ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI İKTİSAT BİLİM DALI AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE VERGİ POLİTİKALARI KARŞILAŞTIRMASI İKTİSADİ ENTEGRASYONLAR VE AB YÜKSEK LİSANS ÖDEV ÇALIŞMASI Öğretim Üyesi: Doç. Dr. Yusuf Ekrem AKBAŞ Hazırlayan: Abdurrahman BUĞDAYCI Mart-2016 ADIYAMAN
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİİKTİSAT ANABİLİM DALI
İKTİSAT BİLİM DALI
AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE VERGİ POLİTİKALARI KARŞILAŞTIRMASI
İKTİSADİ ENTEGRASYONLAR VE AB YÜKSEK LİSANS ÖDEV ÇALIŞMASI
Öğretim Üyesi: Doç. Dr. Yusuf Ekrem AKBAŞ
Hazırlayan: Abdurrahman BUĞDAYCI
Mart-2016ADIYAMAN
Avrupa Birliği Ve
Türkiye Vergi Politikaları
Karşılaştırması
VERGİNEDİR
?
Vergi Vergi, kamusal hizmetlerin gerektirdiği
giderler ile kamu borçları dolayısıyla ortaya çıkan yükleri karşılamak amacıyla, devletin egemenlik gücüne dayanarak, karşılıksız olarak, gerçek ve tüzel kişilerden cebren aldığı parasal değerlerdir.
Bir ülkede başta mali olmak üzere ekonomik, sosyal ve siyasi nedenlere bağlı olarak vergi alınmaktadır.
VERGİLERİN SINIFLANDIRIL
MASI
DOLAYLI-DOLAYSIZ
SPESİFİK-AD VALOREM
KİŞİSEL-NESNEL
GELİR-SERVETHARCAMALARI
TÜRKİYE’DE UYGULANAN VERGİ POLİTİKALARININ GENEL
DEGERLENDİRİLMESİ 17 Şubat 1923 te İzmir’de İktisat Kongresi yapıldı. 1933-1938 dönemi, devletçi politikalara geçilmiştir. Kamu harcama ve gelirleri düzenli bir biçimde artmış,
gelirin %70’ini dolaylı vergiler oluşturmuştur. 1933 yılında, denk bütçe politikası hedefine ulaşılmıştır. Devlet güçlendirilmiş, mali sistem ve para düzeni kurulmuş, dış ticaret açıkları kapatılmıştır.
1950-1979 yıllarını kapsayan dönemde, dolaylı vergi ağırlıklı olan yapı uzun bir süre pek fazla bozulmadan devam etmiş, 1977’de dolaysız vergilerin bir puan üzerine çıkarak bu yapıyı bozmuştur.
1979’da dolaylı vergilerin GSMH’ya oranı % 5,8 iken dolaysız vergiler arayı açarak %8,5’e çıkmıştır.
Bugün uygulanan gelir vergisi sistemi, 1949 yılında kazanç vergisinin kaldırılıp yerine gelir, kurumlar ve esnaf vergisinin getirilmesi ile kurulmuştur.
1970 yılında yapılan düzenlemeler ve uygulamalar sonucunda gelir üzerinden alınan vergilerin payı 1960-1970 ortalaması olan %31,3’den 1976-1979’da %53,62’ye çıkmıştır.
1980’den günümüze kadar olan dönemde, dolaysız vergiler ağırlıklarını 1985’e kadar sürdürmüşlerdir. 1985’te vergi sistemine KDV’nin girmesiyle yapı değişmiş, ağırlık dolaylı vergilere geçmiştir.
1980 sonrası dönemde uygulamaya konulan iktisat ve maliye politikası seçenekleri, neo-klasik iktisadın birikim ve üretim kararları ile ilgili görüşleri çerçevesinde ele alınmış ve politika uygulamaları bu bazlı olmuştur.
Yapısal uyum modeli diye de tanımlanan yeni yapı, özel kesime yönelik kamu müdahalesinin en aza indirimi amaçlı politika önermeleri ile maliye politikası uygulamalarını etkilemiş ve yönlendirmiştir.
1980’de yaşanan kriz koşulları ve alınan 24 Ocak kararları ile takip eden dönemde yaşanan siyasi koşullar bu modelin Türkiye’de uygulanması için gerekli olan alt yapı ve siyasi iklimi sağlamıştır.
Gelir vergisinde üniter yapı, yapılan düzenlemeler ile sedüler bir yapıya doğru çekilmiş ve artan oranlı tarifeden yine fiilen vazgeçilmiştir.
Gelir vergisi konusunda değer artısı kazançları kapsamında olması gereken ve 1980’li yıllarda hızlı kentleşme ile ortaya çıkan ve önemli bir rant yığılması olan gayrimenkul değer artışları tamamen vergi kapsamı dışında tutulmuştur.
Vergi kontrol sisteminde önemli bir işlevi olan servet beyanı, gider esası ve inşaatçıların denetlenmesinde önemli işlev gören ölçümleme tekniğinin vergi sisteminin dışına çıkarılmasıdır.
1985’te KDV’nin sisteme geçişi ile dolaylı vergiler ağırlıklı bir yapı anlamında temel bir tercihe dönüşmüştür.
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE UYGULANAN VERGİ POLİTİKALARININ GENEL
DEGERLENDİRİLMESİ AB’nin vergi alanındaki düzenlemelerinin
hukuki temeli Roma Antlaşması'nın 95, 96, 99 ve 100. maddeleri ile belirlenmektedir.
AB’de vergilendirme temel olarak üye devletlerin yetkisindedir.
Üye devletlerin uyguladıkları ekonomik ve sosyal politikalar kendi ulusal yetki alanları içinde kaldığından vergilendirme, AB’nin ekonomik ve sosyal politika amaçları ile kullanılmamaktadır. Bu çerçevede, AB’nin vergi yaratma yetkisi bulunmaz.
Bununla birlikte KDV, AB mevzuatına üye devletler tarafından 1967 yılında girdi.
Bu sayede, daha önce uygulanmakta olan üretim ve tüketim vergileri yerine katma değer vergisi, birinci ve ikinci KDV direktifleriyle uygulamaya koyuldu.
AB’de iç pazarın isleyişinin kolaylaştırılması ve tek pazarda malların serbest dolaşımının sağlanması amacıyla üye ülkelerde özel tüketim ürünlerinden alınan vergilerin de uyumlaştırılması söz konusu olmuştur. Buna göre, ÖTV’ye konu olan ürünlerin kapsamı tanımlanıp, bu vergilerin uygulanma yöntemleri belirlenmektedir.
23 Mayıs 2001 tarihinde, AB’nin gelecekteki vergilendirme politikasına ilişkin hazırlanan raporda, birliğin vergi politikalarının, Lizbon Stratejisi gibi politikaları desteklemesi gerektiği belirtilmiştir.
Gümrük vergileri, özellikle az gelişmiş ülkelerde kalkınmanın finansmanı açısından temel vergilerden biridir.
Bugün Avrupa Birliği'ne üye ülkeler arasında oluşturulan gümrük birliğinin tamamlayıcısı olarak, üçüncü ülkelerden yapılan ithalata uygulanan gümrük vergileri, üye ülkelerin tümünde aynı oranda uygulanmakta, dolayısıyla topluluğun yaptığı ithalat, üye ülkelerin hangisi tarafından yapılırsa yapılsın, en uygun limandan gerçekleştirilmektedir.
Topluluk içinde, gümrük vergilerinin kaldırılmasıyla, serbest dolasan mallara ilişkin gümrük vergileri, ulusal bütçelerde toplanmaktadır. Ulusal hükümetler, bu vergilerin %10’unu tahsilat masrafı olarak kestikten sonra topluluk bütçesine vermektedir.
AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE VERGİ SİSTEMLERİ
Avrupa Birliği’nde dış ticaret, tarım ve sanayi alanında ortak politikalardan söz edilebilmekle birlikte; ortak bir vergi politikası söz konusu değildir.
Çünkü vergi politikası her ülkenin kendi sosyal ve ekonomik koşullarına bağlı olarak belirlenmekte olup; bu alandaki değişiklikler her ülkenin kendi egemenlik alanındadır.
Ancak birliğe üye ülkelerin kararları, diğer üye ülkeleri de etkilediğinden, temel hedefler doğrultusunda üye ülkelerin vergi politikalarının yönlendirilmesi ve düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
Çünkü birlik içinde malların serbest dolaşımı söz konusudur ve vergi düzenlemeleri bu açıdan engel olmamalıdır.
TÜRKİYE’NİN AVRUPA BİRLİĞİ VERGİLENDİRME POLİTİKALARINA
UYUMU2003 yılı kasım ayında açıklanmış olan İlerleme Raporunda Türkiye’nin vergilendirme alanında yapması gerekenlere değinilmiştir. Raporda bahsedilen konulardan bir kısmı şunlardır. Dolaylı vergileme alanında, 1985’te KDV’nin yürürlüğe konulan
yapısı devam etmektedir. Tüketim vergileri konusunda, bu vergilerin yapısı ve muafiyetler
ile ilgili olarak kısmi bir uyum sağlanmakla birlikte, bu alanda daha fazla uyum gerekmektedir.
Sigaralara ve alkollü içkilere uygulanan vergi düzeyleri AB asgari miktarlarının oldukça altındadır ve vergiden muafiyetler özellikle alkollü ürünler ve mineral yağlar bakımından, AB müktesebatıyla ancak kısmen uyumludur.
1986’dan beri yürürlükte olan, ithal tütün ve sigaralardan özel bir vergi tahsil edilmesini öngören Tütün Fonunun kaldırılması önem taşımaktadır.
Doğrudan vergilendirme konusunda, müktesebat ile uyum sağlamak için ilave çabalar gerekmektedir. Türkiye’nin, işletmelerin vergilendirilmesinde davranış kuralları üzerinde de odaklanması gerekmektedir.
2004 yılında yayınlanan İlerleme Raporuna göre ise Türk vergi rejimi, gerek dolaylı gerekse dolaysız vergilendirmeyle ilgili olarak, müktesebat ile kısmen uyumludur.
Müktesebatın tüm alanlarıyla ilgili olarak ve acilen; sigara ve alkollü içecekler alanındaki ayrımcı vergi rejiminin kaldırılması olmak üzere büyük ölçüde uyumlaştırma ihtiyacı bulunmaktadır. KDV ile ilgili olarak; özellikle muafiyetlerin kapsamı ve uygulanan vergi oranları açısından ilerleme sağlanması gerekmektedir
Türkiye’de ithalat üzerine çeşitli zamanlarda çeşitli adlarla ifade edilen çok sayıda vergi, resim ve harç uygulanmıştır.
Türkiye tarafından yapılacak vergi uyumlaştırması ise, geçici bir antlaşmayla açıklanmıştır.
Buna göre ilk indirimin Katma Protokolün yürürlüğe girdiği tarihte uygulanması öngörülmüstür.
İkinci indirim üç yıl, üçüncü indirim ise beş yıl sonra yapılacaktır.
Sonraki indirimler ise her yıl gerçekleşecektir. Söz konusu vergi indirimleri sadece gümrük vergilerini içermemektedir. Bunun yanı sıra ithalatta aynı etkiyi yaratan diğer mali yüklerin de kaldırılması gerekmektedir.
Gümrük Birliği’nin 1992-1995 yılları arasındaki bölümünün uygulanma koşulları ise, o tarihte iç pazarın Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri de göz önünde bulundurularak yeniden belirlenmiş ve bu bağlamda ithalattan alınan ve gümrük vergisi etkisini gösteren fonlar da 1993 yılı basından itibaren 5 yıllık dönemde kaldırılmıştır.
Daha sonra 6 Mart 1995’te Brüksel’de yapılan Ortaklık Konseyi toplantısında, gümrük birliğinin tamamlanmasına ilişkin Ankara Antlaşması'nda belirtilen son döneme geçiş kararı alınmıştır. Ortaklık Konseyi kararı uyarınca, taraflar gümrük vergilerini ve es etkili vergileri, miktar kısıtlamalarını ve es etkili önlemleri tümüyle kaldıracaklardır.
Bugün artık gümrük birliği sürecinde Avrupa Birligi’nin ortak dış ticaret politikasına uyum çerçevesinde Türkiye, üçüncü ülkelere karsı uyguladığı %18’lik gümrük tarifesini Avrupa Birliği'nin ortak gümrük tarifesi olan %5’e çekmiştir.
AVRUPA BİRLİĞİ İLERLEME RAPORLARI DOĞRULTUSUNDA TÜRK VERGİ POLİTİKALARINDA YAŞANAN
DEĞİŞİMLER Birinci İlerleme Raporu (1998) 1998 yılında ilk kez hazırlanan ilerleme raporunda vergilendirme
konusunda; vergi gelirlerinin GSMH’ya oranına temas edilmiş ve bu oranın topluluk standartlarına kıyasla çok düşük olduğu belirtilmiştir. 31 Aralık 1995’te Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girmesiyle Türkiye’nin topluluktan ithal edilen ürünler üzerine uyguladığı vergiler, harçlar, miktar kısıtlamaları ve eşdeğer etkisi olan tedbirleri kaldırdığı ve üçüncü ülkelere karşı ortak politikalar izlenmeye başlandığından bahsedilmiştir.
KDV konusunda sisteminin topluluk yaklaşımına dayalı olmasına rağmen özellikle istisnalar bakımından topluluktan çok daha geniş içeriğe sahip olduğuna, standart oranın dışında dört farklı oran bulunduğuna, KDV yasasında ülkede yerleşik olmayan vergi mükellefi yabancılara, girdiler üzerine ödenen KDV’nin iadesine imkân veren hükümleri içermediğine ve bu durumun ilave bir mali külfet oluşturduğuna son olarak Türk Vergi Sistemi’nin çok yüksek advalorem vergi oranlarına dayalı olduğuna ve bir antrepo sistemi içinde verginin askıya alınmasını öngörmediğine temas edilmiştir.
İkinci İlerleme Raporu (1999)
Vergi alanında KDV konusunda son rapordan bu yana ek bir uyum çalışması yapılmadığı belirtilmiştir.
ÖTV alanında Türk Vergi Sistemi’nin topluluk müktesebatından bir hayli uzakta olduğu belirtilmiş ve topluluk müktesebatı ile uyumlaşma çalışmaları açısından dolaylı vergilerin sağlam bir hareket noktası olacağı ifade edilmiştir.
Üçüncü İlerleme Raporu (2000)
Yaşanan deprem nedeniyle parlamentoya sunularak onaylanan deprem vergileri paketi Gelir ve Kurumlar Vergisi oranlarında ve Özel Tüketim Vergileri’nde bir artış öngörmekte ve cep telefonu faturaları üzerine yeni bir vergi (ÖİV) konulmasının dâhil edildiği ve yaratılan yeni vergilere ilave olarak dolaylı-dolaysız vergilerdeki artışın GSMH’nin % 3’üne yakın ek gelir sağlayacağı ifade edilmiştir.
Dördüncü İlerleme Raporu (200) Türkiye’nin son ilerleme raporundan bu yana
özellikle ÖTV alanında ilerleme kaydettiği ifade edilmiştir. Dolaylı vergilendirme konusunda akaryakıt üzerinden alınan asgari ÖTV oranlarının AB’nin asgari oranları üzerine çıkarıldığına ve şirketlerin sermaye artışları üzerinden alınan dolaylı vergi oranlarında ilgili müktesebat uyarınca indirime gidildiğine temas edilmiştir.
Vergi kimlik numarası uygulamasının 2001 yılında değişik mali işlemlere yaygınlaştırılmaya çalışıldığı kaydedilmiştir. Bu sayede vergi tahsilatının etkinliğinin arttırılmasının hedeflendiği belirtilmiştir .
Son olarak hem doğrudan hem de dolaylı vergilendirme (KDV oranlarının yakınlaştırılması) alanında önemli ilerlemeye ihtiyaç olduğu ifade edilmiştir.
Beşinci İlerleme Raporu (2002) Dolaylı vergilendirme alanında müktesebata uyum konusunda
önemli ilerlemeler olduğu kaydedilmiştir. Türkiye’nin karşılıklılık ilkesi gereği Türkiye’de yerleşik
olmayan yabancıların KDV iadesi alabilmesine imkân veren bir hükmü kabul ettiği ve müktesebata uygun olarak lüks mallar için uygulanan oranları (%26, %40) kaldırdığı da ifade edilmiştir.
Altıncı İlerleme Raporu (2003) Rapor döneminde Yunanistan ile ticaretin geliştirilmesi için
çifte vergilendirmeyi önlemeye yönelik anlaşmalar imzalandığı, faiz dışı fazla verme hedefi ile ÖTV, MTV ve EV’ de artışların gerçekleştiğine vurgu yapılmıştır.
sigara üzerinden alınan advalorem vergi miktarının arttırılarak KDV ve ÖTV hariç satış fiyatının belirli bir yüzdesine ulaşması bu yüzdenin AB müktesebatında öngörülen yüzdeye daha da yakınlaşması olarak gösterilmiştir.
Doğrudan vergilendirme alanında herhangi bir gelişme gösterilemediği, idari kapasite konusunda ise sınırlı gelişme kaydedildiği belirtilmiştir.
Yedinci İlerleme Raporu (2004) Son ilerleme raporundan bu yana dolaylı
vergilendirme konusunda KDV alanında kayda değer bir ilerleme olmamıştır.
ÖTV alanında ise sigaralara tütün içeriğine göre değişen maktu vergi uyguladığından ve ayrımcılığa sebep olduğundan, alkollü içkilere uygulanan minimum vergi seviyesi uygulamasının müktesebata aykırı olduğundan ve uygulanan verginin alkol içeriğine göre değil içeceğin türüne göre belirlenmesinin ithal ürünlere karşı ayrımcılık oluşturduğundan bahsedilmiştir.
Raporda Tütün Fonu uygulamasının ayrımcılık oluşturduğu tekrar edilmiştir.
Sekizinci İlerleme Raporu (2005) Haziran 2005’te hükümetin vergi idaresini yapılandıran, vergi
tabanını genişletmeyi, kayıt dışı ekonomiyi küçültmeyi ve iş ortamını geliştirmeyi hedefleyen kapsamlı bir reform yaptığından bahsedilmiştir.
Kurumlar Vergisi oranında ve Gelir Vergisi tarife oranında düşmeler, belirli mal ve hizmetlerin KDV oranındaki azalmaların reform içeriğinin bir adımı olduğu ifade edilmiştir .
Dolaylı vergiler konusunda KDV ve ÖTV’nin oranları, yapısı ve muafiyetler konularında topluluk müktesebatıyla ilgili uyumlaştırma çalışmalarında somut ilerlemeler yaşanmadığı daha fazla çaba gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir .
Türkiye’nin gıda, tıp, sağlık, eğitim ve eğitim malzemeleri için uyguladığı indirilmiş KDV oranları hakkında izin verilirken biri gerekli düzey olmak üzere %5 altında iki ayrı indirimli oranın bulunmasının müktesebat açısından uygun olmadığı da belirtilmiştir.
Dokuzuncu İlerleme Raporu (2006) Son rapordan bu yana dolaylı vergi alanında sınırlı ilerleme gerçekleştiği
belirtilmiştir. Tekstil ürünleri için indirimli %8 KDV oranının uygulamaya konulması ile
müktesebattan daha fazla uzaklaşıldığı, ÖTV alanında kayda değer bir ilerleme görülmese de yeni vergi kanununun sadece kıymet üzerinden oranları ve en az tüketim vergisi seviyelerinin belirlenmesiyle, tütün ürünlerine uygulanan özel vergiyi ortadan kaldırmasına rağmen yeni yapının müktesebatla uyumlu olmadığı ifade edilmiştir.
Doğrudan vergilendirme alanında sınırlı bir ilerleme olduğu tespit edilmiştir.
Onuncu İlerleme Raporu (2007) Dolaylı vergilendirme konusunda ilerleme kaydedilemediği belirtilmiştir. Tekstilde ve hazır giyimde fason üretim, lokantacılık hizmetleri, bakım
evlerinde ve huzurevlerinde sunulan hizmetlere indirimli oranlar uygulanması ve %1 indirimli oranlar kapsamının bazı tarım ürünleri temelinde genişletilmesinin müktesebata aykırı olduğu ifade edilmiştir.
Ayrıca serbest ticaret bölgeleri, gümrük vergilerinin indirilmesi, taklit mallarla mücadele ve sonradan kontrol ile ilgili uyumun olmadığı, varış salonlarında gümrüksüz satış mağazalarının kurulmasına izin veren mevzuatın müktesebata aykırı olduğu, iç piyasa ve mali antrepolar için Gümrük Vergileri’nin askıya alınması rejiminin hala oluşturulamadığı, hem AB’nin mali çıkarlarının öz kaynakları açısından korunması hem de kaçakçılıkla mücadele için Gümrük ve KDV’de sahtekârlıkla mücadele için etkin araçların oluşturulması gerektiği önemle belirtilen konular olmuştur .
On birinci İlerleme Raporu (2008) Dolaylı vergi alanında sınırlı bir ilerleme kaydedildiği belirtilmiştir. Bu
alanda; KDV mevzuatının kısmen uyumundan, ÖTV alanında tütün ürünleri üzerindeki asgari seviyenin arttığından, tütün-sigara ve alkollü içeceklere uygulanan ayrımcı vergi uygulamalarının ortadan kaldırılması konusunda herhangi bir gelişme olmadığından ve bu durumun ilgili mevzuatlarla aykırılığından bahsedilmiştir.
Doğrudan vergilendirme alanında da bir miktar ilerlemenin olduğu belirtilmiştir. Söz konusu alanda; Gelir Vergisi Kanunu’nun gözden geçirilip, Kurumlar Vergisi Kanunu ile uyumlaştırmak amacıyla değiştirildiği, transfer fiyatlaması gibi alanlarda uygulama mevzuatının kabulü, zararlı vergi uygulamalarının giderilmesi ve ticari vergilendirme alanındaki uygulama kurallarına dair ilkelere saygı gösterilmesinin olumlu gelişmeler olduğu belirtilmiştir.
Gümrük Birliği dolayısıyla Türkiye’nin gümrük mevzuatının müktesebata uyumunun yüksek olmasına rağmen gümrüksüz mağazalarda Gümrük Birliği kapsamındaki ürünler için uygulanan Gümrük Vergisi muafiyeti, serbest bölgeler, transit, taklit mallarla mücadele konusunda daha çok çaba gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Onikinci İlerleme Raporu (2009) Dolaylı vergilendirme konusunda düzensiz ilerleme gerçekleştiği
belirtilmiştir. Toptan ve perakende satışlarda farklı KDV oranlarının uygulanması konusu başta olmak üzere yapı, muafiyetler, özel uygulamalar ve indirimli oran uygulamalarında daha fazla uyumun gerektiği ifade edilmiştir.
Doğrudan vergilendirme alanında bazı ilerlemeler yaşanmıştır. Asgari ücret üzerindeki vergi yükünün azaltılması, gelir vergisi dilimlerinin arttırılması, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nda iş ortamının iyileştirilmesi kapsamında anlamlı düzenlemelerin yapılması bahsedilen alanda yaşanan kayda değer noktalar olarak ifade edilmiştir.
Türkiye’nin yeni bir Gümrük Kanunu kabul ederek mevzuatını AB ile daha fazla uyumlaştırmış olsa da serbest ticaret bölgeleri, fikri mülkiyet hakları ve Gümrük Vergisi muafiyeti konusunda daha fazla çaba harcaması gerektiği, gümrük politikası, KDV sistemi, ulusal hesaplar ve GSYİH hesaplamaları konusunda AB’nin öz kaynak sistemi ile Türk Vergi Sistemi’nin genel olarak AB müktesebatı ile büyük ölçüde uyumlu olduğu belirtilmiştir.
Onyedinci İlerleme Raporu (2014) Dolaylı vergilendirmeye ilişkin mevzuat alanında, Türkiye’nin
Katma Değer Vergisi’nin (KDV) AB müktesebatı ile hâlâ uyumlu olmadığı ifade edilmektedir.
Tütün ürünleri üzerindeki Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ile ilgili olarak, son dönemde sigaralara getirilen maktu ÖTV’ye rağmen, Türk mevzuatı ile AB müktesebatı arasında asgari maktu vergi tutarı ve asgari toplam ÖTV yükü bakımından farklılıklar devam etmektedir.
Alkollü içecekler üzerindeki ÖTV ile ilgili olarak, ithal alkollü içkiler ile benzer yerli içkilere uygulanan maktu vergi tutarları arasındaki fark artmıştır.
Doğrudan vergilendirme konusunda, Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı hâlâ TBMM'de gözden geçirilmektedir.
Sonuç olarak bu fasılda mevzuat uyumu bakımından sınırlı ilerleme kaydedilmiştir ve bazı alanlarda ise AB müktesebatı ile farklılıklar artmıştır. ÖTV’deki ayrımcı vergi uygulamalarının kademeli olarak ortadan kaldırılması daha fazla ilerleme sağlanması açısından gerekli görülmektedir.
SONUÇ Avrupa Birliği üyelik sürecinde Türk Vergi Sistemi’nin de müktesebata uygun
olarak yeniden yapılandırılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle küresel vergi rekabeti kapsamındaki değişikliklerin yakından izlenmesi gerçeği ve sistemdeki aksaklıkların giderilmesi amacıyla 1998 yılından beri düzenli olarak yayınlanan ilerleme raporları doğrultusunda vergi sistemimiz büyük oranda müktesebata uyumlu hale getirilmeye çalışılmıştır.
Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde, yayınlanan ilk ilerleme raporundan itibaren, önemli değişikliklere ve uygulamalara gidilmiştir. Bu süreç içerisinde malların, sermayenin ve işgücünün serbest dolaşımının önündeki engellerden birini teşkil eden ve rekabet ortamını bozan vergisel engellerin ortadan kaldırılması önemli bir gelişme olmuştur. Özellikle vergi sistemindeki dağınıklığın giderilerek sistemin basitleştirilmesi öncelikli amaçlardan biri olarak ön plana çıkmıştır.
Dolaylı vergilendirmeye ilişkin mevzuat alanında, Türkiye’nin Katma Değer Vergisi (KDV) AB müktesebatı ile hâlâ uyumlu değildir. Yapısının, muafiyetlerin, özel planların ve indirimli oranlar kapsamının AB müktesebatı ile daha fazla uyumlaştırılması gerekmektedir. 2012 yılında Türkiye, KDV konusunda oldukça indirimli bir oran olan %1’i bir takım mal ve hizmet için yeniden getirmiş ve bu düzenleme eleştiri konusu olmuştur. Doğrudan vergilendirme konusunda ise Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı hâlâ tartışılma konusu yapılmaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin, vergilendirme faslının müzakerelere açılması kapsamında vermiş olduğu taahhütler doğrultusunda aldığı mesafeye ilave olarak, ayrımcı uygulamaların aşamalı olarak kaldırılması amacıyla acilen harekete geçmesi ve vergilendirmede halen devam eden ve ilerleme raporlarında da çok sık tekrar edilen ayrımcı uygulamaları acilen kaldırılması gerekmektedir.
GSYH, GENEL BÜTÇE VERGİ GELİRLERİ VE VERGİ YÜKÜ
(2002- 2015)
(BİN TL)
GSYH VERGİ GELİRLERİ VERGİ YÜKÜ
(1998 BAZLI) (*) (%)
YILLAR (1) (2) (2/1)
2002 350.476.089 65.188.479 18,6
2003 454.780.659 89.893.112 19,8
2004 559.033.026 111.335.368 19,9
2005 648.931.712 131.948.778 20,3
2006 758.390.785 151.271.701 19,9
2007 843.178.421 171.098.466 20,3
2008 950.534.251 189.980.827 20,0
2009 952.558.579 196.313.308 20,6
2010 1.098.799.348 235.714.637 21,5
2011 1.297.713.210 284.490.017 21,9
2012 1.416.798.490 317.218.619 22,4
2013 1.567.289.238 367.517.727 23,4
2014 1.747.362.376 401.683.956 23,0
2015(**) 1.962.637.000 464.886.790 23,7 (*) VERGİ GELİRLERİ RAKAMLARI MAHALLİ İDARE VE FON PAYLARI İLE RED VE İADELER DAHİL TUTARLARDIR.
(**) 2015 GSYH TAHMİN.
NOT : 2008-2015 YILLARI VERGİ GELİRLERİ İÇERİSİNDEKİ GELİR VERGİSİ TEVKİFAT RAKAMINA ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ TUTARI DAHİLDİR.Kaynak: Gelir İdaresi Başkalığı
GSYH, GENEL BÜTÇE VERGİ GELİRLERİ VE VERGİ YÜKÜ
(2002- 2015)
(BİN TL)
GSYH VERGİ GELİRLERİ VERGİ YÜKÜ
(1998 BAZLI) (*) (%)
YILLAR (1) (2) (2/1)
2002 350.476.089 59.644.416 17,0
2003 454.780.659 81.783.798 18,0
2004 559.033.026 100.373.326 18,0
2005 648.931.712 119.627.198 18,4
2006 758.390.785 137.480.292 18,1
2007 843.178.421 152.835.111 18,1
2008 950.534.251 168.108.960 17,7
2009 952.558.579 172.440.423 18,1
2010 1.098.799.348 210.560.388 19,2
2011 1.297.713.210 253.809.179 19,6
2012 1.416.798.490 278.780.848 19,7
2013 1.567.289.238 326.169.164 20,8
2014 1.747.362.376 352.514.457 20,2
2015(**) 1.962.637.000 407.474.654 20,8 (*) VERGİ GELİRLERİ RAKAMLARI MAHALLİ İDARE VE FON PAYLARI DAHİL, RED VE İADELER HARİÇ TUTARLARDIR.(**)2015 GSYH TAHMİNDİR.Kaynak: Gelir İdaresi Başkalığı
2015(***) 1.962.637.000 12,32 105.393.946 (**) 15,74 1,28 NOT:1- 1999-2005 GELİR VERGİSİ RAKAMLARI MAHALLİ İDARE VE FON PAYLARI HARİÇ RED VE İADELER DAHİL TUTARLARDIR. 2- 2008-2015 YILLARI VERGİ GELİRLERİ İÇERİSİNDEKİ GELİR VERGİSİ TEVKİFAT RAKAMINA ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ TUTARI DAHİLDİR. (*) ÖNCEKİ YILLARLA AYNI BAZA GETİRMEK İÇİN, RAKAMLARA RED VE İADELER DAHİL EDİLMİŞTİR.(**) 2006 - 2015 YILLARI BÜTÇE KANUNU´NDA MAHALLİ İDARE VE FON PAYLARI İLE RED VE İADELER DAHİL OLDUĞUNDAN, AYNI BAZA GETİRMEK İÇİN RAKAMLARA MAHALLİ İDARE VE FON PAYLARI İLE RED VE İADELER DAHİLDİR.
(***)2015 GSYH TAHMİNİDİR.Kaynak : Gelir İdaresi Başkanlığı
2015(***) 1.962.637.000 12,32 37.009.483 (**) 5,25 0,43 NOT: 1999-2005 KURUMLAR VERGİSİ RAKAMLARI MAHALLİ İDARE VE FON PAYLARI HARİÇ RED VE İADELER DAHİL TUTARLARDIR. (*) ÖNCEKİ YILLARLA AYNI BAZA GETİRMEK İÇİN, RAKAMLARA RED VE İADELER DAHİL EDİLMİŞTİR.(**) 2006 - 2015 YILLARI BÜTÇE KANUNU´NDA MAHALLİ İDARE VE FON PAYLARI İLE RED VE İADELER DAHİL OLDUĞUNDAN, AYNI BAZA GETİRMEK İÇİN RAKAMLARA MAHALLİ İDARE VE FON PAYLARI İLE RED VE İADELER DAHİLDİR.
(***) 2015 GSYH TAHMİNİDİR.Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlığı
KATMA DEĞER VERGİSİ TAHSİLATININ GSYH'YA (1998 BAZLI) GÖRE ESNEKLİKLERİ
(1) 10 AYLIK (MALİ YIL 1 OCAK - 31 ARALIK OLARAK UYGULANMAYA BAŞLADIĞINDAN) (2) EK ÖDENEKLİ (3) EDV, NAV VE EMTV HARİÇ (4) EDV, NAV VE EMTV DAHİL
NOT:1950-2005 RAKAMLARI MAHALLİ İDARE VE FON PAYLARI HARİÇ RED VE İADELER DAHİL TUTARLARDIR.
(*) 2004-2005 YILLARI BÜTÇE KANUNUNDA VE ÖNCEKİ YILLARDA RED VE İADELER VERGİ GELİRLERİ İÇERİSİNDE YER ALDIĞINDAN,
2004-2005 YILLARI GERÇEKLEŞEN TAHSİLAT RAKAMLARINA DA RED VE İADELER DAHİL EDİLMİŞTİR.
(**) 2006 - 2015 YILLARI BÜTÇE KANUNU´NDA MAHALLİ İDARE VE FON PAYLARI İLE RED VE İADELER DAHİL OLDUĞUNDAN, AYNI BAZA GETİRMEK İÇİN GERÇEKLEŞEN TAHSİLAT RAKAMLARINA DA MAHALLİ İDARE VE FON PAYLARI İLE RED VE İADELER DAHİLDİR. Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlığı
(VI) / GSYH (%) 23,6 25,4 25,4 25,8 26,2 26,3 26,5 27,1 28,4 29,7 30,3 31,9 31,7 (*) Genel Bütçe Vergi Gelirleri Brüt olup, Mahalli İdare ve Fon Payları ile red ve iadeler dahil tutarlardır. 2008-2013 Yılları Vergi Gelirleri içerisindeki Gelir Vergisi tevkifat rakamına asgari geçim indirimi tutarı dahildir. (**) Katma Bütçe Vergi Gelirleridir. (***) Genel Bütçe Vergi Gelirleri, Mahalli İdarelere ve Fonlara ayrılan Payları da içerdiğinden, burada yer alan rakamlar kendi gelirleridir. (****) Sosyal Güvenlik Kurumlarının SGK Prim Gelirleri ile İşsizlik Sigortası Prim Gelirlerinden oluşmaktadır. " İşsizlik Sigortası Prim Gelirleri Muhasebat Genel Müdürlüğünden alınmıştır ve devlet katkısı düşülmüştür."Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlığı
(VI) / GSYH (%) 22,1 23,6 23,5 23,9 24,3 24,1 24,2 24,6 26,1 27,3 27,5 29,3 28,9 (*) Genel Bütçe Vergi Gelirleri Net olup, Mahalli İdare ve Fon Payları dahil, red ve iadeler hariç tutarlardır. (**) Katma Bütçe Vergi Gelirleridir. (***) Genel Bütçe Vergi Gelirleri, Mahalli İdarelere ve Fonlara ayrılan Payları da içerdiğinden, burada yer alan rakamlar kendi gelirleridir.
(****) Sosyal Güvenlik Kurumlarının SGK Prim Gelirleri ile İşsizlik Sigortası Prim Gelirlerinden oluşmaktadır. " İşsizlik Sigortası Prim Gelirleri Muhasebat Genel Müdürlüğünden alınmıştır ve devlet katkısı düşülmüştür."