Top Banner
Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT YAZILARI Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları Kapak Resmi: Remzi KARA
56

Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Sep 02, 2020

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT YAZILARI

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Kapak Resmi: Remzi KARA

Page 2: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

İÇİNDEKİLER

Acıkırsan Yüreğim Her Öğün Sofra Sana / Tayyib ATMACA

Aşk Olsun Kalbim / Hasan AKÇAY

Sözümüz Söz Mü? / Mustafa ÖZÇELİK

Kar Yağdı Yanaklara/ İbrahim Halil ÇELİK

Fırın Önünde Dilenciler / Mehmet Attila MARAŞ

Vefasız / Mehmet Nur ŞANDA

Din ve Ümit / Şahin DOĞAN

Göbeklitepe / Eyyüp Azlal

Kendisi Olmayan Musa / S.Ahmet KAYA

Bir Mazlum Hikâyesi / Bekir URFALI

Aysima'ya Sonat / Mehmet Faruk HABİBOĞLU

Âşıklara Yaraşan / Mehmet ŞARMIŞ

Ne Haldeyim? / Ozan Halil MANUŞ

Tayyib Atmaca ile Röportaj / Eyyüp AZLAL

Mektup / Abdurrahman KIRIKÇI

Boş Yere / Mela Ahmed Cezeri

Urfa Destanı / Muhammed Baran ASLAN

Cennet-Cehennem / Mehmet SARMIŞ

Sen Ey İstanbul / Feridun EREN

Savrulduk Biz, İstemeden... / Emine YÜKSEL

Anneme / Abdullah ÖNCÜ

Bir Çift Kırmızı Rugan Ayakkabı / Ayşe REŞAD

Gitmeseydin Eğer / Ali TUTLUOĞLU

Dörtnala Geçen Zaman / Kadir ACI

Papatyalar / İbrahim Halil TUNÇEL

Gözlerde Umut / Aysel ÖZDEMİR

Vüs’at / Deniz TAVUS

Nar / Hakan SAĞLAM

Dostluk Üstüne Bir Güzelleme / Misbah HİCRİ

Sigara / Necmettin KILIÇER

Anılar Issız Bir Derya / Emine ÖNDER

Tut Ellerimden Umut / Enes UĞUZLU

Merdümgirizlik / Mehmet AKBAŞ

Bir Bayram Matemi / Recep DAĞ

Meryem'in İyilik Sorusu / Mustafa TOSUN

Tahavvül / Barış KAYA

Yaşamak İçin / Muhammed Salih ŞEKER

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

2018 Yıl: 1 Sayı: 1

Page 3: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

ACIKIRSAN YÜREĞİM

HER ÖĞÜN SOFRA SANA

Kor ateşle tanıştım yalımdan öte geçtim

Aramızda ten duvar ölümden öte geçtim

Şol Yunusça kovandan balımdan öte geçtim

Fırtınaya tutuldum borandan korkmuyorum

Göğümün bulutları döşü dolu bir ana

Her damlası iksirden maya çalar bir cana

Acıkırsan her öğün yüreğim sofra sana

Aklı ile doyandan görenden korkmuyorum

Kendi gönül göğümde can kuşum kanat vurur

Kartallardan kaçarım akdoğan kanat vurur

İnsafı kıt avcılar çifteyle kanat vurur

Marazla tavlanmadım kırandan korkmuyorum

Yokluklarla sınandım şükür kapım açıldı

Cahillerle denendim fikir kapım açıldı

Candan özge can geldi hâkir kapım açıldı

Dikişsiz damatlıktan törenden korkmuyorum

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

2018 Yıl: 1 Sayı: 1

Sayfa 1

Tayyib ATMACA

Page 4: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

AŞK OLSUN KALBİM

Ne varsa âlemde aşkla yücelmiş

Aşk olsun sana da, aşk d/olsun kalbim

Aşkı bilmeyenler yaşarken ölmüş

Aşk olsun sana da, aşk d/olsun kalbim

Geceyi gündüze koşturan aşktır

Çiçeği çimeni coşturan aşktır

Rüzgâra dağları aştıran aşktır

Aşk olsun sana da, aşk d/olsun kalbim

Yıldızlar aşk ile durur semada

Yağmurla toprağa sinen sedada

Aşk dostlukta, aşk birlikte, vefada

Aşk olsun sana da, aşk d/olsun kalbim

Gönül olacaksan aşkla dol kalbim

Güzel bak, güzel gör, derde gül kalbim

Maksuda varmaya giden yol kalbim

Aşk olsun sana da, aşk d/olsun kalbim

Dil olur konuşur sıcak bakışta

Umuttur, baharı gözleyen kışta

Pişirir, oldurur her dem yakışta

Aşk olsun sana da, aşk d/olsun kalbim

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 2

Hasan AKÇAY

Page 5: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Mustafa ÖZÇELİK

SÖZÜMÜZ SÖZ MÜ?

Sözün, yazının kirletildiği, anlamının buharlaştığı bir çağda yaşıyoruz. Çeşitli yöntemler kullanılarak

oluşturulan yeni bir yazı, şiir, şair ve yeni bir kitap, okuyucu anlayışı oldukça mesafe almış görünüyor. Bu

manzara içerisinde kitap-dergi bir meta özelliği kazanırken yazar/şair üreticiye, okur da tüketiciye dönüştü.

Yani kültürel-edebî olması gereken bir konu tamamen ticari boyutta ele alınıyor. Daha da kötüsü söz ve yazı

yeni bir insan, toplum yapısının oluşmasına, yeni bir hayat tarzının inşasına alet ediliyor. Mesela yeni yazar,

sanatkâr tipinin bir pop yıldızı gibi bağımlı hayranları, iflah olmaz karşıtları, (Karşıtları olması da bu yazar

tipini besleyici bir durumdur.), sıra dışı hal ve tavırları, giyimi, kuşamı, garip ilişkileri hatta skandalları olsun

isteniyor. Yine mesela kitap okunan bir şey olmaktan çıkıp satılıp alınan bir meta haline geliyor.

Söylemeye çalıştığımız bu hususları daha ayrıntılı anlayabilmek için George Orwel’in “Bin Dokuz

Yüz Seksen Dört” romanı ile Aldaus Huxley’in “Cesur Yeni Dünya” romanlarını okumak yeterlidir. Bunlar

ister yazarların öngörülerine göre iyi niyetle ve uyarıcı metinler olarak isterse gelecekte olacaklara/olması

istenenlere insanları zihnen hazırlamak için yazılırsa yazılsın her ikisi de insanlık için bir kâbus

senaryosundan söz etmektedir. Üstelik bu kâbus söz/yazı ile gerçekleştirilmektedir. Bu yüzden

yazarların/şairlerin okuyup üzerinde düşünmeleri gereken kitaplardır. Mesela Orwel’in kitabında yeni bir dil

inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet, din gibi kavramların

yasak kabul edilmesi yani değerlere saldırı gibi hususlar bugün yoğun bir şekilde karşımızda birer problem

olarak durmaktadır.

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 3

Page 6: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Bugünkü edebiyat dünyamız da hızla bu kitaplarda anlatılanlar gibi böyle bir süreç içerisinde

şekilleniyor. Ne var ki böyle bir durum karşısında mesele teknoloji/internet vasıtasıyla gerçekleştiği için

kimse zamanın akışına karşı durulamayacağı şeklindeki bir anlayışla bu küresel insanlık düşmanlarına

teslimiyetten başka çare göremiyor. Hatta inancı, dünya görüşü ne olursa olsun herkes aynı şekle bürünüyor.

Yayınlanan kitaplara bakınca görüyoruz ki hepsi küresel güçlerin istediği insan/okur tipini oluşturmak

gayesine hizmet ediyor. Teslimiyetin yerini karşı koyma, akıntıya kapılmak yerine durup düşünme,

sorgulama ve bir çıkış yolu aramak ise nerdeyse hiç aklımıza gelmiyor. Çünkü değiştirme/dönüştürme o kadar

ustalıkla yapılıyor ki fark edebilmek için derin bir bilince, sağlam bir inanca sahip olmak, gafletten uyanmak,

yeni bir arayışa niyet etmek, gayret göstermek gerekiyor.

Bir hafıza tazelemesi yaparak insanlık tarihine dönüp baktığımızda görürüz ki insanlığa bu

operasyonu çekenler, ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar yenilmez değillerdir. Bunu anlamak için sadece

peygamberlerin kıssalarına bakmak yeterlidir. Sadece Hz. Musa örneğini hatırlamak bize yeni bir ufuk

açabilir. Firavun’un sihirbazlarını aynı yöntemle etkisiz hale getiren bir örnek var karşımızda. Bugün

yapılanların/yapılmak istenenlerin de modern bir sihir/büyü olduğunu kim inkâr edebilir ki… Öyleyse bize

bir Musa duruşu gerek. Buna sahipsek yalanın, sahte olanın büyüsü bozulacak, sihir üzerimizde etkili

olamayacaktır.

Böyle bir durum karşısında ne yapacağız? Bildiğimiz gibi bu çağın bir özelliği ise sadece sorunlardan

şikâyettir, çözüm teklif etmemektir/edememektir. Çünkü bu yeni anlayış eleştiriye izin verse bile çözüme

ilişkin tekliflere imkân vermiyor. Ama biz öyle yapmayacağız. Konu yazar/şair/eser bağlamında ele alındığı

için bir çözüm yolu olarak geleneğin ruhuna, diline dönmenin faydalı olabileceğini söylemek istiyoruz.

Geleneğe dönmek derken de Kur’an’a, sünnete ve bunlara bağlı olarak oluşturulan kadim

kültüre/sanata/edebiyata dönmeyi kasdediyoruz. Çünkü İsmet Özel’in “Neyi kaybettiğini hatırla” sözünde

belirttiği gibi neyi kaybettiğimiz bilirsek neyi bulacağımızı da biliriz. Bu, epeyce aydınlatıcı bir ifadedir.

Çünkü kayıplarını bulamayanlar, asla kazanamazlar. Bizim kaybettiğimiz şey ise hakikatin ta kendisidir.

Hakikatle olan bağımızın kopması ya da kopmak üzere olmasıdır. Öyleyse bulunmamız gereken yer hakikatin

iklimidir. Yine İsmet Özel, bu kayıplar karşısında “Eve dön! Şarkıya dön! Kalbine dön!” sözleriyle bize bir

çıkış yolu teklif eder. Ben bu dönülmesi gerekenleri “evimiz, şarkımız, kalbimiz” olarak anlamaktan

yanayım. Bu yüzden bizim olan referanslarımızla buluşmak gerektiğini düşünüyorum. Bunlardan biri de

adının başına “Bizim” kelimesini eklediğimiz “Bizim Yunus” yani Yunus Emre’dir. Onu örneklememin

sebebi ise söz’e dair söyledikleridir. Onun “söz” redifli şiiri mevcut edebiyat anlayışına karşı durabilmemizi

ve olması gereken edebiyatı inşa edebilmemizi sağlayacak ölçüler ortaya koyar.

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 4

Page 7: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Bahsini ettiğimiz bu şiirde söze (bunu yazı olarak da düşünmek gerekir) yüklenen anlam ve söz

söylemenin/yazı yazmanın ilkelerini tümüyle bulmak mümkündür. Özetle belirtmek gerekirse şunlar

söylenilmektedir: Söz, bilerek söylenilmelidir. Bunun için zihinde ve gönülde iyice pişirip olgunlaştırmalı,

söz us (akıl) denetiminden geçirilmeli, yaramaz (kötü) olanlar ayıklanmalıdır. Böyle bir söz kişinin yüzünü

ak eder. Söz, savaş, kavga, fesat, nifak çıkaran bir özelliğe bürünmemelidir. Aksine iyiliği, güzelliği ve

faydayı esas almalıdır. Söz, mücevher değerinde olmalıdır. Sözü güzel değilse sahibi şehriyar bile olsa basit

birine dönüşür, değersizleşir. Yine kişi sözü söyleyeceği zamanı bilmeli, muhatabın anlama seviyesine dikkat

etmeli, kötü sonuçlar doğuracak sözlerden kaçınmalı. Söz bahsinde hem esasa hem de usule riayet

Özetle söylemeğe çalıştığımız bu hususların Kur’an ve hadislerde geçen söz söylemeye dair ilkelerin

şiir diliyle açıklanması/yorumu olduğu açıkça görülecektir. Bundan dolayıdır ki geleneksel kültürün öncüleri

“konuşma adabı” (bunu şimdilerde yazma adabı olarak da düşünmek gerekir), “dilin afetleri” gibi kitaplar

yazma gereği duyarak insanları bu konuda uyarmışlardır. Bu sebeple küresel çetelerin dayattığı kültür, sanat,

edebiyat anlayışına karşı çıkmak isteyenler öncelikle okumalarını/beslenmelerini bu kadim kaynaklara göre

yaptıklarında kendi yazdıklarının şekli de muhtevası da değişecek ve hemen olmasa bile bunlar insanlık

nezdinde bir karşılığı er geç bulacaktır. Ama şimdilik görünen odur ki sanat anlayışımızı, dil tutumumuzu,

edebiyat görüşümüzü bu kaynaklardan beslenerek oluşturmuyoruz. Haiddeger’den (elbette

okunmalıdır/okunabilir) sanat anlayışı devşirenler bir de mesela Mevlana’ya baksalar, divan şiirini, halk ve

tekke şiirini inceleseler mutlaka bir çıkış noktası bulabileceklerdir. Bütün isimler/eserler aynı zamanda bir

zihniyetin yansıtıcısı olarak bir sanat felsefesine de sahiptirler. Hikâye, roman yazanlar peygamber

kıssalarına, evliya menkıbelerine, masallarımıza, destanlarımıza baksalar bambaşka bir roman hikâye yazma

imkânı bulacaklardır. Bu, şekilsel olarak bir gelenekle bağ kurma manasında bir uyarı, teklif değildir.

Söylenilmek istenen ruhtur, anlayıştır. Şayet bunu yapabilirsek/yapmayı başarabilirsek söz de yazı da

kaybolan anlamını tekrar kazanmış olacak ve bu ruhla yazılan eserler insanlığın insanlığına seviye

kazandıracaktır. Söz, ayağa kalkarsa insanlık da ayağa kalkacaktır. O yüzden kendimize ve söz/yazı ile

uğraşan herkese sorulacak temel soru “Sözümüz söz mü?” sorusu olmalıdır.

Mustafa ÖZÇELİK

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 5

Page 8: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

KAR YAĞDI YANAKLARA

Kar yağdı yanaklara

Kirpiklerin tutuştu

Sema'dan dökülen kar

Lal yakuta dönüştü

Seni avutmak için

Ey gonca i nazenin

Ruhum canım ve tenim

Bağrım nara dönüştü

Kara bahtım seninle

Gün gibi aydınlandı

Yere göğe sığmazken

Yüreğim sana kandı

Kar yağıyor bembeyaz

Gözümün mavisine

Selvi boylu yarimin

Âşık oldum sesine

Kar yağdı yanaklara

Kirpiklerin tutuştu

Havadan dökülen kar

Lal yakuta dönüştü

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

2018 Yıl: 1 Sayı: 1

Sayfa 6

İbrahim Halil ÇELİK

Page 9: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

FIRIN ÖNÜNDE DİLENCİLER

Urfa’da ekmek fırınları

Çarşılarda, mahallede en çok gidilen yerler

Perşembeyi cumaya bağlayan akşam dilenciler

Oturarak yerlere birer, ikişer, üçer

Fırından yeni çıkmış taze ekmek dilenirler

Hayır için dağıtılan ekmekleri

Kapıp koymak için kirli torbalarına

Öylesine bekleyip dururlar kızlı erkekli

Fırın önlerinde dilenciler

Ekmek dilenmek demek

Tükenmesi demektir insanların

Açlık sınırında beklemesi

Nice işsiz güçsüz yoksulların

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 7

Mehmet Attila MARAŞ

Page 10: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Mehmet Nur ŞANDA

VEFASIZ

Yıllarca beslediğin vefasız yılan

Akrebe iş bırakmadan soktu da gitti

Vefaya sadakat, emeğe saygıyı

Ayaklar altında ezdi de gitti

Duygudan nasipsiz çıyan üçlüsü

Akrebe iş bırakmadan soktu da gitti

Bütün bir maziyi, güzel istikbali

Ayaklar altında ezdi de gitti

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 8

Page 11: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Şahin DOĞAN

DİN VE ÜMİT

Bütün hayallerin gerçek olması kadar hayal kırıcı bir şey yoktur diyor, Haldun Taner. “Bütün

hayallerim gerçek olsa ah!” şeklindeki malum dize olmayana, olmayacak olana, gerçekleşmesi mümkün

olmayana tutulan yanık bir ağıt. Sanatın da ilham kaynağı galiba bu yanık ağıt, daha doğrusu temenni.

Elde edilen, elde tutulan, ele geçirilen ve kavuşulan her şey değerini yitirir zamanla. Adına ideal

denilen şey elde edilmediği, ele geçmediği için yüksektir, tıpkı ütopya gibi. İdeal olan, reel olan için

muhayyel bir kamçıdır. İdeal olmazsa reel de olmaz; reel olmayınca idealin olmaması gibi.

“Mecnundan koca olmaz.” Onun için aşk evliliği değil mantık evliliği yapın der Denemeler yazarı

Montaigne. Çünkü aşk sadece hayal edilebilir, kuşatılmaz ve erişilmez. Ama mantık her zaman sahip

olduğunuz/olabileceğiniz en bağayı mülkünüzdür. O, yapabilse en bayağı olanı yapacak ama o da geçmiyor

eline.

Şair kendi durumu için “dünyaya kapalı ve fakat Allah’a açık” der bir şiirinde. Şair çok talihli zira

felaketlerin en müthişi: her ikisine de kapalı olmak veya kendini kapatmak.

“En uzak mesafe ne Hint, ne Çin; en uzak mesafe ne gökyüzü, ne ışıl ışıl parlayan yıldızlar; en

uzak mesafe iki kafadır birbirini anlamayan” şeklinde çok hoş ve manidar bir sözü var Can Yücel’in.

Anlaşılmamayı/birbirini anlamamayı bu kadar kudretli ve nârin anlatan bir başka söz bilmiyorum.

Ceset olarak bir ve yan yana fakat anlam olarak kutuplar kadar uzak birbirine. Felsefede zaman

kavramı tini temsil eder. Tini, yani ruhu. Felsefe tini tanımaktır, tini okumaktır bir bakıma.

Onun için “ateş gibi bir nehr akıyordu ruhumla onun ruhu arasında” mısraının muhatabı âlim

değil, âriftir. Çünkü âlim sathı bilir, ârif ise künhü. Her iki varyanta birden aşina olan kişiye de âşık denir.

Tebrizli Şems ve Mevlana gibi.

Kemal Tahir hapiste idama mahkûm olan biri için “geleceği olmayan bir adama anlatılabilecek

hiçbir şey yoktur” der. Ama büyük yanlış! Geleceği olmayan adama anlatılabilecek en yüce şey -sanal bile

olsa- bir gelecek temin etmektir, bir gelecek umudu vermektir.

Din bu yüce dileği ve umudu temin edebildiği için hala canlıdır, büyüktür, caziptir. Bu noktada

dinin yerini doldurabilecek/tutabilecek hiçbir beşerî ideoloji yoktur. Hâsılı, ümitliyim o halde varım!

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 9

Page 12: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Eyyüp AZLAL

GÖBEKLİTEPE

Ana Hatlarıyla Göbeklitepe...

1. Göbeklitepe, Şanlıurfa şehrimizin 20 kilometre kuzeydoğusunda bulunan Örencik köyü yakınlarında

bulunuyor.

2. Neolitik döneme ait olan Göbeklitepe, tarihte bilinen ilk tapınak olma özelliğini taşıyor. Bu nedenle de

tarihteki ilk inancın başlangıç kaynağı olarak kabul edilen en büyük tapınak olarak kayıtlara geçmiş

durumda.

3. Göbeklitepe'nin bir diğer önemi ise, tarihte bilinen en eski yapıttan daha da eski olması.

4. Örnek vermek gerekirse, Göbeklitepe'nin keşfine kadar bilinen en eski tapınak ise Malta'da bulunmakta

ve 5000 yaşında. Ayrıca Stonehenge'den 7000, Mısır piramitlerinden ise 7500 yıl daha yaşlı...

5. Göbeklitepe'nin inşası sırasında insanoğlu bitki toplayan ve hayvanları avlayan gruplar halinde

yaşamlarını sürdürüyordu.

Fakat ilginç olan bir durum var ki, küçük gruplar halinde yaşayan insanların Kayalık bölgelerden, büyük

sütunların ve ağır taşların el arabaları ve yük hayvanları olmadan iki kilometre taşıması neredeyse

imkânsızdı. Bu nedenle tarihte ilk defa insanların kalabalık bir şekilde bir arada olması gerekmişti.

6. Bitki toplamanın yanı sıra hayvan avlayan insanlar mağara duvarlarına hayvan figürleri resmetmişti.

Hayvan figürlerinin kabartmalı ve tek şekilde yapılması sanatsal bakışlarının farklılığını da ortaya koyuyor

bu şekilde. Taşlar üzerine, akrep, tilki, boğa, yılan, yaban domuzu, aslan, turna ve yaban ördeği figürleri

işlenmiş durumda. Bir kısım arkeoloğa göre bu hayvan figürleri tapınağı ziyaret eden farklı kabilelerin

sembolü olarak nitelendiriliyor.

7. Bazı arkeologlar ise, boyları 3 ile 6 metre arasında değişen T biçimindeki sütunların stilize edilmiş insan

figürleri olduklarını düşünüyorlar. İnsanları temsil eden T sütunlarının ağırlıkları 40 ile 60 ton arasında

değişiyor. Ayrıca sütunlar üzerinde diğerlerinden farklı olarak aşağı doğru inen şekilde işlenmiş 3 boyutlu

aslan kabartması bulunuyor. Böylelikle kullanılan aslan figürleri Neolitik dönemde aslanların Anadolu'da

yaşamış olma ihtimalini ortaya koyuyor.

8. "Göbeklitepe nasıl keşfedildi?"

1983 yılında tarlasını süren Mahmut Kılıç tarlada bulduğu oymalı taşı müzeye götürdü fakat eser sıradan

bir arkeolojik bulgu olarak Urfa Müzesi'nde sergilenmeye başlandı.

1995 yılında Şanlıurfa Müzesi başkanlığında ve Prof. Dr. Klaus Schmidt'in bilimsel danışmanlığında

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 10

Page 13: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

8. "Göbeklitepe nasıl keşfedildi?"

1983 yılında tarlasını süren Mahmut Kılıç tarlada bulduğu oymalı taşı müzeye götürdü fakat eser sıradan

bir arkeolojik bulgu olarak Urfa Müzesi'nde sergilenmeye başlandı.

1995 yılında Şanlıurfa Müzesi başkanlığında ve Prof. Dr. Klaus Schmidt'in bilimsel danışmanlığında

kazılar başlamıştır. 2007 yılında ise kazı başkanlığına Klaus Schmidt getirilmiştir.

9. Arkeologlar tapınak yapılarının sıvı geçirmeyecek şekilde inşa edildiğini söylüyorlar. Bu sayede

törenlerin içerikleri tam olarak bilinmese de, bir sıvı (kan, su, alkol v.b.) eşliğinde gerçekleştirildikleri fikri

oluşuyor.

10. Her bir koldan büyük öneme sahip olan Göbeklitepe ilk olarak 2011 yılında UNESCO tarafından Dünya

Miras Geçici Listesi'ne alınıyor.

11. Daha sonra ise UNESCO, Göbeklitepe'yi Dünya Kültür Mirası Listesine aldı.

Göbeklitepe ve Urfa

Bahreyn’de yapılan kırk ikinci UNESCO- Dünya Miras Listesi toplantısında Kolombiya, Almanya,

İspanya ve Güney Kore ile birlikte Türkiye’den Göbeklitepe arkeolojik alanı da bu miras listesine eklendi.

Dış İşleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonunun yoğun çabaları

sonucunda, Göbeklitepe arkeolojik kazıları başvurusu kabul edildi. Böylelikle ülkemizin UNESCO Dünya

Miras Listesi'ne tescilli alanlarının sayısı on sekize çıkmış oldu.

Göbeklitepe’nin UNESCO Dünya Miras Listesi'ne tescili için Kültür ve Turzim Bakanlığının yanı sıra

Şanlıurfa Valiliği ve Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi de bu arkeolojik alanı tanıtacak çeşitli etkinlik ve

çalıştaylara imza attılar. En mühim olay ise cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2019 yılını

Göbeklitepe yılı ilan etmesiyle oldu. Şanlıurfa, Göbeklitepe’ye

Göbeklitepe kazılarını başlatan ve Göbeklitepe’yi hem dünya medyasında hem de dünya kamuoyunda

tanıtan Prof. Dr. Klaus Schmidt de en az bu kurumlarımız kadar emeği vardır. Dr. Schmidht’in 2009 yılında

ani vefatı bazı çalışmaları geriletse de onun geliştirmiş olduğu çalışma disiplini nihayetinde kazı heyeti bu

arkeolojik alanın diğer bölümlerinde çalışmalarını devam ettirmektedir. Schmidt’in vefatı, Urfa açısından

ne kadar büyük kayba uğradığını o dönemde yardımcılığını yapan Dr. Cihat Kürkçüoğlu şu sözlerle

anlatıyordu.

“Schmidt, bir Urfalı kadar Urfalıdır. Kendisi yirmi yıldır her gün kazı alanındadır. Bir gün olsa dahi geç

gelmedi. Ekibi ile birlikte her sabah saat 06.00 kazısının başında idi. Dört yıldır kazı başkan yardımcısıyım.

Yönetmelik; “Kazı Başkanı bulunmadığı durumlarda kazıyı Başkan Yardımcısı yürütür” demektedir.

Merhum Schmidt bir gün dahi gelmemezlik etmedi ve bana bu konuda bir iş düşmedi.

Dr. Schmidt, yirmi yıldır dünyanın dört bir tarafına günübirlik de olsa üşenmeden giderek verdiği

konferanslarla, Almanca (2006 ve 2007 yıllarında iki ayrı kitap), Türkçe (2007), Lehçe (2010), İtalyanca

(2011), Rusça (2012) dillerinde yayınladığı kitaplarla, hazırladığı fotoğraf sergileriyle Göbeklitepe’yi

dünyaya tanıtmaya çalışıyordu. 21. 07. 2014, Hizmet Gazetesi, Şanlıurfa”

Urfalı bir aydının gözünde arkeolog Schmidt böyle anlatılıyordu o günlerde. Elbette Dr. Schmidt bu

iltifatları hakk edecek çok şey yaptı. O, bir arkeolog olarak kazısını yapmanın yanı sıra Göbeklitepe’yi

Almanya’nın dünyaca meşhur dergisi Der Sipigel’de özel sayı yaptı. Ardından İngilizlerin Dünya markası

olan gazetesi The Guardian’da tam sayfa verdirdi. BBC Kanalı CNN ve en son Georaph National gibi

beynelmilel bir dergide Göbeklitepe’yi kapak dosyası yaptı.

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 11

Page 14: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Urfalı bir aydının gözünde arkeolog Schmidt böyle anlatılıyordu o günlerde. Elbette Dr. Schmidt bu

iltifatları hakk edecek çok şey yaptı. O, bir arkeolog olarak kazısını yapmanın yanı sıra Göbeklitepe’yi

Almanya’nın dünyaca meşhur dergisi Der Sipigel’de özel sayı yaptı. Ardından İngilizlerin Dünya markası

olan gazetesi The Guardian’da tam sayfa verdirdi. BBC Kanalı CNN ve en son Georaph National gibi

beynelmilel bir dergide Göbeklitepe’yi kapak dosyası yaptı.

Dr. Schmidt’in yaptığı bu çalışmalar neticesinde neler oldu? Göbeklitepe, dünyanın bilinen en eski mabedi

özelliğini taşıyan, İngiltere'de bulunan Stonehenge'den yedi bin, Mısır piramitlerinden ise yedi bin beş yüz

yıl daha eski olduğu anlaşıldı. Arkeoloji dilinde en erken tabaka diye tanımlanan üçüncü tabakada buradaki

tarihin Milattan Önce on bin olduğu anlaşıldı. Buradaki yerleşim yerinde ana toprağa ulaşıldığında

Göbeklitepe’de yaşanmış hayat daha da netleşecektir.

Eldeki bulgular ise şunu gösteriyor: O dönemdeki insanlar, avcılık ve hayvancılık ile geçiniyor. Tarımın

yapılmadığı düşünülmektedir. Yerleşim yerinin konumu ve ortaya çıkan büyükçe yapılar, yani tonlarca

ağırlıktaki dikilitaşlar ve bunların buraya getirilmesi ve yerlerine oturtulması Taş Devri insanlarının büyük

bir organizasyon ve zaman dilimi içinde hareket ettikleri anlaşılıyor.

Dinler tarihi açısından değerlendirdiğimizde Dr. Schmidt, Göbeklitepe’deki kazıları İncil’e göre

yorumladığını da söyleyebiliriz. Devam edersek, Alman Der Spiegel dergisinin Dr. Schmidt’ten aldığı

bilgiler neticesinde buranın Hz. Adam’le Havva’nın Cennet’ten kovulup bu bölgeye bırakılmış

olabileceğini yazmıştı. Yine bunun yanında Karacadağ yöresinde halen yetişen yabani bir buğday bitkisinin

en eski buğday bitkisi olduğu ve buradan da yola çıkarak ilk tarımın da bu bölgede yapılmış olduğu

düşünülmektedir.

Ve biz…

Göbeklitepe arkeolojik alanın bulunmasıyla dünyada insanlık tarihini değiştirecek birçok olay, bulgu ve

teori artık değişmiştir. Bu değişikliğin merkezinde kadim şehir Urfa’yı bir bütünlük çerçevesinde insanlık

tarihine sunmak zorundayız. Yani günümüzden başlayarak Milat’ın on iki bin yıl öncesine gidersek bu

şehir; karakterini, kodlarını hep koruyarak gelmiştir.

Urfa, bu bağlamda bizim tasavvurumuzun çok üstünde dünyadaki tarih ve tarih öncesi araştırmacılarının

dikkatini çekmektedir. Bu nedenle Göbeklitepe arkeolojik alanı ziyarete gelecek ziyaretçiler sadece bu

mekânı görüp havaalanı ve otogar yolunu tutup şehirden ayrılmamalı. Dr. Schmidt, Göbeklitepe kazıları

neticesinde ulaştığı medeniyet öncüllerini Urfa şahsında görüyor ve Urfalıların yer sofrasında bulduğu

lezzeti, gördüğü ahengi o dönem insanlarıyla kıyaslıyordu. Göbeklitepe arkeoljik alanda ortaya çıkan

figürlerin aynısı ya da felsefî akislerinin şehir mimarisinde de kullanılmış olabileceğini düşünüyordu.

Son olarak…

Tarlasını sürdüğü sırada sabanını taşa vuran ve o taşın bir heykel olduğunu fark edince de “Bu, bir şeydir”

diyerek bulduğu heykeli at arabasıyla Şanlıurfa Müzesi’ne kadar götüren ve böylelikle tarihte bilinen en

eski tapınağı, on bin yıllık Göbeklitepe’yi bularak dünya tarihinin yeni baştan yazılmasına vesilen Urfalı

çiftçi Şavak Yıldız amcanın taşralı bilgeliğini selamlıyor, onun önünde saygıyla eğiliyoruz.

Eyyüp AZLAL

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 12

Page 15: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

KENDİSİ OLMAYAN MUSA

….. ve ben her gün bir yerlerden geliyorum

Her an her yerlerden geliyorum

Şık ve alımlı elbiseler içinde

Güzel sözcüklerle ve düzgün yürüyüşle

Sabah akşam aynaya bakayım da

Uzun uzun saçlarımı tarayayım

Ne olur ne olmaz, rüzgârdır bu…

Sonra bir sokağın insan yüzüne bırakıyorum kendimi

Yanımda iyi niyetlerim

Bir de bizim Musa

Hani yirmi beşinde katil olan Musa

Gün geçmez ki kendini vurmasın uzak bir dağa.

Toplayıp şehrin içinden muhacir türkülerini

Yalnızlıkları

Kimsesizlikleri

Çaresizlikleri…

Bir sokaktan evlere geçiyorduk

Ben ve Musa.

Sonra bir adam çıkıyordu bulanık bir geceden

Pis nefesi ve gerinen kasları ile

Seherin serin sularını bulandırıyordu

Ahh! Bize kaldı çocukları okşamak

Devrilen iskemleleri doğrultmak hatta…

Hatta içimize akan gözyaşlarını okşamak…

Neyleyim,

İçimize akıyor işte sahipsiz gözyaşları

Şehrin burkulan kaburgaları

Kırık aynaları.

Ki, hep taşıdım ben onları boyası dökük duvarlara

Gün geçmez ki üzerime kapanmasın

O duvarların demirden kapıları

O kapıların kapılara kapanan kanatları

Ve o kanatlarında

Kendini asan evde kalmış kızların siluetleri

Yüreğimin en hassas yerlerine akar

Ki o zaman Musa’yla

Terk ederim işte şehr-i kadimi

Toplayıp şehrin içinden muhacir türkülerini

Yalnızlıkları

Kimsesizlikleri

Çaresizlikleri…

s. ahmet kaya /mart 2011/

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 13

S.Ahmet KAYA

Page 16: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Bekir URFALI

BİR MAZLUM HİKÂYESİ

Yarısı yırtık resim, yarı kayıp bîçare

Ceylanın yarasına arıyorum bir çare.

Sapan taşı yemişim can çekişir hevesim

Dikenli yollarında tükendi son nefesim.

Yolum yokuş yukarı dizimin yok dermanı

Hangi rüzgâr dağıtır başımdaki gümanı.

Elimde tahta bavul, önümde yollar uzar

Tut elimden ey umut gör ki kader ne yazar.

Kara trene verip gençliğimi gönderdim

Sevdiğimden hediye taşınmaz benim derdim.

Bir mazlum hikâyesi bunu kuşlar dinlesin

Varsın mezar başımda kör baykuşlar inlesin.

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 14

Page 17: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

AYSİMA'YA SONAT

-Bana bir şarkı söyle, içinde martı olsun, deniz olsun, bulut olsun. Yani umut olsun.

Umut yoksul yüreklerin lolipop şekeri. Avunuruz işte. Hayat belli ki yoksulları sevmiyor. Ama

yoksulluk paslanmış tren rayları. Yokluktan yoksulluğa doğru ve üstünden mütemadiyen umut

lokomotifi geçer ağır aksak. Makinist amca kızma bize.

Bir köhne kompartımanda sayıklarız kendi kendimize geçmişi. Tutup bir şarkı söyleriz bir

ağızdan. Ağzımızda garip kekremsi bir tat. Lambanın loş ışığı içimizi yakar. Bir şiir olur gölgeler ürkek

ve kırılgan.

-Bana bir şiir oku, içinde bahar olsun, çiçek olsun, ışık olsun. Yani Sen konulu.

Ben senden çok uzaktayım ama. Bu tren beni sana getirmez mi? İçim sana açık, yolum kapalı.

Katar katar uzar gider yalnızlığımız. Biz aslında yitik umutlarıyız sevdanın. En sert rüzgârlar yalar

saçlarımızı ve üşür gözlerimiz. Çünkü hiç bahar görmedik.

Sakallarımda buz parıltısı ve ellerim avare. Yol niye bu kadar uzadı makinist amca?

Hala sürüyor yolculuk. İstasyonlar birbirinden farksız, hepsi hasret durağı. Biz hangi peronda

ineceğiz? Ama sürekli yeni yoksullar biniyor her istasyonda trene. Her birini ayakkabılarından tanırız.

Yoksulluk çetin doğrusu. Ve en çok çocuklara yakışmaz, en çok çocuklara.

Beni bekle, geliyorum Aysima.

Bugün değil elbette, bir gece sana varacağım apansız. Karlı dağların ardından kapkara

dumanını savura savura gelen bir tren getirecek beni. Gözlerimde bir şarkı ve ellerimde bir avuç şiirle

geleceğim, bekle beni. Hem sana bir kaç lolipop şekeri de getireceğim. Çocuk yüreğinle bekle beni.

Saat gece yarısını çok geçe. Bütün kompartıman uyuyor ve ben uyanık. Aklım, fikrim, zikrim

duada. Umut göğsümün tam ortasında.

Bekle beni Ayyüzlü.

Sana geliyorum dudaklarımda bir yığın çocuk şarkısı. Bir demet çocuk şiiri heybemde. Çünkü

ben Aysima, yoksulum belki ama, yoksun değilim. Sen'im var yüreğimin her köşesinde.

Bir umut çünkü bizimkisi. Bütün dünyanın çocukları bizim için duada. Afrika'da, Urumçi'de

bizim şarkımızı söylüyor çocuklar. Karanlıkta dans ediyor gölgeler, bak!

Bekle beni Aysima.

Kemanın sesi geliyor mu kulağına?

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 15

Mehmet Faruk HABİBOĞLU

Page 18: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

ÂŞIKLARA YARAŞAN

Aşıkız biz, aşk bizim cananımız

Âşıklara böyle olmak yaraşır

Aşıkız biz, aşka feda canımız

Âşıklara böyle olmak yaraşır

Aşkı aşkta bulup, aşka banmışız

Aşkı ateş bilip, aşka yanmışız

Yine aşka dalıp, aşka kanmışız

Âşıklara böyle olmak yaraşır

Aşkın esiriyiz, azat gerekmez

Hasrete talibiz, vuslat gerekmez

Bize aşktan başka murat gerekmez

Âşıklara böyle olmak yaraşır

Arayıp da bulmamaktır aşk bize

Doldurup da dolmamaktır aşk bize

Sararıp da solmamaktır aşk bize

Âşıklara böyle olmak yaraşır

Bülbül biziz, feryat biziz, gül biziz

Arı biziz, petek biziz, bal biziz

Ağaç biziz, yaprak biziz, dal biziz

Âşıklara böyle olmak yaraşır

Aşıkız biz, aşk bizim kaderimiz

Aşk yolunda yine aşk rehberimiz

Ölsek bile sürecek seferimiz

Âşıklara böyle olmak yaraşır

Ruhevi der aşkı anlatmak abes

Anlayana mana dolu her nefes

Cahil de der, divane de der herkes

Âşıklara böyle olmak yaraşır

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 16

Mehmet SARMIŞ

Page 19: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

NE HALDEYİM?

Taç yapmak için saçlarına

Güller devşirdim yamaçlardan

Görünce güzelliğini

Soldular hep kıskançlıktan

Çağlayanlar sustu

Duyunca sesindeki ahengi

Esmekten korktu rüzgâr

Bir tel incitirim diye zülfünden

“Başı pare pare dumanlı dağlar”

Selvi boyun karşısında

Diz vurup yere

Kabullendiler yüceliğini

Kur yapmadı kumrular eşlerine

Karabasan çöktü

Karasevdalıların düşlerine

Ne küheylan şahlandı artık

Ne sıçradı ceylan

Donup bakakaldılar öylece

Raks edişine, ürkek ve hayran

Doğmaktan korktu güneş

Parlaklığını yitirdi dolunay

Kaosa büründü kâinat

Bir çığlık yükseldi göklere:

-Tanrım bizi baştan yarat

Bir nebzecik olsun beni

Düşündün mü ne haldeyim?

Sen hayat ışığımsın benim

Bense, etrafında dönen pervaneyim…

Ozan Halil MANUŞ

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 17

Page 20: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Tayyib ATMACA

RÖPORTAJ

Serbest Hececi Şair, Tayyib Atmaca Konuştuk. (Konuşan: Eyyüp Azlal)

Tayyib Atmaca, 10.06.1962 tarihinde Kahramanmaraş Afşin Topaktaş köyünde doğdu. İşletme

Fakültesini bitirdi. Güneysu Kültür Sanat Edebiyat Dergisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Uzun süre bu

derginin yayın yönetmenliğini yaptı. Osmaniye’de (36 sayı) Kırağı Şiir Dergisi, Eskişehir’de Ardıç Kültür

Sanat Edebiyat Dergisini çıkardı. Halen (e-dergi) Hece Taşları Şiir Dergisi ve Açıkkara mizah dergilerini

çıkarmaktadır. Osman Gazi Turaç, Ali Galip Katırcı, Hasan Basri Meses, Toygar Yontar, Muzaffer Ali,

Mehmet Hartlap, Müsamettin Turp ve Kısmet Keven müstear isimleriyle mizahi yazılar ve taşlamalar yazdı.

Şiir ve denemeleri: Dolunay, Türk Edebiyatı, Türk Dili, Milli Kültür, Mina, Kardelen, Karçiçeği,

Palandöken, Güneysu, Sühan, Tepe Edebiyat, Kırağı, Yedi İklim, Yolcu, Yitik Düşler Lika, Ardıç, Sühan,

Şiar, Kardeş Edebiyat, Kuşluk Vakti, Herfene vb. dergilerde yayınlandı. Kahramanmaraş’ta yaşıyor,

Onikişubat Belediyesi’nde memur.

Şiir Kitapları: 1. Hüzünlerin Düğünü, Kendi Yayını, Osmaniye 1980.

2. Külüngün Taşlara Çizdiği Nakış, Güneysu Yayınları, Osmaniye 1993.

3. Döş Defteri, Ardıç Yayınları, Eskişehir 2006.

4. Uzun İnce Bir Türkü, Yediharf Yayınları, İstanbul 2010.

5. Âşıklar Meclisi, Açı Yayınları, İstanbul 2014.

6. Söz Açarı, Atışma/Şiir, Berikan Yayınları, Ankara 2014.

7. Sarı Kitap, 2. Baskı, Berikan Yayınları, Ankara 2017.

8. Bende Yanan Türkü Sende Sönüyor, 2. Baskı, Berikan Yayınları, Ankara 2018.

9. Susarak Konuşsan Gözüm Dinlese, 2. Baskı, Kurgan Yayınları, Ankara 2018.

Deneme Kitapları: 1. Gece Vardiyası, Ardıç Yayınları, Eskişehir 2006.

2. Ebemkuşağının Altında, Yediharf Yayınları, İstanbul 2010.

3. Eskişehrin Eskimeyen Yüzleri, Nar Yayınları, İstanbul 2014.

4. Med Cezir Vakitler, 3. Baskı, İncir Yayınları, Kayseri 2017.

5. Ucu Yanık Mektuplar, Çıra Yayınları, İstanbul 2017.

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 18

Page 21: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

1.Tayyip Atmaca kısaca kendisini nasıl tanımlar?

Soruna şöyle cavap yazarım ama bu seni de tatmin etmez beni de anlatmaz. Hâlâ yerin yüzünde

sürgünlüğümü sürdürüyorum.

2. Heceyle dostluğu nasıl kurdunuz?

Kafamı, gözümü yara yara şiiri tanımaya başlarken yolum hece şiiriyle çakıştı. Yaklaşık kırk yıldır hece

denizinde kulaç vuruyordum.

3.Hece şiiri hafızada iyi duruyor diye mi heceye vurgunsunuz yoksa geleneğe dair izler sürmek için mi?

Serbest şiirler de yazıyorum. Bu şiirlerin çoğu yine hecenin imkânlarından yararlanarak ve adına serbest

hece şiirleri daha ağırlıklı. Klasik hece ölçüsünde yazdığım şiirler Döş Defteri kitabında. Bu şiirlerde

geleneğe uyarak ölçülü, ayaklı şiirler yazdım.

4. Efendim, siz yıllarca nikâh memurluğu da yaptınız. Bu dönemde şair de everdiğiniz oldu mu? Biraz

bahseder misiniz?

Şair olarak aklımda kalan Doç. Dr. Oktay Yivli’nin nikâhını kıydım. Mehmet Şeker'in nikâhını tazeledim.

Bu kadar yeterli mi?

5.Türk şiirinde Merkez ve taşra kavgası devam ediyor mu? Bunun kavgasını verdiniz mi. Siz hangi tarafta

durdunuz?

Merkez taşra kavgası bitti. Tanıdık, tanımadık ya da sadece benim dergimde yazmalı var.

6. Şiire başlarken Osmaniye, şiiri kurgularken Eskişehir ve Ustalık döneminizde Maraş... Maraş

şiirinizin neresinde. Ya da diğer şehirler nerde duruyor şiirinizde.

Şiirde çıraklık dönemi kalfalık dönemi olabilir ama şiirde ustalık döneminin olduğunu kabul etmiyorum.

Çünkü insan şiiri tanıdıkça şiir zorlaşıyor şiir yazmak zorlaşıyor yazdığı şiirlerin önce senin kalbine hitap

etmesi gerekiyor. Daha sonra başkalarının kalbine de okunması gerekiyor. Bundan dolayı ustalık uzun bir

koşu. Nerede başlar, nerede biter, ben de bilmiyorum. Eğer bir başka şair ben usta oldum, olacağım kadar

oldum diyorsa bitirmiştir. Usta oldum diyen şair kendi kendini tekrar etmeye başlar. Kendi kendini tekrar

eden şairse şiiri bitirmiş olur. Evet, ilham kuşları Osmaniye'de kalbimin göğünde havalanmaya başladı.

Daha sonra İstanbul, Bursa, Eskişehir ve Kahramanmaraş hala peşimi bırakmazlar. Ben de onları bırakmak

istemiyorum.

Kendi Şiirimin kemale erdiğini söylemek kendi kendime haksızlık olur diye düşünüyorum. Çünkü bir şiire

değeri şairi değil okur karar verir. Bu okur, biz yaşarken mi o şiirin şiir olduğuna karar verir, biz göçtükten

sonra mı karar verir. Orasını bilmiyorum. Ben şiirde hiçbir zaman yettim, demiyorum, yetmeye çalışıyorum

ya da Yunus'un söylediği gibi pişmeye çalışıyorum. Biraz pişebilsem ondan sonra yanmayı düşünüyorum.

İnşallah Allah bize hayırlı ömürler, bereketli gönüller verir de güzel şiirler yazarız. Bu vesile ile Türk

edebiyatına katkı sağlamış oluruz.

7.Günümüzde heceyle şiir yazan başka kimi görüyorsunuz?

Şimdi Evet hece geleneğinden geliyorum ama kitaplarının geneline bakıldığında klasik hecenin dışında

serbest hece dediğim ve Hece Taşları şiir dergisinde bazılarının başyazı olarak okurlara ve benim adına

Yanaşık Hece dediğim bir şiir türü var. Bu şiirleri yazarken bir kurgu içinde olmadım. Şiir böyle gönlüme

misafir oldu. Ben de onları öyle ağırladım. Türkiye'de hece geleneğini sürdüren

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 19

Page 22: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Birçok şair var ama maalesef edebiyat dergilerinde hece şiirlerine kıymet verilmediğinden birçok

arkadaşımız şiirlerini de sosyal medya aracılığıyla paylaşıyorlar. Bu paylaşım da bir anlık paylaşım oluyor.

Bir gün sonra şiir unutulup gidiyor. Eğer edebiyat dergileri hece şiirine yer verseler. Belki hece şiiri yazanlar

da kendilerini yenileyerek heceden yeni bir damar yakalayabilirler. Ben şu hece şiiri yazıyor bu hece şiiri

yazıyor diye bunu yazıya dökmek istemiyorum ama güzel örnekler olduğunu biliyorum. Hatta aruzla şiir

yazan iyi şairlerin olduğunu biliyorum ama imkân meselesi. Maalesef bu şairler, şiirlerini edebiyat

dergilerinde yayınlatamıyorlar.

8. Efendim, şairler arasında atışma geleneği genelde saz şairleri arasında oluyor. Fakat siz “Söz Açarı”

kitabınızda Şair Mehmet Gözükara ile saz olmadan atışmışsınız.

Evet, şairi bir sürücü gibi düşünürsek şair her aracı kullanabilmeli. Ben araç sürerken şunu kastediyorum.

Bir şair hem hece şiiri yazabilir hem serbest şiir yazabilir. Daha doğrusu şiir nasıl gelirse öyle yazı yazar.

Ama genelde gördüğüm şu hece şiirini yazanlar serbest yere yakın değiller. Serbest şiir yazanlar da hece

şiirine yakın değiller. Evet, âşıklar arasında yapılan atışmalar son zamanlarda sosyal medyada şairler

arasında da yapılmaya başladı ama biz atışmayı karşılıklı yazışarak yaptık.

Mehmet Gözükara ile Söz Açarı adlı atışma kitabımız hazırlanmadan önce ben Âşıklar Meclisi diye

zamanında mecliste görev yapmış milletvekillerini birbiriyle atıştırdım. Bu atışma da onların zaman içinde

bir birbilerler ile yapmış oldukları polemiklerden dolayı polemikler den oluşan sözlerden derlemeleri yapıp

onu kendince yorumlayıp birbiriyle atıştırdım. Bu da atışma alanında başkasının yerine bir başkasının

atıştığı örnek bir atışma kitabı oldu.

9. Kıymetli üstadım hece dedik, hece ile yazılmış şiirler dedik. Bir de bunun yanında deneme yazılarınız,

daha doğrusu nesir ile yazdığınız kitaplar var elimde. Şu anda okuduğum 'Med cezir vakitleri' adlı

kitabınızdan okuyorum. 25. sayfada şöyle diyorsunuz. 'Söz verdiğin vakit geç, tükendi hâlâ gelir diye

beklerim, sana mecbur kalmak nasıl zor bilsen... Şimdi burada sizin hece ile şiir yazdığınızı bilmeyen

biri burayı bir şiir olarak görür ve bu kitabı bir şiir kitabı olarak da değerlendiribilir... Denemelerinizin,

yani nesrinizin şiire bu kadar yakın olmasını neye bağlıyorsunuz?

Med-Cezir Vakitleri kitabı her gün bir sayfası yazılarak hazırlanan bir kitaptır. Dolayısıyla kitapta

söylediğim sözlerin ölçümünü biçimini yaptım. Daha doğrusu darasını aldığım sözlerden oluşan bir kitap

oldu. Sizin arada okuduğunuz şiirler en güzel şiirler ama deneme kitabının arasında bazen o tür şiirlere de

rast gelirsiniz. Bu, biraz da o anki ruh halinizden kaynaklanan bir durum olduğundan ara sıra Med-Cezir

vakitlerinde yâre şiirle seslendiğim zamanlar olmuştur. Bu durumun nereye koymamız gerektiğini

soruyorsun ya da neden kaynaklandığını soruyorsun. Doğrusu onu bilmiyoroum, ona da okur karar verecek.

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 20

Page 23: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

MEKTUP Bir seyrü sefer halindeyim.

Sadece kitaplarda okuyup,

Manasını bildiğimi zannettiğim,

Letafetini bilmediğimin farkında bile olmadığım,

Ve bu cehaletimi ihfa telaşıyla,

Gökleri görmekle, uçabilmenin hazzını karıştıran,

Safiyane bir kavganın içindeyim.

Zehri bilmekle, zehirlenmenin aynı şey olmadığını,

Bu arzulu acıyı yaşamak gerektiğini,

Kalbimin çarpıntılarının ziyadeleştiği anda,

Dilimin sürçmesiyle,

Lâl olduğumu zannettiğimde, aslında lâl olmadığımı,

Lâl ile hâl denen şeyleri karıştırdığımı,

Dizlerimin titrediği ve alnımın terlediği,

Ellerimi nereye saklayacağımı

Bilemediğim anda farkettim.

Kelimelerin, aslında okunarak değil, yaşanarak anlaşıldığını,

Kalbimin damarlarında katre katre biriken

Berrak bir nehrin dolaştığını, hissettiğimde idrak ettim.

Hayatın tüm kalabalıklarının içindeyken,

Gecenin, yıldızlarla bile olsa,

Gündüz olmadan yalnız kaldığını,

O yüzden birçok şiirin,

Şafak vaktine methiyeler dizdiğini,

Bir gurup anına ülfet ettiğini anladım.

Arzın bağrında dağlar, denizler, nergisler olsa da,

Gök olmadan, yerin yalnız olduğunu,

Bu vesileyle; ben de, yağmur yağınca

Bir vuslat huzurunun buram buram kokusuyla,

Ve o rayihanın nefesime düştüğü anda,

Yalnızlığımın fısıltısını işitmeye başladım.

İşte o gün feryat ettim, figan ettim,

İçimdekini izhar ettim.

Kırk dağı, kırk vadiyi aşmış olsam da,

Ne dağları anlamıştım, ne vadileri tanımıştım.

Şimdiye kadar okuduklarımın bir hikâye olduğunu,

Benim için artık,

Gri zaman diliminin nihayet bulduğunu hissetmiştim.

Kulaklarımı çınlatan hüzünlü bir çığlığı ilk duyduğumda,

Ve başımı kaldırıp bu acı çığlığa baktığımda,

Bu nazara kocaman bir hayretin damladığını farkettim.

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 21

Abdurrahman KIRIKÇI

Page 24: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Ömür denilen sahnenin,

Rengârenk ilk iki perdesini geride bırakmış,

Gözlerimi kamaştıran bir ışık huzmesinin,

Göğüs şahikamda tohumlanan bir taravetin filiziyle hayat bulacağını,

Bakır rengi üçüncü sahnenin kapısında,

Tarif edilemez bir heyecanla,

Bu hakikat resminde olacağımı hissetmiştim.

O an-ı seyyale için diyebilirim ki;

Ay ve güneşin aynı göğü paylaşarak birbirlerine nazar ettiği anın,

Aydınlığa kavuşacak ömür sahnemin,

Fecr-i sadığı olduğunu anladım.

İşte o gün, sernamesi; “Gün var, bin aya değer” diyen,

Bir mazrufun mahrem muhatabı olarak,

“Ya tabibe'l kulüb” diyen bir nidanın hafi kelimesi olacağımı,

Ve bu cümlenin,

Benim de hüznüme merhem olacak bir yakarış olduğunu anladım.

İçimde, şafakta açan gelinciklerin,

Ve gece çırpınan pervanelerin,

Gölgesine sığındığımda, gördüm ki;

Veladet sadece dünyaya gelmekle değil,

Aynı zamanda bir visal ile de vücut buluyormuş.

Bu veladetin, aşk, hüzün ve özlem gibi,

Ateşi bir bekleyişte olduğunu,

Sinemde tütmeye başlayan dumansız alevlerin,

Raksına muttali olunca anladım.

“Cefa yüzünden vefa terkedilmez” diyen imama uydum.

Rengimi, rengine sundum. Beni yaktım, yok ettim.

Şimdi ise bütün fezayı sahiplenircesine,

Boşluğun, bütün boşluklarını dolduracak,

En kadim kelimeye tutunmuş,

O nazarın huzmelerinde kanat çırpıyorum.

Ve şimdi anlıyorum.

Yerin ve göğün birbirine cazibesinin sırrını.

Bulutun neden, toprağın cazibesine kapılıp,

Katre-i Leyla olduğunu.

Denizlerin neden, ayın cazibesiyle,

Mecnunca bir medd'e kapıldığını.

Bir nazarla neşet eden halin,

Yazılarak anlatılamayacağını, anlaşılamayacağını.

Kâinatın, kendi içinde bir aşkın nizamnamesine işaret edercesine,

Yaşadığı devinime şahit olunca,

Sevgiliyi her tefekkürümde,

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 22

Abdurrahman KIRIKÇI

Page 25: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Gönlümün ve ruhumun yaşadığı sancının,

Çırpınışın, kendi içine sığmayışının,

Gözlerimde buğulanan sevinç ve heyecanın,

Aşkın tarif edilemez tezahürü olduğunu anladım.

Şimdi bu sebeple, halimi, kâl ile değil

Hâl ile arzetmek için susuyorum.

Bana gökleri hatırlatan,

Ruhumun taşlaşan burçlarını,

Bir kelebeğin kanatlarına yükleyen,

Selamın saffetlli sahibine, selam olsun.

Merhamet sahibi, merhamet etsin.

Abdurrahman KIRIKÇI

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 23

Page 26: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Boş Yere

Geçen bu ömürde sevgilisiz kaldım boş yere

Demek ki bu geçmiş ömrümle yaşadım boş yere

Gönül emanet verdi ehil olmayan görmedi

Ehil olmayanlara da cevher verdim boş yere

Sevgili olmadan gitme sakın aşkın seyrine

Sen seyredilenden olursun sevgilim boş yere

Kavuşmanın peşinde çok çaba ve cehd harcadık

Uğraş ve çabamız hep gitti sevgilim boş yere

Ah Öldürdü beni işte hançer darbesi ile

Hiç hançerle yaralanır mı ciğerim boş yere

Kaşuvan darbeleri ile gönül parçalandı

Meydandaki top hiç yüz parça olur mu boş yere

İşte şefaatini bu gün edin bu sofiye

Ben bu şefaat hiç gitmeyecek derim boş yere

Malumdur ki kim gördü manayı gümüş levhada

Misk tanesi ve çizgisi gitmez derim boş yere

Uyanık ol dedi hem birçok kimseler Mela’ya

Taşlarla çok defa taşlamışlar sinem boş yere

Mela Ahmed Cezeri

Çeviren: S. Ahmet Kaya

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 24

MELA AHMED CEZERİ

Page 27: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

URFA DESTANI

Bir yanı çöldür bir yanı ova.

Bilmem kaç asır yaşında Urfa.

Havası, ekmeği, lisanı başka,

Fırat’ın en nazlı sevdası Urfa.

Karagüller açmış niçin bağrında.

Şehidine mersiyen bu mudur Urfa?

Urfa bir destan kanla yazılmış.

Kal’aya ol Halil Nebi asılmış.

Hem ateş yakılmış hârâ atılmış.

Gölde balık, bende hülyadır Urfa.

Bir ucunda ceylanlar gezer şehrimin.

Bir ucunda kelaynak uçar göklerde.

Harran’da kubbeyle görülen belde,

Aşığı, ağıdı bambaşka Urfa.

Nice server geçmiş tozlu yolundan.

Şair Nabi içmiş serin suyundan.

Telli duvaklı gelin huyundan,

Eyüp’ e hane ve handır Urfa.

Sen ki hem gazi, mübarek ve şanlı,

Said Nursilerin toprağıyla namlı.

Bilinen bilinmeyen tarihinle anlı,

Bir aşk masalında mısrasın Urfa.

İlim için Harran’da durur kervanlar.

Gecende sırayla türküler çağlar.

Sırtını sarmış da sayısız dağlar.

Dağlardan fışkıran pınardır Urfa.

Urfa bir nârâ yahut da mana.

Eskimiş zamanlar değer sedaya.

Ben az söyleyim sen ki çok anla.

Yaşlandıkça yeşeren fidandır Urfa.

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 25

Muhammed Baran ASLAN

Page 28: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

CENNET-CEHENNEM

Her Cuma günü camide ateşli vaazlar veren vaiz, Cennet'i anlatmaya başladığı bir gün gönlünü

çırılçıplak yakaladı. Bir önceki hafta Cehennem'i çok coşkulu anlatmıştı da, şimdi o coşkudan eser yoktu,

tam tersine sıkılıyordu. Allah'ın rahmetinden, affından söz etmeye dili varmıyordu. Ne yani, şu sürekli

eleştirdiği, Cehennem'e gönderdiği cemaati de mi affedecekti Allah? Onlara da mı rahmet edecek ve

Cennetine koyacaktı? Onlar da mı kendisiyle beraber olacaktı Cennet'te? Kendisinin o kadar ilmine, ameline

rağmen eşit mi olacaklardı?

Belki daha önce de benzer duygular hissetmişti içinin derinliklerinde; ama üzerinde durmamış,

aldırmamıştı. Bu sefer öyle olmadı. Gafil avlanmış, kıskıvrak yakalanmıştı, bir türlü kurtulamıyordu. Sanki

içinin karasını aynada görmüştü, görmüş ve dehşete kapılmıştı, görmüş ve iğrenmişti.

Bu arada vaaza devam ediyordu. Bir yandan da kendi kendisiyle hesaplaşmaya başlamıştı. "Demek

öyle ha? Sanki senin için Cennet garanti de, onlarla paylaşamıyorsun. Bu ne gaflet! Neyin peşindeydin

bugüne kadar? Yıllardır bu insanların doğru yolu bulup Cennet'e gitmesi için konuşuyordun hani? Demek?

Demek? Demek?"

Terlemeye ve teklemeye başladı. Nihayet rahatsızlığını söyleyerek vaazı vaktinden çok önce bitirdi.

Namaz sırasında da adeta işkence çekti. Ertesi hafta hastayım deyip çıkmadı kürsüye. Sokağa bile çıkmadı.

Soranlara bir şey demedi, diyemedi.

Sonra yıllık izin aldı. Sonra da emeklilik dilekçesini verdi. Sonrası sürekli tövbe ve istiğfar…

Mehmet SARMIŞ

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 26

Page 29: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Mart 2019 Yıl: 1 Sayı: 2

Sayfa

62

SEN EY İSTANBUL

Gelirsen, İstanbul diye bir şey kalmaz

Ben daha İstanbul’u görmemişken

Daha İstanbul’u yaşamamışken

Yedi tepe yedi iklim gibi

Yakalamamışken

Şimdi rıhtımlarındayım, ak gerdan gibi huzur

Kokuyorsun billur bir tarih gibi

Süleyman gibi

Eyüp gibi

Ben gibi

Ana gibi

Yar gibi

Baba gibi, babam gibi

Sen ey İstanbul

Şimdi seni bırakıp

Nerelere gideyim, İbrahim gibi

Bana yaklaş

Beni kendine al

Muhammed gibi

Tüm alın yazılarını

Büyük bir cenkle doğrulayansın

Sen aslında bensin

Ben senim

Bizi yine bize bırakma

Yalan olan ellere

Artık yine ortaya çıksan

Şahı merdane

Dolaşsan, yeniden tayı mekânları

Seni müjdeleyene yine ulaşsan

O son enfüsi haberinle

Artık gel

Yine alınlar sende ermek ister huzura

Kır tüm zincirlerini

Sende yine özgür olsun

Fethin nişanesi

Ah İstanbul

Bize yine o kutlu

O sevinçli haberlerinle gel

Duyulsun artık yine şanlı zaferin

Ayak sesleri

Bize çok görme

İstanbul

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 27

Feridun EREN

Page 30: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

SAVRULDUK BİZ, İSTEMEDEN...

Hayat öyle hızla geçiyor ki,

Bir yanda acı çekenler öte yanda düğün bayram edenler...

Zamana yenik düşen kıymetli bir eşya gibi, biz de aşınıyoruz.

Yıpranıp dökülüyoruz.

Kimi sevgisizlikten,

Kimi ilgisizlikten,

Kimi de hak ettiği değeri hiç görmediğinden...

Savruluyoruz!

Kimliğimizi kaybediyoruz asrın şiddetinden.

Yaprak gibi düşüyoruz tutunduğumuz daldan.

Yaprak mı düşüyor, ağaç mı savuruyor, toprak mı çekiyor bizi, bunu hiç bilmeden...

Yıllar hızla geçiyor, terkediliyoruz!

Sevdiklerimize veda bile edemeden...

Önümüzde yaşanacak çokça hayat var sanıyoruz.

Aldanıyoruz!

Geleceği küstürdük,

Geçmişi kaybettik,

Şimdiki anı bile yaşayamıyoruz.

Nesilleri harcadık!

Geleceğe dair bir düşüncemiz yok artık.

Sağa bakıyoruz yalnızız,

Solda mutsuz suratlar

Hareketsiz bedenler

Boşaltılmış beyinler...

Kimse kimseyi anlamak istemiyor.

Dertleri anlamak da değil zaten,

kalabalıklar arasında yalnızlığı yaşıyoruz.

Bitiyoruz,

Bitiriliyoruz!

İstesek de, istemesek de

Bu vahşi çarkın dişlerinde biz de yeniliyoruz.

Bazen de o vahşi çarkın taa kendisi biz oluyoruz!

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 28

Emine YÜKSEL

Page 31: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

ANNEME...

Gel! Gözleri karalım...

Geri saralım zamanın makarasını

Bir bir sıyrılalım

Zamanla edindiğimiz rollerden, sıfatlardan.

Sen artık ölü anneyi oynama mesela

Ben yolunu kaybetmiş bir oğulu...

Hadi baştan başlayalım

Sen yeniden doğur beni

Ben bedenine yayılan sancıya kurban olurum.

Kendi dilinden sözlerle sev beni

Nasıl istersen öyle çağır

Muazzam bir ön kabulle muhtacım çünkü nidana.

Bu sefer kırmayacağım söz

Yumurta kabuğundan hassas gönlünü

Yeter ki bir daha sar beni, anne kokulu ridâna

Gel...

Mazinin bir kadın olarak yaşama şansı tanımadığı can!

Gel!

O giden yolculardan en çok kimsesiz olan…

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 29

Abdullah ÖNCÜ

Page 32: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

BİR ÇİFT KIRMIZI RUGAN AYAKKABI

Sekerek geçti, çarşıdaki en parlak vitrinin önünden küçük kız. Sonra hep yaptığı gibi aniden durdu,

geri geri geldi. Önce vitrin camında kendine baktı, sonra o muhteşem, o en güzel, o en sahip olmak istediği

kırmızı ışıltıya… Evet, ordaydı hala, satılmamıştı! Gözleri ışıdı.

Kolları kısa gelen bir hırka ve belden büzgülü, eteğinin bir tarafı sökülmüş eski bir elbise giymişti.

Çorapları yoktu, ayağında bir tarafı kopuk bir terlik vardı. Yere değen bembeyaz ayakları kirlenmişti.

Küçücüktü daha yavrucuk, 8-9 yaşlarında. İki yana örülmüş upuzun koyu renk saçları, yeşil gözleri vardı.

Yanağında iki neşe çukuru-masum gamzeleriyle ışıl ışıl, mutlulukla hiç usanmadan bakıyor, bakıyordu o

kırmızı ışıltıya.

Oydu işte hep istediği! Bir çift kırmızı rugan ayakkabı… Rüyalarına bile girdiği oluyordu, bu

kırmızı parlak ayakkabılar. Orda vitrinde gördüğünden beri hiç aklından çıkmıyordu. Ayakkabıları

giydiğini, mahallede arkadaşlarıyla gezdiğini hayal ediyordu hep. Her gün gelip bakıyordu, yerinde duruyor

mu diye.

Annesine o kadar yalvarmıştı alsın diye, ama ne yapsın kadıncağız, fakirlik zor şeydi. Elde avuçta

yokken, bu oldukça lüks sayılan pahalı ayakkabıyı alamazdı. Olsa almaz mıydı can tanesine, dünya güzeli

yavrusuna ahh! Yokluk işte, zordu. Ana yüreği, içi de sızlıyordu bir taraftan. Hem de bayramdı bir hafta

sonra. Dayanamadı kuzusunun yakarışlarına, elindeki tüm parayı koydu cebine, soluk mantosunu giydi,

elinden tuttu can paresinin, düştüler yola.

Başkente yakın küçük bir kasabaydı burası. Çarşı iki adım yer.

Vardılar dükkâna, yavrucuk neredeyse uçacaktı sevinçten, yüreği güm güm atıyordu. Heyecanla

bağırdı yerinde zıplayarak;

-Bak anne işte şu ortadaki, orda bak şu şu!

Ayşe REŞAD

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 30

Page 33: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Mart 2019 Yıl: 1 Sayı: 2

Sayfa

21

Satıcı indirdi yerinden kırmızı ayakkabıları. Sahiden de pırıl pırıl parlıyor, göz alıyorlardı. Hem göz

hem yürek ah!

Anne usulca fiyatını sordu, çekinerek. Kızsa, her şeyden habersiz kırmızı bir dünyadaydı. Fiyatı

duyunca kızardı yüzü kadının, başını önüne eğdi. İmkânı yok, alamazdı. Bir kızına, bir ayakkabılara baktı,

içi cız etti. Mantosunun cebinde avucunda sıktı parayı ve bir ümit;

-Daha aşağı olmaz mı? dedi.

Adam fiyattan hiç inmeyince de;

-Önümüz bayram, alsak da bunları, kalanını sonra ödesek, Tahsin Efendi?

Adam umursamazlıkla, kutudan ayakkabının tekini çıkardı ve diğerini kutusuyla birlikte kadına

uzattı, küçük kızın sorgulayan bakışlarına hiç aldırmayarak ve dedi ki:

-Al bunu, paran ancak tekine yetiyor. Öbür tekini de paran olunca gelir alırsın.

-...

-...

Canlar çekilirken bedenden, dünya hala döner miymiş ah!.. Gülemeden-sevinemeden çocuklar,

dünya hala güler miymiş?

O küçük kız büyüdü ama hiç unutmadı o bir çift kırmızı rugan ayakkabıyı. Ne zaman kırmızı bir

ayakkabı görse o sahneyi hatırladı buruk bir hüzünle. Ve özellikle bayramlarda küçük kızları hiç unutmadı.

Ayşe REŞAD

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 31

Page 34: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Ali TUTLUOĞLU

GİTMESEYDİN EĞER

“Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın;

Oysaki hep yedekte, hep elde var saymıştın.

Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak,

Zannetme ki pişmanlık, mutluluk kadar ırak!

Sanma ki fasl-ı bahar geldiği gibi gitmez,

Sanma ki hüsranını görmeye ömrün yetmez”

(Cemal SÜREYA)

Bu sabah başlamalıyım seni unutmaya. Önce gözlerinin yeşilinde saklanan ve beni her baktığımda

ayrı diyarlarda dolaştıran, uçurum ürpertisi, cennet sohbeti, su yeşili, ömrümün gördüğü en güzel gözlerini

unutabilmeliyim.

Sonra en firari gönlümün, yüreğinle yolculuğu, uyanamamış sabahlarımız, uyanamamış

gecelerimiz... Biz seninle kaç kişiydik sevgili? Daha kaç kişi olurduk gitmeseydin yüreğimden? Bu

kalabalık korkuyu kalbimin sokaklarına bırakmasaydın eğer. Kendi küllerimi savurur gibiyim hayatın

rüzgârına ve yokluğunu soluyan gözyaşlarımsın şimdi.

Nicedir görünmez oldu yanağımdaki tek gamze. Gülüşlerim hep sende kaldı. Şimdi birer hatıradan

geriye kalan tebessümler beni teselli etmiyor. Mavi yalnızlığım benim, kurtarılamayan çığlığım, anılarım,

acılarım benim. Tesellisiz bir günce tutuyor ruhum sanki. Sanki renkli kanatlarıyla kelebekler kaçıyor

açtıkça sayfaları, gitgide tenhalaşıyor içimdeki umut artık.

Kendi sularımda boğuluyorum, kendi yalnızlığım derinlik sebebim oluyor bir bilsen. Bu da ne

senden ne de aşkımdan, sadece ve sadece benden...

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 32

Page 35: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

İpek bir kefen giymiş geçmişin takvimin yapraklarında sonbahar kırıntıları var. Tek el ateş etmeye

hazır bir hasretim var yüreğimde, ta şurada çok yakınımda. Mavi yalnızlığım benim, kurtarılamayan

çığlığım, anılarım, acılarım benim.

Canım çay istemiyor artık. Şah damarı kanıyor şiirlerimin. Çapraz ateşlerde vuruyor şarkılar beni.

Mahcup oluyorum sağalmayan duygularıma.

Karanlığa ışığı değil; ışığı karanlığa tanıştırdım ben. Dargın meleğin masal rengi bulutunu aldın

elinden. Gittiğini söylemesen olmaz mıydı? Ağlarımı dağlara attım balıklar okyanusa varsın diye.

Balıkçıların zıpkınına gül taktım martılara atsın diye. Şiirlerimi kelime kelime uçurdum ardından. Kederli

kederli bir yemyeşil rüzgârın peşinde takıldım sana ulaşabilmek için; ama nafile kasırga oldun gittin ve

gittin. Giderken buse kondurmazsan olmaz mıydı? Mavi yalnızlığım benim, kurtarılamayan çığlığım,

anılarım, acılarım benim.

Semahındayım seni unutmadan, sonsuzluğa dönüyorum. Göçmeniyim adresinin, sürgünüme

dönüyorum. Kaçıncı ölümü bu ömrümün, senin için dönüyorum. Seninim, sana dönüyorum. Bu sabah seni

unutmaya başlamak için yeniden, yeniden ölüyorum. Gidiyorum bu diyarlardan başka gönüllerde dirilmek

için. Senden gidiyorum, başka yüreklerde var olmak için, sevdaları çoğaltmak için gidiyorum. Her şeyimi

geçmişte ve sende bıraktım. Geleceğe gidiyorum yeni umutlar için. Benden çaldığın baharı diriltmeye

gidiyorum sana inat.

Aşk ve sevgiyle...

Ali TUTLUOĞLU

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 33

Page 36: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Kadir ACI

DÖRTNALA GEÇEN ZAMAN

Uyku dünek yok artık

Ömrümün son deminde

Yeşil dallarda yiten

Çocukluğum nerdesin

Ansızın bastıran kış

Bırak artık yakamı

Kapımı çalan ayaz

Şu gönül bahçesine

Biraz ümit eksene

Kaderi yazan divit

Ömür sözlükte kalan

Gerçek göçüp gitmekse

Çekmesi toprakların

Dörtnala geçen zaman…

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 34

Page 37: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

İbrahim Halil TUNÇEL

PAPATYALAR

(...) Papatyalar hatırlatır seni bana...

Papatyalar gibi; tüm kederini içine toplamış,

Ak berraklığını dışına savuran.

Nefesi "Hasret" kokan papatyalar...

Üç nokta (...)

(...) Esmer coğrafyanın,

Esmer Şekeri...

Yanakların perdeliyor gözlerini.

Yaman kentin göl kıyısı...

Ateşin yakamadığı,

Hükümdarın " Hasret'i"…

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 35

Page 38: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

GÖZLERDE UMUT

Gözlerinde kara ile akın en güzeli; yüzünde heyecan, sevgi, mutluluk ve biraz da burukluk vardı...!

Siyah, uzun, dümdüz taralı saçları yüzüne akmasın diye alelade bir tokayla başının üzerinde bağlamıştı.

Üstüne rengârenk bir elbise giymişti. Bileğinde beyaz, sarı, kırmızı iplerden örülmüş bir bileklik vardı.

Ayakkabıları kıyafetiyle uyumsuzdu. Arkadaş grubunun içinde en gerilerde duruyor, yaklaşmak için

diğerlerinin yol vermesini bekliyordu. Yaklaştı...

Göz göze geldik, bakışları yere döndü, başını öne eğdi, kitap alacağını fısıldadı. Elindeki bozuk

paraları görmeyeyim diye avucunu kapatıp bana mahzun bir bakış attı... Gözleri parıl parıldı...

'Şey’ dedi! ‘Bende bu kitabı okumak istiyorum ama param yetmiyor...'

Bu küçük bedende kocaman bir yürek, sabah gibi taze, ceylanca ürkek bir tatlı gülüş vardı… İçini

çekerek yüzüme bakışıyla benim duygularımı paramparça etmişti...

Adını sordum ‘Emine’ dedi... İlk defa kendi başına bir şey yapacaktı, yaptı da... Kitabı hediye edip,

umudunu ve geleceğini öptüm…

Aysel ÖZDEMİR

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 36

Page 39: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

VÜS’AT

Rabbim;

Şu daralan gönlüme bir vüs’at ver

Ver ki nefes alamaz oldum

Yitirdim aklımı, şaşırdım yönümü

Yolumu bulamaz oldum

Kesildi artık mecalim

Düşmüşüm kalkamaz oldum

Nicedir dolaşırım avare

Neredeyim bilemez oldum.

Meczup dediler bana

Ahvalimi anlatamaz oldum

Sen bana yol ver

Sen bana güç ver

Sen bana vüs’at ver Ya Rabbim

Ver ki dayanamaz oldum.

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 37

Page 40: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Hakan SAĞLAM

NAR

Püren kokusu mu bu, teninden nefesime dolan?

Peki, o kiraz çiçeklerine ne demeli?

Hani güldüğünde yüzünün eşsiz coğrafyasında açan…

Ilık rüzgârlar dağıtsa da ipek tellerini,

Al benim ellerimle düzelt saçlarının örgüsünü.

Ne söylesem anlatamam ki sana seni,

Al benim gözlerimle seyret kendini.

Nar gibi bir şey bu senin sevdan

Bire bin veriyorsun kalbimin kıraç toprağında

Yüzüme, gözüme, ömrüme doluyor bereketin…

Al renkli bir şal mı, yoksa mendil mi bu?

Hani ilk gün bileğime bağlamıştın

Ömrümü ömrüne iliklemiş

Kalbimi kalbinle mühürlemiştin

Reyhan mı, yoksa ıhlamur kokusu mu bu

Kanıma karışıyor güzelliğin

Beynimde oksitosin, endorfin, seratonin

Başımı döndürüyor o uçurum gözlerin…

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 38

Page 41: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Misbah HİCRİ

DOSTLUK ÜSTÜNE BİR GÜZELLEME

Toplumsal yaşamın her alanında insani ilişkilerde bulunduğumuz kimselere “en iyi dostum” deriz.

Sevincimizi, kederimizi, sıkıntılarımızı, sırlarımızı bölüşeceğimiz insanlara hep ihtiyacımız var. Bunlar

kendimize en yakın gördüğümüz ve “dost” diye sıfatlandırdıklarımızdır.

Dostluk anasoyu ve babasoyu dışında geliştirilen insani ilişkilerin tümünü düzenleyen bir

dayanışmanın gelişimi olarak izah edilebilir. Kimi zaman ailenin yapamadıklarını dostlar fazlasıyla yerine

getirirler. Onun için “Allah dostların eksikliğini vermesin” dilek ve temennisi hep söylenilir. Kimileri

dostluğu aç adamın ekmek arayışına benzetirken, kimisi dostluğun bir ilaç olduğunu söyler. Ya dostluğu

bir hastalığa benzeterek gelip insanı bulmasına ne dersiniz?

Peki, “dost nedir” diye sorduk mu? Ya da araştırıp dostluk hakkında bir şeyler öğrendik mi?

Fikirlerimizi tazeleyip kendimizi yeniledik mi? Yoksa hala atadan kalma, babadan duyma sözlerle mi,

dostluğu biliyor, öylece sınırlıyor veya sürdürüyoruz? Becbhstein adındaki düşünürün, “Dostu olmayan

insan dünyanın en yoksul insanıdır.” demesi insanı düşündürüyor. Bu sözünden hareketle hayatın her

alanında yaş, sınıf, mevki ve mertebe farkı gözetmeden dost edinenler dünyanın en mutlu insanlardır…

Dostluk, gelip geçen bir ruh hali olmadığı gibi, kale duvarı gibi dimdik duran bir yapı da değildir.

Manevi yönüyle kalelerden daha güçlü, etle, kanla, kemikle insanın ruhuna işlenmiş maneviyat diye

değerlendirebiliriz. Yine de bilim adamlarının söylemlerini dinlemekte fayda var. Bakın Sokrates, "Dostluk

nedir?" diye soran öğrencilerine nasıl cevap veriyor: “Çocukluğumdan beri arzuladığım bir şey vardır. Kimi

insan atları olsun ister, kimisi köpekleri. Kimisi altını, kimisi de şanı, şerefi. Bense bir dostum olsun

isterim.”

Peki, “dost” diye bağrımıza bastığımız insanların dostluk adına samimiyetleri nedir? Sosyal bir

varlık olan insanla nasıl dost olunur? Merhaba ettiğimiz, alış veriş ettiğimiz, görüştüğümüz herkes dost

mudur? Bu tür sorularla kendinizi sorgulamayı ihmal etmeyiniz. Sizin dostluğunuz veya aradığınız

dostlukla ilgili sorularla herkes kendine göre bir dost profili çizer. İstediğimiz dostluk profili de yok değil.

Yeter ki karşılıklı bir samimiyet olsun. İşte bunun için dostsuz büyümenin zorluğunu dostu olanlardan değil,

dostu olmayanlardan sorun.

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 39

Page 42: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 40

“Dost” karşılığı “ahbap” kelimesini de kullanırız. Sözlükte sevilen, sayılan, güvenilen, sözlerinde

samimi, kendimize yakın bulduğumuz kişi olarak belirtilmekte ise de bugün bu kelimenin içi iyice

boşaltılmıştır. Çünkü şimdiki dostluklar moda gibi gelip geçicidir. Bunun içini doldurmak için bir hayli

uğraşmak, çabalamak lazım. Karşılıklı sevgi, saygı, fedakârlık gibi manevi değerlerle de desteklemek

lazım. Bakınız bir şair ne diyor: "Hiç özlemedim seni, özlemek dostluktandır.” Buna benzer birçok güzel

söz duyunca insan ister istemez hayıflanıyor, o güzel dostluklara...

Dostluk, farklı yaşlarda, farklı mevkilerde ve farklı işlerle meşgul olan kişiler arasındaki gönül bağı

şeklinde algılanmalı. Bunun yoksulluk ve varsıllıkla bir alakası yoktur. Kimileri dostlukla, arkadaşlığı,

kimileri çeşitli iş, meslek ve komşuluk ilişkilerini dostlukla karıştırırlar. Tabii bu, eğitim düzeyiyle ilgili

olduğu gibi kavramların içeriklerini bilmemelerinden de ileri gelmektedir. Hem arkadaş hem dost olmak

insana ayrı bir haz verir. Bunu başaranlar mutlu insanlardır. Kimileri hayvanlara “en iyi dostum” der ki,

gerçek insanî dostluğu tatmamış demektir.

Sosyal ilişkiler ve sağlıklı iletişim gibi günlük yaşamı düzenleyen kural ve kaidelerin dostluktaki

yeri çok önemlidir. İnsanlar dostluklarını çeşitli isimlerle ifade etmişler. “Kadim dost, baba dostu, can

dostu, kara gün dostu, iyi gün dostu, aile dostu” gibi. Bunun yanında kimi dostluklar var ki; meslek isimleri

ile anılırlar. Edebiyat dostları, şiir dostları, türkü dostları… Yöremizdeki kirvelik de bu dostluğun bir

şeklidir. Neticede “dost olmak önemli” ismi ne olursu olsun… Yeter ki çıkara dayalı olmasın…

Toplumumuzda, kadının veya erkeğin evlilik dışı birlikteliğini ifade etmek için de “dost” veya

“dost hayatı” gibi kavramlar kullanılır ki, bu güzel kavramın kirletilmesine neden olmuştur. Yine zaman

zaman utanarak kullandığımız “dost kazığı” da bu olumsuz kullanımlardan biridir. Büyük Ozan Aşık

Veysel'in “Dost dost diye nicesine sarıldım./ Benim sadık yarim kara topraktır.” demesinin sebebi de bu

acı gerçeğin bir ifadesi değil midir?

Dostların her zaman insanın yanında olması gerekmez ama gerektiğinde “iki eli kanda da olsa”

yetişmesi beklenir. Zaman zaman sorunlarımızla dostlarımızı sıkıntıya sokarız; zaman zaman da “dost acı

söyler” diyerek uyarmayı dostluğun gereği sayarız.

Şu birkaç cümleyi arada sırada hatırlarsanız dostluğun ne olduğunu daha iyi anlarsınız:

"İnsanın içinde yok edilmeyen sevgilerden biri dostluktur.", "Dostluk sonsuzluktur, ne kadar

sevgiyle doldursan yine dolmaz.", "Dostluklar tarihe meydan okuyan tarihi yapılar gibi kadimdir. Zamana

ve mekâna hükmederler.", "Şu yaşamda uyumsuzluğun çoğalmasının bir nedeni de dostlukların eksilmesi

hatta yok olmasıdır.", "Özür, kabahat, suç arayacağınıza af etmek gibi dostluğun erdemini yakalayın."

"Eğleneceğin zaman yaşıtlarını, arkadaşlarını ararsın, sıkıntıya düştüğün vakit dostlarının yolunu

gözlersin.", "Dostluk bize verilmiş ve hiç bitmeyen bir ödevdir.", "Dostlukla olan hesaplaşmada dostun

yanında ol ki dostluk kine dönüşmesin."

Page 43: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

SİGARA

Sigarayı bırakmak isteyip de

Bırakamayanlara…

Nasıl, hür sanırsa muhabbet kuşu

Kendince kendisini dar kafeste

Uyuşmayı, ben de sanırdım huşu

Sigarayı çektiğim her nefeste.

Sandım hayata hayat katan iksir

Özgürken, oldum sigaraya esir

Bırakmaya telkinler etmez te’sir

İşlemiş beyne aheste aheste.

Sigara, beynimin avare huyu.

Sigara, cebimdeki dipsiz kuyu.

Sigara, kör yoldaşım hayat boyu,

Karanlığa sürükler her nefeste.

Gördüğüm her yer is, duman şeritli,

Beynim hapis, ruhum onda kilitli,

Nefsim gardiyan, molalar vakitli,

Ne suç işlemişim o ilk heveste!

Hükmüyle sigara, yeli ezer de

Herkesi duman duman süzer de

Düşmez yere dudak dudak gezer de

Gönüllü kölelik gördüm herkeste.

Sigara, dibi bataklık bir çukur,

Kul hakkını da duman duman dokur,

Maruz kalan herkes beddua okur,

Müptelalar esirken her nefeste,

Dost meclislerini dumana boğan

Ana- baba, dost elinde olağan

Bilir sigarayı her yeni doğan

Duman duman solurken her nefeste.

Sigara! Yokken dumanında tadın

Yine de dilimden düşmezdi adın

Terk etti, çok sevdiğim kadın

Kokundan, çilesin bizim adreste.

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 41

Necmettin KILIÇER

Page 44: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Emine ÖNDER

ANILAR ISSIZ BİR DERYA

Anılarım… Ne zaman ilkokul günlerimin geçtiği bu sokakta yürüsem kaybolurum

anılarımın derinliğinde. Küçüktüm oysa küçücüktüm… Ne kadar anı birikmiş olabilirdi ki

yüreğimde? O zamanlar belki de hiç önemli değildi benim için. Şimdi anlamaya başlıyorum o

günlerin değerini. Küçücük ellerimle, o kitapları yerleştirirdim kendimden büyük olan çantama.

Hem de tüm kitaplarımı… Defter, kitap, kalem, silgi, cetveller… Ne bulursam yerleştirirdim

çantama. Çok iyi hatırlıyorum, üst sınıftakiler acıyarak bana bakıp çantamı taşımak isterlerdi. Hiç

anlamazdım niye böyle yaptıklarını. Ben taşıyamıyor muyum kendi çantamı! Hem kocaman kız

oldum, okula bile başladım. Hiç de ağır değildi zaten! Hem insan niye böyle yapsın ki? Kendi

çantası ağır, bir de benimkini taşıyıp başına iş açacak. Allah’ım bu büyükler hiç mi düşünemiyor

bunları derdim. Okulda yemek sırası beklerdik. Biz küçüğüz ya, acıkmışızdır diye büyükler bizi

hep sıranın en önüne geçirirlerdi. Birileri oyun mu oynuyor, gider izlerdim onları. Düşen olduğu

zaman herkes koşar kaldırırdı. Sanki kendi kalkamıyor, kocaman adam olmuş! Ağlayan birini

görsem mutlaka onu teselli eden biri vardı yanında. Hiç anlam veremezdim bu hareketlere. Bu

insanlar niye karşısındakini kendinden daha çok düşünüyordu ki? Sanırım öğrenmem gereken çok

şey vardı… Daha okulun ilk gününde fark etmiştim; çok çalışmam lazım çok…

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 42

Page 45: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Okulun ilk günü… Herkes bahçede arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle hasret gideriyordu. Ben

ise, ürkek tavırlarla onları izliyor, benim de böyle arkadaşlarım olur mu diye düşünüyordum.

Gittim sınıfıma. Tabi hem heyecanlı, hem de çekingen tavrım çok belliydi dışarıdan. Baktım sınıfa

herkes birbiriyle sohbet ediyor. Tanışmışlar bile. Boş bir sıra aradı gözlerim. Bir kız vardı. O da

çok heyecanlı görünüyordu. Yanına oturdum. Tanışıp kaynaşmamız hiç uzun sürmedi. Tek

heyecanım kalmıştı. Öğretmenimi merak ediyordum. Gelse de bir an önce tanışsak. Ona soracak

o kadar çok şey var ki…

Acaba öğretmenim de üst sınıftakiler gibi garip biri miydi? Gerçi mahalledeki arkadaşlar

anlatırdı hep. Öğretmen bugün yine kızdı diye. Korkuyordum aslında, öğretmen ya ilk günden

bana kızarsa? Ben bunları düşünürken biri girdi içeri. Yok ya öğretmen değildir. Bu gelen

öğretmen olamazdı ki… Öğretmen dediğin çatık kaşlı olmalıydı. Ya da ben öyle biliyordum…

Evet evet, bu oydu. Beklediğim öğretmenim gelmişti sonunda. Hem de gülümsüyordu bize.

Sevmiştim onu. İleriki günlerde derse başladık. Acayip çizgiler çiziyorduk. Sağa yatık, sola yatık,

düz… Artık aklımdaki sorular iyice çoğalıyordu. Yine bu çizgilerle cebelleştiğim bir anda yanıma

geldi gülen yüzüyle. Çizimin nasıl gittiğini, okula alışıp alışamadığımı sordu bana. Bütün

arkadaşlarımla tek tek ilgilenirdi. Yanıma gelince işte tam zamanı dedim ve başladım konuşmaya:

“Okula alıştım ama anlayamadığım çok şey var öğretmenim. Bir kere biz buraya okuma yazmayı

öğrenmeye geldik. Ne diye ha bire böyle çizgiler çizip duruyoruz? A’yı B’yi öğrenelim bir an

önce” dedim. Sonra hemen sustum. Pişman olmuştum. Evet, öğretmen şimdi kesin kızacak bana

derken gülümseyerek başımı okşadı. “Çok haklısın” dedi bana. “Sorunu cevaplamadan önce sana

bir şey sorabilir miyim?”dedi. Heyecanlandım. İşte şimdi sinirlenmişti kesin. “Tabii öğretmenim,

sorabilirsiniz” dedim korkuyla. “Bebekler koşabilir mi?” dedi bana. Şaşırmıştım. Bir öğretmen

bunu bilemeyip öğrencisine sorar mıydı hiç? “Ne diyorsunuz öğretmenim? Bebekler hiç koşar

mı?” dedim kıkırdayarak. Ardından bir soru daha: “Peki o zaman ne yapmaları gerekir?” “

Öğretmenim bebekler önce emekler, sonra adım atmayı öğrenirler. Bunları öğrenince koşmayı da

öğrenirler zaten” dedim. Yaşasın! Galiba güzel bir cevap vermiştim. ‘Aferin’ dedi bana. “İşte biz

de böyleyiz” dedi ardından ve devam etti; “Önce çizgi çizmeyi öğreniriz emekleyen bebek gibi.

Sonra harfleri öğrenir, yürümeye başlarız. Harfleri bir araya getirip kelime oluşturunca da

koşmamız için hiçbir engel kalmaz. Hayatta koşarak ilerlememiz için önce yürümeyi

öğrenmeliyiz.” Sonra diğer arkadaşlarımın yanına gitti. Bakıp kalmıştım arkasından…

Bugün okul hayatımın ilk ‘Aferin’ini ve ‘ilk hayat dersi’ni almıştım. Zamanla öğrendiğim

şeyler artıyordu. Artık yavaş yavaş anlıyordum büyüklerin hareketlerini. Onlar bize iyilik

yapıyorlardı. Ve bu davranışlarından dolayı hiçbir şey kaybetmiyor, aksine küçük yüreklerin

sevgisini kazanıyorlardı. İyilik yolunda ilk adımlarını atmış, şimdi koşmaya başlamışlardı. Evet,

ben de onlar gibi iyi bir koşucu olmalıydım. Hem de hiç yorulmadan koşmalı, bu yolda adım

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 43

Page 46: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Bugün okul hayatımın ilk ‘Aferin’ini ve ‘ilk hayat dersi’ni almıştım. Zamanla öğrendiğim

şeyler artıyordu. Artık yavaş yavaş anlıyordum büyüklerin hareketlerini. Onlar bize iyilik

yapıyorlardı. Ve bu davranışlarından dolayı hiçbir şey kaybetmiyor, aksine küçük yüreklerin

sevgisini kazanıyorlardı. İyilik yolunda ilk adımlarını atmış, şimdi koşmaya başlamışlardı. Evet,

ben de onlar gibi iyi bir koşucu olmalıydım. Hem de hiç yorulmadan koşmalı, bu yolda adım

atmayı herkese öğretmeliydim. Tıpkı yüreğinde binlerce öğrencinin sevgisini taşıyan öğretmenler

gibi.

Yıllar sonra. İyiliğe doğru adım atmayı öğrendiğim yollarda dolanırken, bütün bu anılar

almıştı beni gizli hanesine. Bunlar ve daha ne anılar saklıydı hatıra bahçemde… Bana adım atmayı

öğreten ilk öğretmenime ve durmadan koşan bütün öğretmenlere… Sevgilerimle…

Emine ÖNDER

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 44

Page 47: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Enes UĞUZLU

TUT ELLERİMDEN UMUT

Tut ellerimden umut, tut!

Al bu yorgunluğun sersemliğinden beni

Ve kaldır şu yere yığılmış olan bedenimi

Kırdır bana şu yalnızlığın zor çemberini

Uzat ellerini bana doğru uzat,

Kim bilir belki de "bir umut daha" derim!

Tut ellerimden umut, tut!

Çıkar beni şu hiçleşmenin bataklığından

Koru beni küflendiren sessizleşmenin ağından

Her geçen gün daha da ağırlaşan ıstıraplardan

Aç yüreğini bana aç Rahman’ın aşkına

Kim bilir belki de "bir umut daha" derim!

Tut ellerimden umut, tut!

Koy göğsüme ellerini ve kulak ver sesime

Yabana atma beni n'olur, itibar et sözlerime

Mana ver, ruh ver, sözümün her kelimesine

Senden istirhamım şu ki, sar beni kendine

Kim bilir belki de "bir umut daha" derim!

Tut ellerimden umut, tut!

Gecenin kuytu sessizliğine sar şu yüreğimi

Mecali kalmamış dilime, sözler ek ve güç ver

Kırılgan kalbime metaneti öğret yıkılmasın

Aç bana o engin ufka giden kapılarını

Kim bilir belki de "bir umut daha" derim!

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 45

Page 48: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Mehmet AKBAŞ

MERDÜMGİRİZLİK

Merdümgiriz, kalabalıkları sevmeyen, insan içine çıkmaktan hoşlanmayan; insanlardan kaçan kimse

demektir. Dilimize Farsçadan geçmiştir. İnsan mânasına gelen merdüm ile kaçma mânasına gelen güriz

sözcüklerinden oluşan bir bileşik kelimedir.

Merdümgirizler kendilerine müstakil ve her tesirden azade bir muhit oluşturmak isterler. Alıngan,

çekingen, insanlardan sıkılan, kalabalıktan hoşlanmayan kimselerdir.

Kastamonu’da kaleme alınan mektupların birinde “Eski Said’ten Yeni Said’e geçişte bir

hastalık”tan bahsedilmiştir. Bu hastalık merdümgirizlik hastalığı olsa gerektir. Bediüzzaman

merdümgirizliği “insanlardan çekinmek, temas etmemek, temastan müteessir olmak” olarak tarif etmiştir.

Yeni Said -Eski Said’den farklı olarak- içtimaî ve siyasî hayatı terk etmiş ve tamamen Kur’ân hakikatlerine

yönelmiştir.

Üstad Hazretleri, kendisinde de bu hastalığın var olduğunu ve bunun da hikmetini şöyle izah ediyor:

“Bu yirmi sene tazyik neticesi, ehemmiyetli ve müzmin bir hastalık bana ârız olmuş. Zaten eskiden beri o

hastalığın esası bende vardı ki, ona merdümgirizlik, yani, insanlardan çekinmek, temas etmemek, temastan

müteessir olmak... Hattâ şimdi en hafif ruhlu bir kardeşim, bir şakirdimle görüşmeyi -fakat Risale-i Nur

hizmetine ait olmamak şartıyla- ruhum kaldırmıyor. Hattâ dostâne bakmaktan cidden müteessir oluyorum.”

“Kur’ân’dan gelen Risale-i Nur’un elmas gibi hakikatlerini bana mâletmekle cam parçalarına indirmemek

hikmetleriyle, Cenâb-ı Erhamürrâhimîn bana bu hastalığı vermiştir. Ben, Cenâb-ı Hakk’a şükrediyorum "

(Emirdağ Lâhikası)

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 46

Page 49: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Aslında Üstadın merdümgirizliği; insanların büyük bir evliya görüp, ona ilgi ve teveccüh göstermeleri ve

Üstad Hazretleri’nin bundan rahatsız olma ve sıkılma hali de diyebiliriz. Öyle ki bu tarz nazarlar, Üstad

Hazretleri’ni hasta ediyordu. Bu sebeple mümkün mertebe nazarlardan, yani insanların ilgi ve

teveccühünden kaçınmaya çalışıyordu.

Ömrünü sürekli zindan ve sürgünlerde geçiren birisinin, sosyal hayata adapte olması zor olur. Bu sebeple

Üstad Hazretleri insanların nazarından sıkılan, kalabalıktan hoşlanmayıp yalnızlık isteyen bir halete

sahipti ki, bunu içtimaî hastalık olarak ifade ediyor. Siyasî ve afakî konulara olan ilgisizliğinde, bu

hastalığın rolünün de olduğunu ifade edebiliriz.

Merdümgirizlik, insanlardan sıkılma, kalabalıklardan hoşlanmayıp yalnızlık isteme hâli denilmişti.

Günümüzde bu hastalığa yakalananların sayısı az değildir. Çünkü öyle bir zamanki herkesin ruhu

daralıyor. Peygamberler ve mana ehlinin zaman zaman inzivaya çekilmeleri gösteriyor ki, dünyanın

karmaşası insanı boğuyor.

Şimdilerde en hafif ruhlu biri dahi, kimseyle görüşmek istemiyor. Ruhumuz kaldırmıyor. Hatta dostâne

bakmaktan insanlar sıkılabiliyor. Dünyadaki zulüm ve cinayetleri görünce ruhlar daralıyor. Bu hastalığı

bize sevdiriyor, sabır ve tahammül veriyor.

Merdümgirizlik hastalığına yakalanmak istiyoruz. Ama insanlarla görüşmekten ve konuşmaktan sıkılsak

dahi, içtimaî ve siyasî hayattan da kopamıyoruz.

Merdümgirizlik insanı asosyal yapar, ama iç sesin tecrübelerini kişiye hatırlatır, seni kendinle baş başa

bıraktırır. Sana ait olan cevherin değerini kadr ü kıymetini gösterir.

İnsanlardan çekinmek, temas etmemek, temastan müteessir olmak, bu zamanda hastalık mıdır?

Kalabalıklara karışmak dünya işlerini konuşup aklı da, kalbi de onunla meşgul etmek sosyalleşmek

midir? Bu sorulara da tam cevap veremiyoruz. Bazı eserleri okuduğumuzda, bazen iç dünyamızda

gürültülü bazen de merdümgiriz devrimler yaşıyoruz.

Merdümgiriz bir hancıyız

Açmıyoruz kimseye kapımızı

Kapıyı çalanlara “yüreği dolu” deyiniz.

Son durağımız inziva olsun...

Mehmet AKBAŞ

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 47

Page 50: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

BİR BAYRAM MATEMİ

Annem, güneş altında çalışan köylü bir kadın kokardı.

Harran’ın çatlamış dudaklarıyla oynaşırken ırgat elleri

Annem ekmek kadar mübarek olurdu.

Babam öldüğüm yanımdı,

Çocukluğumu büyütürken zaman,

Annem babam olurdu,

Yamalar dikerdi en yaralı yanıma.

Öksüzlüğümü sökerdi yüreğimden.

Bir bayram sabahıydı.

Kimsesizdi kimliğim.

İçim babamla dolmuştu,

Ağlamıştım, kanamıştı çocukluğum.

Sessizdi o bayram sabahı bir bıçak gibi,

Anamın soluğunda hoyrat türküler,

Gözyaşlarımda babam birikmişti.

Ağlamıştım, kanamıştı çocukluğum.

Ahh babam ahh!

Yokluğunda,

Geceler ah olur, uzanır yatağıma,

Hicranla ağarır sabahlar.

Ağlarım, kanar çocukluğum

Öyle bırakıp gittin ki,

Sarılmadan doya doya.

Anarım şimdi eski günleri,

Annemin ıslak gözlerinde,

Ağlarım, kanar çocukluğum.

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 48

Recep DAĞ

Page 51: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Mustafa TOSUN

MERYEM'İN İYİLİK SORUSU

Meryem babasına sordu:

- Baba her iyilik güzeldir, değil mi?

Babası şu cevabı verdi kızına:

- Bunu en iyi Allah bilir kızım ama hayattan öğrendiğim bir şey var ki, niyeti sağlam olmayan

iyilikler nice kötü ve bencil duygulara perdedir, yani güzel değildir.

Bu cevap karşısında şaşıran Meryem:

- Ama nasıl olur baba?

Babası sakin bir şekilde sözlerine devam etti:

- Niyetler, eylemlerin direksiyonudur kızım. Bazen birine iyilik yaparlar ama karşılığında gizil bir

şekilde o kişinin şahsiyetini satın almak isterler.

Devam etti babası sözlerine:

- Yüce Rabbimizin Kerim kitabının İnsan suresinde iyilik yapanların niçin iyilik yaptıkları

anlatılır, şöyle: "Biz bir karşılık beklemiyoruz sizden, biz sadece Allah'ı razı etmek için yapıyoruz."

Babasını dikkatle dinleyen saf yürekli Meryem mutlu bir gülümseme ile girdi söze:

- O halde babacığım bir kişi başkasına iyilik yapmadan önce kendine iyilik yapmayı başarmalıdır.

Meryem'in bu sözlerine karşı babası tefekkürane bir şekilde şaşırdı ve içinden “bakalım Meryem

ne diyecek” diye geçirdi ve gözlerini kızına dikti:

- Bir kişi kendisine nasıl iyilik yapar canım kızım, çok merak ettim.

Meryem çok sakin ve sade bir şekilde hemen cevapladı babasının sorusunu:

- Bir kişi önce iç dünyasını yani niyetlerini temizleyip düzelterek. Direksiyonu sağlam olmayan

iyilikler çoğu zaman kazaya yol açar.

Bu cevap karşısında Meryem’in babasının yüreğini hayret ve sevinç kapladı ve kızının dediklerini

başıyla onaylayarak hafif bir ses tonuyla:

-Evet kızım, haklısın. Ne de güzel söyledin. Rabbim seni korusun.

Babasının ağzından dökülen bu tasdik ve duanın ardından, Meryem bu sohbetten dolayı teşekkür

ederek izin isteyip mutmain bir halde odasına gitti.

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 49

Page 52: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Barış KAYA

TAHAVVÜL

Var olmak dünya üstü iken

Dünya varılacak yer oldu.

Ruhlar bedenlerde hapis iken

Bedenler ruhlara mezar oldu.

Toprak varlığın sırrı iken

Kardeşin kardeşi katline mükâfat oldu.

İnsan hüznün masumiyetin efsunu iken

Kinin nefretin şehvetin kalesi oldu.

Akıl hakikati anlama çabası iken

Şimdi hakikatin ta kendisi oldu.

Karanlık mahlûkatın inzivası iken

Mahlûk karanlıkta kayboldu.

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 50

Page 53: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

Muhammed Salih ŞEKER

YAŞAMAK İÇİN

Yaşamak için bir tutam tuz yeter bana

Yahut nefes almak için bir isim.

Kanlı bir yemine gerek yok

Anılardan geçmek için!

Çünkü soluduğumuz bu hayat

Yetiyor bizi ayakta tutmak için

Yetiyor taze bir anı

Düşler sokağında korkusuzca dolaşmak için

Yetiyor bize ihmalkârca bir dokunuş

Bütün umudumuzu boşaltmak için

İnsan geçmişin aynasıdır

Geleceğin ise habercisi

İnsan…

İnsan…

Değil midir ki vardan habersiz

Yokluk içinde çıplak

Kalabalıklar içinde yalnız

Tek başına bir topluluk

Yaşamak için bir tutam tuz yeter bana

Yahut kavuşmak için bir el

Karşılıksız vaatlere gerek yok

Yarınları beklemek için

Bir delile ihtiyaç yok

Aynada gördüğüm yüzü sevmek için

Bir tutam sevgi yeter bana

İçimdeki dünyayı yeniden ayaklandırmak için.

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 51

Page 54: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

CUMA SOHBETLERİ

Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesinde uzun yıllardır Cuma akşamları sohbet programları

gerçekleştirilmektedir. Bu yıl da bu sohbetler devam etmektedir. Her hafta davet edilen bir konuk,

uzmanı olduğu bir konuda konuşur, program karşılıklı soru, cevap ve açıklamalarla sona erer. Program

hazırlanan afişlerle sosyal medyada duyrulmaktadır. Nisan ve Mayıs aylarının afişleri şunlardır:

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 52

Page 55: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

CUMA SOHBETLERİ

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 53

Page 56: Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi KÜLTÜR, SANAT ...°M.pdf2018/12/05  · inşası, Sekspir, Dante gibi klasik yazarların yasaklanması, evlilik, anne, baba, hürriyet,

ÜYELERİMİZİN 2018 YILINDA ÇIKAN KİTAPLARI

Beşinci Mevsim Kültür, Sanat, Edebiyat Yazıları

Sayfa 54

Kıvırlık Kuşları:

Suriye’deki iç savaş

dolayısıyla Türkiye’ye

göç etmek zorunda

kalan muhacirlerin

öyküleri.

Gençler İçin Nabi:

Şair Nabi’yi gençlere

tanıtmakamacıyla sade bir

dile yazılmış biyografik bir

eser.

Gebece:

Hayatın içinden acı

tatlı öyküler.

Beydili Aşireti:

Beydili Aşireti’nin

siyasi, sosyal ve

kültürel yapısı

anlatılmıştır.

Kelebeğin

Sevdası:

Konusunu

sevgiden alan ve

okuyucularına

sevgi armağan

eden eşsiz bir

roman.