Türkiye Selçuklularında tdarîBirim ve Bununla İlgili Meseleler Doç. Dr. Tuncer BAYKARA 1. İdâıîBirimiTesbit Yollan*: ürkiye Selçuklularına ait kaynaklar, XII. yüzyılın son çeyreklerine kadar ülkedeki idarî (mülkî) bölünmeye dâir her hangi bir bilgi vermezler. Türkler, gerçi, XI. yüzyıl sonlarından itibaren, fethettikleri bu ülkede, kendi idârelerini kurmuşlardır. Fetih geleneklerine uygun bir bi- çimde cereyân eden bu idarede, belirli bir Sel- çuklu siyâseti aramamak gerekiyor. Zira Türk- lerin oturduğu saha, Selçuklulardan başka, Daniş- mentli ve Mengüçlü ailelerinin de idâresinde idi. Türkler, XII. yüzyılın ikinci yarısında, özel- likle merkezî Anadolu'da birliği sağlayan Selçuklu idâresi çevresinde toplandılar. Bu yıllardadır ki kaynaklar, 11. Kılıçarslan'ın onbir oğlunu, ülkenin muhtelif şehirlerine gönderdiğinden söz eder.d) Bu olay, bir bakıma Selçuklular tarafından ülkenin idârî bölünmesine atılan ilk adım olarak da yorum- lanabilir. II. Kılıçarslan ülkenin 11 şehrine oğullarını (veyâ kardeşi ile yeğenlerini) gönderirken, şu iki düşünce kendisini etkilemiş olmalıdır: a. Şehzadelerin gittikleri yerler, genellikle Selçuklu ülkesine yeni katılan şehirlerdir. Dola- yısıyla buralardaki halkı Selçuklu idaresine ısın- dırmak gereklidir. Hem bu arada gelecekteki merkezî idâreye de bir hazırlık dönemi söz ko- nusu olabiIir .(2) b. Ülke, hükümdar ve ailesine ait okluğun- dan, Türk hâkimiyet telâkkisinin bir gereği olarak Kılıçarslan, ülkeyi oğulları arasında paylaştırmış- tır .(3) Bu oğulların gittikleri yerlerde ayrı birer "divan" yâni idare mekanizması kurmaları ve hayli büyük yetkileri bulunması da dikkati çekiyor. Ülkenin hükümdar ailesine ait olması sebe- biyle hâkimiyetin paylaşılmasına tarihimizde çok rastlanıyorsa da, Kılıçarslan'ın hareketinde ilk husus da etkili olmaiıdr. Olaylar, dağınık gibi bir göriinümü olan bu durumdan, kuvvetli bir merkezi idâreye gidildiğini gösterecektir. •Kısaltmalar: .\bul-Farac: G. Abû'f-Farac (tere. ö.R. Doğrul), .\bû'l-Fa- racTarihi, II. Ankara, 1950 .\kuLra>f: KertmOddln Mahmud bin Muhammed, Müıame- retB'K\hbar, Neşreden O. Turan, Ankara, 1944 .\nonini-. Tevârih4 .Kl-i Selçuk, (FJv4. Uzluk, cevlrl ve tıpkıbasımı), Ankara, 1952 Cahen, Turkry: C. Cahen, Prcottoman, Turkey, London, 1968 Eflâkî: A. EflâkT, Manaklb at.\rifin, 2 cilt, nesr:T. Yazı- cı, Ankara, 1959-61 Hoyî, Guny-e: Hasan bin 'Abdü'l-mü'min el-Hoyl, Gunye- tu'HCâdb ve Munyctu't-tâKb, neşr: A3. Erzi, Ankara, 1963. HoyT, Rüsum: Aynı müellif, Rusumu'r-resâil ve Nucû- mu'l-fazâll, neşr: A.S. Erzi, Ankara, 1963 İbn Bibi: Nâsirii'd-dTn Hüseyin bin Muhammed bin Ali el-Ca'ferî er-rugedT, El-Evâınirü'l -.\lâî\-\e fi'l-Umuri'l '.\lâ1>-ye, (TTK tıpkıbasımı), Ankara, 1956 İj\.: islâm Ansiklopedisi Nigidî: Kadı Ahmed Nigidr, el-Vcltdü'ş-Şefik. Yazma, Süleymaniye (Fatih) Kütüphanesi. Nu: 4518 TemirAI ^acaoğhı: A. Temir, Kırşehir Emin Caca oğhı Nur al -Dîn'in 1272 tarihfi .\rapça-MoğoIca Vakfi- >-esi, Ankara, 1959 Turan, Türkiye: OsmanTuran, Sclçukkılar Zamaıunda Türkiye, İstanbul, 1971. Turan, Vcnkalar: O. Turan, Türkiye Selçukluları Hakkın- da Retnu V'eakalar: metin, tercüme ve araştırmalar, Ankara, 1958 Clküta^ır, Sinop. M. Sakir ülkütasır. "SInopta SelcukTTer Zamanına ait tarihî eserler", Türk Tarih .\rkeok>gya ve Etrwgrafya Dergisi, V (1949 ),s. 112-151 (1) İbn Bibi, s. 22; Aksaravî, s. 30; NigidT, s. 147a; Bu konuda ayrıca bk. P. Wlttek (M. Eren), "Bizanslı- lardan Türklere gecen yer adlan", Selçuklu Araşt»-- malan Dergisi I (1969), s. 193-240; keza bk. Turan, Türkiye, s. 216-220; Cahen, Turkey, s. 111. (2) Cahen, Turkey, s. 236 da bu noktaya temas eder. (3) Turan, Türkiye, s. 216-217; Bu olayı 1182-1188 arasında gecmij kabul ediyor ve 1186 tarihini ter- cih ediyor. Bununla berâber, Ilgın'ın Mahmud-hisar köyündeki 576/1180 tarihli bir kitibede Gıyaseddin Keyh(isrev, âdetâ bağımsız gibi zikredilmiştir: bk. I. Artuk, "Abbasi, Selçuk. Artuk ve Burcu Memlûk- larına alt nadir sikkelerden birkaçı", ^'• Türk Tarih Kongresi Tebliğleri, Ankara, 1960. s. 216-225:
12
Embed
Türkiye Selçuklularında tdarîBirim ve Bununla İlgili Meseleler · 2017-01-10 · Türkiye Selçuklularında tdarîBirim ve Bununla İlgili Meseleler Doç. Dr. Tuncer BAYKARA
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Türkiye Selçuklularında tdarîBirim ve Bununla İlgili
Meseleler Doç. Dr. Tuncer BAYKARA
1. İdâ ı îB i r im iTesb i t Y o l l a n * :
ürkiye Selçuklularına ait kaynaklar, X I I . yüzyılın son çeyreklerine kadar ülkedeki
idarî (mülkî) bölünmeye dâir her hangi bir bilgi vermezler. Türkler, gerçi, X I . yüzyıl sonlarından it ibaren, fethett ikleri bu ülkede, kendi idârelerini kurmuşlardır. Fetih geleneklerine uygun bir b i çimde cereyân eden bu idarede, belirli bir Selçuklu siyâseti aramamak gerekiyor. Zira Türklerin oturduğu saha, Selçuklulardan başka, Daniş-mentli ve Mengüçlü ailelerinin de idâresinde id i .
Türkler, X I I . yüzyılın ikinci yarısında, özellikle merkezî Anadolu'da bir l iği sağlayan Selçuklu idâresi çevresinde toplandılar. Bu yıllardadır ki kaynaklar, 11. Kılıçarslan'ın onbir oğ lunu, ülkenin muhtelif şehirlerine gönderdiğinden söz eder.d) Bu olay, bir bakıma Selçuklular tarafından ülkenin idârî bölünmesine atılan i lk adım olarak da yorumlanabilir.
I I . Kılıçarslan ülkenin 11 şehrine oğullarını (veyâ kardeşi ile yeğenlerini) gönderirken, şu ik i düşünce kendisini etkilemiş olmalıdır:
a. Şehzadelerin git t ik ler i yerler, genellikle Selçuklu ülkesine yeni katılan şehirlerdir. Dolayısıyla buralardaki halkı Selçuklu idaresine ısındırmak gereklidir. Hem bu arada gelecekteki merkezî idâreye de bir hazırlık dönemi söz konusu olabiI i r . (2)
b. Ülke, hükümdar ve ailesine ait okluğundan, Türk hâkimiyet telâkkisinin bir gereği olarak Kılıçarslan, ülkeyi oğulları arasında paylaştırmış-t ı r . (3 ) Bu oğulların gitt ikleri yerlerde ayrı birer "d ivan" yâni idare mekanizması kurmaları ve hayli büyük yetkileri bulunması da dikkat i çekiyor.
Ülkenin hükümdar ailesine ait olması sebebiyle hâkimiyet in paylaşılmasına tarihimizde çok rastlanıyorsa da, Kılıçarslan'ın hareketinde ilk husus da etki l i o lma i ıd r . Olaylar, dağınık gibi
bir göriinümü olan bu durumdan, kuvvetli bir
merkezi idâreye gidildiğini gösterecektir.
•Kısaltmalar:
.\bul-Farac: G . Abû'f-Farac (tere. ö . R . D o ğ r u l ) , .\bû'l-Fa-racTarihi, I I . Ankara , 1950
. \kuLra>f: KertmOddln Mahmud bin Muhammed, Müıame-retB 'K\hbar, Neşreden O . T u r a n , Ankara , 1944
.\nonini-. Tevârih4 .Kl-i Selçuk, (FJv4. Uz luk , cevlrl ve t ıpk ıbasımı ) , Ankara , 1952
C a h e n , Turkry: C . C a h e n , Prcottoman, Turkey, L o n d o n , 1968
Eflâkî: A . EflâkT, Manaklb at.\rifin, 2 ci l t , n e s r : T . Yaz ı c ı , A n k a r a , 1959-61
H o y î , Guny-e: Hasan bin 'Abdü'l-mü'min e l -Hoy l , Gunye-tu'HCâdb ve Munyctu't-tâKb, neşr: A 3 . E r z i , A n k a r a , 1 9 6 3 .
HoyT, Rüsum: A y n ı müellif, Rusumu'r-resâil ve Nucû-mu' l - fazâ l l , neşr: A . S . E r z i , Ankara , 1963
İbn Bibi: Nâsirii'd-dTn Hüseyin bin Muhammed bin Ali el-Ca'ferî er-rugedT, El-Evâınirü'l-.\lâî\-\e fi'l-Umuri'l '.\lâ1>-ye, ( T T K t ıpkıbasımı) , A n k a r a , 1956
İ j \ . : i s lâm Ansiklopedisi
Nigidî: Kadı Ahmed Nigidr, el-Vcltdü'ş-Şefik. Y a z m a , Süleymaniye (Fat ih) Kütüphanesi. N u : 4518
TemirAI^acaoğhı: A . Temir , Kırşehir Emin Caca oğhı Nur al-Dîn'in 1272 tarihfi .\rapça-MoğoIca Vakfi->-esi, A n k a r a , 1959
T u r a n , Türkiye: O s m a n T u r a n , Sclçukkılar Zamaıunda Türkiye , İstanbul , 1971.
T u r a n , Vcnkalar: O. T u r a n , Türkiye Selçukluları Hakkında Retnu V'eakalar: metin, tercüme ve araştırmalar, A n k a r a , 1958
Clküta^ır, Sinop. M. Saki r ülkütasır. " S I n o p t a SelcukTTer Zamanına ait tar ihî eser ler" , Türk Tarih .\rkeok>gya ve Etrwgrafya Dergisi, V (1949 ),s. 112-151
(1) İbn Bibi, s . 2 2 ; Aksaravî, s. 30; NigidT, s . 147a; Bu konuda ayrıca bk. P. Wlttek (M. E r e n ) , "Bizanslılardan Türklere gecen yer a d l a n " , Selçuklu Araşt»--malan Dergisi I ( 1969 ) , s. 193-240; keza bk. T u r a n , Türkiye, s . 216-220; Cahen , Turkey, s . 111.
(2) C a h e n , Turkey, s . 236 da bu noktaya temas eder.
(3) T u r a n , Türkiye, s. 216-217; Bu olayı 1182-1188 arasında g e c m i j kabul ediyor ve 1186 tarihini tercih ediyor. Bununla berâber, I lgın'ın Mahmud-hisar köyündeki 5 7 6 / 1 1 8 0 tarihli bir k i t ibede Gıyaseddin Keyh(isrev, âdetâ bağımsız gibi z ikredi lmişt i r : bk. I. Ar tuk , "Abbas i , Selçuk. Ar tuk ve Burcu Memlûklarına alt nadir sikkelerden b i rkaç ı " , ^'• Türk Tarih Kongresi Tebliğleri, Ankara , 1960. s. 216-225:
50 Doç. Dr. TUNCER B A Y K A R A
Türkiye Selçuklularında ilk idâı î bölünmenin sezildiği olayda, Kılıçarslan'ın şehzadeleri ve gönderildikleri yerler aşağıda gösterilmiştir: Burada daha çok, İ bn Bibi esas alındı.
1 . Rükneddin Süleyman-şah: Tokat ve tevâbii 2. Nasireddin Berkyaruk-şah: Niksar Maa muzâ-
fâ t (Koyluhisar) 3. Mugiseddin Tuğrul-şah: Ablistan 4 . Nureddin Sultan-şah: Kayseriye 5. Kutbeddin Melik-şah: Sivas ve Aksara(y) 6. Muizüddin Kayser-şah:Malatiye 7. (Şücâeddin)(4) Sencer-şah:Erâkliye 8. (lVluzafferüddin)(5) Arslan-şah:Nigide 9. Nizâmeddin Argun-şah: Amasya
10. Muhyiddin Mes'ud-şah: Ankara 1 1 . Gıyaseddin Keyhusrev: Borgulu
Bu şehzadelerin gittikleri yerlerdeki idârî teşkilâtın başına geçtikleri muhakkaktır. Fakat kaynağımızda genellikle idâri görevlilerin de berâberlerinde götürüldüğü bi ldir i l i r . (6) Bu arada ilk bahsedilen şehzâdelerin görev yerlerine dâir daha çok bilgi vardır. 'Tokat ve tevâbi i " , "Niksar maa muzafat" gibi ifâdelerden anlaşılıyor k i , burada açık olarak bir idâri mıntıka söz konusudur. Nitekim İbn Bib i ; Berkyaruk-şah'ın idare sahasına Koylu-hisar'ın da dahil olduğunu, aynı sahifenin daha altında belirtir. Sivas ve Aksara(y) ifâdesi de dikkati çekiyor. Bunların ayrı iki idârî merkez olup, bir kişinin mi idâresine verildiği, yoksa Aksaray'ın önemi dolayısıyla mı zikredildiği belirsizdir.
Diğer isimler ise genellikle birer şehri ifâde ediyor. Tabiî ki bu şehirlere de ayrı mıntıkalar bağlı bulunuyordu. Yukarda sayılan onbir isim, Türkiye Selçuklu lan'nda, isimlerini bildiğimiz idârî merkezlerden bir kısmı olabilir.
Türkiye Selçukluları'nda taşra idârî teşkilâtını belirlemek için başka hususlar da dikkati çekiyor. Selçuklular bir yeri fethedince, hemen teşkilâtını da düzenlerlerdi. Meselâ Antalya 603/1207 tarihinde fethedilince, Mübarizüddin Ertokuş "emâret ve Serleşkerî-i Antalya''ya tayin edi lmişt i .(7) Antalya'nın gerçekleşen ikinci almışında da aynı kişi görevine devam et t i . (8) Sinop ta 1214'de fethedilince ismi zikredilmeyen, fakat askerT yönü ağır basan bir "serleşker" tâyin edilerek,!^) "şehir ve vi lâyet"e dikkat etmesi istenmişti. Bu bakımdan kaynaklardaki "emâret ve serleşkerlik"-1er birer idâr îb i r imi yansıtmış olabileceklerdir.
Bazı kitâbeler de, ülkedeki idârecileri bilmekte bize faydalı oluyorlar. Bu bakımdan Sinop'un fethinden hemen sonra şehrin savunmasını güçlendirmek iç in yapılan tamirat önemlidir. Zira bu devirde, böyle inşaat ülkedeki görevli idâreciler eliyle yapıl ıyor; bu kişiler de yaptırdıkları beden
ve burçlara durumu bildiren kitâbeler koyuyorlardı . Nitekim Sinop kalesindeki tamirata katılan yöneticiler de yaptırdıkları inşaata kendilerine ait kitâbeler koydurtmuşlardır. Genellikle 6 1 2 / 1215 senesine ait olan bu kitâbeler sâyesinde, bu tarihlerde Selçuklu ülkesindeki idârî b i r imleri ve bunların başındaki kişilerin bir kısmını öğrenebiliyoruz.
Bize kadar ulaşabilen Sinop ki tâbeler inde,( io) kaledeki tâmirata katılan beylerden dikkat i çekenler şunlardır:
1. Zeynüddin Beşâre el-Gâlibî, "Sahib-i Mahrusa-i Nakitave v i l âyâ t " .< ı i )
(10) K o n y a ve Sivas kalesi kitabeleri bize kadar pek az ulaşmıştır. Sinop bu bakımdan tal ihl idir; b i rçok neşri olan bu kitâbeleri en son IVI.Ş. ü lkütaşır neşretti. "Sinop' ta Selçukiler zamanına ait tarihi eserler", Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya Dergisi, V (1949 ) , s. 112-151.
(11) Cahen, Nikita yı Tokat kabul etme eğ i l im inde: Turkey, s . 240 ; Oysa Z . Beşâre, Keykâvus devri başlarında Niğde'de idi:İbn Bibi, s . 119.
(12) Dlkiitaşır'a göre Simre "5ahib"i , S inop 'a bırakı lmış olmuş, 615 tarihine ait kitabesi bunu gösteriyor, s . 114.
(13) Ereğl i , daha bu dönemde " U c " sayıldığından " s a -hlb"l "beğ ' diye anılmış olsa gerek.
keza bk. Y . Akyur t , Kesimi Türk Abideleri, I, Türk Tar ih K u r u m u kitapl ığı , n u : 595
(4) Diğer kaynaklarda Unvanı bulunmadığından Neşr i ' -den tamamladık. (M. Neşr i , Kitâb-ı Cihân-nümâ (NeşrTTar ih i ) , (haz: F . R . Unat-Mehmet A . K ö y m e n ) , I, Ankara , 1949, s. 3 3 . Nigidî, burasının "vi lâyet - i u c â t " olduğunu belirtir, vr. 147 a.
(5) Aksarayî'de ismi, İbn Bibi'de unvanı yine y o k ; NigidT, "Aleaddin Tuğrul-arslan" d iyor ; mahalli hatıraları yansıtmış olabileceğinden daha doğru olmalıdır .
(6) İbn Bibi, s . 2 2 ; T u r a n , Türkiye, s . 2 1 7 - 2 1 8 .
(7) İbn Bibi, s. 9 9 ; İbn Bibi 'nin Muzafferüddin Er to -kuş'u bir defasında "subaşı" diye zikretmesi (s. 244) de önemlidir . Böylece "serleşker" ile "subaşı"nın aynı olduğu anlaşılıyor.
(8) İbn Bibi, s . 146.
(9) İbn Bibi, s . 154; burada sadece "serleşker" var, "emâre t" yoktur .
T Ü R K İ Y E S E L Ç U K L U L A R I N D A İDARİ B İR İM . 51
Burada sayılan yerlerin birer Selçuklu mülkî teşkilâtına ait o lduğu düşünülebilir Sadece bu mülkî teşki lât ın başındaki kişi ve kişi lerin unvanı dikkati çekiyor. Bunlar arasında en çok ku l lanılan "sahib" , bir defasında zikredilen "subaşı"-dır. Diğerlerinde böylesine açık bir i fâde bulunmamakla berâber, "emîT", " v u l â t " veyâ "emir ul-isfehsalar" da, muhakkak ki idârî bir imde görevlil-leri yansıtmaktadır.
Sinop kitâbelerinden kesin o arak anlıyoruz k i , X I I I . yüzyıl başlarında Türkiye S Içukluları 'nda idârî bir imdeki yönetici ler "sahib" \3yâ "subaşı" diye de anılabilmektedir. Yukarda İbn B ib in in Antalya ve Sinop fethinden sonraki kaydında "ser-leşker" ter imini görmüştük. Bu ise zaten kelime olarak "subaşı"yı karşılamaktadır. Kaynaklarda nâdiren 'sah ib" , ı ı * ) fakat gerek "serleşker" gerekse "subaşı" olarak, bu ter im hayli çok geçmektedir. Şu halde Selçuklu ülkesindeki '•sahib"Ier, "subaşı" ve serleşkerliklerin bil inmesi de, bizi Selçuklu taşra teşki lâtına götürebilecektir.
Selçuklular bir şehri fethedince, oraya hemen bir de kadı tây in ederlerdi.dS) Böylece kadıların bulundukları şehirler dolayısıyla da Selçuklu idârî teşkilâtına g id i leb i l i r .ds) Selçuklular döneminde bazen bir kadı , birkaç şehre birden tâyin edilebildiğinden,! 17) Osmanlı dönemine kıyasla akla gelebilecek mahzurlar da ortadan kalkıyor.! ı»)
Kaynaklarda kullanılan " v i l âye t " ter imi de, Selçuklu idârî yapısını ortaya çıkarmak için dikkati çekiyor. Kaynaklarda bu te r im in , bir Selçuklu bağımsız idârî b i r imin i ifâde edebilecek şekikie kullanıldığı görülüyor . !19) Ancak, ilerde tafsi lâtı ile görüleceği üzere, meselâ Sinop kitabelerinde hep çoğul olarak zikredilmesi de dikkat i çekiyor. Bu bakımdan "Subaşı " Bahaeddin Kutluğca "Kayseri ve v i lâyet ler i "n in başında bulunuyordu. Bu durum Niğde ve Honaz iç in de geçerlidir. " V i -lâyâ t " veyâ "VİJ İâ t " , yâni vi lâyet yöneticileri bir Selçuklu İdâı î b i r iminde, birden fazla olabileceğinden, bu konuda dikkat l i olmak gerekiyor. Bu sebepten "v i lâyet ' teriminden hareket ederek, Selçuklu taşra idâresine ait isimleri tesbit etmek hatalı olsa gerektir.
Sinop ki tabeler i , Selçuklu taşra idâresinin bir imi hakkında da ipucu veriyor. Buradaki örneklere göre, idârî birimde "şehi r " kesinlikle esas unsurdur. Kendis de yeni bir şehir olan Simre dahil, diğer idârî bir imlerin birer şehir adı taşıması, Selçuklu idârî bir iminde şehirin esas alındığını bel i r t iyor.
Kaynak, Osmanlı dönemine ait olmakla beraber, X I I I . yüzyıl sonlarına ait bir o lay, şehrin
unsurlarını belirlemekte faydalıdır. Aşıkpaşazâde, Karacahisar'm fethi (1291), şehrin şenlenmesi ve Cuma namazı kılınmasını anlatıp, meseleyi şu şekilde hulâsa ediyor: "Kadı konildı ve subaşı koni ldı ve bazar durdt ve hutbe ok ınd r ' . ! 20 )
2. İdarî Bir imin İç Yapıa:
I I . Kılıçarslan, oğullarını gönderdiği idâKTbirimlerden birisi, daha sonra hem "subaşı", hem "serleşker" diye zikredilenlerin idâresinde bulunan bir yer, ElbisUn dikkati çekiyor. Elbistan'ın iç yapısı, Selçuklu idârî birimin bünyesini bilmek iç in en güzel bir örnektir. Bunu şu vesile ile öğreniyoruz:
Gıyaseddin Kcyhüsrev, n % ' l a r d a Konya tahtını ağabeyi Rükneddin Süleyman-şah'a bırakt ıktan sonra, gurbete çıkarak Elbistan'a gelmişti. Burada bulunan bir başka ağabeyi, Tuğrul-şah, hükümdarlıktan düşen kardeşi Keyhusrev'e, vaktiyle babalarının kendisine verdiği bu yöreyi devretmekte bir sakınca görmedi. Bu münâsebetle yapılan şer'i toplantıda durumu ikrar ederek "bugünden itibâren kimsenin kendisine ait topraklara, "şehir, v i lâyât, kasabat ve zay'aân"a müdahelede bulunmayacaklarını" bel i r t t i .
Mugiseddin Tuğrul-şah bu ifâdesi i le, kendi idâresindeki Elbistan'ı, yâni bir Selçuklu idârî bir imindeki daha alt birimleri göstermiş oluyor. Bunları daha belirli bir sıraya sokarsak şöyle oluyor, bir Selçuklu idârî mıntıkasında:
1. Bir şehir 2. Birçok vilâyet 3. Birçok kasaba 4. Birçok ç i f t l ik
bulunabilecektir. Yukarda da belirtt iğimiz gibi, burada d ikkât i "bir şehir" çekmektedir. Şimdi kesinlikle ifade edebiliriz k i , her idârî birimde "bir şehir" bulunabileceğinden, bu şehir isimle-
(14) İbn Bibi dc sadece "Sahib- i M a r a s ' d a n söz edil ir ; s. 185 , 187.
(15) Anta lya için t>k. İbn Bibi, 99 : S inop iç in , aynı eser, s. 154.
(16) T u ı a n , Vcsikalaı. n u : X X X V I I I . s . 5 1 - 5 3 : "Kad ı ve hâkim- i Samisun ve v i l â y e t " ; H o y i / R ü s u m , s. 34-36: tanri f - ı kaza .
(17) T u r a n . Ncnkalar, n u : X X X V I . s. 4 6 - 4 9 : T o k a t ve E r z i n c a n dahil K o n y a .
(18) Osmanlı döneminde içinde şehir bulunmayan kazalar da vardır.
(19) İbn Bibi, s . 3 2 ; s. 87'deki "V i l âye t - I T o k a t " İse sUp-tıelidir.
(20) Aşıkpaşazâde. ne$r: N. Atsız. Osmanh Tarihkri, is tanbul 1949 , s. 103-104.
(21) İbn Bibi, s . 4 0 ; muhUur 'da bu terimler y o k ; Yâzıcı-oğlu da çevirirken bu dört terimi ik iye İndirmiş:
Abl ls tan 'a ve »n» taalluk kasabalarına ve kOylerine" (s 2 7 ) . Turan . T S H ü y t , s. 268.
52 Doç. Dr. TUNCER B A Y K A R A
r inden, Selçulclu idâr i bir imlerinin isimlerine de kolaylıkla ulaşabiliriz.
Şehir, Türkiye Selçuklulan'nda idârî birimin esası olarak göriilmektedir. Hattâ denilebilir ki şehir adının zikredilmesi, çoğu zaman şehrin temsil ett iği idârî bir imi de yansıtmaktadır.(22) Bu durum bazı konularda kesinlik göstermemekte, yâni bir şehir isminin hangi hallerde idârî b ir imin merkezi olan büyük iskân yerini, hangi hallerde ise geniş çevresi ile birlikte idârî birimi kasdettiği belirsiz olmaktadır .(23)
Şehir ismi zikredildiği zaman, her ne kadar şehirin ik i anlamı da akla geliyorsa da, bu iki kavramı ayrı ayrı ifâde etmek gereklidir. Sinop kitâbeleri ile diğer kaynaklarda bu hususta kesinl ik bulunmamaktadır. ' Mahrusa", yâni bir iskân yerinin korunmuş olduğunu belirten ifâde, belki bir dayanak olabilir; ancak tek başına yine de yeterli olmadığını, Sinop kitâbeleri gösteriyor/
Netice olarak şu ortaya çıkıyor k i , Selçuklu idârî biriminde iki esas söz konusudur: birisi şehir, diğeri de bir veyâ birden fazla olabilen vilâyettir. Bu bakımdan kaynaklarda sık sık geçen "şehir ve vi lâyet" deyimini, Selçuklu idâri" birimini yansıtan terimler olarak görebil ir iz.(24) Bu ikisi birbirinden apayrı özellikler taşıyan,(25) fakat Selçuklu idârî biriminde karşılıklı olarak her biri diğerini tamamlayan unsuriar olmalıdır. Kaynaklarda bazen, benzer anlamda "bi lâd u v i lâyât" diye de rastlanır.(26)
Kaynaklara göre, bir Selçuklu idâıî birimi "şehir ve vilâyet"den ibâret olunca, "şehir ve vilâyet"ler de ülkenin tamamını kapsamakta-d ı r . (27) Bu arada bazı Türkçe kaynaklar "vilâ-yet" in Türkçe karşılığı olarak " \ \ " \ kullanıp, ülkeden "şehir ve i l " diye söz etmektedirler.(28) İ lk Osmanlı dönemine ait kaynaklar da, "şehir ve el ( i l ) " i sık sık kullanarak bu dönemin hatırasını aksett ir ir ler .{29)
a. Şehir: Şehir, Selçuklu idârî biriminin en belirgin hususiyeti olup, bu idârî birime de adını veren en önemli iskân yeridir. Bu özelliği iledir k i ; o, idârî birimin de merkezidir.OO)
Farsça menşeli olan şehir'de aynı zamanda bir idâıî mıntıka anlamı da bulunduğu belirti-l i r . O D Bununla berâber, çevreanin idârî merkezi oluşu, o iskân yerinin "şehir" diye anılmasında etki l i olmuştur. Bu bir bakıma "şehir 'in umumi anlamına da uygun düşmektedir. Böylece üretime dayalı iskân yerlerinden ayrılmakta, bir kısım idâreci ve askerler burada kalmaktadırlar. Bunların gıda ile ilgili üretime katılmaları söz konusu olmayıp, sadece tüketici okluklarından, o iskân yerinin gelişmesinde de etkil i bulunmaktadırlar.
Kaynaklarm, bütün kalabalık iskân yerlerine değil, sadece belirli özellikler gösteren yerlere "şehir ' demelerini daha önce de bel i r tmişt ik . Nüfus bakımından kalabalık bazı iskân yerleri şehir değil, kasaba diye anılacaktır. Şehrin en belirgin özelliğinin idârî merkez oluşu dikkat i çekiyor. Zaten şehir bundan dolayı öteki meslek gruplarını o iskân yerine çekmiş olacaktır.
(22) Bir misâl: T u r a n , Vesikalar, n u : V r i , s. 1 9 : " D i h - i fular» ra, ez vl lâyet- l fulan sef i r" .
(23) Meselâ, Anonim, s . 73: "Şehr - I L â d i k , S a h i b ( A t a Fahreddin)in l<ızının kücUI< oğluna g e ç t i " . B u r a d a söz konusu olan Ladik şehri o l m a y ı p , L â d i k ' i n ismini taşıyan Selçuklu idâri bir imi olsa gerekt i r . Zirâ Selçuklu ve Germiyan kuvvetleri arasındaki savaş, "v i lâyet"dekl Günler köyü yak ın lar ında o l muştu . Y i n e Anonim Sclçuknâmc 'deki su k a y ı t da dikkati çek iyor : K e y h a t u ' n u n 6 9 0 / 1 2 9 1 ' d e k i Tedip seferi sırasında şu isimler z i k r e d i l i y o r : V i -lâyet-i Herakl lye, Şehr-i Lârende , V i lâye t - i Eşre f , Vi lâyet- i K a r a m a n , Şehr-i L â d i k (s . 8 7 ) , V i l â y e t - i Menteşe (s. 88 ) . Burada sözü geçen iki " ş e h r " , belki büyük birer iskân yeri o lduk lar ından böy le zikredilmiş olmaları ilk akla gelen ih t imâ ld i r . A n c a k diğerlerinin "v i l âye t " olmalar ı yan ında bu iki ismin "şehr" yazılmasında bunların "bir S e l ç u k l u idâri b i r iml"ni , yân i "şehir" esas olan bir imi aksett irmiş olmaları da muhtemeld i r . Se lçuk lu idâr i bir imi, şehir ile vi lâyet arasındaki ahengi temin edeceğinden, bu dikkate değer bir örnekt i r . Günümüz Türkiye'sinde de v i lâyet isimleri i le , bu v i l âye te merkezlik eden iskân yerinin isimleri ç o ğ u z a m a n karışt ır ı lmaktadır . Sakarya v i lâyet i merkez i A d a -pazan'na da sık sık Sakarya denmesi gibi. Nası l ki Ayd ın idâri mıntıkasındaki Güzel-hisar' ın adı u n u tu lmuş, bugün Ayd ın o lmuştur .
. (24) İbn Bibi, s . 154 , 2 1 2 , 5 4 6 ; Aksarayi, s. 4 1 , 2 1 8 , 243, 2 4 8 , 256 , 2 5 7 , 2 6 0 ; Anonim, s . 7 0 : " Ş e h r i Lârende ve v i lâyetes" , s. 7 1 ; Bczm u Rezm, s . 1 0 0 , 110, 112 , 131 , 159, 183 , 236 vb. ; Hoy i / R ü s u m , s. 2 9 : "Kâf fe - i ehl-i sehr ve v i l â y e t " ; s . 4 2 : "ahal i - i şehr ve vilâyet-i mahrusa-i f u l a n " ; Eflâki, I I , s . 7 1 6 : " H o c a Yaku t ki hâkim- i vi lâyet- i şehr ve Erzen'ür-rum ve levâhık-ı a n " . Gazan Han da 7 0 3 tarihl i fermanında "umum reaya ve ehali-i şehirhâ ve vi-lâyât"a hitab ed iyordu : Câmi-üt-tevârih, Neşr i Al izâde, B a k u , 1957, s. 4 6 6 .
(25) Ankara kalesi giriş kapısı üzerindeki E b u S â l d B a hadır Han' ın kitâbesinde " v i l â y e t " ve "şeh i r " in vergileri ayrı ayrı gösterilmiştir; k i tâbe için bk . P. Wittek, ;Ankara'da bir i lhanl ı k i t a b e s i " , Türk Hukuk ve İktisat Tar ih i Mecmuası ( T H İ T M ) , ı (1931 ) , s. 161-164; ancak onun tercümesini Z e k i Velidi Togan hatalı bulur (bk. Umumi Türk Tarihine Giriş, İ s tanbu l , 1970 , s. 4 8 0 ) ; W . Hinz de bu konuda Zeki Velidi nin tercümesini esas a l ı r : (Or ta çağ Yakınşarkına ait vergi k i t â b e l e r i " . Belleten, XII I ( 1949 ) , 5. 771-793) . Buna göre " v i l â y e f ' i n vergisi " y a s a m a " , "şehr" in ise " tamga"dı r .
(26) T u r a n , Vesikalar, n u : I I I , s. 10-13; Aksarayî, s . 1 0 5 , 217 : şehir'e iskân yeri anlamı ağırl ık veri lerek z ik re dilmişler.
(27) Aksarayt, 5. 41 .
(28) Meselâ bk. SaUuknâmc ( F . i z neşri) . Harvard , 1 9 7 4 , I, s. 124.
(29) Ahmedî (ö l . 1413)'de " E l ve Şeh i r " (bk . Ats ız neşri, Osmanb Tarihleri, istanbul 1 9 4 9 , s. 1 3 , 1 9 ) ; Neşri, ( T T K yay ımı ) , 1, s. 87 .
(30) Akdağ,Türkiye, s . 1 1 2 ; o n a g ö r e "Selçuki idâresinde her büyük şehrin, etrafındaki köyler ve kasabalar la birlikte bir vilâyet teşkil etmesi usulü esas o l m a k l a berâber", Selçuklu taşra İdâresinde daha büyük bölgeler de olmalıdır: Uçlar v i lâyet i . Y u n a n vi lâyet i , Danlsmendiye vi lâyeti v.s. gibi.
(31) I A . , "Şehir ' mad.
T Ü R K İ Y E S E L Ç U K L U L A R I N D A İ D A R İ B İ R İ M . 53
Bu dönemde 'Şeh i r " in Türkçe kaynaklarda " kend" olarak deği l , 'şar' diye göriilmesi de dikkati çek i yo r . ( 32 ) Bu dönemde '•kend"de, daha çok köy , belki büyük köy anlamı ağır bas-maktadB-.(33) Diğer taraftan, 'şehir" son etkiyle yapılan isimler arasında bazen, köy adlarına da. rastlıyoruz . ( 3 ^ )
b. V i lâye t / İ l : Gerek Tuğml-şah'ın Elbistan ile ilgili sözleri, gerekse Sinop ki tabeler i , bir Selçuklu idârî bir iminde "v i l âye t " veya "v i lâyet" ler bulunduğunu açık olarak göstermektedir. Ni tek im bazı idârî bir imlerinde birden fazla vi lâyet olabileceğinden, kaynaklarda isimleri geçen her v i lâyet i , bir Selçuklu idârî bir imine işâret sayılamayacağını bel ir tmişt ik.
Bir Selçuklu idârî b i r im in i , "şehir ve v i lâye t " şeklinde yaygın olarak göKiyoruz. Burada sözü edilen "v i lâyet ' in . Selçuklu idârî bir iminde merkez olan, şehrin dışındaki alanın bir genel adı ok luğu, bu i t ibâr la ayrı bir ter im anlamının söz konusu olamayacağı da akla gelebilir. Bir idârî birimde birden fazla "v i l âye t " olabilmesi, "'vilâ yet" in anlamında ayrı bir hususiyet olabileceğini gösteriyor. Meselâ Sinop kitâbelerinde sözü edilen "vu lâ t " , yâni vi lâyet yönet id le r i , Sivas'da üç veya daha çok vi lâyet olabileceğinin de işâre t id i r .os)
Konya'nın genel anlamlı "v i lâyet" inde de, birden fazla "vi lâyet" bulunduğu kesindir. Bunların bir kısmının isimlerini nisbeten geç döneme ait kaynaklardan öğreniyoruz. Sâid-eli gibi. Yine bu yöredeki Kır-eli de bir " v i l âye t " o lmal ıdı r .oe) Bu arada Hatun-saray bölgesinin de bir "v i lâye t " olması gerekmektedir. Zira bu yörede bir "va l i "n in yaptrdığı "han"dan , b u ^ n e kadar gelen kitâbesi vasıtasıyla haberdarız.O^)
Netice olarak bir Selçuklu idârT biriminde bir şehir bulunmakta, fakat vilâyetler birden fazla olabilmektedir. Fakat bu ik i temel unsur, birbirlerini tamamlamaktadırlar.
3. İdârî Bi r imin Ad ı .
Türkiye Selçuklulan'nda, şehir ve vilâyetten teşekkül eden idârî b i r imin " a d ı " bir mesele olarak görülmektedir. Kaynaklarda bu konuda bir belirginlik bulunmaması, bu idârî birime verilecek ad hususunda tereddütler yaratıyor. Bunun için de kaynaklarda bu konuda geçen terimleri kısaca görelim.
a. Amâ l /Âm i l l i k :
Âmâ l , Selçuklu idârî b i r imini karşılayacak terimlerin i lk akla gelenlerinden birisidir. Zira kaynaklar (33) ve özellikle vak f ıye le r .O^) ü | . kedeki küçük iskân yerleri, köy, kasaba v.s.'-
den idârî bir im merkezi olmak icabeden şehrin "âmâl" inden olarak zikretmektedirler. Bu ter im bir vergi bir l iğini mi aksettiriyor? Çünkü Selçuklu idârî biriminde de yer alan " u m m â l " yâni vergi memurları ile ayrı kökten gelen bir isimdir.
Am i l , Ortaçağ İslâm dünyasında ve Büyük Selçuklular'da en önemli taşra yöneticilerinden bir isidir .("O) Buna karşılık, Türkiye Selçuklu-lan'na ait kaynak ve kitabelerde hiçbir yönetici böyle anılmamaktadır. Bu bakımdan, kaynaklarda bir yerden söz edil irken, şehrin " â m â l i " olarak söz edilmekle berâber, Selçuklu idârî bir imini bu şekilde veyâ "âmi l l i k " olarak adlandırmaya imkân yoktur .
b. KGre:
615/1218 tarihli İzzeddin Keykâvus vakfiyesinden b a ş l a y a r a k , d a h a geç Ur ih l i (X IV . yy.) vakfiyelerde "kü re " diye bir terim kul tanı l r . Vakfiyelerde iskân yeri olarak şehrin içinden veyâ surları dışından söz edil irken, şehir ile bir l ikte " k ü r e " de zikredilir. Küre, genellikle şehir mânâsında olmakla berâber,("2) Yahut ûa
(32) Ak-sehi r yerine Ak-şar, daha X I V . y y . b<$ın« ait kaynaklarda zikredi l iyor (Dk. Grographie d'.\bul-F c d a , Paris, 1B83 . 11/2. s. 136 . .^hmedî. Ala 5»r der (Atsız ne$ri, s. 21 ) . Diğer örnekler için bk. Tarama Sözlüğü. Ankara . 1971 . V , 3 6 4 7 - 3 6 4 9 .
(33) 1326 tarihli Cakırcaoğlu vakfiyesinin uygurcasında koy anlamrndadır; A . Temir . "Die Arat>isch-ui-gurische vakf-urkunde von 1326 des E m i r s 5ere1 el-Din Ahmed bin Çakırca von S i v a s " , WZKAI, 56, ( 1 9 6 0 ) , s. 232 -240 ; nitekim ünkı Oğuz jehr i Y e n i - K e n d de farscaya ' d i h " , arapcaya " k a r y e " diye çevr i lmişt i r : W. Barthold , Turkestan, L o n d o n , 1968 , s. 178; " k e n d " için geniş bilgi: B . ögel , Türk Kültür Tarihine Giriş. Ankara 1978, I, s. 215 -239 .
(34) Meselâ Karaca-sehir koyu Icin bk . 7 0 6 / 1 3 0 7 tarihli Hoca Bey \'akfiyesi. Vakıf lar Genel Muduriuğu, nu . 6 0 7 , s. 10.
(35) Clkütaşır, s. 127; bazılarının isimlerine ilerde temas edi lecek.
(36) F . N . Uz luk , Fatih devrinde Karaman Eyâleti vakıfları fihristi, A n k a r a , 1958, s. 22 ve ( 8 8 1 / 1 4 7 6 tar ihl i ) .
(37) i . H . K o n y a l ı , . \kşehir. i stanbuı 1945 , s. 5 7 5 .
(38) B k . İbn Bibi, s. 36 : " D i h i L a d i k , ez âmâi- i K o n y a " . Bununla berâtjer burası daha aşağıda (s. 37) "vilây e t " de sayıl ıyor; .A-ynı eser, s . 4 9 9 : "D i t ı i ez i m â l i A m a s i y e " j s . 5 4 3 : "Karayuk ez i m i H Ak jehr - i K o n y a " ; Ibn Bibi. daha ilerde (s. 637) burayı da
Akşehir v i lâyet r 'nde gösterir. " V i l â y e t " ile "â -m â l " i n eşanlamlı olduğuna bir isâret de su: İbn Bibi "Kervansaray-ı A ıâ i ' y i Aksaray â m i l i n d e n sayarken (s 6 2 6 ) . .\ksaravî "v i lâyet"de gösterir (S. 42 ) .
(39) örnekler i pek çoktur ; sadece bir m i s i l : T e m i r / Cacaoğtu, s. 2 3 , st. 9 2 : " A m i l - i i s k i l i p " ; ancak •iskilip ili • diye çevri lmiş, (s. 106 ) .
(40) İ A . , A m i l m»d . ( M . F . KOprülü); Meyhenl , Dcftûri Dcblrt (nesr : A S . E r z i ) , Ankara 1962 , s. 1 1 2 ; m i l i y e memuru anlamı ic in , Z . V . Togan . Giriş. 1970 , s. 2 3 8 .
(41) Vakı f lar Gene l Müdürlüğü, D. n u : 5 8 4 , s. 288 :KÛre - i K o n y a .
54 Doç. Dr. TUNCER BAYKARA
bir idârT mıntıka anlamında da kullanılıyor.(43) Fakat Türkiye Selçuklu ları'na ait vakfiyelerde ve bâzı kaynaklardaki (44) görünümü de, şehiri büyük bir iskân yeri olarak karşılamaktadır.
Küre, bu sebeple vakfiyelerde ve kaynaklarda geçmesine rağmen, Türkiye Selçuklulan'na ait idâ ı îb i r im i karşılayan bir terim olamaz.
c. Şehir:
Şehir'de, belirli bir idârî çevre anlamı da bulunduğunu y u k v d a bahsetmiştik. Devrimize ait kaynaklarda bazen "şehir" ter imi, tam anlamıyla Selçuklu idârîbir imini yansıtmaktadır.(45) Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi, şehirin iki anlamı da ihtiva etmesi karışıklık yaratacağından, Selçuklu idârîbir imini ifâde etmek için kullanılamaz.
ç. Vi lâyet:
"V i lâyet " bazen kaynaklarımızda Türkiye Selçuklulan'na ait idârî birimi aksettiren terimlerden bir isidir .(46) Bunun yanında aynı idârî birimdeki daha küçük alt birimleri ifâde etmek için de kullanılmış olması, bu terimin Selçuklu idârî birimini ifâde etmesi iç in yetersiz olacağını gösteriyor.
"V i lâyet " , bazen bağımsız Selçuklu idârî birimlerini ifâde edebiliyor. Bunlar genellikle "şehir" unsuru nisbeten eksik " U c " idârî mıntıkaları ile "Kubadâbad" gibi ayrı bir özelliği olan yerlerdir.
d. Subaşılık:
Selçuklu idârî biriminde en yüksek görevli, "me l i k " , "sahib" gibi adlar da taşımasına rağmen, farsçası ile "serleşker", yâni subaşı id i . (47) Bu arada "v i lâyet" adı taşımasına rağmen, Kubadâbad gibi, idârî birimlerin yöneticilerinin de "subaşı" ünvanı taşıdıkları da dikkati çekiyor.t*^)
"Subaşı" ünvanı bütün yaygınlığına rağmen, Moğol idâresi döneminde etkinliğini giderek kaybetmiştir. Herhalde idârî bakımdan daha geniş alanlar söz konusu edilmekte, bir kişiye (meselâ Muineddin Pervâne'ye) bir kaç yerin subaşılığı veri lebi lmektedir .{49) Diğer taraftan, X l l l . yy. sonlarına yaklaştıkça, tâyin menşurlarında "ser-leşkerî" zikredilmemektedir .(50) Bunun da olağan sayılması gerekmektedir. Zira subaşıların asıl özelliği askerî olduğundan, ülkenin iç ve dış askerî güvenliğini İlhanlılar sağladıktan sonra bunlara gerek yok tu .
Bu arada Selçuklu idârT bir iminin doğuşunda önemli bir yeri olan "şehzâde" idârelerinin "subaşılık" deyimi ile uyuşmayacağı da muhakkaktır, önceleri büyük yetkilere sahip olan şeh-zâdelerin idâresi, çok daha sonraları "subaşı" yetkisine inebi lmişt i .Oi) Subaşılık, bu idârî
birimi yansıtacak en iy i adlardan birisi olmasına rağmen, şimdilik kaydıyla bu adı vermeye kanaat getiremedik.(52)
Bütün bu saydığımız olumsuz özell ikler gözönüne alınırsa, Selçuklu İdârî bir imine verilebilecek tek bir ad kalıyor k i , o da Eyâlet 'd i r . Nitekim O. Turan da bir makalesinde "E lb i s tan" için bu deyimi kul lanmışt ı r . (53) Eyâlet, bu dönemdeki vesikalarda "vâ l i "n in idâre et t iğ i b i r im olarak zikredi l iyor . (54) "Eyâ le t " vesikalarında
(42) Mütercim Asım E f e n d i , Burhan-ı Katı, 1 2 5 1 , B u l a k , s . 506 .
(43) Meselâ Avnlk kalesi "Pasin küresi" dah i l inded i r : naklen bk. F . Sümer, "Sa l tuk lu la r" , Selçuklu Araş-tırmalan D e r g i a , İ l i , 1971 , s. 4 2 4 , " P a s I n " E r z u r u m vilâyetlerinden birisi İ d i : B k . I . H . K o n y a l ı , Erzurum Tarihi, İstanbul , 1960 , s. 3 2 4 ; Kûre- I K a p a d o k da geçer.
(44) E b u Bekr Ibn zek i 'n in Ravzat al-Kuttab adlı eser i nin Paris nüshası, "KÛret'üs-sugOr A n t a l y a t ' ü r - R û m "-da İstinsah edilmişti (bk. A . Sev im neşr i , A n k a r a , 1972 , s. 69);Eflâ]( î , I I , 964:K£lre- i A k s a r a ( y ) .
(45) HoyT/RüJum, s . 8; Hoy^Aîunye , s . 9 'da " d i v â n - ı şehir" vardır; fakat bu divanda " v â l l " de m e v c u d olduğundan, bunun bir Selçuklu idâr i b i r im d ivanı olduğu sezil iyor.
(46) İbn Bibi, s . 3 2 ; E a â k î I, s. 2 5 .
(47) Burada aynı kaynakta bir şahıs, ayn ı görevde o l d u ğ u halde farklı yerlerde hem "subaş ı" , hem "ser leşker" diye anılmaktadır. Meselâ E m i r Zahireddin Mansur Tercüman, İbn Bibi'de önce "serleşker" (s . 4 8 7 ) , fa kat daha ilerde (s. 495-96) "subaşı" olarak z ik red i l i yor . Bu bakımdan İki terim arasında p e k fark o lmasa gerek.
(48) Kubadâbad vi lâyetine tây in edilen Y u s u f " s u b a ş ı " ünvanlıdır: T u r a n , Veakalar, n u : X , s. 2 0 - 2 1 ; k i tâbes i vasıtasıyla haberdar o lduğumuz Bedreddin d e , Sav-Taş deği l , "Subaşı" okunabi l i r : bk . M. Z e k i Ora l , "Kubadâbâd bu lundu" , Anıt, 1/10 ( 1 9 4 9 ) .
(49) Erz incan için mücâdele ett iği bi l iniyor ve m u h t e m e len başarmıştı: İbn Bibi, 5 9 9 ; N. K a y m a z , Pervâne Mu'inü'd-din Süleyman, Ankara 1 9 7 0 , s. 3 3 - 3 4 , Niksar İçin bk. K a y m a z , Aynı eser, 7 3 ; S i n o p da fetihten sonra onun İktaı o lmuştur ; Erz incan ' ı 6 7 5 / 1 2 7 6 V a kadar "naib"ler i ile idâre e t m i ş t i r : Baypars tarihi, ( Y a l t k a y a tercümesi) İ s tanbul 1941, s. 84.
(50) Ahmed Lâkuşî 'ye verilen menşurda " fu lan şehrin emâret , server! ve hükümet inden" söz ed i l i yor . G e nellikle "serleşkeri"de bu lunurdu: T u r a n , Vesikalar, n u : I, s . 16; aynı eser, n u : I V , s. 13-15 : 6 8 8 / 1 2 8 9 tarihli "zeâmet ve serveri-i mahrusa-i D â r ' u l - f e t h Kayser lye" . Keza bk. Hoyi /Rüsum, s . 2 6 - 2 7 : " z e â met ve serveri-i ecnâd-ı mahrusa-ı f u l a n " .
(51) I I . Kılıçarslan'ın oğullarının yetki leri pek ç o k t u ; O. Turan 'a göre, 1. Gıyaseddin Keyhusrev ' in şehzadeleri Malatya ve Tokat 'a "sadece bir vâl i mevki ve selâhiyeti ile t â y i n " edilmişlerdi ( İ A . , " K e y k â v u s I" mad.) ; I I . Gıyaseddin Keyhusrev babası ta ra f ından Erz incan'a gönderildiğinde, yanına senelerce A n t a l y a subaşı'sı olan Ertokuş atabek olarak v e r i l m i ş t i : Ibn Bibi, s . 359 .
(52) Kafesoğlu ( l A . , "Subaşı" mad.) " m u h t e m e l e n " diye z ikrediyor; Uzunçarşılı (Medhal, s . 104) " S e r -leşkerl lk" diye adlandırmış.
(53) İ j \ . , "Süleymanşah" mad.
(54) Hoyf/Rüsum, s . 29-30: 'Takr i r - I e y â l e t " ad ıy la ; "Uluğ Has V â l i B e g " , "eyâlet- i mahnjsa-ı fulan " a tây in edilmiştir . Burada "eyâ le t " , eğer Büyük S e l -çuklular 'dan gelen bir klişe takrir değilse, b iz im "v i lâye t" diye adlandırdığımız küçük birimi iht iva etmektedir; aşağıdaki notta da bu hususta ayr ı bir işâret var.
T Ü R K İ Y E S E L Ç U K L U L A R I N D A İDARİ B İRİM. . 55
sözünü edeceğimiz anlamda pek kullanılmamakla beraber, içinde b i rçok " v i l âye t " ihtiva edebilecek bir idârî b i r imi karşılayacak bir başka ıstılah da yoktur. İ lk Osmanlı dönemine ait bir kayı t , bu "eyâ le t " i , bizim sözünü edeceğimiz "v i l âye t " anlamında göster iyor .os)
Sözünü et t iğ imiz bütün hususları göz önünde tutarak, Türkiye Selçuklulan'nda idâri b i r imi göstermek üzere, şöyle bir şema ç ıkarab i l i r i / :
E Y A L E T
ŞEHİR V İ L A Y E T
4. Eyâk t le r in Doğuşu ve Gelişmesi :
Türkiye Selçuklulan'nda taşra idârT teşki lât ı hakkında i lk bi lgi ler i , I I . Kılıçarslan'ın 11 oğlunu ülkenin çeşitl i yörelerine göndermesiyle edindiğimizi yukarda bel i r tmişt ik . 1180'lerde gerçekleşen bu olaya göre, vazife yerlerine giden şehzâdeler, oralarda babalarının divanından ayrı bir teşki lât , divan kurmuşlardır. Gerçi bunların önemli bir kısmı, geç Bizans devrinin ünlü şehirlerine gitmişlerdi. Bu şehirler, Danişmentl i ve Mengüçlü dönemlerinde de parlaklıklarını devam et t i rmiş lerdi . Niksar, Malatya ve Sorgulu bunların başında gelmektedir. Bununla beraber, bütün şehirler böyle bir mirasa sahip görülmemektedir. Bunların başında Türk devrinde kurulan Aksaray geliyor.
Aksaray, I I . Kılıçarslan'ın kurduğu belirt i len bir şehirdir . f56) X I I . yüzyılın ik inci yarısında hemen gelişmemiş olacak k i , Sivas ile bir l ikte zikredi lmişt ir .(5 7) 1180'lerdeki d u m m , X I I I . yüzyıl başlarında değişmemiş olmalı k i , Sinop kitâbelerinde (1215) bu defa Kırşehir ile bir l ikte anı lmıştır .{58) Herhalde Sivas ile aradaki uzun mesâfe buna başlıca sebep olmalı . Bu arada "Aksaray" bu dönemde, gerek Sivas, gerekse Kırşehir ln bir " v i l âye t " i olarak da düşünülebilir. Ancak I I . Kılıçarslan'ın kurduğu bir yer olması, onun bağımsız bir idârî b i r im olarak düşünülmesinde etki l i olmalıdır. Aksaray, ancak X I I I . yüzyılın ortalarına doğru , çevresiyle bir l ikte bir eyâlet olarak düşünülmüş olmalıdır . (^9)
Honaz'ın ismini taşıyan (Sinop kitâbelerinde) eyâlet, i lk zamanlardaki merkezinin değişmesi ile başka bir gelişme göstermiştir. Yukarı Menderes Havzası X I I I . yüzyıl başlarında Türk idâre-sine geçince, bu yörede teşekkül eden eyâlet, geç Bizans devrinin yine bu yöredeki en önemli kastra-şehri Honaz'ın adıyla anılmıştır.(^o) Bu sırada nisbeten küçük bir yerleşme olan Laodi-keia ise, 1211'lerden sonra Türk-Bizans münâsebetlerinin gelişmesi ve t icâret in artması ile daha da
canlandı .<6i) Bu arada Laodikeia, gelişen şehrin gi t t ikçe artan nüfusuna yetişecek imkânlardan mahrum bulunduğundan, X I I I . yy . ortalarına doğru daha güneyde, şimdiki Denizli 'nin bulunduğu yere bir kale yapılarak halk peyderpey buraya taşındı . (62) Bu yeni şehir, resmî kayıtlarda Laodikeia'nın Türkçeleşmişi olan Ladik diye anılmışsa da, Türkçe Tonguzlu adını da almıştır .(6 3) Bu sırada eyâletin merkezi de Ho-nas'dan buraya taşınmış, bununla berâber adı bir süre ik i l i isim taşımıştır: "Ladik ve Honas".(64) Bununla berâber, X I I I . yy. sonlarında artık sadece Denizli/Tongulzu diye anılmış, Honaz ise bir kasaba olarak varlığını sürdürmüştür.c^s)
Borgulu, Kılıçarslan'ın şehzâdelerinden birisinin gi t t iğ i bir yer olmakla berâber, daha sonra idârî görünümü değişmiş olmalıdır. Geç Bizans dönemindeki etkinl iğini devam ettiren Borgulu, sarp ve mahfuz kalesi ile dikkati çek iyor . (66) Bu özelliği i le, Selçuklu şehzâdelen için elverişli bir sürgün yeri i d i . ( 67 ) Bu yöre, X I I I . yüzyılın ikinci yarısında, artık "Melik'üs-sevâhil"in idâ-resinde bulunmaktadır . (68) Bu yüzdendir k i , burasını sade bir "v i lâye t " olarak görebiliriz.
Ereğli, hem Kılıçarslan'ın oğullarından birisine merkezlik etmiş, hem de Sinop kitâbelerinde
(55) Hüseyin, Bcda\i-üKckâ\-i , Moskova 1961 , s. 6 3 : "Eskişehir ve İnönü Eyâ le t l e r i " . Buraları Neşrî 'ye göre ( T T K Y a y ı m ı , I, 73) Sultan-oyüğü'ne tabidir ler; y â n i "v i l âye t"d iner .
(56) .\norürn, s. 3 8 : ( I I . Kılıcarslan) "saltanatının başlangıcında Aksaray' ı binâ ett i ; kervansaraylar, pazarlar y a p t ı " ; Aksara>-î, s. 30 ; .Nigidl, 146a; Aksaray' ın tafs i lâ t l ı , fakat metodsuz tarihi ve kitabeleri için bk. I . H . K o n y a l ı , Aksaray, 3. cilt , i s tanbu l ,1974 -75 .
(57) İbn Bibi, s . 22 , .\ksara\'î, s. 30 . (58) ODtütaşır, s . 131 . (59) Aksaray'î, s. 3 2 : kadısından hatjerdanz; İbn Bibi,
s . 3 1 : "mahrusa '
(60) Clkütaşır, s . 130 : "Mahrusa-ı Honaz ve v i l â y â t " .
(61) L â d i k bu dönemde, X I I I . y y . baslarında da Selçuklu kaynaklar ında z ikredi l i r : .Aksaray'f, s . 32 ; Anonim, s . 12; İbn Bibi, "Honas ve L â d i k " d e n söz ederken (s. 81) biraz aşağıda " L â d i k ve H o n a s " d iyor . Bu seki l daha yaygındır .
(62) Keyhusrev İbn K e y k u b a d devrine alt kale kitabesi için bk. l .H Uzunçarş ı l ı , Kitabeler, I I , istanbul 1929 , s. 191 .
(63) T u r a n , Vcnkalar, n u : X V I I , s. 25 -26 ; Toğuzoğlu için bk. Aksarav'î, s. 132; Abul-Faraç, l ı , s. 639 .
(64) İbn Bibi. s . 6 5 7 , 729 . (65) Honaz ' ın Selçuklu devrindeki durumu için bk.
T . B a y k a r a , "Honaz şehri ve Selçuklu devrindeki ö n e m i " , İslâm Tetkikleri EnstitÜJÜ Dergisi, V I I / 3 - » ( 1 9 7 9 ) , s. 207-210 .
(66) İbn Bibi, s . 6 2 3 . (67) İbn Bibi. s . 4 7 2 , 6 1 6 ; .Anonim, s . 53 , 90 ; .Vksarayî,
bu ismin yerine genellikle hep "Burdu l "dan söz etmektedir . Bundan X I I I . y y . sonlarında Borgulu 'nun giderek unutu lmaya başlandığı da anlaşılıyor.
(68) R C E A , X I I , s. 263 -264 , n u : 4 7 9 8 : Melik'us-Sevâhll Bedreddin ö m e r .
56 Doç. Dr. TUNCER B A Y K A R A
beyi "sah ih" Unvanıyla geçmektedir. Buna rağmen "eyâ le t " özelliğini X l l i . yüzyılda pek sürdürememiş olmalıdır. İdârecisi 1215'lerde "Beğ" Unvanı taşıyan bu yöre " U c " it ibâr edilmiş olup, "vi lâyet-i u c " sayılmış olmalıdır . (69)
Ankara'da Muhyiddin Mes'ud-şah'dan sonra "subaşı" veyâ bir başka yöneticiye rastlanmaması dikkati çekiyor. Bunun yanında bâzı Beylerin burada inşaat kitâbeleri b i l in iyor . (70) Anlaşılıyor k i , burası da X I I I . yüzyılda "Uc vi lâyeti"n-den birisi olarak sayılmıştır.
Simre, Sultan Mes'ud'un XJI . yüzyılın ik ind çeyreğinde kurduğu bir şehir olup, Selçuklu idarî teşkilâtında daha X I I ! . yy. başlarında görü-lüyo r . (7 i ) Sinop-Samsun yöresinin muhafazası ile görevli olduğu anlaşılan bu "eyâlet" , Sinop'un fethinden sonra giderek önemini kaybetmişse de varlığını X I I I . yy. sonlarına kadar korumuştur . (72) Bu arada artık ülkenin savunması, daha batıdaki Kastamonu Ucu'na ait olmuştur.
Borgulu, Ereğli ve Ankara gibi, X H . yüzyıl sonlarının önemli üç eyâleti, X I I I . yüzyılda etkinliklerini büyük ölçüde yit i r i rken, yeni bir oluşum kendisini göstermektedir. Biri Selçuklu idârî yapısındaki bir diğer gerçeği, Uc Vilâyetleri'ni ortaya koymaktadır. Ancak "şehir ve vi lâyet"in ahenkli birliğinden kaynaklanan Selçuklu eyâleti yanında, bir kısım "vilâyet"lerde şehir unsuru eksik bulunmaktadır. "Uc Vi lâyet ler i" ülkenin başka şartları ile de ilgili bulunmaktadır.
5. Selçuklu Döneminde Anadolu'daki Eyâletler :
Buraya kadar Selçuklu ülkesindeki taşra teşkilâtının bulunması iç in gerekli bilgileri toplamaya ve esasları belirtmeye çalıştık. Bu teşkilâtın nerelerde olduğunun i lk ve açık işâreti, I I . Kılıçarslan'ın oğullarınm gitt ikleri yerlerdir. Hem bunların yetkileri de fazla olup, kendi eyâletlerini babaları döneminde büyük selâhiyetle idâre ederek, idârî teşkilâtlanmaya zemin hazırladılar.(73)
Selçuklu ülkesindeki eyâletlerin isimlerini çağdaş kaynaklar bildirmemektedir. Bu arada meselâ İbn Sâid, herbirisinde idârecisi, kadısı, câmi, hamam ve bezzazistanı bulunan 24 eyâlet şehrinden söz eder . (74) Bir diğer çağdaş kaynak, Simon de Saint-Ouentin, ülkede kasaba (villis), kal'e (castris) ve küçük iskân yerlerinden (casa-libus) başka yüzden fazla şehir yerleşmesi (civi-tates) bulunduğunu bel i r t i r . (75) Herhalde İbn Sâid idârî merkezi esas almış, buna karşılık Simon de Saint-Quentin ise kalabalık iskân yerlerini "civi tates" altında toplamıştır. İbn Sâid'in verdiği bilginin dışındaki kaynaklar, Selçuklu ülkesindeki bu şehirlerin tam bir listesini vermiyorlar.
Selçuklu ülkesinde "eyâlet" ler in gelişmesi bakımından bazı oluşumları, yukarda bel ir tmeye çalıştık. Bu bakımdan İbn Sâ id in 24 eyâlet şehri doğru görünmekle berâber, bir kısmı gerilemiş, bu arada yeni fet ih veyâ diğer hususlarla da gelişerek bir eyâlet olmuş, yeni şehirler olabi l i r . Biz, daha çok yerli kaynakları esas alarak suba-şılık, serleşkerf ve kadılıkları toplayacağız. Bu arada Kılıçarslan'ın oğulları tabi f k i esas hareket noktamız olacaktr. Bu liste şüphesiz k i , tam değildir.
Bir kısmı küçük, yine bir kısmı, bel ir l i bir süre için Türkiye Selçukluları ülkesine dahi l olanlarla birlikte tesbit edilen, Akşehr-i Erzincan, Bayburt ve Tercan hariç bu 33 isimden birisi (Honas) aynı eyâlet bir başka isimle devam ettiğinden, Zile ise zaten Tokat 'a tâbi sayılabileceğinden, eyâlet sayısı 30 civarında o lmak-tadır . (76) Böylece İbn Sâid'in sözünü et t iğ i 24 eyâlet şehri pekâlâ doğru olabi l i r . Diğer taraftan, zaten bu isimlerden bâzılarının X I I I . y y . gelişmeleri içinde "vi lâyet"den sayılabileceklerini de yukarıda belirtmişt ik.
Bu arada bir eyâlet merkezi olması gereken Divr iği 'y i , kaynaklarımızda yukarıdaki esaslar i ç i n de göremedik.(77) Bunun gibi "şehr " o lduğu kaydedilen, fakat diğer özellikleri dolayısıyla "v i lâyet" i olup olmadığını kesin olarak belir leye-mediğimiz TurhaK^s) bu listeye alınamamıştır. Aynı şekilde, Sultanöyüğü de, kaynaklarda rastlanamadığı için alınamadı. Halbuki Sultanöyüğü'-nün bir eyâlet olması kuvvetli bir ih t imâld i r .
(69) DlküUşB:, s . 1 3 0 : Şücâeddin A h m e d B e g ; Nigidî , 147 a : Sençer Şah' ın "vl lâyet - i u c a f ' d a o l d u ğ u n u söyler; Anonim, s . 8 7 : vl lâyet- i Herak l lye .
(70) Kızıl-Bey için bk. İbn Bibi, s . 137 , 2 2 0 ; A n k a r a câmi ve türbesi vardır; 6 9 9 / 1 3 0 0 ' d e minber in i G e r -miyaniı Alişir yenilemiştir . B k . Zek i O r a l , " A n a dolu'da sanat değeri olan ahşab minber ler , k i tabe ler i ve tar ihçeler i" . Vakıflar Delgisi, V ( 1 9 6 2 ) , s . 2 3 - 7 8 .
(71) Olkütaşır, s . 124 , Burası için bk. H . H ü s â m e d d i n , Amasya Ta r ih i , I, istanbul 1 3 2 8 - 1 3 3 0 , s. 4 0 9 ve d v . ; ancak Amasya olamayacağı aç ıkt ı r .
(72) İbn Bibi, s . 6 4 3 : "Serleşker"l ik .
(73) T u r a n , Tüıkiye, s . 217-218; N. K a y m a z , onlar ın büyük yetkilerine bakarak "11 dev le t" dey imin i ku l l a nır ("Anadolu Selçuklu Devletinin inh i ta t ında i d â r i mekanizmanın ro lü" , T A D , 11/2-3 ( 1 9 6 4 ) , s . 1 1 3 -114 ) ; Oysa i . Kafesoğlu'nun bel irt t iği gibi , A n a d o l u hiç de 11 devlete ayr ı lmayacak, tersine K o n y a ' d a olan en küçük kardeş birliği temsi l edecekt i r (Türk MilB Kültürii, Ankara , 1977, s. 3 0 8 ) .
(74) Nakleden C . Cahen , Turkey, s . 1 8 9 .
(75) Ifistoire des Tartares, ( J . R i c h a r d ) , Paris 1 9 6 5 . s. 66 .
(76) İ . H . Uzunçarşılı da otuzdan fazla o l d u ğ u n u bel i r t i r : Medhal, s . 119.
(77) İbn Bibi, s. 6 8 0 - 8 1 ; Vakf iyelerde de " â m â l " i geniş bir alana yayı lmaktadır .
(78) Anonim, s . 78.
T Ü R K İ Y E S E L Ç U K L U L A R I N D A İDARİ B İR İM. . 57
Şehir/Eyâkt Adı Tarih Ünvanı Ki^nin Adı Kaynak
Âb-ı Germ Ablistan Ahlat Aksaray
Akşehr(-i Konya) -
Bk. Ilgın Bk. Elbistan
630 Serleşker Kadılık
698 "Hükümet" Bk. Sivas, Kırşehir Serleşker
730 Subaşı
Akşehr-i Erzincan Amasya 576?
612 638
Amid
(Diyar-ı bekr) Ankara
Antalya
Bayburt Borgulu
Çorumlu Develü Diyarbakır Elbistan
638 659? 674 576? 635 603
620 622 675
576? 680
651? 652
576? 608 639 652
Engüriye
Ereğli
Ermenistan? Erzen'ür-rum Erzincan
Dâr-ün-nüzhe Melik
Serleşker Subaşı
Serleşker Serleşker Mükta Melik Mükta Serleşker
Subaşı Serleşker (hâkim?) Serleşker
Melik Melik'üs-Sevâhil
Serleşker Subaşı Bk. Âmid Melik
Subaşı Serleşker
675 Bk. Ankara
576? Melik 612 Sahib 675? Serleşker
Bk. Erzurum Sahib
625
650? 652?
Melik
Serleşker Serleşker
Sinâneddin Kaymaz
Nusretüddin Çelebi
Çaylak Seyfeddin Emîr Ahmed
Nizâmeddin Argun-şah Behram-şah bin Kaymaz Hacı Armağan-şah
Mugiseddin Tuğrul-şah Mübârliziddin Çavlı Hüsâmeddin Emîr-i Meydan Feleküddin Halil İlyas Kamereddin
Seyfeddin Ebu Bekr Candar
Sencer-şah
Şücâeddin Ahmed Beg Bedreddin İbrahim Fahreddin Behram-şah
Gıyaseddin Keyhusrev
Şerefüddin Mahmud
Seyfeddin Turumtay
( İbn B ib i , s. 429) (Aksarayî, s. 90) (Aksarayî, S.248)
(İbn Bib i . 5 . 700) (Kitâbesi için bk. I.H. Konyalı , Akşehir, s. 410)
(İbn Bibi .s. 22) (Ülkütaşır.s. 127) ( İbn Bibi. s. 501) (Turan, Vesikalar. n u : X V I , s . 24-25) (İbn Bibi . s. 498) ( İbn Bib i . s. 655) (Yun în î . l l l , s .116) (İbn Bibi. s. 22) (İbn Bibi . s. 472) (İbn Bibi . s. 99, 146)
(İbn Bibi . s. 244) (İbn Bibi . s. 343) (Baybars/Valtkaya) (Turan, \ csikalar. n j : I X , s . 19-20)
(İbn Bib i . s. 22) (ki tabe: RCEA. X I I , s. 263-264, m. 4798) ( İbn Bib i . s. 579) (İbn Bibi. s. 610)
(İbn Bibi. s. 22) (İbn Bibi . s. 119) (İbn Bibi. s. 496) ( İbn Bib i , s. 613) ( İA . Elbistan) ( İA . Elbistan) ( İA . Elbistan)
(İbn Bibi . s. 22) (Ülkütaşır.s. 130) ( İbn B ib i . s. 688)
(İbn Bib i . s. 74, 103) (İbn Bib i ,s . 359, 458)
(İbn Bibi , s. 558)
( İbn Bib i . s. 599)
58 Doç. Dr. TUNCER B AYKARA
Şehir/Eyâkt Adı Tarih Ünvam Kişinin Adı Kaynak
Erzurum
Harput
Honas
Ilgın
Kayseri
Kırşehir
Lâdik
Lârende
652 674
600 625? 629 640 640 631 634
Serleşker (naib)
Melik Sahih Sipeh-salar Serleşker Şahne Serleşker Subaşı
(îbn B ib i , s. 599) (Baybars/Yaltkaya, s. 84) ( İbn Bib i , s. 73) ( İbn B ib i , s. 354) ( İbn B ib i , s. 419) ( İbn Bib i , s. 514) ( İbn B ib i , s. 514) (İbn Bib i , s. 446) ( İbn B ib i , s. 469; Abu l Farac, I I , s. 537: Subaşı Bairamiz) ( İbn B ib i , s. 496 , Abu l Farac, I I , s. 5 4 1 : Subaşı Sinan)
(Abul Farac, I I , s. 596) (Ülkütaşır ,s. 130)
(İbn B ib i , s. 700) (Anon im, s. 71) (S. Gencer, A f y o n Tar ih i , İzmir 1971 , s. 263) (İbn Bib i , s. 657) (İbn B ib i , s. 22) (Anon im, s. 42) (İbn B ib i , s. 115) (İbn B ib i , s. 116) (Üikütaşır, s. 125) ( İbn B ib i , s. 212) ( İbn Bib i , s. 269) (Turan, Vesikalar, nu :LX I I I , s . 89 -93 ) ( İbn Bib i , s. 529) ( İbn Bib i , s. 604) ( İbn Bib i , s. 610) (İbn B ib i , s. 662) (Turan, Vesikalar, n u : I V , s . 13-15) (Ülketaşır, s. 131)
(İbn Bib i , s. 543) ( İbn Bib i , 657)
(Turan, Vesikalar,
n u : X V I I , s . 25-26) (Anonim, s. 73) (Eflâkî. I I , s 934)
(E f lâk î , ! , s. 25) ( İ .H. Konyah, Karaman, s. 480)
T Ü R K İ Y E S E L Ç U K L U L A R I N D A İDARİ B İ R İ M . 59
Şehir/Eyâlet Adı Tarih Ünvanı Kişinin Adı Kaynak
Malatya
Malatya
Maraş
Niğde
Niksar
Samsun
Simre
Sinop
Sivas
576? 601 608 612 619? 623 634 634
638 638
Kadılık
Melik Melik Melik
Serleşker Serleşker Subaşt ,
Serleşker Subaşı
Serleşker 638 652? 652 1243 M. Subaşı
1258 M . -
608 Mel ik, sahib
Sivas
576? 608 612 631 655?
664 576?
638 650? 655?
612 664 611 652? 675
576?
612
614
633? 634 637
Melik
Sahib
Serleşker
Serleşker Melik Koylu-hisar ile bi r l ik te.
Muizeddin Kaysar-şah İzzeddin Keykâvus Hiisâmeddin Yusuf Hiisâmeddin Yusuf Bahaeddin Kutluğca Esedikidin Ayas Kundestabl Seyfüddevle Ertokuş Seyfüddevle
Zahireddin Mansur Tercüman Zahireddin Mansur Tercüman
Muzafferüddin? Seyfeddin Turumtay Reşideddin Ebu Bekr Cuveynî Reşidüddin
(Turan, Vesikalar, n u : X L , s . 56) ( İ bnB ib i , s .22 ) ( İbn Bib i . s. 90) (İbn Bibi, s. 119) (Ülkütaşır, s. 123) ( İbn Bibi . s. 264) (İbn Bibi . s. 282) (İbn Bib i . s. 468) (Abûl Farac . l l , s. 537) (İbn Bibi . 5 . 487) (İbn Bib i . s. 495, 96) (İbn Bibi , s. 500) (İbn Bibi . s. 590) (İbn Bibi . s. 598) (. \bû' l Fa rac . l l , s. 543)
(.\bû' l Farac. I I , s. 564) (İbn Bibi . s. 112, 185) (İbn Bibi . s. 22) (İbn Bibi . s. 119) (Ülkütaşır. s. 120)
(İbn Bibi .s. 441) (İbn Bibi. s. 627-28) (İbn Bibi. s. 644) (İbn Bibi . s. 22)
(İbn Bibi .s. 491) (İbn Bibi. s. 567) (İbn Bibi. 629) (Turan, Vesikalar. n u : X X X V I I I , s. 51-53) (Ülkütaşır. s. 124) (İbn Bibi . s. 643) (İbn Bibi. s. 154) (İbn Bibi. s. 597) (İbn Bibi . s. 729) (Eflâkî. I I , s. 860) (İbn Bib i . s. 22)
(Ülkütaşır. s. 127)
(İbn Bibi . s: 175, 254) (İbn Bib i , s. 458) (İbn Bibi . s. 458) (İbn Bib i . s. 480)
60 Doç. Dr. TUNCER B A Y K A R A
Sehir/Eyâkt adı Tarilı Ünvam Kişinin Adı Kaynak
Tercan Tokat
638
652
576? 601
601
Zile
Subaşı
Dânı'l-emân (?) Melik Mökta
Melik Kadılık
Serleşker
Mibârüziddin Çavlı Çaşnigir
Seyfeddin Türken
Riikneddin Siileyman-şah izzeddin Kılıçarsian
Alâeddin Keykubad
(tbn Bibi, s. 491) (İbn Bibi, s. 590)
(tbn Bibi, s. 22) (tbn Bibi, s. 87, Aksarayi.s. 32) (tbn Bibi, s. 90) (Turan, Vesikalar, nu: XXXVI, s. 46-49) (Turan, Veakalar,)