Top Banner
Sünnet’i Kur-an’dan ayırdığınızda İslamı Doğru Şekilde Anlayıp Uygulayamazsınız Kur’ân’ı insanlara açıklaması için gönderilen Hz. Peygamber (s.a.s.), açıklamasını bazen fiilen, bazen kavlen, bazen de fiilen ve kavlen yapıyordu. Mesela, namazın kılınışını bizzat kendisi kılarak ve kıldırarak, hac ibadetini yaparak bilfiil gösterdiği gibi kavlî olarak da: Benim kıldığımı gördüğünüz gibi namaz kılın”. (Buhârî, 1992: Ezan, 18; Edeb, 27) ve Hac ibadetinizi benden alınız.” (Nesâî, Menâsik, 220; Ahmed b. Hanbel, III, 318). And olsun ki Allah, içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, kendilerini temizleyen, kendilerine Kitabı ve hikmeti öğreten bir elçi göndermekle müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Hâlbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (Âl-i İmrân, 3/164). Âlimler, âyette geçen “kitabı öğretmesi”nden maksadın Kur’ân, “hikmeti öğretmesi”nden maksadın da sünnet olduğunu söylemişlerdir. “O Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. ...” (A’raf, 7/157). Âyette yer alan “Onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar.” ifadesiyle Hz. Peygamber’in Kur’ân’da bulunmayan bazı hükümleri koyacağı bildirilmektedir.
17

Sünnet Kur-an İlişkisi

Mar 18, 2023

Download

Documents

Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Sünnet Kur-an İlişkisi

Sünnet’i Kur-an’dan ayırdığınızda İslamı Doğru Şekilde Anlayıp UygulayamazsınızKur’ân’ı insanlara açıklaması için gönderilen Hz. Peygamber (s.a.s.),açıklamasını bazen fiilen, bazen kavlen, bazen de fiilen ve kavlen yapıyordu.Mesela, namazın kılınışını bizzat kendisi kılarak ve kıldırarak, hacibadetini yaparakbilfiil gösterdiği gibi kavlî olarak da:

Benim kıldığımı gördüğünüz gibi namaz kılın”. (Buhârî, 1992: Ezan, 18; Edeb,27) ve Hac ibadetinizi benden alınız.” (Nesâî, Menâsik, 220;Ahmed b. Hanbel, III, 318).

“And olsun ki Allah, içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan,kendilerini temizleyen, kendilerine Kitabı ve hikmeti öğreten bir elçigöndermekle müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Hâlbuki daha önceonlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (Âl-i İmrân, 3/164).

Âlimler, âyette geçen “kitabı öğretmesi”nden maksadın Kur’ân, “hikmetiöğretmesi”nden maksadın da sünnet olduğunu söylemişlerdir.

“O Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temizşeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. ...” (A’raf, 7/157).

Âyette yer alan “Onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar.”ifadesiyle Hz. Peygamber’in Kur’ân’da bulunmayan bazı hükümleri koyacağıbildirilmektedir.

Page 2: Sünnet Kur-an İlişkisi

“Allah’a ve Rasûl'üne itaat edin ki rahmete kavuşturulasınız.” (Âl-iİmrân,3/132).

“Kim Rasûl’e itaat ederse Allah'a itaat etmiştir. Kim de yüz çevirirse, Senionlara bekçi göndermedik!” (Nisa, 4/80).

“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin vegünahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Âl-iİmrân, 3/31).

“Peygambersize ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tankorkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir”. (Haşr, 59/7).

”Biz bu Kitab’ı, sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve imaneden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye Sana indirdik.” (Nahl, 16/64)

“Kendilerine indirileni insanlara açıklayasın diye ve onların da tefekkür etmeleri için sana bu Kur’ân’ı indirdik.” (Nahl, 16/44)

Sünnetin Nakledilmesine TeşvikleriHz. Peygamber (s.a.s.)’in, kendisinden duyulan şeylerin sonraki nesillereaktarılmasını isteyen birçok hadîsi bulunmaktadır. Bu da hadîslerinnakledilmesindeki önemli âmillerden biridir. Nitekim hadîste şöyle buyrulmuştur:

“Sözümü işitip de başkalarına ulaştıranın Allah yüzünü ak etsin. Zira nice fıkıhsahibi vardır ki, nakledenden daha iyi kavrayış sahibidir.” (Ebû Dâvud, İlim, 10;Tirmizî, İlim, 8).

Bütün bu ve buna benzer âyetler, Hz. Peygamber’in sözlerinin vedavranışlarının en güzel şekilde dinlenip fiiliyata geçirilmesi hususunda çok etkili

Page 3: Sünnet Kur-an İlişkisi

olmuştur.

Dolayısıyla, Kur’ân’ın anlaşılması ve uygulanması Hz. Peygamber tarafından ortaya konulmuştur. Bu nedenle, Kur’ân ve Sünnet birbirinden bağımsız iki ayrı kaynak ya da delil olarak görülmemelidir. Bu açıdan Sünnet, ileride temas edeceğimiz gibi, Kur’ân’ın Hz. Peygamber tarafından anlaşılma ve uygulanma biçiminin adı olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, hüküm istinbatında bulunurken, gerek sahabe ve gerekse sonraki âlimler, Kur’ân’ı Hz. Peygamberin açıklama ve uygulamaları ile birlikte değerlendirmişlerdir.

Sünnetin, Müslümanlar için bağlayıcı bir kaynak olduğuna ve Müslümanların Hz. Peygamber’e itaatle mükellef olduklarına Kur’ân’dadelalet eden pek çok âyeti kerime vardır. Bunların bazıları şunlardır:

“Kim Resûle itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur…” (Nisa, 4/80) “Hüküm ancak Allah’ındır. O hakkı anlatır ve hüküm verenlerin en hayırlısı odur.” (En’âm, 6/57)

“De ki, eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Âl-i İmrân, 3/31)

“Allah ve Resûlü bir işte hüküm verdiği zaman, herhangi bir mü’min erkek ve mü’min kadının işlerinde (başka bir şeyi) seçme hakları olmaz. Kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa sapmış olur.”( Ahzâb, 33/ 36)

“Peygamber size neyi verirse onu alın; size neyi yasaklarsa da ondanuzak durun…” (Haşr, 59/7)

“…Biz sana Kur’ân’ı, insanlara kendilerine gönderileni açıklayasın diye indirdik...”( İbrâhîm, 16/44)

“Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işikendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah’a ve Rasûlüne karşıgelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüştür.” (Ahzab, 33/36).

Hadîslerin tesbîtinde Kur’ân’da bulunan emirlerin büyük etkisinin olduğu

Page 4: Sünnet Kur-an İlişkisi

kadar Hz. Peygamber’in yaşayış tarzının, öğrenmeye ve soru sormayateşviklerinin, konuşma tarzının, ilim öğrenmeye teşviklerinin ve Mescid-iNebevî’nin içinde ilim öğrenme merkezi ve yatılı okul hüviyetinde olan Suffe’nintesis edilmesi gibi durumların da hadîslerin ve sünnetin hem yaşama tarzı olarak,hem hâfızalarda, hem de yazılı olarak tesbît edilmesinde çok büyük rolleriolmuştur (Canan, 1988; I, 9 vd.)

Hz. Peygamber’e itaat edilmesini ve O’nun Kur’ân’ı açıklama görevininolduğunu Kur’ân’dan öğrenen ashâb, Hz. Peygamber’in sözlerine, yaşayışına veKur’ân’ı açıklamalarına büyük önem vermişlerdir. Bu bakımdan Hz. Peygamber’insünnetinin dindeki yerini daha iyi anlayan ashâbdan başka bir nesil yoktur.Sünnetin kıymetini iyi bilen ashâb, Hz. Peygamber’in kavlî, fiilî vetakrîrî olarakbütün davranışlarına büyük ehemmiyet vermişlerdir. Sadece davranışlarına değil,aynı zamanda Hz. Peygamber’e ait olan her şeye değer vermişlerdir. Kur’ân’ın fiilîolarak yaşayanı Hz. Peygamber olduğu gibi ashâb da Hz. Peygamberin sünnetininfiilî olarak yaşayanları olmuştur. İşte bu yaşayış, sünnetin uygulamalı olarak

tesbîtinin ve muhâfazasının neticesi olmuştur. Zira Rasûlullah en güzel örnektir.Nitekim âyette: “And olsun ki, sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ıçok zikredenler için Rasûlüllahta güzel örnek vardır.” (Ahzab, 33/21). Buyrulmuştur

Hz. Peygamber zamanında hadîslerezber ve uygulamalı olarak tesbît ve muhafaza edildiği gibi yazılı olarak da tesbîtedilmiştir. Hadîslerin yazılı olarak tesbîtini üç kısımda ele alabiliriz. Bunlar: Hz. Peygamber’in emriyle yazılan resmî vesîkalar, Hz. Peygamberin emriyle yazılan gayr-ı resmî vesîkalar, Hz. Peygamber zamanında bazı sahâbîlerin yazdıkları hadîsler(Hamidullah, 1957: 1-3; Yardım, 2000: II, 18).

Page 5: Sünnet Kur-an İlişkisi

Hz. Muhammed’in emriyle yazılan resmî vesikalardan bazıları şunlardır: Hz. Peygamber (s.a.s.) henüz Mekke’de iken ilk müslümanlar Habeşistan’ahicret ettiklerinde Habeş kralına hitaben, gelen Müslümanlara sahip çıkması içinbir mektup yazmıştır. Hicretten önce Müslüman olan Temim ed-Dârî’ye, talebi üzerine birmektup yazmıştır. Hz. Peygamber, hicret esnasında kendilerini yakalamak için arkalarındangelen Sürâka için bir emân yazmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s.) Medine’ye geldiğinde devlet reisi ile tebaaarasındaki hakları ihtivâ eden oradaki Müslim ve gayr-i müslim vatandaşlar içinMedîne anayasasını yazmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s.), Medine’ye geldikten kısa bir zaman sonra oradakimüslümanların nüfus sayımını yaptırmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s.), hicretin ilk senesinde Cüheyne, Gifar, Damra,Müdlic ve başka kabilelere giderek onlarla yazılı anlaşmalar yapmıştır.

Daha sonraları emân mektupları yazmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s.) askerî ve sivil memurlarına emirler yazmış veonların sorularına yazılı cevaplar vermiştir. Habeş kralı Necâşî, Mısır hükümdarı Mukavkıs, Rum imparatoruHerakliyus, İran Kisra’sı Hüsrev Perviz, Yemen Meliki Münzir b. Sâvâgibi bazıkrallara davet mektupları yazmış ve onları İslâm’a davet etmiştir (Hamidullah,1957: 2).

Mektup Örneği:

Page 6: Sünnet Kur-an İlişkisi

Valilerine zekâtın kaynakları ile ilgili yazılar yazmıştır. Yaralama neticesinde organların diyeti hususunda listeler yazmıştır. Muaz b. Cebel’e taziye mektubu yazmıştır.

Muhammed Hamidullah’ın tesbîtine ve ifadesine göre Hz. Peygamberzamanında bu şekilde yazılan vesîkaların sayısı üç yüzden fazladır ve bunlar“Mecmuatu’l-Vesâikı’s-Siyasiyye” isimli eserinde yayınlanmıştır.

Birçok sahabî de Hz. Peygamber’den işittiklerini yazmışlardır. Bununla ilgiliolarak kaynaklarımızda birçok bilgi bulunmaktadır. Bunlardan bazılarınızikretmeye çalışalım.

Hz. Peygamber döneminde hadîs yazanlardan biri de Abdullah b. Amrİbni’l-Âs (v.65/684)’tır. Abdullah, Hz. Peygamber’den duyduklarını yazardı.Kureyşliler kendisine, Rasûlullah’ın bazen hoşnut bazen de öfkeli hâlinin olduğunubu sebeple de O’ndan her şeyin yazılmasının doğru olmayacağı düşüncesiyleyazma konusunda engel olmak istemişlerdir. Bunun üzerine Abdullah, Hz.Peygamber’e gelip durumu arz etmiş, Hz. Peygamber de eliyle ağzına işaretederek: “Yaz, nefsin kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki, ağzımdan hakkın dışındabir şey çıkmaz.” (Ahmed b. Hanbel, 1992: II, 162). Buyurmuştur.

Abdullah da yazmaya devam etmiş ve yazdığı hadîsleri ihtivâ edensayfaya da “Sahife-i Sâdıka” demiştir. Böyle denmesinin sebebi, Abdullah’ın bu

Page 7: Sünnet Kur-an İlişkisi

hadîsleri doğrudan Rasûlullahtan işitmiş olmasıdır. Nitekim Abdullah, “Hz.Peygamberden işittiklerimi yazmak için izin istedim, O da izin verdi, ben deyazdım” der ve sahifedeki hadîslerin işitilmesi hususunda kendisi ile Hz.Peygamber arasında hiç kimsenin olmadığını yani doğrudan Hz. Peygamberdenişittiğini söyler. “Sahife-i Sâdıka”da bin kadar hadîsin olduğu nakledilmektedir.Sahife-i Sâdıka, Abdullah’ın vefatından sonra torunlarına intikal etmiş ve torunlarıvasıtasıyla rivâyet edilmiştir.

Hz. Peygamber zamanında hadîs yazan Abdullah b. Amr’dan başkasahabîler de vardır:

Bunlar:Hz. Ali (v.63?/682) ve Sahifesi: Hz. Ali’nin bu sahifesinde diyet,esirleriserbest bırakma, bir kâfire mukâbil bir müslümanın öldürülemeyeceği gibimeseleler bulunmaktadır.Câbir b. Abdillah (v.78/697) ve Sahifesi: Hz. Câbir’in Sahifesindehacibadetleri ile ilgili hükümlerin olduğu belirtilmiştir.Enes İbnu Mâlik (v.91/709) ve Sahifesi: Halktan bazılarının Enes’ehadîssorması üzerine Enes de bir kısım mecmualar getirerek bunları Hz. Peygamberdenyazdığını ve yine Rasûlullah’a okuyup arz ettiğini beyan etmiştir.Semure İbnu Cündeb (v.60/679) ve Sahifesi: Bazı rivâyetler, Semure’nin,Hz. Peygamberden işittiği bazı hadîsleri kitap halinde topladığını belirtir. Bu sahifeSemure’den oğlu Süleyman’a intikal etmiştir ve hadîsler ondan rivâyet edilmiştir.

Abdullah İbnu Abbas (v.69/688) ve Sahifesi: Abdullah b. Abbas’ın,Peygamber (s.a.s.) vefat ettiğinde küçük olmasına rağmen hadîse olanmerakıylaelinde levhalarla ilim meclislerini ve hadîs alabileceği âlimleri dolaşarak hadîsyazdığı nakledilmektedir.

Page 8: Sünnet Kur-an İlişkisi

Ebû Hureyre (v.58/677) ve Sahifesi: Ebû Hureyre’nin sahifesine “Sahife-iSahiha” denilmektedir. Hemmâm b. Münebbih’in rivâyeti ile bize kadarulaşmıştır.Bu eserde 138 hadîs bulunmaktadır. Bu Sahifedeki hadîslerin, Rifat FevziAbdulmuttalib tarafından “Sahifetu Hemmâm b. Münebbih an Ebî Hureyre”ismiyle tahkiki, tahrici ve şerhi yapılmıştır.Abdullah b. Ömer (v.74/693) ve Sahifesi: Abdullah, Hz. Peygamberdenişittiği bir hadîsten bir şeyler ne eksiltirdi, ne bir şeyler ilave ederdi, bu konudaçok dikkatli idi.Amr b. Hazm’dan nakledilen Sadakât (sünnet, ferâiz, zekât ve diyetkonularını ihtivâ eden ve Yemen’e gönderilen kitap).Sa‘d b. Ubade (v.11?/632) ve Sahifesi: Sa‘d’ın, bu sahifesinde Hz.Peygamber’den yazdığı bazı hadîsler ve sünnetler bulunmaktadır ve buhadîsler,oğlu tarafından nakledilmiştir.

Hz. Peygamber zamanında hadîslerin yazılması ile ilgili makale kaleme alanMuhammed Hamidullah, Hz. Peygamber asrında yazılan hadîslere ve belgelereörnekler verir ve yazılan hadîslerin sayısının yirmi bini geçtiğininsöylenebileceğiniifade eder. Subhi es-Salih de; kitaplarımızın, haberlerimizin ve tarihîvesikalarımızın şüpheye yer bırakmayacak şekilde hadîslerin daha Hz.Peygamberzamanında yazıya geçtiğini gösterdiğini söyler.

Hadîslerin Hz. Muhammed’in Vefatından Sonra Tesbîti veMuhâfaza EdilmesiYirmi üç yıllık peygamberlik dönemini, ashâbının içinde geçiren Hz.Peygamber (s.a.s.)’in hadîsleri, ekseriyetle ezber yoluyla ve yaşam şekli olarakmuhâfaza edilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.), îratta bulunduğu zaman hadîslerinin,yanlarında olmayanlara ulaştırılmasını tavsiye emiştir. Bu sebeple ashâb, Hz.Peygamberden aldıkları bu emâneti bütün müslümanlara tebliğ etmişlerdir. Bugaye ile de fethedilen bütün memleketlere dağılmışlar ve bildikleri sünnetleri ve

Page 9: Sünnet Kur-an İlişkisi

hadîsleri oralara nakletmişlerdir. Tâbiûn neslinden birçok kişi de bu sahâbîlerdenhadîsleri öğrenmenin yanında diğer beldelerde bulunan ashâbdan hadîstoplamakiçin bu ashâbın bulunduğu yerlere giderek hadîs almışlardır.

HADÎSLERİN TEDVÎNİTedvîn, kelime olarak cem edip kitap haline getirmek mânâsına gelmektedir.

Tedvin: Istılah olarak, gerek dillerde gerekse değişik yazı malzemeleriüzerinde dağınık halde olan hadîslerin herhangi bir sınıflandırmaya tabi tutmadanresmen yazılması ve yazılı olanların toplanarak bir araya getirilmesinedenilmektedir.

Hz. Osman’ın şehit edilmesinden sonra fitne olaylarının zuhur etmesineticesinde birçok fırka ortaya çıkmıştır. Bu fırkalar, kendi görüşlerini desteklemegayesiyle hadîs uydurmaları yanında kendi fikirlerine muhalif olan hadîsleri dereddetme yoluna gitmişlerdir. Bununla birlikte İslâm coğrafyasının genişlemesi vezamanın ilerlemesi ve birçok sahabînin hayatını kaybetmesi sebebiyle hadîslerinve sünnetin birinci derecedeki muhataplarının azalmasıyla, hicrî birinci asrınsonunda iktidara gelen halife Ömer b. Abdilazîz (60-101), Medine valisi Ebû Bekirİbnu Hazm’a, diğer valilere ve hadîs bilginlerine bir genelge yayınlayarak,yaşanmakta olan sünnetin ve hadîslerin kaybolmasından endişe ettiğini,kendisinin ve etrafındaki hadîs bilen âlimlerden ve Hz. Ömer’den nakledilenhadîsleri, özellikle de Amra bintu Abdirrahman’ın rivâyetlerinin alınmasını ister.

Ömer b. Abdilazîz, “Rasûllahın hadîslerini araştırın ve onları toplayın” şeklindekibu tamimini bütün beldelere gönderir (Ebû Zehv, 1378 h.:244).Ömer b. Abdilazîz, sadece tamim yayınlamakla kalmamış, aynı zamandamerkezde tedvîn işlerini titizlikle takip etmiştir. Bu maksatla da tedvîn işinde çalışacak kâtipler tayin etmiştir. Mesela, Zührî’nin emrine iki kâtip verilmiş vebunlar tam bir yıl boyunca Zührî’nin hadîslerini yazmışlardır.Şunu hemen ifade edelim ki, tedvîn sırasında Hz. Peygamber’e ait hadîslerlebirlikte sahâbe ve tabiûna ait de eserler yazılmıştır. Ömer b. Abdilazîz dönemindeâlimlerin gayretleri ile bir araya getirilen hadîsler, merkeze gönderilerek âlimlerin

Page 10: Sünnet Kur-an İlişkisi

kontrolünden geçirilmiş ve bunlar çoğaltılarak Ömer b. Abdilazîz’in hâkimiyetialtında bulunan beldelere birer defter gönderilmiştir.Müslümanlar, Hz. Peygamber’in hadîslerini nakletmekte büyük bir dikkat vetitizlik göstermişlerdir. Bunu yaparken de tedvînin iki vasıtası olan ezbere veyazıya aynı anda önem vermişlerdir. Bununla birlikte sadece lafza değil aynızamanda mânâya ve hadîslerin hayata uygulanmasına da önem göstermişlerdir.Hadîslerin tedvîninde emeği geçen âlimlerden bazıları şunlardır:

Zührî (v.124/742)Hadîsleri tedvîn edenlerin en meşhuru Zührî’dir. Zührî’nin ismi, Muhammedb. Müslim’dir. Hicrî 50 yılında Medîne’de dünyaya gelmiştir. Zamanında hayattaolan sahâbîleri dolaşarak onlardan hadîs almıştır. Bununla birlikte yetiştiğisahâbîlerin çocuklarından da hadîs almıştır. Ebu’z-Zenâd, Zührî ile ilgili “Biz Zührîile birlikte âlimleri dolaşırdık, onun yanında sayfalar ve levhalar olurdu, işittiği herşeyi yazardı.” der.Zührî, gündüzleri yazdıklarını ezberlemek için gecelerce uyumazdı. Zührî,ilim meclislerine gider, toplantılara katılır, o toplantılarda olan genç-ihtiyarherkese hadîs ve fıkıh sorardı. Ensar ve Muhâcirînin bulunduğu mekânlara gideroralarda karşılaştığı erkek-kadın herkese yine hadîs sorardı. Devamlı olarak hadîshocalarını dolaşır, elindeki sayfa ve levhalara hocalarından duyduklarını yazardı.Böylece Zührî, kendisinden önce hiç kimsenin yazmadığı ve toplamadığı kadarhadîsleri toplamış ve netice olarak yaşadığı dönemde, hadîsleri en iyi bilenkonumuna gelmiştir. Bu sebeple olmalıdır ki, Ömer b. Abdilazîz “Yaşanmakta olansünneti şu an Zührî’den daha fazla bilen başka bir kişi kalmamıştır.” demiştir.Zührî’nin hanımının, kocasının etrafındaki kitap yığınlarını görünce, eve getirilecek

Page 11: Sünnet Kur-an İlişkisi

üç kumadan daha tahammül edilemez bir durum olduğunu söylemesi, Zührî’ninilmi yazmasını belirtmesi açısından büyük önem taşımaktadır.Zührî hicrî 124 yılında Şam’da vefat etmiştir.

Said İbnu’l-Müseyyeb (v. 94/712)Halife Ömer b. Abdilazîz’den daha önce hadîsleri yazmaya başlayanlardanbiri de Said İbnu’l-Müseyyeb’dir. Said, büyük tâbiûnlardan ve Medine’nin enbüyük yedi fakihinden biridir. Said, birçok meşhur sahâbî ile görüşmüş ve onlardan hadis almıştır.

Hadîs rivâyetindeki titizliği ile bütün muhaddislerindikkatini çekmiştir. Said, Ebû Hureyre’nin damadıdır. Bu sebeple de EbûHureyre’nin rivâyetlerini en iyi bilenlerden biridir. Bununla birlikte hadîs ilmi içinbirçok yolculuğa çıkmıştır. Kendisi şöyle der: “Bir tek hadîs elde edebilmek içingünlerce seyahat ederdim” (el-Hatib, 1975: 127).

Said İbnu Cübeyr (v.95/713)Hadîs yazmasıyla meşhur olanlardan biri de Said İbnu Cübeyr’dir. Said;Abdullah İbnu Abbas, Abdullah b. Muğaffel, İbnu Ömer gibi bazı büyüksahabîlerden ders almıştır. Talebelik döneminde Abdullah İbnu Abbas’ı takipetmiş ve onun rivâyetlerini yazmıştır. Öyle zamanlar olmuştur ki, beraberindekikâğıtları dolduğunda hadîsleri elbisesine, eline ayakkabısına veya bineğininsemerine yazar, eve gelince de temize çekerdi.

Amra Bintu Abdirrahman (v.106?/724)Amra, Hz. Aişe’nin terbiyesinde yetişmiş bir kadındır. Hz. Aişe’ninrivâyetlerini en iyi bilenlerden biridir. Amra, başta Hz. Aişe olmaküzere birçoksahabîden hadîs rivâyet etmiştir. Cerh ve ta’dîl âlimleri, Amra’nın sika olduğundaittifak hâlindedirler. Ömer b. Abdilazîz ona çok güvenir ve zaman zaman kendisinemüracaat ederdi. Bu sebeple Zührî’den, Amra’nın rivâyetlerini almasını istemiştir.Zührî de, onun hakkında “Ben onu bitmeyen bir ilim denizi buldum.” demiştir.

Page 12: Sünnet Kur-an İlişkisi

Hicrî birinci asrın sonunda başlayan hadîslerin tedvîni, Ömer b. Abdilazîz’inyayınladığı genelge ile resmiyet kazanmış ve İslâm beldelerindeki âlimler, Ömer b.Abdilazîz’in isteğine icabet etmişlerdir. Hicrî ikinci asırda her bölgede özellikle dehadîsleri toplama işi ile meşgul olan âlimler yetişmiş ve hadîsleri ihtivâ edenbüyük eserler telif etmişlerdir. Nitekim Medine’de İmam Mâlik (v.179/795),Mekke’de Abdulmelik Abdülazîz b. Cüreyc (v.150/767), Şam’da el-Evzâî(v.156/772), Yemen’de Ma‘mer b. Raşid (v.153/770), Basra’da Said b. Ebî Arûbe(v.156/772) ile Hammad b. Seleme (v.176/792), Kûfe’de Süfyan es-Sevrî(v.161/777), Horasan’da Abdullah b. Mübarek (v.181/797), Vasıt’ta Hüşeym b.Beşîr (v.188/803), Rey’de Cerir b. Abdilhamid (v188/803) gibi birçokhadîs bilginiyetişmiştir (Ebû Zehv, 1378 h., 244). Bu asırdaki âlimler, hem Hz. Peygamber’inhadîslerini, hem sahâbenin sözlerini hem de tâbiûnun fetvalarını karışık olaraktoplamışlardır.

HADÎS UĞRUNA YOLCULUK YAPMAKİlk asırlarda hadîs almak için yapılan yolculuklara hadîs yolculuğu,orijinaladıyla “er-rıhle fî talebi’l-hadîs ” denilmektedir.Hz. Peygamber zamanında başlayan hadîs yolculuğu ashâb zamanında dadevam etmiştir. Birçok sahabî bu maksatla Hz. Peygamber zamanında O’na, O’nunvefatından sonra da diğer sahâbilere seyahat yapmıştır. Hz. Peygamber zamanında başlayan hadîs yolculuğuna şu örnekverilebilir. Nakledildiğine göre Sa‘doğullarından Dımam b. Sa‘lebe,kabilesininelçisi olarak Hz. Peygamber’e gelerek: “Ey Muhammed! Bize elçin geldi veAllah’ın, Seni Peygamber olarak gönderdiğini söyledi, (bu doğru mu?)” der.Rasûlullah da “Doğru söyledi” der. Dımam: “Semâyı kim yarattı?” der.Rasûlullah:“Allah” der. Dımam: “Arzı kim yarattı? “der. Rasûlullah: “Allah” der. Dımam: “Budağları kim dikti ve dağlardakileri kim yarattı?” der. Rasûlullah “Allah” der. Bunun

Page 13: Sünnet Kur-an İlişkisi

üzerine Dımam: “Semâyı yaratan, arzı yaratan ve arza dağları diken vedağlardakileri yaratana yemin olsun ki, Allah Seni elçi olarak gönderdi mi?” der.Rasûlullah: “Evet” der. Dımam: “Elçin günde bize beş vakit namazın farz olduğunusöyledi” der. Rasûlullah “Doğru söyledi” der. Dımam: “Seni elçi olarak gönderenAllah’a yemin olsun ki, bunu Allah sana emretti mi?” der. Rasûlullah: “Evet” der.Dımam: “Elçin bize Ramazan ayı orucunu tutmamız gerektiğini söyledi”der.Rasûlullah: “Doğru söyledi” der. Dımam: “Seni elçi olarak gönderen Allah’a yeminolsun ki, bunu sana Allah emretti mi?” der. Rasûlullah “Evet” der. Dımam: “Elçinbize imkânı olanın hac yapması gerektiğini söyledi” der. Rasûlullah:“Doğrusöyledi” der. Bunun üzerine Dımam: “Seni hak ile gönderene yemin olsun ki,bunların üzerine ne artırırım ne de bunları eksiltirim.” diyerek geri dönüp gider.Rasûlullah (s.a.s.) de: “Eğer doğru söylediyse kesinlikle Cennet’e girer.” buyurur(Müslim, 1992: İman, 10).

Ashâb zamanında Ebû Eyyub el-Ensârî, Câbir b. Abdillah, Enes b. Mâlik gibisahâbîler de diğer sahâbîlerden hadîs almak için yolculuk yapanlardan bazılarıdır.Ebû Eyyûb el-Ensârî, Mısır’da bulunan Ukbe b. Âmir’in Hz. Peygamberdenduyduğu bir hadîsi almak için Mısır’a gitmiştir.Câbir b. Abdillah anlatıyor: Bir kişinin, Rasûlullah (s.a.s.)’den bir hadîsişittiğini duydum. Bir deve satın aldım ve yola koyuldum, bir ay gittim ve nihayetŞam’a geldim. O kişi, Abdullah b. Üneys’tir. Evinin kapısına vardım.Kapıcıya, “Onakapıda Câbir var” de, dedim. O da Abdullah b. Üneys’e haber verince “Abdullah’ınoğlu Câbir mi? dedi. O da “evet” deyince evden çıktı ve beni kucakladı. Ben deona “Senin, Rasûlullah’tan bir hadîs duyduğun bana ulaştı, ben onu işitmeden

Page 14: Sünnet Kur-an İlişkisi

ölürüm diye korktum” dedim. O da: Rasûlullah (s.a.s.): “İnsanlar kıyamet günündeçıplak olarak diriltilecekler.” buyurdu, dedi. Bu gibi örnekleri çoğaltmakmümkündür.İslâm coğrafyasının genişlemesiyle ashâb, her tarafa dağıldılar. Gittikleriyerlerde ilim halkaları oluşturdular. Bu halkalar birbirlerinden bağımsız olduğu gibibirbirlerinden de habersizdiler. Mesela, Abdullah b. Mesud Irak’ta, Ebu’d-DerdâŞam’da bulunmaktaydı (es-Sibâî, 1978: 65).Tâbiûn ve etbeu’t-tâbiîn zamanına gelince hadîs ve ilim için seyahatyapmak her muhaddis için âdeta zarurî bir vasıf hâlini almıştır Bu maksatla datâbiûndan ve etbeu’t-tâbiînden birçok kişi hadîs yolculuğu yapmıştır. Mesela,Ebu’l-Âliye şöyle der:

“Biz, Basra’da olduğumuz halde Rasûlullah (s.a.s.)’ın ashâbından rivâyetleriişitirdik, bu hadîsleri almak için bineklere binip Medine’ye varıp onlarınağızlarından dinlemedikçe razı olmazdık.” (el-Hatib, 1975: 21).

Hadîs Yolculuğunun SebepleriHadîs yolculuğunun önemli sebepleri vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:Uluvvü İsnâd İçin:Ulüvvü isnâd; bir rivâyetin ilk kaynağına yakınlığı demektir. Rivâyet edilenbir hadîsin senedindeki râvî zinciri ne kadar az olursa rivâyet esnasında hataihtimali de o kadar az olacaktır. Bu bakımdan Ahmed b. Hanbel: “Âl-iİsnadaramak dindendir.” demiştir. Bütün hadîsçiler tarafından benimsenen bu kaide,hadîsle uğraşanların “Hadîs almak için seyahat yapma”sını ortaya çıkarmıştır. Bumaksatla da birçok hadîsçi bir tek hadîs için seyahatler yapmıştır.Râvîyi Tanımak İçin:Hadîs yolculuğunun gayelerinden biri de hadîsi rivâyet edeni, diğer bir ifadeile kendisinden hadîs alınan râvîyi iyice tanımaktır. Onun güvenilirolup

Page 15: Sünnet Kur-an İlişkisi

olmadığını, adâlet ve zapt sahibi olup olmadığını öğrenmek ve hadîsin râvîsiniyakından tanımak için seyahatler yapılmıştır. Onun için ilgili âlimler hadîsleririvâyet etme yanında hadîs aldıkları râvîlerin durumları hakkında daaraştırmalar yaparak telifât ortaya koymuşlar ve bunun neticesinde de cerh ve ta’dîl ilmiortaya çıkmıştır.

Hadîs Bilgilerini Artırmak İçin:Hadîslerin ilk hameleleri sahabîlerdir ve hadîslerin yoğunlukla yaşandığı vetedris edildiği ilk yer Medine’dir. Ancak İslâm beldelerinin çoğalmasıyla ashâb,sünneti ve hadîsi neşretmek için her tarafa dağılmıştı. Hadîsler tedvîn edilmeyebaşlayınca ashâbla birlikte dağılan hadîsleri toplamak için hadîs talipleri her tarafaseyahatler yapmışlar, hadîslerin tedris edildiği merkezlere gitmişlerdir. Bir hadîsinbulunduğunu duydukları her yere gittikleri gibi birçok hadîs için deyolculukyapmışlardır. Bir tek hadîs alabilmek için günlerce, haftalarca ve aylarca yolculukyapanlar olmuştur.

Tahkik İçin:Hadîs âlimleri bazen bir hadîs, bir âyet, bir kelime veya râvînin durumunuöğrenmek ve aradaki işkâl ve ihtilafı ortadan kaldırmak için seyahatetmişlerdir(el-Hatib, 1975: 18-24).

Hadîs Yolcuğunun Sonuçları Hadîs almak için yapılan yolculuklar sayesinde irtibatsızlık ortadankalkarak ilim meclislerinden haberdar olunduğu gibi ashâbla birlikteher tarafadağılan hadîsler de bir araya toplanmaya başlamış oldu. Hadîslerin farklı tarîkleri tesbît edilmiş oldu. Râvîlerle ilgili bilgiler elde edilmiş oldu. Bunun neticesinde de cerh veta’dîl ilmi ortaya çıkmıştır. Arap dilinin zenginliği icabı her bölgede farklı şekillerde tezahür edenİslâmî ve ilmî ıstılahlarda birlik sağlanmış oldu.

Page 16: Sünnet Kur-an İlişkisi

Farklı kültürler de bu sayede birbirleri ile tanışmış oldu. Her çiçekten bal toplayan arı gibi hadîs yolculuğuna çıkan âlimlerde İslâmmedeniyet peteğini meydana getirmiş oldular.Kısaca ifade etmek gerekirse hadîsçilerin başlattığı bu ilmî seyahatler,sadece hadîs ilminin genişlemesinde değil, aynı zamanda bütün İslâmîilimleringenişlemesinde de rol oynamış ve kısa zamanda İslâm medeniyetininparlamasında etkili olmuştur (Canan, 1988: 144; Yardım, 2000: 159-160).

[Hadîsler, Kur’ân’da bulunan mücmel ifadeleri tafsil, âmm ifadeleri takyid, mutlak ifadeleri tahsis, müşkül ifadeleri açıklaması bakımından Kur’ân’ın tefsiridir. Hicrî birinci asrın sonunda Ömer b. Abdilazîz’in vâlilere ve hadîsâlimlerine gönderdiği emirle resmî olarak toplanmış, toplanan hadisleristinsah edilerek diğer beldelere gönderilmiştir. Hicrî ikinci asırda dayine hadîs sahasında birçok hadîs âlimi yetişmiş ve müstakil olarakeserler telif edilmiştir.•Hadislerin toplanması için birçok çaba ve yoğun gayret gösterilmiş,İslâm coğrafyasında bulunan beldelere dağılan sahabilerden hadislerialmak ve toplamak için çok uzun ve meşakkatli yolculuklar yapılmış,hadîslerin toplanmasında son derece titiz davranılmış, hadîslerin vesünnetin gelecek nesle sağlam şekilde aktarılması için her türlüfedakârlık gösterilmiştir.•Hz. Peygamber ve sahabe dönemlerinde hem sözlü ve yazılı hem deyaşayış biçimi olarak muhafaza edilen hadîsler, tâbiûn ve etbeu’ttâbiîndönemlerinde son derece bir titizlik içerisinde toplanarakkitaplaştırılmıştır. Böylece bütün bu gayretlerle hadîsler ve yaşanılansünnet, o günden bugüne kadar sağlam bir şekilde bize ulaşmıştır. ]

Page 17: Sünnet Kur-an İlişkisi