>s»jl û j ^ HİCR SÛRESİ Hicr sûresi 99 âyet olup, 87. âyet Medine'de, diğerleri Mek- ke'de nâzil olmuştur. Eshab-ı Hicr, Sâlih Aleyhisselâm'ın kavmi idi. Hicr, Medine ile Şam arasında bir vâdidir. Salih Aleyhisselâm'ın kavmi Semûd, burada yaşarlardı. Peygamber efendimiz Sallâllâhû Aleyhivesellem, Hicr'den geçerken ashabına; "Buradan ağlayarak geçin ki bunların başına gelen, sizin başınıza gelmesin" buyur- muştur. Hicr halkından bahsedildiği için, sûreye bu isim verilmiştir. Akide, ahlâk, Allâh'ın kudreti, insan ve cinlerin yaratılışları, bazı peygamberlerin ve ümmetlerinin menkıbeleri ile ilgili konuları ihh tiva etmektedir. Hicr; mânidir hasmın, düşmanların girmesine. ^Jl Müteşâbihât-ı Kur'âniyedendir. Biz buna imân etmekle mükellefiz fakat mânâsını delillemeye mükellefiyetimiz yoktur. Kur'ân-ı Azimüşşan'ın tamamına imân edeceğiz. Bildiğimizi an - larız, bilmediğimize de imân ederiz. Selef-i Sâlihin, Allâhü e'lemü bi-muradihi bi-zelike demişler. Allâh murâdına âlemdir. Bundan
27
Embed
>s»jl û j ^ HİCR SÛRESİ - ahmettunalilar.com · 12- j - i j^î^OJl y j i î —i S İi-u j d J ... bab-ı maişetinizi o dağlarda halk ettik. j —-b lj yi—-LJ j —ij Orada
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
> s » jl û j ^ H İC R S Û R E S İ
Hicr sûresi 99 âyet olup, 87. âyet Medine'de, diğerleri Mekke'de nâzil olmuştur. Eshab-ı Hicr, Sâlih A leyhisselâm 'ın kavmi idi. Hicr, Medine ile Şam arasında bir vâdidir. Salih Aleyhisselâm 'ın kavmi Semûd, burada yaşarlardı. Peygamber efendim iz Sallâllâhû A leyhivesellem , Hicr'den geçerken ashabına; "Buradan ağlayarak geçin ki bunların başına gelen, sizin başınıza gelmesin" buyurmuştur.
Hicr halkından bahsedildiği için, sûreye bu isim verilmiştir. Akide, ahlâk, Allâh'ın kudreti, insan ve cinlerin yaratılışları, bazı peygamberlerin ve ümmetlerinin menkıbeleri ile ilgili konuları ihh tiva etmektedir. Hicr; mânidir hasmın, düşmanların girmesine.
^Jl Müteşâbihât-ı Kur'âniyedendir. Biz buna imân etmekle
mükellefiz fakat mânâsını delillemeye mükellefiyetim iz yoktur.
Kur'ân-ı Azimüşşan'ın tamam ına imân edeceğiz. Bildiğim izi an
larız, bilmediğim ize de imân ederiz. Selef-i Sâlihin, Allâhü e'lemü
bi-muradihi bi-zelike demişler. Allâh murâdına âlemdir. Bundan
414 • Tefsir Sohbetleri
Habibine ne emretm iş, O bilir. Şifre gibidir demişler. Müteahhi-
rin olan bazı ulemâ da sûrenin ismi olması muhtemeldir. Ayrıca
Z ik ir olan Kur'ân'dır. "Ey kendisine Kur'ân indirilen Mu-
416 • Tefsir Sohbetleri
hammed Sallâllâhû A leyhivesellem , sen mutlaka bir mec'nunsun,
aklını kaybetm işsin."
7- j A a l — Jl j j . » L - i S " tl)i a S i U / j Z i ı s l s i » jJ
o ' Is ~ *1» LJ hellâ mânâsınadır. ^LSdli/j ULjIS "Eğer doğru söyleyen' ' s ~ \lerden idiysen, niçin melekler gelm iyorlar senin doğru söylediğ i
ne şehadet etsinler? j - J a L - J I j_» L - i S O| Eğer sen bu sözünde,
hak peygamber olduğuna ve Kur'ân'ın da Âllâh-û Teâlâ tarafından
nâzil olduğuna dair hak söylüyorsan, neden melekler gelip de şe
hadet etm iyorlar? Sen demek ki aklını kaybetm işsin de böyle söy
lüyorsun."
Hâlik-i Kâinat buyuruyor ki; Ey Ekmelerrusul Sallâllâhû A leyhivesellem, bana niyabeten onlara böyle söyle.
(3-^ / j "Jl ^ - S J ı l i l j y i /--» Biz (kâfirlere,) melekleri ancak hak
ile azap ile indiririz. Eğer melekler azap ile gelirse, ondan sonra
hayat bulamazlar. iSl I j _ i l S Z_»J Şayet onlara melekleri gön-
derseydik, o zaman da azaplarında imhâl etmezdik. Azapları tehir
edilmez.
9- O jk iL d J i j l j jS jJ I Z i iy jp t j ijl
5 - S ^ J I /—U y j - ü i J l Hâlik-i Kâinat, teselli ediyor Habibini. Ey
Habibim müteessir olma, bunların imâna gelmedikleri küfründen
dolayı. Senin dinin bütün şark ve garbı ihâta edecektir. Kur'ân'ı biz
inzâl ettik O j - k i l ^ J ^ J L i l j elbette onu (tahrif ve tebdil'den) koru
Hicr Sûresi • 417
yacak da biziz. Tahrif ve tebdil etmek isteyenler, kendine yapm ış
olur, belâsını bulur. Yine Kur'ân, nâzil olduğu gibi kalır.
10- J i ^ zi^ j î ^
o s Q ss s sH L i j l j ^ î J j Biz Azimüşşan gönderdik d ü u î j - i senden evvel.
313 Rusül, 124.000 peygamber gönderdik j_ı^^jJ/l ç L i — i evvelki
kavim lerin içinde. Bu kavim lerin ekserisi böylece peygamberleri
ne karşı gelmişlerdir, inkâr etmişlerdir. Onlar sabretm işler, sen de
sabret mahzun olma, nihayet Ben de sana yardım ederim. o
11- D j > £ U S* I j S l S J l J j i j j i l i j
of - f - j l j L - i j Gelmedi onlara, kavim lere J j J - j j - » hiç bir peygam
ber, s * i j j i S J l hemen o peygamberlere alay istihza ederim ' '
lerdi. Bu keferelerin tabiatında, cibilliyetinde istihza var. Sabret
sana da yardım edeceğim.
12- j - i j^î^OJl y j i î — i S İ i - u j d J İ jS"
\ s } }d ü İ S ' Nasıl ki onların kâlbine tekzib hâsıl olmuş idi. — J 4 İ L L 5
j - ı # y > t J l y j - i î Senin zamanındaki mücrimler, (o zaman ki Mek
ke'deki kâfirler) Biz böylece (istihza, küfür ve tekzibi) o mücrim
lerin kâlbine sokarız.
13- j j j J l ü i c U J î j s * D j i i j J J
D j - i - i ^ j j J Bu Kur'ân'a imân etmezler, sen de müteessir' ^ s ' * } ' a ' o '
olma. j - J j J l c _ U - - J j j Evvelkilerin âdeti ne ise bunlar da o
adet üzerine geliyorlar. (Peygamberlerini tekzib ve istihzâ etm e
leri yüzünden,) kendilerinden evvelki ümmetler hakkında geçen
418 • Tefsir Sohbetleri
Sünnet-i İlâhiye'ye rağmen (ki helâktir.) Onlar yine onu, (Kur'ân'ı)
tasd ik etmezler.
14- O j — J i < - î i j İ k i # ./ u a J I j » / j/j ç . . - İ p / i : > ı î i j J j
j j j Eğer açarsak f-g-İP onlara *U_LJl j_» /-J/J göklerden
bir kapı. ûj_—J i j 4-J J j İ k i Biz, onlara (o bize meleklerle gelseydin
diyenlere) gökten bir kapı açsak da oradan meleklerin inip çıktığ ı
nı aşikâre görseler (yine imân etmezler.)
15- û j j j - ^ ' A » f j S j p ' j J /-,j/- '^iJİ C ->jk _^< / . j l i jJ/ iJ
"T ol sij-J/âJ D iyecekler UyjUaJl o jk _ i- L l l gözlerim iz bağlandı, belki
bir sih ir büyüye tutulmuş bir kavim iz, (gördüğümüz bir hayaldir,' r , ' a
hakikat değildir.) û j j j* - !» fj-S J-J Biz sih irlenm iş bir kavim iz
diyecekler. Yine imân etm ezler çünkü küfr-ü inâdidir.
16- j j j j - k / i . İ İ / * / i j j j / ^ j j J # - / i a J | y i / î - İ i — J â j j\ ' ' '
/_—j j j *U _ lJ l y_ i U d i— Jl-IJJ Hâlik-i Kâinat emrediyor. Onların
meişeti için, Âllâh lütfetm iş gökleri burçlarla tezyin etmiş. La Ul JH sj^ jk / IL i Ve bakıp temâşa edenler için süsledik.
V ' o s * i* o °17- j p / k - A J j> j j . » L f t U İ ü . : > - j
Biz Azimüşşan, racim, mel'un olan şeytanlardan gökleri muhafaza ettik. Bu da Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem efendim izin doğduğu gecede olmuştur.
18- j - - . » ı__A . A ^ - . - ı J l (_j j î _ ^ » l j j . » J l
Hicr Sûresi • 419
J i Lâkin £I_İJ\ j j ü i istirak-ihtilâk; sırları koparmak, ku
lak kabarmak, bunlar kalkıyorlar. d lg -A A_JLolj Onlara tâbi
oluyor bir şu'le, ateş şûlesi onları mahveder. (İnsanlar toprake
tan halk olduğu gibi cinler de havadandır. İnsanların sıkleti ağırk
lığı aşağıya veriyor, cinlerin ise yukarıya göklere çıkıyor.) Önceki
ümmetlerin peygamberlerine gelen vahiyleri, melâikeyi kiramdan
işittikleri bazı kelimâtı getirip putlara ilkâ ederlerdi. Bu şekilde
dalâlete sürüklemeye çalışırlardı. Bu da Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû
A leyhivesellem , dünyaya gelinceye kadar devam etti. O geldikten
sonra vahiy yolunu, onlardan tem izlemeyi irade etti. Ondan sonra
o yıldızların membalarından onlara ateş a levler atılıyor, ateşler
atıldığında bazılarını öldürüyor. Hülâsa o yol, onlara kapanm ış o lu
yor.
* K19- A J S L f c j U i p i j £ _ J j j L f c j U l a J I j L i & I » > j V j
L i iS î l» ^ jS f i j Yerleri de uzatıp yaydık. Dünyanın dörtte biri
toprak, dörtte üçü su olduğuna göre, Hâlik-i Kâinat bu toprakları
su lar üzerine zaptediyor. ^— ' j j i-4-j L i lâ J iJ Orada sarsıntıyı ön' JJ } s
leyen dağlar yerleştirdik. îc^-A J S l_4ıj i - ü l î i j Her şeyi
inbat ettik, ig - j yerde ve dağlarda hikmetli olarak. Yerde ve
dağlarda, kudret ve hikmet terazisi ile ölçülmüş her şeyi bitirdik.
Lüzumlu olan m iktar kadar, ne ziyade ve ne de noksan olmadan
hikmetim ize uygun her nebatı, ağacı ve yeşilliği halk ettik.
20- j —S j l A J f L İ (j» j /“j l i» ig -j f s J LJl*.:>-j
420 • Tefsir Sohbetleri
o y, sl_Uûc>-J Halk ettik biz L g - i y_xJ size bu yerlerden, es-
bab-ı maişetinizi o dağlarda halk ettik. j —- b l j y i—-LJ j —i j Orada
hem sizin için hem de sizin besleyicileri olmadığınız varlık lar için
lüzumlu rızık lar ve geçim vasıtaları yarattık.
21- pi-a-i jJÂ j J l Jj-İİ l i j ^ -5l _>- /jJ-iP J l j i û 'j
4İ5İ5* iS lip J l *yJ;. ( j i d)1j H içbir şey yoktur ki onun hazineleri
bizim yanım ızda olmasın. Bizim hazinem iz yokluktan halk olur.
Yokluktan bizim hazinem iz var edilir. p J lü J l L i j Fakat
biz, onu ancak belli bir m iktar ile inzâl ederiz.
22- y ü ı ı—i j ^ / ı ^ l î £i—i *ü_Lji j * U J551Î -»ıjj ^ b jJ i nî-^.jjj
jp j l^ J “-Jo s s
£-/jJJ1 i l L . j ! j Biz Azimüşşan, gönderiyoruz rüzgârı ^SljJ hâm i
le olan bulutlarla. *l—i *U_LJ1 j_ i U J y / î Yukarıdan, göklerden suyu
gönderiyoruz. a j i i l l İ Â - . l/ î Onunla yerlerin izi, sizi ve hayvanatın ı
zın ihtiyacını su ile karşılarız. j_ p jL * j 3J y_J5l L i j S izler bu suyun
hâzini, koruyup saklayanı değilsiniz. Hazinesi elinizde değildir.
Ben bunu gönderiyorum.
♦ l \A\ > •<' > î '23- OjJjljJ 1 j^ Jj y 5*0 j-*lJ lilj ' ı ^
LÜlj Muhakkak biz, i - * i j y — j_>iJ benim hayat veren, ancak' '' V ° <biz d iriltir ve biz öldürürüz. Oj-3jljJ! j - * i j Ve sonunda her şeye biz
lekler zümresinden. Meleklerden değildi, melekler içine karışm ıştı.
424 • Tefsir Sohbetleri
- —j d i - j l i K ı y a m e t e k a d a r , s e n d e r g â h ı m d a n t a r d o l u n m u ş s u n .
M e r c û m , h a y ı r d a n t a r d o l u n m u ş . D e r g â h - ı İ l â h i ' d e n t a r d o l m u ş .
35- j j j d i f j j J j i l i İ J i d - İ P û j j
M u h a k k a k ki k ı y a m e t e k a d a r l â n e t s e n i n ü z e r i n e o l a c a k t ı r . O n
d a n s o n r a d a a z a b - ı İ l â h i y e g i r i f t a r o lu r .
d i r i l e c e ğ i g ü n e k a d a r b a n a m ü h l e t v e r " d e d i . İ b l i s n e d e m e k i s
t i y o r , ö l ü m d e n k u r t u l m a s ı n ı i s t i y o r . E ğ e r  l l â h - û T e â l â k ı y a m e t e
k a d a r m ü h l e t v e r s e y d i , z a t e n k ı y a m e t t e ö l ü m y o k v e ö l ü m s ü z
k ı y a m e t e g i d e c e k t i .
H â l i k - i K â i n a t , o n u n d u â s ı n ı r e d d e t t i . S a n a m ü h l e t v e r d i k
v a k t - i m â l û m a k a d a r y a n i n e f - a y û û l â n ı n n i h a y e t i n e k a d a r . Ş e y
t a n n i h a y e t 4 0 s e n e ö l ü k a l ı r . B ü t ü n i n s a n l a r ö l d ü k t e n s o n r a ö lü r ,
4 0 s e n e s o n r a d a i n s a n l a r h a ş r o lu r . İ b l i s , iki s û r a r a s ı n d a 4 0 yıl
ö l ü k a l a c a k t ı r .
y i i j j p l U_> _ j (J/î Y â R a b b i , b e n i i ğ v â e t t i n , b u y o l d a n ç ı k a r d ı n .s '
f 4 J j - i j S J M a d e m k i b a n a b u k u v v e t - i k u d r e t i v e r d i n . B e n o n l a r ı
t e z y i n e d e c e ğ i m , a l d a t a c a ğ ı m o n l a r ı . • j ^ j j l y i Y e r y ü z ü n d e i s y a n
_ > j J l İ İ b l i s ; " E y R a b b i m , ö y l e i s e ( v a r l ı k l a r ı n ) t e k r a r
38- f j İ i i i i c î j i i f j j y i i
Hicr Sûresi • 425
ile jA—l f_.pjj.pVJ hepsini iğvâ ederim, yoldan çıkarırım . Beni
azdırmana karşılık, ben de yeryüzünde onlara (günahları) süslea
yeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım.
40- j - J İ Â A J ! f f l » JS tİp V]
Ancak senin halis olan kulların müstesnâ, ekserisini yoldan ç ıkarırım .
41- f-Jâ-Sı* ^İp i ^ l 1 3 la (J/î
J U Hâlik-i Kâinât emretti. f-J il.1 » ^^İP i l j - ^ 13l_A Ancak içle
rinden ihlasa eren, erdirilm iş kullarım müstesnâ.
42- j j jU J ! j » dL*-ö! jy» V! û / k ii- f İp d ) ^ ^sL-p i)1
1)/kİJ- f - f - İP d . ) J.-1) ^ s L I p dİ Benim hak yolumda olan kul
larıma, senin bir kuvvetin olmaz onlara. j - j j / iJ l j - » d L i is l j_» Vlt s '
Ancak sana tâbi olan gâvin olan, kâfir olan, imân etmeyenlerdir.
Benim kullarım , beni tan ıyanlar sana tâbi olmazlar.
o 'T o f } o ,43- j - j - A —-! f A J P j a J f - * f —- i ) ] j
Cehennem onların mahâlli mev'ididir. Senin de onların da onların hepsine va'd olunan yerdir.
t i<§. } x $ O J l O f i O ı x l/ ^ ' t , / • « ( 4 / 9 /
44- j ı ! » j — f-fi» ‘t '1 . l t ") ^ 1 j l
Cehennemin yedi kapısı vardır. Her kapı için ayrılm ış bir zümre vardır.
426 • Tefsir Sohbetleri
Müttekiler, Â llâh'ın azabından korkup rahmetine sığınan müt-
tekiler, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklardır.
46
Melekler her tarafta onlara derler ki; "Oraya emniyet ve selâm la girin" denilir. "Korkudan ve zahmetten sâlim olarak girin"
derler. Cennete girdikten sonra en iyi sohbet, Cüneyd-i Bağdâdi Kaddesâllâhû Sırrahülaziz buyuruyor ki; "Me ehalle ictimâu mel ehbâb. Bir cemâat, ahbab ile halis ahbab ile bir arada ne güzel nefse, ruha gıda verir." Sonra ona mukabil diyor. "Ve me emerra. Ne acıdır bir ictimâ ki onların arasında buğz-u haset varsa. Ne kadar acı olur."
47- j —b l l i i j j i ^ i P l j l j > - î J p j i f * j j j ^ — i l i LL -S ^ j j
/__* L İ P y j Biz Azimüşşan, nezb ediyoruz kaldırıyoruz. —__i
rinden ljlp -1 hakikaten kardeş şeklinde olurlar. j_ J . j l l£ i j j _ i ^_İP
Birbirinden fazla o lmamak üzere mütekabil otururlar. Onlar artık
üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olup (sohbet ederler.)
/-g-i fg -U o J Orada onlara hiçbir eziyet, yorgunluk, me
şakkat dokunmayacak. j_ -— A .L L g l i f_i> l_ ij Oradan çıkarılacak
da değillerdir.
49- j j i ^ J i /jl — j l ^ > i/ i ‘-S'
Hitab, Rasûl-û Ekrem 'e fakat murad olunan ümmettir. Kulları
Hicr Sûresi • 427
ma haber ver ki; "Ben Gafur ve Rahimim (mağfiret isteyeni afiv, tevbe edene rahmet ederim.)
5 0 - f j J ı _ ı l i J ı j * y j i j p û J j
Benim azabım da elim bir azaptır, benden korksunlar ve fenalık yapmasınlar. Âllâh-û Teâlâ yüz rahmet yaratm ış, 99'unu sake layıp birini bütün mahlukâtına göndermiştir. Eğer kâfir olan, Â llâh'ın ne derecede merhametli olduğunu bilse, cennetten ümidini kesmezdi. Mü'min de Âllâh-û Teâlâ'nın azabının ne derece müthiş olduğunu bilse, cehennemden emin olmazdı.
f 0> ♦®"' 0 0 t5 1 - ( f - * j j j j P
Misâfire ne için dayf derler? Çünkü bir konak, sahibine meylediyor. M isafir sefer ediyor, dayf-duyûf meylediyor. B ir mal, konak sahibine meylediyor, evine gidiyor. Farisi ibare ise mihman derler. Mih; büyük. Mihman; evin büyüğü demektir. Mihmandar; büyüklüğü, büyüklüğün emrini muhafaza eden demektir. Onlara, kullarıma İbrahim Aleyhisselâm 'ın m isafirlerinden (meleklerden) de haber ver.
9 s s 0A-İİP lj__İ>o i l Misafirler, İbrahim A leyhisselâm 'ın evine dâhil
oldular. i j J U i Yanına girdikleri zaman selâm verdiler. (Bu
selâm, Âdem Aleyhisselâm 'dan geliyor. "Esselâmû Aleyküm ve
Rahmetullah" dediler.) û j-İ—J f - k l» l i l J l İ İbrahim Âleyhisselâm
onlara, "biz sizi tan ım adık" dediler. Selâm larını aldıktan sonra
önlerine yem ek getirm işti, onlar yemeği yemediler. Ya ondandır
428 • Tefsir Sohbetleri
veya vakitsiz eve gird iler yahutta kapıdan değil de birdenbire evin
içinde hazır oldular. "B iz, sizden cidden korkuyoruz" demişti.
Rasûlleriyiz. J j_ L l- Seni tebşir ediyoruz. f_J-* f J -^ 1 Âlim olan bir
evlât ile ki İsmail Aleyhisselâm 'dır. Nübüvvet ilmini hâmil bir ço
cuk müjdeliyoruz" demişlerdi.
54- O j j - ı - j -J f i j * £ J I tl)\ ç -p j - ! * ' J i İ
j 4 & ' ,'^-1» d)İ ^Jlp ç j^ j J L İ l J l İ İbrahim A leyhisselâm , "bana
ihtiyarlık halimde mi bir oğul müjdeliyorsunuz? O jj- I^ f * Şaşılaş
cak bir şey müjdeliyorsunuz" dedi.
55- j - J a - İ L - ! ' j » J j e ^ ^ l l J i - j - I \jJl3
° ' s e t * 'J lS j_ I ijJ lî Cibril-i Emin diyor ki; "B iz, seni hak ve haki
" " * 0 skat ile tebşir ediyoruz. j - ı k ’lLJi J_» J - kS J i Sakın, Hakk'ın rahme
tinden üm itsizliğe düşenlerden olma" dediler.
56- O j J l ^ I J i A ı j j » 1? i L j j » j (Jlâ
İbrahim Âleyhisselâm ; "Sapıklardan başka, kim Hakk'ın rahmetinden üm itsizliğe düşebilir?" dedi.
57- O j L j i J l i g j i î i l i U - ü j tJlS
Sonra yalnız oğul müjdesiyle gelmediklerini anlayınca, tam amıyla maksatlarını öğrenmek için, "Ey Âllâh-û Teâlâ'nın Rasûlleri, daha (başka) ne işiniz var?" dedi.
(İbrahim Aleyhisselâm , onların Âllâh tarafından gönderilm iş melekler olduklarını anlayınca, böyle bir melekler cemâatının sak dece bir müjde için gelm iş olmayacağını, daha başka mühim vazifelerinin de olabileceğini tahm in ederek bu soruyu sordu.)
Hicr Sûresi • 429
ljJ/3 Cevap verdiler, dediler. /_j| "B iz ler /ıİ_^jl gönderild ik
Âllâh tarafından, j_ -» j* » fj_J ^ J l kâfir olan bir kavim ki Lût
A leyhisselâm 'ın kavmidir. Onların helâk edilmesine memuruz.
(Küfür ve taşkın lıkları yüzünden onları helâk edeceğiz.)
59- j * . i l — İ f i j A i İ J / j j i j J J i J j
■t ) Sl?jJ (Jl "Jl Ancak Lût A leyhisselâm 'ın ailesi (ve ona tabi olanları)
değil, müstesna. j_ - il> - l f-Aj^tlİJ /_j| Behemehal hepsini (helâk-
tan) kurtaracağız.
^ j- î AJlJ»! "Jl Yalnız hanımı müstesnâ, (o hanım halas olmaz.)
j_jjj/AJ! j U LJs! Onu, (Âllâh-û Teâlâ'nın fiili ile helâk olması için,)t ^
geri kalanlardan olmasını takd ir ettik.
61- û j İ —«j l i l - ^ jJ (Jl / l İ i
Vaktaki Rasûller, (elçiler) Lût A leyhisselâm 'a geldiler.
62- û j j k l » f j î ^ f k j j (J/î
(Evvelinde Lût Aleyhisselâm da onları tanımadı.) Lût A leyh isselâm, onlara "siz yabancı kimselersiniz, (sizi tan ım ıyorum ") dedi.
430 • Tefsir Sohbetleri
63' S Q ' ' s 0 ° * '
' J j « —i i j j l i l ı _> J l i _ 5 j ^ J j i jJ ld
* ‘ f * * S „ f *Jl_ii:>- J J lj_Jl3 Dediler; "B iz geldik sana. ü j j J u j «-—i l j_ j l i l_1
Senin kavm inin yaptığı ü jJ I I j şek ve şüphe azap, azaptan şüpheh
leri vardı. Sen, onlara azab-ı Ilâhı ile bahsederek, onları korkuttun
fakat onlar inanmadılar. Işte, biz onlara bu azabı inandırmak için
geldik.
64- J y s l i j l j j >JIj dJli.-jlj
Hak ve hakikatla sana geldik. Sana hak ile azap haberini getird ik ve biz sadıklarız.
65- Jl_>-I f _ f i i J j f-A jljs l ^--j Ij J - J l j -» ^Lâ j dJ_AL> j_^ li
J ^'£5 i ı /*| j Ojj-»JJ i —-»- lj İ0 alj
J J J l j _ i ^-ks-j d_İÂl> jJ - lS Yola çıkın ız ehlinle beraber, gecenin
bir bölümünde (yani daha şafak sökmeden.) î- A j lo l L J l j Ey Lût,9 * * o o ' 0
sen de onların arkasından yürüyerek git. Jl_>-I f _ f i i L-â-Üu J j Ne
sen ne de kızların geriye bakmayın. (Onların uğrayacağı kahr-ı
gazabı görmeyin.) O jJ ij j i- '- l» i j - ia i l j  llâh'ın emrettiği yere gidin
ki (Şam şehridir.) Şam 'a giderek az bir zamanda, Ibrahim Aleyd
hisselâm 'a ilhak ettiler.
66- * J jA j j is J i J i J ı d J î «—Ji l i L a i j
« JJ l l^İ—_aSj Biz, Lût A leyhisselâm 'a vahyettik J_' J l d J î bu
demektir. * J jA Bu kavmin aslı kökü j —>_^i 1-jkS' kat o lacak sa
Hicr Sûresi • 431
baha doğru. Yani sabaha doğru bunların kökü bile kalmayacaktır
yeryüzünde.
67- 6j j - 4 i L ; ^ L j u J i j i ı : £ j
İ L L a Iİ! <J_Âl *1—>-j Şehrin halkı. (Şehir, Südüm idi. Baş şehri
olup ayrıca dört şehir daha vardı. Lût gölünün olduğu yerde beş
şehir var. Şehrin ehl-i fasık-ı münafıklar geldiler. 0 jj-£4 i-Lj B irb iri
ne, "ne güzel insanlar gelm işler" diye müjde, tebşir ederek. (Me
lekler, güzel erkekler şeklinde gelm işlerdi.) Gelenlerin maksatları
fena, Lût A leyhisselâm biliyor.
J U Lût A leyhisselâm , onlara dedi. y - i l ^ ^ J j - a Ql "Bunlar be
nim misafirlerimdir. M isafirlerim in yanında beni mah
cup etmeyin.s ( s
69- J j *AJİ İjÂJİj
\ $ s s<üi 1j -â3İJ Â llâh'tan korkunuz. V j Onlara kastetmek sûre-
ti ile beni üzmeyin, utandırmayın."
70- j - J u Û ! j P d g i i fJ jİ İjJlİ
"y sİ j J i S Onlar cevap verdi, dediler Lût Aleyhisselâm 'a. y j j l
j - ^ l Ü l j P "Biz, seni halkın işine karışmaktan men etmem iş m iy
dik" dediler. Yani biz, sana "âlem in işine karışma demedik mi?
Bizim kabahatim iz kendim ize a ittir" dediler.
432 • Tefsir Sohbetleri
Lût A leyhisselâm , onlara dedi. "Şayet siz kötü işinizi yape makta kararlı iseniz, işte bunlar kızlarımdır. (Onlarla evlenebilirsiniz.) Kızlarım var, Müslüman olunuz da kızlarım ı size vereyim ."
Yahutta her peygamberin ümmetinin kızları, onun kızları demektir.
Peygamberler, ümmetinin babası. Aileleri de Ümmühâtül-Mü'm i-
nin (analarıdır.) Kızları da evlâtları demektir. Neticede, Lût Aleya hisselâm 'ı dinlemediler.
72- ^ j) f-fi]
Bu âyet-i kerimeye müfessirini izâm iki mâna veriyorlar: Hie
tap Lût Aleyhisselâm 'dır, hikâye onundur. Öyle ise J j - A J Hâlik-i
Kâinat emrediyor. Cibril-i Emin, Lût A leyhisselâm 'a diyor ki; "Sem
nin hayatınla kasem ederim. Onlar, kendi dalaletinden mütered
dittirler, vazgeçm ezler nasihat yapma. Bir kısım da dem işler ki;
"Le-amruke'den, cüm le ayrıdır. Hitâp Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû
Aleyhivesellem 'edir." Hâlik-i Kâinat, Habibine buyuruyor ki; "Ey
Habibim, senin ömrü hayatınla kasem ederim. Bunlar ölünceye
kadar sekrinden ayrılm ıyorlar. Daimâ, helâk oluncaya kadar bux o X X
halde kalacaklar." Oj-fAJu f-fpl Rasûl-û Ekrem'in zam a
nındaki keferelere ait olur. Her ikisine de şümûlü var.
73- jy—9 j İ * ) 1 ffjjL>-/İ
l_>4*k)1 f Sayhayı Cibril, Cibril'in sadası ehzetti onları
Yâ Ekmelerrusûl, cemil bir safha ile iyi bir mukabele yap. Tâ ki
Cenâb-ı Hakk'ın irâdesi zuhur edinceye kadar.
86 ' f j - i J l 3 J * J I j A d İ J j O '
Senin Rabbin ancak O'dur. Hallâk; yoktan var eden O'dur, Herkesin ahvâlini hakkıyla bilendir. Vakti gelince izhar eder.
87- f j J â j « J l O l j - L - l i j ç j l iLa .J\ j » l i ^ J l i - ö l JuLÎj
^ 0 x ' o ^J lü S l JlüJj Ey Habibim, biz sana seb'ul mesâ-
niyi verdik. Mesâni; mükerrer. Fatiha sûresi iki def'a nâzil o lm uş
tur. Biri Mekke'de, diğeri Medineyi Münevvere'de nâzil olmuştur.
Onun için mesâni derler. Müsenne; bir de her namazda tekerrür
eder, onun için de mesâni derler. Fatiha yedi âyettir, mesâni olarak
size gönderdik. Onun sevabı, gelen yedi kervan kâfilesinin mal
larından daha kıymetli hayırlıdır. f - j- k ü ' O'j-LJIj Kur'ân'ı Azim 'i de
gönderdik. Onun okunması, amel edilmesi elbette kervan kâfile-
lerinin mallarının halka dağıtılmasından hayırlıdır.
88- ûS-İS J J f 4 i» U -I jj] o lü a » l-İ ç-J] d l I l P û Jlİ5 J
j ^ Î İ İ J dL>-ii£- > _ i* -\J
OJl Ü J Uzatmayınız d L j i lP gözünüzü. L^ 'j ’ ) ALj lH İ » l_» ç J i
f-g!» Bizim halka, bazılarına verdiğ im iz dünya metaına gözünüzü
Hicr Sûresi • 437
uzatmayınız, elinizdeki Kur'ân size yeter. » -.Iİp Bunların
imâna gelmediğinden de mahzun olma çünkü her şeyin bir vakt-io ^
zamanı var. dL> -li— j ^ 1j Mü'm inlere karşı da yum u
şak muamele et, ey Habibim. Mü'm inlere kanadını indir, (tevazu
göster.)
89- j ı - J J I j j J i i l Zil ^.il J î j
Söyle ey Habibim. Ben, Âllâh'tan gönderilm iş mübin olan, bey- yin inzâr sahibi azab-ı İlâhi'yi bildirmeye gelm iş bir peygamberim .
o sNasıl ki azâb-ı İlâhi'yi muktesim olanlara göndereceğiz. ZJUyl
Mâzidir fakat tahakkukundan dolayı mâzi buyurulmuştur. Bir şey
muhakkak oldu mu, oldu demektir. Halbûki daha olmadı, o lacak
tır. Bu münafık ve keferelerin cezası muhakkak gelecektir. Muk
tesim , iktisam, kısmet yapan. Yahudi ve hıristiyan, Tevrat ve İny
cil'de gördüklerini kabul ederler, görmediklerini kabul etmezlerdi.
Rasûl-û Ekrem 'in ahvâlini kabul etmezler, bazen böyle kısım kısım
yaparlardı.^ > o f 4s
91- j ı -V*c O l j-2.il I j ^ - J i
Onlar ki Kur'ân'ı parça parça etmişler. Kur'ân hakkında m üşriklerden bazısının "sihirdir," bazısının "şiirdir, yalandır, eski efsae nedir" diyenlerdir.
92- A s j i
Kasem ederim senin Rabbinle, onların hepsine yaptıklarını
438 • Tefsir Sohbetleri
m u h a k k a k s o r a c a ğ ı z . S u a l i n a k a b i n d e a z â b - ı İ l â h i v a r d ı r . E ğ e r
y a l n ı z s u a l o l s a b i r ş e y l â z ı m g e l m e z .
x $ ' s93- û j İ i i j ijj/^ / .p
Y a p t ı ğ ı a m e l l e r d e n h e p s i m e s ' u l d ü r v e a z a p l a n a c a k t ı r .
E y H a b i b i m , s a n a t e b l i ğ e t t i ğ i m g i b i s e n d e o n l a r a t e b l i ğ e t . V e
m ü ş r i k l e r d e n i ' r a z e t . O n l a r ı n i t i r a z v e i n a n m a d ı ğ ı n a e h e m m i y e t
v e r m e .
B u â y e t - i k e r i m e n â z i l o l u n c a y a k a d a r o t u z d o k u z k iş i i d i l e r
d e o n a g ö r e v a ' z - ı n a s i h a t e d e r d i . B u â y e t - i k e r i m e d e n s o n r a s e r
b e s t , h a t t a K â b e ' n i n y a n ı n d a a y e t - i k e r i m e l e r i s ö y l e r d i .
E y H a b i b i m , h a k v e b â t ı l ı t e f r i k iç in a ç ı k v e s a r i h o l a r a k e m -o ^
r e t . j - S j l İ J l j P ^ j - P l j M ü ş r i k l e r i n ş i r k i n e , i t i r a z ı n a i l t i f a t e t m e .
M ü ş r i k l e r d e n y ü z ç e v i r .
95- j j ^ r f l l i i l ^ l - l l /jj
( S e n i n l e ) a l a y e d e n l e r e k a r ş ı d a " b e n k â f i y i m " b u y u r u y o r .
 l l â h d i y o r k i ; " E y H a b i b i m , s a n a i s t i h z a e d e n l e r e b e n k â f i y i m . "
B u n l a r ı n i ç i n d e b e ş k iş i v a r d ı r ki i s t i h z a y ı ç o k i le r i g ö t ü r m ü ş l e r d i .
B u n l a r h a k k ı n d a R a s û l - û E k r e m d u â e t t i . " Y a R a b b i , b u n l a r ı b i r e r
b e l â i le d e f e t . " D u â y ı p e y g a m b e r i d e r h a l y e r i n i b u l d u . 1 ) V e l i d b in
M u g a y y i r e , 2 ) A m c a s ı E s v e d n a m ı n d a b i r i s i v a r d ı , d e r h a l h e r iki
g ö z ü k a p a n d ı . 3 ) E s v e d b i n A b d i Y a g û s n a m ı n d a b i r i s i v a r d ı , i s -
t i s k a h a s t a l ı ğ ı n a m ü p t e l â o l d u . M ü t e m a d i y e n s u i ç t iğ i h a l d e s u y a
k a n m ı y o r , s u s u z k a l ı y o r . 4 ) A s b i n H u v â l i n d e a n i d e n b a ş ı n a b i r
Hicr Sûresi • 439
diken girdi, kurşundan daha azap verici. 5) Hars bin Kayyuh'un da kafası pis cerahatli bir hale geldi ve kısa bir zamanda te lef o ldular. Âyet-i kerime zuhur etti. Biz Azimüşşan, sana kâfi geliriz. Müstehzilerin hakkından biz kifâyet ederiz.
J_:#-1 l-gil ^1 j -A J ' Bu istihza edenler, Âllâh ile başka
mâbut iddia ederler. —j_ L î Onların dünyada gördüğü ce
zalar, cezalarının tamam ı değildir. Cezanın olacağına delâlet eder.
Onlar yakında akibetlerini bileceklerdir.
97- Oj-ijÂj iaJ iİ jJ l^ Jp- Jİİİ y-J-aî Jlâİj
İ İ J ü J Jü j Ey Habibim Ekmelerrusûl Sallâllâhû Aleyhivesellem . . o jj ' ' t i ' '
Biz biliriz, j j <>--;*$ cJL.il senin mübarek kâlbin darlaşıyor. U o
«DjJjÂ; Onların tâ'zib-i istihzalarından.
98- 5 ^ ^ ' j i J J j ^ ^
d l j j £* -L î Rabbini hamd et, tesbih ile. Yâni Sübhânallâhi
ve bihamdihi. Sebbih; tesbih et, d l j j JlİA> hamd ile beraber. Rab' ' ' ' ' ' }
bimi tenzih ediyorum bütün noksanlardan ve hamd ederim.
jjjıj>-l_LJ! Secdeye devam et. Rasûl-û Ekrem, bunun üzerine
üzüldüğü zaman abdest a lır namaza başlardı.
cJ-J j jl_*p 1J Rabbine ibadet et. j - Â - i l y - ^ Sana yakın