Top Banner
AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 24 Sürdürülebilir Kalkınma İngilizce’deki “sustainable development” kavramının çevirisi olan sürdürülebilir kalkınma, üzerinde uzlaşılmış bir tanım olmamasıyla birlikte; Kent Bilim Terimleri Sözlüğü’nde, “çevre değerlerinin ve doğal kaynakların savurganlığa yol açamayacak biçimde akılcı yöntemlerle, bugünkü ve gelecek kuşakların hak ve yararları da göz önünde bulundurularak kullanılması ilkesinden özveride bulunmaksızın, ekonomik gelişmenin sağlanmasını amaçlayan çevreci dünya görüşü” olarak tanımlanmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma kavramı bir resmi belgede ilk kez 1987 yılında Birleşmiş Milletler tarafından 1983 yılında kurulmuş olan Dünya Çevre ve Gelişim Komisyonu tarafından yayınlanan “Ortak Geleceğimiz” adlı raporda kullanılmıştır. Komisyon’un görevi; yeryüzündeki kritik çevre ve kalkınma sorunlarını değerlendirmek ve gelecek nesillerin de yararlanacağı kaynakları tahrip etmeden sürdürülebilir kalkınmayı sağlayabilmek için gerçekçi teklifler getirmek olarak belirtilmiştir. Söz konusu raporda sürdürülebilir kalkınma; bugünün ihtiyaçlarını, gelecek kuşakların da kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağından ödün vermeden karşılamak olarak tanımlamıştır. Çevresel sorunların gün geçtikçe artmasına bağlı olarak; ekonomik büyüme gibi geleneksel endişelerin yanında sürdürülebilirlik ile ilgili konuların da kalkınma tartışmalarının içinde yer almasına yol açmıştır. Çevresel sorunların yanı sıra kaynakların yakın gelecekte tükenecek olması, kalkınmanın sürdürülebilir olması gereğinin anlaşılmasına yol açmıştır. Bu kapsamda; sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşmak açısından iki sektörün öne çıktığı görülmektedir. Bunlar yenilenebilir enerji ve organik tarımdır. Su kaynaklarının ve tarım arazilerinin en verimli şekilde kullanılması, verimi artırmak için tarımsal uygulamaların ve teknolojilerin iyileştirilmesi, eko-sistem, habitat ve tür kaybını azaltmak veya durdurmak suretiyle bi yo-çeşitliliğin korunması, insan faaliyetleri sayesinde ozon tabakasında meydana gelecek zararların ve iklimin yeniden yapılanmasının önlenmesi ve besin üretiminde hammadde olarak kullanılan doğal kaynakların korunması gereklidir. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ SEKTÖR: YENİLENEBİLİR ENERJİ VE ORGANİK TARIM Şebnem BORAN Övgü PINAR
15

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ …...AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 29 Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma,

Mar 01, 2020

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ …...AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 29 Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma,

AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL

24

Sürdürülebilir Kalkınma İngilizce’deki “sustainable development” kavramının çevirisi olan sürdürülebilir kalkınma, üzerinde uzlaşılmış bir tanım olmamasıyla birlikte; Kent Bilim Terimleri Sözlüğü’nde, “çevre değerlerinin ve doğal kaynakların savurganlığa yol açamayacak biçimde akılcı yöntemlerle, bugünkü ve gelecek kuşakların hak ve yararları da göz önünde bulundurularak kullanılması ilkesinden özveride bulunmaksızın, ekonomik gelişmenin sağlanmasını amaçlayan çevreci dünya görüşü” olarak tanımlanmaktadır.

Sürdürülebilir kalkınma kavramı bir resmi belgede ilk kez 1987 yılında Birleşmiş Milletler tarafından 1983 yılında kurulmuş olan Dünya Çevre ve Gelişim Komisyonu tarafından yayınlanan “Ortak Geleceğimiz” adlı raporda kullanılmıştır. Komisyon’un görevi; yeryüzündeki kritik çevre ve kalkınma sorunlarını değerlendirmek ve gelecek nesillerin de yararlanacağı kaynakları tahrip etmeden sürdürülebilir kalkınmayı sağlayabilmek için gerçekçi teklifler getirmek olarak belirtilmiştir. Söz konusu raporda sürdürülebilir kalkınma; bugünün ihtiyaçlarını, gelecek kuşakların da kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağından ödün vermeden karşılamak olarak tanımlamıştır. Çevresel sorunların gün geçtikçe artmasına bağlı olarak; ekonomik büyüme gibi geleneksel endişelerin yanında sürdürülebilirlik ile ilgili konuların da kalkınma tartışmalarının içinde yer almasına yol açmıştır. Çevresel sorunların yanı sıra kaynakların yakın gelecekte tükenecek olması, kalkınmanın sürdürülebilir olması gereğinin anlaşılmasına yol açmıştır.

Bu kapsamda; sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşmak açısından iki sektörün öne çıktığı görülmektedir. Bunlar yenilenebilir enerji ve organik tarımdır. Su kaynaklarının ve tarım arazilerinin en verimli şekilde kullanılması, verimi artırmak için tarımsal uygulamaların ve teknolojilerin iyileştirilmesi, eko-sistem, habitat ve tür kaybını azaltmak veya durdurmak suretiyle biyo-çeşitliliğin korunması, insan faaliyetleri sayesinde ozon tabakasında meydana gelecek zararların ve iklimin yeniden yapılanmasının önlenmesi ve besin üretiminde hammadde olarak kullanılan doğal kaynakların korunması gereklidir.

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ SEKTÖR: YENİLENEBİLİR ENERJİ VE ORGANİK TARIM

Şebnem BORAN Övgü PINAR

Page 2: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ …...AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 29 Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma,

AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL

25

Sulama tekniklerinin dikkatlice kullanılması, verimi yüksek tarım arazilerinin tarım dışı uygulamalarının önlenmesi, dağ yamaçlarındaki steplerde bulunan tarım arazilerinin genişletilmesinin önlenmesi, ormanlar ve sulak alanların yok edilmesinin durdurulması veya azaltılması gereklidir. Bu kapsamda tarım politikalarının sürdürülebilirlik kavramına dayalı olması ve sürdürülebilir bir yol olan organik tarıma yönlendirilmesi gerektiği yönünde dünyada artan bir trend vardır. Organik tarım ile doğadaki denge korunarak gelecek nesillere kirletilmemiş, toprak ve su kaynakları teslim etmek, kimyevi ilaç ve gübrelerin kullanımı önleyerek insan sağlığını korumak amaçlanmaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki bireylerin tükettikleri ürünlerin niteliği konusunda gösterdiği özenin artması ve buna bağlı olarak daha fazla bedel ödeyerek daha doğal ürünler talep etmeye başlaması üreticilerin de bu gelişmeye uygun davranmaları sonucunu doğurmuştur. Sürdürülebilir kalkınma hedefiyle de uyumlu olan bu gelişme birçok ülkede devlet tarafından organik tarımın teşvik edilmesine neden olmuştur. Dolayısıyla organik üretim tarım sektörünün en önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. Enerji üretiminin ve tüketiminin de sürdürülebilir kalkınma kavramı çerçevesinde gerçekleştirilmesi, günümüzün en önemli hedeflerinden bir diğeridir. Yenilenebilir enerji üretimi de bu hedefin gerçekleşmesinde önemli payı olan bir öncelik olarak karşımıza çıkmaktadır. Enerjinin insanlığın gelişim süreci içinde belirleyici bir rolü olduğu bilinmektedir. Bu doğrultuda enerjinin geri dönülmez çevresel tahribata yol açmadan, ekolojik dengeyi bozmadan ve kuşaklar arasında adil dağıtım anlayışına uygun bir biçimde kullanımı yenilenebilir enerji kaynaklarının önemini arttırmaktadır. Fosil yakıtların kullanımına bağlı olarak başta CO2 olmak üzere sera etkisi yapan gazların miktarı atmosferde hızla artmaktadır. Buna bağlı olarak ortaya çıkan zararlar ve fosil yakıtların hiç bitmeyecekmişçesine tüketilmesi günümüzde insanlığı ve diğer canlıları tehdit eder bir duruma gelmiştir. Bu doğrultuda; enerji kaynaklarından gerçekleştirilen enerji üretiminin yüksek verim ve temiz teknolojilerle gerçekleştirilmesini, fosil yakıtların çevre dostu yeni teknolojilerle değerlendirilmesini, fosil yakıtların yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının yerleştirilmesini, bir çevrimde atık biçimde ortaya çıkan enerjinin bir başka çevrimde girdi olarak kullanılması ve ekonomik büyüme ile bütünleştirilmesi günümüzün en önemli hedefleri arasındadır. Küresel ısınmanın dünya gündemindeki yerini koruması ve fosil yakıtların azalmasıyla beraber alternatif enerji kaynaklarına olan ilgi de artmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma kavramının, çevre bilincinin gelişmesi ve çevresel bozulmanın canlı yaşamı üzerindeki olumsuz etkilerinin iyice anlaşılması, dünyada çevre alanında uluslararası platformda ortak bir iradenin oluşması, bu kapsamda birçok uluslararası antlaşmanın yürürlüğe girmesi ve çevre politikalarında köklü değişiklikler yapılması, çevre konusunda önemli gelişmelerin kaydedilmesi sonucuna yol açmıştır. Bu kapsamda; bu hedef ile doğrudan ilişkisi bulunan iki sektör; yenilenebilir enerji ve organik tarım, sürdürülebilir kalkınmanın bir uygulaması olarak ele alınacaktır.

Page 3: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ …...AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 29 Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma,

AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL

26

Yenilenebilir Enerji Fosil kaynakların çevreye verdiği zararın yanı sıra artan enerji ihtiyacına bağlı olarak yenilenebilir enerji kaynaklarına olan talep her geçen gün artmakta ve yenilenebilir enerji teknolojilerinin geliştirilme zorunluluğunu beraberinde getirmiştir. Dünya enerji tüketiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payı gün geçtikçe artmakta olup mevcut payı şu şekildedir: Grafik 1: Dünya Enerji Tüketiminde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Payları

Kaynak: Ren21, Renewables Global Status Report 2011 http://www.ren21.net/Portals/97/documents/GSR/REN21_GSR2011.pdf Geçtiğimiz 25 yılı aşkın bir süredir, dünya enerji talebi ortalama olarak yılda %2 artmıştır. Önümüzdeki 25 yılda da dünya enerji talebinin ortalama olarak yılda %1,2 artması beklenmektedir. Söz konusu artışın gelişmekte olan ülkelerde bir miktar daha yüksek olması beklenmekle birlikte, dünya enerji talebindeki artışın önemli bir bölümü Çin’de olacaktır. 2009 yılında Çin enerji tüketiminde ABD’yi geçmiş bulunmaktadır. Çin’de enerji talebi ekonomik gelişmelerdeki zayıflamaya rağmen hızını kesmemektedir. Ancak 2011 yılı Çin’de yaşanan kuraklık nedeniyle hidrolik kaynaklardan elde edilen elektriğin azalmasına neden olduğundan enerji arzında daralmalar görülmektedir. Bu durumun Çin’in daha fazla fosil yakıt ithal etmeye yönelmesi durumunu ortaya çıkarması, fosil yakıtlarda yüksek fiyat baskısının 2011 yılında da devam etmesine yol açmıştır. Birincil enerji fiyatlarının tümünde, geçtiğimiz 5 yıl zarfında, global ekonomik krize rağmen yüksek artışlar, ülkeleri enerji ithalatından uzaklaşmaya, yerli üretimin arttırılmasına yöneltmektedir. ABD, Avrupa Birliği başta olmak üzere dünyada eğilim yenilenebilir enerji kaynakları aracılığıyla enerji talebini karşılamak yönündedir. Özellikle Almanya, bu hedefi her geçen gün arttırmaktadır. Almanya’da nükleer santrallerin 2022 yılına kadar kapatılması politikası bunun önemli örneklerinden biridir. Yenilenebilir enerji potansiyeli açısından dünya ülkelerinin durumuna ilişkin tablo şu şekildedir:

Page 4: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ …...AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 29 Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma,

AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL

27

Grafik 2: Yenilenebilir Enerji Potansiyeli Açısından Dünyadaki Durum (GW)

Kaynak: Ren21, Renewables Global Status Report 2011, http://www.ren21.net/Portals/97/documents/GSR/REN21_GSR2011.pdf Günümüzde tüm yenilenebilir enerji kaynakları, enerji talebinin %2,5’lik kısmını karşılarken Uluslararası Enerji Ajansı tarafından yapılan tahminlerde; 2015 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji talebinin %3,3’ünü karşılaması beklenmektedir. Uluslararası Enerji Ajansı’nın projeksiyonlarına göre; 2001-2030 yılları arasındaki dönemde yenilenebilir enerji kaynaklarına 10,5 trilyon dolarlık yatırım gerçekleşecektir. OECD ülkeleri arasında yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji tüketimindeki payının %25’e ulaşması beklenmektedir. Karbondioksit oranlarının düşürülmesi gerekliliği, fosil yakıtlara bağımlı durumda bulunan ülkelerde enerji arz güvenliğinin sağlanması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının orta ve uzun vadede geleneksel enerjilere göre maliyet avantajı da elde edeceği beklentileri, yenilenebilir enerji kaynakları konusunda yatırımların ve desteklerin oluşmasına neden olmuştur. Yüksek petrol ve doğalgaz fiyatları, yenilenebilir enerji kaynaklarının daha fazla kullanımına yönelik eğilimleri arttırmaktadır. Türkiye, hidrolik ve kömür kaynaklarının zenginliği, temiz ve yenilenebilir enerji potansiyeli, yetişmiş insan gücü, sanayi yapısı, yeni enerji teknolojilerinde yararlanılabilecek bor, toryum gibi stratejik kaynakların varlığı, dinamik nüfus, modernleşme yönündeki atılımları, enerji piyasasının liberalleştirilmesi, enerji kaynaklarının çeşitliliği, yatırım potansiyeli gibi avantajlı birçok özelliğe sahip olmakla birlikte yerli ve yabancı sermaye girişinin azlığı, bürokratik engeller, hukuki altyapı ve mevzuattan kaynaklanan eksiklikler, kurumlar arasında eşgüdüm eksikliği, bilimsel ve teknolojik altyapının zayıflığı, ar-ge çalışmalarıyla ilgili kaynakların ve teşviklerin yetersizliği, kamuoyu bilincinin zayıf olması, ara eleman eksikliği, uzman kurumların eksikliği gibi problemler enerji sektörünün gelişme hızını yavaşlatmaktadır.

Page 5: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ …...AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 29 Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma,

AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL

28

Bilindiği üzere; çevre sorunlarının etkisiyle tüm dünyada enerji kaynakları tercihi açısından önemli değişiklikler meydana gelmektedir. Tüm dünya ile paralel bir şekilde Türkiye’de de enerji kaynakları tercihinde önemli değişiklikler görülmektedir. Ancak Türkiye’nin enerji kaynak tercihinde görülen değişikliklerin nedenini sadece çevresel faktörlerle açıklamak yetersiz olacaktır. Günümüzde Türkiye ekonomisinin en büyük sorunu, yıllardır büyüyen cari açıktır. Cari açığın en büyük nedeni ise Türkiye’nin enerjide dışa bağımlı olmasından kaynaklanmaktadır. Söz konusu dışa bağımlılığın yüzde 73 seviyesinde olduğu ülkemizde, petrol ve doğalgazın neredeyse tamamı, kömürün ise beşte biri ithal edilmektedir. Cari açığı daha düşük seviyelere indirmenin en önemli yolu yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payının arttırılmasından geçmektedir. Çünkü yenilenebilir enerji kaynakları açısından gerek ülkemiz önemli bir potansiyele sahiptir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının Türkiye ekonomisi içerisindeki yerini vurgulamak için; enerji kaynakları seçiminde göz önünde tutulan öncelikli ölçütler çerçevesinde bir değerlendirme yapılması da yerinde olacaktır. Bu ölçütleri; yatırım ve üretim maliyetleri, kaynağın yerel bir kaynak olup olmadığı, kalan ömrünün bu kaynağa yatırım yapmak için uygunluğu ve son olarak da yaratacağı istihdam boyutu olarak genellersek; birincil ve yenilenebilir enerji kaynakları için bir karşılaştırma yapıldığında; yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Buna ilişkin tablo aşağıda yer almaktadır: Tablo 1: Enerji Kaynaklarının Karşılaştırılması

Dışsal/Yerel Kalan Ömür (yıl)

İstihdam (Kişi/yıl TWh)

Yatırım Maliyeti ($/kW)

Üretim Maliyeti

(sent/kWh) Petrol Dış 40-45 260 1500-2000 5,0-6,0 Kömür Dış/Yerel 200-250 370 1400-1600 3,5-5,0 Doğalgaz Dış 60-65 250 600-700 3,5-4,0 Nükleer Dış 75 3000-4000 7,5-12,0 Hidrolik Yerel - 250 750-1200 2,5-7,5 Rüzgar Yerel - 918 1000-1200 3,5-4,5 Güneş (Termik)

Yerel - 7.600 Yüksek 5,0-6,0

Jeotermal Yerel - 1500-2000 3,0-4,0

Kaynak: Uğurlu, 2007. Türkiye önemli ölçüde yenilenebilir kaynak potansiyeline sahiptir. İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullar göz önüne alındığında rüzgar, hidrolik, biyokütle ve güneş maliyet etkinliği ve rekabet gücü en yüksek ve destekleme maliyetleri makul seviyelerde olan enerji seçenekleri olarak karşımızda durmaktadır. İzmir ekonomisi içerisinde yenilenebilir enerji sektörünün durumuna bakıldığında; İzmir Kalkınma Ajansı tarafından gerçekleştirilen “İzmir İçin Stratejik ve Yükselen Sektörler” çalışmasında; yenilenebilir enerji de bu sektörlerden biri olarak gösterilmektedir.

Page 6: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ …...AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 29 Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma,

AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL

29

Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma, turizm ve seracılık alanlarında önemi artan enerji kaynakları İzmir’in sahip olduğu potansiyelle değerlendirilmesi gereken bir sektör olarak karşımıza çıkmaktadır. İzmir ilinde rüzgar, jeotermal ve güneş gibi sürdürülebilir, yenilenebilir enerji ve biyoenerji kaynaklarının üretimi, işletimi, dağıtımı zaten belli bir düzeye kadar getirilmiştir. Fakat bu alanların daha da geliştirilmesi ildeki diğer sektörlerin gelişimine de katkı sağlayacaktır” denmektedir. İzmir yenilenebilir enerji kaynakları açısından öne çıkmaktadır. Güneş enerjisi, rüzgar ve jeotermal enerji kaynakları bölgede yüksek kullanım potansiyeline sahiptir. Rüzgar enerjisi potansiyeline bakıldığında İzmir’in ülke genelinde 3.sırada olduğu görülmektedir. İzmir’in Türkiye Rüzgar Enerjisi Kurulu Gücü içerisindeki payı %18’dir. REPA çalışmaları kapsamında İzmir’in 2370 km2’lik alanına karşılık gelen 11.854 MW olduğu tahmin edilen İzmir rüzgar enerjisi potansiyelinin şu an itibariyle sadece %2.5’i kullanılmaktadır. İzmir ili söz konusu teorik kapasitesi ile rüzgar enerjisi bakımından oldukça zengin olup, bu potansiyelden üretilebilecek toplam enerji miktarı 31 milyar kWh/yıldır. Bu da Ege Bölgesi’nin toplam elektrik tüketiminden daha büyük bir değere karşılık gelmektedir. 2015 yılına kadar ise bu oran yeni kurulumlarla birlikte % 4.5’e ulaşacaktır. 2023 hedefi gerçekleştirildiğinde, İzmir’in mevcut rüzgâr enerjisi potansiyelinin ancak % 10’u değerlendirilmiş olacaktır. İzmir’de işletmede bulunan Rüzgar Enerji Santralleri’ne ilişkin bilgiler aşağıda yer almaktadır: Tablo 2: İzmir’de İşletmede Bulunan Rüzgar Enerjisi Santralleri

Şirket Mevkii Üretime Geçiş Tarihi

Kurulu Güç (MW)

Türbin imalatçısı

Türbin adet ve kapasitesi

Alize A.Ş. İzmir-Çeşme

1998 1.50 Enercon 3 adet 500 kW

Güçbirliği A.Ş.

İzmir-Çeşme

1998 7.20 Vestas 12 adet 600 kW

Mare A.Ş. İzmir-Çeşme

I/2007 39.20 Enercon 49 adet 800 kW

İnnores A.Ş.

İzmir-Aliağa

I/2008 42.50 Nordex 17 adet 2.500 kW

Kaynak: EPDK Başta Çeşme olmak üzere rüzgar potansiyeline sahip Urla, Karaburun, Aliağa, Bergama'da rüzgar enerji santrali kurmak için büyük bir potansiyel yatmaktadır. Güneş enerjisi, İzmir'in sahip olduğu uygun hava koşulları nedeniyle önemli potansiyellerinden biridir. Türkiye’de yıllık güneş enerjisi dağılımı, 1.100 – 1.600 kWh/m2 olup İzmir ise yılda 1.680 kWh/m2 güneş almaktadır. Bu doğrultuda İzmir iline gelen güneş enerjisinin Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu söylemek mümkündür. Bu rakamlar günde ortalama 4,6 kWh/m²yıl ve 7,7 saat güneşlenme süresine karşılık gelmektedir.

Page 7: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ …...AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 29 Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma,

AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL

30

Ancak İzmir ili için, güneş enerjisinin kullanımıyla ilgili çalışmalar; tüm bu potansiyeline rağmen; sıcak su elde edilmesi dışında genelde pek bilinmemektedir. Bu nedenle de ilgili sanayinin de zayıf kaldığı dikkat çekmektedir. İzmir’de güneş enerjisine yapılacak yatırımların arttırılması ve bu alanda nitelikli işgücü yetiştirilmesi öncelikli hedeflerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. İzmir, jeotermal enerji açısından oldukça güçlü bir potansiyele sahiptir. En yüksek potansiyel Balçova-Narlıdere’de yer almaktadır. Bunu Seferihisar takip etmektedir. İzmir ilindeki Jeotermal Enerji potansiyelinin büyük bir kısmı konut ısıtmasında kullanılmaktadır. Jeotermal sera ısıtma sistemleri ise jeotermal enerjinin kullanıldığı diğer önemli alanlardan biridir. Seferihisar, Balçova ve Dikili’deki kuyu potansiyelleri jeotermal elektrik santralleri için yeterli düzeydedir. Fakat İzmir’de kurulu herhangi bir Jeotermal Elektrik Santrali bulunmamaktadır. Konut ısıtmada konut ısıtma için yaklaşık olarak 212.000 konut eşdeğeri potansiyel varken sahip olduğu konut potansiyelinin yalnızca %11’inin kullanıldığı, 19.000 dönümlük sera ısıtması potansiyelinin ise yalnızca % 3'ünün kullanıldığı bilinmektedir. Bölgede bulunan jeotermal kaynak sıcaklıklarındaki çeşitlilik, kullanım alanının genişlemesine olanak vermektedir. Seferihisar (35 MWe), Dikili (30 MWe) ve Balçova'da (5 MWe), elektrik üretimine olanak veren sıcaklıklarda potansiyel bulunmaktadır. Konut ısıtması için potansiyeli yüksek olan ilçeler ve yatırım alanları olarak Balçova, Narlıdere, Seferihisar, Aliağa, Bergama, Çeşme ve Dikili gösterilmektedir. Balçova’da 306,9 MWt kurulu kapasite olup 34.100 konut eşdeğeridir. Yine Bergama’da 4,05 MWt kurulu kapasite olup 450 konut eşdeğeridir. Dikili’de ise 22,50 MW kurulu güç olup 2.500 konut eşdeğeridir. Sera ısıtması için potansiyeli yüksek olan ilçeler ise; Seferihisar, Bayındır ve Dikili’dir. Sera ısıtması için Dikili-İzmir’de 880 dekar alan üzerinde 117,60 MWt tahmini gücünde, Balçova-İzmir’de ise 17 dekar alan üzerinde 3,33 MW tahmini gücünde potansiyel olduğu belirtilmektedir. MTA tarafından ana rezerv bölgesi olarak, Seferihisar, Balçova, Aliağa, Dikili, Bergama, Çeşme, Bayındır ve Alaçatı bölgeleri gösterilmiştir. Jeotermal kaynağın bulunduğu bu bölgelere yapılacak olan turistik tesisler aracılığıyla söz konusu kaynakların turizm yoluyla değerlendirilmesi bir yatırım fırsatı olarak karşımıza çıkmaktadır. İzmir’in topraklarının % 28,5'ini tarım alanları oluşturmaktadır. Aynı zamanda Ege Bölgesi’nde yapılan toplam tarım içindeki payı % 13’tür. Bu doğrultuda İzmir’de tarımsal faaliyetler doğrultusunda gerçekleşen üretim kapsamında; biyokütle enerjisi üretimi doğrultusunda ortaya çıkan kullanılabilir atık miktarı ve toplam ısıl kapasitesi şu şekildedir:

Page 8: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ …...AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 29 Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma,

AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL

31

Tablo 3: İzmir’de Tarımsal Üretim Sonucu Kullanılabilir Atık Miktarı ve Toplam Isıl Kapasitesi

Üretim (ton/yıl) Kullanılabilir Atık Miktarı (ton/yıl)

Toplam Isıl Kapasitesi (GJ/yıl)

Arpa 31.840 5.141 599.730 Buğday 208.224 32.613 3.891.792 Çavdar 1.684 357 41.662 Yulaf (Dane) 4.069 607 70.458 Yulaf (Ot) 4.891 730 84.680 Mısır 1.941.449 2.620.248 80.790.980 Tütün 4.105 5.579 149.691 Pamuk 119.976 79.121 2.400.001 Ayçiçeği 3.000 4.863 115.081

TOPLAM 88.141.699

Kaynak: Koçar Hayvancılık faaliyetleri kapsamında değerlendirildiğinde; İzmir’de hayvancılık faaliyetlerinden biyokütle enerjisi üretilmesine yönelik toplam ısıl kapasitesi 3.656.825 GJ/yıl’dır. Tablo 4: İzmir’de Hayvancılık Faaliyetlerinden Biyokütle Enerjisi Potansiyeli

Hayvan Sayısı

Elde Edilebilecek Kuru Fermente Gübre Miktarı (ton/yıl)

Fermente Gübre Getirisi (TL)

Elde Edilebilecek Biyogaz Miktarı (m3/yıl)

Toplam Isıl Kapasitesi (GJ/yıl)

Sığır 398.526 257.413 205.930.539 102.965.270 2.337.312 Kümes Hayvanı (Tavuk ve Hindi)

15.080.845 54.495 43.595.707 54.494.633 1.237.028

Küçükbaş Hayvan

546.390 9.074 7.259.338 2.592.621 58.852

At, Eşek,Katır

11.275 3.644 2.915.085 1.041.102 23.633

TOPLAM 3.656.825

Kaynak: Koçar

Dalga enerjisi bakımından ise; İzmir kıyılarının yüksek potansiyeli olduğu görülmektedir.

Page 9: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ …...AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 29 Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma,

AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL

32

Tablo 5: Türkiye’nin Dalga Enerjisi Teknik Potansiyeli

Bölge Güç Karadeniz 1.96-4.22 kWh/m Marmara Denizi 0.31-0.69 kWh/m Ege Denizi 2.86-8.75 kWh/m Akdeniz 2.59-8.26 kWh/m İzmir-Antalya 3.91-12.05

kWh/m

Kaynak: Biresselioğlu Ege Denizi ve Akdeniz üzerindeki rüzgar potansiyelinin 4-17 kW/m’lik yıllık ortalama dalga gücünde bir yoğunlaşmaya neden olması; dalga enerjisinden yararlanmak için en uygun yerin, İzmir-Antalya arasına denk gelen denizler olduğu sonucunu ortaya koymaktadır. Ancak İzmir’de dalga enerjisi ile ilgili potansiyel çalışması yapılmamıştır. Organik Tarım Dünya’da ve Türkiye’de organik tarım hızla gelişmekte ve yaygınlaşmaktadır. Son 20 yılda Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya’da organik ürüne talep artış göstermiştir. 2010 yılı verilerine göre Dünya’da organik tarım 37,04 milyon hektar alanda uygulanmaktadır. Bu alanın dağılımına bakıldığında % 33 Okyanusya’da, % 27’si Avrupa, % 23’ü Latin Amerika, % 7’si Asya, % 7’si Kuzey Amerika ve % 3’ü Afrika’da yer almaktadır. AB ülkeleri içerisinde en çok organik tarımsal üretim yapılan ülkeler sırasıyla 1,5 milyon hektar alan ile İspanya yer alırken, sırasıyla İtalya ve Almanya izlemektedir. Hızla büyüyen organik tarım pazarı 2010 yılında 59 milyar dolara ulaşmıştır. Bu değerin % 45’i Amerika Birleşik Devletleri tarafından gerçekleştirilirken, bunu Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Kanada izlemektedir. Dünyada kişi başı en çok ürün tüketen ülkeler arasında İsviçre, Danimarka, Lüksemburg, İsveç, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Fransa yer almaktadır. Ülkemizde de organik tarım yıldızı parlayan sektörler arasındadır. Son 10 yılda sektör büyüme göstermiş, krizin ardından hızı yavaşlamasına rağmen büyümeyi sürdürmüştür. Ancak sektör hızla büyümesine rağmen dünya sıralamasında istenilen noktada bulunmamaktadır. Türkiye’de organik tarım 1984 yılında yabancı alıcıların talepleri ile başlamıştır. Üretilen ilk organik ürünler kuru üzüm ve kuru incir ile Ege Bölgesinde olmuş daha sonra kuru kayısı ve fındık üretimine geçilerek farklı bölgelere yayılmıştır. 1990’lı yıllara kadar organik ürün çeşidi 8 adet olmuş, daha sonraki yıllarda yurt dışı taleplerine bağlı olarak ürün çeşitliliği gelişmiştir. Bir diğer önemli gelişme ise 1992 yılında ülkemizde organik tarım konusunda faaliyet gösteren tüm kuruluşların katılımı ile ülkemizde organik tarımın daha sağlıklı gelişmesini amaç edinen Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) kurulmuştur. Organik tarımda ülkemiz yasal alt yapısını tamamlamış durumdadır. Ancak tüm dünyada yönetmelikler sorunlara karşı sürekli yeni yöntem ve girdi geliştirilmesi nedeni ile devamlı değişikliğe uğrayarak yenilenmektedir.

Page 10: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ …...AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 29 Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma,

AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL

33

Avrupa Topluluğu ülkeleri öncülük yaparak 1991 yılında 2092 sayılı bitkisel ürünlerin üretimini ve pazara sunulmasını düzenleyen yönetmeliği yürürlülüğe koymuştur. Türkiye’de organik tarım konusundaki yasal düzenlemeler, Avrupa Birliği’nin sözkonusu yönetmeliğinden 3 yıl sonra yapılmıştır. Ülkemizdeki ilk yasal düzenleme, 22145 sayılı “Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Ekolojik Üretilmesine İlişkin Yönetmelik” 18 Aralık 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik sonrasında organik tarımda kanuni çerçevenin tanımlanması ve hatalı uygulamalarda gereken yaptırımların ve güvencelerin oluşturulması amacı ile 5262 Sayılı “Organik Tarım Kanunu” 03 Aralık 2004 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak uygulamaya başlanmıştır. Kanunun değişikliği ise 8 Şubat 2008 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmelikler, bilimsel ve teknik gelişmeler, ihtiyaçlar, AB ile yasal düzenlemelerle uyum sebepleri ile sık sık yenilenmektedir. Türkiye’nin yasal düzenlemelerinde ülke koşullarının yanı sıra Avrupa Birliği ile mevzuat uyumu da korunmaktadır. AB’de 1 Ocak 2009 tarihinde yürürlüğe giren yeni yönetmelik sonrasında uyum çalışmaları yapılmıştır. Son olarak, 18.08.2010 tarih 27676 sayılı “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” çıkarılmıştır. Son yönetmelik, her türlü bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi ile kullanılacak girdilerin organik tarım metoduna uygun olarak üretilmesi veya temini, gıda veya yem olarak kullanılan mayalar, orman ve doğal alanlardan organik tarım ilkelerine uygun olarak ürün toplanması, bu ürünlerin işlenmesi, ambalajlanması, etiketlenmesi, depolanması, taşınması, pazarlanması, kontrolü, sertifikalandırılması, denetimi ile cezai hükümlere ilişkin teknik ve idari hususları kapsamaktadır. AB’nin organik tarım yönetmeliğine birebir uyumludur. Türkiye iklim, toprak, su kaynakları, ürün çeşitliliği ve iş gücü bakımından organik tarım için son derece elverişlidir. Biyolojik çeşitlilik, hastalıklara dayanıklı türler, birçok alanda bozulmamış ekolojik denge, uygun ekolojik ortam, sentetik girdi kullanımının düşüklüğü vb. önemli üstünlüklere sahiptir. Sekiz ürün ile başlayan organik tarım faaliyetleri son yıllarda 200 ürünü geçmiştir. Türkiye’de organik tarım üretim verilerine tabloda yer verilmiştir. Geçiş ürünleri dahil edilmiştir. 2011 yılında 42.460 üretici 614.618 hektar alanda 1.659.543 ton ürün elde etmiştir.

Yıllar Ürün Sayısı

Çiftçi sayısı

Üretim Alanı(ha)

Üretim Miktarı(ton)

2003 179 14.798 113.621 323.981

2004 174 12.806 209.573 378.803

2005 207 14.401 203.811 421.934

2006 203 14.256 192.789 458.095

2007 201 16.276 174.283 568.128

Tablo 6: Türkiye’de Organik Tarımın Gelişimi (Geçiş Süreci Dahil)

Page 11: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ …...AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 29 Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma,

AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL

34

2008 247 14.926 166.883 530.225

2009 212 35.565 501.641 983.715

2010 216 42.097 510.033 1.343.737

2011 225 42.460 614.618 1.659.543

Kaynak: T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2012 İzmir; organik tarımın beşiği konumunda olup özellikle son yıllarda organik tarım konusunda gelişmeler kaydedilmiştir. İlk organik üretim çekirdeksiz kuru üzüm ile 1980'li yılların ortalarında İzmir'de başlamıştır. İzmir ihracatta öncü konumunda yer almakta ve organik tarımsal ürünlerle iştigal eden pek çok işletmeye ev sahipliği yapmaktadır. İzmir’de organik tarımsal üretim yapan çiftçi sayısı, üretim alanı ve miktarına tabloda yer verilmiştir. Tablo 7: İzmir & Türkiye Organik Tarım Verileri (2007-2011)

2007 2008 2009 2010 2011

İzmir

Çiftçi Sayısı 1.702 1.459 1.369 1.505 1.409

Üretim Alanı (hektar)

35.564 25.624 19.705 20.767 14.086

Üretim (Ton) 25.376 49.201 47.437 44.873 45.593

Türkiye

Çiftçi Sayısı 16.276 14.926 35.565 42.097 42.460

Üretim Alanı (hektar)

174.283 166.883 501.641 510.033 614.618

Üretim (Ton) 568.128 530.224 983.715 1.343.737 1.659.543

İzmir/Türkiye Pay (%)

Çiftçi Sayısı 10,5 9,8 3,8 3,6 3,3

Üretim Alanı (hektar)

20,4 15,4 3,9 4,1 2,3

Üretim (Ton) 4,5 9,3 4,8 3,3 2,7

Kaynak: TÜİK, 2013 İzmir’de organik üretim yapılan tarım alanının Türkiye’deki payı 2007 yılında % 20,4 iken 2011 yılında % 2,3’e düşmüştür. Üretim alanındaki düşüşün esas sebebinin doğadan toplanan alan miktarındaki düşüş olduğu belirtilmektedir. Üretim miktarı açısından ise İzmir’in payı % 4,5’den % 2,7’ye düşmüştür. Ancak İzmir Türkiye ortalamasının üzerinde bir değere sahiptir. İzmir’de en fazla yetişen organik ürünler arasında zeytin, mısır, domates, üzüm ve incir yer almaktadır.

Page 12: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ …...AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 29 Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma,

AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL

35

İzmir, organik tarım potansiyeli incelendiğinde; Tahtalı Baraj Havzası, Gediz deltası, Foça, Karaburun, Seferihisar, Urla, Bozdağ, Kozak Yaylası, Bergama ve Kınık öne çıkmaktadır. Organik ürün arayan firmalar öncelikle Tahtalı Baraj Havzası’na yönlendirilmektedir. Geleneksel ürünler, zeytin, bağcılık, bostan, sebze (domates) ön plandadır. Gediz deltası, yüksek eko-turizm potansiyeline sahiptir. En çok pamuk ve tarla ürünleri yetiştirilen bölgede sebze üretimi gelişmektedir. Foça ilçesi; Ova bölgesinde tarla bitkileri öne çıkmaktadır. Dağlık bölgede Zeytin ağaçları önemli organik tarımsal potansiyel vaat etmektedir. Tanınmış Foça yoğurdunu üreten kooperatif çiftçilerinin, organik hayvansal üretim yapma potansiyeli olduğu düşünülmektedir. Karaburun, Seferihisar ve Urla ilçelerinde son dönemde organik tarımsal üretim açısından oldukça önemli adımlar atılmıştır. Bu bölgede zeytin, bağcılık ve sebze üretiminin yaygınlaşma potansiyeli bulunmaktadır. Pazarlama sorunu çözüldükçe bu bölge daha da gelişecektir. Bozdağ, kendine özgü ekolojik yapısı olan bir bölgedir. Bölge çiftçisi organik tarıma isteklidir. Kestane, ceviz gibi ürünler dağlık kesimde yaygındır. Kozak yaylası, organik küner (çam fıstığı) yetiştiriciliği vardır, farklı alternatif ürünler için de bölge umut vaat etmektedir. Bergama, Beydağ, Kınık ilçelerinde, dağlık bölgelerde organik hayvancılık potansiyeli bulunmaktadır. Tablo 8: İzmir’de Organik Tarım İçin Potansiyel Bölgeler

Bölge Ürünler

Tahtalı Baraj Havzası zeytin, bağcılık, sebze(domates), arıcılık

Gediz Deltası eko-turizm, pamuk, tarla bitkileri, sebze

Foça tarla bitkileri, zeytin, hayvancılık, bağcılık (foça karası üzümü)

Karaburun, Seferihisar, Urla

zeytin, bağcılık, sebze, meyve, hayvancılık, arıcılık

Bozdağ kestane, ceviz

Kozak Yaylası küner (çam fıstığı), bağcılık, zeytin

Bergama, Kınık tarla bitkileri, bağcılık, zeytin, hayvancılık, arıcılık

Kaynak: İzmir Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü

Page 13: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ …...AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 29 Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma,

AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL

36

Üretimin yanında tüketim açısından İzmir’in gelişmesi amacıyla başlatılan “Organik Açık Pazarlar” projesi önem taşımakla birlikte; Karşıyaka ve Bornova ilçelerinde organik pazar kurulmuştur. İzmir halkının, açık pazarlarda, organik ürünleri doğru olarak tercih edebilmesi için, organik logo, sertifika ve etiket-ambalaj konularında pazarda alışveriş eden tüketicilerin bilgilendirilmesine yönelik semt pazarlarında etkinlikler düzenlemek için çalışmalar sürdürülmektedir. Ekolojik Fuarın bundan böyle İzmir’de gerçekleşecek olması İzmir’de organik tarımın gelişiminde önemli bir adımdır. İlki 6-9 Mayıs 2010 tarihleri arasında İzmir Fuarında gerçekleşen fuarda gıdadan tekstile, kozmetikten temizlik malzemelerine, alternatif enerji sistemlerinden ekolojik konuta, kullandığımız ambalajlardan eko-turizme kadar çok çeşitli ürünler sergilenmiştir. İzmir organik tarım ürünü ihracatına devam etmelidir. Bir başka deyişle, mevcut pazarlara hizmet etmeyi sürdürmelidir. Bununla birlikte; yenilikçilik ve rekabet gücü ölçütleri üzerinden organik tarımsal ürünlere katma değer eklenmesine çalışılmalıdır. Organik tarımsal ürünlere ek olarak organik gıda ürünleri geliştirilmelidir. İzmir’de organik tarım ürünleri ve organik gıdalar için bir piyasa oluşturulmaya çalışılmalıdır. Bu kapsamda;

Organik gıdalar için etkin bir tedarik zinciri ile dağıtım kanalı tesis etmek,

İzmir organik sektörüne, İzmir menşeli organik tarımsal ürünler ile organik gıda ürünlerine güven duyulmasını sağlamak,

Üretilen organik tarım ürünlerinin yeterli miktar ve çeşitte olmalarını sağlamak,

İzmir’de organik gıdalara yönelik iç talep yaratmak öncelikli hedefler olarak belirlenmelidir. İzmir’in, mevcut Avrupa pazarlarına organik ürün sağlamaya devam ederken, iç pazarda da organik üretimden (hammaddeler) organik gıda (ürünler) üretimine geçişe öncelik tanıması gerekmektedir. Sonuç İzmir’deki enerji kullanımı, Türkiye geneline göre yaklaşık %54 oranında fazladır. Ayrıca İzmir’in enerji tüketiminin son birkaç yılda %15 arttığı görülmektedir. Yenilenebilir enerji sektörü, hem Türkiye’nin enerji arz güvenliğindeki artışa, hem de yereldeki potansiyeli değerlendirerek İzmir’in ve Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasına katkıda bulunmak bakımından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca çevre iller arasındaki ve Türkiye içindeki konumuna bakıldığında, İzmir’in bir yenilenebilir enerji merkezi olma konusundaki potansiyelinin değerlendirilmesi önem taşımaktadır. İzmir’in yenilenebilir enerji açısından son derece yüksek bir potansiyele sahip olduğu görülmektedir. Söz konusu potansiyeli realize edebilmek için bu alanda çalışan firma sayısının arttırılması ile bu firmaların teknolojik açıdan desteklenmesi için gerekli altyapının sağlanması önem arz etmektedir. İzmir’de bu hedefe ulaşılabilmesi için ulusal girişimlere duyulan ihtiyaç söz konusudur.

Page 14: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ …...AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 29 Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma,

AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL

37

Yenilenebilir enerji yatırımlarının ve yenilenebilir enerji kullanımının önünü açacak yasal düzenlemelerin tamamlanması, ulusal ve bölgesel düzeyde sürdürülebilir kalkınmanın sağlanabilmesi açısından önem taşımaktadır. Yenilenebilir enerji konusunda çalışan firmaların yetki, lisans ve denetimlerini sağlayacak yasal mevzuatın güçlendirilmesi, bu konuda standartların oluşturulması, akreditasyon ve kontrol mekanizmalarının kurulması gerekmektedir. Jeotermal enerji konusunda yapılmış olan yasal düzenlemelerle birlikte rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarını destekler nitelikteki yasal düzenlemelerin yapılması da önem taşımaktadır. Ayrıca; ulusal düzeyde hazırlanacak olan enerji üretim ve tüketim planlamasının da bölgesel potansiyeller temel alınarak ve uluslararası politika ve eylemlerle uyumlu uzun vadeli hedefler konularak yapılması gerekmektedir. Bu çerçevede İzmir’de yenilenebilir enerji yatırımlarının arttırılması, yenilenebilir enerji teknolojilerinin üretim ve tüketiminin yaygınlaştırılması, sektördeki işgücünün geliştirilmesiyle İzmir’in yenilenebilir enerji bölgesi haline getirilmesi bölgenin gelişmesinde büyük önem taşımaktadır. Yenilenebilir enerji sektörünün yanı sıra organik tarımla ilgili olarak da sürdürülebilir kalkınma hedefinde ekolojik dengenin korunarak, tarımda sürdürülebilirliğin sağlanması, tüketiciye güvenilir ve kaliteli ürünlerin sunulması amacıyla organik ürünlerin üretimi ve tüketiminin yaygınlaştırılarak, organik tarımsal üretim ve pazarlamanın düzenlenmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir., Bu kapsamda, ürün çeşitliliği ve verimliliğin artırılması, izlenebilirliğin sağlanması, kalite standardının AB standartları seviyesine ulaştırılması ve etkin denetim mekanizmasının kurulması, teşvik ve desteklerin devam ettirilmesi, pazarlamada yeni yaklaşımların getirilmesine ilişkin politikaların izlenmesi sağlanmalıdır. Tarımsal üretim içerisinde organik tarımın payının artırılması, çevre koruma ve kırsal kalkınma politikaları, turizm ve sağlık sektörü ile entegrasyonun sağlanması da önem taşımaktadır. KAYNAKLAR

A.T. Us, “Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımı ve İşletme Politikalarına Etkisi” http://www.kalder.org.tr/preview_content.asp?contID=682&tempID=1&regID=2, (11.09.2011).

Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerji 2011 Raporu, 2011, Ankara, 2011.

Efe Biresselioğlu Sunum, İzmir Ekonomi Üniversitesi.

Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir Organik Gıda İş Kümesi Çalışması, İzmir, Mart 2009.

Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği, Organik Tarım Yıllığı, İzmir, 2010.

Günnur Koçar Sunum, Ege Üniversitesi

http://vizyon2023.tubitak.gov.tr/teknolojiongorusu/paneller/enerjivedogalkaynaklar/raporlar/raporedk.pdf (09. 08. 2011)

http://www.izmirdeyatirim.com/sektorler/yenilenebilir-enerji.html (30.03.2012)

http://www.izmirdeyatirim.com/sektorler/yenilenebilir-enerji.html (30.03.2012)

http://www.izmirtarim.gov.tr/index.asp?bimSayfa=organikTarim# Organik Üretim İstatistikleri

İzmir Kalkınma Ajansı, İzmir Bölge Planı 2010-2013.

Page 15: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFİNDE İKİ …...AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL 29 Söz konusu raporda; “Son zamanlarda özellikle elektrik üretimi, kentsel ısıtma,

AR&GE BÜLTEN 2013 HAZİRAN – SEKTÖREL

38

İzmir Kalkınma Ajansı, İzmir İçin Stratejik ve Yükselen Sektörler, http://www.izka.org.tr/files/IZKA_PPKB_Yukselen%20Sektorler_Raporu.pdf (17.03.2012)

İzmir Kalkınma Ajansı, İzmir Mevcut Durum Analizi, http://www.izka.org.tr/files/Izmir_Mevcut_Durum_Raporu_Final.pdf (15.04.2012)

İzmir Tarım İl Müdürlüğü Organik Ürün Broşürü, 2010.

Kaynakları Sempozyumu ve Sergisi, Bildiriler Kitabı, 19-21 Ekim 2005, TMMOB, TÜBİTAK, Mersin Üniversitesi, Mersin, 2005.

Neslihan Kulözü, “Yenilenebilir Enerji Politikaları: Fransa Örnegi”, III. Yenilenebilir Enerji

Organik Tarım Ulusal Eylem Planı 2013-2016, T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı.

Prof. Dr. Uygun Aksoy, Dr. Ahmet Altındişli, Ekolojik Tarım, İzmir, 1998.

Ruşen Keleş, Kent Bilimleri Terimleri Sözlüğü, İmge Yayınları, Ankara, 1998.

T.C. Merkez Bankası, www.tcmb.gov.tr (13.02.2012)

Tayfun Büke, Aylin Çiğdem Köne, “Sürdürülebilir Kalkınma Kavramı Çerçevesinde Türkiye’nin Enerji Tüketiminin Analitik Şebeke Yöntemiyle İncelenmesi”, Türkiye 10. Enerji Kongresi Dünya’da ve Türkiye’de Enerji-Uygulamalar ve Sorunlar Cilt-II, 27-30 Kasım 2006, Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, İstanbul, 2006.

TÇSV, Ortak Geleceğimiz, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı Yayınları, Ankara, 1989.

Tülay Selici, Zafer Utlu, Nadir İlten, “Enerji Kullanımının Çevresel Etkileri ve Sürdürülebilir Gelişme Açısından Değerlendirilmesi”, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası III. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu Bildirileri, http://www.emo.org.tr/ekler/f096d0e005a8c79_ek.pdf (12.11.2011).

Türkiye Organik Tarım Stratejik Plan 2012-2016, T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı.

Türkiye'de Sürdürülebilir Kalkınma Raporu: Gelece¤i Sahiplenmek, Sürdürülebilir Kalkınma En ‹yi Uygulamaları, Kalkınma Bakanlı¤ı, Haziran 2012, Ankara.