-
Türkçe İmla Kılavuzu − Türk Dil
Kurumu——————————————————————Türkçe İmla Kılavuzu
Türk Dil Kurumu
2000
Kaynak:http://ekitap.kolayweb.com/
İçindekiler:
• SUNUŞ• İMLÂ KURALLARI• KESMELİ SÖZLER DİZİNİ• DÜZELTME
İŞARETLİ SÖZLER DİZİNİ• İMLÂ KILAVUZU'NUN 2000 BASKISINDAKİ
DEĞİŞİKLİKLER• A• B• C• Ç• D• E• F• G• H• I• İ• J• K• L• M• N• O•
Ö• P• R• S• Ş• T• U• Ü• V• W• Y• Z
(*)SUNUS
1
-
SUNUŞ
Harf sistemini kullanan yazılarda üç türlü imlâ düzeni vardır:
1. Sese (söyleyişe) bağlı imlâ düzeni,2. Kökene bağlı imlâ
düzeni,3. Geleneğe bağlı imlâ düzeni.
Alfabe sistemi yüzyıllardan beri değişmemiş olan dillerde
genellikle geleneğe bağlı imlâ düzeni hâkimdir.Böyle dillerdeki
imlâ düzeni, başlangıçta sese ve kökene bağlı olsa da zaman içinde
söyleyişte meydana gelendeğişmeler imlâya yansıtılmadığı için imlâ,
söyleyiş veya kökene bağlı olmaktan çıkar ve gelenekleşmiş
olur.Yeni alfabelerin uygulandığı dillerde ise söyleyişe bağlı bir
imlâ düzeni benimsenebilir. Ancak diller süreklibir değişim içinde
olduğu, dolayısıyla söyleyiş de sürekli olarak değiştiği için bu
tür imlâ düzenlerinde dezamanla gelenekleşmeler başlar.
Bilindiği gibi Türk alfabesi de 1928'de kabul ettiğimiz yeni bir
alfabedir. Tabiî olarak yeni alfabemizdesöyleyiş esas alınmış ve
söyleyişe bağlı bir imlâ düzeni öngörülmüştür. Bu bakımdan yeni
Türk alfabesidünyada örnek gösterilecek alfabelerden biridir. Ancak
aşağıda belirteceğimiz bazı sebepler yüzündenimlâmız bir türlü
yerine oturamamış ve birtakım sıkıntılarla karşı karşıya
kalınmıştır. Bu sebepler şunlardır:
1. Dil Encümeni tarafından hazırlanan ve 1929'da yayımlanan İmlâ
Lûgati, bütün ihtiyaçlara cevapverebilecek ayrıntılardan yoksundu.
Yeni alfabenin kabul edilmesinden çok kısa bir süre sonra basılan
bu imlâkılavuzunda birçok eksikliklerin olması tabiîdir. Ancak
birkaç yıl içindeki uygulama da göz önündebulundurularak
eksiklikler giderilebilir ve fazla zaman kaybetmeden ayrıntılı bir
imlâ kılavuzu çıkarılabilirdi.Oysa 1929'daki İmlâ Lûgati'nden ancak
12 yıl sonra, 1941'de yeni İmlâ Kılavuzu basılmıştır.
2. Geç de olsa 1941'de basılan İmlâ Kılavuzu, Türk imlâsının
birçok sorununu çözmüş ve imlâda sorunolabilecek birçok konuyu
istikrara kavuşturmuştu. İmlâ kurallarının çoğu 1929'dan 1965'e
kadar, tam 36 yılhiç değişmemiş ve böylece bir gelenek oluşmuştu.
Ancak başına "yeni" sözü eklenerek ve 1. baskı olduğubelirtilerek
1965'te basılan Yeni İmlâ Kılavuzu bazı değişiklikler getirmiş ve
oluşmuş geleneği sarsmıştır. Sözgelişi 1965'e kadar düzeltme
işaretiyle yazılan lâstik, klâsik, plân, Lâtin gibi kelimelerden
1965'te düzeltmeişareti kaldırılmıştır. 1965'e kadar ayrı yazılan
baba tatlısı, mine çiçeği, salkım söğüt gibi kelimeler, 36 yılsonra
birleştirilmiştir. 1965'e kadar arabasiyle, ordusiyle şeklinde
yazılan kelimelerin 1965 kılavuzuna görearabasıyla, ordusuyla
şeklinde yazılması gerekmiştir. Burada birkaç örneğini
gösterdiğimiz değişiklikler 1965kılavuzuyla sınırlı kalmamış,
yerleşmiş düzen bir defa sarsılınca artık sık sık değişikliklere
gidilmiş veimlâdaki istikrar iyice bozulmuştur. Söz gelişi 1965'te
sadece batı kökenli kelimelerden kaldırılan düzeltmeişareti,
1970'te lâtif, telâffuz gibi doğu kökenli kelimelerden de
kaldırılmıştır. 36 yıllık arabasiyle sözünü1965'te arabasıyla yapan
yeni kılavuz 1970'te bu defa arabasıyle biçimini benimsemiş,
1977'de ise tekrar1965'e dönmüştür. Meslekî, millî, resmî gibi
kelimelerde 1977'ye kadar, tam 48 yıl kullanılan düzeltme
işareti1977'de nispet î'sinin üzerinden kaldırılmıştır. 1965'teki
Yeni İmlâ Kılavuzu'yla başlayan ve burada ancakküçük bir kısmını
gösterdiğimiz bu değişiklikler, hem imlâmızdaki gelenek ve
istikrarı ortadan kaldırmış, hemde toplumda birçok tartışmalara yol
açmıştır.
1982'de bir anayasa kuruluşu hâline getirilen ve buna göre
yeniden düzenlenen Türk Dil Kurumunun1985'teki İmlâ Kılavuzu'nda da
birtakım değişikliklerin olması tabiîydi. Çünkü Kurum imlâda ilk
defadeğişiklik yapmıyordu. Maalesef 1965'te değişiklikler başlamış
ve imlâmızdaki istikrar bozulmuştu. Kurumunistikrarsızlığa bir
çözüm araması ve 1985'te çözümünü kamuoyuna sunması çok normaldi.
Elbette bu çözümteklifine karşı da eleştiriler olacaktı ve oldu.
Ancak tartışmaların ardı arkası kesilmediği gibi
imlâmızdakiistikrar da bir türlü sağlanamadı. Bütün bunları göz
önünde bulunduran Türk Dil Kurumu, yeni baskı için İmlâKılavuzu'nu
tekrar gözden geçirmeye karar verdi. Kurum üyeleri arasından 7
kişilik bir komisyon oluşturuldu.Talim ve Terbiye Kurulunun
edebiyatçı iki üyesi de komisyona davet edildi. Bazen haftada
birkaç defatoplanılarak iki yıla yakın süreyle kılavuz üzerinde
çalışıldı. Komisyonun hazırladığı taslak, dört gün boyunca40
kişilik Bilim Kurulunda tartışıldı ve taslağa son şekil
verildi.
Komisyon, yeni baskıda, aşağıdaki hususların göz önünde
bulundurulmasına karar vermişti:
2
-
1. İmlâ kuralları mümkün olduğu kadar kesin olmalı ve kesin bir
ifade ile belirtilmelidir. Ancak çok zorunludurumlarda ikili
şekillere ve ihtimallere izin verilmelidir.
2. İmlâ Kılavuzu üzerindeki eleştiriler de dikkate alınarak
uzlaşmacı bir yol tutulmalıdır. Yeni değişikliklerleyeni bir
istikrarsızlığa yol açmak yerine imlâmızda az çok gelenekleşmiş
hususlar benimsenmeli; tespit edilenilkelere aykırı da olsa
gelenekleşmiş yazılışlar tercih edilmelidir.
3. İlkeler mümkün olduğu kadar ayrıntılı olmalı ve bol
örneklerle açıklanmalıdır.
4. Kılavuzun dizin bölümü geniş tutulmalı, sözlükteki bütün
maddeleri, hatta daha fazlasını kapsamalıdır.Dizine bakan okuyucu,
bitişik ayrı demeden her kelimeyi orada bulabilmelidir.
Yukarıdaki kararların uygulanması tabiî ki kolay olmamıştır.
Özellikle ilkelerle gelenekleşmiş yazılışlararasındaki çelişki bizi
sürekli olarak zorlamıştır. En büyük sıkıntının da birleşik
kelimelerde ortaya çıktığıgörülmüştür. Birleşik kelimelerdeki
bitişik yazma eğiliminin sınır tanımaz bir şekilde
yaygınlaşmasıkarşısında bunu sınırlayıcı bir kuralın getirilmesi
şart olmuştu. Yanlış eğilimi yaygınlaştıran düşünce şuydu:İki veya
üç kelimeden oluşan bir yapı; yeni bir nesne, kavram veya hareketi
karşılıyorsa bitişik yazılır. Budurumda masa saati, duvar saati,
masa takvimi, duvar takvimi, beyaz peynir, dil peyniri, şiş kebabı,
kuş uçuşu,lâvanta mavisi, kefal balığı, muhalefet partisi, örümcek
ağı, pul biber, yok etmek, var olmak, arz etmek, azatedilmek gibi
binlerce kelimenin bitişik yazılması gerekecekti. Bir kısmı
yazılmaya başlanmıştı bile. Evetbunlar yeni nesne, kavram ve
hareketleri karşılayan birleşik kelimelerdi; ama Türk imlâ
geleneğinde bunlarıbitişik yazmak yoktu. Üstelik bunları bitişik
yazmak Türkçenin yapısına da uygun düşmüyordu; bitişikyazılan
kelime, tek kelime gibi algılanıyor ve vurgunun yeri
değiştirilebiliyordu. Kara borsa ve yaş çaykelimelerini bitişik
gören spikerlerimiz vurguyu ikinci kelimeye kaydırarak dilimizin
vurgu sisteminibozuyorlardı. Esasen Türkçe; binlerce nesne, kavram
ve hareketi tek kelimeyle değil, iki kelimeyle karşılayanbir dildi
ve bugüne kadar olduğu gibi bunların ayrı yazılmasında hiçbir
sakınca yoktu. Bu bakımdankomisyonumuz, öncelikle bitişik yazılan
birleşik kelime ile ayrı yazılan birleşik kelime
kavramlarınıbirbirinden ayırdı ve bitişik yazılanlara bitişik
kelime denmesini uygun gördü. Ses düşmesi, ses türemesi vevurgunun
yer değiştirmesiyle kaynaşmış hâle gelen bitişikler dışındaki
bitişik kelimeler için şu kuralı getirdik:Kelimelerden biri veya
ikisi, birleşme sırasında benzetme yoluyla anlam değişmesine
uğrarsa bu tür birleşikkelimeler bitişik yazılır. Demek ki bitişik
yazılmak için yeni bir kavramı karşılamak yetmeyecekti;kelimelerden
en az birisinin anlam değişmesine uğraması şart olacaktı ve bu
değişik anlam, kelimeninyalnızken taşıdığı anlamlardan biri
olmayacaktı; birleşme sırasında ortaya çıkacaktı. Söz gelişi kapı
kolu,kapı'dan da kol'dan da farklı yeni bir nesnenin adıdır; ama
birleşiği oluşturan her iki kelime de kendi anlamınıkorumaktadır.
Kol kelimesi "insanın kolu" anlamında olmadığı için ilk bakışta
anlamca farklılaşmışgörünüyorsa da kol'un bu anlamı yalnız
kullanıldığında da mevcuttur; anlam farklılaşması birleşme
sırasındaolmamıştır; o hâlde bu birleşik, ayrı yazılmalıdır. Buna
karşılık bir alet adı olan kargaburnu sözünde ne kargane burun
vardır; bu kelimeler birleşme sırasında kendi anlamlarından
çıkmışlar ve benzetme yoluyla yeni birnesneye ad olmuşlardır; o
hâlde bu birleşik, bitişik yazılmalıdır. İmlâ kuralları bölümümüzde
bütün bunlargruplara ayrılarak ve bol örneklerle desteklenerek
gösterilmiştir. Ayrıca gelenekten gelen bütün bitişikkelimeler de
mümkün olduğu kadar sınıflandırılarak ayrı ayrı maddeler hâlinde
belirtilmiştir. Aynı şekildeayrı yazılan birleşik kelimeler de
sınıflandırılmış ve madde madde gösterilmiştir. Hangi tür birleşik
kelimeninbitişik yazılışının gelenekleştiği tabiî yine de
tartışılacak bir konudur. Biz böyle durumlarda bütün
imlâkılavuzlarına başvurarak bitişik yazılışı gelenekleşmiş olan
yapı ve kelimeleri belirlemeye çalıştık.
İmlâ kılavuzlarının büyük çoğunluğunda bitişik olanları
gelenekleşmiş saydık. Bitişik veya ayrı yazılışlarçeşitli imlâ
kılavuzlarında farklılık gösteriyorsa tabiî ki yukarda
belirlediğimiz kurala uyduk. Bu arada birçokimlâ kılavuzunda
bitişik yazılan fakat yaygın olarak kullanılmayan yapı ve
kelimeleri de gelenekleşmişsaymadık.
Hane, zade, name, perver, perest gibi kelimelerle, Farsça kurala
göre oluşturulan yemekhane, dayızade,beyanname, vatanperver,
putperest gibi birleşiklerle yine Farsça ve Arapça kurallara göre
oluşturulanehvenişer, gayrimenkul, methüsena, özbeöz, daüssıla,
aleykümselâm, maşallah, fisebilillâh gibi birleşiklerinbitişik
yazılması tabiîdir. Bunlar kalıp olarak, tek bir kelime gibi
dilimize yerleşmişlerdir ve bu kalıplar yeni
3
-
kelime yapımında artık kullanılmamaktadır. Buna karşılık Türkçe
kurallara göre kurulan benzer anlamlardakibirleşiklerin,
gelenekleşmedikleri takdirde bitişik yazılmalarına gerek yoktur.
Söz gelişi aş evi, doğum evi ayrıyazılır. Bu örneklerde kelimeler
kendi anlamlarını korumaktadır ve aynı yapıyla huzur evi, konuk evi
gibi pekçok yeni terim yapılmıştır.
Kuruluşların kanunca belirlenmiş adlarına da İmlâ Kılavuzu'nun
müdahale etmesi düşünülemez. DışişleriBakanlığı, İçişleri
Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu gibi kuruluşların özel adları tabiî
ki kanunda belirlendiğigibi kullanılacaktır; ancak bir kuruluş adı
söz konusu olmayıp kavramlardan bahsediliyorsa bunların iç
işleri,yüksek öğretim şeklinde ayrı yazılması, imlâ kurallarımızın
gereğidir.
Uzun ünlülerin belli durumlar dışında gösterilmemesi, kesmesiz
söylenişi yadırganmayan kelimelerde kesmeişaretlerinin
kullanılmaması, Arapça ve Farsça kurallara göre oluşturulmuş
birleşik yapıların tek bir kelimeşeklinde bitişik yazılması ve
bunlarda kesme, kısa çizgi gibi birtakım işaretlerin kullanılmaması
vb. kurallartabiî ki ilmî yayınları içine almaz. Eski metinlerin
yeni yazıya çevrilmesinde, eski metinlerden yapılanalıntılarda ve
bilimsel çalışmalarda, bu çalışmaların gerektirdiği yazılış ve
işaretlere başvurulabilir; bu hususakuralların ilgili bölümlerinde
de yer verilmiştir. Ağızlara ait farklı söyleyişlerin de bilimsel
çalışmalarda vesanat eserlerinde gösterilebileceğini unutmamak
gerekir.
Kılavuz hazırlanırken bugüne kadarki bütün kılavuzlara bakılmış
ve imlâda sorun olan birçok husus veyakelimenin eski kılavuzlarda
yer almadığı hayretle görülmüştür. Biz, hiçbir konunun açıkta
kalmamasına,sorun olan her nokta ve kelimenin kılavuzda yer
almasına çalıştık. Bu bakımdan elimizdeki kılavuz, bugünekadarki en
ayrıntılı kılavuz olmuştur. Bütün bunlara rağmen imlâda istikrara
kavuşmak, bütün toplumunuzlaşmasına ve bundan da önemli olarak
herkesin imlâda titizlik göstermesine bağlıdır. Özellikle her
güninsanımızın eline ulaşan basın yayın organlarının gerekli
titizlik ve duyarlığı göstermesi şarttır.Gazetelerimizde imlâ
kurallarına uyulursa bu dalga dalga bütün topluma yayılır. Tabiî
okullarımızda imlâkurallarının titizlikle öğretilmesi ve konunun
öneminin öğrencilere benimsetilmesi temel şarttır.
Bu kılavuzdan sonra da şüphesiz eleştiriler olacaktır. Yapıcı
eleştirilerin dikkate alınacağı da muhakkaktır.İmlâ konusunda
toplumca göstereceğimiz duyarlık, bu kılavuzun işlevinin daha iyi
bir şekilde yerinegetirilmesini sağlayacaktır.
Türk Dil Kurumu
OKUYUCULARIN DİKKATİNE
1. Okuyucular İmlâ Kılavuzu'nun yalnız dizin bölümünü
kullanmakla kalmamalı, kurallar bölümünü deokumalı, hatta sık sık
bu bölüme de başvurmalıdırlar.
2. “İmlâ Kuralları” bölümünde bazı uyarılara yer verilmiştir.
Uyarılar, yanlış anlamaları ve sık yapılan hatalarıönleyici
niteliktedir.
3. Yine kurallar bölümünde, bazı bölüm ve cümlelerin sonunda bk.
veya krş. şeklinde göndermeler yeralmıştır. Kılavuzu kullananlar,
gönderilen yere baktıkları takdirde konuyu daha iyi
anlayacaklardır.
4. Kılavuzun dizin bölümüne, bitişik yazılsın, ayrı yazılsın
bütün kelimeler alınmaya çalışılmıştır. Bitişikyazılan birleşik
fiillerde hem −ma'lı, hem −mak'lı mastarlar alınmış; ayrı
yazılanlarda −mak'lı mastarlarlayetinilmiştir.
5. Ver−, bil−, dur−, kal− yardımcı fiilleriyle kurulan birleşik
fiiller, kalıplaşmış olanlar dışında, dizinealınmamıştır. Buna
karşılık sınırlı sayıda fiille kullanılan gel−, koy−, yaz− yardımcı
fiilleriyle kurulanlardizinde gösterilmiştir.
4
-
6. Dilimizde iki şekilde kullanılan kelimeler vardır:
Üzere−üzre, sahife−sayfa, İbranîce−İbranca gibi. Bu türkelimelerin
her iki şekli de yanlış olmadığı için dizinde kendi sıralarında
ayrı ayrı yer almışlardır.
7. Dizinde, bazı sözlerin yanında yay ayraç içinde açıklamalar
verilmiştir. Açıklamalar, kelimelerin doğrudandoğruya tanımını veya
anlamını vermek üzere konulmamıştır. Sadece kelimenin ne olduğunu
açıklamak vekarıştırılabilecek benzer kelimelerden o kelimeyi
ayırmak için açıklamalara başvurulmuştur.
8. Eklerle kullanılırken bazı kelimelerin sonlarında çeşitli ses
olayları meydana gelmektedir. Ağaç, kâğıt,kavak gibi kelimeler
ünlüyle başlayan bir ek aldıklarında sonlarındaki ünsüz
tonlulaşmaktadır: ağacı, kâğıdı,kavağı... Bazı kelimeler ise son
hecedeki ünlülerini düşürmektedirler: gönlü, zikri, ağzı... Bütün
bu değişmelerdizinde ağaç,−cı; gönül,−nlü şeklinde gösterilmiştir.
Eklerle kullanılırken değişime uğramayan kelimeler içinherhangi bir
belirtmeye ihtiyaç duyulmamıştır. Söz gelişi hukuk kelimesi dizinde
sadece hukuk şeklinde yeralmaktadır. Bu, −u ekini aldığı zaman
kelimenin hukuku şeklinde olduğunu, asla hukuğu şekline
dönmediğinigösterir. Ancak bu konuda da ikili şekillerin
bulunabileceğini gözden uzak tutmamak gerekir:
yoku~yoğu,ağza~ağıza, göğse~göğüse.
Bazı alıntı kelimelerde son hecede kalın ünlü bulunduğu hâlde,
ek ince olarak gelmektedir. Bu durum dadizinde gösterilmiştir:
kalp,−bi, saat,−ti.
9. İsim tamlaması yapısındaki birleşik kelimeler ek alırken
araya bir n sesi girer: kaynanadilini, dereotunu...Bu tür birleşik
kelimelerin çok az bir kısmında n bulunmaz: ayakkabıyı, yüzbaşıyı.
Eki −yı şeklinde alanlardizinde gösterilmiştir. Bu şekilde
gösterilmeyenlerin eki −nı şeklinde aldığı unutulmamalıdır.
İsim tamlaması yapısındaki yer adlarında ise ek hangi şekilde
olursa olsun gösterilmiştir. Adapazarı'nı,Altınözü'nü...
10. Dilimize mal olmamış kelimeler (ödünçlemeler) dizinde eğik
yazı ile ve özgün imlâları korunarakbelirtilmiştir: check−up,
fuel−oil...
Türk Dil Kurumu
(*)KURALLAR
HARFLER VE ALFABE
Harfler
Dildeki sesleri gösteren ve alfabeyi oluşturan işaretlere harf
denir. Harf ile ses terimlerini birbirinden ayırmakgerekir.
Ciğerlerden gelen havanın ses yolunda meydana getirdiği titreşim
olarak tanımlanan ses, dilioluşturan en küçük birimdir. Harf ise
seslerin yazıdaki karşılığıdır.
Türk alfabesi
Bir dildeki harflerin belirli bir sıraya dizilmiş bütününe
alfabe denir.
5
-
Türk alfabesi, Lâtin harfleri esas alınarak, 1.XI.1928 gün ve
1353 sayılı kanunla tespit ve kabul edilmiştir. Bukanuna göre, Türk
alfabesinde 29 harf bulunmaktadır.
Türk alfabesindeki harfler, kanuna göre aşağıdaki şekilde
sıralanmıştır:
Yeni Türk yazı sisteminde her ses için ayrı bir harf ilkesi
gözetilmiştir. Ancak, boğumlanma noktaları farklıolan, kalın ve
ince olmak üzere iki türü bulunan g, k, l sesleri için birer harf
yeterli görülmüştür (bk. Düzeltmeişareti 2).
Lâtin harflerini kullanan yabancı milletlerin yazı sistemlerinde
büyük i harfi noktasız yazılır. Ibsen, Illinois,Indiana, Innsbruck,
Ionesco, Iowa, Istrati gibi. Türk imlâ kurallarında da yabancı
isimlerde büyük i harfininnoktasız yazılışı benimsenmiştir. Sözlük,
dizin ve ansiklopedilerde bu tür isimler noktasız yazılır; ancak,
buisimler i sırasında yer alır.
Yabancı alfabelerde kullanılan q, w, x harfleri; sözlük, dizin
ve ansiklopedilerde ... p, q, r ... ...v, w, x, ysırasına göre yer
alır.
SESLER VE SES UYUMLARI
Türkçede sesler, ünlüler ve ünsüzler olmak üzere iki ana gruba
ayrılır.
Ünlülerin nitelikleri
Dilimizde 8 ünlü vardır: a, e, ı, i, o, ö, u, ü.
Bunlar, çıkış yeri ve dilin durumuna, dudakların durumuna, ağzın
açıklığına göre şu şekilde sınıflandırılır:
A. Çıkış yeri ve dilin durumuna göre
1. Kalın ünlüler: a, ı, o, u
2. İnce ünlüler: e, i, ö, ü
B. Dudakların durumuna göre
1. Düz ünlüler: a, e, ı, i
2. Yuvarlak ünlüler: o, ö, u, ü
C. Ağzın açıklığına göre
1. Geniş ünlüler: a, e, o, ö
2. Dar ünlüler: ı, i, u, ü
Ünlülerin nitelikleri aşağıdaki çizelgede toplu olarak
gösterilmiştir:
DÜZ
YUVARLAK
Geniş
6
-
Dar
Geniş
Dar
Kalın
a
ı
o
u
İnce
e
i
ö
ü
Uzun ünlü
Kökeni Türkçe olan kelimelerde uzun ünlü yoktur. Uzun ünlü,
Arapça ve Farsçadan Türkçeye girenkelimelerde görülür: şair
(şa:ir), numune (numu:ne), iman (i:man). Bu örneklerde iki noktadan
önceki harfingösterdiği ses uzun ünlüdür ve uzun söylenir. Ancak,
birçok kelimede uzun ünlü kısalmıştır: beyaz, hiç, rahat,ruh. Bu
örneklerdeki koyu harflerle belirtilen sesler, alındıkları dilde
uzun oldukları hâlde Türkçede kısasöylenir.
Uzun ünlülü kapalı hecelerle biten kelimeler ünlüyle başlayan ek
aldıklarında veya yardımcı fiillerle birliktekullanıldıklarında,
açık hâle gelen hecenin ünlüsündeki uzunluk çoğunlukla yeniden
ortaya çıkar: esas / esasen(esa:sen), esası (esa:sı); hayat /
hayatı (haya:tı); kanun / kanunen (ka:nu:nen), kanunî (ka:nu:nî);
ruh / ruhum(ru:hum), ruhanî (ru:ha:nî); usul / usulü (usu:lü);
vicdan / vicdanen (vicda:nen), vicdanî (vicda:nî); ahbapolmak
(ahba:b olmak), hitap etmek (hita:b etmek). Bazı örneklerde bu
durumda da kısalma görülür: beyaz /beyazı, can / canım, Kemal /
Kemal'i, kitap / kitaba, meydan / meydana, meydana gelmek.
Uzun ünlüler, belli durumlar dışında yazıda gösterilmez: adalet
(ada:let), badem (ba:dem), beraber (bera:ber),idare (ida:re), ifade
(ifa:de), işaret (işa:ret), kaide (ka:ide), numune (numu:ne), rica
(rica:), şair (şa:ir), şive(şi:ve), şube (şu:be), vali (va:li),
vefa (vefa:).
Ünlemlerde ünlemin şiddetini ve hecenin uzunluğunu ifade etmek
üzere iki veya üç ünlü yan yana gelebilir:Oooh, aaah. Bu tür
örneklerde ünlüler ayrı ayrı değil uzun olarak telâffuz edilir.
Eski yazılı metinlerin yeni yazıya çevrilmesinde, eski
metinlerden yapılan alıntılarda ve bilimsel çalışmalardauzun
ünlüler özel işaretlerle gösterilebilir.
Düzeltme işareti
Düzeltme işaretinin (^) iki görevi vardır: Uzatma ve inceltme.
Bu işaretin kullanılacağı yerler aşağıda
7
-
gösterilmiştir:
1. Yazılışları bir, anlamları ve okunuşları ayrı olan kelimeleri
ayırt etmek için, okunuşları uzun olan ünlülerinüzerine düzeltme
işareti konur: adem (yokluk), âdem (insan); adet (sayı), âdet
(gelenek, alışkanlık); alem(bayrak), âlem (dünya, evren); alim (her
şeyi bilici), âlim (bilgin); aşık (ayak bileğindeki kemik),
âşık(vurgun, tutkun); hakim (hikmet sahibi), hâkim (yargıç); hali
(pazar yerini), hâli (durumu, vaziyeti); hala(babanın kız kardeşi),
hâlâ (henüz); şura (şu yer), şûra (danışma kurulu).
Yazılışları bir, işlevleri ve okunuşları farklı olan Arapça bi−,
Farsça bî− ön eklerini birbirinden ayırt etmekiçin okunuşu uzun
olan Farsça bî− ön ekinde düzeltme işareti kullanılır: bîçare
(çaresiz), bîtaraf (tarafsız),bîvefa (vefasız); bihakkın (hakkı
ile), bizatihi (kendiliğinden), bilumum (bütün, hepsi).
UYARI : Katil (< katl = öldürme) kelimesiyle karışma ihtimali
olduğu hâlde katil (ka:til = öldüren)kelimesinin düzeltme işareti
konmadan yazılması yaygınlaşmıştır. Bu yaygınlaşmada düzeltme
işaretinin k'yiince okutması endişesi etkili olmuştur.
2. Arapça ve Farsçadan dilimize giren birtakım kelime ve eklerde
g, k, l ünsüzlerinin ince okunduğunugöstermek için, bu ünsüzlerden
sonra gelen a ve u sesleri üzerine düzeltme işareti konur: dergâh,
gâvur,ordugâh, tezgâh, yadigâr; dükkân, hikâye, kâfir, kâğıt, kâr,
mahkûm, mekân, mezkûr, sükûn, sükût; ahlâk,billûr, evlât, felâket,
hilâl, ilâç, ilân, ilâve, iflâs, ihtilâl, istiklâl, kelâm, lâkin,
lâle, lâzım, mahlâs, selâm, sülâle,telâş, üslûp.
Batı kökenli kelimelerde de l ünsüzünün ince okunduğunu
göstermek için düzeltme işareti kullanılır: klâsik,lâhana, lâik,
lâmba, Lâtin, melânkoli, plâk, plâj, plân, reklâm.
UYARI : Lâik sözünde l ince okunur, a uzatılmaz.
Ses yansımalı kelimelerde de l ünsüzünün ince okunduğunu
göstermek için düzeltme işareti kullanılır: lâpalâpa, lâp lâp,
lâkırdı, lâppadak.
3. Nispet î'sini göstermek için düzeltme işareti kullanılır:
ahlâkî, dâhilî, dünyevî, edebî, fikrî, haricî, iktisadî,insanî,
medenî, sıhhî, siyasî. Böylece (Türk) askeri ve askerî (okul),
(İslâm) dini ve dinî (bilgiler), (fizik) ilmive ilmî (tartışmalar),
(Atatürk'ün) resmi ve resmî (kuruluşlar) gibi anlamları farklı
kelimelerin karıştırılmasıönlenmiş olur.
Söyleyişte kısalmış olan nispet î'lerine düzeltme işareti
konmaz: çengi, çini, tiryaki, zenci; Kutsi, Necmi,Ruhi.
Nispet î'si bazı Türkçe kelimelerde de kullanılır: altunî,
bayatî, gümüşî, kurşunî. Bu örneklerde ikinci hecelerde uzun
söylenir.
Türkü (< Türkî), varsağı (< Varsağî), Hüsnü, Lütfü,
kırmızı gibi kelimelerde nispet î'si ünlü uyumlarınauymuştur.
Nispet î'si alan kelimelere Türkçe ekler getirildiğinde düzeltme
işareti olduğu gibi kalır: ciddîleşmek, ciddîlik,millîleştirmek,
millîlik, resmîleştirmek, resmîlik.
Sözlük, dizin ve ansiklopedilerde düzeltme işareti almamış olan
kelimeler önce gelir.
adet (sayı)
âdet (gelenek, alışkanlık).
Ünsüzlerin nitelikleri
8
-
Dilimizde 21 ünsüz vardır: b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m,
n, p, r, s, ş, t, v, y, z.
Ünsüzler ses tellerinin titreşime uğrayıp uğramamasına göre iki
gruba ayrılır:
1. Tonlu (yumuşak) ünsüzler,
2. Tonsuz (sert) ünsüzler.
Ses tellerinin titreşmesiyle oluşan ünsüzlere tonlu (yumuşak)
ünsüzler adı verilir: b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y,z.
Ses telleri titreşmeden oluşan ünsüzlere tonsuz (sert) ünsüzler
denir: ç, f, h, k, p, s, ş, t.
Türk alfabesinde her ünsüz bir harfle yazılır. Buna karşılık
Almanca, Fransızca, İngilizce, Macarca gibidillerde tek sesi
göstermek için ikili veya üçlü harfler de kullanılır: ch, cs, cz,
sch, sh, sz, zs gibi. Bunlar,sözlük, dizin ve ansiklopedilerde ch,
cs ... şeklinde alfabetik sıraya girerler.
Lâtin alfabesine dayanan Çek, Hırvat, Romen vb. ulusların yazı
sistemlerinde birtakım özel harfler de vardır: ,š, ~, c gibi.
Bugünkü Türkiye Türkçesinde kökeni Türkçe olan kelimelerin
sonunda tonlu (yumuşak) b, c, d, g ünsüzleribulunmaz: ağaç, ak, at,
büyük, ip, ot, saç, üç, yoğurt, yurt. Ancak, anlam farkını
belirtmek üzere ad, od, sacgibi birkaç kelimenin yazılışında buna
uyulmaz: ad (isim), at (binek hayvanı); od (ateş), ot (bitki); sac
(yassıdemir), saç (kıl).
Dilimizdeki alıntılar da hac, şad, yad gibi birkaç örnek
dışında, kelime sonunda tonsuzlaşma kuralınauymuştur: sebep (<
sebeb), kitap (< kitab), bent (< bend), cilt (< cild),
bant (< band), etüt (< etüd), metot (<metod), standart
(< standard), ahenk (< aheng), hevenk (< aveng), renk
(< reng). Bu gibi alıntılar ünlü ilebaşlayan bir ek aldıklarında
tonsuz (sert) ünsüzler tonlulaşır (yumuşar): sebep / sebebi, kitap
/ kitabı, bent /bendi, cilt / cildi, etüt / etüdü, metot / metodu,
ahenk / ahengi, hevenk / hevengi, renk / rengi. Buna karşılıkbank,
tank gibi birkaç yabancı kelime bu kurala uymaz.
UYARI : Bazı alıntı sözlerde tonlulaşma (yumuşama) olmaz: ahlâk
/ ahlâkın, cumhuriyet / cumhuriyete, evrak/ evrakı, hukuk / hukuku,
ittifak / ittifaka, sepet / sepeti.
Birden fazla heceli kelimelerin sonunda bulunan p, ç, t, k
ünsüzleri iki ünlü arasında kalınca tonlulaşarak(yumuşayarak) b, c,
d, ğ'ye dönüşür: çalap / çalabı, kelep / kelebi; ağaç / ağacı,
kazanç / kazancı; geçit /geçidi, kanat / kanadı; başak / başağı,
bıçak / bıçağı, çocuk / çocuğu, dudak / dudağı, durak / durağı,
uzak /uzağı.
Tek heceli kelimelerin sonunda bulunan p, ç, t, k ünsüzleri ise
iki ünlü arasında kalınca çoğunlukla korunur:ak / akı; at / atı; ek
/ eki; et / eti; göç / göçü; ip / ipi; kaç / kaça, kaçıncı; kök /
kökü; ok / oku; ot / otu; saç /saçı; sap / sapı; suç / suçu; üç /
üçü, üçüncü. Ancak, tek heceli olduğu hâlde sonundaki ünsüzü
tonlulaşan(yumuşayan) kelimeler de vardır: but / budu, dip / dibi,
gök / göğü, kap / kabı, kurt / kurdu, uç / ucu, yurt /yurdu.
Dilimizde tonsuz (sert) ünsüzle biten kelimelere gelen ekler
tonsuz (sert) ünsüzle başlar: aç−tı, aş−çı,bak−tım, bas−kı,
çiçek−ten, düş−kün, geç−tim, ipek−çi, seç−kin, seç−ti, süt−çü. Buna
karşılık üçgen, dörtgen,beşgen, dikgen, çokgen kelimeleri bu kurala
uymaz.
Büyük ünlü uyumu
Dilimizde bir kelimenin birinci hecesinde kalın bir ünlü (a, ı,
o, u) bulunuyorsa, diğer hecelerdeki ünlüler dekalın; ince bir ünlü
(e, i, ö, ü) bulunuyorsa diğer hecelerdeki ünlüler de ince olur:
adım, ağız, ayak, boyun,
9
-
boyunduruk, burun, dalga, dudak, duvak, kırlangıç; beşik,
bilezik, gelincik, gözlük, üzengi, vergi, yüzük.Buna büyük ünlü
uyumu adı verilir.
Dilimizde büyük ünlü uyumu kuralına uymayan birkaç kelime
vardır: anne, dahi, elma, hangi, hani, inanmak,kardeş, şişman.
Büyük ünlü uyumu alıntı kelimeler için söz konusu değildir:
ahenk, badem, ceylân, çapari, çiroz, dükkân,fidan, gazete, hamsi,
kestane, kiraz, kitap, liman, limon, maden, manifatura, metal,
meydan, mikrop, minare,model, nişan, nişasta, pehlivan, rüzgâr,
selâm, terazi, tercüman, tezgâh, tiyatro, valiz, vida, viraj,
yadigâr,ziyafet, ziyaret. Ancak bazı alıntı sözler büyük ünlü
uyumuna uydurulmuştur: duvar (< di:va:r), kalıp (<ka:lib),
pırlanta (< brillante), surat (< su:ret).
Dilimizdeki −daş (−taş), −gil, −ken, −ki, −leyin, −(ı, i, u,
ü)mtırak, −(ı, i, u, ü)yor ekleri de bu kurala uymaz:gönüldaş,
meslektaş; dayımgil, baklagiller; çalışırken, durmazken; akşamki,
yarınki; akşamleyin, sabahleyin;ekşimtırak, yeşilimtırak; geliyor,
gülüyor, içiyor, örüyor.
Büyük ünlü uyumuna girmeyen kelimelerde ekler, kalınlık incelik
bakımından son hecenin ünlüsüne uyar:adalet−sizlik, anne−si,
elma−lı, harita−cılık, hangi−si, içiyor−lar, kardeş−lik, kare−li,
kitap−lardan,metod−umuz, meslektaş−ımız, şişman−lık,
tarih−çilerimiz, veriyor−du.
Ancak, bazı alıntı kelimelerde ünlüsü kalın olan son heceden
sonra ince ünlülü ekler getirilir: alkol / alkolü,emlâk /
emlâkçilik, hakikat / hakikati, helâk / helâkimiz, kabul / kabulü,
saat / saate, sadakat / sadakatten. Buörneklerde ekin ince
olmasının sebebi, kelimelerin sonundaki ünsüzlerin incelik özelliği
taşımasıdır.
Küçük ünlü uyumu
Küçük ünlü uyumu kuralı iki yönlüdür:
1. Bir kelimenin birinci hecesinde düz bir ünlü (a, e, ı, i)
varsa, sonraki hecelerde de düz ünlüler bulunur:anlaşmak, yanaşmak,
kayıkçı, ısırmak, ılıklaşmak, seslenmek, yelek, bilek, çilek.
2. Bir kelimenin birinci hecesinde yuvarlak bir ünlü (o, ö, u,
ü) varsa, yuvarlak ünlülü heceyi izleyen ilkhecede dar yuvarlak (u,
ü) veya geniş düz (a, e) ünlüler bulunur: boyunduruk, çocuk, odun,
yorgunluk,yoklamak, vurmak, yumurta, uçtu, önde, özlemek, güreşmek,
sürmek.
Bu tür kelimelere geniş düz (a, e) ünlü taşıyan bir ek geldiği
zaman sonraki hecelerin ünlüleri geniş düz (a, e)olabildiği gibi
düz dar (ı, i) da olabilir: boylarını, uygunlaşır, günleri,
öndeyiz, yoldayız. Bu durum küçük ünlüuyumuna aykırı değildir.
Dilimizde küçük ünlü uyumuna aykırı bazı kelimeler vardır: avuç,
avurt, çamur, kabuk, kavuk, kavun,kavurmak, kavuşmak, savurmak,
yağmur.
Küçük ünlü uyumu alıntı kelimeler için söz konusu değildir
alkol, daktilo, doktor, horoz, radyo, konsolos,profesör, aktör,
bandrol, kabul, mühim, muzır, müzik, mümin, vakur. Ancak bazı
alıntı sözler küçük ünlüuyumuna uydurulmuştur: müdür (< müdi:r),
mümkün (< mümki:n), müşkül (< müşkil).
Küçük ünlü uyumuna aykırı kelimelere getirilen ekler, kelimenin
son ünlüsüne uyar: kavun−u, yağmur−luk,mümin−lik, müzik−çi.
Unutmamak gerekir ki, Türkiye Türkçesindeki kelimelerin ünlü
düzenini, büyük ünlü ve küçük ünlüuyumlarıyla, birinci heceden
sonra o, ö seslerinin bulunmaması kuralı birlikte belirler. Bu ünlü
düzeni ve ilkheceyi izleyen ünlü türleri aşağıdaki tabloda
görülmektedir:
−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−− −−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−
10
-
a ’ a, ı (bakar, alır) o ’ u, a (omuz, oya)
−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−− −−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−
e ’ e, i (geçer, gelir) ö ’ ü, e (ölçü, ördek)
−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−− −−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−
ı ’ ı, a (kılıç, kısa) u ’ u, a (uzun, uzak)
−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−− −−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−
i ’ i, e (ilik, ince) ü ’ ü, e (ütü, ürkek)
−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−− −−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−
BAZI KELİME VE EKLERİN YAZILIŞI
Türkçenin yazılışında tek sese tek harf ilkesi benimsendiği için
genellikle büyük sorunlarla karşılaşılmaz.Ancak, bazı kelime ve
eklerde özel durumlar söz konusudur. Bu bakımdan bu tür eklerle
kelimelerin yazılışıüzerinde ayrıca durmak gerekir. Sayıların
yazılışı da özel olarak ele alınması gereken konulardan
biridir.
a − ı, e − i değişmesi
Dilimizde a, e ünlüsü ile biten fiillerin şimdiki zaman
çekiminde, söyleyişte de yazılışta da a sesleri ı, u; esesleri i, ü
olur: başlıyor, kanıyor, oynuyor, doymuyor; izliyor, diyor,
gelmiyor, gözlüyor.
Birden çok heceli olup a, e ünlüleri ile biten fiiller, ünlüyle
başlayan ek aldıkları zaman bu fiillerdeki a, eünlülerinde
söyleyişte yaygın bir daralma (ı ve i'ye dönme) eğilimi görülür.
Ancak, söyleyişteki ı, i sesleriyazıya geçirilmez: başlayan,
yaşayacak, atlayarak, saklayalı, atmayalım, gelmeyen, izlemeyecek,
gitmeyerek,gizleyeli, besleyelim.
Buna karşılık tek heceli olan demek ve yemek fiillerinde,
söyleyişteki i sesi yazıya da geçirilir: diyen, diyerek,diyecek,
diyelim, diye; yiyen, yiyerek, yiyecek, yiyelim, yiye, yiyince,
yiyip. Ancak deyince, deyipörneklerindeki e yazılışta korunur.
i − ı değişmesi
Dilimize Arapçadan girmiş bulunan kelimelerde kalın k'den sonra
gelen i sesi, ı'ya döner ve ı ile yazılır:inkılâp, inkıraz,
inkısam, inkıta, inkıyat.
UYARI : Hâkimiyet kelimesindeki k incedir. Dolayısıyla önündeki
ünlü de i'dir. Hâkımiyet şeklinde telâffuzedilmemelidir.
u − ü değişmesi
"Kul" anlamına gelen Arapça abd kelimesiyle kurulmuş olan özel
adlarda u sesi çoğunlukla ü'ye dönüşmüştürve ü ile yazılır:
Abdülaziz, Abdülhamit, Abdülkadir, Abdülkerim, Abdülmecit,
Abdürrahim, Abdüsselâm.
Buna karşılık Abdullah, Abdurrahman gibi birkaç örnekte u
korunmuştur.
Ünlü düşmesi
Dilimizde iki heceli birtakım kelimelere ünlüyle başlayan bir ek
getirildiği zaman ikinci hecedeki dar ünlüler
11
-
genellikle düşer ve bu ünlüler yazılmaz: ağız / ağzı, alın /
alnı, bağır / bağra, bağrım, beniz / benzi, beyin /beynimiz, beyne,
boyun / boynu, böğür / böğrüm, burun / burnu, geniz / genzi, göğüs
/ göğsün, gönül /gönlünüz, karın / karnı, oğul / oğlu, resim /
resme; çevirmek / çevrilmek, devirmek / devrilmek.
b − p değişmesi
Alıntı kelimelerde s ünsüzünden sonra gelen b sesi ünsüz
benzeşmesine uğrayarak p'ye dönüşür ve p ileyazılır: ispat, kispet,
müspet, naspetmek, nispet, tespih, tespit.
UYARI : s dışındaki tonsuzlardan sonra gelen b'ler p'ye dönmez:
ikbal, makbul, takbih, tatbik, teşbih.
c − ç değişmesi
Alıntı kelimelerde tonsuz (sert) ünsüzlerden önce gelen c, ç
sesine dönüşür ve ç ile yazılır: eçhel, içtihat,içtimaî, içtinap,
meçhul.
Buna karşılık Arapçadan dilimize giren kelimelerde tonsuz (sert)
ünsüzlerden sonra gelen c korunmuştur:mescit, tehcir, tescil,
teşci.
d − t değişmesi
Dilimize Farsçadan geçen −dar ekindeki d sesi tonsuz (sert)
ünsüzlerden sonra ünsüz benzeşmesine uğrayarakt sesine dönüşmüştür:
emektar, minnettar, silâhtar, taraftar. Dilimize Arapçadan geçen
miktar kelimesi ileHayrettin, Seyfettin, Necmettin gibi özel
adlarda da d sesi t'ye dönmüştür.
Buna karışlık Arapçadan dilimize giren birçok kelimede tonsuz
(sert) ünsüzlerden sonra gelen d korunmuştur:takdim, takdir,
takdis, tasdik, tekdir.
Alıntı kelimelerin hece sonlarında bulunan d sesi ise
kendisinden sonra gelen tonsuz ünsüzlerin etkisindekalarak t sesine
dönüşür ve t ile yazılır: metfun, methal, methiye, tetkik.
ğ − v değişmesi
Dilimizde değişik biçimlerde yazılan birtakım Türkçe kelimeler
vardır: döğmek, dövmek; göğermek,gövermek; oğmak, ovmak; öğmek,
övmek; söğmek, sövmek. Dilimizde o, ö seslerinden sonra gelen
ğ’lerinv’ye dönme eğilimi güçlüdür. Ortak söyleyişte v'li biçimler
daha yaygın olmakla birlikte ğ’li biçimler debüsbütün ortadan
kalkmış değildir.
n − m değişmesi
Dilimizde b ünsüzünden önce gelen n ünsüzü bazı örneklerde m'ye
dönüşür: saklambaç (< saklanbaç),dolambaç (< dolanbaç), ambar
(< anbar), amber (< anber), cambaz (< canbaz), çarşamba
(< çeharşenbe),perşembe (< pencşenbe), çember (< çenber),
kümbet (< gunbed), memba (< menba), mümbit (<
munbit),tambur (< tunbur). Buna karşılık İstanbul, bin bir,
binbaşı, onbaşı gibi kelimelerde söyleyişte m'ye doğru birkayma
olmasına rağmen yazıda n sesi korunur.
Ünsüz türemesi (y − v)
Türkçe kökenli kelimelerde iki ünlü yan yana bulunmadığından
bazı alıntı kelimelerde ünlüler arasında y, vsesleri türemiştir:
fiyat (< fiat), fayda (< faide), zayıf (< zaif), mavna
(< ma'ûna); konservatuvar, lâboratuvar,pisuvar, repertuvar,
trotuvar, tuval, tuvalet.
12
-
Buna karşılık birçok örnekte y, v türemesi görülmez: duayen,
fail, faiz, fuar, fuaye, kuaför, kuartet, lâik, puan,suare.
Ünsüz düşmesi
Türkçede ikiz (şeddeli) ünsüz bulunmaz. Bu bakımdan Arapçadan
dilimize girmiş olan ve sonunda ikiz ünsüzbulunan kelimelerin yalın
durumunda ünsüzlerden biri düşer (ünsüz tekleşir): hak (< hakk),
his (< hiss), ret (<redd), zan (< zann), zem (< zemm).
Bu tür kelimelere ünlüyle başlayan bir ek geldiği zaman düşen
ünsüzortaya çıkar: hak / hakka, his / hissimiz, ret / reddi, zan /
zannımca, zem / zemmi (bk. Birleşik kelimeler A. 3).
Öte yandan afv kelimesinde v düşmüş ve bu durum yazıya da
geçmiştir: af (< afv). Ancak, kelime ünlüylebaşlayan bir ek
aldığı zaman f sesi ikizleşir: affa uğramak (bk. Birleşik kelimeler
A. 3).
Alıntı kelimelerden ft, st ünsüz çiftleriyle bitenlerin bir
kısmında t sesi söyleyişte düşme eğilimi göstermeklebirlikte
yazılışta korunur: çift, rast, serbest.
Farsçadan dilimize girmiş hane sözüyle yapılan birleşik
kelimelerde ha hecesi korunmuştur: birahane,muayenehane, yazıhane;
darphane, dökümhane, yatakhane. Görüldüğü gibi kelime ünlüyle de
ünsüzle de bitseha hecesi korunmaktadır. Bazı örneklerde ise
söyleyişte düşme eğilimi görülür. Yazıda birliğin
sağlanabilmesiiçin bu tür örneklerde de ha hecesinin yazılması
gerekir: dershane, eczahane, hastahane, pastahane, postahane(bk.
Birleşik kelimeler A. 24).
UYARI : Fransızcadan dilimize girmiş olan sürpriz kelimesinde
söyleyişte de yazılışta da r ünsüzü korunur;kelimenin süpriz
şeklinde söylenmesi yanlıştır.
Mastar eklerinin yazılışı
−ma, −me ile biten mastarlar −a, −e, −ı, −i ekleriyle
genişletildiğinde araya y koruyucu ünsüzü girer:kazanma−y−a,
aldanma−y−ı, okuma−y−a, yazma−y−ı, sevme−y−e, görme−y−i, gülme−y−e,
silme−y−i.
−mak, −mek ile biten mastarlardan sonra −a, −e, −ı, −i
eklerinden biri gelirse −k ünsüzü yumuşar: ... yazmağa(başladı).
... bildirmeğe (geldim). Ancak mastarlarda y'li yazılışa doğru
güçlü bir eğilim vardır.
Fiil çekimi ile ilgili yazılışlar
Gelecek zaman ekinin ünlüleri ile zaman ekinden önceki ünlü,
söyleyişe bakılmaksızın bütün şahıslarda a, eile yazılır:
geleceğim, gelmeyeceğim, gelemeyeceğim, geleceğiz, gelmeyeceğiz,
gelemeyeceğiz,gelmeyeceksin, gelemeyeceksin; alacağım, almayacağım,
alamayacağım, almayacaksın, alamayacaksın,başlayacağım.
Teklik ve çokluk 1. kişi emir eklerinin ünlüsü ile ekten önceki
ünlü, söyleyişe bakılmaksızın a, e ile yazılır:başlayayım,
gelmeyeyim; başlayalım, gelmeyelim.
İstek ekinden önce gelen ünlü, söyleyişe bakılmaksızın a, e ile
yazılır: başlayasın, başlaya, başlayasınız,başlayalar; gelmeyesin,
gelmeye, gelmeyesiniz, gelmeyeler.
−ken ekinin yazılışı
−ken (< iken) eki büyük ünlü uyumuna uymaz. Getirildiği
kelimenin ünlüleri kalın da olsa, bu ekin ünlüsüince kalır:
okur−ken (< okur iken), yazar−ken (< yazar iken), çalışır−ken
(< çalışır iken), uyur−ken (< uyuriken), başlar−ken (<
başlar iken), durmuş−ken (< durmuş iken), olgun−ken (< olgun
iken), durgun−ken (<durgun iken), okulday−ken (< okulda
iken), yolday−ken (< yolda iken).
−ki aitlik ekinin yazılışı
13
-
−ki aitlik eki ünlü uyumlarına uymaz: akşamki, yarınki,
duvardaki, Turgut'unki, yoldaki, ondaki, yazıdaki,onunki.
Yalnız birkaç örnekte bu ek, ünlü uyumlarına uyar: bugünkü,
dünkü, öbürkü.
mı, mi, mu, mü soru ekinin yazılışı
mı, mi, mu, mü soru eki gelenekleşmiş olarak ayrı yazılır;
ancak, kendisinden önceki kelimenin son ünlüsünebağlı olarak ünlü
uyumlarına uyar ve mı, mi, mu, mü biçimlerini alır: Kaldı mı? Sen
de mi Brutus? Olur mu?İnsanlık öldü mü?
Soru ekine birtakım ekler de getirilebilir. Bu ekler soru ekiyle
bitişik yazılır: Verecek misin? Okuyor muyuz?Çocuk muyum? Gelecek
miydi? Ölür müsün, öldürür müsün?
Bu ek sorudan başka görevlerde kullanıldığı zaman da ayrı
yazılır: Güzel mi güzel! Yağmur yağdı mı dışarıçıkamayız.
Da, de bağlacının yazılışı
Da, de bağlacı ayrı yazılır; ancak, kendisinden önceki kelimenin
son ünlüsüne bağlı olarak büyük ünlüuyumuna uyar ve da, de biçimini
alır: Kızı da geldi gelini de. Orhan da biliyor. Oğluna da
bildirdi. Sen de mikardeşim? Güç de olsa. Konuşur da konuşur.
İmlâmız, lisanımız düzelince, lisanımız da kafamız düzelince
düzelecek, çünkü o da ancak onlar kadarbozuktur, fazla değil!
(Yahya Kemal Beyatlı)
UYARI : Ayrı yazılan da, de hiçbir zaman ta, te şeklinde
yazılmaz.
UYARI : Ya sözüyle birlikte kullanılan da mutlaka ayrı yazılır
(ya da).
UYARI : Da, de bağlacını kendisinden önceki kelimeden kesme ile
ayırmak yanlıştır. Bu bağlacı tamamenayrı yazmak gerekir: Ayşe de
geldi (Ayşe'de geldi değil).
UYARI : Bulunma hâli eki olan −da, −de, −ta, −te'nin da, de
bağlacı ile hiçbir ilgisi yoktur; bulunma hâli ekigetirildiği
kelimeye bitişik yazılır: devede kulak, evde kalmak, yolda kalmak,
ayakta durmak, çantada keklik.Yeme de yanında yat.
Yurtta sulh, cihanda sulh. (Mustafa Kemal Atatürk)
Dilde, fikirde, işte birlik. (İsmail Gaspıralı)
İle sözünün ek olarak yazılışı
1. İle sözü, ünlüyle biten kelimelere ek olarak getirilince
başındaki i ünlüsü düşer ve araya y ünsüzü girer; ek,büyük ünlü
uyumuna uyar: baltayla (balta ile), çevreyle (çevre ile), yapıyla
(yapı ile), keçiyle (keçi ile),kuzuyla (kuzu ile), sürüyle (sürü
ile).
2. Üçüncü kişi iyelik ekinden sonra da baştaki i ünlüsü düşer ve
araya y ünsüzü girer; ek, büyük ünlüuyumuna uyar: arkadaşıyla
(arkadaşı ile), anasıyla (anası ile), dolayısıyla (dolayısı ile),
kuyusuyla (kuyusuile), ölçüsüyle (ölçüsü ile), sütüyle (sütü
ile).
3. İle sözü ünsüzle biten kelimelere ek olarak getirilince
başındaki i ünlüsü düşer ve büyük ünlü uyumuna
14
-
uyar: arkadaşla (arkadaş ile), kardeşle (kardeş ile), ayakla
(ayak ile), başla (baş ile), sütle (süt ile), gümüşle(gümüş ile),
oyunla (oyun ile).
İmek ek fiilinin yazılışı
İmek ek fiili ayrı yazıldığı zaman ünlü uyumlarına uymaz: kalır
idim, durur idim, güzel idi, dargın imiş,yorgun ise.
Ancak, imek fiili bugün daha çok ekleşmiş olarak kullanılmakta
ve ünlü uyumlarına uymaktadır.
Ünlüyle biten kelimelere eklendiği zaman i− ünlüsü düşebilir. Bu
durumda araya y ünsüzü girer: satıcıydı(satıcı idi), yoncaymış
(yonca imiş), yabancıymış (yabancı imiş), başıymış (başı imiş),
sonuncuydu (sonuncuidi), ikinciymiş (ikinci imiş), neyse (ne ise),
deliyse (deli ise).
Ünsüzle biten kelimelere eklendiği zaman da i− ünlüsü düşebilir:
kalırmış (kalır imiş), yorgundu (yorgun idi),yakarsa (yakar ise),
toprakmış (toprak imiş), yakmışsa (yakmış ise), güzelmiş (güzel
imiş), gelirse (gelir ise),alırsa (alır ise), bakacaksa (bakacak
ise).
Ki bağlacının yazılışı
Ki bağlacı ayrı yazılır: demek ki, kaldı ki, bilmem ki.
Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil,
şuurla işlensin.
(Mustafa Kemal Atatürk)
Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer.
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!
(Orhan Veli Kanık)
Ruşen Eşref Ünaydın'ın "Diyorlar ki" adlı eseri ne güzeldir!
Çiğ yemedim ki karnım ağrısın.
Ancak ki bağlacı, birkaç örnekte kalıplaşmış olduğu için bitişik
yazılır: belki, çünkü, hâlbuki, mademki,meğerki, oysaki, sanki. Bu
örneklerden çünkü sözünde ek aynı zamanda uyuma girmiştir.
Şüphe ve pekiştirme göreviyle kullanılan ki sözü de ayrı
yazılır: Babam geldi mi ki? Başbakan konuşacak mıki?
Alıntı kelimelerde kesmeli yazılış
Türkçenin ses düzeni gereğince iki ünlü arasındaki ünsüzler
kendilerinden önce gelen ünlüyle değilkendilerinden sonra gelen
ünlüyle hece kurarlar: a−ra−ba−cı, o−ku−lu−muz,
se−vi−ne−cek−ler,ta−şı−na−bi−lir.
Ancak içlerinde Arapçaya özgü gırtlak ünsüzü (ayın ve hemze)
bulunan bazı alıntı kelimelerde, bu durumdakiünsüzlerin
kendilerinden önceki ünlüyle hece kurdukları da görülür: cüz−î,
hal−etmek, iş−ar, iz−an, kıt−a,kur−a, Kur−an, mel−un, mer−i,
meş−ale, meş−um, nez−etmek, sun−î, vak−a, vüs−at. Bu kelimeler
yazılıştakesmeyle gösterilir: cüz'î, hal'etmek, iş'ar, iz'an,
kıt'a, kur'a, Kur'an, mel'un, mer'i, meş'ale, meş'um,
nez'etmek,
15
-
sun'î, vak'a, vüs'at. Bu yapıda olup da tamamen Türkçenin ses
düzenine uymuş, çok sık kullanılan ve kesmesizokunduğunda
yadırganmayan kelimelerde kesme kullanılmaz: defa, defetmek, heyet,
menetmek, mesele, neşe,neşet, sanat.
Arapçadan alınmış bazı sözlerde gırtlak ünsüzü kelimenin sonunda
bulunur. Bu durumda gırtlak ünsüzüsöyleyiş bakımından tamamen
erimiş durumdadır: cüz, def, hal, kat, men (bk. Birleşik kelimeler
A. 5).
Ancak bu kelimeler iyelik ekleriyle kullanıldığı takdirde,
kelimeyle iyelik eki arasına kesme konur: cüz'ü,def'i, hal'i,
kat'ı, men'i, nev'i, tab'ı, vaz'ı.
Sonunda gırtlak ünsüzü bulunan kelimeler iyelik ekini −ı, −i
biçiminde alırlar: bayi−i, cami−i, mâni−i,memba−ı, mısra−ı,
sanayi−i. Ancak cami ve mâni sözlerinde iyelik eki −si biçiminde de
gelebilir: cami−si,mâni−si.
Bu tür kelimeler yönelme ve yükleme hâli eklerini (−e, −i)
alınca, araya y sesi girebileceği gibi y'siz deyazılabilir:
bayi−ye, cami−ye, memba−ya, mevzu−ya, mısra−ya; bayi−yi, cami−yi,
memba−yı, mevzu−yu,mısra−yı; bayi−e, cami−e, memba−a, mevzu−a,
mısra−a; bayi−i, cami−i, memba−ı, mevzu−u, mısra−ı.
UYARI : Bayi, cami, sanayi gibi kelimeler yalın hâlde iken tek i
ile yazılır.
UYARI : Arapçadan alınmış bazı kelimelerde, gırtlak ünsüzü
hecenin sonunda yer almaktadır. Bu türkelimelerde gırtlak ünsüzü
Türkçe söyleyişten tamamen kalkmakta ve kendisinden önceki ünlünün
uzamasınayol açmaktadır. Bu tür kelimelerde kesme kullanılmaz,
sadece söz konusu ünlü uzun okunur: dava (da:va),mamur (ma:mur),
mana (ma:na), memur (me:mur), resen (re:sen), tamim (ta:mim), tecil
(te:cil), tediye(te:diye), tehir (te:hir), telif (te:lif), tesir
(te:sir).
Hece yapısı ve satır sonunda kelimelerin bölünmesi
Türkçede kelime içinde iki ünlü arasındaki ünsüz, kendinden
önceki ünlüyle değil, kendinden sonraki ünlüylehece kurar: a−ra−ba,
ka−ra−ca, ta−le−be.
Ancak bazı alıntı kelimelerde iki ünlü arasındaki ünsüz
kendinden sonraki ünlüyle değil, kendinden öncekiünlüyle hece
kurar: cüz'î, kur'a, Kur'an, vüs'at (bk. Alıntı kelimelerde kesmeli
yazılşı).
Kelime içinde yan yana gelen ünsüzlerden sonuncusu kendisinden
sonraki ünlüyle, diğerleri kendilerindenönceki ünlüyle hece kurar:
bir−lik, sev−mek, Türk−çe, Kork−maz.
Türkçede satır sonunda kelimeler bölünebilir, fakat heceler
bölünemez. Satıra sığmayan kelimeler bölünürkensatır sonuna kısa
çizgi (−) konur.
Burasını ilk defa görüyormuş gibi duvarlara, perdelere,
möblelere, eş−yalara bakıyor, hayret ediyordu. Bütünbu muhitte Türk
hayatına, Türk ruhu− na ait bir gölge, bir çizgi bile yoktu. Birden
Bursa'daki çocukluğunungeçti−ği baba evini hatırladı; sofada rahat
ve beyaz örtülü divanlar vardı.
(Ömer Seyfettin, Primo Türk Çocuğu)
Bitişik yazılan kelimelerde de bu kurala uyulur:
.........................................................................................................baş−
öğretmen değil,
.........................................................................................................
ba−
16
-
şöğ−ret−men;
...........................................................................................................ilk−
okul değil,
.........................................................................................................
il−
ko−kul;
...........................................................................................Karaosman−
oğlu değil,
.......................................................................................Karaosmanoğ−
lu.
Ayırmada satır sonunda ve satır başında tek harf bırakılmaz:
......................................................................................................a−
raba değil,
..................................................................................................
ara−
ba;
....................................................................................................
u−
çurtma değil,
................................................................................................uçurt−
ma;
............................................................................................
müdafa−
a değil,
...............................................................................................
müda−
faa;
.................................................................................................
niha−
î değil,
.....................................................................................................
ni−
haî.
Kesme işareti satır sonuna geldiği zaman yalnız kesme işareti
kullanılır; ayrıca çizgi kullanılmaz.
17
-
...................................................................................................
Edirne'
nin...
..................................................................................................
Ankara'
dan...
Rakamların satır sonuna gelmesi durumunda da yalnız kesme
işareti kullanılır:
.................................................................................................
1996'
da...
Gırtlak ünsüzü için kesme kullanılan kelimelerde kesmeli heceler
satır sonuna getirilmez:
......................................................................................................
meş'−
aleyi değil,
.....................................................................................................
meş'a−
leyi;
.......................................................................................................
vüs'−
ati değil,
.....................................................................................................
vüs'a−
ti.
Özgün imlâsıyla yazılan yabancı kelimeler satır sonunda kendi
dillerinin kurallarına göre bölünür. Yabancıdillerde kullanılan ve
tek sesi karşılayan ch, sh, sch, cz, sz gibi harfler satır sonunda
birbirinden ayrılmaz.
Sayıların yazılışı
1. Sayılar rakamla da yazıyla da yazılabilir. Sayıların ne zaman
yazıyla, ne zaman rakamla gösterileceğikonusunda dilimizde açık bir
kural verilemez. Ancak, uygulamada birtakım ilkeler oluşmuştur. Bu
ilkeleregöre, küçük sayılar, yüz ile bin sayıları ve daha çok edebî
karakter taşıyan metinlerde geçen sayılar yazıylagösterilir: iki
hafta sonra, haftanın beşinci günü, üç ayda bir, dört kardeş,
üçüncü sınıf, bin yıldan beri.
Yaş otuz beş, yolun yarısı eder.
(Cahit Sıtkı Tarancı)
Buna karşılık saat, para tutarı, ölçü, istatistik verilere
ilişkin sayılar ile büyük sayılarda rakam kullanılır:öğleden sonra
saat 17.30'da, 1.500.000 lira, 25 kilogram, 150 kilometre, 15 metre
kumaş, 1.250.000 kişi.
Saat ve dakikaların metin içinde yazıyla yazılması da mümkündür:
saat dokuzu beş geçe, saat yediye çeyrekkala, saat sekizi on dakika
üç saniye geçe, meselâ saat onda.
18
-
2. Birden fazla kelimeden oluşan sayılar ayrı yazılır: iki yüz,
üç yüz altmış beş. Ancak para ile ilgili işlem vebelgelerde sayılar
bitişik yazılır: yüzdoksanbin, ikiyüzellibin, beşyüzaltmışbin (bk.
Birleşik kelimeler A. 22,B.17).
3. Sayılar daha çok Arap rakamlarıyla gösterilir: 25 milimetre,
150 kişi, 15.000 lira, 75 kilometre.
Romen rakamları ancak yüzyıllarda, hükümdar adlarında,
tarihlerin yazılışında, kitap ve dergi ciltlerinde vekitapların
asıl bölümlerinden önceki sayfaların numaralandırılmasında
kullanılır: XX. yüzyıl, III. Selim, XIV.Louis, II. Wilhelm, V.
Karl, VIII. Edward, 1.XI.1928, I. cilt, XII. cilt. Bu tür
örneklerde Arap rakamlarınınkullanılması da mümkündür.
UYARI : Hükümdar adlarında kullanılan rakamlar hükümdarın
adından önce yazılır: Wilhelm II değil II.Wilhelm, Selim 3 değil 3.
Selim.
4. Beş ve beşten çok rakamlı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü
gruplara ayrılarak yazılır: 32 605, 326 197,49 750 812, 28 434 250
310 500. Gruplar arasına nokta da konabilir: 326.197,
49.750.812,28.434.250.310.500 (bk. Nokta 8).
5. Sayılarda kesirler virgül ile ayrılır: 15,2 (15 tam, onda 2),
5,26 (5 tam, yüzde 26) (bk. Virgül 13).
6. Sıra sayıları yazıyla ve rakamla gösterilebilir. Rakamla
gösterilmesi durumunda ya rakamdan sonra birnokta konur veya
rakamdan sonra kesme konularak derece gösteren ek yazılır: 15.,
56., XX.; 5' inci, 6' ncı.
7. Üleştirme sayıları rakamla değil yazıyla belirtilir: ikişer,
dokuzar, yüzer; üçer üçer, onar onar.
KÜÇÜK VE BÜYÜK HARFLER
Türkçede harflerin küçük (minüskül) ve büyük (majüskül) olmak
üzere iki biçimi vardır. Yazıda yaygınolarak küçük harf kullanılır.
Ancak belirli yerlerde büyük harflere başvurulur.
Büyük harflerin kullanıldığı yerler
Büyük harflerin kullanıldığı yerler aşağıda sıralanmıştır:
A. Cümle büyük harfle başlar: Hayatta en hakikî mürşit ilimdir.
Ak akça kara gün içindir. Ancak rakamlabaşlayan cümlelerde rakamdan
sonra gelen kelime büyük harfle başlamaz: 1940 yılında Dil
veTarih−Coğrafya Fakültesini bitirdim.
Cümle içinde başkasından aktarılan ve tırnak içine alınan
cümleler de büyük harfle başlar: Atatürk, gençliğeseslenirken "Ey
Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi,
vazifen; Türk istiklâl veCumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun
kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur." diyor. Tırnakiçinde
aktarılan söz, tam bir cümle değilse veya cümlenin baş tarafı
alınmamışsa büyük harfle başlamaz:
Nabi'nin "... var içinde" redifli gazeli Divan'ında uyuyor.
(Yahya Kemal Beyatlı, Edebiyata Dair)
Ayrıca iki çizgi arasındaki açıklama cümleleri de büyük harfle
başlamaz:
Bir zamanlar − bu zamanlar çok da uzak değildir, bundan on, on
iki yıl önce − Türk saltanatının maddîsınırları uçsuz bucaksız
denilecek kadar genişti.
19
-
(Y. K. Karaosmanoğlu, Ergenekon)
İki noktadan sonra gelen cümleler de büyük harfle başlar:
Orhon Kitabesi’nde Türk hakanı şöyle diyor: Türk Tanrısı, Türk
milleti yok olmasın diye atalarımı gönderdive beni gönderdi. Ben
hakan olunca gündüz oturmadım, gece uyumadım.
(Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları)
Bence edebiyatın temel görevi şudur: Hem günlük hayatı, hem
geleceği hem de hayatın felsefesini işlemektir.
(Cengiz Aytmatov, Röportajlar)
Ancak iki noktadan sonra cümle niteliğinde olmayan örnekler
sıralanırsa bu örnekler büyük harfle başlamaz:Bazı örneklerde −sız
eki kalıplaşmıştır: densiz, hırsız, ıssız, öksüz.
UYARI : Örnek niteliğindeki kelimelerle başlayan cümlede de ilk
harf büyük yazılır: "Araba, banka, bütçe,devlet, fındık, kanepe,
menekşe, şemsiye" gibi yüzlerce kelime, kökenleri yabancı olmakla
birlikte artıkdilimizin malı olmuştur. "Et−, ol−" fiilleri,
dilimizde en sık kullanılan yardımcı fiillerdir.
B. Mısralar büyük harfle başlar:
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi;
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. (Muhibbî)
Bakî kalan bu kubbede bir hoş seda imiş. (Bakî)
Hak bellediğin bir yola yalnız gideceksin. (Tevfik Fikret)
Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
(Mehmet Âkif Ersoy)
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik;
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.
(Yahya Kemal Beyatlı)
Yolcuyum bir kuru yaprak misali,
Rüzgârın önüne katılmışım ben. (Faruk Nafiz Çamlıbel)
O zaferler getiren atların
Nalları altındanmış;
20
-
Gidişleri akına,
Gelişleri akındanmış. (Arif Nihat Asya)
Bugün masal değil,
Masaldan daha güzel, gerçek. (Cahit Sıtkı Tarancı)
Dur, yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir. (Necmettin Halil Onan)
C. Özel adlar büyük harfle başlar.
1. Kişi adlarıyla soyadları büyük harfle başlar: Mustafa Kemal
Atatürk, İsmet İnönü, Kâzım Karabekir, AhmetHaşim, Tevfik Fikret,
Mehmet Emin Yurdakul, Hüseyin Cahit Yalçın, Orhan Veli Kanık, Sait
FaikAbasıyanık, Yunus Emre, Evliya Çelebi, Gevherî, Karacaoğlan,
Âşık Ömer, Shakespeare, Wolfgang vonGoethe, Wilhelm Radloff,
Vilhelm Thomsen, Victor Hugo.
Takma adlar da büyük harfle başlar: Muhibbî (Kanunî Sultan
Süleyman), Demirtaş (Ziya Gökalp), Tarhan(Ömer Seyfettin), Aka
Gündüz (Hüseyin Avni, Enis Avni), Kirpi (Refik Halit Karay), Deli
Ozan (Faruk NafizÇamlıbel), Server Bedi (Peyami Safa), İrfan Kudret
(Cahit Sıtkı Tarancı), Mehmet Ali Sel (Orhan VeliKanık).
2. Kişi adlarından önce ve sonra gelen saygı sözleri, unvanlar
ve meslek adları büyük harfle başlar:Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal
Atatürk, Sayın Hasan Eren, Hamdi Bey, Mustafa Efendi, Zeynep Hanım,
BayAli Çiçekçi, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Doktor Behçet Uz, Mareşal
Fevzi Çakmak, Yüzbaşı Cengiz Topel.
Tarihî kişilerin adlarından önce gelen unvan ve lâkaplar da
büyük harfle başlar: Fatih Sultan Mehmet, YavuzSultan Selim, Kanunî
Sultan Süleyman, Genç Osman, Deli İbrahim, Avcı Mehmet, Nişancı
Mehmet Paşa,Aslan Yürekli Richard, Demirbaş Şarl, Deli Petro.
Akrabalık adları bildiren kelimeler büyük harfle başlamaz:
Fahriye abla, Ayşe teyze, Fatik nine, Saim amca,Ali enişte. Ancak
akrabalık bildiren kelimeler başa gelirse lâkap yerine geçtiği için
büyük harfle başlar: NeneHatun, Baba Gündüz, Dayı Kemal, Hala
Sultan.
Bazı tarihî ve menkıbevî şahsiyetlerde ise akrabalık bildiren
kelime sonda olduğu hâlde unvan değerikazandığı için büyük harfle
yazılır: Gül Baba, Susuz Dede, Adile Hala, Gülsüm Bacı, Sultan
Ana.
Resmî yazılarda saygı bildiren sözlerden sonra gelen ve makam,
mevki, unvan bildiren kelimeler de büyükharfle başlar:
Sayın Bakan,
Sayın Başkan,
Sayın Profesör,
21
-
Sayın Vali.
Mektuplarda ve resmî yazışmalarda hitapların ilk kelimesi de
büyük harfle başlar:
Sevgili kardeşim,
Aziz dostum,
Değerli arkadaşım.
3. Hayvanlara verilen özel adlar büyük harfle başlar: Düldül,
Sarıkız, Fino, Karabaş, Pamuk, Minnoş, Tekir.
4. Millet, boy, oymak adları büyük harfle başlar: Türk, Alman,
İngiliz, Rus, Arap, Japon; Oğuz, Kazak,Kırgız, Özbek, Tatar;
Karakeçili, Hacımusalı.
5. Dil ve lehçe adları büyük harfle başlar: Türkçe, Almanca,
İngilizce, Rusça, Arapça; Oğuzca, Kazakça,Kırgızca, Özbekçe,
Tatarca.
6. Devlet adları büyük harfle başlar: Türkiye Cumhuriyeti,
Amerika Birleşik Devletleri, Suudî Arabistan,Azerbaycan
Cumhuriyeti.
7. Din ve mezhep adları ile bunların mensuplarını anlatan sözler
büyük harfle başlar: Müslüman /Müslümanlık, Hristiyan /
Hristiyanlık, Musevî / Musevîlik, Budist / Budizm; Hanefî /
Hanefîlik, Malikî /Malikîlik, Protestan / Protestanlık, Katolik /
Katoliklik.
8. Din ve mitoloji kavramlarını karşılayan özel adlar büyük
harfle başlar: Tanrı, Allah, Cebrail, Zeus, Oziris,Kibele. Ancak
tanrı kelimesi özel ad olarak kullanılmadığı zaman küçük harfle
başlar: Eski Yunan tanrıları.Bazı dinî kavramların da küçük harfle
başlaması gelenekleşmiştir: cennet, cehennem, uçmak, tamu,
sıratköprüsü, gayya kuyusu.
9. Gezegen ve yıldız adları büyük harfle başlar: Merkür, Dünya,
Neptün, Plüton, Halley. Dünya, güneş, aykelimeleri yalnız coğrafya
ve gök bilimiyle ilgili yayınlarda terim olarak kullanıldığı zaman
büyük harflebaşlar; bunun dışındaki durumlarda küçük harf
kullanılır.
10. Yer adları (kıt'a, ülke, bölge, il, ilçe, köy, semt, cadde,
sokak vb.) büyük harfle başlar: Asya, Avrupa;Türkiye, Kazakistan,
Fransa, Çin, Hindistan, Mısır; İç Anadolu, Doğu Anadolu, Güneydoğu
Anadolu, YakınDoğu; Ankara, İstanbul, Taşkent, Bağdat, Moskova;
Turgutlu, Ürgüp, Ahlat; Çayırbağı, Akçaköy;Bahçelievler, Cebeci;
Atatürk Bulvarı, Ziya Gökalp Caddesi; Sankiyedim Sokağı,
Asmalımescit Sokağı.
Yer adlarında ilk isimden sonra gelen deniz, nehir, göl, dağ,
boğaz vb. tür bildiren ikinci isimler küçük harflebaşlar: Marmara
denizi, Aral gölü, Balkaş gölü, Sakarya ırmağı, Meriç nehri, Tuna
nehri, Alp dağları, Altaydağları, Erciyes dağı. Ancak, ikinci isim
özel isme dâhil ise ve ikisi birden kastedilen kavramı
karşılıyorsa,ikinci isim de büyük harfle başlar: Çanakkale Boğazı,
İstanbul Boğazı; Beyşehir Gölü, Van Gölü, Tuz Gölü;Anadolu Kavağı,
Rumeli Kavağı; Gülek Geçidi; Ağrı Dağı; Konya Ovası, Haymana Ovası,
Muş Ovası;Adalar Denizi. Bu örneklerde ikinci isim kullanılmadığı
takdirde söz konusu yer adı anlaşılmaz. MeselâÇanakkale Boğazı
sadece Çanakkale kelimesiyle anlatılamaz; sadece Çanakkale
denildiği zaman Çanakkaleşehri anlaşılır.
Mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak adlarında geçen mahalle,
meydan, bulvar, cadde, sokak kelimeleribüyük harfle başlar: Gazi
Osmanpaşa Mahallesi, Yıldız Mahallesi, Yunus Emre Mahallesi,
Karaköy Meydanı,Zafer Meydanı, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, Ziya
Gökalp Bulvarı, Nene Hatun Caddesi, Cemal NadirSokağı, Fevzi Çakmak
Sokağı, İnkılâp Sokağı, Reşat Nuri Sokağı, Türk Ocağı Sokağı.
11. Saray, köşk, han, kale, köprü, anıt vb. yapı adlarının bütün
kelimeleri büyük harfle başlar: Topkapı Sarayı,
22
-
Dolmabahçe Sarayı, İshakpaşa Sarayı, Çankaya Köşkü, Horozlu Han,
Ankara Kalesi, Alanya Kalesi, GalataKöprüsü, Fatih Sultan Mehmet
Köprüsü, Mostar Köprüsü, Beyazıt Kulesi, Zafer Abidesi, Bilge Kağan
Anıtı.
12. Kurum, kuruluş ve kurul adları büyük harfle başlar: Türkiye
Büyük Millet Meclisi, Türk Dil Kurumu, Dilve Tarih−Coğrafya
Fakültesi, Devlet Malzeme Ofisi, Millî Kütüphane, Çocuk Esirgeme
Kurumu, AtatürkOrman Çiftliği, Çankaya Lisesi; Türk Ocağı, Yeşilay
Derneği, Muharip Gaziler Derneği, Emek İnşaat;Bakanlar Kurulu,
Danışma Kurulu, Yüksek Öğretim Kurulu.
Kurum, merkez, bakanlık, üniversite, fakülte, bölüm vb. kuruluş
bildiren kelimeler, belli bir kurumkastedildiği zaman büyük harfle
başlar: Bu yıl Meclis, yeni döneme erken başlayacaktır. Son aylarda
Kurum,imlâ konusunda yoğun bir çalışma içine girmiştir.
Yer bildiren özel isimlerde de kısaltmalı söyleyiş söz konusu
olduğu zaman, kelime başında büyük harfkullanılır: Hisar’dan,
Boğaz’dan, Bulvar’dan.
13. Kitap, dergi, gazete, tablo, heykel ve hukukla ilgili kanun,
tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge adlarınınher kelimesi büyük
harfle başlar: Nutuk, Safahat, Kendi Gök Kubbemiz, Anadolu Notları,
Sinekli Bakkal;Türk Dili, Türk Kültürü, Varlık; Hürriyet, Milliyet,
Türkiye, Yeni Yüzyıl, Yeni Asır; Halı Dokuyan Kızlar(tablo);
Düşünen Adam (heykel); Medenî Kanun, Borçlar Hukuku (kanun),
Atatürk Uluslar Arası Barış ÖdülüTüzüğü, Telif Hakkı Yayın ve Satış
Yönetmeliği.
Özel ada dâhil olmayan gazete, dergi, tablo vb. sözler büyük
harfle başlamaz: Milliyet gazetesi, Türk Dilidergisi, Halı Dokuyan
Kızlar tablosu.
Kitap adlarında ve başlıklarda, arada ve sonda bulunan ve, ile,
ya, veya, yahut, ki, da, de sözleriyle mı, mi,mu, mü soru eki küçük
harfle yazılır: Maî ve Siyah, Suç ve Ceza, Leylâ ile Mecnun,
Turfanda mı, Turfa mı?Diyorlar ki, Dünyaya İkinci Geliş yahut Sır
İçinde Esrar, Ya Devlet Başa ya Kuzgun Leşe, Ben de Yazdım.
Gazeteler ve dergiler oluşan geleneğe uyarak haber ve yazı
başlıklarında çoklukla yalnız ilk kelimenin başındabüyük harf
kullanmaktadırlar: Kamyon eve girdi. Mini seçim yarın.
14. Millî ve dinî bayramların adları büyük harfle başlar:
Cumhuriyet Bayramı, Ramazan Bayramı, KurbanBayramı, 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı,
NevruzBayramı. Bayram niteliği kazanmış günlerin adları da büyük
harfle başlar: Anneler Günü, Öğretmenler Günü,Tıp Bayramı. Kurultay
(kongre), bilgi şöleni (sempozyum), açık oturum (panel) vb.
toplantıları bildiren özeladlarda her kelime büyük harfle başlar:
Uluslar Arası Türk Dili Kurultayı (1996), Manas Bilgi
Şöleni,Türkçenin Yozlaşması Açık Oturumu, Türk Gramerinin Sorunları
Toplantısı. Ancak genel niteliktekigünlerin, haftaların,
mevsimlerin, kurultay, bilgi şöleni vb. toplantıların adları küçük
harfle başlar: tiyatrogünü, kitap haftası, film haftası, sağlık
haftası, dil kurultayı.
15. Tarihî olay, çağ ve dönem adları büyük harfle başlar:
Kurtuluş Savaşı, Millî Mücadele, Cilâlı Taş Devri,İlk Çağ, Yükselme
Devri, Millî Edebiyat Dönemi, Tanzimat Dönemi.
Ancak tarihî dönem bildirmeyip tür veya tarz bildiren terimler
küçük harfle başlar: divan edebiyatı, divan şiiri,halk şiiri, eski
Türk edebiyatı, klâsik Türk edebiyatı, Türk edebiyatı, Türk dili,
Türk sanat müziği, Türk halkmüziği, tekke edebiyatı, Servetifünun
edebiyatı, Tanzimat edebiyatı.
Bunlardan bölüm ve ana bilim dalı olarak kullanılıp özel ad
durumuna gelmiş olanlar büyük harfle başlar:Eski Türk Edebiyatı Ana
Bilim Dalı, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.
16. Özel adlardan türetilen bütün kelimeler büyük harfle başlar:
Türklük, Türkleşmek, Türkçü, Türkçülük,Türkçe, Türkolog, Türkoloji,
Avrupalı, Avrupalılaşmak, Asyalılık, Darvinci, Konyalı,
Bursalı.
Özel ad kendi anlamı dışında yeni bir anlam kazanmışsa büyük
harfle başlamaz: acem (Türk müziğinde bir
23
-
perde), hicaz (Türk müziğinde bir makam), nihavent (Türk
müziğinde bir makam), acemi (tecrübesiz), amper(elektrik akımında
şiddet birimi), jul (fizikte iş birimi), allahlık (saf, zararsız
kimse), donkişotluk (gereğiyokken kahramanlık göstermeye
kalkışmak).
Müzikte kullanılan makam ve tür adları da büyük harfle başlamaz:
acemaşiran, acembuselik, bayatî, hicazkâr,türkü, varsağı,
bayatı.
17. Yer, millet ve kişi adlarıyla kurulan birleşik kelimelerde
özel adlar büyük harfle başlar: Antep fıstığı,Brüksel lâhanası,
Behçet hastalığı, Frenk gömleği, Hindistan cevizi, İngiliz
anahtarı, Japon gülü, Maraşdondurması, Van kedisi, Vaşington
portakalı.
Ç. Belli bir tarih bildiren ay ve gün adları büyük harfle
başlar: 29 Mayıs 1453 Salı günü, 1919 senesiMayısının 19'uncu günü
Samsun'a çıktım, 29 Ekim 1923, 28 Aralık 1982'de göreve başladı.
Ancak belli birtarihi belirtmeyen ay ve gün adları küçük harfle
başlar: Okullar genellikle eylülün ikinci haftasında
öğretimebaşlar. Yürütme Kurulu toplantılarını perşembe günleri
yaparız.
D. Levhalar ve açıklama yazıları büyük harfle başlar: Giriş,
Çıkış, Müdür, Vezne, Başkan, Doktor. Levhadakiyazı birkaç kelimeden
oluştuğu zaman ilk kelime büyük harfle başlar: Otobüs durağı,
Dolmuş durağı, Şehirlerarası telefon. Levhaların ilk kelimesi
rakamla yazılmış bir sayı adı ise sonraki kelime küçük harfle
başlar: III.kat, IV. sınıf, I. blok.
E. Bilim dallarında kullanılan terimlerin büyük harfle yazılışı
ilgili dallardaki uygulamaya bağlıdır: Caniscanis, Carduelis
carduelis, Ardea alba, Populus alba, Prunus domestica, Pinus
silvestris.
BİRLEŞİK KELİMELER
Dilimizde yeni bir kavramı karşılamak için yararlandığımız
yollardan biri, kelime birleştirmesidir. Kelimebirleştirmesi
yoluyla kurulan sözlere birleşik kelime adı verilir. Birleşik
kelimeler söz varlığımızda geniş biryer tutar. Birleşik kelime
terimi için bileşik kelime denilmesi yanlıştır.
Dilimizde belirtisiz isim tamlamaları, sıfat tamlamaları, isnat
grupları, birleşik fiiller, ikilemeler, kısaltmagrupları ve
kalıplaşmış çekimli fiillerden oluşan ifadeler, yeni bir kavramı
karşıladıkları zaman birleşik kelimeolurlar: yer çekimi, hanımeli,
ses bilgisi; beyaz peynir, açıkgöz, toplu iğne; eli açık, ayak
yalın, günü birlik,sırtı pek; söz etmek, zikretmek, hasta olmak;
gelebilmek, yazadurmak, alıvermek; çoluk çocuk, çıtçıt, ev bark;baş
üstüne, günaydın; sağ ol, ateşkes, külbastı.
Görüldüğü gibi birleşik kelimeler bitişik de ayrı da
yazılabilmektedir.
A. Bitişik yazılan birleşik kelimeler (Bitişik kelimeler)
Birleşik kelimeler, yazılış bakımından bitişik yazılanlar ve
ayrı yazılanlar olmak üzere ikiye ayrılır. Bitişikyazılan birleşik
kelimelere bitişik kelime adı verilir.
Birleşik kelimeler aşağıdaki durumlarda bitişik kelime olurlar
ve bitişik yazılırlar.
1. Ses düşmesine uğrayan birleşik kelimeler bitişik yazılır:
kaynana (< kayın ana), kaynata (< kayın ata), nasıl(< ne
asıl), niçin (< ne için), pazartesi (< pazar ertesi), sütlaç
(< sütlü aş), birbiri (< biri biri).
2. Dilimize Arapçadan girmiş azil (< azl), emir (< emr),
hüküm (< hükm), kayıp (< gayb), keşif (< keşf),küfür (<
küfr), nakil (< nakl) gibi birtakım kelimeler etmek, edilmek,
olmak, olunmak, eylemek yardımcıfiilleriyle birleşirken asıllarına
uyarak ikinci hecedeki ünlülerini düşürürler. Bu gibi kelimelerle
yapılanbirleşik fiiller bitişik yazılır: azletmek, azledilmek,
emretmek, hükmetmek, hükmolunmak, kaybolmak,kaydedilmek, keşfetmek,
keşfedilmek, küfretmek, nakletmek, neşretmek, neşrolunmak,
sabretmek, seyretmek,şükreylemek, zikretmek (krş. Birleşik
kelimeler B. 1; Alıntı kelimelerin yazılışı 1).
24
-
UYARI : Bu kelimeler ünlüyle başlayan bir yardımcı fiil veya ek
almadıkları zaman azil, defin, emir, hüküm,kayıp, keşif, meyil,
nakil, sabır, vecit, zeyil, zikir şeklinde söylenir ve yazılır.
UYARI : Söyleyişte tonlulaşma şeklinde ses değişmesine
uğrayanlar ayrı yazılır: azat etmek, hamt etmek,derç etmek, iz'aç
etmek, iktisap etmek, harp etmek. Bu örneklerde tonluluk söyleyişte
belirtilir.
3. Dilimize Arapçadan girmiş af (< afv), his (< hiss), ret
(< redd), zan (< zann), zem (< zemm) gibi
birtakımkelimeler etmek, edilmek, olmak, olunmak, eylemek yardımcı
fiilleriyle birleşirken sondaki sesler, asıllarınauyarak veya
asıllarının etkisinde kalarak çift sese dönüşür. Bu tür birleşik
fiiller bitişik yazılır: affetmek,affolunmak, halletmek, hissetmek,
hissedilmek, reddeylemek, reddolunmak, zannetmek, zemmetmek
(bk.Ünsüz düşmesi; krş. Birleşik Kelimeler B. 1).
4. İsim kısımları tek başına kullanılmayıp sadece etmek, olunmak
yardımcı fiilleriyle kalıplaşan birleşikkelimeler bitişik yazılır:
ahzetmek, bahşetmek, bahşolunmak, hamletmek, hazfetmek, nez'etmek,
rekzetmek,serdetmek.
5. Sonunda Arapçaya özgü gırtlak ünsüzü (ayın ve hemze) olan
kelimeler etmek, olunmak fiilleriyle birleşikfiil kurduklarında
bitişik yazılır: defetmek, hal'etmek (tahttan indirmek), katetmek,
menetmek, menolunmak,tabetmek (bk. Alıntı kelimelerde kesmeli
yazılış).
6. Vurgusu son heceye kaymış birleşik kelimeler bitişik yazılır:
açıkgöz, anaerkil, ataerkil, babayiğit,bastıbacak, boşboğaz,
büyükbaş (hayvan), camgöz, cingöz, çınayaz, düztaban, elense,
elverişli, günaydın,işveren, kafakol, Karagöz, karagöz (balığı),
küçükbaş (hayvan), önayak (olmak), paragöz, pisboğaz,
tepegöz,tıknefes.
Vurgusu son hecede bulunan ikilemeler de bitişik yazılır: cırcır
(böceği), cızbız, civciv, çıtçıt, dırdır, fırfır,fısfıs, hımhım,
hoşbeş, şıpşıp (bir tür terlik), altüst (etmek), yüzgöz
(olmak).
7. Eş anlamlı ikilemelerde vurgu normal olarak ikinci hecededir.
Vurgusu ilk heceye kayan ikilemeler bitişikyazılır: darmadağın,
darmadağınık, darmaduman, karmakarışık (krş. Birleşik kelimeler B.
7).
8. Kelimelerden biri veya ikisi, birleşme sırasında benzetme
yoluyla anlam değişmesine uğrarsa bu tür birleşikkelimeler bitişik
yazılır (krş. Birleşik Kelimeler B. 2).
a. Organ bildiren sözlerle kurulan bitki, hayvan, hastalık,
alet, eşya, tarz ve yiyecek adları:
aslanağzı (bitki), aslankuyruğu (bitki), aslanpençesi (bitki),
ayıkulağı (bitki), cinsaçı (bitki), civanperçemi(bitki),
gelinparmağı (üzüm), geyikdili (bitki), horozgözü (bitki),
horozibiği (bitki), itburnu (bitki), katırtırnağı(bitki), kazayağı
(bitki), keçiboynuzu (bitki), keçimemesi (üzüm), keçisakalı
(bitki), kızkalbi (bitki),koyungöbeği (mantar), köpekayası (bitki),
kurtbağrı (bitki), kuşburnu (bitki), sığırödü (bitki),
tavşanbıyığı(bitki), turnagagası (bitki); açıkağız (bitki),
akkuyruk (çay), alabaş (bitki), altınbaş (kavun),
altıparmak(palamut), beşbıyık (muşmula), karabaldır (bitki), topbaş
(bitki).
danaburnu (böcek), öküzburnu (kuş); akbaş (kuş), alabacak (at),
beşparmak (deniz hayvanı), beşpençe (denizhayvanı), çakırkanat
(ördek), elmabaş (tepeli dalgıç), iribaş (kurbağa kurtçuğu),
kababurun (balık),kamçıkuyruk (koyun), kamışkulak (at), karabaş,
karagöz (balık), karakulak (hayvan; haberci), kepçeburun(yaban
ördeği), kızılkanat (balık), sarıağız (balık), sarıgöz (balık),
sarıkulak (balık), sarıkuyruk (balık),tokmakbaş (balık), uzunkuyruk
(kuş), yeşilbaş (ördek).
itdirseği (arpacık); delibaş (hastalık), karabacak (hastalık),
karataban (hastalık).
balıkgözü (halka), deveboynu (boru), domuzayağı (çubuk),
domuztırnağı (kanca), horozayağı (burgu),kargaburnu (alet),
keçitırnağı (oyma kalemi), kedigözü (lâmba), leylekgagası (alet),
sıçankuyruğu (törpü);baltabaş (gemi) gagaburun (gemi), kancabaş
(kayık).
25
-
ayıbacağı (yelken tarzı), balıksırtı (desen), civankaşı (nakış),
eşeksırtı (çatı tarzı), kazkanadı (oyun),kırlangıçkuyruğu (işaret),
koçboynuzu (işaret), köpekkuyruğu (spor), sıçandişi (dikiş).
dilberdudağı (tatlı), hanımgöbeği (tatlı), hanımparmağı (tatlı),
kadınbudu (köfte), kadıngöbeği (tatlı),kargabeyni (yemek), kedidili
(bisküvi), tavukgöğsü (tatlı), vezirparmağı (tatlı).
İlk ögesi organ adı olan şu örnekler de bitişik yazılır:
bağrıkara (kuş), baldırıkara (bitki), baştankara (kuş),karnıkara
(börülce), sırtıkara (balık), yanıkara (hastalık).
b. Eşya veya nesne bildiren sözlerle kurulan bitki, hayvan,
tarz, yiyecek ve oyun adları:
acemborusu (bitki), çayırsedefi (bitki), çobançantası (bitki),
çobandüdüğü (bitki), çobaniğnesi (bitki),çobantarağı (bitki),
çobantuzluğu (bitki), gelinfeneri (bitki), güveyfeneri (bitki),
katranköpüğü (mantar),keçisedefi (bitki), kuşekmeği (bitki),
kuşyemi (bitki), kuzgunkılıcı (bitki), suibriği (bitki), suoku
(bitki),suşeridi (bitki), şeytanarabası (uçuşan tohum),
şeytanfeneri (bitki), şeytantersi (bitki), venüsçarığı
(bitki),yılanyastığı (bitki).
sazkayası (balık), şeytaniğnesi (hayvan), yılaniğnesi
(balık).
balgümeci (dikiş), beşikörtüsü (çatı tarzı), turnageçidi
(fırtına).
bülbülyuvası (tatlı), kuşlokumu (kurabiye).
beştaş (oyun), dokuztaş (oyun), üçtaş (oyun).
c. İnsana özgü isim ve sıfatlarla kurulan bitki, hayvan ve eşya
adları: adayavrusu (tekne), akşamsefası (bitki),camgüzeli (bitki),
çadıruşağı (bitki), çayırgüzeli (bitki), çayırmelikesi (bitki),
gecesefası (bitki), gündüzsefası(bitki), saksıgüzeli (çiçek),
yalıçapkını (kuş); bozbakkal (kuş), bozyürük (yılan), karadul
(örümcek), sarısabır(bitki).
ç. Benzetme yoluyla kurulan gök cisimlerinin adları: Altıkardeş
(yıldız kümesi), Arıkovanı (yıldız kümesi),Büyükayı (yıldız
kümesi), Demirkazık (yıldız), Güneybalığı (yıldız), Küçükaslan
(yıldız), Küçükayı (yıldızkümesi), Kervankıran (yıldız),
Samanuğrusu (yıldız kümesi), Samanyolu (yıldız kümesi), Üçkardeş
(yıldızkümesi), Yedikardeş (yıldız kümesi) (krş. Birleşik kelimeler
B. 2. ğ).
d. İnsan isimleriyle kurulan bitki, hayvan ve yemek adları:
alinazik (kebap), ayşekadın (fasulye), hafızali(üzüm), havvaanaeli
(bitki), karafatma (böcek), meryemanaeldiveni (bitki).
9. −a, −e ve −ı, −i, −u, −ü ekleriyle yapılmış tasvir fiilleri,
yardımcı fiil anlam değişmesine uğradığı içinbitişik yazılır:
düşünebilmek, yapabilmek; uyuyakalmak; gidedurmak, yazadurmak;
çıkagelmek, olagelmek,süregelmek; düşeyazmak, öleyazmak; açıvermek,
alıvermek, gelivermek, gülüvermek, uçuvermek.
Görmek yardımcı fiiliyle yapılan ve emir biçiminde kullanılan
birleşik fiiller de bitişik yazılır: düşmeyegör,ölmeyegör.
Bilmek yardımcı fiiliyle yapılan ve kalıplaşmış olan
alabildiğine kelimesi de bitişik yazılır.
10. Bir veya iki ögesi emir kipiyle kurulan kalıplaşmış birleşik
kelimeler bitişik yazılır: alaşağı (etmek),albeni, ateşkes,
çalçene, çalyaka, dönbaba, gelberi, incitmebeni, rastgele,
sallabaş, sallasırt, sıkboğaz,unutmabeni; çekyat, geçgeç, kaçgöç,
kapkaç(çı), örtbas, seçal (self−servis), veryansın (etmek),
yapboz(puzzle), yazboz.
11. −an/−en, −r/−ar/−er ve −maz/−mez ekleriyle kurulmuş
sıfat−fiil gruplarından kalıplaşmış birleşikkelimeler gelenekleşmiş
olarak bitişik yazılır:
26
-
ağaçkakan, ağrıkesen, ahmakıslatan, alaybozan, boğazkesen,
böcekkapan, buzkıran, cankurtaran,çobanaldatan, çöpçatan,
dalgakıran, dalkıran, dalkurutan, damardaraltan, damargenişleten,
demirkapan,elöpen, etyaran, fındıkkıran, filizkıran, gelinboğan,
gökdelen, günebakan, ordubozan, oyunbozan, saçkıran,yelkovan,
yolgeçen, yolkesen;
akımtoplar, alkolölçer, altıpatlar, amperölçer, asitölçer,
aynabakar, barışsever, basınçölçer, betonkarar,bilgisayar,
bilgiyazar, çoksatar, dilsever, eğimölçer, füzeatar, gazölçer,
özezer, özsever, pürüzalır, sanatsever,tekerçalar, uçaksavar,
yurtsever;
baştanımaz, değerbilmez, etyemez, hacıyatmaz, kadirbilmez,
kargasekmez, karıncaezmez, karıncaincitmez,kuşkonmaz, külyutmaz,
sugeçirmez, tanrıtanımaz, töretanımaz, varyemez, vurdumduymaz (krş.
Birleşikkelimeler B. 3).
12. −dı (−di /−du / −dü, −tı/ −ti /−tu /−tü) ekiyle kurulan
kalıplaşmış birleşik kelimeler bitişik yazılır: albastı,ciğerdeldi,
çıtkırıldım, dalbastı, fırdöndü, gecekondu, gündöndü, günindi,
hünkârbeğendi, imambayıldı,karyağdı, kaşbastı, kedibastı, kolbastı,
külbastı, mirasyedi, papazkaçtı, serdengeçti, şıpsevdi,
toprakbastı,zıpçıktı; eltieltiyeküstü (desen).
13. Her iki ögesi de −dı (−di /−du /−dü, −tı /−ti /−tu /−tü)
veya −r /−ar /−er eklerini almış ve kalıplaşmışbulunan birleşik
kelimeler bitişik yazılır: dedikodu, kaptıkaçtı, oldubitti,
uçtuuçtu (oyun); biçerbağlar,biçerdöver, göçerkonar, kazaratar,
konargöçer, okuryazar, uyurgezer, yanardöner, yüzergezer.
Aynı yapıda olan çakaralmaz kelimesi de bitişik yazılır.
14. Hayvan, bitki, organ ve çeşitli nesne adlarıyla kurulan ve
içinde renklerden birinin adı veya renk sözügeçmeyen renk adları
bitişik yazılır: baklaçiçeği, balköpüğü, camgöbeği, devetüyü,
fildişi, gülkurusu,güvercinboynu, güvercingöğsü, kazayağı,
kavuniçi, kazboku, kızılşap, narçiçeği, ördekbaşı,
ördekgagası,tavşanağzı, tavşankanı, turnagözü, vapurdumanı,
vişneçürüğü, yavruağzı (krş. Birleşik kelimeler B. 4).
Örneklerden sonra renk sözü kullanılırsa bu söz ayrı yazılır:
devetüyü rengi, fildişi rengi, gülkurusu rengi.
15. Renk adlarıyla kurulan ve bitki, hayvan veya hastalık
türlerinden birini gösteren birleşik kelimeler bitişikyazılır:
akağaç, akçaağaç, akdarı, akdiken, akkavak, akmantar, aksöğüt,
alacamenekşe, alaçam, karaağaç,karacaot, karaçalı, karadut,
kızılağaç, sarıağaç, sarıçiçek; akbalık, akkefal, alabalık,
sarıbalık; akdoğan, akkuş,alacabalıkçıl, alacakarga, alakarga,
beyazsinek, bozayı, karakuş, karasinek; aksu, akbasma,
karahumma,kızılyara, mavihastalık, maviküf.
16. Somut olarak yer bildirmeyen üst ve üzeri sözlerinin sona
getirilmesiyle kurulan birleşik kelimeler bitişikyazılır:
akşamüstü, akşamüzeri, ayaküstü, ayaküzeri, bayramüstü, gerçeküstü,
ikindiüstü, olağanüstü, öğleüstü,öğleüzeri, suçüstü, yüzüstü.
Somut olarak yer bildirmeyen alt sözüyle kurulan birleşik
kelimeler de bitişik yazılır: ayakaltı, bilinçaltı,gözaltı,
şuuraltı (krş. Birleşik kelimeler B. 16).
17. İki veya daha çok kelimenin birleşmesinden oluşmuş kişi
adları, soyadları ve lâkaplar bitişik yazılır:Alper, Aydoğdu,
Birol, Gülnihal, Gülseren, Gündoğdu, Şenol, Varol; Abasıyanık,
Adıvar, Atatürk, Gökalp,Güntekin, İnönü, Karaosmanoğlu, Tanpınar,
Yurdakul; Boynueğri Mehmet Paşa, Tepedelenli Ali Paşa,Yirmisekiz
Çelebi Mehmet, Yedisekiz Hasan Paşa.
18. İki veya daha çok kelimeden oluşmuş Türkçe yer adları
bitişik yazılır: Çanakkale, Gümüşhane; Acıpayam,Pınarbaşı,
Şebinkarahisar; Beşiktaş, Kabataş.
Şehir, kent, köy, mahalle, dağ, tepe, deniz, göl, ırmak, su vb.
kelimelerle kurulmuş sıfat tamlaması vebelirtisiz isim tamlaması
kalıbındaki yer adlarında birinci kelime tek başına söz konusu yer
adını ifade
27
-
edemiyorsa bu tür yer adları bitişik yazılır: Akşehir,
Eskişehir, Suşehri, Yenişehir; Atakent, Batıkent,Konutkent,
Korukent, Çengelköy, Sarıyer, Yenimahalle; Karabağ, Karadağ,
Uludağ; Kocatepe, Tınaztepe;Akdeniz, Karadeniz, Kızıldeniz; Acıgöl;
Kızılırmak, Yeşilırmak; İncesu, Karasu, Sarısu, Akçay (krş.
Birleşikkelimeler B. 9).
19. Şahıs adları ve unvanlarından oluşmuş mahalle, meydan, köy
vb. yer ve kuruluş adlarındaki unvan grubu;unvan kelimesi sonda
ise, gelenekleşmiş olarak bitişik yazılır: Abidinpaşa, Bayrampaşa,
Davutpaşa,Ertuğrulgazi, Kemalpaşa (ilçesi); Necatibey (Caddesi),
Mustafabey (Caddesi), Gazi Osmanpaşa (Üniversitesi)(bk. Birleşik
kelimeler B. 10).
20. Ait olduğu dilde bitişik yazılan yabancı yer adları Türkçede
de bitişik yazılır: Düsseldorf, Fontainebleau,Nürnberg, Neustadt,
Schwarzwald (krş. Birleşik kelimeler B. 13).
Ait olduğu dilde, içinde çizgi bulunan yabancı yer adları
Türkçede de çizgili olarak yazılır: Ile−de−France,Saint−Bernard,
Saint−Gothard.
21. Ara yönleri belirten kelimeler bitişik yazılır: güneybatı,
güneydoğu, kuzeybatı, kuzeydoğu.
22. Senet, çek vb. ticarî belgelerde geçen sayılar bitişik
yazılır:ikiyüzellialtımilyarbeşyüzyirmibeşmilyonyediyüzellibin lira
(krş. Birleşik kelimeler B. 18).
23. Bunlardan başka dilimizde her iki ögesi de aslî anlamını
koruduğu hâlde yaygın bir şekilde gelenekleşmişolarak bitişik
yazılan kelimeler de vardır.
a. Baş sözüyle oluşturulan sıfat tamlamaları: başağırlık,
başbakan, başçavuş, başeser, başfiyat, başhekim,başhemşire,
başkahraman, başkarakter, başkent, başkomutan, başköşe,
başmüfettiş, başöğretmen, başparmak,başpehlivan, başrol, başsavcı,
başşehir, başyazar.
b. Bir topluluğun yöneticisi anlamındaki başı sözüyle
oluşturulan belirtisiz isim tamlamaları: ahçıbaşı,binbaşı,
çarkçıbaşı, çeribaşı, elebaşı, mehterbaşı, onbaşı, ustabaşı,
yüzbaşı.
c. Oğlu, oğulları, kızı sözleriyle oluşturulan belirtisiz isim
tamlamaları: Caferoğlu, Karaosmanoğlu,Topaloğlu, Orazbeykızı;
Aydınoğulları, Candaroğulları, Osmanoğulları; çapanoğlu, dayıoğlu,
eloğlu,halaoğlu, hinoğluhin, amcakızı, elkızı.
ç. Ağa, bey, efendi, hanım, nine vb. sözlerle kurulan birleşik
kelimeler: ağababa, ağabey, beyefendi,efendibaba, hanımanne,
hanımefen