Say• 88 Yd VIII . 1970 __ - - ....... ,..... ....... - - + - '
Say• 88 Yd VIII . Şubat 1970 ~~ ~----- __ ......, :ı- .~-~--- - - ....... ,..... ....... - .~..... .... :::ı;:; - + ~-. -· ·~ - '
Hayatı
ALi EMlRI' EFENDI
'Diz çök önünde şimdi Emirt Efendi'nin"
Yahya kemal Beyatlı
Dr. Muhtar Tevfikoğln
Ali Emiri Efendi, 1857 de Diyarbakır'da doğmuştur. Seyid Mehmed Emiri Çelebi'nin torunlanndan Mehmet Şerif Efendi'nin oğludur.
Emirl Efendi'nin doğumundan 237 yıl önee vefat etmiş olan Seyid Mehmet .Emiri Çelebi de Diyarbakır'da devrin tanınımş şairlerindendi.
Annesinin, sekSen dört y~ma geldiği halde, vücudu yıpranmadan "terü taze" kaldığını, koltuğunun altında çıkan bir çıbanın ölüı::Qüne sebep olduğunu1, babasının da annesi gibi seksen dört y8.şında vefat ettiğini Emin· Efendi'nin bir yazısından öğreniyor.uz. ·
İlk tahsilini, memleketinde Sıbyan mek:i:ebinde görmüş olan Emiri Efendi, bilahare muhtelif medreselerde okumuş, birçok müderrislerden, bu arada büyük amcası Şaban Kafi ~endi'den de 4ers alarak yetişmiştir.
Diyarbakırlı şairlerin biyografileriyle eserlerine tahsis ettiği "Tezki~ei Şuara.i. Ami.d'' isimli eserinde, garip bir tarzda, kenili hayat · hikayesinden bahsederken: Hazreti Ali' ni~ kelamı kibarlarmı ezberlediğini,
· telgraf fennine merak ederek 1292 de aitı ay kadar bazı güı:ıler telgrafhane):'e dev:am ettiğini ve kısa zamanda pek fazla meleke ve bilgi kazandığını, bundan başka, istirahati ve uykusu balıasma vaktinin çoğunu tarih kitaplarına ayırdığını, uykusunda bile, okuduğu şeyleri yüksek sesle tekrar etmesinden.rahatsız olduklan için yanında kimsenin yatamadığını, bir lamba ışığında ekseriya sabahlara kadar okuduğundan zayıflayıp bitap düştüğilnü,' kaydeder.
Ayrıca, birçok arab şairlerinin eserlerini ha.fızasma nakşederek arapça şür söylerneğe heves ettiğini, bilhassa lugatlerin· zaptı hususunda büyük kaabiliyet gösterdiğini, Lügati Osmaniye'de ne kadar kelime varsa
· (1) Sta~b~lodemıia neticesi sepsis olsa gerek. (Dr. M. T.)
244 (12)
SAYI 88 M. TEVFİKOGLU \
hepsini tam manasiyle bildiğim, Sultan Murad'ın cülusunda kaleme aldığı kasidenin "Vilayet" gazetesinde parlak bir başlıkla yayımlandlğıru., bu kasidenin vilayet içinde akisler uyandırdlğım, hatta bunun kendisi tara..: fından yazılmayıp ceddinin divanmdan alındlğı hükmüne varılması üzerine, yeniden, hem de bu defa vezin ve kafiyesinin seçimini bazı arkadaşlarına bırakmak suretiyle, yine aynen 93 beyitti bir kaside söyleyerek böylece eskisinin de kendisine ait olduğunu dosta düşmana tasdik ettir..: diğini, aynı otobiyografide belirtir.
Süleyman N:azif, rt:mülemin Mahmut Kemal'e hitaben yazdlğı bir tezkirede: " ... Ali Emirl Efendi, biraderi tüccardan Mahmut Efendi'nin, ·Ketenciler Çarşısındairi dükkam civarında mumaileyhin muavenetiyle küçük bir tuhafiye_gi dükkam açmışb. Ahzü itadan ziyade kitap mütalaasiy-le vakit geçirirdi"2 , demektedir ki, bunun zikre değmiyecek kadar kısa. bir zamana inhisar ettiği §Üphesizdir. Nitekim, biyogra~sinden ·bahseden. kaynaklardan hiçbirisi bu hususa yer ver!Demiştir. Hatta İbnillemin Mah--mut Kemal dahi bu noktaya temas etmemiştir. ·
Bildiğimiz şudur ki, Ali Emiri Efendi'nin ~ca bir memuriyet hayatı vardır.
Çeşitli devlet hizmetlerinde bulunmuş, vazife dolayısiyle Anadolu veRumeli'nin birçok yerlerini görmüş, ikinci Meşrutiyetten sorira Halep· Derterdarlığmdan emekliliğe ayrılarak İstanbul'a yerleşmiştir.
1880 de bir heyetle Diyarbakır'a gelen Abidin Paşa, kendisini ilk de-fa memuriyete (müsevvidliğe) tayin etmiştir. Aynı heyete katılarak Har-put'a ve Sivas'a gitmiştir. Paşanın Selanik Valiliğine tayin olunması üze-rine onunla beraber Selanik'e naklolunmuştur. Sonra Kozan Sancağı·. Aşar Müdürlüğüne, Adana .A§ar Nezareti Başkatipliğine, Leskoviç,· Kır-şehir ve Trablusşam muhasebeciliklerine, Elazığ, Erzurum defterdarlık--'
!arına, Yanya, !şkodra ve Yemen maliye müfettişliklerine, Halep defterdarlığına tayin edilmiş ve nihayet 1908 de emekliliğe ayrıJmışbr. Memuriyet derecesi : Rütbei ula sımfı sanisidir.
Em.iri Efendi'nin ihtiras derecesine varan tek merakı, kitaptı. Son. nefesine kadar bu ilitirasla yaşamış, yoksulluklarını, kaderlerini; kırgın- ·
lıklarını eski kitapların yıpranmış ciltlerinde, sararmış yapraklarında.
unutmuştur. Bir çoğu ei yazması binlerce eski eser, gözünden bile kıskaiıarak muhafaza ettiği sevgilileriydi. Dünyasının ufukları onlarla ·ağanyor •. onlarla kararıyordu.
(2) İbnillemin Mahmut Kemal İnal, Son · asır Türk Şairlvri, cüz Ir, s. 310.
(13)
SAYI 1ss TÜRK K. 'üLT'üR'ü YIL VIII
Kitap tozları polen tozlarına benzer: Hayatın devamını sağlayan toz.. lar ... Kitap tozları içinde yaşadı Emin Efendi. O eserlerin müellifleriyle her gün yeİiiden dünyaya geldi, onlarla uzun ve vefalı bir dostluk kurdu.
Gezdiği, dolaştığı yerlerde, asgari zaruri ihtiyaçları dışmda hiçbir şeye masraf etmeden, maaşından artırdığı paralada birçok kitaplar sa-· tın almış ve son günlerine kadar da, eksilmeyen bir sevgi ve şevkle kitap toplamaya devam etmiştir. Nihayet, ömrü boyunca, nice maddi ve mane-
. vi sıkıntılar balıasma biriktirdiği 15.000 kadar kitabı, İstanbul'da Fatih~- . de Şeyhillislam Feyzullah Efendi medresesinde kurduğu kütüphaneye vakfetmiştir. Millet Kütüphanesi adını' alan ve sonraları diğer bazı vakıf kütüphanelerin de orada toplanmasiyle mevcudu genişleyen kütüphanede Ali Emiri Efendi, ölünceye kadar kü~üphane nazırı olarak {Hafızı kütüp değil!) sevgililerinin başında bulundu.
Prof. Dr. Feridun Nafiz Uzluk'un bana anlattığına göre, ölümünden iki üç gün evvel Emin Efendi kendisini çağırtmiş ; rahatsızlığından şikayet ederek tedavisi için gereken şeyin yapılmasını rica etmiş. Feridun Nafiz, Prof. Ma.zl?.ar Osman'ın Cağaloğlu'ı;ıdaki muayenehanesine gidip durumu anlatmış. Mazhar Osman hocamızın delaletiyle o gün hastayı
ambülansla Şişli'deki Fransız Hastanesine {Hôpital de la Paix) nakletmişler. Hastanede 23 Ocak 1924 te vefat eden Emiri Efendi'nin naaşı Fatih türbesi civarİna defnolunmuştur. Hastalığının teşhisi ve ölüm sebebi hakkında kesin bir şey ·bilmiyoruz. Thtiyarlık ve inme. {hemiplegie) olduğunu söylerler.
Emiri Efendi hiç evlenmemişti. Bir makalesinde Ahmet Refik'in dediği gibi: "Onun için aşk, saadet, hayat kitaplarıydı. Hayatını ekseriya valUettiği Millet Kütüphanesinde geçirir, etrafına toplanan genç dimağlarıiı ilifet ve mesaisinden, kendisine karşı gösterdikleri ihtiramattan son derece mahzuz olurdu"3 •
Geriye kalan zamanını Gedikpaşa'daki evinde yapayalnız ve yine okumakla, yazmakla geçirirdi. Evindeki perişan dekoru ziyaretine gidenler anlatırlar. · ·
Hayatında hiç resim çektirme<;liği için, çehresinin hatları, beden yapısı, fizik görünüşü hakkında bildiklerimiz mahduttur. Sadece, uzun boylu, iri yapılı, uzunca alakır sakallı, kara gözlü, yüz hatları düzgün, alim tipli, başı daima fesli ve ince sesli bir insan olduğunu, ince sesiyle bağıra bağıra konuştuğunu onu tanıyanlardan öğrenmiş bulunuyoruz.
Kendisi, bir yazısında : 66 yaşında olduğu halde vaktiyle kazaen çektirdiği bir dişinden başka dişlerinin tamam olduğunu ve hiçbir hastalığı
(3) Türk Tq:rih Encümewi Mecmuas1, sayı 7S.
246 {14)
SAYI -88 M. TEVF!KOGLU YIL vm
. bUlunmadığını, söyler. İbnillemin Mahmut Kemal ise. vaktiyle Kırşehir muhasebecİsİ iken arabadan düşüp sol kolunun lorıldığını ve layıkiyle tedavi ettirmediğinden çarpik kaldığını, yazar.
Emiri Efendi'nin hiçbir kötü a~kanlığı _yoktur. "Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası"ndak:i bir yazısında (~o. 3) bu noktayı bilhassa belirtir: "Ben müddeti ömrümde rakı, şarap ağzıma koymadım. Kumar oynamadım. Hatta sigara, enfiye, nargile, kahve lıe de melfıf olmadım. Yirmi seneden ziyadedir İstanbul'da mukim olduğum halde araba, veyahut tranvay ile mürur etmek gibi zaruretler müstesna olmak üzere ben henüz Beyoğlu'nu, Tokatlıyan'ı, Tepe Bahç~sini görmedim. Adaya bir kerre olsun gitmedim".
Eserleri
1) Divanı: Kezidisinin 10 cilt tutacağım ve yüz ıbinden fazla beyiti ihtiva edeceğini söylediği divam basılmamıştır.
_2) Tezkirei Şuarai Amid: Diyarbakırlı şairlerin ıbiyografilerinden bahseden bu eserin birinci cildi basılmıştır. İçinde kendi tercümei hali de vardır. Kütüphanedeki müsveddesinin sonuna 1296 ortalarına kadar ilaveler yaptığını, ondan sonra topladığı :Qir hayli isim ve eserin hastalığı dolayısiyle perişan kaldığını, kay-detmiştir. ·
3) Levami-ül Hamidiye. 4) OevahirülmUluk. 5) Ezharı Hakikat. 6) Yavuz Sultan SelimJin Türkçe eş)arının tahmisi. 7) Osmanlı Vilayatı Şarkiyyesi. · 8) N evadiri Eslaf: Bu isim altında ·bazı eski yazma eserleri h8.şi
yelerle yayınlamıştır: C8.mı Cem-ayin, Asafname, Nizam-üd-Düvel, Mardin Millükü Artukiye tarihi, Çin Seyahatnamesi, Tunus Tarihi. ·
9) Amid Mecmuası: Meşrutiyette 6 nüsha yayınlanmıştır. 10) Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası: Aylık dergi olup, 31 nüs
ha çık:mJştır. 11} Tarih ve Edebiyat Mecmuası: Ayrıca 5 nüsha neşrolunmuştur.
Şahsiyeti
Biyografisini, beJ!.rli çizgilerle sınırlanmış bir plan iÇinde derleyip toplamaya çalıştığımız Emirl Efendi'yi ömrü boyunca önüne katıp sürükleyen hangi rüzgardı?
Şür mi, dil mi, tercümei hal mi, tarih mi, tenkit mi?
(15) 247
SAY! . 88 TÜRK · KÜLTÜRÜ YIL VTII
Hiçbirisi değil belki! Gerçi bunlara teker teker vaktinin bir parçasını vermişti; fakat asıl hayatını, gönlüyle ve bütün varlığıyla k:itaplara ver-mişti. -
O, gayretli bir şark bilgini, anlayışlı, dikkatli bir kitap eksperi, tam manasiyle bir bibliyofil ve -en doğrusu- bir bibliyomancb: yani kitap .hastası idi.
Kitap hastalığı hastalıklarm en güzelidir! Anıili ne ise, genç nesil· · ıeri onunla temas ettirmeli. Milli kültürümüzün gönüllü muhafızları - her derecesiyle- kitap sevdasına tutulanlar arasından çıkacak.
Lakin, tutkunluk bir bakıma tuhaflığın anlamdaşıdır. Tutkun kişilerin çoğu zaman tuhaf hareketleri, ölçüsüz davranışları, ifrat ve tefrit arasınd~ ·bocalıyan dengesizlikleri oiur. .
Onda da vardı elbette... Üstel.ik doğuştan kimseye benzemeyen bir mizacı da vardı: . "nevi şahsına · münhasır" bir Osmanlı efendisi!
İbnillemin Mahmut Kemal: " ... ~yyamı sahavetimden beri tanıdığım Emiri Efendi merhumu hakkiyle tarif ve tavsiften acizim" dedikten sonra şu cümle ile başlıyor tarifine: "İslam ve Osmanlı tarihine, edebi ya ta ve ilmi ahva.Ii kütübe v~ olan, bazan akilane sözler söyleyen ve yazan bu zatı muhterem, ~aza~ da öyle acaib laflar savurur, öyle garib haller gösterirdi ki samiin ve nazirin du çarı hayret olurdu"". .
Mithat Cemal de 1937 de -bir mecmuada çıkm.ış olan nefis bir yazıSl:Ilda, şairane üsliı.bu ile kitap sevenlerden bahsederken, onu şöyle anlatıyor:
"35 sene evvel Sahhaflarda, kitapçı dükkanında sükiı.t ederek oturan bir adam görürdüm: Ali Emi~! Efendi. ·
. Ali Emiri "Efendi, kitapçı dükkamnda, birini bekliyormuş gibi, sokağa ait bir çeııreyle otururdu; halbuki onun bekleöiği şey dükkammn içindeydi: kitap! ... Çünkü Emiri Efendi ·kıitapçı dük.karunda saatlerce oturuyor demek, kitapçı bir gün evvel bir terekeden mutlaka bir yazma kitap aldı demekti. Çünkü Emir! Efendi bunu mutlaka duyarcb.
Ve bu yazma kitabı Emir! Efendi ucuz almayı, kitapçı pahalı satmayı düşünür, ikisi de bu hırsları belli olmasın diye karşılıklı susarlardı. . / Nihayet, kitapçı bir "define" bulduğunu söyliyerek Emiri'ye bir kitap uzatırdı. Fakat Eıniri Efendi "define"yi elinin tersiyle iterdi: ·
- istemem, bir eşi bizim kütüphanede var! Bu cevabı, kitapçı, Emir! Efendiye yakıştıramaz, meslek namına kı-
zardı: ·
(4) !bnülemin Mahmut Kemal, aynı eser, cüz II, s. 301.
248 (16)
SAYI 88 M. TEVFm:OQLU YIL VIII
- Eşi kütüphanenizde varsa ne çıkar? Rıza Paşa hazretlerinin5 kütüphanelerinde bir yazma kitaptan üç, dört nüsha bulunur. (Ha.ltikaten bu Rıza Paşa'nın bir yazma kitaptan_ üç, dört nüsha aldığı o kadar meş~ iı.urdu ki, biz çocuklar bile, bunu bitirdik: bir tanesini tezhibi iç1n, bir nüshasını yazısı için, üçün9üsünü de cildi için alıyordu.)
Emir! Efendi bu sefer Rıza Paşa'nın kütüphanesine kızardı: - Rıza Paşa)nın kütüphanesi mi? Hangi kütüphane? O, Ahmet Ve
fik Paşa'nın kütüphanesini aldı. Toplamadı, hazır buldu. Bu münakaşa bir kavga sesiyle başladığı halde kavga çıkmazdı; ve
Emiri Efendi yazma kitabı sabn alır, giderdi. Sonra ikisi birbirlerinin arkalarmdan mahremane eğlenirlerdi: kitabı ucuz aldığı içinEmiri Efendi kitapçınm cehaletine, kitapçı pahal~ satbğı için Emir! Efendi'nin saf-lığına gülerdi. ·
Mithat Cemal, tanıdığı diğer kitap meraklılarını da anlattıktan sonra, nihayet, "boyalı deve derisinin tarihini yazan" ; "ve inceliği yalnız topladığı değil, yazdığı kitaplarda da" görünen Selim Nüzhet'in kütüphane·sini tasvir ederek . yazısını bitirir.
Her kitap meraklısında (yahut hastasında) göriilen çeşit çeşit garabetten Emiri Efendi'nin "Q.Zak kalmasına imkan var mıydı? Kendisi de ha-. linden yakınıyar : .~
"Bir derde düşmüşüro ki bu a.Iemde basılı" "Baktıkça kendime ederim nefretü haya"
Bunlar, o psikolojinin hususiyeileri içinde biraz da_ tabii sayılmalıdır. Bütün hayatmda tek bir şeyi sevmenin çilesi, Emiri'ye birçok bilgiler
kazandırmış, araştı.ı;ma ·zevkini aşılaıruştı. Mithat Cemal, bir kitabındaa, 1903 senesinde Beyazıt'ta Mercan Yo
kuşunda, İbnillemin Mahmut Kemal Bey'in yazı odasında cuma günleri toplananları bir bir. tamtırken, nükteli bir cümleyle onuıi bu araştırıcı
· tarafına dokunuyor: "Elinde pertevsizle Sahaf Çarşısında Nedim'in kabrini arayan Ali Emiri Efendi _(Fatih'teki kütüphanenin sahibi).
Daha sonra oda yı tarif ediyor: "Bu odanın dört duvarından ikisinde Türk ve Acem hattailannın el yazılan ... Üçüncü duvarda çürük kaplı, ruhani ciltti kitaplarla dolu kütüphane ... İçinden Birinci Abdülhamid'in, Üçüncü Selim'in el yazılarını İbnillemin Mahmut Kemal Bey'in çıkarıp ,misafirlerine uzaktan gösterdiği cilbendler ... Dördüncü duvar hep pencere ... Ve bu pencerelere asıldığı için perde sandığım sevailer, Buhara işlemeleri ... ".
(5) Abdülha.mid devrinde Rıza Pa§a Muhacirin Komisyonunun birinci ft.zasıydı.
Kitaplan Üniversite Kütüphanesindedir, 4500 cilttir. (Mithat Cemal) (6) Mithat Cemal, Mehmet Akif, İst. 1939, s. 5-6. '
(17) 249
SAYI 88 TÜRK KÜLTÜRÜ YD.. VIII
Her halde Mithat Cemal'in dikkatini çekmemiş: Bu eski ve asil dekorun bir eksiği vardı: müsamaha!
Pencerelerinden müsamahanın aydınlığı girmemişti bu odaya... Dört duvarın daha yumuşak, daha parlak ve daha sıcak olabiınlesi · iç~ n müsa-maha şarttı. ·
Ev sahibi, herşeyi biliyor, "Tanzimat devrinin vezirlerini sakal boya.larına kadar" tanıyor, bütün kalem erbabını tekmil özellikleriyle biliyor, fakat hoşgörme diye birşey bilmiyordu.
Onun içindir ki, Son asır Türk Şairleri'nde Elmiri Efendi'nin .tercü- ... mei halini, öfkeyle kararmış bir mürekkeple· yazrmştı; hem de onun ölümünden sonra. Bununla da kalmamış, Emiri ile hiç ilgisi bulunınıyan b~- . ka babisierde de, bir münasebet düşürüp h8.şiyeler halinde onu gülünç ve küçük g~stermiye çalışmıştı.
Ne yaprmştı ·bu Emiri Efendi?
Aifedilmeyen suçu büyüktü: İbnillemin Kemal'in bir mukaddime ile neşr~ttiği Şeyhillislam Yahya Efendi divanındaki noksanlan "İk.dam" gazetesinde yazrmştı. Kıyamet işte bu anda kopmuş, Mahmut Bey o günden · sonra Emiri'ye düşman olmuştu. .. .
İk.dam'daki yazılar devam ederken, "Divanı Yahya" n8.şirinin, Sadnazam Sait Halim P~a'ya müracaat ederek, sadaret makamı tarafından
neşriyatın resmen durdurulmasını istediği, bunun üzerine Sadrıazam Paşanm efendiyi gücendirmiyecek şekilde, pek nazikane ve ince bir formülle neşriyatı durdurduğu, söylenir.
Emin Efendi, daima mültefit, nüktedan, tok sözlü· ve samimi idi. Süleyman Nazif'in 10 Teşrinievvel (ekim) 1926 tarihli bir tezkiresinde belirttiği gil::!i: "sevdiği, sevmediği anlarda da samirniyetten ayrılmazdı"7•
Şu anekdotu onu tanıyanlardan biri anlattı: İşgalde, İngiliz generali, bazı eski kayıtların okutulma.sı için mütehassıs istemiş. Ali Emiri Efendi ile _İsmail Saib Efendi'yi8 tavsiye etmişler. Bu ikisini o vakitlerin modeli, bugün "müzelik", kocaman bir otomobille alıp deniz müzesine götüriirlerken halk merakla :bunları seyrediyor, polisler selamlıyorlarmış. Emiri Efendi, yanındaki İsmail Saib Ef~diye: "- Ha.zret, bo~tuya verme demiş, beni sadrazam, seni de şeyhülislam zannettiler, keyfine bak!" ·
(7) İbnillemin Mahmut Kemal, aynı eser, cüz 2, s. 3J.O.
(8) İsmail Saib Sencer (1871-1940): Bayezit Umumi Kütüphane.sinde yıllarsa müdürlük etmiş, hayatını kütüphaneye ve ilme hasretm.iş, ilm! araştırma yapanlara büyük yardımlarda bulunmuş çok kıymetli bir aıtmiınizdir.
250 (18)
SAYI 88 M. TEVFİKOl";LU YIL VIII
Şu fıkrayı da İbnillemin Mahmut Kemal anlatır: "Kış yaklaştığı bir sırada Yakacik'daki sayfiyemizde bulunduğumuz
bir gün (Emir! Efendi) Babıali'deki mevkii me:muriyetime gelmiş, beni bulamayınca şu beyti yazıp masanın üstüne bıra.kıruş:
"Yakacıkta bulabilse yakacak" "Kış gününde dahi bizden kaçacak"
Ben de ~u beyt ile mukabele ettim:
"Düşme ey dil bu sözünden eleme" "Deli nin kali gelir mi kaleme"9 •
Adı deliye çıkarılan bu adamın kitap merakından başka hangi çılgınlığı vardı?
Sözleri bazan kırıcı olmuşsa hep o kitap sevgisindendir. Bir gece bir mecliste kitaptan söz açıldığı sırada: Emir! Efendi'İrin birdenbire alevienerek o zamanlar Şfırayı Devlet Tanzimat Dairesi Reisi olan Mahmut
. Esat Efendi'ye hitaben "ben bir Türk uşağı olduğum halde enfesün .nefis binlerce kitwbım var. Sen muazzam koca 'bir kadıasker olduğun halde kaç kitabın var .be adam" diyerek bağırınası ve biraz sonra da Mahmut
. Esat Efendi'nin elini öpüp kusurunun affım dilemesi10 , gibi haller başka nasıl yoruınlanabilir?
Bir ömrü dolduracak kadar güçlü olan bu sevgi, başta dostları olm~ üzere ona çok şey kaybettirmiş; fakat millelimize çok zengin bir kütüphane, baba biçilmez bir hazine kazandırmıştır.
Kütüphanesi . . . Eı:niıi Efendi, kütüphanede umumiyetle, kapıdan girince· sağdaki bü-
yük odada oturur, mutadı veçhile, biri içeriye girdiği zaman ayağa kalkmaz, o oturduktan sonra "safa geldiniz" diye ayağa kalkardı.
Ve bu garip tabiatlı adam, ilmi araştırma yapanlara incelik ve teva-zu ile yardımlarda bulunurdu. .
Bazı nadide kitapların daha iyi muhafazası maksadiyle Şeyhülislam Hayri Efep.di'nin ka.Iııl kristal aynaların sırlarım kazıtarak camekanlar yaptırdığı bu kütüphanede neler yoktu? İslam-Türk dünyasımn dil, edebiyat, tarih, fikir ve sanat mahsulleri... KıymetJi eski metinler, nadir nüshalar ...
Bunların arasında - az da ·olsa- batı edebiyatımn vesika değerini taşıyan orijinal eserleri de mevcuttur: Moliere'in el yazıları gibi...
.. (9) !bnülemin Mahmut Kemal, aynı eser, cüz li, s. 308-309. (10) İbnillemin Mahmut Kemal, aynı eser,· cüz-1I, s. 309.
U9) 2~
SAYI 88 TÜRK K'ÜLTitRU YIL VIII
Bundan dolayıdır ki Fransızlar Jm kıymetli kütUphaneyi 30.000 İngiliz Lirasına. satin almak için Emici Efendi'ye müracaat etıİıişler, ayrıca, tekliflerini daha cazipleştirmek için· şu nezaket şartlarını da öne sürmüşlerdi: Emiri Efendi'nin adına Paris'te bir kütüphane kurulacak, kendisi, ömrü boyunca yüksek bir maaşla kitaplarının başında ·hafızı kütüp olarak bulunacak, emrine Bolulu bir aşçı ve yeteri kadar ·müslüman hiz: :rp.etkar veriiecekti.
Emiri Efendi'nin cevabı şu: "- Ben bu kitapları, devletimin verdiği maaşla topladım; öldüğüm
zaman milletime kalması için! Bir daha böyle ·bir teklifle gelirse:tı.iz sizi buradan kovarım!" · ·
(Bu vakıayı yakınen bilenlerden . dinlediğimiz zaman, arasıra yurt içinde ve dışında pazara çıkarılan bazı kıymetli hususi kütüphaneleri acı
. ile hatırladık Feragat ve fedakarlığın karşılığı sözlüğümüzde "özveri" olduğu · gündenberi bu mefhum, artık para ile vermek manasma gelmeye başlamıştır) . ·
Ali Emifi Efendi, en büyük mükafatını Yahya Kemal'den almıştır:
Not:
Muhtac isen füylızuna eslaf pendinin Diz çök önünde şimdi Emiri Efendi'nin
Ami.d o şehr-i niır öğünsün ilel-e~ed Fazl ü faziletiyle bu necl-i billendinin
İklim-i Rfun'u gezdi otuz yıl taraf taraf Bir maksadiyle tab'ı nefa'is-pesendinin
Yekpare niır olan bu kütüphane-i nefis Yekpare servei;iydi bu aıemde kendinin
Ecdad-ı pakimiz gibi vakfetti millete H~yram oldu halk eser-i bi-menendinin
Ya Fahr-ı . Kainaat sen iyfa et ecrini Divan-ı Kibriya'da bu Şark ercünıendinin.
Ali Emiri Efendi'nJn en büyük hizmeti, hiç şüphesiz, Mahmud KaJ3garlı'nın
Divanü Lugat it-Tilrk adlı eserini bulması olmuşt~r. Bu eser, TalAt PaJ3a ve Ziya Gökalp'm himmeti ve himayesi ile Kilisli Rifat (Bilge) nin nezareti altında basb.rılabilm!ş ve daha sonraki araştırmalar da işte bu "Kilisli Tab'ı''na dayanılarak yürütülmüştür. Bu hususu açıklamak maksadiyle, Kilisli Rifat'm, "Yeni Sabah" gazetesinJn 1945 yılı EylOl-Ekim nüshalarmda çı.kmış olan Divanu L~gat it-Türk ve .Ali Emiı1 Efendi adlı yazısını aJ3ag"ıya aynen alıyoruz. (T.K.).
252 (20)