Top Banner
ŞİDDET VE DÜŞÜNÜRLERİ: SOREL, ENGELS VE ARENDT SILA GÜRBÜZ 201384008 DOÇ. DR. H. BAHADIR TÜRK PSI 502 SİYASAL KURAM II
10

ŞİDDET VE DÜŞÜNÜRLERİ: SOREL, ENGELS VE ARENDT

Mar 29, 2023

Download

Documents

Merve Topcu
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: ŞİDDET VE DÜŞÜNÜRLERİ: SOREL, ENGELS VE ARENDT

ŞİDDET VE

DÜŞÜNÜRLERİ:

SOREL, ENGELS

VE ARENDT SILA GÜRBÜZ

201384008

DOÇ. DR. H. BAHADIR TÜRK

PSI 502 SİYASAL KURAM II

Page 2: ŞİDDET VE DÜŞÜNÜRLERİ: SOREL, ENGELS VE ARENDT

1

ŞİDDET VE DÜŞÜNÜRLERİ: SOREL, ENGELS VE ARENDT

Şiddet kavramı gerek güncel gerekse siyaset felsefesi açısından oldukça tartışılan bir

kavramdır. Şiddet kavramı tanım olarak sertlik, kaba kuvvet, katı davranış olarak

tanımlanmaktadır. Ancak, doğal hukuka göre şiddet, adil olmayan amaçlar için kötüye

kullanılmadığı sürece herhangi bir sorun yaratmayan bir hammaddedir.1 Şiddet kavramı aynı

zamanda, Marksist-Sendikalist hareketler tarafından da tanımlanmış olup; yeni sisteme ancak

şiddetin kullanılmasıyla geçileceğini de vurgulamaktadır.

Şiddeti kullanma tekeli Weberci bir bakış açısıyla devlete aittir. Hardt ve Negri’ye

göre birçok siyasetçi, aktivist ve akademisyen meşru şiddetin temeli olarak yasallık

meselesini değil ahlaki ölçüleri ön planda tutmaktadır. Yani şiddetin ahlaki bir temeli varsa

meşru, yoksa gayri meşrudur.2

Tüm bunların dışında, şiddet kavramı siyaset tartışmalarının temelini

oluşturmaktadır. Birçok düşünür, bu konu hakkında pek çok şey yazmıştır. Bu çalışmada

Arendt, Engels ve Sorel’in zor ve şiddet kavramları üzerine yazdıkları kitapları incelenecek

olup, ardından genel bir sonuca bağlanacaktır.

1) GEORGES SOREL - ŞİDDET ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Sorel, orta sınıf bir aileden gelmektedir. İnşaat mühendisliği eğitimi aldıktan sonra,

22 yıl boyunca devlet memuru bir mühendis olarak çalışmıştır. 45 yaşına kadar siyasetle fazla

ilgilenmeyen Sorel, 1892 yılında istifa etmiştir. Düşünür, özellikle Nietzsche ve Bergson’un

felsefelerinden etkilenmiştir. Demokrasi karşıtı Sorel’e göre, Marksist antagonizma içinde

kalabilmenin ve onu yeniden üretebilmenin tek yolu şiddettir ve modern dünya için gerekli

olan ahlaki değerlerde bu şiddet üzerine kurulmalıdır.

Sorel’e göre; sınıf çatışması en çok suiistimal edilen terimdir ve bu terim tam

anlamıyla tanımlanmadan sosyalizmi mantıklı bir şekilde açıklamak mümkün değildir.3

Ayrıca, gücü elde etmenin yöntemi değişmiş ve silahların yerini oy pusulaları almıştır. Bu

bakımdan incelendiğinde, her toplumda memnuniyetsiz insan vardır ve bu insanlar sosyalist

düşüncenin temelini oluşturmaktadır. Kısaca, proleter terimi mazlumun eş anlamlısı

1 Benjamin, Walter. Şiddetin Eleştirisi Üzerine. Haz.A.Çelebi, İstanbul, Metis(2010). p. 20

2 M.Hardt-A.Negri. Çokluk, çev. B.Yıldırım, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, p.430

3 Sorel, Georges. Şiddet Üzerine Düşünceler. Çev. A. Hazaryan, Ankara, Epos Yayınları(2013). p. 67

Page 3: ŞİDDET VE DÜŞÜNÜRLERİ: SOREL, ENGELS VE ARENDT

2

olmaktadır.4 Kapitalist düzen kendini öyle güzel gösterir ki, insanlar en ağır yüklerin altına

girmekten bile kaçınmaz ve meselenin aslını çözemezler. Bu düşünce Marx’ın yabancılaşma

terimiyle de açıklanabilir. Buna göre birey, herhangi bir eylem gerçekleştirirken,

gerçekleştirdiği eylemin kendisi ve sonucu arasındaki bağı yitirmesi ve yabancı kalması,

bireyi hem toplumdan hem de özgün kapasitesinden uzaklaştırmaktadır.5

Emekçilerin ayaklanma sırasında yaptıkları onca şeye rağmen, devlet görevlilerin

elinde yetki olmasına rağmen karşı güç kullanmamasının tek sebebi devrimci yöntemin ne

kadar etkili olduğunu kanıtlamaktadır.6 Buna göre proleter şiddet Marksizm’de temel etken

olmuştur ve bu şiddet devam ettirilirse, işçilerin bekçisi gibi davranan parlamenter sosyalizmi

yok edecektir.7 Sorel’e göre; sosyalistler aydınlanmış orta sınıfı daha iyi hukuk sistemine

taşıma fikrinden çok, proletaryanın ileride oynayacağı devrimci rolü üstlenmelidir. Çünkü

sosyalistlerin asıl işlevi budur.

Bu bakımdan, proleter şiddeti anlamaya çalıştığımız zaman genel grev nosyonu

ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar sadece genel grev kavramıyla bunu sınırlandırmak doğru bir

yaklaşım olmasa da sosyalizmin aydınlatılmasında oldukça yararlı bir kavramdır. Buna göre

politik genel grev, sayısız çeşitlilik göstermektedir. Hükümete yanlış yolda olduğunu

gösterebileceği gibi kanlı isyanlara da sebep olabilir.8 Proletarya örgütlenmesi devrimci

sendikalizmin içinde yer almaktadır. Ancak; sendikalist genel grev ekonomik ilerlemenin

olduğu bir dönemi nitelerken, politik genel grev gerileme dönemine işaret etmektedir.9

Sendikalist genel grevin fethetmek gibi bir niyeti yoktur ve kapitalistleri üretim alanından

çıkarmayı hedeflemektedir. Sorel, siyasal genel grev ile proleter genel grevi birbirinin

karşısına koymaktadır.10

Sorel’e göre devlet ortadan kaldırılmalıdır; ancak bu durum uzak bir

gelecekte gerçekleşeceği için uygulanacak en iyi politika, hükümetin geçici olarak

güçlendirilmesidir.11

Ancak sonuçta proleter grevin tek bir hedefi vardır, o da devlet

4 Ibid. p.68

5 Erdağı, Bora. Siyaset Felsefesi Tarihi. A.Tunçel-K.Gülenç(ed.) Karl Heinrich Marx. İstanbul, Doğu-Batı

Yayınları(2013). p.436 6Sorel. Op.cit. p.80 7 Ibid. p.96 8 Ibid. p.158 9 Ibid. p.165

10 Walter. Op.cit. p.32

11 Ibid. p.125

Page 4: ŞİDDET VE DÜŞÜNÜRLERİ: SOREL, ENGELS VE ARENDT

3

şiddetinin yani bizatihi devletin yok edilmesidir. Bu anarşist bir yapı olsa da, Sorel devrimci

hareket için her türlü hukuk yapısını reddetmektedir.12

Şiddet içeren grevlerle yaratılacak genel grev konsepti geri dönüşü olmayan bir

devirme düşüncesine sahip olduğunu kabul eder ve bu şiddet güç kazandıkça bu durum daha

da kötüleşir. Ancak, ciddi ve yüce bir çalışmayla sosyalistler kendilerini sığ toplumun üzerine

çıkarabilir. Devrimci fikir, Marx’ın cümleleri içinde boğuşarak değil, düşünceyi devrimci

olaylara uyarlayarak sonuca ulaşmak gerekir.13

Bunun koşulu da genel grevdir. Ayrıca,

Sorel’e göre genel grev fikri eleştirilmek isteniyorsa, devrimci eğilimlere saldırmak

gerekmektedir.14

Çünkü devrimcilere sosyalizm için harekete geçmenin yanıltıcı olduğunu

göstermek yetersizdir. Onlar zaten seçimlerini yapmış durumdadırlar. Marx, proletaryanın

sosyal çözümler yaratan entelektüellerin öğütlerini izlemeye gerek olmadığını ve sadece

kapitalizmin yerini almasını öngörüyordu.15

Grev pratiği de bizi bu konsepte götürmektedir.

Çünkü genel grevle beraber, devrim saf ve basit bir isyan halinde ortaya çıkar.16

Sonuç olarak

Sorel’e göre, sosyalistlerden geriye kalacak olan grevlerin yaratacağı destanlardır. Walter

Benjamin genel proleter grevin geliştirilmesinin gerekliliğini savunmaktadır. Çünkü genel

proleter grev modern devlet şiddetini meşrulaştıran hukuki yapıyı ortadan kaldıracaktır. 17

Sorel sosyal mit kavramına oldukça önem vermektedir. Çünkü deneyimlerin belli bir

gelecek zaman için tasarlanması ve belli bir sınıfın beklentilerine uygun mitlere dönüşmesi,

insanın umutları için tam bir gerçeklik yaratır. Mitler bugünkü eylemlerin vasıtalarıdır ve

önemli olan kendi içindeki tutarlılığıdır ve mitin tümüdür.18

Bu bakımdan tüm sosyalizm

tarafından modern topluma karşı yürütülen savaş, farklı hislerin aynı anda harekete geçmesini

sağlayan bir bütündür. Çünkü proletarya içinde bir bilinçlilik oluşturmaktadır.

12

Walter. Op.cit. p.33 13 Ibid. p.220 14 Ibid. p.154 15 Ibid. p.142 16 Ibid. p.143 17

Erdağı, Bora. Siyaset Felsefesi Tarihi. A.Tunçel-K.Gülenç(ed.) Walter Benjamin. İstanbul, Doğu-Batı Yayınları(2013). p.544 18 Ibid. p.131

Page 5: ŞİDDET VE DÜŞÜNÜRLERİ: SOREL, ENGELS VE ARENDT

4

2) FRIEDRICH ENGELS – TARİHTE ZORUN ROLÜ

Friedrich Engels, 28 Kasım 1820'de Almanya'nın Barmen kentinde doğdu. 1837'de

babasının baskısıyla ona ait dokuma fabrikasında çalışmaya başladığı için okulu bırakmak

zorunda kaldı. Manchester'deki fabrikada çalıştığı bu dönemde kapitalist üretim tarzının

İngiliz işçi sınıfı üstündeki etkileri konusunda bir araştırma yaptı .

1844 Eylül'ünde Paris'te Marx'la tanıştı ve onunla ortak kuramsal çalışmalara

yöneldi. 1847 Haziran'ında Londra'da, sonradan Komünistler Birliği'ne dönüşen Doğrular

Birliği'nin kongresine katıldı. 1848 devrimi sırasında, Marx'la birlikte Köln'e geçti ve

ayaklanmalara katıldı.

1864'te Uluslararası Emekçiler Derneği (Enternasyonal)'nin kuruluş çalışmasında yer

aldı ve yürütme organına seçildi. Çalışma dünyasına ilişkin gündelik deneyimleri, kapitalist

üretim tarzının gelişme biçimlerini derinlemesine çözümleyebilmesine olanak sağladı.

Marx'ın ölümünden sonra Kapital'in ikinci ve üçüncü ciltlerinin bazı bölümlerini

tamamlayarak yayınladı. Anti-Dühring, Doğanın Diyalektiği (1873-1886), üretim ilişkilerinin

akrabalık biçimleri üstünde belirleyici rol oynadığını gösterdiği Ailenin, Özel Mülkiyetin ve

Devletin Kökeni (1884) adlı eserlerini yayınladı. 5 Ağustos 1895'de Londra'da öldü.

Engels’e göre, Herr Dühring politik koşulların ekonomik durumun belirleyici nedeni

olduğunu ve tersi durumun sadece ikinci dereceden bir ilişkiyi temsil ettiğinden

bahsetmektedir. Ancak ilk günah olan Robinson Crusoe’nun Cuma’yı köleleştirmesi aslında

zor üzerine kurulmuş bir mülkiyeti betimlemektedir.19

Ayrıca Dühring’in seçtiği örnek zorun

araç olduğunu ve amacın ekonomik çıkar olduğunu kanıtlamaktadır. Çünkü köle kullanmak

için sahip olunması gereken şeyler vardır ve bunlar ilk olarak kölesinin emeği için alet ve

malzeme, ikinci olarak salt geçim araçlarıdır.20

Bu bakımdan belli bir miktar mülk sahibi

olmak şarttır. Bu mülkün nasıl ortaya çıktığı ise çalınmış olabileceği yani zora dayalı

olduğunu gösterir niteliktedir.21

Tüm özel mülkiyet başlangıçta mülk sahibinin kendi emeğine dayalı olsa da geçirilen

evrim sayesinde bu durum kapitalist üretim tarzına dönüşmüştür. Sonuç olarak da bugünkü

üretim anarşisine ulaşılmış olur.22

Burjuva devrim ise Dühring’in dediğinin tersine, mevcut

19 Engels, Friedrich. Tarihte Zorun Rolü. Çev. S.Erdoğdu, Ankara, Sol Yayınlar(2013). p. 24 20

Ibid. p. 26 21

Ibid. p.27 22 Ibid. p.29

Page 6: ŞİDDET VE DÜŞÜNÜRLERİ: SOREL, ENGELS VE ARENDT

5

siyasal yapıyı bir kenara atıp. iktisadi durumun varlığını sürdürebileceği yeni siyasal koşullar

yaratmıştır.23

Sonuç olarak, politika toplumsal durumu belirlemek için yeterli değildir. Aksine

ekonomik yapı hem politik hem de toplumsal sınıfı belirlemekte tam olarak yetkindir.

Ayrıca Dühring Cuma’nın elde kılıç teorisiyle köleleştirildiğini söylemektedir.

Ancak Engels bu kılıcın nereden geldiğini sorgulamaktadır ve eğer birden öylece ortaya

çıktıysa, başka bir zamanda kutu dolusu silahın ortaya çıkacağını ve sosyal yapının yani zor

teorisinin tam tersine dönebileceğini iddia etmektedir.24

Yani, zor üretimi silah üretimine bir

başka deyişle, zorun emrinde bulunan ekonomik araçlara dayanmaktadır. Ayrıca silahın

temeli olan ateş ve barut bir zor hareketi değil, sanayi bir ilerlemenin sonucudur. Buna ek

olarak zorun zorluğunu sürdürmesi için gerekli olan şey ekonomik araçlardır.25

Kısacası,

politik zor dolaysız olmaktan ziyade ekonomik güce ve güç araçlarına alabildiğince bağlıdır.

Yani savaş iktisadi gelişmelerin hızlandırıcısıdır.26

Buna ek olarak Dühring insanın insana dolayısıyla doğaya karşı olan egemenliğini

toprak köleliği ile açıklamaktadır. Ancak Engels’e göre doğa egemenliği ve toprak köleliği

aynı şeyler değildir.27

Engels’e göre toprağı işleyen artı değer olarak adlandırılan aile üretim

fazlası üretmektedir. Böylece emek gücü bir değer kazanmaktadır.28

Böylece, tutsaklar bir

değer kazanmış ve kölelik bulunmuştu. Kölelik ise dünyanın açılıp büyümesini

sağlamaktadır.29

Kısaca, Engels eski zaman köleliği olmazsa modern sosyalizmin

olmayacağını iddia etmektedir.30

Engels tarihte zorun oynadığı rolün toplumsal bir göreve dayandığını iddia

etmektedir. Ayrıca zor toplumdan bağımsızlaştıktan sonra onun hizmetçisi olmaktan çıkıp

efendisi haline gelmiştir.31

Ayrıca Engels Dühring’i zor algısı yönünden de eleştirmektedir.

Çünkü Dühring’e göre zor kötüdür ve ilk günahtır. Ancak Engels’e göre bu zor aynı zamanda

devrimci bir rol de üstlenmiştir.32

23

Ibid. p.30 24

Ibid. p.32 25

Ibid. p.38 26 Arendt, Hannah. Şiddet Üzerine. Çev. B. Peker, İstanbul, İletişim Yayıncılık (2012). p. 15 27 Ibid. p.43 28 Ibid. p.49 29 Ibid. 30

Ibid. 31

Ibid. p.51 32 Ibid. p.53

Page 7: ŞİDDET VE DÜŞÜNÜRLERİ: SOREL, ENGELS VE ARENDT

6

3) HANNAH ARENDT – ŞİDDET ÜZERİNE

Hannah Arendt 14 Ekim 1906 yılında Hannover’de, bir Yahudi mühendisin tek

çocuğu olarak doğdu. Marburg ve Freiburg’da üniversite eğitimini tamamladıktan sonra

Heidelberg’de Martin Heidegger ve Karl Jaspers’ten felsefe öğrendi ve yirmi iki yaşında yine

burada doktorasını verdi.

Hitler’in iktidara gelmesi üzerine 1933’te Almanya’dan ayrılarak Fransa’ya geçti ve

Yahudi göçmen hareketi içerisinde aktif olarak yer aldı. 1940’a dek çeşitli Yahudi

örgütlerinde sosyal görevli olarak çalıştı.1953 yılında Princeton’da Christian Gauss

konferanslarına çağırıldı. Böylece California, Chicago, Columbia, Northwestern, Cornell ve

başka üniversitelerde verdiği dersleri içeren seçkin bir akademik kariyer başladı. New

York’taki New School for Social Research’de felsefe profesörü oldu. Hannah Arendt, 04

Aralık 1975 yılında öldü.

Arendt’e göre 20. yüzyıl savaş ve devrimlerin ve dolayısıyla şiddetin yüzyılı

olmuştur.33

Şiddet politik bir eylem olmakla birlikte savaş ve devrimle de alakalıdır. Ayrıca

savaş olgusunun hala olmasının sebebi de siyasal anlamda yerine koyabilecek başka bir

hakemin ortaya çıkmamış olmasıdır.34

Buna ek olarak Arendt, yeni dünya düzeninin

ekonomik ve politik alanının düzenlenmesini teknolojik gelişmelerle olduğunu öne

sürmektedir.35

Arendt Sorel’in ‘şiddet sorunu hala hayli karanlıktadır’ kanısına katılmakta ve bunun

günümüzde dahi sürdüğünü belirtmektedir.36

Düşünüre göre, iktidarın özü kumanda etmek ve

itaat ikilisi üzerinden ilerlemektedir ve iktidar kavramının olmazsa olmazı işte bu zıtlıktır. Bu

noktada, hükmeden kişinin ya da mutlak iktidarın ‘canavar’ olduğunu öne süren Hobbes ve

Derrida; bu iktidar nosyonunu eleştirmektedir. Ayrıca en şiddetli hükümet biçimi olan

tiranlık, iktidar kavramının en uç biçimi olan Herkes’e karşı Bir algısının en önemli

göstergesidir.37

Düşünür tüm bunların yanı sıra siyasal bilimlerde kullanılan anahtar terimlerin

ayrımının yapılmamasının yanlış olduğunu düşünmektedir. Buna göre iktidar; eyleme

kabiliyetinden çok uyum içinde eyleme kabiliyetine denk gelmektedir ve bireysel değil bir

33 Arendt. Op.cit. p.9 34 Ibid. p.11 35

http://www.sendika.org/2009/02/hannah-arendt-siddetten-soz-etti-yonca-gunes-yucel/ 36

Arendt. Op.cit. p.45 37 Ibid. p.52

Page 8: ŞİDDET VE DÜŞÜNÜRLERİ: SOREL, ENGELS VE ARENDT

7

gruba aittir. Kuvvet ise iktidarın aksine bireysel bir olgudur ve kişinin karakterine içkindir.

Güç kavramı şiddetle aynı anlamda kullanılır çünkü şiddet baskı aracı olarak görülür. Otorite

ise baskı ve iknaya gerek olmaksızın tahakkümü kabul etmektir.38

Tüm bu tanımlardan yola

çıkılarak kavramların aynı fenomeni nitelediği gibi bir sonuç çıkarılamaz. Ancak hükümet ve

iktidar kavramı emir itaat terimleriyle yani şiddetle düşünmek doğru bir yaklaşımdır.39

Arendt her şeyin şiddetin arkasındaki iktidara dayalı olduğunu öne sürmektedir ve

iktidarın çözüldüğü yerde devrimin mümkün ancak gerekli olmadığını söylemektedir.40

İktidar, devletin özüne ilişkin olmasına rağmen şiddet değildir. Ayrıca kendi içinde bir

amaçtır.41

Bunun yanı sıra terör ve şiddet de aynı şey değildir. Teröre dayalı tahakkümle,

şiddet yoluyla kurulan tiranlık arasında en büyük fark totaliter rejimin halkın tüm kesimlerine

işleyebilmesidir. Özetle siyasal açıdan iktidar ve şiddet aynı şey değildir ancak bu yeterli bir

açıklama olmaz. Şiddet iktidarın tehlikeye girdiği anda ortaya çıkar. Çünkü şiddeti kullanma

tekeli devlete aittir ve anarşi devletin korkulu rüyasıdır.42

İnsan diğer hayvanlardan akıl yoluyla ayrılabilmektedir. Ancak onu diğer

hayvanlardan ayıran bu özellik, onun yine aklı kullanarak nasıl canavarlaşabileceğini de

göstermektedir. Fakat Arendt bazı durumlarda şiddetin adaleti sağlamak için tek yol

olduğundan da bahsetmektedir. Çünkü koşulların değişebileceği bir ortam olmasına rağmen

değişmiyorsa hiddet gelişir.43

Aynı zamanda Arendt, Sorel için şiddeti övmekle yaşamı

övmenin aynı şey olduğundan bahseder. Çünkü Sorel’in şiddeti bu kadar övmesinin sebebi

Fransa’daki Dreyfus olayıdır. Sorel için işçi sınıfına duyduğu inancı korumasının sebebi,

işçilerin üretici olmaları ve toplumdaki tek yaratıcı öge konumunda bulunmalarıydı.44

Arendt, potansiyel devrimcilerin entelektüellerden oluşacağını savunmaktadır.

Amaçları iktidara yenilik katmak ve yeniden ayağa kaldırmaktır. Zaten dünya çapında

ayaklanmaların sebebi de egemen bürokrasiye isyandır.45

Sonuç olarak, iktidardaki gerileme

şiddet için açık bir davetiyedir. Çünkü elindekileri kaybetmemek uğruna şiddete

38

Ibid. p.55 39 Ibid. p.57 40 Ibid.p.59 41 Ibid. p.62 42 M.Hardt-A.Negri. Op.cit. p.430 43

Arendt. Op.cit. p.75 44

Ibid. p.85 45 Ibid. p. 95

Page 9: ŞİDDET VE DÜŞÜNÜRLERİ: SOREL, ENGELS VE ARENDT

8

başvurmaktan çekinmeyecektir. Ancak bu durum aynı zamanda diğer kesim için isyan ve

devrim yapma olasılığını da ortaya çıkaracaktır.46

SONUÇ

Şiddet kavramını sadece bu üç düşünürle açıklamak tabi ki mümkün değildir.

Kavram konsept olarak oldukça geniş ve kapsamlıdır. Gerek toplumsal gerekse siyasal açıdan

derinlemesine inceleme yapılması gereken bir konudur. Kavramın geniş olmasından dolayı

pek çok farklı düşünce mevcuttur. Sorel şiddet kavramını isyan ve devrim açısından inceleyip,

ulaşılması gereken noktaya erişebilmek için gerekli olduğunu söylemektedir. Bu düşüncesini

de genel grev ve sosyal mit kavramıyla pekiştirmektedir. Her ne kadar Marksist ve sendikalist

hareketlerden yola çıksa da özellikle mit kavramıyla Mussolini’yi bile etkilemeyi başarmıştır.

Öte yandan Engels, Marksist geleneğin devamı olarak Şiddet kavramını zor-iktidar

üzerinden incelemiştir. Ona göre toplumu ve siyasayı belirleyen temel özellik ekonomidir.

Ayrıca ekonomi politik yapıyı da derinlemesine etkilemektedir. Sonuç olarak iktidar

mücadelesi ekonomik yapının ve kaynakların doğru kullanımı ile ilgilidir.

Son olarak Arendt daha güncel bir düşünür olarak karşımıza çıkmaktadır. düşünür

kati olarak şiddeti lanetlemektedir. Ayrıca şiddet kavramı ile anlam karmaşası yaşanmasına

sebep olan diğer teorik kavramları da incelemektedir. Gerek savaş kavramı gerekse teknolojik

gelişmeler Arendt’in düşüncelerinin temelini oluşturmaktadır. Buna göre, politikanın varlık

nedeni özgürlük, deneyim alanı ise eylemdir ve insanlar eylemde bulunduğu sürece özgürdür.

46 M.Hardt-A.Negri. İmparatorluk, çev. A.Yılmaz, , İstanbul, Ayrıntı Yayınları p.126

Page 10: ŞİDDET VE DÜŞÜNÜRLERİ: SOREL, ENGELS VE ARENDT

9

KAYNAKÇA

Arendt, Hannah. Şiddet Üzerine. Çev. B. Peker, İstanbul, İletişim Yayıncılık

(2012).

Benjamin, Walter. Şiddetin Eleştirisi Üzerine. Haz.A.Çelebi, İstanbul,

Metis(2010).

Engels, Friedrich. Tarihte Zorun Rolü. Çev. S.Erdoğdu, Ankara, Sol

Yayınlar(2013).

Erdağı, Bora. Siyaset Felsefesi Tarihi. A.Tunçel-K.Gülenç(ed.) Karl Heinrich

Marx. İstanbul, Doğu-Batı Yayınları(2013).

Erdağı, Bora. Siyaset Felsefesi Tarihi. A.Tunçel-K.Gülenç(ed.) Walter

Benjamin. İstanbul, Doğu-Batı Yayınları(2013).

M.Hardt-A.Negri. Çokluk, çev. B.Yıldırım, , İstanbul, Ayrıntı Yayınları

M.Hardt-A.Negri. İmparatorluk, çev. A.Yılmaz, İstanbul, Ayrıntı Yayınları,

Sorel, Georges. Şiddet Üzerine Düşünceler. Çev. A. Hazaryan, Ankara, Epos

Yayınları(2013).

http://www.sendika.org/2009/02/hannah-arendt-siddetten-soz-etti-yonca-

gunes-yucel/