Top Banner
T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI YABANCI SERMAYE HAREKETLERİNİN EKONOMİK BÜYÜMEYE ETKİSİ: TÜRKİYE ÜZERİNE BİR UYGULAMA Cafer ELBİR YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA / 2010
140

T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

Nov 12, 2020

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

T.C

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİM DALI

YABANCI SERMAYE HAREKETLERİNİN EKONOMİK BÜYÜMEYE ETKİSİ:

TÜRKİYE ÜZERİNE BİR UYGULAMA

Cafer ELBİR

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ADANA / 2010

Page 2: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

T.C

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİM DALI

YABANCI SERMAYE HAREKETLERİNİN EKONOMİK BÜYÜMEYE ETKİSİ:

TÜRKİYE ÜZERİNE BİR UYGULAMA

Cafer ELBİR

Danışman: Prof. Dr. Erhan YILDIRIM

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ADANA / 2010

Page 3: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne,

Bu çalışma, jürimiz tarafından İKTİSAT Anabilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak

kabul edilmiştir.

Başkan: Prof.Dr. Erhan YILDIRIM

(Danışman)

Üye: Doç.Dr. Fikret DÜLGER

Üye: Yrd. Doç.Dr. Ersin KIRAL

ONAY

Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım

25/02/2010.

Prof. Dr. Azmi YALÇIN

Enstitü Müdürü

Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve

fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri

Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.

Page 4: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

i

ÖZET

YABANCI SERMAYE HAREKETLERİNİN EKONOMİK BÜYÜMEYE

ETKİSİ: TÜRKİYE ÜZERİNE BİR UYGULAMA

Cafer ELBİR

Yüksek Lisans Tezi, İktisat Anabilim Dalı

Danışman: Prof. Dr. Erhan YILDIRIM

Ocak 2010, 125 sayfa

Ülke ekonomilerinin istikrarlı bir kalkınma düzeyine erişmek için ihtiyaç

duydukları yatırımların kaynağı tasarruflardır. Gelişmekte olan ülkelerde ise tasarruf

oranları düşüktür. Bu nedenle ekonomik kalkınmalarını sağlayabilmek için yabancı

sermaye’ye başvurmaktadırlar.

Türkiye’de Ekonomik kalkınmasını gerçekleştirebilmek için 1989 yılında 32

sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen

yeterince yabancı sermaye çekememiştir. Giriş yapan yabancı sermaye içinde de

doğrudan yatırımlara ait payın düşük kaldığı, sermaye girişlerinin büyük bir bölümünün

spekülatif nitelikli sıcak para ve borç yaratan öğelerden oluştuğu görülmektedir. Bu tür

sermaye girişleri ise ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemektedir.

Bu yüksek lisans tezinde amaç, Ülkemize giren farklı yapıdaki yabancı sermaye

hareketlerinin ekonomik büyümeye etkilerini ADF birim kök testi ve Granger

nedensellik testini kullanarak test etmektir. Yapılan Granger nedensellik testlerine göre

Portföy yatırımları (PYSA)’dan, gayri safi sabit sermaye yatırımlarına (SSSA), cari

işlem dengesi (NXSA), toplan yurtiçi tasarruflar (SSA), ithalat (MSA), ihracat(XSA) ve

ara malı ithalatı (MRSA) arasında tek yönlü nedensellik ilişkisi bulunmuştur. Fakat en

güçlü ilişki (PYSA)’dan, (SSSA)’ya doğrudur. Bu testlerde hem GSYİH’ya oranlanmış,

hem de GSYİH’ya oranlanmamış serilerde PYSA’dan, SSSA’ya doğru % 95 olasılıklı

nedensellik vardır. Bu sonuç SSSA yatırımlarının, PYSA’ya (özelikle spekülatif

nitelikli kısa vadeli sıcak para) bağımlı hale geldiğini göstermektedir. Nitekim yetersiz

yurtiçi tasarruflara rağmen, yatırımlar PYSA’nın giriş yaptığı dönemlerde artmış, çıkış

Page 5: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

ii

yaptığı dönemlerde ise azalmıştır. Fakat yüksek reel faiz ve düşük döviz kuru

kullanılarak, yoğun bir şekilde girişi sağlanan bu sermaye türü, faizlerinin geri ödeme

dönemlerinde ekonomiye büyük yük getirmekte, spekülatif nitelikli olması nedeniyle de

herhangi bir olumsuzluk durumunda çıkış yaparak ekonomik krizlere neden olmaktadır.

Spekülatif nitelikli sermayenin ulusal ekonomiye yoğun şekilde girmesi, yüksek reel

faiz, siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklarla birleşerek, doğrudan yatırımları dışlamıştır.

Spekülatif nitelikli sermaye girişleri ile açıkların finanse edilmesi, ekonomik sorunlar

için geçici bir çözümdür.

Anahtar Kelimeler: Ekonomik Büyüme, Tasarruf, Sabit Sermaye Yatırımı, Doğrudan

Yabancı Sermaye Yatırımları, Portföy Yatırımları, Cari Açık

Page 6: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

iii

ABSTRACT

THE EFFECTS OF MOVEMENTS OF FOREİGN CAPİTAL TO ECONOMİC

GROWTH: AN APLICATION ON TURKEY

Cafer ELBİR

Master Thesis, Department of Economies

Supervisor: Prof. Dr. Erhan YILDIRIM

January 2010, 125 Pages

Domestic savings is the main source for financing the necessary investment for

economic development goals of the countries. In developing countries savings rates are

low. Therefore, foreign capital made possible an increase in domestic investment over

domestic saving.

Turkey initiated a long lasting structural adjustment programme in the 1980’s.

The liberalizing process intensified by dismantling the restrictions on the movements of

foreign capital in 1989. But this capital account liberalization did not magnetize much

foreign capital inflows to the Turkish economy. The share of the foreign direct

investment in total capital inflows remained low and the lions share in capital flows was

the short run speculative capital or “hot money”. This type of speculative capital

inflows would had adversely affect the economic growth of the country.

The basic aim of this dissertation is to assess the effects of capital inflows of

different structure on economic growth for the Turkish economy. In doing so, the

Granger non-causality tests are used to empirically examine the effects of foreign

capital movements on economic growth. The results suggest a one way causality, from

portfolio investments (PYSA) to gross fixed capital investments (SSSA); form current

account balance (NXSA), to total domestic savings (SSA); from import (MSA) to

export (XSA) and from intermediate goods import ( MRSA) to ? .

However, there exists a stronger relationship from portfolio investments (PYSA)

to gross fixed capital investments (SSSA). This finding is points out to some sorts of

Page 7: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

iv

dependency between short run portfolio investments and fixed investments. For

example the fixed investment rises when short run capital inflows accelerated, and

decreases when speculative capital inflow fell down. Domestic interest rates stay high in

order to attract more capital inflows. High interest rates combined with economic and

political instability crowds out foreign direct investment. Financing deficits via

speculative foreign capital inflows is a temporary solution to economic problems.

Keywords: Economic Growth, Saving, Fixed Capital Investment, Foreign Direct

Investment, Portfolio Investment and Current Account Deficit

Page 8: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

v

ÖNSÖZ

Tez çalışmamda yardımlarını hiçbir zaman esirgemeyen danışman hocam

Prof. Dr Erhan YILDIRIM’a ve tez çalışmamda ihtiyaç duyduğumda yardımlarını

esirgemeyen. Doç. Dr İsmail TUNCER ve Ekonometrik çalışma bölümündeki

yardımlarından dolayı Arş. Gör. Selim ÇAKMAKLI’ ya teşekkürü bir borç bilirim.

Ayrıca bu çalışmada İ.İ.B.F2009YL14 Numarası ile Çukurova Üniversitesi Bilimsel

Projeleri Destekleme Fonundan yararlanılmıştır.

Page 9: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

vi

İÇİNDEKİLER

Sayfa

ÖZET……………………………………………………………………………... i

ABSTRACT…………………………………………………………………….... iii

ÖNSÖZ…………………...………………………………………………………. iv

KISALTMALAR LİSTESİ……………………….……………………………. vii

TABLOLAR LİSTESİ……………………………………..…………………… viii

GRAFİKLER LİSTESİ………………………………………………………… ix

GİRİŞ………………………..……………………………………………………

1

BİRİNCİ BÖLÜM

ULUSLARARASI SERMAYE HAREKETLERİ TANIM VE KAPSAMI

1.1. Uluslararası Sermaye Akımının Tanımı……………………………………… 3

1.2. Uluslararası Sermaye Akımının Çeşitleri……………………………………. 7

1.2.1. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları (DYY)………………............. 7

1.2.2. Portföy Yatırımları…………………………………………………….. 9

1.2.3. Uzun Vadeli Sermaye Hareketleri…………………………….……….. 10

1.2.4. Kısa Vadeli Sermaye Hareketleri……………………………………....

11

İKİNCİ BÖLÜM

ULUSLARARASI SERMAYE HAREKETLERİNİN EKONOMİK

BÜYÜME ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

2.1. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Ekonomi Üzerindeki Etkileri…………. 15

2.1.1. Sermaye ve Gelir Etkisi……….……………….………………………. 15

2.1.2. Ödemeler Dengesine Etkileri………………..………………………… 16

2.1.3. Teknoloji Etkisi………………………………………………………... 18

2.1.4. Ücretler Üzerindeki Etki…………………..…………………………... 20

2.1.5. Portföy Yatırımlarının Ekonomi Üzerindeki Etkileri……..…………… 21

Page 10: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

vii

2.2. Uluslararası Sermaye Hareketlerini Etkileyen Faktörler………….………….. 23

2.2.1. DYY’leri Etkileyen Faktörler……………...…………………………... 23

2.2.1.1. Piyasa Büyüklüğü………..…………………………………… 25

2.2.1.2. İşgücü Maliyeti……………………………………………….. 27

2.2.1.3. Ticaret Engelleri…………………………………..………….. 28

2.2.1.4. Döviz Kuru…………..……………………………………….. 29

2.2.1.5. Açıklık………………………..……………………………….. 30

2.2.1.6. Vergiler…………………………...…………………………… 31

2.2.1.7. Ekonomik Büyüme……………………………………………. 32

2.2.1.8. Ulaşım Maliyeti………………………………..……………… 33

2.2.1.9. Politik Durum…………………………………………………. 34

2.2.2. Portföy Yatırımlarını((Sıcak Para ) Etkileyen Faktörler………………. 35

2.2.3. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Dünya Üzerindeki Dağılımı……. 36

2.3. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Ekonomik Büyüme Üzerindeki Etkisi... 39

2.3.1. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Sermaye Birikimine Olan Etkisi 44

2.3.2. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Ödemeler Bilançosu Üzerindeki

Etkisi…………………………………………………………………....

56

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE YABANCI SERMAYE HAREKETLERİ

3.1. Türkiye’de Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Tarihsel Gelişimi…………. 65

3.2. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Türkiye Ekonomisinde Büyümeye

Katkısının Ekonometrik Yöntemlerle Ölçülmesi…………………………......

88

3.2.1. Araştırma Yöntemi…………………………………………………….. 88

3.2.1.1. Durağanlık…………………………………………..………… 88

3.2.1.2. Birim Kök Testi……………………………………….….…… 89

3.2.1.2.1. Arttırılmış Dickey-Fuller (ADF) Birim Kök Testi…. 89

3.2.1.3. Nedensellik……………….……………………….…………... 90

3.2.1.3.1.Granger Nedensellik Testi…………….…………….. 91

3.2.2. Veri Seti ve Birim Kök Testi Sonuçları……...………………………... 92

3.2.3. Korelasyon Analizi ve Sonuçları………………………………………. 96

Page 11: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

viii

3.2.4. Granger Nedensellik Testi Sonuçları…………………..……………… 96

3.2.4.1. Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla Bileşenleri ve Sermaye Hareketleri

Arasında Yapılan Granger Nedensellik Testi Sonuçları…..…

96

3.2.4.1.1. GSYİH’ya Oranlanmış Seriler İçin Granger

Nedensellik Testi Sonuçları…………………..…….

97

3.2.4.1.2. GSYİH’ya Oranlanmamış Seriler İçin Granger

Nedensellik Testi Sonuçları……...………………...

99

3.2.5. Sermaye Hareketlerinin Türkiye Ekonomisi ve Büyümeye Etkileri... 106

3.2.5.1. Portföy Yatırımları ve Cari İşlemler Dengesi………………... 106

3.2.5.1.1. Portföy Yatırımları, Doğrudan Yatırımlar ve Cari

işlemler Dengesi…………………………………….

107

3.2.5.2. Portföy Yatırımları ve Toplam Yurtiçi Tasarruflar………..…. 108

3.2.5.3. Kısa Vadeli Yabancı Sermaye ve Gayri Safi Sabit Sermaye

Yatırımları……………………….…….……………………..

109

3.2.5.4. Kısa Vadeli Yabancı Sermaye, GSYİH ve Cari İşlemler

Dengesi………………………..…………………………….. 110

3.2.5.5. Kısa Vadeli Yabancı Sermaye, Özel Kesim Nihai Tüketimi ve

Tüketim Malı İthalatı…………………………….…………...

111

SONUÇ…………………………………………………………………… 113

KAYNAKÇA…………………………………….……………………….. 117

ÖZGEÇMİŞ……………………………………………………………… 125

Page 12: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

ix

KISALTMALAR LİSTESİ

AB :Avrupa Birliği

AGÜ :Az Gelişmiş Ülkeler

BSB :Bağımsız Sosyal Bilimciler

CIS :Bağımsız Ülkeler Topluluğu

ÇUŞ :Çok Uluslu Şirket

DÇM :Dövize Çevrilebilir Mevduat

DİE : Devlet İstatistik Enstitüsü

DPT :Devlet Planlama Teşkilatı

DYY :Doğrudan Yabancı Yatırımlar

EPU :Avrupa Ödemeler Birliği

GOÜ :Gelişmekte Olan Ülkeler

GSMH :Gayri Safi Milli Hasıla

GSYİH :Gayri Safi Yurtiçi Hasıla

HDTM :Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı

IBRD :Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası

IDA :Uluslararası Kalkınma Birliği

IMF :Uluslararası Para Fonu

KKBG :Kamu Kesimi Borçlanma Gereği

OECD :Kalkınma İçin İşbirliği Örgütü

TCMB :Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası

TMSF :Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu

TÜİK :Türkiye İstatistik Kurumu

TÜSİAD :Türkiye Sanayici İşadamları Derneği

UDY :Uluslararası Doğrudan Yatırım

UNCTAD :Birleşmiş Milletler Ticaret ve Yatırım Konferansı

YASED :Yabancı Sermaye Derneği

Page 13: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

x

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa No

Tablo 1.1. 1980- 2008 Yılları Sermaye Hareketlerinin Dağılımı………………... 6

Tablo 1.2. 1989-1994 Dönemindeki Kısa Vadeli Sermaye Hareketleri…………. 14

Tablo 2.1. DYY’lerin Belirleyici Unsurları…………………………………….. 24

Tablo 2.2. Dünyadaki Dolaysız Sermaye Girişleri 1970 -1980………………….. 36

Tablo 2.3. Dünyadaki Dolaysız Sermaye Giriş ve Çıkışları 1990 -2007………… 37

Tablo 2.4. En Fazla UDY Çeken İlk On Ülke ve Türkiye 2005 ve 2006………. 39

Tablo 2.5. Ekonominin Genel Dengesi ve Kamu Açıklarının Finansmanı…….. 42

Tablo 2.6. Sermaye Hareketleri ve Büyüme……………………………………. 47

Tablo 2.7. GSMH’ya Oranla Ulusal Tasarruf ve Yatırımlar…………………… 50

Tablo 2.8. Tasarruf, Yatırım ve Tasarruf Açığının GSYİH’ya Oranı………….. 52

Tablo 2.9. Sektörlerde Sabit Sermaye Birikimi, Toplamdan Paylar…………….. 55

Tablo 2.10. Sektörel Yatırımların GSMH’dan Payları…………………………. 55

Tablo 2.11. Seçilmiş Belirli Ekonomik Göstergeler………….…………………. 58

Tablo 2.12. Mal Gruplarına Göre İthalat……………………………………….. 60

Tablo 2.13. Başlıca Ekonomik Göstergeler…………………………………….. 61

Tablo 2.14. Yıllık Ortalama Büyüme Hızları…………………….……………... 63

Tablo 2.15. Esneklikler(e) ve Reel Döviz Kuru………………………………... 64

Tablo 3.1.1946- 1960 Dış Sermaye Kaynakları………………………………….. 69

Tablo 3.2. 1950- 1960 Döneminde Sermaye Hareketleri………………………. 70

Tablo 3.3. 1961- 1974 Döneminde Sermaye Hareketleri………………………. 72

Tablo 3.4. 1975- 1979 Döneminde Sermaye Hareketleri………..………………. 74

Tablo 3.5. Dış Ticaret Göstergeleri………………………………………………. 77

Tablo 3.6. 1980- 1988 Döneminde Sermaye Hareketleri………………………. 77

Tablo 3.7. 1989- 1999 Döneminde Sermaye Hareketleri………………………. 79

Tablo 3.8. Bazı Ülkelere Yönelik Net Sermaye Akımları……………………… 80

Tablo 3.9. Türkiye’de Hazine Bonolarının Karlılığı…………………………… 81

Tablo 3.10. Türkiye’de Reel Faiz Getirileri……………………………………… 82

Tablo 3.11. Dış Ticaret Göstergeleri…………………………………………….. 84

Tablo 3.12. 2000- 2008 Döneminde Sermaye Hareketleri……………………... 85

Tablo 3.13. Türkiye’ye 2006 Yılında Gelen Doğrudan Yabancı Sermaye

Yatırımları………………………………………………………….

87

Page 14: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

xi

Tablo 3.14. Veri Tanımları ve Kısaltmalar……………………………………... 92

Tablo 3.15. GSYİH’ya Oranlanmış Seriler İçin ADF Birim Kök Sonuçları…..... 94

Tablo 3.16. GSYİH’ya Oranlanmamış Seriler İçin ADF Birim Kök Sonuçları…. 95

Tablo 3.17. Korelasyon Analizi Sonuçları……………………………………….. 96

Tablo 3.18. GSYİH’ya Oranlanmış Seriler İçin İkili Granger Nedensellik Testi

Sonuçları……………………..………………………………………

102

Tablo 3.19. GSYİH’ya Oranlanmamış Seriler İçin İkili Granger Nedensellik

Testi Sonuçları………………………………………………………..

104

Page 15: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

xii

GRAFİKLER LİSTESİ

Sayfa

Grafik 1. Cari Açık ve Portföy Yatırımları Arasındaki İlişki…………….……... 107

Grafik 1.1. Cari Açıkların Portföy Yatırımları ve Doğrudan Yatırımlarla İlişkisi. 108

Grafik 2. Portföy Yatırımlarının, Yurtiçi Tasarruflara Etkisi…………………... 109

Grafik 3. Kısa Vadeli Yabancı Sermayenin, Gayri Safi Sabit Sermaye

Yatırımlarına Etkisi……………………………………….…………...

110

Grafik 4. Kısa Vadeli Yabancı Sermaye, GSYİH ve Cari Açıklar Arasındaki

İlişki…………………………………………………………………….

111

Grafik 5. Kısa Vadeli Yabancı Sermaye, Özel Kesim Nihai Tüketimi ve

Tüketim Malı İthalatı Arasındaki İlişki………….……………………..

112

Page 16: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

1

GİRİŞ

Ülke ekonomilerinin istikrarlı bir büyüme oranına ulaşmak için ihtiyaç

duydukları yatırımların kaynağı tasarruflardır. Tasarrufları belirleyen unsur ise gelir

seviyesidir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde kişi başına düşen milli gelir seviyesinin

düşük olması, tasarruf hacminin de düşük olmasına yol açmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümeyi sağlayabilmeleri için önce

sermaye birikimini artırmaları gerekmektedir. Bunu da gelir seviyelerinin düşük olması

nedeniyle sağlayamadıklarından yabancı sermaye’ye ihtiyaç duymaktadırlar.

Türkiye’nin tasarruf yatırım eşitliği incelendiğinde toplam yatırımlar artarken

yurtiçi tasarrufların giderek azaldığı görülmektedir. Yani Türkiye’de toplam

yatırımların finansmanında dış kaynakların payı artarken, yurtiçi tasarrufların payı

azalmış, bu ise dış açıkların artmasına neden olmuştur. Yurtiçi tasarrufların düşmesine

neden olan temel unsur, tüketim harcamalarındaki artış ve kamu kesiminin eksi

tasarrufudur. Kamu kesimi 1991 yılından itibaren 1997 hariç hiç tasarruf yapamamış ve

toplam yurtiçi tasarrufların tamamı özel kesim tarafından gerçekleştirilmiştir.

Diğer taraftan kamu ve özel sektör sabit sermaye yatırımlarına baktığımızda

1980 sonrası kabul edilen ekonomik program gereği kamunun payı sürekli azalmış ve

1980’lerde GSMH içindeki payı % 8,7 iken 2008 yılında bu oran % 4’ler seviyesine

düşmüştür. Diğer taraftan özel sektörün GSMH’dan aldığı pay ise % 11ile % 20

arasında gidip gelmiştir. Yani özel sektörde istenildiği kadar yatırım yapamamış ve

kamu kesiminin boşalttığı yeri dolduramamıştır.

Konsolide Bütçe harcama ve gelirlerine bakıldığında da kamu harcamalarının

sürekli arttığı ve kamu gelirlerinin ise yüksek orandaki kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin

vergilendirilememesi sonucu, vergi gelirleri artırılamadığı için bütçe açıkları sürekli

artmıştır. Bütçe giderlerinin GSMH içindeki payının son yıllardaki yükseliş nedeni ise

Transfer harcamaları içinde yer alan iç ve dış faiz ödemelerindeki artıştır. Bütün bunlar

göstermektedir ki 24 Ocak 1980 sonrası kamu harcamaları özellikle yüksek faiz

ödemeleri nedeniyle düşürülememiş, aksine daha da artmıştır.

Page 17: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

2

Türkiye’nin sermaye giriş kanallarına bakıldığında doğrudan yatırımlara ait

payın düşük kaldığı (2005 ve 2008 yılları arası hariç) sermaye girişlerinin önemlice bir

bölümünün daha çok portföy yatırımları ve dış krediler yoluyla borç yaratıcı

kaynaklardan elde edildiği anlaşılmaktadır. Türkiye’ye giren yabancı sermaye düzeyinin

yetersizliği, özellikle de doğrudan yatırımların çok düşük seviyede kalması Türkiye’nin

dinamik bir büyüme sürecine girmesini engellemiştir.

Diğer taraftan Hükümetler yabancı sermaye’ye ekonomik büyümeyi

sağlamaktan çok yüksek oranlarda seyreden cari açıklarını kapatmak için başvurmuştur.

Türkiye ekonomisi kriz yılları 1991, 1994, 1998 ve 2001 yılları hariç hep cari açık

vermiştir. Bu açıkları kapatabilmek için Hükümetler TL’nin adeta sürekli

değerlenmesine ve yüksek faizlere göz yummuşlardır. Yüksek faizler sonucu ülkeye

yoğun miktarda spekülatif amaçlı (sıcak para) sermaye girişleri olmuş ve cari açıklar

kapatılmıştır. Fakat herhangi bir olumsuzluk durumunda ise bu sermaye hızlı şekilde

çıkış yapmış ve birkaç yılda bir tekrarlanan krizlere neden olmuştur. Ayrıca aşırı değerli

TL ithal mallarını göreceli olarak ucuzlattığından, bunlara yönelik tüketim ve yatırım

talebi artmış ve böylece cari denge daha da bozulmuştur.

Aynı şekilde Türkiye’nin ithalatının büyük bir bölümünün ara mallarından

oluştuğu, son yıllarda üretimin büyük oranda ithalata bağımlı ara mallarından oluşması

nedeniyle, büyümeyle birlikte yatırımların artması nedeniyle ara mallarına olan talep

daha da artmakta ve bu da cari açığın artmasına neden olmaktadır. Türkiye’de iç

tasarrufların yetersiz olmasından dolayı dış kaynaklara (dış borç ve yabancı sermaye)

başvurulması zorunluluk haline gelmektedir.

Türkiye’nin gelişmekte olan bir ülke olarak sürdürülebilir bir büyümeyi

sağlayabilmesi için ihracatı ve turizm gelirlerini artırıcı ve doğrudan yabancı sermaye

yatırımlarını (özellikle yeni yatırımlar) teşvik edici politikaların geliştirilmesi

gerekmektedir. Çünkü doğrudan yatırımlar beraberinde teknoloji, bilgi ve kalifiye

eleman getirmekte, giriş yaptığı ülkede uzun dönemli kalarak daha hızlı ve istikrarlı bir

şekilde büyümesine ve kalkınmasına yardımcı olmaktadır.

Page 18: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

3

BİRİNCİ BÖLÜM

ULUSLARARARASI SERMAYE HAREKETLERİ TANIM VE KAPSAMI

1.1. Uluslararası Sermaye Akımının Tanımı

Uluslararası sermaye akımı bir ülkedeki yerleşiklerin, bir başka ülkedeki

yerleşiklere Fon aktarması veya onlardan bir aktif satın almak üzere fon göndermesi ile

ortaya çıkmaktadır. Ödemeler dengesinin genel eşitlik prensibi içinde Cari işlemler

fazlası = Sermaye çıkışı+Rezervlerde artış olarak tanımlanmaktadır. Net sermaye

ihracatçısı ülke rezervleri azalmaya başlayana, kadar sermaye ithal eden ülkeye mal ve

hizmet ihracında bulunmak zorundadır.Bu finansal sermaye akımını doğuran reel

sermaye (mal ve hizmet ) akımıdır.

Bu reel sermaye akımı milli gelir hesabına ticaret fazlası (X-M) olarak girmektedir.

Y=C+I+G(X-M)

Ülke tasarrufları ve yatırımları arasındaki dengesizlik bir ülkeden diğer ülkeye

reel kaynakların aktarımı ile finanse edilmektedir.Net uluslararası sermaye akımı da

ülkelerin tasarruf ve yatırım dengesizliğinin yol açtığı ödemeler dengesi açıklarını

finanse etmektedir.Uluslararası sermaye hareketleri özel sermaye hareketleri ve resmi

sermaye hareketleri olarak ikiye ayrılır.

Uluslararası özel sermaye hareketleri, sanayileşmiş ülkelerdeki büyük

işletmelerin diğer ülkelerdeki pazarlara yönelik ekonomik faaliyetlerden kaynaklanan

doğrudan yatırımlardan; bireysel ve kurumsal yatırımcıların risklerini dağıtmak için

yaptığı portföy yatırımlarından; uluslararası para ve sermaye piyasalarından sağlanan

ticari amaçlı kredilerden oluşur. Özel sermaye hareketleri, doğrudan yatırımlar, portföy

yatırımları ve diğer yatırımlar olmak üzere üç gruba ayrılır. Vadelerine göre ise kısa (1

yıldan az), orta (1- 5 yıl arası) ve uzun (5 yıldan fazla) vadeli olarak gerçekleşmektedir.

Sermaye piyasası işlemleri tahvil ve hisse senedi gibi menkul değerlerin alım satımıyla

gerçekleşmekte ve portföy yatırımları olarak adlandırılmaktadır (Karluk, 1996, 538).

Page 19: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

4

Uluslararası portföy yatırımlarının açıklanmasında portföy teorisi önemli bir

yere sahiptir. Bu teoriye göre; yatırımcı sermaye fonlarını çeşitli menkul değerler

arasında, belirli bir risk düzeyinde en yüksek geliri elde edecek biçimde dağıtacaktır.

Yatırımcı en yüksek geliri hedefler iken tüm fonlarını tek bir menkule yatırmanın

getireceği riskten korunmak amacıyla yatırım araçlarını çeşitlendirecek ve böylelikle

yatırımcı yerli menkullerin yanında bir miktarda yabancı menkul alma yoluna

gidebilecektir. Menkullerin risk ve gelir seviyesindeki beklenti ve değişmeler ise

uluslararası özel sermaye hareketlerini etkileyebilecektir (Seyidoğlu, 1993, 257; Aslan,

1997, 52).

Para piyasalarında gerçekleştirilen uluslararası mali işlemler ise; ticari bankalar

tarafından dış ticaretin finansmanına yönelik kısa vadeli, likiditesi yüksek ve risk oranı

düşük banka kredileri şeklindeki işlemlerdir. Zamanla bu bankalar çok uluslu şirketlere,

yabancı hükümetlere ve diğer kuruluşlara da kredi sağlamaya başlamış

bulunmaktadırlar.

Uluslararası özel sermaye akımlarının para ve sermaye piyasalarından ticari

koşullara göre sağlanmaları en belirgin özellikleridir. Yardım niteliğinde olmamaları,

onları resmi sermaye hareketlerinden, üretime yönelik yatırım niteliğinde olmamaları

ise onları doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından ayırır (Seyidoğlu, 1993, 231).

Resmi sermaye hareketleri ise gelişmiş ekonomilerin, az gelişmiş ekonomilere

yaptıkları bağış ve kredi şeklindeki yardımlardır, yardımlar bağış şeklinde olursa

uluslararası bir transfer söz konusu iken, kredi şeklinde ise devletlerarası bir borçlanma

söz konusudur. Resmi krediler piyasa koşullarından uzak, düşük faizli ve uzun vadeli

kredilerdir (Ünsal, 1989, 16). Bu nedenle resmi sermaye hareketleri, bir tür dış yardım

niteliğindedir. OECD bünyesinde oluşturulan “Kalkınma için Yardım Komitesi

(DAC)”, yardım terimini, “kalkınma için kamusal yardım” veya “resmi yardım

anlamında kullanılır. Kamusal yardımlar iki taraflı (Hükümetten hükümete ) ve çok

taraflı (Uluslararası kuruluşlar tarafından hükümete)olmak üzere iki grupta toplanır. İki

taraflı yardımlar: Mali transferler (proje kredileri), ayni yardımlar (Gıda yardımı) ve

teknik yardım olarak üçe ayrılır. Çok taraflı yardımlar, uluslararası kuruluşlar veya

örgütler tarafından sağlanır (Sönmez, 115-116)

Page 20: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

5

Kredi ve bağış şeklindeki bu yardımların verilmesinde ekonomik, sosyal ve

siyasi bir takım faktörler etkili olabilmektedir. Genellikle dış devletler Dünya bankası

gibi mali kuruluşlar, ya da Avrupa yatırım bankası gibi bölgesel kalkınma bankalarınca

gerçekleştirilen bu yardımlardan faydalanan ülkeler bu yardımlarla döviz ve tasarruf

açıklarını kapatarak daha yüksek bir kalkınma hızına ulaşmaya çalışmaktadırlar.

(Seyidoğlu, 2007, 635).

1973 yılının mart ayında, birçok ülkenin paralarını dalgalanmaya bırakması ile

birlikte Bretton Woods sistemi yıkılmış ve uluslararası finansal sistemde serbestleşme

ve sermaye hareketlerinde liberalleşme başlamıştır. Özellikle 1990’lı yıllarda hız

kazanan finansal piyasalardaki küreselleşme olgusu dünya ticaretinin çok üzerinde para

hareketlerine neden olmuş ve gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımları önemli

ölçüde artmıştır. Bu süreçte gerçekleşen sermaye akımlarının niteliği önceki yıllardan

daha farklı bir boyuttadır.1990’lı yıllardan sonra sermaye hareketleri, spekülatif

nitelikli sıcak para şeklinde gelişmekte olan piyasalara giriş yapmaya başlamıştır

(obstfeld, 1994, 251).Yine aynı dönemde, sermaye girişleri resmi kanallardan özel

piyasalara kaymıştır. Özellikle 1980’li ve 1990’lı yıllarda sağlanan uluslararası finansal

liberalizasyonla birlikte uluslararası sermaye çok daha rahat dolaşmaya başlamıştır.

Sermaye hareketlerinin yol açtığı gelişmelerde bilinmekle birlikte, bu süreçte

gelişmekte olan ülkelerin kırılganlıklarını arttırmış ve dünya ekonomilerini tekrarlanan

krizlere sürüklemiştir. Bu kapsamda 1991 yılındaki Meksika krizi,1994 yılında yaşanan

ve kısa bir sürede bölgesel krize dönüşen Asya krizi,1997 ve 1998 yıllarındaki Rusya ve

Brezilya krizleri,2001 yılında patlak veren Türkiye krizi kısa vadeli ve spekülatif

sermaye hareketlerinin neden olduğu ciddi krizlerdendir.

Tablo- 1. 1’dende görüldüğü üzere Türkiye’de 1980 sonrası sermaye akımlarının

rakamsal olarak arttığı görülmektedir. Bu artış 1990’lı yıllara gelindiğinde 1991,1994

ve 1998 yılları hariç tutulursa hızlanmıştır. Türkiye’ye giren yabancı sermaye miktarı

1989’da 780 milyon dolara,1990’da 4 milyar dolara,1995’de 4,5 milyar dolara,1996’da

5,5 milyar dolara yükselmiştir.

1991 Körfez krizi,1994 Asya krizi ve 1998 Rusya krizlerinin etkisiyle

ülkemizden önemli miktarda sermaye çıkışı yaşanmıştır.

Page 21: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

6

Tablo 1.1. 1980- 2008 Yılları Sermaye Hareketlerinin Dağılımı

YILLAR TOPLAM SERMAYE HAREKET

NET

DOĞRUDAN SERMAYE HAREKET

NET

PORTFÖY YATIRIM

NET

UZUN VAD.SE

RMAYE HAREKET

NET

KISA VAD. SERMAYE HAREKET

NET

1980 672 18 656 -2

1981 899 95 683 121

1982 280 55 127 98

1983 883 46 39 798

1984 73 113 612 -652

1985 1065 99 0 -513 1479

1986 2124 125 146 1041 812

1987 1891 106 282 1453 50

1988 -958 354 1178 -209 -2281

1989 780 663 1386 -685 -584

1990 4037 700 547 -210 3000

1991 -2397 783 623 -783 -3020

1992 3648 779 2411 -938 1396

1993 8903 622 3917 1370 2994

1994 -4257 559 1158 -784 -5190

1995 4565 772 237 -79 3635

1996 5483 612 570 1636 2665

1997 6969 554 1634 4788 -7

1998 -840 573 -6711 3985 1313

1999 4936 138 3429 345 1024

2000 9610 112 1022 4276 4200

2001 -13882 2769 -4515 -1130 -11006

2002 1237 939 -593 2170 -1279

2003 7044 1252 2465 -956 4283

2004 17602 2005 8023 6065 1509

2005 42742 8967 13437 13384 6954

2006 44216 19261 7373 28139 -10557

2007 49493 19940 717 33064 -4228

2008 32997 15633 -5046 23453 -1043

Kaynak: TCMB(Yıllık Raporlar)

Page 22: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

7

1991 yılında Türkiye’den çıkan net sermaye miktarı 2,4 milyar dolar, 1994

yılında 4,2 milyar dolar, 1998 yılında ise 840 milyon dolardır.1999 ve 2000 yıllarında

ise sermaye girişlerinde artışlar yaşanmış net sermaye girişi 1999 yılında 4,9 milyar

dolar iken 2000 yılında 9,6 milyar dolara yükselmiştir. 2001 yılında ise kasım ve şubat

krizlerinin etkisiyle 14 milyar dolar civarında sermaye çıkışı yaşanmıştır. 2008 yılında

ise Amerikan morgate kredileriyle başlayan ekonomik kriz tüm dünyaya yayılmış ve

krize karşı zamanında önlemler alınmadığı için ülkemizi de derinden etkileyerek

sermaye girişinde düşüşlere, ekonomik büyümenin keskin bir şekilde düşmesine ve

birçok firmanın kapanmasına neden olmuştur. Hatta 2009 yılının ilk çeyreğinde

ekonomi % 13,5 oranında daralmış ve 1929 krizinden bu yana ülkemizdeki en büyük

krizlerden biri yaşanmaktadır ve halen devam etmektedir.

Türkiye’ye yönelen yabancı sermaye özellikle 1990’lı yıllarda dalgalanmalar

göstermiş önemli ve güvenli fon kaynakları sağlayamamıştır. Portföy yatırımları ve kısa

vadeli borç alımlarının hacmi arttıkça Türkiye aniden tersyüz edilebilen sermaye

çeşitleriyle yüz yüze gelmiş ve bu iki tür sermaye giriş ve çıkışlarında benzer özellikler

göstermişlerdir (Arın, 2001, 3–4).

1.2. Uluslararası Sermaye Akımının Çeşitleri

1.2.1. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları (DYY)

Özel yabancı sermaye hareketleri içerisinde değerlendirilen Doğrudan yabancı

sermaye yatırımları konusunda pek çok tanımlama bulunmaktadır.

Doğrudan yatırımlar, bir ülkede bir firmayı satın almak, yeni kurulan bir firma

için kuruluş sermayesi sağlamak veya mevcut bir firmanın sermayesini arttırmak

yoluyla yapılan; sermayenin yanında teknoloji, işletmecilik bilgisini ve kontrol yetkisini

de yanında getiren yatırımlardır (Karluk, 2007, 566).

DYY’ler genel olarak şirket birleşmeleri satın alımları (Merger and Acquisition)

ile komple yeni yatırımlar (Greenfield) olarak iki biçimde gerçekleşmekte olup, her bir

tanım kendi içinde farklı etkileri içinde taşımaktadır. Yabancı firmaların tercihi ile ev

sahibi ülkenin toplumsal çıkarlarının birbiriyle çatışması müdahale için bir zemin

hazırlar. Ev sahibi ülke şirket birleşmelerindense, yeni yatırımları tercih eder. Çünkü

Page 23: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

8

yeni yatırımlar teknoloji transferini getirirken, şirket birleşmeleri daha çok eski

teknolojiyle üretim yapmaktadır. Bu ise ev sahibi ülkenin çıkarlarıyla ters düşmektedir

(Matto, Olerreaga, Saggi, 2003).

OECD ve IMF tanımlamasına göre; doğrudan yabancı sermaye yatırımları, bir

ülkedeki yerleşik kişi ve kurumların, diğer bir ülkede kalıcı ekonomik çıkar elde etme

amacını yansıtmaktadır. Burada bahsedilen kalıcı çıkar kavramı ile yabancı yatırımcı,

yabancı yatırım girişimi ve bu girişimin yönetimi üzerindeki kontrol hakları arasında

uzun dönemli bir ilişkinin hüküm sürmesi ifade edilmektedir (Duce Espano, 2003).

Tahvil ve hisse senetlerinin bir diğer ülke veya ülkelerin kuruluşları tarafından

satın alınmasını ifade eden portföy yatırımları dışında kalan ve bir veya birden fazla

uluslararası yatırımcının tamamına sahip olarak veya yerli yatırımlar doğrudan yabancı

sermaye yatırımları olarak tanımlanmaktadır (DPT, 2000, 1).

DYY’ ların Özellikleri Şunlardır:

• DYY şeklinde yabancı ülkede kurulan şirket doğrudan ana şirketin

denetimindedir. Bu şirketlerin başındaki yöneticiler genellikle ana şirket

tarafından atanan yöneticilerdir. Doğrudan yatırım ifadesi ile anlatılmak

istenen de şirket yönetimindeki yabancı yönetimi ifade eder.

• DYY’ lar ev sahibi ülkeye sermaye ile birlikte, teknoloji, yönetim bilgisi ve

üretime etkinlik kazandırmaktadır.

• DYY’ lar çok uluslu şirketler tarafından gerçekleştirilmektedir.

• DYY’ ların da belli bir amortismanı yoktur. İşletmecinin kazanç durumuna

bağlı olarak belirlenir.

DYY’ ların amacı sadece kâr değildir. Aynı zamanda yeni pazarlar elde ederek

piyasa paylarını genişletmektir.

Dünyada, ortalama Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırım girişlerinin %70’i

gelişmiş ülkeler tarafından yapılmakta ve bunun % 80’i ise gelişmiş ülkelere

Page 24: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

9

yapılmaktadır. Geriye kalan % 20 ise az gelişmiş ülkeler (AGÜ) tarafından

paylaşılmaktadır ve bunun büyük çoğunluğu ise Çin ve Hong-Kong’a gitmektedir.

Yabancı, sermayenin Türkiye’de yapmış olduğu fiziki yatırımları ifade eden

doğrudan yatırımların teşviki amacıyla 1980 sonrası yabancı sermaye mevzuatı tekrar

düzenlenmiştir. 1986, 1992 ve 1995 yıllarında yabancı sermaye çerçeve kararlarında

yapılan değişikliklerle mevzuat daha liberal hale gelmiş ve 1996 yılında AB ile

imzalanan Gümrük birliği ve 1999 yılında da uluslararası tahkim yürürlüğe girmiştir.

(TCMB, 2000, 52).Buna rağmen yabancı sermaye hareketlerinde, özellikle de

doğrudan yatırımlarda beklenilen artışlar gerçekleşmemiştir. 2004–2008 yılları arasında

doğrudan yatırımlarda büyük bir sıçrama olmuş, fakat bunlarda yeni yatırımlardan

ziyade o yıllarda yapılan özelleştirmelerden kaynaklanmaktır.

1.2.2. Portföy Yatırımları

Doğrudan yatırımların dışında, tahvil dışsatımı yada menkul kıymetler alım

satımı portföy yatırımı olarak tanımlanmaktadır (Kepenek ve Yentürk, 2000, 299).

Menkul değerlere yapılan yatırımlar (plasmanlar) olarak tanımlanan portföy

yatırımları, genellikle hükümet tahvilleri yada özel kuruluşların bono tahvilleri ile hisse

senedi satın alınması şeklinde gerçekleşir. Ayrıca son yıllardaki para piyasası araçları

ile finansal türevler araçları işlemleri de bu hesaplarda izlenmektedir.

Portföy yatırımlarının azalıp artmasında dış âlemde ki ve yurt içindeki faiz

oranları ile birlikte ülkelerdeki politikalar etkili olmaktadır.

Doğrudan yatırım ile portföy yatırımları arasında bazı önemli farklılıklar vardır.

En önemli fark, yabancı ülkede yapılan yatırımın yönetimi ve denetimi konusudur.

Doğrudan yabancı sermaye yatırımı durumunda, şirket yönetimi ve denetiminde etkili

olmaktadır. Oysa portföy yatırımlarında yerleşik şirket üzerinde yönetim hakkı ve

denetim söz konusu değildir; bu yolla yerleşik şirket uluslararası piyasalardan kaynak

sağlamış olur. Ayrıca Portföy Yatırımlarında, yabancı yatırımcı sermayeden başka bir

katkı da bulunmamaktadır. Portföy yatırımlarını gerçek kişilerde yapabilmektedir, gelir

ve amortismanların geri ödeme koşulları önceden belirlenmektedir ve amaçları sadece

Page 25: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

10

kâr elde etmektir. Portföy yatırımları ülkeye girdikleri kadar kolay çıkış

yapabilmektedir. Ev sahibi ülkedeki en ufak bir kriz portföy yatırımlarının dışarı

kaçmasına neden olurken, ülkedeki krizin daha da büyümesine neden olabilmektedir.

Portföy yatırımları likiditelerindeki yükseklik nedeniyle en riskli yatırım türüdür

(Seyidoğlu, 1998).

Portföy yatırımları kalemi varlık ve yükümlülük ana başlıkları altında;

Hisse senetleri

Borç senetleri

Tahvil ve senetler

Para piyasası araçları

Finansal türevler

Ayrımında sektörel dağılımı da içerecek şekilde sınıflandırılmaktadır.

Portföy yatırımları ülkemize 1986 yılında gelmeye başlamış 1989 yılında

yürürlüğe konulan 32 sayılı kararname ile beraber bu yatırımların hacminde de önemli

artışlar olmuştur.Tablo -1-1`de görüldüğü gibi 1986- 1989 yılları arasında ülkemize

giren net portföy yatırımları 2,9 milyar dolar civarındayken,1993 yılında 3,9 milyar

dolara çıkmıştır. Bu artışın 3,7 milyarlık bölümü kamu açıklarını kapatmaya yönelik,

kamu ağırlıklı tahvil borçlanmasından kaynaklanmaktadır.1994 kriziyle, özellikle de

devletin tahvil yoluyla borçlanabilirliğinin azalmasıyla beraber portföy yatırımları

yaklaşık %70 oranında azalmış ve 1,2 milyar dolar olmuştur.Ülkemizdeki en yüksek

miktarlı portföy yatırımlarındaki çıkış ise: Asya ve Rusya krizlerinin etkisiyle 1998

yıllında yaşanmış ve çıkış net 6,6 milyar dolar civarında gerçekleşmiştir.Bu miktarın

büyük bir kısmı ise 4,5 milyar dolarla yabancıların menkul kıymetlerden çıkışından

kaynaklanmıştır.Portföy yatırımları yıllar itibariyle Türkiye`de istikrarsız bir seyir

izlemiş ve bu yatırımların dalgalanması doğrudan yatırımlara göre daha yüksek

olmuştur.

1.2.3. Uzun Vadeli Sermaye Hareketleri

Uzun vadeli sermaye hareketleri bankaların, kamu sektörünün ve özel

şirketlerin, uluslararası finans kuruluşlarından, yabancı hükümetlerden aldıklar kredileri

ifade eder. Yatırım bankaları, IMF ve Dünya Bankası, bankaların oluşturduğu

Page 26: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

11

konsorsiyumlar ve diğer kuruluşlar bu tür fonların kaynağını oluşturmaktadırlar.

Genellikle proje finansmanı ve makro ekonomik dengelerin düzeltilmesi amacıyla

verilen bu krediler, verimli alanlarda kullanıldığı takdirde faydalı olabilmekte ve

vadelerinin uzunluğu dolayısıyla istikrarsızlıklar yaratmayabilmektedirler (Kont, 1998,

694).

Fakat yıllar itibariyle Türkiye’nin kullandığı kredilere baktığımızda uzun vadeli

kredilere yeterince başvurulmamış, kolay elde edilmeleri nedeniyle daha çok kısa vadeli

kredilere başvurulmuştur, bu ise var olan krizlerin daha da ağırlaşmasına neden

olmuştur.

1.2.4. Kısa Vadeli Sermaye Hareketleri

Kısa vadeli sermaye, vadesi bir yıla kadar olan özel ve resmi nitelikteki sermaye

akımlarıdır (genellikle 30- 60- 90 gündür). Günümüzde kısa vadeli yatırım araçları çok

çeşitlidir. Ticari bonolar, finansman bonoları, hazine bonoları, mevduat sertifikaları,

vadeli banka mevduatları, ihracat kredileri, prefinansman kredileri gibi araçlar kısa

vadeli yatırım araçları olarak sayılabilir. Kısa vadeli sermaye hareketleri aynı zamanda,

ticari krediler, vadesi bir yıldan kısa ticari banka kredileri ve dışarıdan veya yerleşik

olmayanlara satılan kısa vadeli özel ve kamu borçlanması gibi çok çeşitli finansal

hareketleri içermektedir (Rodrik ve Velasco 1999, 12).

Ödemeler dengesi sermaye hareketleri içerisinde yer alan kısa vadeli sermaye de

varlıklar ve yükümlülükler olarak iki bölümden oluşmaktadır. Varlıklar bölümünde

dışarıya verilen krediler, yükümlülükler bölümünde ise TCMM, ticari bankalar ve diğer

sektörlerin işlemlerinden kaynaklanan kısa vadeli borçlar yer almaktadır (Kepenek ve

Yentürk, 2000, 299).

Kısa vadeli sermaye akımlarında yatırımcılar, yatırım yapacakları ülkelerdeki iç

faiz oranlarını ve döviz kurundaki değişiklikleri göze almaktadırlar. Bu durum aşağıdaki

gibi gösterilmekte olup, bu oran yakalandığında yatırım kararı verilmektedir (Cihan,

2005).

. (1+i1/1+e)1+i2

İ1=iç faiz oranı

Page 27: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

12

İ2=dış faiz oranı

e =döviz kuru

Kısa vadeli sermaye hareketlerini kolaylaştıran ve arttırıcı ana nedenler arasında,

yurtiçi menkul kıymetlerin faiz oranlarındaki ani ve aşırı artışlar, döviz kurlarına ait

kısıtlamaların kaldırılması ve döviz kurlarında (yabancı paranın fiyatı açısından)

beklenen ya da gerçekleşen önemli değişiklikler olarak sıralanabilmektedirler

(Mackinnon, 1973).

Iversan, kısa vadeli sermaye hareketlerini “gerçek ve eşitleyici” sermaye

hareketleri adı altında ikiye ayırır. Buna göre “gerçek” sermaye hareketi, sermayenin

bol olduğu ülkelerden, kıt olduğu ülkelere, faiz oranlarının yüksekliği avantajından

yararlanmak üzere kayışını belirtmek amacıyla kullanılır. “eşitleyici” sermaye

hareketleri ise, ödemeler bilânçosundaki bir dengesizliğin sonucu olarak döviz kurunda

ya da kısa dönem faiz oranlarında ortaya çıkan değişmelerin ülkeler arasında geçici

sermaye hareketlerine neden olmasıyla ortaya çıkar. Machlup, yüksek oranlı getiri

sağlamaktan öte, riskten korumayı amaçlayan türde sermaye hareketlerini ayrıca

tanımlar, Iversen ise bunu tamamen reddetmektedir. Ona göre vergi riskinden, ulusal

paranın değer yitirmesi riskinden ve politik risklerden korunmayı amaçlayan bu türlü

sermaye hareketleri tamamıyla ‘’gerçek’’sermaye hareketlerine dâhildir (Iversen,1967).

Kingleberger, kısa vadeli sermaye hareketlerinin gerçekleşebileceği kredi

enstrümanlarını üç ana sınıfta toplamıştır. Yabancı “para” ,yabancı “döviz’’, yabancı

“yatırımlar”.

Yabancı para, sahibi söz konusu ülkenin dışında bulunan nakit ve büyük ölçüde

banka mevduatlarından oluşur. Yabancı döviz adı altında, tüccarlar ya da bankalar

tarafından çekilebilen, ödenebilirlikleri bulunan ülkelerin dışında yaratılan ve tutulan

bütün döviz çekleri, senetleri, tahvilleri yer alır. Kısa vadeli yatırımlar faiz getiren

aktiflere dayanır. Ticari kâğıtlar, hisse senetleri, devlet tahvilleri bu kategoriye girer.

Kısa vadeli sermaye hareketlerinin bu şekilde ayrımı, para arzı üzerinde yarattıkları

etkilerin incelenmesi açısından önemlidir (Kingleberger,1965).

Page 28: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

13

Kısa vadeli sermaye ekonominin gelişim potansiyeline göre değil, genellikle

finansal aktiflerdeki yüksek getiriden ve faiz –kur arbitrajından yararlanabilmek

amacıyla gelebilmektedir. Bu nedenle bu tür sermaye büyük ölçüde spekülatiftir. Ve

sıcak para özelliği taşıyabilmektedir. Vadelerinin kısalığı nedeniyle uzun dönemli

ekonomik büyümeye katkıda bulunamamakta, geçici olarak ödemeler dengesi ve kamu

açıklarını finanse etmektedir. (Kont,1998, 659- 707; Esen, 2000).

Kamu açığının yüksek olduğu bir ortamda sermaye hareketlerinin

serbestleştirilmesi hükümete, yabancı sermaye girişinin özendirilmesiyle daha kolay

borçlanma olanağı sağlamakta ve kamu açıklarını rahatça kapatma imkânı

sağlamaktadır. Fakat kamu kesimi açığının finansmanı için hükümetin iç borçlanmaya

yönelmesi, yurt içi faiz hadlerinin yükselmesine ve de kısa vadeli sermaye akımlarının

ülkeye girişlerinin hızla artmasına neden olmaktadır. Kamunun bu yolla finansman

sağlaması üç olumsuz etkiyi de beraberinde getirmektedir.

1- Kamunun bütçe açıklarını kapatmak için iç borçlanmaya yönelmesi hem

ekonomide faiz hadlerini yükseltmekte hem de kamunun iç borç stokunu

arttırmaktadır. Bununla birlikte, yurt dışından daha ucuza borç temin

edebilecekken kısa vadeli sermaye hareketleri teşvik edilerek daha kolay

finansman imkânının sağlanması, hükümetin pahalıya borçlanmasına da neden

olmaktadır.

2- Hükümetin iç borçlanma yolu ile hem bütçe açıklarını kapatmaya çalışması

hem de dış borç ödemeye çalışması iç borç senetlerinin faizlerinin yüksek

seyretmesine ve dolayısıyla artan sermaye girişine neden olmaktadır. Böyle

bir durumda ise, ülkeye giren sermaye ile döviz arasındaki artış döviz kurları

üstünde baskı yaratmakta ve ulusal paranın değerlenmesine sebep olmakta,

zaman içerisinde faiz –kur arasındaki marjın giderek açılması ülkeye yönelik

spekülatif amaçlı sıcak parayı çekmektedir.

3- Kısa vadeli sermaye girişinin kamuya getirdiği bir başka yükte sermaye

akımını çekmeye yönelik uygulanan sterilizasyon politikası ile gelmektedir.

Türkiye’de de kısa vadeli sermaye hareketlerine cari açıkların kapatılması

amacıyla başvurulmuştur. Tablo- 1.2’ye baktığımızda 1990 yılında ekonomik büyüme

yüksek oranda artış göstermiş, ithalat artmış ve dış ticaret açığı büyüyerek cari işlemler

Page 29: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

14

dengesinin açık vermesine neden olmuştur. Bu dönemde portföy yatırımları ve

doğrudan yatırımlar bu açığın ancak yarısını kapatabilmiştir. Kalan açığın kapatılması

ancak kısa vadeli sermaye girişi ile mümkün olmuştur.

Tablo 1.2. 1989–1994 Dönemindeki Kısa Vadeli Sermaye Hareketleri

YIL GSMH

Büyüme

Hızı

İhracatın

İthalatı

Karşılama

Oranı

Dış

Ticaret

Cari

İşlemler

Doğrudan

Yatırımlar

Portföy

Yatırımları

Kısa

Vadeli

Sermaye

Yat

1989 1,6 73,6 -4167,5 961 663 1386 -584

1990 9,4 58,1 -9342,8 -2625 700 547 3000

1991 0,4 64,6 -7453,4 250 783 623 -3020

1992 6,4 64,3 -8156,4 -974 779 2411 1396

1993 8,1 52,2 -

14083,4

-6433 622 3917 3054

1994 -6,1 76,8 -5164 -2631 559 1158 -5127 Kaynak: Türkiye İş Bankası, Ekonomik Rapor, Ankara,1989- 1994

1994 yılı kısa vadeli sermaye hareketlerinin ekonomi üzerindeki etkilerinin net

olarak yansıdığı bir yıl olmuştur.Bu dönemde mali piyasalardaki krizin reel kesime de

yansıması iç talebin daralmasına, ithalatın yavaşlamasına ve ekonomik büyümenin de

eksi değere ulaşmasına neden olmuştur.Faiz kur arasındaki marjın daralması hızla kısa

vadeli sermaye çıkışına ve hem de ülkedeki döviz-arz talep dengesinin bozulmasına

neden olmuştur. İhracattaki artışın sağladığı döviz girişleri tek başına döviz

dengesizliğini gideremediği gibi, diğer cari gelirlerdeki artış da sermaye çıkışının neden

olduğu döviz dengesizliğini telafi edememiştir. Bu yüzden alınan istikrar tedbirleri ile

birlikte, tekrar kısa vadeli sermaye girişleri teşvik edilerek, ülkedeki döviz dengesizliği

giderilmeye çalışılmıştır.

Page 30: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

15

İKİNCİ BÖLÜM

ULUSLARARASI SERMAYE HAREKETLERİNİN EKONOMİK BÜYÜME

ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

2.1. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Ekonomi Üzerindeki Etkileri

Yabancı sermaye dolaylı ya da doğrudan girdiği ülke ekonomisi üzerinde çeşitli

etkiler yaratır. Bu etkiler konusunda gerek uygulamacılar, gerek politikacılar ve gerekse

bilim adamları arasında tam bir uzlaşı ve görüş birliği bulunmamaktadır. Gerek yabancı

sermaye hareketleri ve gerekse yabancı sermaye yatırımları girdiği ülkenin üretim,

istihdam, gelir, fiyat, dışsatım-dışalım, ekonomik kalkınma, ulusal gelir artışı, gelir

dağılımı, teknoloji, ödemeler dengesi, yönetim ve organizasyon düzeyi gibi alanlarda

çok ciddi etkiler yaratır.

Yabancı sermaye yatırımlarının ekonomi üzerinde yarattığı etkilerin başlıcaları

şunlardır.

2.1.1. Sermaye ve Gelir Etkisi

Yabancı sermaye yatırımlarının bir ülke ekonomisi için en önemli katkısı o ülke

ekonomisine yaptığı sermaye aktarımıdır. Doğrudan yatırım şeklinde yapılan

yatırımlarının ülkenin ekonomik kalkınmasına yararlı olup, olmadığı konusunda farklı

görüşler mevcuttur.

Bir görüşe göre, doğrudan yabancı yatırımlar ülkenin ekonomik kalkınmasının

ilk dönemlerinde mevcut olmayan üretim faktörlerini getirdiği için yararlı olmaktadır.

Diğer taraftan kalkınma ile birlikte gelişen yerli faktörleri kullanmadığı ve yerli

teşebbüslere engel teşkil ettiği savunulmaktadır. Ev sahibi ülke firmaları daha çok emek

yoğun teknoloji ile çalıştıkları için, batı teknolojisini kendi ülkelerine adapte

etmektedirler. Teknolojiyi kendi koşullarına uyarlama konusunda da diğer büyük çok

uluslu şirketler başarılı olamamakta ve daha az verimli çalışmaktadırlar. Bu durumda

ekonomik büyüme ve sermaye birikimi üzerinde bir süre sonra olumsuz etkiler

getirebilmektedir (Moran, 1985, 18- 9).

Page 31: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

16

Diğer bir görüşe göre ise,yabancı yatırımlar gelişmekte olan ülkelerin ekonomik

kalkınmasında önemli bir rol oynamakta ve kalkınma sürecini

hızlandırmaktadır.Yabancı şirketler ülkeye teknoloji transfer etmekte,ülke pazarının

yapısını değiştirerek rekabeti artırmakta,yetişmiş yönetici ve işgücü sağlamakta,dolaylı

ve dolaysız bir biçimde istihdam olanakları yaratmakta ülke içi ücretleri yükseltmekte

ve dış ticaret hadlerini iyileştirmektedir.Teorik olarak tam rekabet şartlarında,doğrudan

yatırımın sermayenin azalan marjinal geliri dolayısıyla ev sahibi ülke ekonomisine olan

katkısının, yatırımcının ülkeden çıkardığı ekonomik değerden mutlaka fazla olması

gerekmektedir.Ev sahibi ülke ekonomisinde yabancı yatırımların artması sermayenin

marjinal ürününü düşürecektir.Bu sebeple,daha önce yapılmış olan bütün yabancı

yatırımların net gelirinin düşmesi de kaçınılmaz olacaktır (Karluk, 1983, 24).

Yabancı yatırımların ülke ekonomisine net katkısını ölçebilmek için doğrudan

yatırımın çıktılarından girdilerin düşülmesi gerekir.Yabancı sermayeli yatırımların

ülkede yarattığı doğrudan gelir etkisi dışında dolaylı olarak yarattığı gelir etkileri de söz

konusudur. Yabancı sermayeli yatırımların etkin, verimli ve tam rekabet koşullarına

uygun üretim yapması ülke içinde etkinlikte bulunan yerli firmaları da etkisine alır.

Yabancı sermayeli kuruluşların yarattığı bu pozitif etkiler dışsal ekonomiler yaratır.

Yaratılan bu dışsal ekonomiler ülkede dolaylı gelir etkisi meydana getirir.

Yabancı sermaye hareketleri ülkeye ilk girdiği zaman ulusal gelirde doğrudan

sıçrama yaratır. Yaratılan bu sıçrama ekonomik genişletici etki yapar. Yabancı sermaye

hareketlerinin başka ülkelere çıkışında ya da yabancı sermayeli yatırımların kârlarının

yurt dışına aktarılmasında ise tam tersi bir etki söz konusudur. Bu durumda ulusal gelir

düzeyinde bir azalış ve gelirsel düzeyde ekonomide daralma meydana gelir (Batmaz,

2002).

2.1.2. Ödemeler Dengesine Etkileri

Gelişmekte olan ülkelerde yabancı sermayeden beklentilerinden birisi, ödemeler

dengesinde bir iyileşme yaratılmasıdır. Bir başka deyişle yatırım yapan firmanın, ticaret

açığının kapatılmasında ve ayrıca döviz girişinde pozitif bir etkisinin olmasıdır. Bunun

için firmaların ihracat ithalat sonuçlarına, sermaye girişlerine ve çıkışlarına bakmak

gerekir. Fabrika kurmak için ev sahibi ülkeye gelen doğrudan yatırım sermayesi bir

Page 32: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

17

defaya mahsus olmak üzere ev sahibi ülkenin ödemeler dengesine olumlu bir etkide

bulunur. Yatırım, üretime başladığı zaman gerek ihracat yoluyla ve gerekse ithal

ikamesi şeklinde ödemeler dengesine katkıda bulunmaya devam eder. Ancak yüksek

gümrük duvarları ve kotalarla korunan geniş bir iç pazara sahip ülkelere yapılan

yatırımlar genelde iç piyasa hedefli olmakta ve ihracat yüzdesi düşük kalmaktadır.

Bunun yanı sıra eğer iç Pazar çok cazip değil, ülke ekonomik olarak iyi entegre olmuş

ve ucuz işgücü gibi bazı karşılaştırmalı avantajlar sunuyorsa bu durumda yüksek ihracat

yüzdeleri gerçekleşebilmektedir. Bunların yanı sıra yabancı sermayeli şirketler,

kendileri ihracat yapmasalar bile üretim kapasitelerini arttırarak yerli müteşebbisi

ihracata zorlamaktadırlar ki bu daha çok tercih edilen bir durumdur (YASED, 1998,

74).Diğer taraftan doğrudan yatırımı gerçekleştiren şirket, hammadde ve diğer girdileri,

üretimini devam ettirebilmek için ithal etmek zorundadır. Bu ithalat şüphesiz ev sahibi

ülkenin ödemeler dengesinde olumsuz bir etki yaratır. Doğrudan yabancı sermaye

yatırımlarının, ev sahibi ülkenin ticaret performansı üzerindeki etkilerini ayrıntılı olarak

incelemek istersek, dolaylı ve dolaysız etkilere ayırmak yararlı olacaktır. Dolaysız

etkileri incelerken ihracatı ve Çokuluslu şirket (ÇUŞ) aktivitelerini üretim

karakteristiklerine göre dört farklı kategoriye ayırabiliriz.

* Yerel hammadde üretimi ve ticareti

* İthal ikameci endüstrilerin, ihracata dönük endüstrilere yakınlaşması

* Yeni emek yoğun ürün ihracatı

* Emek yoğun süreçler ve dikey bütünleşmiş uluslararası endüstrilerde uzmanlaşma

(Blomström, Kokko, 1996, 25–26).

ÇUŞ`lar, yerel piyasada üretilmiş hammaddelerin ihracatında yerel firmalardan

daha avantajlıdır, çünkü piyasa becerileri, dış piyasalardaki iş bağlantıları, ileri

teknolojileri ve know-how`ları daha gelişmiştir. Özellikle bu varlıklardan yoksun olan

gelişmekte olan ülkeler için, ihracatlarını arttırmak istemeleri durumunda yabancı

yatırımlar alternatiflerden birisini oluşturmaktadır. Ülkelerin ithal ikameci endüstriden

ihracata dönük endüstriye dönmesi durumunda da benzer ÇUŞ avantajları önemlidir.

İhraç mallarının üretilmesi yaygınlaştırılmak isteniyorsa ÇUŞ`lar serbest ticaret için

önemli bir faktör olabilir. Korumacı bir rejime sahip ülkelerde doğrudan yabancı

yatırımların artması; ülke içindeki sermaye verimliliği, hatta kamu sektöründeki

verimliliği arttırmaktadır. Bu durumda ülkenin ihracatını ve ödemeler dengesini pozitif

Page 33: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

18

yönde etkilemektedir (Aizenman, Yi, 1997,ss 4-9).Fakat bunun yanında ÇUŞ

yatırımlarının kârlılığı korumacı bir piyasanın varlığını gerektiriyorsa, ÇUŞ’ lar

gelişmekte olan ülkelerdeki korumacılığı desteklemede istekli olacaklardır.

Ayrıca şirketin yabancı üretim faktörlerine ödemiş olduğu faktör gelirleri ev

sahibi ülkenin dış dengesini olumsuz yönde etkileyebilir. Firmaların ev sahibi ülkeye

getirdikleri sermaye uzun dönemde genellikle değişik biçimlerde dışarı transfer ettikleri

sermayeden küçük kalmaktadır. Bu negatif durum gelişmiş ülkeler için de söz

konusudur. Ancak gelişmekte olan ülkelerde dışarıya sermaye transferi gelişmiş

ülkelere göre çok daha yoğundur (Berksoy, Doğruel, 1989, ss- 36 ).Yine şirket

tarafından yaratılan yüksek gelir marjinal tüketim eğilimine bağlı olarak ev sahibi

ülkenin ithalatını uyarabilir. Son olarak yabancı sermayeli şirket ev sahibi ülkede

üretimi durdurduğu zaman yine bir defaya mahsus olmak üzere ülkeye getirmiş olduğu

sermayeyi ülke dışına çıkaracağı için ödemeler dengesi üzerinde olumsuz bir etkide

bulunur.

2.1.3. Teknoloji Etkisi

Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, teknoloji transferinin bir diğer kanalıdır.

ÇUŞ ve ev sahibi ülkelerin teknoloji transferlerinden beklediği amaçlar birbirinden

farklıdır. Teknoloji kullanıcıları, bu teknolojileri mümkün olduğu kadar düşük fiyatla

elde etmekle ilgilenmektedirler. ÇUŞ’lar ise sahip oldukları taşınmaz varlıklarını ve

diğer avantajlarını korumak amacındadırlar. Söz konusu teknoloji özellikle modern ve

kompleks bir yapıda olduğu zaman ÇUŞ`lar sızıntılarını engellemek şirket

birleşmelerinden ziyade tamamen kendi şirketlerini kurma yoluna girmektedirler

(Blomström, 1991, 3).

Ev sahibi ülkenin teknolojik kapasitesi geniş ise örneğin iyi yetişmiş işgücüne

sahip ise gerçekleşecek teknoloji transferi fazla olacaktır. Yapılan ampirik çalışmalarda

ev sahibi ülkenin teknolojik kapasitesi arttıkça yapılan teknoloji transferinin maliyetinin

azaldığı gösterilmiştir. Maliyetlerin düşmesi yerel firmaların araştırma etkinliklerinin

artmasına ve yeni teknolojiler üretmelerine imkân tanımaktadır (Branstetter, 2000, 9).

Page 34: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

19

Bütün bunların yanı sıra, ev sahibi ülke için teknoloji kaynağı olarak doğrudan

yabancı sermaye yatırımlarının rolü ile ilgili önemli bir sorun vardır. Ev sahibi ülke

açısından bakıldığında doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının teknolojik yararlarının

ne olduğu ve bunların nasıl meydana geldiği çok açık değildir.

ÇUŞ’ların teknolojilerinin dışsallığı 3 şekilde olmaktadır. Bir firma sınır

ötesinde yavru şirket kurulduğunda ve çok uluslu bir şirket olduğu zaman, ev sahibi

ülkede daha önce kurulmuş olanlardan iki sebeple ayrılmış olmaktadır. Birincisi, kendi

firmalarına özgü spesifik avantajlarını oluşturmak ve tüketici tercihlerini, iş hayatı

tecrübelerine ve yerel piyasa hakkında daha fazla bilgiye sahip olan yerel firmalar

karşısında başarıyla rekabet etmesine izin verecek olan teknolojilerini beraberlerinde

getirmeleridir. İkincisi ise, ÇUŞ yavru şirketlerinin piyasaya girmesi var olan piyasa

dengesini altüst eder ve yerel firmaların kendi piyasa paylarını ve kârlarını korumaları

için daha fazla çalışmalarını kuvvetlendirir. Bu iki değişiklikte yerel firmaların

verimliliklerinin artmasına neden olur. Genel olarak dışsallığın, ÇUŞ’in yavru

şirketlerinin piyasaya girmesi sonucu ev sahibi ülkede yerel firmaların takip etmesiyle,

ÇUŞ’ların bütün verimlilik ya da etkinliğinin yararlarının semeresini alamadığı zaman

ortaya çıktığı söylenir. Belki de dışsallığın en temel örneği, yerel firmaların

verimliliğini aynı piyasada faaliyette bulunan ÇUŞ’ların kullandığı teknolojileri kopya

ederek arttırmasıdır. Dışsallığın bir diğer çeşidi, ÇUŞ’ların yerel piyasada daha fazla

rekabetçi bir ortama yol açması ile yerel firmaların var olan teknolojiyi kullanmak

zorunda kalması ve kaynakları daha etkin kullanmasıyla meydana gelir. Dışsallığın bir

üçüncü çeşidi rekabetçi bir ortamın yerel firmaları yenilik yapmak için zorlaması, daha

etkin teknolojiler kullanmasıyla meydana gelmektedir (Blomström, Kokko, 1996, 7).

Ev sahibi ülkenin bir diğer kazancı, yönetim bilgisinin ve emeğin daha kalifiye

olması ve bunların ekonomiden elde edilebilecek olmasıdır. ÇUŞ’larda çalışan işgücü

beşeri sermayelerini geliştirmek için avantajlar elde etmekte böylece bu avantajlarını

yerel firmalarda ya da kendi girişimlerinde kullanabilmektedir. Gelişmekte olan

ülkelerde yönetim becerisi, kalifiye işgücü ve bilimsel yeterlilik kısıtlı olduğu için bu

tür dışsallık gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelere kıyasla daha önemlidir.

Page 35: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

20

2.1.4. Ücretler Üzerindeki Etki

Yabancı firmalar, benzer vasıflara sahip işgücüne yerel firmalardan niçin daha

fazla ücret ödemektedirler. Ücret farklılığını gösteren veriler birkaç farklı formdan

gelmektedir. Bazıları ortalama ücret ya da endüstri bazındaki ortalama ücretlerin basit

karşılaştırılmasıdır ki ücret farklılıkları büyüklük ya da sermaye yoğunluğu, işgücünün

yaş ve eğitim gibi karakteristiklerini gösteren firma ya da fabrikaların etkilerini

yansıtmaktadır. Yapılan çalışmalarda ücretler ile yabancı mülkiyetli fabrikalar

arasındaki ilişki daha zayıf bulunmasına rağmen fabrika büyüklüğü, endüstriye ve

sermaye yoğunluğunu kontrol edebilen yabancı yatırımlar daha yüksek ücret

ödemektedir. Yabancı firmalar farklı girdi veya kaynak dağılımına sahip olan

ekonomilerde yatırım yaptıklarında kalifiye işgücü ve kalifiyesiz işgücü arasındaki ücret

farklılığına yol açmaktadır (Markusen, Venables, 1995, 25). Ayrıca yabancı firmalar

emek başına düşen sermaye miktarı ve emek başına düşen ara malı girdisi bakımından

da farklılık yaratmaktadır. Bu yüzdende yabancı firmalar, yerel firmalardan daha

yüksek ücret ödeyebilmektedirler.

Yabancı firmalardaki ücretler, yerel firmalardaki kadar yüksek olmasa da, fazla

sayıda yabancı yatırımın bulunması, o ülkede ya da endüstrideki ortalama ücret

seviyesine etki yapabilmektedir. Bu durum emek talebinin artmasıyla ya da yabancı

yatırımların kendileri tarafından ödenen yüksek ücretlerle meydana gelebilmektedir.

Aitken, Harrison ve Lipsey’ in çalışmasında Meksika ve Venezuela`da, ortalama

endüstri ücretlerinin yükselmesinde yabancı yatırımların önemli bir etkisinin olduğu

gösterilmiştir. Bu etki kalifiye işgücüne göre daha büyüktür (Lipsey, 2002, 32).

Taylor ve Driffield, (Foreign Direct Investment) FDI’in emek piyasaları

üzerinde bazı arzu edilmeyen etkilerinin olduğunu ve ücret eşitsizliğinin yaklaşık

%11’nin bu yatırımlar tarafından açıklanabildiğini belirtmişlerdir. Kalifiye işgücü

ücretlerinin payı ile yabancı firmaların istihdamdan aldıkları pay arasındaki

gözlemlenen paralel trend İngiltere ekonomisinde oluşan ücret eşitsizliğinin yabancı

yatırımlarla ilgili olduğunu göstermektedir (Taylor, Driffield, 2004, 3).

Fakat bunlarla tamamen zıt sonuçlara da ulaşılabilir. Doğrudan yabancı sermaye

yatırımları gerçekte göreceli ücretleri düşürebilir. Doğrudan yabancı sermaye

Page 36: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

21

yatırımlarının göreceli ücretler üzerindeki negatif etkisini açıklamak için iki faktör

gösterilebilir. Birincisi, yabancı firmaların ileri ve etkin bir teknolojiyle birlikte

faaliyette bulunmalarıdır. Bu durum kalifiye işgücüne olan göreceli talebin azalmasına

ve göreceli ücretlerin daha düşük olmasına sebep olacaktır. İkincisi, genel olarak

ekonomik kalkınmanın önemli süreçlerinden biri olan ev sahibi ülkedeki

müteşebbislikle ilgili bir durumdur. Gelişmekte olan ülkelerin müteşebbisleri potansiyel

olarak fakir varsayılmakta ve bu kimselerinde genellikle kalifiye işgücü tarafından

belirlendiği düşünülmektedir. Yabancı yatırımların yerel piyasalara girmeleriyle birlikte

yerel girişimlerde kısmi bir dışlama (crowded out)etkisi meydana gelecektir. Bu

durumda yerel piyasadaki kalifiye işgücü arzında bir artış meydana gelecek ve ücret

farklılığı üzerinde bir azalma baskısı görülecektir (Das, 2002, 57).

2.1.5. Portföy Yatırımlarının Ekonomi Üzerindeki Etkileri

Dolaylı sermaye hareketleri (portföy yatırımları ve diğer yatırımlar ise ev sahibi

ülkenin üretkenliğini arttırıcı katkılarından ziyade, özel tüketim ve ithalat

harcamalarının artmasına neden olur (Wong and Carranza, 1998, 7).

1990’lı yılların başında, sanayileşmiş ülkelerdeki ekonomik durgunluk,

ellerindeki fon miktarı çok yüksek boyutlara ulaşan gelişmiş ülkelerdeki yatırımcıların,

yatırımları için yeni piyasalar aramasına neden olmuştur. Buna 1980’lerde birçok

gelişmekte olan ülkede yaşanan liberalizasyon dalgası da eklenince başta Latin

Amerika, Güneydoğu Asya’daki gelişmekte olan ülkeler, Doğu Avrupa’daki

bağımsızlıklarını kazanan geçiş ülkeleri ile Rusya, Meksika gibi ülkelere yoğun bir

şekilde sermaye akımı yönelmiştir.

Fakat bu sermayelerin büyük bir kısmı portföy yatırımları içinde yer alan kısa

vadeli sermaye hareketlerinden, diğer bir ifadeyle sıcak paradan oluşmaktadır. Sıcak

para’nın yoğun bir şekilde gelişmekte olan ülkelere yönelmesinin ardındaki nedenlerden

biri, birçok gelişmekte olan ülkede uygulanan sabit döviz kuru ve bu ülkelerde yaşanan

yüksek faiz oranlarından faydalanmak suretiyle, yatırımcıların yüksek kazanç sağlama

arzularıdır. Sıcak para o denli yüksek oranlara ulaşmıştır ki arbitraj olanaklarını ve

spekülasyonu arttırarak girdiği ülkelerin mali piyasalarında büyük ve ani akımlar

oluşturmuştur. Yoğun bir şekilde giriş yapan yabancı sermaye ilk etapta kamu

Page 37: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

22

harcamalarının daha rahat finansmanını sağlayarak, tüketim ve yatırımı arttırmak

suretiyle büyümeyi olumlu yönde etkilese de, bankacılık sistemininde likiditesinin

artmasına ve ulusal paranın değer kazanmasına yol açmaktadır. Bankacılık sisteminde

likiditenin artması sistemin kredi hacmini genişleterek, şirketlerin yatırımlarını

arttırmakta, bunu da GSMH’nın büyümesi izlemektedir. Ulusal paranın değer

kazanması ise ithalatı teşvik etmekte iken ihracatı azaltmaktadır. Dolayısıyla artan

harcamaların büyük bir bölümü, hammadde, ara malı ve tüketim malları ithalatından

oluştuğundan, ithalat artarken ihracatın azalması cari işlemler açığını arttırmaktadır. Bu

durumda sermaye girişleri sonucu gerçekleşen olumlu hava, yön değiştirdiğinde,

piyasalarda spekülasyonlar oluşturmakta ve sermaye çıkışları başlamaktadır. Sabit döviz

kuru sistemine sahip ülkelerin, sermaye çıkışlarının etkisini telafi etmek için rezervlerini

kullanarak, döviz kurunun artmasını engellemeye çalışması, dış rezervlerin hızlı bir

şekilde erimesine yol açmakta ve ödemeler dengesinde olumsuzluklara yol açmaktadır.

Aynı zamanda en küçük bir olumsuzlukta kısa vadeli bu sermaye yoğun bir şekilde çıkış

yapmakta ve ekonomik krizlere yol açmaktadır. Bu kapsamda 1991 yılındaki Meksika

krizi,1994 yılında yaşanan ve kısa bir sürede bölgesel bir krize dönüşen Asya krizi,1997

ve 1998 yıllarındaki Rusya ve Brezilya krizleri, 2001 yılında patlak veren Türkiye krizi

kısa vadeli ve spekülatif sermaye hareketlerinin neden olduğu ciddi krizlerdendir.

Kısacası sıcak para şeklindeki kısa vadeli portföy yatırımları yoğun sermaye girişlerinde

ödemeler dengesi olumlu olarak etkilenirken, yoğun sermaye çıkışlarında ise olumsuz

bir şekilde etkilenmektedir.

Diğer yandan ulusal faiz oranı ve döviz kurunun sermaye hareketlerine teslim

olması sonucunda ulusal iktisat politikalarının iktisadi ve sosyal amaçlar dâhilin de

kullanılabilmesi de mümkün olamamaktadır. Aşırı değerlenmiş ulusal para politikası ile

cari açıkların büyümesi sürecine girilirken, faiz oranlarının yüksekliği sonucunda kamu

açığını kapatmanın maliyeti yükselmekte, bu ise yatırım ve üretimi azaltarak

ekonominin reel üretim ekonomisinden finansal işlemlerin ağırlıklı olduğu bir yapıya

çevrilmesine yol açmaktadır. Bu haliyle ulusal iktisat politikaları yüksek faiz-düşük kur

ikilemine teslim edilmektedir.

Page 38: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

23

2.2. Uluslararası Sermaye Hareketlerini Etkileyen Faktörler

2.2.1. DYY’leri Etkileyen Faktörler

Sermayenin çok akışkan bir yapıya sahip olduğu, kendini güvende hissettiği ve

en yüksek getiriyi elde etmeyi beklediği sektörlere ve bölgelere yöneldiği hiç şüphesiz

ki bir gerçektir. Girişimcinin kâr veya en yüksek kâr dışında bir amacının olabileceğini

düşünmek ekonomi ilkeleriyle bağdaşmaz. Ancak bunun yanında kârın bir unsuru

olarak yabancı girişimcilerin üzerinde durduğu diğer hususlar ise, kârlılığın devamlılığı

ve yabancı memlekette elde edilen kârın kendi ülkesine transfer edilebilmesidir. Kendi

ülkesine kârını transfer edemeyen girişimci için yabancı ülkede yaptığı yatırım önemini

kaybetmektedir. Dolayısıyla esas amaç5 kârlılık, kârın devamlılığı ve kâr transferidir Bu

hususların yerine getirilmesini sağlayan en önemli unsur ise istikrardır. Kalıcı bir

istikrar ise, sağlam bir demokrasi ile temel insan hakları, mülkiyet hakları ve girişim

özgürlüğünün güvence altında olduğu ortamlarda mevcuttur (YASED,

2004;Akdiş,1998).

Unctadın 1998 yılı Dünya Yatırım Raporunda yer alan bir analizde DYY’lerin

ülke tercihinde etkili olan faktörler, ekonomik faktörler, yatırım ortamına ilişkin

faktörler ve politik faktörler olarak gruplandırılmıştır (UNCTAD,1998, sf.91). Belirtilen

faktörlerin her birinin etkinliğini belirlemek mümkün olmadığından, söz konusu

ekonomik faktörlerin etkinliğini belirlemeyi amaçlayan çalışmalar aşağıdaki tabloda

verilmiştir.

Page 39: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

24

Tablo 2.1. DYY’lerin Belirleyici Unsurları

DYSY

Potansiyel

Belirleyicileri

Farklı çalışmalarda

Üzerinde

Doğrudan Yabancı

Gözlemlenen Etkiler

Sermaye Yatırımları

Pozitif Negatif Önemsiz

Piyasa Büyüklüğü Bondera&White(1968)

Schmitz&Bieri(1975)

Swedenborg(1979)

Lunn(1980)

Dunning(1980)

Root&Ahmed(1979)

Kravis&Lipsey(1982)

Nigh(1985)

Schneider&Frey(1985)

Culem(1988)

Wheeler&Mody(1992)

Sader(1993)

Tsai(1994)

Billington(1999)

Pistoresi(2000)

Shamsuddin(1994)

İşgücü Maliyeti Caves(1974)

Swedenborg(1979)

Nankani(1979)

Wheeler%Mody(1992)

Goldsrough(1979)

Saunders(1982)

Flam(1984)

Schneider&Frey(1985)

Culem(1988)

Shamsuddin(1994)

Pistoresi(2000)

Owen(1982)

Gupta(1983)

Lukas(1990)

Rofle&White(1991)

Sader(1993)

Tsai(1994)

Ticaret Engelleri Schmitz&Bieri(1972)

Lunn(1980)

Culem(1988)

Beaurdeau(1986)

Blonigen&Feenstra(1996)

Büyüme

Oranı

Banra%White(1968)

Lunn(1980)

Schneider&Frey(1985)

Culem(1988)

Billington(1999)

Night(1988)

Tsai(1994)

Page 40: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

25

Tablo 2.1. (Devamı)

Açıklık Krevis&Lipsey(1982)

Culem(1988)

Edwards(1990)

Pistoresi(2000)

Schmitz&Bieri(1972)

Wheeler&Mody(1992)

Ticaret Açığı Culem(1988)

Tsai(1994)

Schneider&Frey(1985)

Torissi(1985)

Shamsuddin(1994)

Hein(1992)

Dolar(1992)

Lucas(1993)

Pistoresi(2000)

Döviz Kuru Edwards(1994)

Caves(1988)

Contractor(1990)

Froot&Stein(1991)

Bionigen(1995)

Bionigen&Freenstra(19

96)

Calderon&Rossel(1985)

Sader(1991)

Bloningen(1997)

Tuman&Emmert(1999)

Vergiler Swenson(1994) Hartman(1984)

Grubert&Muti(1991)

Hines&Rice(1994)

Loree&Guisinger(1995)

Guisinger(1995)

Cassou(1997)

Kemsley(1998)

Barrel&Paint(1998)

Billington(1999)

Wheeler&Mody(1992)

Jackson&Markowski(1995

Yulin&Reed(1995)

Parcano&Price(1996)

Kaynak: Avik Chakrabati, The Determinants of Foreign Direct Investment Sensitivity Analysis of Cross-

Country Regression, KYKLOS, Volume;54

2.2.1.1. Piyasa Büyüklüğü

Piyasa büyüklüğü, ev sahibi ülkenin kişi başına Gayri Safi Yurtiçi Hâsılası ile

ölçülmektedir. Genel kabul görmüş piyasa büyüklüğü hipotezine göre ev sahibi

ülkedeki piyasanın büyümesi ve bununla birlikte artan talep doğrudan yatırımlarda bir

artışa yol açmaktadır. Doğrudan yatırımlarda yaşanan bir artışa karşılık ev sahibi ülkeye

Page 41: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

26

yönelen diğer bileşenlerde (ihracat v.b) ise bir değişiklik görülmemektedir. Ev sahibi

ülkelerdeki piyasanın büyümesi ilgili ülkenin yanı sıra diğer yerel piyasaları da

etkilemektedir. Gelişen bir piyasaya komşu olan diğer ülkelerde doğrudan yabancı

sermaye çekmede avantajlı bir konuma gelmektedir. Rakip ekonomilerin piyasa

büyüklüğünde görülen artış da ev sahibi ekonomideki yabancı yatırımların artmasına

yol açacaktır. Bu artışın sebebi rakip piyasada görülen genişleme ile birlikte bu piyasaya

yapılabilecek ihracatın ve ticaretin artmış olmasıdır. Çok uluslu şirket ürünleri ülkeler

arasındaki ticarete konu olmaya devam ettiği sürece rakip ekonomilerin piyasalarının

büyümesi ev sahibi ekonomideki doğrudan yabancı yatırımları değil aynı zamanda diğer

bölgelerdeki yatırımları da arttıracaktır. Bu durum ise ev sahibi ülkedeki yabancı

sermaye yatırımlarını belirsiz bir konumda bırakmaktadır (Chakrabarti, 2003, 161).

Root ve Ahmed, 1979 yılında 1966- 1970 dönemini kapsayan 58 gelişmekte

olan ülke üzerinde yaptıkları ekonometrik analizlerinde kişi başına Gayri Safi Milli

Hâsılanın kişi başına doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının önemli bir belirleyicisi

olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Kravis ve Lipsey 1982 yılındaki çalışmalarında

American Çokuluslu şirketlerinin yaptıkları doğrudan yatırımlarda ev sahibi ülkenin

piyasa büyüklüğünün doğrudan etkili olduğunu gözlemlemişlerdir. Schneider ve Frey

1985 yılında 54 az gelişmiş ülke üzerinde yaptıkları çalışmalarında reel kişi başına

Gayrı Safi Milli Hâsılanın, kişi başına doğrudan yabancı yatırımların önemli

belirleyicisi olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Piyasa hacminin az gelişmiş ve gelişmekte

olan ülkeler için önemli bir etken olduğu yukarıdaki tablodan ve açıklamalardan

anlaşılabilmektedir. Bunun yanında piyasa hacmi gelişmiş ülkeler açısından da önemli

bir etken olmakla birlikte az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısından daha

önemlidir. Wheeler ve Mody Amerikan çokuluslu şirketlerinin 1982–1988 döneminde

42 ülkedeki yatırımlarını kapsayan çalışmalarında, piyasa hacminin doğrudan yatırımlar

için önemli bir belirleyici olduğu, fakat bu etkinin gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş

ülkelere kıyasla daha ön plana çıktığını saptamışlardır (Singh, Jun,1995, 7).

UNCTAD(1991), DYY’lerin ev sahibi ülkeleri tercihinde dikkate aldığı piyasa

yapısı faktörünü test etmek için nominal GSYİH, reel GSYİH’nın büyüme oranı ve kişi

başına GSYİH ile politik istikrar gibi açıklayıcı değişkenleri kullanarak gerçekleştirdiği

çalışmasında 142 GOÜ’ ye yönelik 1980- 1985 dönemine ilişkin verileri kullanmıştır.

Uygulamadan elde edilen sonuç, ev sahibi ülkelerin reel GSYİH’ sının büyüme oranı ve

Page 42: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

27

politik istikrarın sonucu olarak kurumsal yapı DYY’lerin yatırımda bulunacakları

ülkede temel unsurlar olduğu sonucuna ulaşmıştır (UNCTAD, World Investment

Report, 1991, 135-138)

Yapılan çalışmalarda GSYİH verisinin GSMH rakamına kıyasla doğrudan

yabancı yatırımları açıklamada daha başarılı olduğu gözlenmiştir. GSMH, bir taraftan

ulusal firmaların yabancı piyasalarda elde ettiği kazançları ele aldığı için; piyasa

büyüklüğünü daha yüksek tahmin etmekte, diğer taraftan da yabancı yatırımların ev

sahibi ülke piyasasında elde ettiği kazançları dışladığı için ev sahibi ülkenin piyasa

büyüklüğünü olması gerekenden düşük tahmin etmektedir (Chakrabarti, 2001, 98). Bu

sebeplerden dolayı GSMH rakamları GSYİH rakamlarına kıyasla daha muğlâk (abartılı)

sonuçlara yol açabilmektedir.

2.2.1.2. İşgücü Maliyeti

Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının analizinde cari fiyatlarla endüstri

ücret oranı (industrial wage rate)kullanılmaktadır. Doğrudan yabancı yatırımların

belirleyicileri arasında en tartışmalı olan işgücü maliyetidir. Genel görüşe göre yüksek

ücret seviyesi doğrudan yatırım seviyesinin düşmesine yol açar. Çünkü yüksek ücretler,

ülkede üretilen çeşitli malların fiyatlarının yüksek olmasına yol açar ve bu da o malın

hem ulusal piyasada hem de yabancı piyasalarda daha düşük rekabet gücü kazanmasına

neden olur. Bu yüzden doğrudan yabancı yatırımlar, ücretlerin artmasıyla birlikte ev

sahibi ülke piyasalarından diğer piyasalara kayacaktır. Bu yüzden ücret seviyesi ev

sahibi ülkenin çekeceği doğrudan yabancı sermaye yatırımları üzerinde negatif bir

etkiye sahiptir. Almanya üzerinde yapılan çalışmalarda aynı sonuçlara ulaşılmıştır.

Almanya’daki yüksek ücretler yabancı yatırımların bu ülkeden diğer ülkelere kaymasına

sebep olmuştur (Agarwal, Gubitz, Nunnenkamp, 1991, 15).

Yatırım kararı alınmasında, aslında sadece ücretlerin etkili olduğunu söylemek

pek yerinde olmaz. İşgücünün ücretler yanında işgücü verimliliği, yetenekleri, becerileri

de değerlendirmeye alınmalıdır1. Yüksek verimliliğe ve becerilere sahip işgücü,

1 Günümüzde gerçekleştirilen DYY’lerde özellikle yatırım yerinin tespitinde geçmiş yıllara göre önemli değişiklikler olmuştur. Geçmişte ucuz işçilik, pazara ya da doğal kaynağa yakınlık temel faktör iken günümüzde üretim içindeki maliyetleri düştüğü için bunlar ikincil faktörler haline gelmiştir. Buna karşın üst düzey yöneticilerin gelişmiş ülkelerdeki maliyetleri çok yükseldiğinden, uluslararası yatırımcılar yatırım yeri olarak genellikle iyi eğitilmiş insan gücüne sahip GOÜ’leri tercih etmeye başlamışlardır. Bayraktar (2003).

Page 43: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

28

ücretleri yüksek dahi olsa, üretimde kârlılığın yanı sıra kalitede de önemli etki

yaratacaktır. Kısaca düşük ücretle, yüksek kalitede işgücü bulunabiliyorsa bu yabancı

sermaye için kilit faktör olacaktır (TÜSİAD ve YASED, 2004; Pacheco ve Lopez,

2003,Gövdere, 2003; Larudeee ve Koechlin; Cömert, 1998).

İşgücüne yönelik bir diğer husus ise, işgücünün verimliliği ve işgücüne ödenen

ücretlerin yanı sıra, ülkenin sahip olduğu aktif çalışabilir nüfus oranı da DYY’ler

açısından önem arz etmektedir. Eğer ev sahibi ülkenin aktif olarak çalışabilecek işgücü

nüfusu yüksek ise, Bunun DYY’leri pozitif yönde etkilemesi beklenebilir. Kore, Hong-

Kong, Singapur ve Tayvan ucuz işgücü imkânlarıyla DYY’leri kendine çekmeyi

başarmış ülkelerdir (Akdiş,1998).

Ücretler ile doğrudan yatırımlar arasında bir ilişki olamayacağını savunan

görüşler, ücretlerin üretim maliyetleri içindeki payının giderek azalması üzerinde

durmuşlardır. Üretim sürecinin giderek daha fazla sermaye yoğun bir hal alması

işgücünün üretim sürecindeki önemini göreli olarak azaltmış ve sermayeyi daha fazla ön

plana çıkarmıştır. Bu argümana göre diğer bir görüş ise bir piyasanın yabancı yatırımlar

için sadece ücretlerin değil işgücü verimliliğinin de önemli olduğu şeklindedir.

Yatırımların ücret seviyesinden daha çok verimliliği göz önüne alacakları ve böylelikle

yatırımlar ile ücret seviyesi arasında doğrudan bir ilişkinin olamayacağı belirtilmiştir

(Gövdere, 2003, 30).

2.2.1.3. Ticaret Engelleri

Ticaret engelleri ara mallar ve nihai malların üzerine konan ortalama vergi

oranları dikkate alınarak ölçülmektedir. Ticaret engellerinin doğrudan yabancı sermaye

yatırımlarının belirleyicileri arasında olduğu genel olarak kabul görmekle birlikte, bu

belirleyicinin gücüde tartışmalıdır. Ticaret engellerinin doğrudan yatırımları

engellediğini savunan görüşe göre tarifelerin ek yük getirmesi sonucunda ticaretin

engellenmesiyle yatırımların miktar olarak azalacağı beklenmektedir. Culem

çalışmasında ticaret engelleri ve doğrudan yabancı yatırımlar arasında önemli derecede

negatif bir ilişki olduğunu belirtmiştir. Schmitz ve Bieri ile Lunn ise çalışmalarında bu

iki değişken arasında önemli derecede pozitif bir ilişki olduğunu gözlemlemişlerdir

(Chakrabarti, 2001, 100).Her hangi bir yerel piyasada korumacılık oranlarının ya da

Page 44: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

29

ticarete konulan vergilerin arttırılmasıyla çok uluslu şirketler o piyasalardaki

üretimlerini yavru şirketleri aracılığıyla arttırma yoluna gideceklerdir. Yüksek tarifeler,

doğrudan yatırımların alternatif piyasalardaki payını azaltırken yerli piyasadaki payını

ise arttırmaktadır. Çünkü yüksek tarifeler yerel piyasadaki yabancı ürünleri yerli

ürünlere kıyasla daha pahalı ve daha az rekabet edilebilir bir pozisyona getirmiştir. Bu

hipoteze göre ticarete konulan engeller ev sahibi ülkeye ürün ihracatını zorlaştırdığı için

yabancı yatırımlar ev sahibi ülke piyasasına yönelmektedir. Korumacı politikalar, hem

üretim maliyetlerini hem de fiyatları yükselterek monopol kârlarını yükseltici bir etki

yapabilmektedir. Sonuç olarak koruma oranları ile ev sahibi ülkenin yabancı sermaye

yatırımları içindeki payı arasında pozitif bir ilişki vardır. Fakat bu hipotezin ileri

sürdüğü pozitif etki, yani yabancı yatırım çekilmesinde, yerel piyasanın bu doğrultuda

şekillenmesine ve yerel piyasanın rekabet gücünün artmasındaki etkisi kesin değildir

(Blonigen, Tomlin, Wilson, 2002, 1).

2.2.1.4. Döviz Kuru

Döviz kurunun düzeyi ve değişkenliği doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını

etkilediği için hesaba katılmaktadır. Fakat bu ilişki kesin değildir. Ve üretilen malların

hedefine yani amacına bağlıdır. Yabancı sermaye yatırımları literatüründe genellikle

güçlü para ev sahibi ülkenin rekabetçi gücünün belirleyicisi olarak yorumlanmaktadır.

Bu düşüncede döviz kuru rekabet gücünü iki kanaldan etkilemektedir, gelir etkisi ve

maliyet etkisi. Değerlenmiş para yabancı sermaye yatırımlarının seviyesinin artmasına

yol açabileceği gibi azalmasına da neden olabilir. Ev sahibi ülke parasının ana ülke

parasına göre daha güçlü olması yani ulusal paranın değerlenmesi bu piyasada üretilen

ürünlerin satımını çokuluslu şirketler için daha cazip kılacaktır.

Döviz kurlarının doğrudan yatırımlar üzerindeki etkisi açısından Japon

yatırımları iyi bir örnek teşkil etmektedir.1971 yılında Japon Yen’inin ABD Doları

karşısında keskin bir değer kazanmasına yol açan Bretton Woods sistemi çökmüştür. Bu

Japonya’daki ücret oranlarının, komşu ülkelere göre büyük oranda artmasına neden

olmuştur. Tekstil ve elektrikli makine gibi emek yoğun endüstrilerde pek çok Japon

firması üretimi sanayileşmekte olan ülkelere kaydırmak durumunda kalmıştır (Komiya

and Wakasugi, 1991).

Page 45: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

30

Döviz kurundaki volatiliteninde (oynaklık) yabancı yatırımlar üzerindeki etkisi

kesin değildir. Eğer döviz kuru üzerinde güçlü bir belirsizlik var ise yabancı yatırımların

çıktılarının yerel piyasada satımı daha yararlı olacaktır. Fakat bu kârlılık ihracata

yönelik yatırımlar için yok olmaktadır, yabancı yatırımcılar ihracat yerine yerel

piyasadaki satımları ön plana çıktığı zaman döviz kurundaki volatilite karşısında daha

cesaretle durmaktadırlar. Döviz kuru riskinin artması yani volatilitenin yükselmesi,

firmaları riskten kaçınmaya yöneltmekte ve kur riskini azaltmak için yatırımlarını

değiştirmektedirler (Aizenman,1995, 20).Döviz kuru riski ve beklentilerinin doğrudan

yatırımlar, girdilerin nereden alındığı, üretimin nerede yapıldığı, finansal sermayenin

nereden sağlandığı ve çıktıların nerede satıldığı gibi dört farklı durum göz önüne

alınarak incelendiği zaman, riskin doğrudan etkisinin yabancı sermayenin maliyetini

düşürdüğü ve yatırımları arttırdığı söylenebilir. Bunun yanında çıktıların dış ticarete

konu olmasıyla birlikte girdi maliyetleri etkilendiği zaman verimlilik farklılıkları ya da

çıktı fiyatlarının değişmesinin doğrudan yatırımları azalttığı vurgulanabilir. (Batmaz,

2005, 24).

2.2.1.5. Açıklık

Literatürde dış ticaretin (ihracat ve ithalat toplamının) Gayri Safi Yurtiçi

Hâsılaya (GDP)oranı ekonominin açıklık oranının ölçülmesinde kullanılmaktadır. Bu

oran aynı zamanda ticaret kısıtlamalarının ölçümü olarak da yorumlanmaktadır.

Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının belirlenmesinde açıklığın anlamlılığı

bakımından birbirinden farklı çalışmalar mevcuttur. Geçerliliğini koruyan hipoteze göre

birçok yatırım projesinin ticaret edebilir (tradeble) sektörlere yönelmesi varsayımı

altında uluslararası ticarette ülkenin açıklık derecesi karar vermede önemli bir faktördür

(Chakrabarti, 2001, 99). Aslında açıklığın doğrudan yabancı sermaye yatırımları

üzerindeki etkisi yatırımların türüne bağlıdır. Yatırımlar yerel piyasaya yönelik ise yani

yatırım yapılan ülke piyasasında ticaret yapma amacı güdülüyorsa, ticaret kısıtlamaları

buna bağlı olarak düşük bir açıklık oranı, doğrudan yabancı sermaye yatırımları

üzerinde pozitif bir etkide bulunacaktır. Bu sonuç, yabancı firmaların yerel piyasaya

yapacakları ithalatlarının zorlaşması durumunda o ülke piyasasında yatırım yapacakları

fikrini ileri süren ticaret kısıtlamaları (tariff jumping ) hipotezinden doğmaktadır. Bu

durumun aksine ihracata yönelik yatırım yapan Çokuluslu şirketler, ticarete getirilen

korumacılığın işlem maliyetlerini yükseltmesiyle aksak rekabet şartlarının artmasından

Page 46: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

31

dolayı, daha çok açıklık oranına sahip yerel ekonomileri tercih edeceklerdir (Asıdue,

2002, 111).

Yabancı yatırımcının yatırımda bulunacağı ülkede aradığı kriterler arasında

şeffaflık ilkesi önemli bir yere sahiptir. Çünkü yatırımcının yatırımın risk ve getirisini

hesaplayabilmesi için önünü görebilmesi gerekmektedir. Elbette kurumsal nitelikteki bir

gelişmişlik ekonomik açıdan gelişmişliğin bir göstergesi olmakla birlikte, ekonomik

gelişmişlikte kurumsal gelişmişliğin göstergesidir. Kısacası çift yönlü bir nedensellik

ilişkisi söz konusudur. Zengin ülkelerin daha fazla DYY girişi sağlamalarının

arkasındaki en büyük etken, kurumsal ve ekonomik gelişmişliğin birbirini

beslemesinden kaynaklanmaktadır. Oysa pek çok fakir ülkenin bu tür kurumsal

düzenlemelerden yoksun olduğu ya da kurumsal düzenlemelerin sağlıklı bir biçimde

işleyemediği bu sebeple DYY’leri çekmede başarısız oldukları ifade edilmektedir

(Rodrik, 2004).

2.2.1.6. Vergiler

Burada vergi tabiri ile kurumlar vergisi ve gelir vergisi ile yapılan işlemler

üzerinden alınan damga ve harçlar ifade edilmektedir. Bazı durumlarda işlem vergileri

gelir üzerinden alınan vergilerden daha etkili olabilmektedir.

DYY’ler için yalnızca vergi oranı değil, vergi idaresinin yaklaşımı, mevzuatın

kolay anlaşılır ve uygulanabilir olması, vergi adaletinin ve vergi bürokrasisinin gerekli

düzeyde sağlanması gerekmektedir (Çapraz ve Demircioğlu).

Yabancı yatırımları uyarmak için kullanılan en yaygın yöntemlerden birisi vergi

teşvikleridir. Bu teşviklerin yatırımlar üzerindeki olumlu etkisinin yanında gelir kaybına

neden olması, yönetim zorluğu ve maliyeti ile kaynak dağılımını etkilediğinden dolayı

yaratacağı sosyal maliyetleri de vardır. Teşviklerin bu olumsuz yönlerinin üstesinden

gelebilmenin yolu, verilen vergi teşviklerinin şeffaf olması ve kolay hesaplanabilir

olmasıdır (Zee, Stotsky, Ley, 2002, 1501–1502).

Literatürde, vergi oranlarının yatırımlar üzerindeki etkisinin genellikle yerel

piyasada çalışan yada spesifik avantajlara sahip olan firmalardan ziyade ihracata dönük

Page 47: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

32

firmalar üzerinde daha kuvvetli olduğunu kabul eden görüşler vardır. Yatay yatırımlar

için politika içermeleri ev sahibi ülkedeki vergilerin uluslararası yatırımların yer seçimi

kararlarında çok küçük bir etkisinin olabileceğini ileri sürmektedir. Ülkedeki bütün

yatırımlar benzer vergiler, ticaretteki ve ulaşımdaki yüksek maliyetlerle üretim

yaptıkları zaman ithalattan daha cazip bir hale gelecektir. Fakat üretimin amacı ihracat

piyasaları ise yani dikey bütünleşmiş bir yatırım söz konusu ise bu piyasada rekabet

eden firmalar benzer vergilere bağlı değildir. Bunun sonucunda ev sahibi ülkedeki

vergiler rekabet etme şansı bakımından büyük bir rol oynayacaktır (Muti Grubert, 2004,

338).

Yüksek kurumlar vergisi oranına sahip hükümetlerin rekabetçi güçlerini

arttırabilmek için önlerinde birkaç tane seçenekleri vardır. Bir tanesi seçilmiş belli bir

grup firmaya veya sektöre vergi avantajı sağlamaktır. Bunun alternatifi ise genel mali

sistemde bütün firmalar ve sektörler için vergi oranlarını daha aşağı bir seviyeye

çekmektir. Vergi oranlarının indirilmesi yabancı yatırımlar için bir cezp edici unsurdur,

çünkü yatırımcılar kârlarının daha büyük bir oranını ellerinde tutabilmektedir. Bunun

yanında hükümetin elde ettiği vergi gelirlerinde de çok büyük bir değişiklik

olmamaktadır. Bunun sebebi ise vergi oranlarındaki bir indirim ulusal piyasadaki

yatırım ortamının iyileşmesine yardımcı olacak ve yeni yatırımları çekerek geliri

arttıracaktır. Bunun yanında bir hükümetin yaptığı vergi indirimi diğer hükümetlerin

yapacağı karşı davranışlarla dengelenebilmekte ve beklenen sonuç her zaman

alınamamaktadır. Bu sebeplerden dolayı birçok hükümet belli bir grup firmaya ya da

sektöre yönelik vergi indirimlerine başvurmaktadır Bu yöntem hem kamunun vergi

gelirlerindeki azalmayı engellemekte hem de ekonomi için uzun dönemde yararlı olacak

verimli sektörlerin geliştirilmesine olanak sağlamaktadır (Morisset, Pirnia, 2001, 78).

2.2.1.7. Ekonomik Büyüme

Ekonomik büyüme yıllık baz da GSMH’nın büyüme oranı olarak

tanımlanmaktadır. Ekonomik büyümenin doğrudan yabancı sermaye yatırımları

üzerindeki etkisi tartışmalı bir konudur. Genel olarak kabul edilmiş büyüme hipotezine

göre hızlı bir şekilde büyüyen ekonomiler daha az ya da hiç büyümeyen ekonomilere

kıyasla göreceli olarak daha iyi ve daha yüksek kâr elde etme fırsatları sunmaktadır.

Yüksek kâr elde etme fırsatı da, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını büyüyen

Page 48: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

33

ekonomiye doğru çekmektedir. Ekonomik özgürlük ile kalkınma süreci ve ekonomik

büyüme arasında da pozitif ve anlamlı bir ilişkinin olduğu gösterilmiştir. Ekonomik

özgürlük ve büyüme arasındaki ilişki güçlüdür. Çünkü ekonomik özgürlük büyümeyi iki

farklı kanaldan etkilemektedir. Birincisi direkt olarak, ikincisi ise yabancı yatırımları

etkileyerek dolaylı olarak etkilemektedir. Ekonomik özgürlüğün daha yüksek olduğu

ülkeler yabancı yatırımcılar için daha cezp edicidir ve yatırımların artması da büyümeyi

etkilemektedir (Bengoa, Robles, 2003, 530).

Doğrudan yabancı sermaye yatırımları ileri teknolojinin gelişmiş ekonomilerden

gelişmekte olan ekonomilere aktarmadaki önemli araçlardan bir tanesidir. Genel olarak

gelişmekte olan ülkeler yeni buluşların, icatların ve dizaynların geliştirilmesinde gerekli

olan altyapıya sahip değillerdir. Yabancı yatırımlarla yaşanan teknoloji yayılması ev

sahibi ülkenin diğer kesimlerinde de yerli yatırımcıları cesaretlendirecek ve

verimliliklerini arttıracaktır. İlave olarak yabancı yatırımlar sermaye yapıları olarak

güçlüdür ayrıca uluslararası piyasalarda ödünç fon bulmada ve borçlanmada oldukça

rahattırlar.

Ekonomik büyüme ile yabancı yatırımlar arasındaki güçlü ilişki gelişmekte olan

ülkeler için daha güçlüdür. Gelişmiş ülkeler için yapılan çalışmalarda ekonomik

büyüme ile yabancı yatırımlar arasında zayıf bir ilişki bulunmuştur. Bununda nedeni bu

ülkelere yönelen yatırımların amaçlarının ve niteliklerinin farklı olmasıdır. Borensztein,

Gregorio ve Lee’nin gelişmiş ülkelerden 69 gelişmekte olan ülkeye yönelik yabancı

yatırımlar üzerinde yaptıkları araştırmada ekonomik büyüme, beşeri sermaye ve

doğrudan yabancı yatırımlar arasında güçlü bir ilişki bulunmuştur. Bu ülkelerde yabancı

firmalar yerli firmalara kıyasla daha verimli çalışmakta ve bir yandan ülkenin teknolojik

ve beşeri altyapısını kuvvetlendirirken diğer yandan da ekonomik büyümeye katkı

sağlamaktadır (Borensztein, Gregorio, Lee, 1998, 117).Yaşanan ekonomik büyüme ve

gelişme de yabancı yatırımları cezp etmektedir.

2.2.1.8. Ulaşım Maliyetleri

Ulaşım maliyetleri doğrudan yabancı yatırımları iki farklı kanaldan

etkilemektedir. Birincisi yerel ekonomi içindeki ulaşım maliyetlerinin artmasıdır ki

buda yabancı yatırımların azalmasına sebep olacaktır. Bu düşüncenin altında yüksek

Page 49: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

34

ulaşım maliyetlerinin yerel ürünleri göreceli olarak daha pahalı hale getireceği ve bunun

sonucunda ulusal piyasanın ithal ürünler karşısında rekabetçi gücünü kaybedeceği fikri

bulunmaktadır. Bu etki sadece yerel piyasada faaliyet göstermek için gelen yatırımlar

üzerinde etkili olacak, diğer amaçlar için gelen (ihracata dönük yatırımlar) yatırımlar

üzerinde ise bir etkisi olmayacaktır. İkincisi ise ülkeler arasındaki ulaşım maliyetlerinin

yükselmesidir. Bu durum yerel piyasada faaliyet göstermek için gelen yabancı

yatırımları uyarırken, ihracata dönük yapılan yabancı yatırımları caydıracaktır. Bu

durumda yatırımları olumsuz yönde etkileyecektir.Uluslararası piyasadaki ulaşım

maliyetlerinin artmasının ülkenin yabancı yatırımlar içindeki payı ve yatırım seviyesi

üzerindeki net etkisi hakkında kesin bir sav ileri sürmek mümkün olmayacaktır

(Chakrabarti, 2003, 164).

2.2.1.9. Politik Durum

Signh’na göre yabancı yatırımcılar için üç türlü risk vardır. Ekonomik, Politik

ve Kur riski. Ancak yabancı firmalar politik riski, diğer faktörlere göre daha önemli

görmektedir çünkü politik risk daha büyük kayıplara neden olabilir ve yatırım

kararlarında ilk önce dikkat edilen faktör olmaktadır (Shıh, 1985, 44- 45).Genel olarak

politik istikrar, ülkenin anayasal düzen içinde olması, anayasal düzeni değiştirme

konusunda radikal söylemlerin özellikle eylemsel baz da zayıf olması ve reformların

anayasal düzen içerisinde yapılması anlaşılmaktadır. Politik istikrarsızlık denildiğinde

genel olarak grevler, hükümet karşıtı gösteriler, devrimler, koalisyon hükümetleri

sonucunda ortaya çıkan hükümet krizleri, sivil ve sınır savaşları, parlamentonun

kutuplaşması, seçimlerin idaresi ve zamanlaması ve seçmenlerin karasızlığı olarak

anlaşılmaktadır. Genel olarak politik istikrarsızlık makro politikalar ve makro hedefler

üzerinde belirsizlik ortaya çıkarmakta ve bu belirsizlik ortamı da yabancı yatırımları

olumsuz yönde etkilemektedir (Eren, Bildirici, 2001, 31- 34).

Yabancı sermaye yatırımlarında siyasi sayılabilecek bir diğer korku da, yabancı

yatırımların karşılığının verilmeden millileştirilmesidir. 1928- 1939 yılları arasında

Türkiye’de özel statülü çoğunlukla hukuki ve fiili tekeller oluşturan yabancı sermayeli

birçok şirketin ve 1951 yılı sonrasında Rusya, İran, Mısır, Libya ve Guatemala ‘daki

millileştirme hareketleri bu konunun göstergesidir (Emil, 2003; Hazine Dergisi, 1998).

Fakat Türkiye’nin durumu sayılan diğer ülkelerden farklıdır. Diğer ülkeler millileştirme

Page 50: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

35

sonucu hiçbir ödemede bulunmazken,1926-1950 döneminde Türkiye’de 24 ayrıcalıklı

şirket millileştirilmiş ve bu millileştirmeler için 154,7 milyon TL bedel belirlenmiştir.

Türkiye’nin millileştirmeler karşılığı yüklendiği borç, faiz giderleri de dâhil edildiğinde

daha yüksek meblağlara ulaşılmaktadır (Tezel, 1994, ss 217-218).

Çokuluslu şirketlerin yerel piyasalarda yaptıkları üretimin potansiyel geliri o

piyasada mevcut olan politik istikrarın mevcut bir fonksiyonudur. Bir bölgedeki güçlü

politik istikrara çokuluslu şirketlerin o bölgede faaliyet gösteren yerel firmalardan daha

fazla gelir elde etme olasılığını arttırır. Chakrabarti çalışmasında yerel ülkedeki politik

istikrar ile yabancı yatırımlar arasında pozitif ve çok güçlü bir ilişki bulmuştur

(Chakrabarti, 1998, 22- 23).

2.2.2. Portföy Yatırımlarını (sıcak para ) Etkileyen Faktörler

1. Döviz kurunda yerli paranın değer kaybedeceği beklentisi

Sıcak para giriş-çıkışına neden olan ana unsurlardan birinin döviz kurunun

değişme olasılığı olduğu konusunda bir görüş birliği bulunmaktadır.

2. Ülkeler arası faiz oranı farklılığı ve faiz arbitrajı

Faiz arbitrajı ülkeler arası faiz oranları farklılığından yararlanmak için para

piyasalarında yapılan kısa süreli işlemleri ifade eder gelişmiş ülkelerdeki yatırımcılar

kendi ülkelerindeki düşük faiz hadleri yerine gelişmekte olan ülkelerdeki yüksek faiz

haddini görerek yüksek kâr sağlamak amacı ile bu ülkelere yönelik para transferinde

bulunurlar.

3. Ülkeler arası risk ve kârlılık farklılıkları

Sermaye akımlarında etkin olan nedenlerden bir tanesi de risk ve kârlılık

farklılıklarıdır yabancı yatırımcılar ellerindeki parayı yüksek gelir yaratan alanlara

yöneltirken bu alanda kârlılık ve risk birlikte değerlendirilir.

Page 51: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

36

2.2.3. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Dünya Üzerindeki Dağılımı

Tablo-2,2’de görüldüğü gibi 1980’lerden önce dünyadaki dolaysız yabacı

sermaye yatırımlarından, gelişmekte olan ülkeler içerisinde en büyük payı Çin ve Latin

Amerika ülkeleri paylaşırdı. 1980 başlarında ortaya çıkan dış borç krizi dolayısıyla

bölgedeki üretim artışının ciddi biçimde yavaşlaması üzerine bu durum değişti. Latin

Amerika ülkelerinde büyük istikrazsızlıklar yaşanırken, Doğu Asya ülkeleri hızlı

biçimde büyümekte ve dünya ekonomisi ile bütünleşmekte idiler. Dolayısıyla o

tarihlerden sonra Doğu Asya ülkeleri dolaysız yabancı sermaye yatırımlarının en çok

tercih ettiği bölge durumuna gelmiştir.1990`lardan sonra hızla gelişen Çin, yabancı

sermayenin yeni gözdesi olmuştur. Bugün Çin tüm az gelişmiş ülkeler içinde tek başına

en fazla yabancı sermaye çeken ülke konumundadır.

Tablo 2.2. Dünyadaki Dolaysız Yabancı Sermaye Girişleri, 1970-1980

(Milyar dolar)

Dolaysız Yabancı Sermaye Girişleri

Bölge, ülke 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979

Dünya 14,151 14,440 15,769 25,938 24,475 28,597 28,414 28,740 39,352 62,885

Gelişmiş

ülkeler

14,100 14,395 15,657 25,808 24,185 28,057 27,920 28,124 38,578 62,454

Avrupa 5,095 5,839 6,973 11,110 11,503 10,618 12,667 13,144 17,405 28,820

Asya 364 364 723 1,904 2,012 1,761 1,997 1,651 2,378 2,899

China 51 45 113 130 289 536 494 616 774 431

Amerika 8,521 8,076 7,828 12,519 10,409 15,496 12,953 13,031 18,503 30,317

Latin

Amerika

31 11 63 36 118 222 235 221 187 310

Oceania 120 116 132 275 262 183 303 298 292 418

Kaynak:İnternet adresi-http//stats.unctad.org/FDI/Tableviewer.aspx

Tablo- 2,3’de 1994- 2007 döneminde dünyadaki dolaysız yabancı sermaye

yatırımlarına ilişkin rakamlar hem yatırım yapılan, hem de yatırım yapan ülkeler

açısından gösterilmiştir. Buna göre,1994- 1999 döneminde ortalama yıllık 548,1 milyar

Page 52: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

37

dolar olan dünya yabancı sermaye yatırımları,2005 yılında 916,3 milyar dolara

çıkmıştır. Bu yatırımlardan en fazla pay alan gelişmiş ülkelerdir. Nitekim gelişmiş

ülkelerin oranı 1994–1999 döneminde yüzde 68,2 ve 2005 yılında yüzde 59,2`dır.

Gelişmiş ülkeler için de en fazla dolaysız sermaye yatırımı, Avrupa birliğine

yapılmaktadır.2005 yılında bu bölgede 421,9 milyar dolar dolaysız yabancı sermaye

yatırımı gerçekleştirilmiştir (gelişmiş ülke yatırımlarının yüzde 75,8’i).

Tablo 2.3. Dünyadaki Dolaysız Yabancı Sermaye Giriş ve Çıkışları,1990–2007

(Milyar dolar ve yüzde)

Dolaysız yabancı sermaye Girişleri

Bölge ve ülke 1990-00 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007

Yıllık ortalama

Dünya

Gelişmiş ülkeler

Dünya top%

Avrupa

Avrupa bir.

Japonya

ABD

Az gel. ülk.

Dünya top %

Doğu Asya

Çin

Türkiye

Latin Amer.

Afrika

Güney ve doğu

Avrupa

Dünya top %

492,6

357,2

73

218,3

209,5

3,15

109,5

126,6

26,6

44,9

30,1

0,7

30

68,9

8,8

0,2

832,2

599,3

72,0

393,1

382

6,2

159,5

221,4

26,6

46,9

3,4

85,3

17,2

11,5

1,4

617,7

441,2

71,4

314,2

307,1

9,2

74,5

163,6

26,5

52,7

1,1

12,9

2,1

557,9

358,5

64,3

274,1

253,7

6,3

53,1

175,1

31,4

53,5

1,7

24,2

4,3

710,8

396,1

55,7

217,7

213,7

7,8

122,4

275

38,7

106,3

60,6

2,9

37,15

18

39,6

5,6

916,3

542,3

59,2

433,6

421,9

2,8

99,4

334,3

36,5

116,2

72,4

9,8

44,3

29,5

38,7

4,3

1411,2

940,9

66,7

599,3

562,5

—6,5

236,7

433,5

30,7

131,9

72,7

20

43,1

45,8

36,9

0,26

1833,3

1247,6

68

848,5

804,3

22,6

232,9

541,4

29,5

156,7

83,5

22

71,7

53

44,2

0,25

Page 53: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

38

Tablo 2.3. (Devamı)

Dolaysız Yabancı Sermaye Yatırımı Yapanlar

Dünya

Gelişmiş ülkel.

Dünya top%

Avrupa

Avrupa bir.

Japonya

ABD

Az gel. ülk.

Dünya top %

Doğu Asya

Çin

Latin Amer.

Afrika

Güney ve doğu

Avrupa

Dünya top %

492,6

438,3

89

300,5

280,4

25,4

92

34,426

0,7

29,5

22

44

19,2

20,1

0,4

764,2

684,8

88,2

474

435,4

38,3

124,9

76,7

10

6,9

2,7

0,4

539,5

485,1

89,6

281,7

265,8

32,3

134,9

49,7

9,2

2,5

4,7

0,9

561,1

514,8

89,9

317

286,1

28,8

129,4

35,6

6,3

-0,2

10,7

1,9

813,1

686,3

84,4

368

334,9

31

222,4

112,8

13,9

63

1,8

12,9

20,5

14

1,7

778,7

646,2

83

618,8

554,8

45,8

-12,7

117,5

15,1

48,9

11,3

12,1

22,8

15,1

1,9

1323,2

1087,2

82

736,9

640,5

50,3

221,7

139,6

10,6

82,3

21,2

36,8

78,29

96,3

0,7

1996,5

1692,2

84,8

1216,5

1142,3

73,6

313,8

230,1

11,5

102,9

22,5

15,5

60,5

74,3

0,4

*Bağımsız Ülkeler Topluluğu (CIS) dâhil

Kaynak:UNCTAD,World Investment Report Overview, 2006, 2 ve World Investment

Report 2008,www.unctad.org

1994- 1999 döneminde ortalama 30,4 olan az gelişmiş ülkelerin payı yaşanan

mali krizler nedeniyle 18,9’a kadar düşmüş, ancak 2003 yılında 1994 - 1999

ortalamasının üzerine çıkabilmiştir. Oysa bu ülkelerin kalkınmaları açısından dolaysız

yabancı sermaye yatırımlarından beklentileri çok daha büyüktür.

Page 54: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

39

Tablo 2.4. En Fazla UDY Çeken İlk 10 Ülke ve Türkiye (Milyar Dolar)

2005 2006

1-İNGİLTERE 193,70 1-ABD 175,40

2-ABD 101,00 2-İNGİLTERE 139,50

3-FRANSA 81,10 3-FRANSA 81,10

4-ÇİN 72,40 4-BELÇİKA 72,00

5-HOLLANDA 41,60 5-ÇİN 69,50

6-ALMANYA 35,90 6-KANADA 69,00

7-BELÇİKA 35,90 7-HONG KONG 42,90

8-HONG KONG 33,60 8-ALMANYA 42,90

9-KANADA 28,90 9-İTALYA 39,20

10-İSPANYA 25,00 10-LÜKSEMBURG 29,30

23-TÜRKİYE 9,80 16 -TÜRKİYE 20,10

‘’Transnational Extractive Industries and Development ‘’,UNCTAD

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı 2007 yılı raporu 8,World investment report 2007

Tablo 2,4’te Doğrudan yatırım yapılan ilk 10 ülke’ye batığımız zaman yine ilk

sıraları Çin ve Hong Kong’u saymazsak sanayileşmiş ülkelerin aldığını görmekteyiz.

Gelişmekte olan ülkeler ise DYY’lardan yeterince pay alamamaktadır. Türkiye’de 2005

yılında 9,80’lik oranıyla ancak 23’nci sırada yer almış, 2006 yılında ise 20,10 milyar

dolarlık yatırımla 16’ncı sıraya yükselmiştir. Bu yıllarda büyük oranda özelleştirmelerin

yapıldığı göz önüne alınırsa yeni yatırım şeklindeki yabancı sermaye yatırımlarının çok

daha düşük olduğu ve yeterince yabancı sermaye çekilemediği görülecektir.

2.3. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Ekonomik Büyüme Üzerindeki Etkisi

Ekonomik büyümeyi, bir ülkenin reel gelirindeki artış olarak tanımlarsak, bunu

sağlamanın daha fazla üretim yapmaktan geçtiği hususunda hiç şüphe yoktur. Üretimin

dört belirleyici unsuru emek, sermaye, hammadde ve girişimdir. Gelişmekte olan ve az

gelişmiş ülkelerin üretim konusunda en büyük sorunu yeterli miktarda sermayeye sahip

olamamaktır.

GOÜ’lerin gelişmiş ülkeleri yakalayabilmeleri için, içinde bulundukları şu üç

açığı kapatabilmeleri gerekmektedir. (Demir, 2002)

Page 55: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

40

—Dünyaya yayılan bilgileri elde etme, işleme ve yerel bilgiye adapte ederek

yeni arayışlara yönelme açığı,

—Genel temel eğitim, kadınların eğitimi, yaşam boyu öğrenme, üçüncü kademe

eğitimin, özellikle mühendislik eğitiminin teşviki gibi yollarla insanların

kafasını bilgiyle meşgul etme açığı,

—Yeni bilgi ve iletişim teknolojilerinin avantajlarından yararlanma, özel kesim

hizmet üreticileri arasında rekabet doğurarak bu hizmetleri yoksulların bile

yararlanacağı hale getirme açığı,

Yukarıda bahsedilen açıkların giderilebilmesinde dört kaynak belirtilmektedir

Bunlar, yatırım ya da sermaye birikimi, beşeri sermaye ya da insan gücünün yüksek

niteliği, kaynakların tarım gibi düşük verimli alanlardan sanayi gibi yüksek verimli

alanlara aktarılması, teknolojik gelişme ya da yeniliklerdir (Bulutay, 2005).

Bilindiği gibi bir ekonomide yaratılan milli gelir, Y,en geniş anlamıyla kamu

harcanabilir gelirinden, Yg ve özel sektör harcanabilir gelirinden, Yp, oluşmaktadır.

Dolayısıyla,

(1) Y=Yg+Yp

İfadesi geçerlidir. Her iki kesim de harcanabilir gelirini tüketim, C, ya da tasarruf,

S,biçiminde kullandığına göre,

(2) Y= (Cg+Sg) + (Cp+Sp) bileşenlerini

Özdeşliğini elde etmek mümkündür.

Öte yandan, milli geliri, üzerine yapılan toplam harcamalar yönünden değerlendirirsek,

(3) Y= (Cg+Cp) + (Ig+Ip) + (X-M)

Eşitliğini yazabiliriz. Yani milli gelir harcamaları kamunun tüketim (Cg) ve yatırımı

(Ig); artı özel sektörün tüketim (Cp) ve yatırımı (Ip),artı dış denge(ihracat eksi ithalat, X-

M)kalemlerinden oluşmaktadır. Birer özdeşlik biçiminde kullanacağımız (2) ve (3) nolu

ifadeler değişik bakış açılarından milli gelir toplamını vermektedir. Her iki ifadeyi de

birbirine eşitlersek,

(Cg+Sg) + (Cp+Sp) = (Cg+Cp) + (Ig+Ip) + (X-M)

Tüketim (Cg ve Cp) değerlerini iki taraftan da düşüp, kalanları yeniden sıralarsak şu

ifadeyi elde edebiliriz:

(4) (Ig-Sg) = ( Sp-Ip ) + (M-X)

Page 56: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

41

Yani kamu kesimi tasarruf açığı (Ig-Sg),özel sektör tasarruf-yatırım fazlası ve dış

açık (M-X) tarafından finanse edilecektir.

Bu yaklaşımdan hareketle, Türkiye ekonomisinin ele aldığımız dönemlerdeki

genel denge yapısının bileşenlerini Tablo-2,5’de vermekteyiz. Tablo, gayri safi milli

hâsılanın (GSMH) harcama ve gelirlerin kullanımı yönünden yukarıda açıkladığımız

kalemlerini reel 1987 fiyatlarıyla ve GSMH’ya oranlar olarak vermektedir. Tablo’dan

elde ettiğimiz ilk gözlem,1989-1994 arasında kamu harcanabilir gelirindeki hızlı aşınma

sürecidir. Söz konusu dönemde, kamu harcanabilir geliri gerek reel fiyatlarla düzey

olarak, gerekse GSMH’ya oran olarak değer yitirmiştir.1988’de ulusal gelirin

%18,3’ünü veren kamu kesimi harcanabilir geliri,1990 yılında %13 düzeyine indikten

sonra,1993’te %9,6’ya;1999’da da tarihsel olarak en düşük düzeyi olan %7’ye

gerilemiştir. Bu sürece koşut olarak 1980’lerin sonunda ulusal gelirin %1,6’sına

düşürülmüş olan kamu tasarruf-yatırım açığı hızla büyümüş;1993’te ulusal gelirin

%10’una ulaşmıştır.1999 itibariyle kamu tasarruf-yatırım açığının,1987 fiyatlarıyla

hesaplanan reel düzeyi,1988 yılındaki değerinin 10 mislinden fazladır. Bu rakam 1994

krizi öncesinde görülen açığa çok yakın durmaktadır (9,7 milyar TL). Nitekim 1989’u

izleyen 10 yıllık finansal serbestleştirme deneyimi altında kamu tasarruf-yatırım

açığının reel olarak on mislinden fazla büyümesi söz konusu dengesizliğin

kendiliğinden oluşan, rassal bir süreç olamayacağını da vurgulamaktadır. 1988 yılından

itibaren hızlı bir ivmelenmeyle yaşanan bu açığın ulusal ekonomide yeni uyum

mekanizmalarını devreye sokacağı ve bu mekanizmaların ekonominin bölüşüm

dinamiklerini derinden etkileyeceği açıktır.

Page 57: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

42

Tab

lo.2

.5

Ekon

omin

in G

enel

Den

gesi

ve

Kam

u A

çıkl

arın

ın F

inan

sman

ı

K

amu

Tasa

rruf

-

Y

atırı

m

Ö

zel S

ektö

r

K

amu

Ö

zel

A

çığı

(SG

-IG

)a,b

Tas

arru

f Faz

lası

D

ış K

ayna

k

Har

cana

bilir

H

arca

nabi

lir

(SP-

IP)a

,b

(M

-X)a

,b

GSM

H a

,b

Gel

iri a

,b

Gel

ir a,

b

82.5

81.7

86.4

86.9

86.6

88.2

88.7

90.4

90.4

90.6

92.1

88.5

90.0

93.0

4206

7

5228

3

6578

3

6720

8

7324

2

7489

6

8009

1

8832

1

8295

2

8967

8

9767

1

1034

85

1076

63

1016

21

17.5

18.3

13.6

13.1

13.4

11.8

11.4

9.6

9.6

9.4

7.9

11.5

9.0

7.0

8923

1171

1

1033

7

1016

3

1135

4

1000

1

1025

5

9357

8781

9351

8409

1346

0

1081

7

7670

a-R

eel 1

987f

iyat

larıy

lafi

yatls

, G z

ımni

fiya

t SM

H d

efla

törü

ile

indi

rgen

miş

t ir.

b.İk

inci

süt

unda

ki sa

yıla

r GSM

H’y

e %

ora

nlar

ı ver

mek

tedi

r.

c.G

erçe

kleş

me

Tah

min

i (Y

elda

n,20

06 1

09)

5099

0

6399

3

7612

0

7735

7

8459

6

8489

1

9032

6

9767

8

9173

3

9902

9

1060

80

1169

45

1196

10

1092

91

7.6

1.9

-1.1

0.1

3.1

2.1

2.0

4.9

-1.5

3.2

4.5

3.8

0.8

3.0

3875

1216

-810

79

2650

1778

1785

4739

-135

2

3199

4763

4444

902

3307

-0.4

-0.3

2.7

2.5

2.0

4.8

5.6

5.1

6.2

0.7

2.7

1.7

7.7

10.4

-204

-192

2042

1970

1727

4098

5078

4999

5694

659

2874

2014

9158

1132

3

-7.2

-1.6

-1.6

-2.6

-5.2

-6.9

-7.6

-10.

0

-4.7

-3.9

-7.2

-5.5

-8.4

-13.

4

-367

1

-102

4

-123

3

-204

8

-437

7

-587

6

-686

4

-973

9

-434

2

-385

8

-763

7

-645

9

-100

60

-146

29

1980

1985

1988

1989

1990

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

c

Page 58: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

43

Tablo’daki veriler,1980’lerin ilk yarısında özel sektöründe, kamu kesimi

yanında “açık” veren bir konumda olduğunu, ancak bu dönemde (bir kriz yılı olan

1980’i bir yana bırakırsak) her iki kesimin de açık miktarlarının makul düzeylerde

olduğunu göstermektedir. Kamu açıklarının finansmanında,1994’e değin özel sektör

tasarruf-fazlasının belirleyici olduğunu tespit etmekteyiz. Dış kaynaklı finansman

ise,1988’deki eksi değerinden sonra giderek önemli bir unsur haline dönüşmüş ve kamu

açığının kapatılmasında önemli bir nicel boyuta ulaşmıştır.

Bir mini kriz yılı olan 1988’de hem kamu sektörü, hem de dış ekonomi dengeleri

eksi yönlüdür. Ulusal gelirin % 2,7’sini bulan toplam açık özel tasarruf fazlası ile

kapatılmıştır.1989’dan başlayarak kamu açığı hızla artmış ve 1993’e gelindiğinde ulusal

gelirin %10’una ulaşmıştır. Söz konusu açığın kapatılması ancak özel sektör

tasarruflarının, özel yatırımların üzerinde, ulusal gelire oran olarak % 5,1’e ulaşan bir

fazla vermesiyle ve dış tasarrufların (ithalat-ihracat) % 4,9’luk katkısıyla mümkün

olmuştur. Özel sektörün tasarruf fazlası özellikle 1994 krizinin aşılmasında nicel olarak

çok önemli bir rol oynamıştır. Süper faizli hazine bonolarının devreye sokulduğu 1994

yılında özel sektör tasarruf-yatırım fazlası, ulusal gelirin % 6,2’sine ulaşarak tarihsel bir

rekor kırmıştır.

Dış kaynağa dayalı finansmanda en önemli gelişmenin kısa vadeli spekülatif

sermaye akımlarının serbestliğine dayalı sıcak para girişlerinden kaynaklanmıştır. Bu

anlamda,1989 sonrasında kambiyo rejiminin kuralsızlaştırılması, ulusal mali piyasaların

dünya finans merkezleriyle eklemlenmesi sonucunu doğurmuş ve ekonominin kısa

vadeli likidite gereksinimlerinin karşılanmasını olası kılmıştır. (Yeldan, 2006, ss 107-

111).

Özel sektör, devlet ve dış ticaretin bulunduğu bir ekonomide büyüme için

gerekli formülü bu şekilde formüle edebiliriz.

S-I= (G+TR-TA) +Nx

Bu son özdeşlik, özel kesim hesapları ile (S-I), kamu kesimi hesapları (G+TR-

TA) ve dış kesim arasında önemli bir ilişkiyi ortaya koymaktadır.Özel kesimin tasarruf

fazlası(yatırımları aşan tasarruflar), kamu bütçesi açığıyla,net ihracatın toplamına eşittir.

Page 59: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

44

Buna göre örneğin özel kesim tasarruf ve yatırımları eşitse, bütçe açığı aynı tutarda bir

dış açık ile karşılanacaktır.

Devlet özel sektörden de borçlanmasına rağmen kamu açıklarının kapatılmasına

yetmemekte, sürekli dış açığı büyümekte ve dış borçlarımız artmaktadır.1990’lı yıllarla

birlikte ise özel sektör ve dış borçlarla açıkların kapatılmasının yanında, yabancı

sermaye yatırımlarını çekerek bütçe açıkları kapatılmakta ve ekonomik büyüme

(kalkınma) sağlanmaya çalışılmaktadır. Türkiye’de özellikle 11 Ağustos 1989 tarihinde

yayınlanan 32 sayılı kararnameden sonra yapılan çeşitli düzenlemelerle mali piyasalar

kısa vadeli sermaye hareketleri için serbest hale gelmiştir. Spekülatif sermayenin giriş

dönemlerinde yapay bir büyüme, çıkış dönemlerinde ise ciddi krizler yaşanmıştır.

2.3.1. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Sermaye Birikimine Olan Etkisi

Türkiye gibi gelişme yolunda olan ülkeler de ekonomik sorunların başında

“kaynak yetersizliği” gelmektedir. Çünkü ekonomik kalkınma için yatırım yapılması bir

zorunluluktur. Yatırım olmadan kalkınma (gelişme) sağlanmaz, üretim artmaz. Bu

sebeple yatırımlar ekonominin kalkınma sürecinde büyük bir öneme sahiptir (Karluk,

2007)

Ülke ekonomilerinin istikrarlı bir büyüme oranına ulaşmak için ihtiyaç

duydukları yatırımların kaynağı tasarruflardır. Toplam yurtiçi tasarrufları artırmak ise

iki yolla mümkündür. Bunlardan birincisi özel tasarrufların artırılması, ikincisi ise kamu

tasarruflarının artırılmasıdır. GOÜ’lerin handikabı buradadır. Çünkü bu ülkelerde fert

başına gelir düşüktür. Tasarrufları belirleyen unsur ise gelir seviyesidir. Özellikle

gelişmekte olan ülkelerde kişi başına düşen milli gelir seviyesinin düşük olması ve bu

gelirle nüfusun büyük çoğunluğunun temel ihtiyaç maddelerini dahi

karşılayamamasının bir sonucu olarak, bu ülkelerde tasarruf eğilimlerinin düşük olduğu

bilinmektedir. Gelişmekte olan ülkelerle ilgili yapılan çalışmalar bu ülkelerde tasarruf

hacmi az olduğu için yatırımlarında az, yatırımlar az olduğu için kişi başına düşen milli

gelir az, milli gelir az olduğu için tasarruf hacmi az sonucuna ulaşılmakta ve gelişmekte

olan ülkelerin içinde bulunduğu kısır döngü tanımlanmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla

gelişmekte olan ülkelerin dış kaynak olmadan kalkınamayacakları görüşü ortaya

atılmaktadır (Yılmaz, 1994, 102- 103). Fakat Ragnar Nurkse bu kuramı çürütmüştür.

Page 60: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

45

Ragnar Nurkse’ye göre; kişi başına düşük reel gelir, düşük verimlilik demektir; düşük

verimlilik kişi başına kapital kullanımının yetersizliğiyle ilgilidir; kapital yetersizliği,

tasarruf kapasitesinin yetersizliğinden doğar; kişi başına düşük reel gelir de düşük

tasarruf kapasitesini açıkladığına göre, bu toplumlar tasarruf kapasitesi açısından,

içinden çıkılmaz bir çember içerisindedir. Diğer taraftan yatırım dürtüleri piyasanın

genişliğiyle sınırlıdır; piyasanın genişliğini belirleyen başlıca etken, satın alma gücüdür;

bu da AGÜ’ de düşük verimlilik dolayısıyla zayıftır; düşük verimlilik, üretimde

kullanılan kapitalin azlığı; bu sonuç da hiç olmazsa kısmen, düşük yatırım dürtüsüyle

ilgilidir. Kapital arzı, tasarruf kapasitesi ve arzusu; kapital talebi, yatırım dürtüsüyle

belirlendiğine göre, kapital teşekkülünün, hem arz hem talep yönünde, bir kısır döngü

vardır. Kısacası bir ülke fakir olduğu için fakir kalır. Nurkse kuramı da az gelişmiş

ülkelerin ancak sanayileşme ile kalkınabileceklerini, Sanayileşmenin de bütün sanayi

dallarında hep birlikte gerçekleştirilmesi gereken dengeli bir gelişmeyle

sağlanabileceğini savunan bir kuramdır. Nurkse’ye göre az gelişmiş ülkeler ihracat için

hammadde üretiminden vazgeçmelidirler, kendi ürettiklerini de iç pazarda satmalı ve

ihraç etmemelidirler. Özel kaynaklardan ve devletten yatırımlar sağlamalıdırlar. Az

gelişmiş ülkeler ancak bu şekilde planlı ve dengeli bir kentleşmeyle kalkınabilirler.

Hammadde ve yarı mamul üretimi onları büsbütün yoksulluğa düşürür (Nurkse, 1964).

Ancak günümüzde dış finansman kaynaklarının yurtiçi tasarruflara katkısına

ilişkin görüşlerde farklılık göstermektedir. Bir görüşe göre, yabancı kaynaklar yurtiçi

tasarruflara katkıda bulunmaktadır. Çünkü yabancı sermaye, bir ülkenin mevcut

kaynaklarının toplam arzında bir artış yaratmakta ve böylece yurtiçi harcamaların

gelecekteki boyutunu artırmaktadır. Dolayısıyla yurtiçi tasarruflar üzerinde pozitif etki

meydana getirebilmektedir. Diğer bir görüş ise, yurtiçi kaynaklara ilave herhangi bir

kaynağın, yatırımlardan çok tüketime gideceğini böyle bir durumda özel ve kamu

kesimindeki tüketimi artırmak için kullanılacak dış kaynakların yurtiçi tasarruflarda bir

etki yaratmayacağını savunmaktadır (Şimşek,1997, 27).

Gelişmekte olan ülkeler için yapılan bazı ampirik çalışmalarda yabancı

tasarrufların, yurtiçi tasarruf açığını kapatmadığını, bu tasarrufların yatırım ve büyüme

için ek bir kaynak yaratmadığını, hatta yabancı tasarrufların tüketimi ve dışarıya kaynak

transferini artırdığı ileri sürülmektedir (Yentürk, 1996, 155- 156).

Page 61: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

46

Bu ülkelerde yabancı sermaye girişinin artışıyla ortaya çıkan aşırı borç yükü,

yurtiçi tasarrufların önemli bir oranının yatırımlara dönüşmeden yurt dışına aktarılmak

için kullanılmasına neden olabilmekte, tüketici kredisi ve tüketim malı ithalatını

karşılayarak iç tasarruflara etki yapabilmektedir. Ayrıca kamu açıklarının arttığı ve

kamunun faiz yükünün çok yükseldiği ekonomilerde sermaye akımının yarattığı borç

yükü faiz oranlarının yükselmesine neden olarak kamu tasarruflarını azaltabilmektedir

(Yentürk1997, 137-138).

Türkiye’nin sermaye giriş kanallarına bakıldığında doğrudan yatırımlara ait

payın düşük kaldığı, sermaye girişlerinin önemlice bir bölümünün daha çok portföy

yatırımları ve dış krediler yoluyla elde edildiği anlaşılmaktadır (Tablo 1.1).Türkiye’de

özellikle 1990’lı yıllardan sonra kısa süreli sermaye hareketleri için spekülatif

kazançlarda artış meydana gelmiştir. Bunun sonucu olarak, Türkiye’ye yönelik sermaye

hareketlerinin volatilitesi (oynaklığı) yüksek seyretmiştir. Spekülatif sermayenin giriş

dönemlerinde yapay bir büyüme, çıkış dönemlerinde ise ciddi krizler yaşanmıştır.

Gelişmekte olan ülkelerde doğrudan yatırımların payı düzenli bir şekilde artış

göstermiş, son 12- 13 yıl içerisinde doğrudan yatırımların bu ülkelere ait GSYİH

içerisindeki payı ortalama % 3,AB’de % 3,6 ve Türkiye’de ise % 0,8 düzeyinde

gerçekleşmiştir. Türkiye’nin 2005 yılına kadar, doğrudan yatırım girişlerinde önemli bir

başarı sağlayamadığı açıkça görülmektedir. 2005 yılında özelleştirmelerin hızlanması

ile birlikte doğrudan yatırımlarda önemli bir sıçrama yaşanmış ve 9,6 milyar $ düzeyine

ulaşmıştır. Özelleştirmelerin bu yıllardan sonrada devam etmesi nedeniyle doğrudan

yatırımlar artmaya devam etmiştir.

Türkiye’ye giren sermaye düzeyinin yetersizliği, özellikle de doğrudan

yatırımların çok düşük seviyede kalması Türkiye’nin dinamik bir büyüme sürecine

girmesini engellemiştir. Türkiye’nin gelişmekte olan bir ülke olarak, öncelikle doğrudan

yatırım kanalı ile (özellikle yeni yatırım şeklinde) sermaye girişini tercih etmesi

gerekmektedir. Çünkü doğrudan yatırımlar beraberinde teknoloji, bilgi ve kalifiye

elaman getirmekte, giriş yaptığı ülkede uzun dönemli kalarak ülkelerin daha hızlı ve

istikrarlı bir şekilde büyümesine ve kalkınmasına yardımcı olmaktadır. (Örnek, 2006)

Page 62: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

47

Sermaye Hareketleri ve Büyüme

Cumhuriyetin 83 yıllık büyüme politikasını dönem dönem gözden

geçirdiğimizde gördük ki Türkiye ekonomisinin büyüme hızı 1980 sonrasında önceki

dönemlere göre düşmekte; üstelik yeni yüzyıla girerken daha da yavaşlamaktadır.

Tablo 2.6. Sermaye Hareketleri ve Büyüme (%)

Yabancı Sermaye/GSMH Büyüme

1980-1989 2,0 4,8

1990-1995 2,6 3,8

1996-2002 3,7 1,5

1990 3,0 9,4

1991 0,2 0,4

1992-1993 5,9 7,3

Kriz:1994 (-4,8) -6,1

1995-1997 5,0 7,7

1998-1999 3,3 -1,2

2000 6,5 6,1

Kriz:2001 (-8,6) -9,4

2002 2,3 7,8

2003-2007 5,1 6,9

Kriz:2008 4,8 1,1

Kaynak: DPT Web Sitesi,1950-2006 Ekonomik Sosyal Göstergeler ve Yıllık Raporlar kullanılarak

hesaplanmıştır.

Şimdi 1980 sonrasında milli gelirin nasıl bir seyir gösterdiğini, büyüme,

durgunluk ve gerileme yıllarını ayırarak inceleyelim. Bunun için yukarıdaki tabloya

bakalım. Tablonun ilk sütunu yabancı kökenli yabancı kökenli sermaye hareketlerinin

(net girişler artı, net çıkışlar eksi ile gösterilerek) milli gelire oranını (Yabancı

sermaye/GSMH başlığı altında) ikinci sütun ise GSMH’nın büyüme hızını yüzdeler

olarak veriyor. İlk üç sütunun birikimli ortalamalarına baktığımızda, ilginç bir gözlem

yapabiliyoruz. Yabancı kökenli sermaye girişlerinin milli gelire oranı giderek artmakta;

ancak aynı dönemlerde büyüme hızı düşmektedir. Hemen söyleyelim ki sermaye

Page 63: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

48

girişleri içinde “doğrudan yatırım” adı altında üretime, kapasite artırımına dönük

hareketler çok sınırlıdır.% 80-90’ı borç yaratan öğeler, bazı yıllarda da sıcak para”

türleri ağır basmaktadır. 2003-2007 döneminde yabancı sermaye girişleri ve büyüme

artmıştır. Bu durum o yıllarda kamunun eğitim, sağlık ve sosyal yatırıma yönelik

yatırımların kısılması ve kamu tüketiminin azaltılması sonucu, kamu yatırım-tasarruf

açığının azalması, bunun sonucunda da özel sektör tasarruflarının, kamu açıkları yerine

yatırımlara yönelmesi ve yoğun özelleştirmeler sonucu doğrudan yatırımlara dayalı

yabancı sermaye girişlerinin artması sonucu gerçekleşmiştir. Fakat bu durum 2008

yılında tekrar tersine dönmüş ve büyük bir ekonomik krize girilmiş ve GSMH sadece

%1,1 oranında büyümüştür.

Kritik dönüm noktası, sermaye giriş ve çıkışlarının serbestleştirildiği 1989

yılıdır. Beklentiler neydi ne oldu? Türkiye ekonomisinin tasarruf yetersizliği, dış

dünyadan Türkiye’ye aktarılacak kaynakların artmasıyla giderilecek; yatırımlar ve

büyüme hızı bu sayede yukarıya çekilecekti. Net sermaye girişleri mutlak ve göreceli

olarak artmıştır;ancak büyüme hızını yukarı çeken hiçbir katkı yapmadan…ve

Türkiye’nin dış borcunu on üç yılda 90 milyar dolar artırma “başarı”sını

gerçekleştirerek…

Büyüme hızı artan sermaye girişlerine rağmen düşmekle kalmıyor; birde giderek

artan bir çalkantı gösteriyor…1980-1989 döneminde milli gelir hiçbir yıl düşmemiştir.

Buna karşılık 1990’ı izleyen on sekiz yılın üçünde (1994, 1999 ve 2001’de) büyüme

hızı eksidir. Bunlara sadece binde 4 büyüdüğü için kişi başına milli gelirin düştüğü

1991’ide ekleyebiliriz. Kısacası, Türkiye ekonomisi 1980-89 arasında ağır, fakat

istikrarlı;1990-98 arasında bir ileri, bir geri; son yıllarda ise sık sık tersine çevrilen bir

film gibi bir ileri-bir geri yalpalayarak gelişmektedir.

Büyüme sürecinde artan istikrarsızlık nereden kaynaklanıyor? Bunu da her yıla

ait sermaye hareketlerinin milli gelire oranını büyüme hızları ile karşılaştırarak

yanıtlamaya çalışalım. Görülüyor ki sermaye girişlerinin düştüğü yıllarda genellikle

büyüme hızı da aşağı çekilmekte; net sermaye girişlerinin eksiye döndüğü, yani yabancı

sermayenin borsadan,hazine bonolarından çıktığı, dış kredilerin yenilenmediği yıllarda

(1994 ve 2001’de) ise ekonomi finansal krizlerin içinden geçerek küçülmektedir. Bu

saptamanın anlamı şudur. Ekonominin büyüme, yavaşlama veya daralma süreçlerine

Page 64: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

49

girmesi giderek yabancı kökenli sermaye hareketlerindeki artış, yavaşlama veya tersine

dönüşlere bağımlı hale gelmektedir. Yatırımların, özel ve kamusal tüketimin, ihracat-

ithalat farkının, kısacası efektif talebin genişleyip daralması artık maliye, para ve döviz

kuru politikaları ile belirlenmemekte; dış kaynakların giriş ve çıkışlarının ekonomiye

farklı mekanizmalarla getirdiği dürtüler belirleyici olmaktadır.

Dış dünyadan kaynaklanan sermaye hareketlerinin büyük bölümü oynaktır,

istikrarsızdır; Türkiye’den çıkar, Rusya’ya, Meksika’ya gider; her giriş- çıkışta da

ulusal ekonomi rüzgâra kapılmış bir yaprak gibi dalgalanır. Üstelik bu çalkantıların

genelinin sağladığı ortalama büyüme hızı sermaye hareketlerinin kısıtlı olduğu

dönemlerin de altındadır. Bu etkene, bir de yerli aktörlerden kaynaklanan ve giderek

artan kayıtlı ve kayıt dışı sermaye çıkışları da eklenmektedir. Bunlar mal hareketlerinin

serbestleştirilmesinden sonra,1989 yılında IMF’nin önerdiği finansal serbestleştirme

sonrası gelişmekte olan ülkelere yönelen spekülatif sermaye hareketlerinin sonuçlarıdır.

(Boratav, 2004, 268-271).

Düşük Yatırım, Düşük Tasarruf

Türkiye ekonomisinin büyüme bilançosunu gözden geçirdiğimizde iki

vurgulama yapabileceğimizi gösterdik:

(1) 1980 sonrasında büyüme hızı düşmektedir ve ekonomi son yıllarda daha

da durgunlaşmaktadır.

(2) Son yıllarda büyüme süreci çok istikrarsız bir seyir göstermektedir ve bu

duruma sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesinden sonra gerçekleşen dış

kaynak dalgalanmaları katkı yapmaktadır. Büyüme hızındaki düşme

eğilimlerinin nedenlerine baktığımızda ise şu gerçeklerle karşılaşmaktayız.

Türkiye’nin durumuna baktığımızda faal nüfusun hala çok önemli bir bölümü

aile işletmelerine dayalı tarımda yer aldığına ve kent ekonomilerinde de çok büyük

sayılara ulaşan marjinal, atıl nüfus düşük verimli durumda ise, bu nüfusu yeni

oluşturulan üretken kapasitelere çekebilmek ve toplam hasılayı artırmak(yani

büyümek)mümkün olur. Büyümeyi sağlamak için ise milli gelirin sermaye birikimine

ayrılan oranlarının düşük olmaması ve zaman içinde artması gereklidir. Kısacası bizim

Page 65: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

50

gibi ekonomilerin hızlı ve istikrarlı büyümesinin anahtarı yüksek yatırım/yüksek

tasarruf yapabilmelerinde yatar.

Oysa finansal serbestleştirmeyle beraber Türkiye’ye yıllar itibariyle giriş yapan

yabancı sermaye artmış olmakla beraber (kriz yılları hariç) yurtiçi tasarruflarda ve

yatırımlarda artış olmamış, aksine düşmüştür. Bunda yüksek faiz oranları ve değerli

döviz kuru nedeniyle, büyük oranda spekülatif amaçlı (sıcak para) kısa vadeli yabancı

sermayenin Türkiye’ye girmesine izin verilmesinin payı büyüktür. Yüksek faiz oranları

dış borç faiz yükünü artırarak, giriş yapan sermayenin yatırım yerine, dış borç ve faiz

ödemelerine gitmesine neden olmuştur. Aşırı miktarda giriş yapan spekülatif amaçlı

sıcak para ise, yatırımlar yerine, açık veren sektörlere (kamu) kayarak cari harcamalara

yönelmiş veya yerli bankalar aracılığıyla kredi kullanımında kullanılmıştır. Bankaların

verdikleri bu krediler ise tüketici kredileri ve gayrimenkul alımlarında

yoğunlaşmaktadır. Toplam talep artışını etkileyen bu faktör, özel bankaların

kredilerindeki artışların aynı bankaların mevduat artışından daha hızlı olmalarından

kaynaklanmaktadır. Toplam talepteki artış ise reel sektör yerine, ticarete konu olmayan

sektörlerde yatırım artışına yol açmaktadır.(Boratav vd., 1996; Yentürk, 2005, 159-

164).

Özetle, finansal serbestlikle birlikte faiz oranının yükselmesi, kamu

yatırımlarının azalması, dış borçların artması, bankacılık sektörünün kırılganlaşması,

firmaların finansal yapılarının bozulması gibi birçok faktör yatırımları olumsuz

etkilemiştir. Yine finansal serbestlikle ortaya çıkan döviz kurundaki değerlenme ve

tüketim talebinin yükselmesi gibi olguların ticarete konu olmayan sektörler üzerinde

olumlu etkileri ortaya çıkmıştır.

Tablo 2.7. GSMH’ya Oranla Ulusal Tasarruf ve Yatırımlar,1988–2008 ( %)

Dönemler

GSMH’ nın Yüzdesi olarak

Ulusal

Tasarruflar

Dış

Kaynak

Toplam

Yatırımlar

Sabit Sermaye Yatırımları

Toplam Özel Kamu

1989- 94(D) 22.9 0.5 23.4 24.2 17.0 7.2

1995- 97(C) 20.9 3.9 24.8 24.9 19.9 5.1

Page 66: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

51

Tablo 2.7. (Devamı)

Ortalama 22.3 1.5 23.8 24.4 17.9 6.6

1998–

2001(D)

19.9 2.1 22.0 22.1 15.7 6.4

2002–

2007(C)

18.4 5.8 24.1 19.2 14.0 5.2

2008(D)* 17.6 4.8 22.4 21.6 17,9 3,7

Ortalama 18.6 4.2 22.8 21.0 15.9 5.1

(1) Kaynak: Aktaran BSB, - 88, DPT, Ekonomik ve Sosyal Göstergeler, 1950- 2006 ve Yıllık

Programlardan Hesaplanmıştır.2008 yılı DPT, Ekonomik ve Sosyal Göstergeler, Resmi İstatistik

Programına Katkılardan hesaplanmıştır.

(2) (D):Durgunluk Evresi

(3) (C):Canlılık Evresi

(4) *2008 yılı geçici

Yukarıda ki tablo 2,7 son yıllardaki sermaye birikimi (sabit sermaye yatırımı), yurtiçi

tasarruflar ve Dış kaynak kullanımının milli gelir (GSMH) içindeki oranlarını veriyor.

Bazı saptamalar yapalım:

• %25’leri pek aşmayan yatırım ve % 23’lere ulaşamayan tasarruf oranları ile

Türkiye ekonomisine olgunluk ve gelişkinlik özellikleri kazandırmak söz

konusu değildir. Son çeyrek yüzyılda, azgelişmişlik çemberini kırma

doğrultusunda önemli mesafeler alan Doğu Asya ekonomilerinde bu oranlar

hep %30’ların üzerinde seyretmiştir.

• Daha da vahimi, 1993’ten bu yana her iki oranda düşmektedir. Sermaye

hareketlerinin serbestleşmesinin ilk aşaması (1989-1993) içinde, yatırım

oranları(tasarruflardan bağımsız olarak) yükseltilebilmiştir.

• Türkiye’de kamunun tasarruf-yatırım açığının yüksek olduğu, bu açığın ise

özel sektör tasarruf-yatırım fazlası ve dış kaynak girişi ile karşılanmasıdır.

• Birkaç yıllık istisna dışında ekonomide sürekli dış kaynak kullanılmıştır. Bu

olgu, ekonomiye yurtiçi tasarruflardan daha yüksek bir oranda yatırım

yapılması olanağı sağlamaktadır. Dışarıdan kaynak kullanılabildiği ölçüde

büyüme mümkün olabilmekte, dışarıya kaynak transferi yapıldığında ise

ekonomik krize girilmektedir.

Page 67: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

52

• Finansal krizler ve onlara refakat eden IMF programları sermaye birikimi ve

tasarruf oranlarını, özellikle 1999’dan itibaren çok ciddi boyutta aşındırmıştır.

Bir “canlanma yılı” olarak alkışlanan 2002’de bu stratejik oranların %15-16

eşiğinde gerçekleşmiştir. 2004 yılında sabit sermaye yatırımları artış

göstermiş, fakat buna rağmen 1993 seviyesine ulaşamamış ve 2006 yılından

sonra ise tekrar düşmeye başlamıştır. Bütün bunlar önümüzdeki yıllarda

durgunluğun ve krizin habercisidir. (Boratav, 2004, 271-273 ve Yentürk,

2005, 38-39). Nitekim 2008 yılında derin bir krize grilmiş ve halen devam

etmektedir. Henüz Merkez Bankası tarafından yayınlanmamış olmasına

rağmen, Aralık,2009’da yapılan bütçe görüşmelerinde açıklanan rakama göre

ekonominin % 9 küçüldüğü, küçülmenin 2010 yılında da devam edeceği ve

%10 olacağı öngörülmektedir. Yani 2011 yılına kadar ekonomide bir düzelme

beklenmemektedir.

Tablo 2.8. Tasarruf, Yatırım ve Tasarruf Açığının GSYİH ‘ya Oranı %

Yatırımlar/GSMH Tasarruflar/GSMH Tasarruf Açığı/GSMH

1980–88 1980–88 1980–88

19,59 21,54 —1,95

1989–99 1989–99 1989–99

21,80 24,07 —2,27

2000–08 2000–08 2000–08

18,95 17,40 1,55

Kaynak: DPT Web sitesi,1950- 2006 Ekonomik ve Sosyal göstergeler ve yıllık programlardan

hesaplanmıştır.

Not–2007 ve 2008 yılları DPT, Ekonomik ve Sosyal Göstergeler, Resmi İstatistik Programına

Katkılardan Hesaplanmıştır.

Yurtiçi tasarrufların ve gayri safi sabit sermaye yatırımlarının GSMH’ya oranı o

ülkenin dış finansmanı açığının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Tablo 2,8’de

görüldüğü üzere 1988 yılı hariç yatırımların GSMH’ya oranı sürekli olarak tasarrufların

GSMH’ya oranının altında seyretmektedir. Dışa açılma kararlarının alındığı 1980 yılı

hariç tasarruf açığının GSMH’ya oranının en yüksek olduğu yıl % -5,3’le 1996 yılında

Page 68: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

53

gerçekleşmiştir. Ülkenin ekonomik kriz yaşadığı 1994 ve 2001 yıllarının bir yıl

öncesinde de söz konusu açığın GSMH’ya oranının belirgin bir şekilde yüksek olduğu

görülmektedir.

Dışa açılma ile birlikte istikrarlı ekonomik büyüme olarak adlandırılan 1980–88

döneminde tasarruf açığının GSMH’ya oranı -1.95olarak gerçekleşmiştir. Bu büyüme

ise sadece dışa açılma değil, o dönemde askeri yönetim ve onun ardından gelen sivil

görünümlü otoriter yönetim altında kontrollü enflasyonist baskı, ücret artışlarının

sınırlandırılması ve çalışma saatlerinin artırılarak, kapasite kullanım oranlarının

artırılmasına bağlı olarak üretimin sosyal maliyetinin düşürülmesi sonucu sağlanmıştır.

Ayrıca 1988’e dek TL düşük değerli tutularak ülke içinde üretilen malların dış

piyasalarda, değerinin düşük tutularak ihracatın özendirilmesi sağlanmıştır. Buna birde

düşük ücretler nedeniyle alım gücünün zayıflaması nedeniyle ithalat oranlarının da

azalması eklenince ihracatın,/ithalatı karşılama oranı yükselmiş ve bu şekilde cari açık

düşürülerek büyüme sağlanmıştır. Fakat 1980-88 döneminde hiçbir yatırım yapmadan

sadece 1980 öncesi yatırımlarının, kapasite kullanım oranları artırılarak ve ücretlerin

baskı altına alınarak gerçekleştirilen büyüme bir noktadan sonra tıkanmış ve her şey

tersine dönmüştür. Bunun sonucunda 1989- 99 döneminde bu oran -2.27 seviyesine

çıkmıştır, bu oranının belirgin bir şekilde yüksek olduğu görülmektedir. Bu iç

tasarrufların yetersiz olması nedeni ile sağlanan büyümenin dış tasarruflarla

gerçekleştirildiği şeklinde değerlendirilebilir.2000 sonrası ise tasarruf yatırım farkının,

yatırımlar lehine artmasında kamu tüketim ve yatırımının azalmasının payı vardır.

Bunlar eğitim, sağlık ve sosyal güvenliğe yönelik yatırımların azalması sonucu

sağlanmıştır. Önemli olan bu açığın daha etkin vergi toplayarak ve transfer

harcamalarını kısarak sağlanmasıdır. Ancak ne şekilde olursa olsun, ortaya çıkan kamu

tasarruf-yatırım farkındaki bu azalma reel faiz oranlarını düşürmüş, özel sektörün

tasarruf yatırım farkını azaltmıştır. Bunun sonucunda özel sektör tasarruflarını kamuya

borç vermek yerine, yatırımlara yöneltmeyi sağlamıştır.2004 sonrasında ise kamu-

tasarruf yatırım açığı düşmeye devam etmiş, bunda da kamu harcamalarının kısılması

ve 2004 sonrasında gerçekleştirilen özelleştirmeler sonucu, artan doğrudan yatırım

girişlerinin payı büyüktür. Kamu tasarruf-yatırım açığının düşmesi sonucu, özel sektör

tasarruflarının, kamu açıklarını kapatmak yerine, yatırıma yönelmesiyle 1980 sonrası ilk

kez 2000-2008 döneminde yatırımların oranı, tasarrufların üzerine çıkmıştır (Azgün,

2006; Yentürk, 2005, 35-38)

Page 69: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

54

Yatırımların Profilinde Değişmeler

1989 sonrası liberal serbestleştirme sonucu gerçekleşen, yoğun spekülatif

sermaye girişi iç talebi şişirmiştir.Artan iç talebin yatırımlar üzerinde olumlu bir etki

yaratabilmesi mümkündür.Nitekim bazı gelişmekte olan ülkelerde sermaye akımlarının

artması sonucu yatırımlarda bir artış görülmektedir.Ancak Sektörel olarak

incelendiğinde bu artışın ticarete konu olmayan sektörlerdeki artıştan kaynaklandığı

görülmektedir (Boratav vd.,1996). Daha öncede belirtildiği gibi, aşırı sermaye girişi

sonucu yerli paralar yabancı paralar karşısında değer kazanmaktadır. Yerli paranın

yabancı paralar karşısında reel olarak değer kazanması, bir anlamda ticarete konu olan

ve olmayan malların göreli fiyatlarının ikincisi lehine değişmesi demektir. Dolayısıyla

yerli paranın reel olarak değer kazandığı bir ortamda, ticarete konu olmayan

sektörlerdeki üreticiler artan yurtiçi özel tüketim talebini değerlendirerek ticarete konu

olan sektörlere oranla daha yüksek fiyat ayarlamaları yapabilmektedirler. son yıllarda

Türkiye’nin Sektörel olarak yatırımlarında da bu durumu görmekteyiz.

Aşağıdaki tabloya baktığımızda,1980’li yıllarda yatırımların dağılımında önemli

bir sapma gerçekleşiyor. Ekonominin tarım ve sanayiden oluşan “Belkemiği”nin

toplam sermaye birikiminden aldığı payı neredeyse yarı yarıya düşüyor. Bu “üretken”

sektörler aynı zamanda ekonominin “dış ticaret konusu olan” üretim kollarını oluşturur;

ihracat yoluyla veya rakip ithalatın yerine geçerek dış ticaret dengesini düzeltir; büyüme

hızını belirler. Fakat 1980’li yıllarda yatırımlardan aslan payını, dış ticaretle hiç ilişkisi

olmayan konut sektörü almıştır. Ve bu pay % 15 gibi oldukça yüksek bir orandır. Bu

konutların çoğu da barınma amaçlı konutlardan ziyade, Tekirdağ ve Silifke arasındaki

sahil şeridinde yer alan ve yıl içerisinde ortalama kullanım süresi bir ayı pek geçmeyen

konutlarla ilgilidir.1990 sonrası konut yatırımları aşınırken, tarım-sanayi sektörlerinin

payı fazlaca değişmiyor; diğer üç sektörün payları 5-7 puan arası ilerliyor.”Diğer

hizmetlerin payları, büyük kentlerin profilini değiştiren “finans, medya ve shoping-

center ve plaza gibi yapılaşmalarla ilgilidir.2000’li yıllarda ise Enerji ve Ulaştırma-

haberleşme gibi altyapı alanındaki yatırımlar ön planda olmuştur (Boratav, 2004, 274-

275).

Page 70: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

55

Tablo 2.9. Sektörlerde Sabit Sermaye Birikimi, Toplamdan Paylar (1),%

Tarım,

Sanayi

Altyapı Eğitim,

Sağlık

Konut D.Hizmetler

1980 40,1 29,2 3,0 21,6 6,1

1989 22,2 26,7 3,7 36,7 10,7

1998 24,9 30,6 7,1 26,4 11,0

2002 23,8 34,1 8,8 26,8 16,1

2008(2) 29,3 35,8 8,6 6,8 16,8

Kaynak: DPT Web Sitesi 1950-2006 Ekonomik Sosyal Göstergeler ve yıllık raporlar.

(1) Cari fiyatlarla

(2) Program

Aşağıdaki tablo ise, beş ana sektördeki yatırımların milli gelirden aldıkları

payların değişimini vermektedir. Burada Türkiye’nin iktisat politikalarının ve kamu

harcamalarının IMF denetimi altına girdiği yakın tarih, yani 1999 sonrasına

baktığımızda; Faiz dışı fazlayı artırma çabaları sonunda kamu yatırımlarının gerilemesi

özel yatırımları da aşağıya çekmiş; 1998-2002 arasında yatırım oranı 8 puan gerilemiş;

bu da “diğer hizmetler” dışındaki tüm sektörlere farklı boyutlarda yansımıştır. 2002

yılına gelindiğinde tarım-sanayi yatırımlarının milli gelirden aldığı payı, yirmi iki yıl

öncesinin tamı tamına yarısına düşmüş durumdadır.

Son yıllarda sermaye birikimi oranında yatırımların dağılımında

gözlemlediğimiz yetersizlikler ve sapmalar planlamanın fiilen tarihe karışmış

olduğunun göstergesidir. Ve büyüme hızlarındaki düşmeyi bu olguyu dikkate almadan

açıklamak yetersiz olacaktır (Boratav, 2004, 276-277).

Tablo 2.10. Sektörel Yatırımların GSMH’dan Payları,%

Tarım,

Sanayi

Altyapı Eğitim,

Sağlık

Konut D.Hizmetler

1980 7,8 5,7 0,6 4,2 1,2

1989 5,0 6,0 0,8 8,3 2,4

1998 6,1 7,5 1,7 6,4 2,7

2002 3,9 5,6 1,4 2,8 2,7 Kaynak: DPT Web Sitesi 1950-2006 Ekonomik Sosyal Göstergeler.

Page 71: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

56

2.3.2. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Ödemeler Bilançosu Üzerindeki Etkisi

Yabancı sermaye yatırımlarının ev sahibi ülkenin ödemeler bilânço’su üzerine

etkilerini DYY’ lar olarak bakarsak, DYY’lerin ödemeler bilânçosu üzerinde ilk olumlu

etkiyi yaratırken, daha sonra yatırımların üretime başlamasıyla, gerek ihracatta yarattığı

artış nedeniyle gerek ithal –ikameci üretim vasıtasıyla ödemeler bilânçosu üzerinde

pozitif etki devam edecektir. Bu etki yabancı sermayeli şirketlerin ihracat olanaklarının

fazla olması ile orantılıdır. Yabancı sermayeli şirketlerin uluslararası piyasalardaki

etkinlikleri yüksek ise, ev sahibi ülkeye gelen sermaye imalat sektörüne yönelik

yatırımlarda kullanılarak, üretilen ürünlerin ihraç edilmesi sağlanarak, döviz kazandırıcı

etkide bulunabiliyor ise ödemeler bilançosu üzerindeki olumlu etki devam

ettirilebilecektir. DYY’lerin yatırım malları ve ara malları üreten sektörlere yapılması

ithalat talebini azaltarak, kıt olan döviz kaynağını koruyucu etki yaratabilecektir (Akdiş,

1998; Seyidoğlu, 1998).

DYY’lerin ödemeler bilançosuna olan katkı ve maliyetlerini cebirsel olarak

gösterebiliriz.

K = Ev sahibi ülkeye yapılan ilk sermaye akışı

X = Bağlı şirket tarafından gerçekleştirilen ihracat

S = İthal –ikamesi

Ödemeler Dengesine Katkı = K+X+S

R** = Ülkeden çıkan kar transferi

F** = Yabancı üretim faktörlerine ödenen bütün ödemeler,

M* =Marjinal tüketim eğilimine bağlı olarak mahalli yüksek gelir tarafından uyarılmış

ithalat,

D = Yatırımda meydana gelecek herhangi bir çözülmeyi ifade etmektedir.

Ödemeler Dengesinde Maliyet = (R**+F**)+(M+M*)+D

DYY’lerin ev sahibi ülkenin ödemeler dengesine olan net fayda/maliyet oranı şu şekilde

bulunabilir.

K+X+S/(R**+F**)+(M+M*)+D

Kısa dönemde yabancı sermayeli şirket, kendisinin milli hâsılaya olan

katkısından daha fazla tüketimde bir artış meydana getirebilmektedir. Özetle yabancı

sermayeli şirketler kar transferi, yatırım ve ara malı ithali ile ödemeler bilançosu

Page 72: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

57

üzerindeki olumsuz etkileri, üretim kapasitesi ve ev sahibi ülke ihracatındaki yarattıkları

artışla bu olumsuz etkiyi giderebilmektedir. Diğer taraftan sağladıkları ithal-ikameci

üretimle döviz kazandırıcı işlev görmektedir (Akdiş, 1998).

Dış Ticaret

24 Ocak 1980 kararları ile bir dönem kapanmış, yeni bir dönem ve dönüşüm

süreci başlamıştır. Bu dönüşümün temel amacı, bir yandan ulusal ekonominin birikim

ve kaynakların dağılımı mekanizmalarında Pazar fiyatlarının belirleyici unsur

oluşturması, diğer yandan da mal ve hizmet ihracatını arttırmaya yönelik yoğun bir

devlet desteği ile sürdürülen dışa açılma stratejisidir. Bu genel strateji altında imalat

sanayinin ihracat pazarlarına yöneltilmesi öncelik kazanmış ve amaca uygun olarak, bir

yandan yoğun bir teşvik sistemi uygulamaya konulurken, bir yandan da döviz kuru

aşınmaya bırakılmıştır. Bunlara ek olarak, 1981’den başlayarak faiz ve kredi tahsisi

üzerindeki kontroller kaldırılarak ulusal mali piyasaların “derinlik” kazanması

hedeflenmiştir.1980 sonrası dönüşümü yurtiçi talebe dönük ve dış ticarette koruma

rantları ile beslenen ulusal sanayinin öngördüğü iktisadi artık biçimlerinin nitelik

değiştirmesine yol açmış ve giderek devletin düzenleyici olarak rol aldığı, daha dolaylı

bir transfer ve kaynak aktarımı mekanizmasının devreye sokulduğu yeni bir büyüme ve

birikim modelini geliştirmiştir.1980’li yılların temel özelliği, ücretlerin düşürülmesi

yoluyla yurtiçi talebin daraltılarak, yoğun bir teşvik politikası altında yurtdışı pazarlara

ihraç edilmesine dayalı bir “klasik” birikim şeması verdiği görülmektedir. Devletin

yoğun denetim ve desteği altında sürdürülen bu tür dışa açılma ve ihracata yönelme

stratejisi kısa zamanda meyvelerini vermiş ve imalat sanayi reel ihracatı 1988 sonuna

değin %15 artmıştır. Buna koşut olarak ihracatın GSMH içindeki payı 1980’de %5,1

iken,1988’de %12,8’e ulaşmıştır (Yeldan, 2006, 25-45).

Seksenli yıllarda ihracat gelirleri önemli ölçüde artmış olmasına karşın dışa

yönelik bir sanayileşmenin veya sınaî yapısının oluşturulmaması sonucunda iç piyasa

daha cazip hale gelmiştir. Bu noktada seksenli yıllarda özellikle sanayi sektöründeki

ihracat artışını destekleyen başlıca dört ana etkenin olduğunu vurgulamak

gerekmektedir (Tablo 2.11). Söz konusu etkenleri başlıca dört grupta toplamak

olanaklıdır (Sönmez, 1998, 490).

Page 73: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

58

• Reel ücretler üzerindeki baskı

• Kur politikası

• Emek verimliliğindeki hareketler

• Kapasite kullanımındaki artışlar

Tablo 2.11. Seçilmiş Belirli Ekonomik Göstergeler (%)

Yıllar Reel Döviz Kuru* İmalat Sanayi Kapasite

Kullanım Oranları (üretim

değerleri ile

ağırlıklandırılmış)

İmalat Sanayinde Kesimler

İtibariyle Reel İşgücü

Maliyeti Endeksi (1)

1980 55,20 169,80

1981 56,70

1982 100 59,40

1983 95,84 60,30

1984 89,62 74,30

1985 82,84 70,30 145,40

1986 83,20 70,00 133,50

1987 76,82 78,20 143,10

1988 77,23 74,80 133,70

Kaynak: DPT web sitesi(Reel Döviz Kuru ve Kapasite kullanım oranı 1950–2006 ekonomik ve sosyal

göstergeler, ücretler ise 1950–1998 ekonomik ve sosyal göstergelerden alınmıştır.

*Reel döviz kuru (1982 = 100) 0,75$+0,25 Euro sepetine göre düzenlenmiştir.

1-Reel işgücü maliyeti 1985 yılına kadar beşer yıllık aralarla alınmıştır.

Tablo 2,11’dende görüldüğü gibi 1980 sonrası üretimdeki artış yeni yatırımlar

yaparak değil var olan işletmelerin kapasite kullanım oranları artırılarak sağlanmıştır,

diğer yandan tablodan da görüldüğü gibi ücretler baskı altında tutularak devamlı

düşürülmüş ve reel döviz kuru yüksek tutulmuştur.

Bu etkenlere özellikle 1980 -1983 kesitindeki konjoktürel bir neden olarak ele

alınması gerekli İran-Irak savaşı ve ihracatı özendirici bir önlem olarak ihracatta vergi

iadesi de eklenmelidir.

Askeri yönetim ve ardından gelen sivil görünümlü otoriter yönetim altında

ücretler baskı altına alınmış ve reel anlamda ciddi bir erozyon yaşanmıştır. Nitekim

Page 74: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

59

1980’de alınan şok kararlara bağlı olarak enflasyon oranı önce %100’ün üzerine

çıkarılmış, ardından önemli oranda düşürülmesine karşın izleyen üç yılda yüksek bir

oran olan % 30’lar düzeyinde tutulmuştur. Kontrollü enflasyonist baskı ve ücret

artışlarının sınırlandırılmasına bağlı olarak iç talep daralmış ve üretimin sosyal maliyeti

düşürülmüştür. 1988’e dek TL’nin iç ve dış enflasyon farkının ötesinde düşük değerli

tutulduğu gözlenmektedir. Bir başka deyişle yüksek döviz kuru uygulanmıştır. Bu

uygulama ülke içinde üretilen malların dış piyasalardaki dolar (döviz) cinsinden fiyatını

düşük tuttuğu ve gene dolar cinsinden ücretleri düşürdüğü için ihracatın

özendirilmesinde önemli bir işleve sahip olmuştur.

Fakat 1980 sonrası ihracata yoğun teşvik, ücret maliyetlerinin bastırılması ve atıl

kapasitelerin devreye sokularak, imalat sanayinde sağlanan ihracat ve üretim artışları;

gerekli sabit sermaye yatırımlarının yerine getirilememesi sonucunda “sürdürülebilir”

bir stratejiye dönüştürülememiştir. 1980 sonrası Türk ihracatına yönelik büyüme

stratejisinin en önemli yapısal sorunu işte ihracat öncelikleri ile yatırım öncelikleri

arasında yaşanmış bulunan bu uyumsuzlukta yatmaktadır. Kendi içinde gerekli

yatırımlarını sağlayamayan ve emek gelirlerinin daraltılmasına dayalı “yapay” nitelikli

bu yapı 1988’den başlayarak “siyasi-toplumsal” gerçeklerle çatışmaya başlamıştır.

Nitekim 1988’e ait tüm göstergeler ulusal ekonominin makro düzeyde bir durgunluğa

girdiğini vurgulamaktadır.1988’de GSMH büyüme hızı %2,1’e gerilemiş, imalat sanayi

büyümesi %1,6’da kalmış; enflasyon oranı ise 1980’lardaki düşme eğilimini terk ederek

% 68,8’e sıçramıştır. Türk lirası 1980 dışa açılım reformları altında ilk kez aşırı

değerlenmeye başlamış ve ihracata yönelik teşviklerde gerilemeler yaşanmıştır. Bu

belirsizlik ortamı ile birikim ve büyümenin finansmanı artık kendi iç tasarrufları ile

sürdürülemeyeceğinin anlaşılması üzerine, kamu bürokrasisinin bir tercihi olarak 1989

finansal serbestleştirme dönüşümü gerçekleşti (Yeldan, 2006, 48-49).

1988 yılından sonra gerek dış ticaret politikasındaki değişiklikler, gerekse 1989

yılında gerçekleştirilen finansal serbestleştirmenin ardından, Türkiye ekonomisinin

yatırım ve birikim önceliklerinin tamamen uluslararası finans piyasalarının denetimine

giren yüksek ulusal faiz ve düşük döviz kuru (aşırı değerli ulusal para)tarafından

belirlendiği görülmektedir. Bunun üzerine Türkiye yüksek arbitraj geliri sağlamayı

amaçlayan kısa vadeli spekülatif uluslararası sermayeye “sıcak para” sıkça ev sahipliği

yapmıştır (Yeldan, 2006, 50). Türkiye’deki yüksek reel faiz ve düşük döviz kuru,

Page 75: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

60

spekülatif sıcak para akımlarını teşvik etmekte, bu da TL’nin aşırı değerli hale

gelmesine neden olmaktadır. Aşırı değerli kur, ithal mallarını göreceli olarak

ucuzlattığından bunlara yönelik tüketim ve yatırım talebi artmakta, artan talep nedeniyle

ithalat patlaması yaşanmakta, ihracatın ithalatı karşılama oranı düşmekte ve böylece cari

denge daha da bozulmaktadır. Türkiye’nin ihracat yapısının ithal girdi bağımlılığı

bilinmektedir: ne var ki genellikle ihracat artış hızının ithalat artış hızından daha düşük

olduğu gözlemlenmiştir ( İktisat, İşletme ve Finans, 2002 Ağustos, 97).

Özetle, aşırı spekülatif sermaye girişi reel döviz kurunun değerlenmesi, faiz

oranlarının yükselmesi ve iç talebin artması sonucunu doğurmuştur. Ortaya çıkan talep

artışı, ticarete konu olan sektörlerde esas olarak ithalat ile karşılanırken ticarete konu

olmayan sektörlerde fiyat ve yatırım artışı olarak karşılanmaktadır. İç talep artışının reel

sektör üzerindeki etkisi bu nedenlerle çok düşük kalmaktadır.

1989 sonrasında ulusal makro politikalar ve büyüme süreci doğrudan doğruya

sermaye girişleri=>büyüme=>cari açık ilişkisine bağımlı kılınmış ve dolayısıyla, ulusal

ekonomide büyüme ve birikim süreçleri tamamen dış sermaye hareketleri ve dünya

finans piyasalarına terk edilmiş durumdadır. Boratav (2004); Boratav, Türel ve Yeldan

(1996); Yentürk (1999); Öniş ve Baysan (2000); ve Cizre-Sakallıoğlu ve Yeldan (2000).

Tablo 2.12. Mal Gruplarına Göre İthalat (Milyon $)

Yıllar Sermaye

(Yatırım)

% Tüketim % Ara

malı

% Diğer % Toplam %

1994 5220 22,5 1381 5,9 16565 71,2 104 0,4 23270 100

1995 8119 22,7 2416 6,8 25078 70,2 96 0,3 35709 100

1996 10336 27.3 4424 10,1 28738 65,9 129 0,3 43627 100

1997 11052 22,8 5335 11 31871 65,6 301 0,6 48559 100

1998 10665 23,2 5322 11,6 29562 64,4 372 0,8 45921 100

1999 8727 21,4 4820 11,8 26854 66 270 0,8 40671 100

2000 11365 20.9 6928 12,7 36010 66 200 0,4 54503 100

2001 6940 16,8 3813 9,2 30301 73,2 345 0,8 41399 100

2002 8400 16,3 4898 9,5 37656 73 600 1,2 51554 100

Page 76: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

61

Tablo 2.12. (Devamı)

2003 11326 16,3 7813 11,3 49735 71,7 466 0,7 69340 100

2004 17397 17,8 12100 12,4 67549 69,3 494 0,5 97540 100

2005 20363 17,4 13975 12 81868 70,1 568 0,5 116774 100

2006 23348 16,7 16116 11,5 99605 71,4 508 0,4 139577 100

2007 27054 15,9 18694 11 123640 72,7 675 0,4 170063 100

2008 28021 13,9 21489 10,7 151747 75,1 707 0,3 201964 100

Kaynak: TÜİK (DPT web sitesinden alınmıştır)

1-1983 yılından itibaren Birleşmiş Milletler geniş ekonomik kategoriler (BEC)

sınıflamasına göredir.

2-2001 yılından itibaren altın dâhil olarak verilmiştir.

Tablo 2,12’dende görüleceği üzere Türkiye’nin ithalatının büyük bir bölümünün

ara malı ve tüketim mallarından oluştuğu, son yıllarda üretimin büyük oranda ithalata

bağımlı ara mallarından oluşması nedeniyle ara mallarına olan talep daha da artmakta

ve cari açığın daha da artmasına neden olmaktadır. Nitekim 1990 ve 1993 yıllarında

büyümenin GSMH’ya oranları sırasıyla 9,4 ve 8,1 gibi yüksek oranlarda seyrettiği bir

durumda dış ticaret ve cari açık miktarları da büyüme oranları gibi çok yüksek

seyretmektedir. (Tablo 2.13) Bu da özellikle 90’lı yıllarla birlikte Türkiye’nin

üretiminin ve ihracatının büyük oranda ithal girdilere bağımlı hale geldiğini

göstermektedir.

Tablo 2.13. Başlıca Ekonomik Göstergeler

Yıllar İhracat

($)

İthalat

($)

Dış Ticaret

Açığı ($)

X/M

(%)

GSMH-

Büyüme

(%)

Cari

Açık

($)

1989 11624 15792 —4168 0,74 1,6 938

1990 12959 22302 —9343 0,58 9,4 —2625

1991 13593 21047 —7454 0,65 0,3 250

1992 14713 22871 —8157 0,65 6,4 —974

1993 15345 29428 —14084 0,52 8,1 —6433

1994 18106 23270 —5164 0,77 -6,1 2631

1995(1) 21637 35709 —14072 0,61 8,0 —2339

Page 77: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

62

Tablo 2.13. (Devamı)

1996(1) 23224 43627 —20403 0,54 7,1 —2437

1997(1) 26261 48585 —22332 0,54 8,3 —2638

1998(1) 26974 45921 —18947 0,59 3,9 —1984

X/GSMH: İhracatın gayri safi milli hâsıla içindeki payı

M: İthalat miktarı (milyon $) Açıklamalar: X: İhracat miktarı (milyon $)

X/M: İhracatın ithalatı karşılama oranı

(1) Bavul ticareti dâhildir.

Kaynak: 1950- 1996 DPT, DİE (DPT web sitesinden alınmıştır.)

Kaynak: 1995- 2008 TÜİK, TCMB, DPT ve HDTM

Fakat 90’lı yıllarla birlikte yüksek oranlı cari açıkları kapatmak için sık sık kısa

vadeli spekülatif (sıcak para) yabancı sermaye’ye başvurulmakta bu ise var olan

sorunları kapatmak bir yana yüksek faiz oranları ve kısa vadeleri nedeniyle ekonomiye

yükleri daha da artırmaktadır.Nitekim 1994 yılı kısa vadeli sermaye hareketlerinin

ekonomi üzerindeki etkilerinin net olarak yansıdığı bir yıl olmuştur.Bu dönemde mali

piyasalardaki krizin reel kesime de yansıması iç talebin daralmasına, ithalatın

yavaşlamasına ve ekonomik büyümenin de eksi değere ulaşmasına neden

olmuştur.Ayrıca faiz kur arasındaki marjın daralması sonucu hızla kısa vadeli sermaye

çıkışına yol açmış ve ülkede döviz arz talep dengesinin bozulmasına neden

olmuştur.İhracattaki artışın sağladığı döviz girişleri tek başına döviz dengesizliğini

gideremediği gibi, diğer cari gelirlerdeki artış da yoğun sermaye çıkışının neden olduğu

döviz dengesizliğini telafi edememiştir.

Türkiye Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarını yeterince çekemediği için

2000’li yılların ilk yarısında da gene spekülatif nitelikli kısa vadeli “sıcak para”

akımlarına başvurmuştur. Bu ise var olan cari açıkları kapatmak bir yana daha da

artırmıştır. Örneğin büyüme hızının % 9,4 ve % 8,3’lük oranlara ulaştığı 1990 ve 1997

yıllarında cari açık/GSMH oranı %1,7 ve %1,4 ile sınırlı kalmıştı. Bu durum %9,9 ve

%7,6’lık büyümenin gerçekleştiği 2004 ve 2005 yıllarında %5,2 ve %6,3 oranlarındaki

dış açıklarla karşılaştırıldığında son yıllardaki “bozulma” çarpıcı bir biçimde ortaya

çıkıyor (BSB, 2008). Dahası büyüme hızının üst üste düştüğü 2006 ve 2007 yıllarında

dış açık oranının adım, adım yükselmesindeki “patolojik” duruma da bu bağlamda

dikkat etmek gerekiyor.

Page 78: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

63

Özellikle sıcak para girişlerinin sağladığı aşırı değerlenme, bir yandan ithalat

maliyetlerini ucuzlatıp ekonomik büyümeyi finanse ederken diğer yandansa finansal

piyasalarda spekülatif kazançları özendirmiştir. Ancak “spekülatif” nitelikli bu büyüme

dalgası hiçbir zaman uzun erimli olmamış ve her bir genişleme dönemi (1990- 93);

1995–98; 2000; 2006–2007) sırasıyla 1994, 1999, 2001 ve 2008 krizleri ile

sonuçlanmıştır (Yeldan, 2006, –59).

2000’li yıllarda büyüme hızı ile cari işlem açıkları arasındaki bağlantının

bozulmasına yol açan etkenlerden biri, imalat sanayinde ithalat bağımlılığının dramatik

artışıdır. Gümrük Birliği 1995 sonrasında “üçüncü ülkelere” (Örneğin Türkiye’nin dış

ticaret açığının hızla büyüdüğü Çin’e ) karşı koruma oranlarının asimetrik biçimde (tek

yönlü olarak) ve hızla düşmesine yol açarak bu dönüşüme katkı yapmıştır.

İlk önemli saptama, sınaî ihracatın yıllık artış oranları ile imalat sanayinin

büyüme hızı arasındaki makasın 2002- 2005 yıllarında çarpıcı boyutta açılmış

olmasıdır.(Tablo 2.14)

Tablo 2.14. Yıllık Ortalama Büyüme Hızları, %

GSMH İmalat X:İmalat X:Toplam M:Ara

mal

M:Toplam Reel Kur

1993=100*

1995–

1998

7.0 8.5 11.4 10.4 15.1 18.1 105.7

2002–

2005

7.8 8.9 26.0 25.4 29.3 31.1 81.4

(*): Kapsanan dönemin son yılındaki dövizin (ÜFE’ ye göre) reel fiyatı alındı.

Indeks artışları (azalışları) reel devalüasyon (değerlenme )anlamında.

Not: X,M:İhracat ve İthalat anlamında

Kaynak: Aktaran BSB, 140 ( TCMB/EVDS.)

Bu olguya iç talepteki daralma ile değil, sanayi sektörü ihracatının giderek

daralan oranlarda katma değer yaratmasıyla açıklayabiliriz. İmalat sanayinin girdi

talebine dönük ara mal ithalatındaki artış hızının ikinci alt dönemde ikiye katlanması bu

bakımdan aydınlatıcıdır. Ara mal ithalatının, imalat sanayi hâsılasına göre esnekliğinin

iki alt dönem arasında 2,7’den 4,7’ye yükselmesi aynı olguya işaret ediyor (Tablo 2.15).

Page 79: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

64

2002’yi izleyen yıllarda ihracattaki büyümenin, ithalattaki büyümeye bağımlı hale

gelmiş olması da aynı olguyla açıklanabilir.

Tablo 2.15. Esneklikler(e) ve Reel Döviz Kuru

e:M/GSMH

Yıllık

Ortala.

e:M/GSMH

4 yıl birikimli

e:M Ara mal/

İmalat

Yıllık

Ortalama

e:M/Aramal/

İmalat

4 yıl birikimli

Reel

kur*%

Değişme

1995-

1998

2.45 3.90 0.0 2.66 -3.8

2002-

2005

3.93 6.18 3.28 4.72 -8.4

Not: M Ara Mal: Ara Malı İthalatı

Kaynak: Aktaran BSB, 140,TCMB web sayfasındaki verilerden hesaplanmıştır.

Page 80: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

65

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE YABANCI SERMAYE HAREKETLERİ

Bu bölümde, Türkiye ekonomisinde sermaye hareketleri tarihsel gelişim süreci

içerisinde ele alınmış ve sermaye hareketlerinin ekonomik büyümeye katkısı

ekonometrik yöntemlerle ölçülmeye çalışılmıştır.

3.1. Türkiye’de Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Tarihsel Gelişimi

Türkiye ekonomisinde sermaye hareketlerinin genel eğilimleri, tarihsel gelişim

süreci içerisinde 1980 öncesi ve 1980 sonrası başlıkları altında incelenebilir. Bu

dönemler, genel olarak ekonomik yapı ve uygulanan iktisat politikaları açısından

farklılık gösterir.

1980 öncesinde, ithal ikameci üretim ön plana çıkmıştır. İthal ikameci yaklaşım

tercihi beraberinde dışa kapalı bir ekonomik yapıyı ve korumacı dış ticaret politikasını

getirmiştir.1980 sonrasında ise üretimim yönü dış dünyaya yönlendirilmiş, dışa açık bir

ekonomi ve serbest dış ticaret politikasına geçilmiştir. Bu politika değişikliğiyle birlikte

piyasa ağırlığı yüksek bir ekonominin oluşması yönünde kararlar alınmıştır. Türkiye

ekonomisi, diğer GOÜ’e benzer şekilde dış gelişmelere daha duyarlı uluslararası

sermayenin daha yoğun giriş –çıkış yaptığı bir ekonomik yapı yönünde değişmiştir. Bu

eğilim 1990’lı yıllarda daha belirgin hale gelmiştir.

1980 Öncesi Dönem: Dışa Kapalı Türkiye Ekonomisi

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında doğrudan yatırımlar, devletçi

sanayileşme döneminde ve II. Dünya savaşı yıllarında, resmi krediler şeklinde ülkeye

sermaye girişi olmuştur. Sermaye hareketleri dünyadaki hareketlere paralel olarak,

1950’li yıllarda bağışlar ve yardımlar; 1960’lı yıllarda program ve proje kredileri,

1970’li yıllarda ise uluslararası banka kredileri şeklinde olmuştur.1980 öncesi

dönem,1923- 1945 dönemi,1946- 1960 dönemi ve 1961- 1979 dönemi alt başlıkları

altında incelenebilir.

Page 81: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

66

1923- 1945 Dönemi

Osmanlı Devletinin son yıllarında yaşanan dış borç sorunları2ve kurtuluş savaşı

ile başlayan tam bağımsızlık düşüncesi, dış kaynaklara fazla bağımlı olmama çabasına

yol açmıştır. 1920’lerin başında yabancı sermaye çevrelerinin desteğine başvurma

konusunda şekillenen bu politikayı, birbirine karşıt iki ayrı değerlendirme ve eğilimin

etkilediği görülmektedir. Kemalistler, Osmanlı imparatorluğundaki yarı sömürge ve

statü ve kurumlarını ortadan kaldırabilmek için Lozan da büyük bir mücadele

vermişlerdir. Yarı-sömürge olma tecrübesi o kadar canlıydı ki, yabancı sermaye

çevreleri ile yeni ilişkilerin eskisine benzer bir yarı sömürge statüsüne yol açması, yeni

Türk devletinin siyasal bağımsızlığını sınırlandırmasından korkulmaktaydı. Öte yandan

yurt içindeki sermaye birikimi ve teknik bilgi, beceri eksikliklerinin iktisadi ve sosyal

gelişme çabalarının önüne çıkardığı engelleri aşmak için yabancı sermaye çevrelerinden

yaralanılmasını kaçınılmaz gören bir eğilimde vardı. Diğer taraftan, ülkenin imarı ve

kalkınması için yurtiçi kaynakların yetersizliği ile batılılaşma anlayışı, uluslararası

sermayeye karşı açık bir tavrın ortaya çıkmasını engellemiştir.

Uluslararası sermaye Cumhuriyetin ilk yıllarında doğrudan yatırımlar şeklinde

gelmiş ve 1923- 1930 yılları arasında kurulan 201 Türk anonim şirketinden 66’sında yer

almıştır. Uluslararası sermayeli ortaklıkların toplam sermaye ( 73 milyon TL)

içerisindeki payı % 43 ( 31,5 milyon TL) civarında olmuş ve dokuma, gıda, çimento,

elektrik-havagazı gibi alt dallarda yoğunlaşmıştır. 1929 ekonomik bunalımıyla beraber

iç ve dış koşulların zorlamasıyla devlet sanayileşmede daha fazla rol almaya

başlamıştır3. Doğrudan yatırımlara karşı kapalı bir tutum izlenmiş ve sanayileşme

planlarındaki projelerin finansmanına yönelik dış krediler kullanılmıştır. ABD’den

sağlanan 10 milyon $’lık kredi, TCMB’ nın kurulmasında; SSCB’den sağlanan 10,5

milyon TL’lik (= 8,3 milyon $) kredi, sanayileşme kapsamında dokuma sektöründe ve 2 Osmanlı Devleti,1838 Ticaret Anlaşması ve iç pazarını yabancı tüccarlara açması ile başlayan ekonomik

ilişkiler, Osmanlı Devletinin itibar yitirmesi, ulusal ekonomik haklarından vazgeçilmesi, politik ve askeri

baskılara maruz kalınması ile sonuçlanmıştır (Uras, 1979, 91- 101). 3 Orhan Kurmuş’un ithalatın bileşimi, ithal fiyatları ve tarifelerini dikkate alarak yaptığı hesaplama sonucunda, Lozan Anlaşmasıyla saptanan gümrük tarifesi ulusal ekonomiye % 12,9’luk bir koruma derecesi sağladığını bulmuştur. Bu koruma oranı, devletçilik dönemindeki uygulamalar sonucunda %45,7’e yükselmiştir (Aktaran: Boratav, 1988, 36).

Page 82: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

67

İngiltere’den sağlanan 16 milyon sterlin de Karabük Demir Çelik Fabrika ‘sının

kurulmasında kullanılmıştır (Kepenek ve Yentürk, 1997, 32- 59).

Türkiye, II. Dünya Savaşı yıllarında tarafsız kalmış, ama bir yandan da her an

savaşa girilecekmiş gibi silahlanarak asker sayısı yükseltilmiştir. Sayısı artan ordunun

beslenmesi için piyasadan tüketim mallarının çekilmesi; işgücünün ve kaynaklarının

üretimden çekilerek savunmaya aktarılması, ekonomide kaynak dağılımı ve mevcut

dengeleri bozulmuştur. Savaşan ülkelerin, Türkiye`yi yanlarına çekebilmek ya da

tarafsızlığını sağlamak için yoğun bir çaba içine girmeleri, çeşitli yollarla dış kaynak

girişini arttırmıştır. 1939- 1940 yılarında İngiltere`den 17,5 milyon Sterlin ticari, 29,5

milyon Sterlin askeri kredi olmak üzere toplam 47 milyon Sterlin 1940 yılında

Fransa`dan 1,5 Sterlin ticari kredi;1941 yılından ABD`den 45milyon $`lık savaş

malzemesi kredi (Bu kredinin 5 milyon $ì kullanılmıştır) ve Almaya`dan 35 milyon $

kredi sağlanmıştır. Türkiye, dış ticaret fazlaları ve dış kredi kullanımı artışı sayesinde,

altın ve döviz rezervlerini artırmıştır. Savaş sonunda, büyük bir rezerv birikimi(1946

yılında Türkiye ekonomisinde, W. Hale`ye göre 262 milyon $, M Singerè göre ise 307

milyon $ değerinde döviz ve altın rezervleri oluşmuştur. Y. Tezel’e göre ise savaş

yıllarında rezervler 250 milyon $ arttırmıştır.) oluşmuştur (Aktaran: Şahin, 1997, 84-

85).

1946- 1960 Dönemi

II. Dünya savaşı sonrasında yeni bir ekonomik ve siyasi ortam oluşmuştur.

Türkiye tercihini Batılı ülkelere göre daha yakın olmak için kullanmış, II. Dünya Savaşı

sonrasında Batı dünyasında kurulan tüm siyasi ve ekonomik kuruluşlara üye olmuştur.

II. Dünya savaşı yıllarında başlayan Türkiye –İngiltere yakınlaşmasının yerini,

ABD’nin dünya lideri olması nedeniyle Türkiye –ABD yakınlaşması almış ve ulusal

ekonomi politikalarının oluşturulmasında daha etkili hale gelmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk devalüasyon 7 eylül 1946 tarihinde

yapılmıştır. TL yaklaşık olarak %54,3 oranında devalüe edilmiştir. Bu devalüasyon,

döviz sıkıntısının olmadığı bir dönemde yapılmıştır. Ancak devalüasyon sonrasında

ithalat yükselmeye devam etmiş, ihracatta beklenen artış sağlanamamış ve 1947 yılında

dış ticaret açık vermiştir. Hükümet bu açıkları savaş yıllarında biriktirilen rezervler ve

Page 83: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

68

Marshall yardımı çerçevesinde ülkeye giren kaynaklarla karşılamaya çalışmıştır.1950

yılında iktidara gelen Demokrat Parti hükümeti, ithalatı % 60 oranında serbestleştirmiş

ve ithalat kısa süre içerisinde artmıştır. Dış ticaret açıkları, 1950 yılından 1956 yılına

kadar büyüyerek devam etmiştir. Dış açıklar, dış krediler ve bağışlarla kapatılmaya

çalışılmıştır (Şahin, 1997, 105–106).

1950’li yılların ortalarında kredi veren çevreler, devalüasyon yapılması için

baskılar yapmıştır. Hükümet dış kredilerin durdurulmasıyla istikrar programı

hazırlamaya mecbur kalmıştır.4 Ağustos 1958 kararları istikrar programı ile alınan

önlemler: TL’nin devalüasyonu (1$’ın değeri, 2,8 TL’den 9 TL’ye yükseltilmiştir.),

ithalata yeniden serbesti getirilmesi, KİT ürünlerinin fiyatlarının yükseltilmesi, sıkı para

politikası ve maliye politikalarının uygulanması (Kepenek ve Yentürk, 1997, 112).

1950 yılından sonra liberal ekonomi politikalarının benimsenmesi sonucu

yabancı sermayenin ülkeye girişi ile ilgili hukuki tedbirler alınmaya başlanmıştır. Bu

dönemde çıkarılan 5583 sayılı kanun ile yabancı sermayeye transfer garantisi ve Türk

özel sektörünün dış borçlarının faizini transfer etme imkânı getirmiştir. Bu kanundan

yeterli verimin alınamaması sonucu, 1954 yılında Amerikan Dış Ekonomik Politika

Komisyonu Başkanı Randall yönetiminde hazırlanan ( Hazine, 2003, 111) 6224 sayılı

“Yabancı Sermaye’yi Teşvik Kanunu’’, ile yabancı sermaye’ye yerli özel teşebbüslere

açık bırakılan alanlarda çalışma imkânı verilmiş ve kanundan yaralanacak faaliyet

kolları daha da genişletilmiştir (Başol, 2001, - 309). Yine 1954 yılında çıkarılan “Petrol

Kanununa göre’’ yabancı sermaye yatırımları, Türkiye’de petrol arama, sondaj, üretim,

tasfiye ve dağıtım işlemleri ile ilgili olarak faaliyette bulunabilmektedir (Tuncer, 1968, -

79).

Page 84: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

69

Tablo 3.1. 1946–1960 Dış Sermaye Kaynakları4

Dönemler ABD

Ekonomik

Yardımları

Diğer2

Özel Sermaye Girişi 3

Borç Bağış

1946–1950 79,2 -------- 5,0 -------

1950–1953 51,2 198,7 135,6 7,541

1954–1957 75,6 329,1 17,3 42,736

1958–1960 146,9 296,4 162,5 53,604

TOPLAM 352,9 824,2 320,4 103,881

Açılamalar: 1) Uluslararası sermaye miktarları, dönemler için toplam miktarlardır. Bu tablodaki verilere

ek olarak, 1954–1963 döneminde 1.533.157 TL ( = 182.248 $ ) tutarında özel sermaye petrol alanına

gelmiş ve 1946–1963 döneminde 2.023.800 $ askeri yardım alınmıştır.

2) Diğer kredi kuruluşları, Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası’na (IBRD) Uluslararası

Kalkınma Birliği (IDA), Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa Ödemeler Birliği (EPU) , Kalkınma İçin

İşbirliği Örgütü (OECD) ve Batı Almanya Devleti.

3) Özel sermaye bin TL,diğerleri milyon ABD $’dır.

Kaynaklar: BAD bağış ve kredileri: Haris, George S.Troubled Allience, age. 182

Diğer kuruluşlar: Bulutoğlu, Kenan.100 soruda Türkiye’de Yabancı sermaye

Age, 118- 119

Yabancı Sermaye: US AID. Economic and Social Indicators, Turkey, August 1973,

Ankara: 1973,38.

Petrol alanındaki yabancı sermaye: US, AID, age. 39

(Aktaran: Kepenek ve Yentürk,1997,93,Tablo V.3’ün düzenlenmesi ile hazırlanmıştır).

4 Tablo 3,1’de görüldüğü gibi 1954-1957 döneminde uluslararası mali kuruluşların verdiği kredi miktarlarında büyük düşüş olmuştur.

Page 85: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

70

Tablo 3.2. 1950- 1960 Döneminde Sermaye Hareketleri (Milyon $)

YILLAR 1950 1951 1952 1953 1954 1955 1956 1957 1958 1959 1960

A.Cari İŞL.

DENG.

-50 -94 -198 -164 -177 -177 -75 -64 -64 -145 -139

B.SERMAY

E

HAREKET.

92 126 156 165 183 166 173 128 136 171 129

1.Dış Borç

A.para Öde.

-15 -18 -22 -20 -73 -106 -89 -83 -69 -60 -65

2.Gıda

İthalatı TL.

0 0 0 0 0 0 14 32 42 27 22

3.Özel

Yaban

serm

2 7 10 8 8 3 2 17 13 7 24

4.Proje Kre. 5 1 6 11 14 15 8 5 4 1 2

5.Bedelsiz

İthalat

0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0

6.Program

Kredileri

100 115 77 61 108 127 95 70 97 147 115

7.Diğer

Serm.

Kredileri

0 21 85 105 126 127 143 87 49 49 31

Kaynak: TCMB (Aktaran DPT, sosyal ve ekonomik göstergeler (1950- 1998), dış ticaret ve ödemeler

dengesi göstergeleri, Tablo 3.10’un düzenlenmesi ile elde edilmiştir. İnternet adresi

ftp://ftp.dpt.gov.tr/pub/ekosos/dtod.zip)

Bu dönemde dışa açılma politikasının doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıyla

büyümeye katkı yapma amacının çok etkili işlediği söylenemez. Dışa açık büyüyen

sanayi mamul ihracatçısı ülkelerde yabancı sermayenin dolaysız yatırımlar ve çeşitli

hizmet şirketleriyle ülkenin dışa açıklığını sağlayan serbest bölge olgusu Türkiye’de var

bile olamamıştır. Ayrıca Ülkeye giren doğrudan yabancı sermaye yatırım tutarı çok

azdır. Bu dönemde alınan toplam dış kredilerin % 5’ine bile ulaşamaz (Kazgan, 1988,

272).

Page 86: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

71

1961- 1979 Dönemi

Bu dönem, 1950- 1960 döneminde uygulanan politikalar sonucunda yaşanan

istikrarsızlıklara bir tepki olarak 27 Mayıs 1960 yılında yapılan askeri darbeyle

başlamıştır. Planlı dönemde ithal ikameci sanayileşme, 1930’lu yıllara göre daha bilinçli

bir şekilde uygulanmaya çalışılmıştır. Ancak ekonominin dış kaynaklara olan ihtiyacı,

daha ileri boyutlara ulaşmıştır. 1961 yılında, ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesi

için kalkınma planları hazırlamak ve uygulamak için Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)

kurulmuştur.

1950’li yıllarda dünya ekonomisinde başlayan ekonomik büyüme, 1960’lı

yıllarda refah artışına yol açmış ve yeni tüketim kalıplar oluşmuştur. Bu yeni tüketim

kalıplarını ülkemizde bir yansıması sonucu, dayanıklı tüketim mallarına olan talep

artmıştır. Bu talebi karşılamak ve kıt döviz kaynaklarının bu malların ithalatında

kullanılmasını önlemek için, dayanıklı tüketim mallarının ithal ikamesine yönelik

sanayileşme biçimi ortaya çıkmıştır. Tüketim malları-dayanıklı tüketim malları-ara

malları-yatırım malları şeklinde sıralanan ithal ikameci üretim tarzı 1960’lı ve 1970’li

yılların ilk yarısında Türkiye ekonomisinde başarılı bir şekilde uygulanmıştır. Fakat

1973-1974 yıllarında yaşanan petrol şoku ve 1974 Kıbrıs barış harekâtını izleyen

ambargo ile olumlu gelişmeler tersine çevrilmiştir. Diğer taraftan Türkiye ekonomisine

giriş yapan uluslararası sermaye, ithal yasaklarını aşıp iç piyasalardaki aşırı kârlardan

yararlanmak amacında olmuştur.

Türkiye`ye yardım ve borç vermek için OECD bünyesinde, 31 Temmuz 1962

tarihinde Türkiye`ye Yardım Konsorsiyumu kurulmuştur. Bu konsorsiyum aracılığıyla

Türkiye`ye, proje, program ve prefinansman kredileri sağlanmıştır. Konsorsiyum

üyeleri (ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Kanada, İtalya, Belçika, Hollanda,

Lüksemburg, İsveç, Norveç, Avustralya, İsviçre ve Danimarka), hangi tür kredileri

vereceklerini kararlaştırdıktan sonra, kredi türlerine göre Türkiye ile anlaşmalar

yapmışlardır (Şenses, 1998, 31-32).

Türkiye,1960’lı yılların sonunda dış ödeme güçlüğüne düşmüş ve kredi veren

dış çevrelerde devalüasyon beklentileri oluşmuştur. Hükümet, devalüasyon baskılarına

dayanamamış ve Ağustos 1970`de TL`yi % 40 devalüe ederek 1$ìn değeri 9 TL`den 15

Page 87: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

72

TL`ye yükseltilmiştir. Bu devalüasyon sonucunda dış açıklar azalmış, yurtdışındaki

işçilerimizin gönderdiği dövizlerdeki artışında etkisiyle 1970`li yılların ortasına kadar

ekonomi, dış ödemeler açısından rahatlamıştır (Şahin, 1997, 150- 151).

1968 yılında başlayan İBYKP döneminde, proje kredileri kullanımı yükselmiş

ve en yüksek hacimli sermaye girişi bu tür kredilerle gerçekleşmiştir. Özel sermaye ise

1970’li yıllara kadar yok denilebilecek bir düzeyde olmuş,1970’li yıllardan itibaren

artmaya başlamıştır (Tablo 3,3)

Türkiye’nin ara ve yatırım mallarından oluşan ithalatının maliyeti, sanayileşmiş

ülkeler (SÜ)’in petrol fiyatlarındaki olağanüstü artışı, kendi ürünlerine yansıtmasıyla

daha maliyetli hale gelmiştir. Kıbrıs Barış Harekâtı ise savunma harcamalarını

yükseltmiştir. ABD ve Batılı Ülkeler, bu harekâta tepki olarak Türkiye’ye ambargo

uygulamışlardır. İç ve dış koşullardaki bu ani değişmeler, Türkiye ekonomisini ciddi bir

bunalıma sürüklemiştir.

Bütün dünya petrol tasarrufuna yönelmişken Türkiye’nin petrole sübvansiyon

vererek tüketimini artırması, yaşanan ilginç bir gerçektir.1972- 77 arasında Türkiye’de

petrol tüketimi 10,8 milyon tona ve petrolün enerji tüketimindeki payı ise % 50’ye

çıkmıştır (Kazgan, 1995, 169- 170).

Tablo 3.3. 1961–1974 Döneminde Sermaye Hareketleri (Milyon $)

YILLAR 1961 1962 1963 1964 1965 1966 1967

A.CARİ İŞLEMLER DENGESİ -170 -242 -300 -109 -78 -164 -115

B.SERMAYE HAREKET. 181 199 251 127 146 150 175

1.Dış Borç Anapara Ödemeleri -84 -97 -119 -131 -184 -146 -99

2.Gıda İthalatı TL. 65 71 88 31 29 17 0

3.Özel Yaban sermaye 34 36 21 25 22 30 17

4.Proje Kredisi 7 26 81 40 57 56 83

5.Bedelsiz İthalat 0 0 5 5 5 11 12

6.Program Kredileri 118 94 115 117 167 162 162

7.Diğer Sermaye Kredileri 41 69 60 40 50 20 0

Page 88: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

73

Tablo 3.3. (Devamı)

YILLAR 1968 1969 1970 1971 1972 1973 1974

A.CARİ İŞLEMLER

DENGESİ

-224 -220 -171 -109 -8 484 -719

B.SERMAYE HAREKET. 235 257 413 344 160 433 290

1.Dış Borç Anapara

Ödemeleri

-72 -108 -158 -91 -235 -72 -126

2.Gıda İthalatı TL. 0 41 83 55 18 0 0

3.Özel Yaban sermaye 13 24 58 45 43 79 88

4.Proje Kredisi 127 174 179 219 222 328 237

5.Bedelsiz

İthalat

22 20 34 27 39 50 58

6.Program

Kredileri

145 106 217 89 73 48 33

7.Diğer Sermaye

Kredileri

0 0 0 0 0 0 0

Kaynak: TCMB (Aktaran DPT, sosyal ve ekonomik göstergeler (1950- 1998), dış ticaret ve ödemeler

dengesi göstergeleri, Tablo 3.10’un düzenlenmesi ile elde edilmiştir. İnternet adresi

ftp://ftp.dpt.gov.tr/pub/ekosos/dtod.zip)

Petrol şokunun ilk etkileri, 1970 devalüasyonu ve yurtdışındaki işçilerimizin

gönderdiği gelirleriyle yüksek bir düzeye çıkan döviz rezervleri ile karşılanmıştır.

Rezervlerin erimesiyle Avrupa Euro –döviz piyasalarında kısa vadeli ve yüksek faizli

borçlanma yoluna gidilmiştir. Dövize çevrilebilir mevduat (DÇM)5 adı verilen pahalı ve

kısa vadeli borçlanma yöntemine dayalı büyüme stratejisi benimsenmiştir. Alınan

krediler ile kısa vadeli sıkıntılar atlatılmış ama büyük bir borç yükü altına girilmiştir.

5 DÇM, TL’nin yabancı paralar karşısında değer kaybından ortaya çıkabilecek zararların TCMB

tarafından karşılanacağının garantisi altında, Türkiye’deki ticari bankalarda açılan hesaplardır. DÇM

uygulamasına 09.06.1967 tarihinde başlanmıştır. DÇM, döviz açısından çok zor bir dönemde tek çare

haline gelmiş, dış borç yapısını kısaltmış ve borç servisini yükseltmiştir. Bu durum sonraki yıllarda

yaşanan döviz sıkıntısının nedenlerinden biri olmuştur. DÇM uygulamasında verilen kur garantisi ise

enflasyonist baskıyı artırmış, Merkez Bankası açısından parasal kontrolü güçleştirmiştir (Keyder, 1996,

181- 183).

Page 89: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

74

Borçlarını geri ödeyemeyecek duruma düşen Türkiye,1970’li yılların sonunda derin bir

ekonomik ve mali krize sürüklenmiştir. İthalata büyük ölçüde bağımlı ekonomiye dış

kaynak girişinin kesilmesi ve dış borç servisini yerine getirmede tıkanması sonucunda

ekonomik kriz tüm yoğunluğuyla yaşanmaya başlamıştır (Seyidoğlu, 1996; Sönmez,

1998).

1973 yılının sonlarında yaşanan petrol şoku ve 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nı

izleyen ambargo, 1970’li yıllarda ekonomide başlayan olumlu gelişmeleri tersine

çevirmiştir. 1973 yılında 484 milyon ABD $ fazla veren cari işlemler bilançosu, 1974 –

1979 yılları arasında büyük açıklar vermiştir. Bu yıllarda yaşanan ekonomik ve

siyasi istikrarsızlıklar nedeniyle Türkiye ekonomisi 1979 yılında ekonomik bunalıma

sürüklenmiş ve uluslararası sermaye Türkiye’yi terk etmeye başlamıştır (Tablo 3,3 ve

3,4).

Tablo 3.4. 1975–1979 Döneminde Sermaye Hareketleri (Milyon $)

YILLAR 1975 1976 1977 1978 1979

A.CARİ İŞLEMLER DENGESİ -1648 -2029 -3140 -1265 -1413

B.SERMAYE HAREKETLERİ

(REZERV HARİÇ)

327 1132 1645 848 -393

DOĞRUDAN YATIRIMLAR 114 10 27 34 75

PORTFÖY YATIRIMLARI 0 0 0 0 0

UZUN VE ORTA VADE. SERM.

HARE.

173 1049 650 412 532

KISA VADELİ SERMAYE HARE. 40 73 968 402 -1000

Kaynak: TCMB (Aktaran DPT, sosyal ve ekonomik göstergeler (1950- 1998), dış ticaret ve ödemeler

dengesi göstergeleri, Tablo 3.10’un düzenlenmesi ile elde edilmiştir. İnternet adresi

ftp://ftp.dpt.gov.tr/pub/ekosos/dtod.zip)

1980 Sonrası Dönem: Dışa Açık Türkiye Ekonomisi

Türkiye 1980’li yıllara kadar içe dönük bir sanayileşme stratejisi uygulamıştır.

1970’lerin sonunda ortaya çıkan ödemeler bilançosu problemleri dış ticaret ve sermaye

bilançosunun serbestleştirilmesine dönük reformların yapılması sonucunu doğurmuştur.

Page 90: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

75

Bu reformlarla dış denge problemlerinin ortadan kaldırılıp, finansal araçlar yardımıyla

yurtiçi kaynakların yatırımlara doğru yönlendirilmesi amaçlanmıştır (Günçavdı,

Belaney ve Mckay, 1999, 222). Bu dönem ithal ikamesine dayalı büyüme modelinin

terk edilerek, 24 Ocak 1980 sonrası ihracata dayalı dışa açık ekonomik modelin kabul

edilmesi nedeniyle bir dönüm noktasıdır.

24 Ocak kararları kısa vadeli ve uzun vadeli hedeflere yönelik olmuştur. Kısa

vadede, ekonomide fiyat istikrarının sağlanması, dış ödeme güçlüklerinin önlenmesi ve

ekonomide atıl kapasitenin kullanılması ile ekonomik büyümeyi hızlandırmak; uzun

vadede ise içe dönük ithal ikameci politikadan, dışa dönük ihracata dayalı ekonomi

politikalarına geçilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçların gerçekleştirilmesi için 24 Ocak

kararları ve sonraki tarihlerde birçok önlemler alınmıştır. Bu önlemlerin en önemlileri,

kısaca şöyledir (Şahin, 1997, 173–176).

§ Devletin ekonomideki yerinin daraltılması, ekonomiye müdahalelerin

azaltılması ve fiyat oluşumunun piyasaya bırakılması: Bu yönde alınan kararlar

sigara tekelinin kaldırılması, madenlerin kamulaştırılması kararının kaldırılması, Kamu

İktisadi Kuruluşları (KİT)’nın özelleştirilmesi çalışmalarının başlatılması, KİT’e

ürettikleri malların fiyatlarının tespitinde özerklik verilmesi, Fiyat Tespit ve Kontrol

Komitesinin kaldırılması, tarımsal destekleme alım kapsamının daraltılması, taban

fiyatlarının düşük tutulması olarak sayılabilir.

§ Faiz hadlerinin serbestleştirilmesi ve reel faiz uygulamaları: Faiz

hadlerinin piyasada Oluşması için düzenlemeler yapılmıştır. 1980 yılına kadar

yatırımları teşvik amaçlı uygulanan negatif reel faiz politikası, yerini pozitif reel faiz

politikasına bırakmıştır. 1 Temmuz 1980 tarihinden itibaren bankaların mevduat ve

kredi faizlerini belirlemeleri serbest bırakılmıştır. Ancak 1982 yılında meydana gelen

banka krizleri nedeniyle bu uygulamaya 1983 yılında son verilmiştir.

§ İthalat ve ihracat rejimindeki değişikliklerle dış ticarette serbestleşmeye

geçilmesi: Resmi döviz kurunun piyasa döviz kuruna yaklaştırılmasıyla, ihracat

artışlarının sağlanması, faiz hadlerinin ve döviz kurlarının piyasa tarafından

belirlenmesine yönelik önlemler alınması.

Page 91: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

76

§ Uluslararası sermayenin yapacağı doğrudan yatırımlara büyük ölçüde

Teşvikler getirilmesi: Serbest Bölgeler Genel müdürlüğünün kurulması, yabancı

bankaların Türkiye’de çalışmalarının teşviki ile ilgili yasal düzenlemeler, turizm

alanında uluslararası sermaye yatırımlarının teşviki için yabancı sermaye çerçeve

kararnamesi ve Finansal Kiralama ile ilgili düzenlemelerin yapılması.

§ Ücretler ve sendikal faaliyetlerle ilgili düzenlemeler yapılması: Toplu

sözleşme Koordinasyon Komitesi kurulmuştur. Bu komitenin görevi, grevleri önlemek

ve ücret artışlarını denetim altına almak olmuştur. Sendikal faaliyetler, yasaklanmış ve

reel ücretler, düşük tutulmuştur. Bu uygulamalar sonucu, ekonomide kapasite kullanım

oranı yükseltilmiş, işgücü maliyetleri düşürülerek ihracat kesiminin rekabet gücü

artırılmıştır.

1980- 1988 döneminde sermaye hareketleri düşük miktarlarda olmuştur. 24

Ocak karaları ile elde edilen makroekonomik gelişmelerin katkısı ve finansal sistemin

oluşumu ile birlikte 1980’li yılların ortalarından itibaren sermaye girişi hızlanmıştır.

Sermaye girişlerinin kaynağı, para piyasalarına yönelik kısa ve uzun vadeli sermaye

hareketleridir. Doğrudan yatırımlar yok denecek kadar düşüktür. 1980–1988 döneminde

sadece 1988 ekonomik durgunluk döneminde sermaye çıkışı olmuştur. Bu çıkış, kısa

vadeli sermaye hareketlerinden kaynaklanmıştır (Tablo 3, 6).

Page 92: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

77

Tablo 3.5. Dış Ticaret Göstergeleri

YILAR X X/GSYİH M X/M

1980 2.910 4,2 7.513 0,39

1981 4.703 6,5 8.567 0,55

1982 5.890 8,9 8.518 0,69

1983 5.905 9,5 8.895 0,66

1984 7.134 11,7 10.138 0,71

1985 7.959 11,7 11003 0,73

1986 7.457 9,8 10.559 0,71

1987 10.190 11,6 13.463 0,76

1988 11.662 12,8 13.545 0,86 Açıklamalar: X: İhracat miktarı (milyon $)

X/GSYİH: İhracatın gayri safi milli hâsıla içindeki payı

M: İthalat miktarı (milyon $)

X/M: İhracatın ithalatı karşılama oranı

İhracat ve İthalat FOB olarak alınmıştır.

Kaynak: TCMB ve DPT web sitesi, 1950- 2006 Ekonomik ve Sosyal Göstergeler Tablo 3.10’un

düzenlenmesi ile elde edilmiştir).

TABLO 3.6. 1980- 1988 Döneminde Sermaye Hareketleri (Milyon $)

YILLAR 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988

A.CARİ İŞL.

DENGESİ

-3408 -

1936

-952 -1923 -1439 -1013 -1465 -806 1596

B.SERMAYE

HAREKETLERİ

(REZERV HARİÇ)

672 899 280 883 73 1065 2124 1891 -958

Doğrudan Yatırımlar 18 95 55 46 113 99 125 106 354

Portföy Yatırımları 0 0 0 0 0 0 146 282 1178

Uzun Vadeli Serm.

Hare.

656 683 127 39 612 -513 1041 1453 -209

Kısa Vadeli Sermaye

Hare.

-2 121 98 798 -652 1479 812 50 -2281

Kaynak: TCMB(1975- 1995 dönemini aktaran DPT,sosyal ve ekonomik göstergeler (1950- 1998),dış

ticaret ve ödemeler dengesi göstergeleri,Tablo 2.10’un düzenlenmesi ile elde edilmiştir.İnternet adresi

ftp://ftp.dpt.gov.tr/pub/ekosos/dtod.zip)

Page 93: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

78

1987 yılının sonlarında resmi döviz kuru arasındaki farkın artması, ekonomik

ajanların devalüasyon beklentileri ve ekonomide yükselen enflasyon oranları, tasarruf

sahiplerinin dövize yönelmesine neden olmuş; bu koşulların yarattığı durgunluk

ortamını aşmak için hükümet, 4 Şubat 1988 istikrar kararlarını almak zorunda

kalmıştır.4 Şubat 1988 istikrar kararlarıyla alınan önlemler, TL, cinsinden tutulan

tasarrufların çekiciliğini artırmaya, ithalatı frenlemeye, ihracatı tekrar canlandırmaya ve

kamu harcamalarını kısarak ekonomideki aşırı ısınmayı soğutmaya yönelik olmuştur.

Ekonomi, bu önlemler sonucunda 1988 yılının ikinci yarısından itibaren durgunluğa ve

aynı yılın sonlarında daralmaya girmiştir (TCMB, 1989 Yıllık Bülteni, 11).

1989- 2008 Dönemi

1988–1989 yılarında yaşanan ekonomik durgunluktan çıkabilmek ve yabancı

sermayeyi çekebilmek için 1989 yılında 32 sayılı kanun hükmünde kararname

çıkarılarak, sermaye hareketleri tamamen serbestleştirilmiştir. Türkiye, bu kararname ile

sermaye hareketleri açısından en serbest ülkelerden birisi olmuştur. Yabancı finans

kurumlarının mali piyasalarda, özellikle menkul kıymetler piyasalarında serbestçe

faaliyetleri sağlanmış, portföy yatırımları teşvik edilmiş ve yerli kurumlarında aynı

faaliyetleri yurtdışı mali piyasalarda yapmaları serbest bırakılmıştır. Döviz TL’nin tam

ikamesi haline gelmiş ve döviz kurları, cari işlemler hesabının açıkları ve fazlalıkları

yerine, sermaye hareketlerinin belirlediği bir fiyata dönüşmüştür.

Page 94: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

79

Tablo 3.7. 1989- 1999 Döneminde Sermaye Hareketleri (Milyon $)

YILLAR 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999

A.CARİ İŞL.

DENGESİ

938 -2625 250 -974 -6433 2631 -2339 -2437 -

2638

2000 -925

B.SERMAYE

HAREKET.

(REZ. HARİÇ)

780 4037 -

2397

3648 8903 -

4257

4565 5483 6969 -840 4936

DOĞRUDAN

YATIRIMLAR

663 700 783 779 622 559 772 612 554 573 138

PORTFÖY

YATIRIM.

1386 547 623 2411 3917 1158 237 570 1634 -

6711

3429

UZUN VADE.

SERM. HARE.

-685 -210 -783 -938 1370 -784 -79 1636 4788 3985 345

KISA VADE.

SERM. HARE.

-584 3000 -

3020

1396 2994 -

5190

3635 2665 -7 1313 1024

Kaynak: TCMB(1975- 1995 dönemini aktaran DPT, sosyal ve ekonomik göstergeler (1950- 1998), dış

ticaret ve ödemeler dengesi göstergeleri, Tablo 2.10’un düzenlenmesi ile elde edilmiştir.1995- 1999

dönemi TCMB üç aylık bültenlerinden derlenmiştir.İnternet adresi

ftp://ftp.dpt.gov.tr/pub/ekosos/dtod.zip)

1990’lı yıllar boyunca, sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesiyle, portföy

yatırımı amacıyla ülkemize gelen sermaye miktarında hızlı bir artış görülmüştür.

Portföy yatırımı amacıyla ülkeye sermaye girişinin brüt sermaye girişine oranı, 1992

yılında menkul kıymetler piyasalarının açılmasıyla, hızla artmış ve 1990 yılında % 8

olan bu oran 1992’den itibaren % 45 ile % 55 arasında değişmiştir. Buna karşılık

doğrudan yabancı sermaye girişlerinin brüt sermaye girişine oranı, 1990’lı yıllar için

ortalama % 4 civarında gerçekleşmiş,1999 yılında % 2’ye kadar düşmüştür.

Tablo 3,7 ‘den görüleceği üzere Türkiye’nin yabancı sermaye yapısı 1990’lı

yıllara bakıldığında kısa vadeli sermaye girişi ağırlıklıdır. Özellikle Doğrudan yabancı

sermaye girişinin oldukça düşük düzeylerde kaldığı göze çarpan diğer bir noktadır.

Sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesinden bu yana ülkemiz, sermaye akışını kısa

vadeliden, uzun vadeliye değiştirememiş,1990’lı yıllar içerisinde iki defa krizle

Page 95: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

80

karşılaşmış, 2000’li yıllarda da 2001 ve 2008 yıllarında ekonomik krizlere

yakalanmaktan kurtulamamıştır.

Net sermaye akımları 1996 ve 1997 yıllarında GSMH’nın % 4’üne kadar

ulaşmıştır. 1991 ve 1994 krizleri dışında net sermaye akımları 1990’lı yıllarda

GSMH’nın % 2’si seviyesinde bulunmaktaydı.

Tablo 3.8. Bazı Ülkelere Yönelik Net Sermaye Akımları (GSMH’ya oranı %)

1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997

Bu oran Tablo 3,8’den anlaşılacağı üzere o dönem Brezilya ve Endonezya’daki

orandan düşük, Meksika ve Tayland’dan daha düşük bir orandır.

1989 yılında çıkarılan 32 sayılı kararname ile serbest bırakılan sermaye

hareketleri sonucu doğrudan yabancı sermaye hareketlerinde fazla bir değişiklik

olmazken, kısa vadeli sermaye girişlerde büyük artışlar olmuştur. Yüksek faizli ve kısa

vadeli kamusal borçlanma senetlerinin ihracı yoluyla sürdürülen borçlanma politikası,

borç stokunun giderek kabarmasına ve borcu borç ile ödeme kısır döngüsüne yol

açmıştır. Risk ve getiri açısından son derece cazip kamusal borçlanma senetlerine

yatırım yaparak para kazanma alışkanlığını edinen özel sektör birimleri, uzun vadeli

üretim faaliyetlerini hayata geçirmede çekingen bir tutum göstermişlerdir. Türkiye’de

borç stokundaki artış eğilimi özellikle 1989 yılından sonra belirgin bir şekilde ortaya

çıkmıştır.1989 yılında sermaye hareketlerinin önündeki engellerin ortadan kaldırılması

sonucu, kısa vadeli sermaye girişlerinde ciddi bir artış ortaya çıkmıştır. Dış finansal

serbestleşme stratejisinin uygulanması ile birlikte, sermaye girişlerini özendiren asıl

faktör, yüksek faizli ve kısa vadeli kamusal borçlanma senetlerinin sağladığı cazip

getiridir Tablo (3,9). Mali disiplini sağlamak bir yana, ekonomideki yapısal sorunlara

kayıtsız kalan siyasal iktidarlar, popülist harcamalarını finanse etmek amacıyla, ulusal

paranın değerlenmesine yol açan kur politikasını uygulamaktan çekinmeyerek, kısa

Meksika 3,3 8,2 7,6 8,6 3,9 -4,4 1,3

Brezilya -1,3 -1,3 1,6 1,8 1,5 4,3

Taylan 10,8 12,2 8,7 8,6 8,7 13,3 10,8 -10,0

Endonezya 4,1 4,6 4,6 3,7 2,3 5,3 5,0 0,7

Page 96: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

81

vadeli sermaye girişleri ile desteklenen bir finansman politikası uygulamışlardır. Bu

ortamda bankacılık sektörü de özel kesime kredi olanağı sağlamak yerine yüksek getirili

kamusal borçlanma senetlerine yatırım yapmayı tercih etmiştir. Kurların baskı altında

olduğunu gören bankalar, döviz cinsinden ifade edilen yükümlülüklerinin artması

pahasına, dışarıdan ucuz maliyetler ile sağladıkları fonları yüksek reel faizler ile devlete

borç vermişlerdir. Görünürde kârlı gibi görünen bu strateji, kurlarda bir artış olduğunda

ülkeyi ciddi finansal krizler ile karşı karşıya bırakmıştır.

TABLO 3.9. Türkiye’de Hazine Bonolarının Karlılığı

YILLAR GSMH Büyüme

Oranı(%) (A)

TEFE (%)

(B)

(TOPLAM (A+B)

C)

Hazine Bonosu

Faiz Oranı (%) (D)

Fark (%) (C-D)

(E)

1990 9,4 60,2 69,6 54,0 15,6

1991 0,3 66,0 66,3 81,4 -15,1

1992 6,4 70,1 76,5 88,2 -11,7

1993 8,1 66,4 74,5 87,5 -13,0

1994 -6,1 106,2 100,1 152,4 -52,3

1995 8,0 93,2 101,2 122,8 -21,6

1996 7,1 79,4 87,1 135,2 -48,1

1997 8,3 85,3 93,6 109,7 -16,1

1998 3,9 83,6 87,5 118,1 -30,6

1999 -6,1 63,6 57,5 109,5 -52,0

2000 6,3 53,9 60,2 38,5 21,7

2001 -9,5 53,9 44,5 83,6 -39,1

2002 7,9 44,8 52,6 75,2 -22,6

Kaynak: Akdiş (2004),11

Page 97: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

82

TABLO 3.10. Türkiye’de Reel Faiz Getirileri

YILLAR Hazine Bonosu Faiz Oranı (%) (A)

Döviz Kurları (1$/TL)

(B)

Döviz Kuru Değişimleri

(%) (C)

Fark (%) (A-C)

(D)

1990 54,0 2927 0,0 -

1991 81,4 5074 73,4 8,0

1992 88,2 8555 68,6 19,6

1993 87,5 14458 69,0 18,5

1994 152,4 38418 165,7 -13,3

1995 122,8 61054 58,9 63,9

1996 135,2 107555 76,1 59,1

1997 109,7 204750 90,5 19,2

1998 118,1 312720 52,7 65,4

1999 109,5 540098 72,7 36,8

2000 38,5 671765 24,4 14,1

2001 83,6 1439567 114,3 -30,7

2002 75,2 1634501 13,5 61,7

Kaynak: Akdiş (2004),12

1990’lar boyunca portföy yatırımlarının büyük bir bölümü kısa vadeli akımlar

şeklinde gerçekleşmiştir. Bu portföy yatırımları, hisse senetlerinden ziyade, Hazinenin

çıkarmış olduğu borç senetlerine yönelik olarak gerçekleşmiştir.

Bu tür likidite artışı öncelikle kamu harcamalarının rahatlıkla finanse edilmesine

olanak sağlayarak, kamu harcamalarının artmasına ve aynı zamanda yerli paranın değer

kazanmasına neden olup ithalatı ucuzlatarak iç mal piyasasındaki toplam talep

baskısının artmasına yol açmıştır. ( Balkan, Biçer, Yeldan, 2002, 3).

Türkiye’deki hazine bonolarının getirilerine bakıldığında da, borçlanmanın çok

yüksek bir maliyetle gerçekleştiği görülmektedir. Hazine bonosu faizleri, 1990 yılından

itibaren, enflasyon ve GSMH büyüme oranı toplamından yaklaşık % 13 ile % 53

oranında bir fazlalık göstermiştir. Bu durum reel faizi yabancı yatırımcılar için çok

cazip kılmaktaydı (Ercan, 2003; Gürlesel, 2003).

Page 98: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

83

Türkiye’deki döviz kuru değişimleri, hazine bonolarının faiz getirilerini telafi

etmekten uzak kalmış, 1994 ile 2001 yılları hariç (bu iki dönem kriz dönemleridir ve

yabancı sermaye çıkış yapmaktadır) Tablo 3.10’dan da görüleceği üzere 1990- 2002

yılları arasındaki dönemde, yatırımcılar yaklaşık % 8 ile % 65 gibi çok büyük kârlar

elde etmişlerdir. Dünyadaki reel faiz bu dönemde ortalama % 2 seviyesinde olduğu

düşünülürse, Türkiye’deki reel faiz bu dönemde ortalama % 15 seviyesinde bulunmakta

olup bu da uluslararası piyasalar açısından oldukça yüksek bir oranı temsil etmektedir.

Dolayısıyla, Türkiye’ye dışarıdan gelen sıcak para için çok büyük kârlar elde etmek

mümkün hale gelmiştir.

Faiz farklılıklarından kaynaklanan pozitif getiri, 1990’lı yıllarda 1991 yılındaki

Körfez savaşı dönemi hariç, 1989- 1999 yılları arasında spekülatif amaçlı fonları(sıcak

parayı) uyarıcı bir etken olmuştur.1994 yılındaki ekonomik kriz nedeniyle zamanın

hükümeti IMF ile yapılan anlaşma sonrası, IMF’nin de telkinleriyle Özelleştirme,

KİT’lerin iyileştirilmesi, kamu sektöründe daha akılcı istihdam, yerel yönetimlere

ilişkin idari ve mali düzenlemeler ile sosyal güvenlik reformu düzenlenmiştir. Bu

reform sonucu ekonomide iç talepteki canlanmanın etkisiyle 1995- 1997 döneminde

GSMH büyüme hızı ortalama % 7,8 oranında gerçekleşmiştir, (TCMB, 1999 Yıllık

Bülten, 26). Fakat 1998 yılında Rusya krizinin etkisiyle yılın ikinci yarısında yoğun

sermaye çıkışları nedeniyle net sermaye girişi 1 milyar $’ın altına inmiştir (Tablo 3,7)

1995 yılında erken seçim kararı alınması, istikrar programı uygulamalarına son

verilmesi ve seçim ekonomisi uygulanmaya başlanması sonucu, tekrar kamu açıkları

artmaya başlamış ve gene bu açıklar sıcak para girişleriyle desteklenmeye başlamıştır.

Bu yıllarda TL yine değer kazanmaya başlamış ve ihracatın ithalatı karşılama oranı

tekrar düşmüştür. 1990’lı yıllara bakıldığında ihracatın ithalatı karşılama oranı kriz

dönemlerinde daha yüksektir, bu ise o dönemlerde uygulanan istikrar programları, iç

piyasada tüketim talebinin daralması, ekonomik büyümenin eksi değerlere düşmesi

sonucu ara malı ithalatının azalması gibi sebeplerle ithalat düşmekte ve ihracatın ithalatı

karşılama oranı yükselmektedir.

Page 99: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

84

Tablo 3.11. Dış Ticaret Göstergeleri

YILLAR X X/GSYİH M X/M

1989 11.625 10,7 15.792 0,74

1990 12.959 8,6 22.302 0,58

1991 13.593 8,9 21.047 0,65

1992 14.715 9,1 22.871 0,64

1993 15.345 8,5 29.428 0,52

1994 18.106 13,8 22.270 0,81

1995 21.637 12,6 35.709 0,61

1996 23.224 12,6 43.627 0,53

1997 26.261 13,5 48.585 0,54

1998 26.974 13,1 45.921 0,59

1999 25.587 13,6 40.671 0,63

2000 27.755 13,7 54.503 0,51

2001 31.334 15,9 41.399 0,76

20021 36.059 15,6 51.554 0,70

20031 47.253 15,5 69.340 0,68

20041 63.167 16,2 97.540 0,65

20051 73.476 15,3 116.774 0,63

20061 85.535 16,2 139.576 0,61

20071 107.272 16,5 170.063 0,63

20081 132.027 17,1 201.964 0,65

X/GSMH: İhracatın gayri safi milli hâsıla içindeki payı

M: İthalat miktarı (milyon $) Açıklamalar: X: İhracat miktarı (milyon $)

X/M: İhracatın ithalatı karşılama oranı

(1) 2001 yılından itibaren para tabanlı altın dışında kalan tüm altın ticareti dâhil edilmiştir.

Kaynak: TCMB (Elektronik veri dağıtım sistemi).

Page 100: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

85

Tablo 3.12: 2000- 2008 Döneminde Sermaye Hareketleri (Milyon $)

YILLAR 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008

A.CARİ

İŞLEMLER

DENGESİ

-

9920

3760 -626 -7515 -14431 -22088 -

32051

-

38219

-

41490

B.SERMAYE

HAREKETLER

(REZERV

HARİÇ)

9610 -

13882

1237 7044 17602 42742 44216 49493 32997

DOĞRUDAN

YATIRIM.

112 2769 939 1252 2005 8967 19261 19940 15633

PORTFÖY

YATIRIM.

1022 -4515 -593 2465 8023 13437 7373 717 -5046

U. VADELİ

SERM. HAR.

4276 -1130 2170 -956 6065 13384 28139 33064 23453

K.VADELİ

SERM. HAR.

4200 -

11006

-

1279

4283 1509 6954 -

10557

-4228 -1043

Kaynak: TCMB yıllık bültenlerinden derlenmiştir.

2000’li yıllara baktığımızda ise 2004 ve sonrası yıllarda yapılan özelleştirme ve

yabancılara gayrimenkul satışı nedeniyle artan doğrudan yatırımların dışında pek bir

farklılık göremiyoruz. Yine cari açıklar ve ekonomik krizler görülmekte, cari açıklar ise

yine büyük oranda kısa vadeli portföy yatırımlarıyla kapatılmakta ve tek fark olarak,

cari açıkları kapatmak için bu kez özeleştirmeler dolayısıyla artan doğrudan yatırımların

da devreye girmesini söyleyebiliriz.

2001 yılında yaşanan ekonomik kriz sonucunda 13,8 milyar ABD doları net

sermaye çıkışı yaşanmıştır.Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinin bir sonucu olarak,

2001 yılında 2000 yılına göre önemli şekilde değişmiştir.2000 yılında Hazine’nin

yurtdışı piyasalardan sağladıkları kısa vadeli krediler ve kasım krizine kadar olan

dönemlerde yabancıların portföy yatırımları, yıl genelinde gerçekleşen sermaye

girişlerini oluşturmuştur. 2001 yılında ise yaşanan ekonomik krizle beraber sözü geçen

Page 101: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

86

kanalların tümünden net sermaye çıkışı yaşanmış, net sermaye girişi ağırlıklı olarak

doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından kaynaklanmıştır. Bu artış da 2001 yılında

üçüncü GSM lisans satış gelirinin tahsil edilmesi, TMSF bünyesindeki bir bankanın

yabancı bir bankaya satılması ve bir otomotiv üreticisinin ortaklık payını yabancı

ortağına satması sonucunda elde edilen gelirlerin payı büyüktür, nitekim bu satışlar

sonucunda o yıl doğrudan yabancı yatırımlar 3,3 ABD Doları olarak gerçekleşmiştir,

(net olarak ise 2,769 ABD Doları olarak gerçekleşmiştir), (TCMB,2001 yıllık bülten).

2002 yılında ise 2001 krizinin etkisiyle portföy yatırımları çıkışlar nedeniyle negatif

olmuş, doğrudan yatırımlar ise yabancı yatırımcıların güvensizliklerinden dolayı ancak

863 milyon ABD Doları olmuştur. Bankacılık dışı özel sektörün uzun vadeli kredi

kullanımına yönelmesiyle uzun vadeli krediler artarak 2.170 milyon dolara çıkmış ve

cari açıklar bu şekilde kapatılmıştır. 2003 yılında ise yine kısa vadeli krediler ve portföy

yatırımları belirleyici olmuştur.2004 yılında ise yine 2002 yılındaki gibi özel sektörün

kullanmış olduğu uzun vadeli krediler belirleyici olmuştur. 2005 yılında da 2004 yılında

olduğu gibi sermaye hareketleri giriş yönlü olmuştur. Doğrudan yatırımlar yabancıların

yurtiçinde sermaye yatırımları ve gayrimenkul alımları şeklinde gerçekleşmiştir. 2005

yılının ardından 2006 yılında da özelleştirme ve şirket birleşmelerinin devam etmesi

doğrudan yatırımları yüksek seviyelere çıkarmıştır. Ve yabancıların yurtiçinde

gayrimenkul alımları da doğrudan yatırım girişlerinde önemli bir yer tutmaktadır.2006

yılında gerçekleştirilen özelleştirme ve şirket birleşmeleri Tablo 3.13’de verilmiştir. Bu

tablo’da dikkat çeken diğer bir nokta Türkiye’ye özelleştirme ve şirket birleşmeleri

şeklinde yatırım yapan yatırımcılar, çoğunlukla Bankacılık, Sigortacılık, Taşımacılık,

Perakende gıda ve içecek sektörü ile Haberleşme alanları gibi kısa sürede kendini

amorti edecek, iç piyasaya hizmet eden ve iç piyasada getirisi yüksek alanlara yatırım

yapmışlardır. Bu durum 24 Ocak 1980 politikalarında belirtilen ithal ikamesi yerine,

dışa açık büyüme modeliyle çelişmektedir.

Page 102: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

87

Tablo 3.13. Türkiye’ye 2006 Yılında Gelen Doğrudan Yabancı Sermaye yatırımları

(Milyon ABD Doları)

Yatırım Yapan Gelen Sermaye Sektör Yatırım

Vodafone International Holdings Vodafone/Telsim Taşıma, Depo, Haberleş 4690

National Bank of Greece Finansbank Finansal Aracılık 2774

Dexia Denizbank Finansal Aracılık 3220

Oger Telekom Oger/Türk telek. Taşıma, Depo, Haberleş. 1500

OMV Aktiengesellhaft Doğan Hold./POAŞ Toptan ve Perk. Tic. 1054

Goldman Sachs/Babcock£Brown/ Tepe/Afken/TAV Taşıma, Depo, Haberleş 395

Global Inv. House/İslam Kalk. Bnk.

TPG Partners IV LP Martini/Mey içki Toptan ve Perk. Tic. 333

Groupama International Başak Sig.£tEmekli. Finansal Aracılık 268

Fortis Banque Fortisbank Finansal Aracılık 201

Tarshish Hapoalim £t Investments Bankpozitif Finansal Aracılık 93

Canbury Schweppes Kent Gıda Gıda, Meşru. ve Tüt. 95

The International Investor Adabank Finansal Aracılık 29

Diğer Doğrudan Serm. Yat. 3165

Toplam 17,817

Not: Tablo yıl içinde gerçekleşen sermaye transferlerini göstermektedir.

Kaynak: TCMB, 2006 yılık rapor, 21

2007 ve 2008 yıllarında portföy yatırımlarında düşüş, doğrudan yatırımlarda ise

özelleştirme ve gayrimenkul satışları nedeniyle artışlar devam etmiştir. 2008 yılında

ekonomik krizle birlikte cari açık 41,6 milyar dolar seviyesine ulaşarak, büyük bir artış

göstermiştir. Burada da diğer krizlerde olduğu gibi cari açıktaki kötüleşme bir yıl

öncesinden başlamaktadır. Yine 2001 krizinde olduğu gibi kısa vadeli portföy

yatırımlarında yurt dışına çıkışlar yaşanmıştır. Ayrıca 2009 yılı ilk çeyreğinde

gerçekleşen %13,5 oranındaki küçülme de 1929 ekonomik krizinden bu yana

gerçekleşen en büyük küçülme oranıdır.

Page 103: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

88

3.2. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Türkiye Ekonomisinde Büyümeye

Katkısının Ekonometrik Yöntemlerle Ölçülmesi

3.2.1. Araştırma Yöntemi

Bu araştırmada kullanılan yöntem, zaman serisi ekonometrisidir. Zaman

serilerine ilişkin iki temel varsayım vardır. Geçmiş dönemlerdeki değişmelerin gelecek

dönemlerde de tekrarlanarak aynı eğilimleri taşıyacağı ve verilerin olasılık kurallarına

göre toplandığıdır. Zaman serisi ekonometrisi, gözlemlenmiş verilerden yola çıkarak,

stokastik sürecin yapısı ve özellikleri hakkında çıkarımlar yapar. Geçmiş dönemlerde

serinin izlediği yolun gelecek dönemlerde de tekrarlanarak devam edeceği varsayımı ile

geçmiş açıklanmaya ve gelecek tahmin edilmeye çalışılır (Işığıçok, 1994, 44-45).

Zaman serisi ekonometrisi yöntemi kapsamında, durağanlık (Stationarity)için

Arttırılmış Dickey-Fuller Birim Kök Testi yapılmıştır. Model konusunda ise Granger

Nedensellik Testi kullanılmıştır.

3.2.1.1. Durağanlık

Zaman serisi ekonometrisi yönteminde kullanılan serilerin istatistiksel açıdan

anlamlı ( durağan) olması şartı aranır. Eğer iki değişken arasında istatistiksel olarak

anlamlı bulduğumuz bir regresyon, serilerin aynı dereceden durağan olmaması

durumunda değişkenler arasında ilişkinin gerçekliğine şüphe düşürür ve bu durum sahte

regresyon sorununu ortaya çıkarır. Zaman serisi ekonometrisi yöntemi yardımıyla

yapılan öngörüler ise serilerin durağan olmaması durumunda geçerliliğini kaybeder.

Stokastik bir (yt) sürecinin bütün ( t) ve (t-s) değerleri için aşağıdaki koşulların

sağlanması durumunda durağan olduğu kabul edilir (Enders, 1995, 68-69):

E (yt)= E(yt-s)=µ ( 3.01)

E [ (yt-µ)2] = E [ ( yt-s-µ)2]= σy2 [var(yt)=var(yt-s)= σy

2] (3.02)

E[(yt-µ)(yt-s-µ)]=E[(yt-j-µ)(yt-s-j-µ)]=ys[cov(yt, yt-s)=cov(yt-j,yt-s-j)] (3.03)

burada µ (ortalama), σy2 (varyans) ve s (kovaryans) sabittir. Yukarıdaki koşulların

birlikte gerçekleşmesi durumunda (yt) serisinin kovaryans durağan olduğu söylenir.

Zaman serilerinin durağan olup olmadığı, otokokorelasyon testi (korelogram yaklaşımı)

veya birim kök testi sonuçlarına göre belirlenir.

Page 104: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

89

3.2.1.2. Birim Kök Testi

Birinci dereceden bir otoregresif modeli ele alalım,

Yt= yt-1+ t (3.04)

Burada ( t) terimi stokastik hata terimidir. (3.04) no’lu modelde | |< 1 ise (yt)

durağan bir seri olduğu söylenir. Eğer |p |=1 ise (yt) durağan bir seri değildir ve serinin

varyansı (t. σy2 ) olup zamana bağlı olarak artar. Yapılan araştırmalar sonucunda

makroekonomik zaman serilerinin çoğunda ( ) parametresinin,( ≤1)olduğu tespit

edilmiştir. Birim kök testlerinde bu durum dikkate alınır ve | |=1olduğunu ileri süren

Ho hipotezi, H1: | |<1 hipotezine karşı test edilir (Yamak, 1997, 36).Birim kök testleri,

yaygın olarak Arttırılmış Dickey-Fuller (ADF) birim kök testi ve Philips-Perron (PP)

birim kök testi yöntemine göre yapılmaktadır.

3.2.1.2.1. Arttırılmış Dickey- Fuller (ADF) Birim Kök Testi

Dickey ve Fuller (1979) durağanlığı test etmek için (3.04) no’lu modele bazı

ilaveler ile birim kök sürecini tespit etmeye yönelik bir yaklaşım geliştirmişlerdir.(3.05)

no’lu denklemin her iki tarafına (-yt-1) terimi eklendiğinde,

∆Yt=( -1)yt-1+ t=γyt-1+ t (3.05)

Elde edilir. Burada γ = -1,birim kök testinde kullanılan hipotezler ise Ho: γ = 0

ve H1: γ <0’dır.Dickey ve Fuller birim kök testi için aşağıdaki üç modeli kurmuşlardır

(Enders, 1995,221-225):

∆Yt = γyt-1+ t (saf tesadüfî yürüyüş modeli) (3.06) ∆Yt =a0+ γyt-1+ t (sürüklenme modeli) (3.07) ∆Yt =a0+ γyt-1+a2t+ t (sürüklenme ve doğrusal trend modeli) (3.08)

DF birim kök testinin gücünün arttırılmasına yönelik (3.06), (3.07) ve (3.08)

no’lu denklemlere∑ ∆ yt-i terimi eklenir ve elde edilen test, Arttırılmış Dickey-

Fuller (ADF) testi adını alır. İncelenen zaman serisinin birim köke sahip olup olmadığı,

Page 105: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

90

H0 hipotezinin kabulü veya reddi ile ilgilidir. Bilgisayar paket programlarının

hesapladığı t- istatistiği, − istatistiği ya da ADF test istatistiği adını alır. H0hipotezine

ait karar için, ADF testinden elde edilen sonuç ile MacKinnon tarafından Monte Carlo

simülasyonuna göre elde hesaplanan %1, % 5, ve % 10 önemlilik düzeyini temsil eden

MacKinnon kritik değerleri karşılaştırılır. ADF test istatistiğinin mutlak değerinin,

MacKinnon kritik değerinden büyükse serinin durağan olduğuna, küçükse serinin

durağan olmadığına ilgili önemlilik düzeyinde karar verilir (Ertek, 1996,187).

3.2.1.3. Nedensellik

Galileo Galilei ve David Hume’den bu yana, nedensellik terimi “neden” ve

“etki” terimleriyle yakından bağlantılıdır. Buna göre, x değişkeni y’nin nedeni ve/veya

x’in etkisi olarak yorumlanabilirse, x değişkeni y değişkenine nedensel olabilir.

Bununla beraber, böyle bir yorum yapmak için gerekli bilgiyi nereden elde edeceğiz?

Geleneksel ekonometride, içsel ve dışsal (önceden belirlenmiş) değişkenler ayrımına

gidildiğinden, böyle bir bilginin a priori olarak mevcut olduğu varsayılır. Fakat

değişkenler arasında eşanlılık söz konusu olduğunda sorun ortaya çıkmaktadır; yani

hem x’in y’nin nedenseli hem de y’nin x’in nedenseli olması olanaklı olabilir. Eşanlı

denklemlerin belirlenmesi için kullanılan sayma ve mertebe koşulları farklı ilişkilerin

ancak ek bir bilgi varsa/olanaklıysa ayırt edilebileceğini göstermektedir. Böyle bir bilgi

mevcut değilse, farklı değişkenler arasındaki eşanlı nedensellik ilişkisinin yönü

belirlenemez (Kirchgassner ve Wolters, 2007, 93).

Bununla beraber David Hume’un neden her zaman etkiyi önceler ifadesinden

beri geçerli olan zamandaki ardışıklılık düşüncesi nedensellik düşüncesiyle yakından

ilgilidir. Geleneksel ekonometri de aynı görüşü paylaşmaktadır. Bununla beraber, yıllık

verilerle (ya da sıklık düzeyi düşük verilerle) yapılan analizlerde bir değişkenin

ilerleyen dönemlerde diğer değişkenleri etkileyen ana unsur olduğunu ileri sürmek

zordur. Zaman serisi analizleri daha yüksek sıklıklı verilerle gerçekleştirildiği zaman

durum farklı hale gelmektedir. Aylık veri kullanılarak, pek çok durumda bir

değişkendeki değişimin ileri aylarda diğer değişkenlerdeki değişimin tek etkileyicisi

olduğu varsayılabilir. Böylece zamandaki ardışıklığı iki seri arasındaki nedensel

ilişkinin varlığını ortaya koymak için kullanmak kabul edilebilir bir kriter olmaktadır

Page 106: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

91

(Kirchgassner ve Wolters, 2007, 94). Buradan Granger nedenselliğin tanımına

geçebiliriz.

It’nin t döneminde mevcut olan toplam bilgi olduğunu varsayalım. Bu bilgi seti

iki zaman serisi x ve y’yi kapsar. x*, x’in tüm cari ve geçmiş değerlerinin bir kümesi

olsun, yani x*:={xt,xt-1,……xt-k…..}. Benzer biçimde y* tanımlayalım. σ2(.)

tahmin/öngörü hatalarına denk gelen varyans olsun; öngörü varyansı. Böyle bir durum

için x ve y arasındaki Granger nedensellik aşağıdaki gibi tanımlanır.

(i) Granger Nedensel: Ancak ve ancak bir optimal, doğrusal öngörü

fonksiyonunun uygulanması ( ) ( )*1

21

2ttttt xIyIy −ΙΙ ++ σσ ≺ sonucuna yol

açıyorsa, x, y’ye Granger nedenseldir denilir. Bir başka ifadeyle, x’in cari

ve geçmiş değerleri kullanılarak y daha iyi öngörülebiliyorsa, x değişkeni

y’ye Granger nedenseldir.

(ii) Eşanlı Granger Nedensellik: x ancak ve ancak bir optimal, doğrusal

öngörü uygulaması ( ) ( )ttttt IyxIy ΙΙ +++ 12

112 , σσ ≺ sonucuna yol açıyorsa,

x, y’ye Granger nedenseldir denilir. Bir başka ifadeyle, x’in cari ve

geçmiş değerlerine ek olarak gelecek değerleri de kullanılarak y daha iyi

öngörülebiliyorsa, x değişkeni y’ye Eşanlı Granger nedenseldir.

(iii) Geri Bildirim: x değişkeni y değişkenine ve y’de x’e neden oluyorsa x ve

y arasında geri bildirim mevcuttur (Kirchgassner ve Wolters, 2007, 95-

96).

3.2.1.3.1. Granger Nedensellik Testi

X değişkeninin y değişkenine neden olup olmadığını test etmek takip edilecek

süreci iki aşamada açıklayabiliriz. Öncelikle “x değişkeni y değişkenine neden olmaz”

boş hipotezini aşağıdaki iki regresyon denklemini tahmin ederek test ederiz;

Sınırlanmamış regresyon ∑ ∑= =

−− ++=m

i

m

ititiiti xyy

1 1

εβα

(3.09)

Sınırlanmış regresyon ∑=

− +=m

ititi yy

1

εα

(3.10)

Buradan elde ettiğimiz kalıntı kareleri toplamı kullanılarak F istatistiğini hesaplarız ve

β katsayılarının anlamı bir şekilde sıfırdan farklı olup olmadığını test ederiz. Eğer β

Page 107: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

92

katsayıları sıfırdan farklı ise “x değişkeni y değişkenine neden olmaz” boş hipotezini

reddederiz. İkinci olarak aynı yöntem takip edilerek “y değişkeni x değişkenine neden

olmaz” boş hipotezi test edilir. X değişkeninin y değişkenine neden olduğu sonucuna

ulaşmak için öncelikle birinci aşamadaki boş hipotez reddedilmeli ve ikinci aşamadaki y

değişkeni x değişkenine neden olmaz” boş hipotezi kabul edilmelidir (Pindyck ve

Rubinfeld, 1998, 243).

3.2.2. Veri Seti ve Birim Kök Testi Sonuçları

Bu araştırmada kullanılan veriler, Tablo 3.14’de verilmiştir. Veriler ödemeler

dengesi kalemlerinden ve reel milli gelir ve bileşenlerinden seçilmiştir.

Tablo 3.14. Veri Tanımları ve Kaynakları

ÖDEMELER DENGESİ DEĞİŞKENLERİ

TANIMI AÇIKLAMASI KAYNAĞI

DYSA Doğrudan Yabancı Yatırımlar (Milyar ABD $) TCMB veri dağıtım sistemi

PYSA Portföy Yatırımları (Milyar ABD $) TCMB veri dağıtım sistemi

NXSA Cari Denge (Milyar ABD $) TCMB veri dağıtım sistemi

TOPLAM TALEP DEĞİŞKENLERİ

GSYİH 1987 fiyatlarıyla Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (Milyar TL) TCMB veri dağıtım sistemi

SSSA 1987 fiyatlarıyla Gayri Safi Sabit Sermaye Yatırımları (Milyar TL) TCMB veri dağıtım sistemi

SSA 1987 fiyatlarıyla Toplam Yurtiçi Tasarruflar (Milyar TL) TCMB veri dağıtım sistemi

NTSA 1987 fiyatlarıyla Özel Kesim Tüketimi (Milyar TL) TCMB veri dağıtım sistemi

GNTSA 1987 fiyatlarıyla Nihai Tüketim(devlet) (Milyar TL) TCMB veri dağıtım sistemi

MSA 1987 fiyatlarıyla İthalat (Milyar TL) TCMB veri dağıtım sistemi

XSA 1987 fiyatlarıyla İhracat (Milyar TL) TCMB veri dağıtım sistemi

MRSA Ara Malı İthalatı (Milyar ABD $) TCMB veri dağıtım sistemi

MSSA Sermaye Malı İthalatı (Milyar ABD $) TCMB veri dağıtım sistemi

MTSA Tüketim Malı İthalatı (Milyar ABD $) TCMB veri dağıtım sistemi

Türkiye ekonomisinde sermaye hareketleri TCMB web sitesinde ödemeler

dengesi istatistiklerinden, ithalatın alt kalemleri TCMB web sitesi dış ticaret

istatistiklerinden ve diğer veriler ise TCMB web sitesi GSYİH istatistikleri altında

alınmıştır. Sermaye hareketleri, cari denge ve ithalatın alt kalemleri dolar olarak alınmış

Page 108: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

93

ve ortalama döviz kuruna göre Tl’ye çevrilmiştir. Diğer kalemler ise 1987 sabit

fiyatlarıyla TL olarak alınmıştır.Çalışmamızda net sermaye hareketi türleri ve net cari

denge,reel GSYİH ve alt bileşenleri serilerine göre sınanmıştır. Çalışmada üçer aylık

serilerden oluşan örneklem kullanılmıştır ve 1991 .1. çeyrek - 2009. 3. çeyrek dönemini

kapsar.

Bu çalışmada ekonometrik paket program olarak Eviews kullanılmıştır. Tüm

değişkenlerinin doğal logaritması alınmış ve mevsimsel dalgalanmalardan

arındırılmıştır. Eviews programının kullandığı ADF birim kök testinin aşamaları

aşağıdadır.

Model A: H0 : γ=0 ∆yt= a0 + γyt-1+ a2t + ∑pi=2 βi ∆yt-i+1+εt (3.11)

Model B: H0 : γ=0 ∆yt= a0 + γyt-1+∑pi=2 βi ∆yt-i+1+ εt (3.12)

Model C : H0 : γ=0 ∆yt= γyt-1+ ∑pi=2 βi ∆yt-i+1+ εt (3.13)

Model A, sürüklenme, doğrusal trend ve arttırılmış gecikmeleri; Model

B,sürüklenme ve arttırılmış gecikmeleri; Model C, saf tesadüfi yürüyüş ve arttırılmış

gecikmeleri içerir. Birim kök testinde, her bir model için H0 : γ=0 hipotezi, H1 : γ<0

hipotezine karşı test edilir (Acaravcı, 2000, 98-99)

Tablo 3.15 ve Tablo 3.16 birim kök sonuçlarını gösterir. Tablo 3.15 GSYİH’ya

oranlanmış, Tablo 3.16 ise GSYİH’ya oranlanmamış olarak test edilmiştir. GSYİH’ya

oranlanmış seride ntsa, gntsa, pysa, msa ve mtsa serileri yüzde 5 önemlilik düzeyinde

durağan serilerdir. GSYİH’ya oranlanmamış seride ise gntsa, pysa ve mtsa yüzde 5

önemlilik düzeyinde durağan serilerdir. Tablolardaki ADF değerleri, GSYİH’ya

oranlanmış seride 2 gecikmeye ve GSYİH’ya oranlanmamış seride ise 4 gecikmeye

sahip Arttırılmış Dickey-Fuller (ADF ) modeline göre elde edilen ADF testi

sonuçlarıdır. ADF testi sonuçları 2 alınmak üzere yuvarlanmıştır.

Page 109: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

94

Birim kök testinde % 95 olasılık sınırı dikkate alınmıştır. (*) işareti 5 önemlilik

düzeyinde serinin durağan olmadığının reddini, yani serilerin durağan olduğunun

kabulünü ifade eder.

GSYİH’ya Oranlanmış Seriler İçin Sonuçlar

Tablo 3.15. ADF Birim Kök Testi Sonuçları

Kaynak: TCMB veri dağıtım sistemi, Üç aylık veriler.

Açıklamalar: 1) Veriler 3 aylık seriler olarak alınmıştır.(1987 sabit fiyatlarıyla),1987

yılı 2007 Yılı 3. dönemde bittiğinden, sonraki dönemler 1995 sabit

Model A

∆yt= a0 + γyt-1+ a2t + ∑pi=2 βi ∆yt-

i+1+εt

Model B

∆yt= a0 + γyt-

1+∑pi=2 βi ∆yt-i+1+

εt

Model C

∆yt= γyt-1+ ∑pi=2 βi

∆yt-i+1+ εt

dysa -2,63 -1,94 -1,52

nxsa -2,29 -1,75 -1,20

mrsa -1,92 -0,29 1,09

ssa -2,98 -1,70 -1,23

sssa -1,74 -1,70 -0,42

xsa -1,93 -1,01 2,38

mssa -1,55 -0,21 1,64

ntsa -4,23 * -3,15 -0,17

gntsa -2,95 -2,94 * 0,04

pysa -5,58 -5,60 -5,46 *

msa -3,51 * -1,37 1,13

mtsa -8,40 * -6,93 -3,09

Kritik Değerler

%1 -4,09 -3,52 -2,59

%5 -3,47 -2,90 -1,94

%10 -3,16 -2,58 -1,61

Page 110: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

95

fiyatları ile logaritması alınarak hesaplanmıştır ve 2009 üçüncü

döneminde son bulmaktadır.

2) dysa, nxsa, mrsa, mssa, pysa ve mtsa verileri ortalama döviz kuru

alınarak TL’ye çevrilmiştir ve net değerleri vermektedir.diğer

parametreler ise 1987 yılı sabit fiyatlarıyla ve üçer aylık veriler

olarak alınmıştır.

Bu bölümdeki seriler GSYİH’ya oranlanmışlardır. Tablo 3.15 ADF test

sonuçlarını vermektedir. ADF birim kök testi uygulanırken en geniş modelden

başlanarak (Model A) serilerin birim kök içerip içermediği test edilmiştir. Model B ve

Model C daha dar kapsamlı olduğundan A Modeli öncelikli olarak alınmıştır. Çünkü B

Modelinde a2t anlamlılığı yok, C Modelinde ise hem a0, hem de a2t anlamlılığı

bulunmamaktadır.

GYİH’ya Oranlanmamış Seriler İçin Sonuçlar

Tablo 3.16. ADF Birim Kök Testi Sonuçları

Model A

Model B

Model C

dysa -2,59 -1,98 -1,61

nxsa -1,69 -1,46 -1,07

mrsa -2,07 -0,41 0,66

ssa -2,51 -1,98 -1,01

sssa -2,59 -2,11 -0,09

xsa -2,52 -0,25 2,66

mssa -1,58 0,21 1,25

ntsa -1,98 -0,53 2,00

gntsa -3,89 * -0,41 2,21

pysa -5,79 -5,79 -5,67*

msa -3,20 -0,87 0,80

mtsa -8,14* -3,70 -2,91

ghsa -2,43 -0,48 2,27

gmsa -2,46 -0,85 1,47

Kritik Değerler

%1 -4,09 -3,52 -2,59

%5 -3,47 -2,90 -1,94

%10 -3,16 -2,58 -1,61

Page 111: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

96

3.2.3. Korelasyon Analizi ve Sonuçları

İktisadi değişkenler arasında varolan ilişkileri ölçmek için kullanılan bir

yöntemdir. Değişimleri rakamla ifade edilen olaylar arasındaki ilişki korelasyon analizi

adı verilen metotla incelenir. Korelasyon iki veya daha çok değişken arasındaki ilişkinin

derecesinde tayininde kullanılmaktadır. Tesadüfi etkiler altında bulunan kolektif

nitelikteki olaylar arasındaki ilişkiyi açıklamada kullanılan korelasyon kavramı

istatistikte önemli bir rol oynamakta ve kantitatif değişkenlerin incelendiği tüm alanlara

başarı ile uygulanabilmektedir.

Tablo 3.17. Korelasyon Analizi Sonuçları

Korelasyon Katsayıları

DYSA PYSA

DYSA 0,074

GNTSA -0,371 -0,278

MRSA 0,771 0,097

MSA 0,631 0,188

MSSA 0,754 0,135

MTSA 0,698 0,264

NTSA -0,453 -0,162

NXSA -0,782 -0,229

PYSA 0,074

SSA -0,748 -0,208

SSSA 0,300 0,117

XSA 0,577 0,089

3.2.4. Granger Nedensellik Testi Sonuçları

3.2.4.1. Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla Bileşenleri ve Sermaye Hareketleri Arasında

Yapılan Granger Nedensellik Testi Sonuçları

Bu başlık altında, Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları (DYSA) ve Portföy

Yatırımları (PYSA)’ nın birbirleriyle ve hangi toplam talep bileşeni ile ne yönde bir

nedensellik ilişkisi olduğu araştırılmıştır. Bu örneklemde yer alan toplam talep

Page 112: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

97

bileşenleri: Özel Kesim Tüketimi (NTSA), Devletin Nihai Tüketimi (GNTSA), İthalat

(MSA), ve Tüketim Malı İthalatı (MTSA)’dır. Serileri durağan hale getirmek için farkı

alınan toplam talep bileşenleri ise şunlardır. Farkları alınan bileşenlerin başına (D)

eklenmiştir. Ve mevsimsel düzeltme yapıldığı için bileşenlerin sonuna (SA) eklenmiştir.

Ara Malı İthalatı (DMRSA),Toplam yurtiçi Tasarruf (DSSA), Gayri Safi Sabit Sermaye

Yatırımları (DSSSA), İhracat (DXSA), İthalat (DMSA), Sermaye Malı İthalatı

(DMSSA),Özel Kesim Tüketimi (DNTSA), Cari Denge (DNXSA), Gayri Safi Yurtiçi

Hasıla (DGHSA), Gayri Safi Milli Hasıla (DGMSA) dır. Örneklem 1991.1 – 2009.3

çeyrek dönemlerini kapsamaktadır. Granger nedensellik testinden GSYİH’ya

oranlanmış seriler için sonuçlar Tablo 3.18 ve GSYİH’ya oranlanmamış seriler için

sonuçlar ise Tablo 3.19’ dadır.

3.2.4.1.1. GSYİH Oranlanmış Seriler İçin Granger Nedensellik Testi Sonuçları

• Aramalı ithalatı (DMRSA), Doğrudan yabancı sermaye yatırımları

(DDYSA)’nın % 95 olasılıklı Granger nedenselidir. DDYSA’dan, DMRSA’ya

doğru Granger nedensellik yoktur.

Aramalı ithalatından doğrudan yatırımlara olan nedensellik ara malı ithalat

harcamalarının doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını uyardığını göstermektedir.

• DSSA, DDYSA’nın % 95 olasılıklı Granger nedenselidir. DDYSA’dan,

DSSA’ya Granger nedensellik yoktur.

Yetersiz Toplam yurtiçi tasarruflar, doğrudan yabancı sermaye’yi

uyarmaktadır. Toplam yurtiçi tasarruflardan doğrudan yatırımlara doğru elde edilen

nedensellik, işgücüne yaptığı katkı, vergi ödemeleri, teknolojik yenilikler ve ihracat

gelirleri sayesinde yurtiçi tasarruflara katkı sağlamaktadır. Dış kaynak kullanımı

sayesinde yurtiçi tasarrufların üzerinde yatırımlar gerçekleşmiştir.

• DSSSA, DDYSA’nın ve DDYSA’da, DSSSA, nın Granger nedenseli

değildir.

• DXSA’ dan, DDYSA’ya ve DDYSA’dan, DXSA’ ya Granger nedensellik

yoktur.

Page 113: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

98

• NTSA, DDYSA, nın ve DDYSA’da NTSA’ nın Granger nedenseli değildir.

• GNTSA, DDYSA’nın ve DDYSA’da, GNTSA’ nın Granger nedenseli

değildir.

• PYSA, DDYSA’nın ve DDYSA’da, PYSA’nın Granger nedenseli değildir.

• MSA’ dan, DDYSA’ya ve DDYSA’dan, MSA’ ya Granger nedensellik

yoktur.

• MTSA’dan, DDYSA’ya ve DDYSA’dan, MTSA’ya Granger nedensellik

yoktur.

• PYSA, DMRSA’nın, DMRSA’da, PYSA’nın Granger nedenseli değildir.

• PYSA, DSSA’ nın % 95 olasılıklı Granger nedenselidir. DSSA, PYSA’nın

Granger nedenseli değildir.

Portföy yatırımlarından, toplam yurtiçi tasarruflara doğru elde edilen

nedensellik, yabancı sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesinden sonra tasarrufların

dahi yabancı sermaye giriş ve çıkışları tarafından belirlendiğini göstermektedir.

• PYSA, DSSSA’nın % 95 olasılıklı Granger nedenselidir. DSSSA,

PYSA’nın Granger nedenseli değildir.

Bu durum yatırımlardaki artışların yabancı sermaye girişlerine bağımlı hale

geldiğini göstermektedir. Yabancı sermaye girişlerinin olduğu dönemlerde yatırımlar

artmakta, çıkışların olduğu dönemlerde ise azalmaktadır.

• DXSA, PYSA’nın, PYSA, da DXSA’ nın Granger nedenseli değildir.

• PYSA, NTSA’ nın, NTSA’da PYSA’nın Granger nedenseli değildir.

• PYSA, GNTSA’nın, GNTSA’da, PYSA’nın Granger nedenseli değildir.

• MSA, PYSA’ nın Granger nedenseli değildir. PYSA, MSA’ nın % 95

olasılıklı Granger nedenselidir.

Portföy yatırımlarından ithalat harcamalarına doğru elde edilen nedensellik,

yabancı sermaye girişleri sayesinde ihracat olanaklarının üzerinde bir ithalat seviyesi

sürdürülebildiğini göstermektedir.

Page 114: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

99

• MTSA, PYSA’ nın, PYSA’da, MTSA’nın Granger nedenseli değildir.

3.2.4.1.2. GSYİH Oranlanmamış Seriler İçin Granger Nedensellik Testi Sonuçları

• Gayri Safi Yurtiçi Hâsılaya oranlanmamış seride de aynı Gayri Safi Yurtiçi

Hâsılaya oranlanmış seride olduğu gibi Aramalı ithalatı (DMRSA), Doğrudan

yabancı sermaye yatırımları ( DDYSA)’nın % 95 olasılıklı Granger

nedenselidir. DDYSA’dan, DMRSA’ya doğru Granger nedensellik yoktur.

Bu durum, Aramalı ithalatından doğrudan yatırımlara güçlü bir nedensellik

ilişkisi olduğunu ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını uyardığını göstermektedir.

• DSSA, DDYSA’nın, DDYSA’da, DSSA’ Granger nedenseli değildir.

• DSSSA, DDYSA’nın % 95 olasılıklı Granger nedenselidir. DDYSA,

DSSSA, nın Granger nedenseli değildir.

Bu durum sabit sermaye yatırımlarının, yetersiz yurtiçi tasarruflar nedeniyle

dış kaynak kullanımı sayesinde gerçekleştiğini göstermektedir.

• DXSA’ dan, DDYSA’ya ve DDYSA’dan, DXSA’ ya Granger nedensellik

yoktur.

• DNTSA, DDYSA, nın % 95 olasılıklı nedenselidir. DDYSA, D NTSA’ nın

Granger nedenseli değildir.

Özel kesim harcamalarındaki artış, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını

uyarmıştır. Fakat son yıllarda bu yatırımlar, reel yatırımlardan ziyade, ticarete konu

olmayan sektörlere yönelik olmuştur.

• GNTSA, DDYSA’nın ve DDYSA’da, GNTSA’ nın Granger nedenseli

değildir.

• MSA’ dan, DDYSA’ya ve DDYSA’dan, MSA’ ya Granger nedensellik

yoktur.

• DDYSA’dan, MTSA’ya Granger nedensellik yoktur. MTSA, DDYSA, nın %

95 olasılıklı Granger nedenselidir.

Page 115: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

100

1990 yıllarla birlikte yüksek döviz kuru nedeniyle TL yabancı paralar karşısında

değerlenmiştir. Değerlenen TL nedeniyle ithal tüketim mallarının fiyatları ucuzlamış ve

bu mallara yönelik tüketimi artmıştır. Bankaların bol keseden dağıttıkları tüketici

kredileri ise bunu tetiklemiştir. İthal mallarına olan bu aşırı talep ise özellikle gıda,

telekomünikasyon, bankacılık ve otomotiv sektöründe üretim yapan yabancı sermayeyi

çekmiştir.

• DDYSA’dan, DMSSA’ya ve DMSSA’dan, DDYSA’ya Granger nedensellik

yoktur.

• DDYSA’dan, DNXSA’ ya Granger nedensellik yoktur. DNXSA,

DDYSA’nın % 95 olasılıklı Granger nedenselidir.

Cari açıklardan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına doğru elde edilen

nedensellik, cari açıkların özellikle 2000’li yıllarda özelleştirme yoluyla elde edilen

doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıyla kapatıldığını, özelleştirme gelirlerinin

yatırımlardan ziyade cari açıklar için kullanıldığını göstermektedir.

• DMRSA, PYSA’nın Granger nedenseli değildir. PYSA, DMRSA’nın % 95

olasılıklı Granger nedenselidir.

Portföy yatırımlarından aramalı ithalat harcamalarına doğru elde edilen

nedensellik, bu harcama kalemi harcamalarının portföy yatırımları girişleri ile finanse

edildiğini işaret etmektedir.

• PYSA, DSSA’ nın, DSSA, da, PYSA’nın Granger nedenseli değildir.

• Gayri Safi Yurtiçi Hâsılaya oranlanmamış seride de aynı Gayri Safi Yurtiçi

Hâsılaya oranlanmış seride olduğu gibi PYSA, DSSSA’nın % 95 olasılıklı

Granger nedenselidir. DSSSA, PYSA’nın Granger nedenseli değildir.

Bu durum yatırımların, dolayısıyla büyümenin tamamen yabancı sermaye

girişlerine bağımlı hale geldiğini göstermektedir.

Page 116: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

101

• DXSA, PYSA’nın Granger nedenseli değildir. PYSA, DXSA’ nın % 95

olasılıklı Granger nedenselidir.

Bilindiği gibi Türkiye’deki cari açığın asıl sebebi İhracatın, ithalatı

karşılayamamasıdır. İhracat artışının ithalata bağımlı olması, ihracat artışıyla birlikte

cari açığı artırmaktadır. Cari açıktaki artışında sermaye girişini artırıcı etkisi vardır.

• PYSA, GNTSA’nın, GNTSA’da, PYSA’nın Granger nedenseli değildir.

• MTSA, PYSA’ nın, PYSA’da, MTSA’nın Granger nedenseli değildir.

• DNXSA, PYSA’ nın Granger nedenseli değildir. PYSA, DNXSA’nın % 95

olasılıklı Granger nedenselidir.

Portföy yatırımlarından cari dengeye doğru elde edilen nedensellik. Cari

açıkların sermaye girişleri ile finanse edildiğini göstermektedir. Cari açıkların finansı

için yüksek reel faiz ve değerli döviz kuru politika araçları kullanılmakta ve yabancı

sermaye girişi uyarılmaktadır.

• DMSA, PYSA’nın, PYSA’da, DMSA’ nın Granger nedenseli değildir.

• DMSSA, PYSA’nın, PYSA’da, DMSSA’ nın Granger nedenseli

değildir.

• DNTSA, PYSA’nın, PYSA’da, DNTSA’nın Granger nedenseli değildir.

• DGHSA, PYSA’nın, PYSA’da, DGHSA’nın Granger nedenseli değildir.

• DGMSA, PYSA’nın, PYSA’da DGMSA’nın Granger nedenseli değildir.

• DYSA, DGMSA’nın, DGMSA’da DDYSA’nın Granger nedenseli değildir.

Page 117: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

102

GSYİH Oranlanmış Seriler İçin Sonuçlar

Tablo 3.18: İki Serili Granger Nedensellik Testi Sonuçları

Örnek: 1991Q1 2009Q3

Gecikme: 2

H0 Hipotezi Sonuç Gözlem F-İstatistiği Olasılık

DMRSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Ret 69 389.639 0.02530

DDYSA, DMRSA’nın Nedenseli Değildir Kabul 0.74811 0.47735

DSSA, DDYSA’nın Nedenseli Değildir Ret 69 398.997 0.02328

DDYSA, DSSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 112.264 0.33174

DSSSA, DDYSA’nın Nedenseli Değildir Kabul 69 0.86453 0.42611

DDYSA, DSSSA’nın Nedenseli Değildir Kabul 0.24381 0.78436

DXSA, DDYSA’nın Nedenseli Değildir Kabul 69 203.866 0.13857

DDYSA, DXSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 0.87447 0.42200

NTSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 68 101.311 0.36892

DDYSA, NTSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 0.93481 0.39804

GNTSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 68 239.675 0.09927

DDYSA, GNTSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 0.16819 0.84557

PYSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 68 0.83061 0.44050

DDYSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 114.600 0.32444

MSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 68 252.627 0.08803

DDYSA, MSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 0.30723 0.73658

MTSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 68 213.068 8.6E-08

DDYSA, MTSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 201.050 1.8E-07

Page 118: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

103

Tablo 3.18. (Devamı)

PYSA, DMRSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 68 131.882 0.27473

DMRSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 0.28640 0.75193

PYSA, DSSA’ nın Nedenseli Değildir Ret 68 578.193 0.00495

DSSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 0.29095 0.74856

PYSA, DSSSA’ nın Nedenseli Değildir Ret 68 567.169 0.00543

DSSSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 156.162 0.21781

PYSA, DXSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 68 200.153 0.14363

DXSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 202.463 0.14055

PYSA, NTSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 69 0.13380 0.87501

NTSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 0.40877 0.66619

PYSA, GNTSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 69 166.943 0.19645

GNTSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 143.213 0.24635

MSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 69 130.890 0.27725

PYSA, MSA’ nın Nedenseli Değildir Ret 385.433 0.02627

MTSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 69 0.09261 0.91167

PYSA, MTSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 210.922 0.12969

Page 119: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

104

GSYİH Oranlanmamış Seriler İçin Sonuçlar

Tablo 3.19. İki Serili Granger Nedensellik Testi Sonuçları

Örnek: 1991Q1 2009Q3

Gecikme: 4

H0 Hipotezi Sonuç Gözlem F- İstatistiği Olasılık

GNTSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 67 0.97070 0.43059

PYSA, GNTSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 250.115 0.05216

MTSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 67 122.333 0.31089

PYSA, MTSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 154.504 1.2E-08

DGHSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 66 0.24614 0.91084

PYSA, DGHSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 179.821 0.14179

DGMSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 66 0.13181 0.97011

PYSA, DGMSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 165.069 0.17415

DMRSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 66 0.50082 0.73520

PYSA DMRSA’ nın Nedenseli Değildir Ret 262.808 0.04370

DMSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 66 0.14216 0.96573

PYSA, DMSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 248.915 0.05327

DMSSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 66 245.013 0.05632

PYSA, DMSSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 376.571 0.00871

DNTSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 66 0.29007 0.88325

PYSA, DNTSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 206.035 0.09802

DNXSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 66 0.75145 0.56118

PYSA, DNXSA’ nın Nedenseli Değildir Ret 381.847 0.00809

Page 120: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

105

Tablo 3.19. (Devamı)

DSSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 66 113.837 0.34775

PYSA, DSSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 250.212 0.05229

DSSSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 66 0.45903 0.76543

PYSA, DSSSA’ nın Nedenseli Değildir Ret 428.270 0.00424

DXSA, PYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 66 176.902 0.14770

PYSA, DXSA’ nın Nedenseli Değildir Ret 399.048 0.00636

DDYSA, GNTSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 66 0.80031 0.53003

GNTSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 122.292 0.31127

DDYSA, MTSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 66 315.287 7.4E-14

MTSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Ret 329.346 0.01695

DDYSA, DGMSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 67 0.79588 0.53273

DGMSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 228.596 0.07092

DDYSA, DMRSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 67 0.51031 0.72834

DMRSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Ret 396.474 0.00653

DDYSA, DMSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 67 0.97467 0.42846

DMSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 206.133 0.09763

DDYSA, DMSSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 67 0.16604 0.95477

DMSSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 818.491 2.6E-05

DDYSA, DNTSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 67 159.057 0.18899

DNTSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Ret 253.214 0.04990

DDYSA, DNXSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 67 203.354 0.10155

DNXSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Ret 499.448 0.00158

Page 121: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

106

Tablo 3.19. (Devamı)

DDYSA, DSSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 67 156.158 0.19671

DSSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 224.546 0.07514

DDYSA, DSSSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 67 0.86442 0.49082

DSSSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Ret 326.402 0.01755

DDYSA, DXSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 67 102.262 0.40332

DXSA, DDYSA’ nın Nedenseli Değildir Kabul 143.715 0.23328

3.2.5. Sermaye Hareketlerinin Türkiye Ekonomisi ve Büyüme’ye Etkileri

3.2.5.1. Portföy Yatırımları ve Cari İşlemler Dengesi

Portföy Yatırımları (PYSA) ile cari işlemler dengesi (NXSA) arasında tek yönlü

bir ilişki vardır. GSYİH’ya oranlanmamış seride de görüldüğü gibi PYSA’dan,

NXSA’ya doğru % 95 olasılıklı Granger nedensellik söz konusudur (Tablo 3.19). Grafik

1’e baktığımızda da portföy yatırımlarıyla cari işlemler dengesi arasında güçlü bir

ilişkinin olduğunu görebiliriz. Sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi sonrası, cari

açıkları kapatabilmek için yüksek reel faiz ve yüksek döviz kuru araçları kullanılarak,

portföy yatırımları içerisinde yer alan kısa vadeli sıcak para girişleri uyarılmıştır.

Grafikten de görüldüğü gibi portföy yatırımlarının giriş yaptığı dönemlerde cari açıklar

azalmış, çıkış yaptığı dönemlerde ise artmıştır. Kısacası portföy yatırımlarına ekonomik

büyümeyi sağlamak için değil, cari açıkları kapatabilmek için başvurulmuştur. Ayrıca

kısa vadeli kredilerin yüksek miktarda tutan faiz geri ödemeleri cari açıkları daha da

artırmıştır.

Page 122: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

107

Grafik 1: Cari Açık ve Portföy Yatırımları Arasındaki İlişki

3.2.5.1.1. Portföy Yatırımları, Doğrudan Yatırımlar ve Cari İşlemler Dengesi

Bu duruma grafik 1.1’de görüldüğü gibi doğrudan yatırımları da dâhil

ettiğimizde görüyoruz ki, izlenen politikalar sonucu doğrudan yabancı sermaye

yatırımları 1992 yılından 2004 yılına kadar çok yetersiz kalmış ve sabit bir seyir

izlemiştir.2004 sonrası özelleştirmeler, şirket birleşmeleri ve edinimler şeklinde,

Doğrudan yabancı sermaye ( DY) girişleri artmaya başlamıştır. Bunun sonucu olarak

2006 yılından sonra yabancı sermaye içinde portföy yatırımlarının oranı yüzde olarak

düşmüş ve bir süre rahatlamaya yol açmıştır. Hazine verilerine göre 2006 yılında

birleşmeler ve edinimler biçiminde giriş yapan DY’ ların sadece % 6 gibi küçük bir

kısmı ticarete konu olan sektörlere (sanayi ve tarım ) yönelmiştir. Geriye kalan % 94 ise

ithal ikamesi ve ihracat ile ilgisi çok zayıf olan (örneğin bankacılık, sigortacılık ve

alışveriş merkezleri gibi ) hizmetler sektöründeki şirket alımlarına ve gayrimenkul

edinimlerine gitmiştir. Reel üretime yönelmeyen bu tür yatırımların ise ekonomik

büyümeye katkısı oldukça düşük olacaktır. Nitekim reel üretim sektörlerine yönelik

gelmeyen doğrudan yatırımlar ve günü kurtarmaya yönelik elde edilen portföy

yatırımları içindeki sıcak para girişleri o an için cari açıkları (NXSA) kapatsa dahi kalıcı

bir çözüm üretmemektedir.

Page 123: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

108

Grafik 1.1. Cari Açıkların Portföy Yatırımları ve Doğrudan Yatırımlarla İlişkisi

3.2.5.2. Portföy Yatırımları ve Toplam Yurtiçi Tasarruflar

Portföy yatırımları (PYSA ) ile toplam yurtiçi tasarruflar (SSA ) arasında tek

yönlü bir ilişki vardır. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya oranlanmış seride de görüldüğü gibi

PYSA, DSSA’ nın % 95 olasılıklı Granger nedenselidir (Tablo 3.18). Cari işlemler

bölümünde de değinmiş olduğumuz gibi yüksek reel faiz ve değerli döviz kuru araçları

kullanılarak sağlanan, kısa vadeli yoğun sıcak para girişleri, tüketimi ve cari açığı

artırdığından, yurtiçi tasarrufların düşmesine neden olmaktadır. Yurtiçi tasarrufların

önemli bir bölümü, aşırı dış borçlanmayla beraber faiz ödemelerinin yükünün

artmasından dolayı, yurt dışına transferleri finanse etmek için kullanılmaktadır. Grafik

2’de bunu doğrulamaktadır.

Page 124: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

109

Grafik 2. Portföy Yatırımlarının, Toplam Yurtiçi Tasarruflara Etkisi

Portföy yatırım girişlerinin azaldığı dönemlerde toplam yurtiçi tasarruflar artmış,

girişlerin arttığı dönemlerde ise yurtiçi tasarruflar azalmıştır. Talebin artması yönünde

baskı yapan bir başka önemli faktörde, özel bankaların kredi stoklarındaki büyüme

oranının mevduatlarındaki büyüme oranından yüksek olmasıdır. Bankaların

stoklarındaki büyüme büyük oranda tüketici ve konut kredisi dağıtmalarını sağlamış ve

toplam yurtiçi tasarrufları olumsuz olarak etkilemiştir. Bilindiği gibi yatırımların, bir

başka deyişle büyümenin kaynağı tasarruflardır. Tasarrufların düşmesi yatırımları

azalttığından, ekonomik büyümeyi de yavaşlatacaktır.

3.2.5.3. Kısa Vadeli Yabancı Sermaye ve Gayri Safi Sabit Sermaye Yatırımları

Kısa vadeli sermaye akımlarını motive eden temel faktör reel yatırımlar değil,

rantiyelerin spekülatif faaliyetleridir. Spekülatif sermaye girişleri ile yükselen faiz

oranları reel yatırımları düşürmekte ve ülke parasının yabancı paralar karşısında değer

kazanması, göreceli fiyatlarda ticarete konu olmayan sektörler lehine bir değişim

yaratmaktadır.1980’den itibaren izlenen politikalar sonucu Türkiye’de ticarete konu

olan sektörlerde özel yatırımlar azalmaktadır. Ve ticarete konu olmayan malların

Page 125: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

110

fiyatlarındaki değişime paralel olarak yatırımlar bu sektörlere doğru kaymaktadır.

Grafik 3’tede görüldüğü gibi kısa vadeli sermaye akımlarındaki çok sert iniş çıkışlara

rağmen sabit sermaye yatırımlarını pek etkilememektedir. Sabit yatırımlar sabit bir seyir

izliyor gözükmesine rağmen reel üretimdeki eksilmenin yerini, ticarete konu olmayan

yatırımların almasından dolayı yatırımlar durağanmış gibi gözükmektedir. Grafikte

(SSSA) gayri safi sabit sermaye yatırımları, (STSA) ise kısa vadeli yabancı sermaye

yatırımlarını ifade etmektedir. Reel üretimin düşmesi ise ekonomik büyümenin

yavaşlamasına, hatta eksi değerlere düşmesine neden olmaktadır.

Grafik 3. Kısa Vadeli Yabancı Sermayenin, Gayri Safi Sabit Sermaye Yatırımlarına

Etkisi

3.2.5.4. Kısa Vadeli Yabancı Sermaye, Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla ve Cari İşlem

Dengesi

Portföy yatırımları ve cari işlem dengesi anlatılırken anlatıldığı gibi yüksek reel

faiz ve değerli döviz kuru araçları kullanılarak elde edilen kısa vadeli sermaye cari

açıkların daha da artmasına neden olmaktaydı. Kısa vadeli yabancı sermaye hareketleri

GSYİH’yıda etkilemesine rağmen, bu etkilenmeler küçük dalgalar şeklinde olmaktadır.

Sermaye girişlerinin olduğu dönemlerde GSYİH hafif yukarı doğru dalgalanmakta,

-15

-10

-5

0

5

10

15

20

25

30

35

40

1993

Q1

1994

Q1

1995

Q1

1996

Q1

1997

Q1

1998

Q1

1999

Q1

2000

Q1

2001

Q1

2002

Q1

2003

Q1

2004

Q1

2005

Q1

2006

Q1

2007

Q1

2008

Q1

2009

Q1

STSA

SSSA

Page 126: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

111

çıkışlarda ise biraz düşüşlere sebebiyet vermektedir. Bu durumu grafik 4’te

görmekteyiz.

Grafik 4: Kısa Vadeli Yabancı Sermaye, GSYİH ve Cari Açıklar Arasındaki İlişki

3.2.5.5. Kısa Vadeli Yabancı Sermaye, Özel Kesim Nihai tüketimi ve Tüketim Malı

İthalatı

Yüksek miktarlarda kısa vadeli spekülatif sermaye girişleri (STSA) sonucunda ülke

parasının değer kazanması nedeniyle yurtiçi tüketim artmaktadır. Türkiye de özellikle

1990 sonrası bankaların ellerinde büyük kredi stokları birikmiş ve mevduatlarının

üzerine çıkmıştır. Bankalar bu stokları eritebilmek için yoğun bir şekilde tüketici ve

konut kredisi vererek stokları eritme yoluna gitmişlerdir. Bu ise özel kesim tüketim

harcamalarının (NTSA) daha da artmasına yol açmıştır. İç tüketim harcamalarındaki en

küçük artış ise yüksek döviz kuru nedeniyle ucuzlayan tüketim malı ithalatında daha

büyük artışlara sebebiyet vermiş ve tüketim malı ithalatının (MTSA), toplam ithalat

harcamaları içinde hızla yükselmesine yol açmıştır (grafik 5). Bu ise zaten yetersiz olan

yurtiçi tasarrufların azalmasına, yatırımlara gitmesi gereken sermayenin ise yurt dışına

çıkmasına yol açmakta ve ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemektedir.

-120

-100

-80

-60

-40

-20

0

20

40

60

1993

Q1

1994

Q1

1995

Q1

1996

Q1

1997

Q1

1998

Q1

1999

Q1

2000

Q1

2001

Q1

2002

Q1

2003

Q1

2004

Q1

2005

Q1

2006

Q1

2007

Q1

2008

Q1

2009

Q1

NXSA

STSA

GSYİH

Page 127: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

112

Grafik 5: Kısa vadeli yabancı sermaye, Özel kesim nihai tüketimi ve Tüketim malı

ithalatı arasındaki ilişki

-100%

-80%

-60%

-40%

-20%

0%

20%

40%

60%

80%

100%

1993

Q1

1994

Q1

1995

Q1

1996

Q1

1997

Q1

1998

Q1

1999

Q1

2000

Q1

2001

Q1

2002

Q1

2003

Q1

2004

Q1

2005

Q1

2006

Q1

2007

Q1

2008

Q1

2009

Q1

MTSA

NTSA

STSA

Page 128: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

113

SONUÇ

Bu araştırmada, GOÜ’e ve Türkiye ekonomisine yönelik sermaye hareketlerinin

ekonomi üzerindeki etkileri, uluslararası sermaye hareketlerini etkileyen faktörler,

sermaye hareketlerinin dünya üzerindeki dağılımları ve tarihsel gelişimi, nedenleri ve

etkileri incelenmiştir. Araştırma üç bölümden oluşmuştur. İlk bölüm, yabancı sermaye

çeşitleri ve bunlara ilişkin tanımlamaları içermekte; ikinci bölüm, sermaye

hareketlerinin ekonomi üzerindeki etkileri, uluslararası sermaye hareketlerini etkileyen

faktörler, uluslararası sermaye hareketlerinin dünya üzerindeki dağılımları ve uluslar

arası sermaye hareketlerinin Türkiye’nin ekonomik büyümesine etkilerini ele

almaktadır. Son bölümde ise Türkiye’de uluslararası sermaye hareketlerinin tarihsel

gelişimi ve uluslar arası sermaye hareketlerinin Türkiye ekonomisinde ekonomik

büyümeye etkilerinin sınanmasına yönelik yapılan ekonometrik uygulamalar ve

değerlendirmelerden oluşmaktadır.

1973 yılının mart ayında birçok ülkenin paralarını dalgalanmaya bırakması ile

birlikte Bretton Woods sistemi yıkılmış ve uluslar arası finansal sistemde serbestleşme

ve sermaye hareketlerinde liberalleşme başlamıştır. Özellikle 1990’lı yıllarda hız

kazanan finansal piyasalardaki küreselleşme olgusu dünya ticaretinin çok üzerinde para

hareketlerine neden olmuş ve gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımları önemli

ölçüde artmıştır. Fakat 1990’lı yıllardan sonraki bu sermaye akımları spekülatif nitelikli

sıcak para şeklinde gelişmekte olan piyasalara giriş yapmıştır. Yoğun şekilde giriş

yapan bu sermaye türü ilk etapta kamu harcamalarının daha rahat finansmanını

sağlayarak, tüketim ve yatırımı arttırmak suretiyle büyümeyi olumlu yönde etkilese de,

herhangi bir olumsuzluk durumunda yoğun bir şekilde çıkış yaparak, özellikle

gelişmekte olan ülkelerin kırılganlıklarını arttırmış ve dünya ekonomilerini tekrarlanan

krizlere sürüklemiştir.

Gelişmekte olan ülkeler içerisinde sermaye hareketlerinden en karlı çıkan ülkeler

doğu asaya ülkeleri olmuştur. Bu ülkeler spekülatif nitelikli sermayeden çok, doğrudan

yatırım şeklinde yabancı sermaye yatırımlarını çekerek hızlı bir şekilde büyümeyi

başarmışlardır. Özellikle Çin ve Hong-Kong yabancı sermayeyi çekmede oldukça

başarılı olmuşlardır. Türkiye ise ancak GSYİH’nın % 0,8’i kadar DY çekebilmiştir.

Page 129: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

114

Türkiye’nin sermaye giriş kanallarına bakıldığında doğrudan yatırımlara ait

payın düşük kaldığı, sermaye girişlerinin büyük bir bölümünün spekülatif nitelikli kısa

vadeli yabancı sermayeden oluştuğu görülmektedir. Nitekim 1980 sonrası yabancı

sermayenin, milli gelire oranı artmış olmasına rağmen, büyüme hızı düşmektedir.

Bunda sermaye girişlerinin % 80-90’nının borç yaratan öğelerden oluşmasının payı

büyüktür. Borç yaratan öğelerin ise yüksek faizli olması, dış borç faiz yükünü arttırarak,

giriş yapan sermayenin yatırım yerine, dış borç ve faiz ödemelerine gitmesine neden

olmaktadır. Ayrıca spekülatif nitelikli sıcak para açık veren sektörlere (kamu) ve ithalat

harcamalarının finansmanında kullanılarak cari harcamalara yönelmiş veya yerli

bankalar aracılığıyla kredi kullanımında kullanılmıştır. Bu durum ise toplam talepte

artışlara yol açmıştır. Fakat bu talep artışı reel sektör yerine, ticarete konu olmayan

sektörlerde yatırım artışına yol açmıştır. Kısacası yetersiz tasarruflar nedeniyle birkaç

yılık istisna dışında dış kaynak kullanılmıştır. Bu durum tasarruflardan daha yüksek bir

oranda yatırım yapma olanağı sağlamıştır. Kısacası dışarıdan kaynak bulunabildiği

ölçüde büyüme mümkün olabilmekte dışarıya kaynak transferi yapıldığında ise krize

girilmektedir.

Türkiye ekonomisinin tarihsel gelişimi 1980 öncesi dönem ve 1980 sonrası

dönem olarak incelenmiştir.1980 öncesinde, ithal ikameci bir üretim ön plana çıkmış ve

yapı üzerinde, korumacı dış ticaret politikası uygulanmıştır. Dışa kapalı bir ekonomik

yapı üzerinde, resmi kurumlar aracılığıyla sınırlı miktarlarda sermaye girişleri olmuştur.

Bununla birlikte bu dönemdeki sermayenin çoğu doğrudan yatırım şeklinde gelmiş ve

Türkiye’de birçok ekonomik sektörün kurulmasına öncülük etmişlerdir.1980 sonrası

ise,24 ocak kararları ile dışa açık bir ekonomi ve serbest dış ticaret politikası

benimsenmiştir.1989 yılına kadar cari işlemler bilançosu serbestleştirilmiş ve 32 sayılı

Kanun Hükmünde kararname ile sermaye hareketlerinde serbestleşmeye

gidilmiştir.1990’lı yıllarda, Türkiye ekonomisi, diğer GOÜ’lerde olduğu gibi spekülatif

nitelikli yoğun sermaye giriş ve çıkışlarına sahne olmuştur.

Uluslararası sermaye hareketlerinin Türkiye ekonomisindeki yeri ve ekonomik

büyümeye olan etkileri, son bölümde sunulmuştur. Türkiye oldukça liberal sermaye

mevzuatı, yüksek reel faiz ve yüksek hisse senedi getirilerine rağmen, sermaye

hareketlerinden yeterince yaralanamamıştır. 1980 sonrası sermaye girişlerinin

yetersizliği sıkça uygulanan seçim ekonomisi sonucu oluşan ekonomik ve siyasi

Page 130: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

115

istikrarsızlıklardan ve yapısal sorunların çözümünü sürekli ileriye atan kısa vadeli

politikalardan kaynaklanmıştır.

1950-1990 arası dönemde Türkiye, her on yılda bir krize ve IMF istikrara

programları ile 2-3 yıl süren stagflasyon dönemi sonucu krizi atlatarak tekrar büyüme

sürecine girmiştir.1990 ve 2000’li yıllarda finansal krizler ortalama her üç yılda bir

(1991,1994,1997-1998,2001 ve 2008) yaşanmış ve 1-2 yıl sürmüştür. Fakat 2008

krizinin etkisi diğer krizlere göre daha ağır olmuş ve hala devam etmektedir. Sermaye

hareketleri serbestleştirilirken, ekonomik ve siyasi istikrarsızlıkların devam etmesi ve

yapısal sorunların çözümünün sağlanamaması nedeniyle finansal krizlere yakalanma

sayısı artmıştır. Yerli ve yabancı yatırımcıların ulusal ekonomiye spekülatif amaçlı

sermaye girişi sağlaması, kısa vadeli dış borçların birikmesine ve ulusal ekonomilerin

küçük şoklara bile duyarlı hale gelmesine yol açmıştır. Türkiye ekonomisinde sermaye

hareketlerinin büyük bir bölümü kısa vadeli spekülatif amaçlı fonlardan (KVSH ve PY)

oluşmuş ve ardışık yıllarda farklı eğilimler göstererek istikrarsız bir tablo çizmiştir.

Yüksek reel faizler, siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar, doğrudan yatırımları

dışlamıştır.

Türkiye ekonomisi için sermaye hareketlerinin hangi unsurlardan etkilendiği ve

bu sermaye türlerinin ekonomik büyümeyi ne yönde etkilediğinin araştırılması için

doğrudan yatırımlar (DYSA), cari işlemler dengesi (NXSA), ara malı ithalatı (MRSA),

gayri safi sabit sermaye yatırımları (SSSA), toplam yurtiçi tasarruflar (SSA),

ihracat(XSA), sermaye malı ithalatı (MSSA), özel kesim tüketimi (NTSA), devletin

nihai tüketimi (GNTSA), portföy yatırımları(PYSA), ithalat (MSA), ve tüketim malı

ithalatı (MTSA) değişkenleri seçilmiştir. SH ile belirleyicileri arasındaki nedensellik

hemen hemen teorik beklentileri desteklemiştir.

Sermaye hareketlerinin ekonomik büyümeye ne denli etkili olduğu sorusu,

sermaye hareketlerinin ekonomi üzerindeki etkilerinin araştırılmasında temel alınmıştır.

Ekonometrik çalışma konusu, bu temel soru doğrultusunda oluşturulan hipotezlerin

sınanmasını içermiştir.

Değişkenler arasındaki nedensellik ilişkisi, Granger nedensellik yöntemine göre

araştırılmıştır. PYSA ile SSSA arasında hem GSYİH’ya oranlanmış, hem de GSYİH’ya

Page 131: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

116

oranlanmamış serilerde, tek yönlü, fakat güçlü bir ilişki bulunmuştur. Bu sonuç yetersiz

yurtiçi tasarruflara rağmen, gayri safi sabit sermaye yatırımlarının, portföy yatırım

girişleri ile desteklendiğini göstermektedir. Sabit sermaye oluşumu PYSA’nın giriş

dönemlerinde artmış, çıkış dönemlerinde ise azalmıştır. Ayrıca bankalar tarafından

yoğun şekilde girişi sağlanan PYSA içindeki spekülatif nitelikli kısa vadeli sermaye,

bankaların kredi olanaklarını artırmış, bol miktarda dağıtılan tüketici ve konut kredileri

ise toplam talep artışını tetiklemiştir. Buna değerli ulusal para nedeniyle ithal mallarının

fiyatlarının düşmesi de eklenince ithalat aşırı derecede artmış ve ihracatın, ithalatı

karşılama oranı düşmüştür. Bütün bu olumsuzluklar PYSA içindeki spekülatif nitelikli

yoğun sermaye girişlerine bağımlılığı arttırarak, cari dengeyi daha da bozmuştur.

Kısacası faiz ve döviz kuru arasındaki dengesizlikten kaynaklanan arbitraj öğesine

dayanan sermaye girişi, faiz oranlarının devamlı olarak yüksek, döviz kurunun ise

değerli olmasını gerektirmekte, bu ise ulusal ekonominin gerek iç gerekse dış

dengelerinin daha da bozulmasına yol açmaktadır.

Bu gelişmeler sonucunda sermaye akımlarının ulusal ekonomiler üzerindeki

etkileri yoğun olarak tartışılmaya başlanmış, yoğun bir şekilde GOÜ ekonomilerine

giriş yapan spekülatif nitelikli bu sermaye hareketlerinin ekonomik krizlerin en önemli

nedeni olduğu görüşü ağırlık kazanmaya başlamıştır. Bununla birlikte bu tür sermaye

akımlarının kontrolü ve bu kontrolün nasıl gerçekleştirileceği tartışılmaya başlamıştır.

Page 132: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

117

KAYNAKÇA

Acaravcı, Ali (2000), “Uluslararası Sermaye Hareketleri ve Türkiye Ekonomisi Üzerine

Etkileri”, Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Eylül 2000,ADANA.

Agarwal, Jamuna. P. ; Gubitz, Andrea; Nunnenkamp Peter (1991) ,Foreign Direct

Investment in Developing Countries The Case of Germany, Tubingen,

Kieler Studien.

Aizenman, Joshua; Yİ Sang-Seung, (1997), “Controlled Opennes and Foreign Direct

Investment”, NBER Working Paper Series, No:6123, 1-20.

Akdiş, Muhammet (1998), “Dünya’da ve Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları ve

Beklentiler”, YASED Yayınları No:33,1998.

Akdiş, Muhammed (2004), “Kısa Vadeli Sermayenin Yol Açtığı Finansal Krizler ve Bu

krizleri Önlemede Kullanılabilecek Araçlar: Tobin Vergisi”, Active

Bankacılık ve Finans Dergisi, S.36, 36-48,İstanbul.

Akyüz, Y. ve Boratav, K. (2003) “The Making of the Turkish Crises” ,World

Development, 31(9), 1549-1566.

Arın, T. (1999), “Financial Markets and Globalization on Turkey”, Topics In Middle

Eastern and North African Economies, New york.

http://www.gsb.luc.edu/depts/economies/meea/volume1/arîn.html.

(24.06.2009).

Asıedu, Elizabeth (2002), “On The Determinats of Foreign Direct Investment to

Developing Countries: Is Africa Different?”, World Development, 30,

107-119.

Bağımsız Sosyal Bilimciler (2008), 2008 Kuşağında Türkiye, Siyaset İktisat ve Toplum,

İstanbul: Yordam Kitap Basım ve Yayın Ticaret Ltd. Şti.

Batmaz, Nihat; Tunca, Halil (2005), Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları, (1.Baskı),

İstanbul: Beta Basım Dağıtım A.Ş, Mayıs 2005.

Bengoa, Marta; Sanchez-Robles, Blanca (2003), “Foreign Direct Investment Economic

Freedom and Growth: New Evidence from Latin America”, Europen

Journal of Political Economy,19, 529-545.

Page 133: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

118

Berksoy, Taner; Doğruel A.S.(1989), Türkiye’de Yabancı Sermaye, Türkiye Sosyal

Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı.

Blonigen, Bruce. A; Tomlin, Kasaundra; Wilson, Wesley. W. (2002), “Tariff-Jumping

FDI and Domestic Firms Profits”, NBER Working paper Series,

No:9027, 1-33.

Blomström, Magnus (1991), “Host Country Benefits of Foreign Investment”, NBER

Working paper, No:3615, 1-35

Blomström, Magnus; Kokko, Ari (1996), “The Impact of Foreign Investment on Host

Countries: A Review of the Empricial Evidence”, NBER Working paper,

1–36.

Boratav, Korkut (1988), Türkiye İktisat Tarihi,1908-1985, İstanbul: Gerçek Yayınevi.

Boratav, Korkut (1994), “İktisadi Kriz ve Değişim Dinamikleri”, İktisat Dergisi, S.351,

17-18.

Boratav, Korkut; Oktar, Türel ve Erinç, Yeldan (1996), “Dilemmas of Structural Adju-

stment and Environmental Policies Under Instability: Post-1980 Turkey”,

World Development, 24(2), 373-393.

Boratav, Korkut (2001), “Finansal Kriz IMF’nin Eseridir”, Ankara Üniversitesi, SBF;

teksir.

Boratav, Korkut (2001), “2000-2001 Krizinde Sermaye Hareketleri”, İktisat İşletme ve

Finans, S.186, 7-18.

Boratav, Korkut (2004), Yeni Dünya Düzeni Nereye? (2.Baskı),İstanbul: İmge Kitabevi

Yayınları, Aralık 2004.

Borensztein E.vd, (1998), “How Does Foreign Direct Investment Affect Economic

Growth”, Journel of International Economics,45, 115–135.

Branstetter, Lee (2000), “Is Foreign Direct Investment A Channel of Knowledge

Spıllovers? Evidence from Japan’s FDI in the United States”, NBER

Working Paper Series, No:8015, 1-38.

Chakrabarti, Avik (1998), “Foreign Direct Investment and Host Country Interaction: A

Strategic Aproach”, The Michigan University, PhD Thesis, 1-119.

Chakrabarti, Avik (2001), “The Determinats of Foreign Direct Investments: Sensitivity

Analyses of Cross-Country Regressions”, Kyklos,54, 89-113.

Chakrabarti, Avik (2003), “A Theory of the Spatial Distribution of Foreign Direct

Investment”, International Rewiev of Economics and Finance, 12,149-

169.

Page 134: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

119

Cihan, Ömer (2005), “Gelişmekte olan ülkelere ve Türkiye’ye yönelik kısa vadeli

sermaye hareketleri”, Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü, Hazine

Uzmanlık Tezi, Şubat 2005, Ankara, Erişim:http://www.hazder2.google

Pages.com/OmerCihan Tez Sermaye Hareketleri.pdf./ ,Temmuz,2009

Cizre-Sakallıoğlu, Ümit ve Erinç Yeldan (2000) “Politics, Society and Financial Liber -

alization: Turkey in the 1990s”, Development and Change, 31(1) :ss 481-

508.

Cömert, Faruk (1998), “Yabancı Sermayenin Dünü Bugünü ve Geleceği”, Hazine

Dergisi; S.12, ss 1–25, Ekim, 1998.

Çalışkan, Özgür (2003), “Dünya Yatırım Raporu–2002 Çerçevesinde Doğrudan

Yabancı Yatırımlar Üzerine Değerlendirmeler”, Dış Ticaret Dergisi,

S.27,80-106, Ankara.

Das, Satya. P. (2002), “Foreign Direct Investment and The Relative Wage in a

Developing Economy”, Journal of Development Economics,67, pp.55-

77.

DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) (2000), Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Özel

İhtisas Komisyonu Raporu, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,

Ankara.Erişim:http://ekutup.dpt.gov.tr/yabancıs/otk532.pdf.(19.05.2009).

Emil, Dilek (2003), “Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze İzlenen Yabancı Sermaye

Politikaları”, Hazine Dergisi, 80.Yıl Özel Sayısı, ss 113–123.

Enders, Walter (1995), Applied Econometric Time Series, USA: John Wiley&Sons, Inc.

Eren, Ercan; Bildirici, Melike (2001), “Türkiye’de Siyasal ve İktisadi İstikrarsızlık

1980–2001”, İşletme ve Finans Dergisi, S.187, ss 27–43.

Ertek, Tümay (1996), Ekonometriye Giriş (2.Baskı),İstanbul: Beta Basım Yayım

Dağıtım A.Ş.

Esen, Oğuz,(1998), “Gelişmekte Olan Ülkelerde Uygulanan Finansal Serbestleşme

Programlarına Eleştirel Bir Yaklaşım”, İktisat, İşletme ve Finans Dergisi,

S.145,Nisan 1998.

Gebhard, Kirchgassner ve Jürgen, Wolters, (2007), Introduction to Modern Time Series

Analysis, Springer.

Gövdere, Bekir (2003), “Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Belirleyicilerinin

Günümüzdeki Geçerliliği”, Dış Ticaret Dergisi, S. 28, 26-42,Ankara.

Gujarati, Damodar (1999), Temel Ekonometri, (1.Baskı), Çevirenler: Ümit Şenesen ve

Gülay Günlük Şenesen, İstanbul: Literatür Yayıncılık.

Page 135: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

120

Günçavdı, Öner; Michael, Bleaney and Andrew, Mckay (1999), “The Response of

Private Investment to Structural Adjustment –A Case Study of Turkey”,

Journal of International Development, Vol.2, 221–239.

Gürlesel, Can Fuat (2003). “Sıcak para nasıl önlenir”,

www.eso.es.net (Erişim:29.08.2009).

Hazine Dergisi (1998), “75.Yıl Özel Sayısı”.

Hazine Müsteşarlığı, 2007 Yıllık Rapor, 8.

Hiç, Mükerrem (1975), Büyüme Teorileri ve Gelişen Ekonomiler, İstanbul Üniversitesi

Yayınları No:372, İktisat Fakültesi No:2143,İstanbul.

Işığıçok, Erkan (1994), Zaman Serilerinde Nedensellik Çözümlemesi, Uludağ

Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Yayın No:94, Bursa: Uludağ

Üniversitesi Basımevi.

Iversan, Carl (1967), “Aspects of Theory of International Capital Movements”,

Newyork, İktisat, İşletme ve Finans Dergisi, ss 97, Ağustos 2002.

Karluk, S. Rıdvan (1983), Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları, İstanbul Ticaret

Odası Ekonomik Yayınları Dizisi No:13.

Karluk, S.Rıdvan (2004), “Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının

EkonomikBüyüme’ye OlanKatkısı”,

Erişim:http://www.tcmb.gov.tr/,Mayıs,2009.

Karluk, S. Rıdvan (2007), “Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ekonomik

Büyüme’ye Katkısı”, Ekonomik İstikrar, Büyüme ve Yabancı Sermaye

Paneli, Erişim:http://www.tcmb.gov.tr/ ,Temmuz,2009.

Karluk, Rıdvan (2007), Cumhuriyetin İlanından Günümüze Türkiye Ekonomisinde

Yapısal Dönüşüm (11.Baskı), İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş.

Kazgan, Gülten (1988), Ekonomide Dışa Açık Büyüme, İstanbul: Altın Kitaplar

Yayınevi.

Kazgan, Gülten (1995), Yeni Ekonomik Düzen’de Türkiye’nin Yeri (2.Baskı), İstanbul:

Altın Kitaplar Yayınevi.

Kepenek, Yakup ve Nurhan Yentürk (1997), Türkiye Ekonomisi (9.Baskı), İstanbul:

Remzi Kitabevi.

Kepenek, Yakup ve Nurhan Yentürk (2000), Türkiye Ekonomisi, İstanbul: Remzi

Kitabevi.

Keyder, Nur (1996), Para Teori-Politika-Uygulama (5.Baskı), Ankara: Bizim Büro

Basımevi.

Page 136: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

121

Kingleberger, Charles P.(1965), International Short-term Capital Movements Reprints

of Economic Classics, New York.

Kirmanoğlu, H.ve Ö.Özçiçek (1999), “The Effect of Short-term Capital Inflows on the

Turkish Economy”, Yapı Kredi Economic Review, 10(1), 27-34.

Komiya,R.R.Wakasagi (1991), “Annuals of The American Academy of

Political&Sciences,Jan, Erişim:http://ebscohost.com,08 Ekim 2009.

Kont, B. (1998), Sermaye Girişleri ve Makroekonomik Etkileri: Türkiye Deneyimi

(1990-1996), İktisat Politikası, İstanbul: Alfa Basımevi, 635-739.

Kruger, A.O. (1987), “Debt, Capital Flows, and LDC Growth”, The American

Economic Review, Vol.77, 159-164.

Krugman, Paul. R and Maurice Obstfeld (1994), International Economics: Theory and

Policy, Harper Collins, Third Edition, Copyright 1994, 100-101.

Larudee, Mehrene; Tim, Koechlin (1999), “Wages, Productivity and Foreign Direct

Inveestment Flows”, Journal of Economics Issues, VOL. XXXIII, No.2.

Lipsey, Robert. E. (2002), “Home and Host Country Effects of FDI”, NBER Working

paper, No:9293, 1-78.

Markusen, James. R; Venables, Anthony. J. (1996), “Multinational Production, Skilled

Labor and Real Wages”, NBER Working Papers Series, No:5438, 1-38.

McKinnon, Ronald. L. (1973), “Optimum Currency Areas”, American Economic

Review American Economic Association Business Office;161.

Moran, Theodere. H.(1985), Multinational Corporation: The Political Economy of

Foreign Direct Investment, Lexington Boks, D.C.Heathand Company.

Morisset, Jacques; Pirnia, Nede (2001), How Tax Policy and Incentives Affect Foreign,

Direct İnvestment Erişim: 69-101, Eylül, 2009.

Muti J. ;Grubert H.(2004), Empricial Asymmetries in Foreign Direct Investment and

Taxation, Journal of International Economics, 62, 337-358.

Nurse, Ranger (1964), Az Gelişmiş Ülkelerde Sermaye Teşekkülü, Çeviren: Şevki Adalı,

Yöneten: Yüksel Ülken, İktisat Teorisi Kitaplığı, Seri No.1,Yayınevi:

Menteş Kitabevi, İstanbul.

Öniş, Ziya ve Ahmet. F.Baysan (1999) “Neoliberal Globalisation, the Nation –State

and Financial Crises in the Semi-Periphery: A Comparative Analysis”,

Third World Qarterly, 21(1): 119-139.

Örnek, İbrahim (2005), “Yabancı Sermaye Akımlarının Yurtiçi Tasarruf ve Ekonomik

Büyüme Üzerine Etkisi: Türkiye Örneği”, Ankara Üniversitesi SBF

Page 137: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

122

Dergisi, 63-2.

Erişim:http://www.dergiler.ankara.edu.tr/dergiler./42/934/11648pdf.

Haziran, 2009.

Pcaheco-Lopez, Penelope (2004), “Foreign Direct Investment, Export and İmport in

Mexico”, Departmant of Economics, Keynes College, University of

Kent, Canterbury.

Razin, A. (2002), “FDI Contribution to Capital Flows and Investment in Capacity”,

National Bureau of Economic Research, Working Paper, No:9204.

Robert S. Pindyck ve Daniel L. Rubinfeld, (1998), Econometric Models and Economic

Forecast, McGrawHill

Rodrik, Dani ve Velasco, A.(1999), “Short Term Capital Flow”, NBER Working Paper,

7364, ss 352-369.

Rodrik, Dani (2004), Getting Institutions Right, Erişim:http//www.kgshome.

Harvard. Edu, Haziran,2009.

Seyidoğlu, Halil (1996), Uluslararası İktisat: Teori, Politika ve Uygulama, (11.Baskı),

İstanbul: Güzem Yayınları no.11.

Seyidoğlu, Halil (2007), Uluslararası İktisat: Teori, Politika ve Uygulama, (16.Baskı),

İstanbul: Güzem Can Yayınları no.22, İstanbul.

Sönmez, Sinan (1998), Dünya Ekonomisinde Dönüşüm, (1.Baskı), Ankara: İmge

Kitabevi.

Shıh C.T.(1985), “A Methodology to Develop Country Risk for Foreign Investment”,

phD Thesis, The University of Texas, 1-125.

Singh, Harinder; Jun, Kwang. W.(1995), “Some New Evidence on Determinants of

Foreign Direct Investment in Developing Countries”, World Bank Policy

Research Working Paper, No:1531, 1-48.

Şahin, Hüseyin (1997), Türkiye Ekonomisi (4.Baskı), Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları.

Şenses, Fikret (1998), “Kriz, Dış Yardım ve Neoliberal Politikalar”, Toplum ve Bilim

S.77, ss 31–32.

Şimşek, M. (1997), “Türkiye’deki Yabancı Sermayenin Yurtiçi Tasarruflar Üzerindeki

Etkisi: Ampirik Bir Yaklaşım”, Erciyes Üniversitesi İ.İ.B.F Dergisi (12),

25-37.

Taylor, Karl; Driffield, Nigel. (2005), Wage İnequality and The Role of Multinational:

Evidence from UK Panel data, Labour Economics, 12, 223-249.

TCMB,1989 Yıllık Bülteni.

Page 138: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

123

TCMB, Elektronik Veri Dağıtım Sistemi, Üç Aylık Ve Yıllık Veriler, www.tcmb.gov.tr.

Tuncer, Baran (1968), Türkiye’de Yabancı Sermaye Sorunu, AÜ SBF Yayınları No:214,

Ankara.

TÜSİAD ve YASED(2004), “FDI Attractivenes of Turkey A Comparative Analysis”,

Erişim:http//www.tusiad.us/content/uploaded/Turkey-Foreign-Direct-

Investment. Attractıvenespdf/, Temmuz,2009

UNCTAD, World Investment Report, (1991), The Triad in Foreign Direct Investment.

UNCTAD, World Investment Report,(1998).

UNCTAD, World Investment Report Overview,(2006).

UNCTAD, World Investment Report,(2008).

www.unctad.org

Uras, T.Güngör (1979), Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları, (1.Baskı), İstanbul:

Formül Matbaası.

Uygur, Ercan (2004), “Cari Açık Tartışmaları”, İktisat, İşletme ve Finans, S.222, 5–19.

YASED (1998), Dünyada ve Türkiye’de Sermaye Yatırımları ve Beklentiler, Yayın

No:33.

Yeldan, Erinç (1996) “Türkiye Ekonomisinde 1980-Sonrasında Gelir Bölüşümünü

Belirleyen Makroekonomik Süreçler”, İktisat Dergisi, No 359, 26-29.

Yeldan, Erinç (1999) “The Impact of Financial Liberalization and the Rise of the

Financial Rent On Income Inequalty: The Case of Turkey”, A. Cornia

(der.) Rising Income Inequaliyt and Poverty Reduction: Are They

Compatible? UN-WIDER.

Yeldan, Erinç (2006), Küreselleşme Sürecinde Türkiye Ekonomisi: Bölüşüm, Birikim ve

Büyüme, (12.Baskı), İstanbul: İletişim Yayınları 710.

Yentürk, Nurhan (2005), Körlerin Yürüyüşü: Türkiye Ekonomisi ve 1990 Sonrası

Krizler, (2.Baskı), İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları (46).

Yılmaz, S. (1994), “Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Tasarrufa Duyulan İhtiyacın

Nedenleri”, Hazine ve Dış Ticaret Dergisi (20), 102-103.

Zee, Howell. H; Stotsky, Janet. G.; Ley, Eduardo (2002), Tax Incentives for Business

Investment:APrimer for Policy Makers in Developing Countries, World

Development, 30, 1501-1512.

Erişim:http//stats.unctad.org/FDI/Tableviewer.aspx,Ekim,2009.

Wong, Charng-Huey and Luis Carranza (1998), “Policy Respenses to External

Imbalances in Emerging Market Economies”, IMF Working Paper

Page 139: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

124

WP/98/103.

Erişim:http://www.imf.org/external/pubs/ft/wp/wp97103.pdf.,

Ağustos,2009.

Page 140: T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ... · sayılı kararname ile yabancı sermaye hareketlerini serbestleştirmiş, fakat buna rağmen yeterince yabancı

125

ÖZGEÇMİŞ

KİŞİSEL BİLGİLER

Adı Soyadı

Doğum Yeri Ve Yılı

Adres

Yabancı Dil

E-mail

ÖĞRENİM DURUMU

1991-2010

1982-1986

1978-1981

İŞ TECRÜBESİ

2007-2009

2004-2007

1997-2002

1995-1997

: Cafer ELBİR

: Elazığ-1964

: Gazi Mh.1305 sok. Ateş apt. No: 17/1, Mersin.

: İngilizce

: [email protected]

: Yüksek Lisans, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

İktisat Anabilim Dalı, Adana.

: Lisans, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi İktisat

Anabilim Dalı, Eskişehir.

: Çemişgezek Lisesi Çemişgezek, Tunceli.

: M.I. P (Mersin Limanı) Saha Planlamacı.

: Nata Gemi Acent. A.Ş Finans ve Operasyon Bölümü.

: Coca Cola A.Ş Ambar Sorumlusu ve Stok Kontrol.

: Coca Cola A.Ş Finans.