Top Banner
Esra İlkay Keloğlu-İşler 1 SİYASAL HALKLA İLİŞKİLER AÇISINDAN DEMOKRAT PARTİ’NİN BASINLA İLİŞKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Özet: Demokrat Parti’nin hem muhalefet hem de iktidar döneminde basınla kurduğu ilişki siyasal halkla ilişkiler açısından incelendiğinde kamuoyunun inşa edilmesi, gündem kurma, oy verme davranışını manüple etme vb. konularda izlediği stratejiler, Amerikan tarzı halkla ilişkilere paraleldir. DP, demokrasi ve özgürlük ideallerini anlatma ve aktarma da basını son derece yoğun kullanmış, iktidara geldiğinde ise yeni bir basın kanunu yapmıştır. İktidarı süresince DP, savunduğu demokrasi ideallerine aykırı olarak basına karşı baskı ve sansüre gittikçe artan bir oranda başvurmuştur. Bu çalışmada DP’nin basınla ilişkisinin halkla ilişkiler ve propaganda programının bir parçası olduğu ileri sürülmektedir. DP’nin basına ve ifade özgürlüğüne ilişkin tavrındaki değişiklik, demokratik ve özgürlükçü ideallerle çelişmesi bakımından incelenmesi gereken önemli bir sorun teşkil etmektedir. Bu sorunun, yakın tarihimize ve hatta günümüze kadar uzanan yansıması, farklı ideolojileri savunan siyasal iktidarların aynı tutumu devam ettirmesiyle somutlaşmıştır. Bu çalışmanın amacı, DP’nin 10 yıllık iktidarı boyunca uyguladığı basın politikası ve sansürün siyasal halkla ilişkiler açısından önemini ve konumunu ortaya koymaktır. Konuyla ilgili incelemenin sunumunda, “Demokrat Partinin Halkla İlişkiler Stratejileri Üzerine Tarihsel Bir İnceleme (1946-1960)” (E.Keloğlu-İşler, 2007) başlıklı doktora tez çalışmasından yararlanılacaktır. Çalışmada, literatürdeki akademik kaynakların yanı sıra ilk el kaynaklar olarak dönemin basınından, Ulus, Zafer ile Vatan gazetelerinden ve Başbakanlık Devlet Arşivleri’nden yararlanılmıştır. Anahtar Kelimeler: Demokrat Parti, Basın, Siyasal Halkla İlişkiler, Baskı ve sansür Abstract: When examined in terms of political public relations, Democrat Party’s relations with in both goverment and opposition periods, its strategies on building public opinion agenda-setting, manipulating vote behaviour are all parallel to American style public relations. Democrat Party frequently used press in explaining and spreadting its democratic and liberty ideals and when came into power, it brought in a new press law. Contrary to its democratic principals that had been defended before by itself, during its governance Democrat Party began to apply oppression and censorship to the press with increasing rate. In this study, it is asserted that the relationship of Democrat Party is a part of public relations and publicity campaign. The change in the attitude of the Democrat Party pertaining to press and declaration freedom constitutes an important problem that has to be examined regarding its 1 Yrd. Doç. Dr., Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü 1
26

Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

Jan 26, 2023

Download

Documents

Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

Esra İlkay Keloğlu-İşler1

SİYASAL HALKLA İLİŞKİLER AÇISINDAN DEMOKRAT PARTİ’NİN

BASINLA İLİŞKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Özet: Demokrat Parti’nin hem muhalefet hem de iktidar döneminde basınla kurduğu ilişki siyasal

halkla ilişkiler açısından incelendiğinde kamuoyunun inşa edilmesi, gündem kurma, oy verme davranışını

manüple etme vb. konularda izlediği stratejiler, Amerikan tarzı halkla ilişkilere paraleldir. DP, demokrasi

ve özgürlük ideallerini anlatma ve aktarma da basını son derece yoğun kullanmış, iktidara geldiğinde ise

yeni bir basın kanunu yapmıştır. İktidarı süresince DP, savunduğu demokrasi ideallerine aykırı olarak

basına karşı baskı ve sansüre gittikçe artan bir oranda başvurmuştur. Bu çalışmada DP’nin basınla

ilişkisinin halkla ilişkiler ve propaganda programının bir parçası olduğu ileri sürülmektedir. DP’nin basına

ve ifade özgürlüğüne ilişkin tavrındaki değişiklik, demokratik ve özgürlükçü ideallerle çelişmesi

bakımından incelenmesi gereken önemli bir sorun teşkil etmektedir. Bu sorunun, yakın tarihimize ve

hatta günümüze kadar uzanan yansıması, farklı ideolojileri savunan siyasal iktidarların aynı tutumu

devam ettirmesiyle somutlaşmıştır. Bu çalışmanın amacı, DP’nin 10 yıllık iktidarı boyunca uyguladığı

basın politikası ve sansürün siyasal halkla ilişkiler açısından önemini ve konumunu ortaya koymaktır.

Konuyla ilgili incelemenin sunumunda, “Demokrat Partinin Halkla İlişkiler Stratejileri Üzerine Tarihsel Bir

İnceleme (1946-1960)” (E.Keloğlu-İşler, 2007) başlıklı doktora tez çalışmasından yararlanılacaktır.

Çalışmada, literatürdeki akademik kaynakların yanı sıra ilk el kaynaklar olarak dönemin basınından,

Ulus, Zafer ile Vatan gazetelerinden ve Başbakanlık Devlet Arşivleri’nden yararlanılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Demokrat Parti, Basın, Siyasal Halkla İlişkiler, Baskı

ve sansür

Abstract: When examined in terms of political public relations, Democrat Party’s relations with in

both goverment and opposition periods, its strategies on building public opinion agenda-setting,

manipulating vote behaviour are all parallel to American style public relations. Democrat Party

frequently used press in explaining and spreadting its democratic and liberty ideals and when came into

power, it brought in a new press law. Contrary to its democratic principals that had been defended

before by itself, during its governance Democrat Party began to apply oppression and censorship to the

press with increasing rate. In this study, it is asserted that the relationship of Democrat Party is a part of

public relations and publicity campaign. The change in the attitude of the Democrat Party pertaining to

press and declaration freedom constitutes an important problem that has to be examined regarding its

1 Yrd. Doç. Dr., Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü

1

Page 2: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

contradiction to democratic and libertarian ideals. The reflection of this problem which extends to our

near history and even our present day has become concrete by the administrations maintaining the

same attitude who are standing for different ideologies. The aim of this study is to display the importance

and place of press politics and censorships applied by Democratic Party during 10 years of its

governance regarding political public relations. In the presentation of the analysis of the subject, PHD

thesis study ‘A Historical Analysis on Democrat Party’s Public Relation Strategies’ (E.İşler, 2007) will be

used. In this study, apart from the academical sources in literature, as primary sources the related

periods’ presses Ulus, Zafer and Vatan newspapers and Prime Ministry Government Archives are mainly

investigated.

Key Worlds: Democrat Party, Press, Political Public Relations, Press and

Censorship

GİRİŞ

Çok partili hayata geçiş süreci, Demokrat Parti’nin (DP),

“demokrasi” ve “özgürlük” ideallerini tanımlayarak, kendini,

halkı bu ideallerle buluşturacak parti olarak sunmasıyla hayata

geçmiştir. Bu tarihsel dönemde, halkın henüz "vatandaş" olma

bağlamında demokrasi ve özgürlük kavramlarını tam anlamıyla

özümseyemediği ve DP liderlerinin basını kullanarak halka

“demokrasi” ve “özgürlük” kavramlarını empoze ettiği iddia

edilebilir. Yönetime katılma, geleceğini biçimlendirmede söz

sahibi olma heyecanıyla canlanan halk kitlesi harekete

geçmiştir. Söz konusu kitle, DP’nin iktidara gelmek için

"seçmen" rolünü inşa etmesine, rızasını kazanmasına ve desteğini

sağlamasına yönelik basın yoluyla yürüteceği her çeşit siyasal

halkla ilişkiler kampanyalarına katılmaya elverişliydi. DP’nin

siyasal halkla ilişkilerinde halk, çok temel olarak ikiye

ayrılmaktadır: İlki iktidardaki Cumhuriyet Halk Partisi

(CHP)’dir, ikincisi oy veren tüm Türkiye Cumhuriyeti

vatandaşlarıdır. Burada kurulan ilişkinin doğası birbirinden

2

Page 3: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

farklıdır. DP, CHP’ye muhalefet ederek, iktidarını ve

icraatlarını eleştirerek, anti-demokratik bulduğu tutum ve

uygulamalarını bir an evvel demokratikleştirmesi yönünde baskı

yaparak, istekleri hükümet tarafından reddedildiği takdirde

halka şikayet ederek ya da “sine-i millet’e dönme” kozunu

kullanarak protesto, boykot ve tepkilerle ilişkinin doğasını,

çatışma iletişimi olarak kurgulamıştır. DP’nin CHP ile olan

ilişkisi, oy verme hakkına sahip vatandaşların tutumunda

belirleyici olmuştur. DP’nin CHP ile ilişkisi basından takip

edilmiştir. Halkın ilgiyle takip ettiği dönem basını kabaca iki

yaklaşım içinde değerlendirilebilir: Bir tarafta CHP’yi

destekleyerek partinin yayın organı olarak çalışan basın, diğer

tarafta özgürlük ve demokrasi fikirlerine destek veren basın.

Tüm dünyada esmekte olan özgürleşme, demokratikleşme ve

liberalleşme rüzgârından yararlanan DP, özgürlüklere destek olan

basını arkasına alarak ilk adımlarını atmaya başlamıştı.

Amaçlarına ulaşmak için örgütlenirlerken, tamamen liderleri

tarafından orkestra edilen kasıtlı, planlı ve sürekli bir

iletişim stratejisi yürütmüşlerdir. Bu strateji, Amerika

Birleşik Devletlerindeki (ABD) siyasal halkla ilişkiler

kampanyalarıyla benzerlikler içermektedir. Yine de profesyonel

bir siyasal halkla ilişkiler uzmanı istihdam etmeksizin iletişim

stratejisinin belirlenmesi ve uygulanması bakımından ABD’deki

uygulamadan çok farklıdır.

Demokrat Parti, halklarla ilişkiler faaliyetlerini

düzenlerken iki amaçla manüplasyon yapmıştır: 1) Halkta Demokrat

Parti aidiyetini yaratmak ve halkın rızasını, gönüllü katılımını

sağlamak 2) Seçmenin yardımıyla iktidar erkini elde etmek.

3

Page 4: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

Demokrat Parti’nin iletişim stratejisinde kullandığı pek çok

taktik Türkiye'de ilktir, bu nedenle incelenmesi gerekli ve

önemlidir. Desteğini/oyunu istediği vatandaşlara yönelik,

kamuoyu oluşturma2, seçimlerde daha fazla seçmenin oy

kullanmasını sağlama, seçmen rızasını imal etme, düzenlenen

mitingleri halka duyurma, bağış toplama, gündem belirleme, olay

sahneleme gibi etkinlikler ilk kez Demokrat Parti döneminde

planlanarak uygulanmıştır. DP’nin halkla ilişki kurarken

kullandığı çeşitli taktikler ve basının rolü bu çalışmada şu

başlıklar altında incelenecektir: Mitingler-açıkhava

toplantıları-halkla doğrudan buluşmalar, gazete ve el ilanları,

bağış toplama faaliyetleri, çatışma iletişimi, liderlerin imajı,

propaganda yayınları, muhalif basına baskı. Konuyla ilgili

dikkatle kaçınılması gereken algılama; DP liderlerinin modern ve

profesyonel anlamda “halkla ilişkiler faaliyeti amacıyla”

hareket ettiğidir. Bu, ancak günümüzden o tarihe bakmak

suretiyle yapılan bir değerlendirmede mümkündür.

2 4.5.1950 tarihli Zafer gazetesinde "Amerikalıların dağıttığı kitap" başlıklı haber son derece dikkat

çekicidir. Haber "halk tarafından kurulan bir hükümet" isimli bir broşürün Ankara'da 80.000 adet dağıtıldığı

hakkındadır. Yenişehir'deki Amerikan Kütüphanesi tarafından dağıtılan broşürün büyük ilgi uyandırdığı ve

kütüphanenin önü zaman zaman trafiği durduracak kadar kalabalıklaştığı akşama kadar seksen bin kitap dağıtıldığı

yazılmaktadır. Bu broşür-kitabın anılan tarihte Ankara'da dağıtılmış olması dikkat çekicidir. Kitap, Amerika

Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı tarafından üniversite öğretim üyesi Cathryn Seckler-Hudson'a yazdırılmış

ve Türkçe'ye tercüme ettirilerek vatandaşlara dağıtılmıştır. Kitap, ABD Cumhuriyeti’nin temelleri, anayasanın

hazırlanması, vatandaşlık mesuliyetleri, devlet idaresi, istiklal beyannamesi, Birleşik Devletler anayasası

konularını içermektedir ve içinde vatandaşlığı ilgilendiren bilgiler, resimler, şemalar bulunmaktadır. 31 Ekim

1949 tarihli Zafer gazetesi, Walter Lippmann'ın Türkiye'ye geldiğini bildirilmesine rağmen kimlerle görüştüğü,

hangi sebeplerle bu ziyareti gerçekleştirdiğini detaylandırmamıştır. Bu ziyaretin akabinde, pek de uzun olmayan

bir süre sonra söz konusu yayının yapılması beraberinde bazı soruları da getirmektedir. Bu sorulardan en

önemlisi Demokrat Parti’nin ABD tarzı iletişim stratejileri geliştirmesinde bu ziyaretin bir etkisi olup

olmadığıdır.

4

Page 5: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

Demokrat Partinin tek başına iktidarı elde etmesinin

nedenini, yürüttüğü planlı ve sistemli siyasal halkla ilişkiler

çalışmalarına ya da basınla kurduğu ilişkilere bağlamak doğru

olmayacaktır. Bunları katkısı azımsanmayacak kadar önemli olsa

da, dünyada ve Türkiye’deki tarihsel koşulların elverişliliği,

sosyo-politik ve ekonomik yapının uygun zemini hazırladığı

gözden kaçırılmamalıdır.

Demokrat Parti, kurulmasını hazırlayan koşulları içeren

dönemden iktidara gelene kadar “demokrasi” ve “özgürlük”

ideallerini tanımlamak, aktarmak ve halka öğretmek için basını

yoğun olarak kullanmıştır. Basının kurulan bu ilişkideki rolü,

DP’nin muhalefette olduğu dönemde, halkın değişik kesimlerine

ulaşma olanağı sağlamasıdır ve yeni kurulan partinin kendini

anlattığı mecrası olmasıdır. DP iktidara geldiğinde basınla

ilişkisinde önemli bir kırılma önce yavaş sonra giderek ivme

kazanarak belirginleşmiştir: Basına karşı takınılan özgürlükçü

ve liberal tutum, DP iktidarına yönelik eleştiriler karşısında

giderek daha fazla baskı ve sansür içerme yönünde değişim

göstermiştir. Elbette ki bu değişim, basın tarafından olumsuz

karşılanmış, eleştirilerin dozunun artmasına neden olmuştur.

Basına ve ifade özgürlüğüne karşı çıkma, engelleme ve sansür

koyma şeklinde gelişen bu tutum, DP’nin ortaya çıkarken

hararetle savunduğu demokratik ve özgürlükçü ideallerle

çelişmesi bakımından incelenmesi gereken önemli bir sorun teşkil

etmektedir. Ne yazık ki sorun, DP’den sonra iktidara gelenler

tarafından benzer tutumların sürdürülmesiyle günümüzde

somutlaşmıştır.

5

Page 6: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

Bildirinin dayandığı temel kaynak, “Demokrat Parti’nin Halkla

İlişkiler Stratejileri Üzerine Tarihsel Bir İnceleme (1946-

1960)” (Keloğlu-İşler, 2007) başlıklı yayınlanmamış doktora

tezidir. Bu tezde literatürdeki akademik kaynakların yanı sıra

ilk el kaynaklar olarak dönemin basınından, Ulus, Zafer ile Vatan

gazetelerinden, bazı yerel gazetelerden ve Başbakanlık Devlet

Arşivleri’ndeki belgelerden yararlanılmıştır.

Bilindiği üzere, Demokrat Parti dönemi hakkında çeşitli

disiplinlerde pek çok çalışma üretilmiştir. Ancak dönem hakkında

doğrudan doğruya siyasal halkla ilişkileri konu alan bir

incelemeye rastlanmamıştır. Bunun önemli nedenlerinden biri de

siyasal halkla ilişkiler alanında, akademik çalışmaların nadir

olması ve alanın bilimsel niteliği olmayan ya da sorunlu olan

incelemelerle neredeyse işgal edilmiş olmasıdır.

MUHALEFET DÖNEMİNDE DP - HALK – BASIN İLİŞKİSİ

"Demokrasi" özleminin, "özgürlük" idealinin ve "baskının

azalması" dileğinin halkta kendiliğinden geliştiği ileri

sürülemez. Birbirinden çok farklı bireylerden oluşan halkı,

belirli ideallerde birleştirmek DP iletişim stratejisinin bir

parçasıydı ve bu ideallerin inşasında basın son derece işlevsel

biçimde kullanılmıştır. Demokrat Parti’nin, kendini çok partili

sisteme geçiş denemelerindeki diğer iki partiden ve CHP’den

farklılaştırması gerekliydi. Bu farklılaştırmayı ise demokrasi

fikrine tutunarak, ekonomik liberalizmi savunarak ve “özgürlük”

idealini yükselterek gerçekleştirmiştir. Yani bir anlamda

“özgürlük” ve “demokrasi”nin halka vaat ettiği iddia edilebilir.

6

Page 7: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

Demokrat Parti yöneticileri, kuruluş aşamasında kendilerine

destek olan gazetelerde makaleler yazarak, hem CHP ile fikir

ayrılıklarını ortaya koymak, hem de savlarını halka ileterek

yandaş bir kamuoyu oluşturmak yoluna gitmiştir. Dörtlü

Önerge’nin reddedilmesi, önergeyi hazırlayanların demokrasi ve

özgürlükler konusundaki görüşlerini gazetelerde yayınlamaları

için bir vesile olmuştur3. Bundan sonra gelişen olaylar basından

izlendiğinde yeni partinin oluşumu hakkında hem iktidar yanlısı

hem muhalif basında olumlu değerlendirmeler göze çarpmaktadır.

Bu yazıların önemli bir kısmında, demokrasi ve hürriyet

kavramları betimlenmekte, ayrıca kökeni ve olumlu yanları

sunulmaktadır. Ayrıca kimlerin, neden demokrasi ve özgürlüğe

karşı çıktıkları da anlatılmaktadır. Kimi zaman CHP’nin,

özgürlük ve demokrasi ideallerine yönelik baskı ve engellemeleri

ele alınırken, kimi zaman da kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik

olarak genel bir çerçeveden didaktik değerlendirmeler yapıldığı

saptanmıştır.

Edebiyat tarihi profesörü olan Fuat Köprülü’ nün yayınladığı

yazılar, halka "demokratlık" kavramının ne olduğunu ve demokrasi

tarihini öğretmek, partinin savunduğu ilke ve idealleri halka

anlatmak bakımından çok önemli bir eğitim ve bilinç yönetimi

faaliyeti olarak kabul edilebilir. Bu yazıların şiddeti kimi

zaman CHP ile karşılıklı kalem kavgalarına dönüşmüştür.

Köprülü'nün, Vatan’da 25 Ağustos 1945 tarihinde yayımlanan “Açık

Konuşalım” başlıklı yazısı nedeniyle, Ulus yazarı Falih Rıfkı3 Fuat Köprülü’nün makaleleri: 25 Ağustos 1945: “Açık konuşalım", 6-7 Eylül 1945: "Yalancının Mumu", 11-12 Eylül 1945: "Sırça Köşkte

Oturan", 25 Eylül 1945: "Demokrasi Düşmanları", 1 Ekim 1945: "Dil Meselesi", 6 Ekim 1945: "Miras Davası mı?", 11 Ekim 1945: "İlim,

politika aleti…", 19 Ekim 1945: "Dünya Birliğine Doğru", 29 Ekim 1945: "Dördüncü Fransız Cumhuriyetini Kutlarken", 31 Ekim 1945:

"Yine Dil Meselesi", 4 Kasım 1945: “Demokrasi Tarihimize Umumi Bakış", 24 Aralık 1945: “Bir Açık Mektuba Cevap". Adnan Menderes’in

makaleleri: 13-14 Eylül 1945: "Başbakan'ın Demeci Münasebetiyle”, 19 Mayıs 1946: “Teessür Verici Bir Manzara”, 22 Haziran 1946:

“Ulus Gazetesindeki Bir Cevap Münasebetiyle”, 23 Mayıs 1946: “Demokrat Parti’nin En Bariz Vasfı”

7

Page 8: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

Atay arasında bir kalem kavgası başlamıştı. Emin Erişirgil de 1

Eylül 1945 tarihli Ülkü Dergisi’nde “Demokrasi ve Parti Terbiyesi”

yazısı ile kalem kavgasına dahil olmuştu. Başbakan Şükrü

Saraçoğlu, bu kalem kavgasını yumuşatmak için bir demeç

vermesine rağmen konuşmasının yuvarlak bulunması tepki

toplamıştı. CHP, Köprülü ve Menderes’e bir uyarı yazısı

yollayarak davranışlarının amacını sordu. Köprülü, bu soruya

Vatan’da yazarak yanıt vermişti. Aynı günlerde Adnan Menderes’in

de, Başbakan Saraçoğlu’nu eleştirdiği yazısı, 13-14 Eylül 1945

tarihli Vatan’da “Başbakan’ın Demeci Münasebetiyle” başlığıyla

yayınlanmıştı. Köprülü ve Menderes’in yürüttüğü muhalefet, 21

Eylül 1945’de CHP’den çıkarılmalarıyla zirveye ulaştı. Bu ve

benzeri polemiklerin şiddeti üzerine Celal Bayar, Basın

Yasası’nda haberleşme özgürlüğünü sınırlandıran 17. ve 50.

maddelerin değiştirilmesi isteği ile bir yasa tasarısı

hazırladı. Ancak tasarı parti grubunda reddedildi.

Arkadaşlarının partiden çıkarılmasını protesto etmek amacıyla

Celal Bayar, 28 Eylül’de milletvekilliğinden, 3 Aralık’ta ise

CHP’den istifa etmiştir. 27 Kasım'da ise Koraltan CHP’den

çıkarılmıştır (Timur, 1994; Koçak, 2000; Eroğul, 2003). Bu kalem

kavgası, kurucuların demokrasi ile ilgili tutumlarını kristalize

ederek yeni parti kurmaya giden süreçte siyasal halkla

ilişkileri nasıl planladıklarını ve uyguladıklarını, hem

kamuoyunu, hem krizi, hem süreci yönettiklerini gösteren somut

bir örnek olarak değerlendirilebilir. Liderler, demeçlerini,

muhalif tutumlarını, iktidarla yaşadıkları çatışmaları

titizlikle takip eden basına, biraz daha haber malzemesi

sağlamayı, bu arada kamunun taraflardan ya birini ya ötekini

8

Page 9: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

seçmeye, taraf tutmaya sevkedecek bir parti aidiyetini

körüklemeyi mi amaçlamaktaydı? Yoksa bu durum, dünyadaki genel

status quo tarafından belirlenen demokratikleşme, liberalleşmenin

bir parçası mıydı? Ya da liderler tarafından halk katılımının en

üst düzeyde olacağı bir sistemin planlanması mıydı? Nadir

Nadi’nin, Cumhuriyet,’teki 26 Ağustos 1945 tarihli yazısında

Türkiye’deki demokrasiyi “San Francisco Markalı” olarak

nitelendirmesi ve “Geçen sene hafifçe öksüren bir gazete neden

hemen kapatılıyordu? Şimdi nara atanlara niçin ses

çıkarılmıyor?” sorusunun cevabının düşündürücü olduğu açıktır.

Mitingler-Açıkhava toplantıları-Halkla doğrudan buluşmalar:

DP’nin kurucuları seslerini duyurmak ve yeni kurulan partiyi

halka tanıtmak üzere basında çıkan haberlerin yanı sıra, halkla

buluşmaya büyük önem vermişlerdir. Böylece, CHP dönemindeki

dolaylı ilişki yerine doğrudan ilişki kurmaya ağırlık

verilmiştir. Bu buluşmalarda “özgürlük” ve “demokrasi”’nin yoğun

propagandası yapılıyor, her konuşmanın odağında, halkın bu güne

kadar önemsenmediği, oysa ne kadar değerli oldukları,

demokrasinin DP tarafından getirilmesiyle herkesin özgürleşeceği

tekrarlanıyordu. Mitinglerin halka duyurulmasında yerel ve

ulusal basından yapılan ilanlar etkindir. Gazetelerde,

liderlerin hangi şehirde miting yapacağı duyurulmuştur. Miting

sona erdikten sonra ise konuşmayı not eden muhabirlerin

aktarımıyla miting haberleri ve konuşma metinleri gazetelerde

yayınlanmıştır. Celal Bayar, Adnan Menderes, İsmet İnönü gibi

liderlerin günümüzde yayınlanmış söylev ve demeçlerinin hepsi

olmasa da büyük kısmı bu şekilde gazetede yayınlarından

derlenmiştir. Mitinglerin kalabalık olması gerekliydi ve

9

Page 10: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

gelenlerin desteklerini ifade etmeleri, en yaşlısından en

gencine herkesin gönüllü katılımının gösterilmesi önemliydi. Bu

amaçla, il ve ilçe örgütleri, vatandaşın ulaşımını sağlıyor,

çoluk çocuk herkesin eline sloganlar içeren dövizler/tabelalar

veriliyordu. İl idare kurulu başkanı Enver Koçak'ın aktardığına

göre, 21 Temmuz 1949 tarihli Gaziantep Kilis mitinginde,

çocukların ellerine verilen levhalarda şu sözler

kullanılmaktaydı: "Yeter söz milletindir", "Ismarlama

milletvekili istemiyoruz, yalan vaatlere inanmıyoruz".4

Gerek arşiv belgelerinde gerek gazete haberlerinde mitinge

gelen hatiplerin, civar köylerde müteşebbis heyetleri ile

dolaştığı, köylülerle sohbet ettiği, hatta zaman zaman onların

evlerinde konakladığı belirtilmektedir. Halkla kurulan bu yakın

temas halkın seçmen olarak önemsendiğine kuvvetli bir vurgu

yapmaktadır. Bu strateji tek parti döneminde yıllarca CHP

yönetiminin memurları ve partililerce aracılandırdığı ilişkinin

tam tersine niteliktedir. Halkta, Milli Mücadele yıllarındakine

benzer bir coşku ve heyecanın yaratılması amaçlanmaktaydı.

İbrahim Burduroğlu'nun CHP genel merkezine ilettiği rapora

benzer yazılar yurdun dört bir yanından gelmekteydi. Bu

yazılarda örneğin5 2”0 Nisan 1949 tarihinde Misis bucak

merkezinde köprübaşındaki bir kahvehanede toplanan yurttaşlara

hitaben konuşan DP milletvekili Adnan Menderes CHP aleyhine

konuşmalar yaptığı” haberi CHP yönetimine bildirilmekteydi. Bu

raporlamanın doğası bile iki partinin dolaylı ilişki ve

doğrudan ilişki kurma tarzlarını göstermesi bakımından ilgi

çekicidir. DP önde gelenlerinin halkla doğrudan buluşmalarda4 BCA: 490.01/442.1830.2

5 BCA: 490.01/445.1837.1

10

Page 11: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

kısıtlı sayıda insana ulaştığı göz önünde tutulsa dahi, önemli

olan halkın gazetelerden ve kanaat önderlerinden varlığını

duydukları bu liderleri somut olarak karşılarında görmeleri ve

onlarla yüz yüze konuşma olanağına sahip olmalarının, siyasal

katılımı arttırmada etkili olduğu öne sürülebilir.

Gazete ve el ilanları: DP, düzenlediği etkinlikleri halka ve

partililere duyurmaktan kamuoyunu etkilemeye kadar pek çok

alanda, yerel ve ulusal basında yayınlanan gazete ilanlarından,

reklamlardan yararlanmıştır. Müteşebbis heyetleri seçimler ve

mitingleri duyurmak için ilanlardan yararlanmıştır. Bazen de bu

ilanların habermiş gibi gazetenin ilk sayfasında yer alması

sağlanmaktaydı. Örnek olarak 12 Mayıs 1949 tarihli Zafer

gazetesinde Artvin’de yeni açılan ilçe örgütünün açılış töreni

haber olarak verilmektedir. Benzer pek çok haber DP destekli

Zafer’de çıkmaktaydı. Burada gözetilen işlevsel yarar, reklama

benzer bir tanınma sağlamasıdır. Ayrıca örgütün hızla tüm ülkeye

yayıldığını bildirdiği için partiye ilişkin aidiyeti

güçlendirmekteydi.

Bağış toplama faaliyetleri: Partinin kuruluş aşamasında

örgütlenme için gerekli olan bütçe, siyasal halkla ilişkilerin

önemli taktiklerinden biri olan bağış toplama kampanyalarıyla

oluşturulmaya çalışılmaktaydı. Gazeteler incelendiğinde DP’nin,

dönemin popüler bağış toplama faaliyetlerinden biri olan eşya

piyangosu etkinliğini planlandığı görülmektedir. İlk piyangoda

ödül olarak konan eşyaların daha az değerli eşyalardan (tespih,

seccade, böcek ilacı gibi) daha pahalı eşyalara kayması

faaliyetin halk nezdinde rağbet gördüğünün göstergesidir. İlk

eşya piyangosu çekilişi 19 Eylül 1948 yılında gerçekleşmiş,

11

Page 12: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

DP’yi destekleyen gazeteler bu çekilişe ilişkin haberler

yapmıştır. DP'nin bağış toplamak için "derilerinizi sizi

kurtarmaya çalışan DP'ye veriniz" propagandasıyla partiye gelir

elde etmeye çalıştığı belgelerden öğrenilmektedir6. Bunun dışında

bir başka çok önemli faaliyet ise DP’nin kuruluş yıldönümün, 14

Mart Balosu olarak bayrama benzer şekilde kutlanmasıdır. Bütün

bu bağış toplama faaliyetlerinin duyurusu, reklamları ve

haberleri yine basından iletilmekteydi.

Çatışma İletişimi: DP'nin yürüttüğü karşı faaliyetlerin

içinde en sık rastlananlardan biri de rakibini kötüleyerek kendi

farkını vurgulamaktır. Rakip partinin yönetimi sırasında nasıl

yandaşlarına çıkar sağladığı, parti yönetici ve bürokratlarının

nasıl kişisel hırslara kapıldığı, iktidardaki icraatları gibi

konular eleştirilerek sürekli olarak gündeme getirilmiştir. Bu

gündeme getirme kimi zaman kamuoyunu olumsuz yönde

etkileyebilecek gündemin değiştirilmesi, kimi zamansa rakipler

hakkında "düşman-kötü-kirli" resminin çizilerek mevcut seçmenin

oyunu kazanmak ya da taraftarlığı/grup aidiyetini güçlendirmek

amacından hareket etmektedir. Volkan'a göre (1993) dost ve

düşman edinme ihtiyacı politik psikolojinin temelidir. İki grup

arasında gerginlik ortaya çıktığında, her grup kendi kimliğini

korumak, kendini diğerlerinden ayrıştırmak için dehumanization

(insanlıktan çıkarma) denilen yeni bir psikolojik ritüel ortaya

çıkarır. Dehumanization bir grubun "düşmandan tamamen farklı olma"

niteliğini canlı tutmak amacıyla ortaya çıkar, yani “ben insanım

ama sen değilsin” gibi örtülü bir saldırganlık vardır. DP ve CHP

arasında bu düşmanlık ilişkisi insani boyutlardan çıkma şeklinde

olmasa da "ben demokratım sen değilsin" "ben özgürlükçüyüm sen6 BCA: 490.01.446.1838.2

12

Page 13: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

değilsin" şeklinde bir çatışma ve gerginliğin neticesinde ortaya

çıkmıştır. Muhalefet döneminde DP’yi destekleyen basının

haberleri incelendiğinde, DP kurucularının köşe yazıları,

demeçleri okunduğunda iktidara giden süreçte bu çatışma

iletişimin parti için lehte gelişmeler sağladığını çözümlemek

mümkündür.

İKTİDAR DÖNEMİNDE DP - HALK – BASIN İLİŞKİSİNDE DÖNÜŞÜM

DP’nin katıldığı ilk genel seçimlerde, halkın katılım

oranının %89,3 olması son derece yüksek bir rakamdır dolayısıyla

seçmen vatandaşı bilgilendirme, siyasal bilinçlendirme ve lehte

kamuoyu oluşturma çabalarının başarılı olduğu ileri

sürülebilir. DP iktidara gelir gelmez ilk icraatlarından biri

yeni bir basın kanunu yapmak olmuştur. İlk maddesi “Basın

serbesttir” olan bu yeni basın kanunu, DP’nin muhalefet dönemi

boyunca yürüttüğü özgürlük ve demokrasi mesajlarını iletmesini

sağlayan basında memnuniyetle karşılanmıştır. Ancak bu

memnuniyet çok uzun sürmemiştir, çünkü Mayıs 1951’de, çıkarılan

bir kararname ile resmi ilanları dağıtma yetkisinin hükümete

verilmesi, basın özgürlüğü açısından ciddi bir kısıtlama

getirmiştir: Bu kararnameyle, icraatları nedeniyle DP’yi

eleştiren basın organlarının ilansız, dolayısıyla finanssız

bırakılmasının yolu açılmıştır. Bu tür düzenlemelerin devamı

gelince DP, CHP döneminde eleştirdiği baskı ve kontrolü, bu defa

kendi partisinin çıkarları uğruna ele almıştır. Zürcher'e göre

(1993) DP’nin temel güvensizliği, 1953’te basın ve üniversiteler

üzerinde hükümetin kontrolünü arttıran bir takım düzenlemelerin

benimsenmesinde kendini göstermiştir. Eroğul’un (1997:124) da

13

Page 14: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

aktardığı gibi 9 Mart 1954’te çıkarılan yeni bir basın yasasıyla

“genel seçimlerden kısa bir süre önce özellikle resmi

görevlilerin saygınlığına, ününe ve servetine zarar verecek

yayınlar ağır yaptırımlara bağlanmıştır”. DP’nin ilk iktidar

döneminde büyük bir hızla gerçekleştirdiği inşaat ve atılım

hamlesinin yarattığı olumsuz ekonomik koşullara, Kore savaşının

getirdiği ekonomik olumsuzluklar da eklenmiştir. Bu ortamda, hem

basın hem muhalefet tarafından eleştirilerin yoğunlaşması

üzerine DP, basının serbest olmaması gerektiğini fark ederek,

baskı ve kontrol mekanizmalarını devreye sokmuştur. CHP’nin

mallarına el konulması ve yayın organı Ulus’un kapatılması DP’nin

savunduğu değerlerle çelişmekteydi. Bu durumun temelinde yatan

neden Ahmad’ın (2006: 137) açıklamasında yatmaktadır:

“Demokratlar çoğunlukçu demokrasiye yani sandıktaki sonuçtan

aldığı güçle çoğunluğun ne isterse yapabileceğine inanıyorlardı.

Dolayısıyla eleştiriye ve programlarını gerçekleştirmekle

aralarına girecek hiçbir engele tahammülleri yoktu”.

1954 seçim kampanyaları 1950 seçimlerinden çok daha sert ve

çekişmeli geçmiştir. DP siyasal halkla ilişkiler kampanyasında

muhalefetteyken yoğun bir şekilde kullandığı basın desteği

yerine elle dağıtılan broşürler ve propaganda kâğıtları ile

hazırlanmıştır. Finanse ettiği basında, yabancı devlet

adamlarının yanı sıra DP’li yöneticilerin resimlerini

bastırmıştır. Böylece “büyük ve önemli güçle müttefik olunduğu”

gösterilme taktiği kullanılmıştır. DP, seçimi ezici bir

çoğunlukla kazanmış, seçim sonrası basına baskı politikalarına

devam etmiştir.

14

Page 15: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

DP’yi sıkıntıya düşüren olay, gündemi ekonomik sorunlardan

başka bir noktaya kaydırmak amacıyla gizlilikle planlanan

kurmaca olay sahneleme (pseudo-event) ile gerçekleşmiştir. 6-7

Eylül 1955'te, İstanbul’da düzenlenen ve ardından Türkiye’nin

diğer yerlerine de sıçrayan sokak gösterisi başarısız olmuş,

Rumlara karşı girişilen bir kin ve nefret eylemi halini

almıştır. Evler basılmış, dükkanlar yakılmış, mezarlıklara ve

kiliselere saldırılmıştır. Olay sahnelemede kontrollü davranmayı

başaramayan DP Ankara, İstanbul ve İzmir’de sıkıyönetim ilan

etmek zorunda kalmıştır. Olay dünya halkla ilişkiler

literatürüne başarısız kurmaca olay sahnelemesi olarak

geçmiştir.

DP iktidarının son dönemlerinde basınla ilişkiler tamamen

bozulmuştur. Bunun en uç örneği Eroğul’un belirttiği gibi

(1997:132) İnönü’nün gezisi sırasında Uşak’ta çıkan olaylar

sonrasında “DP yöneticilerinin baskısıyla çıkarılan ve

muhalefetin demeçlerini hedef alan yayın yasakları nedeniyle 3

Mayıs 1959’da Türkiye’de ilk defa gazeteler beyaz sütunlarla

çıkmasıdır”. 1960’a gelindiğinde, basına baskı ve sansür son

haddine varmıştı. 1960 yılı Mayıs ayına gelindiği zaman, artık

özgür bir basın ortamı yoktu. Zira gazeteler, günlük görevlerini

bile yapmaktan alıkonularak, ya etkisiz duruma getirilmiş, ya da

çoğu kapatılmıştı. Bu arada DP’nin yayın organı olan ya da DP

tarafından desteklenen gazetelerde, halen liderlerin olumlu

yönlerinin sunulması, icraatların övülmesi, bağış toplama

faaliyetlerini duyurma, propaganda yapma, partinin reklamını

yapma, devam etmekteydi. Bu da basının tarafsızlık ilkesinin

ihlaliydi.

15

Page 16: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

Liderlerin imajı: DP ileri gelenlerinin halkın gözünde iyi

bir izlenim yaratmak için sıklıkla basında haber yapılmalarını

sağlamak yöntemi benimsemiştir. 18 Ekim 1950 tarihli Zafer’de,

Celal Bayar’ın işçi çocuklarına bağış yaptığına ilişkin haberde,

Bayar’ın 1945’te emekli ikramiyesinden bağışladığı 85.000

Lira’yı, Zonguldak kömür havzasındaki işçi çocuklarından

yetenekli olanların kömür madenciliği sahasında teknisyen ve

mühendis olarak yetiştirilmelerini sağlamak amacıyla ayırması

üzerinedir. Bu ve benzeri haberler tamamen "hayırsever”

(philanthropic) devlet adamı portresinin çizilmesi amacına

hizmet etmektedir.

Hatırlanacak olursa, DP’nin iktidardaki ilk icraatlarından

biri devlet dairelerinde Atatürk dışında kimsenin resminin

asılmamasına ilişkin çıkardıkları karardır. 1950 yılının Ekim

ayında, DP'nin iktidara gelişinin hemen başlarında, Zafer’de çıkan

bir haberde "Malatya Belediye başkanının particilik gayretiyle

İsmet İnönü'nün resmini astığı ve bu hareketiyle ilgili bakanlar

Kurulu kararına muhalefet etmesinden dolayı görevine son

verildiği yazmaktadır. Bu haberi takip eden günlerde Zafer’de,

1950 yılı Kasım ayında "Celal Bayar Kendi Resmini İndirtti" başlıklı bir

haberle Celal Bayar’ın ise devletin en başı olmasına rağmen bu

tür resim asma olaylarından hoşlanmayarak asılmış resmini

indirtecek kadar mütevazı olduğu ve kanunlara tamamen uyan bir

devlet başkanı imajının sunulmaktadır. 10 Kasım 1950 tarihli

Zafer'deki "Basının Bayar’a Teşekkürü" başlıklı haberde ise,

Cumhurbaşkanının İstanbul gazetecilerinden oluşan bir heyeti

kabul ettiği, İstanbul’dan Ankara'ya gelen Gazeteciler Cemiyeti

16

Page 17: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

Başkanı Burhan Felek ile idari heyeti azalarından Bedii Faik,

Hayri Algar, Kemal Onan ve Şevket Rado’dan oluşan dernek

üyelerinin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı ziyaret ettiği

bildirilmektedir. Haberde basının, Bayar’a Meclisin açılış

nutuklarında matbuat mensuplarının çalışma şartlarını ve sosyal

sigortalarını düzenlemek üzere yeni bir kanun tasarısı

hazırlanmasından dolayı memnun olarak ve teşekkür ettiği

verilmiştir.

Adnan Menderes, basınla ilişkileri bozuk olduğu dönemlerde

yaşadığı uçak kazasını bozulan imajını düzeltmek için

kullanmıştır. 17 Şubat 1959 tarihinde Menderes'in bindiği uçak,

Londra'nın Gatwick havaalanında kaza yapmış ve yolcuların büyük

bölümünün öldüğü kazadan Menderes yara bile almadan

kurtulmuştur. Radyo ve parti tarafından abartılan bu mucizevi

kurtuluş birçok dindar vatandaş tarafından Menderes'in insanlara

önderlik etmesi için Allah tarafından gönderilen süper bir insan

figürü, “bir tür Mesih” olarak algılanmıştır. (Zürcher,1993).

Görüldüğü gibi yaşanan bu ilginç kaza, tesadüfi olarak meydana

gelen olay, Menderes ve çevresi tarafından son derece faydacı

bir şekilde kullanılarak, tanrı tarafından halkına bağışlanan

iyi ve eşsiz bir lider imajının kurulması amacına hizmet

etmiştir. Bu sunumla halkta, Menderes’in "Allah'ın sevdiği kulu"

olduğu görüşü pekiştirilmeye çalışılmıştır. Menderes’in

Türkiye’ye dönüşünde kazadan kurtulduğu için yollarda kurbanlar

kesildi. (İşler, 2007).

DP liderlerinin imajlarını yaratma ve halka sunma biçimi,

Freud temelli bir çözümleme ile açıklanabilir. Bilinç dışında

diğer gruplarla etkileşen grup, kendi grubunun ritüellerini ve

17

Page 18: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

dolayısıyla kendi grubunun kimliğini desteklemek için çaba sarf

etmek zorundadır. Liderin istek ve çatışmaları, kendisini

izleyenlerin fiziksel ve duygusal durumunu etkiler. Demokrat

Parti liderleri de Dörtlü Önerge ile başlayan çatışmalarını,

demokrasi ve özgürlük isteklerini sunuş tarzları bu durumu

yansıtmaktaydı (İşler, 2007).

Gazete ve el ilanları: DP ile ilgili gazete ilanları iki

boyutta incelenmiştir. Bunlardan ilki DP'nin siyasal halkla

ilişkilerinin duyurma işlevini yerine getiren çeşitli ilanlarken

ikincisi ise devletin resmi ilanlarıdır. Gazete ilanları dışında

DP siyasal halkla ilişkiler faaliyetlerini duyurmak, çeşitli

konularda vatandaşları bilgilendirmek için el ilanlarını

kullanmıştır. Parti halkla ilişkilerine katkıda bulunacak

etkinliklerin bilet satışı gibi konularda ise reklam ilanlarına

başvurmuştur. DP, gazetelerde çeşitli faaliyetlerine yönelik çok

değişik içerikli ilanlar vermiştir. Bu ilanlar mitinglerin, halk

toplantılarının duyurulmasından, kuruluş bayramları olan 14 Mart

kutlamalarına, örgütlenmeleri tamamlanan il teşkilatı

haberlerine ve duyurularına, milletvekili adaylarının halkla

tanıtılmasını amaçlayan "haber" şeklinde yazılmış ilanlardan,

vatandaşa oyunu nasıl kullanması gerektiğini anlatan yazılara

kadar çeşitlenmektedir.

Resmi ilanların dağıtılması konusu, DP iktidarına yönelik

eleştirilerde bir yoğunlaşmaya sebep olmuştur. DP’nin

iktidarının başında, kendisini destekleyen veya partisinin

yayın organı olarak faaliyet gösteren gazeteleri gözetmesi;

gazetelerin önemli gelir kaynaklarından biri olan resmi

ilanların dağıtılmasında hakkaniyetli davranılmadığı

18

Page 19: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

şikayetinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Demokrat Parti’nin

gayri resmi cevabı Zafer'de 01 Kasım 1950 tarihinde

yayınlanmıştır. "Resmi İlanlar Dolayısıyla Bulandırıcı Neşriyata Zaruri Bir

Cevap"ta Ulus gazetesinin bir süredir, konu hakkında “efkara,

bulandırıcı neşriyata hız verdiği” iddia edilmekte, hükümetin

resmi ilanların Zafer’e verilmesini sağlayarak particilik

yapmasının rivayet olduğu, esasında bunun yıllardır CHP’liler

tarafından yapıldığını öne sürmektedir.

Propaganda broşürleri: DP iktidara geldiğinde icraatlarının

tanıtımını yapmak için seçim kampanyası öncesinde birçok konuda

farklı kitlelere yönelik broşür-kitaplar7 bastırmıştır. Bu

broşürler içinde özellikle “Kalkınan Türkiye” isimli yayın

önemlidir. Bu broşürde hükümetin dört senelik icraatlarının

propagandası yapılmaktadır. DP’nin, seçim kampanyasındaki icraat

bilançosu teşhir edilmeye çalışılmıştır. DP'nin vatandaşların

refahını artıran bir parti olduğu ileri sürülürken bunu

yapabilmek için vekillerin ne kadar çalışkan davrandıklarına da

dikkat çekilmektedir. Dokuzuncu dönem meclisin toplantı adedi,

komisyon çalışmaları ve müzakere ettiği meselelerin ne kadar çok

olduğu, daha da önemlisi meclisin, iktidar partisi içinden açık

konuşan, düşünce özgürlüğüne sahip ve eleştirmekten çekinmeyen

demokratik vekillerin oluştuğu, parti yayınında yer almaktadır.

Muhalefetteyken basının özgürleştirilmesi için çaba

sarfedeceği vaadini veren DP’nin, iktidara geldiğinde konuyla

ilgili yaptığı çalışmalara değinmesi, gazeteleri kamu hizmeti

veren fahri müfettiş olarak nitelendirmesi, dönemin7 Bu yayınlardan ulaşılabilen ancak yer kısıtlaması nedeniyle konuya alınamayanlar şunlardır: Demokrat Parti

Neşriyatı no 2: “Hangisi Bulunmaz Nimet?”, no 4: “Sağlam Dimağ Sağlam Vücutta Bulunur”, no 6: “Bayar'ın

Amerika Seyahati”, “Kalkınan Türkiye”, no 5: “Genç Demokratlar ve Esasları”. (1954) Ankara: Güneş Matbaası.

19

Page 20: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

paradigmasına uygun olarak basının dördüncü güç olarak ele

alınması anlayışına gönderme yapmaktadır. DP, gazete

eleştirilerinin idare mekanizmasının kusur ve ihmallerinin

ortaya koyan yararlı bir işlevi olduğunu ileri sürmüştür.

Buradaki sunumla icraatlar arasındaki çelişkinin somut delili,

resmi ilanlar konusundan, eleştirilere tahammülsüzlüğü, iktidar

mensupları hakkında çıkan haberlere izin vermemek için kanunda

yapılan tadilatlarla eleştirel basının engellenmesi ve baskı

altına alınması için yapılanlardır. Kitapçıkta konuya ilişkin

dikkat çekici bir açıklamayla yapılanların meşrulaştırılması söz

konusudur: "Devletin ve ferdin itibarını sarsacak ve umumi efkarı

aldatacak propagandalara matbuatın alet edilmesine fırsat

bırakmamak, umumi menfaat icabıdır. Tenkit hürriyetinin en geniş

şekilde kullanılmasını temin edecek, fakat suiistimal edilmesine

imkân vermeyecek şekilde matbuat mevzuatında tadilat yapılmıştır"

(Kalkınan Türkiye Kitapçığı, 1954).

Bağış toplama faaliyetleri: DP iktidara geldiğinde,

muhalefetteyken düzenlediği "eşya piyangosu" gibi faaliyetlere

ihtiyacı kalmamıştır. Çünkü elinde hem iktidar olmanın hem de

halk tarafından desteklenen bir parti olmanın verdiği güç

vardır. Artık bağış toplama çalışmaları örgütlenmesinde

kullanılmak için değil kendisine dava olarak seçtiği konular

örgütlenme ile bağıntılıdır. Bunlardan birisi de Celal Bayar

tarafından "ana davamız" diye nitelenen Bulgaristan'da baskı

altındaki vatandaşların Türkiye'ye getirilmesi ve bu göçmenlere

hayatlarına başlayacak paranın sağlanması ve oturacak evlerinin

yapılması için düzenlenen bağış bulma çalışmasıdır.

20

Page 21: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

Muhalif Basına Baskı: DP kuruluşundan iktidara gelinceye tüm

basınla iyi ilişkiler kurmuş ve desteğini elde etmeyi

başarmıştır. DP bu durumu devam ettirmiştir. Albayrak'ın da

(2004) belirttiği gibi, DP’nin 1949 yılında Zafer'in kuruluşuna

kadar, kendine ait bir yayın organı olmamasına karşın, Vatan,

Cumhuriyet, Zafer, Kuvvet, Yeni Sabah, Son Posta, gibi gazeteler tarafından

desteklenmiştir. İnsan hakları, demokrasi gibi bütün dünyada

yükselen kavramlar bu desteğin hareket noktasıydı. Yeni basın

yasası hazırlanırken, DP hükümetinin gazetecilerin de

görüşlerini alması basın cephesinde memnuniyet yaratmıştır.

Partinin yayın organı olan Zafer’de yer alan pek çok haber

partinin ve liderlerinin halkla ilişkiler faaliyetlerini duyurma

işlevi görmektedir. Parti organı gazeteler, maddi olarak finanse

edilen yerel gazeteler ve gerçekten demokrasi için desteğini

veren ulusal gazetelerle DP aitliğini sürekli ve planlı olarak

yeniden üretilir. Bu aitliğin, bölünmeyen tek ve güçlü olarak

sunulması çok önemlidir. 19 Ekim1950 tarihli Zafer'deki haberde

olduğu gibi, karşı partinin yayın organlarında çıkan olumsuz

haberlerin dezenformasyonuna da gidilir. "Ulus’un Yalan Haberi"

başlıklı haberde Afyon milletvekili General Ali İhsan Sabis’e

dair bir takım rivayetler ortaya atıldığı, generalin bu

haberleri tekzip ederek Ulus ve Son Telgraf'ta kendisinin bazı

milletvekilleriyle birlikte bir siyasi parti veya DP içinde

hizip kuracağına dair yayınlanan haberlerin yalan olduğuna

ilişkin bir açıklama yapılmıştır.

Alemdar'a göre (2001) DP iktidarının ilk yılı içindeki

icraatlarından olan Temmuz 1950’de kabul edilen matbuat yasası

ile basın nispeten daha olumlu koşullara kavuşmuştur. DP’nin

21

Page 22: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

getirdiği olumlu düzenlemeler; gazete, dergi çıkartmak için

bildirimde bulunmanın yeterli olması, gazete sahiplerine ceza

verilmesinin kaldırılması, adı kötüye çıkmış kişilerin basında

çalışmasını engelleyen maddenin çıkarılması, basın davalarının

özel mahkemelerde görülmesi olarak sayılmaktadır. 1952'de ise

gazetelerin çalışma koşulları düzenlendi. Sendika kurma hakkı,

sosyal güvenlik, kıdem tazminatı, iş sözleşmesi, DP iktidarının

basınla ilgili getirdiği olumlu yeniliklerdir.

Ancak DP iktidarı tüm basına eşit mesafede ve nesnel değildi.

1950 yılında yapılan muhtar ve belediye seçimlerinden sonra,

kendilerine göre muhalif basın olarak nitelendirdikleri

gazetelere karşı baskı uygulamasına geçtiler. İktidarlarının ilk

yıllarından itibaren başta Ulus olmak üzere, bazı gazetelerin

yazarları hakkında dava açma girişiminde bulundular. Hüseyin

Cahit Yalçın, Safa Kılıçoğlu ve Ratip Tahir Burak hükümeti

eleştirdiği için hapis cezası alan gazetecilerdendir.

DP basınla bozulmaya başlayan ilişkilerini düzeltmek amacıyla

bazı çalışmalarda bulundu. Örneğin Başbakan Menderes’in basın

ile olan ilişkilerini geliştirmek amacıyla, İstanbul’da

yayınlanan o dönemin küçük tirajlı gazeteleri, 30 Mart 1952

tarihinde Başbakan’a bir öğle yemeği vermişler (Zafer 31 Mart

1952); bu yemekte, büyük gazetelerin sahibi ve yazarlarının

bulunmaması dikkat çekmişti.

İktidar, 1954 genel seçimleri öncesinde, gerek Başbakan

Menderes ve Bakanlar Kurulu üyelerinin, gerekse Demokrat Partili

milletvekillerinin, basın tarafından yıpratılmaya çalışıldığını

ve bu amaçla özel yaşamları dahil her konunun açıkça yazıldığını

görünce, yeni bir basın yasası tasarısı hazırlamaya karar

22

Page 23: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

vermişti. Basın özgürlüğünün dinciler ve komünistler tarafından

yoğun olarak kullanıldığı gerekçesiyle hazırlanan yeni basın

kanunuyla, gazete sahipleri, başyazar, yazı işleri müdürleri,

makale yazarları ve siyasi muhabirler için yüksekokul mezunu

olma şartı getirildi. Böylece bütün gazetecilerin eğitimlerini

tamamlaması, gazetelerin ise bunu beyan eden belgeleri ilgili

mercilere vermesi durumu doğdu. Türkiye’de Basın Yayın Yüksek

Okullarının ilk ortaya çıkma gerekliliği buradan doğdu, yani

dünyadaki iletişim eğitimindeki gelişmeden farklı şekilde

iktidarın düzenlediği mevzuatların getirdiği zorunlulukla. Bu

durum halen tartışılan iletişim eğitimindeki aksak yanlara kadar

uzanmaktadır.

DP’nin yeni düzenlemesi ile 1951'deki basın yasasının tersine

gazete çıkarmak ve imtiyaz almak için ağır şartlar

getirilmiştir. Yayınlar denetim altına alınarak gönderilen

tekziplerin hemen ertesi gün yayınlanması, resmi sıfatı olan

kişileri küçük düşüren haklarında olumsuz izlenim doğuran

yayımların yapılamaması bu yasanın getirdiği olumsuz özellikler

arasındaydı.

Baskının bir başka şekli gazete kâğıdına büyük bir zam yapma

ve gazetelerin sayfa sayısıyla boyutunun sınırlandırılmasıyla

geldi. Demokrat Parti kendisini eleştiren muhalif basın

üzerinde, genel seçimlere birkaç ay kala çok sık bir denetim

kurmuştur. Seçimler sırasında muhalif basının kâğıt, mürekkep

bulması önemli bir sorun haline geldi. İktidar, gazete

kâğıtlarını “beyana tabi tutarak”, bütün ithal ve yerli üretim

kâğıtların dağıtılmasını Devlet Bakanlığı’nın takdirine bıraktı.

Böylelikle, muhalefetin yayın organlarının kâğıt bulması

23

Page 24: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

zorlaştırıldı. Bunun en önemli nedeni ise, özellikle Başbakan ve

hükümet üyelerinin 1957 genel seçimlerindeki oy kaybından basını

sorumlu tutmalarıdır. İktidar, böylelikle muhalif basını

cezalandırma yoluna gidecekti.

Sonuç

DP’nin muhalefette ve iktidardayken basınla ilişkisinde,

birbirinden ayrı tutumlar sergilediği açıktır. “Özgürlüklerin ve

demokrasinin sözcülüğünü üstlenen” bir partinin iktidara

geldiğinde ilk icraatlarından birinin yeni bir basın yasası

olması kuşkusuz olumlu bir durumdur. Ancak eleştiriler

karşısında basına baskı ve sansür uygulaması, savunduğu

ideallerle çelişmektedir. 5680 numaralı basın yasasının ilk

maddesinin “basın serbesttir” olması ne yazık ki serbestliği

getirememiş, baskı ve sansürü basın dünyasından tasfiye etmeyi

başaramamıştır.

DP’nin muhalefet döneminde siyasal halkla ilişkiler

etkinliklerinde basını kullanma biçimiyle çok önemli “ilk” leri

yerleştirmiştir. Halkın gönüllülük esasını en üst noktada inşa

ederek, rızasını alma ve “bizlik” duygusunu gerçekleştirmede,

kendi lehine siyasal bilinçlenme oluşturmada, seçimlerde lehte

oy vermek üzere manüple etmede, ilmek ilmek ördüğü siyasal

halkla ilişkilerinde basını kullanım biçimi, halen geçerliliğini

sürdürmektedir.

Ne yazık ki, DP iktidara geldikten kısa bir süre sonra basına

karşı takındığı tutum muhalefette olduğu dönemden dikkat çekici

ölçüde farklılaşmıştır. Bu tutumda, basına “özgürlükler”

vermedeki menfaatperestlik, basın çalışanlarının çalışma

24

Page 25: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

koşullarıyla oynanan oyun ve basının kontrol edilebilir bir

oyuncak gibi algılanması en can alıcı noktalardır.

DP’nin bu farklı iki dönemde sergilediği siyasal halkla

ilişkiler politikaları, aynı ideolojiden olsun olmasın,

kendisinden sonra gelen tüm iktidarlar tarafından belirli

oranlarda uygulamaya geçirilmiş ve hatta zaman zaman bu

politikaların çok daha aşırı uçtaki örnekleri siyasal

tarihimizde sergilenmiştir. DP’nin siyasal halkla ilişkilerinde

en çok eleştirilmesi gereken yanı, bir iktidar olarak sahip

olduğu maddi gücü ve olanakları çıkar sağlamak ve basını denetim

altında tutmak için kullanmış olmasıdır.

KAYNAKÇAAhmad, F. (2006). Bir kimlik Peşinde Türkiye. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.Albayrak, M. (2004). Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960). Ankara:

Phoenix. Alemdar, K. (2001). İletişim ve Tarih. (1.baskı) Ankara: Ümit.Demokrat Parti Neşriyatı (1954). Kalkınan Türkiye. Ankara: Güneş Matbaası.Eroğul, C. (1998). “Çok partili Düzenin Kuruluşu: 1945-1971” Geçiş Sürecinde

Türkiye. Irwin Cemil Schick/Ertuğrul Ahmet Tonak (der.) içinde. (3. baskı)İstanbul: Belge Yayınları.

Eroğul, C. (2003). Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi. (Dördüncü Baskı). Ankara:İmge.İşler, E. İ. (Keloğlu) (2007). Demokrat Partinin Halkla İlişkiler Stratejileri Üzerine Tarihsel

Bir İnceleme. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi SosyalBilimler Enstitüsü.

Koçak, C. (2000). "Siyasal Tarih 1923-1950" Çağdaş Türkiye Tarihi 1908-1980. SinaAkşin (Der.) İçinde (4.baskı) İstanbul: Cem Yayınevi.

Timur, T. (1993). Türkiye'de Çok Partili Hayata Geçiş. (2.baskı), İstanbul: İletişim.Volkan, V. D. (1993). Politik Psikoloji. Ankara: Ankara Üniversitesi Rektörlüğü

Yayınları.Zürcher, E. J. (1993). Turkey: A Modern History. London: I.B. Tauris&Co Ltd

Publishers.Belgeler:BCA: 490.01.446.1838.2BCA: 490.01/445.1837.1

25

Page 26: Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi

BCA: 490.01.446.1838.2BCA: 490.01/442.1830.2Gazeteler:18 Ekim 1950 Zafer: “Celal Bayar’ın işçi çocuklarına bağışı”.10 Kasım 1950 Zafer: “Celal Bayar Kendi Resmini İndirtti"10 Kasım 1950 Zafer: “Basının Bayar’a Teşekkürü”01 Kasım 1950 Zafer: “Resmi İlanlar Dolayısıyla Bulandırıcı Neşriyata

Zaruri Bir Cevap”19 Ekim1950 Zafer: “Ulus’un Yalan Haberi”25 Şubat 1951 Ulus: “Türk Milleti daha iyisine layıktır.” 31 Mart 1952 Zafer: “Menderes’e öğle yemeği”4 Mayıs 1950 Zafer: “Amerikalıların dağıttığı kitap”12 Mayıs 1949 Zafer: “Çoruh Çayağzı Demokrat Parti Ocağı”

26