EYLÜL-EKİM 2014 SAYI: 76 TÜM OTO KİRALAMA KURULUŞLARI DERNEĞİ YAYIN ORGANI Satış sonrası hizmetlerde kolay çözümler sunuyoruz İbrahim ANAÇ Nissan Satış, Servis, Yedek Parça ve Aksesuar, Pazarlama ve Lojistik Merkezi’nden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Satış ve satış sonrasında sadece yetkili markalar ile çalışıyoruz Philippe VALIGNY Güneydoğu Avrupa Bölge Direktörü ALD Türkiye CEO’su TOKKDER’e üye firmalar sektörü, gelişmeleri ve trendleri takip ederler Murad GEYİMCİ Sixt Rent A Car Yönetici Ortağı Temel hizmetler en hızlı ve kaliteli şekilde sağlanmalı Fatih SÜRÜCÜ Bilge Adam Bilişim Grubu Satınalma & İdari İşler Birim Müdürü
68
Embed
TÜM OTO KİRALAMA KURULUŞLARI DERNEĞİ YAYIN ORGANI …tokkder.org/tokkder-dergi/dergi_76_sayi.pdf · 2018-08-30 · EYLÜL-EKİM 2014 SAYI: 76 TÜM OTO KİRALAMA KURULUŞLARI
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
EYLÜL-EKİM 2014SAYI: 76
TÜM OTO KİRALAMAKURULUŞLARI DERNEĞİ
YAYIN ORGANI
Satış sonrası hizmetlerdekolay çözümler sunuyoruz
İbrahim ANAÇNissan Satış, Servis, Yedek Parça ve Aksesuar, Pazarlama ve Lojistik Merkezi’nden SorumluGenel Müdür Yardımcısı
Satış ve satış sonrasında sadece yetkili markalar ile çalışıyoruz
Philippe VALIGNYGüneydoğu Avrupa Bölge DirektörüALD Türkiye CEO’su
TOKKDER’e üye firmalar sektörü, gelişmeleri ve trendleri takip ederler
Murad GEYİMCİSixt Rent A Car Yönetici Ortağı
Temel hizmetler en hızlı ve kaliteli şekilde sağlanmalı
Fatih SÜRÜCÜBilge Adam Bilişim Grubu Satınalma & İdari İşler Birim Müdürü
3
EDİTÖRDEN >>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
İmtiyaz SahibiTüm Oto Kiralama Kuruluşları Derneği İktisadi İşletmesi adına İlkay ERSOY
Yayın Türü:Yerel Süreli Yayın,İki Ayda Bir Yayınlanır.
Tolga ÖZGÜLTOKKDERGenel Koordinatörü
2 2-23 Ekim 2014 tarihlerinde Brüksel’de gerçekleştirilen Leaseurope ça-lışma grubu toplantısından dönerken yolda zamanı iyi değerlendirip bu
sayı için yazımı hazırlamaya karar veriyorum. Açıkçası yoğun geçen 2 gü-nün ardından Leaseurope ve çalışmaları hakkında sıcağı sıcağına bilgi ver-mek asıl amacım.
Bildiğiniz üzere, TOKKDER 2011 yılından beri Leaseurope’un, 2013 yılın-dan beri de Leaseurope’un 2 çalışma grubunun üyesi. Bu iki çalışma gru-bu, günlük / kısa dönem araç kiralama ve operasyonel araç kiralama ilgi-li konularda çalışmalar yapıyor. Sektörün öncelikleri belirlendikten sonra bu 2 çalışma grubu farklı birçok görüşü ve öneriyi değerlendirip Leaseuro-pe tarafından izlenecek politikaları ve bu politikalar çerçevesinde atılacak adımları belirliyor.
Birçok Avrupa Birliği üyesi ülkeden Leaseurope üyelerinin katıldığı bu top-lantılar hakikaten verimli geçiyor ve katılımcılara farklı bakış açıları kazan-dırıyor. Farklı ülkelerde sektörün sorunlarına ne şekilde çözümler bulundu-ğunu öğrenme imkânı buluyoruz.
Leaseurope Avrupa Birliği’nin birçok organı ile yakın çalışıyor, lobi faali-yetleri yürütüyor, sektörün ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda Avru-pa Birliği’nin gerekli düzenlemeleri yapmasını sağlamaya çalışıyor. Avru-pa Birliği organları da Leaseurope’u temsil ettiği sektörler ile ilgili konular-da muhatap kabul ediyor. Açıkçası Avrupa Birliği ile yürütülen bu süreç ol-dukça meşakkatli! Zira her konu ince elenip sık dokunarak tüm paydaşla-rın menfaatine düzenlemeler yapılmasına çaba sarf ediliyor. Henüz Avrupa Birliği üyesi olmadığımız için, bu çalışmaların sonucunda yapılan Avrupa Birliği düzenlemelerimden şimdilik doğrudan etkilenmiyoruz. Ancak Lease-urope çatısı altında yürüttüğümüz çalışmalar, katıldığımız toplantılar bize farklı bakış açıları kazandırarak sektörümüzün gelişimine fayda sağlıyor. El-bette toplantılarda bizim dile getirdiğimiz görüşler de diğer çalışma grubu üyelerine katkı sağlıyor.
Artık planlama süreci neredeyse tamamlanan TOKKDER komitelerinin ça-lışmalarını da kısa zaman içinde başlatacağız. Komite çalışmalarında yer alacak sektör temsilcilerinin farklı fikirleri ve önerileri eminim yeni ufuklar açarak sektörümüzün öncelikli konularında politikalar geliştirilmesine vesi-le olacak... Heyecanla bekliyorum...
Sağlıcakla kalın
4
İÇİNDEKİLER>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
1410
20
30
28
TOKKDER’DEN HABERLER
ÜYELERDEN
Leaseurope Kongresi
Avis&Budget Group yıllık toplantısını Türkiye’de yaptı
6
8
RÖPORTAJ
Satış sonrası hizmetlerde kolay çözümler sunuyoruz
İbrahim ANAÇNissan Satış, Servis, Yedek Parça ve Aksesuar, Pazarlama ve Lojistik Merkezi’nden SorumluGenel Müdür Yardımcısı
14
TOKKDER MESAJI
Kiralama Dünyası
İlkay ERSOYTOKKDER
Yönetim Kurulu Başkanı
10
OPERASYONEL KİRALAMA
Satış ve satış sonrasında sadece yetkili markalar ile çalışıyoruz
Philippe VALIGNYGüneydoğu Avrupa Bölge DirektörüALD Türkiye CEO’su
20
DOSYA
TrafikGüvenliği
30
GÜNLÜK KİRALAMA
TOKKDER’e üye firmalar sektörü, gelişmeleri ve trendleri takip ederler
Murad GEYİMCİSixt Rent A Car Yönetici Ortağı
28GÜNLÜK KİRALAMA
ETİK
Primli Pay İhracı YoluylaSermaye Artırımı
İnovasyon ne değildir?
Av. Duygu TURGUTEsin Avukatlık Ortaklığı
Tayfun ZAMANEtik ve İtibar Derneği Genel Sekreteri
44
46
TOKKDER’DEN HABERLER>>
6 EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
9 ve 10 Ekim günlerinde bu sene Barselona’da düzenlenen Avrupa’daki finansal, operasyonel ve günlük araç
kiralama şirketlerinin bağlı oldukları der-neklerin çatı federasyonu Leaseurope’un yıllık konferansına katıldım. Hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum: Bu federas-yonun Türkiye’den tek üyesi TOKKDER. Ay-rıca, TOKKDER Leaseurope’un çeşitli komi-telerinde de yer alıyor.
Bu konferansa 6. katılışım. Genel itibari ile finansal kiralama, operasyonel kiralama ki bu noktada ağırlıklı olarak operasyonel araç kiralama ve zaman zaman da günlük araç ki-ralama iş kollarındaki güncel ve gelecek ile ilgili konular ele alınırken aynı zamanda bu iş kolları için yapılan araştırmalar anlatılı-yor.
Finansal krizin devam ettiği son yıllarda özellikle Avrupa’daki büyük bankaların sa-hip olduğu kiralama şirketlerinin konferan-sa hakim olması nedeni ile oldukça karam-sar bir havada geçiyordu. Son bir iki yıl içe-risinde bu havayı dağıtmak için herhalde, konferans teması yenilik, inovasyon, hiz-met çeşitliliğini artırmak olarak belirleni-yordu. Açılışta ise konferans temasına uy-gun olarak bu konuda öne çıkan bir şahsi-yet konuşma yapıyordu. Son iki yıl içerisin-de bu şekilde Zipcar Kurucusu Bayan Robin CHASE ve Ferrari (şu anda eski olmak üze-re) Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Luca di MONTEZEMOLO’yu dinlemek ve tanışıp sohbet etme fırsatı da buldum.
Konferans teması açısından açıkçası bu sene de bir istisna değildi. Ancak bu sene toplantıda söz alan bir katılımcının ifade et-tiği gibi “hep konuşuyoruz da dişe doku-nur bir şey yapmıyoruz!” durumu değiş-
mişti. Kötümser hava biraz olsun dağılmış-tı ve gerçekten bu başlıklar dişe dokunur şekilde ele alındı. Öncelikle harika bir ka-panış seansı vardı: Genç yetenekler. Lea-seurope bir danışmanlık şirketi ile beraber Avrupa’daki önde gelen kiralama şirketle-ri tarafından kendi bünyelerinden seçtikleri 15 genç profesyonel ile bir süreç sonucun-da belirlediği ve geliştirdiği 3 projeyi sundu. ALD Avrupa’da belirli pazarlarda denediği ve başardığı ve başaramadığı ürünlerini an-lattı. Gerçek uygulamaların anlatılması açı-sından zihin açıcı dişe dokunur sunumlardı.
Açılış konuşması ise çok sofistike ve il-ginçti. Hepimizin duyduğu ve benim açık-çası öncesinde sadece bir fikrimin olduğu “big data” - büyük veri - konuluydu. Dünya-nın en önde gelen danışmanlık şirketlerin-den Boston Consulting Group ortaklarından ve İngiliz olmasına karşın Amerika Birleşik Devletleri’ne güvenlik alanında danışman-lık yapan Bay Philip EVANS tarafından yapı-lan sunum sadece büyük veriyi tanımlama-dı, aslında dünya kadar büyük olduğunu an-lattı. Tarihsel gelişimini ve nereye nasıl gi-
deceğini açıkladı. Buna eğilmeyen endüstri-lerin eğilen endüstriler tarafından nasıl işsiz bırakılacağını anlattı ki verdiği örnek bu an-lamda çarpıcı idi. Google’ın büyük veri kul-lanarak yarattığı “şoförsüz araç” otomotiv endüstrisi için bir tehlike oluşturmakta.
Öte yandan bunu BMW görmüş olmalı ki kendilerinin bu yöndeki geliştirmelerini ve planlarını anlattılar. Şehrin içerisine yer-leştirilen sensörlerden elde edilen verilerin otomobilin ve şoförünün kullanımına anlık olarak sunulması sonucu, şoförün göreme-diği kazalara karşı otomobilin engellemesi ya da otomobildeki ekrandan en yakındaki boş park alanının tarif edilebilmesi insanın hayal gücünü geliştiren yenilikler…
Genel hava da daha pozitife dönmüştü ki halen büyüme rakamları Çin hariç çok kuv-vetli olmasa da karlılıklar yüksek. Kiralama şirketleri içerisinde en karlısı yine araç kira-lama iş kolu olarak açıklandı. Kiralama sek-törünün yüksek öz kaynak ve aktif karlılığı-na rağmen neden borç ve sermaye yatırım-cısı çekemediği konusu ise gizemini koru-maya devam etti. Şu kadar ki, kongreye ka-tılan üst düzey bir leasing şirketi yöneticisi bile bu soruya “Sanırım finans sektörü ile il-gili düzenleme korkutuyor olabilir” diyebil-di. Türkiye’de de olduğu gibi Avrupa’da da sektörün bir imaj sorunu var.
Peki, tüm bunların içerisinde Türkiye ne-redeydi? Sunumlarda %10 üzerinde bü-yüme gösteren ender ülkelerden olması-na karşın ismi, gerek Avrupalı gerekse de Amerika’dan katılan panelistler tarafından, hiç telaffuz edilmedi. Öte yandan kim ile ko-nuşsanız, Türkiye’nin sınırındaki çatışmala-rı biliyor, bölgede Türkiye’nin rolünü anla-tıyor.
Bu kongre sadece dernek yönetim kurulu üyelerine değil kongre katılım ücretini öde-yen herkese açık. Sektörümüzün temsilcile-rinin bu gibi kongrelere katılması şirketleri-mizi de sektörümüzü de şüphesiz ileriye gö-türecektir. Önümüzdeki sene nerede yapıla-cağı belli ancak bir sonraki sene için İstan-bul fikrini ortaya attım. Şimdilik pozitif kar-şılandı. Bakalım nasıl sonuçlanacak!l
>> TOKKDER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Önder ERDEM’in 9-10 Ekim 2014 tarihlerinden gerçekleştirilen Leaseurope Kongresi'ne katıldı. ERDEM, iki günlük konferansın önemli noktalarını okurlarımız için değerlendirdi.
Leaseurope Kongresi
8
ÜYELERDEN>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Avis&Budget Group yıllık toplantısını Türkiye'de yaptı
Avis&Budget Group Yönetim Kurulu Başkanı
ve Üst Yöneticisi (CEO) Ron NELSON,
dünya araç kiralama pazarındaki büyümeye
dikkati çekerek, "Avis Budget Group
olarak, Avis, Budget ve Zipcar markalarıyla
dünya genelinde 10 bin lokasyonu ile 500
bin araçlık bir filo yönetmekteyiz. Geçen yıl
gerçekleşen 130 milyon kira günü ile 8 milyar dolarlık bir gelir elde
ettik" dedi.
K üresel araç kiralama şirketi Avis'in, Türkiye'de 40. yılını kutlaması
nedeniyle Avis Budget Group üst yönetimi yıllık toplantısını Türkiye'de gerçekleştirdi.
Basın toplantısında soruları yanıtlayan NELSON, "Avis Budget Group olarak, Avis, Budget ve Zipcar markalarıyla dünya genelinde 10 bin lokasyonu ile 500 bin araçlık bir filo yönetmekteyiz. Geçen yıl gerçekleşen 130 milyon kira günü ile 8 milyar dolarlık bir gelir elde ettik. Avis ve Budget markaları ile tüm dünyada yükselen hacimle birlikte büyümeye devam ediyoruz. Zipcar, Payless ve A-pex yatırımları ile de finansal gücümüzü arttırıyoruz” dedi.
Otokoç Otomotiv bünyesinde faaliyet gösteren Avis ve Budget markalarının geçmişten bugüne gösterdiği büyüme başarısına işaret eden NELSON, "Avis-Budget Türkiye EMEA Bölgesinde müşteri memnuniyetinde yarattığı performansıyla dikkati çekiyor. Koç Grubu ile 40 sene önce başlayan uyumlu ve güçlü ortaklığımızın bugün geldiği noktada Avis & Budget Türkiye'nin performansı ile uluslararası arenada almış olduğu ödüllerin bu başarının en güzel göstergeleri olduğunu düşünüyorum. İşbirliğimizin nice 40 seneler boyunca devamını diliyorum" ifadelerini kullandı.
Otokoç Otomotiv Genel Müdürü Görgün ÖZDEMİR ise, bu yıl Avis'in 40. yılını
kutladıklarını anımsatarak, "Avis Budget Group'un tüm Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesinden (EMEA) 100'ün üzerinde ülkenin katıldığı lisansiye toplantısına ev sahipliği yapıyoruz. Bu da bizi ayrıca gururlandırıyor. Avis Türkiye'nin bu büyüklüğe ulaşmasında Koç Holding ve Avis Budget Group'un 40 yıldır sürdürdüğü güçlü iş ortaklığı çok önemli katkılar sağlıyor" değerlendirmesini yaptı.
Otomotiv perakendeciliği iş birimini de bünyesinde barındıran Otokoç Otomotiv'in büyümesinde Avis'in katkısına değinen ÖZDEMİR, "Otokoç Otomotiv bu yıl toplamda 3,6 milyar lira ciro gerçekleştirecek. Bu cironun 1 milyar lirası araç kiralama işimizden geliyor" dedi.
Türkiye'de ekonominin gelişimine bağlı olarak araç kiralamanın da geliştiğini kaydeden ÖZDEMİR, "Ekonomi gelişiyor, gelen turist sayısı artıyor, iş gezileri artıyor. O yüzden eskiden lüks olarak adlandırılan araç kiralama
artık ciddi oranda büyüyor. Bu büyümenin önümüzdeki dönemde de sürmesini bekliyoruz" ifadelerini kullandı.
Toplantıda değerlendirmede bulunan Avis&Budget Türkiye Genel Müdür Yardımcısı İnan EKİCİ de Avis Budget Group'un ve Koç Holding'in yaptıkları tüm yatırımları ve girişimleri desteklediklerini ve Türkiye'nin Avis Budget Group nezdinde çok önemli bir iş ortağı olduğunu belirtti.
EKİCİ, "Şu anda 4 ülkede 84 ofisle 28 bin araç parkı ile hizmet veriyoruz, yeni ülke yatırımlarımız devam ediyor, çok yakında Avis Budget Group'un yeni markası olan Zipcar'ı ilk lisansiye ülke olarak lanse edeceğiz" dedi.
Araç kiralamada turistik gezilerin önemli bir payı oluğunu belirten EKİCİ, "Yıllık gelirimizin içinde yüzde 20 civarında kısmı yurt dışından gelen müşterilerimiz oluşturuyor. Özellikle turistik geziler araç kiralama alanındaki gelişimi sırtlıyor" dedi. l
Türkiye'de Otokoç Otomotiv çatısı altında faaliyet gösteren Avis, yurtiçi ve yurtdışında 84
ofisteki yeni ve bakımlı araçları ile müşterilerine hizmet veriyor.
Avis, son yedi yıldır EAMEA ülkelerindeki (Avrupa, Afrika,
Ortadoğu, Asya) müşteri memnuniyeti sıralamasında
birinciliğini koruyor.
Budget Türkiye de, Türkiye'de Otokoç Otomotiv bünyesinde faaliyetlerini sürdürürken, yurt genelindeki 44 havalimanı ve
şehir ofisi ile faaliyetini devam ettiriyor.
TOKKDER MESAJI>>
10 EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Kiralama Dünyası
İlkay ERSOYTOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı
1 7 Aralık 1903 tarihinde Wright kar-
deşler ilk uçuşlarını gerçekleştirdi. Bu
olaydan tam 38 yıl sonra 7 Aralık 1941
tarihinde Japonya Pearl Harbour’a hava sal-
dırısı düzenledi. Bu olaydan da tam 28 yıl
sonra 20 Temmuz 1969 tarihinde Neil Arms-
trong aya ayak basıyordu.
Aynı tema başka bir açıdan bakılırsa şöyle
de değerlendirilebilir. 10 bin yıl önce, yani
çok değil hemen hemen 100 kuşak önce de-
delerimiz mağarada ateşi iki odun parçasını
birbirine sürterek yakıyordu.
Peki, bu nasıl oluyor? Mağarada yaşayan
bir ırk topu topu 100 kuşak içinde uzaya açı-
labiliyor? Uçmayı öğrendikten 65 yıl sonra
aya inebiliyor? Birileri bunların cebine ser-
maye mi koydu, yoksa arkalarında bir des-
tekçileri mi vardı? Öyle ya, günümüzde ba-
şarılı olmak için hepimiz ancak bu kriterleri
arıyoruz. İroniyi bir kenara bırakalım, insan
oğlunu bu denli hızlı gelişiminin kökeninde
yaratıcı zekâ yatıyor elbette. İnovasyon, ya-
ratıcılık tüm gelişmelerin kökeninde.
Peki, gelişme için sadece inovasyon, sade-
ce yaratıcı zekâ yeterli mi? Elbette değil, ya-
ratıcı zekâ, cesaret ya da gözü peklikle des-
teklenmediği sürece genelde tek başına ye-
tersiz kalıyor. Macellan’ın ya da Vasco de
Gama’nın yaratıcı zekâyla hareket ettiğini
söylemek zor. Demek insanlığın gözü pek-
liği, hatta doymazlığı da gelişimin dinamo-
larından.
Günümüzde yaratıcı zekâ, yeni fikirler, etkin
çalışan süreçler, bu süreçlerin sürekli geli-
şimi ve teknoloji ile kristalize oluyor. Gözü
peklik ise girişimciler şeklinde kendini gös-
teriyor. Girişimcinin gelişimdeki payı her
zaman aşırı uçlarda değerlendirilmiştir, sık-
lıkla da küçümsenerek. Değer yaratan nedir
ki? İnsan ve yaratıcı zekâ dururken girişimci
ne katkı sağlar? Çok şey sağlar. O gözü ka-
ralık, o hırs ve açgözlülük olmasa insanoğ-
lunun şu andaki düzeyi gerçekten çok tartış-
malı bir seviyede olurdu.
Aslında uzak olmadığımız bu bilgilerin, bu
yaklaşımın, iş dünyasına iz düşümünü sor-
guladığımızda karşımıza üç temel faktör çı-
kıyor. İşimizi geliştirmek, daha etkin ve ve-
rimli kılmak, büyütmek ancak üç faktörle gerçekleşebiliyor.
• Etkin ve sürekli gelişen süreçler
• Teknoloji
• Bunları kullanacak ve geliştirecek kalifiye insan kaynağı
Bunları gözü kara hedeflere yönlendirecek girişimciyi elbette saymadık.
İş hayatında bu olmazsa olmaz üçlüyü asla unutmamak gerekiyor. Çoğunlukla “günün hedefleri” olan satış ve karlılığa aşırı odak-lanmak süreç / teknoloji / insan üçlüsünden uzaklaşmaya sebep olmaktadır.
Süreç / teknoloji / insan üçlüsüne odak-lanmak önemli anladık ancak bu kavrama odaklanmak ne demektir? Daha somut hale getirmekte fayda var.
>> İnsan şirketlerde kullanılan en pahalı ve kırılgan ekipmandır. Çalışmaya başlar başlamaz şirkete ve sistemine tam uyumla iş üretmeye başlayan bir çalışan henüz doğmadı veya mezun olmadı. İster yeni mezun ister deneyimli olsun, zekâ ve yetkinlik seviyesi ne olursa olsun, insanın verimli olabilmesi için mutlaka bir süreçten geçmesi gerekir.
TOKKDER MESAJI>>
12 EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Konuya biraz farklı bir açıdan yaklaşarak an-
latmayı faydalı görüyorum. İnsan şirketler-
de kullanılan en pahalı ve kırılgan ekipman-
dır. Çalışmaya başlar başlamaz şirkete ve
sistemine tam uyumla iş üretmeye başla-
yan bir çalışan henüz doğmadı veya mezun
olmadı. İster yeni mezun ister deneyimli ol-
sun, zekâ ve yetkinlik seviyesi ne olursa ol-
sun, insanın verimli olabilmesi için mutlaka
bir süreçten geçmesi gerekir.
İnsan zorlu bir ekipman, karmaşık bir maki-
ne ve kullanması da seçmesi de zor.
• Doğru işe doğru insan seçimi, (Kullanım
kılavuzuna bakıp ne işe yarayacağını ko-
layca anlayamıyorsunuz)
• Oryantasyonu ve ardından işbaşı eğiti-
mi, (Fişe takınca çalışmıyor, yapacağı iş
ile alakalı kurulumları siz yapmalısınız, bir
nevi ekipmanı iş yerinde siz üretiyorsu-
nuz.)
• En verimli çalışacağı ortamın yaratılması, (Makine teçhizatın nasıl ki en verimli ça-lışacağı nem, toz, havalandırma koşulları belli, insan için de gerekli minimum ve op-timum şartlar geçerli. Hatta daha karışık.)
• Zorlayıcı ama ulaşılabilir ve ölçülebilir he-defler ile bunlara ulaşması için gerekli ola-naklarla donatılması, (Makine yeşil düğ-meye basılı tuttuğunuz sürece çalışıyor, oysa insan bu kadar basit bir mekanizma-ya sahip değil. Düzenli olarak program yüklemeniz gerekiyor.)
Benzer maddelerle insanın ne kadar zor bir ekipman olduğunu göstermek mümkün. Tüm bu gerçekleri aslında hepimiz bilme-mize rağmen herhangi bir kriz anında ilk akla gelen “zekice” çözüm, en kıymetli ekip-manı sokağa atmak oluyor. Henüz kriz anın-da makine ve teçhizatını “elektrik tüketiyor” diye çöpe atan şirketle karşılaşmadım ama onca emekle zar zor seçtiği, yetiştirdiği, şir-
ket kültürünü benimsettiği en değerli ekip-manını inanılmaz bir aymazlıkla harcayan çok sayıda şirket gördüm. Bu “zeki çözüm” şirketin ne kurumsallıkta ve ne kalitede ol-duğundan bağımsız, evrensel bir ilk akla ge-len panik çözüm ne yazık. Yazık olan, işsiz kalan insanlardan çok şirketin düştüğü du-rum aslında.
Konunun “süreç ve teknoloji” bacağı ne-dir? Aslında bu iki kavram tamamen bir bi-riyle alakalı. Hatta akademik metinlerde sü-reç / iş akışı / know-how teknoloji olarak anı-lır. Gerçekten de süreç teknolojidir aslında. Şirket üst düzey yöneticilerinin kendilerine ilk sorması gereken “Şirketin ana süreçleri nedir ve ben süreçlere hâkim miyim?” soru-sudur. Süreçlerine hâkim olmayan yönetici, işini nasıl daha verimli yöneteceği, geliştire-ceği ve büyüteceğinden de bihaberdir. An-cak mevcudu “idare” eder. Genellikle yö-neticilerin düştüğü en büyük yanılgı “iyi bir ERP yatırımı yapıldığı takdirde işlerin daha verimli yürütüleceği” düşüncesidir. Genel-de ERP, özelde yazılım, aslında bir çözüm değildir. Çözüm etkin çalışan ve sürekli geli-şen süreçler oluşturmaktır. İster kâğıt, ister excel, ister ajanda ortamında. Bir kez tüm süreçlerinize hâkim olduktan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Yazılım etkin çalışan süreçlerin elbisesi gibidir, etkin sü-rece sadece hız, raporlama kalitesi ve insan hatasını minimize etme yeteneği kazandırır.
Süreçlere nasıl hâkim olacağız? Bu önem-li sorunun cevabı çok açıktır. Elinize bir def-ter ve bir kalem alın, hiçbir şey bilmediği-nizi düşünün, bildiğinizi unutun ve işini çok iyi bildiğini düşünen takımların içine da-lıp “başlangıçtan bitişe kadar tüm aşama-ları yazın”. Daha yazarken verimlilik artırı-cı, para kazandırıcı ne çözümler üreteceği-nize şaşarsınız.
İş elbette bu kadar basit değil. Her konu-yu kendiniz çözeceğinize inanmayın. Çöze-bilecekseniz bile sizin zaman harcamanıza gerek yok. Danışmanlarla çalışmayı öğre-nin. Doğru danışmanları seçmek ve paranı-zı boşa harcamamak apayrı bir sanat konu-su elbette. Bir başka yazıda bu konuyla de-vam edebiliriz.
Süreçlerine hâkim, en değerli ekipmanını el üstünde tutan şirketlerin çoğalması dile-ğiyle.l
14
RÖPORTAJ>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Taleplere zamanında yanıt verebilmek için bilgi paylaşı-mı çok önemli. Dolayısıyla müşteri trendlerini doğru ve erken tespit edip zamanında tedarik edebilmek için eşgü-dümlü çalışabilmeliyiz. Burada gerekli olan, samimiyet ve güveni tesis edebilmek.
Nissan Satış, Servis, Yedek Parça ve Aksesuar, Pazarlama
ve Lojistik Merkezi’nden Sorumlu Genel Müdür
Yardımcısı
İbrahim ANAÇ
Satış sonrası
hizmetlerde kolay
çözümler sunuyoruz
15EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Markanız ve gelecek yıl için planlarınızdan bahseder misiniz?
N issan Otomotiv A.Ş. (NOAS) Japonya’nın en büyük ticaret grup-larından Sumitomo Corporation’a
ait ve 1993 yılından bu yana Nissan oto-mobillerinin ülke çapında distribütörlüğü-nü yapmakta. Sumitomo Corporation ise, genel merkezi Japonya’da bulunan, 70 ül-kede 150 mahalde küresel işletmeleri bulu-nan, yaklaşık 780 şirketten ve 70.000’in üze-rinde personelden oluşan entegre bir tica-ri kuruluştur. Sumitomo Corporation hisse-leri, Japonya’da pek çok borsada işlem gör-mektedir. NOAS geçtiğimiz yıl Türkiye’ de yirminci yılını kutladı.
Nissan olarak yakın zamana kadar 5.000-7.000 bandında dolaşan bir marka iken bil-hassa Crossover segmentinin yaratıcısı Qashqai ile yepyeni bir ivme kazandık ve satışlarımızı 20.000’lere taşıdık. Son 3 yılda istikrarlı olarak seviyeyi tuttururken 2014 yı-lında küçülen pazarda satışlarımızı koruya-rak pazar payımızı 2.8’e çıkardık. Ağustos ayında tanıttığımız X-Trail modelimizde, bir önceki kasasının tüm ömründe sattığı adedi bir yılda yakalamayı hedefliyoruz. Gelecek-te hedeflerimizi sırasıyla 25 ve 30 bin olarak belirlemiş durumdayız. Sıradışı tasarım ve ekonomik işletme maliyetlerine sahip mo-dellerimizin yanısıra, müşteri memnuniye-tini hedefleyen sürekli geliştirdiğimiz satış süreçleri ile bu hedeflere ulaşacağımıza ina-nıyoruz. Büyüyen markanın sancılarını çek-memek için altyapıya ve teknolojiye büyük yatırım yapmaktayız. Sloganımız, “Beat the Best” pazar payını büyütmekte en iyi olan markayı yakalayıp geçmek olarak açıklana-bilir.
Operasyonel kiralama firmalarına yaklaşı-mınız ne şekildedir? Sunduğunuz hizmet-lerden bahseder misiniz?
Operasyonel kiralama şu ana kadar çok yo-ğunlaştığımız bir pazar değildi. Ancak 2014 yılında piyasaya sunduğumuz Yeni Qashqai ve Yeni X-Trail modellerimiz ve Micra mo-dellerimiz operasyonel kiralama firmaları-nın dikkatini çekmeye başladı. Kiralama fir-maları ile birlikte yürüttüğümüz güzel ça-lışmalarımız var. Önümüzdeki günlerde bu projelerin mevyelerini toplamaya başlaya-cağız. Özellikle ürünlerimizin sağlamlığı, da-yanıklılığı, algılanan kalitesi ve yüksek ikin-
ci el değeri ile bayi teşkilatımızın sunduğu hizmet seviyesi bizimle çalışan kiralama fir-malarının takdir ettikleri hususlar. Operas-yonel kiralama pazarı stratejik olarak büyü-meyi hedeflediğimiz pazarlardan biri. An-cak, filo satışları toplam satışlar içinde oranı %15 oranını geçmeyecek. Bu ikinci el değe-ri hususunda hassas olan kiralama firmaları için önemli bir oran.
Operasyonel kiralama şirketlerinin beklen-tilerini marka olarak karşılayabiliyor musu-nuz?
Yeni gelişmeye başladığımız bu alanda eli-mizdeki farklı modellerle rakip markalardan ayrışarak farklı bir müşteri kitlesine ulaşma-yı istiyoruz. Operasyonel filo kiralamanın bizim için çok bakir bir alan olduğunu söy-leyebiliriz.
Bunun yanında günlük kiralamada gördü-ğümüz yoğun ilgi üzerine, kendi markamız Carbook “Operasyonel Filo Kiralama”yı tam bir sene önce ortaya çıkardık. Bilhassa KOBİ’lere yönelik butik hizmet veren marka-mız, bir yıl içinde beklediğimiz ilgiyi gördü ve 2015 yılı için yatırımı artırma kararı aldık.
Günlük kiralama firmalarına yaklaşımınız ne şekildedir? Sunduğunuz hizmetlerden bahseder misiniz?
Filo satışlarımızda temel müşterilerimi-zi günlük kiralama firmaları oluşturuyor-lar. Bilhassa Micra CVT, rakipsiz bir konum-da. Bunun yanında Qashqai, farklı bir araç kiralamak isteyen nihai müşterilerinin göz-desi oldu; filosunda Nissan bulunan kirala-ma firmalarının araçlarını %80’in üzerinde
yollarda dolaştırması, sektörün dikkat çe-kici oyuncularından birisi olmamızı sağla-dı. Satış sonrası gibi konulara özellikle vur-gu yapmak istemiyoruz zira burada bulun-manın olmazsa olmaz şartı, satış sonrasın-da iyi olmak ve kolay çözümleri sunmaktan geçiyor, bu herkes için geçerli.
Günlük kiralama şirketlerinin beklentileri-ni marka olarak karşılayabiliyor musunuz?
Günlük kiralamanın beklentilerini genel ola-rak karşıladığımızı söyleyebiliriz. Ancak di-zel otomatik gibi spesifik konulara gelindi-ğinde tatlı bir sıkıntı da yaşıyoruz, peraken-de de olduğu gibi filoda da yoğun ilgi gö-ren bu araçlarımızda talebe yanıt vermekte zorlanıyoruz. Ancak gerek dizel, gerekse de benzinli otomatik viteslerimizle beklentileri karşılayabiliyoruz. Perakendede önem ver-diğimiz “sadık müşteri” kavramını Filo’ya da taşımak istiyoruz. Bilhassa kiralamanın bütün yıla yayıldığı, büyük şehirlerdeki gün-lük kiralama firmalarının taleplerine en iyi şekilde yanıt verebiliyoruz. Carbook “Onay-lanmış İkinci El Araçlar” gibi entegre işleri-mizle de araçların ikinci el değerlemelerin-de en iyi çözümleri sunabiliyoruz.
Kiralama sektöründe en çok hangi araçları-nız talep görmektedir? Bu araçlar hakkında bilgi alabilir miyiz?
Günlük kiralamada Qashqai başta olmak üzere, Micra, Note, Juke tümüne ilgi yo-ğun. Tümü ekonomik işletme giderlerine sahip benzinli veya dizel güçlü motor, düz veya otomatik vites kombinasyonlarına sa-hip. Yeni X-Trail ile D segment araç arayan müşteriler için ilginç bir alternatif oluştur-duk. Perakendede talebe yetiştiremediğimiz bu araçtan 2015 yılında çok büyük beklenti-lerimiz var.
Operasyonel ve Günlük kiralama şirketle-rinden beklentileriniz nelerdir?
Taleplere zamanında yanıt verebilmek için bilgi paylaşımı çok önemli. Dolayısıyla müş-teri trendlerini doğru ve erken tespit edip za-manında tedarik edebilmek için eşgüdümlü çalışabilmeliyiz. Burada gerekli olan, sami-miyet ve güveni tesis edebilmek. Bunun ya-nında araçların ikinci elde satışı aşamasında ortak çalışmalarla “kazan – kazan” prensi-biyle hareket ederek işbirliğinin tüm taraflar için tatmin edici olmasını sağlayabiliriz. l
kötüsü ‘Sol kolunuzu kestik... Artık karınca-lanma şikayetleriniz son buldu!..’ şeklinde bir müjdeye maruz kalmaktır. Yani rekabet hukuku yoluyla şirketin veriminin düşürül-mesidir.
Benim önerim faaliyet gösterilen ‘ilgili pa-zar’ ile birlikte şirketin de çok iyi tanınma-sıdır. Amacına uygun bir uyum programı reçetesi, şirketin çeşitli temel karakteristik özelliklerinin faaliyet gösterdiği pazarda-ki dinamiklerle birlikte ele alınması şartıyla ortaya çıkar. Şirketin pazar dinamiklerini ve rekabet haritasını çeşitli yöntemlerle ortaya çıkartabilirsiniz (Mesela Michael Porter’ın 5 Kuvvet Analizi’ni şiddetle tavsiye ederim). Peki nedir bu karakteristik özellikler? Na-sıl sınıflandırılır? Bunun için benim elimde somut bir rehber yok açıkçası. Türk Ticaret Kanunu’ndaki sınıflandırmalar da çok yar-dımcı olacak gibi durmuyor. Ancak, yazının başında da dediğim gibi, bu konunun beyin jimnastiğini yapacak kadar çok sayıda şirke-tin içerisinde bulundum ve el yordamıyla da kendimce bir sınıflandırmaya ulaşmaya ça-lıştım. Bunu yaparken de hissedar tipolojisi-ni merkeze oturttum. Belki de bu yönde bir sınıflandırmaya örgütsel davranış (organi-sational behavior) çalışmaları kapsamında değinilmiştir.
Peki nedir bu hissedar tipolojisi? Anlatayım efendim... Şirketin hazirun cetvelinde veya pay defterinde görünen tablodur.
Aşağıda kaç tane olduğunu şu anda kesti-remediğim (banttan canlı yayındayız, hatır-latırım) şirket türüne değineceğim. Bu tür-leri hissedar yapısına göre şekillendirirken, her bir sınıfın rekabet kurallarına uyum ko-nusundaki öncelikleri ve davranış modelleri konusunda kısa fikirler aktaracağım.
Patron Şirketi
Şirket patronun tırnaklarıyla kazıdığı eseri-dir. Şirketin vizyonunu ve kişiliği bizzat pat-ronun elinde yoğurulmuş bir hamurdur. Bu patron tek figür de olabilir, aile de olabilir. Milyar dolarlık bir ‘.com’ girişimi de olabilir ana sanayiye parça üreten bir fabrika da ola-bilir. Kurumsallaşma kaygısı –kırılma nokta-sına ulaşana kadar- düşüktür. Kurumsallaş-ma iyi midir kötü müdür tartışmasına hiç girmeyeceğim. Ama ticari başarıyı bu yöne-tim şeklinde yakalamış olmak kurumsallaş-maya olan inancı doğal olarak hep muğlak-
ta bırakır. Dönemsel dalgalanmalar kurum-sallaşma sancısını gündeme dahi getirmez. Ta ki kırılma noktasına kadar. Kırılma nok-tası pozitife doğru da olabilir (şirketin ku-rumsallar ligine çıkma anını doğru okuya-rak kritik dönüşüme gitmesi) negatife doğru da (şirketin kavrulması). Bu kırılmaya kadar (nesiller alabilir) teatral bir yönetim kurgu-suyla işler yürür. Bu da ayrı bir meziyettir. Kimi pazarlarda patron şirketleri çok daha kıvrak politikalarla hızla güçlenebilmekte-dirler. Bunu gerçekleştirirken rekabet kural-larına aykırılık gösterilmiyorsa ne ala. Müm-kün mü? Elbette mümkün... Patron şirketle-rinde, rekabet hukukunu ihlal etme kaygıla-rının en düşük olduğu dönemlerde bile re-kabet kurallarının manivela olarak kullanıl-ma ihtimali belirdiğinde bir anda ibre uyu-ma doğru yönelebilir. Bunun için patronun rekabet hukukunu anlaması çok önemlidir. Güçlü bir karaktere rekabet hukukunu an-latmak da ayrı bir meziyettir. Bu şirketlerin, faaliyet gösterdikleri pazarlara göre şirket-ler arası rekabete aykırı oluşumlara katılım eğilimi daha yüksek olabilir. Pazar payları yüksek değilse sürüden ayrılmak istemez-ler veya ayrılmamak zorunda kalabilirler. Bu da ‘rekabete inanma rekabetsiz kalma’ gibi bir kısır döngüye yol açabilir. Bu şirket-ler rekabet kurallarına uyum çabalarının iş stratejilerine uygun yaratıcı çözümler üret-
mesini beklerler. Siyah veya beyaz alterna-tifli önerilerde sorgulayıcı kişilikleri devreye girer ve ‘bunun başka bir yolu daha olmalı’ diye düşünürler. Böyle durumlarda rekabet hukukuna mı yoksa sizin rekabet hukukunu yorumlama sanatınıza mı inanç azalıyor an-lamak zorlaşır... İmkansız isteniyorsa iş kilit-lenir ve zamana yayılır.
Bu tür şirketlerin rekabet hukuku ile haşır neşir olmaları genellikle bir musibetle orta-ya çıkar. Bu musibetten sonra, ya ‘sıramızı savdık’ yaklaşımı yerleşir ya da ‘bu iş önem-liymiş’ yaklaşımı. Hangi yaklaşımın yerleşe-ceğinde pazar yapısı, ihlalin tipi ve yaptırı-mın büyüklüğü belirleyici rol oynar. Bu işin önemli olduğuna kanaat getirilirse, rekabet hukuku da diğer hukuki yükümlülüklerin ya-nında yerini alır. Ama ‘ihtiyaç olduğunda ciddiyetle ele alınma’ sürecinden kurtulma-sı da zordur.
Kurumsallaşma Sancılı Patron Şirketi
Kısmen halka açıklık, ana hissedarın ba-kış açısı gibi sebeplerle kurumsallaşmanın çeşitli şartlarını yerine getiren şirketlerdir. Üst düzey yönetimde patron etkisi bulunsa da yöneticilerine inisiyatif veren şirketler-dir. Rekabet kurallarına uyum ajandaya gi-rer ama pazar dinamikleri bu ajandayı hep zorlar. Uyumun maliyeti her zaman rakam-
19EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
sal olarak ölçülür ve hayali bir eşik aşıldı-ğında –tek bir patron figürü de olmadığın-dan- konu sürüncemede kalabilir. İhlaller de hep bu sürüncemedeki konulardan pat-lak verir. Yönetici pozisyonundakiler için zor bir durumdur. Rekabete hassas konu-lar ‘patronun neyden memnun olacağı’ ile ‘hukuken ne yapılması gerektiği’ arasında gider gelir. Doğru bilinen yanlışlar ile yan-lış bilinen doğrular ayıklandıkça sorun sanı-lan hususların sayısında bayağı bir azalma yaşanır ve rekabet hukukuna olan inanç ta-zelenir. En büyük sorun ‘başkalarının’ reka-bet kurallarına uymamasının (uymadığı id-diasının) ‘Acaba doğru olanı mı yapıyoruz?’ sorusuna yol açmasıdır. Rekabet uyumuna uzun süre zaman ve kaynak ayırılması du-rumunda, yani inancın şiddetli sarsılmadı-ğı bir süreç yakalanırsa, son kertede doğru olanın yapıldığı ortaya çıkar. Burada da şir-ketin hangi durumlarda rekabet kurallarına ihtiyacı olduğunu iyi öğretmek önemlidir. Gerekli refleksler oluşturulamazsa hata yap-ma riski artar. Bunda ‘rekabetçi’nin de bir nebze payı olduğu gerçeğini unutmamak lazım. Zira ‘uyuma inanç’ gibi en zor aşama geçildikten sonra, iş biraz da uygulamacının sanatına kalıyor. Şirket verimi açısından ya-şanan en önemli sorun ise bu sanatın doğ-ru icra edilmemesi durumunda ortaya çıkan ‘performans düşüklüğüne rekabet hukuku-nu kılıf yapma’ eğilimidir: ‘bu mal başka tür-lü satılmaz kardeşim’...
Kurumsal Yerli Şirket
Bu şirketler (veya holdingler) on yıllarca pi-yasalarda var olmanın ve bu yolda da ya-bancı ortaklarla el ele yürümenin etkisiy-le rekabet kurallarına inançlarını hiçbir za-man sorgulamazlar. Hatta rekabet uyum programları günlük hayatın bir parçası ha-line gelir. Nitekim, geçen zaman içerisinde ‘rekabet’ kaygıları genelde yabancı ortaklar tarafından sıkça gündeme getirilir ve doğal bir öğrenme süreciyle konu tamamen be-nimsenir. Bu sürecin bu şekilde yaşanma-sında, uyumun ticari maliyetinin görece dü-şüklüğü de etkili olur. Bir süre sonra ise şir-ketin yoğurt yiyişi çerçevesi belli bir uyum programını yaratır. Bir tutam benchmark, bir tutam ülke gerçekleri ve bir tutam da hissedarlara karşı sorumluluk, ortaya sağ-lıklı ve işleyen bir rekabet uyum programı çıkartır. Eğitim seanslarında sorulan soru-ların önündeki zihinsel engeller kalkar ve
gerçek sorunlara odaklanılır. Departmanla-ra özel workshop’lar düzenlenebilir ve bura-da güncel sorunlar masaya yatırılır. Rekabet kurallarının sınırlarını çizdiği hareket alanı içerisinde alternatif çözüm üretimi kendili-ğinden gelir. Yerinde inceleme simülasyon-larında ‘sürekli şehir dışında’ olma eğilim-leri en aza iner ve işbirliği yapan bir ekip-le tadına doyulmaz çalışmalar yapılır. Ancak bu aşamaya da öyle tereyağından kıl çeker gibi gelinmez. Yöneticilerin tutumu burada çok belirleyicidir. Kurumsallık ilk anda rüz-garı terse çevirebilir. Sürekli ölçme ve de-ğerlendirmeye dayalı performans kriterleri-ne alışık olan çalışanlar rekabet uyum prog-ramını bir ‘adam avı’ şeklinde algılamama-lıdır. Patron şirketinde patrona rekabet hu-kukunu benimsetme çabalarının yerini, bu sefer kurumsal davranış psikolojisiyle tüm ekibe benimsetme gibi zorlu bir görev alır. Bu eşiğin aşılmasında ise yine uygulamacı-nın tecrübesiyle doğru bir uyum programı dizayn etme (haute couture) becerisi ön pla-na çıkar. Aksi takdirde verimsiz bir çalışma ortaya çıkar. En kritik husus ise bu verimsiz çalışmanın verimli olduğunun sanılmasıdır.
Yabancı Sermayeli Şirket
Bu kategori altında -ince farkları olsa da- ‘Türkiye’de de faaliyet gösteren ve tam kontrole sahip çokuluslu şirketler’ ile ‘Türki-ye pazarında faaliyet gösteren yabancı ser-mayeli yerli şirket’leri birlikte değerlendir-mek gerektiğine kanaat getirdim. İnce fark-lar nelerdir? Örneğin, ikinci kategoride ser-mayenin menşe ülkesindeki rekabet hukuku
algısı şirketin rekabet hukukuna olan inanç seviyesinde belirleyici rol oynar. Bu kategori altında çoğunlukla ‘pazar gücü çok kuvvetli’ şirketlere yatırım yapıldığı dikkate alındığın-da ‘bildiğiniz gibi yönetin’ diyen bir men-şe algısıyla ‘aman ha!’ diyen algı arasında-ki farktır bu. Sonuçları da buna göre değiş-mektedir. Ancak hesap verme açısından ba-kacak olursak ortada bir mega sermayenin bulunması kuralları hiçe sayma şeklinde bir sonucu hiçbir zaman doğurmaz. Çok ulus-lu şirketlerde global bir rekabet uyum poli-tikası zaten bulunmaktadır. Buradaki maha-ret, bu politikanın tek başına yeterli olmaya-cağının ve tam güvence yaratmayacağının yöneticilere algılatılmasıdır. Zira, çokuluslu şirketlerdeki en kritik husus, şirketin bu şab-lonlarla yaşamaya kendisini mahkum etme-si ve yerel pazar özelliklerini bu şablona ek-leyememesidir.
Çokuluslu şirketlerde hukuk departmanının bağlı olduğu coğrafi merkezle sürekli ileti-şim önem taşımaktadır. Kimi çokuluslu şir-ketlerde kemikleşmiş bir raporlama sistemi vardır. Kimisi ise iş kararlarında çeşitli inisi-yatifleri –karar alma maliyetiyle birlikte- yö-neticilerine bırakırlar. Hatta bu ikisinin bir-likte olduğu şirketler de vardır. Burada ‘ne-yin raporlanması gerektiği’ ve ‘alınan bir kararın arkasında yerel hukuk açısından ne-den durulması gerektiği’ gibi zorlu açıkla-maların sunuş becerisi önem taşır. Bu sü-reçte şirketin yerel hukuk departmanı be-lirleyici rol oynar. Uygulamacının mahare-ti ise bu iletişimde rekabet ile ilgili konuları doğru ve zamanında aktarabilmektir.
Diğerleri?
Banttan canlı yayınımız sonucunda dört temel şirket türüne ve rekabet hukukuna uyum algılarına yönelik değerlendirmelere ulaştık. Kendini bu dört başlık altında -sa-dece başlıklara bakarak- bulamayanlara da kısa bir notum var. Burada değinmediğim, mesela ‘yatırım fonu ortaklı şirket’, ‘regü-lasyonun veya siyasi erkin doğurduğu şir-ket’ veya ‘özelleştirme yoluyla kimlik değiş-tirmiş şirket’ gibi kendi aralarında da birbir-lerinden çok farklı karakterlere sahip şirket-lerin rekabet uyum algısına ilişkin ipuçları-nın yukarıdaki değerlendirmelerde saklı ol-duğunu düşünmekteyim. Biraz zihin jim-nastiği de bu şirketlere ve yöneticilerine bı-rakmak istiyorum. l
20
OPERASYONEL KİRALAMA>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Firmanızdan ve sunduğu hizmetlerden bah-seder misiniz?
K uruluşu 1946’ya dayanan ve Fransız Societe Generale Grubu’nun %100 iştiraki olan ALD Automotive, dün-
yada 1.000.000’dan fazla araç ile 39 ülkede global anlamda operasyonel kiralama, filo yönetimi, yakıt yönetimi ve 2.el araç satışı hizmeti veren dünyanın lider firmalarından biridir.
ALD Automotive, faaliyet gösterdiği ülke-lerde operasyonel kiralama ve filo yönetimi alanlarında araç adedi olarak Avrupa’da ve dünyada ikinci sırada yer almaktadır. Bulun-duğu ülke sayısı itibariyle coğrafi dağılımı en geniş olan operasyonel kiralama firma-sıdır. 2013 yılında, global anlamda sundu-ğu hizmetler olan operasyonel kiralama, filo yönetimi, finansal kiralama ve yakıt yöneti-mi alanlarında toplamda filo adedi olarak yıllık yüzde 5,6’lık bir büyüme kaydetmiştir.
ALD Automotive Türkiye ise 2005 yılında yerel bir firmanın yüzde 51’lik hissesini sa-tın alarak Türkiye pazarında faaliyete baş-lamış olup, 2008 yılının Haziran ayında şir-ketin geri kalan %49 hissesini satın alarak 100% Societe Generale Grubu’nun iştiraki haline gelmiştir.
Portföyünde hem yerli hem de yaban-cı menşeli şirketler olan 750’nin üzerinde müşteriye uzun dönem araç kiralama hiz-meti vermektedir.
Müşterilerinizden beklentileriniz nelerdir? Sağlıklı ve verimli bir operasyonel kiralama tecrübesi yaşamak için müşterilerin nelere dikkat etmesi gerekir?
ALD Automotive olarak hedefimiz bizi se-çen müşterilerimizle iş ortaklığımızın uzun vadede devam etmesidir. Hizmet kalitemiz ile, ihtiyaca uygun çözümler sağlayarak ter-cih edilen bir operasyonel kiralama firma-sı olarak kendimizi farklılaştırmaya odaklan-maktayız.
Satış ve satış sonrasında sadece yetkili markalar ile çalışıyoruz
ALD Automotive olarak hedefimiz bizi seçen müşterilerimizle iş ortaklığımızın uzun vadede devam etmesidir. Hizmet kalite-miz ile, ihtiyaca uygun çözümler sağlayarak tercih edilen bir operasyonel kiralama firması olarak kendimizi farklılaştırmaya odaklanmaktayız.
Güneydoğu Avrupa Bölge Direktörü ALD Türkiye CEO’su
Philippe VALIGNY
21EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Ülkemizde henüz operasyonel kiralama hiz-metiyle ilgili bir yasa veya yönetmelik olma-dığından pazarda mevcut durumda hizmet standartları yönünde rekabetten çok, fiyat rekabeti en üst düzeydedir. Bu yaklaşım ile hizmet kalitesinin önemi ne yazık ki yeterin-ce ön plana çıkamamaktadır.
Mali yapıları, finansal kaynakları ve operas-yonel alt yapıları sebebiyle ekonomik dalga-lanmalardan kolay etkilenen küçük şirketler operasyonel filo kiralama sektöründe stan-dartların belirlenmesini zorlaştırmaktadır. Bu bağlamda, pazardaki sürekliliğin sağ-lanması ve operasyonel anlamda hizmetin devam etmesinin önemini, müşterilerimi-zin tedarikçi seçimlerinde dikkate almaları-nı beklemekteyiz.
Hangi firmalar operasyonel kiralama yön-temini tercih ediyor? Tercih nedenleri siz-ce nedir?
ALD Automotive Türkiye, büyük ve küçük ölçekli hem yerel hem de dünyanın farklı ülkelerinde ALD Automotive ile global ola-rak özel anlaşmaları olan yabancı menşeli firmalara hizmet vermektedir.
Farklı filo sayısına sahip müşterilerimize, profesyonel olarak filo yönetimi konusunda her türlü hizmet, danışmanlık ve hatta per-sonel sağlamaya kadar farklılaştırmış çö-zümler sunmaktayız. Bu bağlamda, firmala-rın uzun dönem kiralamayı tercih etmele-rindeki en önemli hususlar, hem operasyo-nel hem de finansal avantajlardan yararlan-maktır. Operasyonel olarak, bakım-onarım, hasar-sigorta, lastik değişimi, yol yardımı, yedekleme hizmetlerinde profesyonel çö-zümler, finansal olarak ise araç alımlarına sermaye ve amortisman ayırmamak, ver-gi avantajı, 2. El değer kaybı riski ve ekstra personel giderlerinde tasarruf gibi avantaj-lar, birçok farklı ölçekte firmanın operasyo-nel kiralamadan yana tercih kullanmasını sağlamaktadır.
Yukarıda bahsettiğimiz genel avantajların yanı sıra şunu da belirtmek isteriz ki, ALD Automotive Türkiye olarak, otomotiv sektö-rünün lider markalarıyla (Peugeot, Citroen, Opel) yaptığımız operasyonel filo kiralama alanındaki işbirlikleri ile, markaların bayi ağları üzerinden web tabanlı fiyatlama ya-parak, özellikle orta ve küçük ölçekli firmala-ra erişebilen satış kanallarıyla operasyonel
kiralama hizmetini sunmaktayız. Son yıllar-da, KOBİ’lerin operasyonel kiralama hizme-tine talepleri yukarıda bahsedilen avantaj-lardan dolayı artış göstermektedir.
Filo yönetimi konusunda neler düşünüyor-sunuz? Firma olarak bu tür bir hizmetiniz var mıdır?
Filo yönetimi ALD Automotive’in global an-lamda lider olduğu bir hizmettir. ALD Au-tomotive, dünyada toplam araç filosunun %23’üne ‘Filo Yönetimi’ çözümü ile hizmet vermektedir. Türkiye pazarında da tüm alt-yapılar tamamlanmış olarak bu ürünümüz ile sektörde bu hizmeti talep eden müşteri profiline de ulaşmayı hedefliyoruz.
Filo yönetimi ürünümüz kapsamında, müş-teri firmanın kendi sahip olduğu araçlar için yine operasyonel kiralamada bulunan bakım, onarım, yedekleme, vb hizmetle-ri sağlamaktayız. Müşterilerimizin ihtiyaç-larına göre tercih ettikleri operasyonel hiz-meti, aylık sabit hizmet bedeli veya kullan-dıkça faturalandırılan servis bedeli+ aylık araç başı sabit yönetim bedeli karşılığı ve-riyoruz. Bunlarla beraber araçlar için yapıl-mış olan tüm harcamaları, kilometre bilgile-rini ve detaylı analizleri raporlayabiliyoruz. Böylelikle müşteri kendi araçları için de ALD Automotive’in tüm Türkiye’deki yaygın kali-teli hizmetinden faydalanabiliyor.
Otomotiv markaları ve bayileri, bankalar ve devlet kurumlarından ayrı ayrı beklentileri-niz nelerdir?
Sektörel bir değerlendirme yapacak olur-sak, öncelikli beklentimiz, pazarın gelişimi-ne destek sağlamak amacıyla ülkemizde operasyonel kiralama hizmetiyle ilgili yasal tanımlamaların oluşturulması ve fiyat re-kabeti ile hizmet kalitesinin güvence altına alınmasıdır. Bir diğer beklentimiz de, sek-
tördeki operasyonel kiralama firmalarının belirli standartlar çerçevesinde hizmet ve-rebilmeleri için, yetki belgesi şartının koyul-masıdır. Operasyonel kiralama şirketi ola-rak hizmet vermek isteyen firmaların, belir-li kriterler çerçevesinde değerlendirilmesi ve neticesinde yetki belgesi ile yetkilendiril-mesi gerekmektedir. Bunlarla beraber sek-tör standartların belirlenmesi, kiralama dö-neminde işleten sıfatıyla müşteriye ait özel-likle trafik cezaları, HGS/OGS geçiş cezala-rı, park cezaları gibi giderlerin direkt müş-teriden tahsil edilebilmesi yönünde yönet-meliklerin oluşturulması, KDV alacaklarının tahsilatının mümkün kılınmasıdır.
Bankaların, finans kiralama sektöründeki uygulamalara benzer şekilde, operasyonel kiralama hizmeti veren firmaların operasyo-nel kiralama konu olan kontratlarına değer-leme yaparak, kredilendirmede, kredi notu-na bağlı teminatsız olanaklar sunmaları pa-zarın finansal olarak sağlıklı büyümesine destek verecektir.
Halihazırda ALD Automotive olarak satış ve satış sonrasında sadece yetkili markalar-la çalışmaktayız. Özellikle satış sonrası hiz-metlerin, yetkili servisler tarafından veril-mesinin, müşteri memnuniyeti ve araç gü-venliği yönündeki öneminin vurgulanması ve buna bağlı olarak ikinci el araçların de-ğerlerine olumlu katkı sağlamasına destek verilmesini beklemekteyiz.
Bunu ilave olarak distribütörün ikinci el araç satış fiyatında, özellikle üst segment, lüks araçlarda geri-satınalma opsiyonları suna-bilmesi, operasyonel kiralama firmaları-na, ikinci el değerlemesi konusunda destek sağlayacaktır.
Son olarak yine markalardan beklentimiz, yeni araç alımlarında fiyat sabitleme konu-sunda daha destekleyici olmalarıdır. l
>> Farklı filo sayısına sahip müşterilerimize, profesyonel olarak filo yönetimi konusunda her türlü hizmet, danışmanlık ve hatta personel sağlamaya kadar farklılaştırmış çözümler sunmaktayız. Bu bağlamda, firmaların uzun dönem kiralamayı tercih etmelerindeki en önemli hususlar, hem operasyonel hem de finansal avantajlardan yararlanmaktır.
Türkiye’de araç filolarında büyüme beklentisi Avrupa’nın üzerinde çıktı
Tüm filo profesyonelleri için referans kaynağı olma niteliğine sahip araştırma Türkiye’deki filo sektörüne ışık tutuyor. Araştırma büyük ölçekli şirketlerde operasyonel kiralamanın finansman tercihi olarak öne çıktığını gösteriyor.
23EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Filo Yöneticilerinin Operasyonel KiralamayıTercih Etmelerindeki Esas Nedenler
Finansman Yöntemlerindeki Gelişim
Peşin Satın Alma Araç Kredisi Operasyonel KiralamaFinansal Kiralama
% 43
% 40
% 48
% 36
% 50
% 27
% 13
% 3
% 6
% 30
% 24
% 4
% 27
% 9
% 38% 2
Temel Finansman Yöntemleri
Türkiye pazarında operasyonel kiralamanın büyük ölçekli firmalarda daha çok tercih edilmesine rağmen, penetrasyon oranının Avrupa pazarının altında olduğu gözlemlenmektedir.
Büyük ölçekli firmaların operasyonel kiralamaya yönelmelerinde artış söz konusu olsa da peşin satın alma ve araç kredisinin KOBİ’ler için hala dinamik bir yöntem olduğu gözlemleniyor.
Peşin Satın Alma
Finansal Kiralama
Araç Kredisi
Operasyonel Kiralama
%44%42
%7% 5
2013 %46 %46 %42 %29
2012 %37 %48 %35 %43
2011 %62 %41 %45 %26
%67 %56 %48 %22
%57 %46 %51 %38
%44 %64 %39 %19
%2 %3 %15 %30
%7 %8 %17 %21
%0 %3 %19 %42
%2 %4 %6 %23
%8 %6 %5 %4
%0 %2 %9 %8
%50
%43
%4% 4
%54
%29
%12% 3
%37
%14
%47
% 0
F ilo sektörünün bugününe ve yarını-
na ışık tutmak amacıyla TEB Arval’in
destek olduğu “CVO Barometre 2014”
araştırması sonuçları açıklandı. Bulgulara
göre 100’den fazla kişinin çalıştığı şirketle-
rin yüzde 27’si ana finansman çözümü ola-
rak operasyonel kiralamayı tercih ediyor.
Kurumsal Araç İzleme (Corporate Vehicle
Observatory - CVO) Türkiye sponsoru TEB
Arval desteğiyle gerçekleştirilen ve otomo-
tiv sektörünün önemli bir alanı olan filo yö-
netimi konusundaki tek çalışma olan CVO
Barometre’nin 2014 sonuçları açıklandı.
Araştırma uluslararası çaptaki 16 ülkede ya-
pılan analizlere dayanıyor. 2014’ün ilk çey-
reğine odaklanan araştırma kapsamında
Aylık sabit maliyet
Bütçe kontrolü
Bilançodaki yükü azaltmak
Filodaki idari yükü azaltmak
Araç servis hizmetlerinin dahil olması
Filo yönetiminde tüm hizmetlerin bir arada olduğu
entegre bir hizmet almak
Araçların 2. el satış riskinden kurtulmak
%19
%40
%7
%16
%15
%3
%0
%3
%50
%17
%16
%7
%3
%3 Operasyonel kiralamanın başlıca avantajları; sabit maliyetler sayesinde
bütçe kontrolüne olanak vermesi, bilançodaki yükü ve filonun idari
işler yükünü azaltması olarak ortaya çıkmaktadır.
3.634’ü Avrupa’dan, 926’sı Avrupa dışından
olmak üzere 4.560 filo yöneticisi ve çalışan-
la görüşüldü.
Türkiye’de bin kişiye 112 araç düşüyor
Araştırmanın raporu Türkiye’de filo araç ki-
ralama sektörünün, geleceğe dair beklenti-
ler ışığında genel durumunu ortaya koyu-
yor. 2008’den günümüze araç satışlarının
da mercek altına alındığı araştırma 2008-
2011 yılları arasında binek otomobil satışla-
rının ikiye katlandığını, hafif ticari filo araç-
ları satışlarının da yüzde 44 oranında arttı-
ğını ortaya koyuyor. 2012 yılında Gayri Safi
Yurtiçi Hasıla’daki düşüşün araç satışlarına
yansıdığını vurgulayan rapor, 2012 yılında
>> 2008’den günümüze araç satışlarının da mercek altına alındığı araştırma 2008-2011 yılları arasında binek otomobil satışlarının ikiye katlandığını, hafif ticari filo araçları satışlarının da yüzde 44 oranında arttığını ortaya koyuyor.
2014
2013
24
ARAŞTIRMA>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Filo Yöneticilerinin Satın Almayı Tercih Etmelerindeki Esas Nedenleri
Sürücü Davranışlarında Araçların TKM Üzerindeki Etkisini Azaltmak İçin Alınan Aksiyonlar
%26%19 %23%39
%22
%7
%20%9
%52%74 %57%52
20142014 20132013
Aracın kullanım süresinin kiralama süresinden uzun olması
Her hizmet için en iyi tedarikçinin seçilmesi
Filonun tam kontrolü
Bilmiyor
Satın almanın tercih edilmesindeki en etkin sebeplerden biri, filo üzerinde tam kontrolün sağlandığının düşünülmesidir.
Geçen yıla kıyasla, filo yöneticileri sürücü davranışının *TKM üzerindeki etkisini önlemek için daha fazla aksiyon alıyorlar.
%31
%30
%42
%59
%3
%20
%69
%69
%4
%2
%97
%2
%1
%3
2014
2014
2014
2014
2013
2013
2013
2013
%76
%67
%51
%2
%1
%5
%1
%54
%39
%31
%41
Evet Yapılması planlanıyor Hayır Fikri yok
hem binek hem de hafif ticari araç satışla-rında önceki yıla kıyasla yüzde 10 oranında azalma olduğunun altını çiziyor.
Raporda, 2013 yılında yüzde 2,4’ten yüzde 4,3’e yükselen GSYH’nin binek otomobil sa-tışlarına yüzde 19,5 oranında artış, hafif ti-cari araç pazarında ise yüzde -14,8 oranında küçülme olarak yansıdığı belirtiliyor.
Raporda uzmanların Türkiye’de GSYH’nin önceki yıllara kıyasla düşük oranda da olsa
artacağı, ekonominin ise 2014 yılında yüzde 2,3, 2015’te ise yüzde 3,1 oranında büyüye-ceği tahminlerine yer veriliyor.
Raporun değindiği bir başka önemli ger-çek de Türkiye’de, yüksek nüfus potansiye-line rağmen motorlu araç donanım oranının hala düşük olduğuna dikkat çekiliyor. 2012 yılında Türkiye’de bin kişiye 112 binek araç düşerken, aynı oran Fransa’da bine 500 şek-linde gerçekleşmiş bulunuyor.
Türkiye filo pazarı Avrupa’yakıyasla daha güçlü
Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’deki filo pazarındaki büyüme Avrupa’ya kıyasla çok daha güçlü. Buna göre 100’den az kişi-nin çalıştığı Türk şirketlerinde yüzde 28’lik dilim filoların büyüyeceğine yönelik olum-lu beklenti içerisindeyken Avrupa genelin-de bu oran yüzde 6’da kalıyor. 100’den faz-la kişinin çalıştığı şirketlerde ise aynı bek-lenti Türkiye’de yüzde 47, Avrupa genelin-de ise yüzde 12 olarak şekilleniyor. Bunun-la birlikte 10„dan az kişinin çalıştığı küçük şirketler ölçeğine gelindiğinde Türkiye ile Avrupa arasındaki makasın hızla kapandığı (2012’deki yüzde 61 oranından yüzde 27’ye düştü) görülüyor.
Türkiye’de, Avrupa’ya kıyasla yüksek oran-da çıkan bir diğer beklenti de araç kullanım sürelerinin uzatılması yönünde. Raporda öl-çeği fark etmeksizin tüm şirketlerde bu bek-lentinin yüksek olduğuna dikkat çekiliyor ve araç filolarındaki büyümenin yeni araçların satın alınmasının yanı sıra filodaki mevcut araçların uzun süreler kullanılmasıyla süre-ceği yorumu yapılıyor.
Araştırma kapsamında görüşülen küçük ve orta ölçekli şirketlerde profesyonellerin yüz-de 21’i, büyük şirketlerde ise profesyonel-lerin yüzde 33’ü, mevcut şirket filolarında-ki binek araçların kullanımlarının artacağını düşünüyor. Hafif ticari araçlarda ise bu oran
Şirket Araç Politikası Uygulamaları
Şirket araç politikaları uygulamalarında; güvenli sürüş yapan sürücüler için teşvik veya ödül vermek , cep telefonu kiti kullanımını yasaklamak ve şirket yemeğinden eve giderken araç kullanımı sınırlamak gibi uygulamalar ın belirgin olarak arttığı gözlemleniyor.
Şirket aracını seçerken karbon (CO2) salımını
kısıtlamak
Cep telefonu kiti kullanımı yasaklamak
Güvenli sürüş yapan sürücüler için teşvik
ödülleri
Şirket yemeğinden eve giderken araç
kullanımı sınırlamak
%15
%19
%27
%27
%31
%29
%34
%38
%13
%4
%9
%9
%42
%30
%31
%27
2014
2013
26
ARAŞTIRMA>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
sırasıyla yüzde 21 ve yüzde 36 olarak ölçülü-yor. Oranlarda geçen yıla oranla düşüş ya-şanması dikkat çekiyor.
Firmalarda finansman yöntemi seçiminde operasyonel kiralamanın payı artıyor
Araştırma finansman yöntemi seçiminde küçük ve orta ölçekli şirketlerde (çalışan sa-yısı 100’den az) şirket araçlarının ya doğru-dan satın alındığını (yüzde 43) ya da araç kredisi ile alındığını (yüzde 50) gösteriyor. Operasyonel kiralamada ise penetrasyon yalnızca yüzde 7’de kalıyor.
Şirket ölçeği büyüdükçe operasyonel kirala-manın finansman tercihi olarak öne çıkma oranı da artıyor. 100’den fazla kişinin çalış-tığı şirketlerin yüzde 27’si ana finansman yöntemi olarak operasyonel kiralamayı ter-cih ediyor. Buna rağmen operasyonel kira-lama, penetrasyon oranlarında Avrupa pa-zarlarına kıyasla geride kalıyor. 250’den faz-la kişinin çalıştığı çok büyük şirketlerde ise finansman yöntemi olarak operasyonel ki-ralamanın yakın gelecekte ağırlığını koyma-sı bekleniyor.
Araştırma kapsamında bilgilerine başvuru-lan profesyoneller operasyonel kiralama-nın sabit gider avantajına dikkat çekerken, araç bakım ve yönetimi için ekstra kaynak ayırma gerekliliği barındırmayan operasyo-nel kiralama yönteminin yakında daha da
yaygınlaşacağını düşünüyorlar. Büyük şir-ketlerde çalışan profesyonellerin yüzde 40’ı operasyonel kiralamayı tercih etmelerinde ana etmen olarak bütçe kontrolünü göste-riyor.
Sürücü davranışlarında araçların Toplam Kullanım Maliyeti üzerindeki etkisini azalt-mak için alınan önlemlerin sayısı artıyor Araştırmada filo yöneticilerinin, 2014 yılın-
da 2013 yılına kıyasla sürücü davranışının Toplam Kullanım Maliyeti üzerindeki etkisi-ni önlemek için daha fazla önlem aldığı göz-lemleniyor. Sürücü davranışlarının Toplam Kullanım Maliyeti üzerindeki etkisini azalt-maya yönelik önlem alan küçük şirketlerin oranı yüzde 28, orta ölçekli şirketlerin oranı yüzde 10, büyük şirketlerin oranı yüzde 11 ve çok büyük şirketlerin oranı ise yüzde 18 artmış bulunuyor.
Türk şirketleri filo yönetimini tamamen dış kaynağa devretmeye sıcak bakıyor
Türk şirketlerinin tamamen dış kaynak yön-temini tercih etme sebepleri Avrupalı şir-ketlere kıyasla sayıca oldukça fazla. Tasar-ruf, sürücünün memnuniyet seviyesindeki gözle görülür artış, karar alma süreçlerine destek olan kapsamlı filo raporları, görev ve süreçlerin idaresi gibi avantajların her biri Türk şirketlerinin filo ihtiyaçlarını dış kaynak yoluyla çözme gerekçeleri arasında yer alı-yor.
Tercihler farklı olsa da söz konusu sebep-lerin dış kaynak tercihini belirleme oranla-rında Türk şirketlerinin Avrupa’ya kıyasla iki kat fazla oranda olumlu baktığı görülüyor. Türk şirketleri ise filo kiralama şirketinden öncelikle adil fiyat bekliyor. Araştırmaya ka-tılan küçük şirketlerin yüzde 41’i, büyük şir-ketlerinse yüzde 37’si “fiyat” kriterini ön sı-raya yerleştiriyor.
Şirket Aracını Seçerken Dikkat Edilen Esas Kriterler
TKM kriterinin, satın alma fiyatına kıyasla geçtiğimiz yıldan daha önem kazandığı görülüyor.
Satın Alma Fiyatı
Toplam Kullanım Maliyeti
Araç Markası
Vergi Masrafı
Çevre Dostu Olması
%13
%43
%33
%4
%6
%10
%56
%25
%3
%4
%43
%18
%35
%1
%2
%23
%53
%20
%1
%1
2014
2013
TEB Arval Genel Müdürü Luc SORIAU:
“Tüm filo profesyonelleri ve filo hizme-
tinden yararlanan ya da yararlanmayı dü-
şünen şirketler için bir referans kaynağı
olması hedefiyle yaptığımız CVO araştır-
maları bundan sonraki yıllarda da süre-
cek. Türkiye’deki firmalar, filo hizmetle-
ri bakımından büyük potansiyel taşıyan,
filo yönetiminin sağladığı Toplam Kulla-
nım Maliyetinde düşme, sürücü güvenliği,
çağdaş teknolojiler, düzenli bakım ve yö-
netim gibi avantajları günden güne daha
yüksek oranlarda benimsiyor. Araştırma
sonuçlarının en vurucu yanının bu oldu-
ğunu düşünüyorum.”
27EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Firmaların Dış Kaynağa Yönelme Sebepleri
Filo Kiralama Şirketinden Beklentiler
Büyük ve küçük şirketlerin, filo kiralama şirketinden beklentilerinden biri de uygun ve adil fiyatlamadır.
Büyük ölçekli firmalarda idari işlerin ve filo yönetiminin devredilmesi öne çıkarken küçük ölçekli firmalarda maliyetlerdeki indirimler önem kazanmaktadır.
Fiyat
Fiyatlar adil / uygun olmalı %41 %37
Uygun maliyetli olmalı %0 %3
Hizmet / Satış sonrası hizmetler
Ödenen paranın karşılığında kaliteli hizmet sunmalı %12 %19
Satış sonrası hizmetlerin iyi olması %9 %11
Güvenirlik %8 %5
Kazalarda yedek araç sunulmalı %7 %7
İyi iletişim %3 %3
Araçlar
Rahat ve kaliteli araçlar %11 %10
Yakıt verimliliğine sahip araçlar %6 %3
Çoklu araç seçeneği %3 %3
%63
%57
%60
%60
%61
%63
%81
%82
%73
%80
%84
%83
%28
%23
%23
%23
%17
%21
%42
%36
%31
%28
%32
%27
Potansiyel tasarrufların açık bir şekilde belirlenmesi
Tedarikçiyle performans anlaşması
Sürücülerinmemnuniyet seviyesinin görünür olması
Gerektiğinde yeniden iç kaynak kullanımının mümkün olması
Karar vermeyi destekleyici kapsamlı filo raporlamasının olması
Görev ve süreçlerin adım adım delege edilebilmesi
Mobil hizmetlere büyük şirketlerin ilgisi büyük
CVO araştırmasına göre Türkiye’de şirket ölçeği büyüdükçe, çalışanlar için merkezi-leştirilmiş seyahat ve mobilite yönetimine geçiş de artıyor. 100’den fazla kişinin çalış-tığı Türk şirketlerinin yüzde 84’ünde bu tür-den bir merkezi yönetim sistemi uygulanı-yor. Özellikle büyük Türk şirketleri mobili-te içeren yönetim servislerine sıcak bakıyor.
Sunulan hizmetler arasında, çalışan için mobilite iç denetim hizmetine büyük şir-ketlerin yüzde 57’si sıcak bakarken, seyahat hizmetleri için iç ya da dış ağ uygulamala-rına sıcak bakan şirketlerin oranı yüzde 54 olarak ölçülüyor. Şirketlerin yüzde 51’i kon-solide rapor ve seyahat analizi hizmetlerine, yüzde 48’i ise çalışan başına düşen reel har-cama ve mobiliteyi yönetebilecek araçlara sıcak bakıyor.
Türk sürücüler araç takip sistemlerini artık kabulleniyor
Araştırma Türk şirketlerinin özellikle çalı-şan güvenliği konusunda endişe duyduğu-nu da gösteriyor. Güvenli sürüş eğitimle-ri çoğunlukla yolda yapılan pratik eğitim-ler oluyor. Tercih edilen diğer yaklaşım-lar arasında iç mekân eğitimleri, planlı yol eğitimleri ve e-öğrenim ya da simülatör yer alıyor. Araç takip sistemleri konusunda ise 2012 yılında yapılan araştırmada oldu-ğu gibi Türk filolarına araç takip sistemle-rinin Avrupa’dakilere kıyasla daha hızlı gi-riş yaptığı görülüyor. Bunun arkasında Türk sürücülerin Avrupa’daki sürücülere kıyasla coğrafi bilgi ve sürücü davranışını raporla-yan araç takip sistemine daha sıcak bakma-sı yatıyor. Araştırma raporuna göre söz ko-nusu sistemlerin benimsenmesi ölçeği fark etmeksizin tüm şirketlerde artacak olduğu-nu gösteriyor. l
>> 250’den fazla kişinin çalıştığı çok büyük şirketlerde ise finansman yöntemi olarak operasyonel kiralamanın yakın gelecekte ağırlığını koyması bekleniyor.
10’dan az çalışanı olan
firmalar
10-99 çalışanı olan firmalar
100-249 çalışanı olan firmalar
250 ve daha fazla çalışanı olan firmalar
Araştırma için3634’ü Avrupa, 926’sı Avrupa dışından olmak üzere toplam 4.560 görüşme yapıldı.
Türkiye
Avrupa
28
GÜNLÜK KİRALAMA>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Firmanızdan ve sunduğu hizmetlerden bah-seder misiniz?
S ixt rent a car olarak geniş bir ürün yel-pazesine sahibiz. Leasing, uzun dö-nem araç kiralama, limuzin servis,
günlük kiralama, aylık kiralama gibi. An-cak amiral gemimiz günlük kiralama servi-simizdir. Bu konuda oldukça iddialıyız ve bu işi yapmayı daha çok seviyoruz. Firma-mızda günlük kiralama dediğimizde 1 ile 29 gün arası yapılan kiralamaları kastediyoruz. Bunun üzerindeki kiralama gün sayıları için müşterilerimizi aylık olarak fiyatlandırılmış ürünlerimize yönlendiriyoruz.
Uzun dönem araç kiralama servisimizde ise müşterilerimiz taahhüt vermeden uzun sü-reli olarak araçlarımızı kullanabiliyorlar, iş-leri planlanandan erken biterse bir penaltı ödemeden aracı geri iade edebiliyorlar. Bu oldukça esnek bir ürün ve çok da rağbet gö-rüyor. Leasing ise müşterinin siparişi için araç satın aldığımız klasik bir yöntem.
Transfer ve limuzin servis hizmetimiz ise özellikle yurtdışına çıkan ve VIP hizmet al-mak isteyip trafik telaşına kapılmak isteme-yen müşterilerimiz tercih ettiği bir servisi-miz.
Müşterilerinizden beklentileriniz nelerdir? Keyifli bir günlük kiralama tecrübesi yaşa-mak için müşterilerin nelere dikkat etmesi gerekir?
Servis sektöründe olan bir firma için müş-teriden bir şey beklemenin oldukça zor ol-duğu bir dönem yaşıyoruz. Rekabet, tüketici
algısı, değişen trendler, müşterinin gerçek-ten ve her zaman haklı olduğu bir dönem-deyiz.
Ama tabii ki bizim işimizde müşterinin de bir takım sorumluluklar alması gerekiyor, daha doğrusu aldığı sorumlulukların farkın-da olması gerekiyor. Araç kiralayacak her-kesin bilmesi gereken ilk şey, ortada ken-di aracınızı kullanmaktan farklı bir duru-mun olmadığıdır. Sadece ruhsatta sizin is-miniz yazmıyor, kalan her şey aynı. Trafik-te sorumlu olmak, kiralama sözleşmesinde-ki şartları anlamak ve uymak keyif almanın ilk adımı.
Müşteri kiralama ihtiyaçlarını iyi belirlemiş olmalıdır, araç türü, yakıt tipi, vites bunlar en önemli kriterler. Yolu bozuk bir yerde araç kullanacaksanız daha yüksek bir araç, uzun yol yapacaksanız otomatik bir araç tercih edilebilir. Arabayı çok az kullanacak-
TOKKDER’e üye firmalar sektörü, gelişmeleri ve trendleri takip ederler
Otomobiller Türkiye’de pahalı mıdır, araç fiyatlarındaki vergi-ler, faizler, havalimanında ofis kiraları yüksek midir diye ters-ten de bir soru sormak gerekiyor. Bütün bunları değerlendirdi-ğimizde günlük kiralama fiyatlarının aslında pahalı olmadığını görebilirsiniz.
Sixt Rent A Car Yönetici OrtağıMurad GEYİMCİ
29EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
sanız dizel bir araçta ısrar etmek daha çok para ödemenize sebep olacaktır. Arabada çocuk olacaksa çocuk koltuğu ve daha gü-venli araçlar tercih edilebilir. Yolu bilmiyor-sanız, navigasyonlu bir araba kullanmak fark yaratacaktır.
Diğer bir konu da muhakkak önceden rezer-vasyon yaptırılması gerekliliğidir. Rezervas-yonsuz veya son dakika taleplerde istedi-ğiniz arabayı bulmak zor olacaktır veya en azından daha pahalı olacaktır.
Günlük kiralama şirketi tercih ederken müşterilerin dikkat etmesi gereken konu-lar hangileridir? TOKKDER üyesi bir firma-dan günlük kiralama yapmanın avantajları nelerdir?
TOKKDER bünyesinde yer almak isteyen bir kiralama firması bu kurumun içerisinde yer alarak kendisinin araba kiralama işine cid-di ve profesyonel baktığını ifade etmektedir. En temel haliyle bile bu şekilde bir firmadan araç kiralamak hiç sorunun yaşamayacağı-nız anlamına gelemese bile karşınızda cid-di muhataplar bulacağınız anlamına ge-lir. Yani sorun yaşarsanız ki hangi servis ve ürünü satın alırsanız alın sorun yaşama ih-timaliniz var, sizi dinleyecek birileri olacak-tır. TOKKDER’e üye firmalar sektörü, geliş-meleri ve trendleri takip ederler. Bu sebeple tercih edilmeleri gayet normal.
Bir müşteri olarak, bir rent a car firmasının, servis sırasında ve servis sonrası müşte-ri hizmetlerinin var ve iyi olduğunu bilmek isterim. Güncel bir web sitesinin olması di-ğer bir önemli kriter. Sosyal medyada var olması da firmanın müşterilerine gösterdi-ği özenin belirtisidir. Firmaya, rezervasyon merkezine kolay ulaşmak da ayrı bir kriter. Kiraladığı araçların model yıllarının yeni ol-ması, araçların güvenlik ve konfor açısından yeterli olacağı anlamındadır, buna da dikkat etmek gerekir.
Günlük kiralama Türkiye’de pahalı mıdır?
Araçlar Türkiye’de pahalı mıdır, araç fiyatla-rındaki vergiler, faizler, havalimanında ofis kiraları yüksek midir diye tersten de bir soru sormak gerekiyor. Bütün bunları değerlen-dirdiğimizde günlük kiralama fiyatlarının aslında pahalı olmadığını görebilirsiniz.
Ancak tabii ki bazı dönemler oluyor ki tale-be yanıt vermek mümkün olmuyor, bayram
dönemleri ve yüksek sezon dediğimiz yaz
ayları. Bu dönemlerde fiyatlar %50-60 arta-
biliyor. Bu fiyat artışlarından daha az etki-
lenmek için erken rezervasyon yaptırılma-
sını öneriyoruz. Bizim firmamızda erken re-
zervasyon yapan müşterilerimiz daha eko-
nomik fiyatlar alabiliyorlar.
Sektör ortalamasının çok altında fiyat veren
firmalar olduğunu biz de duyuyoruz ve gö-
rüyoruz, ancak biz kendi yaptığımız işi bi-
liyoruz. Müşterilerimizi ve paydaşlarımızı
tehlikeye atacak hiçbir uygulama içerisin-
de olamayız. Bu sebeple biz ucuz olmaktan
ziyade ödediği fiyata değer bir hizmet sun-
maya gayret ediyoruz.
Günlük kiralama ülkemizde sizce daha da yaygınlaşacak mı? Günlük kiralamanın yay-gınlaşması için gerekli olan unsurlar sizce nelerdir?
Kesinlikle evet, günlük kiralama katlanarak
büyüyecek ve yaygınlaşacak. Devletin re-
gülasyonları zamanında ve tam yapması-
na ihtiyaç var. Hem firmalar tarafında hem
de trafik düzenlemeleri tarafında. Cebinde
devletin verdiği bir ehliyet olan her kişinin
aktif olarak araç kullanabildiğinden emin ol-
mak güzel bir his olurdu. Veya riskli kişile-
rin, teröre bulaşmış, suça bulaşmış aranan
kişilerin, araç kiralama talebi esnasında fark
edilebilmesi de çok faydalı olurdu. Bu yön-
de güzel gelişmeler var, umuyoruz önü-
müzdeki yıllarda daha da düzelecek. Akar-
yakıt fiyatlarının dizginlenebilmesi de diğer
bir konu. Bu gün bir depo yakıta ödediğiniz
ücret neredeyse 5 günlük kiralama fiyatına
denk. Karayolu, deniz yolu, havayolu ve de-
mir yollarının gelişmesi de kısa dönem araç
kiralamayı daha da yaygınlaştıracaktır. İn-
sanların kolayca ve ekonomik bir yolla şehir
değiştirebilmeleri ve kısa dönem kiralamayı teşvik edecektir. Şehir içlerindeki insanların yer değiştirmeseler bile sadece merak ettiği bir aracı kullanmak için, hafta sonu ufak bir gezinti için, ev hanımlarının günlere gidip gelmesi için, öğrencilerin stres atmak için araç kiralayacağı bir dönem geliyor.
Otomotiv markaları ve bayileri, bankalar ve devlet kurumlarından ayrı ayrı beklentileri-niz nelerdir?
Otomotiv marka ve bayileri son yıllarda ön-ceki yıllara nazaran rent a car firmalarına daha ilgililer. Bu sevindirici. Kendi adımıza
biz kendileriyle gayet uyumlu çalışıyoruz.
Onlar da rent a car sektörünün kendi sek-
törleriyle olan sinerjisini fark etmiş durum-
dalar. Onların da kısıtları olduğunun farkın-
dayız. Aldığımız bir aracın ikinci elde değer
kaybının tam bilenemeyecek olsa bile tah-
minlenebiliyor olması bile çok önemli. Bu-
rada birinci el satış fiyat stratejilerinin öne-
mi büyük. Otomotiv firmalarının ikinci eli
koruması iyi olacaktır.
Banka denince tabii ki akla ilk gelen konu
kredi faizleri. Diğer bir konu da teminatlar.
Krediyle satın alınan araçlara kasko yaptı-
rılması zorunluluğu firmanın kredibilitesiy-
le orantılı olarak esnetilebilmeli.
Devletten ise en büyük beklentimiz, düzen-
lemeleri zamanında ve tam yapması. Çalı-
nan araçlar konusunda kolluk güçlerinin
önleyici faaliyetlerde bulunması işimizi çok
kolaylaştıran gelişmeler olurdu. Diğer bir
konu da tabii ki uzun zamandır çözüleme-
yen özellikle kısa dönem kiralamalarda olu-
şan kazalarda kusursuz sorumlu olarak rent
a car firmasının ciddi tazminat yükleri altın-
da kalabilmesi sorunudur. Bunun da bir dü-
zene sokulmasına ihtiyacımız var. l
30
DOSYA: TRAFİK GÜVENLİĞİ>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
DOSYA:Trafik Güvenliği
31EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Y aşımın küçük olduğu yıllarda (yet-mişlerin ikinci yarısı diyelim) araba-da babamın yanında otururdum. Tra-
fikten söz ederdi. Şikayet ederdi ve trafiğin bir kültür olduğunu söylerdi. Bunları söyler-ken de benim önde oturmam bir yana (şu anda kendi çocuklarımı öne oturtma fikri bile garip geliyor) ne kendisi ne de ben em-niyet kemeri takıyorduk. Ama herhalde or-talamanın çok üzerinde bir sürücü idi. Zaten hayatı yaşayış şekline de baktığımda, trafik-te sabırlı ve güvenli bir sürüşü tercih etmesi bana sürpriz değildi. Şöyle derdi: ‘bir ülke-de trafiğin adam olması için en az iki neslin babasının yanında oturması gerekir’. Söy-lemek istediği sanırım çok boyutluydu. Bu, direksiyondaki kişinin en sevdiği insanların can güvenliğinin sorumluluğunu aldığını id-rak etmesi ve çocuğun da, babasını -iyi veya kötü- görerek trafik denen sistemi kavrama-sı için gereken sürenin tanımıydı herhalde. Diğer taraftan da ‘araba sevdasının’ dinme-si için ve olayın ‘4 tekerlek bir de motor’ se-viyesinde algılanması için belirli bir refah toplumu sürecinin yaşanması için gereken zamana yönelik (herhalde kendi öngörüsüy-le Türkiye’nin medeniyet saatinin ne kadar geri kaldığına ilişkin kişisel tahminini de ek-leyerek) yaptığı güzel bir zaman endeksle-mesi de barındırdığını düşünüyorum.
Daha sonra hayatımıza giren mevzuatların hepsine uyduk ailece. Ben kendi ailemi kur-duğumda da buna elimden geldiğince ria-yet etmeye çalıştım ve çalışıyorum. Trafik-teki düzensizliğin düzenini bozarak hayatı-mı riske etmek pahasına kurallara uyacak kadar saf olmadığımı da ifade etmek iste-
rim. Stockholm’de yaşamadığımızı bildiğim
ve idrak ettiğim için de, yaya olduğum za-
manlarda da trafikten beklentilerimi yaşadı-
ğım toplumun trafik sistemine endekslerim.
Yani mesela yaya geçitlerinin yanıltıcılığı-
na prim vermem. Bu ne demek şimdi? Yani,
yaya geçidine adımımı attığımda arabala-
rın durduğu coğrafyalara saklarım trafikten
duyduğum hazları. Haklarım olduğunu ha-
tırladığım ve bunun toplumda kişisel olarak
tanımadığım bireyler tarafından bana hatır-
latıldığı yerdir güvenli trafik.
Güvenli trafiğin pek çok etkileyen dinami-
ği var. Elbette başta cehaleti sayabiliriz. Za-
ten tüm kötülüklerin de anası olan cehalet kimi zaman kendisini makas yaparak yanı-nızdan geçen deli bir sürücüyle görünür kı-larken kimi zamanda önde annenin kucağı-na oturtulan kemersiz bir çocuk olarak. Bun-lar normal bir zekanın içinden çıkamayacağı şeyler değildir. Sonuçta tüm malzeme orta-da: araba, kemer, haberlerde çıkan kaza ha-berleri. Buna rağmen yapılan trafik kuralı ih-lallerinde temel girdi cehalet.
Diğer bir faktör demokrasi bilinci eksikliği-dir. Bir arada yaşamanın ne demek oldu-ğunu bilmeyen toplumların trafikleri de gü-venli değildir. Çünkü herkes için kendi acil işi ‘trafik kurallarını ihlal etmek için meşru’ bir gerekçedir. İnsanların sürekli kendilerine özel istisnalar çıkartması mesela. Bakın ge-çenlerde Sağlık Bakanlığı aşırı artış göste-ren ambülans kazalarına değindi. İşte tam da dediğim şey. Arkadaki hastanın acil du-rumu trafik kurallarından daha önemlidir ve başka masum insanların da can güvenlikle-rinden farkında olmadan buna iskonto yap-mak gibi bir yükümlülüğü vardır... Böyle bir vergi türü biliyor musunuz? Hayat güvenli-ğinizden bir parçayı, trafikte acil işi olanla-rın kural ihlallerinin yol açabileceği kazalar-da kullanılmak üzere sizden tahsil ediyorlar.
Diğer bir faktör ise, yaptırımların etkin uy-gulanmamasıdır. Her ne kadar trafik kuralla-rına duyarsız olunsa da, sopa kuvvetiyle dü-zen kurulamaz diye bir şey yok. Bunun dü-zenli ve istikrarlı uygulanması gerekir. Bu devlete düşen bir görev. Ceza verilmeyen kabahat meşru ilan edilmektedir. Türkiye Dünya’nın en modern trafik kanunlarından birine sahip biliyor musunuz? Ama maale-
Ne kadar bilinçli toplumo kadar trafik güvenliği
ACTECONDr. M. Fevzi TOKSOY
32
DOSYA: TRAFİK GÜVENLİĞİ>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
sef uygulanmıyor. Burada devletin takkeyi önüne koyması gerek.
Diğer bir faktör de regülasyonlardır. Ehliyet sahibi olma şartları, araç muayene sistemi, karayolu taşıma lisansları, kış lastiği gibi sü-reçlerin trafik güvenliğini ön plana çıkarta-cak şekilde dizaynı ve elbette bunların disip-linli bir şekilde uygulanması şarttır.
Kamunun önayak olduğu Trafik Güvenli-ği Platformu gibi sosyal sorumluluk proje-leri ise etkinlik açısından kanımca maalesef trafik güvenliğini sağlama etkisinde listenin çok altında kalıyor. Bu tip girişimler yoğun araç kullanımı olan şirketlerin trafik güven-liği bilinciyle hareket etmesi ve çalışanları-na bu yönde telkinlerde bulunması ile güzel sonuçlar verebiliyor. Araç kiralama sistemi-nin bu sürece son derece pozitif bir etki yap-tığını düşünüyorum. Şirketin malı olarak değerlendirilen kiralık araçların tabi olduğu hukuki düzenlemeler sürücülerin daha kont-rollü olmasını da sağlamakta. Ancak bu gi-rişimlerin özel veya kamusal toplu taşıma hizmetleri veren kuruluşları kapsadığını dü-şünmüyorum. Gençlere yönelik proje ola-rak Goodyear’ın sosyal sorumluluk projesi bence mükemmel.
Öte yandan, bu yazıyı yazdığım hafta gör-düğüm çoğu motosiklet (arka kutularında-ki dünya markalarının itibarına bakmaksı-zın) kural hatası yaptı; ters yola girmiş bir belediye çöp kamyonu başıma iş açtı; tak-siye binmek isteyen müşteriyi taksi şofö-rü polisin önünde reddetti; polise ‘bişey-ler yapsana!’ işareti yapmam üzerine polis ‘bennapiim’ şeklinde bir vücut lisanıyla ara-basının içinden cevap verdi; plazaların ar-kasındaki servisler yolu tek şeride indirmiş-ken, Türkiye’nin gelir ve eğitim seviyesi en yüksek mahallelerinden birinde bir sürücü arabasının para olarak değerinin kendisine trafik kurallarını değiştirme keyfiyeti sağla-dığı inancıyla benim yol hakkıma tecavüz etti; koca şirketlerimizin reklamını taşıyan iki araba kırmızıda geçti. Bu yaşananlar te-sadüfen üst üste gelmiş olaylar değil. Bun-lar aslında hepimizin yaşadığı sıradan tra-fik maceraları.
Sanırım yukarıdaki faktörlerin her birinin üzerine aynı ciddiyetle gidilirse Türkiye’de daha güvenli bir trafik sistemine sahip ola-biliriz. Daha az trafik kazası ve ölümlü ya-ralanmalı kaza yaşarız ve çocuklarımızı gü-venle sokaklara bırakırız. l
T rafik kazalarının sosyo-ekonomik maliyetinin yıllık yaklaşık 20 mil-yar TL olduğu tahmin edilen ülke-
mizde, nüfus ve araç sayısı paralelinde artan ulaşım yoğunluğuna bağlı olarak kaza ve kayıplar her geçen gün artıyor.
Birleşmiş Milletler tarafından dünya ge-nelinde yürütülen kampanya kapsamın-da, ülkemizde 2020’ye kadar karayolu ölümlerinde yüzde 50 azalma hedefi be-lirlendi. Bu hedefe ulaşılması için kurum ve kuruluşlara düşen görevi içeren “Ka-rayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Ey-lem Planı” Başbakanlık Genelgesi olarak yayınlandı.
Eylem planı çerçevesinde, trafik kazala-rının azaltılması için, ülke genelinde se-ferberlik niteliğinde bir çalışmanın yü-rütülmesi gerekiyor. Aralarında Toyo-ta Türkiye’nin de olduğu yaklaşık 28 ku-
rumun katkılarıyla gerçekleşen “Kurum-
sal Karayolu Güvenliği Deklarasyonu”,
8 Mayıs 2013’te imzalandı. Ülkemizde
karayolu trafik güvenliğinin sağlanma-
sı, karayolunun güvenliğinin bir yaşam
kalitesi haline getirilmesi amacıyla, ilgili
sempozyuma, Toyota Türkiye Kurumsal
İlişkiler Direktörü Selim OKUTUR katıl-
dı ve deklarasyonu Toyota Türkiye adı-
na imzaladı.
Trafik Güvenliği Platformu’na da üye
olan Toyota Türkiye, sosyal sorumluluk
projelerine bir yenisini daha ekledi. Ge-
niş bir toplumsal katılımla kurulan Trafik
Güvenliği Platformu, trafik güvenliğine
ilişkin kamuoyunda farkındalığın oluştu-
rulmasına, karar verici ve uygulayıcıla-
ra sunacağı destekle, trafik kaza ve ka-
yıplarının azaltılmasına katkı sağlamayı
hedefliyor. l
>> Trafik kazalarında her yıl yaklaşık 4 bin kişi hayatını kay-bediyor. Tekerlekli sandalyeye ya da başkalarının yardımına muhtaç olarak yaşamını sürdürmek zorunda kalan yüzlerce-siyle birlikte, her yıl 250 binden fazla kişi de kazalarda yara-lanıyor. Toyota Türkiye’nin de dahil olduğu “Trafik Güvenli-ği Platformu” kamuoyunda farkındalık yaratarak trafik kaza-larını azaltmayı hedefliyor.
Toyota trafik güvenliği için yola çıktı
34
DOSYA: TRAFİK GÜVENLİĞİ>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Trafik ve yol güvenliği sorununun çözümü-ne yönelik önemli bir proje olan Sokakta İlk Adımlar’ı yürütüyorsunuz. Bu proje na-sıl başladı?
B u proje, istatistiklerin ürkütücü so-nuçlarının da gösterdiği bir gerçek-likten doğdu. Türkiye’de trafik kaza-
larında yaşamını yitiren her 100 yayadan 26’sı çocuk ve bu oran Avrupa Birliği orta-lamasının çok üzerinde! Bir otomobil üreti-cisi olarak bu ciddi soruna eğilme sorumlu-luğuyla, 2002’de önemli bir karar aldık: Yol güvenliğini sağlamak için sadece güven-li otomobiller üretmeyi yeterli görmedik, il-köğretim okullarında yol güvenliği eğitimini de artık kendi işimiz gibi benimsemek üze-re yola çıktık. Çocuklara, trafikteki tehditlere
karşı kendilerini korumayı ve güvenli dav-ranış alışkanlıkları kazandırmayı amaçlayan Sokakta İlk Adımlar yol güvenliği eğitim projesi işte böyle başladı. Bu proje ile öğ-renciler, sorumluluklarının bilincinde yurt-taşlar ve trafikte birbirlerine saygılı, kuralla-ra uyan bireyler olarak yetişecekler. Öğren-ci, öğretmen ve ebeveynlerden aldığımız geri dönüşler, yaptığımız anketlerin sonuç-ları, harcadığımız emeğin boşa gitmediğini ve gitmeyeceğini gösteriyor.
Bu proje kapsamında neler yaptınız, hangi hedefleriniz var?
Türkiye’de 13 yıldır süren projemiz, bugü-nün yayaları, yarının sürücüleri olan ilköğ-retim öğrencilerimize yol güvenliği eğiti-mi vermeyi amaçlıyor. Proje hali hazırda 41 ilde uygulanıyor. Bu illerimizin hepsini ben, proje ortaklarımız ve ekibim tek tek gezdik. Proje uzmanlarımız oradaki öğretmenleri-mize eğitim sunumları yaptı. Çocuklarımı-zı projemizle tanıştıran etkinlikler gerçekleş-tirdik. Her eğitim yılının başında okullarımı-zın verilerini güncelleyip, eğitim setlerimizi bastırır ve dağıtımını gerçekleştiririz. Elbet-
te bu projenin sürdürülmesinde proje or-taklarımızın payları çok büyük ve bu neden-le onlara müteşekkiriz. Milli Eğitim Bakanlı-ğımız, karşılıklı imzaladığımız protokol kap-samında bize eğitim kurumlarımızın kapısı-nı açtı ve projemizin öğrenci ve öğretmenle-rimizle buluşmasını sağladı. Diğer proje or-taklarımız Total Oil Türkiye ile Türkiye Trafik Kazalarını Önleme Derneği de yıllardır pro-jemizin büyümesine büyük katkı sunuyor-lar. Sokakta İlk Adımlar’dan bu eğitim öğre-tim yılının sonunda 1 milyon 545 bin öğren-cimiz yararlanmış olacak. Hedefimiz, ikinci 10 yılın sonunda 5 milyon öğrenciye ulaş-mış olmak.
Sokakta İlk Adımlar aldığı ödüller var mı?
Projemiz çok değerli ödüllere layık görül-dü. Eski Cumhurbaşkanlarımızdan Sayın Abdullah GÜL tarafından bir plaketle ödül-lendirildi. Türkiye Halkla İlişkiler Derne-ği (TÜHİD) tarafından 2008’de “Altın Pu-sula Büyük Ödülü”ne layık görüldü. Pla-tin Dergisi’nin “Zirvedekiler 2007 Ödülleri” kapsamında Sosyal Sorumluluk ve Tüketici Dünyası Altın Kalite Ödülü’nü aldı. Otomo-
Renault'dan Sokaktaİlk Adımlar ProjesiRenault Mais Genel Müdürü İbrahim AYBAR, Renault'un "Sokakta İlk Adımlar Projesi"ni okurlarımızla paylaştı.
35EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
tiv Distribütörleri Derneği (ODD) 2011 yılın-da Sokakta İlk Adımları Yılın Sosyal Sorum-luluk Projesi olarak seçti. Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği ve CSP Europe’un dü-zenlediği “KSS Pazaryeri 2011” etkinliğinde En İyi Bilinçlendirme Uygulaması ve Ulusla-rarası Jüri Özel Ödülü’nü aldı. 2012 yılında 2. HR Power Conference ve Kariyer.Net iş-birliği ile 3 bin profesyonelin katılımıyla ger-çekleşen online ankette Sokakta İlk Adımlar profesyoneller tarafından En İyi Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ödülü’ne layık görüldü. 2013 yılında Yeni Arayışlar Girişimi Platfor-mu Kent ve Yaşam Ödülleri Yılın Sosyal So-rumluluk ödülünü Sokakta İlk Adımlar pro-jesine verdi. Bunlar bizi gururlandıran ve doğru yolda olduğumuzu bir kez daha gös-teren ödüller oldu.
İlköğretim öğrencileri dışında, Sizin Fikriniz Sizin Projeniz Yarışması ile lise öğrencile-rini de yol güvenliği kapsama alanına aldı-ğınızı biliyoruz. Bu yarışmadan da söz eder misiniz?
Sizin Fikriniz Sizin Projeniz, İstanbul’daki Anadolu lisesi öğrencilerinin katılımına açık bir yarışma. Biz bu yarışmayı Birleşmiş Mil-letler 2011-2020 dönemini Yol Güvenliği Ey-lem On Yılı kapsamında gerçekleştiriyoruz.
Yarışma, gençlerin daha iyi bir çevre için trafik güvenliği sorununun bilincinde ola-rak harekete geçmelerini ve hayal güçlerini de kullanarak, çevrelerini duyarlı kılmalarını sağlıyor. Ayrıca trafik güvenliği ve sürdürü-lebilir ulaşım sorunları üzerinde düşünme-ye, projeler üretmeye, okullarında veya ma-hallelerinde bir duyarlılaştırma ya da iyileş-tirme kampanyası düzenleyerek, bu projele-rini hayata geçirmeye davet ediyor.
Geçen üç yılda gençler çok güzel projeler geliştirdi, çalışmalar gerçekleştirdi. Burada da Sokakta İlk Adımlar’daki proje ortakları-mızla yan yanayız. Bunun dışında İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Müdürü Sayın Muammer YILDIZ ve tüm ekibi de projemize büyük destek veriyor. Hatta yarışma birinci-si bazı projelerin tüm İstanbul’da yaygınlaş-tırılması da gündemde. Bunu gerçekleştire-bilirsek, öğrencilerimizi daha da motive et-miş ve yarışma hedeflerimize tam anlamıy-la ulaşmış olacağız.
Trafik konusunda bilinçlendirmeye yöne-lik eğitimler ilköğretimde başlıyor ama Tür-
kiye henüz hedeflenen noktaya ulaşama-dı. Bunu neye bağlıyorsunuz ve önerileriniz neler olabilir?
Türkiye maalesef ki bu konuda hedeflenen noktaya ulaşabilmiş değil ve bu çok ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Toplum-daki herkesin ve tüm kurumların bu konu-da sorumluluk üstlenmesi gerektiğine ina-nıyoruz. Kamu, özel sektör, sivil toplum ku-ruluşları ve medyanın bu soruna hep birlik-te sahip çıkması gerekir. Tüm bu kurumlar bir arada çalıştığında pozitif değişimler elde edebileceğimize inanıyorum. Bu neden-le Sokakta İlk Adımlar yol güvenliği eğitim projesi iyi bir işbirliği örneğidir.
Sizce Türkiye’deki kaza oranları ne tür ön-lem ya da girişimlerle düşürülebilir?
Bundan beş yıl önce, Birleşmiş Milletler Ör-gütü, 179 ülkenin yol güvenliği ile ilgili bi-rimlerinin bağlı olduğu bakanlar ve heyet-lerinin katılımıyla Moskova’da bir toplan-tı yaptı. Bu toplantıda deklare edilen ve ön-lem alınması gereken trafik kaza nedenleri öncelik sırasına göre şöyle tespit edildi: Hız yapmak, emniyet kemeri kullanmamak, cep ve araç telefonu kullanırken otomobil kul-lanmak, alkollü otomobil kullanmak, moto-siklet sürücülerinin kask takmaması vb. Biz verdiğimiz eğitimlerde bu unsurların hepsi-ne dikkat çekiyor, kurallara ve doğru davra-nış biçimlerine ilişkin bilgi veriyoruz.
Eğitim, denetim, yaptırım ve yatırım yol gü-venliğinin olmazsa olmazlarıdır. İnsanla-
rı eğiterek bilinçlendirmenin yanı sıra kural
ihlallerinin önlenmesi için denetim ve yaptı-
rımları içeren caydırıcılık unsuru çok önem-
li. Yol güvenliğine yönelik altyapı yatırım-
ları da bunu tamamlayan başka bir unsur-
dur. Türkiye’de ulaşım altyapısı gittikçe ge-
lişiyor, elektronik denetimler yaygınlaşıyor
ve yaptırımlar da caydırıcı bir işlev kazanı-
yor. Bunlar kamunun sorumluluk üstlendi-
ği alanlar. Bir de özel şirketlerin ve kurum-
ların sorumluluk üstlenebileceği alan var ki,
az önce Renault olarak yaptıklarımızı özet-
lediğim eğitim alanıdır. Bunun için de şun-
ları söyleyebilirim. Şirketlerin, kurumların
bu alanda organik ve sürdürülebilir projeler
yapmaları ve liderliğin bu projeleri asıl işi
olarak benimsemesi çok önemli. Biz uygu-
lanan projelerde ısrarcı olunması gerektiği-
ni, saman alevi gibi yanıp sönen ve gerçek
sorunlara yönelmeyen projelerin emek, za-
man ve para kaybı olacağını düşünüyoruz.
Ve en önemlisi tüm paydaşları çabanızın içi-
ne katabilme, meselenizi toplumsallaştıra-
bilme beceriniz. Bu da sizin bu işe ne kadar
samimi biçimde yaklaştığınızı anlatabilmek,
gösterebilmekle mümkündür.
Sonuç olarak daha güvenli bir trafik için;
kamu, ilgili özel sektör kuruluşları ve sivil
toplum kurumları el ele verip, koordineli bir
şekilde inanç, azim ve her geçen gün artan
bir enerjiyle çalışmaya devam etmeli. Biz,
Renault olarak, yollar herkes için güvenli
hale gelene kadar bu konuyu ele almakta ve
çaba göstermekte kararlıyız.l
36
DOSYA: TRAFİK GÜVENLİĞİ>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Trafik güvenliği ile ilgili olarak yapmış oldu-ğunuz sosyal sorumluluk projenizden bah-seder misiniz?
M ercedes-Benz Türk olarak
İstanbul’da Hoşdere Fabrikası’nda
şehirlerarası ve belediye tipi oto-
büsler, Aksaray Fabrikası’nda ise hafif, orta
ağır ve ağır sınıf kamyonlar ve çekiciler üre-
tiyoruz. Sürüş güvenliği bizim araçlarımızı
üretirken en çok önem verdiğimiz konular-
dan biri. Yalnız üretim sürecinde değil, araç-
larımızın satışından sonra da güvenlik ko-
nusunda çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Otomobil, otobüs, kamyon veya hafif tica-
ri araç alan tüm müşterilerimize ekonomik
ve güvenli sürüş eğitimleri veriyoruz. Ayrı-
ca Trafik Güvenliği Platformu’nun üyesiyiz
böylelikle ülkemizde trafik güvenliğine yö-
nelik yapılan çalışmaların içinde yer alıyo-
ruz. Sosyal sorumluluk projemiz “Mobile-
Kids Trafik Eğitim Projesi” ile çocuklarımı-
za ulaşıyoruz.
MobileKids Trafik Eğitim Projesi:
Mercedes-Benz Türk ana şirketi Daimler AG, 2001 yılında dünyanın ilk ve en büyük yol güvenliği girişimini MobileKids adı altında başlattı. MobileKids, çocuklara bugüne ve geleceğe yönelik yol güvenliği alışkanlıkları aşılayarak yardımcı olmayı amaçlıyor. Tra-fikte çocuk güvenliği alanındaki bu uluslara-rası eğitim programına MobileKids’in ev sa-hibi ülkesi Almanya’nın yanı sıra Hindistan, Malezya, İsrail, İtalya, Çin ve Macaristan ol-mak üzere, birçok ülkeden çocuk katıldı.
MobileKids Türkiye’de 2013 yılında uygu-lanmaya başladı. Proje TEGV (Türkiye Eği-tim Gönüllüleri Vakfı) ile birlikte yürütülü-yor. Projenin amacı, ilköğretim çağı çocuk-ların trafik bilgisi ve farkındalığını artırmak ve trafik ile ilgili kavram, beceri ve tutumları kazanmalarını sağlamak. Eğitim Programı; temel trafik kavramları, trafikte dikkat, tra-fik kuralları, karşıdan karşıya geçme ve tra-fikte özel durumlar gibi modüllerden oluşu-
yor ve bu konularda çocukların yetkinlikleri-ni artırmayı hedefliyor.
MobileKids Trafik Eğitim Programı etkin-likleri, bu program için özel olarak üretilen Trafik Ateşböceği adı verilen bir araçta ger-çekleştiriliyor. Trafik Ateşböceği ilköğretim okullarının bahçelerine yerleştiriliyor ve zi-yaret edilen okullarda her çocuk 6 saatlik trafik eğitimi alıyor.
Trafik Ateşböceği Şubat 2013’de “Çocuk-lar Yollarda” sloganıyla Türkiye’ nin çeşit-li bölgelerinde ilköğretim çağındaki çocuk-lara trafik eğitimi vermeye başladı. Ateşbö-ceği ilk durağı olan İstanbul’da 6 ay eğitim verdikten sonra Kırıkkale Yahşiyan ilçesine geçti. Kırıkkale’yi Yozgat takip etti ve halen eğitimler Bayburt’ta devam ediyor.
Proje’nin ilk 5 yılında, her yıl 3-4 farklı ilde bulunan yaklaşık 7-8 okulda etkinlik yapıl-ması, her yıl 1-2 coğrafi bölgeye gidilme-si ve 5 yılın sonunda ülkemizin 7 bölgesine ulaşılması planlanlanıyor.
Trafik Ateşböceği’nin yanı sıra MobileKids web sitesi (http://www.tr.mobilekids.net) projenin bir diğer önemli aracı. MobileKids web sitesi içerdiği trafik konulu oyunlar-la çocuklara eğlenerek öğrenme fırsatı su-nuyor, ailelerine trafik eğitimi konusunda yararlı bilgiler veriyor. Gelişmeleri sosyal
Mercedes-Benz TürkMobileKids TrafikEğitim Projesi
37EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
medyada da paylaşmak için projenin ayrıca bir Facebook sayfası da (facebook.com/mo-bilekidsTurkiye) bulunuyor.
Trafik güvenliği için sürücüler öncelikle ne-lere dikkat etmeli?
Ülkemizde her yıl kaza mahallinde yaklaşık 4 bin kişi hayatını kaybederken, 250.000’den fazla kişi de trafik kazalarında yaralanıyor. Son otuz yılda yaklaşık 160.000 vatandaşı-mız hayatını trafik kazalarında kaybetti. Ar-tan nüfus ve trafiğe çıkan araç sayısı ülke-mizde kaza riskini her geçen gün daha çok artırıyor. Türkiye, OECD ülkeleri arasında trafik kazasında en yüksek ölüm sayısına sa-hip ülkeler listesinde yer alıyor.
Trafikte güvenli yolculuk edebilmek için tra-fik kurallarına uymak, dikkatli, bilinçli araç
kullanmak, trafikte olan diğer kişilerin hakla-
rına saygılı olmak sürücülerin öncelikli ola-
rak dikkat etmeleri gereken konulardır. Araç
kullanırken yalnız araç trafiği değil, özellik-
le korunmasız yol kullanıcıları olan yayalar,
bisiklet ve motosikletliler de dikkate alınma-
lıdır. Elbette araç güvenliği için sürücüle-
rin araçlarının muayenelerinin tam, bakım-
larının da eksiksiz yapılması gerekir. Trafik-
te yalnız kendi canımızdan değil aracımızda-
ki yolcuların ve diğer araçlarda bulunan ki-
şilerin de canlarından sorumlu olduğumuzu
her zaman hatırlamalıyız.
Toplumun trafik güvenliği bilincini artırmak
için neler yapılmalı?
Trafik güvenliği konusunda bilincin artma-
sı için kamu, özel sektör, sivil toplum kuru-
luşları ve vatandaşlara önemli görevler dü-
şüyor. Bu amaçla tüm paydaşların işbirliği
içinde, trafikte can güvenliğini artıracak ön-
lemler almaları ve toplumda farkındalık ya-
ratacak çalışmalar yapmaları gerekiyor. En
önemli adım ve en büyük başarı, bireylerde
trafik konusunda sorumluluk bilincini geliş-
tirmek ve bu konudaki eğitimi çocuk yaşta
başlatmak olacaktır. l
Mercedes-Benz Türk ana şirketi Daimler AG, 2001 yılında dünyanın ilk ve en
büyük yol güvenliği girişimini MobileKids adı altında başlattı. MobileKids,
çocuklara bugüne ve geleceğe yönelik yol güvenliği alışkanlıkları aşılayarak
yardımcı olmayı amaçlıyor. Trafikte çocuk güvenliği alanındaki bu uluslara-
rası eğitim programına MobileKids’in ev sahibi ülkesi Almanya’nın yanı sıra
Hindistan, Malezya, İsrail, İtalya, Çin ve Macaristan olmak üzere, birçok ül-
keden çocuk katıldı.
38
DOSYA: TRAFİK GÜVENLİĞİ>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Trafik güvenliği konulu “Trafikte Gençlik Hareketi” kurumsal sosyal sorumluluk pro-jenizden bahseder misiniz?
G oodyear olarak, faaliyet alanımız ge-reği zaten trafik güvenliğinin içinde-yiz ve tüm dünyada trafik güvenliği-
nin gelişmesine katkı sağlayacak çalışma-lara imza atıyoruz. Türkiye’de de bu konu-da bir şeyler yapmaya karar verme süre-cinde, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın koordinasyonunda ve TÜV-TÜRK Araç Muayene İstasyonları’nın des-teğiyle yürütülen Trafikte Sorumluluk Hare-keti çerçevesinde hayata geçirilmesi planla-nan Trafikte Sorumluluk Platformu çalışma-larının etkisi oldu. Trafikte Sorumluluk Plat-formu çalışmalarında iş birliği kurma fırsa-tını gördük ve bunu değerlendirerek, Good-year Türkiye olarak topluma fayda sağlama-yı amaçladık.
“Trafikte Gençlik Hareketi” projemizin ge-liştirme çalışmalarında, odaklanacağımız hedef grubun seçimi için paydaşlarla yapı-lan görüşmeler ve mevcut veriler etkili oldu. Ulusal ve küresel veriler, trafik çarpışmala-rının en çok etkilediği yaş grubu olarak, 15-29 yaşları arasındaki gençlere işaret ediyor-du. Bu yaş grubunda görülen ölümlerin ne-denleri arasında, trafik çarpışmaları birin-ci sırada geliyor. Yani gençler en çok kara-yollarında can veriyor. Ehliyet alma ve yeni yeni araç kullanmaya başlama dönemi ol-ması itibarıyla önem arz eden bu yaşlarda-ki gençlerde trafik güvenliği konusunda far-kındalık ve bilinç düzeyinin geliştirilmesi çok önemli.
Bu gerekçelerle, projemizin temel hedef grubu olarak lise çağındaki gençleri seç-
tik. Onların yanında, anne-babalarını, ser-vis şoförlerini ve öğretmenleri de ulaşabile-ceğimiz hedef gruplar olarak belirledik. Te-mel hedef gruba nasıl ve hangi yöntemle ulaşmamızın daha ektili olacağını anlamak ve proje mekanizmasının sağlam temellere oturmasını sağlamak amacıyla, hedef grup-lara yönelik araştırma yaptık. Bu araştırma-lardan elde edilen çıktılar, içerik ve yöntem geliştirme süreçlerine altlık oluşturdu.
Seçilen pilot okullarda Trafik ve İlk Yardım dersini veren öğretmenlerini kapsamlı bir eğitim seminerine alarak başlıyoruz her dö-nemin uygulamalarına. Bu eğitim semineri, öğretmenler üniversitelerde trafik güvenli-ği konusunda öğretim görmedikleri için, ka-pasitelerinin geliştirilmesi açısından büyük önem arz ediyor. Eğitim seminerinin ardın-dan, okullara eğitim ve iletişim materyalle-rini gönderiyoruz ve projenin saha uygula-maları başlıyor. Öğretmenler ders kitabının yanında, proje materyallerini kullanarak öğ-rencilerine eğitim veriyorlar. Diğer yandan, Trafik ve İlk Yardım Kulübü varsa daha etkin hale getirerek, yoksa kurarak okuldaki tüm
öğrencilere yönelik eğitim ve iletişim çalış-maları yürütüyorlar.
Projenin saha uygulamalarını desteklemek ve öğrencilerin yaparak-yaşayarak öğren-melerine olanak tanımak amacıyla, Trafik Olimpiyatları isimli bir yarışma düzenliyo-ruz. Trafik Olimpiyatları’ndaki temel amaç, öğrencilerin öğrenme sürecine dâhil olma-ları ve öğrendiklerini uygulamaya dökmele-ri. Yarışmaya katılmak için, öğrencilerden bir öğretmenlerinin danışmanlığında, tra-fik güvenliği konulu bir kampanya geliştir-melerini ve uygulamalarını bekliyoruz. Öğ-renciler, kendi okullarında, başka okullarda, çevrelerinde, hatta başka illerde eğitim ve iletişim çalışmaları yürütüyorlar. Yaşadıkla-rı yerde bulunan ve trafik güvenliği ile ilgili paydaşlarla görüşüyor, iş birlikleri kuruyor-lar. Projemizin önemli ve etkili bir bileşeni Trafik Olimpiyatları oldu; öğrencilerimiz iki yılda yaklaşık 100 kampanyayı hayata geçir-di ve çok başarılı işlere imza attılar. Projenin birinci yılında elde edilen başarı sayesinde, ikinci yıl katılım bütün liselere açık hale ge-tirildi.
Trafikte Gençlik HareketiOrtaöğrenime Yönelik Yol Güvenliği Eğitim Projesi
40
DOSYA: TRAFİK GÜVENLİĞİ>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Projemizin saha uygulamaları her yıl seçi-len pilot okullarda gerçekleştiriliyor ama geliştirilen materyaller ve içerikler, proje-nin internet sitesi aracılığıyla herkesin kul-lanımına sunuluyor. İki yılda 20 bin öğrenci, 40 bin veli ve bin servis şoförüne doğrudan ulaştık ancak Trafik Olimpiyatları yarışması için kampanya düzenleyen öğrenciler bun-dan çok daha fazla kişide trafik güvenliği ko-nusunda farkındalığı geliştirmeye çabaladı. Bu bizim için son derece kıymetli.
Trafik güvenliği için sürücüler öncelikle ne-lere dikkat etmeli?
Sürücülerin en çok dikkat etmesi gereken konuların başında, çarpışmaların meyda-na gelmesinde en yüksek paya sahip, hız ile çarpışmada sağ kalım açısından haya-ti önem arz eden emniyet kemeri kullanımı geliyor elbette.
Hem faaliyet hem de uzmanlık alanımız ol-ması itibarıyla lastik ve güvenlik konusunu ayrıca vurgulamak istiyorum. Lastik diş de-rinliği ve mevsimine göre doğru lastik kulla-nımı, aracın yol tutuşu ve fren mesafesi açı-sından çok önemli. Diş derinliğinin yanında lastiğin hava basıncı ve lastikteki malzeme kalitesi de elbette büyük rol oynuyor bun-da. Güvenlik açısından risk ve tehlike arz eden lastiklerin tespit edilmesi ve değişti-rilmesi, herkesten önce aracı kullanan sürü-cünün sorumluluğudur. O yüzden basit gibi görünse de, direksiyon başına geçmeden önce, aracın çevresinde dolanarak gözle ve elle muayeneyle aracın lastiklerinin ve diğer aksamının kontrol edilmesi, gerekmesi ha-linde kusurların giderilmesi, aracın periyo-dik bakımlarının zamanında tamamlanması daha en başından yola güvenle çıkmak adı-na her zaman tavsiye edilir.
Mevsim koşullarına göre doğru lastiğin kul-lanımı çok önemli... Aracın kullanıldığı coğ-rafi koşulları göz önünde bulundurarak, yol, araç ve mevsim koşullarına göre doğru las-tik seçmek, her şeyden önce güvenlik, son-ra sürüş konforu, sonra da yakıt ekonomisi açısından çok etkili olacaktır.
Toplumun trafik güvenliği bilincini artırmak için neler yapılmalı?
Goodyear’ın temel faaliyet alanı doğrudan trafik güvenliğiyle ilgili... Biz ürünlerimizi ve kalitemizi daha da geliştirerek, tüketici-lere güvenlik, konfor ve yakıt ekonomisi açı-
sından daha üstün performansa sahip ürün-
ler sunarak hem toplumsal kalkınmaya hem
de çevrenin korunmasına doğrudan katkıda
bulunuyoruz.
Faaliyet gösterdiğimiz tüm bölgelerde, las-
tiğin doğru seçilmesi ve kullanılması ko-
nusunda tüketicileri bilgilendirmeye yöne-
lik çalışmalarımız var. Ancak bunlarla ye-
tinmeyip, genel anlamda trafik güvenliğine
katkıda bulunmak amacıyla eğitim ve ileti-
şim faaliyetleri düzenliyoruz. Bunu yapar-
ken, özel sektör, sivil toplum veya kamu ku-
ruluşlarıyla iş birlikleri kurarak, bu çalışma-
ların verimliliğini artırmayı hedefliyoruz ve
bunun ne kadar doğru ve etkili bir yöntem
olduğuna bizzat şahit oluyoruz. Özetle, far-
kındalık ve eğitim çalışmalarının iş birlikle-
ri ve eşgüdüm içinde yürütülmesi trafik gü-
venliği konusunda farkındalığı ve bilinci ge-
liştirme konusunda daha ektili olacağı kana-
atindeyiz. l
42
DOSYA: TRAFİK GÜVENLİĞİ>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Trafik güvenliği konulu kurumsal sosyal so-rumluluk projenizden bahseder misiniz?
T ÜVTÜRK olarak, 2008 yılından beri araç muayene hizmeti sunuyoruz. Yaptığımız yatırımlar ve standart uy-
gulamalarımız sayesinde, bu alanda yaşa-nan sorunların kısa sürede asgari düzeye in-dirilmesinde etkin rol oynayarak, trafik gü-venliğine olumlu katkımız zaten oldu. An-cak yaşanan can ve mal kayıpları karşısında, toplumsal sorumluluk yaklaşımımız doğrul-tusunda Trafikte Sorumluluk Hareketi isim-li projemizi 2010 yılında hayata geçirmeye karar verdik.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakan-lığımızın koordinasyonunda yürüttüğümüz projemizle, temel trafik güvenliği yaklaşı-mından farklı olarak, bireysel sorumluluk-lar konusuna odaklanıyoruz. Bunun sebebi, projeye başlamadan önce ülke çapında yap-tığımız araştırmada, katılımcıların %98’inin trafikteki sorunlardan dolayı başka insan-ları sorumlu tutmasıydı. Yani herkes kendi-sinin trafikte doğru davranışlar sergilediği-
ni düşünürken, ülke olarak trafik güvenliği açısından geri kalmış ülkeler düzeyindeyiz. Bu yüzden, trafik güvenliği ve bireysel so-rumluluklar konusunda farkındalığın geliş-tirilmesini projenin temel amacı olarak be-lirledik. Genel farkındalık ve iletişim çalış-malarını Trafikte Sorumluluk Hareketi çatı-sı altında yürütürken, özel hedef gruplarına ulaşmak için, farklı proje ortaklarıyla iş bir-likleri kurarak, alt projeler geliştirme yolu-nu seçtik.
Bu alt projelerden bahsedebilir misiniz?
Bugüne dek Trafikte Sorumluluk Hareketi (CDH) çatısı altında beş alt proje hayata ge-çirildi. Bunlardan üçü devam ederken, iki ta-nesi için belirlenen hedeflere ulaşarak, uy-gulamalarını tamamladık.
Bizim en çok önem verdiğimiz alt projeleri-mizin başında, ilkokul öğrencilerinin temel hedef grubu olduğu Can Dostları Hareketi (CDH) geliyor. Bu projemizle, ilkokul 4. sınıf öğrencileri, öğretmenler, veliler ve servis şoförlerine ulaşıyoruz. Ancak trafik güvenli-ği açısından erken yaşta olumlu davranışla-
rın kazanılması, gelecekte trafikte kurallara uyan, doğru ve hoşgörülü davranışlar ser-gileyen bireylerin yetişmesini sağlayacaktır. CDH kapsamında öğretmenlere verdiğimiz eğitim seminerleriyle, onların kapasitelerini geliştiriyoruz. Öğrencilere, Trafik Güvenli-ği dersini destekleyen ek materyallerle veri-len eğitimlerle ulaşıyoruz. Öğretmenlerimiz velilere bir saatlik toplantıda trafik güvenli-ği eğitimi veriyor. Servis şoförlerine de eği-tim ve iletişim materyalleriyle ulaşıyoruz. Bugüne dek 115 bin öğrenciye, 230 bin veli-ye, 7 bin servis şoförüne ulaştık. 2014-2015 eğitim öğretim yılında da 21 bin öğrenci, 42 bin veli ve 1000 servis şoförüne ulaşmayı hedefliyoruz.
Yine büyük önem verdiğimiz alt projele-rimizden biri de Trafikte Gençlik Hareketi (TGH). Dünya Sağlık Örgütü’nün raporları-na göre, 15-29 yaş grubunda görülen ölüm-lerin nedenleri incelendiğinde, trafik çarpış-maları birinci sırada yer alıyor. Yani genç-lerimiz en çok karayollarında can veriyor. Bu gerçek karşısında, özellikle ehliyet alma çağına gelmiş gençlerimizde trafik güven-
Trafikte Sorumluluk HareketiTÜVTÜRK İletişim ve İş Geliştirme DirektörüKoray ÖZCAN
43EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
liği ve bireysel sorumluluklar konusunda farkındalığı geliştirmek amacıyla Trafikte Gençlik Hareketi isimli projemizi, Goodye-ar Lastikleri’nin desteğiyle hayata geçirdik. Bu projemizin ayrıntılarını, proje ortağımız Goodyear’ın kaleminden bu sayıda okuya-bilirsiniz.
2014 Ağustos ayında Ulaştırma, Denizci-lik ve Haberleşme Bakanlığı, İçişleri Bakan-lığı Jandarma Genel Komutanlığı, Miche-lin Lastikleri ve şirketimiz arasında imzala-nan iş birliği protokolüyle hayata geçirdiği-miz İyi Dersler Şoför Amca isimli projemiz de, taşımalı eğitim sisteminde görev alan servis şoförlerinin kapasitesini geliştirmeyi amaçlıyor. Mevzuatta, bu şoförlere eğitim verilmesi öngörülüyor ama standart bir eği-tim programı bulunmuyor. İyi Dersler Şoför Amca ile hem bu şoförlerin eğitiminde kul-lanılacak standart bir eğitim programının geliştirilmesi ve tüm paydaşların kullanımı-na sunulması, hem de bu eğitimi veren kişi-lerin kapasitelerinin geliştirilmesini hedefli-yoruz. Servis şoförlerinin yanında, öğrenci-lere, velilere ve öğretmenlere de çeşitli eği-tim ve iletişim materyalleriyle ulaşacağız.
2010-2013 döneminde yürüttüğümüz iki projemiz daha oldu. Sorumlu Vatandaş Ha-reketi ile Halk Eğitimi Merkezlerinde görev-li öğretmenlerimize bir günlük eğitim semi-neri vererek, kursiyerlerine trafik güvenliği ve bireysel sorumluluklar konusunda eği-tim vermelerini sağladık. Bu yöntemle, 3 yıl boyunca 27 farklı ilde 180 binden fazla kişi-ye ulaştık. Güvenli Taşıt Hareketi isimli alt
projemizde iki bileşen vardı: Saha uygula-
malarında tüm vatandaşlara deneyim yo-
luyla trafik kurallarının önemini anlatmaya
çalışırken, ticari araç şoförlerine yönelik eği-
timlerde de araçların güvenliği ve bireysel
sorumluluklar konusunu ele aldık. 36 farklı
ilde düzenlenen bu etkinliklerle, 260 binden
fazla kişiye erişme fırsatı bulduk.
Trafikte Sorumluluk Hareketi’nin en önem-
li özelliklerinden biri, farklı özel sektör kuru-
luşlarının aynı çatı altında iş birliği yapma-
sına, bu sayede farklı özel hedef gruplara
ve daha çok kişiye ulaşılmasına olanak ta-
nımasıdır. Bu yöntemle, hem kaynaklarımı-
zı daha verimli ve etkili kullanma, hem de
mesaj bütünlüğünü sağlama olanağını elde
ediyoruz. Güçlerimizi birleştirerek trafik gü-
venliğine katkıda bulunmaktan büyük mut-
luluk duyuyoruz.
Trafik güvenliği için sürücüler öncelikle ne-lere dikkat etmeli?
Öncelikle trafik güvenliği konusunda sadece
sürücülerin sorumlu olmadığını belirtmek
gerekir. Trafikte Sorumluluk Hareketi’nin te-
mel yaklaşımı doğrultusunda, trafik güven-
liğini sağlamak adına aslında herkesin so-
rumluluğu bulunduğunu vurgulamak isti-
yorum. Trafik güvenliğinin en önemli unsu-
ru insan. İnsanlar da yaya, yolcu veya sü-
rücü olarak trafikte yer alıyor. Bu durum-
da yaya, yolcu veya sürücü olarak farklı so-
rumluluklarımız ve haklarımız var. Dolayı-
sıyla, öncelikle kendi kontrol edebileceği-
miz etkenlere odaklanmalı, kendi payımıza
düşen sorumluluklarımızı yerine getirmeli-
yiz. Gerek yaya, gerek yolcu, gerekse sürü-
cü olarak bu anlayışı benimsememiz ve uy-
gulamaya dökmemiz halinde trafik güvenli-
ği açısından gelişme kaydedilecektir.
Bununla birlikte, trafik çarpışmalarında sü-
rücülerin payını göz önünde bulundurduğu-
muzda, trafik kuralları bakımından bir konu
fazlasıyla ön plana çıkıyor: hız. Trafik çarpış-
malarında hızın payı, %40 ila %60 arasında
değişebiliyor. Bu yüzden, sürücü özelinde
baktığımızda, hız kurallarına uymak ve hızı-
nı araç, hava ve yol koşullarına göre ayar-
lamak dikkat edilmesi gereken en önemli
konu olarak öne çıkıyor.
Toplumun trafik güvenliği bilincini artırmak
için neler yapılmalı?
Kendi yaptığımız uygulamalarda, toplantı-
larda, görüşmelerde, trafik kültüründe de-
ğişimin genç nesillere yapılacak yatırımlar-
la başarılabileceğine dair kanaatimiz güç-
lendi. Bazı paydaş kurum temsilcilerimiz,
kendi çocuğunun ısrarı üzerine emniyet ke-
meri takma alışkanlığı edindiğini bile itiraf
etti. Bu yüzden, çocuklarımıza yönelik eği-
tim ve iletişim kampanyalarının çok etkili ol-
duğu kanaatindeyim. Bugün trafik kuralları-
nın önemini kavrayan çocuklar, yarın bu ku-
rallara uyan yetişkinler olacaklar. Daha da
önemlisi, çevrelerinde değişime öncülük
edecekler. Bu yüzden öncelikle çocuklarımı-
za ve gençlerimize yatırım yapılması gerek-
tiğini düşünüyorum.l
44
MAKALE>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
G ünümüzde şirketler; çeşitli nedenler-le mali durumlarını korumak veya sağlamlaştırmak, ticari faaliyetlerine
devam edebilmek için finansmana ihtiyaç duymaktadır. Anonim şirketler açısından bu finansmanın temininde çeşitli kaynakla-ra başvurulabilir: Finansman sağlayabilmek için şirket her türlü banka kredisine yönele-bilir, faktoring gibi finansal işlemlere başvu-rabilir, paylarının halka arz edebilir, tahvil, finansman bonoları gibi borçlanma senet-leri çıkarabilir ya da sermaye artırımına gi-dilerek çıkarılan yeni payların bedeli karşılı-ğında mevcut pay sahiplerinden ya da yeni yatırımcılardan finansman temin edilebilir. İktisadi, hukuki ve pratik nedenlerden do-layı, sermaye artırımı kanalıyla finansman sağlamak en çok tercih edilen yöntemler-den birisidir. Bu bağlamda Türk Ticaret Ka-nunu, anonim şirketler ve sermayesi payla-ra bölünmüş komandit şirketler açısından sermaye artırımında primli pay ihracı yapı-labileceğini de öngörerek ek bir finansman aracı olarak primi (agio) düzenlemiştir. Bu ayki yazımızda, şirket birleşme ve devral-maları sırasında finansman ihtiyacını karşı-lamak amacıyla sıkça başvurulan emisyon primli pay ihracı konusunu ele alacağız.
Özellikle birleşme ve devralama işlemle-rinde yatırım yapacak potansiyel pay sahi-bi açısından primli pay iktisabı için taahhüt-te bulunmanın ekonomik veya hukuki çeşit-li sebepleri olabilir. Örneğin; şirketin mali yapısı ve pazarda pozisyonu güçlüyse veya başka bir nedenle pay sahibi olmak yatırım-cı açısından makul ve doğru bir ticari ka-
rarsa ve ödenen prim, pay sahibi olduktan sonra edinilecek kar payına kıyasla iktisadi açıdan daha az önem arz ediyorsa, primli pay iktisabı yolu tercih edilebilir.
I. Prim ve Primli Pay
Sermaye artırımı kapsamında, esas sözleş-mede hüküm bulunması veya genel kuru-lun bu yönde karar alması koşuluyla, pay-lar itibari değerlerinin üzerinde bir bedel-le çıkarılabilir (TTK m. 347). Örneğin, itibari değeri 100 TL olan pay için yapılan pay ta-ahhüdünde 150 TL ödenmesi öngörülebilir. İhraç edilen bu pay primli pay veya agiolu pay ya da başa baş değerin üstünde bedel-li pay; pay bedelinin itibari değeri aşan kıs-mına ise prim ya da agio denir. Payın prim-li çıkarılabilmesi için ortaklık tarafından pa-yın ihracı sırasında öngörülmesi gerekmek-
tedir. Yani, mevcut pay sahibinin payını iti-
bari değerin üzerinden bir bedel karşılığın-
da satması durumunda itibari bedeli aşan
kısım prim olmayıp, prim ancak payların ih-
racı esnasında itibari değeri aşan kısım açı-
sından söze konu olur. Ayrıca prim, sade-
ce ortaklık pay için değil ortaklığın çıkardığı
tahvil gibi menkul kıymetler için de söz ko-
nusu olabilir.
Primin hukuki niteliği tartışmalıdır. Hakim
görüşe göre katılma payı kapsamında olup
itibari değerle birlikte payların maliyet de-
ğerini oluşturur. Bu nedenle şirket açısın-
dan kar niteliğinde değildir. Diğer bir gö-
rüşe göreyse şirket açısından kar payı teş-
kil eder; ancak TTK ihraç priminin kar ola-
rak dağıtılmasını yasaklamıştır. Primli pay-
lar çıkarılmışsa, aksi esas sözleşmede öngö-
Primli Pay İhracı Yoluyla Sermaye Artırımı
Av. Duygu TURGUTEsin Avukatlık Ortaklığı
45EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
rülmedikçe, kar payının hesabında primin dikkate alınmayacağı doktrinde görüş birli-ğiyle kabul edilmektedir. Primli pay iktisap eden pay sahibinin prim ödeme yükümlü-lüğü ile itibari değere karşılık gelen serma-ye taahhüdü borcunu karşılaştırmak gere-kirse; prim de sermaye taahhüdü gibi şirke-tin malvarlığını artırmasına rağmen, ondan farklı olarak esas sermayenin temin edilme-sine hizmet etmemektedir.
II. Sermaye Artırımı Prosedürü Açısından Primli Pay İhracındaki Farklılıklar
Şirketlerin primli pay ihraç etmesine kuru-luştan ziyade sermaye artırımları sırasın-da daha çok rastlanmaktadır. Uygulamada rastlanan bu husus da zaman içinde gelişen finansman ihtiyacıyla alakalıdır. Primli pay ihraç edilebilmesi için, TTK bazı şartlar ön-görmüştür. Buna göre, öncelikle TTK m. 347 uyarınca payların primli olarak ihraç edile-ceği hususunda esas sözleşmede hüküm bulunuyor olması veya genel kurul tarafın-dan bu yönde karar alınması gerekmekte-dir. Kayıtlı sermaye sistemindeyse TTK m. 480/2 uyarınca, esas sözleşmede bu yönde hüküm bulunması şartıyla yönetim kurulu, sermaye artırımlarında primli pay çıkarma-ya yetkilidir. Yönetim kurulunun bu yetkisi-ni kullanması durumunda, TTK m. 460/2’ye göre prime dair kayıtları ve bunun uygu-lanması hakkında kuralları esas sözleşme-de öngörüldüğü şekilde ilan etmeli ve in-ternet sitesinde yayınlamalı, payların prim-li olarak ihraç edildiği hakkında bilgi verme-lidir. Ayrıca TTK m. 461/2 uyarınca yeni çı-karılan payların primli olarak çıkarılmasının sebepleri ile primin nasıl hesaplandığı hu-suslarını, ticaret sicilinde sermaye artırım kararıyla beraber tescil ve ilan edilecek bir rapor ile açıklayacaktır. Ayrıca, primli ser-maye artırımlarında dikkat edilecek önem-li bir husus ise her ne kadar sermaye taah-hüdünün 3/4’ünün sermayenin tescilini ta-kip eden 24 ay içinde ödenmesi imkanı ka-nunen öngörülmüş olsa da, emisyon primi-nin sermaye artırımının ticaret siciline tesci-li ile birlikte tamamen ödenmesinin gereği-dir (TTK m.344).
Ayrıca Sermaye Piyasası Kanunu’na (“SerPK”) tabi şirketler açısından SerPK’da bazı özel hükümler öngörülmüştür. Buna göre, öncelikle, ihraç edilen payların bedel-lerinin, yani payın itibari değer ile primin
toplamının, nakden ve tamamen ödenme-si zorunluluğu getirilmiştir (SerPK m. 12/1). Ayrıca kural olarak şirketin primli pay çıkar-ma zorunluluğu bulunmamasına rağmen bu hususa istisna olarak SerPK’ya tabi şir-ketler için, payların piyasa fiyatı veya defter değerinin itibari değerinin üzerinde olma-sı hâlinde, Sermaye Piyasası Kurulu ihraç olunacak payların primli fiyattan satılması-nı ve yeni pay alma haklarının primli fiyat-tan kullanılmasını isteyebilir (TTK. m. 12/2). Yönetim kurulunun; imtiyazlı veya nominal değerinin üzerinde veya altında pay çıka-rılması yönünde karar alabilmesi için esas sözleşme ile yetkili kılınması şarttır. (TTK m.18/5).
III. Vergi Hukuku Açısından
Her ne kadar ticaret hukuku anlamında pri-min şirket için kazanç olmadığı yönünde gö-rüşler ağırlıklı ise de, vergi hukuku uygula-masında primin şirket açısından kar teşkil ettiği ve vergiye tabi olacağı görüşü hakim-dir. Fakat buna karşılık, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun, vergiye tabi kurum ge-lirleri açısından istisnaları düzenleyen KVK m. 5’in birinci fıkrasının (ç) bendi ‘anonim şirketlerin kuruluşlarında veya sermayeleri-ni artırdıkları sırada çıkardıkları payların be-delinin itibarî değeri aşan kısmı’ yani pri-mi kurumlar vergisinden istisna olarak ön-görmüştür. İlgili hüküm, mülga 5542 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’ndan farklı olarak ‘hisse senedi ihraç edilmesi’ koşulunu kal-dırarak senede bağlanmamış pay ihraç edil-mesi durumunda çıplak paylardan elde edi-lecek prim bedellerinin de istisnadan yarar-lanmasına olanak vermiştir. Ayrıca 6802 sa-yılı Gider Vergileri Kanunu’nda da bankalar ve bazı finans kuruluşları açısından bir istis-na düzenlenmiştir. Buna göre Gider Vergi-ler Kanunu m. 29/b.u uyarınca ‘bankalar, si-gorta şirketleri, emeklilik şirketleri ve ipo-tek finansmanı kuruluşlarının kuruluşların-da veya sermayelerini artırdıkları sırada çı-kardıkları hisse senetlerinin itibarî değerle-rinin üzerinde elden çıkarılması sonucu ken-di lehlerine kalan paralar’ yani prim bedeli, banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesnadır.
IV. Primin Muhasebesel Yönü
TTK m. 519’un 2. fıkrasının (a) bendi uya-rınca primin çıkarılma giderleri, itfa karşılık-ları ve hayır amaçlı ödemeler için kullanıl-
mış kısımları çıkarıldıktan sonra kalan kıs-mı genel kanuni yedek akçeye eklenir. Do-layısıyla emisyon primi bir sermaye yede-ği niteliğindedir. Primin de dahil olduğu ge-nel kanuni yedek akçenin, esas sermaye sis-teminde sermayenin (veya kayıtlı sermaye sisteminde çıkarılmış sermayenin) yarısı-nı aşmıyorsa sadece zararların kapatılma-sı, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletme-yi devam ettirme veya işsizliğin önüne geç-me ve sonuçlarını hafifletmeye elverişli ön-lemler alınması için kullanılabileceği TTK m. 519/3’te öngörülmüştür. Hükümde sayı-lan harcama kalemleri tahdidi olarak sayıl-mış olup genişletilemez. Bu hükmün ama-cı, bu muhasebesel kalemin iktisadi ve hu-kuki öneminin şirketin mali durumunu ko-ruma ve sağlamlaştırma, ticari faaliyetle-rin devamını sağlamasıdır. Hükmün lafzın-dan hareketle, ortaklık, genel kanuni yedek akçe sermayenin yarısını aştığı ölçüde, bu yedek akçe kalemi üzerinde serbestçe tasar-rufta bulunabilir. Bu yedekler üzerinde ne yönde tasarrufta bulunulacağına genel ku-rul karar verir.
Muhasebe bilimi açısından prim, kar olarak nitelendirilse de pay sahiplerine dağıtılama-makta ve şirket gelir tablosuyla ilişkilendiril-meksizin doğrudan bilançoda bir özserma-ye kalemi olarak kaydedilmektedir. l
Duygu TURGUT
46
ETİK>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
V iktor Frankl, 1972 de verdiği bir ders-
te Goethe’nin bir tespitinden yola çı-
karak insana değer vermenin neden
önemli olduğunu anlatıyor ve “Gerçek bir
realist aslında biraz da optimist olmalı” di-
yor. Aynı konuşmada “Eğer insanı olduğu
gibi değerlendirirsek onu olduğundan daha
geriye düşürmekten başka bir şey yapma-
yız. İnsanın gerçek değerini bulmasını ve
olabileceğinin en iyisi olmasını istiyorsak,
onu olduğu gibi değil olması gerektiği gibi
değerlendirmeliyiz.” diyor.
Optimist Dergisi’ de iş dünyasına bu idealist
pencereden bakan ve olanı değil ulaşılması
gerekeni işaret eden bir dergi. O yüzden de
inovasyon hem öncelikli konularından biri,
hem de en çok işlenenlerin başında geliyor.
Bu da inovasyonla ilgili yazılardan bir ta-
nesi; ancak bu sefer inovasyon konusuna
herkesin bakmadığı açılardan bakacak ve
Adam Bluestein’in “inovasyon mitleri” ya-
zısında yer verdiği örneklerden yola çıkarak
inovasyonun ne olmayabileceğini anlama-
ya çalışacağız.
Bırakın iş dünyası arenasına yıllarını vermiş
yöneticileri, işe yeni başlayan gençlerden
bile şirketlerin inovatif yapısına katkıda bu-
lunması bekleniyor.
Eğer geçen haftayı işinizle ilgili bir kuantum
zıplaması yapmadan geçirdiyseniz inovas-
yon yarışında geride kalıyorsunuz, o kes-
kin rekabet gücünüzü kaybediyorsunuz de-
mektir.
Elbette inovatif olmakta hiçbir yanlış yok,
hatta başarı ve sürekliliği inovasyon gücü-
ne bağlı görmek (büyük oranda) doğru bile
olabilir. Ancak bir şirket işini çok iyi yöne-
terek, paydaşlarının ihtiyaçlarıyla istekleri-
ni iyi anlayarak ve çok ama çok çalışarak,
yani babadan kalma yöntemleri iyi kullana-
rak başarılı olamaz mı?
Günümüz dünyasında başarı inovasyona
bu kadar bağlı mı?
Bilmem! Bir bakalım...
Gelin cevabı inovasyonun ne olduğunu
unutup ne olmadığında arayalım.
Öncelikle inovasyon mevcudun kökten de-
ğişimi anlamına gelmiyor. Bansi Nagji and
Geoff Tuff tarafından 2012 yılında halka
açık şirketler arasında yapılan bir araştırma,
“70/20/10” un inovasyon yatırımlarında al-
tın oran olduğunu ortaya koyuyor.
Başarılı şirketler, zaman ve mali kaynakla-
rının %70ini en güvenli alan olan, üretim,
lojistik, paketleme, satış gibi temel fonk-
siyonlarını geliştirmekte, %20sini mevcut
bir üründe yapılacak basit bir değişiklik-
le daha büyük bir pazara sahip olabilmek
gibi biraz daha riskli ancak gene temel fonk-
siyonlara yakın alanlarda kullanırken an-
cak %10unu pazarı kökten değiştirebilecek
ürün veya hizmetleri geliştirmeye yani dos-
ya paylaşımının zirvede olduğu bir dönem-
de dünyanın en büyük müzik marketi olan
itunes’u veya kahve pazarı yılda %4 küçü-
lürken Starbucks’ı kurmaya ayırıyor. Elbet-
te bu son grup hesapları tutarsa hayal edi-
lemeyecek kadar başarılı oluyor, ancak her
şirket için başarının tek tanımı Starbucks
olabilmek olmamalı.
İnovasyonla ilgili bir diğer yanlış ise bir şir-
keti inovatif yapanın iyi fikirler olduğudur.
İyi fikir elbette önemli bir ilk adım; ancak
asıl sorun iyi fikirler üretmek değil onları
şirketin öncelik, imkan ve kaynaklarına uy-
gun olarak eleyebilmek ve yönetebilmekte.
Başarılı bir genel müdürün meziyeti iyi bir
fikre yatırım yapma cesaretinde değil “daha
az iyi” olan fikirleri eleyebilmekte gizlidir.
Burada ise pusula, bir çok Türk şirketinin
maalesef sırf moda olduğu için yazıp duva-
ra astığı misyon, vizyon ve etik kodu olacak-
tır. Bu üç beyan şirketin kimliğini, yaptığı işi
ve hedeflerini ortaya koyar. Kim olduğunu-
zu bilmeden size neyin faydalı olduğuna na-
sıl karar verirsiniz?
>> İnovasyon için iyi fikir elbette önemli bir ilk adım; ancak asıl sorun iyi fikirler üretmek değil onları şirketin öncelik, imkan ve kaynaklarına uygun olarak eleyebilmek ve yönetebilmekte.
Tayfun ZAMANEtik ve İtibar Derneği Genel Sekreteri
İnovasyonne değildir?
47EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
İşte size bir diğer yanılgı: “İlk olmak her za-
man kazandırır.” Oysa bir çok zaman akıllı
bir “ikinci” başarıya daha yakındır. İnovas-
yon, kelime olarak “öncü” ve “yenilikçi” ol-
mayı çağrıştırır. Eğer bahsettiğimiz patentli
ve çığır açan bir teknolojiyse bu doğru ola-
bilir; (gerçi tarih Polaroid, Mini Disk veya
Tivo gibi öncü ürün ve teknolojilerin başa-
rısızlıklarıyla doludur) ama eğer amacınız
daha temel mal ve hizmetlerin satışında ba-
şarılı olabilmekse partiye biraz geç gelmek
her zaman faydalıdır. İşte birkaç örnek: Ata-
ri/Nintendo, Book.com/Amazon, Yahoo/Go-
ogle
Bir çok şirketin inovasyon kaynaklarını ürün
ve hizmetlerini geliştirmeye ayırdıkları-
nı, ancak iş süreçlerini geliştirmeyi hiç dü-
şünmediğini görüyoruz. Oysa Doblin da-
nışmanlık firmasının yaptığı bir araştırma-
ya göre, iş süreçleri ve işletme yapısı günü-
müz şartlarına uygun olmadığı halde ürün
ve servislerini geliştirmeye yatırım yapan şirketlerin başarı oranı %4,5.
“Ten Types of Innovation” kitabının yaza-rı Larry Keeley “Her ne kadar bizler Apple’ı çok şık bilgisayarlar üreten bir firma ola-rak tanısak da en önemli inovasyonları itu-nes ve itunes’u etkin yönetebilmek için ta-sarladıkları yönetim ve vergi stratejileridir” diyor.
Yani inovasyon bütçenizi ve stratejinizi planlarken bir sonraki “süper ürüne” odak-lanmak yerine daha iyi bir müşteri memnu-niyeti veya daha verimliliği artıracak bir sü-reç tasarımına odaklanmak uzundur bekle-diğiniz sıçramayı yapmanızda daha fayda-lı olabilir.
Gelelim inovasyonun pahalı olduğu ile ilgi-li yanlış inanca… Booz & Company tarafın-dan yapılan “Global Innovation 1000” araş-tırmasında dünyanın en inovatif şirketle-rinin hiç de sanıldığı gibi en yüksek Ar-Ge
bütçelerine sahip olanlar olmadığını söy-lüyor. Hatta aynı ters orantının Ar-Ge büt-çeleriyle finansal performans arasında bu-lunduğunu da ortaya koyuyor. Apple bura-da da örnek olarak karşımıza çıkıyor. Şirket, sektör ortalaması % 6,5 iken gelirlerinin sa-dece % 2,2sini Ar-Ge’ye ayırıyor.
Bu yazı elbette inovasyonun yararsızlığı üzerine bir yazı değil. Baştaki soruya döner-sek...
İnovasyon başarı için gerçekten gerekli mi?
Cevap: Elbette gerekli. Ama düşündüğünüz kadar olmayabilir; ya da bir çok durumda, inovasyon düşündüğünüz gibi bir şey olma-yabilir.
Son olarak, konu özellikle müşteri ile ileti-şim ve kullanım deneyimi olduğunda kimi zaman desinovatif olmak çok daha faydalı olabilir.
Yahoo ilk arama motorlarındandı ve satı-lık ikinci el arabadan film eleştirisine kadar her şeye ulaşabileceğimiz bir sayfayla ha-yatımıza girdi; Google ise bomboş, sade bir beyaz sayfayla. Wİİ benzer bir sadeleşme-yi hayatımıza sokarak 3 düğmeli bir kuman-dayla video oyunlarını 7den 70e herkes için oynanabilir yaptı. İnovasyon peşinde koşar-ken müşterilerinizin karmaşık ürün ve tek-nolojileri, adapte olunması gereken yeni bir yük olarak görüyor olabileceklerini unutma-malısınız. l
>> İnovasyon bütçenizi ve stratejinizi planlarken bir sonraki “süper ürüne” odaklanmak yerine daha iyi bir müşteri memnuniyeti veya daha verimliliği artıracak bir süreç tasarımına odaklanmak uzundur beklediğiniz sıçramayı yapmanızda daha faydalı olabilir.
50
KURUMSAL YÖNETİM>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
T ürkiye ekonomisi, 2014’ün günümü-ze kadar olan sürecini gerek yurti-çi gerekse yurtdışı politik gelişme-
ler ışığında geçirdi. Yerel seçimler ve cum-hurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin beklenti-ler bir yana, ülkenin ticaret partnerleri ol-ması nedeniyle Irak’ta artan tansiyon ile Ukrayna-Rusya’da gözlenen hareketlilik de Türkiye’nin makro ekonomik dinamiklerini şekillendiren konular oldu. Bunun yanısıra, tıpkı diğer gelişmekte olan ülkelerde oldu-ğu gibi küresel Merkez Bankalarının (ABD, Avrupa ve İngiltere) aldığı kararlar da yakın-dan izlenmeye devam etti.
Önümüzdeki sürece ve bunun operasyo-nel kiralama üzerindeki olası etkilerine kısa-ca değinmeden önce kısaca son ekonomik gelişmelerden bahsetmekte fayda var. 2013
yılını beklentilere paralel %4 gibi bir ekono-
mik büyüme rakamı ile tamamlayan Türki-
ye ekonomisi, tüketimi sınırlayıcı politika-
lar devreye girmeden artan tüketici harca-
maları, yerel seçim harcamaları ve kurdaki
değer kaybına bağlı gözlenen ticarette yeni-
den dengelenme süreci ile birlikte 2014’ün
ilk çeyreğini tahmin edilenin üzerinde bir
büyüme rakamı (4.3%) ile tamamladı. Enf-
lasyon cephesinde ise bir önceki yıldan ge-
len TL’deki değer kaybı, işlenmemiş gıda fi-
yatlarındaki yükseliş ve bazı yönetilen/yön-
lendirilen fiyatlardaki zamlar nedeniyle yu-
karı yönlü seyir devam etti. 2014’ün ilk ya-
rısını %9,2 seviyesinde bir tüketici enflas-
yonu ile tamamlayan Türkiye ekonomisin-
de, küresel merkez bankası para politikala-
rına dair gelişmeler ve sermaye hareketleri,
gıda fiyatları, seçim sonrası artması bekle-
nen doğalgaz ve elektrik fiyatları nedeniyle
enflasyona yönelik endişeler sürüyor. Diğer
temel makro ekonomik değişkenlere bakıl-
dığında ise yukarıda bahsettiğimiz ticarette
yeniden dengelenme sürecinin etkisiyle cari
işlemler açığında toparlanma sürerken büt-
çe dengesi de yıl sonu hedefler doğrultu-
sunda bir görünüm sergilemeye devam etti.
TCMB’nin para politikası kararları
2014 ekonomisinde gerek yurtiçi gerekse
yurtdışı yatırımcılarca izlenen diğer önem-
li bir diğer konu ise TCMB’nin para politi-
kası kararlarıydı. Öyle ki, 2013 yılının ikin-
ci yarısından itibaren gelişmekte olan ülke-
2014 yılında Türkiye Ekonomisi
Başar YILDIRIMPwC Türkiye Finansal Hizmetler Araştırma ve Analiz Kıdemli Müdürü
52
KURUMSAL YÖNETİM>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
ler içerisinde önemli oranda değer kaybe-den TL’nin enflasyon üzerindeki baskısını önlemek ve finansal istikrarı sağlamak adı-na kısa vadeli faizleri 425-500 baz puan ara-lığında artıran Merkez Bankası, yerel seçim-lerin sonuçlanmasının ardından gözlenen sermaye akımlarındaki artış ve enflasyon beklentilerindeki düşüş öngörüsüyle Mayıs ayı itibarıyla faiz indirimlerine gitmeye baş-ladı.
Peki 2014 yılı ve sonrasında ekonomide ve sektörde görülmesi muhtemel gelişmeler neler olabilir?
Öncelikle 2014 yılının 2. Çeyreği ve sonra-sına ilişkin öncü göstergeler (sanayi üretim endeksi, satın alma yöneticileri endeksi-PMI, Irak’a olan ihracatımızdaki düşüş vb) ekonomik büyüme rakamının göreli olarak daha düşük seviyelerde gerçekleşeceğini ve bu kapsamda orta vadeli programda belir-lenen yıl sonu hedefi olan %4’e ulaşılması-nın çok kolay olmayacağını gösteriyor. Bu durum operasyonel kiralama sektörünün ilk çeyrek rakamlarında çeyrek bazında miktar negatif bir görünüm olsa da yılın tamamını kapsayacak şekilde de önemli bir düşüş ya-ratacağını kesin bir biçimde söylemek doğ-ru olmayabilir. Öyle ki, 2009-2013 yılları ara-sında yıllık ortalamam %18 oranınıda büyü-yen filo kiralama sektörün, henüz gelişme-ye açık (penetrasyon oranlarının düşük ol-ması) sebebiyle büyümesini sürdüreceğini öngörebiliriz.
Sektöre ilişkin önemle izlenmesi gereken ko-nulardan biri ise faiz oranlarındaki gelişme-ler olacaktır. Bilindiği üzere, BDDK’nın tüke-tici kredi ve kredi kartlarına yönelik aldığı tü-ketimi kısmaya yönelik politikalar ile TCMB faiz artışları kredi büyüme oranlarının geri-lemesine neden olmuştu. Ancak TCMB’nin Mayıs ayında başlayan faiz indirimleriyle birlikte kredi artış oranlarında ufak da olsa bir hareketlenme görüyoruz. Bu durum ta-
şıt kredileri vasıtasıyla binek araçlara olan talebi artırabilir gibi görünse de piyasa fa-izlerine yönelik belirsizlik şirketleri ve birey-leri operasyonel kiralamaya sevk edebilir. Öyle ki, gelişmiş ülkelerde gözlenen ekono-mik toparlanma ile daha önceden uygula-nan genişleyici politikalar yavaş yavaş son-landırılmaya başladı. ABD ve İngiltere Mer-kez Bankaları’ndan 2015’in ilk çeyreğinden itibaren faiz artışları gelmeye başlayabilir. Bu durum tüm gelişmekte olan ülke piya-salarından olduğu gibi, Türkiye’den de ser-maye çıkışı anlamına gelebilecektir. Böyle bir ortamda önümüzdeki dönemde kurlar-da yukarı yönlü risklerin mevcut olduğunu gözden kaçırmamak ve buna yönelik tedbir-ler almak (türev enstrüman kullanımı) sek-törde faaliyet gösteren firmalar açısından önem arz etmektedir. Olası kur artışı ope-rasyonel kiralama şirketleri açısından fark-lı etkileri olabilir. Bu bir yandan artan binek otomobil fiyatları filo kiralamaya olan talebi artırma potansiyeline sahip iken diğer yan-
dan ikinci el otomobil fiyatlarındaki artış da
şirketlerin gelirlerini yükseltebilir. Ancak, bu
durumun şirketin maliyetlerini de yükselte-
ceğini ayrıca belirtmek gerekir. Kurda öngö-
rülenin üzerinde gözlenen olası kur artışla-
rının piyasa faizlerinde yükselişe neden ol-
ması da kredi maliyetlerini yükselten bir un-
sur olan ikincil etkide bulunabilir.
Güven endeksleri
Gerek ekonomi gerekse sektör için bir di-
ğer önemli gösterge güven endekslerinde-
ki değişimler olacaktır. Mevcut durumda 2
seçimi geride bırakan Türkiye ekonomisin-
de belirsizlikler bir miktar azalmış olsa da
2015 yılında yapılacak genel seçimler, tüke-
tici harcamaları ve yabancı sermaye girişle-
ri üzerinde etkide bulunabilir. Bu durum ise
ekonomi politikalarını şekillendirecek temel
unsurlar olarak karşımıza çıkacaktır.
Yüzde 4 ila 5 ekonomik büyüme potansiyeli-
ne sahip Türkiye’nin gerek küresel arenada-
ki konumunu korumak gerekse yatırımcılar
açısından pozitif bir görünüm sağlamak adı-
na, gerekli adımları atacağına (yeni bir sa-
nayi ve büyüme modeli ve buna yönelik po-
litikalar) inanıyoruz. Bu durumda hali hazır-
da kayda değer bir potansiyeli olan filo ki-
ralama sektörünün canlanan ekonomik ak-
tivite ile büyümesini sürdürmesini öngöre-
biliriz. l
>> Olası kur artışı operasyonel kiralama şirketleri açısından farklı etkileri olabilir. Bu bir yandan artan binek otomobil fiyatları filo kiralamaya olan talebi artırma potansiyeline sahip iken diğer yandan ikinci el otomobil fiyatlarındaki artış da şirketlerin gelirlerini yükseltebilir.
54
MÜŞTERİLERİMİZDEN>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Temel hizmetler en hızlı ve kaliteli şekilde sağlanmalıBilge Adam Bilişim Grubu Satınalma & İdari İşlerBirim Müdürü
Fatih SÜRÜCÜ
Firmanızdan ve faaliyetlerinden bahseder
misiniz?
B ilge Adam Bilişim Grubu 1997 yılında
kurulmuştur ve 800’ün üzerinde ça-
lışanıyla Bilişim Akademisi, Uzman
Kaynakları, Yazılım ve Altyapı olmak üzere
dört uzmanlık bölümüyle hizmet vermekte-
dir. “Bilişimde İnsan’ın gelişimine ve katma
değerine odaklanan Bilge Adam, bu alanlar-
da Türkiye’nin en büyük kuruluşudur.
İş yazılımları ve teknolojileri konusunda
hem bireylere, hem de kurumlara eğitim ve-
ren Bilge Adam Bilişim Akademisi, 14 şube-
siyle bugüne dek 100 binin üzerinde mezun vermiştir. Akademi’de eğitimlerini başarıy-la tamamlayanlar Microsoft, Apple, Adobe, Autodesk, Google gibi önde gelen kuruluş-lardan uluslararası sertifika almaya hak ka-zanmaktadırlar.
Bilge Adam Uzman Kaynakları, kurumlara dönemsel veya tam zamanlı bilişim uzman-ları sağlıyor. Yazılım bölümü sektörel paket yazılımlarının yanı sıra şirketlerin ihtiyaçla-rına yönelik özel projeler ve uygulamalar geliştiriyor. Altyapı bölümü ise kurulum-yükseltme ve bakım-destek alanlarında hiz-met veriyor. Ayrıca tüm uzmanlık bölüm-
55EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
leri konularında danışmanlık da sağlıyor. Türkiye’nin önde gelen çok sayıda şirketiy-le çalışan Bilge Adam’ın kurumsal hizmetle-ri; büyük işletmeler, stratejik müşteriler ve kamu gibi farklı seviyelerde sunuluyor.
Araç filonuzun firmanızdaki yeri nedir? Araç filonuzu ne amaçlı olarak kullanıyor-sunuz? Bilgi alabilir miyiz?
Şu anda filomuzda üst düzey yöneticileri-miz, kurumsal satış ekibimiz, bireysel şu-belerimiz ve genel hizmetleri sağlayan Araç Hizmetleri bölümümüz tarafından kullanı-lan havuz araçlarımızdan oluşan farklı seg-mentte 88 aracımız bulunuyor. Yukarıda açıkladığım gibi Bilge Adam bir hizmet şir-keti ve hizmet kalitesinin en yüksek seviye-de olması için çok farklı ölçek ve kategoride mal ve hizmet tedarik edilmesi ve bu kay-nakların kusursuz şekilde koordine edilerek sunduğumuz hizmetin oluşturulması gere-kiyor. Filomuz bu kaynakların en önemlile-rinden biri ve ihtiyaç duyulan diğer kaynak-ların bazılarının araçlarla tedarik edilmesi fi-lomuzun önemini daha ön plana çıkarıyor.
Bildiğiniz gibi günümüzde en değerli ser-maye zaman. Filomuzun öncelikli kullanım amacı müşterilerimize ulaşmak, onları dü-zenli ziyaret etmek, hem onlara zaman kay-bettirmeden kendi yerlerinde hizmetlerimizi vermek ve sorunlarını çözmek hem de eki-bimizin zamanının en verimli şekilde değer-lendirmek.
Müşteri olarak operasyonel kiralama şirket-lerinden beklentileriniz nelerdir? Operasyo-nel kiralama şemsiyesi altında sunulmasını arzu ettiğiniz ilave hizmetler hangileridir?
Operasyonel kiralama yaklaşık 20 yıllık geç-mişiyle çok genç ve hızla büyüyen bir sek-tör. Son 10 yıldaki hızlı büyümede bu dö-nemde operasyonel kiralamanın öneminin ve faydalarının sektörün lider firmaları ta-rafından daha iyi vurgulanmasının önemli katkısı oldu. Araç ihtiyacını hala satın alarak karşılayan firmalar var. Satın alma yerine ki-ralamanın operasyonel ve mali faydalarının büyük şirketlerden sonra KOBİ’le tarafından da anlaşılmaya başlamasının sektördeki bü-yümeye hız katacağını düşünüyorum.
Operasyonel kiralama sektörü büyüdük-çe rekabet ve teknolojik imkânlar sayesin-de verilen hizmetlerin kalitesi arttı. Kapsa-mı genişledi ve müşteri tarafındaki beklenti-
ler arttı. Bizim şirketlerden öncelikli beklen-
timiz bakım/onarım, ücretsiz kış lastiği sağ-
lanması, değişim ve depolanmasının ücret-
siz yapılması, ikame araç, 7/24 yol yardım
ve gerektiğinde çekici gönderilmesi gibi
temel hizmetleri en hızlı ve kaliteli şekilde
sağlaması.
Bunlara ek sözleşme başlangıcı ve sonun-
da ve kaza ve arıza hallerinde yerine teslim
ve yerinden teslim almayı kapsayan ücret-
siz vale hizmeti verilmesi şirketleri ön plana
çıkarmada etkili olabilir. Bazı şirketler tara-
fından bu hizmet verilmeye başlandı.
Şirketlerin filoları büyüdükçe araçları takip
etmek daha da zorlaşıyor ve Araç Takip Si-
temlerine duyulan ihtiyaç daha da artıyor.
Operasyonel kiralama şirketleri Araç Takip
Hizmeti veren şirketlerle işbirliği yaparak
araç takip sistemlerini hizmet kapsamlarına
alabilirler. Bu hizmet hem müşteri için ciddi
katma değer sağlayacak hem de önemli bir
tercih sebebi olacaktır.
Operasyonel kiralamanın doğrudan ve dolaylı sağladığı birçok fayda var. Ter-
cih ederken dikkate aldığımız temel faydaları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz;
Toplu para çıkışı gerekmediği için yüksek miktarda sermaye ayrılmak zo-
runda kalınmaması.
Kiralama için ödenen aylık faturalar doğrudan işletme için gider yazılabildi-
ği için vergi tasarruf sağlanması.
Sigorta, Motorlu Taşıtlar Vergisi ve Araç muayene bedeli ödenmemesi ve
operasyonel olarak takibinin yapılmak zorunda kalınmaması. Buna bağlı
personel ve zaman tasarrufu.
Periyodik bakım ve onarım masrafı ödenmemesi ve yine operasyonel ola-
rak takibinin gerekmemesi.
Araçların hasar veya bakım dolayısıyla uzun süre serviste kaldığı durumlar-
da ikame araç temin edilmesiyle hizmette kesinti yaşanmaması, ilgili per-
sonelin toplu taşıma kullanmak zorunda kalmaması, iş kaybı yaşanmaması
ve benzer bir aracın kısa dönemli kiralanmak zorunda kalınmaması.
Aracın ikinci el değeri ve amortisman hesabı yapılmaması. Araçların gerek-
tiğinde değerinde elden çıkarılması için uğraşılmaması ve gereksiz mali ka-
yıp yaşanmaması.
Kiralama süreci sonunda araçların yenileriyle değiştirilebilme imkânı olma-
sı ve filonun sürekli genç kalmasının sağlanması.
Tüm operasyonel işler için ek istihdam gerektirmemesi.
Kış lastiği sağlanması ve depolama imkânın sağlanarak bu ihtiyacın hem
mali hem de fiziki yükünün ortadan kalkması.
7/24 yol yardım hizmeti alınabilmesi
Tüm bu operasyonel süreçlerde zaman kaybı yaşanmaması, sürekliliğin ve
verimliliğin sağlanması.
Süreç içinde edindiğimiz tecrübelerle yukarıda belirttiğim konuların her birinin
ayrı ayrı ne kadar önemli olduğunu ve operasyonel kiralama yapmakla doğru
tercih yaptığımızı görmüş olduk.
56
MÜŞTERİLERİMİZDEN>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Araçlarda standart donanım olarak bulunan
trafik setlerine kar zinciri dâhil değil bildiği-
niz gibi. Kar lastiğinin yeterli olmadığı hava
şartlarında ve şehirlerarası seyahat edecek
arkadaşlarımız için kar zincirini kendimiz te-
darik ediyoruz. Kar zinciri de operasyonel
kiralama hizmetleri kapsamına alınabilir. Bu
sayede hem kiralama hizmetinin kapsamı
genişletilerek memnuniyet artırılmış hem
de yanlış zincir kullanımından doğabilecek
kaza ve hasar riskleri azaltılmış olur. Sözleş-
me kapsamında yanlış zincir kullanımından
oluşan hasarlar kiracının sorumluluğunda
olsa bile ikame araç verilmesi ve geri alın-
ması ek maliyet, iş gücü, zaman kaybı gibi
operasyonel maliyetleri artıran bir etken ol-
duğu dikkate alınmalıdır. Ayrıca hasar gö-
ren aracın 2. el değer kaybı olacağı için kira-
layan için yine gereksiz ek maliyet getirece-
ğini de unutmamak gerekli.
Kiralama süresince oluşan ve kasko kapsa-
mı dışında kalan hasarlar genellikle çalışan
ve işvereni karşı karşıya getiriyor. Örneğin
yarı otomatik araç kiralandığında tam oto-
matik gibi kullanılırsa debriyaj sistemi, vo-
lan dişlisi zarar görebiliyor ve kullanıcı ha-
tası olarak yansıtılıyor. Araç kullanıcıları bu
gibi durumları bilmedikleri için sürpriz mali-
yetlerle karşılaşıyorlar. Çalışan çoğu zaman
ilgili hasar ve arızadan sorumlu olmadığı-
nı ve kasko kapsamı dışında oluşan zararla-
rı karşılamak istemediğini söylüyor. Bu gibi
durumlar personelin motivasyon kaybına neden oluyor ve şirkete planlanmamış ek maliyet getiriyor. Araç teslimlerinden önce müşteriye sunum yapılarak kiralanan araç-lar özelinde araç kullanılırken dikkat edilme-si gereken önemli hususlar açıklanarak yan-lış kullanıma bağlı riskler, maliyetler ve de-ğer kayıpları azaltılmış olabilir.
Artık her bakımdan çok daha hızlı dönen, ih-tiyaçların, taleplerin, beklentilerin ve şartla-rın hızla değiştiği bir dünyada yaşıyoruz. 20 yıl öncesine gittiğimizde şirketlerin organi-zasyon şemasının uzun yıllar aynı kaldığı-nı görürüz. Bugünkü dünyada teknolojik ge-lişmeler, rekabet koşulları, müşteri taleple-ri, yerel ve uluslararası piyasaların birbirine daha bağlı ve birbirinden daha çok etkilenir hale gelmesi sonucu sürekli değişen ekono-mik dengeler şirketlerin yapılarında daha
sık değişikliklere neden oluyor ve buna bağ-lı araç ihtiyaçları da değişiyor. 36/48 ay gibi uzun süreli kiralamalar yapıldığında bu sü-reler içindeki gelişmelere bağlı olarak yeni ve farklı araç ihtiyacı olabildiği gibi artık ih-tiyaç duyulmayan boşa çıkan araçlar da ola-biliyor. Müşterilere kiralanan araç sayısına göre makul bir oranda araç değiştirme ve iade hakkı verilerek esneklik sağlanmasının da önemli bir katma değer olacağını söyle-yebilirim.
Son olarak değinebileceğim konu filo kirala-mada sözleşme süreçlerinde yaşanan anlaş-mazlıklar. Sözleşmelerin daha yalın ve an-laşılır bir hale getirilmesi, verilen hizmetle-rin kapsamı, sınırları net olarak belirlenme-si, kiracının hak ve sorumluluklarının daha net ifade edilmesi gerektiğini düşünüyo-rum. Çoğu zaman neredeyse gerçekleşme-si mümkün olmayan, ya da belirli bir müş-teri grubunda yaşanabilecek bir durum söz-leşmelerde yer alıyor ve anlaşma süreçleri-nin gereksiz yere uzamasına, hatta çoğu za-man imzadan kaçınılmasına sebep oluyor. Bu aşamada kiralama şirketleri müşterileri-ni yakından tanımalı, yaptığı işin niteliğini, araç kullanımın şeklini ve temel ihtiyaçları-nı iyi analiz etmeli ve müşterisine özel söz-leşme metni oluşturmalı. Maalesef mevcut durumda bir müşteride bir kez oluşmuş bir risk hemen genel sözleşme kapsamına alı-nıyor ve tüm müşterilere imzalatılmaya ça-lışılıyor. Kiralama firmaları bu noktada müş-terilerini daha çok iş ortağı gibi görmeli ve gereksiz dayatmalar yapmamalı. Bunun ye-rine karşılık çabalarla, müşteriyi sürekli bil-gilendirerek ve sözleşme süresince araçla-rın durumlarını düzenli kontrol ederek, bil-gilendirmeler yaparak riskleri azaltmaya ça-lışmalılar. l
>> Operasyonel kiralama sektörü büyüdükçe rekabet ve teknolojik imkânlar sayesinde verilen hizmetlerin kalitesi arttı. Müşteri tarafındaki beklentiler arttı. Bizim şirketlerden öncelikli beklentimiz bakım/onarım, ücretsiz kış lastiği sağlanması, değişim ve depolanmasının ücretsiz yapılması, ikame araç, 7/24 yol yardım ve gerektiğinde çekici gönderilmesi gibi temel hizmetleri en hızlı ve kaliteli şekilde sağlaması.
58
RÖPORTAJ>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Güncel, doğru, eksiksizve kapsamlı bilgiyeerişimi sağlıyoruzAli Özalp ORHANJATO Dynamics Bilgi ve Veri Tabanı Hizmetleri A.Ş.Ülke Müdürü
>> Dünya otomotiv pazarı ile sürekli bilgi alışverişi içerisinde olan JATO; geniş, kapsamlı ve güncel araç spesifikasyon-fiyatlandırma bilgilerini, otomotiv sektörüne dair haberleri, araç konfigürasyon ve karşılaştırmasına yönelik modülleri ve çok daha fazlasını sektörün kullanımına sunmaktadır.
59EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Firmanızdan ve faaliyetlerinden bahseder misiniz?
D ünyanın lider otomotiv veritabanı ve bilgi sağlayısı JATO Dynamics, 1984 yılında kuruldu. Bugün 49 ülkede 500
çalışanıyla araç üreticilerine, ithalatçıları ve bayilerine, kiralama ve finans şirketleri-ne, tüketici portallarına, parça üreticilerine hizmet sunan global bir organizasyon hali-ne geldi. JATO, ülkemizde de uzun yıllardır faaliyet gösteriyor. Sunduğumuz çözüm ve hizmetlerin temelini ise otomobil ve hafif ti-cari araç veritabanı oluşturuyor. Veritabanı-mızda bugün itibariyle bulunan 49 marka, 298 model, 2.525 versiyonun spesifikasyon, donanım ve opsiyon bilgileri, fiyatları, sa-tış adetleri, kampanya detayları, deneyimli pazar araştırma ekibimiz tarafından düzen-li olarak araştırılıyor ve güncelleniyor. Tür-kiye otomobil ve hafif ticari pazarında 2014 yılında günde ortalama 70’in üzerinde de-ğişiklik gerçekleşmekte. Bu durumun önü-müzdeki yıllarda da artarak devam edece-ğini öngörüyoruz. Bu sebeple, güncel, doğ-ru, eksiksiz ve kapsamlı bilgiye erişim, hiz-met verdiğimiz tüm kanallar için hem ope-rasyonel hem de yönetimsel açıdan her ge-çen gün daha da önemli hale geliyor ve ti-cari rekabet unsuru olarak öne çıkıyor. Bah-setmiş olduğum bu geniş kapsamlı verita-banına erişime ilave olarak, karşılaştırmalı analiz ve raporlama programlarımız ile ve-rinin çok kısa sürede bilgiye dönüşmesine imkan sağlıyoruz. Ayrıca, firmalara özel ta-sarlanan, konfigürasyon ve karşılaştırma fonksiyonları ile satış sürecini ve satış ekip-lerini destekleyen web siteleri de müşteri-lerimizin önemli bir bölümü tarafından ter-cih ediliyor.
Operasyonel kiralama ve günlük kiralama firmalarına ne gibi hizmetler sunuyorsu-nuz? Bu hizmetlerinizin sağladığı faydalar-dan bahsedir misiniz?
Operasyonel ve günlük kiralama sektörü-nün artan dinamizmi ve büyüme potansiye-li ile önümüzdeki dönemde daha da önem kazanacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ge-nişleyen ve çeşitlenen filolar, artan müşte-ri beklentisi ve keskinleşen rekabet ortamı, kiralama firmalarının süreçlerini iyileştirme-lerini, maliyetlerini kontrol altında tutmala-rını, kaynaklarını daha etkin yönetmeleri-ni ve müşterilerine daha hızlı ve kaliteli hiz-
met sunmalarını zorunlu hale getiriyor. Ça-lışmakta olduğumuz operasyonel kiralama şirketlerinin teklif sistemleri için gerekli olan güncel araç spesifikasyon verisini, araç ve opsiyon fiyatlarını, opsiyon kurallarını su-nuyoruz. Böylelikle satınalma ve müşteriye teklif sunma aşamalarında doğru aracı ha-tasız olarak seçme ve hızlı işlem yapma im-kanına sahip oluyorlar. Güncel araç verita-banı bilgilerine ilave olarak sunduğumuz geçmiş araç veritabanı ile de kiralama dö-nemi biten araçların ikinci el satış sürecine de katkı sağlıyoruz. Amacımız, müşterileri-mizin doğru bilgiye dayalı karar vermeleri-ni, iş süreçlerini daha hızlı ve etkin bir şe-kilde yönetmelerini sağlamak. Operasyo-nel kiralama şirketi müşterilerimiz tarafın-dan kullanılan ve kendileri için özel olarak tasarlanan web siteleri aracılığıyla da araç-ların karşılaştırılabilmesi, marka ve model-lerin avantajlarının listelenmesi, broşürleri-nin basılabilmesi mümkün oluyor.
Bu tarz bir hizmet alırken, operasyonel ki-ralama ve günlük kiralama firmaları nelere dikkat etmelidir?
Kiralama firmalarının operasyonlarının ve
süreçlerinin temelinde araç verisi var. Bu
temel bilgiye ulaşmaya çalışmak, program-
lara bilgi giriş yapmak, güncellemeleri takip
etmek, firmaların asli işlerinin dışında kay-
naklarını israf etmelerine sebep olabiliyor.
Manuel işlemler sebebiyle süreçlerin kesin-
tiye uğramaması, hatalı işlemlerin doğura-
cağı kayıpların ve ilave maliyetlerin önüne
geçilebiliyor olması da çok önemli.
Öncelikle, sağlayıcı firmanın artan ve çeşit-
lenen bilgi ihtiyacına cevap verecek organi-
zasyonel ve teknolojik yeterliliğe sahip ol-
ması, güncel, doğru ve kapsamlı otomotiv
verisi sunabilmesi, sunulan veritabanının
mevcut sistemlere kolayca entegre edilebil-
mesi ve kullanıcı dostu çözümlerle kiralama
firmalarının süreçlerini hızlandırıp daha ve-
rimli hale gelmelerine katkı sağlaması gere-
kiyor. Ayrıca, kullanıcı eğitimi ve teknik des-
tek hizmetlerinin müşterilerin ihtiyaç duy-
duğu her an sunulabiliyor olması da diğer
önemli gereklilikler arasında. l
60
ÜYELERİMİZDEN>>
EYLÜL-EKİM 2014 I SAYI 76
Firmanızın kuruluş tarihinden ve vermiş olduğunuz hizmetlerden bahseder misiniz?
S atış ve satış sonrasında müşteri memnuniyetini esas alan, yenilikçi,
güvenilir ve farklı hizmet anlayışıyla, kaliteli ve çözüm odaklı yaklaşımlar geliştirerek müşterilerimize değer katmak” misyonuyla hareket eden KOCAELİ KAYA SATIŞ VE PAZARLAMA A.Ş, 1991 yılından bu yana Kocaeli’ de faaliyetlerini sürdürmektedir.
Kocaeli Kaya Şirketler Topluluğu çatısı altında çalışmalarını yürüten firmamız, benimsediği misyona bağlı kalarak, tüm paydaşlarının
beklenti ve önerilerini dikkate alan en iyi çözüm ortağı olma sorumluluk ve anlayışıyla, sıfır ve ikinci el otomobil satışı ve yetkili servis hizmetlerinde müşterilerine en üstün seviyede hizmet sunmaktadır.
Firmamızın ulusal ve uluslararası çapta almış olduğu ödüllerden bazıları aşağıda sıralanmıştır.
THE EUROPEAN QUALİTY AWARD PUBLİC 2004
TOYOTASA YETKİLİ SATICILAR ÖDÜL PROGRAMI SATIŞ İKİNCİSİ 2004
KENDİNİ EN İYİ GELİŞTİREN FİRMA ÖDÜLÜ 2005
TOYOTASA YETKİLİ SATICI PERFORMANS SATIŞ ÜÇÜNCÜSÜ 2008
QUALİTY CONTROL CIRCLES KAİZEN EXCELLENCE AWARD, BEIRUT, 2011
KOCAELİ KAYA SATIŞ VE PAZARLAMA A.Ş
ULUSAL PS ve QCC ŞAMPİYONASI BAYİ QCC BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ 2011
KOCAELİ SANAYİ ODASI ŞEHABETTİN BİLGİSU ÇEVRE ÖDÜLLERİ 2012
JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ KOBİ KATEGORİSİ 2012
TÜRÇEV TOYOTA PLAZA ÇEVRE VE YENİLİKÇİ FİKİRLER YARIŞMASI TÜRKİYE İKİNCİSİ 2012
ULUSAL PS ve QCC ŞAMPİYONASI BAYİ QCC BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ 2013
Kuruluşundan bu yana aldığı ödüller ve müşteri memnuniyeti performansıyla firmamız Türkiye’nin en büyük ve prestijli Toyota yetkili satıcılarından biri konumundadır.
“Otomobille işi olan herkesin ilk ve tek adresi olmak” vizyonu ile, mevcut ve potansiyel müşterilerine ihtiyaç duydukları farklı otomobil çözümlerini, kalite anlayışından ödün vermeden sunmaya çalışan firmamız, Temmuz 2014 itibariyle filo kiralama hizmetlerini de portföyüne katmış bulunmaktadır.
Firmanızın araç parkından ve hizmet vermiş olduğunuz bölgelerden bahseder misiniz?
Başlangıçta müşterilerimizden gelen talepleri karşılamak amacıyla sunmaya başladığımız filo kiralama hizmetleri, kısa zaman içerisinde oluşturduğumuz filo kiralama operasyon bölümü ve bu alanda planlanan yatırımların gerçekleştirilmesi ile ayrı bir hizmet alanı haline gelmektedir. Hali hazırda Toyota marka B ve C
segmenti araçlardan oluşan araç parkımız hızlı bir şekilde büyümekte ve sadece Kocaeli ve çevre iller değil, tüm Türkiye’ye hitap eder konuma gelmektedir.
Firmanızın varsa ortakları kimlerdir?
Kocaeli Kaya Satış Pazarlama A.Ş.; topluluğun diğer şirketleri gibi, Kaya Ailesi fertlerinin ortaklığında faaliyetlerini yürüten bir şirket durumundadır.
TOKKDER üyesi olmanızın nedenleri nelerdir?
TOKKDER’in, Türkiye’de araç kiralama sektörünün nabzını tutan ve sektördeki kuruluşların ticari ve kurumsal açıdan gelişimlerine katkıda bulunan bir sivil toplum kuruluşu olduğu inancındayız.
25 yıla yakın bir süredir faaliyet gösterdiğimiz otomotiv alanında edindiğimiz bilgi ve tecrübenin yanında, Kocaeli Kaya isim ve markasına duyulan güvenin filo kiralama sektöründe arzu ettiğimiz büyüme ve gelişimi sağlamada çok önemli katkılar sağlayacağını düşünüyoruz. Yıllardır benimsediğimiz %100 müşteri memnuniyeti felsefesi ile yeni adım attığımız araç kiralama sektöründe de fark yaratacağımızı ve orta vadede bölgenin ve Türkiye’nin önde gelen otomobil kiralama kuruluşlarından biri olacağımıza inanıyoruz. Bu hedefimizi gerçekleştirmede, TOKKDER’ in ve üye olan diğer kuruluşların bilgi ve tecrübelerinden faydalanmak ve benchmarking(kıyaslama) yoluyla süreçlerimizi iyileştirmek büyük önem arz etmektedir.l
FLEETCORP TÜRKİYETamburi Ali Efendi Sok. No:13 34337 Giriş Kat Doğuş Center Etiler-Beşiktaş/İstanbulTel: (0212) 362 06 00 • Faks: (0212) 323 52 52www.fleetcorp.com.tr [email protected] Bölgesi İzmir OfisiÇınarlı Mahallesi İslam Kerimov Cad.No:1 Sunucu Plaza Martı Tower D:907Bayraklı / İZMİR Tel: (0232) 461 62 00
KMKFİLO ARAÇ KİRALAMADeğirmenyolu Cad.Birman İş Merkezi No:11 K:4İçerenköy-Ataşehir / İSTANBULTel: (0216) 573 43 • Faks: (0216) 574 46 32www.kmkfilo.com • [email protected]
KOCAELİ KAYA SATIŞ VEPAZARLAMA A.Ş.Körfez Mah. Ankara Yolu Cad. NO:111 C Blok Kocaeli/İzmitTel: (0262) 335 3871 • Faks: (0262)335 3874www.kocaelikaya.com.tr