1 TÜRKİYE’DE FELSEFENİN YÜZYILI: BİR KURUMSALLAŞMA ÖYKÜSÜ Betül ÇOTUKSÖKEN Özet: Bu yazı Türkiye’de felsefenin yüzyıllık tarihini üniversite bağlamında, Maltepe Üniversitesi örneğinde, entellektüel soykütüğü çerçevesinde mercek altına alıyor. Anahtar Sözcükler: Felsefe, felsefi söylem, Türkiye’de felsefe, Maltepe Üniversitesi. THE CENTENARY OF PHILOSOPHY IN TURKEY: AN INSTITUTIONALISATION STORY Abstract: This paper focuses on the centenary history of philosophy in the context of the university through the Maltepe University example, in the framework of the intellectual genealogy. Keywords: Philosophy, philosophical discourse, philosophy in Turkey, Maltepe University. İnsanın genellikle varlık, özellikle de varolan karşısındaki duruşuyla; felsefenin düşünme, bilme ve eyleme/yaşama yolu olarak varlık ve varolan karşısındaki duruşu arasında bir koşutluk olduğunu ileri sürebiliriz. Bu ileri sürüşe ek olarak söz konusu koşutluğun, felsefenin düşünme ve bilme yolu olarak yapılanışında varolduğunu saptayabiliriz. Çünkü varolana antropontolojinin, 1 başka bir deyişle insan-varlıkbilgisinin ışığında bakmak, bu bakışın eşliğinde “felsefenin gör dedikleri”ne 2 dikkati çekmek, felsefenin ya da felsefi söylemin, eşsüremli ve artsüremli olarak, dışdünya-düşünme-dil ve/veya insan-dünya-bilgi ilişkilerine yoğunlaştığını; burada anılan bağlamlarda ve ilişkiler ağında yapılandığını saptamak anlamına gelmektedir. 3 Arada olan insanın bir etkinliği olarak felsefe de düşünme ve bilme çerçevesi olarak aradadır ve arada olana yöneliktir; ancak arada olana yönelen bu ilgi, sonuçları bakımından, eylemeyle, yaşamayla olan ilişkisi bakımından da toparlayıcıdır; 4 aynı zamanda temelde 5 ve tepede 6 olanı imlemektedir. Prof. Dr. Betül Çotuksöken, Maltepe Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölümü. 1 Ayrıntılı bilgi için bkz.: Betül Çotuksöken, “Anthropontology as a New Kind of Ontology”, Synthesis Philosophica, Vol. 27, No. 2, 2012, pp. 237-244. 2 Betül Çotuksöken’in İnsancıl dergisinde kaleme aldığı yazıların ortak başlığı. 3 Felsefenin Türkiye’deki yüz yıllık serüvenin neredeyse yarısına, son elli yılına tanıklık eden bu satırların yazarı, baştan beri felsefenin asıl ilgisinin insan ve insan dolayımı olduğunu savlayarak çalışmalarını sürdürmekte; eşsüremli ve artsüremli felsefi söylemde antropontolojik okuma -yazma ediminin öznesi olmaktadır. 4 Felsefenin logos olarak toparlayıcılığına burada dikkati çekebiliriz. 5 Niyetliliği ve ilkeleri içermesi bakımından felsefe temeldedir. 6 Amaçlılığı içermesi bakımından da tepededir.
36
Embed
TÜRKİYE’DE FELSEFENİN YÜZYILI: BİR ...itb.maltepe.edu.tr/.../files/felsefenin-tarihi-2017(1).pdfBetül Çotuksöken, “Felsefe Tarihi: Antropontolojik Okuma”, 2016 yılı
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
1
TÜRKİYE’DE FELSEFENİN YÜZYILI: BİR KURUMSALLAŞMA ÖYKÜSÜ
Betül ÇOTUKSÖKEN
Özet:
Bu yazı Türkiye’de felsefenin yüzyıllık tarihini üniversite bağlamında, Maltepe Üniversitesi
örneğinde, entellektüel soykütüğü çerçevesinde mercek altına alıyor.
THE CENTENARY OF PHILOSOPHY IN TURKEY: AN INSTITUTIONALISATION
STORY
Abstract:
This paper focuses on the centenary history of philosophy in the context of the university
through the Maltepe University example, in the framework of the intellectual genealogy.
Keywords: Philosophy, philosophical discourse, philosophy in Turkey, Maltepe University.
İnsanın genellikle varlık, özellikle de varolan karşısındaki duruşuyla; felsefenin
düşünme, bilme ve eyleme/yaşama yolu olarak varlık ve varolan karşısındaki duruşu arasında
bir koşutluk olduğunu ileri sürebiliriz. Bu ileri sürüşe ek olarak söz konusu koşutluğun,
felsefenin düşünme ve bilme yolu olarak yapılanışında varolduğunu saptayabiliriz. Çünkü
varolana antropontolojinin, 1 başka bir deyişle insan-varlıkbilgisinin ışığında bakmak, bu
bakışın eşliğinde “felsefenin gör dedikleri”ne 2 dikkati çekmek, felsefenin ya da felsefi
söylemin, eşsüremli ve artsüremli olarak, dışdünya-düşünme-dil ve/veya insan-dünya-bilgi
ilişkilerine yoğunlaştığını; burada anılan bağlamlarda ve ilişkiler ağında yapılandığını saptamak
anlamına gelmektedir.3 Arada olan insanın bir etkinliği olarak felsefe de düşünme ve bilme
çerçevesi olarak aradadır ve arada olana yöneliktir; ancak arada olana yönelen bu ilgi, sonuçları
bakımından, eylemeyle, yaşamayla olan ilişkisi bakımından da toparlayıcıdır;4 aynı zamanda
temelde5 ve tepede6 olanı imlemektedir.
Prof. Dr. Betül Çotuksöken, Maltepe Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölümü. 1 Ayrıntılı bilgi için bkz.: Betül Çotuksöken, “Anthropontology as a New Kind of Ontology”, Synthesis
Philosophica, Vol. 27, No. 2, 2012, pp. 237-244. 2 Betül Çotuksöken’in İnsancıl dergisinde kaleme aldığı yazıların ortak başlığı. 3 Felsefenin Türkiye’deki yüz yıllık serüvenin neredeyse yarısına, son elli yılına tanıklık eden bu satırların yazarı,
baştan beri felsefenin asıl ilgisinin insan ve insan dolayımı olduğunu savlayarak çalışmalarını sürdürmekte;
eşsüremli ve artsüremli felsefi söylemde antropontolojik okuma-yazma ediminin öznesi olmaktadır. 4 Felsefenin logos olarak toparlayıcılığına burada dikkati çekebiliriz. 5 Niyetliliği ve ilkeleri içermesi bakımından felsefe temeldedir. 6 Amaçlılığı içermesi bakımından da tepededir.
sonucunda oluşan görüşler, algılayışlar, bilgiler; eylemlerimizle, ilişkilerimizle
bağlantılandırıldığında, ilkeler olarak ya eylemlerin, ilişkilerin kalkış noktalarını oluştururlar
ya da ilişkilerin varış noktaları olarak ortaya çıkarlar.7 Öyleyse; felsefece düşünme, felsefece
bilme, felsefece eyleme/yaşama, arada olan insana her zaman eylem ve ilişkilerinde eşlik eder.
Bu betimlemeler felsefenin kuram (theoria) ve eylem (praxis) olarak değerlendirilmesi
çerçevesinde işlevsel değildir yalnızca; söz konusu betimlemeler, felsefenin bir araştırma alanı
olarak, ardından bir eğitim-öğretim bağlamı olarak değerlendirilmesinde de işlevseldirler.
Felsefenin kendi geçmişiyle, tarihiyle 8 olan ilişkilerinde de yine bu işlevselliğin kendisini
gösterdiği açıktır.
Tüm ilgisi “arada olan bir varlık” olarak insana yönelik olan felsefe, hem kendisiyle olan
ilişkisini eşzamanlı ve artzamanlı olarak göz önünde bulundurur; hem de kendisi olmayanla,
başka bilgi dallarıyla olan ilişkisini dikkate alır; hatta bu ilişkiyi hep canlı tutar. Felsefenin bir
üstdisiplin olmasının, öteki bilgi dallarıyla aynı düzeyde olmayışının nedeni tam da budur.9
Felsefe öteki bilgi dallarına kendilerini anlamalarının yolunu açar, onlara katkı sağlar; ama aynı
zamanda kimi bakımlardan da onlardan katkılanır.10
İster düşünme, ister bilme yolu olarak olsun, temelde arada olana ilişkin bir yönelme
biçiminde ortaya çıkan felsefe; görme, soruşturma, peşine düşme, araştırma, farkına varma,
bilincine varma olarak belirir. Tarihini göz önünde bulundurduğumuzda da felsefenin kimi
kültür ortamlarında, kültür ortamlarının son derece önemli bir kesiti olarak, kendi doğal serpilişi
çerçevesinde ortaya çıktığını ve bu özellikleriyle birlikte, bilgi ortamlarında, eğitimin,
öğretimin, vazgeçilmez bir parçası olduğunu saptarız. Bilgi tarihi, bilim tarihi bu saptamalara
tanıklık eder. Oldukça geç olmakla birlikte Türkiye’de de durum budur. Ancak bu noktada
haksızlık yapmamak üzere, çoğun yaşama yolu olarak; bilgelik, hatta halk bilgeliği olarak
deneyimlerden damıtılan özlü dile getirişler, Anadolu topraklarının, bu topraklarda kendini
7 Niyetlilik ve amaçlılık burada da kendini gösterir. 8 Ayrıntılı bilgi için bkz.: Betül Çotuksöken, Felsefeyi Anlamak Felsefe İle Anlamak, İstanbul: Kabalcı Yayınevi,
İstanbul, 2001, (İlk basım: 1995); Betül Çotuksöken, Kavramlara Felsefe İle Bakmak, İstanbul: İnsancıl Yayınları,
1998. Ayrıca, felsefe ve tarihi antropontolojik olanı imlediği gibi, felsefe tarihine ilişkin okumalar da
antropontolojik bir okumanın nesnesidir. Böyle bir okuma için İnsancıl dergisinde yer alan yazılara bakılabilir:
Betül Çotuksöken, “Felsefe Tarihi: Antropontolojik Okuma”, 2016 yılı Temmuz ayından beri sürüyor bu yazılar. 9 Aristoteles’ten Wittgenstein’a, Nusret Hızır’a, Nermi Uygur’a bu durum farklı dile getirişlerle de olsa, yaklaşık
olarak bu biçimde değerlendirilmiştir. 10 Felsefe yöneldiği nesne ve nesne durumlarını, varolanları kavramlaştırırken, öteki bilgi dallarının
deneyimlerinden, birikiminden içerik olarak yararlanır; bu anlamda felsefe bir biçim/form olarak ortaya çıkar;
içeriği ise yaşama dünyasının kendisi ve/veya öteki bilgi dalları sağlar. Aslında bilgi bağlamının salt biçim olduğu
da hesaba katılabilir. Daha açık olarak belirtmek gerekirse; felsefe, bilim, sanat biçimdir; içeriği, yaşamın kendisi,
olup bitenlerin bütünü sağlar..
3
açan farklı düşünme ve dil boyutlarının hep varolduğunu ve varlıklarını sürdürdüğünü;
felsefenin bu bağlamda düşünmede ve dilde/söylemde barındığını somut örnekler bize
göstermektedir. Aslında “varolmak” eylem adının olduğu her dil felsefi düşünmeye ve dile
getirmeye, felsefi söylem kurmaya elverişlidir; üstelik de dilde şiir varsa, orada, ufukta felsefe
görünüyor demektir. Önemli olan, felsefece görme, “felsefenin gör dediği”nin peşine yine
“felsefece düşme”dir.
Öyleyse felsefe bakımından “Türkiye’de durum nedir?” sorusunu bu saptamalardan
sonra burada bir kez daha sorabiliriz. Elbette bu soru çok farklı görüngelerden
(perspektiflerden) değerlendirilebilir, yanıtlanabilir. Felsefe dünyasının içinde olanlar olarak
biliyoruz ki, felsefenin kendisine yönelik ilgi ülkemizde her zaman olduğundan daha çok
artmış, “Türkiye’de Türkiye’deki felsefe”ye ilişkin çok sayıda yazı kaleme alınmıştır; üstelik
bu izlek, başlı başına araştırma konusu olmuştur.11 Burada dile getirilecek olan sav, genel felsefi
söyleme düşünme ve bilme yolu olarak eklemlenen ve Türkiye’de dile dökülen felsefenin, ilkin
öğretimde, ardından da araştırma bağlamında yer aldığına ilişkindir. Burada da canalıcı kavram,
söz konusu düşünme ve bilme yolunun “bilgi” formunda varlık kazanmasında temel rolü,
kurumsallaşmanın oynadığıdır. Çünkü bilginin tarihiyle, toplumların kamusallaşmasının 12
tarihi birlikte gitmektedir. Ne türden olursa olsun, her anlamda aslında yollar kamusaldır ve bu
yollardan, kültürün her ögesi, bu arada, bilgi de akar ve bilginin akması, devşirilmesi,
aktarılması, yaygınlaştırılması, geliştirilmesi, üretilmesi, yaratılması için kamuya, kamusal
olana, kuruma gereksinim vardır. Kamu ve kurum olmadığı sürece, bilgi “bilgiliği”ne
kavuşamaz, varlığını sürdüremez. Kültür dünyası ölçeğindeki genel felsefi söylem kamunun,
kurumların dikkatini çektiği ve özellikle okullarda öğretilmeye, alışılagelmiş bir deyimle,
okutulmaya değer görüldüğü için varlığını sürdürmüş, zaman içinde de kendine özgü
araştırmanın nesnesi olmuştur.13 Bir kez daha yineleyelim: Sözlü, bir ölçüde de yazılı kültürde
bilgece, özlü deyişler çerçevesinde yer alan felsefi yapılanma ya da felsefi duruş, ilkin eğitim-
öğretim bağlamı olarak kendini göstermiş, kültür yaşamında kendine yer bulmuş; ancak daha
sonra, araştırma çerçevesi olarak boyutlanmıştır.
Felsefenin öncelikli olarak okul-üniversite, o zamanki adıyla Darülfünun ortamında 19.
yüzyılın ikinci yarısından başlayarak yer aldığını, zaman içinde de yalnızca okul ya da
üniversite duvarları arasında (intra muros) kalmadığın, çok farklı alanlarda, ortamlarda da
11 Bu konudaki çalışmaların bir dökümü için bkz.: Ek: 1: “Türkiye’de Felsefe” Konulu Kitaplar, Yazılar: Seçme
Kaynakça 12 Topluluk-toplum farkı üzerinde durduğumuz gibi, toplum-kamu farkı üzerinde de önemle durmamız gerekiyor. 13 Ayrıntılı bilgi için bkz.: Betül Çotuksöken, Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Öğretim ve Araştırma Alanı
Olarak Felsefe. Seçilmiş Metinlerle, Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, 2001.
4
kendine yer bulduğunu görüyoruz. Bu saptama bize, ne türden bilgi olursa olsun, bilgi
bağlamlarının özellikle kurumsallaşmayla yakından ilgili olduğunu bir kez daha gösteriyor;
felsefe bilgisi için de bu böyle. İlkin lisede, üniversitede yeşeren felsefe kültürü, okul ve
üniversite duvarlarının dışına taşıyor; kamuya dönüşme çabalarını sürdürülebilir kılan ya da
kılabilen, hatta bu bağlamda bir başarım (performans) gösteren toplumda, toplumsal/kamusal
yapılanışta yerini alabiliyor.
Türkiye’de felsefenin bu biçimdeki serpilişinin serüveni de oldukça uzun bir zaman
dilimini içeriyor. Öyle ki, Türkiye’de felsefenin yüz yılında ve bu yüzyıla tanıklık eden
serüveninde okul-üniversite içi (intra muros), okul-üniversite dışında da (extra muros) bir
etkileşimin olduğu açık. Bu etkileşim dışa açılma, kendini gösterme bakımından gittikçe
ivmeleniyor; yeter ki söz konusu etkileşim herhangi bir insansal-kültürel bağlamın güdümüne,
bilinçli ve/veya bilinçsiz olarak, boşsöz ortamında girmemiş olsun; bilgi dışı gerekçelerle,
“başka”yla karıştırılmasın, “başka”nın, bilgi olmayanın aracı kılınmasın! Felsefenin bilgiler
arasındaki bu farklı duruşuna, bir bakıma evrimine, ilerleyişine, kurumsallaşmasına ilişkin çok
sayıda çalışmanın yapıldığına da tanıklık ediyoruz. Ayrıca, üniversitelerde “Türkiye’de
Felsefe” başlığı altında dersler verildiğini biliyoruz. 14 Yine bu başlık altında çok sayıda
toplantının yapıldığını, sempozyum, kongre vb. düzenlendiğini biliyoruz. Bu türden çalışmalara
ek olarak, yurtiçinde ve yurtdışında toplanan kongrelerde özel olarak “Türkiye’de Felsefe”
oturumlarının düzenlendiğini de biliyoruz.15
Bütün bunlar bize gösteriyor ki, Türkiye’de, özellikle Türkçede üretilen felsefi söylem,
genel felsefi söylemin anlamlı, verimli bir parçasıdır ve her geçen gün, biraz daha
gelişmektedir, serpilmektedir. Elbette tek bir yazıda bu gelişmeyi ve serpilmeyi yansıtmak
olanaksızdır. Söz konusu gelişmede, serpilmede, hatta her türüyle bilginin ilerleme
kaydetmesinde, özgürlüğün 16 ve özerkliğin 17 payının ne denli önemli olduğu, özellikle
14 “Türkiye’de Felsefe” dersi 90’lı yılların sonlarına doğru İstanbul Üniversitesinde seçmeli olarak; Maltepe
Üniversitesinde, o zamanki adıyla Fen-Edebiyat Fakültesinde 2004 yılında kurulan Felsefe Bölümünde uzun yıllar
boyunca Betül Çotuksöken tarafından zorunlu ders olarak verilmiştir: ”FEL 408 Türkiye’de Felsefe”. 15 Söz konusu çalışmaların en kapsamlı olanlarından birni anabiliriz; 2003 yılında İstanbul’da toplanan Philosophy
Facing World Problems (Dünya Problemleri Karşısında Felsefe) ana başlıklı 21. Dünya Felsefe Kongresinin 5.
Aydınlanmacı filozofların üzerinde durduğu bir noktadır. Felsefe özgür ortamlarda gelişir,
kendisi olur; aynı zamanda da ortamları, iletişim ve bilgi bağlamlarını özgürleştirir. Bu
belirlemelerin hepsinin taşıyıcı öznelerinin özerk olması da bir zorunluluktur. Yineleyelim:
Bilgi özgürlüğü ve özerkliği koşul tutar; özgürlük ve özerklik de bilgiyle varolur ve güçlenir;
bilgi özgürleştirir ve özerkleştirir.
Felsefece düşünme ve felsefece bilme en yoğun biçimde üniversitelerde ve çoğun,
üniversitelerin öznelerinin taşıyıcılığında, başka bir tür kurumsallaşma, kamusallaşma olan sivil
toplum kuruluşlarında “kendisi” olmuştur, varolmuştur ve varolmayı da sürdürmektedir.
Darülfünun’da ilkin bir öğretim konusu olarak kendine yer bulan felsefe bilgisi, 1933 itibarıyla
İstanbul Üniversitesinin yeni kamusallığında bir yandan yoğun bir biçimde genel felsefi
söyleme eklemlenerek öğretim ve artık araştırma bağlamında varlığını sürdürmeye, gelişmeye,
serpilmeye başlamıştır. Buradan ülkemizin birçok köşesine, üniversitesine, derneğine,
kuruluşuna yayılan felsefi söylem, zaman içinde üniversitelerin yeni bir oluşumu olarak vakıf
üniversitelerinde de kendine yer bulmuştur.18
Bu yazının bundan sonraki bölümü, söz konusu gelişmenin, açılıp serpilmenin kısa bir
öyküsünü verdikten sonra, Maltepe Üniversitesinin örneğine geçecek ve felsefenin İstanbul
Üniversitesindeki “tin”inin yolculuğunun bu kez Maltepe Üniversitesinde sürmeye başladığı
savlanarak; üstelik başka üniversitelerde süren tinsel yolculuğun Maltepe’de yoğunlaştığı,
Maltepe’de toplandığı, buluştuğu, birleştiği belirtilecektir. Bir bakıma, tinselliği ağır basan,
“düşünce akrabaları”ndan19 oluşan bir soyağacı ya da soykütüğü20 burada ortaya çıkarılabilir.
İlgisi kültüre, doğrudan maddesel kültür ürünlerine değil de; düşünmede, dile dökülen
düşünmede, dilde varolan; başka bir deyişle tinsellik olarak kendini var kılan felsefe ortamında,
özneler, hatta kurucu özneler bilinçli bir biçimde kurumsallaşmayı oluştururlar; kurumları
biçimlendirirler; burada artık neredeyse hiçbir şey rastlantıya bırakılmaz. Ancak zaman içinde
farklı evrilmeler de olabilir. Söz konusu yeni-eski içerikli evrilmelerde elbette daha geniş
oylumlu çerçevelerin de payı olabilir, olmaktadır da. Her şeyin kendi elinde olmadığını en iyi
bilenler de filozoflar olsa gerek; ama öte yandan ufukaçıcı, öncü olmayı ilke edinenler de yine
onlar olsa gerek.
18 Şu sırada ülkemizde, 48’i devlet, 7’si vakıf üniversitesinde olmak üzere, 55 Felsefe Bölümü vardır; ayrıca 3
Felsefe Grubu Öğretmenliği, 2 tane de Açıköğretim Fakültesinde Felsefe Bölümü vardır. Özetle, 2017 itibarıyla,
60 Felsefe Bölümü mevcuttur. 19 Nermi Uygur’a borçlu olunan bu deyim, soyağacının öznelerinin farklılığının beraberliğidir, birlikteliğidir. 20 Geç dönem Latincesinde Eski Yunancadan türetilmiş olan genealogia, généalaogie (Fr.), genealaogy (İng.)
Maltepe Üniversitesinde felsefenin serüveni nasıl başladı? Bu çok genç üniversite,21
felsefenin Türkiye’deki yüzyılına nasıl tanıklık etti ve nasıl aktör oldu? Bu serüvene biraz daha
yakından bakalım ve bu noktada da kurum-kişi/kişiler ilişkisinin şu ya da bu nitelikte oluşunun,
bu ilişkilerde “değer”e, buradaki örneğe göre “güven” olarak belirleyebileceğimiz değere dayalı
oluşun öyküsel örneğine yönelelim.
Üniversiteler öteden beri kurulurken belli bir birikimi, “üniversite” 22 adıyla ya da
kavramıyla da uyumluluk içinde “kendilerinin” kılmaya çalışırlar, “kendilerine” aktarırlar.
Üniversite deneyimliler tarafından kurulur ve daha ilk anda olgunluğu, erginliği yakalar; bu
bağlamda üniversite daha ilk gününde olgundur, ergindir, deneyimlidir; çünkü deneyimli,
birikimli insan kaynağıyla kurulmuştur. Ancak deneyimli, birikimli insan kaynağını bir araya
getiren bir düzenlemeye, yasal-kamusal düzenlemeye, bu türden bir düzenlemeyi önemli ve
değerli bulan bir karar vericiler topluluğuna gereksinim vardır. Üniversiteler ancak böyle
kurulabilirler ve uzun erimli olabilirler. Üniversiteye yeni katılan öznelerin de bu uzun
erimliliği hiçbir şekilde acele etmeden dikkatlice izlemesi, ancak bu arada, emeğini hep işe
koşması; bilgisini hem bir yandan biriktirmeyi sürdürmesi, hem de deneyimini yaptığı her işe,
aldığı her karara katması, karşısındakileri ikna etmesi, iletişiminin, eşgüdümünün, işbirliğinin
ve birlikte yaşamanın, birlikte daha da büyümenin, beslenmenin, birbirine katkı vermenin ve
katkılanmanın önemini yansıtması gerekiyor.23
1933’le birlikte yeniden biçimlenen İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin ilk
kuşak öğretim üyelerinin çok büyük bir bölümünün genç Cumhuriyetin, temel bilimlerde24
yetiş(tir)mek üzere yurtdışına yolladığı gençlerden oluştuğunu, bir bölümünün de yurtdışından
gelen öğretim üyelerinden oluştuğunu, pek azının da Darülfünun döneminden kaldığını
biliyoruz.25 Bu üç farklı kaynak, Felsefe Bölümünün tüm kuşakları üzerinde etkili olmuştur.
30’lu yıllarda yetişmek üzere başta Almanya olmak üzere Avrupa’ya gönderilen gençler,
21 Maltepe Üniversitesi 9 Temmuz 1997’de İstanbul Marmara Eğitim Vakfı tarafından kuruldu. Kuruluşundan beri
yapılanışında yer alan ve o yıllarda kurulması zorunlu fakülte olan Fen-Edebiyat Fakültesinde kurulan ilk bölüm
Psikoloji Bölümü oldu. Bölüm, 1997-1998’de eğitime başladı; ilk yıl yalnızca dört öğrenciyle; şimdilerde ise,
psikolojiye olan ilginin bilinçli-bilinçsiz artmasıyla, hem Maltepe Üniversitesinde hem de diğer üniversitelerde,
özellikle vakıf üniversitelerinde ne kadar çok Psikoloji Bölümü öğrencisi olduğunu biliyoruz. 22 “Üniversite” sözcüğü bütünlük anlamını taşıyan “universitas”tan geliyor. Bütünlüğü kuranlar da hocalar ve
öğrencilerdir. Ayrıntılı bilgi için bkz.: Betül Çotuksöken, Ortaçağ Yazıları, Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş
Yeni Baskı, İstanbul: Notos Kitap Yayınevi, 2011. 23 Burada bir kez daha komünikasyonun (iletişimin), koordinasyonun (eşgüdümün), kooperasyonun (işbirliğinin),
koalisyonun (birlikte yaşamanın, birbirini beslemenin) önemine işaret ediyoruz; sık sık dile getirdiğimiz gibi, “4
K ilkesi”. 24 Temel bilimler (doğa bilimleri olarak ve insan-toplum bilimleri olarak): “Özgür/serbest/liberal sanatlar”
geleneğine bir bakıma eklemlenmek üzere yurtdışına gönderilenleri burada göz önünde bulunduruyoruz. 25 Ayrıntılı bilgi için bkz.: Betül Çotuksöken, Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Öğretim ve Araştırma Alanı
Olarak Felsefe. Seçilmiş Metinlerle, Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, 2001.
7
sonradan, Bölümün temel yaklaşımlarını kazanmasında belirleyici oldular. Hepsinin ortak ilgi
alanı aslında, insan-dil-kültür bağlamıydı. Felsefi antropoloji çalışmaları; dile, tarihe, kültüre
yönelik çalışmalar gittikçe daha çok ağırlık noktasını oluşturmaya başlamıştı. Zaman zaman
farklı ölçütlere dayalı saptamalarla farklı sıralamalarla “kuşak” kavramının farklı şekillerde
içeriklendiğini biliyoruz. Ancak, İstanbul’dan belki de olabildiğince sıralı olarak Hacettepe’ye,
oradan Uludağ Üniversitesine uzanan felsefe tini, bu satırların yazarı olan öznesiyle doğrudan
İstanbul Üniversitesinden Maltepe Üniversitesine geçerek ve bir bakıma hiç de hızlı hareket
etmeyerek, burada kendine yer buldu. 26 Felsefe Bölümünden: Takiyettin Mengüşoğlu’nun
(1905-1908), 27 Macit Gökberk’in (1908-1993), Halil Vehbi Eralp’in (1907-1994), Bedia
Sözer’in (1936);31 Latin Dili ve Edebiyatı Bölümünden: Faruk Zeki Perek’in (1910-1999),
Müzehher Erim’in (1924-1996), Sina Kabaağaç’ın (1924-1997), Yusuf Kenan Yonarsoy’un
(1937-2009); Sosyal Antropoloji ve Etnoloji Bölümünden: Charles William Merton Hart’ın
(1905-1976), Nephan Saran’ın (1924-2008) öğrencisi olan bu satırların yazarının 2000 yılı
Ekim ayında Maltepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümüne geçmesiyle,32
Maltepe’deki felsefi yönelim yapılanmaya başladı. Ancak çok yavaş ve sağlam adımlarla yol
alındı burada. İlkin Psikoloji Bölümünde verilen dersler, başka bölümlerin,33 başka Fakültelerin
felsefeye olan ilgisinin artmasıyla, felsefe alanında dünya çapında bir sivil toplum kuruluşu
olarak çalışmalarını sürdüren Türkiye Felsefe Kurumunun da, Betül Çotuksöken’in kurumla
26 1998 yılından itibaren basında yer alan güzel haberleriyle dikkatimi çeken bu kuruma 2000 yılının Ekim ayında
geldim ve 2000-2001 Akademik Yılı Açılış Töreninde ilk dersi, o zaman Üniversitenin içinde yer aldığı Dragos
Yerleşkesinde, 16.10.2000 tarihinde “Küreselleşme ve İnsan” (Bkz.: Betül Çotuksöken, Felsefe: Özne-Söylem, 2.
basım, İstanbul: Notos Kitap Yayınevi, 2013) başlığı altında verdim. 27 Takiyettin Mengüşoğlu Almanya’da Nicolai Hartmann’ın yanında yetişmiştir. 28 Bedia Akarsu, Ernst von Aster’in yanında başladığı doktora çalışmasını, hocasının ölümü üzerine, Joachim
Ritter’in danışmanlığında tamamlamıştır. 29 Nermi Uygur’un doktora danışmanı Heinz Heimsoeth’tür. 30 Tüten Anğ tüm akademik derecelerini İstanbul Üniversitesinden almıştır, doktora danışmanı Takiyettin
Mengüşoğlu’dur. 31 Önay Sözer’in doktora danışmanı Macit Gökberk’tir. 32 Felsefe birikimiyle varlığını oluşturan bir tek kişinin bile bir kuruma alındığı bir ortamda elbette karar vericilerin
rolü çok büyük: Mütevelli Heyeti, Rektörlük bu konuda kararlı olunca, Maltepe Üniversitesinin felsefe kültürüyle
buluşması hiç de zor olmadı. 33 O zamanki adıyla Yabancı Diller Bölümünde, Başkan Yıldız Can’ın isteği üzerine Hazırlık Sınıfı öğrencilerine
verilen Felsefe Konferansları anılabilir: “Düşünen Varlık Olarak İnsan” (02.11.2000), “Yaratan Varlık Olarak
İnsan” (07.12.2000). O zamanki adıyla Mühendislik-Mimarlık Fakültesine Dekan Prof. Erkut Özel’in isteği
üzerine verilen “Felsefe Nedir? I” (27.03.2001), “Felsefe Nedir? II” (29.03.2001) başlıklı konferanslar. Bu
çalışmalardan sonra başlatılan FEL 153 Mimarlık İçin Felsefe dersi uzun yıllar Mimarlık Fakültesinde verildi.
Emin Maltepe’nin Marmara TV2de yaptığı “Satırbaşı Programı”na katkı: “Sevgi Üzerine” (06.07.2001), “Özel
Yaşam ve Sınırları Üzerine” (20.07.2001), “Türkiye’de Üniversite Üzerine” (25.07.2001), “Küreselleşme Olgusu”
(13.09.2001), “İnsan İlişkileri Üzerine” (04.04.2002). Üç yıl süreyle düzenlenen “Köy Enstitülerinden Kent
Enstitülerine Kurultayı” (2001, 2002, 2003). Marmara Eğitim Köyüne taşınan Marmara Eğitim Kurumlarının
2002-2003 Eğitim-Öğretim Yılı Açılış Dersi (“Demokrasi ve İnsan Hakları”, 16.09.2002).
8
olan bağından dolayı Maltepe’de gün geçtikçe artan görünürlüğü, 2001 yılında başlatılan ve
halen süren “Felsefe Söyleşileri”, 34 “Felsefe Öğretmenleri İçin Felsefe”, 35 “Felsefe
Öğretmenleri İçin Psikoloji,36 2002 yılında açılan Yüksek Lisans Programı37 ders vermek üzere
Tüten Anğ’ın davet edilmesi, yapılan her çalışmada başta İoanna Kuçuradi ve Sevgi İyi olmak
üzere, İstanbul Üniversitesinden kimi adların; buradan ayrılarak başka üniversitelere geçmiş
olanların ya da öğrenciliğini, lisansüstü çalışmalarını İstanbul Üniversitesinde tamamlayıp
başka üniversitelere, Ege Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Muğla Sıtkı Koçman
Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesine geçmiş olanların sık sık buluştuğu bir yer oldu
Maltepe Üniversitesi. Yapılan ortak sempozyumlar, konferanslar, 21. Dünya Felsefe Kongresi
hazırlık çalışmaları, Psikoloji Bölümü öğrencilerinin kurduğu ve halen varlığını sürdüren
34 Bu çalışmaya İstanbul Marmara Eğitim Vakfı (İMEV) her zaman destek verdi. Son yıllarda destek veren
kurumlara Kadıköy Belediyesi, Tarih, Edebiyat ve Sanat Kütüphanesi de (TESAK) eklendi. Ayrıntılı bilgi için
bkz.: Ek: 2. “Felsefe Söyleşileri” aynı zamanda Maltepe Üniversitesi Yayınları arasında yayımlanıyor. Şimdiye
değin 4 cilt yayımlandı: Betül Çotuksöken (Ed.), Felsefe Söyleşileri I-II, İstanbul: Maltepe Üniversitesi Yayınları,
2003; Betül Çotuksöken (Ed.), Felsefe Söyleşileri III-IV, İstanbul: Maltepe Üniversitesi Yayınları, 2006; Betül
Çotuksöken-Ahu Tunçel (Eds.), Felsefe Söyleşileri V-VI, İstanbul: Maltepe Üniversitesi Yayınları, 2011; Betül
Çotuksöken-Dilek Arlı Çil (Eds.), Felsefe Söyleşileri VII-VIII, İstanbul: Maltepe Üniversitesi Yayınları, 2013. 35 02-07 Temmuz 2001 günleri arasında yapılan bu çalışmaya İstanbul başta olmak üzere, birçok ilden toplam 70
felsefe öğretmeni katıldı. Söz konusu çalışma İstanbul Liselerarası Felsefe Kulüpleri Platformu, İstanbul Marmara
Eğitim Vakfı (İMEV) ve Türkiye Felsefe Kurumuyla işbirliği içinde gerçekleştirildi. 36 14-15 Haziran 2002 günleri arasında yapılan bu çalışmaya felsefeciler, psikologlar, eğitimbilimciler katıldılar.
Etkinliği; Psikoloji Bölümü, İstanbul Marmara Eğitim Vakfı, Türkiye Felsefe Kurumu Çocuklar İçin Felsefe
Birimi, İstanbul Liseleri Felsefe Kulüpleri Platformu birlikte düzenlediler. 37 Psikoloji, İnsan Bilimleri Felsefe Tezli Yüksek Lisans Programının açılması18.09.2002’de Senatoda kabul
edildi. Programda disiplinlerarası anlayışla ortak bir müfredat uygulandı. Öğrencşler tercihlerine göre tezlerini ya
Pskolojide ya da Felsefede yazdılar. Bu tezlerin bir kısmından türetilen makaleler Maltepe Üniversitesi Fen-
Edebiyat Fakültesi Dergisinde yayımlandılar. Bkz.: Ek:3
9
Felsefe Kulübü,38 2003 yılından beri başlayan Dünya Felsefe Günü kutlamaları,39 Fakülteye
davet edilen felsefeciler 40 Artık Felsefe Bölümü kurulmalıydı. 41 Bölümün kuruluş kararı
çıktıktan sonra Psikoloji Bölümüyle yapılan ilk ortak çalışma “İnsan Bilimleri ve Felsefe
Sempozyumu” dizisi oldu.42
Bölümün ilk mensubu, aynı zamanda kurucu başkanı Betül Çotuksöken oldu. Lisans
eğitimini Nermi Uygur’un danışmanlığında, Lucretius’un De rerum natura’sı hakkında yazdığı
Bitirme Teziyle 1972’de tamamlayan, Doktorasını da yine Nermi Uygur’un danışmanlığında
hazırlayan Çotuksöken, bu yolla Alman felsefe geleneğine ve Cumhuriyet döneminin ilk
üniversitesinin felsefedeki temsilcilerine bağlanan biriydi. Yalnızca felsefe eğitimi almayıp,
yanı sıra Sosyal Antropoloji ve Etnoloji, ayrıca Latin Dili ve Edebiyatı eğitimi görmüş olması,
özellikle de Takiyettin Mengüşoğlu’nun neredeyse beş yıl süreyle Felsefi Antropoloji derslerini
izlemiş olması, sonrasında onun “antropontoloji” ya da “insan-varlıkbilgisi” yahut da “insan-
ontolojisi” olarak adlandıracağı kavramsallaştırmayı yakalamasını sağlayacak; bu hocaların
38 2002 yılı başında kurulan Felsefe Kulübü, çok farklı başlıklarda felsefe çalışmaları düzenlemektedir. Kulüp her
yıl “Dünya Felsefe Günü” kutlamasının düzenlemenin yanı sıra, güncel konularda her yıl birkaç kez “Felsefe
Kahvesi” açar. Kahvelerin en etkili olanı 2006 yılında Caddebostan Kültür Merkezinde açılmıştır. Kulübün diğer
geleneksel çalışmaları da şöyle sıralanabilir: “Yeni Araştırmalar-Genç Araştırmacılar” (bu başlık altında, yeni
tezler tanıtılır), “Üniversite Dışında Üniversite Projesi” (öğrenci girişimini her zaman destekleyen Felsefe Bölümü
ve dolayısıyla Felsefe Kulübü, öğrencilerinden Doğukan Öztürkoğlu’ya bu başlık altında bir proje yürütme
olanağını sağlamıştır. Bu proje kapsamında, liselilere (Halit Armay Lisesi) öğrenci-öğretim üyesi işbirliğinde 14
haftadan oluşan seminerler düzenlenmiştir. Bu proje, Maltepe Üniversitesi dışında da çalışmalarını sürdürmüştür:
Pasifik Akademi çalışmaları). Bu çalışmaların dışında Felsefe Kulübü, anma toplantıları da düzenler. Felsefe
Bölümünün her zaman güçlü bir biçimde desteklediği Felsefe Kulübüne diğer bölüm ve programlardan da
öğrenciler katılırlar. Değişik etkinliklerden biri de Bedia Akarsu için “Kuşaklar Buluşması” adı altında düzenlenen
90. Doğum Günü kutlamasıdır. 21 Nisan 2011 günü yapılan kutlamaya, Felsefe Bölümü öğrencilerinin yanı sıra,
her zaman liseliler. Bedia Akarsu’nun bağışçısı olduğu Darüşşafaka Lisesinin öğrencileri ve Darüşşafaka
bir oturum düzenlenmiş; oturumun başkanlığını Sevgi İyi yapmıştır. Oturumda sırasıyla, Betül Çotuksöken, Tüten
Anğ, Doğan Özlem ve Attilla Erdemli birer bildiri sunmuşlardır. Kulübün bir diğer ilginç etkinliği, Doğa
Yürüyüşleridir. 40’lı yıllarda İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü hocalarının sıklıkla yaptıkları doğa
yürüyüşlerini anımsatmak üzere yapılan bu yürüyüşler, öğrenciler tarafından büyük bir ilgiyle karşılanmaktadır.
Kulübün Danışmanlığını, bir süre Kaan Özkan, bir süre Dilek Arlı Çil, uzun zamandan beri de Betül Çotuksöken
yapmaktadır. Felsefe Kulübü, iki yıldan beri. Bülent Şenver’in kurduğu Etik Değerler Merkeziyle işbirliği içinde
“Etik Lider Akademisi”nin Maltepe Üniversitesinde açılmasına katkı veriyor. “Etik Lider Akademisi” 2016 ve
2017 yıllarında üç kez açılmıştır. 39 Türkiye Felsefe Kurumunun önerisiyle UNESCO tarafından kabul edilen, ilki Haziran 2002’de Harran’da
UNESCO temsilcileriyle birlikte kutlanan Dünya Felsefe Gününü Maltepe Üniversitesi Felsefe Kulübü 2003
yılından beri düzenli olarak kutlamaktadır. Her yıl farklı bir izleğin ele alındığı kutlamalara Üniversite dışından
konuşmacılar ve konuklar katılmaktadır. Bu toplantılarda yine ağırlıklı olarak lise öprencilerine yer verilmektedir. 40 Nermi Uygur, Bedia Akarsu, Arslan Kaynardağ, Afşar Timuçin, Ahmet Arslan, Uluğ Nutku, Ahmet İnam,
Vehbi Hacıkadiroğlu, Gürol Irzık, Harun Tepe, Yaman Örs, Saffet Babür, Erkut Sezgin, Cemal Güzel, Kurtuluş
Dinçer akla ilk gelen isimlerdir. Bölümde hem Erasmus kapsamında hem de onun dışında yurtdışından da öğretim
üyeleri ders ve konferanslar verdi. Otfried Höffe, Maija Kūle, Mircea Dumitru, Winfried Hinsch, Stavroula
Tsinomera, +++ROMANYA 41 17 Aralık 2003’te Felsefe Bölümünün kurulması için Senatoda ilk adım atıldı. Bölüm, 2004-2005 Akademik
Yılında öğretime başladı. 42 2004 yılında yapılan ilk sempozyumdan sonra altı sempozyum daha düzenlendi. Sempozyumlara zaman içinde
o zamanki adıyla Fen-Edebiyat Fakültesinin, şimdiki adıyla İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesinin tüm bölümleri
katkı verdi. Sempozyuma bir süreliğine uluslararası katılım da oldu. EK: 4
10
öğrencisi olmasından dolayı, oldukça dolaylı da olsa, az ya da çok, yanında ya da karşısında
konumlanmak üzere, Aristoteles’e, Augustinus’a, Abælardus’a, Descartes’a, Bacon’a, Kant’a,
Cassirer’e, Husserl’e, Reichenbach’a, von Aster’e, Kranz’a, Scheler’e, Hartmann’a,
Heimsoeth’e, Ritter’e ve daha nicelerine bağlanacak, kurulan düşünce akrabalıkları somut
olarak bir araya getirecekti onları. Nermi Uygur daha Maltepe Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Felsefe Bölümü kurulmadan önce en son konferansını 2002 yılında burada verecek43
ve Üniversitedeki herkes, yeni ve zengin bir felsefe geleneğinin kurulmasına tanıklık edecekti.
Filozoflarla, felsefe öğretmenleriyle, gerçek dostlarla sürdürülen içtenlikli çabalar, ürünlerini
vermeye başlayacaktı.
Yukarıda da belirtildiği gibi Bölüm, ilk öğrencilerini özgün bir müfredatla44 2004-2005
Eğitim-Öğretim Yılında karşıladı. Onlardan biri, Bergen Coşkun Özüaydın45 şimdi öğretim
üyesi (Yrd. Doç. Dr.) olarak aramızda. 2002 yılından itibaren “müstakbel” Felsefe Bölümüne
katılımlar başladı: Bölüme ilk katılanlar, şu anda Doçent olarak aynı zamanda hem Felsefe
Bölümüün Başkanlığını sürdüren ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü de olan Ahu Tunçel,46
antropoloji olmadan olmaz diyen Bölüm Başkanının talebi üzerine Tolunay Kolankaya, 47
Sosyoloji desteği için Sabahattin Güllülü, 48 Psikoloji desteği için Figen Karadayı. 49 2005
yılında Sevgi İyi’nin50 aramıza katılmasıyla, İstanbul’dan, Erzurum 51 üzerinden Ankara’ya
geçen felsefenin tininin Hacettepe Üniversitesindeki geleneğinin Maltepe’yi de etkilemesi ve
sonunda, Betül Çotuksöken’in baştan beri düşündüğü planın çok önemli bir boyutu olarak
İoanna Kuçuradi’nin Maltepe’de yerini alması. Yıl artık 2006 olmuştu; doktorasını Takiyettin
43 Bu metin (“Yetişim Sözleri”) Nermi Uygur’un Eşekler, İkindiler, Yetişimler başlıklı son kitabında yer aldı (ss.
201-211): “İstanbul’da Maltepe Üniversitesi’nce düzenlenen Eğitim Haftaları dolayısıyla, 25 Mayıs 2002
tarihinde, bazı eski öğrencilerim ile okurlarımın katıldığı güzel bir tanıtım, yorum ve değerlendirme sonrasında,
çağrı üzerine, yaptığım söyleşinin tam metnidir.” Nermi Uygur, Eşekler, İkindiler, Yetişimler. Üç Kitap. Deneme,
İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2004, s. 201. Nermi Uygur’un o gün yaptığı sunumun öncesinde Betül Çotuksöken,
kendisiyle ilgili bir konuşma yaptı: “Eğitim ve Kültür Filozofu Olarak Nermi Uygur” 44 Müfredatta (Öğretim Programında) yer alan “İnsan Felsefesi”, “Değer Felsefesi”, “Çocuklar İçin Felsefe”,
“Felsefi Danışmanlık”, “Kamu Yaşamında Felsefe”, “İnsan Haklarının Felsefi Temelleri” gibi dersler, bu programı
başından beri ayrıcalıklı bir duruma getirmişti. Bu dersler ve diğer klasik felsefe dersleri arasında kurulan bağ son
derece önemliydi. 45 Bergen Coşkun Özüaydın’ın Yüksek Lisans ve Doktora Tez Danışmanı: Betül Çotuksöken. 46 Ahu Tunçel’in Yüksek Lisans Danışmanı: Betül Çotuksöken, Doktora Danışmanı: Ali Vahit Turhan. 47 Tolunay Kolankaya’nın Yüksek Lisans Tezi felsefe alanındandır; tez danışmanı: Betül Çotuksöken. 48 Sabahattin Güllülü’nün lisans eğitimi İstanbul Üniversitesindendir. Atatürk Üniversitesinden emekli olduktan
sonra aramıza katılmıştır. 49 Figen Karadayı, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesinden akademik derecelerini aldıktan
sonra, Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Felsefe Grubu Öğretmenliği Bölümünün kadrosunda yer almış ve
2003 yılında Maltepe Üniversitesine geçmiştir. Felsefe Bölümü kurulduğunda da bir süre Bölümün kadrosunda
yer almış, daha sonra Psikoloji Bölümüne yeniden geçmiştir. 50 Sevgi İyi’nin Yüksek Lisans ve Doktora Danışmanı: İoanna Kuçuradi. 51 İoanna Kuçuradi İstanbul Üniversitesinden ayrıldıktan sonra bir süre (1965-1968) Atatürk Üniversitesinde
çalışmış, daha sonra Hacettepe Üniversitesine geçmiştir.
11
Mengüşoğlu’nun danışmanlığında tamamlayan (1965), 1965-1968 arasında Erzurum Atatürk
Üniversitesinde bulunan, 1969’da Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümünü kuran İoanna
Kuçuradi’nin de Maltepe’ye katılmasıyla, Türkiye Felsefe Kurumunun Yönetim Kurulu
üyelerinin çoğunluğu burada toplanmış oldu. Ardından Kurtul Gülenç’in52 Kaan Özkan’ın53 ve
Dilek Arlı Çil’in54 aramıza katılması; daha sonrasında da Zekiye Kutlusoy’un55 çok farklı bir
geleneğin temsilcisi olarak çeşitliliği artırmak amacıyla Bölümde yer alması, Muttalip
Özcan’ın56 Hacettepe geleneğinden gelmesi, Güncel Önkal’ın57 İstanbul Üniversitesi-ODTÜ
Felsefe Bölümü kurulduğu 2004 yılından başlayarak, hem Fakülte içinde hem de
Üniversite içinde her zaman ya yeniliklerin başlatıcısı oldu ya da yeni bilimsel, kültürel,
kurumsal girişimlerin destekçisi oldu.58 Bunlardan da ayrıntılı olarak söz etmek gerekirse, 2001
yılından itibaren başlatılan ve 2009 yılına kadar kesintisiz bir biçimde sürdürülen “Ben
İnsanım” başlıklı insan hakları çalışmaları,59 Maltepe Üniversitesi Rektörlüğünce başlatılan
“Maltepe Toplantıları”, 60 Maltepe İlçesi İnsan Hakları Kuruluna üye olunması, 61 İstanbul
52 Kurtul Gülenç’in Yüksek Lisans Tezinin Danışmanı Zeynep Davran, Doktora Danışmanı ise Kurtuluş
Dinçer’dir. 53 Kaan Özkan’ın Yüksek Lisans Tezinin Danışmanı Sinan Özbek, Doktora Danışmanı ise Sabri
Büyükdüvenci’dir. 54 Dilek Arlı Çil’in tez danışmanı Yıldız Silier’dir. 55 Zekiye Kutlusoy’un tez danışmanı ise Teo Grünberg’dir. 56 Muttalip Özcan, yüksek lisans ve doktora tezinin danışmanı, Harun Tepe’dir. 57 Güncel Önkal, yüksek lisans danışmanı Gülnihal Küken, doktora danışmanı Ayhan Sol’dur. 58 Üniversitelerin Ortaçağın icadı olduğu savını içtenlikle benimseyen Betül Çotuksöken, AB Eğitim
Programlarının Maltepe Üniversitesinde yer almasına, Üniversitenin, o zamanki adıyla “Sokrates Genel Eğitim
Programı”na eklemlenmesine büyük katkı verdi. Bu konudaki ilk toplantı Üniversitede 21.05.2003’te yapıldı.
Maltepe Üniversitesi, AB Eğitim Programlarına katılan ilk 65 Türk üniversitesi arasında yer aldı. 59 Betül Çotuksöken, İstanbul Üniversitesinde bulunduğu yıllarda, Türkiye Felsefe Kurumunun üyesi olarak,
İoanna Kuçuradi’nin de teşvikiyle, insan hakları bağlamında çok sayıda çalışmaya katılmıştı. Bu birikimle Maltepe
Üniversitesine gelen Çotuksöken, insan hakları konusundaki çalışmalarını artırarak sürdürdü. 2001 yılının
başlarında Pendik Kaymakamlığının ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Pendik Şubesinin katkılarıyla
düzenlenen insan hakları eğitim çalışmaları başlatıldı. Bu çalışmalar zamanla iyice olgunlaştı ve 2005 yılında
Maltepe Üniversitesi Rektörlüğüyle Pendik Kaymakamlığı ve Pendik’teki Sivil Toplum Kuruluşları arasında
imzalanan bir anlaşmanın sonucunda “Ben İnsanım” başlıklı insan hakları eğitimi projesi başlatıldı. Bu çalışmalar
2009 yılına kadar sürdü. . 60 Güncel konuların ele alındığı bir dizi toplantının ortak adı. Toplumun kanaat önderlerinin konuşmacı olarak
katıldığı bu toplantılar, her zaman kamuoyunun ilgisini çekti ve Rektörlüğün düzenlediği bu toplantıları, Felsefe
Bölümü her zaman destekledi ve hep içinde yer aldı. 61 Betül Çotuksöken 2005 yılında Maltepe İlçesi İnsan Hakları Kuruluna üye oldu. Aynı yıl, Maltepe İlçesinde
görev yapan 18 muhtara toplam olarak 18 saatlik insan hakları eğitimi verdi. Maltepe İlçesinde Belediye
Zabıtasına, Emniyet Müdürlüğü mensuplarına, sağlık çalışanlarına çok sayıda eğitim semineri verildi. Ayrıca
çevredeki cezaevlerinde (Kartal, Maltepe, Ümraniye) hem insan hakları konusunda hem de felsefe konusunda
birçok çalışma yapıldı. Bunlardan en ilginç olanı, Betül Çotuksöken’in dzenlediği, İoanna Kuçuradi ve Sevgi
İyi’nin de ders verdiği Maltepe Ceza ve İnfaz Kurumu Açık Cezaevi Felsefe Atölyesi oldu (2009). 2010 yılında
Maltepe Kent Konseyi Kadın Meclisiyle ortaklaşa felsefe çalışmaları yapıldı. Aynı yılın sonlarına doğru, Maltepe
Belediyesi Yılmaz Mızrak Kültür Merkezinde “Maltepe Felsefe Atölyesi” düzenlendi (09.10.2010-25.12.2010)
12
Bilim-Sanat Merkezine, 62 Sultanbeyli İlçe Millî Eğitim Müdürlüğüne 63 yapılan katkılar,
Düşünme Eğitimi çalıştayları64 sayılabilir.
Bu belirlemelerden sonra kısaca şunları söylemek olanaklı: Maltepe Üniversitesi İnsan
ve Toplum Bilimleri Fakültesi 65 Felsefe Bölümü, farklı felsefe geleneklerinin, felsefi
kurumsallaşmaların ortamı olarak Türkiye’deki felsefe bölümleri arasında yerini alıyor. Bölüm
insan kaynağının yanı sıra şu çerçevelere de tanıklık ediyor: İnsan Hakları Araştırma ve
Uygulama Merkezinin kurulması, 66 Nermi Uygur Kitaplığının kurulması, 67 2007 yılında
Doktora Programının açılması,68 2012 yılında da Felsefi Danışmanlık Tezsiz Yüksek Lisans
Programının açılması; ilk doktora mezunlarının 30 Aralık 2011 günü yapılan sözlü sınavda
verilmesi, Maltepe Üniversitesi için de tarihi bir gündü.69 Yapılan tezler.70 Felsefe Kulübünün
yukarıda özetlenen çalışmaları, ortak olarak yayımlanan kitaplar,71 Maltepe Üniversitesi Fen-
Edebiyat Fakültesi Dergisi.72 Felsefe Bölümü, baştan beri kuruluşuna öncülük ettiği İnsan
Hakları Araştırma ve Uygulama Merkeziyle çok sayıda ortak çalışma yaptı ve yapmayı da
62 İstanbul Bilim Sanat Merkezi mentörlerine çok sayıda seminer verildi. 63 Sultanbeyli İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünün talebi üzerine, öğretmen eğitimi yapıldı. 64 2004 yılında Türkiye Felsefe Kurumunun düzenlediği “Türkiye’de Felsefe Eğitimi” konulu üç günlük
çalışmanın sonucunda, o zamanki okul sistemi uyarınca, sekiz yıllık temel eğitimin ikinci basamağına 6., 7., 8.
sınıflarına “Düşünme Eğitimi” adı altında seçmeli bir ders konulmuştu. Bu ders halen yeni sistemde de yerini almış
durumda. O yıllarda Maltepe Üniversitesi Felsefe Bölümü konuyla yakından ilgilendi ve konunun okullardaki
uygulamasına doğrudan katkı verdi, uygulama çalışmaları yaptı. Betül Çotuksöken, Sevgi İyi, Ahu Tunçel, Berna
Kayra ve Bergen Coşkun’un da içinde yer aldığı çalışmaların sonucu bir makalede yayımlandı: Betül Çotuksöken,
Kuruyazıcı, İstanbul Multilingual Yayınları, 2008, ss. 329-340. Üniversite 2006 ve 2007 yılında bu konuda iki
çalıştay düzenledi. Ayrıca bkz. Ek: 5. 65 Fakültenin adı 08.04.2016 tarihinde “İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi” olarak değiştirildi. 66 İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezinin kuruluşu için Senatoya Betül Çotuksöken öneride bulundu
ve öneri 23.11.2004’te kabul edildi. Merkezin kuruluşu, yönetmeliğin Resmî Gazete’de 09.12.2005’te
yayımlanmasıyla tamamlandı. Merkezi akademik kadro olarak Felsefe Bölümü doğrudan dopruya
desteklemektedir. Merkezin ilk müdürü Sevgi İyi’dir; İoanna Kuçuradi’nin Felsefe Bölümüne katılmasından
sonra, müdürlük görevi kendisine verilmiştir ve Sevgi İyi de Müdür Yardımcısı olarak Merkezde çalışmaya
başlamıştır. Halen, Muttalip Özcan ve Bergen Coşkun Özüaydın. Merkezde görevlendirilen felsefecilerdir. Sosyal
Bilimler Enstitüsünde İnsan Hakları Anabilim Dalının kurulmasıyla, 2006-2007 Eğitim-Öğretim yılından itibaren
tezli-tezsiz yüksek lisans programları başlatılmıştır. Programda, yukarıda adı geçen öğretim üyelerinin dışında
Betül Çotuksöken de ders vermektedir. 67 11.03.2006 günü yapılan Prof. Dr. Nermi Uygur Kitaplığının açılışında bir anma toplantısı da düzenlenmiştir.
Bu toplantıda açış konuşmasını zamanın Rektörü Prof. Dr. Aytekin Berkman yaptı. Kitaplığın açılışı vesilesiyle
düzenlenen oturumun başkanı Yusuf Çotuksöken, konuşmacılar ise Betül Çotuksöken, Ahmet İnam ve Bertan
Onaran’dı. Ayrıca, editörlüğünü Betül Çotuksöken, Yusuf Çotuksöken ve Kaan Özkan’ın yaptığı, Yaza Yaşaya.
Nermi Uygur’un Anısına başlıklı bir kitap (İstanbul: Maltepe Üniversitesi Yayınları, 2006) yayımlandı. 68 “Felsefe Anabilim Dalı Doktora Programı” Maltepe Üniversitesinde açılan ve ilk mezun veren doktora
programıdır. 69 Meriç Bilgiç, Serhat Tuna, ayrıntılı bilgi için bkz.: Ek: 6 70 Yüksek Lisans Tezlerinin, Doktora Tezlerinin ve Tezsiz Yüksek Lisans Mezuniyet Projelerinin tümü için bkz.:
Ek: 6 71 İki ortak yayın: Betül Çotuksöken-Sevgi İyi, Kimi(N)için Felsefe?, İstanbul: Heyamola Yayınları, 2006; Betül
Çotuksöken-Ahu Tunçel, Bilgi Felsefesi. İstanbul: Heyamola Yayınları, 2010. 72 2002’de yayımlanmaya başlayan Maltepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dergisi, kısa bir süre içinde ilkin
“Philosopher’s Index”e ardından da “Ebscohost”a girmeyi başardı. Dergiye Felsefe Bölümü mensuplarından Betül
Çotuksöken, Ahu Tunçel ve Güncel Önkal Yazı İşleri Müdürü ve Editör olarak destek verdiler.
13
sürdürüyor. Bunlardan birkaçı şöyle sıralanabilir: 2009 yılında Merkezin öncülüğünde yapılan
“İnsan Haklarında İlk Adım: Ben Yapmam” 73 İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama
Merkeziyle ortak çalışmalar halen sürüyor. Ayrıca, 2008-2010 yılları arasında yapılan İoanna
Kuçuradi Belgeseli 74 özellikle anılmaya değer; kitap fuarı çalışmaları, 75 belediyelerle
işbirlikleri, 76 Türkiye Felsefe Kurumuyla birlikte yapılan çalışmalar kapsamında yer alan
İstanbul Seminerleri,77 Felsefe Bölümünün, felsefenin pratiğini yalnızca üniversitenin duvarları
arasında tutmadığını çok iyi bir biçimde görüyoruz. Bu ileri sürüşün kanıtını bize en iyi şekilde
yansıtan göstergelerden biri de farklı sektörlerle yapılan felsefe çalışmalarıdır ya da başka bir
deyişle, farklı sektörlerle felsefe bağlamında sağlanan buluşmalardır. Burada iki farklı örneği
belirtmekle yetineceğim: UNESCO78 örneği ve Braas Çatı Sistemleri örneği.79
Ülkemizde yapılan felsefe çalışmalarının öznelerine değer vermeyi baş ödev edinen
Felsefe Bölümü, İoanna Kuçuradi’nin 80. yaşını kutladı. Kutlama sırasında değerli Hocamızla
ilgili bir oturum da düzenlendi.80
73 2001-2009 yılları arasında gerçekleştirilen “Ben İnsanım” insan hakları eğitim projesinin devamı gibiydi sanki
bu başlık: “Ben İnsanım-Ben Yapmam”. İoanna Kuçuradi’nin yürütücülüğünde yapılan projede Felsefe
Bölümünün öğrencileri de doğrudan yer aldılar. 74 Maltepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şahin Karasar’ın yapımcılığını, Doç. Dr. Celal Oktay Yalın’ın
yönetmenliğini ve Prof. Dr. Betül Çotuksöken’in de danışmanlığını üstlendiği “Başkaldırıdan Felsefeye: İoanna
Kuçuradi Belgeseli”, felsefenin Türkiye’deki serüvenine ışık tutan ender çalışmalardan biridir. Belgeselin ilk
gösterimi, 05.07.2010 yılında Maltepe Üniversitesi Ahmet Adnan Saygun Konferans Salonunda yapıldı. 75 Felsefe Bölümü TÜYAP fuarlarında zaman zaman yer aldı: Bunlardan sonuncusunda Felsefe Bölümünün
katkısı çok büyük oldu. (35. TÜYAP Kitap Fuarı). İoanna Kuçuradi’nin “Onur Yazarı” olması ve ana izleğin
“Felsefe” olması, son derece önemliydi. Felsefe Bölümünün mensupları bu fuarda çok sayıda çalışmaya katıldılar;
Türkiye Felsef Kurumunun çalışmalarında ve uluslararası çerçevede yapılan çalışmalarda katkılı oldular. Ayrıntılı
bilgi için bkz.: 35. TÜYAP Kitap Fuarı Programı. 76 Felsefe Bölümü kamu kurumlarıyla ve özellikle belediyelerle çok sayıda ortak çalışma yapmıştır ve yapmayı
sürdürmektedir. Ek: 7 77 Bkz.: Ek: 8 78 Maltepe Üniversitesi UNESCO Felsefe ve İnsan Hakları Kürsüsü, İoanna Kuçuradi’nin katkılaryla 2009 yılında
kuruldu. Bölüm öğretim üyeleri adı geçen kürsüde çalışmalara katılmaktalar. Ayrıca UNESCO Türkiye Millî
Komisyonunun 25 Dönem çalışmalarına Maltepe Üniversitesi Felsefe Bölümünden üç öğretim üyesi katıldı
(İoanna Kuçuradi: Felsefe İhtisas Komitesi Üyesi, İnsan Hakları Komitesi Başkanı; Betül Çotuksöken: Felsefe
İhtisas Komitesi Üyesi; Sevgi İyi: İnsan Hakları Komitesi üyesi). 79 Felsefe Bölümü farklı sektörlerle yaptığı çalışmalarla da adını duyurdu. Bu kapsamda Braas Çatı Sistemleriyle
şu çalışmalar yapıldı: “İş Dünyasında Etik ve İnsan Hakları Sorunları Sempozyumu”. Bu çalışma, işbirliğine her
zaman önem veren bir anlayışla, İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkeziyle birlikte 08.12.2011 tarihinde
yapıldı. Yine Bölümle Merkez, aynı başlıkla, Braas Çatı Sistemlerinin Gebze’deki fabrikasında, üst düzey
çalışanlarına 03.10.2011-06.02.2012 tarihleri arasında 36 saatlik bir sertifika programı düzenledi. Sertifika
eğitimini İoanna Kuçuradi ve Betül Çotuksöken birlikte verdiler. Çalışma, yoğun ve kısa süreli olmak üzere Eylül
2012’de bu kez satış elemanları ve bayiler için düzenlendi. Yine aynı şirketle birlikte, aynı zamanda Mimarlık ve
Tasarım Fakültesiyle de işbirliği içinde, 23.12.2013’te Maltepe Üniversitesinde “Mimarlık ve Felsefe: Mimarlığı
Yeniden Düşünmek” başlıklı bir sempozyum düzenlendi. 80 10.12.2016 günü yapılan kutlamada Türkiye’de şu sırada felsefeyi temsil eden çok sayıda kişi yer aldı ve
felsefenin tininin gerçekten Maltepe Üniversitesinde yer aldığı, dünya felsefesine ne denli güçlü bağlarla
eklemlendiği bir kez daha gösterilmiş oldu. Özellikle Yusuf Örnek’in bu bağlamdaki konuşması, Türkiye’deki
felsefenin soyağacını bir kez daha açıkça gözler önüne seriyordu.
14
Sonuç olarak, birikimli kişilerin verdiği katkılarla oluşan kurumsallaşmalar ne kadar
hızlı bir biçimde gerçekleşiyor ve kısa zamana çok şey sığdırılabiliyor. Felsefe Bölümünün
öznelerinin, taşıyıcılarının bilgi ve deneyim birikimini bir araya getirdiğiniz zaman, ne denli
büyük zenginliğin ortaya çıktığı açıkça anlaşılıyor; bu birikim, yüzyıllara ulaşıyor, düz bir yıl
hesabıyla. Bu durum, başka bir deyişle genç kurumları birdenbire olgun, birikimli, deneyimli
kurumlar haline getiriyor. İşte Maltepe Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi
Felsefe Bölümünün serüveni kişi-kurum ilişkisinin birbirini karşılıklı olarak varkılan
yapılanışına çok iyi bir örnek oluşturduğu gibi, felsefenin Türkiye’deki serüvenine de tanıklık
ediyor. Bölüm verdiği eğitimle, yaptığı araştırmalarla, ürettiği yapıtlarla, topluma aktardığı
bilgi eksenli katkılarıyla, içinde barındırdığı çeşitlilikle, son derece değerli bir örnek
oluşturuyor. Bölümde farklı felsefe anlayışları elbette yer alıyor; ancak ortak paydayı, başta
sevgi, saygı ve güven olmak üzere, etik değerlere bağlılık, insana verilen değer, bu değere