kadar +yüklü, kazandıkları elektron sayısı kadar –yüklü olurlar. Not: iyon yükü =proton sayısı- elektron sayısıEğer iyon anyonsa sembolün sağ üst kısmına – işareti konur ve aldığı elektron sayısı yazılır. Katyonsa + işareti konur ve sayısı yazılır.80.Elektronların yerlerini nasıl tahmin edebiliyoruz?Evinizde bir kedi olduğunu düşünün. Evde değilseniz kedinin nerede olduğunu bilemezsiniz. Ancak nerelerde olabileceğini tahmin edebiliriz. Benzer şekilde elektronların nerede olabileceklerini tahmin edebiliriz.81.Atomların kararlılıkları hakkında bilgi verin.Atomların katmanlarında belirli sayılarda elektron bulunmaktadır. Ancak bir atom,tek katmanlıysa ve bu katmanda iki elektronu varsa kararlıdır. Atomun iki katmanı varsa ve son katmanında sekiz elektron bulunuyorsa ya da üç katmanlı ise ve son katmanında yine sekiz elektronu bulunuyorsa bu tür atomlarda kararlı yapıya sahiptir.82.Kararlı atomlar elektron alıp vermeye yatkın mıdırlar?Helyum,neon atomları,katmanlarında kararlı atomların sahip olduğu elektron diziliminde oldukları için elektron alışverişi yapmama konusunda kararlıdır. Diğer atomlar ise elektron alışverişi yaparak kararlı atomların elektron dizilimine ulaşmaya çalışırlar.83.Dublet ve oktet kuralı nedir?Bir atom tek katmana sahipse ve katmandaki elektron sayısını ikiye tamamlamışsa dublet kuralını,birden fazla katmana sahipse ve son katmandaki elektron sayısını sekize tamamlamışsa oktet kuralını gerçekleştirmiş olur.84.Anyon nedir?

Page 26: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

KİMYASAL BAĞLAR• Atomlar birleştiği zaman elektron dağılımındaki değişmelerin bir sonucu

olarak kimyasal bağlar meydana gelir. Üç çeşit temel bağ vardır.• 1-İyonik bağlar, elektronlar bir atomdan diğerine aktarıldığı zaman meydana

gelir. Tepkimeye giren elementlerden birinin atomları,elektron kaybedip pozitif yüklü iyonlara dönüşürken,diğer elementin atomları elektron kazanıp negatif yüklü iyon oluştururlar. Böylece zıt(artı-eksi) bir şekilde yüklenmiş iyonlar arasındaki elektrostatik çekim kuvveti,söz konusu iyonları bir kristal içinde tutar.

• 2- Kovalent bağlarda elektronlar, bir atomdan diğerine aktarılmaksızın ortaklaşa kullanılır. Tek kovalent bağ,iki atom tarafından bölünmüş yani ortaklaşa kullanılan bir elektron çiftinden ibarettir. Moleküller birbirlerine kovalent bağlarla bağlanmış atomlardan meydana gelir.

• 3-Metalik bağlar, metal ve alaşımlarda bulunur. Metal atomları üç boyutlu bir yapı içinde düzenlenirler. Bu atomların  en dış elektronları, yapının her tarafında serbestçe dolaşır ve atomların birbirlerine bağlanmasını sağlarlar.

•  

Page 27: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

1 - İYONİK BAĞ

Bir metal bir ametalle etkileştigi zaman elektronlar metal atomundan ametal atomuna aktarilir ve bunun sonucunda bir iyonik(veya elektrovalent) bileşik meydana gelir. Atomlardan elektron kaybiyla oluşan pozitif iyonlara katyon denir. Atomlarin elektron kazanarak oluşturduklari negatif iyonlar da anyon olarak isimlendirilir. Bu iyonlar bir araya getirildiklerinde bir kristal oluşturmak üzere birbirlerini çekerler.

A gruplarındaki elementlerin bileşikleri çoğu kez elementlerin simgeleri ile birlikte değerlik elektronlarını gösteren noktalar kullanılarak ifade edilir. Değerlik elektronları baş grup(A grubu) elementlerinin kimyasal tepkimelerinde kullanılan elektronlardır.

Örnek olarak bir sodyum atomu ile bir klor atomu arasındaki tepkimeyi ele alalım. (Şekil 1)

Sodyum 1A grubunda olup sadece bir değerlik elektronuna sahiptir. Klor atomu ise 7A grubunun bir üyesi olduğundan 7 değerlik elektronuna sahiptir. Bu iki atom arasındaki tepkimede sodyum atomu 1 elektron kaybeder. Sodyum atomunun kaybetmiş olduğu elektron klor atomu tarafından kazanılır.

Sodyum çekirdeği 11 proton (11+ yük) ve sodyum iyonu da yalnız 10 elektron (bir elektron kaybetmiş oluyor) içerdiğinden sodyum atomunun bir elektron kaybetmesiyle 1+ yüklü sodyum iyonu oluşur. Diğer taraftan,klor çekirdeği 17 proton (17+ yük) ve klor iyonu da 18 elektron (bir elektron kazanılmış oluyor) içerdiğinden klor atomunun bir elektron kazanmasıyla da 1- yüklü bir klorür iyonu meydana gelir.

Şekil 1 : Iyonik Bag

Bu tepkimede, sodyum tarafından kaybedilen elektronların toplam sayısı klor tarafından kazanılan elektronların toplam sayısına eşit olmalıdır. Böylece oluşan sodyum iyonlarının sayısı ile meydana gelen klorür iyonlarının sayısı aynı olduğundan NaCl formülü bileşikte bulunan iyonların en basit oranını (1:1) verir.Bu iyonlar bir kristal oluşturmak üzere birbirini çekerler.

Sodyum klorür kristalinde bir iyonun tümüyle diğer bir iyona ait olduğu söylenemez. Aksine, kristal yapıda her bir sodyum iyonu altı klorür iyonu ile her bir klorür iyonu da altı sodyum iyonu ile çevrilmiştir. Kristal içerisinde iyonların bu şekilde düzenlenmesiyle benzer yüklü iyonların birbirlerini itmeleri, zıt yüklü iyonların birbirlerini çekmeleri tarafından bastırıldığı için net çekim kristalibir arada tutar.

Page 28: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

2 - KOVALENT BAĞ

Elektronları bağlamak için girilen yarışma, iyon bağında olduğu kadar şiddetli değilse atomların var olan dış elektronlar paylaşılır ve bir ortaklaşma bağı ya da Kovalent Bağ oluşur.

Ametal atomları etkileştiği zaman kovalent bağlarda bir arada tutulan moleküller oluşur. Bu atomlar elektron çekimi bakımından birbirlerine benzediklerinden, kovalent bağların oluşması sırasında herhangi bir elektron aktarımı olmaz.

Bunun yerine elektronlar ortaklaşa kullanilirlar. Kovalent bir bag genellikle iki atom tarafindan parçalanmiş ters spinli bir elektron çifti içerir.

Kovalent bağlar yapısına göre ikiye ayrılır:

2.a -Apolar Kovalent Bağ:

Aynı cins iki ametal atomunun birleşmesiyle oluşur. Apolar kovalent bağa en iyi örneklerden biri, iki oksijen atomunun elektronlarını ortaklaşa kullanarak oluşturdukları bağıdır. (Şekil 2) Bu bağlarda ortaklaşa kullanılan elektronlar eşit paylaşıldığından dolayı molekülün pozitif veya negatif kutbu yoktur.

(hidrojen), (oksijen), (klor)...

Page 29: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Polar Kovalent Bağlar:

İki farklı cins atomun bir araya gelmesiyle oluşur. Bu bağlarda ametallerden biri ortaklaşa kullanıldığından dolayı molekülün bir ucu pozitif (+), diğer ucu negatif (-) yüklenir. Suyu oluşturan Hidrojen ve Oksijen moleküllerinin son orbitallerindeki elektronların ortak kullanılmasıyla oluşan Polar Kovalent bağ şekil 3’de görülmektedir. (su), , (karbondioksit)...

Şekil 3 : Polar Kovalent Bag

Şekil 4 : Molekülü

Örnek olarak iki hidrojen atomundan oluşan bir bag düşünülebilir. Her bir hidrojen atomu 1s orbitalinde çekirdek etrafinda simetrik bir dagilim gösteren tek bir elektrona sahiptir.

İki hidrojen atomu bir kovalent bağ oluşturduğu zaman atomik orbitaller öyle bir şekilde üst üste binerler ki çekirdekler arasındaki bölgede elektron bulutları birbirlerini destekleyip bu bölgedeki elektronun bulunma olasılığını arttırırlar. Pauli dışlama ilkesine göre bağı oluşturan iki elektron mutlaka ters spinli olmalıdır. Bir kovalent bağın kuvveti,pozitif yüklü çekirdek ile bağa ilişkin negatif elektron bulutu arasındaki çekimden gelir.

3 - METALİK BAĞLAR

Metallerin iyonlaşma enerjileri ile elektronegatiflikleri oldukça düşüktür. Bunun sonucu olarak metal atomlarinin en diş elektronlari nispeten gevşek tutulur. Metalik bir kristalde, en diş elektronlari çikarilmiş atomlardan ibaret olan pozitif iyonlar kristal örgüde ilgili yerlerde bulunur ve en diş elektronlarin örgünün her tarafinda serbestçe hareket etmesiyle de kristaldeki atomlar bir arada tutulur. Diger bir deyişle örgü içersinde dagilan ve kristalin bütününe ait olan elektron bulutu ile pozitif iyonlar arasindaki elektrostatik çekim metalik bagi oluşturmaktadir.

Bant kuramı bu bağlanma şeklini, tüm kristalin her tarafını kapsayan moleküler orbitaller cinsinden açıklar.

Page 30: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

3 - METALİK BAĞLAR

Metallerin iyonlaşma enerjileri ile elektronegatiflikleri oldukça düşüktür. Bunun sonucu olarak metal atomlarinin en diş elektronlari nispeten gevşek tutulur. Metalik bir kristalde, en diş elektronlari çikarilmiş atomlardan ibaret olan pozitif iyonlar kristal örgüde ilgili yerlerde bulunur ve en diş elektronlarin örgünün her tarafinda serbestçe hareket etmesiyle de kristaldeki atomlar bir arada tutulur. Diger bir deyişle örgü içersinde dagilan ve kristalin bütününe ait olan elektron bulutu ile pozitif iyonlar arasindaki elektrostatik çekim metalik bagi oluşturmaktadir.

Bant kuramı bu bağlanma şeklini, tüm kristalin her tarafını kapsayan moleküler orbitaller cinsinden açıklar.

Metalik katıların çoğunda hareketlidirler. Bunun sonucu olan artı iyonlar,genişlemiş bir üçboyutlu diziliş içinde yer alırlar;ama elektronlar yöresizleşir. Bu maddelerin yüksek ısı, iletkenliği, dayanıklılık, yüksek kaynama noktası, yüksek yoğunluk, renk ve elektrik iletkenliği gibi özelliklerinin bir çoğu, hareketli elktronlardan kaynaklanır. Yalnızca birkaç iyon yığışması şeması uygulanabilir ve X ışını çözümlemesi,metal iyonlarının genişlemiş örgülü yapı içinde kazandığı bağ uzunlukları ve geometrik şekiller konusunda ayrıntılı bilgi sağlar. Basit küp biçimi şekiller, ortada başka bir iyonun bulunduğu küp biçimi şekiller ve altıgen yığışma, en sık rastlanan şekillerdir. Metal alaşımları,erimiş haldeki metallerin karıştırıldıktan sonra dikkatlice soğutulmasıyla elde edilir. Bu yolla oluşan gereçlerin özellikleri bileşenlerinin özelliklerinden genellikle çok farklıdır.

Page 31: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

4 - VAN DER WAALS BAĞLARI

Kapalı kabuklu iki kararlı molekülde ‘Van Der Waals’ güçleri ve ‘London’ güçleri adı verilen zayıf güçler aracılığıyla etkileşmeye girebilir. İki molekülün elktron bulutları etkileştiğinde zayıf bir itme ortaya çıkar; ‘Van Der Waals gücü’ adı verilen bu dengesizleştirici etkileşme sonucunda,elektron dağılımı kısa süre bozulabilir ve anlık(kalıcı olmayan) bir çift kutup momenti oluşabilir.

Bu geçici çift kutuplar(London güçleri) etkileştiginde, ‘Van Der Waals’ itmesine alt edebilen küçük çapli bir dengesizleşme gerçekleşir ve zayif,kimyasal olmayan bir bag oluşur. Bu baglanma biçimi en çok,kapali kabuklu ender gaz atomlarinin etkileşmelerinde ve küçük moleküllerin düşük sicakliklarda birleşimsel baglanmasinda önem taşir. Bu bag zayiftir (gücü genellikle ortaklaşma baginin binde biri kadardir). Sivi azot ve helyum gibi düşük sicaklikli kriyojenik maddelerin yada bunlarin daha da düşük sicakliktaki kat hallerinin özellikleri, bu tür zayif etkileşmelerden kaynaklanir.

5 - HİDROJ EN BAĞLARI

Bazı hidrojen içeren bileşiklerde moleküller arası çekim kuvvetleri olağan üstü yüksektir. Bu çekim kuvvetleri, hidrojenin atom çapı küçük ve çok elektronegatif olan elementlere kovalent bağlı olduğu bileşiklerde görülür. Bu bileşiklerde elektronegatif element bağı elektronlarını öyle kuvvetlice çeker ki hidrojen önemli miktarda kısmi + yük kazanır. Aslında,hidrojen elementinin perdeleyici elektronları olmadığından burada hidrojen hemen hemen çıplak bir protondur.

Bir molekülün hidrojen atomu ve diğer bir molekülün elektronegatif elementinde bulunan paylaşılmamış elektron çifti birbirini çekerek bir hidrojen bağı oluşturur. Her hidrojen atomu küçük boyutlu olduğundan ancak bir hidrojen bağı yapabilir.

Bir çok ortaklaşma molekülünde bulunan çift kutup momentlerinin etkileşmesinin yol açtigi zayif çekim güçleri, kararlilaşmaya ve birleşimsel baglanmaya neden olabilir.

Page 32: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Su(H O) yada amonyak(NH ) gibi moleküllerdeki hidrojen atomları ikinci bir bileşikte bulunan oksijen yada azot atomlarının üstündeki yalnız elektron çiftleri gibi eksi yüklü bir merkezle etkileşmeye girebilirler. Etkileşme enerjileri,tipik olarak,bir ortaklaşma bağının enerjisinin yalnızca %5’i kadardır;ama bir çok fiziksel ve kimyasal süreç açısından çok önemlidir. Söz gelimi,suyun ve buzun yapısı ‘hidrojen bağı’ denilen bu bağların karışık etkileşmelerin sonucudur. Buz, gerçekte sıcaklığa ve uygulanan basınca bağlı olarak bir çok farklı billur yapısı oluşturur; bu çeşitlilik karmaşık hidrojen bağı şekillerinin farklı biçimlerde düzenlenebilmesinden ileri gelir.

Çoğunlukla biokimyasal sistemlerin yapıları da kısmen hidrojen bağı etkileşmelerinin sonucu olarak belirlenir; bu, DNA’da özellikle belirgindir. Ortaklaşma bağıyla bağlanmış bir çok kutupsal bileşiğin erime ve kaynama noktaları hidrojen bağlarını kırmak için ek enerji gerektiğinden anormal derecede yüksektir.

Page 33: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Bileşikler ve Formülleri

• Bileşikler : Günümüzde bilinen 117 element olmasına rağmen (92 tanesi doğada bulunur) bu elementler farklı sayıda ve şekilde birleşerek ve etkileşerek farklı kimyasal özelliklere sahip milyonlarca yani madde yani bileşik oluştururlar. Elementler doğada genelde saf halde değil de bileşikler halinde bulunurlar.Bilinen element atomlarından sadece soy gaz atomları kararlıdır ve kararlı oldukları için kimyasal bağ oluşturmayıp doğada tek atomlu halde bulunurlar. Soy gazların dışındaki metal ve ametal atomları kararsız olup kararlı hale geçmek için elektron alış verişi yaparak veya elektronlarını ortaklaşa kullanarak kimyasal (iyonik ve kovalent) bağ oluştururlar. Kimyasal bağ oluşturan farklı atomlar da bir araya gelerek farklı kimyasal özelliklere sahip yeni maddeler yani bileşikler oluştururlar. İki ya da daha fazla farklı element atomunun kendi özelliklerini kaybedip belirli oranlarda bir araya gelerek kimyasal bağ oluşturması sonucu meydana gelen yeni ve saf maddelere bileşik denir. Bu nedenle elementlerin bileşikleri oluşturması kimyasal değişmedir.İki ya da daha fazla elementin kendi özelliklerini kaybederek

belirli oranlarda ve kimyasal tepkimeler sonucu oluşturdukları saf maddelere bileşik denir.

Page 34: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Örnekler :

1- • Sodyum elementi sadece sodyum atomlarından oluşur, gümüş rengindedir ve (bıçakla kesilebilecek kadar) yumuşaktır.• Klor elementi sadece klor moleküllerinden oluşur, sari – yeşil renkli zehirli bir gazdir.• Sodyum elementindeki sodyum atomları birbirinden ayrılır.• Klor elementindeki klor moleküllerinin atomları birbirinden ayrılarak sodyum atomlarına yaklaşır kendi kimliklerini kaybederek ve sodyum klorür bileşiğini oluştururlar.• Sodyum ve klor atomlarından (elementlerinden) oluşan sodyum klorür (yemek tuzu) bir bileşiktir ve kendini oluşturan sodyum ve klor elementlerinden farklı fiziksel ve kimyasal özelliklere sahiptir. Sodyum klorür şeffaf, katı ve ufalanabilen bir bileşiktir.

2- • Hidrojen elementi sadece hidrojen moleküllerinden oluşur, renksiz, kokusuz, yanici bir gazdır.• Oksijen elementi sadece oksijen moleküllerinden oluşur, renksiz, kokusuz, yakici bir gazdir.• Oksijen ve hidrojen atomlarından (elementlerinden) oluşan su, bir bileşiktir ve kendini oluşturan oksijen ve hidrojen elementlerinden farklı fiziksel ve kimyasal özelliklere sahiptir. Su, yanıcı ve yakıcı özellikte olmayan sıvı

Page 35: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

• - Bileşiklerin Oluşması :Elementler bileşik oluştururken, elementi oluşturan aynı cins element atomları arasındaki kimyasal bağlar kopar ve element atomları birbirinden ayrılır. Birbirinden ayrılan element atomları, farklı cins element atomları ile yeni kimyasal bağlar oluşturarak bir araya gelir ve bunun sonucunda da bileşikler meydana gelir. Bu nedenle bileşikler oluşurken farklı element atomları kimyasal bağlar sayesinde bir araya gelir ve yeni maddeler oluşur. Atomlar bileşik oluşturduklarında atomların arasındaki uzaklık değişir. Atomların element halindeyken aralarındaki uzaklık çok azdır. Atomlar bileşik oluşturduklarında ise aralarındaki uzaklık artar. Bunun nedeni, atomların element halinde iken aralarındaki kimyasal bağların, bileşik oluşturduklarında aralarında oluşan kimyasal bağlardan faklı olmasıdır.

Örnek :

1- Sodyum elementindeki sodyum atomlarının arasındaki uzaklık çok azdır. Sodyum klorür bileşiğindeki sodyum atomlarının arasındaki uzaklık daha fazladır. Klor elementindeki klor moleküllerini oluşturan klor atomlarının arasındaki uzaklık çok azdır. Sodyum klorür bileşiğindeki klor atomlarının arasındaki uzaklık daha fazladır.

3- Bileşiklerin Özellikleri :

1- Bileşikler, kendini oluşturan elementlerin özelliklerini göstermezler ve kendini oluşturan elementlerden tamamen farklı fiziksel ve kimyasal özelliklere yani kimliklere sahiptir.2- Bileşiği oluşturan elementler kendi özelliklerini yani kimliklerini kaybederler.3- Bileşiği oluşturan elementler belirli oranlarda birleşirler.4- Bileşiği oluşturan element atomları arasında kimyasal bağlar bulunur.5- Bileşikler oluşurken enerji alışverişi olur.6- Bileşikler, kimyasal değişmeler sonucu (tepkimelerle) oluşur ve kimyasal yollarla ayrılırlar. 7- Bileşikler en az iki farklı elementten yani atomdan oluşurlar.8- Bileşiklerin belirli erime, kaynama, donma ve yoğunlaşma sıcaklıkları vardır.9- Bileşiklerin öz kütleleri sabittir.10- Bileşikler formüllerle gösterilirler.11- Bileşikler saf ve homojen maddelerdir.12- Bileşikler, moleküler yapılı bileşikler ve moleküler yapılı olmayan bileşikler olarak iki çeşittir.13- (Bileşiklerin en küçük yapı birimleri moleküllerdir).

Page 36: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

4- Bileşik Çeşitleri :Bileşikler moleküler yapili bileşikler ve moleküler yapili olmayan bileşikler olarak iki grupta incelenirler.

a) Moleküler Yapılı Bileşikler :Bileşikler, farkli cins element atomlarindan oluşan moleküllerden oluşmuşsa böyle bileşiklere moleküler yapili bileşikler denir.• Moleküler yapılı bileşikler moleküllerden oluşur.• Bileşiklerdeki molekülleri oluşturan atomlar arasinda kovalent bag bulunur.

Bileşigin

İsmi

Bileğin Formülü

Bileşik Molekülünü

Oluşturan Atomlar

Su H2O 1 Su molekülü; 2 H, 1 O atomundan oluşur.

Amonyak NH3 (KÖK) 1 Amonyak molekülü; 1 N, 3 H atomundan oluşur.

Karbon Di Oksit CO2 1 Karbon Di Oksit molekülü; 1 C, 2 O atomundan oluşur.

Kükürt Di Oksit SO2 1 Kükürt Di Oksit molekülü; 1 S, 2 O atomundan oluşur.

Hidrojen Klorür HCl 1 Hidrojen Klorür molekülü; 1 H, 1 Cl atomundan oluşur.

Hidrojen Florür HF 1 Hidrojen Florür molekülü; 1 H, 1 F atomundan oluşur.

Azot Di Oksit NO2 1 Azot Di Oksit molekülü; 1 N, 2 O atomundan oluşur.

Karbon Mono Oksit CO 1 Karbon Mono Oksit molekülü; 1 C, 1 O atomundan oluşur.

Kükürt Mono Oksit SO 1 Kükürt Mono Oksit molekülü; 1 S, 1 O atomundan oluşur.

Azot Mono Oksit NO 1 Azot Mono Oksit molekülü; 1 N, 1 O atomundan oluşur.

Basit Şeker (Glikoz) C6H12O6 1 Basit Şeker molekülü; 6 C, 12 H, 6 O atomundan oluşur.

Amonyum NH4 (KÖK) 1 Amonyum molekülü; 1 N, 4 H atomundan oluşur.

Fosfat PO4 (KÖK) 1 Fosfat molekülü; 1 P, 4 O atomundan oluşur.

Sülfat SO4 (KÖK) 1 Sülfat molekülü; 1 S, 4 O atomundan oluşur.

Nitrat NO3 (KÖK) 1 Nitrat molekülü; 1 N, 3 O atomundan oluşur.

Hidroksit OH (KÖK) 1 Hidroksit molekülü; 1 O, 1 H atomundan oluşur.

Karbonat CO3 (KÖK) 1 Karbonat molekülü; 1 C, 3 O atomundan oluşur.

Page 37: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

• b) Moleküler Yapılı Olmayan Bileşikler :Bileşikler, moleküllerden oluşmayıp bileşiği oluşturan farklı cins element atomları bir yığın oluşturacak şekilde bir araya gelmişse böyle bileşiklere moleküler yapılı olmayan bileşikler denir. Moleküler yapılı olmayan bileşiklerdeki iyonlar düzenli bir yığın oluştururlar. Moleküler yapılı olmayan bileşikler sonsuz örgü tipi bileşiklerdir Moleküler yapılı olmayan bileşiklerdeki iyonlar düzenli bir örgü oluştururlar. Moleküler yapılı olmayan bileşikleri oluşturan zıt yüklü iyonlar arasında iyonik bağ bulunur. (İyon sayısı yığının büyüklüğüne göre değişir). 

• Bileşiğin İsmi Bileğin Formülü Bileşiği Oluşturan İyonlar• Kalsiyum Oksit•   CaO    Ca+2 ve O–2 İyonları• Sodyum İyodür NaI     Na+1 ve I–1 İyonları• Sodyum Klorür NaCl Na+1 ve Cl–1 İyonları• Alüminyum Klorür            AlCl3 Al+3 ve Cl–1 İyonları• Kalsiyum Florür CaF2 Ca+2 ve F–1 İyonları• Alüminyum Sülfür Al2S3 Al+3 ve S–2 İyonları•  • Bakır (I) Klorür CuCl  • Bakır (II) Klorür CuCl2  • Demir (II) Bromür FeBr2  • Demir (III) Bromür FeBr3  • Gümüş Nitrat AgNO3  • Kalsiyum Karbonat CaCO3  • Çinko Sülfat ZnSO4  • Alüminyum Sülfat Al2(SO4)3  • Sodyum Sülfat Na2SO4  • Sodyum Karbonat Na2CO3  • Bakır Sülfat CuSO4  • Klorat (*) ClO3     (KÖK)  • Kromat (*) CrO4    (KÖK)  

Page 38: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Örnekler :

1- • Kalsiyum oksit (CaO) bileşigindeki Ca+2 ve O–2 iyonlari arasinda iyonik bag bulunur.• Kalsiyum oksit (CaO) bileşigindeki Ca+2 ve O–2 iyonlari düzenli bir örgü oluştururlar.• Kalsiyum oksit (CaO) bileşigi, kireç taşinda ve bazi mermer çeşitlerinde bulunur.

2- • Sodyum İyodür (NaI) bileşiğindeki Na+1 ve I–1 iyonları arasında iyonik bağ bulunur.• Sodyum İyodür (NaI) bileşiğindeki Na+1 ve I–1 iyonları düzenli bir örgü oluştururlar.• Sodyum İyodür (NaI) bileşiği, tıp alanındaki hastalıkların teşhisinde ve bazı hastalıkların tedavisinde ilaç olarak r.KULLANILIR

Page 39: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Karışımlar (Konu Anlatımı)• Birden çok maddenin kimyasal bağ oluşturma-dan bir arada bulunmasıyla meydana gelen mad-

delere karışım denir. Karışımlar görünümlerine göre iki çeşittir:  1-Heterojen Karışımlar (Adi Karışımlar): Karışımı oluşturan maddeler karışımın her tarafına eşit miktarlarda dağılmaz.  Örnek: (tebeşir tozu+ su), (zeytinyağ+su) Süt, ayran, toprak, beton, sis…. A- Süspansiyon (katı- sıvı) Bir katının sıvı içerisinde çözünmeyip, parçacıklar (asılı)halinde kalmasıyla oluşan karışımlardır. Ör-nek: ayran, pişmiş türk kahvesi, çamurlu su, te-beşirli su, hoşaf, taze sıkılmış meyve suyu, kan. B- Emülsiyon (sıvı- sıvı) Bir sıvının başka bir sıvı içerisinde çözünmeden kalmasıyla oluşan karışımlardır. Örnek: zeytinyağ-su, benzin-su, süt… C- Aerosol (sıvı- gaz) Bir sıvının gaz ile oluşturduğu heterojen karışım-lardır. Örnek: deodorantlar, sis, spreyler…  Heterojen Karışımların Özellikleri: 1- Heterojen özellik gösterirler. 2- Bulanık görünürler. 3- Dipte çökelti oluştururlar. 4- Genellikle tanecikleri gözle görülür. 5- Fiziksel yolla (süzme) ayrılırlar.

Page 40: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

2-Homojen Karışımlar (Çözeltiler): Karışımı oluşturan maddeler, karışımın her tarafına eşit olarak dağılmışlardır.Örnek: bronz, çelik, sirke, hava, tuzlusuÇözeltiler fiziksel hallerine bağlı olarak katı, sıvı veya gaz halde bulunabilirler. A- Katı-Katı çözeltiler: Alaşimlar =metal+metalB- Sıvı çözeltiler:Sıvı- Katı: burun damlası, şerbetSıvı- Sıvı: kolonya, sirkeSıvı- Gaz: gazoz, deniz suyu C- Gaz çözeltiler: Gaz- gaz çözeltiler= hava, doğalgaz...Homojen Karışımların Özellikleri1- Homojendirler2- Dipte çökelti oluşturmazlar.3- Berrak görünüşlüdürler.4- Tanecikleri gözle görülmez.5- Süzme ile ayrılmazlar.6- Belirli erime, kaynama noktaları yoktur. Çözünen madde miktarı arttıkça kaynama nok. yükselir, donma nok.

azalır.

ÇÖZELTİ LER (HOMOJ EN KARI ŞI MLAR)Çözeltiler iki kısımdan oluşur:

Çözücü madde Çözünen madde(katı,sıvı,gaz (sıvıdır: su, alkol, eter, olabilir.) tiner, benzin vb.)

Su + Tuz………..Tuzlusu

Page 41: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

Çözen ve çözünen madde miktarına göre çözeltiler :1- Seyreltik Çözelti: Bir başka çözeltiye göre; Çözünen madde miktari az, çözen madde miktari ( çözücü) fazla

olan çözeltilerdir. (Ör: 100gr su+ 1 gr şeker çözeltisi, 100gr su+ 10 gr şeker çözeltisine göre seyreltiktir.)2-Derişik Çözelti: Bir başka çözeltiye göre; Çözünen madde miktari fazla, çözücüsü az olan çözeltilerdir.(Ör: 100gr su+ 15 gr şeker çözeltisi, 100gr su+ 5 gr şeker çözeltisine göre derişiktir.)Seyreltik çözeltiler derişik hale getirilebilir. Bu-nun için:Çözücü (sıvı) buharlaştırılırÇözünen eklenirÇözelti soğutulurDerişik çözeltileri seyreltik hale getirmek için;Çözücü eklenir.

Çözünebilen madde miktarına göre çözeltiler:1- Doymuş Çözelti: Belli bir sicaklikta çözebilecegi kadar çözüneni içeren çözeltilerdir.2- Doymamış Çözelti: Belli bir sıcaklıkta, çözebileceğinden daha az çözünen içeren çözeltilerdir. 3- Aşiri Doymuş Çözelti: Çözebileceginden da-ha fazla madde bulunduran çözeltilerdir.(heterojen görünürler.)

Elektrik akımını iletmelerine göre çözeltiler:1-İ letken (elektrolit) Çözeltiler: İçerisinde + ve -- yüklü iyon bulunduran çözeltiler elektrik akımını iletir. Ör:

sirkeli, asitli, tuzlu, limonlu su2- İ letken olmayan ( Elektrolit olmayan) Çözelti: İ çerisinde moleküller bulunur. İyon

Page 42: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

ÇÖZÜNÜRLÜKBelli sıcaklıkta ve basınçta 100gr çözücü içinde çözünebilen maksimum madde miktarına çözünürlük denir.

Çözünürlük, katı, sıvı, gaz maddeler için ayırt edici bir özelliktir.Çözünürlüğe Etki Eden Faktörler: 1- Basınç: Gazların çözünürlüğü basınç arttıkça artar. Basınç, katı ve sıvılarda çözünürlüğe etki etmez.2- Sıcaklık: Katı ve sıvılarda çözünürlük, sıcaklıkla doğru orantılıdır. Gazlarda ters orantılıdır.Örneğin Karadeniz

de oksijen miktarı akdenizden daha çoktur.çünkü deniz suyu soğuktur.3- Çözücü türü: Örneğin tuz suda çözünürken, yağda çözünmez. Şeker suda çözünürken, alkolde çözün-mez. Çözünürlük Hızına etki Eden Faktörler: Çözünürlük hızı; 1- Sıcaklık: Sıcaklıkla doğru orantılıdır.2- Çözünenin temas yüzeyini artırırsak artar.3- Karıştırma, çalkalama ile doğru orantılıdır.4- Çözünen cinsi (Tuz ve şeker su içinde farkli hizlarda çözünür.)

Page 43: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

ELEMENTSaf maddelerdir.Kendine özgü öz kütlesi vardır.Fiziksel veya kimyasal yöntemlerle basit maddelere ayrışmaz.Homojendir.Kendilerine özgü E.N, K.N vardır.Yapıtaşı atomdur.Aynı cins atomlardan oluşur.Sembolle gösterilir.

Bİ LEŞİ KSaf maddelerdir.Kendine özgü öz kütlesi vardır.Kimyasal yöntemlerle ayrışır. (elektroliz, ısıtma)Homojendir.Kendilerine özgü E.N, K.N vardır.Yapıtaşı moleküldür.Farklı cins atom, aynı cins moleküllerden oluşur.Formüllerle gösterilir.Elementlerin sabit oranlarda birleşmesiyle oluşur.Elementler özelliklerini kaybeder.

Page 44: ÜNİTE:1

7.SINIF KİMYA

KARIŞIMSaf değillerdir.Sabit öz kütlesi yoktur.Fiziksel yöntemlerle ayrışır. (süzme, eleme,damıtma)Homojen veya heterojendir.EN, KN belirgin değildir.Yapıtaşı atom veya molekül-dür.Farklı cins atom ve moleküller-den oluşur.Belli formülleri yoktur.Karışımı oluşturan maddeler arasında belirli oran yoktur. Her oranda karışabilirler.