Top Banner
T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DEONTOLOJİ ve TIP TARİHİ ANABİLİM DALI ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ ve EĞİTİM FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNİN TEMEL BİYOETİK KONULARI HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ HANDAN AKIN YÜKSEK LİSANS TEZİ TEZ DANIŞMANI YAR DOÇ DR SELİM KADIOĞLU Çukurova Üniversitesi Araştırma Fonu tarafından TF2005YL8 numaralı proje olarak desteklenmiştir. ADANA - 2007
128

T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

Oct 17, 2020

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

T.C.

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

DEONTOLOJİ ve TIP TARİHİ ANABİLİM DALI

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ ve

EĞİTİM FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNİN TEMEL BİYOETİK KONULARI HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

HANDAN AKIN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

TEZ DANIŞMANI YAR DOÇ DR SELİM KADIOĞLU

Çukurova Üniversitesi Araştırma Fonu tarafından TF2005YL8 numaralı proje olarak desteklenmiştir.

ADANA - 2007

Page 2: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

T.C.

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

DEONTOLOJİ ve TIP TARİHİ ANABİLİM DALI

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ ve

EĞİTİM FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNİN TEMEL BİYOETİK KONULARI HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

HANDAN AKIN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

TEZ DANIŞMANI YAR DOÇ DR SELİM KADIOĞLU

ADANA - 2007

Page 3: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda
Page 4: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

iii

ÖNSÖZ

Eş durumu nedeniyle Adana’ya yerleşip Çukurova Üniversitesi’ne

atandıktan sonra, yüksek lisans yapma düşüncesiyle önce Prof Dr İlter Uzel ve

sonra da Yar Doç Dr. Selim Kadıoğlu ile görüştüm. Deontoloji ve Tıp Tarihi

disiplini hakkındaki ilk bilgilenmem bu görüşmelerle oldu. Tekrar öğrenci

olabileceğime dair umutlanarak alanın konuları ile ilgili bir ön araştırma

yaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta

öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

çekincem vardı. Ancak hocalarımla konuştuktan ve grup arkadaşlarımla

tanıştıktan sonra, eğitimle ilgili sorunları aşabileceğime inanarak çalışmalarıma

başladım.

Tez konumu seçme aşamasında, ders dönemi boyunca okumuş olduğum

kitapları, makaleleri, dinlediğim tartışmaları toplu halde değerlendirip, tıp etiği ve

biyoetik çerçevesinde ele alınan konularda toplumun görüşleri hakkında yapılan

çalışma sayısının oldukça sınırlı olduğunu fark ettim. Var olan çalışmaların

çoğunun sağlık alanında çalışanlar üzerinde yürütülmüş olduğu saptamasını

yapıp bu literatüre farklı bir soluk getirmek adına sağlık alanı dışındaki

öğrencilerin temel tıp etiği - biyoetik konulardaki düşüncelerini araştırmaya karar

verdim.

Her birinin üzerinde müstakil ve daha geniş ölçekli çalışmalar

yapılabilecek olan dört konuyu bir arada işlemek zor ama zevkli bir çalışma

süreci oldu. Özellikle araştırma aşamasında, ele alınan konuların anket

uygulanan öğrencilerin ilgisini kuvvetle çektiğini ve tartışma arzusu yarattığını

görmek hoş bir deneyimdi. Karşılıklı yarar ve hoşnutluk sağlayan bu deneyim,

üniversite öğrencileri üzerinde benzer çalışmalar yürütme konusunda güçlü bir

motivasyon kazanmama yol açtı.

Page 5: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

iv

Önsözümün bundan sonrasını yüksek lisans eğitimime farklı aşamalarda

ve farklı yönlerden, doğrudan ya da dolaylı olarak katkıda bulunmuş olanlara

karşı duyduğum içten minnet duygusunu ifade etmeye ayırmak istiyorum.

Bu bağlamda ilk olarak, deontoloji ve tıp tarihi alanındaki tüm

çalışmalarıma destek veren değerli hocam Prof Dr İlter Uzel’e; çalışmalarımı

sabırla destekleyen ve kendisine danıştığım her konuda yardımını esirgemeyen

Yar Doç Dr Selim Kadıoğlu’na; yerinde yönlendirmeleriyle çalışma ufkumu

genişleten Yar Doç Dr Funda Kadıoğlu’na; araştırmamın istatistik analizi

aşamasında sınırlı boş zamanları içinde sınırsız bilgisinden yararlanmama

olanak sağlayan Yar Doç Dr Ahmet Doğanay’a; tez yazımını tamamlama

aşamasında bir dizi kritik yardımla rahatlamamı sağlayan Araş Gör Rana Can’a;

verimli bir çalışma dönemini paylaştığım ders dönemi grup arkadaşlarıma ve

başta onlar olmak üzere derinlikli sohbetlerinden yararlandığım tüm

“kürsüdaş”larıma; akademik çalışmalarımı yoğun iş yaşamımla birlikte

yürütmem konusunda beni daima yüreklendiren ve önümü açan Konservatuar

Müdürü Prof Dr Ahmet H Yücel’e ve beni desteklemek adına bir dizi fedakârlıkta

bulunan işyeri arkadaşlarıma içtenlikle teşekkür ediyorum.

İkinci olarak arşivlerindeki kaynaklardan çokça yararlandığım Çukurova

Üniversitesi Kütüphanesi’ne; Milli Kütüphane’ye; kişisel kitaplıklarındaki

kaynaklardan yararlanmama imkan veren tüm arkadaşlarıma ve hocalarıma;

Fen-Edebiyat ve Eğitim Fakülteleri’nin araştırmamı yürütmeme izin ve destek

veren yöneticilerine ve öğretim elemanlarına; soruları ciddiyetle yanıtlamanın

ötesinde biyoetiğe, çalışmama ve şahsıma içten bir ilgi gösteren anket

katılımcısı öğrencilere; yıllar sonra yeniden öğrenci olma heyecanını

yaşamama, çevremi ve bilgi birikimimi genişletmeme fırsat sağlayan Çukurova

Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitü’ne ve sayın Prof Dr Halil Kasap ile sayın

Ferhat Dikel’in şahıslarında onun tüm akademik ve idari elemanlarına içtenlikle

teşekkür ediyorum.

Son olarak hem araştırmamı yürütürken hem de tezimi yazarken

kendilerine alışık oldukları kadar ilgi gösteremememi hoşgörüyle karşılayan,

tüm sıkıntılarımı paylaşan ve ihtiyaç duyduğum her konuda olanaklarını

zorlayarak bana yoğun destek veren aileme; çalışmamın her aşamasında

Page 6: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

v

yanımda yer alan değerli eşim Albay Şenol Akın’a ve özellikle bilgisayar

kullanımı konusunda kritik yardımlarını gördüğüm canım kızlarım Özge’ye ve

Simge’ye içtenlikle teşekkür ediyorum.

Page 7: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

vi

İÇİNDEKİLER

KABUL ve ONAY FORMU ii

ÖNSÖZ iii

İÇİNDEKİLER vi

ÇİZELGELER DİZİNİ ix

ÖZET xi

ABSTRACT xii

1. GİRİŞ 1

2. GENEL BİLGİLER 4

2.1. Ötanazi 4

2.1.1. Ötanazi Kavramı ve Tanımları 4

2.1.2. Ötanazi Sınıflandırması 6

2.1.2.1. Aktif ve Pasif Ötanazi 7

2.1.2.2. Hastanın İsteme Durumuna Göre Ötanazi 8

2.1.2.3. Öldürücü Eylemin Niteliğine Göre Ötanazi 9

2.1.3. Ötanazi ve Etik 9

2.1.3.1. Ötanazi Yandaşı Görüşler 12

2.1.3.2. Ötanaziye Karşı Olan Görüşler 15

2.2. Organ Nakli 17

2.2.1. Tanım 19

2.2.2. . Organ Nakli ve Etik 19

2.2.2.1. Vericiler Açısından Etik Sorunlar 20

2.2.2.1.1. Canlı Vericiler 20

2.2.2.1.2. Ölü Vericiler 23

2.2.2.2. Alıcılar Açısından Etik Sorunlar 25

2.2.2.3. Farklı Açılardan Etik Sorunlar 26

2.3. Gebeliğe Son Verme 28

2.3.1. Tanım ve Temel Kavramlar 29

Page 8: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

vii

2.3.2. Gebeliğe Son Verme ve Etik 30

2.4. Üremeye Yardımcı Uygulamalar 35

2.4.1. Tanımlar ve Temel Bilgiler 36

2.4.2. Üremeye Yardımcı Uygulamalar ve Etik 39

3. MATERYAL ve METOD 44

4. BULGULAR 48

4.1. Birinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 48

4.2. İkinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 50

4.3. Üçüncü Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 49

4.4. Dördüncü Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 55

4.5. Beşinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 58

4.6. Altıncı Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 60

4.7. Yedinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 62

4.8. Sekizinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 65

4.9. Dokuzuncu Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 67

4.10. Onuncu Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 69

4.11. On Birinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 72

4.12. On İkinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 74

4.13. On Üçüncü Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 76

4.14. On Dördüncü Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 79

4.15. On Beşinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 81

4.16. On Altı Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 83

4.17. Anketin Son Kısmında Bildirilen Görüşler 86

4.17.1. Katılımcıların Anket Hakkında Yaptığı Değerlendirmeler 86

4.17.2. Katılımcıların Dile Getirdiği Öneriler, Sorular, Açıklamalar,

Çağrışımlar 87

4.17.3. Katılımcıların Biyoetik Konuları Hakkında Görüşleri 89

5. TARTIŞMA 91

5.1. Ötanazi Konusundaki Bulgular Hakkında Tartışma 91

5. 2. Organ Nakli Konusundaki Bulgular Hakkında Tartışma 98

5. 3. Gebeliğe Son Verme Konusundaki Bulgular

Hakkında Tartışma 100

Page 9: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

viii

5. 4. Üremeye Yardımcı Uygulamalar Konusundaki Bulgular

Hakkında Tartışma 101

6. SONUÇLAR ve ÖNERİLER 104

KAYNAKLAR 106

EK: Araştırmada Kullanılan Anket Formu 111

ÖZGEÇMİŞ 115

Page 10: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

ix

ÇİZELGELER DİZİNİ

TABLO 1. Birinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 48

TABLO 2. Birinci Soruda Bildirilen Gerekçeler 49

TABLO 3. İkinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 51

TABLO 4. İkinci Soruda Bildirilen Gerekçeler 52

TABLO 5. Üçüncü Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 53

TABLO 6. Üçüncü Soruda Bildirilen Gerekçeler 54

TABLO 7. Dördüncü Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 56

TABLO 8. Dördüncü Soruda Bildirilen Gerekçeler 57

TABLO 9. Beşinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 58

TABLO 10. Beşinci Soruda Bildirilen Gerekçeler 59

TABLO 11. Altıncı Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 60

TABLO 12. Altıncı Soruda Bildirilen Gerekçeler 61

TABLO 13. Yedinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 63

TABLO 14. Yedinci Soruda Bildirilen Gerekçeler 64

TABLO 15. Sekizinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 65

TABLO 16. Sekizinci Soruda Bildirilen Gerekçeler 66

TABLO 17. Dokuzuncu Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 68

TABLO 18. Dokuzuncu Soruda Bildirilen Gerekçeler 69

TABLO 19. Onuncu Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 70

TABLO 20. Onuncu Soruda Bildirilen Gerekçeler 71

TABLO 21. On Birinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 72

TABLO 22. On Birinci Soruda Bildirilen Gerekçeler 73

TABLO 23. On İkinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 75

TABLO 24. On İkinci Soruda Bildirilen Gerekçeler 76

TABLO 25. On Üçüncü Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 77

TABLO 26. On Üçüncü Soruda Bildirilen Gerekçeler 78

TABLO 27. On Dördüncü Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 79

Page 11: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

x

TABLO 28. On Dördüncü Soruda Bildirilen Gerekçeler 80

TABLO 29. On Beşinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 81

TABLO 30. On Beşinci Soruda Bildirilen Gerekçeler 82

TABLO 31. On Altıncı Soruya Verilen Cevapların Dağılımı 84

TABLO 32. On Altıncı Soruda Bildirilen Gerekçeler 85

TABLO 33. Katılımcıların Anket Hakkında Yaptığı Değerlendirmeler 86

TABLO 34. Katılımcıların Dile Getirdiği Öneriler, Sorular,

Açıklamalar, Çağrışımlar 88

TABLO 35. Katılımcıların Biyoetik Konuları Hakkında Görüşleri 89

Page 12: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

xi

ÖZET

Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi ve Eğitim Fakültesi Öğrencilerinin Temel Biyoetik Konuları Hakkındaki Görüşleri

Bu çalışma, Çukurova Üniversitesi’nde sosyal bilimler ve fen bilimleri alanlarında eğitim görmekte öğrencilerin, dört temel biyoetik konusu hakkında görüşlerini belirlemek ve karşılaştırmalı olarak değerlendirmek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Tezin araştırma bölümünde 16 soruluk bir anket formuyla toplam 527 öğrencinin görüşleri derlenmiş; bu bulgular hem kendi içinde kız-erkek ve fen alanı-sosyal alan karşılaştırması yapılarak hem de literatürde yer alan farklı araştırmaların sonuçlarıyla karşılaştırılarak tartışmaya açılmıştır. Araştırma sonuçlarının oturacağı kuramsal çerçeve, ele alınan biyoetik konularının felsefi ve tarihsel boyutları hakkındaki bilgilerden oluşturulmuştur.

Anahtar Sözcükler: Biyoetik, Ötanazi, Organ nakli, Gebeliğe son

verme, Üremeye yardımcı uygulamalar.

Page 13: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

xii

ABSTRACT

The Views of the Students at the Faculty of Science and Literature and the Faculty of Education at Çukurova University about the Main

Topics of Bioethics

The study has been carried out to find out the views of the students studying in the fields of social sciences and science at Çukurova University about four main topics in bioethics and to evaluate them comparatively. In the research part of the thesis, the views of 527 students in total have been compiled through a sixteen- question questionnaire and the findings have been opened to discussion by comparing them with the results of other researches in the literature. Also, the findings deduced from the answers of male and female students and the students of science and social sciences have been compared with each other. The theoretical background the results of the study are based on is composed of the information about philosophical and historical dimensions of the subjects of bioethics under study.

Key words: Bioethics, Euthanasia, Organ Transplantation, Abortion, Assisted Reproduction.

Page 14: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

1

1. GİRİŞ

Yakın geçmişe kadar tıbbın ahlaki boyutu, meslektaşların birbirleriyle

ilişkilerinde uymaları gereken bir takım görgü kurallarından ve bir ölçüde de

hasta haklarının öncüleri olarak niteleyebileceğimiz hasta-hekim ilişkisiyle ilgili

kimi sınırlamalardan ibaret olmuştur. Çağdaş tıp etiğinin ve daha sonra da

biyoetiğin ortaya çıkışı; daha açık bir anlatımla konunun felsefi boyutunun

giderek ağırlık kazanması ve farklı eğitimsel kökenlerden, farklı mesleki

çevrelerden kişilerin konuyla ilgilenmeye başlaması ise son onyıllarda

gerçekleşmiştir. Tıbbın ahlaki boyutunda ortaya çıkan dramatik dönüşüm,

kuşkusuz bir yandan tıp zihniyetinde ve uygulamalarında, diğer yandan

toplumun tıptan beklentilerinde ve tıbbı yerleştirdiği konumda meydana gelen

değişmelere bağlı ve onlara koşut olarak gerçekleşmiştir.

Tıbbi uygulama olanakları, bilimin ve özellikle teknolojinin gelişmesinden

destek alarak günden güne artmaktadır. Bu durum, yeni olanakları hangi

durumlarda ve ne ölçüde kullanmanın uygun düşeceği; bir başka deyişle

bunlardan yararlanma çerçevesinde hangi tutumları ve davranışları

benimsemenin “iyi” olacağı hakkında bir dizi soruyu gündeme getirmektedir.

Cevabı deneyimden ve alışkanlıktan çıkarılamayan bu çetin sorular, sadece

tıbbın değil insanlığın önüne dikilmekte; ciddi tereddütlere, akıl karışıklıklarına

ve görüş ayrılıklarına yol açmaktadır. Tıbbın iç belirleyicilerine bağlı olarak

ortaya çıkan bu karmaşa, dış belirleyicilerin de devreye girmesiyle büsbütün

artmaktadır. Çağdaş insanın kendini algılayışının ve ifade edişinin kendine

özgülüğü, ona çok özel ve kişisel bir hizmet sunan tıbbı kaçınılmaz olarak

etkilemektedir. Tıp, yeni olanaklarını bu yeni insanın ve ona uygun olarak

biçimlenmiş toplumsal yapının beklentilerine ve gereklerine uygun biçimde

seferber etme kaygısı ve gayreti içine girmektedir.

Böyle bir tıbbın gereksinimlerini karşılamak üzere biçimlenen çağdaş tıp

etiğinin, biri felsefi diğeri hukuki karakter taşıyan iki temel bileşeni olduğunu

söylemek mümkündür. Bu bağlamda, tıbbi olanakları insanlığın hizmetine

sunarken ortaya çıkan değer çatışmaları hakkında yürütülen açık uçlu

Page 15: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

2

tartışmalar, bu tartışmalarda dile getirilen tezlere dayanak oluşturan öğretiler ve

inançlar, tıbbın nihai amacına ve bundan hareketle insan olmanın anlamına

yönelik sorgulamalar felsefi bileşenin kapsamı içinde yer almaktadır. Hukuki

bileşenin bünyesinde ise, hem tıbbi görev bilgisinin resmi referansları ve

sağlıkla ilgili yasal düzenlemeler hem de meslek hatalarıyla ilgili yargı süreçleri,

hasta hakları konusundaki düzenlemeler ve uygulamalar, insan hakları

bağlamında tıbbın devreye girdiği durumlar yer almaktadır. Tıp etiğinin iki

bileşenliliğinin gereği olarak, sağlık profesyonellerinin sahip olması gereken

temel etik donanımın, bir yandan tutarlı bir mesleki dünya görüşü çerçevesinde

düşünüp karar verme yeteneğini, diğer yandan kuralları tanıma ve onların

çizdiği çerçevede hareket etme yönelişini içermesi gerekmektedir.

Tıp etiğinin felsefi bileşeniyle bağlantılı olan bu tez çalışması

çerçevesinde, farklı değer çatışmaları üzerine kurulu dört önemli tartışma

hakkında üniversite öğrencilerinin görüşleri belirlenmiş ve değerlendirilmiştir. Bu

dört tartışmalı konudan ikisi; dayanılmaz acıları olan umutsuz hastalara ölme

hakkının tanınması ve istenmeyen gebeliklerin sona erdirilmesi hakkında

olanlar, günümüz tıbbının olanaklarına ve koşullarına göre yeni birer çehre

kazanmış “kadim” sorunlardır. Organ aktarımları ve üremeye yardımcı

uygulamalar hakkında ortaya çıkmış bulunan tartışmalar ise, tamamen çağdaş

tıbba özgüdür.

Tanımı üzerinde henüz genel bir uzlaşma sağlanamamış olmakla birlikte,

biyoetiğin tıp etiğine göre daha geniş bir konu yelpazesine yayıldığını ve onu

uğraş edinmiş bulunanlar bakımından da köken çeşitliliğinin daha fazla

olduğunu söylemek mümkündür. Farklı kesimlerin, bir başka deyişle farklı eğitim

ve meslek formasyonlarına sahip kişilerin, ortak çalışma alanı olması nedeniyle

biyoetik, zenginlik olarak da yorumlanabilecek bir yöntem ve yaklaşım

çeşitliliğine sahiptir. Bu çeşitlilik bağlamında farklı toplum kesimlerinin tartışılan

konular hakkındaki görüşlerinin belirlenmesi ve bunların savunulan tezlere

gerekçe ve dayanak olarak kullanılabileceğini öne sürmek mümkündür.

Kuşkusuz biyoetik alanında daha çok felsefi yöntemlerin benimsenmesi;

tartışmaların akıl yürütme, çıkarımlar yapma, tutarlılık açısından irdeleme gibi

araçlar kullanılarak yürütülmesi söz konusudur. Bununla birlikte argümanların

Page 16: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

3

sosyal realiteyi yansıtan verilerle desteklenmesi ya da çürütülmesi tartışmalara

daha geniş bir soluk kazandıracak ve onların salt düşünsel alanda var olmakla

kalmayıp toplumsal yaşam alanına da geçmelerini sağlayacaktır. Böylelikle

kuramsal-kavramsal üretimin toplumsal ilişkileri düzenleme konusunda daha

fazla işlevsel olması gündeme gelecektir.

Tez çalışması çerçevesinde gerçekleştirilen araştırma bu anlayış

doğrultusunda sağlık alanıyla ne uğraş edinmiş olma ne de hizmet tüketicisi

olma anlamında bağlantısı olmayan bir grup üzerinde yürütülmüştür. Bu seçimin

sağladığı ikincil bir kazanım, grup üyelerinin hem biyoetik kavramını hem de

haklarında görüş derlenen konuları tanıma ve bunların üzerinde düşünme şansı

bulması; insanlığa mal olmuş bir dizi temel tartışmada kendi kişisel

yaklaşımlarını belirleme durumunda kalmasıdır.

Araştırmaya kuramsal-kavramsal bir çerçeve oluştururken, ele alınan

konuların farklı boyutlarına kısa kısa değinilmiş; kimi medikal ayrıntıları, yol

açtıkları etik tartışmalar ve bu tartışmalarda öne sürülen tezler tanıtılmıştır.

Böylelikle tıp etiği ya da biyoetik alanında akademik çalışma yapmayı uğraş

edinmemekle birlikte tezden yararlanmak isteyenlere ön bilgi desteği vermek

amaçlanmıştır.

Page 17: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

4

2. GENEL BİLGİLER

Tez çalışmasının bu ana bölümünde, yürütülen araştırma çerçevesinde

haklarında katılımcılardan görüş derlenen dört temel biyoetik konusunun

kavramsal, felsefi ve tarihsel boyutları hakkında genel bilgiler yer almaktadır.

2.1. Ötanazi

Ölüm genelde düşünülme ve dile getirilme konusu yapılmaktan kaçınılan

bir olgudur. Bununla birlikte herhalde her insanın zihninde kendi ölümüyle ilgili

bir takım korkular ve beklentiler yer almakta ve bunlardan hareketle hangi

koşullarda ve nasıl ölmenin daha uygun olacağı hakkında hemen hemen herkes

kendince bir görüşe sahip bulunmaktadır. Bu bağlamda, dayanılmaz ağrılar ve

acılar çekmeden, ailesine ve yakınlarına yük olmadan, çeşitli tıbbi araçlara

bağımlı kalmadan ölmenin tercih edilir olduğu saptamasını yapmak mümkündür.

Çağdaş tıbbın ortalama insan ömrünü uzatması çerçevesinde dikkat

çekici iki unsurdan ilki koruyucu uygulamalarla ortalama yaşam süresinin

artması, ikincisi ise destekleyici tedavilerle yaşamın son döneminin

uzatılmasıdır. Bu ikinci unsurun, özellikle hastalığı ortadan kaldırıcı tedavi

yapılamayan durumlarda devreye girişi günümüzdeki ötanazi tartışmalarının

çıkış noktasıdır. Günümüzde ötanazi terimi, niceliksel veya niteliksel olarak

tükenmiş ve ait olduğu kişi tarafından istenmeyen bir yaşamın sona erdirilmesini

ifade etmek üzere, öncelikle tıp çevrelerinde ve giderek toplum genelinde

kullanılmaktadır 1.

2.1.1. Ötanazi Kavramı ve Tanımları

Ötanazinin gündeme geldiği tıbbi durumların hastalıkla ilgili temel

nitelikleri, ölümcül seyir ve yaşamın sonuna gelmiş olma, ilerleyici karakter,

Page 18: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

5

iyileşme şansı bulunmaması ve maddi veya manevi dayanılmaz acılara yol

açmadır. Hastayla ilgili olarak ise bilgi sahibi ve değerlendirme yetisi yerinde

olarak alınmış bir karara dayanan ve tereddütsüz sürdürülen bir talebin varlığı

gerekmektedir. Bu talebin bilinci açık olan hasta tarafından dile getirilmesi,

bilinci kapalı hasta tarafından öngörüye dayalı olarak önceden dile getirilmiş

bulunması, bilinci kapalı veya değerlendirme yetisi olmayan hasta adına

yakınları / yasal temsilcileri tarafından dile getirilmesi söz konusu olabilir 2.

Ötanazide kişinin ölmeyi amaçlamaması ancak içinde bulunduğu duruma

dayanamadığı için ondan kurtulabilmek adına ölmeye razı olması söz

konusudur. Ötanaziyi uygulayan kişinin amacı da can almak değil, maddi ya da

manevi anlamda acı çeken kişinin ıstırabını dindirmektir. Bununla birlikte

yaşama ve ölüme yüklenen ahlaksal, dinsel, sosyal ve yasal değerler nedeniyle

ötanazinin bir hak olması üzerinde genel bir uzlaşma sağlanamamaktadır.

Ötanazinin kabul edilebilirliği hakkındaki genel tartışmaların yanı sıra,

hekimlerin iyi ölümün sağlanmasında aktif rol oynaması da üzerinde durulan bir

konudur. Ölüm yardımı fikri, tıbbın geleneksel olarak sağlığı ve yaşamı sonuna

kadar destekleme yaklaşımıyla açıkça çelişmektedir 3.

Ötanaziye ve ona göre daha mutedil bir uygulama olan, kişinin yaşamına

son veren uygulamayı katkı ve destek alarak da olsa bizzat gerçekleştirdiği,

yardımlı intihara yönelik itirazların temel dayanağı yaşamın kutsallığı ve asla

öldürmeme gibi geleneksel tıp ve toplum değerleridir. Son onyıllarda

yoğunlaşan tartışmalarda, ötanazi ve yardımlı intiharın kabul edilebilirliği ile ilgili

çeşitli etik gerekçeler sunulmakla birlikte, bu uygulamaların hekimin geleneksel

ödevlerine ve toplumla yaptığı kabul edilen anlaşmaya aykırı olduğu; tıbbın

iyileştirmeyle özdeşleşmiş olan imajını ve ona duyulan güveni sarsacağı

endişesi geçerliliğini korumaktadır 3.

Ötanazinin tıbbın olduğu kadar hukukun da konusu olması bağlamında

her iki disiplin bu uygulamayı kendi açılarından farklı biçimlerde

tanımlamışlardır. Tıbbi değerlendirmelerde hastanın hastalık derecesi, ölüme

ulaşmak için kullanılan yol, tedavinin son aşamasında olunması gibi unsurlar ön

planda yer alırken, hukukçuların yaptığı değerlendirmeler hastanın iradesi

üzerine odaklanmaktadır 4.

Page 19: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

6

Ötanazi bir başka deyişle “iyi ölüm” tartışmaları ile birlikte gündeme

gelen, daha geniş kapsamlı bir kavram “ölme hakkı”dır. Özellikle hukuk

çevrelerinin üzerinde durduğu bu kavram, kişinin yaşamak yerine ölmeyi tercih

etmesi, yani kişinin istediği zaman ve yerde, istediği şekilde ölmeye karar

verebilmesini ifade etmektedir. Ölme hakkı çerçevesinde ötanazinin yanı sıra,

ölümün amaç olduğu intiharın ve araç olarak kullanıldığı ölüm orucunun da yer

aldığı saptamasını yapmak mümkündür. Haklar ve hürriyetler açısından ölme

hakkının yaşama hakkının tersinden hareketle türetildiğini; farklı bir deyişle

“olumsuz yaşama hakkı” olduğunu söylemek mümkündür 5, 10.

Farklı etik ve hukuk kaynaklarında değişik biçimlerde yapılmış olan

ötanazi tanımlarından her birinin kavramın farklı bir boyutunu farklı bir yönden

ifade ettiğini söylemek mümkündür. Türkiye Felsefe Kurumu’nun Biyoetik

Terimleri Sözlüğü’ne göre ötanazi, tedavisi olanaklı olmayan ıstırap içindeki

hastaların ya da onlar adına karar verebilme yetkisi olan kişilerin geçerli

istemiyle hastanın yaşamının sonlandırılmasıdır ve kavram, hastaların ölüme

bırakılmasını da kapsamaktadır 6. Bir hukukçunun ötanazi hakkındaki

monografisinde yer alan benzer bir tanım, “tedavisi olmadığına kesin karar

verilen ağrılı veya ağrısız hastaların özgür mirasçılarının izni ile tıbbi yoldan

yaşamına son verilmesi” şeklindedir 5.

Kimi tanımlarda kavramın unsurlarına yer verme yaklaşımı

benimsenmiştir. Böyle bir tanım çerçevesinde ötanazi, “ölümün kaçınılmaz

olduğu ve tıbbın verilerine göre iyileştirilme olanağı bulunmayan veya kişinin

dayanılmaz acılar çektiği durumlarda, tıbbi yollarla öldürülme veya tıbbi yardım

kesilerek ölüme terk edilme hali”dir 7. Benzer bir başka tanıma göre ise ötanazi

hastaların dindirilemeyen ıstıraplarını sona erdirmek amacıyla öldürücü bir

ajanın medikal yoldan uygulanmasıdır 8.

2.1.2. Ötanazi Sınıflandırması

Ötanazi uygulamalarının üç farklı kritere göre sınıflandırılması ve her bir

uygulamanın bu sınıfların bir kombinezonu olarak ortaya çıkması söz

Page 20: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

7

konusudur. Söz konusu kriterler, (1) hekimin ölüme neden olan bir eylemde

bulunması ya da bulunmaması, (2) hastanın ölüme yol açacak uygulamayı talep

etmesi ya da etmemesi, (3) ölümün yapılan uygulamanın ana etkisi ya da yan

etkisi olmasıdır.

2.1.2.1. Aktif ve Pasif Ötanazi

Hekimin eylemi açısından, ötanazinin aktif ve pasif olarak adlandırılan iki

türü söz konusu edilmektedir. Aktif ötanazide, ölüme yol açan sağlık

profesyonelinin yapmış olduğu uygulamadır. Farklı bir anlatımla, öldürmeye

yönelik bir eylemin, bir tür iyilik/yardım/hizmet olarak kabul edilerek,

gerçekleştirilmesi söz konusudur. Pasif ötanazide ise ölüme yol açan bizatihi

hastalık ya da onun komplikasyonudur ve sağlık profesyoneli de engelleyici

uygulamaları yerine getirmeyerek bu doğal sürece katkıda bulunmaktadır 6, 9, 10.

Eylemde bulunmanın değil eylemden kaçınmanın söz konusu olduğu

pasif ötanazi, aktife göre daha belirsiz bir kavram olarak ortaya çıkmaktadır. Bu

belirsizliğin temel nedenleri kaçınılan uygulamanın hayatta kalmayı sağlayıcı

etkisinin gücünün ve kaçınma ile ölüm anları arasında geçen sürenin değişken

olmasıdır. Bu bağlamda ötanazi terimini sadece aktif tür için kullanıp, pasif türü

tedavi etmeme ya da tedaviyi bırakma olarak adlandırma biçiminde bir

yaklaşımın da bulunduğunu not etmek yerinde olacaktır. Pasif ötanazi ile ilgili

olarak belirtilmesi uygun düşecek bir husus da, dünya genelinde ve ülkemizde

sağlık profesyonellerinin onu daha kabul edilebilir bulduklarıdır 11.

Aktif ve pasif ötanaziden söz edildiğinde akla gelen iki yakın kavram

yardımlı intihar ve canlandırma uygulamama komutudur. Aktif ötanaziye göre

daha ılımlı bir uygulama görünümünde olan yardımlı intiharda, sağlık

profesyonelinin ölüme yol açan uygulamayı bizzat yapmaması ancak ölmek

isteyen yaşamı niceliksel veya niteliksel olarak tükenme noktasındaki kişiye,

kısıtlı olanaklarıyla kendini öldürebilmesini sağlayabilecek bir düzenek kurması

söz konusudur. Canlandırma uygulamama komutu ise hayatta kalmayı sağlayıcı

uygulamaların sonuna kadar kesilmemesini ancak bunlara rağmen hastanın

Page 21: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

8

yaşam fonksiyonlarının durması halinde geri döndürmeye yönelik uygulamaların

yapılmamasını ifade etmektedir 11.

2.1.2.2. Hastanın İsteme Durumuna Göre Ötanazi

Günümüzde tartışma konusu edilen ötanazi uygulamaları çerçevesinde

hastanın iki tür yaklaşımı gündeme gelmektedir. Bunların ilkinde hastanın zihni

melekeleri yerinde olarak ve baskı altında kalmayarak değerlendirme yapıp

yaşamına son verilmesini istemesi ve bu isteğinde sebat etmesi söz konusudur 2. Buradaki uygulama farklı kaynaklarda “istemli” ya da “gönüllü” ötanazi olarak

adlandırılmakta olup “hastanın isteği üzerine yapılan ötanazi” veya “hastanın

isteği doğrultusunda yapılan ötanazi” şeklinde ifade edilmesi de mümkündür.

İkinci türde ise hastanın ötanazi uygulamasını isteyip istemediğini

belirtememesi söz konusudur. Bu belirtemeyiş zihni melekelerin gelişememiş

olmasından da, geçici ya da kalıcı olarak yitirilmiş bulunmasından da

kaynaklanabilir. Hastanın mesaj veremeyecek durumda olması bağlamında

ötanazi konusunun yakınları / yasal temsilcileri tarafından gündeme getirilmesi;

talepte bulunmanın ve izin vermenin onlar tarafından gerçekleştirilmesi söz

konusudur. Hastanın geçmişte zihni melekelerinin yerinde olması halinde,

içinde bulunduğu durumda ötanaziyi isteyip istemeyeceği konusunda o

dönemde doğrudan ya da dolaylı bir beyanda bulunmuşluğu önem kazanır 12.

Bu uygulamanın “istemli olmayan” ya da “gönüllü olmayan” ötanazi olarak

adlandırılması söz konusu olup “hastanın isteğini belirtemediği durumlarda

yapılan ötanazi” veya “hastanın isteyip istemediği belli olmayan durumlarda

yapılan ötanazi” şeklinde ifade edilmesi de mümkündür 1.

Ötanazi terimi Nazi Almanyası’nda öldürülmelerinin kendi iyiliklerine

olduğu iddia edilerek istemeyen kişilerin zorla canının alınması anlamında da

kullanılmış olmakla birlikte, günümüz dünyasında ve özellikle tıp ve tıp etiği

terminolojisinde böyle bir karşılığı olması söz konusu değildir 2, 6. Mamafih kimi

kaynaklarda bu yaklaşımı ifade etmek üzere “gönülsüz ötanazi”, “istemsiz

ötanazi” gibi Türk dilinin mantığına aykırı terim önerileri yer almaktadır 1.

Page 22: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

9

Herhalde bu uygulamayı “istek hilafına ötanazi” veya “zorla ötanazi” olarak

adlandırmak daha anlaşılır olacaktır 1.

2.1.2.3. Öldürücü Eylemin Niteliğine Göre Ötanazi Ölümün kendisine yol açan eylemin ana amacı olması da, yan etkisi

olması da mümkündür. Bu bağlamda tek ve doğrudan amacı ölümü sağlamak

olan bir eylem halinde gerçekleştirilen ötanazi “doğrudan ötanazi” olarak

adlandırılmaktadır. “Dolaylı ötanazi” ise asıl amacı hastada belirli bir etkiyi

sağlamak olan ancak yan etki olarak ölüme yol açma riski taşıyan bir

uygulamanın gerçekleştirilmesidir. Dolaylı ötanazi örneği olarak, dayanılmaz

ağrılarını gidermek için terminal dönem hastasına, yüksek doz narkotik analjezik

verilerek yaşamını yitirmesine yol açılması verilebilir 6.

2.1.3. Ötanazi ve Etik

Ölüm her kültürde istenmeyen ve ertelenmesi için elden geldiğince çaba

gösterilen bir durumdur. Öldürme ise fevkalade dramatik ve sınırlı istisnalar

dışında daima kötü olarak nitelenen bir eylemdir. Hal böyleyken, ölümün istenir

hale gelmesi de, öldürmenin iyilik etme kaygısıyla gerçekleştirilmesi de

kaçınılmaz olarak toplumsal ve düşünsel alışkanlıklara ters düşmekte,

dolayısıyla ötanazi doğası gereği bir dizi etik tartışmaya yol açmaktadır.

Ötanazi ve ölüm hakkı konusundaki etik tartışmalarda dile getirilen iki

temel tez bu uygulamayı savunmak ve ona karşı çıkmak biçimindedir.

Geleneksel tıp ve yasama yaklaşımları çerçevesinde ötanazinin kabul

görmemiş olmasından dolayı, tartışmalarda daha çok ötanazi / ölüm hakkı

yandaşlarının uygulamanın meşru hale getirilmesi talepleri ortaya konulup

gerekçelendirilmekte; ötanaziye karşı olanlar ise mevcut koşulların kendi

tezlerinden yana olmasından dolayı bu taleplere karşı çıkmakla yetinmektedir.

Page 23: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

10

Ötanazinin yanında ve karşısında yer alanla kesimlerin, yaklaşımlarına

gerekçe veya dayanak sağlamak adına öne sürdükleri görüşler ve

değerlendirmeler sonraki iki alt bölümde ele alınacaktır. Bunlara geçmeden

önce, ötanazinin etik boyutuyla ilgili genel bir takım saptamalar yapmak; farklı

tartışma çerçevelerinden söz etmek uygun olacaktır.

Ötanazinin hem yanında hem de karşısında yer alanların alt gruplarının

bulunması, dolayısıyla ana ikilemin dışında ayrıntıya dair bir dizi de alt

tartışmanın yürütülmesi söz konusudur. Bu bağlamda özellikle aktif ve pasif

ötanazi konusunda farklı argümanlar dile getirilmekte; bir yanda pasif ötanaziyi

ötanazi kabul etmeyip tedaviyi reddetme hakkı kapsamına iten diğer yanda

eylem ve eylemsizlik arasında nitelik farkı olmadığı iddiasıyla aktif–pasif

ayrımını anlamsızlığından 13 söz eden yaklaşımlar yer almaktadır.

Ötanazi tartışmalarının bir bölümünün ölümcül hastaya yaklaşım gibi

genel bir başlığın altına yerleştirilmesi de mümkündür. Terminal dönemde acı

çeken ölümcül hastaların gereksinimleri çoğu zaman tam olarak anlaşılamaz ve

dolayısıyla uygun bir bakım da verilemez. Tıbbi ekibin ilgisi ölüm öncesi bakım

üzerine değil gerekebilecek acil tıbbi uygulamalar üzerine yoğunlaşır. Böyle bir

durum da insanların çoğu zaman ölmekten değil nasıl öleceklerinden

korkmasına yol açar. Bu çerçevede ötanaziyle ilgili sorular, terminal dönemde

hasta yönetimiyle ilgili olanlarla iç içe geçmektedir 14,15.

Normale dönmesi söz konusu olmayan ve hastalığı nedeniyle ölüme

mahkûm olan hastaların ölmesine izin vermek ve yaşatılması için çaba

harcamamak olan ötanaziyi hekimliğin asıl amacının her ne pahasına olursa

olsun hastanın ömrünü uzatmak olduğunu öne süren yaklaşımla bağdaştırmak

olanaksızdır. Geleneksel olarak ve günümüzde yaygın biçimde benimsenmiş

olan bu yaklaşım, klasik bir meslek ahlakı referansı olan Hipokrat Andı

tarafından da desteklenmektedir. Tüm bunlara rağmen ötanazi taraftarları

uygulamanın bir öldürme olmadığı anlayışını benimsemekte ve yaklaşımlarını

savunurken hem hastanın daha fazla ıstırap çekmesini önlemiş olduklarını hem

de hasta yakınlarını, sağlık kurumunu, sosyal güvenlik sistemini verilen tıbbi

hizmetin maddi yükünden kurtardıklarını vurgulamaktadır 16.

Page 24: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

11

Joseph Fletcher’e göre bir bireyin yavaş ve kötü koşullarda insanlık dışı

bir şekilde ölümüne izin vermek etik açıdan uygun değildir ve insanlık

değerlerinin biyolojik yaşam ve işlevler ile bağlantılı olarak düşünülmesi

gerekmektedir. Tıbbın geleneksel olarak yaşamın kutsal olduğunu kabul edişi,

yaşam kalitesinin önemini ikinci plana itmektedir 14. Bu bağlamda beyin

fonksiyonlarının kaybedilmiş olması özel bir anlam taşımaktadır. Akıllı ve

mantıklı bir varlık niteliği taşıması türünün temel özelliklerinden biri olan insanın,

beyni işlevini kaybettiğinde yaşamaya devam etmesinin anlamsız olduğu öne

sürülmektedir 14.

Ötanazi tartışmalarının ana ekseni uygulamaya konu olan kişinin ölme

hakkının kabul edilmesi-edilmemesi olmakla birlikte, vaka özelinde ölüm

kararını alan ve ölüme yol açan eylemi (ya da eylemsizliği) gerçekleştiren

hekimin durumu da üzerinde durulması gereken bir konudur. Bu çerçevede yer

alan tartışmalar, bir ucunda yasal çerçevede ölümden sorumlu tutulup

tutulmamanın, dolayısıyla ceza alıp almamanın; diğer ucunda ölümü

sağlamanın bir görev olup olmamasının yer aldığı bir konu yelpazesine yayılmış

durumdadır 1.

Hekimler, başka pek çok konuda olduğu gibi ötanazi çerçevesinde de

hem bizzat kararlar almaları hem de hastaları ve hastaların kararlarını

yönlendirmeleri itibariyle ikili bir işleve sahiptir. Hekimin ötanazi gibi ağır bir

kararın oluşmasında hem doğrudan hem de dolaylı olarak sorumluluk

üstlenmesinin bir ölçüde hafifletilmesi için etik kurullardan destek alması uygun

görülmektedir 11.

Din çerçevesinde yaşatılan geleneksel yaklaşımlar ve genel olarak

manevi unsurlara önem veren anlayışlar ötanaziye sıcak bakmamaktadır. Bu

bağlamda materyalist anlayışın ağır bastığı Batı toplumlarında ötanazi daha

fazla taraftar bulmaktadır. Oysa inanca bağlılık ile akla güvenme arasındaki

dengenin belirgin biçimde ilk unsur lehine olduğu İslam dünyasında ötanaziye

yönelik ilgi ve ötanazi talebinde bulunanların varlığı sınırlıdır 17.

Ötanazinin gündeme geldiği durumlarda, yoğun tıbbi desteğin söz

konusu oluşu ve günümüz tıbbının giderek daha yüksek maliyetli hale gelişi

bağlamında, tartışmaları ekonomik unsuru dışlayarak sürdürmek kolay değildir.

Page 25: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

12

Maddi giderlerin hastaya ve yakınlarına manevi bir getirisi olup olmaması da bu

noktada önemli bir kriter olarak gündeme gelmektedir. Yaşama mutlak saygı

duyup hastayı her ne pahasına olursa olsun yaşatma çabası, “paha”yı ödeme

konusunda zorlanmaların, yetersizliklerin başladığı noktada ciddi biçimde

sarsılmaktadır 16.

Ötanazi tartışmalarında iki önemli husustan ilki kararı kimin vereceği,

ikincisi ise uygulamayı kimin yapacağıdır. Bu ikisiyle bütünleşen üçüncü ve son

bir husus ise ötanazi uygulamasının yasal çerçevede kabul edilip

edilmeyeceğidir. İlk hususla ilgili olarak, kararı hastanın bizzat vermesi ve eğer

karar verme olanağından yoksunsa yargı yoluna gidilerek belirlenecek bir yasal

temsilcinin bu sorumluluğu üstlenmesi üzerinde genel bir uzlaşma vardır. İkinci

hususla ilgili olarak, hekimin ötanazi uygulamasında görev almasının hastaların

ona yönelik güvenini sarsacağı düşüncesi yaygındır. Üçüncü husus

bağlamında, yaşam hakkının vazgeçilemez ve devredilemez en temel hak

olarak kabul edilmesi ötanazinin yasallaştırılmasıyla çelişmektedir. Bununla

birlikte yasal çerçevede ötanaziye olanak tanınacaksa, genel geçer bir

prosedürün olmamasının; her vakanın tek olarak değerlendirilmesinin ve

gerçekleştirilecek işlemlerin o vaka özelinde belirlenmesinin uygun olduğu

düşünülmektedir 11.

2.1.3.1. Ötanazi Yandaşı Görüşler

Ötanaziden yana olan görüşlerin farklı düşünsel temelleri bulunmaktadır.

Bunların ilki özerkliğe saygı ilkesinden hareket etmekte, ötanazinin haklılığını

hastanın talebi olmasına dayandırmaktadır. Yararlılık ilkesi çerçevesinde

değerlendirme yapmaya dayalı olan ikinci yaklaşım ise erkene alınmış onurlu bir

ölümün desteklenerek sürdürülen niteliksiz bir yaşama göre üstün olduğu

üzerine kuruludur. Aktif ötanazi uygulamalarını gerekçelendirmede devreye

giren üçüncü yaklaşım ise pasif ötanazinin adı konulmayarak da olsa yaygın

biçimde uygulandığı saptamasından hareket etmektedir. Felsefi açıdan istenen

Page 26: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

13

bir sonucu elde etmek için eylemde bulunmak ile onu eylemden kaçınarak elde

etmek arasında fark bulunmaması bu yaklaşımın çıkış noktasıdır.

Özerkliğe saygı ilkesine dayalı görüşe göre, hastanın kendi uygun

gördüğü biçimde yaşamını sürdürme hakkı olduğu gibi yaşamının istediği

zamanda ve istediği şekilde sona erdirilmesini istemeye de hakkı olmalıdır.

Özellikle de öleceği kesin olarak bilinen hastaları, şuurları yerinde olup ölmeyi

istemeleri durumunda, ıstırap içinde tutmanın hiçbir manası bulunmamaktadır.

Ötanazi, bireyin ölümünün biçimi, koşulları ve zamanlaması üzerinde kontrol

sahibi olmasını sağlamaktadır 18.

Yarar sağlama ilkesine dayanma bağlamında temel argüman yaşamları

önlenemez acı ve ıstırap içinde olan insanların acılarını dindirerek huzur içinde

ölmelerini sağlamanın onların yararına olduğudur. Bu yaklaşım çerçevesinde

öngörülen ikincil bir yarar, ötanazinin gerçekleştirilmese bile bir olanak olarak

varlığının bilinmesinin, acı içinde ölmekten korkanlar için psikolojik destek

niteliği taşımasıdır 16. Bireyi değil toplumu merkeze alan bir değerlendirmeyle,

terminal dönem hastasının tedavi ve bakım masraflarına odaklanan ve ona

istemediği bir ek yaşam süresi sağlamak adına sağlık hizmetlerine ayrılmış

maddi olanakları tüketmenin yarasızlığına dikkat çekme de yararcılık ilkesiyle

bağlantılı bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir 1.

Pasif ötanaziyi benimseyip aktifi reddetme tutumundaki paradoksa işaret

eden görüş çerçevesinde insan hayatını aktif olarak sona erdirmek ile yaşam

desteğini çekerek hastalığın hükmünü yerine getirmesine olanak sağlamak

arasında ilkesel bir fark yoktur. Bu durumda tedavinin veya yaşam desteğinin

kesilmesi etik ve yasal olarak kabul görüyorsa, morfin ya da potasyum enjekte

ederek ölüme yol açılması da etik bir davranış olmak zorundadır. Her iki halde

de sürecin sonunda hastanın ölmesi ve hekimin de bu akıbeti öngörüp

desteklemesi söz konusudur 12. Kuşkusuz buradaki çıkış noktasının ötanaziye

karşı çıkanlar tarafından da kullanılması; aktif ötanazi açıkça yasaklanmışken

pasife göz yumulmasına itiraz etmeye dayanak yapılması mümkündür 1.

Ötanazi yandaşı görüşlerin genel karakterinin bir dizi soyutlama yaparak

akıl yürütme olduğu saptamasını yapmak mümkündür. Toplumsal düşünce

alışkanlıkları ve ortak duygusallıklar, inançların gerekleri, cari hukuk düzeni gibi

Page 27: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

14

uygulamada göz ardı edilmesi kolay olmayan unsurlar, böyle kuramsal bir

yaklaşım çerçevesinde ihmale uğramaktadır. Böyle bir yaklaşımı benimsemiş

olmalarından da anlaşılabileceği üzere ötanazi savunucularının önemli bir

bölümü, biyoetik alanında çalışan felsefecilerdir. Bununla birlikte ötanazi

tartışmalarına konu olan hastalarla yakın ilişki içinde bulunan; onların bakımını

üstlenen hemşireler de ötanazi yandaşlarının önemli bir grubunu

oluşturmaktadır. Soyutlamalar yaparak kuramsal çerçevede akıl yürütenler ile

somut gerçekle yüzleşip çaresizliği gören ve empati yeteneğini kullananların

ortak bir noktaya erişmesi ilginç bir durumdur 1.

Ötanazi yandaşları tezlerini savunurken ölümün niteliğiyle ilgili bir takım

değerlendirmeler de yapmaktadır. Bu çerçevede, haklarında ötanazi tartışması

yapılan hastaların, bedensel olanakları tükenmiş olduğu için dışardan

profesyonel yardım alarak hayatta kalabilmekte olmaları bir tür “onur kaybı”

olarak nitelenmektedir. Burada “onur” varlığını özerk biçimde sürdürebilmeyi;

kendisi hakkındaki kararları alıp yaşama geçirebilmeyi ifade etmektedir.

Onurunu yitirmiş olarak hayatta kalmanın alternatifi ise “iyi ölüm”dür. Aktif

ötanaziyi savunanlara göre, böyle bir ölümün kaçınılmaz ve önlenemez olduğu

hallerde, tıp hastanın seçimine uygun olarak iyi bir ölüm sağlamak zorundadır.

İyi ölüm, ağrının ve hastalığın diğer olumsuz etkilerinin en aza indirilmiş ve

ailenin, dostların psikososyal desteğinin sağlanmış bulunduğu bir anda yaşamın

sona ermesidir 17, 19.

Doğaya saygılı olma ve onun hükmünü yerine getirmesine olanak tanıma

tezi, ötanazi yandaşları tarafından da ötanaziye karşı çıkanlar tarafından da

kullanılabilmektedir. Ötanaziye karşı çıkanlar aktif ötanazinin doğal ölüm

sürecine müdahale ederek onu kısaltmak olduğunu öne sürerken, ötanazi

yandaşları ise agresif tedaviler ve ileri bakım düzenekleriyle terminal dönemdeki

hayatı uzatmanın doğallıkla bağdaşmaması üzerinde durmaktadır 1.

Ötanazi kararını alan veya uygulayan kişilerin cezalandırılmaması

gerektiğini öne süren yaklaşımı da ötanazi yandaşı görüşler çerçevesine

yerleştirmek mümkündür. Bu yaklaşımı benimseyenlere göre, ötanazi

uygulamasındaki öldürme eylemi olumsuz duygulara ve düşüncelere değil,

öldürülen kişinin isteğine saygı gösterme ve ona yarar sağlama kaygısı duyma

Page 28: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

15

gerekçelerine dayanmaktadır. Acımasızlığa değil bilakis merhamete dayalı

olması itibariyle başka öldürme eylemlerinden belirgin biçimde ayrılmaktadır.

Ötanaziyi bir tür intihar olarak değerlendiren ve intihar etmenin de suç

olmadığına dikkat çeken eski bir görüşe göre, intihar ya da intihara teşebbüs

eden kişilerin cezalandırılması söz konusu olmadığına göre, ötanazi

uygulayıcılarının da cezalandırılmaması gerekmektedir.

2.1.3.2. Ötanaziye Karşı Olan Görüşler

Daha önce de belirtildiği üzere ötanaziye karşı olan görüşler, varolan

koşullarda ötanazinin zaten kabul görmemesinden dolayı yeni bir düzen

sağlamaya değil statükoyu korumaya; ötanazinin meşru hale gelmesi yönündeki

talepleri gerekçeli olarak reddetmeye yöneliktir. Bu görüşleri benimseyenlerin

tartışmalar bağlamında salt akıl yürütmeyle yetinmeyip, tezlerini destekleyen

duygulardan, inançlardan, önyargılardan da yararlandığını söylemek

mümkündür.

Nitekim ötanaziye karşı çıkışın temel argümanlarından biri yaşamın

kutsallığı tezidir. Bu tezi benimseyenlerin genellikle “yaşama mutlak saygı”

gösteren bir yaklaşıma sahip olması çerçevesinde, Musevi, Hıristiyan ve İslam

dinlerinde tanrı tarafından verilen yaşamın yalnızca onun tarafından sona

erdirilebileceği düşüncesi hâkimdir 14.

Yasallaşması durumunda ötanazinin istismar edileceği kaygısı bir diğer

önemli karşı çıkış gerekçesidir ve bu da düşünsel temelli olmaktan çok pratik bir

endişeden kaynaklanmaktadır. Öldürme eyleminin merhamet hissinden mi

yoksa menfaat hırsından mı kaynaklandığını ayırt etmenin her zaman olanaklı

olmayışı bu yaklaşımın vurguladığı temel unsurdur. Nitekim insan doğasının

iyilik etmeye olduğu kadar kötülük etmeye de yatkın olduğunu ve kötülük edenin

eylemi hakkında başkalarını kandırma çabasına girmenin ötesinde bizzat

kendine karşı onu rasyonalize etme girişiminde bulunduğunu söylemek

mümkündür 19.

Page 29: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

16

İstismar edilme kaygısına dayalı olana benzeyen bir diğer karşı çıkış

yaklaşımı “buzda kaymak” argümanı üzerine kurulmuştur. Buna göre ötanazinin

belirli koşullar altında ve sınırlı biçimde kazanacağı meşruiyet o halde kalmayıp

giderek genişleyecektir. Uygulama başlangıçta iyileşme olanağı olmayan veya

terminal dönemde bulunan ve kendisi talep eden hastalar için söz konusuyken,

zamanla özürlüler, akıl hastaları, yaşlılar ve başka kimi kategorilerde yer alanlar

için de ve talep etme-etmeme durumlarına bakılmaksızın gündeme gelecektir.

Böyle bir gidişi “ölme hakkının ‘ölme görevi’ne dönüşmesi“ olarak adlandırmak

da mümkündür 20.

Ötanaziye özerklik ve özerkliğe saygı ilkesi çerçevesinde karşı çıkma

bağlamında öne sürülen tezlerden biri, toplumsal düzen çerçevesinde kimi

konularda özerklik sahibi olunamayacağıdır. Bu değerlendirmenin geri planında,

bireylerin kimi konularda özgür olmamaları ve özerkliğin de ancak özgürlükler

çerçevesinde yaşama geçirilebileceği tezi yer almaktadır 1. Ölme hakkı tıpkı

düello etme hakkı ya da gönüllü kölelik hakkı gibi çağdaş toplumsal düzende

var olmayan bir haktır. Toplum bu konularda bireye seçim özgürlüğü, dolayısıyla

özerk karar oluşturma ve onu hayata geçirme olanağı tanımamıştır 1.

Aynı temel ilke çerçevesinde, bireysel özgürlükler tartışmasına

girmeksizin, ötanaziye karşı çıkan bir diğer yaklaşım ötanazi talebinin özerk bir

karar olamayacağını öne sürmektedir. Bu özerk olamayış talep sahibi bireyin

karar alma konusundaki yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Söz konusu

yetersizlik, hastalığın özerkliği zedeleyici etkisi ve ötanazi talep etmenin zihinsel

yetilerin yerinde olmasıyla bağdaşmazlığı kabulü ile gerekçelendirilmektedir 18.

Buradaki ikinci gerekçe, intihar teşebbüslerine müdahale ederken benimsenen,

zihinsel yetileri yerinde bir kimsenin kendisini öldürmeye kalkışmayacağı

kabulünün bir versiyonu olarak değerlendirilebilir.

Ötanaziye sağlık ve sosyal güvenlik politikalarının eleştirisi eşliğinde

karşı çıkan yaklaşımın savunucuları ötanazi taleplerinin talep sahiplerine

sunulan tedavinin ve bakımın yetersizliğinden kaynaklandığını öne sürmektedir.

Bu bakış açısından ötanazinin meşruiyet kazanması yetersiz sağlık hizmeti

sunumunun kabul edilmesi esprisini taşımaktadır. Bir başka deyişle ötanaziyi

Page 30: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

17

savunmak, sağlık sistemindeki aksaklıkları, yetersizlikleri, yanlışlıkları

savunmak anlamına gelmektedir 20.

Bilinci kapalı kişilere vasiyetleri ya da yakınlarının / yasal temsilcilerinin

talebi doğrultusunda ötanazi uygulanmasına karşı çıkan bir yaklaşım, üzerinde

uygulama yapılacak kişilerin acı çekmekte olmamasına dikkat çekmektedir. Bu

çerçevede öldürmenin sağlam gerekçelerinden biri olan acıya son verme söz

konusu olamamaktadır 20.

Ötanaziye kökten karşı çıkmayıp pasif ötanaziyi kabul edilebilir bulanlar,

yaşama son vermek ile yaşamın sürmesini sağlayan tedaviye son vermek

arasında ilkesel bir ayrım bulunduğu kanısındadır. Burada “pasif ötanaziyi kabul

edilebilir bulma” yerine “pasif ötanaziyi ötanazi saymama” ifadesini kullanmak

da mümkündür. Böyle bir olanağın bulunması söz konusu uygulamanın tedaviyi

reddetme hakkının kullanılmasıyla gerçekleştiği kabulüne dayanmaktadır.

Öldürmenin mutlak bir zarar verme olmasına karşın, hayatta kalmayı sağlayan

tedavilere son verme, onların hastaya zarar veren yan etkileri de göz önüne

alındığında, iki ayrı durum gibi görünmektedir. Bu yaklaşımı benimseyenlere

göre hayatın hekimin eylemi nedeniyle sona ermesi ile hastalığın gereği olarak

sona ermesi arasında ciddi bir fark bulunmaktadır 1.

2.2. Organ Nakli

Hasta insanları tamamen ya da kısmen iyileştirmek, toplumun ortalama

yaşam süresini uzatmak ve nitelikli olarak sürmesini sağlamak, genel olarak

insanlığın özel olarak da insanlığın doğrudan ve sadece bu konuyla ilgili birimi

olan tıp dünyasının sürekli çaba harcadığı konulardır. Tıp alanındaki bilimsel ve

teknik gelişmelerin tümü, üretilen sağlık hizmetlerinin daha nitelikli ve ulaşılabilir

olmasını sağlamaya yöneliktir. Farklı nedenlerden ötürü işlevini kaybetmiş vücut

parçalarının başka kişilerden alınanlarla yenilenmesi esasına dayanan doku ve

organ nakli konusunda sağlanan başarılar da bu genel çerçeve içinde yer

almaktadır. Ancak yeni geliştirilen bu tedavi olanağının, tıp alanında

gerçekleştirilen pek çok yenilik için de olduğu gibi, medikososyal bir çerçeveye

Page 31: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

18

oturtulmasında kimi sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunlar kümesinde medikal /

teknik sorunların yanı sıra sosyal, hukuki, ekonomik ve nihayet etik sorunlar da

yer almaktadır.

Organ nakliyle ilgili pratik sorunların en önemlisi, bu uygulamadan yarar

görme şansı bulunan pek çok kişi olmasına karşılık tümüne yetecek kadar

organ bulunmamasıdır. Bilindiği gibi organ naklinde canlı ve ölmüş kişilerin

verici olabilmesi söz konusudur ve hem canlı hem de ölü vericiler açısından

belirli uygunluk kriterleri bulunmaktadır. Ölmüş kişilerin organlarının kullanılabilir

olma koşulu ölüm sürecinin erken aşamasında; beyin ölümünün gerçekleşip

bedenin geri kalanının canlılığını koruduğu dönemde alınmalarıdır. Canlı

vericiler bağlamında ise doku alıcı-verici arası doku uyumu önem kazanmakta,

aktarımın yakın akrabalar arasında yapılması organın yeni organizmaya intibak

etme olasılığını arttırmaktadır.

Ülkemizde organ nakillerinin çoğu akraba olan canlıdan elde edilen

organlarla gerçekleştirilmekte olup bu durum toplum genelinde öldükten sonra

organlarının alınmasını kabul etmeme yaklaşımının yaygın oluşundan

kaynaklanmaktadır. Oysa dünya ölçeğinde aktarımların büyük kısmı ölü

vericilerden sağlanan organlarla yapılmaktadır. Kişinin, öldükten sonra

organlarının alınmasını kabul edebilmesi için öncelikle geleneklerden ve

inançlardan beslenen öldükten sonra vücut bütünlüğünü koruma kaygısını

aşmış ve bağışta bulunuşunun aleyhinde kullanılabileceği endişesine

kapılmamış olması gerekmektedir. Ülkemiz özelinde toplumsal alışkanlıkların

değişmesi için farklı kaynaklardan ve kanallardan ölü verici olmayı teşvik eden

mesajların yayılması yoğunlaşarak devam etmektedir.

Kamuoyu eğilimlerinin yeniden biçimlendirilmesi yolundaki çalışmalar ve

özellikle sağlık profesyonellerinin bu konudaki öncülüğü önemli olmakla birlikte,

yasal düzenlemelerin yaklaşımı organ naklinin yaygınlaşmasında daha kritik bir

rol oynamaktadır. İlk bakışta yalnızca belirli bir etkinlik alanına ve bu cümleden

olmak üzere tıbba özgü gibi gözüken konular, yaşama geçmelerini sağlayan

kurallar üzerinden hukukun da ilgi alanına girmektedir. İnsanın daha ana

rahminde iken tıpla başlayan ilişkisinin bir boyutu da medikolegal ilişkidir. Tıpla

ve tıbbın hukuki yönüyle ilişki sağlıkla bağlantılı tüm süreçlerde aktive olarak

Page 32: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

19

yaşam boyu devam eder. Organ nakli uygulamalarının tıp hukukuyla ilgili boyutu

da bu genel çerçeve içinde yer alır ve kendisine özgü bir öneme ve ağırlığa

sahiptir 23.

2.2.1. Tanım

Basitleştirilmiş bir tanımla organ nakli, vücutta görevini yapamayan bir

organın yerine canlı ya da kadavra vericiden alınan sağlam bir organın

yerleştirilmesidir. Bu tanımı biraz daha genişleterek “organ nakli görev

yapamayacak kadar hasta ve hatta bedene zararlı hale gelen bir organın bir

yenisi ve sağlamı ile değiştirilebilmesi işlemidir“ demek de mümkündür 24.

Biyoetik sözlüğünde “yetersiz hale gelmiş ve kişinin hayatını tehdit eden

hastalıklı doku ve organı yenisi ile değiştirme işlemi” olarak tanımlanan bu

uygulamalar grubunda, immünolojideki ve cerrahideki gelişmelere bağlı olarak

son onyıllarda önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Doku ve organ nakli günümüz

tıbbında önemli bir tedavi şekli olarak yerini almış bulunmaktadır 6. Organ nakli

terimi herhangi bir anlam değişikliği olmaksızın ikinci sözcüğü değiştirilerek

organ aktarımı ve organ transplantasyonu biçiminde de kullanılmaktadır.

2.2.2. Organ Nakli ve Etik

Organ naklinin doğası gereği aynı anda iki kişi üzerinde uygulama

yapılması; alışılmış iki taraflı hasta-hekim ilişkisine bir üçüncü taraf olarak

vericinin de katılması söz konusudur. Klinik ilişkinin böyle daha fazla tarafın

iştirak ettiği bir hal alarak karmaşıklaşması, organ naklinin etik boyutunun

öneminin ve ağırlığının artmasına yol açmaktadır. Hekimin uygulamayı iki farklı

kişi üzerinde yürütmesi bağlamında, iyi eylemde bulunma kaygısını ve çabasını

her iki ilişki için gerçekleştirmesi gerekmektedir. Bu noktadan hareketle ve

vericilerin de ikiye ayrılmakta olduğunu göz önüne alarak, organ naklinin etik

Page 33: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

20

boyutunu canlı ve ölü vericiler ile alıcılar açısından değerlendirmek uygun

olacaktır.

2.2.2.1. Vericiler Açısından Etik Sorunlar

Yapay organların ve hayvan bedeninde genetik manipülasyonla üretilmiş

insan organlarının nakledilmesinin yaygın ve başarılı biçimde

gerçekleştirilememesi ancak geçici veya deneysel çalışmalar olarak yürütülmesi

söz konusudur. Bu bağlamda bu kaynakları ihmal ederek sadece canlı ve ölü

vericilerden söz etmek mümkündür. Canlı vericileri de akraba olanlar ve

olmayanlar şeklinde ikiye ayırmak mümkündür.

2.2.2.1.1. Canlı Vericiler

Canlı vericilerden yapılan organ nakillerinin çok büyük bölümü böbrek

yetmezliklerinde aileden bir kişinin bağışta bulunması çerçevesinde

gerçekleşmektedir.

Canlı vericiler söz konusu olduğunda temel sorun organını bağışlayan

kişinin zarara uğrayacak olmasıdır. Organını bağışlayan kişinin bir yandan vücut

bütünlüğü bozulmakta, diğer yandan hem organın vücuttan çıkarılması gibi

büyük bir ameliyatın riskleri hem de organ eksikliğine bağlı sorunlar ve yaşam

kalitesinde bozulma ihtimali gündeme gelmektedir. Başka koşullarda göze

alınmasından söz edilemeyecek olan böyle bir uygulamanın benimsenebilir hale

gelişi, alıcının yaşamının kurtulması gibi büyük bir yarar sağlamasından

kaynaklanmaktadır. Vericinin uğratıldığı zararla alıcıya sağlanan yarar bir arada

değerlendirildiğinde ortaya çıkan değer bilânçosu prosedürün uygulanması

lehine olmaktadır. Bu bilançoda vericinin duyduğu manevi tatmininin de

sağlanan yararlar arasında hesaba katılması uygun düşecektir.

Hipokrat’ın hastaya yaklaşımla ilgili temel ilkesi olan “öncelikle zarar

vermeme”, günümüzde yarar sağlama ve özerkliğe saygı gösterme ilkelerine

Page 34: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

21

göre geri planda yer aldığı izlenimini vermektedir. Bununla birlikte, meslek

geleneğinde önemli bir yeri olduğunu ve geniş meslektaş kitlelerince kuvvetle

benimsendiğini inkâr etmek mümkün değildir. Bu ilkeye öncelik veren çevreler,

alıcının göreceği yararı ikinci plana iterek, canlı vericiden organ alınmasına

yönelik sert itirazlarda bulunmakta; bir insanın bir diğeri için feda edilmesini

reddetmektedir 6. Nitekim organ nakli çalışmalarının ilk yıllarında canlı

vericilerden organ bağışı kabul edilemez olarak görülmüştür. Halen de başka bir

kişinin yarar görmesi için sağlıklı bir kişiden sakatlanma veya ölüm talep

edilmemesi gerektiği üzerinde tam bir mutabakat vardır 25.

Canlı vericilere ilke olarak itiraz etmeyenlerin tereddüde düştüğü bir

husus, özellikle bağışın aile içinde gerçekleştiği durumlarda manevi baskı

unsurunun devreye girip girmemesidir. Sürecin aile içinde gerçekleşmesi ister

istemez tarafların ruh hallerini derinden etkileme ve aralarındaki ilişkiye yeni bir

çehre kazandırma potansiyelini taşımaktadır 26.

Vericinin aldığı kararın olası sonuçlarını açıkça görmesi ve üzerinde

yapılacak uygulamanın mahiyetini tam anlamıyla kavrayıp enine boyuna bir

durum değerlendirmesi yapması, organ aktarımının etik boyutunun önemli bir

unsurudur. Bu unsur zarar vermenin kabul edilebilirliği ve bağış kararının baskı

altında olmaksızın alınması açısından önem taşımaktadır. Vericinin etki altında

kalmadan kendi özgür iradesi ile bağış yapması ve naklin yapılacağı hastanın

yaşama şansının yüksek olması da etik açıdan önemli konulardır 27.

Birçok hastanın ne kadar bilgilenirse bilgilensin karar sorumluluğunu

üstlenmeyip doktora devretmek istemesi de bilgilendirmeyle bağlantılı bir etik

sorun olarak nitelenebilir. Bu durumda doktorun paternalist bir yaklaşıma

zorlanması söz konusu olmaktadır 23.

Canlı ve akraba olmayan verici ile alıcının kimliklerinin birbirinden

gizlenmesinin de etik açıdan önemli bir husus olduğu söylenebilir. Bu noktaya

dikkat çekenlere göre, böyle bir gizlilik, taraflar arasında ortaya çıkması

muhtemel duygusal ve maddi baskıları önler. Alıcının borçluluk duygusundan

kaynaklanan manevi yükü kaldıramayıp vericiyi ödüllendirmeye kalkması;

vericide ise başlangıçta gözetmediği bir takım maddi beklentilerin baş

göstermesi söz konusu olmaz 28.

Page 35: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

22

Ülkemiz özelinde aileden birinin canlı verici olması çerçevesinde bu

kişinin genellikle kadın olduğu saptamasını yapmak mümkündür. Bu durum

büyük olasılıkla çoğu kadının ekonomik özgürlüğünü kazanamamış olması ve

aile gelirine katkısının bulunmamasından kaynaklanmakta ve etik açıdan bir tür

negatif ayrımcılığın varlığını gündeme taşımaktadır 29. Geniş perspektifli bir

değerlendirmeyle, bu konunun birden fazla verici adayı bulunduğunda en adil

seçimin nasıl yapılması gerektiği gibi genel bir etik sorunun bir türevi olduğu

söylenebilir.

Buraya kadar üzerinde durulan hususları toplu halde değerlendirerek

canlı vericiden naklin kabul edilebilirlik şartlarını sıralamak yerinde olacaktır. Bu

çerçevede, vericinin sağlık durumunun iyi, alınacak ve geride kalıp onun işlevini

üstlenecek organlarının işlevinin ve yapısının ise normal olması; naklin

gerçekleşmesi konusunda yüksek bir başarı beklentisinin olması; alıcıya

sağlanacak yararın vericinin göze aldığı risklere değer olması; vericinin

operasyonun riskleri açısından tam anlamıyla bilgilendirilmesi; vericinin bağış

kararını baskı altında olmadan kendi hür iradesiyle alması; bağışının parasal bir

çıkar karşılığında yapılmaması gerekmektedir 23,27.

Tüm bu etik kaygıların yasa koyucular tarafından da hissedilip dikkate

alınması sonucu, mevzuat çerçevesinde organ nakli hakkında bir dizi

düzenleme yer almaktadır. Ulusal ölçekte bu nitelikteki düzenlemeleri kısaca

gözden geçirmek uygun olacaktır.

Türk Medeni Kanunu’nun 23. maddesinde kişinin doğuştan sahip olduğu

beden bütünlüğü değerinin gerektiğinde kendisine karşı korunacağı kabul

edilmiştir. Bu madde organ nakli hakkındaki yasa çıkarıldıktan sonra, 1990

yılında revize edilmiş ve ek bir fıkrayla organ nakline imkân tanınmıştır. Organ

nakli mevzuatında canlı vericiyi zarar görmekten korumak üzere bir dizi tedbir

yer almaktadır. Tek olan organların bütününün bağışlanmasına izin

verilmemesi; 18 yaşın altındakilerden ve mümeyyiz olmayanlardan organ

alınmaması; hekimin hastayı bilgilendirmesinin zorunlu tutulması bu çerçevede

yer almaktadır. Erkek verici adaylarının askerlik görevini yapmış olması

mevzuattaki dikkat çekici bir husustur. Tüm bu koşulların sağlanması halinde,

sürecin başlaması için verici adayının iki tanık önünde imzaladığı bir belgeyle

Page 36: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

23

gönüllülüğünü bildirmesi ve hekimin de bu durumu onaylaması gerekmektedir 23, 26.

Organ yetersizliklerinin geniş ve ciddi bir sorun kümesi oluşturması

çerçevesinde organ almayı bekleyenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu

artış hemen her ülkede bir yandan toplum genelinde öldükten sonra organlarını

bağışlama eğilimini arttırmaya yönelik örgütlenmelere yol açarken diğer yandan

akraba olmayan canlı vericiler konusundaki sınırlamalar sarsılmakta ve hatta

organ ticareti adı verilen yasadışı etkinlik giderek yaygınlaşmaktadır 25.

2.2.2.1.2. Ölü Vericiler

Canlı vericilerden alınabilecek organların sınırlı olması ve bu

uygulamanın etik açıdan bir dizi tereddüde ve ikilemlere yol açması

çerçevesinde günümüz tıbbı beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerden organ

alınması seçeneğini daha tercih edilir bulmaktadır.

Ölü kişiden organ ve doku alınabilmesi için ölüm ve elverişlilik olarak iki

şartın sağlanması gerekmektedir. İlke olarak hem bilime hizmet hem de

başkalarına sağlık kazandırmak amacıyla ölüden organ alınmasına engel

bulunmamakla birlikte ölümün kesin olarak saptanması ve ölenin yakınlarından

izin alınması şarttır. Organ nakli için elverişlilik koşulunu sağlayan beyin ölümü

durumunun ölüm sürecinin erken bir aşaması olması itibariyle teşhis edilmesi

özel bir dikkat istemektedir. Ülkemizde geçerli olan yasal düzenlemede bu

tanının farklı alanlarda uzman hekimlerden oluşan bir komisyon tarafından ileri

inceleme yöntemlerinden yararlanılarak konulması öngörülmüştür 30.

Ölümün tıbbi ve biyolojik boyutu kadar hukuk çerçevesindeki tanımı ve

anlamı da önem taşımaktadır. Hukuk açısından ölümle birlikte kişi olma hali

sona erer ve kişiye bağlı haklar ortadan kalkarken diğer haklar mirasçılara

geçer. Organ nakli için verici olma imkanının bulunduğu beyin ölümü durumu,

hemen hemen bütün dünyada hukuka da mal olmuştur. Bu bağlamda beyin

sapınınkiler de dahil olmak üzere bütün beyin fonksiyonlarını geri dönüşsüz

olarak kaybedenlerin ölmüş olduğu kabul edilir 31.

Page 37: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

24

Beyin ölümü kavramının toplum tarafından tam olarak anlaşılıp

benimsenememesi organ bağışlarının sınırlı kalmasının ana nedenlerinden

biridir. Toplumun bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi bağlamında önemli bir güç

olan kitle iletişim ortamlarının, genel olarak organ nakli ve özel olarak beyin

ölümü konusunda spekülatif tartışmalara yönelmek yerine organ bekleyen

hastaların çıkarlarını gözeten bir yaklaşımı benimsemesi kritik önem

taşımaktadır 32.

Ölüden nakil konusunda genel kabul gören bir dizi kriter bulunmaktadır.

Organlar alınırken cesedin tahrip edilmemesi şarttır. Kalp, karaciğer hayati ve

tek organların nakli yalnız ölmüş kişilerden alınarak yapılır. Vericinin sağlığında

yazılı veya sözlü olarak organlarını bağışlamak istediğini belirtmiş olması önemli

bir noktadır. Genel olarak yaşarken organ bağışına karşı olan birinden kesinlikle

organ alınmaması gerektiği düşünülmektedir. Doğal afetler ve trafik kazaları gibi

durumlarda beklenmedik biçimde ölen ve yakınlarına erişilemeyen kişilerin

organlarının alınabilirliği tartışılan bir konudur. Canlı ve ölü vericilerden organ

alınabilme koşulları 2238 ve 2594 sayılı yasalarla belirlenmiştir 27, 33, 34 .

Ölü verici olma potansiyeli taşıyan kişilerin sağlıklarında organ bağışında

bulunma konusunda bir beyanları olmamışsa, organlarını almak ya da almamak

konusunda ciddi tereddüt yaşanmaktadır. Bu konuda iki temel yaklaşımdan biri

organların bağışlanmasını esas alıp sadece sağlığında aksi yönde beyanda

bulunanların organlarını almamaktır. Ülkemizde resmen benimsenmiş bulunan

ikinci yaklaşım ise bağışta bulunmamayı esas alıp sadece aksi yönde beyanda

bulunmuşların organlarını almaktır. Her iki halde de son kararı verici adayının

varisleri oluşturmakta, tıbbi ekip de onları yönlendirerek kararda pay sahibi

olmaktadır. Yakınını yeni kaybetmiş kişileri beklemedikleri bir soruya muhatap

edip tereddüde düşürmek kuşkusuz istenecek bir davranış değildir. Bu

bağlamda konunun toplumun ilgi alanında tutulması ve insanların hayattayken

söz konusu sorunla hesaplaşıp kişisel kararlarını oluşturmaları uygun bir çözüm

gibi gözükmektedir.

Tıp dünyasının ve dolayısıyla tıp etiğinin ölüden organ naklini büyük

ölçüde benimsemesi ve desteklemesi söz konusudur. Bununla birlikte

aralarında tıpla bağlantılı olanların da yer aldığı kimi çevrelerde hala genel

Page 38: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

25

olarak beyin ölümünün geri dönüşsüzlüğü ve özel olarak bu tanının her zaman

nesnel biçimde konulması ile ilgili bir takım kuşkular duyulmaktadır. Öte yandan

kalbin atmasını hayatta olmanın temel kriteri sayan geleneksel yaklaşımın

toplumda yaygın biçimde benimsenmesi, organ bağışını arttırmaya yönelik

çalışmaların bir tür baskı olarak algılanıp reaksiyon gösterilmesi gibi unsurların

sınırlı da olsa organ bağışı aleyhtarlığına yol açtığı ancak bu kesimlerin sesini

fazla yükseltmediğini söylemek de mümkündür.

2.2.2.2. Alıcılar Açısından Etik Sorunlar

Organ nakli, diğer tedavi olanaklarından yararlanma şansının tükendiği

bir noktada alıcıya sürdürmekte olduğundan hem nicelik hem de nitelik

açısından üstün bir yaşam vaat etmektedir. Bu bakımdan alıcıların

tereddütlerine veya itirazlarına konu olması ihtimali çok düşüktür. Bu düşük

ihtimal de uygulamanın dini inançla bağdaşmaması ya da yakını olan canlı

verici adayını koruma kaygısı gibi istisnalar çerçevesinde ortaya çıkmaktadır.

Bununla birlikte, bilgi aktardıktan sonra onam alma uygulamasının

günümüz dünyasında hem tıp etiğinin hem de sağlık hukukunun yıldızı en fazla

parlayan unsuru olması çerçevesinde, organ alma adaylarının tabi olacakları

prosedür ve sonraki yaşamlarının nitelikleri hakkında aydınlatılması önem arz

etmektedir. Organ naklinin her aşaması hakkında hastalara gerçekçi, dürüst ve

tüm ayrıntıları içerir tarzda bilgi verilmelidir 23.

Uygulamanın etik açıdan sorun çıkmaya yatkın ve tartışma konusu olma

olasılığı yüksek yönü ise sınırlı kaynakların ihtiyaç sahiplerine adil biçimde

dağıtılmasıyla ilgilidir. Bu bağlamda adil bir seçimle en fazla yararı sağlayacak

hareket tarzını belirlemek ve farklı ayrımcılık tarzlarından uzak durabilmeyi

becermek gerekmektedir.

Bu zor ve karmaşık değerlendirme yapıp karar alma sürecini başarıyla

gerçekleştirmeye yardımcı olmak üzere bir dizi ölçüt belirlenmiştir. İlk grubu

oluşturan tıbbi ölçütler kümesinde endikasyon, doku uyumu, başarı şansı gibi

unsurlar yer almaktadır. Psikolojik uyum yeteneği, motivasyon, zeka, uyum, yaş

Page 39: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

26

ise kişisel ölçütler kümesinin elemanlarıdır. Bunların yanı sıra hem hastanın

günlük yaşam koşullarını, evde yardım alma olanaklarını, sahip olduğu manevi

destekleri, sosyal alışkanlıklarını, alkol ve sigara gibi maddelerle ilişkisini de göz

önünde tutmak hem de yakın çevresi ve toplum geneli için ifade ettiği anlamı ve

önemi belirlemek gerekmektedir. Pratikte seçim iki düzeyde yapılmakta, önce

bekleme listesindeki hangi hastaların doku uyumu bakımından eldeki organı

alabileceği, sonra bu organı almada kimin öncelikli olacağı sorularına cevap

aranmaktadır 6.

Cevaba ulaşmak bağlamında, ülkemizde organ bağışı düzeyinin batının

çok altında olmasını da göz önüne alarak, organ temininde izlenecek yollar,

alınan organların nerede ve hangi hasta için kullanılacağı konusundaki

kuralların net biçimde belirlenmesi ve benzer hususların çağdaş etik açısından

tek tek ele alınması uygun bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın hedefi de içinde

bulunulan durumu daha iyi hale getirecek meslek kurallarına ulaşmak olmalıdır 31. Bu kurallar çerçevesinde sosyal ve ekonomik durum gibi ölçütler bakımından

ayrımcılık yapmaktan uzak durmak özellikle önem taşımaktadır 26, 33.

2.2.2.3. Farklı Açılardan Etik Sorunlar

Organ nakli konusunda alıcı ve verici ile ilgili olarak etik açıdan yaşanan

tereddütlerin ve sorunların yanı sıra, sıra dışı olarak yaşanan ve etik yönü önem

taşıyan kimi özel durumlar da bulunmaktadır. Embriyonik ve fetal dokuların

aktarılması, konjenital anomalili özellikle anensefalik bebeklerin organ kaynağı

olarak kullanılması, organ bağışının ücret karşılığı yapılması, organ bağışının

dini inançlar çerçevesinde kabul edilir kılınması bu alt bölümde ele alınacak

olan böylesi özel durumlardır.

Doğuştan beyni ya da beyin işlevleri olmayan ve düzelme olanağı da

bulunmayan bebeklerin, sağlam organlarını ihtiyaç sahiplerine nakletmenin

kabul edilebilirlik derecesi üzerinde tartışılan bir konudur. Nakle taraftar olanlar

bu bebeklerin insan sayılamayacağını ya da beyin ölümü koşulunu yerine

getirmiş olduğunu ileri sürmektedir. Pratikte fazla sık olmayan böyle durumlar

Page 40: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

27

hakkında toplumsal bir alışkanlığın ve yasal bir düzenlemenin olmayışı

tartışmaların uzayıp gitmesine yol açmaktadır 25.

Organ nakillerinde vericinin maddi bedel talep etmesi, halen tıbbi etik

açısından kabul edilmemekle ve yasal da olmamakla birlikte yaşama geçirilen

bir uygulamadır. Özellikle böbrek nakillerinde, ihtiyacın çok büyük olması bu

yaklaşımı gündeme getirmektedir. Bu durumun küresel ölçekte ortaya çıkışı, az

gelişmiş ülke vatandaşlarının organlarının gelişmiş ülke vatandaşlarına

nakledilmesi şeklinde olmaktadır 34.

Organ bağışının bedel karşılığı yapılması konusunda iki temel görüş öne

sürülmektedir. Bunların birincisi kişi özerkliğini esas almakta olup her bireyin

kendi bedeni üzerinde karar verme hakkına vurgu yapar ve isteyen kişinin

bedeninin bir parçasını bağışlayabileceğini, bunu para karşılığında da

yapabileceğini öne sürer. Bu çerçevede ücret karşılığı bağışı yasaklamak

bireylerin özgürlüğünü zedelemektedir. Bu görüşü benimseyenler kişilerin

organlarını vermeye zorlanması ya da bilgisizliklerinden faydalanarak alınması

konusunda ise yasaklama olmasına taraftardır. İkinci görüşe göre ise

organlarının ticari bir mal gibi alınıp satılması insan onurunu zedeleyicidir. Bu

konuda her ülke yasal düzenleri açısından önlem almalı, caydırıcı cezalara yer

vermelidir 34.

İkinci görüşün dünya ölçeğinde daha yaygın biçimde benimsendiğini ve

organ naklinde etik açıdan en sakıncalı konulardan biri de organların ticari

amaçla kullanılması olduğunu söylemek mümkündür. Organların bedel özellikle

de fahiş bedel karşılığı bağışlanması, organ naklinin yaşam kurtaran yüksek bir

iyilik olma vasfını ortadan kaldırmaktadır. Yakın akrabalar arasında olanların

dışında canlı vericiden yapılan nakillerde genellikle ticari boyut olması, bu

kategoriye soğuk bakılmasına neden olmaktadır. İnsanların sağlık sorunlarını

akrabalarının sağlıklarını yitirmesi pahasına çözmeye çalışılmayı da çağdaş bir

olay olarak değerlendirmek kolay değildir. Bu çerçevede yapay organ ya da

hayvandan nakil gibi uygulamalar güvenle kullanılabilir oluncaya kadar

kadavradan nakil seçeneğine ağırlık vermek ve bu çerçevede ölümden sonra

bağış yaklaşımını yaygınlaştırmak en gerçekçi yol gibi gözükmektedir 32.

Page 41: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

28

Toplumsal ölçekte organ naklinin etik boyutunu irdeleyen etik

tartışmalardan çok bu uygulamanın hukuk ve din çerçevelerindeki durumunun

ilgi topladığını söylemek mümkündür. Halen her iki çerçevede de organ naklini

destekleme ve özendirme yaklaşımı ağır basmakta; yasal düzenlemeler bağışta

bulunmayı arttıracak biçimde yapılmakta; Musevi, Hıristiyan ve İslam dinleri

beyin ölümünü kabul edip bağışta bulunmayı desteklemektedir 26.

2.3. Gebeliğe Son Verme

Gebelik, insanlık tarihi boyunca, genellikle istenen ve olumlu duygulara

yol açan bir durum olmakla birlikte kimi zaman istenmemesi ve sona erdirilmesi

için girişimde bulunulması da söz konusu olmuştur. Medikososyal bir konu olan

gebeliğe son verme çerçevesinde bireysel ilkel tekniklerden, folklorik tıp

yöntemlerine ve modern tıbbın olanaklarına uzanan farklı uygulamalar

bulunmaktadır. Tüm bu uygulamalar hem kitlelerin hem de tıp çevrelerinin

tartışma gündeminde yer almış, kural koyucu sistemler olarak ahlakın, hukukun

ve dinin de ilgi alanına girmiştir. Günümüz dünyasında gebeliğe son vermeyle

ilgili biyoetik tartışmalarının odaklandığı noktaların ilki rahim içindeki varlığın

statüsü ve hakları, ikincisi ise gebe kadının kendi bedeni üzerindeki haklarıdır.

Kişisel hakların nerede başlayıp nerede bittiği, özellikle de bu hakların

etik boyutları genel olarak ilgi gören bir konu olup kadınların istemedikleri

gebeliklere son verme / verdirtme hakkı hakkında da yoğun tartışmalar

yürütülmektedir. Kadının bu hakkı öncelikle doğacak çocuğun yaşama hakkıyla,

ikincil olarak da partnerinin baba olma hakkıyla çatışmaktadır. Öte yandan

gebeliğe son vermenin meşru bir çerçevede güvenli biçimde

gerçekleştirilmesine yönelik düzenlemeler bulunmaması halinde çocuk

düşürmeye yönelik tehlikeli işlemlerin gündeme gelebilecek olması da göz

önüne alınması gereken bir risktir 36.

Toplumsal çerçevede gebeliğe son verme, kimi zaman kadının doğurmak

ya da doğurmamakla ilgili bir kararı olma yönüyle değil aile planlaması, nüfus

kontrolü gibi genel konuların bir unsuru olarak ele alınmaktadır. Bu yaklaşımlar

Page 42: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

29

konuyu kadınların doğurma-doğurmama hakkının sahibi olması tezinin uzağına

taşımaktadır. Ülkemizde ve dünya genelinde gebeliğe son vermeyle ilgili yasal

düzenlemelerin nüfus planlaması hakkındaki mevzuat çerçevesinde yer

almasını, kadın haklarını ikinci plana itmeye yönelik bir yaklaşım olarak

değerlendirmek mümkündür 37.

Gebeliğe son verme uygulaması pek çok operasyona göre basit ve kısa

süreli olmasına karşılık sağlıksız koşullarda yapıldığında ölümle sonuçlanabilen

bir işlemdir. Böyle koşullarda yapılan uygulamalar hala yaygın olduğu için de

birçok ülkede kadınların büyük bir sorunu olmaya devam etmektedir. Yasal

engellere rağmen gebeliğe son verilmesi oranlarının düşmemesi, gelişmiş

ülkelerde bile istenmeyen gebeliklerin önlenmesine yönelik olanakların

yeterince etkili olmadığını göstermektedir. Gebeliğe son verilmesinin ameliyat

sırasında ve sonrasında yaşanan komplikasyonlarının yanı sıra uzun dönemde

ortaya çıkan psikolojik etkileri de üzerinde durulması gereken bir sağlık

sorunudur 38.

2.3.1. Tanım ve Temel Kavramlar

Rahim içinde gelişmekte olan embriyonun ya da fetüsün dışarı alınarak

canlığına son verilmesi, gebeliğin farklı aşamalarına farklı tekniklerle

gerçekleştirilen bir uygulamadır. Bu işlemin adlandırılmasında, gebelik

durumunun ortadan kaldırılmış olması esas alındığında gebeliğe son verme,

gebeliği sona erdirme, gebeliği sonlandırma gibi adlandırmalar kullanılmaktadır.

Rahmin boşaltılmış olmasına odaklanan bir yaklaşımla rahim tahliyesi, rahim

içindeki varlığın oradan ayrılmasını sağlayan işleme gönderme yaparak küretaj

ya da kürtaj terimlerini kullanmak da mümkündür. Adlandırma dışarı çıkan varlık

üzerinden yapıldığında ise abortus ya da avortman, düşük, çocuk düşürme ya

da ıskat-ı cenin, terimleri gündeme gelmektedir. Son grup bağlamında embriyo

veya fetüsün yirminci haftadan önce uterus dışına çıkmasına vurgu yapılmış

olup bu durumun bir işlem sonucu olarak mı kendiliğinden mi gerçekleştiği

belirgin değildir.

Page 43: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

30

Yaygın olarak kullanılan kürtaj sözcüğü ise kökeninde küret adı verilen

araçla kazıma anlamına gelmekte olup jinekoloji özelinde rahmin endometrium

adı verilen iç tabakasının kazınmasını ifade etmektedir. Jinekoloji özelindeki bu

uygulamanın sadece gebeliğe son verme için yapılmayıp teşhis ve tedavi

amaçlı farklı kullanımları da olduğunu kaydetmek yerinde olacaktır. Zaman

içinde endometrium kürtajı yerine kısaca kürtaj denilmesi yaygınlaşmış ve

sözcük giderek anlam genişlemesine uğrayıp sadece kazıma işlemiyle değil

başka yöntemlerle de yapılan rahim tahliyelerini de ifade eder hale gelmiştir.

Nitekim Biyoetik Sözlüğü’nde kürtaj böyle geniş anlam yüküyle, “rahim içindeki

embriyo ya da fetüsün yaşamının sonlandırılması amacıyla zamanından önce

uterus dışına çıkarılması ya da imha edilmesi” şeklinde tanımlanmıştır 6.

Gebeliği son vermenin isteğe bağlı olarak ya da tıbbi gerekçeyle

gerçekleştirilmesi söz konusudur. İsteğe bağlı uygulamanın da yasal ya da

yasal olmayan biçimde yapılması seçenekleri vardır. Gebeliğe isteğe bağlı son

vermede kişisel ve sosyal nedenler söz konusudur. Bu uygulamanın yasal olup

olmayışı geçerli yasal düzenlemelerin ne şekilde olduğuna bağlıdır. Ülkemizde

isteğe bağlı olarak gebeliğe son verme hakkı gebeliğin ilk 10 haftasıyla

sınırlıdır. Gebeliğe tıbbi gerekçeyle son verilmesi ise annede ya da fetüste

mevcut olan sorunlar nedeniyle gündeme gelmektedir. Sorunlar nedeniyle

gebelik durumunun riskli hale gelmesi ya da doğacak çocuğun ciddi sağlık

sorununa sahip olacak bulunması söz konusudur 6.

Toplum ölçeğinde gebeliğe son verilmesine karşı çıkanların bu

uygulamayı insan yaşamına son verme olarak değerlendirmesi, isteğe bağlı

olarak gerçekleştirilmesini tamamen reddederken tıbbi gerekçelerle

yapılmasına da sıcak bakmaması söz konusudur 37. İsteğe bağlı uygulamalara

yol açan nedenler ise psişik, sosyal veya ekonomik olabilmektedir 39.

2.3.2. Gebeliğe Son Verme ve Etik

Genel olarak düşükler doğal sebepler veya asıl amacı embriyonun

hayatını sonlandırmak olmayan dış etkiler sonucu meydana gelirken, gebeliğe

Page 44: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

31

son vermede primer amaç uterus içindeki canlı varlığın hayatını sona

erdirmektir. Böyle bir niyetle yapılıyor olması bağlamında gebeliğe son verme

işlemi her zaman tartışılan ve etik açıdan sorgulanan bir tıbbi uygulama

olmuştur 40.

Gebeliğe son vermeye karşı olanların temel argümanı, fetüsün masum

bir canlı olduğu, masum bir canlının yaşamına son vermenin de ahlaki

olmadığıdır. Uygulamaya taraftar olanlar ise genel olarak feminist bir tavır

benimsemiş bulunmakta, geçmişte ve günümüzde kadınlara yapılan baskılara,

gebeliğe son vermenin tamamen illegal olduğu dönemlerde yaşanan ciddi

sorunlara, istenmeyen gebeliklerin yol açtığı kadın ölümlerine vurgu yaparak bu

hakkı savunmaktadır .

Gebeliğe son verme hakkındaki etik tartışmalar çerçevesinde dile

getirilen başlıca kavramlar kişilik, yaşamın kutsallığı, yaşam kalitesi, özgürlük

ve sosyal dengedir. Bu kavramlar zaman zaman uygulamayı yapan hekimi

sıkıştırmakta, hem kendi içinde çelişkiye düşmesine hem de farklı toplum

kesimleriyle tartışmaya girmesine neden olmaktadır. Günümüz dünyasında

gebeliğe son verme konusundaki ana akımlardan biri bu uygulamaya karşı

çıkma biçimindedir. Bu akıma mensup olanlara göre gebeliğe son verme bir

cinayettir ve yasal çerçevede devam etmesinin durdurulması gerekmektedir.

Gebeliğe son verme uygulamasına taraftar olanlar ise bu uygulamanın kişisel

bir özgürlük sayılması ve yasal çerçevede kabul görmesi gerektiğini öne

sürmektedir 41.

Kimi resmi politikaların da etkisiyle gebeliğe son vermenin bir nüfus

kontrol yöntemi olduğu görüşü toplumun bilinçaltına yerleşmiştir. Bu yanlış ön

yargı gebeliğe son vermeyle ilgili tartışmalarda akıl karıştıran bir faktör olarak

devreye girmektedir. Uygulamanın böyle bir zihniyete bağlı olarak

yaygınlaşması kadına özgü bir hak olarak algılanmaktan uzaklaşıp nüfus

politikalarıyla ve aile kararlarıyla ilgili bir karakter kazanmasına yol açmaktadır.

Öte yandan gebeliğe son vermenin özel durumlarda sınırlı olarak yapılmasını

kabul edebilecek olanlar, gereksiz ve ölçüsüz biçimde yapılması karşısında

uygulamanın karşısında yer alma eğilimine kaymaktadır. Gebeliğe son

vermenin farklı boyutlarından tıbbi ve hukuki olanların daha fazla gündeme

Page 45: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

32

alınıp, uygulamanın felsefi, ahlaki ve dini boyutlarına daha az değinildiği

saptamasını yapmak mümkündür. Bu boyutların ihmal edilmesi de kitlelerin

uygulamaya üzerinde daha az düşünerek yönelmesinde etkili olmaktadır 37.

Rıza konusu gebeliğe son vermeyle ilgili etik tartışmalar çerçevesinde

önemli bir başlıktır. Gebeliğine son verilmesini talep eden kadının durumu ve

uygulanmasını istediği işlem hakkında bilgi sahibi olması ve dış etkilerden-

baskılardan etkilenmemiş bulunması gereklidir. Bu koşulların sağlanmadığı

durumda talepte bulunmanın ve işleme rıza göstermenin geçerliliği tartışılır hale

gelir. Öte yandan embriyonun ya da fetüsün “babası” olan kişinin gebeliğe son

verilmesine razı olmasının gerekip gerekmediği de ayrı bir tartışma konusudur.

Ülkemizdeki yasal düzenleme çerçevesinde bu durumdaki erkeğin rızasının

aranması hamile kadının resmi eşi olması koşuluna bağlanmıştır 42.

Gebeliğe son verme kararı genel olarak kadının bir özgürlüğü olarak

görülmektedir. Bununla birlikte kimi zaman kadın paradoksal biçimde gebeliğe

son vermesi baskısı altında da bulunabilir. Talebin iradeye dayanmadığı bu gibi

durumlarda baskının kaynağının daha objektif karakter taşıyan ekonomik

koşullar olması mümkündür. Kimi zaman ise partnerler arasındaki veya daha

geniş ölçekte aile içindeki ilişkiler-etkileşmeler gibi sübjektif unsurlar, kadını

istediği halde gebeliğini sürdürememe noktasına getirebilir. Baskının objektif bir

nedenden kaynaklanması halinde karar değiştirebilme genellikle imkan

dahilinde değildir. Buna karşılık sübjektif nedenlerin değiştirilebilmesi

dolayısıyla baskının ortadan kaldırılabilmesi mümkündür. Uygulamayı yapacak

olan hekimin konunun bu yönü hakkında da duyarlı ve dikkatli olması

gerekmektedir 42.

Gebeliğe son verme işlemi için erkeğin rızasının gerektiği görüşü

geleneksel yaklaşıma uygun düşmekle birlikte günümüzde giderek daha az

taraftar bulmaktadır. Bu taraftarlar da genellikle uygulamaya karşı olanlar

arasından çıkmakta ve embriyoya ya da fetüse bir şans daha tanımak adına

erkeğin devrede olmasını savunmaktadır. Halen genel kabul gören anlayış ise,

kadının kaç kez ve ne zaman gebe kalacağı konusunda kontrolü ele almaya

hakkı olduğu merkezindedir. Bu görüşün kuramsal temellendirmesi farklı

argümanlarla yapılmaktadır. Gebelik kadını bedenini ve yaşam biçimini

Page 46: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

33

derinden etkileyen bir deneyimdir. Rahim içindeki embriyonun ya da fetüsün

oluşmasında erkeğin rolü genetik materyal sağlamış olmaktan ibaretken,

kadının hem genetik materyal hem de birleşik genetik materyalin gelişmesi için

ortam ve destek sağlamış bulunması söz konusudur. Bedensel olanaklarını

seferber ve sağlığını riske etmiş bulunması, kadının doğmamış bebek hakkında

son sözü söyleme hakkına sahip olmasına zemin hazırlamaktadır 42.

Gebeliğe son vermeyi ilke olarak kabul etme durumunda bu

uygulamanın hangi gerekçelerle gebeliğin hangi dönemine kadar yapılmasının

kabul edilebilir olduğu tartışmaları başlamaktadır. Bunlar arasında en başta yer

alan da isteğe bağlı gebeliğe son verme işleminin yapılabilir olduğunu

belirlemeye yönelik tartışmadır. Bu tartışma çerçevesinde ister istemez rahim

içindeki varlığın hangi aşamada hangi niteliği kazandığı konusu gündeme

gelmekte, özellikle de kalp atımının başlaması ve acı duyabilme özelliğinin

ortaya çıkması üzerinde durulmaktadır. Gebeliğe son verme hakkının tanındığı

süre farklı ülkelerde değişiklik göstermekte, bu hakka taraftar olan kesimler

sürenin uzatılması yönünde faaliyet göstermektedir.

Amerikalı felsefeci Thomson tarafından ”her canlının yaşam hakkı

olduğu gibi fetüsün da yaşama hakkı vardır ancak kadında kendi bedeninde

olanlara ve olacaklara karar verme hakkına sahiptir” şeklinde dile getirilmiş olan

gebeliğe son vermenin bir kadın hakkı olduğuna işaret eden anlayışa karşı

çıkanların temel argümanı rahim içindeki varlığın öldürülmesinin kabul edilemez

olduğudur. Bu görüşte olanlara göre, embriyonun ve fetüsün belli gelişmişlik

aşamalarına ulaştıkça bir takım haklara sahip olması söz konusudur ve

bunların başında da yaşama gelmektedir. Yaşama hakkının tartışmaya açılmış

bulunması bağlamında gebeliğe son vermenin kişisel hatta tıbbi bir karar

olmasını kabul etmek olanaksız hale gelmekte; konunun tıp, hukuk, felsefe,

teoloji bilgilerinin buluştuğu bir platformda irdelenmesi gündeme gelmektedir 40.

Fetüsün bir birey olarak kabul edilip edilmemesi de gebeliğe son

vermeyle tartışmaların önemli bir referans noktasını oluşturmaktadır. Fetüs

birey olarak kabul edilirse diğer insanların yararlandığı tüm haklardan

yararlanması gerekmektedir. Bu çerçevedeki tartışmalar, fetüsün ne zaman

birey olduğu konusunda düğümlenmektedir. Birey olmanın gebeliğin oluştuğu

Page 47: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

34

andan itibaren, rahim içindeki varlığın ana hatlarıyla insan görünümünün aldığı

andan itibaren, doğması halinde sağ kalmasının olanaklı hale geldiği 24.

haftadan itibaren ve nihayet doğum anından itibaren başladığı yolunda görüşler

vardır 36.

Gebeliğe son verme kimin kararı olursa olsun, iş uygulama aşamasına

geldiğinde hekimin eylemde bulunması söz konusudur. Bu boyutuyla da genel

anlamda bir etik sorun olmanın yanında bir meslek etiği sorunu olma yönü de

gündeme gelmektedir. Bu çerçevede genel olarak gebeliğe son vermeden yana

ya da ona karşı olma tartışması ikinci plana kaymakta, hekimin bireysel olarak

bu işlemi yapma ya da yapmama kararı odağa yerleşmektedir. Hekimin bu

uygulamadaki rolünün, tıpkı ötanazi uygulamasında olduğu gibi, geleneksel

“iyileştirici” ve “yaşamı destekleyici” yaklaşıma ters düştüğünü söylemek

mümkündür. Eylemde bulunmamın ilk bakışta fark edilen paradoksal yönüne

karşılık, hekimlerin bu uygulamayı yapma konusunda yetkin ve yetkili zümreyi

oluşturması ve devreye girmemeleri halinde ilkel girişimlerin sahneye çıkacak

bulunması durumu karmaşıklaştırmaktadır. Bu çerçevede de gebeliğe son

vermeyle ilgili doğru kararın verilmesi ve dolayısıyla bir ahlaki yargıda

bulunulması için konuya ilişkin bütün öğelerin göz önünde tutulması

gerekmektedir 43.

Abortusa karşı iki ana yaklaşım olan fetüsün yaşam hakkına ve annenin

seçimine öncelik tanıyan yaklaşımların her ikisi de kimi değişkenler devreye

girdiğinde farklı değerlendirmelere yönelebilmektedir. Bebeğin anomalili olması,

gebeliğin tecavüze bağlı oluşması gibi özel durumlar böyle yönelişlere yol

açmakta; fetüsün ahlaki statüsü ile kadının hakları arasında yeni dengelerin

kurulması gündeme gelmektedir 44.

Anomali olasılığının yüksek olduğu ancak kesin olmadığı ya da

derecesinin öngörülemediği durumlarda tıbbi gerekçeyle ilerlemiş gebeliği sona

erdirmenin gündeme gelmesi, ciddi bir etik ikileme yol açmaktadır. Hekime veya

aileye göre doğru olan bir karar, toplumsal inanca, ülke yasalarına, evrensel

hukuk kurallarına ve hatta tıp öğretisine ters olabilir. Keyfi uygulamalara engel

olunabilmesi için bu konuda karar verecek bazı kurulların oluşturulması

gereklidir 45. Çocuk sahibi olma isteğinin ve prognozdaki belirsizliğin bir arada

Page 48: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

35

bulunduğu, ikilem yaratan bir diğer durum çocukta değil annede bir sağlık

sorunu bulunması ve bu sorundan dolayı gebeliği sürdürmenin kadının hayatı

için ciddi bir risk oluşturmasıdır.

Bu durumlarda, bilgi yetersizliği nedeniyle yarar sağlama ile zarar verme

arasındaki dengenin nasıl sağlanacağı belirsiz bir hal almıştır. Anne adayının

ve genel olarak ailenin çok iyi bilgilendirilmesi, olasılıkların tümünün ayrıntılı

biçimde irdelenmesi gerekmektedir. Özerkliğe saygı adına son kararı ilgili

kişilere bırakmak uygun olmakla birlikte, sağlık ekibinin karar aşamasında aileyi

büsbütün yalnız bırakmasının da insani ve hukuki açıdan kabul edilmesi kolay

değildir 46.

2.4. Üremeye Yardımcı Uygulamalar

Soyunu sürdürmek bireysel varlığını korumakla birlikte tüm canlıların

temel kaygısıdır. İnsana özgü toplumsal örgütlenme çerçevesinde soyun

devamını sağlama aile kurumunun temel işlevlerinden biri olarak ortaya

çıkmıştır. Soyunu sürdürmek kaygısı ve çabası biyolojik bir altyapıya sahip

olmanın ötesinde kültür çerçevesinde de önemli bir yere sahiptir. Geleneksel

değerlere ve yaşam biçimine bağlılığın daha fazla korunabildiği ortamlarda

çocuk sahibi olmak mutlak bir gereklilik olarak görülmektedir. Çocuk sahibi

olmanın hem doğal bir özlem hem de toplumsal çerçevede bir saygınlık nedeni

olması kısırlığı önemli bir sorun olarak ortaya çıkarmakta ve onunla mücadele

de tıbbın önemli işlevleri arasında yerini almaktadır.

Ülkemiz özelinde kısırlığın vahim bir sorun olarak algılanışı özellikle

kırsal yörelerde belirginlik kazanmaktadır. Aynı ölçekte yapılabilecek bir diğer

saptama kısırlığın bazı yörelerde sadece kadına ait bir sorun gibi kabul

edilmesidir. Çağdaş tıp bilgileri çerçevesinde ise kısırlığın eşlerin her birinden

kaynaklanabileceği ortaya konulmuştur 47.

Kısırlığı ortadan kaldırmak gibi güçlü bir iddia ile meydana çıkıp büyük

beklentilerle karşılaşan üremeye yardımcı uygulamaların, ölçülü ve denetimli bir

şekilde yaşama geçirilmesi önemli bir konudur. Bu nedenle de bu uygulamaların

Page 49: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

36

etikle ve hukukla ilgili boyutları ağırlık kazanmaktadır. Üremeye yardımcı

uygulamaların karakteristik özellikleri büyük maddi ve manevi yatırıma konu

olmaları, uzun ve karmaşık süreçler olmaları ve yüksek başarısızlık oranına

sahip olmaları şeklinde sıralanabilir. Bu uygulamalar çerçevesinde hekimin ağır

bir sorumluluk üstlenmesi ve aile ile yakın ilişki içinde çalışması söz

konusudur48.

Günümüz dünyasında yararlanılan üremeye yardımcı uygulamalar, kısa

bir geçmişe sahip olmakla birlikte hızlı bir gelişim göstermiştir. Tüm bu

uygulamalarda üreme sürecine yönelik çözümleyici bir yaklaşımın

benimsenmesi ve ilk aşamada hangi öğenin-öğelerin aksadığının saptanması

söz konusudur. Daha sonra bu öğenin-öğelerin aksamasının yarattığı eksikliği

gidermek üzere sorunlu çiftin olanaklarını zorlamak ya da dışarıdan bir takım

olanakları seferber etmek gündeme gelmektedir. Etik ve hukuk çerçevelerindeki

tartışmalar özellikle bu dışarıdan olanak seferber etme yaklaşımlarıyla ilgili

olarak ortaya çıkmaktadır. Klonlama gibi hayvan üretimi ve soy ıslahı

çerçevesinde denenen kimi manipülasyonların insana üreme yardımı tekniği

olarak uyarlanabilmesi gibi arayışlar büsbütün şiddetli tartışmalara yol

açmaktadır.

2.4.1. Tanımlar ve Temel Bilgiler Dünya Sağlık Örgütünün üreme sağlığı tanımı, yalnızca üreme sistemi

işlevleri ve süreci ile ilgili hastalık ve sakatlığın olmaması değil, üremenin

fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde tamamlanmasıdır.

Üreme sağlığı aynı zamanda insanların tatmin edici ve güvenli bir cinsel

yaşamlarının olmasını, üreme yeteneğine ve bunun ne zaman istediklerine

karar verme özgürlüğüne sahip bulunmalarını kapsamaktadır 46.

Kısırlık ya da hem bilimsel çevrelerde hem de geniş kitlelerde

benimsenen adıyla infertilite, kontraseptif yöntemlerin kullanılmamasına ve

düzenli cinsel ilişkiye karşın bir yıl süre ile gebeliğin oluşmaması olarak

tanımlanmaktadır 49. Kavramın sınırlarını genişleten bir yaklaşımla kısırlığı

Page 50: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

37

üreme sürecinin farklı aşamalarıyla ilgili olarak ortaya çıkabilen bir durum olarak

değerlendirmek; kadından veya erkekten kaynaklanan döllenmenin olmasını

engelleyici durumların yanı sıra kadının canlı doğumu sağlayacak gebelik

süresinin sağlayamamasını da kısırlık çerçevesine yerleştirmek mümkün

olmakla birlikte çağdaş tıbbın benimsediği anlayış bu değildir 50. Nitekim

gebeliğin devamını sağlamakla ilgili tıbbi prosedürler de üremeye yardımcı

uygulamalar kapsamında yer almamaktadır.

Üremeye yardımcı uygulamalar yerine üremeye yardımcı teknikler ya da

üremeye yardımcı tedaviler terimlerini kullanmak mümkündür. Bu başlıklar

altında toplanan işlemlerin genel karakteri döllenmeyi sağlama ve döllenmiş

yumurtayı rahim içine yerleştirerek gebelik sürecini başlatmadır. Döllenecek

hücreleri bir araya getirmede, bu hücrelerin kaynağı olan kişilerin seçiminde,

döllenmiş yumurtanın yerleştirileceği rahmin sahibi olan kişinin seçiminde farklı

alternatifler bulunması nedeniyle farklı uygulamaların bulunması söz konusudur.

Farklı uygulamaları tanımlamaya geçmeden önce bir parantez açarak

üremeyle ve üremeye yardımla ilgili kimi temel kavramları anmak yerinde

olacaktır. Erkeğe ait spermlerin kadın üreme sistemine intikal etmesi

inseminasyon olarak adlandırılmaktadır. Bu intikalin yapay olarak

gerçekleştirilmesine ise artifisiyel inseminasyon denilmektedir. Sperm ve

yumurta hücrelerinin birleşmesine ise döllenme ya da fertilizasyon ismi

verilmekte, üremeye yardım bağlamında bu aşama da ya kolaylaştırılmakta ya

da tamamen yapay olarak gerçekleştirilmektedir. Döllenmiş yumurtanın rahmin

iç tabakasının içine yerleşmesi ya da yardımcı uygulamalar bağlamında

yerleştirilmesinin bilimsel adı ise implantasyondur 51.

Üremeye yardımcı uygulamalardan önce, başvuran çiftin bir dizi

incelemeden geçmesi söz konusudur. Bu bağlamda ilk olarak yapılanlar erkeğin

sperm değerlendirmesi, kadının hormon tetkikleri ve rahim röntgenidir. Erkeğin

spermlerinin sayıca ve nitelikçe yeterli, kadının adet düzeninin normal ve

rahmiyle yumurtalıkları arasında bağlantıyı sağlayan tüplerinin açık olması

durumunda gündeme gelen en basit üremeye yardımcı uygulama artifisiyel

inseminasyondur. Ön koşulu kadının yumurtlama işlevinin sorunsuz

gerçekleşmesi olan bu işlemde, doğal halinde ya da muameleden geçmiş

Page 51: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

38

semen kullanılabilmektedir. Özel bir enjektörle bırakılacağı mesafe ise ya vajina

içi, rahim ağzı ya da doğrudan rahim içidir.

Halen en yaygın biçimde kullanılan üremeye yardımcı uygulamalar ise in

vitro fertilizasyon ve mikroenjeksiyondur. Bunların ilkinde sperm ve yumurta

hücreleri laboratuar ortamında uygun koşullarda bir araya getirilerek

döllenmenin gerçekleşmesi beklenmekte, ikincisinde ise bir sperm hücresi

doğrudan bir yumurta hücresinin içine yerleştirilerek döllenme sağlanmaktadır.

Her iki uygulamada da döllenmeyi izleyen erken gelişme aşamaları rahim

dışında gerçekleşmekte ve daha sonra embriyo rahim içine implante edilmekte

ve tutunmasını sağlamak için hormonla desteklenmektedir. Gebelik şansını

yükseltmek için birden fazla embriyonun implantasyonu söz konusu olmakta, bu

da çoklu gebelik olasılığını arttırmaktadır.

Yumurta sperm buluşması doğal üreme sürecinde yumurtalıklar ile rahim

arasında bağlantı sağlayan kanallarda gerçekleşmektedir. Üremeye yardımcı

yöntemler arasında da yumurta ve spermlerin ya da doğrudan döllenmiş

yumurtanın bu kanallara yerleştirilmesine dayalı olanlar bulunmaktadır.

Tüm bu uygulamalar için kullanılan üreme hücrelerinin elde edilmesinde

erkek için genellikle daha basit kadın için ise daima daha karmaşık; uzun ve

zorlayıcı prosedürlerin söz konusudur. Kadına yönelik uygulamaların ilk

aşaması hormon preparatları kullanılarak yumurtalıkların uyarılması ve fazla

sayıda yumurtanın gelişip döllenmeye hazır hale gelmesinin sağlanmasıdır. Bu

aşamada beklenen gelişmelerin olup olmadığı ultrasonografi ve kan

incelemeleriyle kontrol edilmektedir. İkinci aşaması olan olgunlaşan

yumurtaların toplanması, önceleri karın boşluğuna girişin söz konusu olduğu

küçük bir ameliyatla; laparoskopik olarak yapılırken, gelişen teknoloji sayesinde

günümüzde vajinal yoldan ultrasonografi ile kombine edilmiş özel bir aspiratörle

gerçekleştirilmektedir. Sperm temini ise genel olarak erkeğin mastürbasyon

yapmasıyla, kimi özel durumlarda ise doğrudan testisten yapılmaktadır 52.

Belirli bir çift özelinde söz ettiğimiz bu işlemlerin ikiden fazla kişinin dahil

olduğu süreçler biçiminde gerçekleştirilmesi de mümkündür. Yaygın bir

uygulama olan sperm vericiliği, sperm bankacılığı gibi bir kurumlaşmanın ortaya

çıkmasına yol açmıştır. Yumurta vericiliği de olanaklı ancak daha sınırlı ölçüde

Page 52: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

39

gerek duyulan bir uygulamadır. Rahim kiralama ya da taşıyıcı annelik denilen

uygulamada ise gebelik sürecinin yumurtanın kaynağı ve sperm sahibinin

partneri olmayan bir kadının rahminde gerçekleşmektedir.

Genel bilgiler çerçevesinde son olarak kullanılan hücrelerle ilgili iki

saptama yapmak uygun olacaktır. Hem sperm ve yumurta hücrelerinin hem de

döllenmiş yumurtaların incelenerek aralarından en uygun olanların seçilmesi

mümkündür. Ayrıca her üçünün de dondurularak saklanması söz konusu

olabilmektedir.

2.4.2. Üremeye Yardımcı Uygulamalar ve Etik Tıbbi hizmetler arasına görece yakın zamanda dahil olmuş bulunan

üremeye yardımcı uygulamalar, bu kısa dönemde bir dizi etik tartışmasına konu

olmuş ve haklarında ayrıntılı yasal düzenlemeler yapılmıştır. Ulusal

mevzuatımız bağlamında oluşturulan konuyla ilgili yönetmelik uygulamaların

yürütüldüğü kurumların standartlarını belirlemeye yöneliktir. İlk olarak 1987’de

hazırlanmış, 1996’da, 1998’de, 2001’de ve 2005’de değiştirilmiştir53. Yönetmelik

üremeye yardımcı uygulamalardan yararlanacak kişilerin evli çiftler olmalarını,

sadece kendilerine ait üreme hücrelerinin kullanmalarını ve uygulamalar için

yazılı izin belgesi vermelerini öngörmektedir 54.

Üremeye yardımcı uygulamalar hakkında etik ve hukuk çerçevelerinde

yaşanan sorunlar ve sürdürülen tartışmalar, uygulamanın farklı aşamaları ve

farklı versiyonları ile ilgili olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede sorunlu

durumları, yumurta, sperm ve embriyo kullanımıyla ilgili olanlar, maddi ve

manevi bedelin karşılanmasıyla ilgili olanlar ve üçüncü kişilerin süreçte yer

almasıyla ilgili olanlar gibi üç grupta toplamak mümkündür.

Uygulama sırasında materyal eksikliği çekmemek adına önce fazla

sayıda yumurta hücresi alınması sonra da fazla sayıda embriyo üretilmesi bir

dizi soruna-tartışmaya konu olmaktadır. İnsan olma potansiyeli taşıyan

materyalin, özellikle embriyoların kullanım aşamasında seçilmesi önemli bir

noktadır. Gebelik olasılığını arttırmak adına çoklu ekim yapma kimi zaman

Page 53: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

40

tolere edilmesi olanaksız çoklu gebeliklere yol açabilmekte ve embriyolardan

bazılarının alınmasını gündeme getirmektedir. Ekilmeyen embriyoların ve

yumurta, sperm hücrelerinin dondurularak saklanması ve zaman geçip ölüm ya

da boşanma gibi nedenlerle koşullar değiştikten sonra kullanılmak istenmesi

ciddi tereddütlere yol açmaktadır. Kullanılmayan embriyoların başkalarına

bağışlanması, araştırma ya da tedavi amacıyla kullanılması da ayrı birer sorun

çerçevesi oluşturmaktadır.

Gebeliğe son verme çerçevesinde gündeme gelen embriyonun statüsü

tartışmaları, üremeye yardımcı uygulamalar çerçevesinde de bu kez rahim

dışındaki embriyonun statüsü olarak sürdürülmektedir. Embriyonun cansız bir

madde gibi buzdolabına konulması, deney ya da tedavi materyali olarak

kullanılması ve işe yaramadığı noktada atılması geleneksel yaklaşımlara ve

inançlara aykırı gibi gözükmektedir. Bu konularda bir yandan konunun etik

boyutuyla ilgili tartışmaların sürmesi diğer yandan yasal düzenlemelerle

embriyolardan ikincil yararlanma niteliğindeki uygulamaların kabul olunurluk

sınırları içinde tutulması gerekmektedir 54, 55.

Üremeye yardımcı uygulamaların ağır manevi ve maddi bedelleri olması

bunlardan yararlanmak isteyen kişilerin doğru ve eksiksiz bilgilendirilmesinin

önemini arttırmaktadır. Uygulamaların kadın bedeni üzerinde yürütülen kısmının

yorucu ve yıpratıcı olması, özellikle kısırlığın erkekteki bir sorundan

kaynaklandığı durumlarda yarar-zarar dengelerini dikkatle gözden geçirmeyi

gerektirmektedir.

Uygulamaların ekonomik bedelinin kamu kaynaklarından karşılanıp

karşılanmaması da önemli bir konudur. Bu bağlamda sorun yalnızca tedavi

giderlerinin kim tarafından hangi oranlarda karşılanacağından ibaret de değildir.

Bu hizmetten sınırlı bir kesimin yararlanabilmesi toplumsal ölçekte bireylerin

üreme hakkında adaletle ilgili tereddütlere ve tartışmalara zemin

hazırlamaktadır. Yararcılık öğretisini benimseyen bir değerlendirmeyle kısırlık

tedavisinin dünya ölçeğinde sağlığa ayrılan kısıtlı kaynakları bencilce tükettiğini

söylemek mümkündür. Farklı bir görüş ise üremenin bireysel bir hak olduğu ve

bu hakkı gerçekleştirmek için tüm yolları denemenin kabul edilmesi gerektiği

merkezindedir. Üremeye yardımcı uygulamalarda, ekonomik olanakların

Page 54: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

41

kullanımı konusunda tıbbın toplum adına bir denetleme ve dağıtım görevini

üstlenmiş bulunmasını da sorunlu bir durum olarak görmek mümkündür. Tıbbın

böyle bir işlev üstlenmesi, yönetim erkinden bağımsız olma özelliğini

zedeleyecektir 56.

Üremeye yardımcı uygulamalar bağlamında İkiden fazla kişinin devrede

olması halinde süreç karmaşıklaşma ve buna koşut olarak etikle, hukukla

bağlantılı pek çok durum ortaya çıkmaktadır. Üçüncü kişinin varlığı konuyu

geleneksel yaklaşımların ve inançların da ilgi alanına sokmakta, bunlar da

konuyla ilgili farklı tartışma çerçeveleri olarak ortaya çıkmaktadır.

Üremeye yarımcı uygulamalardan faydalanmak isteyen çiftlerin “kendi”

çocuklarını dünyaya getirmeyi bir başka deyişle genetik varlıklarını sürdürmeyi

istemesi söz konusudur. Bu bağlamda, üçüncü bir kişinin devreye girdiği

durumlarda bilgilendirme özellikle kritik bir önem kazanmaktadır. Yakın ve uzak

çevrede yaşanmış örnekleri bulunan gizli sperm vericileri kullanarak

uygulamanın başarı şansını arttırmaya çalışma, kabul edilmesi hatta

savunulması fevkalade zor bir yaklaşımdır.

Ülkemizdeki yasal düzenlemeler çerçevesinde yumurta ve sperm bağışı

ile taşıyıcı annelik uygulamalarına izin verilmemiştir. Bu düzenlemelerin

değişmesi gerektiği görüşündekiler, kimi özel durumlarda bu uygulamaların tek

çözüm yolu oluşunu vurgulamaktadır. Dile getirdikleri ikinci bir husus ise, başka

ülkelerde serbest olan bir uygulama hakkındaki ulusal ölçekli yasaklamanın

yurtdışına kaçışlara yol açacağı, konu özelinde “üreme turizmi” gibi bir yapı

yaratacağıdır. Nitekim ülkemiz için de önceleri Balkan ülkelerine daha sonra

Kıbrıs’a yönelik bir üreme turizmi hareketinin varlığı söz konusudur. Üçüncü

kişilerin sürece dahil edilmeyişinin yanı sıra, sadece evli çiftlere hizmet verme,

kadının yaşını sınırlama gibi mevzuat düzenlemelerinin de yurtdışına yönelişi

desteklediği söylenebilir 57, 58. Maddi olanak farkının kişilerin bu yoldan

yararlanması bağlamında yarattığı eşitsizlik ve ülke kaynaklarının yurtdışına

akışı üreme turizminin yarattığı başlıca sorunlardır. İllegal olduğu halde bu

uygulamalarla var edilmiş kişiler bulunması, medeni hukuk düzenlemelerinde

onlara yer verilmemesi gibi bir soruna da yol açmaktadır 58.

Page 55: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

42

Üçüncü kişileri üremeye yardımcı uygulamalardan uzak tutma konusunda

Diyanet İşleri Başkanlığı da Sağlık Bakanlığı’nın yaklaşımını benimsemekte, bu

uygulamaların caiz olmadığını belirtmektedir. Ülke ölçeğindeki bu saptamayı

genişleterek dinlerin genel yaklaşımının bu merkezde olduğunu söylemek

mümkündür 58. Üçüncü şahıslara karşı olmanın yanında Hıristiyan inancı

çerçevesinde doğmamış bebekler üzerinde yürütülecek araştırmaların kaygı

yaratmakta ve genel olarak üremeye yardımın tanrının yaratıcılığıyla

bağdaştırılmasında güçlük çekilmektedir. Yahudiler ise, günümüzde üremeye

yardımcı bir uygulama sayılmayan, ancak böyle bir potansiyele de sahip olan

insan klonlaması hakkındaki tartışmalara yoğun ilgi göstermektedir 54.

Dışarıdan bir kişinin spermi ile gerçekleştirilen döllenmede bu kişinin

kimliğinin gizli tutulması nedeniyle pek çok sorun gündeme gelmektedir. Bu

bağlamda erken aşamada çiftin ilişki dengeleri sarsılabilmekte, daha sonra

çocuğun karşılaşabileceği genetik yapıyla bağlantılı sorunlar konusunda

hazırlıksız yakalanma riski ortaya çıkmaktadır 54. Uzun vadede ise çocuğa

kendisi hakkındaki bu bilginin açıklanıp açıklanmaması, annenin ve çocuğun

biyolojik baba olarak da adlandırılan sperm vericiyi veya sperm vericinin onları

tanımak istemesi karşısında ne yapılması gerektiği tartışmaya açık konulardır.

Aynı sperm vericiden üremiş üvey kardeşler arası evlilik ihtimali, biyolojik

çocukların velayet ve veraset yönünden durumu da ciddi birer sorun olarak

ortaya çıkabilmektedir 33. Bu gibi sorunlara karşı önlem olmak üzere kısırlık

tedavisinin sınırlarının belirlenmesi gereksinimi doğmakta ve böylelikle bu

uygulamanın birey, toplum, hatta tüm canlılık açısından ne anlama geldiğinin

sorgulaması gündeme gelmektedir 59.

Yumurta bağışı ve taşıyıcı annelik gibi uygulamalarda ise gebeliğin

ilerleyen aşamalarında veya doğumdan sonra, değişen hormonal dengelere de

bağlı olarak, başlangıçtaki kabullerden ve taahhütlerden uzaklaşma söz konusu

olabilmektedir. Geleneksel anneliğin yumurta anneliği ve rahim anneliği

biçiminde ikiye bölünmüş olması bağlamında bebeğin öncelikle kime ait olduğu

tartışmaya açılmaktadır. Bebeğin var olması yolundaki hareketi başlatan niyetin-

isteğin kime ait olduğu ve bu yolda kimin bedensel olanaklarını daha fazla

seferber etmiş olduğu bu tartışma bağlamındaki başlıca referans noktalarıdır.

Page 56: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

43

Halen daha yaygın biçimde benimsenen görüş rahim anneliğinin öncelikli

olduğu şeklindedir 1.

Tüm bu sorunları hem üreme yardımına gereksinim duyanların

beklentilerini karşılayıp hem de toplum genelinin alışkanlıklarını zorlamadan

aşabilmek için konuların farklı bakış açılarından incelenmesi ve çok yönlü, çok

boyutlu olarak değerlendirilmesi kritik bir önem taşımaktadır. Böyle bir inceleme

ve değerlendirme bağlamında da ilk akla gelen mekanizma etik kurullar

olmaktadır. Hem tüp bebek merkezlerine bağlı, hem de yerel ve merkezi

yönetim birimleri bünyesinde oluşturulacak etik kurulların varlığı medikososyal

sorunların sarsıntısız aşılması ve efektif yasal düzenlemelere gidilmesi yolunda

önemli katkılar sağlayacaktır 56.

Page 57: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

44

3. MATERYAL ve METOD

Tıbbi ilişkiler esnasında ortaya çıkan, toplumsal ve disipliner değerlerin

devreye girdiği, zor kararlar alma ve ikilemler yaşama durumları tıp etiğinin ve

biyoetiğin ilgi alanında yer almaktadır. Tıp etiği çerçevesinde pratik çözüm

arayışlarının ağır basmasına karşılık, biyoetik çerçevesinde bu durumların

kuramsal–kavramsal tartışmalara konu edilmesi ön plandadır. Biyoetik

tartışmaları olay ve olgu düzeylerinde, sağlık profesyonellerinin yanı sıra hatta

onlardan çok başta felsefe, ilahiyat, hukuk olmak üzere farklı alanlara mensup

çalışmacılar tarafından yürütülmektedir. İlk bakışta masum münazaralar veya

zihin egzersizleri gibi algılanabilir olmakla beraber, tedricen ortaya çıkan

kuvvetli sosyopolitik etkilere sahip olan biyoetik tartışmalarında öne sürülen

argümanların dayanakları, sosyal ve rasyonel olabileceği gibi dogmatik ve

spekülatif de olabilmektedir.

İlke olarak, tartışmaların ilk türde dayanaklar üzerinden yürütülmesinin

daha uygun olduğu görüşünü benimseyen bir anlayışla tasarlanmış olan tez

çalışmasının ana amacı, biyoetik tartışmalarını daha gerçekçi bir zemin

üzerinde sürdürebilmeyi sağlamak üzere toplumsal veri elde etmektir. Üzerinde

çalışma yürütülen grubun farklı demografik özelliklerinin ve aldıkları eğitimin,

görüşlerini ne şekilde ve ne ölçüde etkilediğini belirlemek ise tez çalışması

çerçevesinde ikincil amaç olarak benimsenmiştir.

Ulusal literatürümüzde yer alan, biyoetik konularında görüş ve tutum

belirlemeye yönelik çalışmalar az sayıdadır. Her biri sadece bir biyoetik

konusunu (çoğu ötanaziyi) ele almış ve sağlık profesyonelleri üzerinde

uygulanmıştır. Tez çalışması farklı programlardaki üniversite öğrencilerinin

biyoetik konularındaki görüşlerine dair özgün bir veri tabanı sağlayacak olmanın

yanı sıra birden fazla konuda görüş belirlemeye yönelmiş olması ve genel

popülasyon üzerine uygulanması itibariyle de orijinaldir.

Tez çalışmasının üzerine kurulduğu araştırmada, her biri biyoetik

tartışmaları için temel birer çerçeve olan ötanazi, organ nakli, gebeliği sona

erdirme ve üreme yardımı hakkında, üzerinde araştırma yapılan grubun

Page 58: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

45

görüşlerini belirlemek amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda dört konunun her

biri için dörder sorunun yer aldığı bir anket formu hazırlanmıştır.

Sorulardan önce yer alan sosyodemografik bilgiler kısmında

katılımcılardan fakültelerini, bölümlerini, sınıflarını, cinsiyetlerini, yaşlarını,

doğum yerlerini ve ailelerinin halen yaşadığı yeri bildirmeleri istenmiştir.

Ötanazi hakkındaki dört soru, ölme hakkını kabul etme-etmeme, ötanazi

uygulamasını yapan sağlık profesyonelini suçlu sayma-saymama, pasif ötanazi

uygulanmasını benimseme-benimsememe, aktif ötanazi uygulanmasını

benimseme-benimsememe hakkındadır.

Organ nakli hakkındaki dört soru, kadavra vericilerin iznini gerekli bulma-

bulmama, bir yakınına böbrek bağışında bulunmayı göze alma-alamama, organ

bağışı yapanlara ödeme yapılmasını uygun bulma-bulmama, öldükten sonra

organlarının aktarılmasını benimseme-benimsememe hakkındadır.

Gebeliğe son verme hakkındaki dört soru, bu konuda hamile kadının tek

başına karar almasını kabul etme-etmeme, rahim içindeki bebeği tam anlamıyla

bir insan sayma-saymama, bebeğin ciddi sağlık sorunu riski taşıması

durumunda ilerlemiş gebeliği sona erdirme-erdirmeme, annenin ciddi sağlık

sorunu riski taşıması durumunda ilerlemiş gebeliği sona erdirme-erdirmeme

hakkındadır.

Üremeye yardımcı uygulamalar hakkındaki dört soru, erkekteki sorun

nedeniyle kadının tedavinin sıkıntılarını çekmesini kabul etme-etmeme, sperm

vericisi ya da kiralık anne gibi üçüncü kişilerden yardım alınmasını benimseme-

benimsememe, sosyal güvenlik kurumlarının üremeye yardımcı tedavi bedelini

sınırlama olmaksızın ödemesini uygun bulma-bulmama, kullanılmayan

döllenmiş insan yumurtalarının bilimsel çalışmalarda kullanılmasını onaylama-

onaylamama hakkındadır.

Üzerinde anket uygulanan öğrencilerden, sorulardaki ilgili oldukları konu

hakkında belirli bir görüşü dile getiren ifadelere katılma-katılmama durumlarını,

seçenekleri “tamamen katılıyorum”, “katılıyorum”, “kararsızım”, “katılmıyorum”,

kesinlikle katılmıyorum” olan beşli Likert ölçeği üzerinden belirtmeleri istenmiştir.

Çoktan seçmeli 16 sorunun her birinde, katılımcıların isterlerse

seçimlerinin gerekçesini bildirmeleri için yer ayrılmıştır. Ayrıca, formun sonunda

Page 59: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

46

yer alan açık uçlu on yedinci soruyla, katılımcılara hem ele alınan konular ve

genel olarak biyoetik hem de katılmış oldukları araştırma hakkında serbestçe

görüş bildirme, mesaj iletme olanağı tanınmıştır. Anket formunun bir örneği

ekler bölümünde yer almaktadır.

Anketin üzerinde uygulanacağı grubun, hem genel sosyodemografik

nitelikler bakımından homojen olması hem de karşılaştırma yapılabilir alt

gruplara ayrılma kriterine sahip bulunması öngörülmüştür. Bu çerçevede fen

bilimleri ve sosyal bilimler alanlarında eğitim alan öğrencilere yönelme söz

konusu olmuş; Çukurova Üniversitesi’nde bu alanlarda eğitimini sürdürmekte

olan öğrencilerden olabildiğince fazla kişiye ulaşmak hedeflenmiştir.

Anket uygulaması Aralık 2005 - Şubat 2006 döneminde Çukurova

Üniversitesi Fen-Edebiyat ve Eğitim Fakülteleri’nin farklı sınıflardaki

öğrencilerinden oluşan 527 kişilik bir grup üzerinde yapılmıştır. Öğrencilerin

uygulama dönemindeki ders ve sınav düzenlemeleri çerçevesinde, araştırmanın

yürütüldüğü her bölümde bütün sınıflara ulaşmak mümkün olamamıştır.

Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencileri; İstatistik Bölümü birinci ve üçüncü

sınıfında, Fizik Bölümü birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü sınıfında, Matematik

Bölümü birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü sınıfında ve Biyoloji Bölümü birinci

sınıfında eğitimini sürdüren 152 erkek ve 105 kız, toplam 257 kişidir.

Eğitim Fakültesi öğrencileri ise Sınıf Öğretmenliği Bölümü birinci ve

üçüncü sınıfında, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Bölümü birinci, ikinci, üçüncü,

dördüncü sınıfında, Felsefe Gurubu Öğretmenliği Bölümü dördüncü sınıfında,

Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü ikinci sınıfında, Psikolojik Danışma ve

Rehberlik Bölümü birinci sınıfında eğitimini sürdüren 121 erkek ve 149 kız,

toplam 270 kişidir.

Anket uygulaması yapılan grupta erkek ve kız öğrenci sayılarının birbirine

yakın olmasının yanı sıra, Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencilerinin fen bilimleri,

Eğitim Fakültesi öğrencilerinin ise sosyal bilimler alanlarında eğitim görüyor

olmaları söz konusudur. Böylelikle araştırmanın ana amacı olan yaş ve eğitim

düzeyi açısından homojen bir kitlenin temel biyoetik konuları hakkındaki

görüşlerini belirlemenin yanı sıra, cinsiyetin ve eğitim alanının bu görüşleri ne

şekilde ve ne ölçüde etkilediğini de belirleme olanağı ortaya çıkmaktadır.

Page 60: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

47

Araştırmanın yürütüldüğü fakültelerin yönetimlerinin çalışma hakkında

bilgi sahibi olması sağlanmış ve izinleri alınmıştır. Anket uygulaması ders

saatlerinin başında, öğretim elemanının izni ve desteğiyle gerçekleştirilmiştir.

Öğrencilere tez sahibi tarafından hem sözlü hem de form üzerinde yazılı olarak

çalışma hakkında bilgi verilmiş, özellikle katılmanın gönüllülük çerçevesinde

olduğu belirtilmiştir. Araştırmayı tanıtmanın yanı sıra, araştırmada ele alınan

konular hakkında da bilgi aktarımı yapılmıştır.

Anket ve çalışma konusu, üzerinde uygulama yapılan öğrencilerin de,

uygulamaya yardımcı olan öğretim elemanlarının da ilgisini çekmiş; özellikle

Eğitim Fakültesi Felsefe Grubu Öğretmenliği ile Psikolojik Danışma ve

Rehberlik, Fen-Edebiyat Fakültesi Fizik Öğretmenliği bölümlerinde bu ilginin

daha yoğun olduğu gözlenmiştir.

Asıl araştırma öncesi, anketin pilot uygulaması, Aralık 2005’de Çukurova

Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro-Oyunculuk Anasanat Dalı Lisans

üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencilerinden 18 kişi üzerinde yapılmıştır. Araştırma

sonunda elde edilen veriler SPSS 11.0 paket programına aktarılarak işlenmiştir.

Page 61: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

48

4. BULGULAR Tez çalışmasının bu ana bölümünün ilk 16 alt bölümünde ankette yer

alan 16 soruya verilen cevapların seçeneklere dağılımı cinsiyetler ve eğitim

görülen alanlar arasında karşılaştırma yapılarak yer almakta, ayrıca cevap

seçiminin gerekçesini bildirmiş olanların dile getirdiği açıklamalar

kümelendirilmiş olarak aktarılmaktadır. On yedinci alt bölümün içeriği ise anket

formunun sonunda biyoetik konuları hakkında cevaplara ek olarak belirtilmek

istenen hususlar için ayrılmış olan kısma kaydedilen ifadelerden oluşmaktadır.

4.1. Birinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı

Birinci soruda yer alan “İyileşme olasılığı bulunmayan ve dayanılmaz ağrılar içinde son günlerini geçirmekte olan bir hastanın ölümünün çabuklaştırılmasını isteme hakkı olmalıdır” ifadesine, anket uygulanan tüm

öğrencilerin % 13,9’u (73 kişi) kesinlikle katılmamış, % 15,0’ı (79 kişi)

katılmamış, % 13,2’si (70 kişi) kararsız kalmış, % 30,4’ü (160 kişi) katılmış, %

27,5’i (145 kişi) ise tamamen katılmıştır. Cinsiyetler ve eğitim görülen alanlar

arası karşılaştırmanın yer aldığı cevap dağılım durumu tablo-1’de gösterilmiştir.

TABLO-1: Birinci soruya verilen cevapların dağılımı.

Kesinlikle Katılmıyor

Katılmıyor Kararsız Katılıyor Tamamen Katılıyor

TOPLAM SORU-1

F % F % F % F % F % F % Kız 28 10.8 42 16.2 46 17,8 83 32,0 60 23,2 259 100,0 Erkek 45 16.8 37 13.8 24 9,0 77 28,7 85 31,7 268 100,0

X: 15,576 sd: 4 P: 0,04 Fen 42 16.4 46 18.0 22 8,6 74 28,8 73 28,1 257 100,0 Sosyal 31 11.5 33 12.2 48 17,8 86 31,9 72 26,7 270 100,0

X: 16,657 sd: 8 P: 0,034 TOPLAM 73 13,9 79 15,0 70 13,2 160 30,4 145 27,5 527 100,0

Page 62: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

49

Kız öğrencilerden % 10,8’i (28 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 16,2’si

(42 kişi) katılmadığını, % 17,8’i (46 kişi) kararsız kaldığını, % 32,0’ı (83 kişi)

katıldığını, % 23,2’si (60 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Erkek

öğrencilerden % 16,8’i (45 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 13,8’i (37 kişi)

katılmadığını, % 9,0’ı (24 kişi) kararsız kaldığını % 28,7’si (77 kişi) katıldığını,

% 31,7’si (85 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Cinsiyetlerin cevap

dağılımları arasında istatistik açıdan anlamlı fark vardır.

Fen alanlarında eğitim alan öğrencilerin, % 16,4’ü (42 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 18,0’ı (46 kişi) katılmadığını, % 8,6’sı (22 kişi) kararsız

kaldığını,%28,8’i (74 kişi) katıldığını,% 28,1’i (73 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Sosyal alanlarda eğitim alan öğrencilerin, % 11,5’i (31 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 12,2’si (33 kişi) katılmadığını, % 17,8’i (48 kişi) kararsız

olduğunu, % 31,9’u (86kişi) katıldığını, %26,7’si (72 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Eğitim görülen alanların cevap dağılımları arasında istatistik açıdan

anlamlı fark vardır.

Birinci soruyu yanıtlarken cevap seçeneği belirtmekle yetinmeyip

seçiminin gerekçesini de bildirmiş olanların dile getirdiği görüşler

kümelendirilmiş olarak tablo-2’de yer almaktadır.

TABLO-2: Birinci soruda bildirilen gerekçeler.

GRUP GEREKÇE Kişi Sayısı

Yakınlarının acı çekmesi 26 Dine aykırılık 22 Tıbbın ağrıları dindirmek zorunda olması 13

Katılmayanlar ve Kesinlikle Katılmayanlar Böyle bir uygulamanın intihar niteliği taşıması 11 Kararsız Kalanlar

Sağlık çalışanlarının ruhi dengesinin bozulması 1

Hastanın acısına son verme 67 Hastaların özgür iradesine saygı gösterme gereği 36 İnsanların ölme hakkına sahip olması 24 Kişinin yaşama isteğinin tükenmesi 18 Umut tükenince yaşamın anlamını yitirmesi 16 Katılımcının söz konusu koşullarda ölmeyi yeğlemesi 13 Söz koşullarda yaşamanın onursuz olması 2 İslam dini tarafından onaylanma 1

Katılanlar ve Tamamen Katılanlar

Ölümü kutsallaştırmanın doğru olmaması 1

Page 63: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

50

Soruda yer alan ifadeye katılmayan ve kesinlikle katılmayan

grubundakilerden 26 kişi ölenin yakınlarının acı çekecek olmasını, 22 kişi

uygulamanın dine aykırı düşmesini, 13 kişi tıbbın ağrıları dindirme sorumluluğu

bulunmasını, 11 kişi bu uygulamanın bir tür intihar niteliği taşımasını, bir kişi

kadere saygı göstermenin gerekmesini söz konusu etmiştir.

Kararsız kalanlar arasında bir kişi bu uygulamanın sağlık çalışanlarının

ruhi dengesini bozabileceğine dikkat çekmiştir.

Soruda yer alan ifadeye katılan ve tamamen katılan grubundakilerden 67

kişi hastanın acı çekmesini, 36 kişi hastanın özgür iradesine saygı göstermenin

gerekmesini, 24 kişi insanların ölme hakkının bulunmasını gerekçe göstermiştir.

Bu gruptan 18 kişi yaşama isteğinin tükenmesi ve 16 kişi ise umut kalmaması

durumunda yaşamın anlamını yitirmesi üzerinde durmuş; 13 kişi belirtilen

koşullarda kendi adına ölmeyi isteyebileceğini belirterek, iki kişi söz konusu

koşullarda sürdürülen hayatın onursuzluğuna değinerek, bir kişi İslam’ın böyle

bir isteği onaylayacağını öne sürerek, bir kişi ölümün kutsallaştırılmasının doğru

olmadığını vurgulayarak seçimlerini gerekçelendirmiştir.

4.2. İkinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı

İkinci soruda yer alan “İyileşme olasılığı bulunmayan ve dayanılmaz ağrılar içinde son günlerini geçirmekte olan bir hastanın ölmesine yardımcı olan sağlık çalışanının bu eylemi suç sayılmamalıdır” ifadesine,

anket uygulanan tüm öğrencilerin % 15,2’si (80 kişi) kesinlikle katılmamış, %

17,1’i (90 kişi) katılmamış, % 14,5’i (77 kişi) kararsız kalmış, % 31,9’u (168 kişi)

katılmış, % 21,3’ü (112 kişi) ise tamamen katılmıştır. Cinsiyetler ve eğitim

görülen alanlar arası karşılaştırmanın yer aldığı cevap dağılım durumu tablo-

3’de gösterilmiştir.

Page 64: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

51

TABLO-3: İkinci soruya verilen cevapların dağılımı.

Kesinlikle Katılmıyor

Katılmıyor Kararsız Katılıyor Tamamen Katılıyor

TOPLAM SORU-2

F % F % F % F % F % F % Kız 28 10,8 49 18,9 42 16,2 95 36,7 45 17,4 259 100,0 Erkek 52 19,4 41 15,3 35 13,1 73 27,2 67 25,0 268 100,0

X: 15,601 sd: 4 P: 0,004 Fen 44 17,2 39 15,2 37 14,5 78 30,5 59 22,6 257 100,0 Sosyal 36 13,3 51 18,9 40 14,8 90 33,3 53 19,7 270 100,0

X: 6,942 sd: 8 P: 0,543 TOPLAM 80 15,2 90 17,1 77 14,5 168 31,9 112 21,3 527 100,0

Kız öğrencilerden,% 10,8’i (28 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 18,9’u (49

kişi) katılmadığını, % 16,2’si (42 kişi) kararsız kaldığını, % 36,7’si (95 kişi)

katıldığını, % 17,4’ü (45 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Erkek

öğrencilerden, % 19,4’ü (52 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 15,3’ü (41 kişi)

katılmadığını, % 13,1’i (35 kişi) kararsız kaldığını, % 27,2’si (73 kişi) katıldığını,

% 25,0’ı (67 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Cinsiyetlerin cevap dağılımları

arasında istatistik açıdan anlamlı fark vardır.

Fen alanlarında eğitim alan öğrencilerin, % 17,2’si (44 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 15,2’si (39 kişi) katılmadığını, % 14,5’i (37 kişi) kararsız

kaldığını, % 30,5’i (78 kişi) katıldığını, % 22,6’sı (59 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Sosyal alanlarda eğitim alan öğrencilerin % 13,3’ü (36 kişi)

kesinlikle katılmadığını, % 18,9’u (51 kişi) katılmadığını, % 14,8’i (40 kişi)

kararsız olduğunu, % 33,3’ü (90 kişi) katıldığını, % 19,7’si (53 kişi) tamamen

katıldığını bildirmiştir. Eğitim görülen alanların cevap dağılımları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

İkinci soruyu yanıtlarken cevap seçeneği belirtmekle yetinmeyip

seçiminin gerekçesini de bildirmiş olanların dile getirdiği görüşler

kümelendirilmiş olarak tablo-4’de yer almaktadır.

Page 65: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

52

TABLO-4: İkinci soruda bildirilen gerekçeler.

GRUP GEREKÇE Kişi Sayısı

Ötanazinin bir tür cinayet olması 22 Hastadan izin almanın gerekmesi 12 Hasta izin verse bile böyle bir eylemin suç olması 6 Yaşama hakkının engellenmemesi 6 Konunun etik boyutunun değerlendirilmesi 1

Katılmayanlar ve Kesinlikle Katılmayanlar

Böyle bir eylemin tıp etiğine aykırı olması 1

Doktorların görevinin yaşam kurtarmak olması 14 Öldürme eyleminin vicdana aykırılığı 7 Hasta olmayanların hasta gösterilerek öldürülmesi riski 1

Kararsız Kalanlar

Böyle bir uygulamanın yasal dayanağı olmaması 1

Hastanın isteğini yerine getirme 53 Öldürme eyleminin görev gereği gerçekleştirilmesi 21 Hasta, doktor ve hasta yakınının ortaklaşa karar alması 20 Böyle bir uygulamanın hastaya yardım olması 20 Bu yolun son çare olması 5 Son verilen yaşamın anlamını yitirmiş bulunması 5

Katılanlar ve Tamamen Katılanlar

Ölümün acılara son vermesi 4

Soruda yer alan ifadeye katılmayan ve kesinlikle katılmayan

grubundakilerden 22 kişi ötanaziyi cinayet olarak nitelemiş, 12 kişi hastadan izin

alınması gereğini vurgulamış, altı kişi hastanın isteği doğrultusunda

gerçekleştirilse bile bu eylemin suç olduğu değerlendirmesini yapmış, altı kişi

yaşamanın engellenmemesi gereken doğal bir hak olduğunu belirtmiş, bir kişi

konunun etik boyutunun düşünülmesi gereğini hatırlatmış, bir kişi böyle bir

eylemin tıp etiğine aykırı olduğunu öne sürmüştür.

Kararsız kaldığını bildirenlerden 14 kişi doktorların görevinin kurtarmak

olduğunu ifade etmiş, yedi kişi öldürme eyleminin vicdanen reddedilmesi

gerektiğini belirtmiş, bir kişi hasta olmayanı da hasta gösterilerek

öldürülebilecekleri yolundaki kaygısını dile getirmiş, bir kişi böyle bir

uygulamanın yasal dayanağı olmayacağını hatırlatmıştır.

Soruda yer alan ifadeye katılan ve tamamen katılan grubundakilerden 53

kişi doktorun hastanın isteğini yerine getirdiğine dikkat çekmiş, 21 kişi görev

gereği böyle bir uygulama yapmanın suç sayılmaması gerektiğini belirtmiş, 20

kişi hasta-doktor-hasta yakınının ortak karar alması gerektiğine değinmiş, 20

kişi bu uygulamanın hastaya yardım olduğunu vurgulamış, beş kişi son çare

Page 66: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

53

olarak bu yola gidilebileceği değerlendirmesini yapmış, beş kişi anlamını yitirmiş

bir yaşama son verildiği üzerinde durmuş, dört kişi ölümün acı çekmeyi

bitirmesine dikkat çekmiştir.

4.3. Üçüncü Soruya Verilen Cevapların Dağılımı

Üçüncü soruda yer alan “Kurtulması imkânsız bir hastalığa yakalanmış bulunan ve ancak hastanede yoğun tıbbi destekle yaşatılabilen bir yakınımın, tedavi görmeyi redderek ölümünü çabuklaştırmak isteme kararını desteklerim” ifadesine, anket uygulanan tüm

öğrencilerin % 23,9’u (126 kişi) kesinlikle katılmamış, % 22,0’ı (116 kişi)

katılmamış, % 25,7’si (135 kişi) kararsız kalmış, % 19,5’i (103 kişi) katılmış, %

8,9’u (47 kişi) ise tamamen katılmıştır. Cinsiyetler ve eğitim görülen alanlar

arası karşılaştırmanın yer aldığı cevap dağılım durumu tablo-5’de gösterilmiştir.

TABLO-5: Üçüncü soruya verilen cevapların dağılımı.

Kesinlikle Katılmıyor

Katılmıyor Kararsız Katılıyor Tamamen Katılıyor

TOPLAM SORU-3

F % F % F % F % F % F % Kız 67 25,9 74 28,6 65 25,1 42 16,2 11 4,2 259 100,0 Erkek 59 22,0 42 15,7 70 26,1 61 22,8 36 13,4 268 100,0

X: 26,177 sd: 4 P: 0,000 Fen 63 24,2 54 21,1 64 25,0 52 20,3 24 9,4 257 100,0 Sosyal 63 23,3 62 23,0 71 26,3 51 18,9 23 8,5 270 100,0

X: 3,771 sd: 8 P: 0,877 TOPLAM 126 23,9 116 22,0 135 25,7 103 19,5 47 8,9 527 100,0

Kız öğrencilerden % 25,9’u (67 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 28,6’sı

(74 kişi) katılmadığını, % 25,1’i (65 kişi) kararsız kaldığını, % 16,2’si (42 kişi)

katıldığını, % 4,2’si (11 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Erkek

öğrencilerden % 22,0’ı (59 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 15,7’si (42 kişi)

katılmadığını, % 26,1’i (70 kişi) kararsız kaldığını, % 22,8’si (61 kişi) katıldığını,

Page 67: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

54

% 13,4’ü (36 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Cinsiyetlerin cevap dağılımları

arasında istatistik açıdan anlamlı fark vardır.

Fen alanlarında eğitim alan öğrencilerin % 24,2’si (63 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 21,1’i (54 kişi) katılmadığını, % 25,0’ı (64 kişi) kararsız

kaldığını, % 20,3’ü (52 kişi) katıldığını,% 9,4’ ü (24 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Sosyal alanlarda eğitim alan öğrencilerin % 23,3’ü (63 kişi)

kesinlikle katılmadığını, % 23,0’ı (62 kişi) katılmadığını, % 26,3’ü (71 kişi)

kararsız olduğunu, % 18,9’u (51 kişi) katıldığını, % 8,5’i (23 kişi) tamamen

katıldığını bildirmiştir. Eğitim görülen alanların cevap dağılımları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

Üçüncü soruyu yanıtlarken cevap seçeneği belirtmekle yetinmeyip

seçiminin gerekçesini de bildirmiş olanların dile getirdiği görüşler

kümelendirilmiş olarak tablo-6’da yer almaktadır.

TABLO-6: Üçüncü soruda bildirilen gerekçeler.

GRUP GEREKÇE Kişi Sayısı

Hastanın kararını tek başına vermesinin gerekmesi 26 Yaşamın en kötü koşullar altında bile güzel olması 18 İnsanların yaşamlarını sona erdirmeye hakkı olmaması 15 Hastaları tedaviye devam konusunda ikna etmenin gerekmesi 14 Tıbbi olanakları sonuna kadar kullanmanın uygun olması 10 Yakınını kaybetmeyi göze alamama 9 Dine aykırılık 8 Bu uygulamanın hastanın kendine ceza verme yolu olması 3 Böyle bir talebin intihar niteliği taşıması 2

Katılmayanlar ve Kesinlikle Katılmayanlar

Alternatif tıptan yarar sağlanabilecek olması 1

Son ana kadar ümidi kaybetmemenin gerekmesi 33 Kararsız Kalanlar Bu kararı desteklemenin hastayla birlikte ölme esprisi taşıması 4

Hastanın acı çekmemesi 29 Ölümün salt biyolojik anlamda yaşamaya yeğlenir oluşu 1 Boşa masraf etmeme 1

Katılanlar ve Tamamen Katılanlar Makineye bağlı olarak anlamlı bir yaşam sürdürülemeyeceği 1

Soruda yer alan ifadeye katılmayan ve kesinlikle katılmayan

grubundakilerden 26 kişi kararı hastanın tek başına vermesi ve destek

beklememesi gerektiğini, 18 kişi yaşamanın en kötü koşullar altında bile güzel

Page 68: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

55

olduğunu, 15 kişi insanların yaşamlarını sona erdirme hakkı olmadığını, 14 kişi

hastanın tedaviye devam konusunda ikna edilmesinin uygun olacağını, 10 kişi

tıbbi olanakların sonuna kadar kullanılmasının uygun düşeceğini, dokuz kişi

yakınını kaybetmeyi göze alamayacağını, sekiz kişi dinen böyle bir isteğin kabul

edilemeyeceğini, üç kişi hastanın yaptığının kendine ceza vermek olduğunu, iki

kişi söz konusu talebin intihar niteliği taşıdığını, bir kişi alternatif tıptan yarar

sağlanabileceğini belirtmiştir.

Kararsız kalanlardan 33 kişi son ana kadar ümitle beklenmesi gerektiğini

öne sürerken, dört kişi ise böyle bir kararı desteklemenin kendilerine hastayla

birlikte ölmek gibi göründüğünü söylemişlerdir.

Soruda yer alan ifadeye katılan ve tamamen katılan grubundakilerden 29

kişi hastanın acı çekmemesi gerektiğini, bir kişi salt biyolojik anlamda

yaşamaktansa ölüp kurtulmasının daha iyi olduğunu, bir kişi boşa masraf

edilmemesi gerektiğini, bir kişi makineye bağımlı olarak varlığını sürdürmenin

anlamlı bir yaşam olmayacağını belirtmiştir.

4.4. Dördüncü Soruya Verilen Cevapların Dağılımı

Dördüncü soruda yer alan “Kurtulması imkansız bir hastalığa yakalanmış bulunan ve ancak hastanede yoğun tıbbi destekle yaşatılabilen bir yakınımın, sağlık çalışanlarından kendisine acısız şekilde öldürücü bir uygulama yapılmasını isteme kararını desteklerim” ifadesine,

anket uygulanan tüm öğrencilerin % 21,1’i (111 kişi) kesinlikle katılmamış, %

26,6’sı (140 kişi) katılmamış, % 24,8’i (131 kişi) kararsız kalmış, % 18,4’ü (97

kişi) katılmış, % 9,1’i (48 kişi) ise tamamen katılmıştır. Cinsiyetler ve eğitim

görülen alanlar arası karşılaştırmanın yer aldığı cevap dağılım durumu tablo-

7’de gösterilmiştir.

Page 69: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

56

TABLO-7: Dördüncü soruya verilen cevapların dağılımı.

Kesinlikle Katılmıyor

Katılmıyor Kararsız Katılıyor Tamamen Katılıyor

TOPLAM SORU-4

F % F % F % F % F % F % Kız 53 20,8 84 32,4 68 26,1 39 15,0 15 5,7 259 100,0 Erkek 58 21,6 56 20,9 63 23,5 58 21,6 33 12,4 268 100,0

X: 16,339 sd: 4 P: 0,003 Fen 57 21,9 66 25,7 66 25,8 45 17,6 23 9,0 257 100,0 Sosyal 54 20,0 74 27,3 65 24,1 52 19,3 25 9,3 270 100,0

X: 4,472 sd: 8 P: 0,812 TOPLAM 111 21,1 140 26,6 131 24,8 97 18,4 48 9,1 527 100,0

Kız öğrencilerden % 20,8’i (53 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 32,4’ü (84

kişi) katılmadığını, % 26,1’i (68 kişi) kararsız kaldığını, % 15,0’ı (39 kişi)

katıldığını, % 5,7’si (15 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Erkek

öğrencilerden % 21,6’sı (58 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 20,9’u (56 kişi)

katılmadığını, % 23,5’i (63 kişi) kararsız kaldığını, % 21,6’sı (58 kişi) katıldığını,

% 12,4’ü (33 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Cinsiyetlerin cevap dağılımları

arasında istatistik açıdan anlamlı fark vardır.

Fen alanlarında eğitim alan öğrencilerin % 21,9’u (57 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 25,8’i (66 kişi) katılmadığını, % 25,7’si (66 kişi) kararsız

kaldığını, % 17,6’sı (45 kişi) katıldığını, % 9,0’ ı (23 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Sosyal alanlarda eğitim alan öğrencilerin % 20,0’ı (54 kişi)

kesinlikle katılmadığını, % 27,3’ü (74 kişi) katılmadığını, % 24,1’i (65 kişi)

kararsız olduğunu, % 19,3’ü (52 kişi) katıldığını, % 9,3’ ü (25 kişi) tamamen

katıldığını bildirmiştir. Eğitim görülen alanların cevap dağılımları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

Dördüncü soruyu yanıtlarken cevap seçeneği belirtmekle yetinmeyip

seçiminin gerekçesini de bildirmiş olanların dile getirdiği görüşler

kümelendirilmiş olarak tablo-8’de yer almaktadır.

Page 70: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

57

TABLO-8: Dördüncü soruda bildirilen gerekçeler.

GRUP GEREKÇE Kişi Sayısı

Yaşama son vermenin zor bir karar olması 8 Umudun asla kaybedilmemesinin gerekmesi 7 İnsan öldürmenin hiçbir koşulda kabul edilir olmaması 7 Böyle bir talebi desteklemekle bir anlamda katil olunması 7 Hipokrat andının bu talebi yerine getirmeyi olanaksız kılması 6 Tıbbi olanakları sonuna kadar kullanmanın gerekmesi 6 Dine aykırılık 3 İnsanın en değerli varlık olması 2

Katılmayanlar ve Kesinlikle Katılmayanlar

Böyle bir kararın sorumluluğunu üstlenememe 2

İnsanın eceliyle ölmesinin doğru olması 12 Hastanın kararına saygı 4 Vicdani nedenler 3

Kararsız Kalanlar

Tıbbın çabasına saygı 1

Seçim hakkının hastaya ait olması 33 Katılanlar ve Tamamen Katılanlar

Hastanın acı çekmesi 22

Soruda yer alan ifadeye katılmayan ve kesinlikle katılmayan

grubundakilerden sekiz kişi yaşama son verme kararının kolay olmadığını, yedi

kişi umudun asla kaybedilmemesi gerektiğini, yedi kişi insan öldürmenin

kesinlikle kabul edilemeyeceğini, yedi kişi böyle bir talebi desteklemekle bir

anlamda katil olunacağını, altı kişi “Hipokrat yemini” etmiş sağlıkçıların böyle

talepleri kabul etme hakkı bulunmadığını, altı kişi tıbbi olanakların sonuna kadar

kullanılmasının uygun düşeceğini, üç kişi dini çerçevede bu isteğin kabul

edilemeyeceğini, iki kişi insanın en değerli varlık olduğunu, iki kişi böyle bir

kararın sorumluluğunu alamayacaklarını belirtmiştir.

Kararsız kalanlardan 12 kişi insanın eceliyle ölmesinin doğru olduğunu,

dört kişi hastanın kararına saygı duyulması gerektiğini, üç kişi vicdani

nedenlerle ne destek vermeyi ne karşı çıkmayı benimseyemediğini, bir kişi

tıbbın çabasına saygı duyulması gerektiğini söylemiştir.

Soruda yer alan ifadeye katılan ve tamamen katılan grubundakilerden 33

kişi seçim hakkının hastaya ait olmasını, 22 kişi ise hastanın acı çekmekte

bulunmasını kararlarının gerekçesi olarak bildirmiştir.

Page 71: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

58

4.5. Beşinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı

Beşinci soruda yer alan “Organ nakli bazı kimseler için tek yaşam ümidi olduğundan, ölmüş kişilerin organları izinleri olmasa da aktarılabilmelidir” ifadesine, anket uygulanan tüm öğrencilerin % 15,6’sı (82

kişi) kesinlikle katılmamış, % 25,0’ı (132 kişi) katılmamış, % 13,3’ü (70 kişi)

kararsız kalmış, % 21,6’sı (114 kişi) katılmış, % 24,5’i (129 kişi) ise tamamen

katılmıştır. Cinsiyetler ve eğitim görülen alanlar arası karşılaştırmanın yer aldığı

cevap dağılım durumu tablo-9’da gösterilmiştir.

TABLO-9: Beşinci soruya verilen cevapların dağılımı.

Kesinlikle Katılmıyor

Katılmıyor Kararsız Katılıyor Tamamen Katılıyor

TOPLAM SORU-5

F % F % F % F % F % F %

Kız 27 10,4 65 25,2 40 15,4 58 22,4 69 26,6 259 100,0 Erkek 55 20,5 67 25,0 30 11,2 56 20,9 60 22,4 268 100,0

X: 11,533 sd: 4 P: 0,021 Fen 33 12,5 52 20,3 34 13,3 67 26,2 71 27,7 257 100,0 Sosyal 49 18,2 80 29,6 36 13,3 47 17,4 58 21,5 270 100,0

X: 19,451 sd: 8 P: 0,013 TOPLAM 82 15,6 132 25,0 70 13,3 114 21,6 129 24,5 527 100,0

Kız öğrencilerden % 10,4’ü (27 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 25,2’si

(65 kişi) katılmadığını, % 15,4’ü (40 kişi) kararsız kaldığını, % 22,4’ü (58 kişi)

katıldığını, % 26,6’sı (69 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Erkek

öğrencilerden % 20,5’i (55 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 25,0’ı (67 kişi)

katılmadığını, % 11,2’si (30 kişi) kararsız kaldığını, % 20,9’u (56 kişi) katıldığını,

% 22,4’ü (60 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Cinsiyetlerin cevap dağılımları

arasında istatistik açıdan anlamlı fark vardır.

Fen alanlarında eğitim alan öğrencilerin % 12,5’i (33 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 20,3’ü (52 kişi) katılmadığını,% 13,3’ü (34 kişi) kararsız

kaldığını, % 26,2’si (67 kişi) katıldığını, % 27,7’si (71 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Sosyal alanlarda eğitim alan öğrencilerin % 18,2’si (49 kişi)

kesinlikle katılmadığını, % 29,6’sı (80 kişi) katılmadığını, % 13,3’ü (36 kişi)

Page 72: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

59

kararsız olduğunu, % 17,4’ü (47 kişi) katıldığını, % 21,5’i (58 kişi) tamamen

katıldığını bildirmiştir. Eğitim görülen alanların cevap dağılımları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark vardır.

Beşinci soruyu yanıtlarken cevap seçeneği belirtmekle yetinmeyip

seçiminin gerekçesini de bildirmiş olanların dile getirdiği görüşler

kümelendirilmiş olarak tablo-10’da yer almaktadır.

TABLO-10: Beşinci soruda bildirilen gerekçeler.

GRUP GEREKÇE Kişi Sayısı

Kişinin yaşarken aktarıma izin vermiş olmasının gerekmesi 82 Dini nedenler 8 Bu uygulamanın bir tür hırsızlık olması 8 Ölenin yakınlarından izin almanın gerekmesi 8 Organları başkalarına aktarmanın uygun olmaması 6 Bu uygulamanın kişilik haklarını sınırlaması 3 Bu uygulamanın ticarileşme potansiyeli taşıması 2

Katılmayanlar ve Kesinlikle Katılmayanlar

Özgürlükleri çiğnenmemenin gerekmesi 1

Beden bütünlüğüne saygı duymanın gerekmesi 1 Kararsız Kalanlar Uygulamanın etik açıdan uygun olmaması 1

Organların mezarda işe yaramayacak olması 36 Organ naklini desteklemenin gerekmesi 17 İzin almanın gerekli olmaması 12 Yasal olmasa da yaşam kurtarıcı olması 9 Para karşılığı olmadıkça sakıncası olmaması 4 Bu uygulamanın birçok insanın yaşamını kurtaracak olması 2

Katılanlar ve Tamamen Katılanlar

Büyük bir organ ihtiyacının varlığı 1

Soruda yer alan ifadeye katılmayan ve kesinlikle katılmayan

grubundakilerden 82 kişi yaşarken bağış yapmış aktarıma izin vermiş olmanın

gerektiğini belirtmiş, sekiz kişi dini gerekçelerle böyle bir uygulamaya karşı

çıkmış, sekiz kişi bu uygulamayı hırsızlık olarak nitelemiş, sekiz kişi ölenin

yakınlarından izin alınmasının uygun düşeceğini öne sürmüş, altı kişi organların

kesinlikle başkasına verilmemesi yolunda görüş açıklamış, üç kişi bu

uygulamayı kişilik hakkını sınırlama olarak nitelemiş, iki kişi ticari sektör

oluşabileceği kaygısını dile getirmiş, bir kişi özgürlüklerin çiğnenmemesi

gerektiğini ifade etmiştir.

Page 73: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

60

Kararsız kalanlardan bir kişi beden bütünlüğüne saygı kavramından söz

ederken bir kişi de uygulamanın etik açıdan uygun olmadığını öne sürmüştür.

Soruda yer alan ifadeye katılan ve tamamen katılan grubundakilerden 36

kişi organların mezarda işe yaramayacağını vurgulamış, 17 kişi organ naklinin

desteklenmesi gerektiğini hatırlatmış, 12 kişi izne gerek görmediğini belirtmiş,

dokuz kişi uygulamanın yasal olmasa da hayat kurtarıcı olduğuna dikkat

çekmiş, dört kişi para ödeme söz konusu olmamak koşuluyla uygulamayı

onayladığını belirtmiş, iki kişi bu uygulama sayesinde yaşamı kurtulacak

insanlara dikkat çekmiş, bir kişi organ ihtiyacının büyüklüğüne değinmiştir.

4.6. Altıncı Soruya Verilen Cevapların Dağılımı

Altıncı soruda yer alan “Ameliyat olmayı ve uzun vadede bir takım sağlık sorunları yaşama olasılığını göze alamadığım için, ihtiyacı olan bir yakınıma böbreklerimden birini bağışlamayı kabul etmem” ifadesine, anket

uygulanan tüm öğrencilerin % 17,5’i (92 kişi) kesinlikle katılmamış, % 34,2’si

(180 kişi) katılmamış, % 29,5’i (156 kişi) kararsız kalmış, % 13,9’u (73 kişi)

katılmış, % 4,9’u (26 kişi) ise tamamen katılmıştır. Cinsiyetler ve eğitim görülen

alanlar arası karşılaştırmanın yer aldığı cevap dağılım durumu tablo-11’de

gösterilmiştir.

TABLO-11: Altıncı soruya verilen cevapların dağılımı.

Kesinlikle Katılmıyor

Katılmıyor Kararsız Katılıyor Tamamen Katılıyor

TOPLAM SORU-6

F % F % F % F % F % F % Kız 42 16,3 98 37,8 80 30,9 27 10,4 12 4,6 259 100,0 Erkek 50 18,7 82 30,6 76 28,4 46 17,2 14 5,1 268 100,0

X: 7,168 sd: 4 P: 0,127 Fen 50 19,5 101 39,5 67 26,2 29 10,9 10 3,9 257 100,0 Sosyal 42 15,5 79 29,3 89 33,0 44 16,3 16 5,9 270 100,0

X: 17,277 sd: 8 P: 0,027 TOPLAM 92 17,5 180 34,2 156 29,5 73 13,9 26 4,9 527 100,0

Page 74: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

61

Kız öğrencilerden % 16,3’ü (42 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 37,8’i (98

kişi) katılmadığını, % 30,9’u (80 kişi) kararsız kaldığını, % 10,4’ü (27 kişi)

katıldığını, % 4,6’sı (12 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Erkek

öğrencilerden % 18,7’si (50 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 30,6’sı (82 kişi)

katılmadığını, % 28,4’ü (76 kişi) kararsız kaldığını, % 17,2’si (46 kişi) katıldığını,

% 5,1’i (14 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Cinsiyetlerin cevap dağılımları

arasında istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

Fen alanlarında eğitim alan öğrencilerin % 19,5’i (50 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 39,5’i (101 kişi) katılmadığını,% 26,2’si (67 kişi) kararsız

kaldığını, % 10,9’u (29 kişi) katıldığını, % 3,9’u (10 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Sosyal alanlarda eğitim alan öğrencilerin % 15,5’i (42 kişi)

kesinlikle katılmadığını, % 29,3’ü (79 kişi) katılmadığını, % 33,0’ı (89 kişi)

kararsız olduğunu, % 16,3’ü (44 kişi) katıldığını, % 5,9’u (16 kişi) tamamen

katıldığını bildirmiştir. Eğitim görülen alanların cevap dağılımları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark vardır.

Altıncı soruyu yanıtlarken cevap seçeneği belirtmekle yetinmeyip

seçiminin gerekçesini de bildirmiş olanların dile getirdiği görüşler

kümelendirilmiş olarak tablo-12’de yer almaktadır.

TABLO-12: Altıncı soruda bildirilen gerekçeler.

GRUP GEREKÇE Kişi Sayısı

Kendi sağlığına daha fazla önem verme 14 Öldükten sonra bağışlamayı yeğleme 2 Organ nakline karşı olma 2

Katılmayanlar ve Kesinlikle Katılmayanlar Türkiye koşullarında ameliyat olmaktan çekinme 1

Yakınlığın derecesine göre kararın değişebilecek olması 49 Kararsız

Kalanlar Böyle bir karar almanın çok önemli olması 2

İnsan yaşamının çok önemli olması 28 Fedakarlık adına her şeyi göze almanın gerekmesi 28 Yardımlaşmanın çok önemli olması 12

Katılanlar ve Tamamen Katılanlar İhtiyaç karşısında duyarsız kalamama 7

Page 75: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

62

Soruda yer alan ifadeye katılmayan ve kesinlikle katılmayan

grubundakilerden 14 kişi kendi sağlığını daha önemli gördüğünü belirtmiş, iki

kişi öldükten sonra bağış yapmayı tercih ettiğini bildirmiş, iki kişi organ nakline

karşı olduğunu, bir kişi ise Türkiye koşullarında ameliyat olmaktan korktuğunu

söylemiştir.

Kararsız kalanlardan 49 kişi yakınlık derecesinin öneminden ve bunun

kararlarını etkileyeceğinden söz etmiş, iki kişi ise böyle bir kararın çok önemli

olduğunu belirtmiştir.

Soruda yer alan ifadeye katılan ve tamamen katılan grubundakilerden 28

kişi insan yaşamının önemine değinmiş, 28 kişi fedakarca davranmak adına her

şeyi göze alabileceğini belirtmiş, 12 kişi yardımlaşmanın gerekliliğini

vurgulamış, yedi kişi böyle yaşamsal bir ihtiyaç söz konusuyken duyarsız

kalamayacağını söylemiştir.

4.7. Yedinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı

Yedinci soruda yer alan “Organ bağışı yapan kişilere bu fedakârlıklarının karşılığı olarak para ödenmesi, gerçekçi ve akla uygun bir yaklaşımdır” ifadesine, anket uygulanan tüm öğrencilerin % 21,3’ü (112 kişi)

kesinlikle katılmamış, % 31,9’u (168 kişi) katılmamış, % 18,6’sı (98 kişi)

kararsız kalmış, % 20,3’ü (106 kişi) katılmış, % 7,9’u (43 kişi) ise tamamen

katılmıştır. Cinsiyetler ve eğitim görülen alanlar arası karşılaştırmanın yer aldığı

cevap dağılım durumu tablo-13’de gösterilmiştir.

Page 76: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

63

TABLO-13: Yedinci soruya verilen cevapların dağılımı.

Kesinlikle Katılmıyor

Katılmıyor Kararsız Katılıyor Tamamen Katılıyor

TOPLAM SORU-7

F % F % F % F % F % F % Kız 48 18,5 98 37,8 47 18,1 51 19,7 15 5,9 259 100,0 Erkek 64 24,3 70 26,2 51 19,1 55 20,6 26 9,8 268 100,0

X: 11,099 sd: 5 P: 0,049 Fen 58 22,7 74 28,9 45 17,8 58 22,7 20 7,9 257 100,0 Sosyal 54 20,0 94 34,8 53 19,5 48 17,7 23 8,0 270 100,0

X: 7,115 sd: 10 P: 0,715 TOPLAM 112 21,3 168 31,9 98 18,6 106 20,3 43 7,9 527 100,0

Kız öğrencilerden % 18,5’i (48 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 37,8’i (98

kişi) katılmadığını, % 18,1’i (47 kişi) kararsız kaldığını, % 19,7’si (51 kişi)

katıldığını, % 5,9’u (15 kişi tamamen katıldığını bildirmiştir. Erkek öğrencilerden

% 24,3’ü (64 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 26,2’si (70 kişi) katılmadığını, %

19,1’i (51 kişi) kararsız kaldığını, % 20,6’sı (55 kişi) katıldığını, % 9,8’i (26 kişi)

tamamen katıldığını bildirmiştir. Cinsiyetlerin cevap dağılımları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark vardır.

Fen alanlarında eğitim alan öğrencilerin % 22,7’i (58 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 28,9’u (74 kişi) katılmadığını, % 17,8’i (45 kişi) kararsız

kaldığını, % 22,7’si (58 kişi) katıldığını, % 7,9’u (20 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Sosyal alanlarda eğitim alan öğrencilerin % 20,0’ı (54 kişi)

kesinlikle katılmadığını, % 34,8’i (94 kişi) katılmadığını, % 19,5’i (53 kişi)

kararsız olduğunu, % 17,7’si (48 kişi) katıldığını, % 8,0’ı (23 kişi) tamamen

katıldığını bildirmiştir. Eğitim görülen alanların cevap dağılımları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

Yedinci soruyu yanıtlarken cevap seçeneği belirtmekle yetinmeyip

seçiminin gerekçesini de bildirmiş olanların dile getirdiği görüşler

kümelendirilmiş olarak tablo-14’de yer almaktadır.

Page 77: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

64

TABLO-14: Yedinci soruda bildirilen gerekçeler.

GRUP GEREKÇE Kişi Sayısı

Organ bağışını para beklemeden gönüllü yapmanın gerekmesi 28 Organ bağışının bir insanlık görevi olması 25 Organ ticaretinin etik açıdan uygun olmaması 20 İnsan yaşamının alınıp satılmasının uygun olmayışı 8 Genel olarak organ naklini uygun bulmama 4

Katılmayanlar ve Kesinlikle Katılmayanlar

İnsani değerlerin alınıp satılmasının uygun olmayışı 3

Vericinin ihtiyaç derecesine göre durumun değişmesi 23 Alıcının maddi imkansızlık nedeniyle çaresiz kalma ihtimali 6

Kararsız Kalanlar

Alıcının para ve mal dahil her şeyi verebilecek olması 2

Fedakarlığın karşılık görmesinin gerekmesi 22 Vericinin böyle bir kazanca ihtiyaç duyabilecek olması 7 Ödemenin vericiye bir armağan sayılabilecek olması 7 Ödeme yapılmasının bağışta bulunmayı teşvik edecek olması 6 Vericinin olası sağlık sorunlarının yaratabileceği para ihtiyacı 5

Katılanlar ve Tamamen Katılanlar

Vericinin yaşamını kısaltmayı göze almış olması 1

Soruda yer alan ifadeye katılmayan ve kesinlikle katılmayan

grubundakilerden 28 kişi bağışın para almaksızın gönül rızasıyla yapılması

gerektiğini belirtmiş, 25 kişi insanlık namına karşılık beklemeden bağış

yapılmasının uygun olduğunu bildirmiş, 20 kişi para karşılığı bağışın organ

ticaretine dönüşebileceğini ve bunun etik açıdan uygun olmadığını vurgulamış,

sekiz kişi insan yaşamının ve üç kişi insani değerlerin parayla satılmaması

gerektiği görüşünü dile getirmiş, dört kişi ise organ nakline her koşulda karşı

olduğunu söylemiştir.

Kararsız kalanlardan 23 kişi ihtiyaç derecesine göre para alınmasının

uygun düşebileceğini belirtmiş, altı kişi maddi imkanı olmayan alıcıların çaresiz

kalabileceğine dikkat çekmiş, iki kişi alıcının bağış için para ve mal dahil her şey

verilebilecek durumda oluşunun üzerinde durmuştur.

Soruda yer alan ifadeye katılan ve tamamen katılan grubundakilerden 22

kişi fedakarlığının karşılığı olması gerektiğini bildirmiş, yedi kişi vericinin ihtiyacı

olabileceği üzerinde durmuş, yedi kişi ödemenin vericiye sunulmuş bir hediye

sayılabileceğini söylemiş, altı kişi para ödemenin bağışta bulunma eğilimini

teşvik edebileceğini hatırlatmış, beş kişi vericinin ilerde sağlık sorunu

yaşayabileceğini ve bu bağlamda paraya ihtiyaç duyabileceğini vurgulamış, bir

Page 78: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

65

kişi vericinin kendi hayatını kısaltmayı göze almış olmaktan dolayı ödemeyi hak

ettiğini belirtmiştir.

4.8. Sekizinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı

Sekizinci soruda yer alan “Öldükten sonra aktarılması mümkün olan organlarımın ihtiyacı olan kişilerin tedavisinde kullanılmasını kabul ederim” ifadesine, anket uygulanan tüm öğrencilerin % 3,8’i (20 kişi) kesinlikle

katılmamış, % 6,1’i (32 kişi) katılmamış, % 16,9’u (89 kişi) kararsız kalmış, %

30,0’ı (158 kişi) katılmış, % 43,2’si (228 kişi) ise tamamen katılmıştır. Cinsiyetler

ve eğitim görülen alanlar arası karşılaştırmanın yer aldığı cevap dağılım durumu

tablo-15’de gösterilmiştir.

TABLO-15: Sekizinci soruya verilen cevapların dağılımı.

Kesinlikle Katılmıyor

Katılmıyor Kararsız Katılıyor Tamamen Katılıyor

TOPLAM SORU-8

F % F % F % F % F % F % Kız 6 2,4 11 4,2 44 17,0 86 33,2 113 43,2 259 100,0 Erkek 14 5,2 21 7,8 45 16,9 72 27,0 115 43,1 268 100,0

X: 7,496 sd: 4 P: 0,112 Fen 7 2,7 17 6,6 38 14,8 81 31,4 114 44,5 257 100,0 Sosyal 13 4,8 15 5,6 51 19,0 77 28,6 114 42,0 270 100,0

X: 5,904 sd: 8 P: 0,658 TOPLAM 20 3,8 32 6,1 89 16,9 158 30,0 228 43,2 527 100,0

Kız öğrencilerden % 2,4’ü (6 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 4,2’si (11

kişi) katılmadığını, % 17,0’ı (44 kişi) kararsız kaldığını, % 33,2’si (86 kişi)

katıldığını, % 43,2’si (113 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Erkek

öğrencilerden % 5,2’si (14 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 7,8’i (21 kişi)

katılmadığını, % 16,9’u (45 kişi) kararsız kaldığını, % 27,0’ı (72 kişi) katıldığını,

% 43,1’i (115 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Cinsiyetlerin cevap

dağılımları arasında istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

Page 79: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

66

Fen alanlarında eğitim alan öğrencilerin % 2,7’si (7 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 6,6’sı (17 kişi) katılmadığını, % 14,8’i (38 kişi) kararsız

kaldığını, % 31,4’ü (81 kişi) katıldığını, % 44,5’i (114 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Sosyal alanlarda eğitim alan öğrencilerin % 4,8’i (13 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 5,6’sı (15 kişi) katılmadığını, % 19,0’ı (51 kişi) kararsız

olduğunu, % 28,6’sı (77 kişi) katıldığını, % 42,0’ı (114 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Eğitim görülen alanların cevap dağılımları arasında istatistik açıdan

anlamlı fark yoktur.

Sekizinci soruyu yanıtlarken cevap seçeneği belirtmekle yetinmeyip

seçiminin gerekçesini de bildirmiş olanların dile getirdiği görüşler

kümelendirilmiş olarak tablo-16’da yer almaktadır.

TABLO-16: Sekizinci soruda bildirilen gerekçeler.

GRUP GEREKÇE Kişi Sayısı

Katılmayanlar ve Kesinlikle Katılmayanlar

Korku 8

Dine uygunluğu konusundaki kuşku 2 Kararsız

Kalanlar Maddi çıkar kaygısıyla kullanılma kaygısı 1

Ölümüyle başkalarına hayat verme olanağı 69 Bizzat organ nakline ihtiyaç duyabilecek olma ihtimali 32 Herkesin organlarını bağışlaması gerektiği düşüncesi 27 (Ölenin yanı sıra ailesinin de izninin olması gereği) 7 (Kalbi ve beyni dışındaki organlarını bağışlamayı kabul etme) 3 (Organlarını sadece Müslüman bir kişiye bağışlama) 1

Katılanlar ve Tamamen Katılanlar

(Ölen kişinin bağışa izin vermiş olmasının önem taşıması ) 1

Soruda yer alan ifadeye katılmayan ve kesinlikle katılmayan

grubundakilerden sekiz kişi bağışta bulunmamama gerekçesi olarak duydukları

korkuyu göstermiştir.

Kararsız kalanlardan iki kişi bağışta bulunmanın dini açıdan uygun olup

olmaması hakkındaki kuşkularından, bir kişi ise organlarının maddi çıkar

amacıyla kullanılması endişesinden söz etmiştir.

Page 80: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

67

Soruda yer alan ifadeye katılan ve tamamen katılan grubundakilerden 69

kişi ölümüyle başkalarına hayat vermeyi arzuladığını bildirmiş, 32 kişi bir gün

kendilerinin de ihtiyacı duyabilecek olmasını ve karşılıklılık ilkesini dikkate

aldığını belirtmiş, 27 kişi herkesin organlarını bağışlamasının uygun olduğunu

vurgulamıştır. Bu gruptakilerden bazıları kararlarını gerekçelendirmek yerine

kimi koşulların yerine gelmesi halinde kadavra verici olmayı kabullendiklerini

belirtmiştir. Bunlardan yedi kişi kendi gönüllülüklerinin yanı sıra mutlaka

ailelerinin izninin de olması gerektiğini ifade etmiş, üç kişi kalbinin ve beyninin

aktarılmasını istemediğini, bunların dışında kalan organlarının aktarımı için

gönüllü olduğunu bildirmiş, biri organlarını ancak Müslüman bir alıcıya

bağışlanmasını kabul edeceğini vurgulamış, bir kişi hayattayken izin vermiş

olmasının önemine dikkat çekmiştir.

4.9. Dokuzuncu Soruya Verilen Cevapların Dağılımı

Dokuzuncu soruda yer alan “Kürtaj yapılması konusunda son kararı, eşi ne derse desin, hamile kadın tek başına almalıdır” ifadesine, anket

uygulanan tüm öğrencilerin % 35,9’u (189 kişi) kesinlikle katılmamış, % 30,0’ı

(158 kişi) katılmamış, % 9,54’ü (50 kişi) kararsız kalmış, % 11,4’ü (60 kişi)

katılmış, % 13,3’ü (70 kişi) ise tamamen katılmıştır. Cinsiyetler ve eğitim görülen

alanlar arası karşılaştırmanın yer aldığı cevap dağılım durumu tablo-17’de

gösterilmiştir.

Page 81: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

68

TABLO-17: Dokuzuncu soruya verilen cevapların dağılımı.

Kesinlikle Katılmıyor

Katılmıyor Kararsız Katılıyor Tamamen Katılıyor

TOPLAM SORU-9

F % F % F % F % F % F % Kız 75 29,0 92 35,5 21 8,1 32 12,3 39 15,1 259 100,0 Erkek 114 42,5 66 24,6 29 10,8 28 10,5 31 11,6 268 100,0

X: 14,638 sd: 4 P: 0,006 Fen 96 37,2 67 26,2 27 10,4 32 12,5 35 13,7 257 100,0 Sosyal 93 34,4 91 33,7 23 8,5 28 10,4 35 13,0 270 100,0

X: 5,681 sd: 8 P: 0,683 TOPLAM 189 35,9 158 30,0 50 9,4 60 11,4 70 13,3 527 100,0

Kız öğrencilerden % 29,0’ı (75 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 35,5’i (92

kişi) katılmadığını, % 8,1’i (21 kişi) kararsız kaldığını, % 12,3’ü (32 kişi)

katıldığını, % 15,1’i (39 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Erkek

öğrencilerden % 42,5’i (114 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 24,6’sı (66 kişi)

katılmadığını, % 10,8’i (29 kişi) kararsız kaldığını, % 10,5’i (28 kişi) katıldığını,

% 11,6’sı (31 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Cinsiyetlerin cevap

dağılımları arasında istatistik açıdan anlamlı fark vardır.

Fen alanlarında eğitim alan öğrencilerin % 37,2’si (96 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 26,2’si (67 kişi) katılmadığını, % 10,4’ü (27 kişi) kararsız

kaldığını, % 12,5’i (32 kişi) katıldığını, % 13,7’si (35 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Sosyal alanlarda eğitim alan öğrencilerin % 34,4’ü (94kişi)

kesinlikle katılmadığını, % 33,7’si (91 kişi) katılmadığını, % 8,5’i (23 kişi)

kararsız olduğunu, % 10,4’ü (28 kişi) katıldığını, % 13,0’ı (35 kişi) tamamen

katıldığını bildirmiştir. Eğitim görülen alanların cevap dağılımları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

Dokuzuncu soruyu yanıtlarken cevap seçeneği belirtmekle yetinmeyip

seçiminin gerekçesini de bildirmiş olanların dile getirdiği görüşler

kümelendirilmiş olarak tablo-18’de yer almaktadır.

Page 82: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

69

TABLO-18: Dokuzuncu soruda bildirilen gerekçeler.

GRUP GEREKÇE Kişi Sayısı

Böyle bir kararın çiftin ortaklaşa almasının uygun olması 114 Doğmamış çocuk üzerinde babanın da söz hakkı bulunması 29 Gebeliğin sona erdirilmesine karşı olma 9 Gebeliği sona erdirmeyi bir tür cinayet kabul etme 1 Fetusun insan olması 1

Katılmayanlar ve Kesinlikle Katılmayanlar

Dini nedenler 1

Kararsız Kalanlar

Evliliğin olması-olmaması durumuna göre farklı karar verme 7

Gebelik hakkında karar vermenin bir kadın hakkı olması 34 Gebeliği sona erdirmenin kadının psikolojisini etkilemesi 7

Katılanlar ve Tamamen Katılanlar Gebeliği sona erdirmenin kadının sağlını etkilemesi 7

Soruda yer alan ifadeye katılmayan ve kesinlikle katılmayan

grubundakilerden 114 kişi kararın ortak alınması gerektiğini vurgulamış, 29 kişi

babanın da söz hakkı olduğunu hatırlatmış, dokuz kişi kürtaja karşı olduğunu

belirtmiş, bir kişi kürtajı cinayete eşdeğer gördüğünü bildirmiş, bir kişi kararını

fetusun insan olmasına dayandırmış, bir kişi de dini gerekçeye bağlamıştır.

Kararsız kalanlardan yedi kişi evlilik söz konusuysa erkeğe danışılması

gerektiğini, değilse kararın kadına ait olduğunu belirtmiştir.

Soruda yer alan ifadeye katılan ve tamamen katılan grubundakilerden 34

kişi bu kararı almanın bir kadın hakkı olduğunu belirtmiş, yedi kişi kürtajdan

kadının psikolojik olarak etkileneceğini hatırlatmış, yedi kişi ise kararını

uygulamanın kadının sağlığıyla ilgili oluşuna dayandırmıştır.

4.10. Onuncu Soruya Verilen Cevapların Dağılımı Onuncu soruda yer alan “Hamileliğin ilk döneminde, rahim içinde belli gelişim aşamasına gelmemiş bebeğin yaşamına saygı duyma yükümlülüğümüz yoktur, çünkü o henüz tam anlamıyla bir insan sayılmaz

” ifadesine, anket uygulanan tüm öğrencilerin % 41,0’ı (216 kişi) kesinlikle

katılmamış, % 35,5’i (187 kişi) katılmamış, % 10,7’si (57 kişi) kararsız kalmış,

% 8,2’si (43 kişi) katılmış, % 4,6’sı (24 kişi) ise tamamen katılmıştır. Cinsiyetler

Page 83: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

70

ve eğitim görülen alanlar arası karşılaştırmanın yer aldığı cevap dağılım durumu

tablo-19’da gösterilmiştir.

TABLO-19: Onuncu soruya verilen cevapların dağılımı.

Kesinlikle Katılmıyor

Katılmıyor Kararsız Katılıyor Tamamen Katılıyor

TOPLAM SORU-10

F % F % F % F % F % F % Kız 104 40,2 108 41,7 21 8,1 18 6,9 8 3,1 259 100,0 Erkek 112 41,8 79 29,5 36 13,4 25 9,3 16 6,0 268 100,0

X: 12,397 sd: 4 P: 0,015 Fen 117 45,3 80 31,3 25 9,8 24 9,3 11 4,3 257 100,0 Sosyal 99 36,7 107 39,7 32 11,8 19 7,0 13 4,8 270 100,0

X: 7,926 sd: 8 P: 0,441 TOPLAM 216 41,0 187 35,5 57 10,7 43 8,2 24 4,6 527 100,0 Kız öğrencilerden % 40,2’si (104 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 41,7’si

(108 kişi) katılmadığını, % 8,1’i (21 kişi) kararsız kaldığını, % 6,9’u (18 kişi)

katıldığını, % 3,1’i (8 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Erkek öğrencilerden

% 41,8’i (112 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 29,5’i (79 kişi) katılmadığını, %

13,4’ü (36 kişi) kararsız kaldığını, % 9,3’ü (25 kişi) katıldığını, % 6,0’ı (16 kişi)

tamamen katıldığını bildirmiştir. Cinsiyetlerin cevap dağılımları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark vardır.

Fen alanlarında eğitim alan öğrencilerin % 45,3’ü (117 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 31,3’ü (80 kişi) katılmadığını, % 9,8’i (25 kişi) kararsız

kaldığını, % 9,3’ü (24 kişi) katıldığını, % 4,3’ü (11 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Sosyal alanlarda eğitim alan öğrencilerin % 36,7’si (99 kişi)

kesinlikle katılmadığını, % 39,7’si (107 kişi) katılmadığını, % 11,8’i (32 kişi)

kararsız olduğunu, % 7,0’ı (19 kişi) katıldığını, % 4,8’i (13 kişi) tamamen

katıldığını bildirmiştir. Eğitim görülen alanların cevap dağılımları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

Onuncu soruyu yanıtlarken cevap seçeneği belirtmekle yetinmeyip

seçiminin gerekçesini de bildirmiş olanların dile getirdiği görüşler

kümelendirilmiş olarak tablo-20’de yer almaktadır.

Page 84: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

71

TABLO-20: Onuncu soruda bildirilen gerekçeler.

GRUP GEREKÇE Kişi Sayısı

Embriyonunun varlığına saygı göstermenin gerekli olması 49 Embriyonun potansiyel bir insan olması 24 Tüm canlılara saygı göstermenin gerekmesi 7 Gebeliği önleyici yöntem kullanmayan ebeveyni cezalandırma 3 Dine uygun olmama 3 Anneliği saygı duyma 3

Katılmayanlar ve Kesinlikle Katılmayanlar

Embriyonun acı duyan bir varlık olması 1

Ebeveyn haklarının belirsiz olması 2 Kararsız Kalanlar Doğması halinde çocuğun istikbalinin karanlık olması 1

Henüz insan olmama 5 Katılanlar

ve Tamamen Katılanlar

İleride acı çekmeme 3

Soruda yer alan ifadeye katılmayan ve kesinlikle katılmayan

grubundakilerden 49 kişi embriyonun varlığına saygı duyulması gerektiğini

belirtmiş, 24 kişi onun potansiyel bir insan olduğunu vurgulamış, yedi kişi tüm

canlılara saygı duyulması gerektiğinden söz etmiş, üç kişi gebeliğin sona

erdirilmemesini gebeliği önleyici yöntem kullanmayan ebeveyne ceza olarak

değerlendirmiş, üç kişi dini nedenlerden söz etmiş, üç kişi kararını anneliğe

duyulması gereken saygıya dayandırmış, bir kişi embriyonun acı duyan bir

varlık olduğunu öne sürmüştür.

Kararsız kalanlardan iki kişi ebeveyn hakları konusunda tereddüt ettiğini

belirtmiş, bir kişi doğması halinde çocuğun istikbalsiz olacağı üzerinde

durmuştur.

Soruda yer alan ifadeye katılan ve tamamen katılan grubundakilerden

beş kişi embriyonun henüz insan olmadığını düşündüklerini belirtmiş, üç kişi

ilerde acı çekmesi önleme kaygısını dile getirmiştir.

Page 85: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

72

4.11. On Birinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı On birinci soruda yer alan “Hamileliğin son aylarında, doğacak bebeğinin ciddi bir sağlık sorunu olma ihtimali bulunduğunu öğrenen kadın, riski göze alıp çocuğunu aldırmamalıdır ” ifadesine, anket uygulanan

tüm öğrencilerin % 13,5’i (71 kişi) kesinlikle katılmamış, % 19,9’u (105 kişi)

katılmamış, % 32,3’ü (170 kişi) kararsız kalmış, % 19,7’si (104 kişi) katılmış, %

14,6’sı (77 kişi) ise tamamen katılmıştır. Cinsiyetler ve eğitim görülen alanlar

arası karşılaştırmanın yer aldığı cevap dağılım durumu tablo-21’de

gösterilmiştir.

TABLO-21: On birinci soruya verilen cevapların dağılımı.

Kesinlikle Katılmıyor

Katılmıyor Kararsız Katılıyor Tamamen Katılıyor

TOPLAM SORU-11

F % F % F % F % F % F % Kız 34 13,1 56 21,6 86 33,2 52 20,1 31 12,0 259 100,0 Erkek 37 13,8 49 18,3 84 31,3 52 19,4 46 17,2 268 100,0

X: 3,386 sd: 4 P: 0,495 Fen 42 16,3 52 20,3 79 30,9 48 18,4 36 14,1 257 100,0 Sosyal 29 10,7 53 19,6 91 33,7 56 20,7 41 15,3 270 100,0

X: 8,057 sd: 8 P: 0,428 TOPLAM 71 13,5 105 19,9 170 32,3 104 19,7 77 14,6 527 100,0

Kız öğrencilerden % 13,1’i (34 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 21,6’sı (56

kişi) katılmadığını, % 33,2’si (86 kişi) kararsız kaldığını, % 20,1’i (52 kişi)

katıldığını, % 12,0’ı (31 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Erkek

öğrencilerden % 13,8’i (37 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 18,3’ü (49 kişi)

katılmadığını, % 31,3’ü (84 kişi) kararsız kaldığını, % 19,4’ü (52 kişi) katıldığını,

% 17,2’si (46 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Cinsiyetlerin cevap

dağılımları arasında istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

Fen alanlarında eğitim alan öğrencilerin % 16,3’ü (42 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 20,3’ü (52 kişi) katılmadığını, % 30,9’u (79 kişi) kararsız

kaldığını, % 18,4’ü (48 kişi) katıldığını, % 14,1’i (36 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Sosyal alanlarda eğitim alan öğrencilerin % 10,7’si (29 kişi)

Page 86: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

73

kesinlikle katılmadığını, % 19,6’sı (53 kişi) katılmadığını, % 33,7’si (91 kişi)

kararsız olduğunu, % 20,7’si (56 kişi) katıldığını, % 15,3’ü (41 kişi) tamamen

katıldığını bildirmiştir. Eğitim görülen alanların cevap dağılımları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

On birinci soruyu yanıtlarken cevap seçeneği belirtmekle yetinmeyip

seçiminin gerekçesini de bildirmiş olanların dile getirdiği görüşler

kümelendirilmiş olarak tablo-22’de yer almaktadır.

TABLO-22: On birinci soruda bildirilen gerekçeler.

GRUP GEREKÇE Kişi Sayısı

Özürlü olarak yaşayıp acı çekme 25 Annenin sağlığını koruma 18

Katılmayanlar ve Kesinlikle Katılmayanlar Sağlıksız çocuğun uzun vadede aile için sorun olması 14

Kararı annenin almasının uygun düşmesi 13 Özür olasılığının derecesine göre farklı yaklaşım benimseme 6 Soruna tanı konulan döneme göre farklı yaklaşım benimseme 6

Kararsız Kalanlar

Konuyla ilgili dini yaklaşımı bilmeme 4

İnsanların sakat da olsalar yaşama hakkı bulunması 18 Annenin sakat da olsa çocuğunu kabul etmesinin gerekmesi 13 Riskleri göze almanın gerekmesi 8 İlahi takdiri kabul etmenin uygun düşmesi 3 Sakat insanları öldürme gibi bir uygulamanın bulunmaması 3 Tıptaki ilerlemenin olası soruna çare geliştirebilecek olması 2 İleride vicdan azabı çekme olasılığının bulunması 2

Katılanlar ve Tamamen Katılanlar

Beklenenin aksine çocuğun bir dahi olma olasılığı 1

Soruda yer alan ifadeye katılmayan ve kesinlikle katılmayan

grubundakilerden 25 kişi kararını doğması halinde çocuğun ileride özürlü

yaşayarak acı çekecek olmasına dayandırmış, 18 kişi annenin sağlığı açısından

gebeliğe son vermeyi uygun bulmuş, 14 kişi sağlıksız çocuğun aile için ömür

boyu azap kaynağı olacağını vurgulamıştır.

Kararsız kalanlardan 13 kişi kararın kadına ait olması gerektiğini

söylemiş, altı kişi çocuğun özürlü olma ihtimalinin derecesine göre karar

verilmesini uygun gördüğünü belirtmiş, altı kişi sorunun teşhis edildiği gebelik

Page 87: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

74

aşamasının önemini vurgulamış, dört kişi dini açıdan uygun yaklaşımı

bilmemekten ötürü mütereddit olduğunu bildirmiştir.

Soruda yer alan ifadeye katılan ve tamamen katılan grubundakilerden 18

kişi insanın sakat da olsa yaşama hakkı bulunduğunu vurgulamış, 13 kişi

annenin hasta da olsa çocuğunu kabul etmesi gerektiğini söylemiş, sekiz kişi

riskleri göze almanın uygun düşeceğini belirtmiş, üç kişi ilahi takdire karşı

çıkmayıp sabretmek gerektiğini öne sürmüş, üç kişi sakatları öldürme gibi bir

uygulamanın bulunmadığına dikkat çekmiş, iki kişi tıbbın sürekli ilerlediğini

dolayısıyla sorun olsa da çözüm bulunabileceğini hatırlatmış, iki kişi ileride

vicdan azabı çekme olasılığından söz etmiş, bir kişi beklenenin aksine doğacak

çocuğun bir deha da olabileceği görüşünü dile getirmiştir.

4.12. On İkinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı

On ikinci soruda yer alan “Hamileliğin son aylarında, doğum yapmanın kendi sağlığı ve hatta yaşamı için ciddi bir tehlike olacağını öğrenen kadın, riski göze alıp çocuğunu aldırmamalıdır ” ifadesine, anket

uygulanan tüm öğrencilerin % 19,2’si (101 kişi) kesinlikle katılmamış, % 27,5’i

(145 kişi) katılmamış, % 30,4’ü (160 kişi) kararsız kalmış, % 14,0’ı (74 kişi)

katılmış, % 8,9’u (47 kişi) ise tamamen katılmıştır. Cinsiyetler ve eğitim görülen

alanlar arası karşılaştırmanın yer aldığı cevap dağılım durumu tablo-23’de

gösterilmiştir.

Page 88: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

75

TABLO-23: On ikinci soruya verilen cevapların dağılımı.

Kesinlikle Katılmıyor

Katılmıyor Kararsız Katılıyor Tamamen Katılıyor

TOPLAM SORU-12

F % F % F % F % F % F % Kız 50 19,3 74 28,6 72 27,7 39 15,1 24 9,3 259 100,0 Erkek 51 19,0 71 26,5 88 32,8 35 13,1 23 8,6 268 100,0

X: 1,756 sd: 4 P: 0,780 Fen 50 19,2 66 25,8 83 32,4 41 16,0 17 6,6 257 100,0 Sosyal 51 18,9 79 29,3 77 28,5 33 12,2 30 11,1 270 100,0

X: 9,759 sd: 8 P: 0,282 TOPLAM 101 19,2 145 27,5 160 30,4 74 14,0 47 8,9 527 100,0

Kız öğrencilerden % 19,3’ü (50 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 28,6’sı

(74 kişi) katılmadığını, % 27,7’si (72 kişi) kararsız kaldığını, % 15,1’i (39 kişi)

katıldığını, % 9,3’ü (24 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Erkek öğrencilerden

% 19,0’ı (51 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 26,5’i (71 kişi) katılmadığını, %

32,8’i (88 kişi) kararsız kaldığını, % 13,1’i (35 kişi) katıldığını, % 8,6’sı (23 kişi)

tamamen katıldığını bildirmiştir. Cinsiyetlerin cevap dağılımları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

Fen alanlarında eğitim alan öğrencilerin % 19,2’si (50 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 25,8’i (66 kişi) katılmadığını, % 32,4’ü (83 kişi) kararsız

kaldığını, % 16,0’ı (41 kişi) katıldığını, % 6,6’sı (17 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Sosyal alanlarda eğitim alan öğrencilerin % 18,9’u (51 kişi)

kesinlikle katılmadığını, % 29,3’ü (79 kişi) katılmadığını, % 28,5’i (77 kişi)

kararsız olduğunu, % 12,2’si (33 kişi) katıldığını, % 11,1’i (30 kişi) tamamen

katıldığını bildirmiştir. Eğitim görülen alanların cevap dağılımları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

On ikinci soruyu yanıtlarken cevap seçeneği belirtmekle yetinmeyip

seçiminin gerekçesini de bildirmiş olanların dile getirdiği görüşler

kümelendirilmiş olarak tablo-24’de yer almaktadır.

Page 89: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

76

TABLO-24: On ikinci soruda bildirilen gerekçeler.

GRUP GEREKÇE Kişi Sayısı

Annenin sağlığının daha önemli olması 49 Annesiz çocuğun ruh sağlığı sorunları yaşayacak olması 11 Çocuğun annesiz kalma riskinin göze alınamaz olması 11

Katılmayanlar ve Kesinlikle Katılmayanlar Evlat edinme gibi bir seçeneğin bulunması 3

Karar alma hakkının sorunu yaşayan kadına ait olması 14 Anneliğin fedakarlık yapmayı gerektirmesi 8

Kararsız Kalanlar

Her iki yaşamın da değerli olması 8

Çocuğun yaşama hakkı olması 10 Her ne pahasına olursa olsun çocuğu yaşatmanın gerekmesi 4 Uygulamanın dini açıdan uygun olmaması 3

Katılanlar ve Tamamen Katılanlar Uygulamanın cinayet niteliği taşıması 1

Soruda yer alan ifadeye katılmayan ve kesinlikle katılmayan

grubundakilerden 49 kişi annenin sağlığının daha önemli olduğunu vurgulamış,

11 kişi annesiz çocuğun ilerde ruh sağlığının bozulacağına dikkat çekmiş, 11

kişi annenin göze aldığı riskin ceremesini çocuğun çekebileceği üzerinde

durmuş, üç kişi evlat edinme seçeneğini hatırlatmıştır.

Kararsız kalanlardan 14 kişi kararın kadın tarafından alınmasının uygun

düşeceğini belirtmiş, sekiz kişi anneliğin fedakârlık yapmayı gerektirmesi

üzerinde durmuş, sekiz kişi her iki yaşam da değerli olduğu için tereddüt ettiğini

söylemiştir.

Soruda yer alan ifadeye katılan ve tamamen katılan grubundakilerden 10

kişi çocuğun yaşama hakkı olduğunu vurgulamış, dört kişi her ne pahasına

olursa olsun çocuğun yaşaması gerektiğini belirtmiş, üç kişi uygulamanın dini

açıdan uygun olmadığını öne sürmüş, bir kişi ise uygulamanın cinayet olacağını

bildirmiştir.

4.13. On Üçüncü Soruya Verilen Cevapların Dağılımı

On üçüncü soruda yer alan “Erkekteki sorundan dolayı çocuğu olmayan çiftlerde, üremeye yardımcı tedavi sırasında kadının bedensel ve

Page 90: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

77

ruhsal olarak eziyet verici tıbbi uygulamalara maruz kalması, kabul edilmesi gereken bir durumdur” ifadesine, anket uygulanan tüm öğrencilerin

% 27,3’ü (144 kişi) kesinlikle katılmamış, % 34,9’u (184 kişi) katılmamış, %

18,8’i (99 kişi) kararsız kalmış, % 15,6’sı (82 kişi) katılmış, % 3,4’ü (18 kişi) ise

tamamen katılmıştır. Cinsiyetler ve eğitim görülen alanlar arası karşılaştırmanın

yer aldığı cevap dağılım durumu tablo-25’de gösterilmiştir.

TABLO-25: On üçüncü soruya verilen cevapların dağılımı.

Kesinlikle Katılmıyor

Katılmıyor Kararsız Katılıyor Tamamen Katılıyor

TOPLAM SORU-13

F % F % F % F % F % F % Kız 74 28,6 87 33,6 47 18,1 45 17,4 6 2,3 259 100,0 Erkek 70 26,1 97 36,2 52 19,4 37 13,8 12 4,5 268 100,0

X: 3,535 sd: 4 P: 0,473 Fen 72 27,7 88 34,4 46 18,0 44 17,2 7 2,7 257 100,0 Sosyal 72 26,6 96 35,6 53 19,6 38 14,1 11 4,1 270 100,0

X: 4,474 sd: 8 P: 0,812 TOPLAM 144 27,3 184 34,9 99 18,8 82 15,6 18 3,4 527 100,0

Kız öğrencilerden % 28,6’sı (74 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 33,6’sı

(87 kişi) katılmadığını, % 18,1’i (47 kişi) kararsız kaldığını, % 17,4’ü (45 kişi)

katıldığını, % 2,3’ü (6 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Erkek öğrencilerden

% 26,1’i (70 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 36,2’si (97 kişi) katılmadığını, %

19,4’ü (52 kişi) kararsız kaldığını, % 13,8’i (37 kişi) katıldığını, % 4,5’i (12 kişi)

tamamen katıldığını bildirmiştir. Cinsiyetlerin cevap dağılımları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

Fen alanlarında eğitim alan öğrencilerin % 27,7’si (72 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 34,4’ü (88 kişi) katılmadığını, % 18,0’ı (46 kişi) kararsız

kaldığını, % 17,2’si (44 kişi) katıldığını, % 2,7’si (7 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Sosyal alanlarda eğitim alan öğrencilerin % 26,6’sı (72 kişi)

kesinlikle katılmadığını, % 35,6’sı (96 kişi) katılmadığını, % 19,6’sı (53 kişi)

kararsız olduğunu, % 14,1’i (38 kişi) katıldığını, % 4,1’i (11 kişi) tamamen

katıldığını bildirmiştir. Eğitim görülen alanların cevap dağılımları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

Page 91: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

78

On üçüncü soruyu yanıtlarken cevap seçeneği belirtmekle yetinmeyip

seçiminin gerekçesini de bildirmiş olanların dile getirdiği görüşler

kümelendirilmiş olarak tablo-26’da yer almaktadır.

TABLO-26: On üçüncü soruda bildirilen gerekçeler.

GRUP GEREKÇE Kişi Sayısı

Erkekteki sorundan ötürü kadına eziyet çektirmeme 28 Kadının haksızlığa uğraması 18 Yaşamın ve sevginin sadece çocuğa odaklı olmaması 13

Katılmayanlar ve Kesinlikle Katılmayanlar Başkalarının çocukları ve dostlarla avunma olanağı 2

Kararsız Kalanlar

Çocuk sahibi olma isteği derecesinin belirleyici olması 32

Aile yaşamının fedakarlık gerektirmesi 29 Katılanlar

ve Tamamen Katılanlar

(Kararın karı-koca tarafından ortaklaşa alınmış olması) 8

Soruda yer alan ifadeye katılmayan ve kesinlikle katılmayan

grubundakilerden 28 kişi erkekteki sorundan dolayı kadının eziyet çekmesinin

uygun düşmediğini belirtmiş, 18 kişi böyle bir uygulamayla kadına haksızlık

yapılmış olacağını bildirmiş, 13 kişi yaşamın ve sevginin tek amacının çocuk

olmadığını vurgulamış, iki kişi çocuk sahibi olmayıp başkalarının çocuklarıyla ve

diğer sevenlerle avunulabileceğini hatırlatmıştır.

Kararsız kalanlardan 32 kişi mutlaka çocuk isteniyorsa kadının her şeye

katlanması gerektiğini söylemiştir.

Soruda yer alan ifadeye katılan ve tamamen katılan grubundakilerden 29

kişi aile düzeni içinde fedakarlığın gerekli olduğunu vurgulamıştır. Bu gruptan

sekiz kişi ise gerekçe sunmak yerine ifadeye şartlı olarak katıldıklarını; karı-

koca kararı ortaklaşa almışsa sorun bulunmadığını söylemişlerdir.

Page 92: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

79

4.14. On Dördüncü Soruya Verilen Cevapların Dağılımı

On dördüncü soruda yer alan “Çocuk sahibi olmak için, diğer tedavi yöntemlerinden yarar göremeyen çiftlerin, başka seçenekleri olmadığı halde, “sperm vericisi” ya da “kiralık anne” gibi üçüncü kişilerden yardım almaya dayalı yöntemlerden yararlanması uygun değildir” ifadesine, anket uygulanan tüm öğrencilerin % 5,3’ü (28 kişi) kesinlikle

katılmamış, % 22,0’ı (116 kişi) katılmamış, % 19,5’i (103 kişi) kararsız kalmış,

% 28,3’ü (149 kişi) katılmış, % 24,9’u (131 kişi) ise tamamen katılmıştır.

Cinsiyetler ve eğitim görülen alanlar arası karşılaştırmanın yer aldığı cevap

dağılım durumu tablo-27’de gösterilmiştir.

TABLO-27: On dördüncü soruya verilen cevapların dağılımı.

Kesinlikle Katılmıyor

Katılmıyor Kararsız Katılıyor Tamamen Katılıyor

TOPLAM SORU-14

F % F % F % F % F % F % Kız 14 5,4 70 27,0 45 17,4 74 28,6 56 21,6 259 100,0 Erkek 14 5,2 46 17,2 58 21,6 75 28,0 75 28,0 268 100,0

X: 9,218 sd: 4 P:0,056 Fen 13 5,1 54 21,1 53 20,7 73 28,5 64 24,6 257 100,0 Sosyal 15 5,6 62 23,0 50 18,5 76 28,1 67 24,8 270 100,0

X: 3,623 sd: 8 P:0,889 TOPLAM 28 5,3 116 22,0 103 19,5 149 28,3 131 24,9 527 100,0

Kız öğrencilerden % 5,4’ü (14 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 27,0’ı (70

kişi) katılmadığını, % 17,4’ü (45 kişi) kararsız kaldığını, % 28,6’sı (74 kişi)

katıldığını, % 21,6’sı (56 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Erkek

öğrencilerden % 5,2’si (14 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 17,2’si (46 kişi)

katılmadığını, % 21,6’sı (58 kişi) kararsız kaldığını, % 28,0’ı (75 kişi) katıldığını,

% 28,0’ı (75 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Cinsiyetlerin cevap dağılımları

arasında istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

Fen alanlarında eğitim alan öğrencilerin % 5,1’i (13 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 21,1’i (54 kişi) katılmadığını, % 20,7’si (53 kişi) kararsız

kaldığını, % 28,5’i (73 kişi) katıldığını, % 24,6’sı (64 kişi) tamamen katıldığını

Page 93: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

80

bildirmiştir. Sosyal alanlarda eğitim alan öğrencilerin % 5,6’sı (15 kişi)

kesinlikle katılmadığını, % 23,0’ı (62 kişi) katılmadığını, % 18,5’i (50 kişi)

kararsız olduğunu, % 28,1’i (76 kişi) katıldığını, % 24,8’i (67 kişi) tamamen

katıldığını bildirmiştir. Eğitim görülen alanların cevap dağılımları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

On dördüncü soruyu yanıtlarken cevap seçeneği belirtmekle yetinmeyip

seçiminin gerekçesini de bildirmiş olanların dile getirdiği görüşler

kümelendirilmiş olarak tablo-28’de yer almaktadır.

TABLO-28: On dördüncü soruda bildirilen gerekçeler.

GRUP GEREKÇE Kişi Sayısı

(Tüm tarafların uygulamaya razı olması) 32 Katılmayanlar

ve Kesinlikle Katılmayanlar

(Son çare ise bu uygulamalardan yararlanmanın gerekmesi) 10

Etik sorunların ortaya çıkma olasılığı 1 Kararsız

Kalanlar Türk toplumunda çocuğun olmazsa olmaz sayılması 1

Evlat edinme gibi bir seçeneğin bulunması 36 Çiftin ayrılıp başka eşlerle çocuk sahibi olma şansının varlığı 18 İleride kardeşler arası evliliklerin gerçekleşme olasılığı 9 Anne baba olmayı hafife almamanın gerekmesi 5 Bebeğin kimliği konusunda ortaya çıkacak karışıklık 4 Uygulamaların dini açıdan kabul edilir olmayışı 3 Bu uygulamaların kadınlar tarafından benimsenemez oluşu 2 Uygulamaların etik açıdan kabul edilir olmayışı 1

Katılanlar ve Tamamen Katılanlar

Uygulamaların nesep karışıklığına yol açabilecek oluşu 1

Soruda yer alan ifadeye katılmayan ve kesinlikle katılmayan

grubundakiler gerekçe yerine koşul bildirmeyi tercih etmiş; 32 kişi tüm tarafların

razı olması halinde sorun olmayacağını ifada etmiş, 10 kişi son çare ise bu

uygulamalardan yararlanılması gerektiğini belirtmiştir.

Kararsız kalanlardan 1 kişi uygulamanın etik sorunlar doğurabileceğine

dikkat çekmiş, bir kişi ise Türk toplumunda çocuğun olmazsa olmaz sayılması

üzerinde durmuştur.

Page 94: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

81

Soruda yer alan ifadeye katılan ve tamamen katılan grubundakilerden 36

kişi evlat edinme gibi bir seçeneğin varlığını hatırlatmış, 18 kişi bu

uygulamalardan yararlanmaktansa çiftin birbirinden ayrılıp başkalarıyla

evlenmesinin uygun düşeceğini öne sürmüş, dokuz kişi ilerde kardeşlerin

birbiriyle evlenme riski bulunmasına dikkat çekmiş, beş kişi anne baba olmayı

bu kadar hafife almamak gerektiğini bildirmiş, dört kişi bebeğin kim olduğu

hususunu ebeveynin kim olduğu hususundan daha önemli bulduğunu dile

getirmiş, üç kişi bu uygulamalara dini nedenlerle karşı olduğunu belirtmiş, iki kişi

kadınların bu uygulamaları benimsemeyeceğini söylemiş, 1 kişi uygulamaların

etik açıdan kabul edilir olmayışına değinmiş, bir kişi de kişi nesep karışıklığı

ortaya çıkabileceği üzerinde durmuştur. 4.15. On Beşinci Soruya Verilen Cevapların Dağılımı

On beşinci soruda yer alan “Sosyal güvenlik kurumları, üreme yardımı için yapılan tıbbi işlemlerin bedellerini hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın ödemelidir” ifadesine, anket uygulanan tüm öğrencilerin % 3,8’i (20 kişi)

kesinlikle katılmamış, % 11,2’si (59 kişi) katılmamış, % 10,3’ü (54 kişi) kararsız

kalmış, % 36,4’ü (192 kişi) katılmış, % 38,3’ü (202 kişi) ise tamamen katılmıştır.

Cinsiyetler ve eğitim görülen alanlar arası karşılaştırmanın yer aldığı cevap

dağılım durumu tablo-29’da gösterilmiştir.

TABLO-29: On beşinci soruya verilen cevapların dağılımı.

Kesinlikle Katılmıyor

Katılmıyor Kararsız Katılıyor Tamamen Katılıyor

TOPLAM SORU-15

F % F % F % F % F % F % Kız 2 0,8 24 9,3 29 11,2 112 43,2 92 35,5 259 100,0 Erkek 18 6,7 35 13,1 25 9,3 80 29,9 110 41,0 268 100,0

X: 21,937 sd: 4 P: 0,000 Fen 9 3,5 27 10,5 25 9,8 97 37,9 99 38,3 257 100,0 Sosyal 11 4,1 32 11,9 29 10,7 95 35,2 103 38,1 270 100,0

X: 2,306 sd: 8 P: 0,970 TOPLAM 20 3,8 59 11,2 54 10,3 192 36,4 202 38,3 527 100,0

Page 95: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

82

Kız öğrencilerden % 0,8’i (2 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 9,3’ü (24

kişi) katılmadığını, % 11,2’si (29 kişi) kararsız kaldığını, % 43,2’si (112 kişi)

katıldığını, % 35,5’i (92 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Erkek

öğrencilerden % 6,7’si (18 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 13,1’i (35 kişi)

katılmadığını, % 9,3’ü (25 kişi) kararsız kaldığını, % 29,9’u (80 kişi) katıldığını,

% 41,0’ı (110 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Cinsiyetlerin cevap

dağılımları arasında istatistik açıdan anlamlı fark vardır.

Fen alanlarında eğitim alan öğrencilerin % 3,5’i (9 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 10,5’i (27 kişi) katılmadığını, % 9,8’i (25 kişi) kararsız kaldığını,

% 37,9’u (97 kişi) katıldığını, % 38,3’ü (99 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir.

Sosyal alanlarda eğitim alan öğrencilerin % 4,1’i (11 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 11,9’u (32 kişi) katılmadığını, % 10,7’si (29 kişi) kararsız

olduğunu, % 35,2’si (95 kişi) katıldığını, % 38,1’i (103 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Eğitim görülen alanların cevap dağılımları arasında istatistik açıdan

anlamlı fark yoktur.

On beşinci soruyu yanıtlarken cevap seçeneği belirtmekle yetinmeyip

seçiminin gerekçesini de bildirmiş olanların dile getirdiği görüşler

kümelendirilmiş olarak tablo-30’da yer almaktadır.

TABLO-30: On beşinci soruda bildirilen gerekçeler.

GRUP GEREKÇE Kişi Sayısı

Ödeme sınırlamalarının bir gereklilik olması 10 Ülke ekonomisinin çökme olasılığı 8 Aile planlamasına aykırılık 3 Sosyal güvenlik kurumlarını kollamanın gerekli oluşu 1

Katılmayanlar ve Kesinlikle Katılmayanlar

Devletin üreme sorunlarına çözüm aramasının gerekmemesi 1

Kararsız Kalanlar

Kaynakların daha kötü hastalıkların tedavisine ayrılması 3

Maddi koşulları sınırlı olanlara olanak sağlama 32 Kurumların bu ödemeden kaçınmasının uygun olmaması 20 Çocukların neslin devamı ve toplumun geleceği olması 16 Üreme yardımı gerektiren durumların sağlık sorunu olması 7 Çocuğun aile mutluluğu için gerekli olması 5

Katılanlar ve Tamamen Katılanlar

Tüm tedavi hizmetlerinin ücretsiz olmasının gerekmesi 2

Page 96: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

83

Soruda yer alan ifadeye katılmayan ve kesinlikle katılmayan

grubundakilerden 10 kişi ödemelerde bir sınırlama olması gerektiğini belirtmiş,

sekiz kişi ülke ekonomisinin çökeceğini söylemiş, üç kişi bu yaklaşımın aile

planlamasına aykırı olacağını öne sürmüş, bir kişi sosyal güvenlik kurumlarının

düşünülmesi gerektiğini hatırlatmış, bir kişi devletin üreme sorunlarına çözüm

arayışına girmemesi gerektiğini bildirmiştir.

Kararsız kalanlardan üç kişi tedavi imkanlarının daha kötü hastalıklar için

kullanılmasının uygun olacağını belirtmiştir.

Soruda yer alan ifadeye katılan ve tamamen katılan grubundakilerden 32

kişi bu yaklaşımın maddi imkanı olmayanlar için çok iyi olacağını dile getirmiş,

20 kişi kurumların pek çok ödemeyi yapmadığını belirterek bu ödemeden

kaçınmaması gerektiğini öne sürmüş, 16 kişi çocukların neslin devamı ve

toplumun geleceği olduğunu hatırlatmış, yedi kişi üreme yardımı gerektiren

durumların birer sağlık sorunu olduğunu vurgulamış, beş kişi aile mutluluğu için

çocuğun gerekliliğinden söz etmiş, iki kişi tüm tedavi hizmetlerinin ücretsiz

olması gerektiğini söylemiştir.

4.16. On Altı Soruya Verilen Cevapların Dağılımı On altıncı soruda yer alan “Tüp bebek tedavisi için hazırlanıp kullanılmayan insan olma potansiyeline sahip , döllenmiş yumurtaların bilimsel çalışma malzemesi olarak kullanılması uygundur” ifadesine, anket

uygulanan tüm öğrencilerin % 18,8’i (99 kişi) kesinlikle katılmamış, % 18,2’si

(96 kişi) katılmamış, % 24,9’u (131 kişi) kararsız kalmış, % 27,3’ü (144 kişi)

katılmış, % 10,8’i (57 kişi) ise tamamen katılmıştır. Cinsiyetler ve eğitim görülen

alanlar arası karşılaştırmanın yer aldığı cevap dağılım durumu tablo-31’de

gösterilmiştir.

Page 97: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

84

TABLO-31: On altıncı soruya verilen cevapların dağılımı.

Kesinlikle Katılmıyor

Katılmıyor Kararsız Katılıyor Tamamen Katılıyor

TOPLAM SORU-16

F % F % F % F % F % F % Kız 47 18,1 51 19,7 60 23,2 76 29,3 25 9,7 259 100,0 Erkek 52 19,4 45 16,8 71 26,5 68 25,4 32 11,9 268 100,0

X: 2,702 sd: 4 P: 0,609 Fen 37 14,5 40 15,6 53 20,7 86 33,2 41 16,0 251 100,0 Sosyal 62 23,0 56 20,7 78 28,9 58 21,5 16 5,9 270 100,0

X: 32,136 sd: 8 P: 0,000 TOPLAM 99 18,8 96 18,2 131 24,9 144 27,3 57 10,8 527 100,0

Kız öğrencilerden % 18,1’i (47 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 19,7’si (51

kişi) katılmadığını, % 23,2’si (60 kişi) kararsız kaldığını, % 29,3’ü (76 kişi)

katıldığını, % 9,7’si (25 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Erkek

öğrencilerden % 19,4’ü (52 kişi) kesinlikle katılmadığını, % 16,8’i (45 kişi)

katılmadığını, % 26,5’i (71 kişi) kararsız kaldığını, % 25,4’ü (68 kişi) katıldığını,

% 11,9’u (32 kişi) tamamen katıldığını bildirmiştir. Cinsiyetlerin cevap dağılımları

arasında istatistik açıdan anlamlı fark yoktur.

Fen alanlarında eğitim alan öğrencilerin % 14,5’i (37 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 15,6’sı (40 kişi) katılmadığını, % 20,7’si (53 kişi) kararsız

kaldığını, % 33,2’si (86 kişi) katıldığını, % 16,0’ı (41 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Sosyal alanlarda eğitim alan öğrencilerin % 23,0’ı (62 kişi) kesinlikle

katılmadığını, % 20,7’si (56 kişi) katılmadığını, % 28,9’u (78 kişi) kararsız

olduğunu, % 21,5’i (58 kişi) katıldığını, % 5,9’u (16 kişi) tamamen katıldığını

bildirmiştir. Eğitim görülen alanların cevap dağılımları arasında istatistik açıdan

anlamlı fark vardır.

On altıncı soruyu yanıtlarken cevap seçeneği belirtmekle yetinmeyip

seçiminin gerekçesini de bildirmiş olanların dile getirdiği görüşler

kümelendirilmiş olarak tablo-32’de yer almaktadır.

Page 98: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

85

TABLO-32: On altıncı soruda bildirilen gerekçeler.

GRUP GEREKÇE Kişi Sayısı

Döllenmiş yumurtayı insan kabul etme 11 Döllenmiş yumurtayı kobay yerine koymanın uygun olmayışı 8 Çalışmaların üstün ırk yaratma çabalarında kullanılma olasılığı 3 Uygulamanın etik açıdan uygun olmaması 1 Araştırma adına her şeyi yapmanın uygun olmaması 1

Katılmayanlar ve Kesinlikle Katılmayanlar

Tüp bebek uygulamasına karşı olma 1

Etik sınırlar çerçevesinde kalma koşuluyla uygun bulma 14 Annenin ve babanın izin olması koşuluyla uygun bulma 6 Genetik çalışmaların çığırından çıkması olasılığından korkma 4 Muhtemel olumsuz sonuçlardan korkma 3

Kararsız Kalanlar

Yumurtalardan birer dahi çıkma olasılığı 1

Tıbbın gelişimine katkı sağlama 62 Katılanlar ve Tamamen Katılanlar

Döllenmiş yumurtanın henüz insan olmamış kabul etme 3

Soruda yer alan ifadeye katılmayan ve kesinlikle katılmayan

grubundakilerden 11 kişi döllenmiş yumurtayı insan saydıkları için üzerinde

deney yapılamasını uygun bulmadıklarını bildirmiş, sekiz kişi döllenmiş

yumurtanın kobay yerine konulmaması gerektiğini söylemiş, üç kişi bu tür

çalışmaları üstün ırk yaratmaya uğraşan güçlerin yürütebileceğini belirtmiş, bir

kişi araştırma adına her şeyin yapılamayacağına değinmiş, bir kişi uygulamanın

etik açıdan uygun olmadığını öne sürmüş, bir kişi genel anlamda tüp bebek

uygulamasına karşı olduğunu vurgulamıştır.

Kararsız kalanlardan 14 kişi etik sınırlar çerçevesinde kalma koşuluyla ve

altı kişi de annenin ve babanın izni olduğu takdirde uygulamayı

onaylayacaklarını belirtmiş, dört kişi genetik çalışmaların çığırından çıkması

olasılığının korkutucu olduğunu vurgulamış, üç kişi muhtemel olumsuz

sonuçlardan çekindiğini bildirmiş, bir kişi o yumurtalardan birer dahi

çıkabileceğini söylemiştir.

Soruda yer alan ifadeye katılan ve tamamen katılan grubundakilerden 62

kişi bu çalışmaların tıbbın gelişmesine katkı sağlayacağını vurgulamış, üç kişi

döllenmiş yumurtanın henüz insan olmadığına dikkat çekmiştir.

Page 99: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

86

4.17. Anketin Son Kısmında Bildirilen Görüşler

Anket formunun sonunda, cevaplara ek olarak belirtilmek istenen

hususlar, biyoetik konuları hakkında görüşler ve araştırmacılara mesajlar için

ayrılmış olan kısımda, 79 kişi görüş bildirmiştir. Bu görüşleri, (1) anket hakkında

yapılan değerlendirmeler, (2) öneride bulunma, soru sorma, açıklama yapma,

çağrışım dile getirme niteliğinde olanlar ve (3) biyoetik konuları hakkında kanaat

bildirmeler olarak kümelendirmek mümkündür.

4.17.1. Katılımcıların Anket Hakkında Yaptığı Değerlendirmeler

Formun sonunda görüş bildirenlerden 39 kişi bizatihi anket ya da anketi

cevaplarken yaşadıkları deneyim hakkında değerlendirme yapmıştır. Bu kişilerin

dile getirdiği görüşler tablo-33’de yer almaktadır.

TABLO-33: Katılımcıların anket hakkında yaptığı değerlendirmeler.

GÖRÜŞ Kişi Sayısı

Çalışmanın yapılmış, konuların gündeme getirilmiş bulunmasının olumlu olduğu ve anketin bilgilendirici nitelik taşıdığı

12

Farklı kültürel yapıya sahip insanların cevaplarını belirleyen farklı yaklaşımlara sahip olacağı

6

Kimi soruların arasındaki farkı anlamanın zor olduğu ve kimi soruları cevaplarken de çelişki yaşandığı, daha fazla soru ve daha uzun süre gerektiği

4

Soruları cevaplamanın evliler için daha kolay olacağı, evli olmamaktan ötürü kimi soruları değerlendirmede zorluk çekildiği

4

Konular hakkında yeterince bilgi sahibi olamamaktan dolayı sorulara cevap verirken zorluk çekildiği

3

Sorular cevaplanırken duygular ve mantık arasında çelişki yaşandığı ve bu nedenle zorluk çekildiği

3

Soruları cevaplamanın ilk bakışta kolay görüldüğü ancak empati kurulduğunda zorluk ortaya çıktığı

2

Anketi beğenme ancak neden hazırlanmış olduğunu anlayamama 1 Soruları cevaplarken temel referansın “kendine yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma” ilkesi olması

1

Üçüncü soruda çelişki olduğu; yoğun tıbbi destekle yaşatılan kişinin kendi hayatı hakkında sağlıklı karar veremeyeceği

1

Yaşamı anlamanın-kavramanın zorluğundan ötürü cevapların yetersiz kaldığı 1 Soruların kişilik ve aile, ırk, din, ahlak gibi aidiyetler çerçevesinde yanıtlanmasının uygun olduğu

1

Page 100: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

87

Bu gruptan 12 kişi gerçekten değinilmesi gereken konulara değindiği için

anketi çok beğendiğini ve hazırlayıcılarına teşekkür ettiğini; ele alınan konuların

gündeme getirilmesinin sevindirici olduğunu belirtmiştir. Bir kişi anketi çok

beğendiğini ve neden bu konularda bir anket hazırlandığını merak ettiğini ifade

etmiştir. Altı kişi farklı kültüre sahip insanların cevap verme yaklaşımının farklı

olacağını, bir kişi ise katılımcıların cevaplarını kendi adlarına ancak ailelerinin,

ırklarının, dinlerinin ve geçerli ahlakın gereklerine göre vermeleri gerektiğini

bildirtmiştir.

Dört kişi evli olmadıkları için eşleriyle birlikte durum değerlendirmesi

yapamadıklarını, bu nedenle kimi sorulara rahat ve verimli cevaplar

veremediklerini söylemiştir. Üç kişi ise ele alınan konularda fazla bilgi sahibi

olmadıkları için cevap vermede zorlandıklarını vurgulamıştır. Dört kişi kimi

sorular arasındaki ayrımı fark etmenin zor olduğunu ve bu nedenle çelişkiye

düştüklerini ifade etmiş; daha fazla soru sorulmasını ve sorular düşündürücü

olduğu için zamanın da daha uzun tutulmasını önermiştir.

Sorularla sorun yaşama bağlamında, üç kişi cevaplama sırasında

duygular ve mantık arasında çatışma yaşadığını; iki kişi ilk bakışta kolay gibi

görülen anketin içine girildikçe zorlaştığını, kendi yakınlarının tanımlanan

durumlarda olduğunu düşünmenin değerlendirmeyi karmaşıklaştırdığını; bir kişi

yaşamı anlamanın-kavramanın-çözümlemenin zorluğundan ötürü tatmin edici

cevaplar veremediğini, ifade etmiştir. Bir kişi “kendine yapılmasını istemediğini

başkalarına yapmama” ilkesinin cevaplarına yol gösterdiğini belirtmiştir. Üçüncü

sorudaki kurguya eleştiri getiren bir kişi ise yoğun tıbbi destekle yaşatılan birinin

hayatı hakkında karar veremeyeceğini öne sürmüştür.

4.17.2. Katılımcıların Dile Getirdiği Öneriler, Sorular, Açıklamalar, Çağrışımlar

Formun sonunda görüş bildirenlerden 26 kişi ele alınan konularla dolaylı

olarak bağlantısı bulunan değerlendirmeler yapmış; zihinlerinde beliren soruları

ve önerileri, anketin yol açtığı çağrışımları ve cevapları hakkında kimi

Page 101: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

88

açıklamaları dile getirmiştir. Bu çerçevede dile getirilen görüşler tablo-34’de yer

almaktadır.

TABLO-34: Katılımcıların dile getirdiği öneriler, sorular, açıklamalar, çağrışımlar.

GÖRÜŞ Kişi Sayısı Yanıtlar için temel referansın dini inanç olduğu, dinin konulara yaklaşımı hakkında topluma bilgi verilmesi gerektiği

5

Bilimsel çalışmalara insana saygı duyma ve etik sınırlara uyma koşulunu sağladıkları sürece destek verilmesi gerektiği

4

Organ nakli hakkında topluma bilgi verilmesi gerektiği, kendilerinin organ bağışçısı olmaya gönüllü bulunduğu

4

Konular hakkında konferans ve seminerler düzenlenmesinin, devletin bunlar hakkında toplumu bilgilendirmesinin uygun olacağı

3

Organ aktarımı çerçevesinde “organ mafyası” konusunda dikkatli olunması gerektiği

3

Tıpta ve özellikle tıp teknolojisindeki gelişmelerin insan ömrünü uzatacağı 2 Konular hakkında basın yoluyla bilgi aktarılıp toplumun bilinçlendirilmesinin uygun olacağı

1

Sperm vericiliği ve rahim kiralama konularında gizlilik derecesinin merak konusu olduğu

1

Ailelerin sahip olabileceği çocuk sayısına sınırlama getirmenin uygun düşeceği 1 Herkesin bakabileceği kadar çocuk sahibi olması gerektiği; aile planlamasının önemli olduğu

1

İnsan aklının doğaya ve dünyaya zarar verecek biçimde kullanılması gerektiği; atom bombasının ve diğer silahların arkasında bilim adamlarının bulunduğu

1

Bu gruptakilerden beşi, soruları cevaplarken dini inançlarını referans

aldıklarını belirtmiş ve çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede insanların dinin ele

alınan konulara yaklaşımı konusunda bilgilendirilmesinin önemine dikkat

çekmiştir. Bilgilendirmenin önemi bağlamında, dört kişi organ nakli hakkında

toplumun daha fazla aydınlatılması gerektiğini, kendilerinin organlarını

bağışlamaya gönüllü olduğunu bildirmiş; üç kişi devletin ele alınan konularla

ilgili konferanslar, seminerler düzenleyerek halkı ve özellikle gençleri

aydınlatması gerektiğini vurgulamış; bir kişi ise topluma basın yoluyla bilgi ve

bilinç kazandırılması gerektiği üzerinde durmuştur.

Dört kişi insana saygının korunması ve etik sınırların aşılmaması

koşuluyla bilimsel çalışmaların desteklenmesi gerektiğini belirtmiş; iki kişi tıptaki

ve teknolojideki gelişmelerin insan yaşamını uzatabileceği görüşünde olduğunu

ifade etmiştir. Bilimsel gelişmenin tehlikeli yüzünü gündeme getiren bir kişi ise

Page 102: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

89

atom bombasının ve konvansiyonel silahların da bilim adamları tarafından

geliştirildiğini hatırlatmıştır.

Üç kişi organ aktarımı bağlamında olumsuz bir unsur olan “organ

mafyası” örgütlenmesinden söz etme gereksinimini duymuştur. Kuşkucu

yaklaşımlar benimseme bağlamında bir kişi de sperm vericilerinin ve “kiralık

anne”lerin kimliklerinin gizli tutulması konusunu merak ettiğini söylemiştir.

Üreme yardımı ve gebeliğin sona erdirilmesi hakkındaki soruların aile

planlaması kavramını çağrıştırdığı iki kişiden ilki sahip olunabilecek çocuk

sayısına sınırlama getirmenin uygun bir düzenleme olacağını öne sürmüş;

ikincisi aile planlamasının önemini vurgulayarak herkesin bakabileceği kadar

çocuk yapması gerektiğini belirtmiştir.

4.17.3. Katılımcıların Biyoetik Konuları Hakkında Görüşleri

Formun sonunda görüş bildirenlerden 14 kişi ele alınan temel biyoetik

konularıyla ilgili genel değerlendirme yapmış ve görüş bildirmiştir. Bildirilen

görüşler tablo-35’de yer almaktadır.

TABLO-35: Katılımcıların biyoetik konuları hakkında görüşleri.

GÖRÜŞ Kişi Sayısı Gebeliğin sona erdirilmesinin bir tür cinayet olduğu ve bu uygulamaya ancak annenin hayatı tehlikedeyse izin verilebileceği

3

Ötanaziye kesinlikle izin verilmemesi gerektiği 3 Gebeliğin sona erdirilmesi konusunda dinin hükmünü bilmemekten dolayı tereddüt yaşamış olma

1

Ötanazinin yasal olması gerektiği, yasaklanmasının insan haklarına aykırı olduğu 1 Ötanaziye karşı olan sağlık profesyonellerinin bu uygulamayı yapmak zorunda kalmaması gerektiği

1

Müslüman bir ülkede ötanaziden söz etmenin abes olduğu; dinen bu uygulamanın yasak olduğu ve organ nakline de sıcak bakılmadığı

1

Evlat edinmenin, üremeye yardımcı tekniklerden yararlanmaya tercih edilmesi gerektiği

1

Gebeliğe son vermenin insanlığa katkı sağlayacak seçkin kişilerin dünyaya gelmesini engelleyebileceği

1

Konuların sorgulanmaması gerektiği; din çerçevesinde kişinin kaderini belirlemenin kendi iradesine değil tanrının takdirine bağlı olduğu

1

Gereksiz sağlık harcamalarının Türkiye’yi fakirleştirdiği ve sperm bankacılığının uygun olmadığı

1

Page 103: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

90

Yapılan değerlendirmelerden altısı ötanazi, beşi gebeliğin sona

erdirilmesi, ikisi üreme yardımı hakkında olup biri ise biyoetik konularında anket

düzenlenmesine dairdir. Ötanazi hakkında görüş bildirenlerden biri organ

nakline de değinmiştir.

Gebeliği sona erdirmeyi cinayet olarak gören üç kişi, bu uygulamanın

ancak annenin sağlığı ciddi bir tehlike altında ise yapılmasının uygun olduğunu

bildirmiştir. Bir kişi gebeliği sona erdirme konusundaki dini hükmü bilmediğini ve

bu nedenle kararsız kaldığını belirtmiştir. Bir kişi ise gebeliğin sona erdirilmesine

karşı çıkışını, annesinin kendisine gebe olduğu aşamada Beethoven’in bir dahi

değil bilakis anomalili bir birey olma olasılığının yüksekliğinden söz eden

anekdota gönderme yaparak dile getirmiştir.

Ötanazi bağlamında üç kişi bu uygulamanın kesinlikle yasak olması

gerektiğini öne sürmüş, bir kişi ise aksi yönde kanaat bildirerek ötanazinin yasal

olması gerektiğini, bu uygulamaya izin verilmemesinin insan haklarına aykırı

olduğunu belirtmiştir. Bir kişi ötanaziye karşı olan sağlık profesyonellerinin bu

uygulamayı yapmak zorunda kalmaması gerektiğini vurgulamıştır. Bir kişi ise

Müslüman bir ülkede ötanazinin konuşulmasının rahatsız edici olduğunu, bu

uygulamanın dinen yasakladığını, ayrıca İslam’ın organ nakline de olumsuz

baktığını ifade etmiştir.

Üremeye yardımcı uygulamalar hakkında değerlendirme yapanlardan biri

evlat edinmenin söz konusu edilen yöntemlere tercih edilmesinin uygun

olacağını belirtmiştir. Diğer kişi ise Türkiye’nin gereksiz harcamalar yüzünden

fakirleştiğini, sağlık sektöründeki uygulamalarda tasarrufa dikkat edilmesi

gerektiğini öne sürerek üremeye yardımcı tedavilerin yüksek maliyetli oluşuna

gönderme yapmış ve ilaveten Türkiye’de sperm bankası kurulmasına karşı

olduğunu bildirmiştir.

Ankette ele alınan konuların “etik olarak ters şeyler” olduğunu iddia eden

bir kişi ise din çerçevesinde soruların cevaplarını belirleyecek unsurun

insanların iradesi değil tanrının takdiri olduğunu vurgulamıştır.

Page 104: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

91

5. TARTIŞMA

Dört alt bölüme ayrılmış bulunan bu bölümde tez çalışması çerçevesinde

yürütülen araştırmanın verileri yorumlanmıştır. Dört alt bölüm, anket formundaki

dört soru grubuna karşılık gelmekte olup sırayla ötanazi, organ nakli, gebeliğe

son verme ve üremeye yardımcı uygulamalar hakkındadır. Tez çalışmasının

temel biyoetik tartışmaları konusundaki görüşleri ulusal ölçekte belirlemeye

yönelik olması çerçevesinde, karşılaştırmalı değerlendirmede Türkiye’de

yapılmış araştırmalardan yararlanılmıştır. Bu çerçevede ötanazi ve organ nakli

dışındaki konularda tez çerçevesinde yürütülen araştırmayla karşılaştırmalı

olarak değerlendirilebilecek araştırmaya dayalı çalışmaya ulaşılamamıştır.

Dolayısıyla sadece bu iki konuyla ilgili sorulardan elde edilen veriler literatürde

yer alan benzer çalışmalarda derlenenlerle karşılaştırmalı olarak

değerlendirilebilmiştir.

5.1. Ötanazi Konusundaki Bulgular Hakkında Tartışma

Ötanaziyle ilgili ilk iki soruda katılımcılardan sırasıyla iyileşme olasılığı

bulunmayan ve acı çeken bireylerin ölüm hakkı olup olmaması ve onlara

ötanazi uygulaması yapmanın suç sayılıp sayılmaması konularındaki görüşlerini

belirtmeleri istenmiştir. Katılımcıların yarıdan fazlası iyileşmesi olanaksız ve

acıları had safhada olan bir hasta için ölüm hakkının bulunması gerektiğini

kabul etmiş, karşı çıkanların oranı ise onların yarısından biraz fazla çıkmıştır (%

57,9 kabul eden, % 28,9 kabul etmeyen, % 14,2 kararsız). Ötanazi

uygulamasını gerçekleştiren sağlık çalışanının suçlu sayılmaması gerektiğini

kabul edenler de katılımcıların yarısından fazla olmakla birlikte, buradaki oran

ilkine göre biraz daha düşüktür (% 53,2 kabul eden, % 32,3 kabul etmeyen, %

14,5 kararsız). Aradaki küçük farkı, bir kişinin kendi ölümünü istemesi fikrini

benimsemenin, bir kişinin bir başkasını öldürüp suçsuz olması fikrini

benimsemeye göre daha kolay olmasına bağlamak mümkündür. Farklı bir

Page 105: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

92

açıklama aradaki farkı oluşturan kesim için ölüm hakkını kabulün uygulamaya

geçişinin önü kesilmiş, sözde kalan bir kabulden ibaret olmasıdır.

Katılımcıların çoğunluğunun ölme hakkını kabul etmesi ve ötanazi

uygulayıcısını masum addetmesi, ülkemize özgü geleneksel mütevekkil

yaklaşımdan çok çağdaş Batı kültüründe benimsenen birey haklarına

odaklanmış yaklaşıma uymaktadır. İlk soruda gerekçe gösterenlerin, ölümün

acıdan kurtulma aracı oluşundan, özgür iradenin kendi ölümünü

isteyebileceğinden ve ölme hakkının yaşama hakkına dahil olduğundan; ikinci

soruda gerekçe gösterenlerin kaliteli ölümü sağlamanın görev olduğundan,

ötanazi uygulayıcısının kötü niyeti bulunmayışından söz etmeleri de bu

saptamayı teyit etmektedir. Bu durumu açıklamak bağlamında katılımcıların

genç ve eğitimli kesimden olmasından, büyük olasılıkla yakın çevrelerinden çok

kitle iletişim araçlarından etkilenmiş bulunmasından söz edilebilir.

İlk iki soruya verilen cevaplar çerçevesinde kızlar ve erkekler arasında

istatistik açıdan anlamlı fark bulunmaktadır. Ölüm hakkını hem kabul etme hem

de kabul etmeme oranı erkeklerde daha yüksek olup, özellikle kabul edenler

bağlamında aradaki fark daha belirgindir (erkeklerde % 60,4 – kızlarda % 53,2).

Buna karşılık kızlarda kararsızlık oranının erkeklerdekinin iki katına yakın

olduğu görülmektedir (erkeklerde % 9,0 – kızlarda % 17,8). Ötanazi

uygulamasını gerçekleştiren sağlık çalışanını suçsuz bulma ve bu konuda

kararsız kalma eğilimleri kız öğrencilerde küçük farklarla daha yüksek

orandadır. Suçlu bulma eğilimi ise erkek öğrencilerde daha net biçimde yüksek

görünmektedir (erkeklerde % 34,7 – kızlarda % 29,7). Ölüm hakkının kabul

etmeyişin geleneksel kültürün ne olursa olsun umudu yitirmeme ve kadere itiraz

etmeden razı olma anlayışları ile açıklanması mümkündür. Böyle bir açıklama,

kız öğrencilerin geleneksel anlayışlara daha fazla bağlılık göstermesi

biçimindeki öngörüyle uyuşmaktadır. Kız öğrencilerin ötanazi uygulayıcılarına

yönelik hoşgörüsü ise bu kişilerin iyi niyetli oluşunu dikkate alan bir

duygusallıkla açıklanabilir.

Fen alanı ve sosyal alan öğrencileri arasında ise sadece ilk soruya

verilen cevaplar çerçevesinde istatistik açıdan anlamlı fark bulunmaktadır. İki

grubun ölüm hakkını kabul etme oranları çok yakın olmakla birlikte (fen alanı %

Page 106: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

93

56,9 – sosyal alan % 58,6), bu hakkı kabul etmeme eğilimi fen alanından

olanlarda belirgin biçimde daha yüksektir (fen alanı % 34,4 – sosyal alan %

23,7). Sosyal alan grubunda ise kararsız oranı fen alanı grubununkinin iki

katından fazladır (fen alanı % 8,6 – sosyal alan % 17,8). Ölüm hakkına karşı

çıkmanın, yaşamın biyolojik boyutuna odaklanıp kültürel boyutuna daha az

önem vermekle bağdaştığını söylemek mümkündür. Buradan hareketle sosyal

alan öğrencilerinin kültürel boyutun unsurları olan manevi değerlere ve duygusal

yaklaşımlara daha yakın durmalarının saptanan farkı yarattığı düşünülebilir.

Ötanaziyle ilgili ikinci soru çiftinde ise katılımcılardan bir yakınlarının pasif

ve aktif ötanazi istemesi durumlarında destek verip vermeyeceklerini bildirmeleri

istenmiştir. Katılımcıların yarıya yakını aktif ötanaziyi de pasif ötanaziyi de kabul

etmemiş, kabul edenlerin oranı her iki tip için üçte birin altında kalmıştır (pasif

için % 45,9 kabul etmeyen, % 28,4 kabul eden, % 25,7 kararsız; aktif için %

47,7 kabul etmeyen, % 27,5 kabul eden, % 24,8 kararsız). İki soruya verilen

cevapların dağılım oranlarına bakarak katılımcıların aktif ve pasif ötanazi

arasında fark gözetmedikleri saptaması yapılabilir. Bu oranların ilk sorudaki

oranlardan çarpıcı biçimde farklı olması ilk bakışta dikkat çekmektedir.

Gözlenen dramatik değişim için bir açıklama, ilk soruda hasta herhangi bir

kişiyken üçüncü ve dördüncü sorularda katılımcının bir yakınının söz konusu

edilmesidir. Bu noktada ilk iki sorudaki kabul oranları farkıyla ilgili ikinci

açıklamayı bir kez daha gündeme getirerek, ölüm hakkına saygılı olma

beyanının teorik ölçekte geçerli olup yaşam pratiğine tam olarak yansımadığı

saptamasını yapmak mümkündür. Destekleme kavramına odaklanan ikinci bir

açıklama, katılımcıların genelde ölme hakkına saygılı olduğu ancak özelde

belirli bir kişinin bu hakkı kullanmasına bizzat destek vererek katkı sağlamayı

kabul etmedikleridir.

Üçüncü ve dördüncü sorulara verilen cevapların gerekçeleri

incelendiğinde, son açıklamayı destekleyen hastanın kararı tek başına alması

gerektiği görüşünün pek çok kişi tarafından dile getirilmiş olması dikkati

çekmektedir. Tıbbi olanakların sonuna kadar zorlanması ve umudun durum ne

olursa olsun korunması gerektiği yolundaki görüşlerin de katılımcılar tarafından

hayli benimsenmiş bulunduğu görülmektedir. İnanç ve gelenek bağlamlarında

Page 107: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

94

yüceltilegelmiş olan acı çekme motifinin kuvvetle itibar kaybına uğramış, acıdan

kurtulmanın ötanazi yandaşlığının temel gerekçesi haline gelmiş olması da

kayda değer bir durumdur.

İkinci soru çiftine verilen cevapların dağılımında, kızlar ve erkekler

arasında anlamlı fark bulunmaktadır. Pasif ötanazi konusunda karşı çıkma oranı

kızlarda (erkeklerde % 37,7 – kızlarda % 54,5), benimseme oranı ise erkeklerde

(erkeklerde % 36,2 – kızlarda % 20,4) belirgin biçimde daha yüksektir. Aktif

ötanazi konusunda da karşı çıkma oranı kızlarda (erkeklerde % 42,5 – kızlarda

% 53,2), benimseme oranı ise erkeklerde (erkeklerde % 33,9 – kızlarda % 20,7)

belirgin biçimde daha yüksektir. Kız öğrencilerin hem aktif hem de pasif

ötanaziye karşı erkek öğrencilere göre daha mesafeli duruşu için ilk sorunun

cevap dağılımı için yapılan umudu koruyan geleneksel yaklaşıma daha fazla

bağlı olma açıklamasını yinelemek mümkündür.

Ulusal ölçekte bir literatür taraması yapıldığında ötanazinin üzerinde en

fazla araştırma yapılmış biyoetik konusu olduğu görülmektedir. Konuyu farklı

açılardan ele alan ve farklı kitlelere farklı sorular yöneltmiş bulunan bu

çalışmalar, tez çerçevesindeki araştırmayla karşılaştırılarak değerlendirildiğinde

bulguların genellikle uyumlu olduğu gözlenmektedir. Literatürde yer alan

çalışmaların çoğu sağlık profesyonelleri üzerinde yürütülmüş, farklı alanlarda

eğitim görenlere ve meslek sahibi olanlara yönelenler azınlıkta kalmıştır.

1992 yılında Ankara’da tıp, hemşirelik, hukuk, ilahiyat, felsefe, istatistik

gibi değişik alanlarda eğitim gören üniversite öğrencileri üzerinde yapılan

çalışmada katılımcıların tümüne yakın kısmı yakınları için ötanaziyi kabul

edilemez bulduğunu ve böyle bir konuda karar verici durumda olmayı kesinlikle

istemeyeceğini bildirmiştir. Katılımcılar ötanazi uygulayıcısı olmanın çok zor

olduğuna işaret etmiş, ötanazi taleplerinin çok iyi değerlendirilmesi ve son

kararın değişik disiplinlerden oluşan bir kurul tarafından verilmesi gerektiğini

belirtilmiştir 60. Yakınları için ötanaziyi kabul edememe, hem bu çalışmada hem

de tez çerçevesindeki araştırmada saptanan bir yaklaşımdır.

1994’de İstanbul’da 84 hekim, 72 tıp öğrencisi, 84 farklı alanlardan

üniversite öğrencisi ve 63 ortaöğretim mezunu kişi üzerinde yürütülen

çalışmada, katılımcıların % 72’si bireylerin kendi yaşamları üzerinde karar

Page 108: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

95

hakkına sahip olması ve istek üzerine ötanazi uygulayan hekimlere ceza

verilmemesi gerektiğini belirtmiştir 2. Bu sonuçlar tez çerçevesinde yürütülen

araştırmada bulunanlara paralel olup oranları biraz daha yüksektir.

1995’de 320 kişi üzerinde yürütülen bir çalışmada ise bu oranlar % 69,7

ve % 68 olarak bulunmuştur 2. Bir önceki çalışma ile yapılan karşılaştırmalı

değerlendirmeyi burada da yinelemek mümkündür.

1995 yılında Ankara’da G.A.T.A.’nde görev yapan hekimler üzerinde

yapılan bir çalışmada katılımcıların % 47,8’i ötanaziyi bir hasta hakkı olarak

gördüğünü belirtmiştir. Katılımcıların üçte biri kendi adına bu hakkı kullanmayı

düşünebileceğini; beşte biri ise ötanazi uygulamasında görev alabileceğini ifade

etmiştir 61. Bu çalışmada da tez çerçevesinde yürütülen araştırmada olduğu gibi

ötanaziyi ilke olarak kabul etme oranı uygulamaya dönük boyutu benimseme

oranına göre yüksektir.

1996’da Ankara Numune Hastanesi ile Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi

ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanelerinde klinik branşlarda görev yapan

1007 hekimle gerçekleştirilen çalışmada ötanazi uygulamasının yasal hale

gelmesi gerektiği yönünde görüş bildirenlerin oranı % 71,7’dir. Katılımcılara

kendileri ve yakınları için ötanaziyi kabul edilir bulup bulmadıklarının da

sorulduğu bu çalışmada kendisi için uygun bulanların oranı % 55,5 yakınları için

kabul edilir bulanlarınki ise % 43,4’dür 62. Bu bulgular tez çerçevesinde

yürütülen çalışmanınkilerle karşılaştırıldığında, hem ölüm hakkını kabul etme

oranının daha yüksek olduğu görülmektedir. Bir yakını için ötanazi kararını

destekleme oranı da bu çalışmada daha yüksek çıkmıştır. Tezin araştırmasında

saptanan ötanaziyi ilke olarak kabul etmekle birlikte yakınları için uygulamayı

göze alamama durumu bu çalışmada da kendini göstermektedir. Üzerinde

çalışma yürütülen doktorların ötanaziyi kendileri için kabul oranlarının yakınları

için kabul oranlarına göre yüksek oluşu da, başkaları için karar almanın

zorluğunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

1996 sonu ile 1997 başında İstanbul’da çeşitli hastanelerde görev alan

287 hemşire üzerinde yürütülen çalışmada, katılımcıların % 75,6’sı bireylerin

ölme hakkının olması gerektiğini belirtmiştir. Ötanazi kararını vermeye yetkili

kişinin hastanın kendisi olduğu görüşü ise % 67,2 oranında benimsenmiştir 63.

Page 109: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

96

Bu çalışmada saptanan ölme hakkını tanıma ve ötanazi talebini kabul edilir

bulma oranları, tez çerçevesindeki araştırmada saptananlara göre daha

yüksektir. Sağlık profesyonelleri için ölümün gündelik bir kavram haline gelmiş

bulunmasının ve bu kesimin terminal dönemde acı çeken hastanın çaresizliğini

yakından izliyor olmasının böyle bir farkın ortaya çıkışında etkili olduğunu

söylemek mümkündür.

1998’de Kocaeli’de yapılan bir çalışmada yardımlı intihar hakkındaki

görüşleri sorulan hemşirelerin % 36,3’ü acı çeken ve iyileşmesi mümkün

olmayan hastaya intihar yardımı verebileceğini belirtmiş; diğerleri ise yaşamın

kutsallığına saygı duyma, kişisel ve mesleki değerlerle bağdaştırama ve dini

inançlara uymama gibi nedenlerden dolayı bu tür bir eylemi kabul etmediğini

ifade etmiştir 64. Bu çalışmada saptanan hemşirelerin intihar yardımına sıcak

bakmayışı ile tez çerçevesinde yürütülen araştırmada saptanan ötanazi

uygulayıcılığını suç saymama eğilimi arasında dikkate değer bir çelişki

bulunmaktadır. Oranlar arasındaki farkı, toplumun yardım amacıyla ölümü

sağlama eylemlerini kabul edilebilir bulma eğiliminin, gerçekleştirme

durumundakilerin eylemi benimseyebilme eğilimine göre daha kuvvetli olması

biçiminde yorumlamak mümkündür.

1999 yılında 482 hukuk öğrencisiyle yapılan çalışmada katılımcıların %

64,7’si insanın kendi yaşamı üzerine karar verme hakkı bulunduğu yönünde

görüş bildirmiştir. Bununla birlikte grubun % 63,5’i ötanaziye karşıdır ve bu karşı

oluşun temel gerekçesi istismar olasılığıdır 65. Ölme hakkını kabul ederek

ötanaziye karşı olma çelişkisi tez çerçevesindeki araştırma ile bu çalışmanın

dikkat çeken ortak bulgusudur.

2000 yılında 45 hekim, 63 ebe ve hemşire üzerinde yapılan çalışmada,

bireylerin yaşamları üzerinde karar verme hakkı olduğu görüşünü benimseme

oranı % 89,8 ve ötanaziye karşı olmama oranı % 53,7’dir 2. Yine 2000 yılında

aynı araştırmacının 82 hasta üzerinde yürüttüğü araştırmada ise bu oranlar %

79,3 ve % 48,8 olarak saptanmıştır 2. Bu sonuçlar ölme hakkını ilke olarak kabul

etme eğiliminin uygulamayı benimseyebilmeye göre yüksek oranda oluşu

yönünden tez çerçevesinde yürütülen araştırmanın sonuçlarıyla uyumludur.

Page 110: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

97

Bununla birlikte her iki çalışmada da bulunan oranların daha yüksek olması

dikkat çekicidir.

2003 yılında Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi ikinci, üçüncü ve

dördüncü sınıf öğrencileri ötanazi kararını kişinin kendisinin vermesi bilinci

kapalı hastada da önceden bu yönde beyanda bulunma koşulu aranması

gerektiğini belirtilmiştir. Katılımcıların görüşü ötanazinin yasallaşmasının uygun

olmadığı yönündedir. Ötanaziye karşı oluş gerekçeleri olarak istismar olasılığı

ve dini inanışlara aykırılık vurgulanmıştır 66. Kendilerine ötanazi uygulanması

hakkında kişilerin kararlarına saygı duyulması gerektiği görüşü ve dini inançların

ötanaziyi reddetmede ana nedenlerden biri olarak gösterilişi bu çalışma ile tez

çerçevesindeki araştırmanın örtüşen saptamalarıdır.

2003 sonu 2004 başı arasına yayılan bir dönemde Adana’da yoğun

bakım ünitesi hemşireleri üzerinde yürütülen çalışmada ötanazinin hak

olduğunu belirtenlerin oranı % 55,9’dur. Yasallaşması halinde ötanazi

uygulamasında görev almayacağını belirtenlerin oranı ise % 81,7’dir 67. İlk oran

tez çerçevesinde yürütülen araştırmada bulunana çok yakındır. Öte yandan

ikinci orandan hareketle, ötanaziyi ilkesel olarak kabul edip uygulama

konusunda çekingen kalma yaklaşımının bu çalışmada da saptandığı yorumunu

yapmak mümkündür.

Sağlık profesyonelleri dışındaki bir meslek grubu üzerinde yürütülmüş

olan çalışma 2004 yılında psikologlar üzerinde gerçekleştirilmiştir. Katılımcıların

% 85’i ötanazinin belli durumdaki hastalar için yasal bir hak olmasına olumlu

baktığını belirtmiştir 68. Bu bulgu tez çerçevesinde araştırma elde edilene paralel

ve ona göre daha yüksek orandadır.

2004’de Düzce’de 87 hekimle yapılan çalışmada ötanaziye karşı olma

biçiminde yorumlanabilecek bir bulgu olarak katılımcıların % 48’i ötanazinin

yasallaşmasını uygun bulmadığını belirtmiştir 69. Bu oranın tez çerçevesinde

yürütülen araştırmada bulunan bir yakını için aktif ve pasif ötanaziyi kabul edilir

bulmama oranına oldukça yakın bulunması dikkate değerdir.

Page 111: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

98

5. 2. Organ Nakli Konusundaki Bulgular Hakkında Tartışma

Organ nakliyle ilgili soruların ilkinde katılımcılardan ölmüş kişilerin

organlarının izinleri olmasa da aktarılmasını kabul edip etmedikleri konusunda

görüşlerini bildirmeleri istenmiştir. Böyle bir uygulamayı kabul edenlerin oranı %

46,1 ve etmeyenlerinki % 40,6 bulunmuş, katılımcıların % 13,3’ü kararsız

kalmıştır. Nakli kabul edenlerden kararı için gerekçe bildirenler, organların

öldükten sonra sahiplerinin bir işine yaramayacağı ve dünyada organ bekleyen

çok sayıda hasta olduğunu vurgulamıştır.

Bu soruya verilen cevaplar çerçevesinde hem kız ve erkek öğrenciler

hem de fen alanı ve sosyal alan öğrencileri arasında istatistik açıdan anlamlı

fark bulunmaktadır. Kızlarda % 49,0 olan kabul oranı erkeklerde % 43,3 olup

kabul etmeme oranlarında aradaki fark daha da açılmaktadır. Bu durumu

açıklamada kızların doğasında fedakârlığın ve özgeciliğin ağır basmasını veya

daha az dışarıya açık bir yaşam sürmelerinden ötürü geleneksel yaklaşımları

daha kuvvetle benimsemiş olmalarını öne sürmek mümkündür.

Alanlar arası fark ise fen disiplinlerinde eğitim alanların % 53,9 kabul

oranına karşı sosyal disiplinlerdekilerin % 38,9 oranı şeklindedir. Bu çarpıcı farkı

açıklama bağlamında, fen grubundakilerin alanlarının doğası gereği daha

materyalist bir yaklaşıma sahip olmasını, sosyal grubundakilerin ise kültürel

faktörleri daha çok dikkate alma eğilimi göstermesini anmak uygun

görünmektedir.

Organ nakliyle ilgili ikinci soruda katılımcılardan hayattayken bir

yakınlarına böbrek bağışında bulunmayı kabul edip etmeyeceklerini bildirmeleri

istenmiştir. Bağışta bulunmayı kabul edenlerin oranı % 51,7 olurken kabul

etmeyenler % 18,8’de, kararsızlar % 29,5’de kalmıştır. Bu oranlar önceki soruda

elde edilenlerle bir arada değerlendirildiğinde, katılımcıların bir yakınlarına

böbreklerini bağışlamayı, herhangi bir ölmüş kişinin organlarının ihtiyacı

olanlara aktarılması benimsemeye göre daha kabul edilir bulduğu sonucu

çıkmaktadır. Bu bulgu ülkemizde, dünya genelindekinin aksine, canlı vericiden

organ bağışının daha yaygın oluşuyla uyumludur.

Page 112: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

99

Bu soruya verilen cevaplar çerçevesinde fen alanı ve sosyal alan

öğrencileri arasında istatistik açıdan anlamlı fark bulunmaktadır. Fen

grubundakilerde böbrek bağışını kabul oranı % 59,0 sosyal grubundakilerin ise

% 44,8’dir. Bu oranları önceki soruyla elde edilenlerle birlikte değerlendirerek,

fen grubundakilerin genel olarak organ bağışına daha olumlu baktığı ve ihtiyaç

duyan bir yakının devreye girişinin her iki grupta da oranları yükselttiği

çıkarımlarını yapmak mümkündür.

Organ bağışında bulunanlara, özellikle de canlı vericilere ödeme

yapılması felsefi ve hukuki olarak kuvvetle reddedilen ancak pratikte çok kez

ortaya çıkan ve bu çıkışlar bağlamında uluslararası hareketliliğe ve illegal tıbbi

süreçlere zemin hazırlayan bir uygulamadır. Anketin ikinci grup sorularının

üçüncüsünde katılımcılara ödeme yapılması konusundaki görüşleri sorulmuş;

kabul etmeyenlerin % 53,2 ve kabul edenlerin % 28,2 oranında olduğu,

kararsızların ise % 18,6’da kaldığı belirlenmiştir. Ödeme yapılmasını kabul

etmeyenlerin çoğunluğu oluşturması beklenen bir sonuç olmakla birlikte

ödemeyi kabul edenlerin üçte bire yakın oranda çıkması dikkate değerdir.

Seçimini gerekçelendirmiş olan ödeme yanlıları, parayı mütevazı bir karşı

armağan olarak değerlendirdiklerini belirtmektedir.

Bu soruya verilen cevaplar çerçevesinde kız ve erkek öğrenciler arasında

istatistik açıdan anlamlı fark bulunmaktadır. Ödeme yapılmasını uygun bulma

oranı kızlarda % 25,6 iken erkeklerde % 30,4’e yükselmektedir. Kızların daha az

dış ortamlara açılıp daha çok kapalı çevrede kalarak yetişmeleri, dolayısıyla

geleneksel yaklaşımlara daha yatkın olmaları açıklamasını burada da yinelemek

mümkündür.

Anketin bütünü içinde sekizinci ve organ nakliyle ilgili olanlar içinde

dördüncü sırada yer alan soruda, katılımcıların öldükten sonra organ bağışında

bulunmayı kabul edip etmedikleri sorulmuştur. Kabul edenlerin oranı % 73,2

iken kabul etmeyenler % 9,9’da, kararsızlar % 16,9’da kalmıştır. Buradaki kabul

oranının hem ölüden izinsiz nakli uygun görme oranından hem de yaşarken

böbrek bağışında bulunma oranından belirgin biçimde yüksek olması dikkate

değerdir ve kadavra verici oranının arttırılması yönündeki kuvvetli çabalar

bağlamında umut vericidir. Kabul edenler arasında gerekçe bildirmiş olanlar

Page 113: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

100

hem ölürken hayat vermenin cazibesini hem de ileride kendi ihtiyaç duyma

olasılıklarını söz konusu etmiştir.

Tez çerçevesinde yürütülen araştırmanın organ nakliyle ilgili bölümünü

karşılaştırmalı olarak değerlendirme bağlamında, ulusal literatürde tek bir

çalışmaya ulaşılabilmiştir. 2000 yılında Kayseri’de tıp fakültesi son sınıf

öğrencileri üzerinde yürütülen bu çalışmada öldükten sonra organlarını

bağışlamayı kabul edenlerin oranı % 72,3 olarak belirlenmiştir. Kabul

etmeyenler % 26,2 ve kararsızlar % 1,5 oranındadır. Bu oranlar bağlamında iki

çalışmanın sonuçlarının uyumlu olduğu görülmektedir 70.

5. 3. Gebeliğe Son Verme Konusundaki Bulgular Hakkında Tartışma

Gebeliğe son vermeyle ilgili dört sorunun ilkinde katılımcılara bu konuda

son kararı alma hakkının sadece hamile kadına ait olması hakkında görüşleri

sorulmuştur. Son kararın tek başına hamile kadın tarafından alınmasını kabul

etmeyenlerin oranı % 65,9 çıkarken kabul edenler % 24,7’de kalmış, % 9,4’lük

kesim ise kararsız kalmıştır. Kabul etmeyenler arasında gerekçe belirtenlerin

büyük kısmı böyle bir konuda çiftin ortaklaşa karar alması gerektiğini belirtirken

kabul edenler kadın haklarına gönderme yapmıştır.

Bu soruya verilen cevaplar çerçevesinde, alt grupların oranlarına

bakıldığında kızlar ve erkekler arasında istatistik açıdan anlamlı fark bulunduğu

görülmektedir. Kızların % 27,4 oranında kabul ettiği kararın tek başına kadın

tarafından alınması gerektiği görüşünün erkek grubundaki oranı ancak %

23,1’dir. Bu farkın daha yüksek olmamasının üzerinde düşünülmeye değer

olduğunu söylemek mümkündür.

Gebeliğe son vermeyle ilgili soruların ikincisinde ise rahim içindeki belli

gelişmişlik aşamasına gelmemiş bulunan bebeğin statüsü sorgulanmış; onun

insan olarak kabul edilip edilmeyeceği tartışmaya açılmıştır. Söz konusu varlığın

insan sayılmayacağı dolayısıyla yaşamına saygı duyma yükümlülüğü

bulunmadığı görüşünü kabul etmeyenlerin oranı % 76,5 çıkarken kabul

edenlerinki % 12,8’de kararsızlarınki % 10,7’de kalmıştır. Katılımcıların

Page 114: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

101

embriyonun ve fetüsün statüsü hakkındaki felsefi tartışmalara; kişi kavramına,

potansiyellik açıklamasına itibar etmedikleri görülmektedir 13.

Bu soruya verilen cevaplar çerçevesinde de kızlar ve erkekler arasında

istatistik açıdan anlamlı fark bulunmaktadır. Kızlarda % 81,9 olan doğmamış

bebeği insan addetmeyen yaklaşımı kabul etmeme oranı, erkeklerde %

71,3’dür. Bu farkı kızların gebe ve anne adayı olmasıyla; dolayısıyla doğmamış

çocuğa yakınlık duymaya daha yatkın bulunmasıyla açıklamak mümkündür.

Gebeliğe son vermeyle ilgili son iki soruda, miada yakın dönemde ciddi

bir sorun saptanması durumunda riske girmenin mi gebeliğe son vermenin mi

daha kabul edilir olduğu sorgulanmıştır. Bu iki sorudan ilkinde, ciddi sorun

bebeğin anomalili olarak dünyaya gelme olasılığı, ikincisinde ise anne adayının

sağlığını ve yaşamını tehdit eden bir hastalık olarak verilmiştir. İlk soruda

anketin en yüksek kararsızlık oranı çıkmış, bebeğin sorunlu doğması pahasına

gebeliğin sürdürülmesi görüşünü kabul edenler ile etmeyenlerin oranları da

birbirine çok yakın bulunmuştur (% 34,3 kabul eden, % 33,4 kabul etmeyen, %

32,3 kararsız). Annenin sağlığının ve yaşamının tehdit altında olması

durumunda gebeliğin sürdürülmesini kabul etmeyenlerin oranı % 46,7’ye

yükselmiş, kabul edenlerinki % 22,9’a, kararsızlarınki % 20,4’e düşmüştür.

Bu bölüm genel olarak değerlendirildiğinde, katılımcılarda anne

karnındaki bebeği kollamaya ve koşullar ne olursa olsun doğumunu olanaklı

hale getirmeye yönelik bir eğilimin ağır bastığı görülmektedir. Ulusal literatür

taramasında gebeliğe son vermeyle ilgili çalışmaların konunun yasal ve

düşünsel yönüyle ilgili olduğu saptanmış, tez çerçevesinde yürütülen

araştırmanın bu bölümüyle karşılaştırılabilecek araştırmaya dayalı bir çalışma

bulunamamıştır.

5. 4. Üremeye Yardımcı Uygulamalar Konusundaki Bulgular Hakkında Tartışma

Anketin üremeye yardımcı uygulamaların etik boyutuyla ilgili son dört

sorusundan ilkinde, katılımcıların erkekteki sorundan ötürü çocuk sahibi

Page 115: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

102

olamayan çiftlerde kadının tedaviden kaynaklanan maddi ve manevi acıları

çekmesinin kabul edilebilir bulup bulmadığı sorulmuştur. Kabul edenlerin %

62,2’lik oranına karşı kabul etmeyenler % 19,2’de, kararsızlar ise % 18,6’da

kalmıştır. Kabul edenler arasında gerekçe gösterenlerin dikkat çektiği husus aile

yaşamının fedakârlık gerektirmesi olmuştur. Üremeye yardımcı uygulamalar

sırasında kadınların maruz kaldığı zorlukların kadına, çiftin ilişkilerin ve

uygulamanın başarısına yönelik olumsuz etkileri göz ardı edilmiştir 55. Bu

sorudaki cevap dağılımını kadının gebeliğe son verme kararını tek başına

almasını kabul edilir bulmama yaklaşımıyla birlikte değerlendirerek katılımcıların

feminist eğilim taşımadıkları saptamasını yapmak mümkündür.

Bu bölümün ikinci sorusunda üremeye yardımcı uygulamalar bağlamında

üçüncü kişilerin devreye girmesi ele alınmıştır. Çocuk sahibi olamayan çiftler

için diğer yöntemlerden yarar göremeseler bile sperm donörü, taşıyıcı anne gibi

üçüncü kişilerden yardım almasının uygun olmayacağı görüşünü kabul

edenlerin oranı katılımcıların yarısından, kabul etmeyenlerinki ise dörtte

birinden biraz fazla çıkmıştır (% 53,2 kabul eden, % 19,5 kararsız, % 27,3’ü

kabul etmeyen). Üçüncü kişilerden yardım almayı benimseyebilenler ve

reddetmeyip kararsız kalanlar azınlıkta olmakla birlikte dikkate değer orandadır.

Bu bulgu, ülkemizde yasal olmayan bu gibi uygulamalar için yurt dışına

yönelişin giderek artışıyla uyumludur. Seçimini gerekçelendirenler karşılık

rızanın öneminden, ülkemizde çocuk sahibi olmaya atfedilen değerden, evlat

edinme seçeneğinin varlığından söz etmiştir. Özellikle taşıyıcı annelikte ortaya

çıkması muhtemel olan hukuki ve ekonomik sorunlar üzerinde duran olmamıştır 71, 72.

Anketin on beşinci, son bölümün üçüncü sorusunda katılımcılara sosyal

güvenlik kurumlarının üremeye yardımcı uygulamaların bedellerini sınırsız

olarak karşılaması konusundaki görüşleri sorulmuştur. Ödemenin sınırsız

biçimde yapılmasını kabul edenler % 74,7 oranında çıkarken kabul etmeyenler

% 15,0’de, kararsızlar ise % 10,3’de kalmıştır. Burada saptanan yüksek oran,

üreme yardımının sosyal güvenlik sistemleri tarafından karşılanması yönündeki

toplumsal beklenti ve bu beklentiyi karşılama yönündeki sağlık-sosyal güvenlik

politikaları ile uyumlu görünmektedir.

Page 116: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

103

Bu soruya verilen cevaplar çerçevesinde kızlar ve erkekler arasında

istatistik açıdan anlamlı fark bulunmaktadır. Kabul etme oranı kızlarda %

78,7’ye çıkmakta, erkeklerde ise % 70,9’a düşmektedir. Bu sonuca dayanarak

çocuk sahibi olmanın toplumsal kaynaklar seferber edilerek desteklenmesi

anlayışının kız öğrenciler tarafından daha kuvvetle benimsendiğini söylemek

mümkündür.

Son soruda katılımcıların kısırlık tedavisi sırasında oluşturulup

kullanılmamış olan döllenmiş yumurtalardan bilimsel çalışma malzemesi olarak

yararlanmayı kabul edilir bulup bulmadıklarını bildirmeleri istenmiştir. Döllenmiş

yumurtaların kullanılmasını kabul edenler % 38,1ve etmeyenler % 37,0 gibi

yakın oranlardadır. Katılımcıların % 24,9’u ise kararsız kalmıştır. Kullanımı

onaylayanların gerekçeleri arasında tıbbın gelişimine sağlanacak katkı,

onaylamayanlarınkilerin arasında ise döllenmiş yumurtayı insan olarak görme

eğilimi dikkat çekmektedir.

Bu soruya verilen cevaplar çerçevesinde fen ve sosyal grupları arasında

istatistik açıdan anlamlı fark vardır. Fen grubunda kabul edenlerin ve

etmeyenlerin oranları sırasıyla % 49,2 ve % 30,1’dir. Sosyal grubunda tablo

tersine dönmekte kabul edenler % 27,4’e inerken etmeyenler % 43,7’ye

çıkmaktadır. Bu durum önceki kimi sorulara verilen cevapların dağılımıyla ilgili

olarak yaptığımız, fen grubundakilerin daha maddeci ve pratik bir yaklaşıma

sahip olması yorumunu desteklemektedir.

Ulusal ölçekte yapılan literatür taramasında, üremeye yardımcı

uygulamalar konusunda görüş ya da tutum belirlemeye yönelik araştırmaya

rastlanmamıştır. Bu bağlamda tez çerçevesinde yürütülen araştırmanın bu

bölümünü de karşılaştırmalı olarak değerlendirme imkânı bulunamamaktadır.

Page 117: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

104

6. SONUÇLAR ve ÖNERİLER

Araştırmanın ötanazi bölümünde derlenen veriler genel olarak

değerlendirildiğinde, ölme hakkından yana olanların % 58 karşı olanların % 29

oranında olduğu, ötanazi uygulamasını yapan sağlık profesyonelini suçlu

bulmayanların % 53, suçlu bulanların % 32 oranında olduğu, bir yakınına pasif

ötanazi uygulanmasını kabul edilemez bulanların % 46, kabul edilebilir

bulanların % 28 oranında olduğu, bir yakınına aktif ötanazi uygulanmasını kabul

edilemez bulanların % 48, kabul edilebilir bulanların % 28 oranında olduğu

görülmektedir.

Araştırmanın organ nakli bölümünde derlenen veriler genel olarak

değerlendirildiğinde, kadavradan organ naklinde verici izninin

aranmayabileceğini kabul edenlerin % 46, kabul etmeyenlerin % 41 oranında

olduğu, bir yakınına organ bağışında bulunmayı reddedemeyenlerin % 52,

reddedebilenlerin % 19 oranında olduğu, organ bağışı yapanlara ödeme

yapılmasını uygun bulmayanların % 53, uygun bulanların % 28 oranında

olduğu, öldükten sonra organlarının aktarılmasını benimseyenlerin % 73,

benimsemeyenlerin % 10 oranında olduğu görülmektedir.

Araştırmanın gebeliğe son verme bölümünde derlenen veriler genel

olarak değerlendirildiğinde, gebeliğe son verme kararını hamile kadının tek

başına almasını kabul etmeyenlerin % 66, kabul edenlerin % 25 oranında

olduğu, hamileliğin başlarında rahimdeki varlığın henüz insan olmadığı

dolayısıyla yaşamına saygı gösterilmesi gerekmediği görüşünü

benimsemeyenlerin % 77, benimseyenlerin % 13 oranında olduğu, gebeliğin

son aylarında bebeğin ciddi bir sağlık sorununa sahip olarak doğma olasılığının

ortaya çıkması halinde riski göze alıp gebeliği sürdürmeyi destekleyenlerin %

34, desteklemeyenlerin % 33 oranında olduğu, gebeliğin son aylarında anne

adayının doğum sürecinde ciddi bir sağlık sorunu yaşaması olasılığının ortaya

çıkması halinde riski göze alıp gebeliği sürdürmeyi desteklemeyenlerin % 47,

destekleyenlerin % 23 oranında olduğu görülmektedir.

Page 118: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

105

Araştırmanın üremeye yardımcı uygulamalar bölümünde derlenen veriler

genel olarak değerlendirildiğinde, erkekteki sorun nedeniyle çocuğu olmayan

çiftlerde yardımcı tedaviler sırasında kadının bedensel ve ruhsal sıkıntılara

maruz kalmasını kabul edilemez bulanların % 62, kabul edilir bulanların % 19

oranında olduğu, çocuk sahibi olabilmek için başka seçenekleri olmayanların

sperm vericisi ya da kiralık anne gibi üçüncü kişilerden yardım almasını

benimsemeyenlerin % 53, benimseyenlerin % 27 oranında olduğu, sosyal

güvenlik kurumlarının üremeye yardımcı tedavilerde sınırlama olmaksızın

ödeme yapması görüşünü benimseyenlerin % 75, benimsemeyenlerin % 15

oranında olduğu, tüp bebek tedavilerinde kullanılmayan insan olma

potansiyeline sahip yumurtaların bilimsel çalışmalarda kullanılmasını

onaylayanların % 38, onaylamayanların % 37 oranında olduğu görülmektedir.

Güncel biyoetik tartışmaları tıp, felsefe, hukuk, ilahiyat, davranış bilimleri

gibi farklı çerçevelerde yürütülmekte; teknik bilginin ve felsefi yöntemin yanı sıra

toplumun görüşleri ve eğilimleri de bu tartışmalarda öne sürülen tezleri

temellendirmede ve gerekçelendirmede devreye girmektedir. Tez çalışmasının

temel amacı, süregiden tartışmalar için böyle toplumsal eğilimi yansıtan bir

referans oluşturmak şeklinde belirlenmiş ve bu amaç gerçekleştirilmiştir. Bu tür

çalışmaların ulusal literatüründe az sayıda olmasından hareketle, benzer

araştırmaların farklı toplum kesimleri üzerinde sürdürülmesinin ve karşılaştırma

olanağını arttırmak için mümkün olduğunca benzer sorular kullanılmasının,

ölçekler geliştirilmesinin uygun olduğu sonucuna varmak mümkündür.

Page 119: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

106

KAYNAKLAR 1- Kadıoğlu S. Özel görüşme (2006-2007 eğitim yılı güz ve bahar dönemleri). 2- Özkara E. Ötanazide Temel Kavramlar ve Güncel Tartışmalar. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2001. 3- Ersoy N. Yaşamın Sonuyla İlgili Etik Konular II. Erdemir A.D, Öncel Ö, Aksoy Ş. Çağdaş Tıp Etiği. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 2003. 4- Erişim: (http://www.hukukçu.com). Erişim Tarihi: 05.05.2006. 5- Güven K. Kişilik Hakları ve Ötanazi. Ankara: Nobel Yayınevi, 2000. 6- Oğuz NY, Tepe H, Büken NÖ, Kucur DK. Biyoetik Terimleri Sözlüğü. Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu, 2005. 7- Bilim ve Teknik Dergisi, 1994; (5): 369. 8- Oral U. Ötanazi. Türkiye Klinikleri Tıbbi Etik Dergisi, 1995; 1: 8-11. 9- Elçioğlu ÖŞ, Gündüz T. Tıp, Hukuk ve Etik Açıdan Ötanazi. Türkiye Klinikleri Tıbbi Etik Dergisi 1994: 2; 64. 10- İnceoğlu S. Ölme Hakkı. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1999. 11- Oğuz NY. Tıp Etiği Açısından Ötanazi. 3P Dergisi 1996; 4. Ek:3. 12- İnceoğlu S. Yaşam Hakkı Karşısında Ötanazi. 3P Dergisi, 1996; 4:Ek:3. 13- Harris J. Hayatın Değeri. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1998. 14- Öz F. Ötanazi. Türkiye Klinikleri Tıbbi Etik Dergisi, 1998; 6-40. 15- Abaan S. Ötanazi ve Sağlık Ekibi . 3P Dergisi, Ankara: 1996; 27.

Page 120: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

107

16- Akpir K. Ötanazi ve Hekim. Terzioğlu A. Tıbbi Etik Yıllığı I. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Yayınları, 1991: 58. 17- Dikmen A. Ötanazi: Ölüm hakkı. 18- Özalp İ. Ötenazi Olayı. Erişim: (http//www.hukukcu.com/modules/smartsection/item.php? itemid=23). Erişim Tarihi: 25.07.2006. 19- Özaltay B. Ötanazi ve Getirdiği Etik Sorunlar. Uzmanlık Tezi, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı, İstanbul, 1996. 20- Erişim: (http://www.medinfo.hacettepe.edu.tr/ders-E.AYDIN). Erişim Tarihi: 30.04.2006. 21- Terzioğlu A. Ötanazi ve Getirdiği Etik Sorunlar. Terzioğlu A. Tıbbi Etik Yıllığı 2. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Yayınları, 1994: 128. 22- Şehsuvaroğlu B, Terzioğlu A. Tıbbi Deontoloji. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı Yayınları, 1986. 23- Elçioğlu ÖŞ. Etik Açısından Böbrek Aktarımı. Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 1992. 24- Erişim: (http//www.onkod.org). Erişim Tarihi: 05.07.2006. 25- Erek E, Apaydın S. Organ Transplantasyonu ve Tıbbi Etik. Hatemi H. Medikal Etik. İstanbul: Yüce Yayım, 2000: 17. 26- Terzioğlu A. Tıbbi Etik Yıllığı III. İstanbul: 1994: 57. 27- Terzioğlu A. Organ Transplantasyonu ve Getirdiği Etik Sorunlar. Türkiye Klinikleri Tıbbi Etik Dergisi, 1993; 1: 35-47. 28- Kutlay N. Etik Açıdan Organ ve Doku Aktarımı. Haberal M. Transplantasyon. Haberal Eğitim Vakfı Yayınları Ankara:1994: 245. 29- Hatemi H. Organ Nakilleri ve Etik Sorunlar. Hatemi H. Medikal Etik. İstanbul: Yüce Yayım, 2000: 1. 30- Şenyüz OF. Organ Nakli ve Etik Sorunlar. Hatemi H. Medikal Etik. İstanbul: Yüce Yayım, 2000: 33.

Page 121: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

108

31- Elçioğlu ÖŞ. Organ Aktarımı ve Etik. Erdemir AD, Öncel Ö, Aksoy Ş. Çağdaş Tıp Etiği. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 2003: 309. 32- Arıoğul O. Türkiye’de Organ Nakli ve Getirdiği Etik Sorunlar. Terzioğlu A. Tıbbi Etik Yıllığı III. İstanbul: 1994: 92. 33- Atabek E, Değer M. Tıbbi Deontoloji Konuları. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yayınları, 2000. 34- Elçioğlu ŞÖ. Alıcı Verici Ekseni ve Karşılaşılan Bazı Temel Etik Sorunlar. Haberal M. Transplantasyon. Haberal Eğitim Vakfı Yayınları Ankara:1994: 223. 35- Görkey Ş. Organ Naklinde Organların Ticari Amaçla Kullanılması ve Tıbbi Etik. Terzioğlu A. Tıbbi Etik Yıllığı III. İstanbul: 1994: 95. 36- Erişim: (http//www.ilef.ankara.edu.tr/akildefteri/yazi -Yeta Bütüç-Ahmet Görmez). Erişim Tarihi: 10.10.2006. 37- Şahinoğlu S. Kürtaj Olgusunun Feminist Biyomedikal Etik Açısından Değerlendirilmesi. Erdemir AD ve ark. Uluslararası Katılımlı 3.Ulusal Tıp Etiği Kongresi Kongre Kitabı. Cilt 1. Bursa 2003. 38- Erişim: (http//www.aksiyon.com.tr/detay.php?id). Erişim Tarihi: 25.09.2006 39- Çobanoğlu N. Etik Bir Olgu Olarak Kürtajın Değerlendirmesi. Pelin SŞ, Arda B, Özçelikay G, Özgür A, Şenler FÇ. III. Tıbbi Etik Sempozyumu Bildirileri. Ankara: Biyoetik Derneği Yayınları, 1998: 99–104. 40- Aksoy Ş. Kürtaj Tıbbi Bir Karar Olabilir mi. Türkiye Klinikleri Tıbbi Etik Dergisi, 1996; 2: 4. 41- Erişim: (http// www.medinfo.hacettepe.edu.tr/ders/TR/D3/8/3075.doc-). Erişim Tarihi: 25.09.2006. 42- Erez S. Kürtaj ile İlgili Etik Sorunlar. Terzioğlu A. Tıbbi Deontoloji ve Biyomedikal Etik’in Ana Hatları Klinik Etik’e Giriş. İstanbul: 1998. 43- Öztürk H. Abortus ve Etik Sorunlar. Akpınar C, Aslan F, Büken NÖ, Çalıkoğlu E, Çay F, Oğuz NY, Önder E, Öztürk H, Yetener M. Etik Bunun Neresinde. Ankara: Ankara Tabip Odası Yayınları: 1997. 44- Kırımlıoğlu N. Aile Planlaması, Gebeliğin Sonlandırılması ve Türkiye’deki nüfus Politikaları Hakkında Yasalar ve Etik Yaklaşımlar. Türkiye Klinikleri Tıbbi Etik Dergisi, 1998; 6: 24-32.

Page 122: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

109

45- Akdeniz N, Kale A, Erdemoğlu M, Yalınkaya A, Yayla M. Etik Kurul Kararıyla Gebelikte Tahliye Edilen 126 Olgunun Geriye Yönelik Değerlendirilmesi. Perinatoloji Dergisi, 2005; 13(2) 46-Akın A. Aile Planlamasında Temel Bilgiler. İstanbul: İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı, Ankara: Damla Matbaacılık, 1997. 47- Erişim: (http// www.tupbebekbilgi.com/). Erişim Tarihi: 25.09.2006. 48- Erdemir AD. Üretim Fonksiyonu İle İlgili Tıbbi Uygulamaların Tıbbi Etikteki Yeri ve Bazı Orijinal Sonuçlar. Türkiye Klinikleri Tıbbi Etik Dergisi, 1993; 1: 27. 49- Urman B. İnfertilite. Aile Planlamasında Temel Bilgiler. İstanbul: İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı Yayınları. 1997: 251. 50- Medikana Genel Sağlık Ansiklopedisi. Ana Yayıncılık. İstanbul: 1993;203. 51- Rainsbury PA, Viniker DA. Üreme Tıbbına Pratik Yaklaşımlar. Ankara: Atlas Kitapçılık, 1998. 52- Erişim: (http://www.gata.edu.tr/cerrahibilimler/kadindogum/SSS/INF4.html). Erişim Tarihi : 01.11.2006. 53- Erişim: (http://www.saglik.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA8498 16B2EF34DB62F0B84E69A8). Erişim Tarihi : 01.11.2006. 54- Öner M. Yardımcı Üreme Teknikleri ve Getirdiği Etik Sorunlar. Uzmanlık Tezi, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı, İstanbul, 2002. 55- Oğuz HD. İnfertilite Tedavisi Gören Kadınlarda İnfertilitenin Ruh Sağlığına, Evlilik İlişkileri ve Cinsel Yaşama Etkileri . Uzmanlık Tezi, İstanbul Üniversitesi Bakırköy Prof.Dr.Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul, 2004. 56- Psalti İ. Tüpteki Bebek. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. 1997: 152. 57- Üvey D, Gökçe AN. Sperm Bankaları ve Etik. Erdemir AD ve ark. Uluslararası Katılımlı 3.Ulusal Tıp Etiği Kongresi Kongre Kitabı Cilt 2. Bursa 2003: 797. 58- Erişim: (http// : www.mumcu.com/html/print). Erişim Tarihi: 01.12.2006 59-Oğuz NY. Infertilite ve Etik. Çukurova Jinekoloji Derneği Bülteni 1997; 2(7).

Page 123: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

110

60- Akçil M, Bilgili N, Kutlu TS,Yardım M, Yıldız A N. Üniversite Son Sınıf Öğrencilerinin Ötanazi Konusundaki Görüşleri. Pelin SŞ ve ark. III.Tıbbi Etik Sempozyumu Bildirileri. Ankara:1998. 61- Ataç A, Erdem L. Ötanazi İle İlgili Bir Anket Çalışması. Ankara: 1995. 62- Oğuz NY, Şenol S, Devrimci Özgüven H, Arıkazan M, Özen A R, Ünal Ş. Ankara’da Çalışan Hekimlerin Ötanazi ile İlgili Görüşlerini Belirlemeye Yönelik Bir Anket Çalışması. 3P Dergisi, 1996; 4(Ek3), 43-47. 63- Bahçecik N, Alpar EŞ, Yıldırım Y, Temiz G, Özen Ç, Keleş S. Hemşirelerin Ötanazi Konusundaki Görüşleri . Pelin SŞ ve ark. III.Tıbbi Etik Sempozyumu Bildirileri. Ankara:1998. 64- Ersoy N, Altun İ. Hemşirelerin Yardımlı İntihar Hakkında Görüşleri İle İlgili Bir Çalışma. Türkiye Klinikleri Tıp Etiği Dergisi. 2001: 9; 49-55. 65- Özkara E, Yemişcigil A, Dalgıç M. Hukuk Fakültesi Öğrencilerinin Ötanaziye Bakışı. Adli Tıp Dergisi. 2001: 15(2); 46-52 . 66- Boz B, Kurtuluş A, Acar K. Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrencilerinin Ötanaziye Bakışı. Erdemir A.D. ve ark.3.Ulusal Tıp Etiği Kongresi Kongre Kitabı Cilt 2. Bursa: 2003. 67- Kumaş G. Adana İlindeki Çeşitli Hastanelerin Yoğun Bakım Ünitelerinde Çalışan Hemşirelerin Ötanazi Hakkındaki Düşünceleri. Yüksek Lisans Tezi. Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Adana, 2005. 68- Özkara E, İnceer B, Hancı İH, Ozan G, Oral G. Psikologların Ötanaziye Yaklaşımı. Adli Psikiyatri Dergisi. 2004: 1(1): 35–42. 69- Özkara E, Büken B, Dalgıç M, Mayda A S. Düzce’de Çalışan Hekimlerin Ötanaziye Bakışı. Adli Psikiyatri Dergisi, 2004: 1(1). 70- Naçar M, Çetinkaya F, Kanyılmaz D, Tokgöz B, Utaş C. Hekim Adaylarının Organ Nakline Bakış Açıları. Türk Nefroloji ve Transplantasyon Dergisi I, 2001: 10(2); 123-128. 71- Uysal P. İn Vitro Fertilizasyon- Embriyo Transferi (IVF-ET) ve Etik. Türkiye Klinikleri Tıp Etiği- Hukuku- Tarihi Dergisi, 2003: 11; 41-44. 72- Kalaça Ç. Üremeye Yardımcı Teknolojiler ve Tıp Etiği. Türkiye Klinikleri Tıbbi Etik Dergisi, 1996: 4; 63-66.

Page 124: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

111

EK

Araştırmada kullanılan anket formu.

Page 125: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

112

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ VE EĞİTİM FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNİN TEMEL BİYOETİK KONULARI HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

Çalışması Anket Formu

Sevgili Öğrenciler,

Bu anket, Sağlık Bilimleri Enstitüsü Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı bünyesinde Ş Handan AKIN tarafından Yar Doç Dr Selim KADIOĞLU yönetiminde yürütülmekte olan yüksek lisans tez çalışması için veri toplamak amacıyla hazırlanmıştır. Çalışmaya katılmayı kabul ederseniz, ifadeleri dikkatlice okumanızı, seçiminizi ciddiyetle ve içtenlikle yapmanızı, gerekçenizi belirtme konusunda çekingenlik göstermemenizi rica ediyoruz. Anket formuna isminizi yazmanız gerekmemektedir. Verdiğiniz cevaplar sadece bilimsel amaçla kullanılacak kişisel bilgileriniz gizli tutulacaktır.

Katkılarınızdan dolayı şimdiden teşekkür eder derslerinizde başarılar dileriz.

Ş Handan AKIN

KATILIMCI KİMLİK BİLGİLERİ • Fakülteniz : • Bölümünüz : • Sınıfınız : • Cinsiyetiniz : • Yaşınız : • Doğum yeriniz : • Ailenizin halen yaşamakta olduğu yer :

SORULAR 1-İyileşme olasılığı bulunmayan ve dayanılmaz ağrılar içinde son günlerini geçirmekte olan bir hastanın, ölümünün çabuklaştırılmasını isteme hakkı olmalıdır. [A] Tamamen katılıyorum [B] Katılıyorum [C] Kararsızım [D] Katılmıyorum [E] Kesinlikle katılmıyorum

Çünküà . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 2- İyileşme olasılığı bulunmayan ve dayanılmaz ağrılar içinde son günlerini geçirmekte olan bir hastanın ölmesine yardımcı olan sağlık çalışanının bu eylemi suç sayılmamalıdır. [A] Tamamen katılıyorum [B] Katılıyorum [C] Kararsızım [D] Katılmıyorum [E] Kesinlikle katılmıyorum

Çünküà . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3-Kurtulması imkânsız bir hastalığa yakalanmış bulunan ve ancak hastanede yoğun tıbbi destekle yaşatılabilen bir yakınımın, tedavi görmeyi reddederek ölümünü çabuklaştırmak isteme kararını desteklerim. [A] Tamamen katılıyorum [B] Katılıyorum [C] Kararsızım [D] Katılmıyorum [E] Kesinlikle katılmıyorum

Çünküà . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 4- Kurtulması imkansız bir hastalığa yakalanmış bulunan ve ancak hastanede yoğun tıbbi destekle yaşatılabilen bir yakınımın, sağlık çalışanlarından kendisine acısız şekilde öldürücü bir uygulama yapılmasını isteme kararını desteklerim. [A] Tamamen katılıyorum [B] Katılıyorum [C] Kararsızım [D] Katılmıyorum [E] Kesinlikle katılmıyorum

Çünküà . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Page 126: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

113

5-Organ nakli bazı kimseler için tek yaşam ümidi olduğundan, ölmüş kişilerin organları izinleri olmasa da aktarılabilmelidir. [A] Tamamen katılıyorum [B] Katılıyorum [C] Kararsızım [D] Katılmıyorum [E] Kesinlikle katılmıyorum

Çünküà . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6-Ameliyat olmayı ve uzun vadede bir takım sağlık sorunları yaşama olasılığını göze alamadığım için, ihtiyacı olan bir yakınıma böbreklerimden birini bağışlamayı kabul etmem. [A] Tamamen katılıyorum [B] Katılıyorum [C] Kararsızım [D] Katılmıyorum [E] Kesinlikle katılmıyorum

Çünküà . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7-Organ bağışı yapan kişilere bu fedakârlıklarının karşılığı olarak para ödenmesi, gerçekçi ve akla uygun bir yaklaşımdır. [A] Tamamen katılıyorum [B] Katılıyorum [C] Kararsızım [D] Katılmıyorum [E] Kesinlikle katılmıyorum

Çünküà . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8-Öldükten sonra aktarılması mümkün olan organlarımın ihtiyacı olan kişilerin tedavisinde kullanılmasını kabul ederim. [A] Tamamen katılıyorum [B] Katılıyorum [C] Kararsızım [D] Katılmıyorum [E] Kesinlikle katılmıyorum

Çünküà . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9-Kürtaj yapılması konusunda son kararı, eşi ne derse desin, hamile kadın tek başına almalıdır. [A] Tamamen katılıyorum [B] Katılıyorum [C] Kararsızım [D] Katılmıyorum [E] Kesinlikle katılmıyorum

Çünküà . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10- Hamileliğin ilk döneminde, rahim içinde belli gelişim aşamasına gelmemiş bebeğin yaşamına saygı duyma yükümlülüğümüz yoktur, çünkü o henüz tam anlamıyla bir insan sayılmaz. [A] Tamamen katılıyorum [B] Katılıyorum [C] Kararsızım [D] Katılmıyorum [E] Kesinlikle katılmıyorum

Çünküà . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11-Hamileliğin son aylarında, doğacak bebeğinin ciddi bir sağlık sorunu olma ihtimali bulunduğunu öğrenen kadın, riski göze alıp çocuğunu aldırmamalıdır. [A] Tamamen katılıyorum [B] Katılıyorum [C] Kararsızım [D] Katılmıyorum [E] Kesinlikle katılmıyorum

Çünküà . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12-Hamileliğin son aylarında, doğum yapmanın kendi sağlığı ve hatta yaşamı için ciddi bir tehlike olacağını öğrenen kadın, riski göze alıp çocuğunu aldırmamalıdır. [A] Tamamen katılıyorum [B] Katılıyorum [C] Kararsızım [D] Katılmıyorum [E] Kesinlikle katılmıyorum

Çünküà . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13-Erkekteki sorundan dolayı çocuğu olmayan çiftlerde, üremeye yardımcı tedavi sırasında kadının bedensel ve ruhsal olarak eziyet verici tıbbi uygulamalara maruz kalması, kabul edilmesi gereken bir durumdur. [A] Tamamen katılıyorum [B] Katılıyorum [C] Kararsızım [D] Katılmıyorum [E] Kesinlikle katılmıyorum

Çünküà . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14-Çocuk sahibi olmak için, diğer tedavi yöntemlerinden yarar göremeyen çiftlerin, başka seçenekleri olmadığı halde, “sperm vericisi” ya da “kiralık anne” gibi üçüncü kişilerden yardım almaya dayalı yöntemlerden yararlanması uygun değildir. [A] Tamamen katılıyorum [B] Katılıyorum [C] Kararsızım [D] Katılmıyorum [E] Kesinlikle katılmıyorum

Çünküà . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Page 127: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

114

15-Sosyal güvenlik kurumları, üreme yardımı için yapılan tıbbi işlemlerin bedellerini hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın ödemelidir. [A] Tamamen katılıyorum [B] Katılıyorum [C] Kararsızım [D] Katılmıyorum [E] Kesinlikle katılmıyorum

Çünküà . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16-"Tüp bebek" tedavisi için hazırlanıp kullanılmayan, insan olma potansiyeline sahip, döllenmiş yumurtaların, bilimsel çalışma malzemesi olarak kullanılması uygundur. [A] Tamamen katılıyorum [B] Katılıyorum [C] Kararsızım [D] Katılmıyorum [E] Kesinlikle katılmıyorum

Çünküà . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Ankette yer alan değer yargıları veya genel olarak biyoetik hakkında sormak-söylemek istediklerinizi ve varsa araştırmacılara mesajlarınızı lütfen aşağıya yazınız. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Page 128: T.C. ÇUKUROVA ÜN TESyaptığımda, bu disiplinin konularının çok ilgimi çektiğini gördüm. En başta öğrenim hayatıma çok uzun bir ara vermiş bulunmak üzere birçok konuda

115

ÖZGEÇMİŞ

Şekure Handan (Çetgin) Akın, Niğde’de doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise

eğitimlerini Niğde’de tamamladı. 1980 yılında başladığı Hacettepe Üniversitesi

Sağlık İdaresi Yüksek Okulu’ndan 1985 yılında mezun oldu. Üniversite öğrenimi

sırasında Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ne de devam ederek mezun

olduğu yıl pedagojik formasyon belgesi de aldı. Bir dönem Cebeci Sağlık

Meslek Lisesi’nde Sağlık Eğitimi dersleri verdi.

Memuriyet hayatının büyük bölümü emniyet teşkilatı kadrosunda ve eş

durumu nedeniyle farklı illerde geçti. Sırasıyla Erzurum’da, Pasinler’de,

Mersin’de, Kıbrıs’ta, Trabzon’da, Şanlıurfa’da görev yaptı.

Trabzon’da görev yaparken Karadeniz Teknik Üniversitesi Eğitim

Fakültesi’ne devam ederek okul öncesi pedagojik formasyon belgesi aldı. 1999

yılında Şanlıurfa-Akçakale İlçe Emniyet Müdürlüğünde görev yaptığı sırada,

Harran Üniversitesi Rektörlük oluru ile Akçakale Meslek Yüksek Okulunun farklı

bölümlerinde kimi dersleri vermeyi üstlendi. Bir süre sonra kurumlar arası nakil

yoluyla üniversite kadrosuna geçerek adı geçen yüksek okulda çalışmaya

başladı.

2002 yılında eş durumu nedeniyle Adana’ya gelen Akın, Çukurova

Üniversitesi’ne atandı. Halen Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuarı

Yüksek Okul Sekreteri olarak görev yapmaktadır.

2004 yılında Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde deontoloji ve tıp tarihi yüksek

lisans eğitimine başladı. Handan Akın evli ve iki çocuk annesidir. İngilizce

bilmektedir.