TÜRK SANAYİCİLERİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ TÜSİAD ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU BAŞKANI MUSA GALİP EROĞLU “Türkiye'de İklim Değişikliği ile Mücadelenin Yönetimi için Kapasitenin Artırılması Projesi Açılışı” 1
Jan 14, 2016
TÜRK SANAYİCİLERİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ
TÜSİAD
ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU BAŞKANI
MUSA GALİP EROĞLU
“Türkiye'de İklim Değişikliği ile Mücadelenin Yönetimi için Kapasitenin Artırılması Projesi Açılışı”
1
Sayın Müsteşarım, Sayın Başkan, Değerli Katılımcılar, Değerli
Basın Mensupları,
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum. İçinde bulunduğumuz küresel ekonomik kriz
ortamından ülkemizin sürdürülebilir ekonomik, sosyal ve
endüstriyel kalkınma ivmesiyle çıkmasını ümit ettiğimiz bir
dönemde başlattığımız “Türkiye'de İklim Değişikliği ile
Mücadelenin Yönetimi için Kapasitenin Artırılması Projesi”
hepimiz için önem taşımaktadır. Projemizin açılış toplantısına
nazik ilginiz için teşekkür ederiz, hepiniz hoş geldiniz.
2
Dünyamızı tehdit eden iklim değişikliği, çevre kirliliği
ve doğal kaynakların azalmasına karşı alınması
gereken önlemler, uluslararası platformlarda en fazla
tartışılan konuların başında gelmektedir. Artık, her
ülkenin başta gelen sorumluluklarından biri; büyüme
ve gelişmeyi “sürdürülebilir” ve ekolojik açıdan kabul
edilebilir bir esasa dayandırmaktır. Bu çerçevede de
toplumu oluşturan herkesin üzerine ciddi
sorumluluklar düşmektedir.
3
Türkiye bulunduğu coğrafya itibari ile iklim
değişikliğinin etkilerine karşı son derece kırılgan bir
ülke durumundadır. Özellikle, yağışlarda meydana
gelmesi beklenen değişim tarım ve gıda üretimi için
gerekli olan su temini üzerinde olumsuz sonuçlar
yaratacak ve bu sektörde fiyatların yükselmesine yol
açacaktır. Şehirlerde içme suyu sıkıntısı ve su
kalitesinde sorunların yaşanması da kuvvetle
muhtemeldir.
4
Sanayileşme sürecine, batılı ülkelerden sonra başlayan
ülkemizin iklim değişikliği konusunda tarihsel sorumluluğu
nispeten azdır ve kişi başına düşen sera gazı emisyon oranı
düşüktür. Ancak, 2006 yılı sonu yapılan son
değerlendirmeler Türkiye’de sera gazı emisyon artışının
ciddi bir seviyeye geldiğini göstermektedir. Türkiye’nin
toplam sera gazı emisyonları 1990-2006 yılları arasında
%95 artış göstermiştir. Burada en büyük pay %78 ile enerji
sektörüne aittir. Dolayısıyla, gelecek kuşaklara yönelik
sorumluluk ve vizyon sahibi olan ülkemizin iklim değişikliği
ile mücadelede düşük karbonlu ekonomiye geçmeye
yönelik uluslararası çabalardan uzak kalması düşünülemez. 5
Bu çerçevede, TÜSİAD olarak ülkemizin Kyoto
Protokolüne taraf olmasını destekledik. Türkiye’nin iklim
değişikliği ile müzakere sürecine etkin katılımı ve kendi
özel koşulları dahilinde karar alınması açısından, Kyoto
Protokolü’ne taraf olması son derece önemli bir adımdır.
Kyoto Protokolü’ne taraf olunması, 2012 sonrası iklim
değişikliği ile mücadele müzakerelerinde Türkiye’nin elini
kuvvetlendirecektir. Kaldı ki, Avrupa Birliği’ne tam üyelik
sürecinde önemli bir şart olan ve Ocak 2008’de birinci fazı
başlayan Kyoto Protokolü’ne ancak 2009 yılında taraf olan
ülkemizin herhangi bir emisyon azaltma yükümlülüğü
bulunmamaktadır.6
Değerli katılımcılar,
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi Sekretaryası’na “İş Dünyası ve Sanayi Sivil
Toplum Kuruluşu” alanında Türkiye’den ilk akredite
kuruluş olması TÜSİAD’ın konuya verdiği önemin en
büyük işaretidir. TÜSİAD, iklim değişikliği
politikalarının geliştirilmesi ve uygulanmasında ilgili
tüm paydaş ve kamu kuruluşları ile işbirliği halinde
çalışma arzusundadır.
7
Bu anlamda, Çevre ve Orman Bakanlığı, Devlet Planlama
Teşkilatı, UNDP–Türkiye ve TÜSİAD işbirliği ile
yürütülen “Türkiye'de İklim Değişikliği ile Mücadelenin
Yönetimi için Kapasitenin Artırılması Projesi”ne destek
oluyoruz. Türkiye’nin çevre yönetimi ve uluslararası iklim
değişikliği politikalarının oluşturulmasında kurumsal ve
beşeri kapasitesini geliştirmeyi amaçlayan ve gönüllü
karbon piyasasının kurulması için ülkemizin potansiyelini
ortaya koyacak projenin ülkemiz için önem taşıdığı
inancındayız.
8
Çevre ve iklim değişikliği ile mücadele politikası,
yatırım alanları, dış ticaret, yerel yönetimler, sağlık,
sanayileşme, bölgesel kalkınma ve tüketici hakları gibi
çok çeşitli alanları ilgilendiren bir konudur. Çevre ve
iklim değişikliği politikalarının sanayici açısından
önemi ise ulusal ve uluslararası pazarlardaki rekabet
gücüne etkisi ve çevreyle dost bir ekonomik
kalkınmadır.
9
Plansız sanayileşme ve kentleşme sonucunda ortaya çıkan
sera gazlarındaki artışa karşı ülkemizin, bir an önce,
global, bölgesel ve ulusal gelişmeleri dikkate alan
kapsamlı çalışmaları başlatması gerekmektedir. Bu
çerçevede, sanayi-çevre dengesini koruyacak etkin bir
iklim değişikliği stratejisine ihtiyaç duyulmaktadır.
Küresel iklim değişikliği için ulusal bir adaptasyon
stratejisi ve bu stratejiyle uyumlu bir eylem planı
hazırlaması gerekmektedir. Ayrıca, iklim değişikliği
konusunda yasal ve idari kapasite geliştirilmeli ve yenilen
koşul ve ihtiyaçlara göre yeniden şekillendirilmelidir.
10
2012 sonrası uluslararası iklim değişikliği müzakereleri
çerçevesinde güvenilir veri ve bilgiye dayanarak güçlü bir
müzakere pozisyonu oluşturmamız gerekmektedir. Bu
müzakerelerde, ülkemizin sanayi ve gelişmişlik düzeyi göz
önünde bulundurularak sürdürülebilir kalkınmamızı ve
refahımızı tehlikeye atacak taahhütlerden kaçınılmalıdır.
Bu açıdan, müzakere pozisyonun oluşturulması için tüm
paydaşlarla işbirliği halinde çalışılması geri dönülmesi zor
taahhütler altında kalmamamız için önem arz etmektedir.
11
Kyoto Protokolü’nün Birinci Dönemi sonrasında iklim
değişiminin anlaşılması için anahtar konu “finans”
olacaktır. Yaşadığımız ekonomik kriz bu konunun önemini
daha da arttırmaktadır. İçinde bulunduğumuz derin
ekonomik krizi aşmanın bir yolu da sürdürülebilir yeni bir
üretim modelinin yani düşük karbonlu ekonomi modelinin
benimsenmesidir. Kalkınmakta olan ülkelerde iklim
değişimi adaptasyon çalışmaları için ulusal politika
enstrümanları yeni kalkınma fırsatları yaratabilecek, yeni
iş alanları ve istihdam imkanı önemli seviyelere
çıkabilecektir
12
. Bu olanakların araştırılması ve tehditlerin fırsatlara
çevrilmesi için inovasyon ve temiz teknolojiler
önümüzdeki dönemde emisyon azaltımı için önem
taşımaktadır. Enerjinin tasarrufu ve verimli kullanımıyla
ilgili etkinlikler ve çalışmalar, yeni ve yenilenebilir
enerji teknolojileriyle birlikte, Türkiye’nin
yararlanabileceği politika araçlarının ve teknolojik
olanakların başında gelmektedir. Bu alandaki
kapasitemiz araştırılmalı ve Ar-Ge faaliyetleri
desteklenmelidir.
13
Hepimizin bildiği gibi, ülkemiz 2012 yılı sonuna kadar
esneklik mekanizmalarından faydalanamayacak ancak
gönüllü karbon mekanizmasından yararlanabilecektir.
Bu çerçevede, gönüllü karbon mekanizmalarına ilişkin
kurumsal ve yasal altyapı çalışmaları yapılmalı,
emisyon hesaplanması ve kaydına ilişkin işlemler yasal
mevzuat çerçevesinde uyumlaştırılmalıdır.
14
Değerli Misafirler,
Türkiye, Kyoto Protokolüne taraf ülke olarak, iklim değişiminin adaptasyon stratejilerini başarı ile uygulayan ve sürdürülebilir kalkınma için hedeflerini yeniden belirleyen, yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştiren, enerji sektöründe teknik verimliliği arttıran, mevcut kömüre dayalı enerji santralarını rehabilite eden, orman alanlarını arttıran, enerji verimliliği ve karbon yoğunluğunun etkisini göz önüne alan ve en önemlisi de eski anlayışları geride bırakacak bir Emisyon Azaltım programını başarı ile uygulayan bir ülke olmak durumundadır. Sözlerime son verirken, bugün bir araya gelmemizde öncülük eden Çevre ve Orman Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilat ve UNDP Türkiye ile işbirliğimizin artarak devam etmesini diliyorum. Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim.
15