Top Banner
Tek-Esin Vakfı Tek-Esin Vakfı
6

Tek-Esin Vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/46.pdf · çou (35° 55' K, 105° 55' D)'dan T.'a kadar, güneydeki yük sek dağlar silsilesi v e kuzeydeki tepeler arasında,

Nov 28, 2020

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Tek-Esin Vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/46.pdf · çou (35° 55' K, 105° 55' D)'dan T.'a kadar, güneydeki yük sek dağlar silsilesi v e kuzeydeki tepeler arasında,

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 2: Tek-Esin Vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/46.pdf · çou (35° 55' K, 105° 55' D)'dan T.'a kadar, güneydeki yük sek dağlar silsilesi v e kuzeydeki tepeler arasında,

TUNGUZ'LAR — T U N - H U A N G 501

T U N G U Z ' L A R : bk . E V E N K İ ' L E R .

T U N G U Z DİLİ, T ü r k ve Moğol di l ler i ile b i r l ik te Al tay di l ler i iç inde yer alan bir dile verilen ad. Bk. A L T A Y D İ L L E R İ VE A L T A Y İ S T İ K . Bu di l i l k olarak L . Şrenk ta­rafından sınıf landır ı lmışt ı r (Ob inorodtsab Amurskogo kraya. I , 1883). Daha sonra L . Ş t e rnbe rg (1911) ve P. Şmid t (1915) gibi bilginler de T . D. 'nin kolları üzerinde çal ışmışlardır . Son a raş t ı rmala ra göre, T. D. ik i büyük kola ayrılır :

1. Kuzey kolu veya Tunguz kolu. Evenki, Negidal, Solon ve Even di l ve diyalektleri bu kola girer.

2. G ü n e y k o l u veya M a n ç u ko lu . M a n ç u , Nanay, U l ç a (Olça) , Orok, Even (Oroç) , Ude (Udehe) di l ve diyalektleri bu kola bağlıdır . L . Ş ternberg ' in s ınıf lamasında belir t i ldiği gibi , Mançu d i l i bu kol içinde özel bir yer tutar. Bu d i l gra­mer yapısı bak ımından ana çizgileriyle güney kolunda yer alan d i l ve diyalektlere yakındır . Kelime yapısı ve kelime ha­zinesi bakımlarından, ise daha çok kuzey kolunda yer alan di l ve diyalektlere benzer. Bundan başka, Mançu d i l i birçok gramer özelliği bak ımından bütün Tunguz dillerinden ayrı l ı r . F i i l çek iminde şahıs eklerinin kul lanı lmaması ve isim çeki­minde iyelik eklerine yer verilmemesi, bu. d i l i Tunguz di l ­lerinden ayıran önemli bir özelliktir. Genel olarak, Mançu d i l i Moğoleaya çok benzeyen bir di ldir . Buna karşı l ık, hu d i l i n Ç incen in ağı r etkisi a l t ı nda kald ığ ı göze ça rpa r . Yaz ı l ı kay­naklarda muhafaza edilen mahdut sayıdaki bi lgi ve veriler­den anlaşı ldığına göre, Curçen d i l i de birçok bak ımdan Man--ç u c a y a yak ınd ı r . Dahur d i l i n i n Tunguz di l ler i a r a s ına a l ın­mas ı yanl ış t ı r . Bk . D A H U R D İ L İ .

Bu bi lgi ler i göz önüne alarak T . D. üç kola ayrı labil ir :

1. Kuzey kolu : Evenki, Negidal, Solon, Even; 2. G ü n e y k o l u : Nanay, U lça , Orok, O r o ç , Ude; 3. Bat ı k o l u : M a n ç u , C u r ç e n .

T U N - H U A N G , Kuzey Çin'i Orta Asya'ya birleşt iren, Kansu adlı uzun ve dar vadinin en bat ıs ındaki , 1 200 m yük­seklikte bir yaylada bulunan şehir ve eski bir kül tür merkezi olan Burkan d in i m a n a s t ı r ı (40° 5' K , 94° 45 ' D ) . B u g ü n k ü adı Kansu olan vaha, Huangho (Sar ı ı rmak) kıyısındaki Lan -çou (35° 55 ' K , 105° 55 ' D) 'dan T. 'a kadar, g ü n e y d e k i yük ­sek dağlar silsilesi ve kuzeydeki tepeler arasında, kuzey-batı yönünde, 900 k m kadar uzanmaktad ı r . Vaha­nın güneyinde , K'un-lun s ı radağlar ın ın etekleri olan, eski adı ile K' i - l ien , bugünkü adı ile Nan-san dağ l a r ın ın kar l ı d o r u k l a r ı y ü k s e l m e k ­tedir. Bu dağlardan kaynaklanan derelerin ta­şıdığı a l ü v y o n v a h a y ı ver iml i k ı lmaktadı r ' . V a ­hanın kuzeyinde ise, T ü r k ç e bir ad ile Ala -şân (dağ) denen dağların etekleri ile çıplak ve kuru tepeler uza t ı r . Batı ucunda vaha, kum çöller inde bitmektedir.

M i l â t t a n öncek i b in y ı lda , bu vahada, Çin­

l i olmayan ve a ra l a r ında Türk le r in a ta lar ı da

bulunan boylar yaşıyordu. T.'a en yakın bulu­

nanlar şunlard ı : T. ile Ala tağ aras ında , Çin­

l i ler in Ting- l ing dediği ve Tüı Jk boylar ından

Uygur lar ın a ta lar ı olan kabileler bulunuyordu

(bk. U Y G U R S A N A T I ) . T. ile K' i - l ien dağla­

rı a ras ında ise, Çinlilerin Yüe-çi ve Wu-?un

dediği boylar yaşamakta id i . Wıı-sıın ' ların sarışın, bir ırka mensup oldukları rivayet edilir. Yüe-çi ve Wu-sun ' lar ın Türk olduklar ını sananlar vardır. Çinlilerin I l i ı ıng-nu adını verdiği ve yine T ü r k say ı lan D o ğ u H u n l a r ı n ı n da aslen Kansu'da olup sonradan kuzeye göç ett ikleri an laş ı lmaktadı r . M . Ö. 11. yüzyılda, büyük bir devlet kuran Doğu I l ımlar ı , Kansu'yu da ilhak ettiler. Bu arada Yüe-ei ' ler ve Wu-sun'lar Orta As­ya'nın batı una göç ederek orada devletler kuracaklard ı (Ku­ş a n imparator luğunu Yüc-çi 'ler tesis e tmiş t i ) . K'i-l ien dağı­nın, ad ın ın Hunca o lduğu s a n ı l m a k t a d ı r (Bu ad " g ö k " anla­m ı n a geliyordu). Hı ın la r , Çinl i le r ve b ü t ü n D o ğ u kavimler i bu dağlar ı gök kapısı saymakta idiler. Hunlar , Kansu vahas ın ın doğu ucunda, Ç ince Ku-tsang ( T ü r kçe K a ç a n ) adı verilen şehri k u r m u ş l a r d ı (37° 58 ' K , 102° 55 ' D ) . Bu şehre W u -wei ve L iang -çou ( T ü r kçe L ikç iu) da dendi. H u n devleti kuvvetl i ka ld ıkça , Ç in , Kansu vahas ına ilerleyemedi, fakat M . O. 121'de Hı ın l a r ın yenilmesi sonucunda, vaha, Çin h â ­kimiyet ine geçt i . V a h a y ı geri almak isteyen H a n l a r ı n ak ın­ları kuzeyden geldiği için, Çinl i le r bu y ö n e bir sed ve dör t asker î merkez inşa ettiler. Bunlardan en d o ğ u d a k i eski H u n şehri Ku-tsang'da bulunuyordu. D o ğ u d a n ba t ıya doğru , d i ­ğer merkezler Çang-ye (veya Kan-ço ı ı : 38° 46 ' K , 101° D ) , Ç i n - ç ' ü a n (veya Su-çou : 38° 46 ' K , 98° 26 ' D) ile T . i d i . Şeddin boyunca dizilen kulelerden, H u n akını geldiği za­man ateş ile işaret ver i l iyordu ( T ü r kçe bu ateş kulelerine kargıı denecekti). Asker î merkezlere, çevren in mücadc lc l i h a y a t ı n a uyabilecek, sert mizaç l ı , genellikle hapishaneler­den ç ıkar ı lan kimseler yo l l an ıyordu . Aske r î merkezlerin e t ra f ında şehir ler gelişti . Vahaya yerleşt i r i len Çinl i çiftçi aileleri de yer l i halka kar ış t ı . Bundan başka , M . Ö . I I . yüz­yılda Çinl i le r in T'u-fa dediği Tibet l i ler de vahaya gel­d i . G ö k T ü r k l e r i n k a ğ a n boyu, Ç i n c e A-ş i -na denen (bazı tahminlere gö re " k u r t " a n l a m ı n a Çınga'dan bozma) kabile de M . S. I V . yüzyı lda , K a n - ç o u ' d a merkezi olan Hun beyliği ile b i r l ik halinde, fakat az daha güneyde, P'ing-liang' da yaşamakta idiler (35° 12' K, 106° 50' D ) . Böylece, Gök Türk kü l tü rünün temelinde, T . medeniyetinin izleri buluna­cak t ı . P ' ing-liang y a k ı n ı n d a , gök ve yer d in i m e n s u p l a r ı n c a kutlu sayılan bir dağ vardı.

Kansu vahas ı İpek Y o l u denen kervan yo l l a r ın ın son k ıs ­mını teşkil ediyordu. T. çevresinde, Çin şeddi bir dirsek ile kapanmakta idi ve köşenin i k i yanında, Orta Asya yolcula­rının kaydedilmesine mahsus ik i kapı açılmıştı . Kuzeye doğ-

K A M U . D O Ğ Ü T Ü R K İ S T A N

P ' I N G - L I A N G

' . L A N - C H O U # L U N G - H ;

I Ş j I N - C H O U

•̂ V •

T U N - H U A N G : T u n - Huang ve çevresi

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 3: Tek-Esin Vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/46.pdf · çou (35° 55' K, 105° 55' D)'dan T.'a kadar, güneydeki yük sek dağlar silsilesi v e kuzeydeki tepeler arasında,

502 T U N - HUANG

r u aç ı l an Y ü n - m e n kuan (Yeş im taşı k a p ı s ı ) ' d a n gelip giden kervanlar, Doğu Türk i s t an 'da Kami l (ş imdiki Kamul veya H a m ı ) ' a yöne l ip b u g ü n k ü T ü r k l e r i n deyişi ile " Ç ö l y o l u " nu takip ediyordu. D o ğ u y a aç ı lan kap ı ise, yine çö lden , fakat dağ eteğinden İpek Yolunun güney kısmına ve Hotan'a götürmekte id i . Çin bu illerde kü l türünü yaymak ile bir l ikte , askerî bakımdan kolay tu tunamadı . Az sonra, sed geriye alın­dı ve Kansu vahas ı şehi r le r ine yer l i boy beyleri h â k i m olma­ğa başladı. Bunlardan en eskiden bilinenlerden, Çince adlar ı ile Çang ailesi, Çinli olmayan, fakat ırkî bağı bilinmeyen T.'lı b i r boya mensup idiler. Ç a n g ailesi, M . S. 300 - 345 a r a s ı n d a nüfuzlarını ilerleterek, bütün Kansu ile Doğu Türk i s tan ' a ka­dar hâkim olan bir beylik kurdular. Merkezleri Ku-tsang (Türkçe Kaçan) ve sülâlenin Çince adı Liang id i . Liang adı böylece bütün ülkeye verildi . İlk Liang sülâlesi 376'da sona erince, Tibet l i T'ıı-fa boyları , yine merkezi Kaçan olan Gü­ney Liang beyliğini tesis ettiler. Çin ad ına T. 'ı idare eden, belki Çinli, belki de yerli olan L i sülâlesi de 399 - 400 sıra­la r ında bağımsız olup Batılı Liang adını aldı . Göçebe bir boy olup büyük bir devlet kuracak Juan-juan'lann beyi de, 400 s ı ra lar ında, T. ' ın kuzeyini merkez edinmişt i . Kan-çou 'da ise, Çince adı Çü-çü (başka bir transliterasyon ile Tsü-k 'ü) olan ve G ö k T ü r k k a ğ a n soyu ile b i r l i k hal indeki H u n bey­liği bulunuyordu. Ç i n tarihlerinde, ü s t ü n asker î i s t idadı kay­dedilen Hun beyi Meng-sün, Kansu'daki bütün merkezleri sı­ra ile i lhak et t ikten sonra, nü fuzu , d o ğ u d a Ordos yay las ına ve b a t ı d a T ü r k i s t a n ' a kadar varan, son b ü y ü k H u n devletini kurdu. T.'ı ise, Mâng-sün, uzun bir kuşa tmadan sonra alabil­miş t i . T . v a h a s ı n d a i k i ı r m a k akar : D o ğ u d a n ba t ıya , Kara-nor gölüne doğru giden Bulungır-göl (eski Çince adı : Su-lo -ho) ile onunla dikey olarak birleşen Tang deresi. Mâng-sün, ır­maklar ın yataklar ını şehre doğru çevirip boğulmak tehlike­sinde kalan T. muhafızlar ını teslime mecbur et t i . Halk kılıç­tan geçirilip Hun la r ın yerleştir i ldiği anlaş ı lmaktadı r .

T. ' ın bir kül tür merkezi olarak gelişmesi Burkan dini çerçevesinde oldu. Burkan dini etkileri T.'a Doğu Türk i s tan ' daki K u ç a (Tü rkçe K ü s e n ) ve Ho tan gibi merkezlerden gel­mekte id i . Küsen 'den 366'da gelen, Çince adı ile Lo-tsun ad­lı rahip, gördüğü bir rüyanın sonucunda, T.'da bir manast ı r kurmağa karar verdi. Seçilen yer, T . şehrinin 20 km kadar güney-doğusunda, Tang deresi vadisinde, bir boğazda bulu­nuyordu. Boğazın çevresinde, tortulanmadan oluşmuş kaya­lar ve kum çölünde yığılan kum tepeleri vardı. Kum yığınları devrilince, gök gürül tüsü veya davul çalınır gibi sesler çı­k ı y o r d u . Bu sebepten, M . S. I V . yüzy ı ldan sonra, T. 'a " k u m şehr i " an lamına Şa-çou da dendi (Türkçe metinlerde Şaç iu ) . İlk tapınak ile yan ındaki rahip hücreler i , tortulanmadan oluş­muş duvar gibi bir kayadan yamaç içine oyuldu. Tap ınak la r ın şekli aynı ka lacakt ı : Kayaya oyul­muş veya tahta merdivenler ile tapınağa giden kimse, giriş kısmından geçip, dört köşe bir ma­bede varıyordu. Burkan ve maiyetinin pişmiş bo­yalı topraktan heykelleri t apmağın or tas ında du­ruyordu. Tap ınağ ın tepesinde, otağ kubbesine ben­zetilen, üs t k ı smı kesik, kon ik bi r k ü m b e t , kaya içine oyulmuştu. Ziyaretçi , Burkan heykeli çev­reninde dönerek ibadet ediyordu. Duvarlar ve kümbedin içi resimler ile kapl ı i d i . Sonraki Uy­gur metinlerinden bil indiği gibi , resimler zamk mahlûlü ile kar ış t ı r ı lmış sulu boya id i . Meng-sün, T.'ı alıp oğlu M'ao-kien'i vali a tayınca, 280 t a p ı n a k daha yapı ld ı . B u g ü n bi l inen

T U N - H U A N G : Tabgaç devrinden bir duvar resmi

en eski tap ınaklar bunlardan birkaç tanesidir. Heykeller,

Kuça 'dan gelen kal ıplar içine dökülmüş gözükmekte ve Kuça

tarzındadır . Resim için, model olarak, Hind'de Ajanta'daki

Buddhist mağara tapınaklar ın ın seçildiği anlaş ı lmaktadır . Fa­

kat Hun çevresi sanatkâr ının kuvvetli ve kahramanl ık eğilimi

olan kişi l iği , yeni b i r ü s lûp meydana get i rmiş t i . A l rengin h â ­

kim olduğu zemin üzerine, din yolunda insanüstü fedâkârlık

sahneleri, gayet hareketli şekilde tasvir edilmişti . Gölge ve

ışık t eza t la r ı o kadar m ü b a l â ğ a l ı i d i k i , kiş i ler birer kukla

görüntüsü almıştı . Meng-sün ve oğullar ı , gök ve yer ibadetine

sadık kalmış, fakat Burkan dinine do bağlı idiler. Meng-sün'

"A;' / .>^«ıyf£kMtt-t âtiH?ı

H U A N G : H u n devri tap ınaklar ından birinde duvar resmi

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 4: Tek-Esin Vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/46.pdf · çou (35° 55' K, 105° 55' D)'dan T.'a kadar, güneydeki yük sek dağlar silsilesi v e kuzeydeki tepeler arasında,

T U N - H U A N G 503

ün zengin kütüphanes i , Burkan dininin Mahâyâna (Türkçcsi Ulug kölüngü) koluna ait yazmalara ayrılmıştı . Askeri kabiliyeti yanında , Meng-sün, bilgin bir kimse ve değerli bir astronom olarak bil iniyordu. Çin edebiyatını bilmekte i d i ve Çin kozmolojisi ile, Tü rkçe ırk denen kozmolojik kriptogram' lara merakl ı i d i . Meng-sün'ün yaptırdığı sanat eserlerinde ırk' lar d ikka t i ç e k m e k t e d i r . Hurt h ü k ü m d a r ı n ı n musikiye de i lg i

d u y d u ğ u daha öncek i sü lâ len in musiki t ak ımın ı himaye et­

mesinden belirmektedir. "L i ang i l i mus ik i s i " denen tarz m e ş ­

hur oldu. Meng-sün ve kendisi gibi bi l im meraklısı oğlu

M'ao-kien devrinde bütün Kansu'da ve T.'da kütüphaneler

oluşlu. Hiı ıd 'dcn gelen ve Burkan dini hakk ında yazmalar ge­

t i r en rahipler, yıllarca T. manas t ı r ında kalıyor ve yazmaları

Çinceye çeviriyorlardı . Uygurlar, daha sonra, bu Çince yaz-

T U N - H A U N G : Knıısıı Uygur Kağanlığı devrinden kalma bir tapınağın iç kısmı

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 5: Tek-Esin Vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/46.pdf · çou (35° 55' K, 105° 55' D)'dan T.'a kadar, güneydeki yük sek dağlar silsilesi v e kuzeydeki tepeler arasında,

504 T U N - HUANG

m a l a r ı T ü r k ç e y e çev i recek t i . M é n g - s ü n , T . ve Liang i l i t a r i ­h in i de yazdırmıştı , Méng-sün 'ün, Çince tarihlerde Ngan-si ve An-yang denen oğulları da Burkan dinî metinlerinden çe­viriler yapan ve kendilerini bu dinin yayılmasına adayan ra­hipler id i . Méng-sün 'ün bir kızı ise, o sırada Kuzey Çin 'e hâ­kim olan, T ü r k asıllı Tabgaç (Çince T'opa) sülâlesinden h ü k ü m d a r Wu- t i ile evlenmişti . Fakat Tabgaç lar , kendilerine Kansu'yu ve böylece Orta Asya yolunu kapatan Hun devletini yok etmek ist iyorlardı . Méng-sün 433'te ölünce, oğullarının askerî kabil iyetinin yetersiz olduğunu fırsat bilen Tabgaçlar , hücuma geçerek 439'da Hunlar ı Kansu'dan sürdüler . Méng -sün'e benzeyen tek oğlu Wu-hui karşı koymak istemiş, fakat akrabas ından , T . valisinin hıyanet ine uğramışt ı . Kansu Hun­ları ve onlar ile bir l ikte Gök Türkler , Tabgaç la r taraf ından imha edi l i rken, M é n g - s ü n ' ü n oğu l l a r ı ndan A n - ç o u , hayatta k a l a n l a r ı t o p l a y ı p D o ğ u T ü r k i s t a n ' a d o ğ r u göç edebi lmiş t i (bk. T U R F A N K A Z I L A R I ) . Tabgaç lar , T. 'daki sana tkâ r ra­hipleri kendi merkezlerine götürdüler ve Burkan dini sanatı­nı zirvelere çıkaran T a b g a ç eserleri böylece başlamış oldu. T. ise bir süre bakımsız kaldı . Ancak 527 s ı ra lar ında , bir Tabgaç beyinin T.'da istiklâlini ilân etmesinden sonra, 539' da yeni tapmaklar yap ı ld ı . Yen i t a p ı n a k l a r a r t ık H u n üslû­bundan biraz ayrılmış ve Tabgaç devri Çin etkilerini kay­detmekte id i . Kansu çevresine yerleşen Tabgaç boylarından bir inin Ala-tağ'a adını verdiği an laş ı lmaktad ı r .

V I . yüzyılda Gök T ü r k devleti kurulunca, Gök Türk­ler a ta lar ının eski vatanı Kansu'yu elde etmek için akın­lara başladı lar . Çinlilerin Güney Kansu'da, Laıı-çou çevresin-da Huining'e, boyu ile bir l ikte yerleştirdiği , Gök Türk sülâ­lesinin Batı koluna mensup Kül Şad (Çin metinlerinde K'üe Ta-tu) , başarısızlık ile biten bir teşebbüste bulunmuştu (619). A y n ı yıl, Sibir K a ğ a n (Çin metinlerinde Şi-pi) T . ' h L i aile­sinin T'ang adı ile Çin taht ına çıkmasına yardımcı olmuştu, Ç in tar ihler inin M i ş e (muhtemelen T ü r k ç e - m/y ekinden) d i ­ye andığı , Batı Tü rk kolundan Bagatur Yabgu da Çin 'e i l ­tica ile 645'te Gök Türk ler in eski merkezi P ' ing-l iang ' ın az güney-bat ıs ındaki P'ing-siang'a, boyu ile yerleştir i lmişti . T.'da ise, V I I I . yüzyılda, şehir sur la r ından 300 m doğudaki bir yer­leşme merkezinde, Batı Türkis tan l ı Türkler , Sogdlular ile bir­l ikte y a ş a m a k t a i d i . Buhara, Semerkand ve Belh i l ler inden gelen bu Türk ailelerinin reisleri, kayı t larda bagatur, tarhan, tigin, tııdun gibi unvanlar ile tanı t ı lmaktadır . Kol Tigin , 706' da, T. 'ın az kuzey-doğusunda, Bulungır ı rmağının karşı yaka­s ındak i K u a - ç o u şehrini Ç in l i l e rden a ldı . Bu savaş ta , K ö l T i -gin'in bindiği üç at vurulmuş, zırhı ve s i lâhlar ına oklar isabet etmiş, fakat kendisi sağ kalmışt ı . Çinlilerin T ' i e l é dediği (Ting-ling'lerden inen) ve Uygur lar ın da mensup olduğu boy­lardan d ö r d ü de, 648'de K a ç a n ve K a n - ç o u ile A l a t a ğ bö lge­lerine yerleşmişti . Aynı s ı ra larda Tibet akınlar ı başladı (670) ve Tibet ' ten gelen Tangutlar, Ning-sia (Kansu güney i 38° 22 ' K. 106° 22' D) 'da bir beylik kurdular. Böylece, Kansu'da Çin­lilere ek olarak, yeni kuvvetler, Türk le r ve Tibet l i ler karşı­laştı . Kansu'nun Tibet idaresinde bulunduğu 757 - 850 yılla­r ında da T ü r k göçleri sürdü . V I I I . yüzyılda, Doğu Türk is ­tan'daki Çigil T ü r k boylar ından, Çince Şa-t'o adı verilenleri Kan-çou çevresine gelmişti . Bunlar sonradan daha kuzeye gitmekle birl ikte, bir kısmı Kansu'da kaldı . Uygur Kağanlı­ğ ının kuzey başşehr i O r d u - b a l ı k ' ı n 840'ta Kı rg ız la r t a ra f ın ­dan işgali üzerine Uygurlar, Doğu Türk i s tan 'da ve Kansu'da yeni devletler tesis ettiler. Türk le r Kansu'da çoğaldı ve Buktı Çin adlı beyin idaresinde, Kan-çou'da 866'da bir Uygur Ka­

ğanlığı kurarak Tibet ' i Kansu'dan çıkardı lar . Bu sırada, T. ' ı idare eden Çang ailesi de Uygurlara yardımcı olmuştu. T. ve K u a - ç o u ' d a U y g u r l a r ı n ç o k o l d u ğ u ve M a n i dinine men­sup bu lundukla r ı kaynaklardan anlaş ı lmaktadı r . Çinde T'ang sülâlesi 907'de çökünce, Kansu büsbütün Uygurlara kal­dı. Kansu güneyinde Ts' i-çou'da ve kuzey-batıda Katun-sı-nı (ş imdiki Kara-boto)'da 947 - 1127 yılları aras ında ve 987' de, bağımsız saıulabilen Uygur merkezleri vardı. T.'da ise, eski yerl i ailelerden Ç a n g ' l a r d a n sonra, L i ailesi ve daha s a yine Çang'Iar hâkim bulunuyordu. Bunlardan bir i , 890 s ı ra lar ında, Uygurlar ile Çinlileri kendi idaresinde birleşti­rip Kansu ile Doğu Türkis tan s ınır lar ını da içine alan bir devlet kurmak istedi. Çang beyi, Uygurlara hoş görünmek için, kendine Turfan i l indeki Alt ın-dağ 'a atfen bir unvan seç­mişti. " A k elbiseli h ü k ü m d a r " lâkabı da Mani dinine bağlı Uygurlar ı çekmek ümidini güdüyordu. Kan-çou Uygur Ka­ğanlığı 911'de T.'ı işgal ile, bu teşebbüse son verdi. Ts'ao adlı yerli aile idaresinde bulunan ve kendini Çin'e bağlı sa­yan T., bir süre üstünlük iddiasında bulundu ise de, 976'da K a n - ç o u Uygur k a ğ a n ı " T . U y g u r l a r ı n ı n k a ğ a n ı " u n v a n ı n ı da taş ımakta ve böylece T.'ın Uygur devletine ilhak edildi­ğini bildirmekte id i . Bu devirde, Uygur lar ın T.'da da çokluk­ta olduklar ı , 1020 tar ihl i bir kayıt ta T. ' ı idare eden Ts'ao soyundan kimseye "T . Uygur la r ın ın h ü k ü m d a r ı " denmesin­den belirmektedir. Adı , Kâşgar î 'nüı sözlüğünde yer alan Şan-çil şehri , bazı tahminlere göre Şaçiu, yani T. karşıl ığı i d i . D i ­ğer ler ine göre ise, Şançu, Kansu güneyindeki Hsi-ning i l i n ­de bulunan Şan-çou ile eştir.

Kansu Uygur devleti, T ü r k geleneğinde, dört yündeki başlıca Uygur boylarına dayanı larak idare ediliyordu. Kağan, muhtemelen beşinci boy olarak, Uygur hükümdar la r ı soyu Yaklakar boyuna mensup id i . Kağanın anasının soyu da önem­li bir mevki tutmakta ve sagun denen başbakan bu boydan seçilmekle id i . Kağanın anası da devlet idaresinde söz sahi­bi i d i . Borku (musiki âleti olarak = boru) adlı Hatun, özel elçiler dahi yollamakta id i . Diğer büyük üç boyun adı ve­rilmemekle bir l ikte , kayıt larda en çok bahsi geçen, asılları Doğu Türk i s tan 'da Kara-şehr olan "Lung" ( = ejder) ve "Dun ı" Uygur lar ı ile, merkez Kan-çou 'da bulunan Arslan Uygurlar ı id i . Daha sonra Kansu'da bilinen Sarı Uygurlar, 1080"de, henüz Hotan ile Kansu aras ında bulunuyorlardı . Uy­gurlar, her yerde olduğu gibi, Kansu'da da medenî hayatı ge­liştirdiler. Uygur rahipleri Burkan dini tapınaklar ını kendi­leri inşa ediyor, heykel ve resimleri yapıyor lardı . Uygurlar dokumacıl ık ve maden işlerinde usta idiler. Karar t ı lmış gü­müş ve bakı rdan kakma ile süsledikleri madenî eşya ve mü­cevherler, kıl ıçlar, yeşim taşı ile süslenmiş kemerler, taç­lar, küpeler, Çin pazarlar ında da sat ı l ıyordu. Pamuklu, yün­lü ve ipekl i k u m a ş l a r dokuyarak, kendilerine mahsus, b indal-h'ya benzer çiçek ve dal motiflerini bunlara, bazen sırma ile iş lemekte idiler. Elbiseler ve yün hal ı lar da dokuyorlardı . Çin'de ticaret devlet elinde olmakla bir l ikte , bazen Uygur­lara özel ticaret izni de verilmekte id i . Uygurlar, sanat eser­lerine ek olarak, Çin'e atlar, develer, kaplanlar, ilâç olarak kullanı lan boynuzlar, değerli kürkler , " t a ğ ı " (Çince t'ao-tu) denen yabani at derisi ve Kansu dağlar ında avlandığı an­laşılan "kotuz" (tüylü yabani boğa, yak) kuyruğu satıyorlar­dı (kotuz, tuğ olarak Çin ordular ının baş ındaki kimse tara­fından ve süs eşyası niteliğinde kul lanı l ı rdıV Ayrıca, Uygur­lar Türkis tan ürünler in i (ram t ak ımla r ) , Arabistan'dan ipek Yolu ile gelen incileri, mercanlar ı , amberleri ve tütsü-

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 6: Tek-Esin Vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/46.pdf · çou (35° 55' K, 105° 55' D)'dan T.'a kadar, güneydeki yük sek dağlar silsilesi v e kuzeydeki tepeler arasında,

T U N - H U A N G — TUNUS 505

ler i Çin 'e satmakta idiler. Çin'den ise ipek alıyor ve batı memleketlerine sat ıyor lardı .

Kan-çou Uygur Kağanl ığı devri T. 'm en parlak dönem­lerinden b i r i oldu. Burkan dinine adanmış bu çevrede, Uy­gurlar da Mani mezhebinden ayrılmış ve Burkan dinine bağ­lanmışlardı . T. tapınaklar ı , heykelleri, resimleri ve tapınak­lara as ı lan bayraklardaki tasvirler, yer l i ü s lûba bağl ı kalmak­la b i r l ik le , Uygur devrinde, Turfan Uygur sanat ı eserlerine çok yaklaşmıştı (bk. U Y G U R S A N A T I ) . Bazen, aynı levha­lar, i k i merkezde tekrar ediliyordu. T. kül türü çok yönlü olup çeşitli dillerde yazmalar vücuda getiriliyordu (Hind di l ler i , Çince, Tibet dilinde, Kuça 'da konuşulduğu sanılan Avrupa dillerine yakın bir lehçede v.b.) . Çok sayıdaki Türk­çe yazmalar aras ında, özellikle Kansu Uygur Kağanl ığı devrinden eserler olarak, G ö k T ü r k harfleri ile b i r koz­m o l o j i k i t ab ı olan Irk bitig, M a n i dinine ait Huastuanift'ln T ü r k ç e y e t e r cümes i ve Uygur musikisine ait b i r risale (Pa­ris Mil l î K ü t ü p h a n e s i n d e , Pel l io t 'nun get i rdiği y a y ı n l a n m a ­mış yazmalar a r a s ındad ı r ) kayda değer .

Kansu g ü n e y i n d e , Ning-sia'da X . yüzyıl b a ş ı n d a dev­let kuran TangutTar, X I . yüzyıl başında, Kansu Uygur Ka­ğanlığına son vererek 1036'da T. 'ı da aldı lar . Karış ıkl ık sı­rasında Burkan manas t ı r ındaki rahipler, değerli heykel, re­sim ve bayraklar ile binlerce yazmayı, bir tapınağın arkası­na yığarak duvar örüp gizlemişlerdi. Fakat Tangut'Iar da Burkan dinine gi rdi ve Kansu Uygur rahipleri, haşşehir Ning -sia'ya davet edi ld i . TangutTar Burkan d in in i Uygur rahip­lerden öğreniyor ve onların eserlerini kendi dillerine çeviri­yor lardı . Moğollar, 1225'te Kansu'yu aldı . Sefer s ırasında at­tan düşen Çingiz, 1227'de öldü. İn t ikam hisleri içinde, Mo­ğollar Kansu'yu yakıp yıkarak halkı ö ldürdüler veya başka yönlere sürdüler . Kubilay (ölm. 1294) T. ahalisini de sür­müştü. Ancak Moğollar da Uygur kül türü nüfuzuna girerek Uygur alfabesini aldı lar ve Burkan dininin hâkim olduğu çevrelerde, o dine girdiler. T. büyük bir kül tür merkezi ol­mağa devam etti. Bu dönemde, 1300 sı ra lar ında, Uygurlar, Türk diline mahsus, tahtadan oyulmuş harf ve hecelerden oluşan, monotip hareketli baskı tekniğini icat etmişlerdi . Art ık Türkçe kitaplar hem T.'ta, hem Doğu Türk is tan 'da , yazma ve tahta baskısı yanında, monotip tekniği ile de ba­sı l ıyordu. Bu devirde, T .Tn az kuzeyinde, halen Wang-fo-sia denen yerdeki Burkan dinine adanmış mağara tapınaklar ı özel­l ikle gelişti . Wang-fo-sia resimlerinin bazı kitabeleri , Uygur harfleri ile T ü r k ç e i d i . Moğol devrinde, T. ahalisinin oluşu­munda, T ü r k l e r d e n başka hangi boy la r ın yer aldığı pek açık deği ldir .

Marco Polo, 1292'de T.T ziyaret ettiği zaman, buraya henüz Tangut adı veriliyordu. Burkan dinine mensup olan­lar çoklukta id i , fakat Müslümanlar ve Nesturi Hristiyanlar da vardı (bunlar muhtemelen Ongüt gibi T ü r k boylarından i d i ) . Burkan dininde olanlar, bu dinin kural lar ın ı unu tmuş görünüyorlardı . Âyinleri daha ziyade gök ve yer ibadeti ge­leneğinde id i . Burkan dininde hayvan öldürmek yasak iken, bunlar Burkan'a koç kurban ediyor ve kanını heykelin ağ­zına sürüyor lardı . Cenaze merasimleri, hem T ü r k hem Çin usulünden al ınmışt ı . Tü rk geleneğince, cesedi tahtadan bir köşk içinde yakmakta ve Çin âdeti üzerine, kâğıt tan tasvirler ve parayı , ceset ile gömmekte idiler. T .'da 1348- 1354 yılla­r ında yapılan son tap ınak . Doğu Kansu'nun güneyindeki Hsi -ning eyaleti beyi, Moğol sülâlesinden, yarı Müslüman yarı Buddhist bir kimse olan Süleyman ve oğlu Yağan-şah (veya

Yanga-şah) ta raf ından ısmarlanmışt ı . T.Tn karışık kül türü­nün belirtisi olarak kitabe Türkçe , Çince, Moğolca gibi çe­şitli dillerde id i .

Moğol devri sonunda, T.'da bir Moğol kabilesinin beyli­ği bulunduğu ve bunlar ın 1368'de M i n g sülâlesine bağlı ol­dukları bilinmektedir. T. unu tu lmağa yüz tu tmuştu . Art ık kervan yolları da oradan geçmiyordu. Temür lü sülâlesinin 1419'da yolladığı elçiler ve 1500'de oraya giden Türkçe HU tayî-nâmc yazar ı A l i Ekbcr, Y e ş i m taşı k a p ı s ı n d a n , d o ğ r u d a n Su -çou 'ya geçmiş le rd i . Ç i n ' e karş ı isyan eden, Tungan denen Çinli Müslümanlar , 1R62 - 1873 yıl lar ında, T. tapınaklar ın ı yıkmak istemişlerdi. Doğu Türkis tan Türk hükümdar ı Yakub Bey (b. bk.)'e karş ı gönde r i l en Ç i n ordusu, T . ve K a m i l üze ­rinden i ler lemişt i (1877).

T.T b i l i m d ü n y a s ı n a i lk t a n ı t a n seyyah Prjeval 'skiy (b. bk.) o ldu. Szechenyi idaresindeki Avusturya - Macar heyeti, 1879'da m a n a s t ı r d a baz ı incelemelerde bulundu. M . A . Stein, 1907'de T. 'a gittiği zaman, 1036'daki Tangut istilâsı s ı ra­s ında duvar a rkas ına saklanan k ü t ü p h a n e ve sanat eserleri meydana ç ıkmış bulunuyordu. Stein ve 1908'de T. 'a giden P. Pelliot, gizl i k ü t ü p h a n e n i n b i rçok y a z m a l a r ı n ı n ve sanat eserlerinin Londra ve Paris'e t a ş ı n m a s ı n ı sağ lad ı la r . Daha sonraki ça l ı şmala r , Pckin'de kurulan T . ens t i tüsü ve Japon bilginlerince s ü r d ü r ü l d ü . A d ı verilen a raş t ı r ıc ı la r ın eserle­rinde, T . h a k k ı n d a gen iş b i lg i va rd ı r .

T. çevresi ve genellikle Kansu'da hâlâ Türk le r yaşa­m a k t a d ı r . Ç i n ' d e , X . yüzy ı lda devlet kuran Ş 'a- t 'o T ü r k l e ­rinin ahfadının Güney Kansu'da bulunduğuna , Kansu Uy­gurları hakkında eser veren E. Pinks, dikkati çekmektedir . Aynı çevredeki 30 000 kadar Salar, halen mevcuttur. Bütün K 'un - lun d a ğ l a r ı n d a , Uygur lar b u l u n m a k t a d ı r . M . S. 1080'de Kansu ile Hotan aras ında bulunan Sarı Uygur boylarının adı­nı taşıyan muhtelif kabileler, T., Su-çou ve Kan-çou etrafın­da yaşamaktadı r . Bunlar, Burkan dinine mensuptur ve tapı­nak la r ında bazı değerli sanat eserleri vardır . Boy adlar ı ya­nında, Uygur Kağan soyu YaklakarT hat ı r la tan Yak lak ı r da vardır . Marco Polo'nun 1292'de T.'da gördüğü gibi , Sa­rı Uygurlar da, Burkan dinine gök ve yer ibadeti âyinlerinin geleneğini kar ış t ı rmaktadı r . Sar ı Uygurlar git t ikçe azalmak­tadır . T. çevresinde bulunanlar ın d i l i henüz Türkçed i r ve Rad-loff ile Malov bunlar ın destanlar ı hakk ında a raş t ı rmada bu­lundular (1909). Diğerleri ise, Moğolca veya Tibetçe , daha az nispette olmakla bir l ikte, Çince konuşmakta , fakat yine de kendilerini Şira Yögür (Sarı Uygur) olarak tanı tmakta­dırlar. Mannerbeim (h. bk.) 1907'de Sarı Uygurlar ın mer­kezlerinde incelemede bulunmuştu . (E. Esin)

T U N İ K A , Amerika yerli di l lerinin Kuzey Amerika bölümüne giren bir aileye verilen ad. Bu aileye giren bütün diller bugün ölmüştür. Eskiden T. di l ler i Amerika Birleşik Devletlerinin Louisiana eyaletinde konuşulurdu.

T U N J A [tunba], Kolombiya'da, Bogota 'nın kuzey-doğu-sunda bir ş th i r , Boyaca idare bölümünün merkezi. Nüfusu 68 900 (1964), denizden yüksekliği 2 820 m dir. Teknik Üni­versitesi vardır . Ispanyollardan önceki dönemde Muisca dev­letlerinden bir inin başşehri i d i . 1538'de G. Jimenez de Que=ada tarafından zapt edilerek yıkılmıştır . 1539'da tekrar kurulmuştur .

T U N U S (resmî a d ı : al - Cumhuriyet at-Tunisiya [ = Tunus Cumhur iye t i ! , geleneksel a d ı : Ijrikiye veya Afrikiya

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı