Top Banner
87

Sıfır - Seb7a

Mar 11, 2016

Download

Documents

Gökcan Şahin

Sıfır'ın dördüncü ayağı, usta yazar Sadık Yemni tarafından kaleme alınan özel bölümü
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Sıfır - Seb7a
Page 2: Sıfır - Seb7a

SIFIRSIFIRSIFIRSIFIR

Seb7a 7-8 = 0

Page 3: Sıfır - Seb7a

YAZAR

Sadık Yemni

EDĐTÖR

Ozancan Demirışık

SON OKUMA

Onur Selamet

KAPAK TASARIMI

Gökcan Şahin

YAYIN TARĐHĐ

Ekim 2009

Bu e-kitap Buzul Dünya Yayınları tarafından www.buzuldunya.com

adresinde yayınlanmıştır. Tanıtıcı kısa yazılar dışında izin alınmadan

kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve paylaşılamaz.

Page 4: Sıfır - Seb7a

ÖNSÖZÖNSÖZÖNSÖZÖNSÖZ

Hayal Tozu Gölgecisi

SIFIR dizisine başlarken, bir gün Sadık Yemni’nin öyküsüne önsöz

yazacağım aklımın ucundan bile geçmiyordu. Eğer Ozancan cesareti ve

girişkenliğiyle, ‘profesyonel’ bir yazar olan kendisine bu teklifi

götürmeseydi, geçmemeye de devam edecekti.

Biliyorsun -künyeyi okuduysan tabii- üstadımız Sadık Yemni tüm

SIFIR bölümlerinin son okumasını, bir nevi kalite kontrolünü yaptı ve bu

seride bize çok destek oldu. Ona minnettarız. Eğer ileride bir şeyler yapmak

isteyen acemi bir yazarsan böyle bir destek gerçekten çok işe yarıyor.

Seriye misafir yazar katma fikrini bulduğumuzda da ilk aklımıza gelen kişi

Sadık Yemni oldu.

Hani ‘farklı tatlar’ diyoruz ya, bu bölümün farklı olan şeyi bizzat

yazar oldu ve nam-ı diğer Hayal Tozu Gölgecisi’nin kabul etmesiyle bu

ilkemizden yine vazgeçmemiş olduk.

Bizim için bir hayli heyecan vericiydi. Kurduğumuz atmosferi,

karakterleri Sadık Yemni’nin ağzından okuyacaktık. Bu, Stephen King’in The

X-Files’a konuk olarak senaryosunu yazdığı Chinga bölümü gibi özel bir

durum.

Page 5: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

5

Ayrıca bu bölümde ciddi bir değişiklik daha var. Ozancan’la beraber

kurduğumuz ve yayın hayatına yine Sadık Yemni’nin Zaman Tozları adlı

romanıyla başlayan sanal yayınevimiz Buzul Dünya, SIFIR’ın yeni adresi

oldu. Yenilenen kapakları ve düzenlenmiş haliyle serinin önceki üç bölümü

de Buzul Dünya’dan çıktı. Bundan sonra da birçok eseri seninle

buluşturmaya devam edeceğiz.

Bu kez önsözü uzun tutmayacağım okuyucu. Ben de olsaydım

burada oyalanacağıma direkt öyküye dalmak isterdim. Çünkü Seb7a öyle

akıcı, öyle keyifli ki tadına doyamayacaksın.

Şimdi… 26 Eylül 2009’a ışınlanıyorsun. Yer Beylikdüzü, saat gece

yarısını biraz geçmiş…

Gökcan Şahin

Page 6: Sıfır - Seb7a

AÇILIŞAÇILIŞAÇILIŞAÇILIŞ

SICAK SON

Page 7: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

7

26 Eylül 2009 – 00.21

Beylikdüzü

Murat’ın kendine gelmesi gevşekçe duran bir mantarın şişeden

sıyrılmasına benziyordu. Ayılmak kolay olmuştu, ama hissettiği baş ağrısı

dayanılır gibi değildi. Eflatun tulumlu üç baş ağrısı işçisi canla başla

çalışıyor gibiydi. Biri beynine beton deliciyle oyuklar açarken, diğeri demir

zımparasıyla her milimetre kareyi elden geçirmekteydi. Üçüncüsü de o taze

açılmış oyuklardan birine fitili yanan bir şeyi atmış ve iki eliyle kulaklarını

sıkıca tıkamıştı.

Murat’ın bilinci biraz daha dirilince büyük bir ardiyede olduklarını

gördü. Geceydi. Tavanda yanan flüoresanlar sayesinde görüş çok iyiydi. Sol

tarafta orta büyüklükte onlarca mukavva kutu istiflenmişti. Ona en yakın

duranlardan birinin üzerinde Mutfaksan Mamulleri yazısı vardı. Gözden

düşmüş mutfak malzemeleri olmalıydı. Kutular çok eprimişti. Yıllardır

burada duruyor gibi bir halleri vardı.

Başını çevirip sağ yanında yatan Dize’ye baktı. Saçları yüzünün sol

tarafını yarı yarıya örtmüştü. Ağzından akan salya çenesinde kurumuştu.

Nefesi biraz hırıltılı olmakla birlikte düzgündü. Siyah ince ceketinin ön

düğmesi o hengâmede kopmuştu. Gülkurusu tişörtü yukarı doğru

toplandığı için çıplak karnı görünmekteydi. Kadın cenin gibi sağ tarafına

kıvrılmıştı. Onun da elleri arkadan kelepçeliydi. Ayak bilekleri kalın bantlarla

Page 8: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

8

sımsıkı bağlanmıştı. Bunu yapan kemiklerini birbirine kaynatmayı

düşünüyordu herhalde.

Mide kaslarını kullanarak kendini oturur duruma getirirdi. Neyse ki,

baş ağrısı biraz dayanılır bir seviyeye inmişti. Katil onları teker teker yerde

sürükleyerek getirmişti. Tozlu yerdeki iki iz yirmi metre ötedeki kapıya

kadar uzanmaktaydı. Bu nedenle üstleri başları batmış, pantolonları kalça

hizasında iyice tahriş olmuştu. Sol ayakkabısı bir buçuk metre kadar ileride

ters şekilde durmaktaydı. Topuğun aşınmış yerine bakan Murat içini çekti.

Bir mucize olmazsa pek yakında topuğun sahibi yeni aşınmalar icra edecek

durumdan sıyrılacaktı.

Başını arkaya doğru çevirerek kelepçelerini görmeye çalıştı. Sonra

bundan vazgeçerek Dize’ninkilere baktı. Katil onların kelepçelerini

kullanmıştı. Murat yedek bir anahtarı daima ayakkabısının topuğundaki

oyuğa gizlerdi. Rastlantıyla o ayakkabı fırlamıştı ayağından.

Ayağa kalksa bileğini sıkan bantlar yüzünden yürüyemezdi. En iyisi

yuvarlanmaktı. Tam bunu yapacağı sırada kapı açıldı. Đçeriye siyah paltolu,

lacivert kotlu, orta boylu biri girdi. Đki elinde birer metal yakıt çantası

tutmaktaydı. Elindekileri kapıya yakın bir yere bırakıp onlara doğru yürüdü.

Murat ölümün adımlarına büyülenmiş gibi bakmaktaydı. Katil onları burada

benzinle canlı canlı yakmak üzereydi.

“Final yerimi beğendiniz mi?”

Murat sol ayakkabısına bakarak içini çekti. “Pek üsluplu sayılmaz.

Đmar izninin rüşvetle alındığına bahse girerim.”

Katil’in yüzünde kendini beğenmiş bir ifade belirdi. Yanına

yaklaşınca durdu ve sağ ayakkabısının tozlanmış burnuyla Murat’ın ters

Page 9: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

9

duran ayakkabısına dokundu. “Burada bir kelepçe anahtarı sakladığınızı

duymuştum. Doğru mu?”

Murat içini yakan öfkenin şiddetine şaştı, ama bu itki ağzından

fırlayan sövgü kelimelerine dönüşmedi. Egomanyağı tahrik etmenin bir

âlemi yoktu. Fena halde kapana sıkışmışlardı. Kapı aralayıcıya güveniyordu

hâlâ. Şu ana kadar her şey onun kontrolünde gibi yürümüştü. Birden pes

etmiş, enerjisi sonlanmış olabilir miydi acaba? Genç adamın umudu vardı.

Bu sessizlikte bir amaç, bir kurgu seziyordu.

“Bunu nasıl bilebilirsin?”

Tavırlarındaki şaşkınlık hali işe yaramıştı. Katil’in ince dudakları

halinden memnunca gülümsedi. “Birim Sıfır’ın bütün bilgileri elimde. Üst

düzey bir bilgisayar kırıcıya parayı bastın mı iş tamamdır.”

Murat içinde kabaran ikinci öfke dalgasını mahsus örtmedi. Katilin

kendini baş kurnaz sanmasının hayati önemi vardı. Birkaç dakika içinde

cayır cayır yanmaları söz konusuydu. Adam ters giden bazı şeylerden sonuç

çıkarmıştı haliyle. Merak eden yanı güçlüydü, ama bu nedenle işini

bitirmeyi kolay kolay ertelemezdi. Yüzünde anlam veremediği şeyler

hakkında doneler arıyordu. Profesyonel yanı aceleciydi. Ve bu yanı

maalesef düğmeye basmak üzereydi. Ege’den şu ana kadar bir ses

çıkmamıştı. Đzlerini kaybetmişti besbelli. Sonuncu kapı aralanmazsa işleri

burada bitmişti.

“Kendinizi erişilmez, matah kimseler mi sanıyorsunuz?”

Murat sağ avucunda soğuk bir temas hissettiğinde az kalsın bir

çığlık koyuverecekti. Kendini güçlükle engelledi ve, “Bazı şeyler bayağı

gizemli değil mi?” diye sordu.

Page 10: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

10

Sesinde istemeden beliren güven tonu etkili olmuştu. Katil iki adım

atarak iyice yanına yaklaştı. Murat adamın Issey Miyake parfümünü

kolaylıkla hissedebilmekteydi. Terle karışmış halini yalnız. Son birkaç saatte

çok sıkı çalışmıştı.

“Ne biliyorsun?”

Murat gülümseyerek içini çekti ve sessiz kaldı. Katilin sağ ayakkabısı

sol yanağına hafif bir darbe indirdi.

“Ne biliyorsun dedim?”

Bu arada Murat elinin ısısını almış metal nesneyi parmaklarıyla

yoklamış ve bir sonuca varmıştı. “Cinayetleri niçin işlediğini,” dedi. “Ve de

nerede şiddetli bir hata yaptığını.”

Adamın merak ettiği nasıl olup da son kurban adayının izini

bulabildikleriydi. Bunu yapabilen önceden onun da tepesine binebilirdi.

Böyle devam ettiği sürece kibriti hemen çakmayacaktı.

“Sonra?”

Katilin yüzünde ona biraz daha zaman ayırmaya karar vermiş biri

ifadesi vardı şimdi. Dize soluduğu tozlar nedeniyle öksürüp gözlerini açınca

Murat ona göz kırptı ve, “Her şey eski arkadaşım Murat Savuşçugil’in Seb7a

cinayetlerinin altıncı kurbanı olduğunun ortaya çıkmasıyla başladı,” dedi.

Sesi yüksek tavanlı ardiyede yutuluyor gibiydi. Boğazını temizledi ve daha

bir kendinden emin sözlerine devam etti. “Kendisini severdim. Polis

okulunda birlikte... Çok iyi anlaşırdık. Öğrenimini yarıda kesip baba

mesleğine döndü biliyorsunuz. O dönüş nedeniyle şimdi buradayız.”

“Tıraşı kes, sadede gel.”

Page 11: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

11

“Peki, istediğin gibi olsun. Bizi ilaçlı kahve içirterek ele geçirdin.

Kendini çok kurnaz sanıyorsun, ama yakayı ele verdin. Kapan kendini

yeniden uyarladı. Şimdi yeme kanıp yakalanan av sensin.”

Katilin öfkeden kızaran yüzü Murat’ın içini titretti. Adam hislerine

kapılıp onları tabancayla vurabilirdi. Nitekim sağ eli kemerine taktığı

tabancasına uzanmak için ilk on santimlik yolu almış ve duraklamıştı.

Kendine güçlükle hâkim oluyordu. Aklının bir türlü ermediği şeylerden

korkan yanı şarjördeki on dört kurşunu üzerlerine boşaltmak için

sabırsızlanmaktaydı.

Katil, “Çok candan yalvarırsanız belki sizleri feryatlı figanlı kebap

yapmak yerine kurşun ezmesi takdim edebilirim,” dedi ve benzin

çantalarına doğru yürümeye başladı. Bu arada yoluna çıkan ayakkabıyı bir

tekmede beş altı metre öteye yollamıştı.

Murat, Dize’ye baktı ve ‘bir bildiğim var’ sinyali yolladı. Genç kadın

buna inanmak istiyor, ama başaramıyordu pek. Çok haklıydı. Saniyeleri bile

sayılıydı artık. Öfkeli ve sıcak adımlar geriye harlı bir ateş olarak dönecekti.

Page 12: Sıfır - Seb7a

BBBBİRİNCİ İRİNCİ İRİNCİ İRİNCİ

KAPIKAPIKAPIKAPI

Page 13: Sıfır - Seb7a

25 Eylül 2009 Cuma – 06.03

Đstiklal Caddesi

Varan 6

Đşadamı Murat Savuşçugil gece evinde ölü

bulundu. Seb7a katilinin son kurbanı acaba kim

olacak?

Sabahın altısında hayatı boyunca sahip olduğu en yakın arkadaşının

öldüğünü duymak Murat Arıkan’da sersemletici bir etki yapmıştı. Haberi

yalanlarcasına internetten çeşitli gazeteleri taradı. Bunu yapmak sadece

üzüntüsüne fazladan öfke eklemesine neden oldu. Çünkü arkadaşının

öldürülme nedeninin tahmin etmek isteyen gazeteciler aile hayatıyla ilgili

olmadık, çoğu düzmece olan bilgileri birinci sayfalara taşımışlardı.

Seb7a seri katili on gün içinde altı cinayet işlemişti. Katil

öldürdüklerinin alınlarına suçlama etiketi yapıştırmaktaydı. Brad Pitt, Kevin

Spacey ve Morgan Freeman’lı Se7en filminden esinlendiği çok açık olan

cinayetlere bu nedenle Seb7a adı verilince hemen tutmuştu. Maktullerin her

biri bir günah işlemekle suçlanmaktaydı. Ramazan’ın sonunda başlayan

cinayetler devam edince sadece Türkiye’nin değil dünyanın da dikkati

Đstanbul’a çevrilmişti. Müslüman bir seri katil yabancı medya için çok ilginç

bir haberdi. Türkiye içinde çalkantısı da muazzamdı haliyle. Ergenekon’un en

yeni dümeni, Türkiye’nin demokratik açılımını baltalamak isteyen masonlar,

Page 14: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

14

irticayı getirmek isteyenle köktendincilerin girişimi falan gibi sayısız komplo

öyküleri gündemdeydi. Türkiye’deki tanınmış din âlimleri her akşam bir

kanala çıkarak bu cinayetleri yorumlayan ve yeren konuşmalar yapmaktaydı.

Suriye ile karşılıklı vizelerin kaldırılması, Đran’a yapılacak muhtemel bir saldırı

haberleri ve bölgedeki diğer sıcak gelişmeler arka plana itilmişti.

Murat soğuk duşun altında dakikalarca durarak düşündü. Ne

yapacaktı? Polis inanılmaz büyük bir ekiple elinden geleni yapmaktaydı.

Gene de içinden bir ses yedinci cinayetin ardından katilin sessizleşmesiyle

yavaşça gündemden ve araştırmalardan sıyrılması olasılığının büyük

olduğunu fısıldamaktaydı. Çünkü polise uygulanan baskı büyüktü ve şu ana

kadar tutarlı hiçbir açıklama yapamamışlardı. Đçerden bir arkadaşından aldığı

haberlerden çelişkili deliller nedeniyle araştırma ekibinin kafasının çok karışık

olduğunu bilmekteydi.

Kurulanırken adaşıyla birlikte geçirdiği iki unutulmaz yılı düşündü.

Yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi. Birlikte film izler ve saatlerce üzerine

konuşurlardı. Karakterleri biraz farklıydı, ama zevkleri aşırı benzeşmekteydi.

Kısa zamanda leb demeden leblebiyi anlar duruma gelmişlerdi. Adaşı

babasının ısrarlarına dayanamamış ve polislikten vazgeçerek ticaret hayatına

atılmıştı. Bu durum dostluklarının sağlamlığını test etmişti. Aradan geçen

onca yılda bile ara sıra görüşen ve birbirlerine nazı geçen arkadaşlar olarak

kalmışlardı.

Murat’ın hayatında dostum diyebileceği başka bir arkadaşı olmamıştı.

Birim Sıfır’da çalışmak samimi arkadaş edinmesini neredeyse

imkânsızlaştırmıştı. Đyi arkadaş olmak karşılıklı zaman ve sabır harcanması

Page 15: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

15

gereken bir süreçti. Murat bu lükse sahip değildi artık. Bir serüvenden

diğerine sürüklenmekteydi çünkü.

Murat yanında sabah kahvesiyle tekrar bilgisayarın başına oturdu ve

maktullerle ilgili bilgileri derledi. Cinayet sırasını, istinat edilen günahları ve

semtleri alt alta yazdı.

1. Cinayet - 20 Ocak Pazar - Ali Evran (37) –

Namuslu kadına iftira – Samatya. Oturduğu kiralık

daire.

2. Cinayet - 21 Ocak Pazartesi - Đhsan Özçavuş

(44) – Şirk koşmak – Salacak – Kendi evi.

3. Cinayet – 22 Ocak Salı - Yener Düzgün (21) –

Anaya babaya asi olmak – Bakırköy – Boş bir daire

4. Cinayet - 23 Ocak Çarşamba - Cemal Fersan

(55) – Büyücülük falcılık – Kadıköy – Kendi dairesi

5. Cinayet - 24 Ocak Perşembe - Cem Demir (32) –

Cinayet – Eyüp – Kiralık daire

6. Cinayet - 25 Ocak Cuma - Murat Savuşçugil

(37) – Yetim malı yemek – Çengelköy - Kendi villası

Page 16: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

16

Altıncı cinayetten sonra medya coşmuştu. Yeni cinayet teorileri de

pıtrak gibi dökülmeye devam etmekteydi. Bunlardan en çok prim yapanı,

‘Çeşitli hadisi şerifler göz önüne alınırsa büyük günahların sayısı sekizdir ve

iki cinayet daha işlenecek,’ diyeniydi. Seb8a’ya Đki Gün Kala şeklindeki bir

başlık bile uydurmuşlardı.

1- Allah’a şirk, ortak koşmak.

2- Büyücülük

3- Katillik

4- Harpten kaçmak

5- Yetim malı yemek

6- Faizcilik

7- Namuslu kadına iftira etmek

8- Ana babaya asi olmak

Murat dostuna isnat edilen günahın temelsiz olduğunu çok iyi

bilmekteydi. Adaşının babası seri bloklar inşa eden bir mega müteahhitti.

Kurtuluş’ta yetimler yurdu olarak kullanılan bir binayı yıkarak havuzlu bir

apartman dikmişti. Murat Savuşçugil babasının iş ortağıydı. Yetimler yurdu

bir vakfa aitti ve aylardır işletilmemekteydi. Bina boş durmaktaydı. Vakıf

bankadan aldığı borcu ödeyemediği için binaya haciz gelmişti. Murat’ın

babası açık artırmada en çok fiyatı ödeyen kimseydi. Bir gazetenin iç

sayfalarında Yetimlerin Hakkı Yıkıldı diye bir yazı çıkmıştı. Sonradan

gazetenin hakkında tekzip yayınlandığı bu haber sabahtan beri her yerdeydi.

Page 17: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

17

Murat’ın sezgileri ilk kez soğuk bir gerçeğe dokunmuştu. Bu günah

cinayetlerinde bir şeyler amacının çok dışına taşmıştı. Bilgisayarın saati daha

yediyi on geçmekteydi. Normal birini aramak için erkendi, ama bir adli tıp

pataloğu için erken ve geç kavramları bayağı normal dışıydı. Cep telefonunu

alarak bir numarayı tuşladı. Stratejik numaralar dediği numaraları asla bir

yere yazmaz, kullandığı telefonların belleğine kaydetmezdi. Her ay yeni bir

SIM kartı alır ve 32. gün o numarayla ilişkisini keserdi.

“Alo Đlhan.”

“Ben Murat Arıkan. Sesin bayağı diri geliyor.”

“Buradaki ölüler nedeniyle olmalı. Yine ne var?”

“Şu Seb7a cinayetleriyle ilgili. Duyduğuma göre gelenlerle sen

ilgilenmekteymişsin.”

“Sorma. Bayağı medyatikleştim bu yüzden. Şimdi arabamı park

ettiğim yerde kesin üç-beş kişi bekliyordur.”

“Gözümüz yok da neden olsun. Bir anomali lafıdır gidiyor. Nedir

arıza?”

Karşı hatta bir sessizlik olunca Murat adamın haklı yere telgrafın

tellerine konan kuşları düşündüğünü hissetti.

“Öyle bir şey yok. Üstelik şu anda yorgunum Muratçım. Gece boyu

çalıştım. Bütün isteğim bir saat sonra arabama binip eve gidip yatmak.”

“Anladım. Başka zaman ararım o zaman.”

“Tamam.”

Murat yıldırım hızıyla giyindi ve evden fırladı. Yan sokağa park ettiği

arabasına doğru yürüdü. Yollar açık olduğu için yarım saatte Davutpaşa’ya

varmıştı. Đhsan dakikti. Sokakta turlayarak dakikaların geçmesini bekledi.

Page 18: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

18

Tam vaktinde Hekimoğlu Ali Paşa camiinin arka tarafında siyah Toyota’sıyla

belirdi. Sokak tenha olduğu için takipçi falan yoktu. Kaldırıma park etti ve

dışarı çıktı.

Bir doksan boyunda, gür saçları neredeyse kaşlarından hemen

üstünden başlayan iri yarı bir adamdı Đlhan. On yılı aşkındır tanışıyorlardı.

Güvenilir, ağzı sıkı biriydi.

“Murat Savuşçugil çok yakın arkadaşınmış ha?”

Murat adama bundan söz ettiğini hiç hatırlamıyordu. “Nereden

biliyorsun?” diye sordu.

Đlhan çokbilmişçe sırıttı. “Medya işin içine balıklama dalmış durumda.

Ayrıntı avcılığı önemli. Birazdan senin de peşine düşer haber avcıları.”

Murat’ın gözü tenha sokağın diğer ucunda belirecek arabalarda, “Bazı

gariplikler varmış.“ dedi.

Đlhan’ın iri mavi gözleri heyecanla parladı. “Tam senlik Murat.

Aramasaydın, ben sana şifreli bir mail atacaktım. Birkaç nokta... Tuhaf. Cem

Demir’in cesedi Perşembe günü bulundu, ama öleli iki gün olmuştu. 22 Eylül

Salı günü bulunan Yener Düzgün’le aynı saatlerde öldürüldüğünden

neredeyse eminiz. Yener Düzgün’den farkı şu: Cem Demir başka yerde

vurulmuş. Bulunduğu yere sonradan getirilmiş.”

Đlhan sözlerine ara verince Murat başını onun baktığı tarafa çevirdi.

Sokağın diğer ucundan limon sarısı bir BMW yaklaşıyordu. Đçinde uykulu

yüzlü şişmanca bir kadın vardı. Bukleli turuncumsu boyama saçlarıyla bir

soprano eskisini andırmaktaydı. Medya mensubuna benzer bir hali yoktu.

Onlara sıradan ilgiyle bakarak yanlarından geçti gitti.

Page 19: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

19

“Esas ilgileneceğini sandığım şey dördüncü cinayetin kurbanı Cemal

Fersan,” dedi Đlhan. “Adam falcıymış malum. Đstanbul’da bir yıldır

bulunmasına rağmen tanınmış biriymiş. Kapı Aralayıcı diye lakabı varmış.

Nedir tam bilmiyorum. Đşlerden televizyon falan izlemeye zaman yok. Milli

takımın basket maçlarını bile sonradan bilgisayardan izliyorum. Neyse...

Adamın beyninde ortalama fındık büyüklüğünde yüz yirmi üç ur vardı. Yüz

yirmi üç tane. Hemen hemen her bölgede. Böyle ikişerli ve üçerli kümeler

halinde. Bunca yıllık pataloğum, böyle bir şeye hiç rastlamadım.”

“Gerçek bir medyum mu yani?”

“Onu bilmem, ama yaşaması bir mucize. Bu tümörler beyne korkunç

bir basınç uyguluyor olmalı. Bildiğim kadar adam öldürülene kadar günde

on saat müşteri kabul etmekteydi ve çok sıhhatli bir görünümü vardı.”

“Đlginç. Peki, bu iş... Bir katil mi, yoksa ekip işi mi sence?”

“Bence ekip işi. Plan çok kurnazca kurulmuş. Bir cinayet daha işler

durursa bulunmayabilir. Eldeki DNA bazlı deliller çok karmaşık. Ve de

çelişkili. Cem Demir örneğin, Ali Evran’ın katili ya da cinayet tanığı olabilir

pekâlâ. Cinayet mahallinde onla ilgili genetik malzeme bulundu. Tam

ayrıntıyı bilmiyorum, ama buna benzer başka karışıklıklar da var diye

duydum. Sen ne diyorsun bunlara?”

Murat içini çekerek adamın yüzüne baktı ve başını salladı. “Bakalım

önce bazı şeyleri araştırmak lazım.”

“Adaşına üzüldüm. Cinayetin peşine düşeceğini okuyorum yüzünden.

Çok dikkatli ol. Yüz kırk polis, dedektif ve medya deli gibi uğraşıyor ama hâlâ

bir sonuç alamadılar.”

“Sağ ol Đlhan. Seni yordum.”

Page 20: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

20

Đlhan dostça gülümsedi ve, “O kimyasalların içinden çıktıktan sonra

biraz hava almak hiç de fena olmadı,” dedi.

Murat adamın elini sıktı, sarılıp öpüştüler ve arabasına doğru yürüdü.

Gözünün önünde adaşıyla son buluşmaları canlanmıştı. Karısından

boşanmıştı. Hem üzgündü, hem de cendereli bir ilişkiden sıyrılmanın

rahatlığını aynı anda yaşamaktaydı. Arada çocuk olmadığı için ayrılmaları

sorun çıkarmayacaktı. Adaşının konuşacak birine gereksinimi vardı. Bir dosta.

Onu aramıştı. Bir yerde yemek yemişler ve sonra onun evine giderek sabaha

kadar sohbet etmişlerdi. Ufukta yeni bir sevgili vardı. Hayat devam ediyordu

yani.

Aradan neredeyse yarım yıl geçmişti. Gece boyunca heyecanla yeni

hayatını nasıl tanzim edeceğini anlatıp duran adam şimdi morgun soğuk

raflarından birinde konuktu. Đsnat edilen günah gibi bu büyük bir haksızlıktı.

Đntikamı alınmalıydı.

***

Dize çantasından çıkardığı aspirini fincanındaki son yudum kahveyle

yutarken Murat içeri girdi. Salaşen Kafesi, Cuma öğleni için bayağı

kalabalıktı.

“N’aber?”

“Yaz sonu gribim hariç iyiyim.”

Murat karşısına otururken düşünüyormuş gibi yaptı ve, “Bu son gribin

o halde,” dedi. Dize’nin kaşları merakla yükselince, “Ben yılda üç kez grip

Page 21: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

21

olurum diyen sen değil miydin?” diye ekledi. “Bu üçüncü. Üç ay boyunca

başka grip yasak.”

Dize bir ara böyle bir laf ettiğini hatırlamıştı. Murat’ın yüzündeki savaş

boyaları sürünmüş ifade nedeniyle grip makamında devam etmedi. “Murat

Savuşçugil adını gazetelerde görünce şoke oldum,” dedi. “Nasıl böyle... Bir

şey öğrendin mi?”

Murat yan gözle servis için masalarına doğru gelen kıza baktı. “Pek

değil, ama içimde bir his çok yakında sağlam ipuçları bulacağımızı söylüyor.”

Bu sözler Dize’de temenniden daha öte derin bir etki yapmıştı.

Sezgileri cayır cayırdı. Đçinde Seb7a katiline karşı duyduğu öfkeyi kat kat

aşan bir dalga yükselmekteydi ve bunun gribin yan etkileriyle bir ilişkisi

yoktu.

Biri buzlu, diğeri sıcak iki çay ve tuna balıklı sandviç ısmarladılar. Uzun

boylu, dar kalçalı kız elindeki elektronik deftere not alıp gitti.

Murat sağ elinin işaret parmağıyla masanın üzerindeki pirinç tablaya

dokundu. Yüzeyinde kocaman bir kırmızı 7 rakamı vardı. “Bu masayı mahsus

mu seçtin?”

Dize rakama dikkat etmemişti. Hayretle omuzlarını silkti. “Ben içeri

geldiğimde tek boş yerdi. Hemen oturuverdim.”

“Bir sonraki cinayetin işlenmesine 24 saatten az kaldı,” dedi Murat.

“Đçimden bir ses…”

Dize’nin sonradan çölde vaha görmeye benzer diyeceği bir şey onları

içine aldığında Murat’ın ağzı şaşkınlıkla aralandı. Dize kendi suratını aynada

görüyor hissine kapıldı. Tam önlerinde tahtadan bir kapı belirmişti. Yetkin bir

dörtgen olmayan, yüzeyleri birazcık dışa boğumlu gibi algılanan kasasına

Page 22: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

22

neredeyse dokunacakları kadar yakındı. Kapı ardına kadar açıktı ve göz

alabildiğine görünen yer kafe değildi. Kafedekilerin konuşma uğultuları da

iyice alçalmıştı. Kapının ardında görünen yer bir sokaktı. Sağ tarafta bir dizi

araba park etmişti. Sol taraftaki kaldırımlarda ağaçlar görünüyordu. Sokağın

asfaltı yer yer yıpranmıştı. Baktıkları yerden yukarı doğru hafif bir meyille

yükselmekteydi. Grimsi binaların ön yüzlerindeki çanak antenler dizi

merakımızın alamet-i farikası gibiydi. Tanıdık bir yerdi ama Dize neresi

olduğunu çıkartamıyordu.

“Görüyor musun Murat?” dedi güçbelâ konuşarak.

Murat başıyla olumladı.

“Ne... Ne oluyor sence?”

“Bilmem. Serap gibi.”

Kapı yavaşça kapanınca konuşma uğultuları yükseldi. Servise bakan

kız elinde tepsi hemen diplerinde durmaktaydı. Đkisini de dalgınlaştıran şeyi

anlamaya çabalıyordu herhalde. Yirmi beşten büyük olmayan, hoş yüzlü bir

kızdı. Parlak koyu kahverengi gözleri anlayış ışıldamaktaydı. Sabahtan

akşama kadar kim bilir ne tiplerle karşılaşıyordu.

Kız iki sandviç tabağını ve çayları masaya koydu ve gitti. Đki adet buzlu

çay getirmişti. Dize’nin iyice seyreltik bir hayaleti kızın ardından yetişip ısı

farkının hesabını sorarken Murat’a baktı. Adam yeni toparlanıyordu.

“Neydi bu?”

Murat çok tanıdık gelen bir hareketle krem rengi yazlık ceketinin sol

cebinden sigara paketi ve gümüş bir çakmak çıkardı. Dudaklarına iliştirdi.

Çakmağıyla yaktı.

Page 23: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

23

Dize sigaradan nefret etse de, benzin kokusunu severdi. Grip

nedeniyle yarısını hissedebildiği kokuyu içine çekti. Bu zamanda benzinli

çakmak kullanan kaç kişi vardı koskoca Đstanbul’da?

Murat gri mavi dumanları dışarıya saldı ve, “Bu bir davetiye,” dedi.

“Đnanmayacaksın belki, ama günün ilk sigarası bu. Birinci şokla unutmuştum,

ikinciyle hatırladım.”

Dize eliyle yüzüne gelen dumanları yelledi ve sessiz kaldı. Murat’ın

yakıştırmasıyla yüzde yüz hemfikirdi. Ayrıca ikinci davetiyenin pek yakında

olduğunu sezmekteydi. Bardağa doğru eğilerek kamıştan soğuk sıvıyı içine

çekti. Ağrıyan boğazına aldırdığı falan yoktu. Zaten kanındaki adrenalin

yüzdesinden ürken grip iyice gerilere pısmıştı.

Page 24: Sıfır - Seb7a

İKİNCİİKİNCİİKİNCİİKİNCİ

KAPIKAPIKAPIKAPI

Page 25: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

25

25 Eylül 2009 – 14.45

Sıraselviler

“Đşler karışık Murat,” dedi Kenan.

Blucin takımın içine kaslı bedeninin sergileyen dar bir sarı tişört

giymişti. Kısaca boylu, kumral, yeşil gözlü ve yakışıklı bir adamdı. Seb7a

cinayetlerini araştıran ekibin kodamanlarındandı. Aralarında sık sık bilgi

alışverişi yaparlardı. Telefon edince yakınlarda olduğu için bir saat içinde

Taksim’e gelmişti. Sıraselviler’de kapısı açık duran bir apartmanın girişinde

ayaküstü konuşmaktaydılar.

“Gizli servis muhabbetinden bile şüphelenir olduk. Kurbanlar ve

katiller arasındaki bağlar çok çelişkili.”

“Takım işi mi yani?”

Kenan gözü sokaktan gelip geçenlerde başıyla olumladı.

“Hepsi bu mu?”

Kenan dürüstçe sırıttı. “Belli olmuyor mu? Ha... O sorduğun şeyi...” Đç

cebinden üzerinde bir isim ve telefon numarası yazan kâğıdı uzattı. “Betül

Tanbozum. Cemal Fersan’ın asistanı. Kendisini sorguya çektik. Kadın yıkılmış.

Bay Fersan’ı öve öve bitiremedi. Bir şey bilmiyordu haliyle. Akşam yedi

buçukta kadın klinikten ayrılmış. Sonra da ertesi gün, sabah on civarında

ölüsünü bulmuş adamın.”

“Klinik mi?”

“Adam işyerine Umarhane Kliniği adını vermiş.”

Page 26: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

26

“Bak sen...”

“Bu işlere inanmam pek, ama adam hakkında çok övücü sözler işittim.

Hepsi bu kadar. Ben kaçayım. Yapacak bir yığın iş var.”

“Eyvallah Kenan. Görüşürüz yine.”

“Bir şey duyarsam dişe dokunur sana haber veririm. Ve...” Kenan’ın

gülümseyen yüzü ciddileşmişti birden. “Murat Savuşçugil’in kaybına hepimiz

çok üzüldük. Şimdi sen duramazsın artık. Çok dikkatli ol. Bu iş sakat sana

söyleyeyim. Çok sakat hem de. Ayağını sağlam bas.”

“Merak etme lan.”

“Senin fıstık geliyor.”

“Gördüm.”

“Hâlâ bir şey yok aranızda belli.”

“Öyle. Hadi güle güle.”

“Sözlerimi unutma Murat. Đş çok çetrefilli. Arkana iyi mukayyet ol.”

“Kulağıma küpe yaptım sözlerini.”

“Aferin sana.”

Kenan eliyle onlara doğru yaklaşan Dize’ye selam vererek yokuş aşağı

tarafa doğru hızlı adımlarla yürüdü.

“Bir şey var mı?”

Murat kadının kırmızı burnuna, gripten ufalmış gözlerine rağmen

güzel göründüğünü düşünerek içini çekti ve, “Bol bol öğüt ve bir telefon

numarası,” dedi. “Şuradaki internet kafede Google Earth’e girdim ve

Đstanbul’un tahmin ettiğim sokaklarına baktım. Bulamadım. Zaman azdı. Bir

tahminim var ama yine de. Sanki yakınımızda. Cihangir’de bir sokaktı

gördüğümüz. Senle şöyle bir turlasak belki...”

Page 27: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

27

“Öyle yapalım.”

“Önce senin evden dizüstünü alalım. Đhtiyacımız olacak, belli.”

“Tamam.”

Dize koluna girdi ve Murat’ın evine doğru yürümeye başladılar. Kasıtlı

olarak kaldırım değiştirerek ve yolu uzatarak yürümekteydiler. Murat

birilerinin peşlerine takılması için erken olduğunu düşünmekteydi. Ama o

aralanan kapı işi vardı tabii. Bir şey onları bulmuştu çoktan.

“Sence o şey yinelenecek mi?

“Sanırım,” dedi Murat ve cep telefonunu çıkartarak Betül Tanbozum’u

aradı. Kadının telesekreteri çıkınca adını söyleyip kendisiyle acilen görüşmek

istediğini bildirdi.

“Kimdi o?”

Murat söyleyeceği şeyleri düşündü, ama bunu kelimelerle ifade

edemedi. Yürüdükleri kaldırımda hemen önlerinde o kapı belirmişti. Az

ötede iki kadın durmuş laflamaktaydı. Yanlarından geçen arabanın şoförü

gözüyle park yeri aranmasına rağmen kapıyı görmemekteydi. Bakışları o

tarafa yönelmiyordu çünkü. Đkisi de bu defa daha hazırlıklıydılar, ama

Murat’ın telefonu çalınca yine de irkildiler. Murat hayalde gibi telefonu alıp

kulağına götürdü. Bu arada yüzü daha önce gördüğü sokağa çevrikti. Park

etmiş arabalar, yokuşun eğimi, birbirine yaslanık duran binaların tek tipliği

falan biraz tanıdık gelmişti.

“Murat Arıkan Bey’le mi..? Aman Allah’ım. Siz... Murat Bey,

görüyorsunuz değil mi?”

Her şey normale dönünce Murat seslerin anlamını da çözebilmeye

başlamıştı. Tuşa basarak konuşmayı hoparlörden vermeye başladı.

Page 28: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

28

“Kimsiniz efendim?”

“Ben Betül Tanbozum. Nasıl... Allah’ım... Đnanılmaz bir şey değil mi?”

“Ne gibi? Siz..?”

“Kapı aralanıyor. Umar kapısı. Ah ne... Nasıl bir şey bu? Nasıl kıydılar?”

Murat, Dize’nin şaşkın yüzüne bakarak, “Neredesiniz şu anda Betül

Hanım?” diye sordu. Đkisi de 25 Eylül Cuma gününün bir dizi şoka gebe

olduğunu hissetmenin huşusal sarmalındaydılar.

***

Betül Hanım Salaşen’deki randevusuna iki dakika erken gelmişti. Elli

ortalarında iri siyah gözlü, boyama siyah saçlı, köfte dudaklı tombik bir

kadındı. Ayağındaki yarım topuklu ayakkabıyla taş çatlasa bir altmış

boyundaydı. Ruj sürmemiş ve kahverengi, bordo ve beyaz desenli bir elbise

giymişti. Sevecen bir hali vardı ve matemde olmasına rağmen bir enerji

yumağı gibi yürüyordu. Tam Umarhane kliniğine uygun bir tipti.

El sıkıştılar ve oturdular. Kadının gözleri doluydu. Diğer yandan

heyecanlıydı. Yerinde duramıyordu. “Murat Bey, telefonda konuşurken bir

an...”

Dize kadına gülümsedi ve, “Sizin telefonla bağlanmışken o kapıyı

hissedebilmeniz çok ilginç,” dedi.

“Cemal Bey çok üst düzey bir gönül insanıydı,” dedi Betül Hanım.

“Đnsanlara baht kapısı aralamaya çalışırdı. Üç buçuk yıl yanında çalıştım.

Böyle dürüst bir insan tanımadım ömrümde. Bir katil nasıl kıyabilir? Çok has

bir Müslüman’a nasıl reva görebilir bunu? Bunu yapan Allahsız. Cemal Bey

Page 29: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

29

dört öğrenci okutuyordu. Cuma namazlarını hiç kaçırmazdı. Kimseye

olmayacak vaatlerde bulunmazdı. Hâlâ inanamıyorum. Ve de...”

Dize kadının çok sıkıntılı olduğunu bildiği için sözünü kesmeden

dinlemişti. Murat topu ona atmıştı.

“Đlaçla ayakta duruyorum Dize Hanım,” dedi Betül Hanım ve

gülümsedi. Yanakları ıslaktı.

O sırada ilk geldiklerinde servise bakan uzun boylu kız yanlarına

gelmişti. Aynı masada oturmaktaydılar. Üç orta kahve söylediler. Betül

Hanım narçiçeği çayı var mı diye sorup olumsuz cevap alınca kahve içmeye

karar vermişti.

Dize kadının anlattıklarından tek bir sonuç çıkarmıştı. Cemal Fersan

gerçek bir medyumdu. Bunu falcılıktan çok sağaltım yönünde

kullanmaktaydı. Seansa katılan insanlara tavsiyeler veriyordu. Bunu kendi

deyimiyle kapı aralayarak yapmaktaydı. Betül Hanım onlar için açılan kapıyı

telefon hattının öbür tarafından aynen görmüştü.

“Sizce Cemal Bey bizle ilişki mi kuruyor?”

Betül Hanım kendinden çok emin başını salladı. “Evet. Kim bilir hangi

amaçla... Bir şeyi işaret ettiği kesin.”

Kahvelerini içerken havadan sudan sohbetin içine araştırmaya

yarayacak soruları eklediler. Sonuç pek değişmemişti. Betül Hanım ikizler

burcundandı, yıllar önce boşanmıştı, kronik bekârdı, enginar pişirmeyi,

kedileri ve korku öyküleri okumayı seviyordu, ama katili ele verecek bir şey

bilmiyordu.

“Bir şey duyarsak size haber vericez Betül Hanım. Merak etmeyin.”

Page 30: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

30

Kadın ikisinin elini sıkarak kaldırımdaki kalabalığa karıştı gitti. Dize kol

saatine baktı. Üçü biraz geçmekteydi. Sokaklar Cuma akşamı kalabalıklığına

doğru evrilmekteydi. Genç kadın kendini her yönden izleniyormuş

duygusuna kaptırmıştı. Öldükten sonra bile kendilerine kapıyı aralayabilen

enerji yakınlarında dolanıyor olmalıydı. Cemal Bey’in ruhu katilin

bulunmasını istiyordu. Bu çok açıktı. Betül Hanım’a birkaç gün bu durumdan

söz etmemesini için rica etmişlerdi.

Telefonu çalınca Murat, “Betül,” dedi ve aparatı açan tuşa bastı.

Hoparlör de devredeydi.

“Murat Bey merhaba. Dolmuşa binmek üzereyim şu anda. O sokak...

O sokağı hatırladım. Eski bir arkadaşım oturuyordu bir aralar. Cihangir’de.

Adını unuttum. Kazancı yokuşunun oralarda bir yerde. Bir sokak yanı falan

olmalı. Teşekkür ederim bugün beni aradığınız için. Yüce gönül sizle

beraber. Hoşça kalın.”

Ayakları otomatik olarak Taksim Meydanı’na doğru yönelmişti. Murat

dalgındı. Cemal Bey’in o sokağı işaret etmesinde bir neden vardı kuşkusuz.

Dize’nin sezgileri ‘bu nedene ve ona sımsıkı bağlı kallavi bir belaya yakınız’

sinyali vermekteydi.

Page 31: Sıfır - Seb7a

ÜÇÜNCÜÜÇÜNCÜÜÇÜNCÜÜÇÜNCÜ

KAPIKAPIKAPIKAPI

Page 32: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

32

25 Eylül 2009 – 16.05

Cihangir

“Diyelim sokağı bulduk... Sonra ne olacak?”

Dik yokuştan aşağıya inmekteydiler. Sokak taksiler ve hususi arabalar

yüzünden tıklım tıklımdı. Yan yana yürümekte zorluk çekiyorlardı.

Murat sırıtarak, “Valla işin en can alıcı noktasına dokundun şimdi,”

dedi.

Dize yalandan yüzünü astı ve dilini çıkardı. Sonra yüzü ciddileşti.

“Yakınız,” dedi. “Yakınız Murat. Đçimden bir his hemen şuracıkta diyor. Volkan

ağzı gibi. Kadın ve grip hassasiyeti deme sakın. Samimiyim.”

Murat, kadın, yaz sonu ve grip hassasiyeti, diye düşündü, ama bunu

seslendirmedi. Kadın haklıydı. O da hissetmekteydi. Cemal Bey’le ilgili bir

yükseltgenme söz konusu olmalıydı. Sezgi antenleri daha etkin

çalışmaktaydı bir süredir.

“Mikro dalgalarla nakledilen görüntüden farkı yok bunun,” dedi Dize.

“Bazı beyinler bu enerjiyi düzebilir pekâlâ. Burada çözülmüş bir birim söz

konusu tabii ki. Ölüm sonrasında arta kalan tortular. Đradeyle topaklanmış

enerji yumakları bu işe yarayabilir.”

“Đşin fizik yanı böyle olabilir,” dedi Murat. “Patolog arkadaşım

beyninde yüz küsur tümör bulduklarını söyledi. Belki bundan da, ama bir de

şu var. Cemal Bey’de öldükten sonra bile bu güçler varsa neden bize

doğrudan katilin simasını göstermiyor? Hemen gider yakasına yapışırdık.”

Page 33: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

33

“Orası öyle, ama romanlarda ve filmlerde kanıtlar bölük pörçük verilir.

Heyecan inşa edilir ve ancak sonunda işin aslı ortaya çıkar.”

“Bu gerçek hayat Dize. Grip olman gibi. Essah yani. Roman ya da film

değil. Bir güç bize yardım edecekse bunu niye gram gram yapsın? Ver katilin

eşkalini binelim tepesine. Öyle değil mi?”

“Belki katilin oturduğu sokağa gitmekteyiz.”

“O da olabilir tabii.”

Yokuşu indikçe trafiğin şiddeti azalmaktaydı. Konuşmadan yürüdüler.

Đkisi de kendi tarzlarında takip edilip edilmediklerini kontrol etmekteydi.

Arkalarında biri yok gibiydi.

Murat telefonu mesaj geldi sinyali verince cebinden çıkarıp baktı.

Kenan’dandı. Aparatı Dize’ye uzattı.

Belki görmemişsindir. Yeni haber. Ünlü bankacı-iş

adamı Cevat Yılmazcan iş ortağı Murat Savuşçugil’in

katilini bulana 2 Milyon TL vaat etmiş. Yüzdemi

isterim ona göre ☺☺☺☺ Selamlar.

Ekrandaki mesajı okuyan Dize’nin kaşları hayretle yükseldi. “Đnsanın

ayrılmak üzere olduğu biri için bu kadar vefalı olması ilginç.”

Son buluşmalarında adaşı yeni ortağıyla ayrılmak üzere olduğunu ve

bunun şimdilik sır tutulduğunu söylemişti.

“Nereden biliyorsun bunu?”

“Son haftalarda bir yerde okudum. Senin yakın arkadaşın olduğu için

dikkatimi çekmişti. Senin zaten bildiğin bir şey olduğunu düşünerek sözünü

etmemiştim.”

Page 34: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

34

“Biliyordum, doğru,” dedi Murat. Birden aklına iki şey birden gelmişti.

Biri adaşının Se7en filmi hakkında sarf ettiği sözleri hatırlamıştı. ‘Genç polis

elinden en çok sevdiği şeyin koparılmasının intikamını sıcak kurşunlar

yüzünden alamadı.’ Filmden çok etkilenmişti. Yıllar sonra bile bahsi

açıldığında büyük bir hevesle bazı sahneleri irdelerdi. Şimdi kendisi Seb7a

katilinin kurbanı olmuştu. Diğer şey rakamlarla ilgiliydi. “Bugün iki kez 7

numaralı masada oturduk,” dedi. “Kafe kalabalıktı. Bu nedenle bayağı ilginç

bir rastlantı. Herkes bugün nefeslerini tutmuş yedinci cinayetin işlenmesini

bekliyor. Bizi hedefe yönelten enerji belki de yedinci kurbanı işaret ediyor

olamaz mı?”

Dize bu sözlerinin yarattığı şaşkınlık nedeniyle kaldırımda aşağıdan

gelen orta yaşlı, bira göbekli bir adamla hafifçe çarpıştı. Özür diledi. Adam

yüzü gözü çiçek açmış bir durumda, “Ne önemi var hanımefendi?” deyip

yoluna devam etti. Bu arada Murat’ı süzüp kadının nesi olduğunu

kestirmeye çalışmıştı.

***

Dize’nin burnu karıncalanmaktaydı. Sol elinde kâğıt mendil hazırdı.

Ciğerlerinde yeni bir hapşırığın tetiği çekilmek üzereydi. Bu arada iyice

aşağılara inmişler ve Pürtelaş sokağına gelmişlerdi. Daha sokağın girişinde

onları bir sürpriz beklemekteydi. Sarı bir taksi ardına kadar açılmış kapının

içinden geçmekteydi. Đçinde oturan genç çiftin ve şoförün yüzlerinde özel bir

şey görüyor ifadesi hak getireydi. Ardından gelen minibüsün şoförü de bir

şeyin farkında değildi. Çevrelerinde hiç kimse hayretle o yana bakmıyordu.

Page 35: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

35

“Ne yapıcaz?”

“Gel girelim içine.”

Dize de bunu yapmak istiyordu, ama kapının arkasında görünen yer

aynı sokak olmakla birlikte karanlıktı. Sokak lambaları yanıyordu ve bayağı

tenhaydı. Birinde gece, diğerinde gündüz olan iki sokak iç içe girmiş gibiydi.

Midesinde bir soğukluk belirmişti. Aynı tereddüdü Murat’ın yüzünde de

okumaktaydı. Nasıl çalıştığını bilmediğin bir düzeneğin içine girmek üzere

gibi hissediyorlardı kendilerini.

Elleri otomatikman buluştu, karşıdan gelenlere neredeyse sürtünür

durumda onlara kapalı âlemin içine girdiler. Karanlık yere ilk adımı

attıklarında çevrelerindeki trafik ve insan sesi uğultusundan sıyrıldılar. Aynı

sokaktaydılar, ama geceydi ve bayağı tenhaydı. Birden ayak tabanlarının

yere yaptığı basınç azaldı ve yürüyen bir banttaymış gibi hareket ettiler.

“Ne oluyor Murat?”

“Fizikçi sensin.”

“Bunun fizikle... Haklısın parastatik bir modül gibiyiz.”

“Ne modülü dedin?”

Dize mide kaslarını sıkmayı bırakıp kendini hareket yönünde

dengelemeye çalıştı. Ayakları yerden birkaç milimetre kadar yükselmiş

gibiydi. Yürüyen merdivende durmaktan pek farklı değildi. Debelenmezse

dengede durmaktaydı. Hapşırığı da bu serüvenden etkilenmiş gibiydi. Đyice

gerilere çekilmişti. Karşı kaldırımdan geçen iki delikanlı onlarla ilgilenmeden

yollarına devam etmişlerdi.

“Yerçekimini yenen bir durum değil sadece. Bak kimse bizi

görmüyor.”

Page 36: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

36

Murat bir karşılık vereceği sırada, azıcık sola doğru dönerek durdular.

Mert Apartmanı, Sadri Alışık’ın ilk Turist Ömer filmini çevirdiği sıralardan

kalma bir binaydı. Tavanlar yüksek, odalar ferahtı. Ön cephe yeni

boyanmasına rağmen binanın yarım yüzyıla yaklaşmışlığı

hissedilebilmekteydi.

“Katil mi, kurban mı?”

Dize eliyle zilleri işaret etti. “Đsimlere bakalım.”

“Tamam.”

Altı katlı apartmanın zillerinin ikisindeki etiketler boştu. Dize dört ismi

çantasından aldığı kalemle elinde tuttuğu kâğıt mendile not etti.

“Şimdi ne yapıcaz?”

Murat saatine baktı ve, “23.42,” dedi. “Daha buraya gelmemize saatler

var.”

Dize başıyla olumladı. Sanki bunu yaparken boynuna monte edilmiş

bir düzeneği hareket ettirmiş gibiydi. Gündüzün içine dalıverdiler.

Yüzlerinde şaşkın ifadelerle birbirlerine bakmaları gelip geçenlerin

dikkatini çekmekteydi bu defa. Sesler de üzerlerine çullanmıştı. Normal

hayat denen yere avdet etmişlerdi yeniden.

“Ne yapacağız?”

Murat kararını vermişti. “Bana gideceğiz,” dedi. “Đnternet, telefon ve

kahve.”

Dize gülümsedi. “Yolda bir eczaneden aspirin alalım. Sende öyle

şeyler bulunmaz.”

“Bazen varlar, bazen yoklar.”

“Ha... Ege’yi aradın mı bu arada?”

Page 37: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

37

Murat bunu istemsizce yapmış, ama unutmuştu. “Mesaj yolladım. Üç

saat kadar önce. Henüz ses seda yok.”

“Hâlâ o kızla mı beraber?”

Murat yan gözle bakınca Dize sırıttı. “Haftada iki kez Edremit’e gidiyor

baksana.”

“Böyle giderse kız taşınır buraya.”

“Pek sanmıyorum.”

“Neden? Nehir Hanım yüzünden mi yoksa?”

“Bilmem.”

Murat kıvırtınca Dize erkek dayanışması diye düşünerek sırıttı. Ege,

Birim Sıfır’ın en eski elemanlarındandı. Uzunca bir ayrılıktan sonra kürkçü

dükkânına dönmüştü yeniden. Son konuştuklarında yarın akşam Đstanbul’a

geleceğini söylemişti. Henüz acil bir durum söz konusu olmadığı için bunda

bir mahzur görmemekteydi.

Birim Sıfır’ın iki altın elemanı yan yana yürürlerken Dize az önce

Murat’ın elini tuttuğu anları hatırlamıştı. Yan gözle adama baktı. Yüzü

dalgındı. Niye erkekler aşk konusu açıldığında ilgileri çabucak başka alanlara

kayardı?

25 Eylül 2009 – 16.35

Edremit

“Niye bu konu açıldığında dalgınlaşıyorsun?”

Ege suyun altında nefes alma sorunu olmadan uzunca kalınabilen bir

rüyadan sıyrılırcasına Aylin’e baktı.

Page 38: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

38

Ege şarj işlemi biten telefonunu prizden çekti ve aparatı çalışır

duruma getirdi. Sessizlik sünmekteydi. Papatya desenli beyaz bir elbise

giymiş sarışın kadın ısrarla yüzüne bakmaktaydı. Gözleri yavaştan dolmaya

başlıyordu. Sesinde de hırçınlığın ilk minik dikenleri belirmişti.

“Konuştuk bunu ya,” dedi Ege. Sesine bıkkın bir ton vermeye gayret

etmiş, ama bunu pek başaramamıştı.

“Başkası var değil mi?”

Ege ne yapsa, ne dese evet anlamına geleceğini bilen birinin

teslimiyetçiliğiyle başını salladı. “Altı ay önce aynı şeyleri sen söylüyordun.”

Aylin, “O altı ay önceydi,” dedi ve sol elinin tersiyle göz pınarlarında

biriken ilk yaşlarını silip ayağa kalktı ve teras kapısından içeri girdi. Ön

cephesi Đzmir Çanakkale yoluna bakan iki katlı bahçeli bir evdeydiler. Terasın

tepesinden üzüm salkımları sarkmaktaydı.

Ege ne yapması gerektiğine karar veremiyordu. Ve galiba bu şu an

için en iyi davranış şekliydi. Bu anı silebilecek ya da hızla iyileştirebilecek bir

yöntem mevcut değildi.

Bu konuda şiddetle yanılmaktaydı. Çözüm telefon mesajı şeklinde

ötmekteydi. Aküsü bittiği için üç buçuk saattir kapalı duran telefonuna iki

arama ve bir yazılı mesaj vardı. Murat’tandı.

Ege Merhaba,

Ff421CN0

Murat Savuşçugil öldürüldü. Seb7a cinayetleri kurbanı.

Acilen Đstanbul’a gel. Durum vahim. Yedek istepne şart.

Selamlar.

Murat

Page 39: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

39

Mesajın gerçekten Murat’tan geldiğini teyit eden kodlama doğruydu.

Sondaki CNO eki işin çok acil olduğunu vurguluyordu. Ff de ‘meselenin

kapsamı geniş, işin içinde çok kulak var’ anlamına geliyordu. 421 şifrecileri

uğraştırmak için kafadan uydurulmuş bir sayıydı. Murat Savuşçugil, Murat’ın

çok yakın arkadaşıydı. Ölümünün üzerindeki tesiri müthiş olmalıydı. Đnşallah

delice bir şey yapmaya kalkışmazdı. Bir an önce Đstanbul’a varmalıydı.

Ege hızla toparlandı, küçük çantasını hazırladı. Aylin bunu beklemiyor

olmalı şaşırmıştı.

“Ne oldu?”

“Acilen Đstanbul’a gitmem lazım. Ortağım… Şey yapmış, kaza geçirmiş

de…”

Aylin, Edremit’te bir avukatlık bürosunun sahibesiydi. Kestiğinin kıtır,

ama telaşının profesyonel nitelikli olduğunu hemencecik görmüştü. Kadın

ayrıca onun dediği işi yapmadığını da aşağı yukarı kestirebilmekteydi. Bu

yöne tazyik yapmaması gerektiğini bilecek kadar kurnazdı. Hislerine hakim

oldu. Kendini toparladı ve, “Ne zaman görüşürüz tekrar?” diye sordu.

Gemileri yakmıyordu henüz.

Ege gidip kadına sarıldı ve, “En kısa zamanda,” dedi. Dudakları yarı

isteksiz buluştu, iyice isteksiz ayrıldı. Aralarındaki kimya bayağı kuvvetliydi

hâlâ.

Az sonra Ege arabasıyla Đstanbul yoluna koyuldu. Aylin’in düşünmeye

zaman bulduğunda kimyayı mimyayı bir kenara iterek aradaki zamanı buz

küpçükleriyle dolduracağını düşünerek içini çekti.

Page 40: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

40

Arabanın radyosunu açtı. Guess Who’nun American Women adlı

parçası daha yeni başlamıştı. Yol biraz kalabalıktı, arkasında bir ilişki düğümü

bırakmıştı, ama böyle melodiler vardı neyse ki. Bir de Nehir tabii.

Page 41: Sıfır - Seb7a

DÖRDÜNCÜDÖRDÜNCÜDÖRDÜNCÜDÖRDÜNCÜ

KAPIKAPIKAPIKAPI

Page 42: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

42

25 Eylül 2009 – 18.45

Đstiklal Caddesi

Ahmet Kor

Tarık Yenen

Serap Kerimoğlu

Pembe Halis

“Emekli öğretmen Pembe Hanım, birlikte seyahate çıkmak için

kendine kız arkadaş arıyormuş. Yirmi beşle otuz beş arası.”

Murat az önce yaptığı konuşmayla ilgili notlar almaktaydı. Dize’ye

baktı. “Kendisi kaç yaşındaymış?

“Altmış bir.”

Karşılıklı gülümsediler. Dize bilgisayarın başında iyi bir iş çıkarmıştı.

Kendi de isimleri polis kanalıyla taratmıştı. Mert Apartmanı’nda seri katilin

müstakbel kurbanı oturmaktaydı. Bunu çok hızla bulmuşlar, ama diğer

isimleri de elden geldiğince araştırmışlardı.

Serap Kerimoğlu daha yeni kalp ameliyatı geçirmişti. Şu anda

hastanede yoğun bakımdaydı.

Ahmet Kor zeytinyağı ihracatçısıydı. Bir aylığına ABD’ye gitmişti.

Dönmesine bir haftadan uzun bir zaman vardı.

Zilde adlarını göremedikleri diğer kimseleri bilmiyorlardı, ama yüzde

doksan dokuz ihtimalle Tarık Yenen Seb7a katilinin sonuncu kurban

adayıydı.

Page 43: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

43

“Tarık Bey’e yapılan anonim suçlama ilginç bir nokta,” dedi Dize

oturduğu yerden doğrularak. “Bir ıhlamur daha içiyor muyuz?”

Murat yüzüne ciddi bir ifade verdi mahsus. “Ben içmeyeceğim.

Ihlamurda östrojen var diye duydum.”

“Sana Yohimbe çayı alalım o zaman,” dedi Dize. Yüzündeki alaycı

ifadenin altındaki romantik cila çok belirgindi.

“Tamam, vazgeçtim. Ihlamur içerim ben de.”

Dize mutfağa giderken onu izleyen Murat içini çekti ve dikkatini

önündeki notlara vermeye çabaladı. Kızla arasındaki ilişkiyi incecik bir cam

duvarın arkasındaki tonlarca suya benzetmekteydi. Suyun cam duvara

yaptığı basınç muazzamdı, ama ikisi de camın çatlamasına neden olacak ilk

adımı atmıyordu. Sırf ölümcül tehlikeli meslekleriyle aşkın bir aradalığının

yaratması muhtemel olumsuz sonuçlar nedeniyle değildi. Bu tür bir

gerilimden zevk alan mazoşist bir yanları da vardı kuşkusuz.

Murat bulduğu olguları kurşun kalemle boş bir kâğıda yeniden not

etmeye başladı.

Tarık Yenen otuz sekiz yaşında bir avukattı. Daha çok ticaret

davalarına bakmaktaydı. Tarık Bey bir sonraki seçimlerde Đstanbul’dan

bağımsız aday olacaktı. Bunu ara sıra davet edildiği ekonomi konulu

programlarda dile getirmişti. Bir ay önce yapılan anonim suçlamada adamın

sekiz yıl önce gözlerindeki sorun nedeniyle aldığı çürük raporunun sahte

olduğu iddia edilmişti. Kimsenin fazla dikkatini çekmeyen haset yüklü bir

girişim gibiydi, ama eğer Tarık Bey bu akşam öldürülürse yedi büyük günah

olarak anılacaktı. Savaştan kaçmak şeklinde tedavüle girecekti. Anonim

Page 44: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

44

telefon katilin kurbanını aylarca önceden tespit ettiği şeklinde

yorumlanabilirdi.

Murat Seb7a cinayetlerinin kafayı kırmış biri ya da bir grup fanatik

dindar tarafından yapılmadığını düşünmeye başlamıştı. Gerçi üç ya da dört

imam hatip çıkışlı kişi ‘katil benim’ diye emniyete teslim olmuş, ama

sorgularından sonra salınıvermişlerdi. Televizyonlara gelen ihbarın sayısı

binleri aşmış olmalıydı. Gün geçmiyordu ki, yeni bir komplo teorisi

üretilmesin.

Kurbanların durumu da ayrıca çelişkiliydi. Cem Demir’le Yener

Düzgün sabıkalı kimselerdi. Hapse girmiş çıkmışlardı. Ali Evran bir boşanma

davasında kadın aleyhine yalancı şahitlik yapmıştı. Bu nedenle tutuklanmış,

ama mahkemede beraat etmişti. Đhsan Özçavuş, bir ara biraz popüler olan

ateistimvallabilla.org sitesinin sahibiydi. Uçuk bir tipti. Çeşitli yerlerde icra

ettiği konuşmalar Youtube’da idi şu sıralar.

Yedi ya da sekiz temel günah için cezalandırılabilecek top düzeyde

bunca kimse varken daha sıradan ve eylemleri çelişkili kurbanlar seçmek tek

bir şeyle açıklanabilirdi? Bu işi yapanların gücü ve imkânları sınırlıydı. Risk

almayacakları kimseleri kurban seçmekteydi.

Bu cinayetleri işleyen hangi nedenle yapıyor olursa olsun sapıktı, ama

çok kurnazdı. Đlk altı cinayette polis ordusu tozunu bile bulamamıştı. Çok

önceden hazırlık yapmış izini belli etmemek için azami tedbir almıştı. Bu

yanıyla tehlikeli bir profesyonel katil ya da katillerle muhatap olmaktaydılar

yani şu anda.

Bir diğer kelek yan da bu işten reyting tozu soluyan medyanın Seb7a

cinayetlerini her saniye hatırlanır durumda tutmasıydı. ‘Flaş, flaş, flaş katil

Page 45: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

45

falanca yerdeydi’ cinsinden haberler belki yirmi kanalda falan

yayınlanmaktaydı.

Dize bir elinde tepsi, diğerinde telefonu odaya girdiğinde birden

aralarında kapı açıldı. Kısa bir süre içinde dördüncüydü, ama Murat böyle bir

şeye asla alışılamaz diye düşünmeye başlamıştı. Pürtelâş sokağına

bakmaktaydılar. Siyah bir araba yeni park etmişti. Etraf tenhaydı. Park eden

kimse arabadan çıkmamıştı. Tehdit dalgaları adeta elle tutulur kadar

yoğunlaşmıştı çevrelerinde. Murat ensesinde bir üşüme hissetti. Katil’in

siluetini görmekteydiler.

***

Dize iki ıhlamur fincanını küçük bir tepsiye koyarken cep telefonu

çaldı. Pantolonunu sağ cebinden aparatı çıkarıp ekrana baktı. Mısra’ydı. Aç

tuşuna basarken telefon çalmadan saniyeler önce ikiz kardeşi Mısra’yı

düşünmeye başladığını hatırladı. Đkiz olduklarından aralarında çok şiddetli

bir telepatik bağ vardı.

“Merhaba Dize Hanım. Hiç sesin soluğun çıkmıyor. Neredesin?”

“Murat’layım. Yeni bir dosya var da.”

Mısra kısa bir süre sessiz kalmıştı. Dize kız kardeşinin Birim Sıfır

hakkında negatif bir şeyler dememek için sustuğunu düşünerek sırıttı.

“Başka ne yapıyorsun?” dedi saniyeler sonra.

“Bugün okul yoktu. Kendimi araştırmalara vakfettim. Yarını bilmem.”

“Ben de hastanedeyim. Öyle bir arayayım dedim. Haftaya Cumartesi

müstakbel nişanlımla yemeğe çıkıcaz. Seni de bekliyorum. Not vermen için.”

Page 46: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

46

Mısra’nın sır tuttuğu ilişkisini çok merak eden Dize yalandan sesine

heyecan tonu yüklemedi.

“Cumartesi mi dedin? Ajandama bakmam lazım.”

“Kız başlarım şimdi ajandana.”

Dize tepsiyi alıp içeri doğru yürürken, “Tamam ya, merak etme,” dedi

kıkırdayarak.

Murat elinde kalem, kâğıda not almaktaydı. Geldiğini görünce başını

kaldırıp baktı ve yüzü hayretle allak bullak oldu. Tam adama, ‘Senin ıhlamuru

seyreltik yaptım,’ diyeceği sırada aralarındaki kapıyı görmüştü.

“Mavi elbisemi giyicem ne... Aaaaa üstüme iyilik sağlık, bu da..?”

O sokak açılmıştı önünde. Dize karanlıkta park eden arabayı ve

içinden yayılan kötü enerjiyi karın boşluğunda hissetmekteydi. Bir el yüreğini

sıkıyor gibiydi.

“Dize ne oluyor orada? Konuşsana kız.”

Kapı ansızın kapanınca bulundukları salon küçülüvermiş gibi oldu.

“Kimdi o arabadaki?”

“Hangi araba?”

Dize, Murat’a ‘bir dakika’ işareti yapıp telefonu kulağına götürdü.

“Mısra ben seni sonra arayayım.”

“Kız ödüm patladı. Birden karanlık bastı her tarafı. Bir sokak gördüm.

Sen de… siz de gördünüz değil mi?”

Dize ikiz kardeşinin aralanan kapıyı hissetmesine şaşacak yeri çoktan

geçmişti.

“Evet,” dedi sakin bir sesle.

“Amma tuhaf şey. Müthiş ya. Đlk defa böyle...”

Page 47: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

47

“Mısra bunu sonra konuşalım.”

“Tamam ya. Ha bak! Hatırlıyor musun, bundan altı yıl kadar önce

babamız kaza geçirmişti. Sağ ayağı kırılmıştı. O sırada seninle telefonla

konuşuyorduk, ikimiz de hissetmiştik bir şey olduğunu.”

Đnsan bir enerji yumağıydı. Đletişim aparatıydı. Beyindeki tümörler çok

şakacı olabiliyordu bazen. Đnsan zihni gelecekten ve geçmişten ekolar

almaktaydı. Çok interaktif bir evrenin kıpır kıpır bir bileşeniydiler sonuçta.

Dize bütün bunları yıldırım hızıyla düşündü ve, “Doğru,” dedi. “Daha önce

konuştuğumuz şeyler. Sana sonra ayrıntılı anlatıcam.”

“Her şeyi.”

“Her şeyi tamam.”

“Söz mü?”

“Söz.”

Dize telefonu kapatıp eski yerine tıkınca sol elinde giderek ağırlaşan

bir tepsi tuttuğunu hatırladı ve Murat’ın oturduğu masaya doğru yürüdü.

“Sokak o sokaktı yine,” dedi Murat. “Arabada da sanırım katil vardı.

Bir kişiydi. Bu gece Tarık Yenen’i öldürecek.”

“Biz izin verirsek tabii,” dedi Dize.

Murat başıyla olumladı ve fincanına uzanıp bir yudum aldı. Sonra bir

yudum daha. Östrojene aldırdığı falan yoktu.

Page 48: Sıfır - Seb7a

BEŞİNCİBEŞİNCİBEŞİNCİBEŞİNCİ

KAPIKAPIKAPIKAPI

Page 49: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

49

25 Eylül 2009 – 23.00

Đstiklal Caddesi

“Ahmet Hakan, Hürriyet gazetesinde yedi günahı yorumlamış. Geçen

yıl Mart’ta. Daha bu cinayetlerden bir buçuk yıl önce. Vatikan modelini

yeniden kurmuş. Okumuş muydun?”

Murat okuduğu kitaptan başını kaldırıp Dize’ye baktı. “Neymiş?”

“Bilinen şeyler. Ben bir kadın olarak en çok altıncı günahı beğendim.

Dinle bak. ALTI - Hayatları boyunca mahrem alanda kalmış insanların, AKP

kadrolaşması sayesinde getirildikleri makamlarda, karşılarına çıkan ilk sarışın

kadına, yani sekretere yazmaları...

Murat geçen yıl okuduğunu hatırlamıştı. “Kabahatler ve günahlar iç

içe,” dedi.

Dize aklının hâlâ kitapta olduğunu anlamıştı. Diğer maddeleri

okumayı erteledi. “Nasıl buldun Avni Bey’in kitabını?”

Google teyze kısa bir araştırmadan sonra Cemal Fersan ile Avni

Tanboğa isimlerini bir araya getirmişti. Cemal Bey üç yıl önce Avni Tanboğa

takma adıyla iki polisiye kitabı yayımlamıştı. Kitaplar tutmamış ve birinci

baskıda kalmıştı. Belki bu nedenle adam başka kitap yayımlamamıştı. Bunu

başkaları çok önceden keşfetmişti haliyle. Yakında kitapların yeni baskıları

gelebilirdi yani. Murat Yaldızsızlar adlı romanı birkaç kitapçıyı aradıktan

sonra Simurg’da bulmuştu. Paranormal yetenekleri olan karı kocanın

Page 50: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

50

araştırmaları konu alınmıştı. Đşin içine çok fazla yabancı âlemler, cinler falan

katılmıştı, ama adamın anlatım dili bayağı iyiydi.

“Hiç de fena değil aslında. Dili hoşuma gitti. Gerilim de iyi kurulmuş.”

“Sonra okurum belki ben de.”

Sonra sözcüğü Murat’ın saate bakmasına neden olmuştu. On bire

geliyordu. Bulundukları yerden yürüyerek yirmi dakikalık bir yerdeydi

Pürtelaş sokağı. Birlikte ortalığa çeki düzen verdiler, bulaşıkları yıkadılar.

Silahlarını kontrol ettiler. Planı son bir kez gözden geçirdiler. Oralara yakın

bir yerde bekleyecekler ve tam vaktinde olay mahalline gireceklerdi. Tarık

Yenen’in tipini biliyorlardı. Đnşallah Kapı Aralayıcı da ne yaptığını iyi biliyordu.

Çünkü planın temeli vizyonda bildirilen zaman üzerine kurulmuştu.

23.40’da Pürtelaş sokağına girdiler. Sol tarafta tek sıra halinde

arabalar park etmişti. Sağda beyaz sarı şeritli bir arnavut kaldırımı vardı.

Kaldırımdan yürümeye devam ettiler. Murat’ın Mert Apartmanı’na varana

kadarki planı basitti. Hiç bozuntuya vermeden normal yürüyecekler ve Tarık

Yenen’in ziline basacaklardı. Đçinde katilin oturduğunu tahmin ettikleri

arabayı görmüşlerdi. Siyah ya da lacivert renoydu. O arabaya dikkat ederek

sonrasında ne olacağına bakacaklardı. Murat, Kenan’a yollayacağı ayrıntılı

mesajı yazmış ve hızlı yollayabilmek için telefonun hafızasına kaydetmişti.

Mert apartmanının kapısı örtüktü. Dize hiç tereddüt etmeden

dördüncü katın ziline bastı. Saniyeler aktı. Ne camdan bakan oldu, ne de dış

kapı açıldı. Murat biraz geride durmuş sokağı kesmekteydi. Ceketinin

düğmesi iliksizdi. Hızla silahına davranabilecek durumdaydı. Onlar sokakta

yürürlerken yanlarından iki araba geçmişti. Hiçbiri vizyondakine

benzemiyordu.

Page 51: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

51

“Ne yapıcaz?”

Murat tam bir karşılık vereceği sırada sokakta bir araba belirdi.

Metalik renkli Dacia Logan yakınlardaki bir park yerine girdi. Đçinden uzun

boylu, kısa saçlı, iri kafalı ve hafifçe göbeklenmiş bir adam çıktı. Sağ elinde

bir ateşe çantası ve sarı bir naylon torba vardı. Sol eliyle tuttuğu aparatla

kapıları kilitledi ve onlara doğru yürümeye başladı. Krem rengi yazlık takım

elbise giymiş solak adam Tarık Yenen’di.

“Tarık Bey?”

Adam şaşırmış ve biraz da tırsmıştı. Siyah yazlık ceketi, havalı kestane

rengi saçları, daracık lacivert bluciniyle pek cici ve zararsız görünümlü

Dize’ye rağmen gecenin bu saatinde orada olmaları hayra alamet değildi.

“Tarık Bey, adım Murat. Murat Arıkan. Polis adına buradayız.

Tehlikede olduğunuzu düşünüyoruz.”

Tarık duraklayıp hızla etrafını kesti: “Nasıl yani?”

O sırada yirmi metre kadar ileride duran bir araba park yerinden çıktı

ve normal bir hızla onlardan uzaklaşmaya başladı. Murat kıza baktı. Dize’nin

ağzı bir karış açılmıştı.

“O,” dedi Murat. “Yemin ederim o.”

“Çok benziyor.”

“Plakayı görebildin mi?”

“Hayır.”

Tarık Bey şaşkınlıkla olan biteni anlamaya çabalamaktaydı. Murat tam

yerinden fırlayacağı sırada kapı aralanması durumu yaşandı. Dize’yle beraber

Murat’ın oturma odasındaydılar. Masanın üstünde duran cep telefonu mesaj

geldi sinyali vermekteydi.

Page 52: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

52

“Ne oluyor Murat Bey?”

Kapı kapanınca Murat uzun sokağın ucunda iyice küçülen arabaya

bakarak içini çekti ve “Anlatıcam,” dedi. Ceketinin cebinden telefonunun

çıkardı ve hazırladığı mesajı yolladı. “Siz bu gece Seb7a katilinin yedinci

kurbanı olacaktınız.”

Tarık Bey’in enerji ışıldayan yüzü çökmüştü birden. “Nas… Nasıl yani?”

dedi.

***

Dize anahtarla kapıyı açarak Tarık Bey’in dairesine önden girdi. Silahı

muhtemel bir saldırgana yönelik durumda evi taramaya başladı. Daireler

dışarıdan göründüğünden daha büyüktü. Olağan kuralları uygulayarak evde

kimse olup olmadığını kontrol etti. Tek tek ışıkları yaktı ve öyle bıraktı. Murat

adamla beraber kapının ağzında beklemekteydi.

Birkaç kez nişan bozmuş, hiç evlenmemiş olan Tarık Bey’in evi bir

bekâr erkek için inanılmaz düzenlilikteydi. Dize adamın bakışlarındaki bir

şeyleri, giyimindeki özeni düşündü. Böyle başkalarını da görmüştü. Değme

titiz kadına taş çıkartırlardı. Yalnız zevkini çok beğenmişti. Oturma

odasındaki divanın modeli ve kumaşının deseni harikaydı. Adam minyatür

hastasıydı belli. Duvarlarda birbirinden değerli olduğunu tahmin ettiği

minyatürler asılıydı.

Az önce aralanan kapının mesajını doğru okuduysa burada işinizi

bitirip geldiğiniz yere dönün denmekteydi. Diğer yandan adamın 7. kurban

adayı olduğunun ve kıl payı ile ölümden kurtulduğuna değin tek bir delil

Page 53: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

53

bile yoktu ellerinde. Her şey sabah belli olacaktı. Şu ana kadar her sabah bir

ölü bulunmuştu. Yarın alnında etiketiyle birinin cesedi bulunursa bayağı

gülünç bir duruma düşeceklerdi.

Sezgileri yanılmadıklarını söylüyordu. Vizyonlar da öyle. Murat bir

şeyde çok haklıydı. Cemal Bey’den arta kalan enerji sayesinde yedinci

kurbanı kurtarmışlardı, ama bu güç katili yakalamalarını istemiyordu sanki.

Belki şu anda buna hazır değildiler. Her neyse bir plan doğrultusunda

yaklaşmaktaydı Birim Sıfır’a. Genç kadın burada bir kötücüllük

hissetmiyordu. Đkili yarara benzemekteydi daha çok.

Dize tabancasını kılıfına sokup daire kapısına gitti ve, “Đçerisi iyi

durumda,” dedi.

Muratla bakışınca adam başıyla olumladı. “Tarık Bey, şimdi içeri girin.

Kapıyı arkadan sürgüleyin. Ancak polis arabalarını görünce açın. Gelecek

ekibin başının adı Kenan. Kenan Özaydemir.”

Tarık Bey sonunda durumu kavramış ve uyum sağlamıştı. “Peki.

Teşekkür ederim Murat Bey. Size de hanımefendi.”

“Medya hücum edecek buraya. Ona da hazırlıklı olun,” dedi Dize.

Adam içeri girip kapıyı ardından örtünce merdivenleri indiler ve

sokağa çıktılar. Kim bilir kaç araba şu anda buraya gelebilmek için hafta

sonu trafiğiyle boğuşmaktaydı.

Page 54: Sıfır - Seb7a

ALTINCIALTINCIALTINCIALTINCI

KAPIKAPIKAPIKAPI

Page 55: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

55

25 Eylül 2009 – 02.10

Đstiklal Caddesi

“Karnım acıktı.”

Murat, Dize’ye baktı ve, “Dışarıda bir şeyler mi atıştırsak acaba?” dedi.

Dize, Murat’ın masanın üzerinde duran telefonuna bakarak içini çekti.

“Tost yapalım. Yanına da çay. Yeşil çay.”

“Tamam. Ben yaparım. Benim sıram.”

Dize ona baktı ve zaten öyle olması gerektiğini belli edercesine

gülümsedi. “Taylan Bey’e şu ana kadarki aşamaların özetini yollamamız

lazım.”

Murat ayağa kalkıp gerindi. “Az önce yolladım. Henüz bir cevap yok.

Kuala Lumpur’da şu anda öğlen olmalı.”

“Belki bir toplantıdadır.”

“Öyle.”

Murat mutfağa gitti. Ancak birer tost yiyebilecekleri kadar malzeme

kalmıştı. Neyse o da idare ederdi. Alışık hareketlerle kaşar peyniri dilimlerini

tost ekmeğinin içine yerleştirirken çay bahsinin çağrıştırdığı hoş şeyler hafif

bir esinti gibi uçuştu gitti. Az önce Kenan aramış ve Tarık Bey’i korumaya

aldıklarını bildirmişti. Anlattığı diğer şey çok garip sonuçlara gebeydi. Şirk

koşmak bahanesiyle öldürülen Đhsan Özçavuş’un katili Yener Düzgün’dü.

Bundan neredeyse emindiler. Yarın öğlene kadarki süre gerilim yüklüydü

şimdi. Murat kendini katilin yerine koydu. Altı cinayeti bir şekilde kotarmış ve

Page 56: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

56

yakayı ele vermemişti. Eğer yedinci kurban Tarık Yenen’se ne yapacaktı?

Bunca cinayet nedensiz işlenmiş olamazdı. Yardımcılar kullandığı, sonra

bunları da kurban yaparak iptal ettiği anlaşılmaktaydı. Kaç kurban aslında

yardımcıydı acaba? Diğer yandan yedinci cinayet bir şekilde işlenmezse

bunca emeğin, amacın yaldızı dökülmez miydi? On-on beş saat sonra ak göt

kara göt çıkacaktı ortaya.

Tostları makineye koyarken masanın üzerinde duran telefonu mesaj

geldi sinyalini verdi. Murat koşar adımlarla oturma odasına gitti.

Murat Bey çok üzgünüm. Başımız sağ olsun. Siz ve

partneriniz Dize Hanım’ın bahsini kaç kez dinledim bir

bilseniz. Yarın akşam yemeğine davetlimsiniz. Sizlerle

kimseye açmadığım bazı şeyleri paylaşmak istiyorum. Belki

soruşturmanın kaderini değiştirecektir. Medyatik ilgiyi

aşabilmek için bir arkadaşın evini yeğledim. Saat 20.00’de

bekliyorum. Lütfen olumlu ya da olumsuz yanıtınızı

bildirin. Ona göre adresi bildireceğim.

NOT: Aşçım işinin bayağı ehlidir.

Cevat Yılmazcan

Murat bir yaşına daha girmişti. Cevat Bey’in onu araması bayağı ilginç

bir aşamaydı. Murat’la son görüşmelerinde aralarının tatsız olduğunu ve

ayrılmak için işlemleri başlattıklarını duymuştu. Adaşının ağzından kaçan tek

tük laflardan adamın bozuştuğu nişanlısıyla aralarının iyi olduğunu da

biliyordu. Buna rağmen Cevat Bey katili yakalayana ya da yakalatmaya

yarayacak bilgi veren kişi için iki milyon liralık ödül koymuştu.

Page 57: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

57

Murat mesajı okumuş olan Dize’ye bakınca genç kadın sen bilirsin

dercesine omuzlarını silkti.

“Sence bizi niçin davet ediyor? Henüz medyatikleşmedik üstelik.”

“Murat’ın en yakın arkadaşıydın. Bu nedenden olmalı. Ne iş

yaptığımızı da biliyor haliyle.”

“Soruşturmanın kaderini değiştirecek ne bilebilir ki?”

“Ben de şimdi onu düşünüyordum,” dedi Dize. Öğlenden beri

koşuşturmasına rağmen diri görünmekteydi. Uzun kollu gülkurusu tişörtü

yeni ütülenmiş gibi kırışıksızdı. Hapşırıkları ve burun çekmeleri neredeyse

sonlanmıştı. Yaşadığı üst düzey heyecan hepsine baskın gelmiş gibiydi.

“Aklıma gelen tek şey bir düşman, ama bu tekil bir cinayet değil.”

Murat içinde garip bir huzursuzluk duymaktaydı. “Haklısın,” dedi ve

telefonu ret cevabı yazmak üzere eline aldı. Uzaktan kumanda ile kanal

değiştirmek gibi bir sonucu olmuştu bunu yapmasının.

Kapı ardına kadar açılmıştı bu defa. Salonun hiçbir yeri görüş alanın

içinde değildi. Cevat Bey söz konusu olduğunda orta halli denebilecek bir

evin oturma odasındaydılar. Đki bej rengi divanda karşılıklı oturmaktaydılar.

Ortadaki sehpada kahve fincanları durmaktaydı. Đkisi mavi güllü, biri sarı

güllü beyaz orta büyüklükte üç fincan, porselen şekerlik, iki küçük kaşık.

Cevat Bey’in yüzü gülüyordu. Bir şey adamı mutlu etmiş olmalıydı.

Kapı ansızın kapanınca Murat sanki aşırı ısınmış gibi telefonu elinden

bıraktı ve Dize’ye baktı. “Nasıl yapıyor bunu? Fotinolar demiştin bir

keresinde. Neydi..? WIMP’ler. Eeee… Söyleme sakın. Hah, Zayıfça Đnteraktif

Masif Parçacık.”

Page 58: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

58

Dize takdirle yüzüne baktı ve “Weakly interacting massive particle,”

dedi. “Tahmin benimkisi tabii. Cemal Fersan’dan kalan irade bir şekilde

bütünlüğünü koruyor ve kendini yeniden kurguluyor. Evren fotino cinsi

kütlesiz parçacıklarla tıka basa dolu. Cemal Bey bir ihtimalle bunları

kullanıyor bizle iletişim için.”

Murat görüp geçirdiği deneyimler nedeniyle evrenin sandıklarından

çok daha interaktif olduğunu iyi bilmekteydi. “Enerji düzeyleri arasındaki

muhabbet,” dedi.

“Diğer yandan… Sence falcı dostumuz niye Cevat Bey’le görüşmemizi

istiyor?”

“Sayesinde Tarık Bey’in hayatını kurtardığımızı unutma. Bir bildiği

olmalı.”

Dize’nin bir yanının bu karşılaşmayı hiç istemediği yüzünden belliydi,

ama merak eden yanı daha ön planda durmaktaydı.

“Yani?”

“Gelicez de.”

Murat kadının yüzüne baktı. Tanınmış birinin cazibesinin çekim izleri

vardı bakışlarında. Adamı merak ediyordu. Başıyla olumladı ve kısa bir mesajı

Cevat Bey’e yolladı.

“Ok yaydan çıktı.”

“Bana bu sabah telefon ettiğinde çıkmıştı aslında,” dedi Dize.

Murat gülümsedi. “Bir koku alıyor musun?”

***

Page 59: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

59

Yanan ekmek kokusu bayağı şiddetliydi. Dize mutfağa doğru seğirtti.

Tost makinesinden siyah dumanlar yükselmekteydi. Fişi çekti. Aralık duran

mutfak penceresini iyice açtı. Ekmekler neredeyse kömürleşmişlerdi.

Parmakları biraz yanarak onları alıp eyvenin üstüne koydu.

Sol elinin işaret parmağını musluk suyunun altında soğuturken

telefonu çaldı. Arka planda Candan Erçetin’in sesi duyulmaktaydı. Babamın

bir atı olsa da atlayıp gelse. Mısra’ydı.

“Yatmadın mı kız sen hâlâ?”

“Geçlere kalmak sizin tekelinizde mi Dize Hanım?”

“Yok canım.”

“Neredesin?”

“Murat’ın evinde. Tost makinesinde ekmekler yanmış ta. Onları…”

“Fırındaki mercimek ne durumda?”

“Ne mercimeği? Gene başlama ya.”

Mısra, Murat’ı ona yakıştırırdı. Beğenmediği şey Birim Sıfır adına

yaşadıkları tehlikeli hayattı. Ya Murat’ı, ya da Birim Sıfır’ı bırakmasını isterdi.

Siyamlı ikizlerdi bu ikisi oysa.

“Dinle,” dedi Mısra. Müziğin sesini kısmıştı. Sesi ciddiyet yüklüydü.

“Dinle bak, az önce yine… O şey neyse, işte onu gördüm. Burada divanda

otururken. Üç kedi gördüm hemen yanımda. Đkisi duman rengi. Biri sarman.

Divanın üstünde. Üçünün de karnı simsiyahtı. Ne demek oluyor bu?”

Dize ikiz kız kardeşinin kendi yaşadığı bazı şeyleri hissetmesi olayına

defalarca tanık olmuştu. Böyle güçlüsü ilk defaydı. Falcının araladığı kapılar

aralarındaki bağı bayağı güçlendirmişti.

“Nereden bileyim?”

Page 60: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

60

“Dikkat et tamam mı?”

“Bunun için mi aradın?”

“Annemle konuştum iki saat önce. Bu bayram gelmediniz. Kurban

bayramında mutlaka bekliyorum dedi.”

Dize’nin içinde annesine, babasına sarılan küçük bir kız yanı

uyanmıştı. Sık sık Sivas’tan Đstanbul’a gelip onların misafiri oluyorlardı, ama

haklıydılar. Ana evinde bütün ailenin bir araya gelmesi farklı bir hava

yaratmaktaydı. Dize tam bu minvalde bir şey diyeceği sırada arka plandaki

müzik değişti ve ses güçlendi.

“Bu da kim? Yeni bir grup mu?”

“Nickelback’in Rockstar’ı.”

“Kimin?”

“Çağ dışı kalma kızım. Nickelback diye bir realite var.”

“Disjokeyden nişanlın olursa böyle olur.”

Mısra bir lise öğrencisi gibi kıkırdadı. “Adam kulak burun boğaz

uzmanı. Radyoda disjokeyliği stres atmak için yapıyor.”

“Kulağı, burunu geçtim. Boğaz işleri nasıl? Bir ilerleme var mı?”

“Bunlar sır şimdilik. Haftaya Cumartesi görüşürüz.”

“Tamam.”

Dize siyah karınlı üç kediyi düşünerek salona gittiğinde Murat dışarıya

çıkmaya hazır bir durumda bekliyordu. Onu görünce sandalyenin arkasından

Dize’nin siyah ceketini aldı ve, “Canım tost yemek istemiyordu zaten,” dedi.

Az sonra Murat’ın koluna girmiş durumda kalabalık sokaklardan

birinde yürüyen Dize kendini her açıdan gözetleniyormuş gibi

hissetmekteydi. Birkaç kez bu duygusunu Murat’la paylaşmak istediyse de

Page 61: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

61

vazgeçmişti. Đki şiddetli güç alanının kesişme noktasında durduklarının

bilincindeydi. Üzerine konuşmak istemiyordu. Kelimelerden bir uğursuzluk

paratoneri inşa edebilirdi istemeden.

Page 62: Sıfır - Seb7a

YEDYEDYEDYEDİNCİİNCİİNCİİNCİ

KAPIKAPIKAPIKAPI

Page 63: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

63

26 Eylül 2009 Cumartesi – 19.57

Bakırköy

Murat arabasını Tayyareci Hayrettin sokağındaki boş bir yere park

etti. Üç genç ileride kaldırımın üstünde durmuş laflamaktaydı. Rus finosu

denilen çok güzel yüzlü beyaz bir köpeği gezdiren uzun boylu, bembeyaz

saçlı, yaşlı bir adam onları yan gözle süzerek karşı kaldırımda yürümekteydi.

Ilık havaya rağmen sarı bir kaban vardı üzerinde. Görebildikleri kadarıyla

arkalarından gelen bir araba yoktu. Buraya yalnız varabilmek için aldıkları bir

dizi tedbir işe yaramışa benziyordu.

“Bir şişe şarap falan getirseydik yanımızda,” dedi Dize. “Daha bayram

da yeni geçti. Baklava ya da.”

Murat gülümsedi ve, “Bir dahaki sefere artık,” dedi. “Koşuyolu

Caddesi’nde bir polis arkadaşım otururdu. Bazen onun evinde toplanırdık.

Yıllar oldu tabii. Yolum artık hiç düşmüyor bu taraflara.”

Dize etrafına bakınıp içini çekti. “Sence herkesi ektik mi?”

Murat işaret parmağıyla göğü göstererek tebessüm etti. “Bilmem.”

Bugün öğlen çevrelerindeki hayat hızlanmıştı iyice. Katilin yedinci

kurbanı bulunmamıştı. Tarık Yenen gerçekten kurban adayıydı. Birim Sıfır

henüz medyanın ağzına düşmemişti, ama polis teşkilatında forsu o biçimdi.

Kenan kulaklarına kadar gülümseyerek gelmişti evine. Bir kurbanı kurtararak

acayip prim yapmıştı haliyle. Ama çok can alıcı bir soru havada asılı

durmaktaydı: Tarık Bey’i nasıl bulmuşlardı?

Page 64: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

64

Aslında her şeyi dürüstçe anlatsalar medyanın zirvesinde

ağırlanırlardı. Yalnız polis teşkilatı fotino, nötrino, interaktif evren laflarını bir

yerlerine tıkardı. Gerçek hayata değin kanıtları görmek isteyeceklerdi. Böyle

bir şey yok derlerse, bilgi saklıyor durumuna düşeceklerdi. Kapı

aralamalarından söz ederlerse buna bu işlere teşne seyircilerin yanı sıra bir

kişi daha inanacaktı. O da katildi. Çünkü Tarık Bey’i elinden alıverdiklerini

gözüyle görmüştü. Bunu hokus pokusla ya da WIMP’le yapmalarının hiçbir

önemi olmayacaktı. Adam bütün enerjisini Birim Sıfır’ı bitirmeye

vakfedecekti.

Kenan ve adamlarını evden sepetledikten sonra Murat ve Dize bir

bloknota yazarak ne yapacaklarını kararlaştırmışlardı. Çok karmaşık olmayan

basit bir plan pürüzsüz çalışabilirdi ancak. Murat’ın Beşiktaş’ta bir park

yerinde böyle durumlar için hazır tuttuğu yedek bir arabası vardı.

Telefonlarını evde bırakır ve çevredeki muhtemel barikatı yarabilirlerse bir

süreliğine bile olsa serbest kalabilirlerdi.

Saat beş sularında patlayan uydurma bir haber işlerine yaramıştı. Bir

televizyon kanalı yedinci kurbanın bulunduğunu haber vermişti. Üsküdar’ın

merkezindeki bir binadaydı. Polis de dâhil herkesin dikkati o tarafa

çekilmişti. Murat ve Dize şehir merkezinin kalabalığından yararlanarak evden

çıkmışlar. Ayrılarak tabanvay olarak Beşiktaş’a gitmişlerdi. Murat’ın anonim

arabasıyla bir sorun çıkmadan trafikle cebelleşerek Bakırköy’e

gelebilmişlerdi.

Bu arada Dize arabada sotada duran telefonla Ege’ye şifreli bir mesaj

çekerek gidecekleri yerin koordinatlarını bildirmişti. Ege dün gece Đstanbul’a

varınca acilen bir şirket toplantısına katılması gerektiği için henüz yüz yüze

Page 65: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

65

görüşememişlerdi. Bu akşam arkalarını ona emanet edeceklerdi. Yolladığı

cevapta Edirne’de olduğunu ancak yarın Đstanbul’a döneceğini bildirmişti.

Düzmece mesajdı. Şu anda Đstanbul’daydı. Bildirdikleri yere gelecekti.

Telefon numarası hakiki kimlikle alınmıştı. Köprü altı serserisi denen

tiplerden birine aitti. Adam elli kayme avanta karşılığında numarayı almış ve

Murat’a vermişti. Banka hesap numarası, kredi kartı, vatandaşlık numarası ve

belli bir adresi olmayan nice insandan biriydi. Birim Sıfır’ın elinde bu tür

sekiz farklı numara mevcuttu. Đzlerinin saptanması kolay değildi yani.

Yolda uydu antenli dizüstüyle haberlerin nabzını tutmaya devam

etmişlerdi. Yedinci kurban lafı fasa fiso çıkmıştı. Oturma odasının divanında

oturmuş televizyon seyrederken kalp krizinden ölen atmış yaşındaki Remzi

Dalkırmış isimli bir adam kısa süreliğine de olsa bayağı ünlenmişti. Adam

yıllar önce memurluktan emekli olmuş, tek başına yaşayan biriydi. Görünüşe

göre çoluğu çocuğu da yoktu. Alnına uyduruk etiketi televizyonculardan ya

da cesedi bulan şakacı komşulardan biri yapıştırmış olmalıydı. Askerliğini

Erzurum’da iki yıl piyade olarak yapmış Remzi Bey, isnat edilen suçlamayla

uzaktan yakından ilgisi olmayan sıradan bir vatandaştı. Öldüğü gün ülke

çapında ünlü biri olmuştu.

Felek Apartmanı on dört dairelik yenice bir binaydı. 9 numaralı

dairenin zilindeki etiket boştu. Dize uzanıp zile bastı. Saniyeler aktı. Kapıyı

açan otomat cazırdadı.

Dik duran bir tabuta benzeyen asansörle 5. kata çıktılar.

“Hoş geldiniz.”

Ünlü banker, iş adamı Cevat Yılmazcan aralık duran kapının ağzında

belirmişti. Üzerinde mavi bir gömlek, siyah pantolon vardı. “Başardınız.”

Page 66: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

66

***

Mütevazı döşeli daireye nefis yemek kokuları sinmişti. Ta holden

kokusu gelmekteydi.

“Aşçım yemekleri hazırladı ve gitti. Baş başayız. Lütfen ayakkabıları

çıkartmayın.”

Đki bej rengi divan, bir duvar televizyonu ve birkaç sehpadan ibaret

oturma odasına zevkli biri damgasını basmıştı. Yerde el örgüsü kökboyama

nefis bir halı vardı. Dize halının püsküllerinin temizliğine gıptayla baktı. Dev

ekranlı televizyonun karşısındaki duvarda Osman Hamdi’nin Kaplumbağa

Terbiyecisi adlı tablosunun yağlı boya kopyası ya da aslı asılı durmaktaydı.

Geniş camın altın rengi tek parça perdesi örtülüydü. Vizyonda bu kadar

ayrıntı görememişlerdi, ama işaret edilen yer bu odaydı.

“Burası ara sıra kafayı dinlemek için sığındığım bir yerdir.”

Dize adamın fotoğraflarını gazetelerde defalarca görmüştü. Birkaç kez

televizyonda da izlemişti, ama kendisiyle baş başa olmak başka bir şeydi.

Simsiyah gözlü, beyaz tenli, ince yapılı, delici bakışlı, göbeğinden dünyaya

enerji salan bir yapısı vardı.

Yüzü yakışıklı bile sayılabilirdi, ama bir şey -Dize nasıl betimleyeceğini

kestiremiyordu- duruşundaki koreografik bir kıvam nedeniyle belki,

gülümseyen etli dudaklarına, bembeyaz dişlerine rağmen rahatsızlık veren

bir yanı vardı. “Anlıyorum.”

Dize ile Murat yan yana bir divana oturunca Cevat Bey, “Ne içelim

yemekten önce?” diye sordu. “Konuşacağımız çok şey var.”

Page 67: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

67

Murat adaşıyla ilişki şekli nedeniyle adama mesafeli duruyordu, ama

kendinden emin duruşundan muhatabından aynı rahatsızlığı algılamadığı

belliydi. Adamdan on santim uzun ve on beş kilo daha ağırdı. Buna da

güveniyordu mutlaka.

Dize, Murat’a baktı.

“Kahve olabilir,” dedi Murat.

“Süzme kahveyle Kahlua, Meksika kahve likörü karışımını tavsiye

ederim. Kahlua’yı seveceksiniz.”

Murat ve Dize başıyla onaylayınca adam

içeriye mutfağa gitti.

“Bu tablo kimindi?”

“Osman Hamdi’nin,” dedi Dize. Đçinde

duygularını açmak için basınçlı bir istek

vardı, ama resim konusuna devam etti.

“Kaplumbağa Terbiyecisi. Ressamın en

beğendiğim eseridir. Şimdi burada karşıma

çıkması...”

Dize ayağa kalkarak tabloya dokundu. Reprodüksiyon değildi. Pürüzlü

yüzey ‘ben gerçeğim’ diye bağırmaktaydı adeta. Adam çok zengindi. Bu

kıymetli tabloyu edinmiş olabilirdi.

“Nerede kalmıştık?”

Cevat Bey’in elinde tepsi odada belirmesi Dize’de yine benzer

duyguları uyandırmıştı. Adamın anlatacağı şeyleri çok merak etmekteydi.

Tanıdığı ama adını çıkaramadığı bir parfümden bolca sürünmüş olan Cevat

Page 68: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

68

Bey onlara çok önemli bir şeyi açıklamak üzereydi. Bunu iliğinde ve

kemiğinde hissetmeye başlamıştı.

“Birim Sıfır hakkında ne biliyorsunuz Cevat Bey?”

Cevat Bey gülümsedi ve kahve fincanlarını önlerindeki sehpaya

koydu. Biraz daha büyük olsalar çorba kâsesi olabilecek tombul beyaz

fincanlar çok hoşuna gitmişti Dize’nin. Tanıdık da gelmişti aynı zamanda.

Adam elinde fincanı karşılarındaki divana oturunca yüzü ciddileşti.

“Anlatacağım her şeyi. Kafamı kurcalayan her noktayı.”

Adam bunu dedikten sonra kahvesinden bir yudum alarak tadı dilinin

bilirkişiliğine sundu. Sonra yüzünde ‘bayağı iyi’ ifadesi belirdi. Bu ikisinin de

fincanlarına sarılmalarına neden olmuştu. Dize kahlua’lı kahvenin tadını

beğenmişti. Şekerin, kahvenin, az miktarda sütün ve diğer şeylerin karışımı

damak zevkine hitap etmişti, Bu tat skalasında belirip kaybolan keskin bir

çizgiyi fark edip unutmuştu.

“Kahlualı kahve iyiymiş,” dedi Murat.

‘Sizi dinliyorum Cevat Bey’ mesajlı bir beğeni sözcüğüydü. Cevat zarfı

almıştı. “Öncelikle bir kez daha başınız sağ olsun Murat Bey,” dedi. “Haberi

duyunca yıkıldım adeta. Sonra biraz düşündüm ve son zamanlarda

konuştuğumuz şeyleri şöyle bir derledim topladım. Biz büyük projelere imza

atıyoruz bazen. Çok insanla karşılaşma demektir bu. Bazı menfaatler

aradığını bulamaz malum. O kadar düşündüm taşındım, iş camiasında Murat

Savuşçugil’i öldürmek isteyecek, üstelik böyle bir seremoniyle, birini

bulamadım. Makul bir kimseydi dostunuz. Benden iyi bilirsiniz.”

“Ama bir bildiğiniz var sanırım,” dedi Murat.

Page 69: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

69

Adam başıyla olumladı. “Evet. Bu nedenle dikkatimi başka yöne

çevirdim. Bu sabah sakal tıraşı olurken birden beynimde çaktı.”

Dize fincanın dibini gördüğünde bu kahveden daha beş tane

içebileceğini düşündü.

O şey neyse, işte onu gördüm. Burada divanda otururken. Üç kedi

gördüm hemen yanımda. Đkisi duman rengi. Biri sarman. Divanın üstünde.

Üçünün de karnı simsiyahtı. Ne demek oluyor bu? Mısra’nın sözleri beynine

dolunca Dize fincanın dibine bakmaktan vazgeçip kabı ters çevirince dibinin

siyah olduğunu gördü. Sonra bakışları Murat’ın ve Cevat Bey’in fincanlarına

yöneldi. Cevat Bey’inki limon sarısı renkteydi. Murat ve Dize’ninkiler de

grimsi mavi.

“Yüzüme baktım ve katil bir kişi olabilir dedim. Bir kişi.”

Dize sırıtan Cevat Bey’den bakışlarını güç bela söküp Murat’a yöneltti.

Gözleri yarı aralıktı. Olduğu yere yığılmış kalmış gibiydi. Genç kadın ayağa

kalkmak için davrandı. Ama bu yönelim sadece zihni bir işlemden ibaretti.

Sinir ve kas sisteminin buna aldırdığı yoktu. Cevat Bey, Seb7a katiliydi.

Kahvelerine kahlua marka uyku ilacı ya da öldürücü zehir koymuştu. Kapı

aralayıcı bunu bilerek kendilerini yönlendirmişti. Đşleri bitikti valla.

26 Eylül 2009 – 22.50

Bakırköy

Ev boştu, ama Ege silahını kılıfına koymaya isteksizdi. Oturma

odasındaki fincanların sayısından üç kişinin bir ara burada olduklarını

Page 70: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

70

anlayabiliyordu. Daire kapısını arkadan sürgüledikten sonra evin ışıklarını

yaktı ve daha ayrıntılı aramaya başladı.

Evde kimin oturduğunu belli edecek hiçbir belge yoktu. Tapu, kira

sözleşmesi, elektrik ödemesi, banka kâğıtları bir yana, üzerinde burada

oturan kimsenin adını yazan bir kâğıt parçası bile yoktu. Mutfakta yiyecek

bulunmuyordu. Buzdolabı yarım şişe votka, iki Efes bira ve küflenmek üzere

olan küçük bir parça peynir dışında boştu. Sadece mikrodalga fırında bir

yemek ısıtılmıştı galiba. Isıtılmış ama yenmemişti. Ev anonimdi bayağı yani.

Bunun tek anlamı vardı: Burası bir tuzak yeriydi. Kurulu bir kapandı ve galiba

arkadaşlarını yutmuştu.

Ege kalbini sıkan çaresizlik duygusuyla, ne yapacağını bilemez

durumda oturma odasında dikilmekteydi. Tabancası hâlâ elindeydi. Murat ya

da Dize aramıyorlardı bir türlü. Silahını kılıfına yerleştirip kaplumbağalı adam

resmine bakan divana oturup ne yapacağını düşünmeye başladı.

Dün geceyi teşkilatın acil toplantısıyla geçirmişti. Bugün öğlen

Murat’tan aldığı mesajda ‘akşam için hazır ol’ denmekteydi. Sonra da Dize

arayıp yeri bildirmişti. Ege tam vaktinde burada olmak için yola çıkmıştı. Her

şey yolundaydı. Verilen adrese birkaç kilometre yaklaştığında arabada bir

anda elektrikler kesilmişti. Tıpkı çocukken gördüğü bilimkurgu filminde

olduğu gibiydi. Sadece tepesinde ışık kaynağı saçan bir UFO yoktu. Müzik

dinleyerek giderken araba birden kendini elektronlardan azade ilan etmişti.

Neyse ki sağ şeritteydi ve hemen arkasından gelen bir araba yoktu. Đyice

kenara çekerek kazasız belasız durmuştu.

Akü doluydu. Görünürde hiçbir arızalı parça yoktu. Ege arabalardan

iyi anlardı. Böyle bir duruma ilk kez tanık oluyordu. Protokolü bozarak önce

Page 71: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

71

Murat’ı, sonra da Dize’yi aramıştı. Đkisi de telefonu açmadığı gibi, çektiği

mesaja da karşılık vermemişlerdi.

Üç çeyrek sonra denediğinde motor sorunsuz çalışmış ve arabası

hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etmişti. Verilen adrese gelmiş, biraz

dışarıda beklemiş, hiçbir mesaj alamayınca kapıyı maymuncukla açarak içeri

girmişti. Üç fincan. Murat, Dize ve davet eden kimse. Murat güvenlik gereği

adamın adını yazmamıştı. Yanlış eve girmiş olabilir miydi? Đçine kuşku

düşmüştü. Murat ve Dize’nin burada olduğunu belli edecek hiçbir şey yoktu.

Ege bunları düşünüp etrafına bakınırken sağ ayağının dibinde minicik

bir kâğıt topçuğu gördü. Daha önce ıskalamıştı demek ki. Eğilip aldı. Belki

hareket eden ayakları ortaya çıkarmıştı.

Özenle kâğıt topçuğu açtı. Kalbi heyecanla titredi. Oluyor. Dize’nin el

yazısıydı. Yemin ederdi. Demek ki burada bulunmuşlardı. Doğru yerdeydi,

ama şimdi ne olacaktı? Bu kâğıt onun için bırakılmış bir mesaj mıydı acaba?

Telefonu ‘mesaj alınıyor’ sinyali verince sevinçle yerinden doğruldu.

Elindeki kâğıdı küçük sehpanın üstüne koydu ve telefonuna davrandı.

Ege Merhaba,

Biz şu anda Beylikdüzü’ndeyiz. Adres aşağıda. Tam

biri çeyrek geçe orada ol lütfen.

Şifre: Kaybolan kâğıt.

Ege sevinmeye korkuyordu. Mesaj yanıltmaca olabilirdi. ‘Şifre:

Kaybolan kâğıt’ ne anlama geliyor diye düşünürken, ensesindeki kıllar

dimdik oldu. Masanın üzerine bıraktığı kâğıt yoktu. Eğilip yere baktı. Uçmuş

Page 72: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

72

gitmişti sanki. Buna kendi neden olamazdı. Hareketsiz durup telefonundaki

mesajı okuyan biri kâğıdı masadan uçuracak rüzgârı imal edemezdi.

Yirmi dakika kadar sonra Ege elinde bira bardağı divanda

oturmaktaydı. Işıkları söndürmüştü yeniden. Daha randevusuna gitmek için

erkendi. Bekliyordu. Bu arada Nehir ona bir mesaj çekmişti.

Neredesin?

Tek kelimeydi, ama kaybolan kâğıt kadar anlamlıydı.

Page 73: Sıfır - Seb7a

KAPANIŞKAPANIŞKAPANIŞKAPANIŞ

SICAK SONA DEVAM

Page 74: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

74

Murat, Cevat yirmi metre kadar ileride benzin çantalarından birinin

sıkışmış kapağını açmak için uğraşırken elindeki anahtarı kelepçesinin

kilidine soktu. Çevirdi. Birden bilekleri serbest kalmıştı. Dize ne yaptığını

görüyordu. Yüzü şaşkınlık ve umut yüklüydü şimdi. Bakışlarıyla ayaklarını

işaret etti.

Murat mesajı almıştı. Ayakları serbest kalmazsa elleri pek işe

yaramayabilirdi. Elleriyle yattığı yerdeki zemini yokladı. Deminden beri sırtına

batan bir yığın sert nesneyi inceledi. Đşe yarar bir şey bulamadı.

Eline anahtarı sıkıştıran Cemal Fersan’a ait varlıktı. Neden işi taksitle

yapıyor, şu benzin çantalarından birini Cevat’ın kafasına indirip sorunu

temelden çözmüyordu? Đlk kez hortlağın her hamlesini bilinçle yaptığını

düşünmeye başlamıştı. Adamın bir bildiği vardı. Adım adım onu

uygulamaktaydı.

Yani Cevat Yılmazcan’ın katil olduğunu, nerede oturduğunu biliyordu.

Ve bu ana kadar gelmelerine izin vermişti.

Murat gözü Cevat’ta, uygun anı kolladı. Adam çantanın kapağını

açamadığı için öfkelenmişti. Uygun bir gereç almak için olmalı, ardiyenin

göremedikleri bölmesine gitmişti. Murat kaybedeceği çok az şey olanlara

has bir cesaretle hızla hamle etti ve anahtarı Dize’nin avucuna sıkıştırıp eski

konumuna döndü.

Boşuna yıldırım hızıyla hareket edip nefes nefese kalmıştı. Aradan

neredeyse bir dakika geçtikten sonra Cevat geri geldi.

Elinde levye cinsinden bir şey vardı. Uğraştı, kapak gene açılmadı.

Adam yirmi litre benzinin ikisini yeterince yakabileceğini düşünerek pes etti

ve sağ elinde çanta onlara doğru geldi. Bu arada Dize çoktan işlemi

Page 75: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

75

bitirmişti. Đkisinin de elleri serbestti, ama hâlâ üstünlük belinde 9 milimetre

tabancası olan Cevat’taydı. Fotino Cemal işe karışmazsa halleri haraptı yani.

“Eh geldik son sahneye. Đki günahkârı cehennem ateşiyle tanıştırmak.”

“Nişanlını aldı diye mi elinden?” dedi Murat sesine tahrik edici bir ton

vererek.

Adam onun kendinden eminlik dirilmesini kaybedeceği bir şey

olmaması şeklinde değerlendirmişti. Sırıtmakla yetindi.

“Arkaya not bıraktım. Seni derdest edecekler.”

Cevat Bey’in gözleri delice bir ataklıkla parladı. “Blöf. Birim Sıfır’ın

telefon ve internet kullanımı denetimimde. Bunu yapsaydınız haberim

olurdu.”

“Kendini beğenmiş puşt.”

“Kendini kurşunlatıp feryad-ı figan kebabı olmaktan kurtulmak için

yapıyorsun bunu.”

“Seb7a’nın günahkârlarla ilgilisi olmadığını pek çok kişi biliyor,” dedi

Dize.

“Se7en filminin de gerçek olmadığını biliyorduk, ama heyecanla

seyrettik,” dedi Cevat kıza göz kırparak. “Đnsanlar hayallerine hitap edeni

sever, benimserler. Kaba saba gerçekliği değil.”

“Asıl amacın ortağını öldürmekti. Kaç kişiyi yaktın bunun için?!” dedi

Murat.

Cevat gülümsedi. “Ne önemi var artık? Millet biraz eğlendi. Yarın

unuturlar. Bu dünyanın cinayeti biter mi?”

“Cinayet işlettiğin yardımcılarını da harcadın,” dedi Murat. “Polis

sandığından fazlasını biliyor.”

Page 76: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

76

Cevat sözlerinden sandığından az etkilenmişti. “O kadar olacak artık.

Faili meçhullere naçizane bir katkım oldu,” dedi.

“Niye öldürdün ortağını?” dedi Murat. “Bu kadar plan, risk, katliam...

Neydi? Nişanlın mı? Senden ayrılmıştı zaten. Kadını kötülemek için bin bir

dümen çevirdin. Neydi ha? Gurur mu? Neydi? Söylesene.”

Cevat sinirlenmişti. Belinden tabancasını çekerek Murat’ın göğsüne

doğrulttu. “Bak, ağzını çok yorma. Sana bir teklifim var. Kıçımı öpersen kızı

kalbinden bir kurşunla vurup kurtaracağım. Ama seni mutlaka cehennemle

tanıştıracağım. Ne dersin? Öpecek misin?”

“Öpeceğim.”

Murat kıza bakarak gülümsedi.

“Yapacağım Dize. Benim yüzümden buradasın.”

Cevat aşırı gururlu olan biriydi, ama ahmak değildi. Bir plan kokusu

almıştı. Tabancayı kemerine koyarak çantayı almak için eğildi. Murat sinyal

verince ikisi birden hamle ettiler. Adam zekiydi, ama bu işlerin erbabı

değildi. Çantayı onların bulunduğu yerin çok yakınına koymuştu.

Murat mide kaslarını kullanarak adama bir tırpan indirdi. Cevat bir

çığlık atarak yere yuvarlanırken silahına davranmaya çabaladı, ama düşme

hızı nedeniyle bunu yapmak pek kolay bir iş değildi. Murat iki eliyle adamın

kollarını tesirsiz hale getirmeye çabalarken, Dize belindeki silaha uzandı. On

saniye sonra tabanca Dize’nin elindeydi.

Murat, Cevat’ın ısırdığı sağ elini ovuşturuyordu, Cevat da alnının

ortasına yediği dirsek darbesinin sersemletici sarmalındaydı.

Page 77: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

77

Yerde buldukları büyük bir vidanın yardımıyla ayaklarındaki bantları

kesmişlerdi. Murat ayakkabısının tekine de kavuşmuştu. Üstünlük kesinlikle

Birim Sıfır’daydı artık.

“N’apıcaz şimdi?”

Murat kıza, ‘Polise telefon edelim,’ diyecekti, ama bunu sese

dönüştüremedi. Kapı aralanmıştı yine. Bu defa diğerlerinden farklıydı. Kapı

bulundukları yerden diğer tarafa değil, tersinden aralanmıştı. Eşikte ışık

zerrelerinden yapılma; insan biçiminde ama kaşı gözü, elbisesi olmayan biri

durmaktaydı.

“Çekilin geriye.”

Murat ve Dize kulaklarından içeri dolan yüksek titreşimli sese uyarak

üç beş adım geriye yürüdüler.

“Sen de kimsen be? Murat beni böyle bırakamazsın. Po… polise teslim

edilmem lazım. Her şeyi anlatıcam.”

Cevat’ın yalvaran sesi Murat’ın içini titretmişti. Onu kurtarmak

istiyordu, ama Avni Tanboğa müstear isimli zat üçüncü romanını baştan

sona kurgulamıştı. Murat ve Dize bu kurguya misafir olarak şu ana dek otuz

beş takla atmış ve durmuşlardı.

“Murat kurtar beni. Bir milyon avro veririm. Murat! Đmdaaat. ”

Işıklı varlık bir çanta benzini Cevat’ın üzerine döktü. Sonra sağ elinin

işaret parmağını dokundurunca alev aldı.

“Đmdaaat! Đmdaat! Allah’ım! Ahhhh!”

Alevler çok az parlamış ve bir dakikadan kısa zamanda Cevat’ı

kömüre çevirmişti. Yanmış etin kokusu Murat’ın midesini etkilemişti, ama içi

Page 78: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

78

boş olduğundan birkaç öğürmeyle atlatmıştı. Dize başını çevirmiş

bakmıyordu.

Işıklı varlık işaret edince Murat, Dize’yi dürterek o tarafa yürüdü.

Cevat’ın bütün bedeni kömürleşmişti. Dumanı tütüyordu, ama alnı

dokunulmamış olarak kalmıştı.

Işıklı varlık elinde beliren bir etiketi adamın alnına yapıştırdı ve

Murat’a bakarak, “Oku,” dedi.

Murat eğildi ve okumaya başladı. “Cevat Yılmazcan, başta cinayet

olmak üzere şu günahları işlemiştir: Para putuna taparak Allah’a şirk koşmak,

ekonomik gücünü büyü sanmak, sahte raporla harpten kaçmak, bilerek

yetim malı yemek, faizcilik, namuslu kadına iftira etmek ve anaya babaya asi

olmak. Böylece Seb7a cinayetlerinin hem mimarı, hem de sonuncu kurbanı

olarak kader çemberini kapatmıştır.”

“Şimdi ne olacak?”

Işıklı varlık Dize’ye baktı ve, “Evinize gidin. Gerisini polise bırakın,”

dedi.

“Siz Cemal Fersan mısınız?” diye sordu Dize.

Murat’ın aklını yakan bir soruydu.

“Bir zamanlar. Bir süreliğine ödünç verilmiş bir ışıltıydı.”

Kapı birden kapanınca, koskoca ardiyede dumanı tüten cesetle

başbaşa kaldılar. Dışarı çıktıklarında onları bir sürpriz beklemekteydi.

***

“Eller yukarı. Sakın kımıldamayın.”

Page 79: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

79

Murat, Cevat’ın tabancasını polise ait bir nesne olduğu için üzerindeki

parmak izlerini silip arkada cesedin yakınlarında bir yerde bırakmıştı. Sesin

sahibini tanıdığı için irkilmekle kaldı.

Dize de öyleydi.

“Saatlerce geç kaldın Ege.”

Sarı ceket, siyah kot pantolon ve siyah tişört giymiş uzun boylu adam

onlara doğrulttuğu tabancasını indirip sol bileğindeki kol saatine baktı.

Ardiyenin önündeki sokak lambası beş metre ötedeydi. Arka planda

birkaç yüz metre uzaktaki bir ana yoldan geçen arabalar görünmekteydi.

Ardiye tek katlı bir binaydı. Çıktıkları yer arka tarafındaki park yeriydi. Hemen

yakınlarında burayı gören bir bina yoktu. Cevat Bey kebap olmak için ideal

bir yeri seçmişti.

“Bana saat 01.15’de Beylikdüzü, Kavaklı Caddesi 112 numaraya gel

diyen sen değil misin?”

Murat yan gözle Dize’ye bakarak sırıttı ve, “Ben değildim,” dedi.

Ege üstlerinin başlarının dökülmesine, dağınık durumlarına bakarak

başını salladı. Bunu bekler gibi bir hali vardı.

“Kim yolladı peki?”

“Avni Tanboğa.”

“Kim oluyor bu Avni Bey?”

“Rejisör Avni Bey. Senarist Cevat Bey’in metninden harika bir film

çekti valla.

“Ulan Murat sen kafayı mı yedin? Bu haliniz ne peki toz toprak

içinde?”

Page 80: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

80

Dize, “Murat doğru söylüyor,” dedi. “Pek metne sadık kaldığı

söylenemez tabii.”

Ege iki elini beline koyup arkadaşlarına baktı. “Her şeyi adam gibi

anlatacak mısınız?”

“Sen önce Bakırköy’e niye geç kaldın onu söyle.”

“Yolda nedensiz yere arabam arızalandı. Elektrikler gitti ve geldi.

Böylelikle geç kaldım. Eve girdim maymuncukla. Bir kâğıt… Kayboldu. Sonra

mesaj gelince… Tabii kâğıdın şey olması özel bir durum. Önce siz anlatın

bakalım. Ben geldiğimde bahsini ettiğin dairenin ışıkları sönüktü.

Maymuncukla içeri girdim. Kimsecikler yoktu. Sonra o mesaj geldi. Kim bu

Avni Bey ya? Üstünüz başınız niye böyle? Üzerinizden TIR geçmiş gibi sanki.”

Murat’ın bakışları etrafta gezinirken az ileride park etmiş olan

minibüse ilişti. Park yerinde motorunun çalışacağı şüpheli olan bir brandası

delik deşik, Vietnam Savaşı zamanından kalma bir kamyonet hurdasının

yanında durmaktaydı. Tabancaları, telefonları falan orada olmalıydı. Tekrar

Ege’ye baktı. Kırlaşmakta olan saçlarını biraz uzatarak kendine çok yakışan

bir tarzda kestirmişti. Elini uzattı. El sıkışıp sarıldılar.

“Avni gitti,” dedi Murat. “Uzun hikâye, ama biraz kendimize gelelim

her kelimesini anlatıcam sana olan bitenlerin.”

Tam bu sırada Dize şiddetli bir hapşırık koyuverdi.

“Hapşuuuuu.”

“Çok yaşa.”

“Siz de görün. Gribim geri geldi.”

“Az kalsın evde kimseyi bulamayıp kapıyı boşuna çalıp duracaktım.”

Dize burnunu çekti ve, “Doğru,” dedi. “Şimdi nereye gidiyoruz?”

Page 81: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

81

Murat ikisine baktı.

“Bakırköy’de bir yer biliyorum. Sabahın dördünden önce kapanmaz.”

Kimse, ‘Neresi?’ diye sormadı. Minibüsten şahsi eşyalarını alıp, Ege’nin

arabasıyla yola koyuldular.

Page 82: Sıfır - Seb7a

UFAK TEFEK UFAK TEFEK UFAK TEFEK UFAK TEFEK

AYRINTILARAYRINTILARAYRINTILARAYRINTILAR

Page 83: Sıfır - Seb7a

Sıfır: “Seb7a”

83

27 Eylül 2009 Pazar – 14.55

Sıraselviler

“Cevat Yılmazcan kafayı üşütmüştü. Cem Demir ve Yener Düzgün adlı

iki arızalı tipi kiraladı. Ali Evran’ı ve Đhsan Özçavuş’u Yener Düzgün öldürdü.

Cem Demir, Cemal Fersan’ı ve Yener Düzgün’ü öldürdü. Cevat Yılmazcan iki

cinayet işledi. Cem Demir ve ortağı Murat Savuşçugil. Seb7a cinayetleri

böyle işlendi ve sonra her şeyi planlayan baş katil nadim olarak intihar etti.

On altı yaşındayken annesini döverek hastanelik ettiği falan haber olacak

birazdan. Yaşı küçük diye ceza almamış. Babası kesenin ağzını açmış. Onun

da rolü var tabii. Ünlü restoranlarda elinde şampanya ve şarap kadehleriyle

poz veren adam sekiz yıl önce karaciğer yetmezliği teşhisiyle askerlikten

sakata ayrılmış. Pek sağlam pabuç değilmiş yani ünlü Cevat Bey’imiz.”

“Bu kadar mı?”

Kenan bir ilkokul öğretmeni edasıyla başını salladı. “Evet. Yani bu iş

kapandı. Murat ve Dize adlı birilerinin bu işte hiçbir rolü yok. Đntikam alan

ruhlar, aralanan kapılar, kaflua mı, katlusa mı her neyse, kahveye katılan

uyku ilacı da yok. Anlaşıldı mı?”

“Đki milyonluk ödül peki?”

Kenan sağ eliyle bir fallüs sembolü yaptı. “O da yok.”

Sıraselviler’de, geçen sefer bulundukları apartmanın girişinde

durmaktaydılar. Kenan kafelere, barlara güvenmez, bu tür yerlerde

buluşmayı severdi.

“Ne var peki?”

Page 84: Sıfır - Seb7a

Sadık Yemni

84

Birazdan medya mensuplarının karşısına çıkıp caka satacağı için uçuk

mavi takım elbise, beyaz gömlek giymiş ve kırmızı kravat takmış olan

arkadaşı sırıttı ve, “Bizim takım Birim Sıfır’a gebe,” dedi. “Borcumuzu bir gün

öderiz elbet.”

Murat sessiz kalınca Kenan kapının önünden kıkırdayarak geçen iki

kıza baktı ve eliyle ‘hoşça kal’ işareti yapıp gitti.

Murat dışarı çıktığında üçü birkaç dakika geçmekteydi. Yatağa sabah

onda girmiş ve bir saat önce Kenan tarafından uyandırılmıştı. Yorgundu ve

akşamdan kalmaydı. Dize kendi evine gitmişti. Hava güzeldi. Etraf cıvıl cıvıldı.

Genç adam iddiasız adımlarla rastgele yürümeye başladı.

Page 85: Sıfır - Seb7a

BERBERBERBERİ SÖZİ SÖZİ SÖZİ SÖZ

İki Sadık

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Her yazarın da bir yazış üslubu...

Ben günde ortalama üç-dört sayfa yazarım. Yılda üç yüz otuz gün falan

çalıştığım için herkes beni hızlı yazan biri gibi algılar. Oysa çalışkan bir

kaplumbağalıktan öte bir iş değil yaptığım.

Bazı yazarlar gibi benim de bir iş ortağım vardır. Disiplinli, hesapçı,

mantıkçı Sadık’la, aykırı mamuller ve aşkın kurgular pazarında tezgâhı olan

Sadık. Biri öyküyü kurar, düzgün ve akılcı bir şekilde yola çıkarır. Diğeri onun

genellikle her aşamasına, ama en çok da sonuna müdahale ederek

metindeki sıradanlık etiketlerini birer birer söker.

Seb7a benim için çok hızlı yazılmış bir metin. Pazarcı Sadık ilk iki gün

sessizdi, ama üçüncü günün sabahı kulağıma 7-8=0 diye fısıldadı. O sayede

bu metin şimdi sizlerin beğenisine sunulmuş durumda.

Đki Can’lara bana böyle bir deneyim fırsatı verdikleri için

teşekkürlerimi sunuyorum. Sevgiler ve selamlar...

Hayal Tozu gölgecisi, nam-ı diğer Sadık Yemni

Page 86: Sıfır - Seb7a

YAZARYAZARYAZARYAZAR HAKKINDA HAKKINDA HAKKINDA HAKKINDA

Sadık Yemni, 1951 yılında Đstanbul’da doğdu. Çocukluğu ve ilk

gençliği Đzmir’de geçti. 1975 yılından beri Amsterdam’da yaşıyor. Romanları

ve öykülerinin yanı sıra denemeleri,

roman çevirileri, film senaryoları ve

tiyatro oyunları bulunuyor.

Genellikle paranormal, gerilim,

polisiye, bilimkurgu, fantastik türlerinin

edebiyat tadı veren karışımı şeklinde,

yani TekinsizX türünde yazıyor.

Yapıtları: Muska (1996),

Amsterdam’ın Gülü (1997), Öte Yer

(2002), Metros (2003), Çözücü (2004), Ölümsüz (2004), Yatır (2005),

Muhabbet Evi (2006), Durum 429 (2007), Hayal Tozu Gölgecisi (2008)

2009’da: Zaman Tozları (dijital roman), Seb7a (dijital kısa roman),

Ağrıyan (roman).

www.sadikyemni.netwww.sadikyemni.netwww.sadikyemni.netwww.sadikyemni.net

Page 87: Sıfır - Seb7a

“BĐRĐM SIFIR”

OCAK’TA BUZUL DÜNYA’DA!

Bu e-kitapta,

Funda Özlem Şeran

Emirhan Burak Aydın

Arif Kubaş

Hüseyin Emre Coşkun

Onur Selamet

Gökcan Şahin

Ozancan Demirışık

ve Sadık Yemni tarafından yazılan birbirinden keyifli SIFIR

öykülerini okuyabileceksiniz…