-
ADANA (322) 457 66 54AMASYA (358) 218 20 28ANKARA (312) 311 12
12ALANYA (242) 512 85 83BURSA (224) 254 53 26ÇAYCUMA (372) 643 62
72G.ANTEP (342) 232 45 53GÖLCÜK (262) 414 28 82GEREDE (374) 311 37
92ÝSTANBUL (216) 317 88 35ÝZMÝR (232) 431 06 48ÝSKENDERUN (326) 615
73 56KAYSERÝ (352) 222 38 83K.MARAÞ (344) 214 55 37ELBÝSTAN (344)
415 02 00
KARABÜK (370) 712 13 85KARAMAN (338) 214 57 04KONYA (332) 233 40
63KARAPINAR(332) 755 21 11ILGIN (332) 882 73 61MALATYA (422) 324 34
36MERSÝN (324) 231 30 95OSMANÝYE(322) 812 78 21SAKARYA (264) 281 00
26SAMSUN (362) 431 40 99SÝNOP (368) 681 55 19SÝVAS (346) 224 21
31TOKAT (356) 212 24 63TURHAL (356) 272 41 82ZONGULDAK (378) 251 48
31
Gelir þitâ geçer bahârýn faslýKalýrsa yüreðin sînede paslýNâsib
olmaz sana goncanýn vaslý
Dâim için âh u zâr olmayýncaMektûbât-ý Hulûsi-i Dârendevî
TEMSÝLCÝLÝKLER
ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI
Somuncu BabaKÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝEs-Seyyid Osman
Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr
Ýki Ayda Bir Yayýnlanýr
ISSN:1302-0803YIL:6 SAYI:24
OCAK - ÞUBAT 2000ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI
ADINA ÝMTÝYAZ SAHÝBÝA.Þemsettin ATEÞ
GENEL YAYIN YÖNETMENÝA.Tacettin ATEÞ
YAZI ÝÞLERÝNDEN MESUL MÜDÜRAv. Haki DEMÝR
REKLAM ve HALKLA ÝLÝÞKÝLERHamza CIBIL
Yusuf MUTLU - Mehmet ÞENAli GENCAL - Yemliha GÖNCÜ
Ali AYDOÐAN
KAPAKÞýrdar Medresesi / Özbekistan
FOTOÐRAFLARBekir SARI
TEKNÝK YAPIMAJANS B / Darende Tel:615 17 55
GRAFÝK - TASARIMAslan TEKTAÞ
YAZIÞMA ADRESÝZaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71
44700 Darende / MALATYAe.mail: [email protected].
BASIM - YAYIM - DAÐITIM - PAZARLAMASomuncu Baba Basýn-Yayýn
Tic.San.Ltd.Þti.
RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞ Bizim Repro (312) 231 26 72
Dergide Yayýnlanan Yazýlardan Yazarlarý MesuldürKaynak
Gösterilerek Ýktibas Edilebilir.
Araþtýrma
Ah BBuhara
BBuhara................................................. 66
KültürHatýralarla GGüzel
KKoku........................................ 114
Kapak
Baþyazý........................................
22Mektûbat’tan............................... 33
Somuncu BBaba vve NNeseb-ii
ÂÂlisi............................................. 44
Hâce MMahmud EEngir
FFaðnevi.............................................
119BasýndanBasýndan BBelgelerle EEs-SSeyyid OO. HHulûsi
EEfendi................. 222TarihDarende’nin
TTarihçesi...........................................................
224
GençlikAlmanyadaki TTürk ÇÇocuklarý-22........................
330
Osmanlýsýz DDünya TTarihi...................................
332
................................................ 555
Haberler
Sadýk vve VVefalý BBir DDost H.Muhyiddin
TTÜTÜNCÜ....................................................
334
TasavvufTasavvufta VVelayet vve YYûnus SSuresinden ÜÜç AAyet
............... 337
HadisHadisler IIþýðýnda TTasavvuf
.................................................. 339
SempozyumTasavvuf’ta
ÞÞiir....................................................................
441
Týbb-ý
NebeviNezle......................................................................................
443
Somuncu BBaba’nýn
Telin HHatýralarý - 44.................... 444Araþtýrma
Osmanlý
TomurcuklarBir VVarmýþ BBir
YYokmuuuþ....................................... 447
Hanýmlara ÖzelBir DDamla
GGözyaþý.................................................. 550
HatýraHatýra FFotoðraflarý iile Es-SSeyyid OO. HHulûsi
EEfendi.................................... 552
YerenlikDarende’de
BBayram................................................. 553
Vefa
Altun Silsile
-
21. Yüzyýla Girerken Mânevi Dinamiklerimiz
Ocak - Þubat 2000
Somuncu BabaBaþyazý
2
21. Yüzyýla Girerken Mânevi Dinamiklerimiz
"Globalleþme" ve "küçülen Dünya" tabiri, son senelerde
milletlerin ortak tâbiri olmuþ-tur. Esasýnda fiziki olarak, kitle
olarak küçülen bir Dünya yok. Aksine, nüfusu artan, belkimaddi
varlýklarý, yâni verdiði imkanlarý azalan bir dünya var. Artan
nüfus, her gün birazdaha ekmek biraz daha su istediði için,
gittikçe ihtiyaca cevap veremeyen nehirler, yok olanormanlar,
sanayinin kötü atýklarý gibi çeþitli sýkýntýlar yaþayan ve maddi
varlýðýndanolduðundan çok; deðiþen hayat bakýþ açýsýnda... Manevi
deðerlerinden her gün bir þeylerkaybeden bir dünya var...
Manevi unsurlarla teçhiz edilmemiþ milletler, maddi unsurlarýyla
ne kadar mükem-mel donatýlmýþ olursa olsun bir gün yýkýlmaya
mahkûmdur. Yirminci asrýn ilk çeyreðindemerkeziyetçi ve siyasi
rejimde totaliter ve manevi alanda inkarcý devlet anlayýþý ile
kurulanSovyet Rusya 70 yýllýk bir zaman diliminden sonra
maneviyatsýzlýk yüzünden çökmeyemahkum olmuþtur. 1991 yýlýnda
Sovyet Rusya'nýn daðýlmasýyla baðýmsýzlýðýný kazanan 6müstakil Türk
devletinin; bu yetmiþ yýllýk zaman zarfýnda gördükleri baský ve
sindirme poli-tikasý manevi kimliklerinden uzaklaþtýramadýklarý
müþahede edilmektedir. Ýslami konular-daki bazý bilgi boþluklarý ve
bunun tabii sonucu olarak, bazý tezat durumlar ortaya çýkmýþtýr.Eve
giriþ ve çýkýþta, sofraya oturuþ ve kalkýþta dua maksadýyla
ellerini yüzlerine süren OrtaAsya ve Kafkasya müslümanlarý gerekli
dualarý bilmemektedirler. Dini ibadetle de olan bil-gileri
azalmýþken, bu son on yýlda tekrar Ýslami konulara yönelmeleri
onlarý manevi yöndenyücelmeye sevk etmiþtir.
Halen dimdik ayakta duran medrese binalarý, aslýnda esas ilim
kimliðini yansýtangerçekler olarak göðsümüzü kabartmaktadýr. Ýlim
ve tasavvuf merkezlerinden olan Özbek-
istan'da gözlemlediðimiz kadarýyla; milli kýyafetleriyle,
yorgun, 70 yýlýn verdiði eziklik ve çilelerin izleri insanlarýn
yüzlerininkývrýmlarýndan belli... Belleri hafif bükülmüþ zayýf,
fakat beyni dinç, ruhu saðlam. Fiziki yorgunluk ve çöküntü
meydanagelmiþ ancak, ruhu saðlam... Zira; ruhun kalbin beslenme ve
güçlenme kaynaklarý ile bedenin beslenme kaynaklarý farklý.Bedeni
güçsüz býrakýrsak kâfi demiþler ama, Allah (C.C)'ýn, Allah
dostlarýnýn vermiþ olduðu manevi terbiyeyi, ruh güzelliðinisöküp
atamamýþlar, teslimiyetin gýdasýný kesememiþlerdir.
Bilindiði gibi, Anadolu'muzun Türkleþmesinde en büyük rolü,
tasavvufi sahada yetiþmiþ, Alpler, Erenler, derviþlerdediðimiz iman
akýncýlarýnýn gâye fedâisi olarak Allah rýzasý için Anadolu'ya
geliþleri ve buralarda kök salýp, meyve vermeleribir tesadüf olarak
deðil, þuurlu bir irþad faaliyeti olarak yapýlmýþtýr. Öyle ki
gökkkube altýnda ne zaman bir medeniyet ve icti-mai oluþ hadisesi,
bir üstün hamle çiçeklenmiþse mutlaka arkasýndan bu tohumu eken ve
sulayan bir el olmuþtur.
Nitekim Anadolu'yu hareketleriyle bereketlendiren, vererek
þuurlandýran þeriatle tarikatý bir pota içerisinde yoðurarakbütün
Ýslam dünyasý içine can gibi kan gibi karýþtýrmýþ olan
þahsiyetlerin baþýnda; Hoca Ahmed Yesevîler, Þah-ý
NakþibendîlerÞeyh Hâmid-i Veli’ler (Somuncu Baba) ve onlarýn manevi
terbiyesinde yetiþen kamil mürþidler gelir. Bu büyük zatlarýn
tutuþ-turduðu irfan meþ'alesi bütün Anodolu'yu aydýnlatmýþ, buradan
bütün insanlýk âlemine ýþýklar saçmýþtýr.
Böyle tarihi ve azametli bir geçmiþi bulunan Anadolu'da kurulan
medeniyetler, daima fütuhatlarla etrafýndaki devletlerve milletler
için denge unsuru olmuþtur. 1991 yýlýndan sonra baðýmsýzlýðýna
kavuþan Türki cumhuriyetlerdeki kardeþlerim-izin de bizden, yani
Türkiye cumhuriyetinden çok beklentileri vardýr. Merhum
Cumhurbaþkanýmýz Sn. Turgut ÖZAL bir çokbeyanatýnda; "Yirmibirinci
aasýr TTürk aasrý oolacaktýr" derken, dünya üzerinde deðiþik
coðrafyalarda kurulan Türk devletlerininbirlik gücünü tesise iþaret
etmiþ, Türkiyemizin 21. asýrda ulaþacaðý ekonomik gücü ve sahip
olduðu coðrafik konumun etk-isini görerek geniþ ufuklar açmýþtýr.
Tarih, Özal'ý haklý çýkarmýþ; Amerikan Birleþik Devleti Devlet
baþkaný Bill Clinton'daülkemizi ziyaretleri esnasýnda;
"Yirmibirinci yüzyýlýn, Türklerin yüzyýlý olacaðýný" açýkça
söylemiþtir.
Bütün bu gerçekleri göz önünde tutarak, yeni girmiþ olduðumuz bu
asýrda, birlik beraberlik ve kardeþlik duygularýnýnyanýnda yukarýda
arzettiðimiz gibi insanlarý ayakta tutan manevi dinamiklerimizi
kuvvetlendirerek yeni ufuklara ve açýlým-lara gidebiliriz. Madde
planýndaki ilerlemeler insanlarý tatmin etmiyor. Maneviyat alanýnda
da geliþme ve ilerleme saðlan-malýdýr. Geçmiþ asýrlarda Orta
Asya'dan Anadolu'ya gelerek bütün dünyaya yayýlan ilim ve irfan
meþ'alesi bu defa;Anadolu'dan þuleler saçarak en uzak noktalara
kadar yayýlacaktýr. Bu aðýr ancak þerefli vazife milletimizin
omuzlarýndadýr.Bir büyük babanýn aile fertlerine ve çocuklarýna
karþý olan sorumluluk ve þefkati gibi aziz milletimiz ve devletimiz
bu þuurlaüzerine düþeni yapacaktýr.
Yeni bir asýra girerken, büyüklerimizin duasý siz kýymetli
okuyucularýn desteði ile 24. sayýyý yayýna ulaþan dergimiz2000 yýlý
Ocak ayý itibariyle sizlerle daha sýk buluþabilmek için iki ayda
bir yayýnlanacaktýr. Bu vesileyle bütün okuyucu-larýmýzý en derin
kalbi muhabbetlerle selamlarýz.
Gayretli vve bbaþarý ddolu bbir ggelecek üümiddiyle, yyeni
yyüzyýlýnýz kkutlu vve mmutlu oolsun...
Yayýn Heyeti
-
Mektûbat-ý Hulûsi-i Darendevîden
Kemal, AAhmed ÞÞemseddin vve HHâmid HHâmideddin,Gözlerinizden
öperim.Cenab-ý Hâk’ka þükürler olsun ve... Mekke-i Mükerreme’ye sað
salim
ulaþtýk. Yarýn Arafat’a gideceðiz Allah’ýn iziniyle. Anneniz
muhabbetle göz-lerinizden öpüyor. Kýzlarýn gönüllerini incitmeyin.
Aiþemize ve Hâmid’e,akrabalara selam ve dualarla hepsinin
gözlerinden öperim. Darende’lihemþehriler de sað ve sýhhatli olarak
dünkü gün geldiler, hepsi ile görüþtük,hepsinin selamý vardýr.
Müftü Efendi’ye selam ve hürmetlerimi ulaþtýrýn.Hacý Mustafa ve
Turan Aða çok rahatlardýr. Dualarýnýzý bekler ve göz-lerinizden
öperim. Yavrucuðum...
Babanýz18/04/1964
*Bu mektubu evlatlarý Mahmud Kemal, Ahmed Þemseddin ve Hâmid
Hâmideddin Efendi’ye yazmýþlardýr.
Günümüz Türkçesine çeviren Yrd. Doç.Dr Cemil GÜLSEREN
3.Mektup
-
Bu dönemde Baba Yusuf’un evlatlarýyla alâkalýolarak üç önemli
belge bulunmaktadýr:
Birincisi: 1180/1766 tarihinde Aksaray’daki ÞeyhHâmid mahallesi
sâkinlerinden ve onun torunlarýndan baþtamüezzin Hafýz Seyyid
Ýsmail, Hacý Hüseyin Veli, Ahmedve Yazýcý Mustafa, Ebubekir ve Hacý
Ýbrahim olmak üzere15 kiþinin Sadârete gönderdiði bir dilekçe
üzerine,Aksaray’daki Baba Yusuf Hakiki’ye ait vakýflarýn
vergidenmu’af olduklarýný ifade eden bir telhis ve bunun
neticesindesadrazamýn buyuruldusu gönderilmiþtir.1 Sadece telhis
vebuyuruldu kýsmýnýn asýl metnini vermek istiyoruz:
“Telhis mûcebince amel olunmak üzere Buyuruldu4 Muharrem
1180Arzuhâl-i bendeleridir ki;Ashâb-ý arzuhal Nefs-i Aksaray’da
vâki’ Þeyh
Hamid-i Veli Kuddise sýrruh’ul-aiz’in evladý vemahallesinin
sükkân ve ahalisi olub merhum müþârüniley-hin Cami’-i Þerifi ve
Türbe-i latifesi ve tekyeleri müþrif-iharab oldukça ahâli-i
mahalleden 43 nefer kimesne evlad-ývâkýf ile bil-ma’iyye kendü
mallarýndan ta’mir ve temimetmeleri üzere ta’yin ve bu hizmetleri
mukâbelesindeavârýz-ý divâniyye ve tekalifi-i örfiyye ve þâkkadan
mu’afve müsellem kayd olunduklarýna binaen bu ana deðin avârýzve
tekâlif mutâlebesiyle ta’addi olunduklarý yoð iken a’yan-ý
vilayetden ba’zýlarý nizam-ý cedid þurûtý mucibincemu’afiyetiniz
ref’ olunmuþtur deyü avârýz ve tekalif-isâireden hisse tarh ve
tahmil edüb maðdûriyetlerine bâisolmaðla kemâ fil-evvel
mu’afiyetleri içün emr-i þerifsudûruný iþbu arzuhalleriyle istid’a
ederler. Aksaray
Kazasýnýn icmalüzere 157 ve rubu’avârýz hânesi olubNefs-i
AksarayMahalâtýndan ÞeyhHâmid Mahallesiismiyle mahallekaydý
bulunmayubancak Defter-iHâkâninin Þeyh
Hamid Mahallesi olan beþ nefer ile Þeyh Hâmid-i merhu-mun evladý
vâcib’ür-riâyedirler, avarýz vere,gelmemiþlerdir deyü tahrir
olunmaðla bu sûretde evlâddanolanlar hîn-i tahrirden bu ana gelince
avarýz vere,gelmemiþler ise ve yedlerinde âharýn avârýz ve tekâlif
alýn-mak icabeden emlyâk ve arazi zabt ve zirâ’atleri yoð ise,ancak
avârýz ve bilâ ferman tekâlif-i þâkka mutalebesiylerencide
olunmamalarý þurûtundan olan Hatt-ý hümayün-ýÞevket-makrun
mucibince serbestiyyetlerine ri’ayet olunubbâ ferman-ý âli vâki’
olan tekalifden hisselerinden sonrabilâ ferman tekalif-i þakka
mutalebesiyle rencide olma-malarý nîzam-ý cedide mutabýk idüði ve
emsaline bu vechileemr-i þerif tahriri bâbýnda emr ü ferman
devletlü inayetlüSultaným Hazretlerinindir.
Fî silh-i Muharrem 1180”2
Ýkincisi: Rebiülevvel 1087/1773 tarihli SultanMustafa tarafýndan
verilen Aksaray’daki Þeyh Hamid,Baba Yusuf ve Melik Mahmud Gazi
Hankahý vakýflarý ileburadaki türbeye tayin edilecek þeyh konusunu
ilgilendirenbir berattýr. Bu berat Aksaray’daki Somuncu
Baba’nýnelinde bulunurken sonradan Ýbrahim, Seyyid Mustafa,Seyyid
Mehmed ve Seyyid Ahmed’in bu mezkurTekyedeki þehlik ve sofiliklere
tayin edildikleri ifadeedilmektedir.
Üçüncüsü ise, Aksaray’daki Somuncu Babaevladýnýn bazý
vergilerden mu’af tutulmalarý ile ilgili birhüccettir. 1186/1772
tarihinde düzenlenen bu Þer’iyyeHücceti de ailenin elinde olan ve
sonradan Konyalý’nýneline geçen belgelerdendir. Bu Hüccet’e göre,
ÞeyhHamid’in torunlarýndan olan Þeyh .... oðlu Þeyh MollaKasým ve
Þeyh Seyyid Süleyman oðlu Seyyid Mustafa veSeyyid Mehmed, Seyyid
Müslim oðlu Seyyid Kâsým,Seyyid Hasan, Seyyid Molla Hacý Mustafa ve
Mehmedoðlu Mustafa arasýndaki mütevellilik ve þeyhlik anlaþma-zlýðý
karþýlýklý ikrarlar ile çözüme kavuþmaktadýr.3 Biz bubelgenin de
sadece özetini vermekle yetiniyor ve orjinalinide yazýmýza
alý-yoruz.
Ocak - Þubat 2000
Somuncu BabaAraþtýrma
4
VII- SULTAN III. MUSTAFA DEVRÝNDE BABA YUSUF’UN EVLATLARIYLA
ALÂKALI BELGELER
Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZGeçen Sayýdan Devam
-
Ocak - Þubat 2000
Somuncu Baba Araþtýrma
5
VI. DEVRE : 1186-1772’DE DURUM
Baba Kasým
Þeyh Yahya
Þeyh Molla Kasým Þeyh Ali
DÝPNOTLAR1- Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi, Ýbnul Emin, Evkaf, No:
71222- Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi, Ýbnul Emin, Evkaf, No: 71223-
Krþ. Konyalý, Aksaray Tarihi, I,13004- Ankara Tapu-Kadastro Kuyûd,ý
Kâdime Arþivi, Aksaray Defteri, No:1315- Bu ikiside 1193/1779’da
þeyhlik vazifesini yürüttüklerini biliyoruz6- Son zikrettiklerimiz
þu anda Aksaray’da Somuncuoðullarý olarak bilinmekte-dir.
Þeyh Seyyid Mehmed
Seyyid Mehmed Seyyid Mustafa
Seyyid Müslim
Seyyid Mustafa Seyyid Kasým Seyyid Hasan
Seyyid Mehmed
Seyyid Mustafa
I. ABDULHAMÝD HÂN DEVRÝ BELGELERÝNDEBABA YUSUF EVLÂTLARI
Bu dönemde, Baba Yusuf evlatlarý ile alâlaký olarakelimizde iki
önemli belgeler grubu bulunmaktadýr.
Birincisi: Bu belge bizim için çok önemlidir ve birnevi kendi
zamanýna kadar ki arþiv belgelerini özetle-mektedir. Baþbakanlýk
Osmanlý Arþivi Cevdet-Evkaf,No: 24651’de bulunan ve 1192/1778
tarihli bu belgelergrubu, o zaman Þeyh Hâmid, Baba Yusuf ve
MelikMahmud Gazi vakýflarýnýn mütevellileri ve þeyhleri olanMehmed
Halife’nin oðullarý Seyyid Þemseddin Halife vekardeþi Kâsým
Halife’nin bu görevlerine yine ailedenolduðunu iddia eden ve
kendisinin Mehmed Halife’ninbabasý Hacý Kasým’ýn babasý Baba
Kasým’ýn ana-baba birerkek kardeþi Yahya’nýn oðlu Mehmed’in oðlu
SeyyidSüleyman’ýn oðlu olduðunu ileri süren SeyyidAbdurrahman
Halife’nin açtýðý dava ile alakalýdýr. SeyyidÞemseddin kardeþi
Seyyid Kasým’ýn arzuhalleri üzerine,Aksaray Kadýsý 7 Rebiülevvel
1192 tarihinde durumu biri’lam ile Sadârete bildirmiþtir. Sadâret,
i’lâmý iþleme koy-muþ ve konu ile ilgili bütün eski kayýtlarý
tetkik ettir-
VII. DEVRE : 1192-1778’DE DURUM
Baba Kasým
Hacý Kâsým Efendi
Seyyid Mehmed Halife
Seyyid Þemseddin Halife Hâfýz Kâsým Halife5
miþtir. Aksaray’daki Baba Yusuf Tekyesi Þeyhliðinintam ve doðru
bir þeceresi olan bu i’lam aþaðýda þematikolarak
belirtilmiþtir.
Ýkincisi: Ankara Tapu-Kadastro Kuyûd-ý KâdimeArþivi, Aksaray
Defteri, No:131’de yer alan ve 1193 tar-ihinde hazýrlanan bir grup
belgedir, ayrýca üzerinde dur-muyoruz.4
1192-1778’DE ÞEYH
Seyyid Þemseddin Halife
Gâlib
MPertev
Medine
M. Pertev
Þeyhzâde Mustafa Pertev (1277/1860’da Þeyh
Ali
Yunus
Fâtime
Vâsýf
Râhime
Kuddûsi
Âla-addin
Sâhire
Tahsin
Hâmide
Ýraz
Hatice
Vasfiye
Sâdýk
Celal
Hüseyin
Mustafa
Hüsnü
Nûri
Edhem
Afife
Kamil
Ümmühan
Kâzým
Abdullah
Heymune
Ýzzet
Nazlý
Heymune
Ayniye
Þerife
Müctebâ
Fâtýma
HacýMustafa
Hâtice
Galib Fatime Sâdi Lâtife Medine Mehmed Mahmud6
-
Binlerce yýldýr geçmiþin zorlu yolculuklarýnýsimgeleyen tarihi
Ýpek Yolu, Asya'yýAvrupa'ya baðlayan bir ticaret yoluolmasýnýn
ötesinde , bölgede yaþayan kültürlerin, din-lerin ýrklarýn izlerini
taþýmasý bakýmýndan daha çoköneme haiz olup, bir kýsmýný Türklerin
oluþturduðu
kervanlarýn izlediði tarihi bir yol olmuþtur. Bir
ÖzbekAtasözünde belirtildiði gibi; "Evrende iki büyük yolvardýr;
Gökyüzünde Samanyolu,Yeryüzünde Ýpekyolu" bu yol yüzyýllar boyu
devam eden kültür alýþ ver-iþini ve bitmek bilmeyen yolculuklarý
anlatýyor.Gökyüzündeki yýldýzlar kümesinden meydana
gelenSamanyolu'nu gecenin koynunda zevkle izlemektençok, Ata
yurdumuz olan Orta Asya' da ki kültür zengin-liklerimizi seyretmek,
gezmek ve görmek için düþtençok gerçekçi bir yolculuk... Zor ve
zahmetli olsa damaneviyat ve milli duygular açýsýndan bizim için
çokönemliydi...
Yolculuðumuz Veliler baþbuðu ÞAH-INAKÞÝBENDÝ (ö.791/1389)
hazretlerinin diyarý,Özbekistan'a.....Güneybatýsýndaki
Ceyhun(Amuderya)ve kuzeydoðuda ki, Seyhun( Sirderya)
ýrmaklarýarasýnda uzanan topraklarýn büyük bir bölümünü
kap-sayan,Taþkent, Andican, Buhara, Semerkant gibibüyük bölge
þehirleri bulunan maneviyat ve tarihgüzellikleri ile dolu bir
kardeþ ülke......Gezi notlarýmýzageçmeden önce Özbekistan'ýn tarih
seyrindeki yerinebir göz atalým.
Cemalettin AKGÜL
AH BBUHARA BBUHARAZÝKRÝ NNAKÞÝ-DDÝL OOLDUÝÇÝM YYANDI BBU
HHÂRAHER YYAN MMÜÞG-ÝÝ GGÜL OOLDUNE GGÜZELDÝR BBUHARA...
Somuncu BabaKapak
ÖZBEKÝSTANGEZÝSÝNDENNotlar
BBuuhhaarraa
6 Ocak - Þubat 2000Özbek Kadýný
-
Altýnordu Han'ý, Özbek Han'ýn (1312-1340)ahfadý tarafýndan
kurulmuþ olan "Özbek Devleti"Osmanlýlarla daima kardeþâne duygular
içerisindegeçinmiþ, hatta iþbirliði yaparak, Þah Ýsmail'in OrtaAsya
üzerindeki Þiiliði yayma planýna karþý koymakmaksadýyla savaþlarda
bulunmuþ, Osmanlý'lara destekolmuþtur. 18.yy sonlarýna doðru Ruslar
tarafýndançeþitli zulümler ve iç savaþlarýn baþlatýlmasýyla
1924yýlýna kadar çok sýkýntýlý da olsa devlet hayatýna devametmiþse
de 1924 yýlýndan itibaren Sovyet Rusya'nýnbaskýcý, sömürücü
komünist rejimi yayýlmacýlýðýný iyiceartýrarak, II. Dünya harbinden
sonra, daha da þid-detlenerek bir nevi bu Türk cumhuriyetlerinin
istilasý-na gidilmiþtir.
19-20 Aðustos 1991 tarihinde Moskova'da biraskeri darbe olmasý
sonucunda, Sovyet birliðini oluþ-turan Cumhuriyetlerin
baðýmsýzlýklarýný ilan etmeleriüzerine, 31 Aðustos 1991 de
Özbekistan parlemen-tosu da baðýmsýz-lýðýný ilan etmiþtir. Bu gezi
ve ziyaret-lerimiz esnasýnda 70 yýl Rus mezalimi altýnda kalancan
kardeþlerimizin çektikleri ýzdýraplarý yüzlerindenokumak mümkün.
Çünkü yaþlý insanlarýn yüzlerindekiburukluk, istiklal'den sonra da
bir türlü silinmemiþ.Hâlâ eski günlerin izli hatýralarý onlarý
kedere sürük-lüyor olmalý. Gerçi kolay deðil, yeni bir hayata yeni
biryaþantýya baþlamak insan için gayet zor. Yýllarcaibadet
edememiþ, helalý haramý tanýyamamýþ müslü-man kimliðini unutmaya
yüz tutmuþ kardeþlerimizinyine de kültürlerini , dinlerini,
inançlarýný korumauðrunda gayretlerini de görmemezlikten gelmek
insaf-sýzlýk olurdu. Size arzettiðimiz bu iki fotoðrafta
yüzyýl-larýn esketimediði Türk-Ýslam kýyafetine bürünmüþ birerkek
ile, Ýslâm'ýn temizliðini ve sadeliðini unutmayanbir yaþlý annenin
yüzünde görülebileceði gibi, hiçbirþeyi zorla özünden ayýrmak
mümkün olmayacaðýnýndelili...
Türkiye'de saatler 14:30'u gösterdiðinde 27 kiþi-lik kafilemiz
Özbekistan'a hareket etmiþti. Zaman aley-himize iþliyordu çünkü
doðuya gidiyorduk. Özbek-istan'da yerel saatin bizim 3 saat
ilerimizde olduðunuöðrendik. Uçaktan ufka doðru bakýldýðýnda bir
tarafkýzýl güneþin batýþý diðer taraf ise alabildiðine karanlýkidi,
iþte doðu ile batý arasýnda uzanan çizgi üzerindehissettik
kendimizi o an. Yaklaþýk dörtbuçuk saatlikuzun yolculuðumuzda 3.540
km. kat ettiðimiziöðreniyoruz. Uçaðýn içerisindeki insanlar,
çevredekideðiþik yazýlar, yapýlan anonslar bize sanki
Rusya'yagidiyormuþuz havasý veriyordu. Bunu en çokta uçak-tan
iniþteki merdivenin baþýnda duran çar döne-minden kalma yarým metre
çaplý þapkasýný takmýþasker hissettiriyordu bizlere. Hava alanýnda
o her
zamanki sýkýcýbeklemeler bizimiçin söz konusudeðildi çünküuçak
alana henüzinmiþti ki;hostesin Özbekþivesiyle "Mr.Hamit
HamidettinAteþ .." diyebaþlayan anonsuönce hepimizdeþaþkýnlýða
yolaçmýþtý... Fakatuçaðýn kapýlarýaçýlýp grubumuzuVÝP
salonunagötürecek özelotobüsün bizi bek-lediðini görünceyapýlan
anons biranlam kazanýyor-du. Özbekistan'daticaret ile uðraþanh e m
þ e h r i m i zHakký Delier bizleri karþýlamak için alana gelmiþti.
Ülk-eye giriþte hepimize ikiþer tane beyan kaðýdý doldurt-tular.(Ne
kadar bagaj ve paranýz olduðunu beyanediyorsunuz.) Nihayet
Taþkent'e gelmiþtik, hava sertti.Arkadaþlarýmýz toparlanýp otobüse
gelene kadar saat22:00'yi geçmiþti.
Hava alanýnda bizleri karþýlayan Hakký Delier veÖzbek ortaðý
eþliðinde gezimiz boyunca bize tahsisedilmiþ olan hususi
otobüsümüzle doðruca bizibekleyen Taþkent’in merkezi bir yerindeki
Türk lokan-tasýna gittik. Burada çalýþan bir iki Türk'ü görünce
olsagerek üzerimizdeki gariplik biraz gitti ve hazýrlanmýþolan kuzu
tandýrý hep beraberce yedik. Özbekistan’daet yemekleri baþ yemek,
hayvancýlýk geliþmiþ olduðun-dan her yerde et yemeklerinin önemli
olduðunugördük. Fýrýnda yapýlan çeþitli sýcak ekmekleri veyemekten
sonra yediðimiz armuta benzeyen tadýylaÖzbek kavununu da
unutamýyoruz. Süt ve meþrubat-lar gibi paketlenmiþ "Su"larý görünce
þaþýrdýk...! Busularýn Türkiye’den gelen bir firma
tarafýndanpaketlenip iþletildiðini görünce sevindik.Baðýmsýzlýktan
sonra bir çok ülkemiz firmasý burada iþkurmuþ faaliyet gösteriyor.
Ticari mevzuatlarýnda çokzorluklar olduðu söyleniyorsa da sabýrla
çalýþýyorlar-mýþ. Meðerse iyi su bulunmazmýþ oralarda. Ýþte o anbir
Darendeli olarak memleketimizde akan billur
Somuncu Baba Kapak
Ocak - Þubat 2000 7
Özbek Erkeði
-
ýrmaklar aklýma geldi ve "Ne kadar þükür etsek az diyedüþündüm."
kendi kendime. Lokantamýz 40-50 kiþiyizor alýr bir yerdi öyle ki
otuz kiþiyi hiç bir arada aðýrla-mamýþçasýna bardaklarý bile
yetmedi. Lokanta sahibive çalýþanlarý bizleri görünce çok sevinmiþ
olacaklar kihiç çalýþmadýklarý o geç vakitlere kadar bizleri
bekleyiptüm günün yorgunluðuna raðmen güler yüzlü hizmet-lerinde
kusur etmemeye çalýþýyorlardý. Yemekte Özbekdostlarýmýzla sohbet
ederken ilginç þeyler öðrendikorasý hakkýnda. Mesela bir doktorun
bir aylýk maaþý10-15 $ arasý yani on milyon TL. gibi az bir
parayainsanlar bir ay boyunca çalýþýyordu. Her Özbeðin birevi var
aile çoðaldýkça bir göz oda yapýyorlar. Þehirdede olsa müstakil
evler çoðunlukta. Birden çok evleriolanlar kiraya veriyorlar ama
kendi aralarýndaki kiralar5-10 $ civarýnda iken bir yabancý evi
kiralarsa 100-200 $ tutarýnda olduðunu söylüyorlar. Paradan
bah-setmiþken; ülkenin para birimi Som esasýnda Türkparasýndan
deðerli bir para ama en büyük paralarý200 Som. Yani yanlýþlýkla
100$ bozdursanýz yarýmçanta para ediyor. Lokantada her cama monte
edilmiþcihazlar dikkatimi çekiyor ve soruyorum ne olduk-larýný.
Bana onlarýn hýrsýzlara karþý alarm dedektörleriolduðunu
söylüyorlar. Küçük bir lokantada da hýrsýzlýk
olur mu derken. Hýrsýzlýðýn çok fazla olduðunuöðreniyorum.
Oradan birisi söze karýþýyor; nasýlolmasýn bir çuval un
6.500.Som.(yaklaþýk 6,5 milyonTL.) ama fýrýncýnýn bir aylýk maaþý
3.500.Som. (yak-laþýk 3,5 milyon TL.) diye bana serzeniþte
bulundufýrýncý ustasý.1991 yýlýnda baðýmsýzlýklarýna kavuþ-malarýna
raðmen insanlar ezilmiþliðin izlerini ve Rusdöneminden kalma
yöneticilerde halký ezmeleri gerek-tiði düþüncesini üzerlerinden
atmýþ gözükmüyorlar.
Lokantada birer yudum çay içip yatsý namazýmýzýkýlmak üzere
bizim için açtýrýlan camiye gittik. Heryerde cami görmek mümkün
deðil. Merkezi bir yerdefakat yürüyerek gidecek mesafede deðil.
Camidedikkatimizi çeken bir hususta ayakta durulacak yerinince
sünger minderli olmasý idi., ayaklarýn üþümemesiniyetiyle yapýlmýþ
olsa gerek. Bir kaç camide dahaayný minderi gördük. Ýþte o ilk
Camiyi görüncegeldiðimiz yerin Rusya deðil de pirânlar diyarý
Özbek-istan olduðunu hissettik. Cami Mekkeli bir zat tarafýn-dan
yeni yaptýrýlmýþtý. Yapý eski dönem mimarisinesadýk kalýnarak
yapýlmýþ.Bu iþçiliðin halâ var olmasýbizi sevindirmiþti.
Programa göre o geceyi Taþkent'te oteldegeçirip sabah namazýný
müteakiben Buhara’da Þah-ý
Somuncu BabaKapak
-
Nakþibend Hazretlerinin mescidine Cuma namazýnayetiþecektik.
Taþkent'le Buhara þehirlerinin arasý yak-laþýk 650 km. uzaklýktaydý
lâkin otobüs þöförlerinin buyolun dokuz - on saat süreceðini
söylemesi üzerineTaþkent' de o gece yatmamýz bizim Cuma
namazýnýtehlike-ye atmamýz anlamýna gelirdi. "Biz buraya
din-lenmeye gelmedik." deyip Cuma namazýna yetiþmem-iz gerektiðini
belirtince hiç durmadan yola devam ettik.Karasal iklim olduðu için
geceleri soðuk gündüzleri desýcak bir hava vardý. Bizlerde
kazaklarýmýzý ve mont-larýmýz giyerek koltuklarýmýzda uyumaya
baþladýk. Yolboyunca geniþ bir alana yayýlmýþ halkýn genelde
tekkatlý müstakil kiremit ve taþ evlerde ikamet
ettiklerinigördük.
Sabaha doðru büyük bir medresenin önündedurduk. Pamuk
tarlalarýyla çevrili köyün içinde adetatevazusu ile gizlenmiþ
muazzam bir eser. Sahih-iBuhari (el-Camiü's-Sahih) adlý hadis
külliyatýnýn yazarýÝmam Muhammed b. Ýsmail Buhari
(ö.256/870)hazretlerinin medrese ve türbesi bizi
karþýlýyordu.Burasýnýn Haltýk kazasý olduðunu öðreniyoruz.
Özbek-ler kazalara “tümen” diyorlar. Kaza ismini ÝmamýBuhari
hz.lerinin vefatýnda cenazeye gelmek için uzakþehirlerde binek
hayvan sýkýntýsý olmuþ ve binek hay-van fiyatlarý bu sebepten
artmýþ. Haltýk bu anlamageliyormuþ.
Medresenin uzun ve geniþ bir bahçesi mevcutburadan abdest alma
yerlerine geçiyoruz. Gözümüzegenç insanlar iliþiyor öðreniyoruz ki
medresenin halihazýrda 60 tane talebesi mevcutmuþ. Yaþlý,uzun
aksakallý, yöresel kýyafetleri içinde cübbeli ve dizkapak-larýna
kadar mestli o insanlarý görünce zulmun buinsanlarý Ýslamiyetten
koparamadýðý gerçeðine þahitoluyoruz adeta. Halk sabahýn o saatinde
camiye akýy-or. Bizde camiye giriyoruz, lakin ilginç bir þey
oluyor;
bizleri veH a m i d e t t i nEfendiyi dahaönçeden hiçgörmemiþ
olancami imamý,doðru yanýnagidiyor vegörüþtükten sonraýsrarla
imameteg e ç i r i y o r .Necmettin abi ogüzel sesi ilekamet
getiriyor veo an HamidettinEfendinin detilavetiyle beyin-lerimize
nakþoluyor adeta..Huþu içerisindenamazýmýzý kýlýy-oruz.
Namazdansonra cemaatbizlerle görüþüy-or. Cami çýkýþýndahava biraz
aydýn-lanmýþ vemedrese tüm hey-betiyle ortaya çýk-mýþtý.
Camininimamý ve aynýzamanda medreseden de sorumlu kiþi bize eþlik
ederekmedreseyi ve Ýmamý Buhari hz.lerinin
türbelerinigezdiriyorlar. Hamidettin Efendi merdivenlerdenkapýsýna
kadar inerek biz içeriye giremeyiz diye buyu-
ruyorlar (Edebin böylesi ancak Allah dostlarýnamahsustur.) Kim
bilir bu esnada nasýl bir alýþver-iþ oluyor, gönülden gönüllere.
Türbenin içeri-sine sadece kameraman ve fotoðrafçý
arkadaþlargiriyorlar. Zâtýn kitabesi uzunca bir mezar
taþýnamuntazam olarak yazýlýp bu kitabe ile kabr-i þer-iflerinin
üzeri örtülmüþ. Medresenin yakýnzamanda devlet tarafýndan yeniden
imaredildiðini öðrenince seviniyoruz. Devletin içind-ede inanan
kiþilerin olmasý gelecek için ümitveriyor bizlere. Medresenin
kubbelerinde öyletatlý bir Turkuaz rengi var ki insan
gözlerinialamýyor. Bahçedeki çatýlarý tutan o kolonlarýçýnar
aðacýndan oyma el iþçiliðinin ürünüolduðunu öðrenince güzeliði
karþýsýnda hayran-lýðýmýzý gizleyemiyoruz. Osmanlý taþý
iþlemiþ,Orta Asya insaný da aðacý. Bu güzellikleri
Somuncu Baba Kapak
Ocak - Þubat 2000 9
Ýmam-ý Buhari’nin Kabri
Ýmam-ý Buhari’nin Medrese ve Külliyesi
-
Somuncu BabaKapak
10
görmek, yaþamak ve hisset-mek gerekir. Çünkü tariftekikelimeler
aciz ve yetersiz kalýreserlerin yanýnda. Oradanayrýlýyoruz ama
kopamýyoruzaklýmýz orada kalýyor adeta.Otobüsümüze Buhara'
yavarmamýz için kalan 3 saatlikyol için biniyoruz. Kahvaltýiçin
duramayacaðýmýzdanaldýðýmýz azýklarla otobüstekahvaltý
yapýyoruz.Katettiðimiz yol arttýkçaherkesin yorgun
düþmesigerekirken bilakis Þah-ýNakþibend Hazretlerine yak-laþmýþ
olmamýzýn verdiði birheyecandan olsa gerek hiçyolculuk etmemiþ gibi
zindehissediyoruz kendimizi.Cuma namazýna bir buçuksaat kala Buhara
þehrinin gir-iþine geliyoruz. Þöförler otelegidip dinlenebiliriz
diyorlar ama biz doðru Þah-ýNakþibend’e ulaþmak istiyor ve hemen
duraklayanotobüse oraya gitmesini söylüyoruz. Mübareðinateþiyle
kavruluyoruz ve oda bizi kendisine çekiyoradeta. Muhammed Þah-ý
Nakþibend Efendimizinmedrese ve camiine vardýðýmýzda ayrý bir
huzurkaplýyor.
O veliler baþbuðu ki; daha doðmadanMuhammed Baba Semmasi pirimiz
tarafýndan Kasr-ýHinduvan'da keþfedilmiþtir. Bu beldeden
geçerkengüzel kokular alan Semmasi Baba ileride buradabüyük bir
velinin geleceðini müjdelemiþtir. Onun
velayet kokusunu doðu-mundan üç gün sonra taSemmas'da alan
BabaSemmasi Hz.leri, SeyyidEmir Külal Hz.lerini yaný-na alarak
Kasr-ýHinduvan'a gelmiþtir.Daha üç günlük bir ercü-mend olan
Þah-ýNakþibend Hz.lerinikucaðýna almýþ ve SeyyidEmir Külal
Hz.lerineemanet ederek þu tembi-hatý yapmýþtýr.
- Emir! Bahaeddinbizim evladýmýzdýr. Onuþimdiden evlatlýða
kabulettik. Benim maneviyatsinemden neyi emdinse,ayný maneviyatý
buevladýmýza aktarmazsan
ruz-i mahþerde mes'ulsün.Emaneti evvela Cenab-ý
Hakk'a sonra sizedir, diyerek Emir Külal Hz.lerini buhususta
uyarmýþlardýr.
Büyük bir maneviyat eri olan, Þah-ý Nakþibendhazretleri çaðlar
ötesine ýþýklar saçarak, yüce bir yoludevam ettirmiþ, insanlarýn
irþadýna vesile olmuþtur.
Giriþler genelde hep ayný heybetli yüksek kapýlar,hemen ardýndan
uzunca bir bahçenin içinden geçentaþ yol mevcut, medresenin
ortasýna geldiðinizdebüyükçe bir havuz ve içinde yüzen ördekler
görülüyor.Camisine doðru enli ve kýsa (bazýlarý da hafif eðri)
amazarif minare ve onun yakýnýnda tulumbalý þadýrvanabenzeyen
kuyular (su içmek için sadece) var. Namazkýlýnan yerler birden
fazla; mesela Cuma namazlarýortadaki geniþ kubbeli yerde kýlýnýrken
vakit namazlarýzatýn hemen yanýndaki mescitte kýlýnýyor. Bütün
kül-liye ve medreselerde de göreceðimiz gibi, Camiininhemen yanýnda
büyük bir havuz ve dut aðaçlarý var.....Orta Asya tasavvuf ve inanç
kültüründe ayrýbir yeri olduðunu öðrendiðimiz havuzu
görünce,Darende Þeyh Hamid-i Veli Camii Önüne 1960yýlýnda yine
Hulusi Efendi hazretlerinin bir havuzyaptýrdýðýný bildiðimizden
bununda sýrrýný oradaçözüyor, maneviyat merkezlerinin ahengini
anlýy-oruz..... Ruha ferahlýk veren, berraklýk kazandýransu gibi,
sabrýn ve dayanýklýlýðýn sembolü olan DutAðacý ayný zamanda tatlý
meyvesiyle hem ruhunhem de bedenin istifade ettiði bir
aðaç.....Derviþinyemeði de olur, çayýnýn þekeri de......
Havuz ile mescidin arasýnda talebelerin ders
Ocak - Þubat 2000
Þah-ý Nakþibend Hz. Külliyesi Giriþ Kapýsý
Þah-ý Nakþibend Hz. Külliyesi / Kasr-ý Arifan
-
okuduklarý hatta bazýlarýnýn hocalarýyla yatýlý kaldýklarýküçük
odacýklardan oluþan dershane gibi küçükmedreseleri var. Hocalarýyla
medresenin kapýsýndaoturuyor ve sohbet ediyoruz. Kendisi de bize
ikramiçin medresenin küçük de olsa odalarýna davet ediyor.Bizler
henüz ziyaretlerimizi yapmadýðýmýzý belirtipmüsade istiyoruz. Þah-ý
Nakþibend Efendimizinvasiyeti üzerine önce mübarek annelerini
validem-izi ziyaret etmek için hemen yan yoldan yürüyerektakriben
600 metre kadar ileriye gidiyoruz. Çevre-deki insanlar bu kadar
kalabalýk bir insan topluluðunugörünce soruyorlar nereden
geldiðimizi. Biz bir baþlýy-oruz söylemeye;" Darende, Sivas, Tokat,
Ýstanbul,Ankara, Konya, Mersin, Gölcük, Elbistan, Malatya,
…Türkiye'nin her yerinden varýz çok þükür. Onlar busayede yeni
þehir isimleri öðreniyorlar belki ama ensonunda yani; "Turki "
diyorlar bizlere. Bizlerdetebessümle evet diyoruz ve validemizin
kabri saadet-lerinin bulunduðu yere geldiðimizde yapý belki
boyutolarak küçülmüþ ama kalýplar ayný ve muhteþem birhuzur var.
Dýþ kapýdan giriyoruz uzun taþlý bahçe içiyoldan mescidin ve
kabirlerinin olduðu yere gidiliyor.Kabirlerin yaný baþýna dikilmiþ
aðaç direkler, üzerinde-ki demirden yapýlmýþ açýk el ve yaný
baþýnda aþaðýyasarkan bir püskül çekiveriyor dikkatlerimizi.
Bunlarýnmuhakkak anlamý var diyoruz içimizden ama o an içinkendi
kendimize tahminde bulunmaktan baþka birþeyde yapamýyoruz.(Bu
simgeleri bize Buhara Kalesinigezerken rehber detaylý bir þekilde
anlatacak inþallah.)Avluda köþk gibi oturacak bir yer var burada
Kur'anýKerim okuyan medrese talebeleri ve hocalarý bulunuy-orlar.
Güzel sesleriyle biri bitirip diðeri baþlýyor oku-
maya. Büyülü birortam adeta.Geçtiðimiz yerlerde hepdikkat
çekiyoruz; tekkiþi gibi yürüyoruz yekvücut olmuþcasýna. Ýhti-ram
ile giriyoruzPîrimizin huzuruna vus-lat bitiyor iþte o an
neyorgunluk kalýyor neaçlýk. Gayri ihtiyari hiçkimse birbiriyle
konuþ-muyor bir kaç dakikasessizlik oluyor bir aniçin, kim bilir ne
alýþver-iþler oluyor o esnada nes e l a m l a þ m a l a r .Türbenin
hemen yaný-na halýlar sermiþlergelenler öyle etkileniyorki bir anda
girip çýkmakmümkün deðil. Bizlerde ayný sukût içindehep beraber
oturuyoruzhuzurda.
Bir müddet sonra kalkýp gezmeye baþlýyoruz;medrese bölümünden
ara bir bölüm ile geçilen kabirkýsmýnýn gidiþte saðýnda vakit
namazlarýnýn kýlýndýðýmescit mevcut avluda üstü þadýrvan gibi
içinde kuyuaðzý þeklinde bir kuytu olan ilginç bir mekan
dikka-timizi çekiyor. Soruyoruz hemen , zatýn kabrinin tamkarþýnda
bulunan bu yere bayramlarda bir kap ile þer-
bet koyuyorlarmýþ zatentaþýn içine oyulmuþ birtencere içi gibi.
Mantýkolarak da zaten tencerekadar þerbet alabilir oda kaçkiþiye
yetecek! Ama büyük-lerin iþine akýl ermez o güngelen tüm kalabalýk
o þer-betten içermiþ ve herkeseyeterde artarmýþ. Amennadiyoruz ve
kabirlerininbaþýnda bir çeþme dikka-timizi çekiyor hemenSivas'ta
Ýhramcýzade veDarende'de HulûsiEfendi'lerimizin kabir-lerinin yaný
baþlarýndakiakan sular aklýmýza geliyor.Suyun baþýna
gidiyoruzhatýrýmýza Özbekistan'da iyi
Ocak - Þubat 2000
Somuncu Baba Kapak
11
Þah-ý Nakþibendi hazretlerinin Kabri Þerifi-Buhara
Þah-ý Nakþibend Hz. Su Kuyusu
-
Ocak - Þubat 2000
Somuncu BabaKapak
12
su bulunmaz sakýn dýþardan su içmeyin tenbihlerigeliyor. Biz
orada taslarý da görünce içiyoruz. Ýyi ki deiçiyoruz su deðil
mübarek Zemzem ayný Darende'deÞeyh Hamid-i Veli'deki suyu
hatýrlatýyor bizlere. Nebüyüksün Allahým, mübareðin kabri
saadetleri yak-laþýk 7 metreye 10 metre ebat ve 1,5 metre
yüksek-liðinde, dýþ yüzeyini ise mermerlerle kaplamýþlar.Hemen baþ
ucunda bir aðaç ve gölgesinde oturulacaktahtadan bir yer yapmýþ
medrese öðrencileri, oradadönüþümlü olarak Kur'an-ý Kerim
okuyorlar. Yörehalký da saygýlý ve baðlý hiç yalnýz býrakmýyorlar
oralarýonca eziyete ve unutturmaya raðmen. Cuma olmasýhasebiyle
ziyarete geldikleri medresenin bahçesindeöbek öbek (yaþ gruplarýna
göre, aileleri ile..) toplanmýþve özel hazýrlanan yiyeceklerini
yiyor ve Kur'anokuyanlara ikram ediyorlar. Hatta yaþlý ve
uzunmeslilerin oluþturduðu bir sofraya bizleri de davetederek
yöresel çaylarýndan ikram ettiler. Çeþit çeþitevde yapýlmýþ
ekmekleri, marmelatlarý ve çaylarý vardý.Tam bir derviþ sofrasý
izini taþýyor, eskiden olduðu gibibu geleneði yaþatmaya
çalýþýyorlar. Cuma günüolduðu için insanlar çevre yerlerden
vasýtalarla hemziyaret hemde Cuma namazý için geliyorlar.
Bizdekiadetin aynýsý... Ayrýca yemeklerin piþirildiði 10’a
yakýn
tandýr-ocaðýn bulunduðu bir bölüm daha var.Orada yemekler
piþiriliyor. Yemekler bahçedegrup grup topluca yeniyor.
Kominist rejim idaresi sýrasýnda türbeninziyareti yasaklanmýþ ve
türbe kapatýlmýþ.Ayrýca mescit ve camii bölümleri anbaryapýlarak
yýkýlmaya terkedilmiþ, fakat dimdikayakta kalmýþ. Cumhurbaþkanýmýz
TurgutÖzal’ýn Özbekistan ziyareti sýrasýnda, Þah-ýNakþibend
Hazretlerini ziyaretlerinde durumugörünce külliyenin tamiratý için
40.000 Dolarverdiðini Özbekler söylüyorlar ve
minnetlerinibelirtiyorlar.
Medrese tarikatýn merkezi halinde tabi budurumda böyle büyük ve
tarihi bulunan tarikatmüzesi de oluþturulmuþ. Müzede eski
zamanderviþ kýyafetlerinden manevi iþaretlerle büyükinsanlarýn
hangi güzergahlardan Anadolu'yagittiklerini bazý simge ve
iþaretlerin neler ifadeettikleri bize müzeyi gezdiren sorumlu
kiþitarafýndan yarý Türkçe yarý Özbekçe açýklandýHatta müzenin en
sonunda; vefatýna yakýnoralarý ziyaret eden
rahmetliCumhurbaþkanýmýz Turgut Özal' ýnfotoðraflarýný görüyor ve
orasýný mukaddesaddettiði için kabrine toprak getirilmesini
iste-diðini hatýrlýyoruz. Burada da Sayýn Özal'ýn
gayet manidâr bir sözünü levha halinde resmininyanýnda görünce
göðsümüz kabarýyor. Bu aradaMüzeye Silsile hediye ediyoruz, çok
memnun olanmüze görevlisi bu silsileyi hemen müzedeki
yerinekoyacaðýný belirtiyor.
Artýk Cuma vakti yaklaþýyor bizlerde Cumanýnkýlýnacaðý minarenin
yanýndaki büyük kubbeli mescidedoðru ilerliyoruz. Caminin
tavanýndaki o aðaç iþleme
Merhum Cumhurbaþkanýmýz Turgut Özal’ýn Buhara Ziyareti anýsý
Turgut Özal’ýn Müzedeki Meþhur Sözü
-
ve süslemeler bizim adetaönümüze bakmamýzý engelliyor.Caminin
içindeki yerimizi alýy-oruz. Çekim yapmamýzý istemiy-orlar bizde
zaten ýsrar etmiyoruz,daha sonra kafilemizde güzelsesli hafýzlarýn
olduðunu, ezanýisterlerse okuyabileceðinisöylüyor imama ama
kibarcamüezzinlerinin olduðunu söy-leyip ona da müsade
etmiyorlar.Hemen sonra ezan okunmayabaþlayýnca her þey
anlaþýlýyor.Meðerse hükümet son bir kaçsenedir dýþardan (yüksek ses
ile)ezan okumayý yasaklamýþ. Ýmamnamaz kýldýrdýðý yerden
ayaðakalkarak vaaz ediyor dahasonra Cuma namazýnýn sünneti-ni
kýlýyoruz bu arada camigörevlisi Ayet ve hadislerledolu hutbeyi
okumak üzere mýzraða benzeyeniþlemeli ucu sivri ve aðaç bir asa ile
hutbeyeçýktý. Türkiye'deki bazý camilerde kýlýca daya-narak hutbe
okunduðunu duymuþtuk ama, elindemýzraða benzer bir asa ile hutbe
okunduðunugörünce mutlaka bunun da bir Ýslami geçmiþinunsuru olduðu
kanaatine vardýk.
Huþû içerisinde hutbeyi dinledikten sonra sýrakamet ve namaza
gelmiþti. Müezzin kamet getirirkenön saflardaki o ak sakallý ve
dizkapaklarýna kadarmestli olan zatlar bir hareketleriyle dikkatimi
hemençekmiþlerdi. Kametin içinde Peygamber Efendimiz(SAV)'in
mübarek isimleri geçince, bahsettiðim insan-lar diz çökerek
oturmalarýna raðmen adeta yüzleriniyere sürercesine tevazu
içerisinde PeygamberEfendimiz (SAV)'e hürmeten iki büklüm
eðiliyorlardý.Ne büyük bir peygamber sevgisi ve aþkýnýn dýþavuruþu
idi bu. Gezi boyunca edep yüklü zarifhareketler hep dikkatimizi
çekti bunlarý yeri geldikçeaktarmaya devam edeceðim. Cami tamamen
dolmuþ-tu kametinde arkasýndan namaza baþladýk. OnlarCumayý 16
rekat kýlmýyorlardý. Bizlerin namazadevam ettiðini görünce cemaatýn
bozulmamasý içinbizim baþladýðýmýz 4 rekat namazýn bitmesini
bekledil-er. Bizde bunu anlayarak selamdan sonra onlarý bek-ledik
ve hep beraber tesbihlerimizi çektik. Namaznihayet bulunca da
Türkiye'deki camilerde görmeyiözlediðimiz ama maalesef unuttuðumuz
bir hadiseyiorada hatýrlattýlar bizlere Özbek kardeþlerimiz. Dua
bit-ince herkes ayaða kalkýp saðýndaki ve solundaki
kardeþini kucakladý, sarýldýlarve musafaha yaptýlar. Ýþte o
ançaðrý filminde izlediðimiz sahnegeldi hatýrýma.
Hz. Peygamber Mescid-iNebevi'de "Tüm müslümanlarkardeþtir" diyor
ve mescittekiherkesi birbiri ile kucaklaþtýrýy-ordu. Çýkýþta camii
imamý ilede biraz sohbet edip kendisinesilsileyi hediye ettik.
Geneldeesen huzur havasý, insanlarýnedep dolu hareketleri
onlarýnevrensel olan tarikat terbiyesin-den geçmelerinden baþka
birþey olamazdý. Burada geçendört saatimiz bize dört dakikabile
gibi gelmiyor hatta aç veuykusuz olduðumuzu bileunutuyoruz
hepimiz.
Ocak - Þubat 2000
Somuncu Baba Kapak
13
DD EE VV AA MM EE DD EE CC EE KK
-
Somuncu BabaKültür
Ocak - Þubat 200014
Ýnsanýn yaratýlýþýnda verilen beþ duyudan biride kokualma,
koklamak duygusudur. Her normal insanetrafýndaki güzel veya çirkin
kokularý bu yeteneði ileayýrt eder. Bazý tehlikelerden bile insaný
koruyan buduygu, bulunmaz bir nimettir. Bazý insanlarda
yaratýlýþ-tan koklama duygusu olmadýðýndan bu tip insanlar özür-lü
olarak telakki edilir.1
Tabii ki bu sadece insanlara verilen bir haslet dedeðildir.
Özellikle hayvanlarýn yem ve av konusunda nekadar baþarýlý
olduklarýný göz önünde tutacak olursak, buduyunun bütün canlý
varlýklarda deðiþik ölçü ve biçim-lerde tezahür ettiðini görürüz.
Bu arada yaratýlan herþeye de Allahu Teala tarafýndan ayrý ayrý
kokular ver-ilmiþtir. Her insanýn, her bitkinin hatta her ayrý
bitki vemahlukun kendine mahsus kokusu vardýr.
Kainattaki bütün mahlukatý en güzel ve en dengelibiçimde yaratan
Mevlamýz, "Biz insaný güzel bir ölçüüzere yarattýk"2 ayetinde
belirttiði gibi, insaný belliâhenk ve denge içerisinde
yarattýðýndan diðer mahlukat-tan ayrý bir özellik vermiþtir. Koku
alma organýmýz iseBurun'dur. Ali Rýza Karabulut "Týbb-ý Nebevi”
AdlýAnsiklopedi'sinde burunun görevlerini sayarken; "Nefesalýp
vermek, koku almak, akciðerlere temiz hava vermek,randumanlý
çalýþmasýný saðlamak, özellikle aðzýn kapalýolduðu uyku zamanýnda
nefes alýp-vermeyi saðlamak,aðýzdan nefes alýp-vermek her zaman
mümkün olmasada, burundan her zaman nefes alýp verilir." diyerek
kokualma duygusunun da anatomik olarak bir vazifeolduðunu
yazmýþtýr. 3
Musa TEKTAÞ
LAR
-
Ocak - Þubat 2000
Somuncu Baba Kültür
15
Bizim bu yazýmýzda esas konumuz Güzel koku-lardýr. Ancak her
güzelin birde karþýtý yani çirkini vardýr.Hayrý ve þerri yaratan
Allah (C.C) güzel ve çirkinindeyaratýcýsýdýr. Ancak güzeli muhabbet
ve rýza ile, çirkiniise; kesb sahibinin niyetine binaen çirkin
olarak yaratýr.Kur'an da zikredilen ve ilk akla gelen Lût
kavmininhelakiyle üzerlerine verilen ve sonra gelen kavimlereibret
olsun diye verilen kötü kokudur.
Kur'an-ý Kerimde ismi geçen ve cennet ehlini
haberverirken;"Kendilerine mühürlü hâlis bir içkisunulur. Onun
içiminin sonunda misk kokusuvardýr. Ýþte yarýþanlar ancak onda
yarýþsýnlar."4
buyurulmuþtur. Ve Peygamberimiz tarafýndan çoksevilen kokulardan
biri de Misk'tir. Çeþitli hayvan-lardan özellikle Çin ve Tibet
daðlarýnda yaþayanmisk geyiklerinin avlanmasýyla karýn derisi
altýn-daki bir bezden güzel kokulu bu maddenin enkalitelisi,
sýrasýyla; Horasan, Çin ve Hindistangeyiklerinden çýkarýlan
misklerdir. Tabakatkitaplarýnda rivayet olunduðuna göre, Hz.Adem
(A.S) yaratýlýp, yer yüzüne indirildiðizaman onu ziyarete giden
geyikler buziyaretten ayrýldýktan sonra çok güzel birkoku ile
dönerler. Sürüdeki diðer geyiklerbu kokuyu hissedince nereden
aldýklarýnýsorarlar. Onlarda yeryüzüne indirilenbenî Âdem'i ziyaret
ettiklerinden bugüzel kokunun Hz. Adem'den geçtiðinisöylerler.
Diðer geyiklerde bu kokuyualmak maksadýyla onu görmeye git-miþlerse
de, Allah rýzasý için ziyaret edengeyiklerin kazandýðý kokuyu
kazana-madan döndükleri görülmüþtür. Buhikayeden anlaþýldýðý gibi,
kokularýn engüzeli yine âdemoðlundadýr. Misk güzelkokularýn en
güzeli ve en iyisidir. Misk'ledarb-ý mesel getirilir ve baþka
kokular hepona benzetilir. O baþka birine benzetilmez.5
Nitekim peygamber Aleyhis-Selâm; "Miskkokularýn en güzelidir,
kokularýn en güzelimisk'tir"6 buyurulmuþtur.
Hazreti Peygamber kulun Allah rýzasýiçin yaptýðý oruç ibadetinin
sevabýný ve yüceliði-ni beyan için; "Muhammed'in nefsi kudretelinde
olan Allah'a yemin ederim ki; oruçlukimsenin aðýz kokusu, Allah
katýnda miskkokusundan daha güzeldir"7 buyururken de, aslýndamisk
kokusundan daha güzel bir kokuya sahip olaninsanoðlunun ibadetle
kazandýðý özellikleri ve AllahuTeala'nýn katýnda Misk kokusundan
daha güzel olacaðýaçýkça belirtilmiþtir. Týbb-ý Nebevi
Ansiklopedisi'nde miskkonusunda þu bilgilere rastlanmaktadýr;
"Peygamber Aleyhis-selam miski alýr, onu baþýna,saçlarýna ve
sakalýna sürerdi."
"Peygamberimiz ihrama girerken kurban bayramýgünü ve Kâbe'yi
tavaf etmeden önce içinde misk bulu-nan koku ile Hz. Aiþe eliyle
koku sürünürdü.
"Hz. Ali (R.A) de, elindeki misk kutusunu göster-erek: "Þu miski
cenazemi yýkarken kullanýnýz! ÇünküPeygamber Aleyhis-selam'ýn
cenazesinin gaslinden artakalmýþtýr." diye vasiyette
bulunmuþtur.
"Hz. Ali'nin oðlu Muhammed; Rasulullah' ýn eþiAiþe'ye :Peygamber
Aleyhis-selam güzel koku kullanýrmýydý? Diye sormuþ. Aiþe' de;
"Evet misk ve amber gibikokusunu olup rengi olmayan erkeklere
mahsus güzelkokular kullanýrdý"
"Misk cennet kokusudur, sýddýklar miskten tepel-er üzerine
oturacaklardýr." denmiþtir8
Edebiyatta, özellikle divan þiirinde Misk'inçok kullanýldýðýný
görmek mümkün. Çoðu
zaman Müþg (Müþk) olarak ta ifade edilen bukelimeler,
güzellikleri tasvir için deðiþikterkiplerde ifade edilmiþtir.
müþg-bû:Güzelkokulu, Müþg-çin:Misk toplayan, müþg-efþân: Misk
saçan, müþg-fürûþ: Misk satan,müþgin:Misk kokulu, anlamlarda
kul-lanýldýðý gibi, Misk-ü amber terkibinde deher iki güzel kokunun
birlikte aynýkelimede kullanýlmasýyla anlatýlacak
þeykuvvetlendirilmiþtir.
Arapça'da Itr kelimesi "güzel velatif koku" anlamýna geldiðinden
zaman-la kültürümüzde koku satan kiþilere"attar" (Bazý yörelerde
aktar olaraktasöylenir), güzel koku satýlan yerlere de"attariye
dükkaný" denilmektedir.
Güzel kokulardan biride Anber'(Amber) dir. Anber balýðýndan
çýkarýlangüzel kokulu bir madde olup külrengindedir. Adýný
çýkarýldýðý balýktanalmaktadýr. Tebâbette ve esans yapýmýn-da
kullanýlmaktadýr. Anber' in elde ediliþi
konusunda deðiþik görüþler vardýr.Bazýlarýna göre denizde bir
pýnardan petrol
gibi kaynar. Yaðlý olmasý sebebiyle suyunyüzünde çýktýðýnda
donar, rüzgar dalga ile
sürüklendiðinde toplanýr. Diðer bir görüþe göreise, donmuþ anber
tanelerini balýklar yutar,
kendilerine zarar olduðu için balýklar ölür, rüzgar vedalga
sebebiyle ölmüþ balýklar sahile gelir, bunlarý
toplayan avcýlar karýnlarýný yararak anberi çýkarýrlar.Güzel
kokulu olduðu için anber'den yapýlan tesbihler demuteberdir.9
Güzel koku ise, Ýntiþarýný âlemlerin rahmetPeygamberi olan, iki
cihan serveri Hz. Muhammed(S.A.V) ile bulmuþtur. Güzel kokulu
çiçeklerin baþýndaGül gelir.
Gül rengi, þekli ve kokusu bakýmýndan da çeþitlibenzetmelere
konu teþkil etmiþtir. Bunun baþýnda her
-
Somuncu BabaKültür
yönüyle benzetiliþi gelmektedir.Yunus Emre'nin ;
Çiçek eydür ey derviþ gül Muhammed teridir"10
mýsralarýndaki terennümü Es-seyyid Osman Hulûsi
EfendiDivanýnda;
Sen ki gülden bûyini aldýn meðer Peygamber'in,
Mazhar oldu ânýn bu devlet-i uzmâ neden?11
beyitlerinde Bülbüle hitapederken, gülün kokusunun
Peygamberimizin terindenaldýðýna inanýlýr. Halk arasýnda "Gül
koklamak sevaptýr"sözü de daha çok bu çiçeðin Hz. Peygamberin
sembolüolmasýndan kaynaklanmaktadýr. Gül koklandýðýnda,veya gül
suyu ikram edildiðinde salâtü selâm getirilmesi,bu inanýþýn
müslümanlar arasýnda köklü bir geleneðesahip olduðunu gösterir.
Mevlid törenlerinde gül suyuserpmek bunun için yapýlmýþ olan sanat
eseri gülâbdan-larýn ortaya çýkmasýna vesile olmuþtur.
Tasavvufi sembolizmde gül ilâhi güzelliði ifadeettiði gibi,
Allah'ýn mahbubu Hz. Muhammedi'de temsileder.12
Bu nedenle bizde kýz isimlerinin dahi çoðugül’lüdür. Gülay,
Güler, Gülseren, Gülendam, Gülçin,Gülgün vb. isimler hep Peygambere
duyulan sevgininiþareti olarak konulmuþlardýr. Peygamber
Efendimizin
mübarek ismi þeri-flerinden biri si de;TAYYÝB'dir. Bumübarek
isminmanasý ise þöyledir:Allahu TealaRasulullah (S.A.V)efendimizin
hilkatýnýve vücudunu güzelkokulu yaratmýþtýr.Bu sebeple, Allah(C.C)
katýnda vekullarýnýn yanýnda,güzel kokularý bütünkokulardan
dahagüzel olduðu içinTayyib ismi onay a k ý þ m ý þ t ý r .R a s u
l u l l a hE f e n d i m i z i nkendine has güzelkokusu
olduðundanbir þey sürmesedahi, vücutlarý miskve amber gibi
güzelkokardý. O kadar ki,mübarek elini,birkimsenin eline veya
elbisesine deðdirse, o günboyunca, güzel kokusu o elinisürdüðü
þeyde duyulur ve kok-lanýrdý.
Rasulullah Efendimiz birsokaktan geçtiði zaman; o günboyunca
oradan geçenler,Rasulullah Efendimizinkokusunu alýr ve o
sokaktangeçtiðini anlarlardý.
Peygamber Efendimizinâdeti idi. Bir çocuk gördüðüzaman onun
baþýný mübarekelleri ile okþardý. Hangiçocuðun baþýný okþasa, o
çocuðun yanýna varanlar, güzel kokusundan anlardý ki,Rasulullah
Efendimiz o çocuðun baþýný okþamýþ.
Dünya da Peygamberimizin vücudundan çýkankokudan daha güzel koku
olmadýðýna þu bir delil olarakyeter: Rasulullah Efendimiz terlediði
zaman pâk zevceleriondan çýkan terleri toplar, süründükleri güzel
kokularakatarlardý. Bu kokuyu da çok dikkatle korurlardý.
Peygamberimiz saadetle ebedi âleme göç ettiðizaman, iyi
sayýlmayacak hiçbir hal kendilerindegörülmedi. Bundandýr ki,
Ashab-ý Kiram onun için þöyledediler;
-"Hayatýn, ölümün, hissin ve mânanla tâhir ve pâkoldun ya
Rasulallah."13
Peygamberimizin vefatýyla, o mübarek kokusutopraða sirayet
etmiþ, ve bu gün Mescid-i Nebevi' yeinsanlarý çekip, götüren o
manevi hisleri veren, bir kokuhusule gelmiþtir. Hac farizasý
münasebetiyle veya umreiçin Medine-i Münevvere'ye varan
kardeþlerimizhissederler ki, Ravza-i Mutahhara' ya doðru insaný
çekengüzel bir koku vardýr. Ýþte bu koku Peygamberimizinmübarek
vücuduyla þereflenen topraðýn, baðrýndakikutlu mihmanýn yüceliðini
dýþa vuruþudur.
Gül, gülyaðý ve gülsuyunun güzel kokusu yanýnda,soðutucu,
temizleyici, kurutucu, sürüldüðü organýkuvvetlendirici özellikleri
vardýr. Gülün kokusu gönle hoþgelir.
Özellikle Þam, Nusaybin ve Isparta da yetiþen güzelkokulu ve
yaðlý güllerden mekanik usullerle elde edilenyaða “Gülyaðý ve ya
Gül esansý" denir. Meþhur Botanikçimelim Muzaffer Türkmâni (ö.694
H) gülyaðýnýn iki þek-ilde elde edildiðini haber vermektedir.
Birincisi gül çiçek-leri bakýr inbiklerde su ile normal ateþte
kaynatýlarak eldeedilir, eðer birinci kaynatmada iyi sonuç
alýnmazsa, kay-natma iþlemi tekrarlanýr. Ýkincisi gül çiçekleri su
buharýile ýsýtýlan kaplarda damýtma yoluyla elde edilmektedir.Hem
hekimlikte hem de güzel koku olarak kullanýlmak-tadýr.14
Günümüzde Özellikle Isparta ilimizde gülyaðý vegülsuyu üretme
hususunda sanayileþme çalýþmalarýolmuþ ve bu amaçla fabrikalar
kurulmuþtur. Ancak yinede tatbiki olarak genel kural þu ki;
çiçekler sabahýn erkensaatlerinde güneþ doðmadan toplanýp gölgede
kurutu-
Ocak - Þubat 200016
-
Ocak - Þubat 2000
Somuncu Baba Kültür
17
lur. Su buharý ile dilitasyona tabi tutulur. Elde edilen kýs-mýn
üst tarafýndan gül yaðý toplanýr. Alttaki sulu kýsým isegül suyunu
teþkil eder. Genellikle 3.000-3.500 kg çiçek-ten, 1 kg gülyaðý, 500
kg gül suyu elde edilir. Gül yaðýesans olarak tüketilmekle beraber
kozmetik, parfümerive diðer sanayii dallarýnda da
kullanýlmaktadýr.15
Ülkemizde Seyyar esans ticaretiyle uðraþan vememleketin her
yöresinde esans satýcýlýðýyla meþhur olaninsanlar genellikle
Darendeli' dir. Çünkü Darende, dinive tasavvufi kültürün hakim
olduðu bir belde olduðun-dan, buranýn insanlarý kitap satýcýlýðýnýn
yanýnda birdeesans satýcýlýðý sektörü oluþturmuþlardýr. Son
yüzyýliçerisinde bu gelenek devam edegelmiþtir. Bu konudakibazý
tesbitlerimize geçmeden önce Darende'de yetiþmiþbüyük mutasavvýf
Es-seyyid Osman Hulûsi Efendi' ningüzel kokuya olan meraký ve bazý
hatýralarýný naklede-ceðim.
Nakþibendi tarikatý meþayýhýndan olan HulusiEfendi, Hz. Muhammed
(S.A.V) e ulaþan neseb silsilesiile, o temiz neslin evladý ve kutlu
yolun yolcusudur. Hz.Muhammed (S.A.V) in temiz neslinden olan ve
24.Kuþaktan torunu bulunan Somuncu Baba ismiyle ma'rufÞeyh Hamid-i
Veli Hazretelerinin Darende'de bulunankabrini Osmanlý vesikalarýnda
tavsif ederken“Darende'de defin-i hâk-i ýtýrnâk olan”
ibaresinde"Darende'de miskü amber gibi kokan toprakdadefnedilmiþ
bulunan"16 manasýndaki satýrlarda da belir-tildiði gibi,
Seyyid'leryaratýlýþlarýndaki nesebulviyyetinden ve ittiba-i
rah-ýnebeviyeye sülûklarýndandolayý güzel kokuludurlar.Þeyh Hamid-i
Veli(K.S)Hazretleri bir þiirinde,Seyyid'leri güle benzeterek;
Bizim gülþendeki güllerAçarlar taze solmazlarHazan olup
dökülmezlerZemistan-ý bahar olmaz 17
derken Peygamber bahçesinintomurcuklarýnýn, açan gül-lerinin
kökünden aldýðý kuvve-tle asla solmayacaðýný ve tazekalacaðýna
iþaret etmiþtir.
Peygamberimizin vücudunda bulunan güzel koku-nun ve sünneti
Rasulullah'ýn bariz tezahürü HulusiEfendi'de de neþ'et etmiþtir.
Kendine has güzel gül koku-lu teni evlad-ý resul olmasýnýn bir
zahiri iþareti olmaklaonu sevenler tarafýndan her zaman hissedilmiþ
ve müþa-hede edilmiþtir. Zaten Divan' ýndaki bir þirinde gülün
Hz.Peygamberi sembolize etmesiyle, kendi neslinin deoraya muttasýl
olduðunu þöyle dile getiriyor;
Karanfiller tütsün dursunÇiçeklerin baþý güldürBülbülleri ötsün
dursunGözlerimin yaþý güldür
Somuncu Baba'nýn iliTaze açar solmaz gülüBaðýnda öter
bülbülüKokar daðý taþý güldür
HULÛSÝ sulbümüz el-hakRasûlün âline mülhakAltýn Silsile'nin
mutlakHep kavmi kardaþý güldür.18
Kendileri de güzel kokuyu çok severlerdi. Özelkütüphanesinde
ayrý bir koku köþesi oluþturmuþ, koku-larýn en has ve en
seçkilerini burada toplayarak, kristalve kýymetli þiþelerde özel
bir koleksiyon meydana getir-miþtir. Nerede güzel bir þiþe, nerede
kaliteli bir kokugörürse ondan satýn alýr, bu özel koleksiyonuna
katar-lardý. Hatta gönül dostlarý tarafýndan bu ilgi ve
merakýbilindiðinden herkes kokunun en güzelini ve þiþelerin
enkýymetlilerini ona layýk görür teberrüken getirip
hediyeederlerdi. Bunun yanýnda Hulusi efendi kendi
kullandýðýkokulardan ziyarete gelen insanlara ikram eder,
bazandekendine hediye edilen en kýymetli þiþelerdeki esanslarý
bile yanýnda bulunanlardanbirine uzatýp, hemen oracýktabir baþka
insana hediye eder-lerdi. Kütüphanesindeki özelbölmede, kendisini
ziyaretegelen insanlara hediye etmekiçin bizzat kendi eliyle
esansþýrýngasýyla doldurduðu billurþiþeler içerisindeki kutu
kutuesanslarý hazýr bulundururdu.Buradakiler tükenmeden yeni-lerini
hazýrlar, kütüphaneyigezdirdiði veya sohbet ettiðiþahýslarýn
tamamýna onlardanikram ederlerdi. En çok sevdiðiesanslarýn; “Harem,
Gül veSandal” esansý olduðunusöylerlerdi. Bütün güzel koku-
lara âþina olduklarýndan, ilk koklayýþta, esansýn adýný,veya
kalitesini rahatlýkla söylerdi. Çünkü o gül kokuluPeygamberin
neslinden gül kokulu ve gül yüzlü birinsandý.
Bir defasýnda Darende'den bazý yöneticilerindebulunduðu bir
heyetle ilçenin bazý sorunlarýný görüþmeküzere zamanýn Baþbakaný
Süleyman Demirel'i ziyaretederler. Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi
cebindençýkarttýðý çok güzel bir þiþedeki esansý Süleyman
-
Ocak - Þubat 2000
Somuncu BabaKültür
18
Demirel'e hediye eder. Demirel bu þiþeyi alýr, baðrýnabasar ve
çekmecesine koyar. Ondan sonra çekmecesin-den çýkardýðý Isparta
güllerinden elde edilmiþ halis gülyaðý bulunan bir þiþeyi
çýkararak; “Hocam , kokularýn engüzeline siz layýksýnýz, lütfen
kabul edin” diyerek gül yaðýhediye eder.
Her zaman insanlara ikramda bulunan HulusiEfendi'nin bu yönünü
14 Temmuz 1977 tarihliTERCÜMAN Gazetesindeki Vitrin'inde Gazeteci
yazarYavuz DONAT meclisteki bazý hadiseleri anlatýrken þöyledile
getiriyor:
Kokunun Hikayesi; Sonra sýra Necmettin Erbakantarafýndan
Süleyman Demirel ile Alparslan Türkeþ'ineline sürülen "gülyaðý"na
geliyor. Kimine göre bu gülyaðýIsparta'dan gelmedir, kimine göre
Hicaz'dan.
MSP'li Recai Kutan sözü alýyor; "EfendimMalatya'nýn Darende
ilçesinde önemli bir türbe vardýr,Somuncu Baba Türbesi...."
Süleyman Arif Emre araya giriyor: MHP'li SadiSomuncuoðlu' nun
sülalesi de oraya dayanýyor.
Recai Kutan devam ediyor; "bu türbeninbulunduðu yerdeki camiinin
imamý HacýHulusi Efendi adýnda bir din âlimidir. Buâlim bir dîvân
adamýdýr. Darende'li iþçi-leri bir araya getirmek için
Almanya'yabile gitmiþtir. Ýþte bu Hacý HulusiEfendi bir münasebetle
sayýnErbakan' la görüþmüþlerdi. Erbakanhocamýzýn Demirel ve
Türkeþ'ineline sürdüðü koku, HulusiEfendi'nin Erbakan'a
verdiðikokudur."19
Konu meclisteki vekillerimiz-den açýlmýþken Malatya
Milletvekilive Milli Eðitim EskiBakanlarýmýzdan MetinEMÝROÐLU' nu
bir Darendeziyaretinde bizzat kendinden din-lediðimiz bir
hatýrasýný da bu aradanakletmek istiyorum:
Avrupa Güvenlik ve Ýþbirliði toplan-týsýna katýlmak üzere
Bulgaristan'a gidenBakan Emiroðlu, AGÝK Baþkaný ileBulgaristan'daki
Türklerin problemlerini görüþmek içinbir araya gelirler. Emiroðlu
ortamý yumuþatmak için birikramda bulunmak ister. (Bu ziyaretten
önce de Malatyagezisi esnasýnda Darende'de Hulusi Efendi' yi
ziyaretetmiþ, duasýný almýþ ve bu arada Hulûsi Efendi SayýnBakan' a
esans hediye etmiþtir.) Eliyle cebini yoklayanSn. Emiroðlu, Hulusi
Efendi' nin kendine hediye ettiðiesansý bulur ve AGÝK Baþkanýna
hediye eder. Baþkanesans þiþesinin kapaðýný açarak koklar ve çok
hoþunagider. Bu sayede bir yumuþaklýk oluþarak görüþmeolumlu
sonuçlanýr. Bulgaristandaki soydaþlarýmýzaözgürlük haklarý verilir.
Bakan Emiroðlu bu hatýrayýanlatýrken, bir güzel kokunun nelere
vesile olduðununcanlý þahidi olarak iftiharla Hulusi Efendiye her
zamanminnet borçlu olduðunu beyan ediyordu.
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi'nin, güzel kokuyusevdiðini ve
hediye ttiði güzel kokularýn deðiþik vesileler-le gönüllerin
tesanütüne de bir vasýta olduðunuarzettiðimiz bu hatýralardan
sonra, yukarýda belirttiðimizgibi, Hulûsi Efendi'nin kendine has
güzel bir kokusuvardý. Rasulullah'tan sürüp gelen bu nesebde
elbettekiböyle güzel hasletlerin olmasý mümkündür. HulusiEfendi'nin
oðlu ve Manevi varisi H. Hamideddin Efendi'nin bir umre
ziyaretindeki hatýrasý da bu güzelliðin birþahididir.
Medine-i Münevvere de ceza evi vaizi olarak görevyapan Suriyeli
âlimlerden Seyyid Ömer, 1988 yýlýndaHulusi Efendi ile Medine de
görüþüp sohbet etmiþtir.Aradan yýllar geçer 1996 yýlýnda bir grup
arkadaþlaUmre ziyaretine giden H. Hamideddin Efendi,Medine'de bir
eve davet edilir. Ev sahibi, yakýn komþusuolan Seyyid Ömer'e bir
misafiri olduðunu belirterek onuda davet eder. Hamideddin Efendi
bazý arkadaþlar ile
içeride otururken, evin dýþ kapýsýndan giren SeyyidÖmer, “Burada
Hacý Hulusi Efendi' nin kokusu
var” diyerek hayretini gizleyememiþ, içerigirdiðinde ise, daha
önce hiç görmediði
içeride Hacý Hulusi Efendi' nin oðluHamideddin Efendi' nin
olduðunugörünce boynuna sarýlýr, kucaklaþýr vesaatlerce sohbet
eder.20
Yazýmýzýn bu bölümünbitirirken; güzel kokununPeygamberimizin çok
sevdiði birsünneti olmasý bakýmýndan, hergüzel koku hissedince ilk
önce Hz.Muhammed (S.A.V) Efendimizinhatýrlanmasý ve salavat
getirilmesigerektiðini hatýrlatýr, bu güzellikleri
yaþatan, hatýrlatmaya vesile olan gülkokulu büyüklerimizin
þefkat ve mer-
hametine sýðýnýrýz.
DDEEVVAAMM EEDDEECCEEKK
DÝPNOTLAR1- A.Rýza Karabulut, Týbb-ý Nebevi Ans. s.430, Ank.
1995,2- Tîn 95 / 43- Karabulut, Týbb-ý Nebevi s.126 4- Mutaffifin
83 / 25-26 5- Karabulut, a.g.e s.488 6- Müslim, Edeb H.18-19 7-
Müslim, Savm H.161 8- Bkz: Kabulut, a.g.e, s.488 9- Geniþ Bilgi
için Bkz: a.g.e,s.58
10- TDV, ÝA, C.14, s.220)11- O. Hulûsi Ateþ, Divan-ý Hulus-i
Darendevi,I. Baský, s.174 12- TDV, Ý.A, C.14, s.220 13- Kara Davut
Ýzmitî, Delail-i Hayrat Þerhi, s.78 14- Karabulut,a.g.e, s.304 15-
Yeni Rehber Ansiklopedisi. C.8, s.135-136 16- Bkz: Ahmet Akgündüz,
Somuncu Baba ve Neseb-i Âlisi, s.9 Ýst. 199317- Gülseren/Cengiz/
Adýgüzel, Somuncu Baba, Ank 1965, Ajans Türk Matb. s.2618- O.
Hulûsi Ateþ, Divan-ý Hulus-i Darendevi,II. Baský, C.1, s.101 19-
Yavuz Donat, Sandýktan Ýhtilale (1977-1980), Bilgi Yay. Ank,198720-
Somuncu Baba, S.12,Mart 1997, s.40
-
Ocak - Þubat 2000
Somuncu Baba Altun Silsile
19
HHâceâce MMahmudahmudEEngir ngir FFaðnevî aðnevî
(K.S.)(K.S.)
Orta boylu, geniþ aðýzlý, güler yüzlü, çekme burunlu,siyah
sakallý, teni beyaz, beyaz sarýk saran bir þahýsolan bu zat:
Buhara'ya onbeþ kilometre mesafede veEykeni'ye baðlý Fagni köyünde
doðmuþtur. Bazý kaynaklar-da ismiyle beraber geçen " Encer",
"Encir" veya "Ýncir" lak-abý olmalýdýr. "Encer" gemi demiri
demektir. Tarikatý, þeriatesaslarýyla demirleyen bir mürþit olduðu
için kendisine bulakab verilmiþ olabilir. Encir ve Ýncir ise
bildiðimiz incirdir.Bazý kaynaklarda Encir veya Ýncir kelimesi
Faðni köyü ilebirlikte kullanýldýðýna bakýlýrsa, bu isimlerin
Faðni'nin bir
mahallesi olma ihtimali vardýr. Doðum tarihi kabirkitabesinde
M.1249 vefaatý ise M.1328 olarak yazýlýdýr.
Faðnevi Hazretleri, mürþidi Ârif RivgeriHazretlerinin yerine
irþad makamýna geçinceye kadardülgerlik yapar, inþaat iþleriyle
uðraþýr, bina inþa ederdi.Rivgeri Hazretlerini tanýyýp onun
dergahýnda olgunluðaerdikten sonra, irþad iþiyle meþgul olmaya ve
gönül inþaetmeye baþladý. Mürþidinin vefatýna yakýn
dönemdebenimsenmesine izin verdiði cehri zikir usülünü
Mevlüt SARIOÐLUNecmettin SARIOÐLU
-
Ocak - Þubat 2000
Somuncu BabaAltun Silsile
20
Buhara'ya ve Eykeni'ye yaydý. El Hadâiku'l- Verdiye,onun
Buhara'ya üç fersah yakýnýnda ki VâbekiCamii'nde irþad hizmetiyle
meþgul olduðunu kaydeder.Yüksek kerametlere ve keþiflere sahip olan
bu þahsýnhavace silsilesinde ayrý bir yeri vardýr. Arif-i
RivgeriHazretlerinin halifelerinin en büyüðü ve en
ulusudur.Ticaretle meþgul olmuþ, helal kazanç için hiçbir
fedakar-lýktan kaçýnmamýþtýr.
Mahmud Fagnevi Hazretleri, zikir ve gönül ehli birkimse olmakla
birlikte, ilim meclislerini sever ve zamanzaman oralarý ziyaret
ederdi. Yine bir gün ÞemseddinHalvâni ve Þeyh Hâfizuddin gibi
alimlerin bulunduðuilim meclisine vardý. Þeyh Hafizuddin, daha
sonrakiNakþi silsilesinde yer alacak olan Muhammed Parsâ'nýnbüyük
ceddidir. Þemseddin Halvâni, Þeyh Hafizuddin'ededi ki: " Mahmud
Fagnevi'ye sor bakalým. Tarikatlarýnýnesasý hafi zikir olduðu
halde, cehri zikri hangi niyetleyapýyorlar ?" Fagnevi cevap
verdi:
-Cehri zikri, uyuyanlarý uyandýrmak, gafilleri Hakyoluna koymak,
tevbe ve inabenin Allah için olmasýnýsaðlamak niyetiyle yapýyoruz.
“Þeyh Hafizuddin bu cev-abý duyunca dedi ki;
- Niyetiniz saðlam ve hâliniz tam Bir baþka gün Hafizuddin
tekrar Hazrete sorar:
-Cehri zikir kimlere caiz, kimlere deðildir ?Hazret:- Dili
gýybet ve yalandan, mideyi þüpheli ve haram-
dan, kalbi riyave süm'adan, sýrrý masivaya yönelmektentemiz
olanlara câiz deðildir, der.
Bir müddet Emkang kasabasýnda kalmýþ, hattaorada Buhara'nýn en
büyük ûlemalarýndan sayýlanHafizuddin Hazretleriyle sohbet
etmiþlerdir. O büyükalim kendilerine neden cehri zikir ettiklerini,
halbuki gizlizikrin tercih edilmesinin lüzumlu olduðunu
söylemeleriüzerine, Hâce Hafizuddin hazretlerine cevaben
cehrizikrin halký celbetmekte daha tesirle olduðunu
ifadeetmiþlerdir.
Biz Mahmud Encir Faðnevi Hazretlerinin büyük-lüðünü birkaç
cihetten incelemek isteriz.
Birincisi: Hacegan silsilelerinde "azizan" diye þöhretbulmuþ,
Ali Ramiteni Hazretlerini yetiþtirmiþtir.
Ýkincisi: Zikir esasýnýn ne demek olduðunu ve buhususdaki edebin
gayesini talib olanlara en açýk, enkeskin ve en anlaþýlýr biçimde
aktarmýþlardýr.
Üçüncüsü: Halin muhafazasýnýn sahip olduðu vegiderek arttýðý
kerametlerle ortaya koymuþ, bazý zaman-larda teþhir etmekten
çekinmemiþlerdir.
Bir gün Ramitan'da Ali Ramiteni Hazretleri yarân-larýyla
sohbette iken üzerlerinde bir kuþ biçimde geçmiþve azizan
Hazretlerine:
- Ali ! Erliði elden býrakma. Mert ol, diye hitabetmiþ. Ali
Ramitani Hazretlerini de o kuþun þeyhiMahmud Encir Faðnevi
Hazretleri olduðunu idrak etmiþve arkadaþlarýna açýklamýþtýr.
Faðnevi'nin halifesi Râmiteni'yi þöyle anlatýr;“Bir gün bir
derviþ hýzýrla karþýlaþýr ve ona “Bu
zamanda þeriat çizgisinde, istikamet üzere olan ve kendi-sine
iktida edebilecek bir ârif var mýdýr?” diye sorar. Hýzýrona “Senin
söylediðin sýfatlarý taþýyan MahmudFaðnevi'dir “der.
Ali Ramiteni'nin müridlerinden biri, Hýzýrlakarþýlaþýp konuþan
bu derviþin bizzat Ali Ramiteniolduðunu söyler. Ancak “Hýzýrý
görmemek iddiasýndaolmamak için” kendi adýný vermekten
sakýnmýþtýr.
Hakim Tirmizinin naklettiði bir hadiste belirtildiðigibi
evliyanýn bir kýsmý Ýbrahim (a.s) bir kýsmý Musa (a.s),
Senâ kýldý anâ Mahmud ki, nezdinde olub mahbubMuhabbette olub
maðlub, bilüp hayrette hayrani
Hace mahmud Engir Fagnevi Hz’nin Kabri
-
Ocak - Þubat 2000
Somuncu Baba Altun Silsile
21
bir kýsmý Ýsâ (a.s), bir kýsmý da Muhammed (S.A.V)Hazretlerinin
fýtrat ve meþrebinde olur. MahmudFaðnevi Hazretleri, tabâkât
kitaplarýnýn ifadesinegöre, mânâ ayaðý Hz. Mûsa (AS)'da olan,
O'nunfýtrat ve meþrebinde bulunan bir veliydi.
Anlatýldýðýna göre Goncdüvani'nin hal-ifelerinden Evliya'yý
kebir Buhari'nin talebesi olanÞeyh Dehkan Kýlleti hastalanmýþtý.
MahmudFaðnevi Hazretleri onun ziyaretine vardý. Þifa dilek-lerinde
bulunduktan sonra huzurundan ayrýldý.
Faðnevi Hazretleri çýktýktan sonra ÞeyhDehkan þöyle dua etti.
“Allahým! Ölümüm yaklaþtý.Ölümüm sýrasýnda veli kullarýndan birini
bana gön-der de bana yardým etsin, iþimi kolaylaþtýrsýn.”
Þeyh Dehkan duasýný tamamlar tamamlamazMahmud Faðnevi Hazretleri
tekrar içeri girdi. Ve"Ölünceye kadar sana hizmete geldim" dedi
vevefatýna kadar yanýndan ayrýlmadý.
717 senesinde irtihal buyuran bu pirin künye-si “Gýbta ferma-yý
süreyya” diye anýlmýþtýr. Allah(CC) o süreyyanýn nuruyla bizleri de
nurlandýrsýn.
Amin
KAYNAKLAR:1- Ýslam Alimleri Ansiklopedisi C: 10, S: 288-290 2-
Sahabeden Günümüze Allah Dostlarý C:7,
s.202, Þule Yay. Ýst. 19953- Nefahatül Üns Molla Cami s.421,
Bedir Yay.
Son Özbekistan ziyaretimizde Fagne köyünde ki, Mahmud
EngirfaðneviPirimizin kabrini ziyarete gittik. Bütün türbelerde
rastlanan ve büyüklerehürmetin bir ifadesi olarak kabul edilen taç
kapýdan geçilerek üzeri yüksek veetrafý açýk bir çatý ile kaplanmýþ
kubbe altýndaki beyaz fayanslarla bezenenkabri þerifi ziyaret
ettikten sonra, Cami ve türbe görevlisi ile karþýlaþtýk.
Bizlerebahçesinden toplayýp kýþlýk olarak sakladýðý üzümlerden
ikram etti. Getirdiðibir tabak üzüm bitince yine getirmeye gidince,
bazý arkadaþlarýmýz yeter dedi-ler. Bunun üzerine; "Büyüklerimize
saygý gösteren insanlarý görünce, bütünvarýmý veresim geliyor"dedi
ve tabak tabak üzümleri bize ikram etti.Maneviyat iklimli
bahçelerde yetiþen üzümlerin lezzeti de çok güzeldi.
Hace Mahmud Engir FagneviHz’nin Kabir kitabesi
Hace Mahmud Engir Fagnevi Hz’nin Türbe ve Cami görevlisi üzüm
ikram ederken
-
Ocak - Þubat 2000
Somuncu BabaBasýndan
22
-
Ocak - Þubat 2000 23
Somuncu Baba Basýndan
-
Ocak - Þubat 2000
Somuncu BabaTarih
24
Darende doðuda Hekimhan, güneydoðudaAkçadað ilçeleri, güneyde
Kahramanmaraþ veSivas illeri, kuzeyde yine Sivas ili ve
Kuluncakilçesiyle çevrilidir. Çevresi daðlarla kuþatýlmýþ
olanilçenin orta kesimi çukurluktur. Ýlçenin en önemli akar-suyu
Tohma suyudur. Ýlçenin baþlýca tarým alaný Tohmasuyu vadi tabanýnýn
geniþlediði kesimde yer alan alüvy-onlu Darende Ovasýdýr.1 Ýlçenin
adý bir çok deðiþiklik-lerden sonra bugünkü adýný almýþtýr. Vadi-ül
Hadese,Vadi-ül Hacere, Vadi-ül Bakara, Týranda, Týrmanda,Taranda,
Dalande, Derende, Derindere, Dar Ende veþimdi ise Darende ismini
almýþtýr. Farisice; sahip olan,Rumcada ise Týryandafýl ismi
vermiþlerdir. Türkçesi otuzyapraklý gül þehri anlamýndadýr.2
Darende ve havalisinin, ilk çaðlarda Hitit hakimiyetsahasý
içinde olduðu rivayet edilir. Bu rivayetler her-halde, Darende
yakýnlarýnda bulunan Aslan Taþ (iki taneaslan heykeli) ve bazý
Höyüklerden dolayý yapýlmaktadýr.Ýlk çaðýn sonlarýna doðru bu
havali, Roma Ýmparator-luðunun elinde bulunmuþtur. Daha sonra bu
imparator-luðun ikiye bölünmesi ile, Darende ve havalisi de
DoðuRoma (Bizans) idaresi altýnda kalmýþtýr.
Ýslamiyet'inyayýlmasýndan sonra bu sahalar, Müslümanlar
veBizanslýlar arasýnda nüfuz mücadelelerine sahne olmuþ-tur.
Müslümanlarýn bu bölgeye "Avasým Þehirleri" dedik-leri
bilinmektedir. Bu itibarla bu bölgeler sýk sýk eldeðiþtirmiþtir.
Nitekim bu civarda yaygýn olan BattalGazi Destaný, Bizans Ýslam
mücadelesini anlatýrken,Battal Gazi'nin amcasý Hasan Gazi'nin de
Darende'deþehit düþmüþ olmasý ve türbesinin hala ziyaretgah
kabulolunuþu yukarýdaki ihtimali kuvvetlendirmektedir.
Bütün bunlarýn yanýnda, Darende'nin EmeviDevletinin ilk
zamanlarýnda müslümanlarýn eline geçtiði-ni görüyorýýz.3 Daha sonra
Anadolu'nun, 1071 Malazgirtzaferinden sonra, Anadolu
Selçuklularýnýn idaresi altýnagirdiði ve bu arada Darende kalesinin
önemli bir mevkiiolduðu anlaþýlýyor. Gene bu bölgenin, Anadolu
hanedanýmensuplarý arasýnda çeþitli mücadelelere sahne olduðu,hatta
bu yöreye Daniþmentlilerin dahi hakim olduklarý
bilinmektedir.4 Daha sonralarý ise, Moðol istilasý neticesinde
kurulan Ýlhanlý Devleti bu yöreyi hakimiyet sýnýr-larý içerisine
almýþtýr. Fakat Ýlhanlýlarýn zayýflamasý üzer-ine Alaattin Eratna
Bey, Anadolu'nun idaresini vekaletenele geçirmiþ, fakat daha sonra
Memluklulara baðlý olarakidare etmiþtir. l343 yýlýnda Eratna'nýn
Küçük Þeyh Hasankarþýsýnda göstermiþ olduðu baþarý O'nu
baðýmsýzlýðýnýilan etme yoluna sevk etmiþ ve Sultan ünvaný ile
sikkekestirmiþtir. Böylece Eratna beyliði topraklarý
arasýndaDarende dahi bulunmaktadýr. Darende, sonradan 1338(740)
tarihinde Dulkadirli Karaca Bey tarafýýýdan elegeçirilerek,
Memluklularýn Þam valisine teslimedilmiþtir. Bu tarihten sorýra
Darende; Memluklu,Dulkadirli ve Kadý Burhaneddin beylikleri
arasýndamücadelelere sahne olmýýþtur. Ýþte bu þekilde Darende
veyöresinin Memluklularýn eline geçtiði bu tarihlerde,Osmanlý
Devletinin sýnýrlarý bu havaliye kadar dayan-mýþtýr. Bu bakýmdan bu
bölge üzerinde Osmanlý-Memluknufuz mücadelesi söz konusudur. Bu
tarihten sonra,Darende kah Osmanlýlara, kah Memluklulara
veDulkadirlilere geçecek ve neticede kesin olarakOsmanlýlar
tarafýndan fethedilecektir.5
l. DARENDE'NÝN OSMANLILAR TARAFINDAN
FETHEDÝLMESÝ
Aþýk Paþa Zade ve Lütfi Paþa tarihlerinde YýldýrýmBayazýd'ýn
1396 (798) yýlýnda, Sivas ve Erzincantaraflarýný aldýktan sonra,
Malatya, Darende, Divriði veBesni'yi zaptederek Bursa'ya döndüðü 6
kaydedilmiþ isede diðer bir kayýtta, Ýbn Kadý Þühbe'nin rivayetine
göreYýldýrým Bayezid Han'ýn 1399 (790) AðustosundaElbistan'a
gelerek Dulkadýrli beylerini yendikten sonra,Darende'yi muhasara
ettirirken kendisi ise bizzatMalatya'ya gelerek þehri kuþattýðý ve
Malatya'nýnMemluklu naibi Çakmak' ýn teslim talebini
reddetmesiüzeri ne þehrin hücumla zapt edildiði, bundan
sonraBehisni, Kahta ve Divriði gibi kaleler birer birer
* Ýlbey ÖZER
-
Ocak - Þubat 2000
Somuncu Baba Tarih
25
Memluklularýn elinden alý-narak Osmanlý sýnýrlarý Fýratboylarýna
kadargeniþletilmiþtir.
Burada iki kayýtarasýnda bir çeliþkigörülmektedir. Ýkinci
kayýtýndaha doðru olduðu aðýrlýkkazanmaktadýr. Çünkü 1396tarihinde
Bayezýd batýdabulunmaktaydý. FakatDarende'nin bu ilk fethindensonra
Osmanlýlarýn elindeçok kýsa bir süre kalabildiði,1402 Ankara savaþý
ileYýldýrým' ýn, Timur'ayenilmesi sonucunda oluþankarýþýk durumdan
istifadeeden Dulkadirliler, Elbistan'ýve Tohma havzasýný
gerialýrken, Mýsýr Memluklularýda Malatya bölgesi veDivriði
kalesini yenidenalmýþlardýr.7 Bu durum birkayýtta þöyle dile
getir-ilmiþtir. "Malatya veDarende ve ol kenarda nice;kila'ubuka,
Havza-i himayet-i Osman'da dahil olmuþken,Merhum Yýldýrým
Hanvak'asýnda Sultan-ý Mýsr'un müdafa'asiyle ol iklim-ima'mur
ecdad-ý emcedi mizin elinden çýktý..." denilmek-tedir ki bu da
yukarýdaki hususu doðrular niteliktedir.8
Ankara Savaþýndan sonra Osmanlý Devleti Fetretdönemi yaþamýþ ve
bu durumdan devleti Çelebi Mehmedkurtarmýþtýr. Anadolu birliði
kurma çalýþmalarý, bir süredaha gecikecekti. Bu tarihten sonra
Darende, 1404 (807)tarihinde Dulkadiroðlu Mehmed Beyin eline
geçmiþtir.1414 (817) tarihinde ise Memluklu Sultaný Þeyh,Halep'ten
Darende'ye, oradan da Malatya'ya gelmiþ veGüzel-i oraya vali olarak
tayin etmiþtir. Fakat Köpekoðlu Hüseyin Bey iki yýl sonra Güzel-i
yenerekMalatya'yý tekrar ele geçirdi. Bunun üzerine ÞeyhDumaþk
Valisini Malatya üzerine sefe re memur etti.Þeyh Maraþ'ýn
güneyindeki Göynükte iken Dimaþk val-isinden, Köpek oðlu Hüseyin
Beyin Malatya'yý yakýpDivriði üzerine gittiði ve oradan Osmanlý
topraklarýnageçtiðini bildirir bir mektup aldý. Bunun üzerine
ÞeyhinMýsýr'a döndüðünü öðrenen Hüseyin Bey tekrar
Memluktopraklarýnda göründü. Darende Valisi O'na karþý çýktýise de,
tutsak alýnýp öldürüldü.9
Bu olaylar gös-teriyor ki; Darende'nin1402 den sonra da
dur-madan el deðiþtiren birdurumda olduðunu gör-müþ
bulunuyoruz.Ayrýca þehrin baþýndabir valinin bulunmasýaskeri
bakýmdan önemlibir Memluk vilayetiolduðunu göstermekte-dir. Fatih
SultanMehmed, batýya doðruilerleyiþine ara veripkuvvetlerini
Anadolu'yasevk etti. 1467'deÞahsuvar Bey, Fatih'inyardýmý ile Mýsýr
sultanýHoþkadem' in BedriBey kumandasýndakikuvvetlerini, 1468 de
deKayýtbay'ýn EmirKulaksýz komutasýndakibüyük ordusunu maðlupederek
Memluklularýnelinden Darende'yialmayý baþarmýþtýr.10 Buolaylarý
müteakip böl-genin, Osmanlýlara
taraftar olan Dulkadir Beyliðine býrakýldýðý anlaþýlmak-tadýr.
Dulkadir oðlu Alaaüddevle Bozkurt BeyinDarende'de bazý vakýflarýnýn
mevcut olmasý Darende'ninuzun müddet Dulkadirli topraklarýna dahil
olduðunu gös-terir. Alaüddevle Bozkurt Bey 1479-1515
tarihleriarasýnda Dulkadirli Beyliðinin baþýnda bulunmuþtur.
Butarihlerde Osmanlý Padiþahý ise II. Bayezýdtýr. Budönemde vuku
bulan Osmanlý- Memluklu mücadeleleriesnasýnda Darende'nin tekrar
Memluklulara geçtiðigörülmektedir.
Yavuz Sultan Selim, 1512 yýlýnda tahta geçince ilkolarak
kardeþleri ile mücadele etmiþtir. KardeþlerindenSultan Ahmed
Safevilerle gizli temas kurmuþ ve 1513' teDarende'ye sýðýnmýþtýr.11
Kardeþleri Korkut ve Ahmet'ibertaraf eden Yavuz Anadolu da tehlike
unsuru meydanagetiren Kýzýlbaþlýlýðýn yayýlmasýný önlemek üzere
doðru-dan þah Ýsmail üzeri ne sefere çýkmýþ ve Çaldýran savaþýile
baþarýya ulaþmýþtýr. Ve bundan sonra Dulkadirlitopraklarý da
1515'de Osmanlý hakimiyeti altýna gir-miþtir. 12
Bu durum Osmanlýlar ile Memluklularýn yeniden
Mevlüt Zontul’un Körüklü Fotoðraf makinasýyla çekilmiþ
Darende’li bir zât...
-
Ocak - Þubat 2000
Somuncu BabaTarih
26
karþý karþýya gelmesine sebep olmuþtur. Fatih devrindenberi.
süre gelen anlaþmazlýða bir nokta koymak isteyenYavuz, önceden
gönderdiði Sinan Paþa kuvvetlerineyetiþip Malatya'ya yöneldi, o
esnada MalatyaMemluklularýn elinde idi. Buradan Memluk
sultanýnamektup gönderip kendisini orada býrakmayacaðýný bildir-di.
Malatya'dan Halep üzerine yürüdü ve burayý 1516 daele geçirdi.l3
Merc-i Dabýk zaferinide kazanan Yavuz, birtaraftan Diyarbakýr
Beylerbeyi Býyýklý Mehmed Paþa’yýMardin taraflarýnýn zaptýna memur
etti. Kendisi ise Mýsýrüzerine yürümeden önce Güneydoðu
Anadolu’daki bazýönemli merkez ve kalelerin alýnmasýný istedi.
Mardinkalesi hariç o zamana kadar memluklularýn elinde bulu-nan
Darende, Divriði, Malatya, Besni, Gerger, Kahta veRumkale 1516
(922) tarihinde tedrîcen teslim alýndýlar.14Böylece Darende’nin
1516 tarihinde Osmanlý topraklarý-na kat’i olarak katýldýðýný
gördük. Bu suretle Analu bir-liði tam olarak tesis edilmiþtir. Bu
tarihten sonra Darendeaskeri ve jeopolitikbakýmdan eski
öneminikaybetmiþtir. Bu tarihtenbir asýr sonra kalesindedizdar
vemuhafýz dahibulunmamaktadýr.15 Zîrasýnýr þehri
hüviyetinikaybettiði için bunagerek kalmamýþtýr.
Osmanlý Devletifethettiðiyerlerin ilkolarak tahririni
yap-mýþtýr. Bu konudaDarende’ye ait 1531(937) tarihli tapu
defterimevcuttur. Darende’ninfetih tarihi olan1516’dan 1531
yýlýnakadar, 2 defa bu cinstentahrir yapýlmýþ olduðunug ö r m e k t
e y i z . 1 6Darende’nin kazaolduðuna dair ilk kayýt-lara yine bu
defterderastlýyoruz. Darende’ninelimizdeki kayýtlarýnagöre Divriði
sancaðýnabaðlý olduðu ortaya çýk-maktadýr. 1572 tarihlimühimme
defterindekihükümde “... Divriðisancaðýnda, Darendenahiyesinde...”
ibaresig ö r ü l m e k t e d i r . 1 7Darende’de bütün feth
edilen yerler gibi tahriri yapýlmýþ, teþkilat iþlerine
baþlan-mýþtýr. Sonuçta Darende, Sivas vilayetine baðlý,
Divriðisancaðýnýn küçük bir kazasý olarak görülmektedir.Darende’de
en büyük adli ve mülki amirin de kadýolduðunu görmekteyiz. Kadýlar
emirlerindeki memurlarývasýtasýyla þehrin zabýta ve belediye
iþlerini de yürüt-mekteydiler. Hatta bazen adli iþler bile kadý
naibi tarafýn-dan yürütülmektedir.18 Kadýdan sonra gelen subaþýlar
ise,ilk devirlerde ordu kumandaný idiler ve inzibattan dasorumlu
kiþilerdi. Bu vazifeler 1826-27 yýllarýnda Ýnhis-ap Nezareti’nin
kurulmasýna kadar subaþýnýn uhdesindekalmýþtýr. Darende’de ise
belediye teþkilatý 1868 yýlýndakurulmuþtur. 19 Bu tarihe kadar
Darende’de bir subaþýbulunmuþ olmalýdýr. Ýkinci Bayezid’den
itibaren oluþtu-rulan Nakib-ül Eþrâf Peygamber Sülalesinin
etrafýnýngenel bir vasisi hükmünde idi. Nâkib-ül Eþraf’lar
sil-silenin muhafazasýna dikkat etmiþlerdir. Bu durumsaltanatýn
sonuna kadar devam etmiþtir.20 Darende kaza-
sýnda da Peygambersülalesinden olanlarmevcut olduðu kayýtlar-da
geçmektedir. EvliyaÇelebi vasýtasýylaNakiplerin
olduðunuöðrendiðimiz gibi,Darende de yine EvliyaÇelebi vasýtasýyla
bir`Serdar'ýn vazife yap-týðýný öðreniyoruz.Ayrýca Darende de
içkale kumandanlýðý yapan`Dizdar'ýnda mevcud-iyetini
doðrudanyazýlmýþ Mühimmekayýtlarýndan anlýyoruz.Buna örnek kayýtý
aynenþöyledir. "Darendekadýsý ve Dizdarý mektupgönderip bin beþ
yüzakçe ile bölükbaþý olanMehmed, gammaz vemüfsid ve pezevenkolup,
izalesi lazýmdýrdeyu kala-i mezbüremazullerinden Ýbrahim' earz
etmeðim buyruldu".21
Darende de idaridurum ilk dönemlerdeyukarýda izah
edildiðiþekildedir. Tanzimat tansonra bütün memleketteteþkilat
alanlarýnda
Mevlüt Zontul’un Körüklü Fotoðraf makinasýyla çekilmiþ
Darende’li bir zât...
-
Somuncu Baba Tarih
Ocak - Þubat 2000 27
yapýlan deðiþiklikler Darende kazasýnda da
gerçekleþtir-ilmiþtir. Örneðin yukarýda da bahsedildiði gibi
1868yýlýnda belediye teþkilatý kurulmuþtur. Sonra
nizamimahkemelerin kurulmasý ile Kadý fonksiyonunu kaybet-meye
baþlamýþtýr. Örneðin daha sonralarý kazada mülkiidarenin baþýnda
kaymakam bulunduðu, belediyemeclisi, idare meclisi, vergi dairesi
ve bidayet mahkeme-si gibi o zamanýn modern teþkilatýnýn Darende'
deteþekkül ettiði görülmektedir.22
Darende'den çeþitli dönemlerde bir çok devletadamý çýkmýþtýr.
Osmanlý döneminde 2 Sadrazam, 4Vezir, 30 paþa (vali) ile hizmette
bulunmuþtur.Bunlardan bir kýsmý yurt çapýnda, bir kýsmý da hem
yurtçapýnda, hem de Darende'de bir çok eser yaptýrmýþlardýr.En
önemlileri ise; ( Kör Hüseyin Paþa, Beþir MehmedPaþa, Sarý
Abdurrahman Paþa, Hacý Hüseyin Paþa,Abidin Paþa, Sadrazam Mehmed
Paþa, Sadrazam TopalÝzzet Mehmed Paþa, Hanifi Aða, Ýzzet Hasan
Efendi,Hacý Hilmi Efendi ve burada ismini zikretmediðimiz birçok
devlet adamý Darende'nin yetiþtirmiþ olduðu önemliþahsiyetlerdir.
'
DÝPNOTLAR* Fatih Üniversitesi Araþtýrma Görevlisi 1-"Otuz
Yapraklý Gül", Atlas, Sayý, 38, 1996, s. 164.2-Hanifi Hoca,
"Darende Tarihi", Hulusi Ateþ Kütüphanesi, s. 2. (Orjinal
Nüshayý Göremedik) 3 3- Þemseddin Sami, "Darende", Kamusu' l-A'
lam, Cilt III, Ýstanbul 1308, s.
2087.4- Ý. Hakký Uzunçarþýlý ve Rýdvan Nafiz, Sivas Þehri,
Ýstanbul 1928, s.31 .5- Abdulkadir Yuvalý. Darende Tarihi, Somuncu
Baba Kültür Edebiyat ve
Araþtýrma Dergisi . Sayý 5 1995, s. 28.6- G Aþýk Paþa Zade,
Tevarih-i AIi Osman, Ýstanbul 1332, (Ali Bey Neþri), s.
73. ;Lütfi Paþa, Tevarih-i Ali Osman, Ýstanbul 1341, s. 51.7-
Mükrimin Halil Yýnanç, "Bayezit I", Ý.A., Cilt II, s.379.8- Kemal
Paþa Zade, Tevarh-i AI-i Osman, Nþr, Þerafettin Turan, Defter
VlI,
Ankara 1957, s. 273. 9 Faruk Sümer, Oðuzlar, Ankara 1967, s.
264.10-Selahattin Tansel, Osmanlý Kaynaklarýna Göre Fatih Sultan
Mehmed'in
Siyasi ve Askeri Faaliyetleri, Ankara 1953, s.336 ; Arifi,
Dülkadir OðullarýHükümeti, TOENI; Sayý 30, Ýstanbul 1334. s.
424.
11-Lütfi Paþa, Tevarih-i Al-i Osman, Ýstanbul 1341,s.51.12-M.C.
Þehabettin Tekindað, "Yeni Kaynak ve Vesikalarýn ýþýðý Altýnda
Yavuz
Sultan Selim' in Ýran Seferi", Tarih Dergisi, Sayý 22, Ýstanbul
1968, s. 49 vd.13-Lütfi Paþa, a.g.e., s. 246.14-Hoca Sadeddin
Efendi Tacü’t-Tevarih, Cilt II. Ýst. 1280, s.33915-Evliya Çelebi
Seyahatname Cilt III, Ýst. 1314, s.19616-B.O.A. Tapu-Tahrir Nr;
156, s. 238-24617-B.O.A. Mühimme Defteri 13, Hük. Nu: 605,
1258,136218-M. Zeki Pakalýn, Tarih deyimleri ve Terimleri Sözlüðü C
II. Ýst. s.11919-Darende Maddesi Türk Ansiklopedisi, C XII, Ank.
1964 s.30720-Ý. Uzunçarþýlý, Osmanlý Devletinin Ýlmiye Teþkilatý,
Ankara 1965, s. 161-
172. 21-B.O.A. Mühimme Defteri. No; 15. Hük. Nr; 112,
378.22-Mustafa Temel, Darende Tarihi, Basýlmamýþ Lisans Tezi,
Ýstanbul Üniver-
sitesi Edebiyat Fakültesi, 1969, s. 11.
Ýkinci Bayezid’den itibarenoluþturulan Nakib-ül Eþrâf
Peygamber Sülalesininetrafýnýn genel bir vasisi
hükmünde idi. Nâkib-ülEþraf ’lar silsilenin muhafazasý-
na dikkat etmiþlerdir. Budurum saltanatýn sonuna
kadar devam etmiþtir. Darendekazasýnda da Peygamber
sülalesinden olanlar mevcutolduðu kayýtlarda geçmektedir.
DDEEVVAAMM EEDDEECCEEKK
-
Þah-ý Nekþibend Hz’nin Külliyesi ve Kabri Þerifi / Kasr-ý
Arifân
-
HHuuddââ’’yyaa bbiinn þþüükküürr bbiirr mmüü’’mmiinniizz
AAllllaahh’’ýýmmýýzz vvaarrddýýrrÞÞeehhââddeett eeyylleerriizz
aannccaakk RReessûûlluullllaahh’’ýýmmýýzz vvaarrddýýrr
TTaahhiiyyyyaatt üü sseellââmm oollssuunn aannaa hheemm ââll üü
ssaahhbbiinnaaKKii þþeerr-ii ppââkkiinnee mmüünnkkââdd ddiill-ii
ââggââhhýýmmýýzz vvaarrddýýrr
OOll þþââhh-ýý NNaakkþþ-bbeenndd’’iinn bbeennddeessiiyyiizz
bbââbb-ýý llüüttffuunnddaaSSýýrrââtt-ýý mmüüssttââkkîîmmee
mmuuttttaassýýll ddeerrggââhhýýmmýýzz vvaarrddýýrr
BBii-hhaammddii’’llllaahh bbiizziimm kkaayyggýý ggüünnüünnddeenn
bbââkkiimmiizz yyookkdduurrÞÞeeffii’’-ii RRûûzz-ýý MMaahhþþeerr
ççâârree-ssââzz-ýý rrââhhýýmmýýzz vvaarrddýýrr
RReehh-ii aaþþkkýýnnddaayyýýzz ggeerrççii aannýýnn aavvâârree
bbiirr ssââlliikkCCeennââbb-ýý PPiirrîî rrûûþþeenn-ddiill
KKaarrîîbbuu’’llllaahhýýmmýýzz vvaarrddýýrr
MMuukkaavvvveess kkaaþþllaarrýýnnddaann ggaayyrrýý bbiirr
mmiihhrraabbýýmmýýzz yyookkdduurrBBiizzii ttââ’’nn e