Esra İlkay Keloğlu-İşler 1 SİYASAL HALKLA İLİŞKİLER AÇISINDAN DEMOKRAT PARTİ’NİN BASINLA İLİŞKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Özet: Demokrat Parti’nin hem muhalefet hem de iktidar döneminde basınla kurduğu ilişki siyasal halkla ilişkiler açısından incelendiğinde kamuoyunun inşa edilmesi, gündem kurma, oy verme davranışını manüple etme vb. konularda izlediği stratejiler, Amerikan tarzı halkla ilişkilere paraleldir. DP, demokrasi ve özgürlük ideallerini anlatma ve aktarma da basını son derece yoğun kullanmış, iktidara geldiğinde ise yeni bir basın kanunu yapmıştır. İktidarı süresince DP, savunduğu demokrasi ideallerine aykırı olarak basına karşı baskı ve sansüre gittikçe artan bir oranda başvurmuştur. Bu çalışmada DP’nin basınla ilişkisinin halkla ilişkiler ve propaganda programının bir parçası olduğu ileri sürülmektedir. DP’nin basına ve ifade özgürlüğüne ilişkin tavrındaki değişiklik, demokratik ve özgürlükçü ideallerle çelişmesi bakımından incelenmesi gereken önemli bir sorun teşkil etmektedir. Bu sorunun, yakın tarihimize ve hatta günümüze kadar uzanan yansıması, farklı ideolojileri savunan siyasal iktidarların aynı tutumu devam ettirmesiyle somutlaşmıştır. Bu çalışmanın amacı, DP’nin 10 yıllık iktidarı boyunca uyguladığı basın politikası ve sansürün siyasal halkla ilişkiler açısından önemini ve konumunu ortaya koymaktır. Konuyla ilgili incelemenin sunumunda, “Demokrat Partinin Halkla İlişkiler Stratejileri Üzerine Tarihsel Bir İnceleme (1946-1960)” (E.Keloğlu-İşler, 2007) başlıklı doktora tez çalışmasından yararlanılacaktır. Çalışmada, literatürdeki akademik kaynakların yanı sıra ilk el kaynaklar olarak dönemin basınından, Ulus, Zafer ile Vatan gazetelerinden ve Başbakanlık Devlet Arşivleri’nden yararlanılmıştır. Anahtar Kelimeler: Demokrat Parti, Basın, Siyasal Halkla İlişkiler, Baskı ve sansür Abstract: When examined in terms of political public relations, Democrat Party’s relations with in both goverment and opposition periods, its strategies on building public opinion agenda-setting, manipulating vote behaviour are all parallel to American style public relations. Democrat Party frequently used press in explaining and spreadting its democratic and liberty ideals and when came into power, it brought in a new press law. Contrary to its democratic principals that had been defended before by itself, during its governance Democrat Party began to apply oppression and censorship to the press with increasing rate. In this study, it is asserted that the relationship of Democrat Party is a part of public relations and publicity campaign. The change in the attitude of the Democrat Party pertaining to press and declaration freedom constitutes an important problem that has to be examined regarding its 1 Yrd. Doç. Dr., Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü 1
26
Embed
Siyasal Halkla İlişkiler Açısından Demokrat Parti'nin Basınla İlişkisinin Değerlendirilmesi
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Esra İlkay Keloğlu-İşler1
SİYASAL HALKLA İLİŞKİLER AÇISINDAN DEMOKRAT PARTİ’NİN
BASINLA İLİŞKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Özet: Demokrat Parti’nin hem muhalefet hem de iktidar döneminde basınla kurduğu ilişki siyasal
halkla ilişkiler açısından incelendiğinde kamuoyunun inşa edilmesi, gündem kurma, oy verme davranışını
manüple etme vb. konularda izlediği stratejiler, Amerikan tarzı halkla ilişkilere paraleldir. DP, demokrasi
ve özgürlük ideallerini anlatma ve aktarma da basını son derece yoğun kullanmış, iktidara geldiğinde ise
yeni bir basın kanunu yapmıştır. İktidarı süresince DP, savunduğu demokrasi ideallerine aykırı olarak
basına karşı baskı ve sansüre gittikçe artan bir oranda başvurmuştur. Bu çalışmada DP’nin basınla
ilişkisinin halkla ilişkiler ve propaganda programının bir parçası olduğu ileri sürülmektedir. DP’nin basına
ve ifade özgürlüğüne ilişkin tavrındaki değişiklik, demokratik ve özgürlükçü ideallerle çelişmesi
bakımından incelenmesi gereken önemli bir sorun teşkil etmektedir. Bu sorunun, yakın tarihimize ve
hatta günümüze kadar uzanan yansıması, farklı ideolojileri savunan siyasal iktidarların aynı tutumu
devam ettirmesiyle somutlaşmıştır. Bu çalışmanın amacı, DP’nin 10 yıllık iktidarı boyunca uyguladığı
basın politikası ve sansürün siyasal halkla ilişkiler açısından önemini ve konumunu ortaya koymaktır.
Konuyla ilgili incelemenin sunumunda, “Demokrat Partinin Halkla İlişkiler Stratejileri Üzerine Tarihsel Bir
İnceleme (1946-1960)” (E.Keloğlu-İşler, 2007) başlıklı doktora tez çalışmasından yararlanılacaktır.
Çalışmada, literatürdeki akademik kaynakların yanı sıra ilk el kaynaklar olarak dönemin basınından,
Ulus, Zafer ile Vatan gazetelerinden ve Başbakanlık Devlet Arşivleri’nden yararlanılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Demokrat Parti, Basın, Siyasal Halkla İlişkiler, Baskı
ve sansür
Abstract: When examined in terms of political public relations, Democrat Party’s relations with in
both goverment and opposition periods, its strategies on building public opinion agenda-setting,
manipulating vote behaviour are all parallel to American style public relations. Democrat Party
frequently used press in explaining and spreadting its democratic and liberty ideals and when came into
power, it brought in a new press law. Contrary to its democratic principals that had been defended
before by itself, during its governance Democrat Party began to apply oppression and censorship to the
press with increasing rate. In this study, it is asserted that the relationship of Democrat Party is a part of
public relations and publicity campaign. The change in the attitude of the Democrat Party pertaining to
press and declaration freedom constitutes an important problem that has to be examined regarding its
1 Yrd. Doç. Dr., Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü
1
contradiction to democratic and libertarian ideals. The reflection of this problem which extends to our
near history and even our present day has become concrete by the administrations maintaining the
same attitude who are standing for different ideologies. The aim of this study is to display the importance
and place of press politics and censorships applied by Democratic Party during 10 years of its
governance regarding political public relations. In the presentation of the analysis of the subject, PHD
thesis study ‘A Historical Analysis on Democrat Party’s Public Relation Strategies’ (E.İşler, 2007) will be
used. In this study, apart from the academical sources in literature, as primary sources the related
periods’ presses Ulus, Zafer and Vatan newspapers and Prime Ministry Government Archives are mainly
investigated.
Key Worlds: Democrat Party, Press, Political Public Relations, Press and
Censorship
GİRİŞ
Çok partili hayata geçiş süreci, Demokrat Parti’nin (DP),
“demokrasi” ve “özgürlük” ideallerini tanımlayarak, kendini,
halkı bu ideallerle buluşturacak parti olarak sunmasıyla hayata
geçmiştir. Bu tarihsel dönemde, halkın henüz "vatandaş" olma
bağlamında demokrasi ve özgürlük kavramlarını tam anlamıyla
özümseyemediği ve DP liderlerinin basını kullanarak halka
“demokrasi” ve “özgürlük” kavramlarını empoze ettiği iddia
edilebilir. Yönetime katılma, geleceğini biçimlendirmede söz
sahibi olma heyecanıyla canlanan halk kitlesi harekete
geçmiştir. Söz konusu kitle, DP’nin iktidara gelmek için
"seçmen" rolünü inşa etmesine, rızasını kazanmasına ve desteğini
sağlamasına yönelik basın yoluyla yürüteceği her çeşit siyasal
halkla ilişkiler kampanyalarına katılmaya elverişliydi. DP’nin
siyasal halkla ilişkilerinde halk, çok temel olarak ikiye
ayrılmaktadır: İlki iktidardaki Cumhuriyet Halk Partisi
(CHP)’dir, ikincisi oy veren tüm Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarıdır. Burada kurulan ilişkinin doğası birbirinden
2
farklıdır. DP, CHP’ye muhalefet ederek, iktidarını ve
icraatlarını eleştirerek, anti-demokratik bulduğu tutum ve
uygulamalarını bir an evvel demokratikleştirmesi yönünde baskı
yaparak, istekleri hükümet tarafından reddedildiği takdirde
halka şikayet ederek ya da “sine-i millet’e dönme” kozunu
kullanarak protesto, boykot ve tepkilerle ilişkinin doğasını,
çatışma iletişimi olarak kurgulamıştır. DP’nin CHP ile olan
ilişkisi, oy verme hakkına sahip vatandaşların tutumunda
belirleyici olmuştur. DP’nin CHP ile ilişkisi basından takip
edilmiştir. Halkın ilgiyle takip ettiği dönem basını kabaca iki
yaklaşım içinde değerlendirilebilir: Bir tarafta CHP’yi
destekleyerek partinin yayın organı olarak çalışan basın, diğer
tarafta özgürlük ve demokrasi fikirlerine destek veren basın.
Tüm dünyada esmekte olan özgürleşme, demokratikleşme ve
liberalleşme rüzgârından yararlanan DP, özgürlüklere destek olan
basını arkasına alarak ilk adımlarını atmaya başlamıştı.
Amaçlarına ulaşmak için örgütlenirlerken, tamamen liderleri
tarafından orkestra edilen kasıtlı, planlı ve sürekli bir
iletişim stratejisi yürütmüşlerdir. Bu strateji, Amerika
Birleşik Devletlerindeki (ABD) siyasal halkla ilişkiler
kampanyalarıyla benzerlikler içermektedir. Yine de profesyonel
bir siyasal halkla ilişkiler uzmanı istihdam etmeksizin iletişim
stratejisinin belirlenmesi ve uygulanması bakımından ABD’deki
uygulamadan çok farklıdır.
Demokrat Parti, halklarla ilişkiler faaliyetlerini
düzenlerken iki amaçla manüplasyon yapmıştır: 1) Halkta Demokrat
Parti aidiyetini yaratmak ve halkın rızasını, gönüllü katılımını
sağlamak 2) Seçmenin yardımıyla iktidar erkini elde etmek.
3
Demokrat Parti’nin iletişim stratejisinde kullandığı pek çok
taktik Türkiye'de ilktir, bu nedenle incelenmesi gerekli ve
önemlidir. Desteğini/oyunu istediği vatandaşlara yönelik,
kamuoyu oluşturma2, seçimlerde daha fazla seçmenin oy
kullanmasını sağlama, seçmen rızasını imal etme, düzenlenen
mitingleri halka duyurma, bağış toplama, gündem belirleme, olay
sahneleme gibi etkinlikler ilk kez Demokrat Parti döneminde
planlanarak uygulanmıştır. DP’nin halkla ilişki kurarken
kullandığı çeşitli taktikler ve basının rolü bu çalışmada şu
başlıklar altında incelenecektir: Mitingler-açıkhava
toplantıları-halkla doğrudan buluşmalar, gazete ve el ilanları,
bağış toplama faaliyetleri, çatışma iletişimi, liderlerin imajı,
propaganda yayınları, muhalif basına baskı. Konuyla ilgili
dikkatle kaçınılması gereken algılama; DP liderlerinin modern ve
profesyonel anlamda “halkla ilişkiler faaliyeti amacıyla”
hareket ettiğidir. Bu, ancak günümüzden o tarihe bakmak
suretiyle yapılan bir değerlendirmede mümkündür.
2 4.5.1950 tarihli Zafer gazetesinde "Amerikalıların dağıttığı kitap" başlıklı haber son derece dikkat
çekicidir. Haber "halk tarafından kurulan bir hükümet" isimli bir broşürün Ankara'da 80.000 adet dağıtıldığı
hakkındadır. Yenişehir'deki Amerikan Kütüphanesi tarafından dağıtılan broşürün büyük ilgi uyandırdığı ve
kütüphanenin önü zaman zaman trafiği durduracak kadar kalabalıklaştığı akşama kadar seksen bin kitap dağıtıldığı
yazılmaktadır. Bu broşür-kitabın anılan tarihte Ankara'da dağıtılmış olması dikkat çekicidir. Kitap, Amerika
Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı tarafından üniversite öğretim üyesi Cathryn Seckler-Hudson'a yazdırılmış
ve Türkçe'ye tercüme ettirilerek vatandaşlara dağıtılmıştır. Kitap, ABD Cumhuriyeti’nin temelleri, anayasanın
hazırlanması, vatandaşlık mesuliyetleri, devlet idaresi, istiklal beyannamesi, Birleşik Devletler anayasası
konularını içermektedir ve içinde vatandaşlığı ilgilendiren bilgiler, resimler, şemalar bulunmaktadır. 31 Ekim
1949 tarihli Zafer gazetesi, Walter Lippmann'ın Türkiye'ye geldiğini bildirilmesine rağmen kimlerle görüştüğü,
hangi sebeplerle bu ziyareti gerçekleştirdiğini detaylandırmamıştır. Bu ziyaretin akabinde, pek de uzun olmayan
bir süre sonra söz konusu yayının yapılması beraberinde bazı soruları da getirmektedir. Bu sorulardan en
önemlisi Demokrat Parti’nin ABD tarzı iletişim stratejileri geliştirmesinde bu ziyaretin bir etkisi olup
olmadığıdır.
4
Demokrat Partinin tek başına iktidarı elde etmesinin
nedenini, yürüttüğü planlı ve sistemli siyasal halkla ilişkiler
çalışmalarına ya da basınla kurduğu ilişkilere bağlamak doğru
olmayacaktır. Bunları katkısı azımsanmayacak kadar önemli olsa
da, dünyada ve Türkiye’deki tarihsel koşulların elverişliliği,
sosyo-politik ve ekonomik yapının uygun zemini hazırladığı
gözden kaçırılmamalıdır.
Demokrat Parti, kurulmasını hazırlayan koşulları içeren
dönemden iktidara gelene kadar “demokrasi” ve “özgürlük”
ideallerini tanımlamak, aktarmak ve halka öğretmek için basını
yoğun olarak kullanmıştır. Basının kurulan bu ilişkideki rolü,
DP’nin muhalefette olduğu dönemde, halkın değişik kesimlerine
ulaşma olanağı sağlamasıdır ve yeni kurulan partinin kendini
anlattığı mecrası olmasıdır. DP iktidara geldiğinde basınla
ilişkisinde önemli bir kırılma önce yavaş sonra giderek ivme
kazanarak belirginleşmiştir: Basına karşı takınılan özgürlükçü
ve liberal tutum, DP iktidarına yönelik eleştiriler karşısında
giderek daha fazla baskı ve sansür içerme yönünde değişim
göstermiştir. Elbette ki bu değişim, basın tarafından olumsuz
karşılanmış, eleştirilerin dozunun artmasına neden olmuştur.
Basına ve ifade özgürlüğüne karşı çıkma, engelleme ve sansür
koyma şeklinde gelişen bu tutum, DP’nin ortaya çıkarken
hararetle savunduğu demokratik ve özgürlükçü ideallerle
çelişmesi bakımından incelenmesi gereken önemli bir sorun teşkil
etmektedir. Ne yazık ki sorun, DP’den sonra iktidara gelenler
tarafından benzer tutumların sürdürülmesiyle günümüzde
somutlaşmıştır.
5
Bildirinin dayandığı temel kaynak, “Demokrat Parti’nin Halkla
İlişkiler Stratejileri Üzerine Tarihsel Bir İnceleme (1946-
1960)” (Keloğlu-İşler, 2007) başlıklı yayınlanmamış doktora
tezidir. Bu tezde literatürdeki akademik kaynakların yanı sıra
ilk el kaynaklar olarak dönemin basınından, Ulus, Zafer ile Vatan
gazetelerinden, bazı yerel gazetelerden ve Başbakanlık Devlet
Arşivleri’ndeki belgelerden yararlanılmıştır.
Bilindiği üzere, Demokrat Parti dönemi hakkında çeşitli
disiplinlerde pek çok çalışma üretilmiştir. Ancak dönem hakkında
doğrudan doğruya siyasal halkla ilişkileri konu alan bir
incelemeye rastlanmamıştır. Bunun önemli nedenlerinden biri de
siyasal halkla ilişkiler alanında, akademik çalışmaların nadir
olması ve alanın bilimsel niteliği olmayan ya da sorunlu olan
incelemelerle neredeyse işgal edilmiş olmasıdır.
MUHALEFET DÖNEMİNDE DP - HALK – BASIN İLİŞKİSİ
"Demokrasi" özleminin, "özgürlük" idealinin ve "baskının
azalması" dileğinin halkta kendiliğinden geliştiği ileri
sürülemez. Birbirinden çok farklı bireylerden oluşan halkı,
belirli ideallerde birleştirmek DP iletişim stratejisinin bir
parçasıydı ve bu ideallerin inşasında basın son derece işlevsel
biçimde kullanılmıştır. Demokrat Parti’nin, kendini çok partili
sisteme geçiş denemelerindeki diğer iki partiden ve CHP’den
farklılaştırması gerekliydi. Bu farklılaştırmayı ise demokrasi
fikrine tutunarak, ekonomik liberalizmi savunarak ve “özgürlük”
idealini yükselterek gerçekleştirmiştir. Yani bir anlamda
“özgürlük” ve “demokrasi”nin halka vaat ettiği iddia edilebilir.
6
Demokrat Parti yöneticileri, kuruluş aşamasında kendilerine
destek olan gazetelerde makaleler yazarak, hem CHP ile fikir
ayrılıklarını ortaya koymak, hem de savlarını halka ileterek
yandaş bir kamuoyu oluşturmak yoluna gitmiştir. Dörtlü
Önerge’nin reddedilmesi, önergeyi hazırlayanların demokrasi ve
refahını artıran bir parti olduğu ileri sürülürken bunu
yapabilmek için vekillerin ne kadar çalışkan davrandıklarına da
dikkat çekilmektedir. Dokuzuncu dönem meclisin toplantı adedi,
komisyon çalışmaları ve müzakere ettiği meselelerin ne kadar çok
olduğu, daha da önemlisi meclisin, iktidar partisi içinden açık
konuşan, düşünce özgürlüğüne sahip ve eleştirmekten çekinmeyen
demokratik vekillerin oluştuğu, parti yayınında yer almaktadır.
Muhalefetteyken basının özgürleştirilmesi için çaba
sarfedeceği vaadini veren DP’nin, iktidara geldiğinde konuyla
ilgili yaptığı çalışmalara değinmesi, gazeteleri kamu hizmeti
veren fahri müfettiş olarak nitelendirmesi, dönemin7 Bu yayınlardan ulaşılabilen ancak yer kısıtlaması nedeniyle konuya alınamayanlar şunlardır: Demokrat Parti
Neşriyatı no 2: “Hangisi Bulunmaz Nimet?”, no 4: “Sağlam Dimağ Sağlam Vücutta Bulunur”, no 6: “Bayar'ın
Amerika Seyahati”, “Kalkınan Türkiye”, no 5: “Genç Demokratlar ve Esasları”. (1954) Ankara: Güneş Matbaası.
19
paradigmasına uygun olarak basının dördüncü güç olarak ele
alınması anlayışına gönderme yapmaktadır. DP, gazete
eleştirilerinin idare mekanizmasının kusur ve ihmallerinin
ortaya koyan yararlı bir işlevi olduğunu ileri sürmüştür.
Buradaki sunumla icraatlar arasındaki çelişkinin somut delili,
resmi ilanlar konusundan, eleştirilere tahammülsüzlüğü, iktidar
mensupları hakkında çıkan haberlere izin vermemek için kanunda
yapılan tadilatlarla eleştirel basının engellenmesi ve baskı
altına alınması için yapılanlardır. Kitapçıkta konuya ilişkin
dikkat çekici bir açıklamayla yapılanların meşrulaştırılması söz
konusudur: "Devletin ve ferdin itibarını sarsacak ve umumi efkarı
bırakmamak, umumi menfaat icabıdır. Tenkit hürriyetinin en geniş
şekilde kullanılmasını temin edecek, fakat suiistimal edilmesine
imkân vermeyecek şekilde matbuat mevzuatında tadilat yapılmıştır"
(Kalkınan Türkiye Kitapçığı, 1954).
Bağış toplama faaliyetleri: DP iktidara geldiğinde,
muhalefetteyken düzenlediği "eşya piyangosu" gibi faaliyetlere
ihtiyacı kalmamıştır. Çünkü elinde hem iktidar olmanın hem de
halk tarafından desteklenen bir parti olmanın verdiği güç
vardır. Artık bağış toplama çalışmaları örgütlenmesinde
kullanılmak için değil kendisine dava olarak seçtiği konular
örgütlenme ile bağıntılıdır. Bunlardan birisi de Celal Bayar
tarafından "ana davamız" diye nitelenen Bulgaristan'da baskı
altındaki vatandaşların Türkiye'ye getirilmesi ve bu göçmenlere
hayatlarına başlayacak paranın sağlanması ve oturacak evlerinin
yapılması için düzenlenen bağış bulma çalışmasıdır.
20
Muhalif Basına Baskı: DP kuruluşundan iktidara gelinceye tüm
basınla iyi ilişkiler kurmuş ve desteğini elde etmeyi
başarmıştır. DP bu durumu devam ettirmiştir. Albayrak'ın da
(2004) belirttiği gibi, DP’nin 1949 yılında Zafer'in kuruluşuna
kadar, kendine ait bir yayın organı olmamasına karşın, Vatan,
Cumhuriyet, Zafer, Kuvvet, Yeni Sabah, Son Posta, gibi gazeteler tarafından
desteklenmiştir. İnsan hakları, demokrasi gibi bütün dünyada
yükselen kavramlar bu desteğin hareket noktasıydı. Yeni basın
yasası hazırlanırken, DP hükümetinin gazetecilerin de
görüşlerini alması basın cephesinde memnuniyet yaratmıştır.
Partinin yayın organı olan Zafer’de yer alan pek çok haber
partinin ve liderlerinin halkla ilişkiler faaliyetlerini duyurma
işlevi görmektedir. Parti organı gazeteler, maddi olarak finanse
edilen yerel gazeteler ve gerçekten demokrasi için desteğini
veren ulusal gazetelerle DP aitliğini sürekli ve planlı olarak
yeniden üretilir. Bu aitliğin, bölünmeyen tek ve güçlü olarak
sunulması çok önemlidir. 19 Ekim1950 tarihli Zafer'deki haberde
olduğu gibi, karşı partinin yayın organlarında çıkan olumsuz
haberlerin dezenformasyonuna da gidilir. "Ulus’un Yalan Haberi"
başlıklı haberde Afyon milletvekili General Ali İhsan Sabis’e
dair bir takım rivayetler ortaya atıldığı, generalin bu
haberleri tekzip ederek Ulus ve Son Telgraf'ta kendisinin bazı
milletvekilleriyle birlikte bir siyasi parti veya DP içinde
hizip kuracağına dair yayınlanan haberlerin yalan olduğuna
ilişkin bir açıklama yapılmıştır.
Alemdar'a göre (2001) DP iktidarının ilk yılı içindeki
icraatlarından olan Temmuz 1950’de kabul edilen matbuat yasası
ile basın nispeten daha olumlu koşullara kavuşmuştur. DP’nin
21
getirdiği olumlu düzenlemeler; gazete, dergi çıkartmak için
bildirimde bulunmanın yeterli olması, gazete sahiplerine ceza
verilmesinin kaldırılması, adı kötüye çıkmış kişilerin basında
çalışmasını engelleyen maddenin çıkarılması, basın davalarının
özel mahkemelerde görülmesi olarak sayılmaktadır. 1952'de ise
gazetelerin çalışma koşulları düzenlendi. Sendika kurma hakkı,
sosyal güvenlik, kıdem tazminatı, iş sözleşmesi, DP iktidarının
basınla ilgili getirdiği olumlu yeniliklerdir.
Ancak DP iktidarı tüm basına eşit mesafede ve nesnel değildi.
1950 yılında yapılan muhtar ve belediye seçimlerinden sonra,
kendilerine göre muhalif basın olarak nitelendirdikleri
gazetelere karşı baskı uygulamasına geçtiler. İktidarlarının ilk
yıllarından itibaren başta Ulus olmak üzere, bazı gazetelerin
yazarları hakkında dava açma girişiminde bulundular. Hüseyin
Cahit Yalçın, Safa Kılıçoğlu ve Ratip Tahir Burak hükümeti
eleştirdiği için hapis cezası alan gazetecilerdendir.
DP basınla bozulmaya başlayan ilişkilerini düzeltmek amacıyla
bazı çalışmalarda bulundu. Örneğin Başbakan Menderes’in basın
ile olan ilişkilerini geliştirmek amacıyla, İstanbul’da
yayınlanan o dönemin küçük tirajlı gazeteleri, 30 Mart 1952
tarihinde Başbakan’a bir öğle yemeği vermişler (Zafer 31 Mart
1952); bu yemekte, büyük gazetelerin sahibi ve yazarlarının
bulunmaması dikkat çekmişti.
İktidar, 1954 genel seçimleri öncesinde, gerek Başbakan
Menderes ve Bakanlar Kurulu üyelerinin, gerekse Demokrat Partili
milletvekillerinin, basın tarafından yıpratılmaya çalışıldığını
ve bu amaçla özel yaşamları dahil her konunun açıkça yazıldığını
görünce, yeni bir basın yasası tasarısı hazırlamaya karar
22
vermişti. Basın özgürlüğünün dinciler ve komünistler tarafından
yoğun olarak kullanıldığı gerekçesiyle hazırlanan yeni basın
kanunuyla, gazete sahipleri, başyazar, yazı işleri müdürleri,
makale yazarları ve siyasi muhabirler için yüksekokul mezunu
olma şartı getirildi. Böylece bütün gazetecilerin eğitimlerini
tamamlaması, gazetelerin ise bunu beyan eden belgeleri ilgili
mercilere vermesi durumu doğdu. Türkiye’de Basın Yayın Yüksek
Okullarının ilk ortaya çıkma gerekliliği buradan doğdu, yani
dünyadaki iletişim eğitimindeki gelişmeden farklı şekilde
iktidarın düzenlediği mevzuatların getirdiği zorunlulukla. Bu
durum halen tartışılan iletişim eğitimindeki aksak yanlara kadar
uzanmaktadır.
DP’nin yeni düzenlemesi ile 1951'deki basın yasasının tersine
gazete çıkarmak ve imtiyaz almak için ağır şartlar
getirilmiştir. Yayınlar denetim altına alınarak gönderilen
tekziplerin hemen ertesi gün yayınlanması, resmi sıfatı olan
kişileri küçük düşüren haklarında olumsuz izlenim doğuran
yayımların yapılamaması bu yasanın getirdiği olumsuz özellikler
arasındaydı.
Baskının bir başka şekli gazete kâğıdına büyük bir zam yapma
ve gazetelerin sayfa sayısıyla boyutunun sınırlandırılmasıyla
geldi. Demokrat Parti kendisini eleştiren muhalif basın
üzerinde, genel seçimlere birkaç ay kala çok sık bir denetim
kurmuştur. Seçimler sırasında muhalif basının kâğıt, mürekkep
bulması önemli bir sorun haline geldi. İktidar, gazete
kâğıtlarını “beyana tabi tutarak”, bütün ithal ve yerli üretim
kâğıtların dağıtılmasını Devlet Bakanlığı’nın takdirine bıraktı.
Böylelikle, muhalefetin yayın organlarının kâğıt bulması
23
zorlaştırıldı. Bunun en önemli nedeni ise, özellikle Başbakan ve
hükümet üyelerinin 1957 genel seçimlerindeki oy kaybından basını
sorumlu tutmalarıdır. İktidar, böylelikle muhalif basını
cezalandırma yoluna gidecekti.
Sonuç
DP’nin muhalefette ve iktidardayken basınla ilişkisinde,
birbirinden ayrı tutumlar sergilediği açıktır. “Özgürlüklerin ve
demokrasinin sözcülüğünü üstlenen” bir partinin iktidara
geldiğinde ilk icraatlarından birinin yeni bir basın yasası
olması kuşkusuz olumlu bir durumdur. Ancak eleştiriler
karşısında basına baskı ve sansür uygulaması, savunduğu
ideallerle çelişmektedir. 5680 numaralı basın yasasının ilk
maddesinin “basın serbesttir” olması ne yazık ki serbestliği
getirememiş, baskı ve sansürü basın dünyasından tasfiye etmeyi
başaramamıştır.
DP’nin muhalefet döneminde siyasal halkla ilişkiler
etkinliklerinde basını kullanma biçimiyle çok önemli “ilk” leri
yerleştirmiştir. Halkın gönüllülük esasını en üst noktada inşa
ederek, rızasını alma ve “bizlik” duygusunu gerçekleştirmede,
kendi lehine siyasal bilinçlenme oluşturmada, seçimlerde lehte
oy vermek üzere manüple etmede, ilmek ilmek ördüğü siyasal
halkla ilişkilerinde basını kullanım biçimi, halen geçerliliğini
sürdürmektedir.
Ne yazık ki, DP iktidara geldikten kısa bir süre sonra basına
karşı takındığı tutum muhalefette olduğu dönemden dikkat çekici
ölçüde farklılaşmıştır. Bu tutumda, basına “özgürlükler”
vermedeki menfaatperestlik, basın çalışanlarının çalışma
24
koşullarıyla oynanan oyun ve basının kontrol edilebilir bir
oyuncak gibi algılanması en can alıcı noktalardır.
DP’nin bu farklı iki dönemde sergilediği siyasal halkla
ilişkiler politikaları, aynı ideolojiden olsun olmasın,
kendisinden sonra gelen tüm iktidarlar tarafından belirli
oranlarda uygulamaya geçirilmiş ve hatta zaman zaman bu
politikaların çok daha aşırı uçtaki örnekleri siyasal
tarihimizde sergilenmiştir. DP’nin siyasal halkla ilişkilerinde
en çok eleştirilmesi gereken yanı, bir iktidar olarak sahip
olduğu maddi gücü ve olanakları çıkar sağlamak ve basını denetim
altında tutmak için kullanmış olmasıdır.
KAYNAKÇAAhmad, F. (2006). Bir kimlik Peşinde Türkiye. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.Albayrak, M. (2004). Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960). Ankara:
Phoenix. Alemdar, K. (2001). İletişim ve Tarih. (1.baskı) Ankara: Ümit.Demokrat Parti Neşriyatı (1954). Kalkınan Türkiye. Ankara: Güneş Matbaası.Eroğul, C. (1998). “Çok partili Düzenin Kuruluşu: 1945-1971” Geçiş Sürecinde
Eroğul, C. (2003). Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi. (Dördüncü Baskı). Ankara:İmge.İşler, E. İ. (Keloğlu) (2007). Demokrat Partinin Halkla İlişkiler Stratejileri Üzerine Tarihsel
Bir İnceleme. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi SosyalBilimler Enstitüsü.
Koçak, C. (2000). "Siyasal Tarih 1923-1950" Çağdaş Türkiye Tarihi 1908-1980. SinaAkşin (Der.) İçinde (4.baskı) İstanbul: Cem Yayınevi.
Timur, T. (1993). Türkiye'de Çok Partili Hayata Geçiş. (2.baskı), İstanbul: İletişim.Volkan, V. D. (1993). Politik Psikoloji. Ankara: Ankara Üniversitesi Rektörlüğü
Yayınları.Zürcher, E. J. (1993). Turkey: A Modern History. London: I.B. Tauris&Co Ltd
BCA: 490.01.446.1838.2BCA: 490.01/442.1830.2Gazeteler:18 Ekim 1950 Zafer: “Celal Bayar’ın işçi çocuklarına bağışı”.10 Kasım 1950 Zafer: “Celal Bayar Kendi Resmini İndirtti"10 Kasım 1950 Zafer: “Basının Bayar’a Teşekkürü”01 Kasım 1950 Zafer: “Resmi İlanlar Dolayısıyla Bulandırıcı Neşriyata
Zaruri Bir Cevap”19 Ekim1950 Zafer: “Ulus’un Yalan Haberi”25 Şubat 1951 Ulus: “Türk Milleti daha iyisine layıktır.” 31 Mart 1952 Zafer: “Menderes’e öğle yemeği”4 Mayıs 1950 Zafer: “Amerikalıların dağıttığı kitap”12 Mayıs 1949 Zafer: “Çoruh Çayağzı Demokrat Parti Ocağı”