-
78 ENDÜSTRİ OTOMASYON
SANAYİNİN AKICI GÜCÜ: HİDROLİK ve PNÖMATİK
■ Konuya en baştan başlamakta yarar var: Bu nedenle önce,
İstanbul Ticaret Odası’nın “Hidrolik ve Pnömatik Ekipman Sektör
Raporu”na baktık.
Rapora göre; “Günümüzde enerji iletiminde kullanılan üç ana
kontrol yöntemi vardır; mekanik, elektrik ve akışkan gücü
sistemleri. Bu sistem-lerin tümünde enerji, enerji üretim
kaynağından kullanım kaynağına iletil-ir. Genellikle daha verimli
olması için bu üç yöntem birleştirilerek kullanılır. Kuvvet ve
hızın anında ve sisteme zarar vermeden kontrol edilebildiği başlıca
yöntemler, akışkan gücün-den yararlanan hidrolik ve pnöma-tik güç
iletim yöntemleridir. Akışkan gücü, basınçlı akışkanların, ister
sıvı ister gaz halinde olsun, enerjilerin-den faydalanılarak elde
edilen güçtür. Akışkan gücünün endüstride yaygın kullanımına
bakıldığında basınçlı yağ enerjisinden faydalanılan sistem-ler
hidrolik, basınçlı havanın ener-jisinden faydalanılan sistemler ise
pnömatik olarak ifade edilmektedir. Günümüzde birer mühendislik
dalı haline gelen hidrolik ve pnömatik, akışkanların
basınçlandırılması ve bu basınçlandırılmış akışkanların iletimi ve
denetimi aracılığıyla modern yaşamda gerek duyulan mekanizmaların
çalıştırılmasını sağlayan mühendislik dallarıdır. Hidrolik ve
pnömatik sistem-ler sağladıkları avantajlar nedeniyle dünyada
birçok sektörde yaygın olarak tercih edilmektedir.- Akışkan
gücünden ister doğrusal ister döner olmak üzere yüzlerce tona varan
kuvvetler elde etmek müm-kündür.
- Kullanımları ve kontrolleri çok kolaydır. Elektrikli
sistemlere nazaran hız ve konum kontrolü için üstün teknoloji
bilgisine ihtiyaç yoktur. Karmaşık değildirler. - Pnömatik
sistemler tehlikesiz ve hafi f -tir. Buna rağmen günümüz
teknolo-jisinde çok hassas ve kuvvet gerek-tiren işlemlerde
kullanılmaktadırlar. - Hidrolik uygulamalarda ağır sanayide ve
inşaat sektöründe gereken çok yük-sek kuvvetlere ulaşmak mümkündür.
- Hidrolik ve pnömatik sistemler, patlama tehlikesi olan gazlı
ortamlar-da, kimyasal tesislerde çok güvenlidir. - Pnömatik
sistemler temiz oda şartları gerektiren gıda ve ilaç sektöründe
rakipsizdir. - Diğer sistemlere nazaran çoğu zaman daha
ekonomiktirler.”
Çerçeveyi daralttığımızda ise Pnömatik, gaz basıncı ile çalışan
sistemlerin hareket ve kontrolünü gerçekleştiren uygulama alanıdır.
Pratik olarak vakum ve pozitif hava basıncı ile çalışan sistemler
ve kullanılan devre elemanları pnömatiğin kapsamı içinde
değerlendirilmektedir. Basınçlı hava, insanların kullandıkları ilk
enerji türler-inden bir tanesidir. Bilinen en eski uygu-lama MÖ.
2500 yıllarında kullanılan hava körüğüdür. Basınçlı hava yakın
dönemlerde madencilik ve metalurji sektöründe kullanılmıştır.
Pnömatiğin sistematik olarak güç uygulamalarında kullanılmaya
başlanması 19. yüzyılın ortalarına dayanmaktadır. O dönem-lerde
özellikle basınçlı hava ile çalışan el aletleri, matkaplar,
lokomotifl er ve benzeri güç sistemleri pnömatiğin gelişimine ve
hızla yaygınlaşmasına
öncülük etmiştir. Ancak günümüzde de çeşitli uygulamalarda yer
alan mod-ern kontrol elemanları ilk kez 20.yy ortalarında
kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle çok fazla kuvvet
gerektir-meyen taşıma, döndürme, indirme, kaldırma gibi işlemlerin
yerine get-irilmesi için oldukça basit ve süratli çalışan pnömatik
sistemler oluşturmak mümkündür. Önceleri çok basit ve az sayıda
elemanlardan oluşan pnömatik kontrol devreleri günümüzde onlarca
hareket elemanının birleşimine ola-nak vermekte ve diğer modern
kon-trol sistemleri ile entegre çalışarak neredeyse tüm endüstriyel
uygula-malarda kullanılmaktadır. Pnömatik sistemlerin endüstriyel
uygulamalarda sıklıkla kullanılması, enerji kaynağı olarak
kullanılan basınçlı havanın olumlu özelliklere sahip olmasıyla
doğru orantılıdır. Basınçlı havanın olumlu özellikleri şöyle
sıralanabilir.- Hava etrafımızı saran atmosferde sınırsız bir
kaynak olarak bulunur. - Hava kullanıldıktan sonra tekrar geri
kazanılmasına gerek kalmadan atmos-fere atılabilir ve ihtiyaç
duyulduğu zaman yeniden kullanılabilir. - Basınçlı hava
sıkıştırılmış olarak depolanabilir ve ihtiyaç duyulduğu zaman
kullanılabilir. - Hava belirli bir sıcaklık aralığında güvenle
kullanılabilir. - Yanıcı ve patlayıcı özelliği yoktur. - Basınçlı
hava zehirli değildir ve çevreyi kirletmez.- Yüksek hızlarda
çalışmak müm-kündür. - Pnömatik sistemlerin basınç ve hızının
kademesiz olarak ayarlanması mümkündür.
Dosya: Hidrolik Pnömatik
-
79ENDÜSTRİ OTOMASYON
Dosya: Hidrolik Pnömatik
- Pnömatik sistemlerde aşırı yük duru-munda elemanlar durur
ancak yük kalktığında tekrar çalışır. Dolayısıyla pnömatik
sistemler kendinden korumalıdır. - Düşük basınçlarda elde
edilebilecek kuvvetlerde sınırlıdır. Pratikte 3000-4000 N
mertebesinde kuvvetlere kadar pnömatik elemanlar kullanılmaktadır.
- Basınçlı havanın basıncı genelde 10 barın üzerine çıkmadığı için
kullanılan elemanların iç yapıları basittir. - Basınçlı havanın
üretilmesi için ger-eken birim enerji maliyeti yüksektir. Ancak
kullanılan elemanlar alternatif sistemlere göre daha ucuz olduğu
için toplam sistem maliyeti dengelenme-ktedir. Pnömatik, öncelikli
olarak hareketlerin nispeten hızlı, elde edilen kuvvetlerin küçük
ve çalışma şartlarının temiz ve emniyetli olması gereken yerlerde
ter-cih edilir. Pnömatik kontrol ve tahrik sistemlerinin sıklıkla
kullanıldığı sek-törler ve uygulama alanları aşağıdaki gibi
sıralanabilir: -Otomasyon sistemleri -Petrokimya endüstrisi
-Ambalaj ve paketleme sistemleri -İlaç ve gıda sektörü -Düşük
kuvvetler gerektiren pres
uygulamaları -Cam endüstrisi -Madencilik ve inşaat sektörü-Demir
çelik, döküm ve ağır sanayi uygulamaları -Otomotiv sektörü ve mobil
uygula-malar -Tekstil sektörü -Taşıma ve yerleştirme sistemleri
-Yarı iletken ve elektronik sektörü -Montaj sistemleri ve fabrika
otoma-syonu -Ağaç işleme sistemleri -Kâğıt endüstrisi -Dericilik
sektörü -Makine ve takım tezgâhları -Gemi pnömatiği ve gemi kontrol
sistemleri Genel bir ifadeyle, endüstriyel uygulamaların neredeyse
tümünde pnömatik elemanlar ve sistemler kullanılmaktadır.
Şimdi de Hidrolik’e gelelim. Hidrolik, basınçlı sıvılar ile
gücün üretimi, kontrolü ve iletimi ile ilgili teknolo-jiyi ifade
etmektedir. Kelime olarak su anlamına gelen Yunanca ”hydor”
sözcüğünden türeyen hidrolik, tari-hin ilk çağlarından itibaren
akarsular-dan su değirmenleri aracılığıyla güç
elde etmek gibi işlemleri ifade etme-kte idi. İlerleyen bilim ve
teknoloji ile birlikte hidroliğin ifade ettiği anlam da değişmeye
başlamış, daha ziyade yük-sek basınçlı ve düşük debili sistemler
ile gücün kontrolü ve iletimini konu alan bir teknoloji haline
gelmiştir. Tarihsel açıdan modern hidroliğin temelleri 1650 yılında
Pascal’ın kendi adı ile anılan “Pascal Yasası”nı hayata geçirmesi
ile başlamıştır. 1750 yılında Bernoulli’ nin “Bernoulli Denklemi”ni
oluşturması ile bir boru hattında akan bir akışkanın enerji
korunumunu ifade edebilmek mümkün olmuştur. “Akışkanlar Mekaniği”
adı altında yürüyen bu temel bilim araştırmaları, 1850 yılında
İngiliz Teknoloji Devrimi ile hayat bulmuş ve teknolojik bir atılım
olarak 1870 yılında buhar basıncı ile sıkıştırılan suyun vinçlerde,
perçin-leme makinelerinde, ekstrüzyon maki-nelerinde kullanımı
gerçekleşmiştir. 1870’lerden sonra modern anlamda ilk hidrolik
sistem uygulamasını 1906 yılında Amerikan savaş gemisi USS
Virginia’da basınçlı yağ kullanarak top yükseliş ve kontrol
sistemlerinin gerçekleştirilmesi ile başladığı kabul edilir.Bu
adımı takiben özellikle sızdırmaz
-
80 ENDÜSTRİ OTOMASYON
elemanlar konusunda gerçekleşen teknolojik buluşlar sonucunda
hidro-lik hızla gelişmeye başlamış ve 1926 yılında ABD’de bilinen
ilk hidrolik güç ünitesi üretilmiştir. 1936 yılında Harry
Vickers’in pilot kumandalı emniyet val-fi ni icadı ile devam eden
gelişmeler II. Dünya Savaşı ile birlikte gelen dev teknolojik
adımlar içinde yerini bulmuş ve hemen hemen tüm hidrolik devre
elemanları bu kısa süreç içinde uygu-lamaya sokulmuştur. 1950
yılında Jean Mercier lastik ayırıcılı biriktiriciyi, 1958’de Moog
MIT’de elektrohidrolik servovalfi icat etmiştir.Hidroliğin
avantajları:- Yüksek güç yoğunluğu, aynı hacimli benzer
sistemlerden daha yüksek kuv-vet veya tork elde etmek mümkün
olabilmektedir.- Akışkanlar mekaniğinin bir özelliği olarak,
kuvvetin ya da torkun sistem gerektirdiğinde kendiliğinden oluşması
dolayısıyla nispeten düşük enerji sarfi yatı mümkündür.- Sistemdeki
enerji depo edilebilir.- Sıvıların çok az sıkıştırılabilir
olmasından dolayı çok hızlı ve çok yavaş hareketler yüksek
hassasiyetle gerçekleştirilebilir.- Farklı kuvvet ve tork
değerlerine yumuşak ve kademesiz olarak geçmek
ve istenen değerlere göre hassas ayar-lar yapmak mümkündür.-
Dururken tam yükle harekete geçmek mümkündür.- Aşırı yükten
korunulabilir.- Kuvvet ya da torku sabit tutmak mümkündür.- Diğer
sistemlere göre daha az hareketli parçalar kullanıldığından daha
güvenli, ekonomik ve basittirler.- Elemanların haricen
yağlanmalarına gerek kalmaz.Tüm bu avantajları yanında hidro-lik
gücün çok uzun mesafelere taşınamaması sistemlerden yağ
kaçaklarının oluşması, hidrolik yağların çevresel açıdan zararlı
olmaları gibi dezavantajları vardır.
Hidrolik uygulanan alanlar, genel olarak şöyle sıralanabilir:1.
Endüstriyel Hidrolik; Demir Çelik Endüstrisi, presler (sıvama,
abkant, ekstrüzyon, dövme presleri) plas-tik enjeksiyon makineleri,
takım tezgahları.2. İnşaat Mühendisliği ve Güç üre-tim Tesisleri;
baraj uygulamaları savak ve bendler, köprü hareketleri, maden
makineleri, türbinler, nükleer reaktör-ler.3.İş Makineleri;
eskavatörler, vinçler,
inşaat ve kazı makineleri, belediye araçları.4.Özel Uygulamalar;
teleskop yatakları, anten tahrik hareketleri, sondajlar,
uçaklardaki kanat ve iniş takımlarının tahriki, askeri uygulamalar,
eğlence sektörü uygulamaları.5.Gemi Hidroliği; dümen kontrolleri,
liman vinçleri, baş menfezler (kapılar), yelken iticiler, güverte
makineleri ve vinçleri.
Dünyadaki Hidrolik-Pnömatik sek-törünün durumuna bakıldığında,
Avrupa Hidrolik ve Pnömatik Komitesinin (CETOP) dünya pazarı
istatistik rakamlarına göre, 2002 yılı itibariyle dünyada hidrolik-
pnömatik pazarında en büyük payı 10 milyar US$’la A.B.D almaktadır.
A.B.D’yi takiben 9 milyar US$’la Avrupa ülkeleri 2. büyük pazar
payını teşkil etmek-tedir. Avrupa’nın ardından Japonya üçüncü
sırada gelmektedir.Dünya hidrolik-pnömatik pazarında önde gelen
A.B.D ve Avrupa pazarlarına yakından bakıldığında, Avrupa pazarında
Almanya’nın lider olduğu görülmektedir. Almanya’yı İtalya ve Fransa
takip etmektedir. A.B.D hidro-lik-pnömatik pazarının %28’ini
pnö-matik, %72’sini hidrolik ürün pazarı
Dosya: Hidrolik Pnömatik
-
81ENDÜSTRİ OTOMASYON
oluşturmaktadır.Sektörün Türkiye verileri ise şöyle:-Sektörün
ticari hacmi: Yaklaşık 200 milyon ABD$ tutarında,-Firma sayısı:
Yaklaşık 300 fi rma-İthalat hacmi: Yaklaşık 120 milyon ABD$- Yerli
imalat hacmi: Yaklaşık 20 mily-on ABD$- Makine ve ekipmanlarla
giren ithalat: Yaklaşık 60 milyon ABD$Hidrolik ve pnömatik, birçok
sektörle iç içedir. Hidrolik-pnömatik, çok geniş bir yelpazede
farklı sektör ve teknolo-jilere hitap ettiği için stratejik bir
öneme sahiptir. Ancak ülkemizde bu alandaki pazar hacmi küçük
kalmıştır. Özellikle ileri teknoloji ile büyük ölçekte üretim yapan
gelişmiş ülkelerin sanayi kuruluşları pazar olarak seçtikleri
ülke-mize distribütörleri aracılığıyla veya bizzat gelerek
pazarlama ve servis ağlarını kurmuşlardır. Değişik alan-larda
üretim yapan küçük ölçekli yerli sanayi kuruluşları, bu
kuruluşlarla rekabet edememiş, korumasız kalmışlardır. Bazı fi
rmalar, yabancı evlilik yaparak yaşamlarını sürdürmüş, bazı fi
rmalar kapanmış ancak birçok
fi rma ise zorlu rekabet ortamında savaşma yolunu seçmiştir. Bu
fi rma-lar sahip oldukları öz sermayeleri ile veya çok az olan
devlet desteği ile teknolojilerini yenilemiş, kalite ve stan-dart
kavramlarını hayata geçirerek sek-törde kalmayı başarmışlardır.
Türkiye Hidrolik-Pnömatik Sektörü’ndeki fi rmalara bakıldığında en
büyük 10 ithalatçı fi rmanın pazar payı %50 civarındadır. Sektörde
yerli imalat yapan fi rmaların çoğu atölye tarzında üretim
yapmaktadır. Teknolojik bilgi ve birikime sahip modern fabrika
tarzında üretim yapıp ihracat yapan aynı zamanda iç pazara mal
satan fi rma sayısı çok azdır.
MEVCUT DURUM VE SEKTÖRÜN SORUNLARI:Sektördeki firmaların çoğu
KOBİ niteliğinde ve küçük işyeri kapsamındadır. Hidrolik-pnömatik
sektörünün dünyada yeni bir alan olması nedeniyle Türkiye’de de
sek-törün önü açıktır. Hidrolik-pnömatik sektörü ile ilgili
sağlıklı bir sektörel envanter çalışması yapılmadığı için,
istatistiksel sonuçlar yardımıyla
sağlıklı yargılara varmak pek müm-kün değildir. Ancak sektörde
önde gelen yerli imalatçı ve ithalatçı fi r-malardan edinilen
bilgiler yardımıyla mevcut duruma dair değerlendirmeler şu şekilde
sıralanabilir- Hidrolik-pnömatik ürünlerinin iç pazarda daha çok
tüketilebilmesi için girdi verdiği sektörlerin üretimlerini
arttırmaları gerekmektedir. Özellikle bu ürünlerin en çok
kullanıldığı Makine İmalat Sanayinin teşvik edilmesi, Hidrolik ve
Pnömatik Sektörü’ndeki yerli üretimi ve ihracatı arttıracaktır.-
Arz talep dengesizliği sektörün en önemli sorunlarından birisidir.
Arzın talepten fazla olması fi rmaları sıkıntıya sokmaktadır.
Dolayısıyla pazarın genişletilmesi gerekmektedir.- Sektörde bulunan
yerli fi rmaların sermaye birikimlerinin çok az olması nedeniyle
yeni yatırımlar ve Ar-Ge yapılamamaktadır.- Sektördeki ürün
çeşitliliği 400 bin adet civarındadır yerli üretici fi rma-lar
sermaye azlığından büyük ölçekte üretim yapan uluslararası fi
rmalarla rekabet edememektedir.- Firma enfl asyonu
yaşanmaktadır.
Dosya: Hidrolik Pnömatik
-
82 ENDÜSTRİ OTOMASYON
Çok sayıda fi rmanın olması reka-betin fi yatta yoğunlaşmasına
neden olmaktadır.- Özellikle uzak doğudan kalitesiz ve ucuz olarak
ithal edilen ve standart-lara uygun olmayan ürünler, sektörün
gelişimini engellemektedir.- Üreticiler, kalitesiz ithal ürünlere
dur denebilmesi için sektöre disiplin ve standart getirilmesini ve
denetimin arttırılmasını istemektedirler.- Hidrolik ve pnömatikte
üretile-meyecek bir sistemin olmadığını söyleyen üreticiler,
sanayicilerin ürün-lerine karşı ilgisizliğinden şikâyetçi
olmaktadırlar.- Konusunda uzmanlaşmış müh-endis ve ara teknik
eleman sayısı yetersiz olduğu için kalifi ye eleman sıkıntısı
yaşanmaktadır. Üniversite –sanayi işbirliği yeterli değildir.
Teknik meslek liselerinde ve meslek yüksek okullarında zorunlu ders
olan konunun üniversitelerde de aynı kapsama alınması
istenmektedir.- Tahsilâtta problemlerle
karşılaşılmaktadır. Tahsilât sorunu alıcı ve satıcı arasında
hukuki sorun-lara yol açmaktadır.- Üretimin, ihracatın arttırılması
için devlet yardımlarının planlı olarak arttırılması gerekmektedir.
Devlet yardımlarının yetersiz olmasının yanında var olan
desteklerde sektörde bulunan fi rmalar tarafından bilin-memekte
veya çok az bilinmektedir.* Hidrolik-pnömatik sektörünün girdi
verdiği önemli sektörlerden olan iş makineleri alanında devlet
yatırımlarına bağlı olarak önemli daral-malar olmuş dolayısıyla
sektör olum-suz etkilenmiştir.- Yerli ürünlere karşı olumsuz bir ön
yargı oluşmuştur.- Enerji fi yatları yüksektir.- Hidrolik- pnömatik
alanında Türkçe teknik yayınlar azdır.
SONUÇ:Hidrolik-Pnömatik Sektörü’nün ülke-mizde gelişimi
sanayileşme hamlesi ile birlikte başlamıştır. 1970’lerde
başlayan bu süreç içinde piyasa ihtiyacı, önceleri dünyanın önde
gelen markalarının ithal edilmesi yoluyla karşılanmıştır. Ancak,
bir süre sonra, piyasada talebin artması, yüksek güm-rük vergileri
ve kur farkları nedeni-yle ithalatın zorlaşması sonucu yerli
ürünler, alternatif olarak piyasada pay sahibi olmaya başlamıştır.
Çoğunlukla atölyeler bazında başlayan hidrolik ve pnömatik devre
elemanları üretimi 1980’lerde ülke ihtiyacının önemli bir bölümünü
karşılar hale gelmiştir. Ama, 1990’lı yılların ikinci yarısında
Türkiye’nin Gümrük Birliğine girm-esi, gümrük oranlarının kısa
sürede sıfırlanması ve ülkemizin açık pazar haline gelmesi, yerli
üreticileri dış etkilere karşı hazırlıksız ve savunmasız
yakalayarak olumsuz yönde etkilemiş ve pazardan aldıkları payın
küçülme-sine sebep olmuştur. Ülkemiz Hidrolik-Pnömatik Sektörü’ne
yerli üretim açısından bakıldığında aşağıdaki tablo ile
karşılaşılmaktadır:Hidrolik silindirler: Çok özel boyut-
Dosya: Hidrolik Pnömatik
-
83ENDÜSTRİ OTOMASYON
larda olanlar hariç ülkemizde kaliteli ve çeşitli hidrolik
silindirler üretilme-ktedir. Ülke ihtiyacının neredeyse tamamına
yakını yerli üretimle karşılandığı gibi önemli miktarlarda ihracat
da gerçekleştirilmektedir.Pnömatik silindirler: Genel kullanım
amaçlı pnömatik silindirler birçok üre-tici tarafından kaliteli
olarak üretilme-kte ve ihracatı gerçekleştirilmektedir.Hidrolik
valfl er: Mobil hidrolik alanında mekanik kumanda kolları geniş bir
yelpazede ülkemizde üretilir hale gelmiştir. Elektrohidrolik valfl
er, car-tridge valfl er, oransal valfl er ülkemizde
üretilmemektedir. Hidrolik pompalar: Dişli pompaların geniş bir
yelpazede üretimi vardır ve ihracatı yapılmaktadır. Pistonlu
pompaların sabit debili olanlarının da bazı tipleri üretilmekte,
paletli pom-palar, değişken debili pompalar, yüke duyarlı pompalar
ve kapalı devre sistemleri ülkemizde üretilmemekte olup ithal
edilmektedir.Hidrolik bağlantı elemanları (Fittings): Bu alanda
yerli üretim çeşitlik ve kalite açısından ülke ihtiyacını
karşılamakta ve ihracatı yapılmaktadır.Hidrolik diğer aksam:
Filtreler çeşit olarak sınırlı üretilmekte ve standart sistemlerde
kullanılmaktadır. Daha hassas ve pahalı sistemler için olan-lar
ithal edilmektedir. Akümülatörlerin pistonlu tipleri yerli
üretilebilirken balonlu tipleri üretilmemektedir.Hidrolik güç
üniteleri: Her türlü güç ünitesi ülkemizde üretilmekte olup, üretim
ülke ihtiyacına cevap verebil-ecek düzeydedir.Hidrolik motorlar:
Ülkemizde üretilmemektedir. Sektörle ilgili olarak, AR-GE
yatırımlarına daha fazla
ağırlık verilmelidir. Yerli üreticilerin iç pazardan daha fazla
pay almasını ve güçlenmesini sağlamak amacıyla ilgili kurumlarca
sektöre yönelik teşvik düzenlemeleri yapılmalıdır.
HİDROLİK-PNÖMATİK SEKTÖRÜ’NDE BUGÜNHidrolik-Pnömatik Sektörü’ne
ilişkin en son ve en kapsayıcı durum değerlendirmesinin Ekim 2014
tari-hinde yapıldığını söyleyebiliriz. Çünkü bu tarihte sektör
temsilcileri, VII. Ulusal Hidrolik Pnömatik Kongre ve Sergisinde
bir araya gelmiş. TMMOB Makina Mühendisleri Odası adına 1999
yılından günümüze kadar İstanbul ve İzmir Şubeleri’nin
sekretaryalığını üstlendiği “Ulusal Hidrolik Pnömatik Kongresi ve
Sergisi” sonucunda hem kongre değerlendirmelerini aktarmak hem
sektöre yol gösterici olabilmesi adına bir sonuç bildirgesi
yayınlanmış.Kongrede açılış konferansı, bildiriler, atölye
çalışmaları, kurslar, paneller, yuvarlak masa toplantıları, özel
oturum toplantıları, forumlar ve konferanslar ile dinamik bir
platform oluşturulmuş; 56 bildiri sunumu, 18 atölye çalışması, 1
panel, 4 kurs, 2 yuvarlak masa toplantısı, 6 özel oturum, toplantı
ve forum düzenlenmiş. Kongre kapsamında gerçekleştirilen atölye
çalışmaları ve kurslar ile yeni bilgi ve teknolojilerin
yaygınlaştırılmasının yanında, sektör çalışanlarının doğru ve tam
bilgilerle donatılmasına yönelik sürekli eğitimler yapılmış.“Ulusal
Hidrolik Pnömatik Kongresi ve Sergisi Sonuç Bildirgesi”nin ana
mesajları ise şöyle: “Dünyayı saran krizin ülkemize yansımaları ile
Türkiye
ekonomisinin yapısal sorunları, daha özelde imalat sanayi,
makine imalat sanayi ve hidrolik-pnömatik sektörünün sorunları iç
içe geçme-ktedir. Türkiye’nin hidrolik-pnömatik sektörünün
teknoloji kullanımı ve projelendirme açısından dünyanın gerisinde
kaldığı söylenemez. Hatta sistem üretme noktasında oldukça iyi
durumda olduğumuzu söylemek mümkündür. Ancak üretim açısından aynı
durum söz konusu değildir. Bu noktada sektörün ana sorunları; yerli
üretim, Ar Ge, sektörle ilgili teknolojik ve endüstriyel birikim,
sermaye/fi nans-man ve kalifi ye işgücü yetersizlikleri ile yüksek
girdi maliyetleri, ithal ürünlerin yerli üretime göre pazar
paylarının yüksek oluşu ve dışa bağımlılık olarak sıralanabilir.
Yerli üreticilerin ihracatta yaşadıkları sorunlar ve çoğunluğu KOBİ
düzeyinde olan bu fi rmaların kamu desteklerinden yararlanmaları ve
bilgilendirilmeleri ile ilgili eksiklikler vardır.AKDER (Akışkan
Gücü Derneği) ve CETOP(Comité Européen des Transmissions
Oléohydrauliques et Pneumatiques)’tan alınan istatistikî bilgilere
göre sektörün 2013 yılı sonu itibariyle pazar büyüklüğünün 512
mily-on Euro civarında bir değere ulaştığı görülüyor. 2000 yılında
bu rakam 130 milyon Euro iken 2008 yılında 190 milyon Euro‘ya
yükselmiştir. Bu raka-mlara bakıldığında Türkiye’nin dünya-daki
toplam pazar payı 2000 yılında % 0,5 iken 2013 yılında% 1,4‘e
yükselmiş bulunmaktadır. Yine CETOP verilerine göre 16 Avrupa
ülkesinin dâhil olduğu CETOP bölgesinde pazar payımız 2000 yılında
% 1,5 iken 2013‘te % 4,7‘ye yükselmiştir. Sektörün geleceği
için
Dosya: Hidrolik Pnömatik
-
84 ENDÜSTRİ OTOMASYON
tüm dünya pazarına hitap edebilecek düzeyde kaliteli, uygun fi
yatlı, sürekli geliştirilen ve yüksek teknolojili üretim yapabilen
kuruluşlar ile en modern ve çağdaş bilgilerle donatılmış, makine
imalat, tasarım ve sistem mühendisliği alanında hizmet sunan
kuruluşların sayıları artırılmalıdır.- Hidrolik-pnömatik sektörünün
geleceğini, makine imalat sektörünün gelişimi belirleyecektir.
Makine imalatçılarının tasarım ve uygulama-larda hak eden yerli
ürünlere öncelik vermesi ve güven duyması ile yerli imalat
sektörünün beklenen düzeye ulaşacağı, katma değeri yüksek
ürün-lerin yerli olarak üretilmesinin de ulusal ekonominin yararına
olacaktır. Bu bağlamda dünya pazarında reka-bet edebilen yerli
üreticilerin sayısı artırılmalıdır.-Sektöre yönelik devre
elemanları üret-iminde yüksek nitelikli malzemelerin, ileri üretim
teknolojilerinin ve bilgi sayar tabanlı denetim sistemlerinin
giderek artan oranda kullanılmasından dolayı, üretici fi rmaların
Ar Ge olanaklarının artırılması ve teşvik edilmesi ülke yararına
olacaktır. Bu doğrultuda vergi mükellefiyetliklerinde belli
indirimler yapılmalı, teknoparklardan yararlanmaları konusunda
AKDER‘in yol göstericiliğinde sektör fi rmalarının bir araya
gelmesi sağlanarak ortak Ar-Ge merkezleri
kurulmalıdır.-Hidrolik-pnömatik sektöründe ihti-
yaç olup olmadığına ve kişilerin yeterliliğine bakılmaksızın
birçok işletmenin açıldığı, birçok meslek için ustalık, kalfalık
belgesi vb. aranırken bir fabrikanın hidrolik hattını kuran fi
rmanın yeterliliğine bakılmamaktadır. Makinelerin çalıştırılması ve
bakımı ehliyetsiz kişilere emanet edilmektedir. Bu saptamalardan
hareketle, piyasa gözetimi ve denetimi etkinleştirilmeli, sektör
dernekleri bu yapının içerisinde yer almalı, mesleki yeterlilik ve
eğitim konusuna önem verilmeli ve yeterlilik sahibi olmayan
kişilerin iş yapmalarına engel olunmalıdır.-Hidrolik-pnömatik
tahrikli makine üre-ticilerinin, kullanıcılarının ve bilhassa bu
sektörde hizmet veren kuruluşların ihtiyaç duydukları, yetişmiş
teknik ele-man ve makine imalat, tasarım ve sistem mühendisliğin de
var olan boşluk halen doldurulamamıştır. Ülkemizde otomasyonun ve
dolayısıyla da hidrolik ve pnömatiğin yaygınlaştırılması, teknik
kadroların etkin ve sürekli olarak eğitilmesine ve bu yolla da
bilgi ve kullanım potan-siyelinin artırılmasına bağlıdır. Bu
kapsamda hidrolik-pnömatik alanında sektörün desteğiyle, bir
üniversite bünyesinde “Araştırma Enstitüsü” kurulmalı,
hidrolik-pnömatik alanında üniversitelerde lisansüstü programlar
oluşturulmalıdır.-Bütün dünya teknolojik yarış içerisinde-dir. Bu
yarışın içinde bilgi sahibi olmak
gerekmektedir. Bilgi sahibi olmanın eğitimle mümkün olduğu
bilinmeli ve teknikokullarımızda yapılan eğitimler üretim odaklı
olmalıdır. Sektörümüzün gelişmesi için MEB, YÖK ve Akışkan Gücü
sektörü temsilcileri ile birlikte eğitim programlarında ihtiyaca
uygun güncellemeler yapılmalı, Endüstri Meslek Liseleri’nde
uygulamalı meslek derslerinin niteliği geliştirilmeli, atöly-elerde
mevcut makine ve tezgâhlar, en son modeller ile yenilenmeli ve
üniversitelerde güncel teknolojiler ve endüstriyel uygulamalar
öğretilmeli, altyapı çalışmaları tamamlanmalıdır.-Yetişmiş insan
gücü ve kalifi ye ele-man konusu şu anda sektörün en büyük problemi
olarak görülmektedir. Anadolu Teknik Liseleri’ndeki
hidro-lik-pnömatik bölümleri kapatılarak mekatronik bölümü haline
getirilme-kte, makine mühendisliği bölümler-inde lisans
programlarında akışkan gücü hala bir ya da iki ders olarak
okutulmaktadır. Tüm Ulusal Hidrolik-Pnömatik Kongreleri’nde,
sempo-zyumlarda ve toplantılarda talep edilm-esine rağmen Makine
Mühendisliği Bölümünde akışkan gücü yüksek lisans programı
açılmamıştır.15 yıldır kongre düzenleyen bir sek-törün bulunduğu
ülkede hala yük-sek lisans programlarının olmaması sektörün önünde
büyük engel olarak durmaktadır. Üniversitelerimiz bu konuyu en kısa
sürede programlarına
Dosya: Hidrolik Pnömatik
-
85ENDÜSTRİ OTOMASYON
almalıdırlar. Rekabet edebilmenin ön koşularından birisi;
kullanılan teknolo-jilerin inşaat sahaları, tüneller, maden
ocakları, demir çelik tesisleri ve ter-saneler gibi yüksek riskli
ortamlarda işçiler için güvenli çalışma koşullarının sunulmasıdır.
Ülkemizin iş kazalarında kaybedilen insan sayısı bakımından dünyada
üçüncü Avrupa‘da birinci sırada olduğu belirtilmiştir. Sektörün
sunduğu güvenli ürünler ile bu kazaların önüne geçilmesinin müm-kün
olduğu, insan, makine ve tesi-sin güvenliğini sağlamanın, sektörde
tasarım ve üretim sürecinde sistem ve donanım seçiminde güvenliğin
önemli bir kriter olduğu unutulmamalıdır.-Sanayide enerji
verimliliği, uluslararası rekabet gücü açısından önemli bir
unsurdur. Enerjide sürdürülebilirliğin sağlanması, dışa
bağımlılığın azaltılması, enerji maliy-etlerinin ekonomi üzerindeki
yükünün hafi fl etilmesi gerekmektedir. İklim değişikliği ile
mücadeleye yönelik çalışmalar yapılmalı, enerjinin ve enerji
kaynaklarının verimli kullanımının tes-piti yapılarak sektörde,
hidrolik-pnö-matik sistem tasarımlarında ve üreti-minde enerji
verimliliğine önem ver-
ilmelidir. Sistemlerin enerji verimliliği ölçülebilir olmalı,
belgelendirilmeli ve teşvik edilmelidir.-Enerji verimli sistemler
oluşturmak için tasarım, işletme ve bakım süreçlerindeki
mühendislik hizmetleri, enerji verimliliğine ilişkin mevzuatın
sektöre etkileri, kamu ihalelerin-de enerji verimli sistemlerin
teşvik edilmesi, enerji verimliliği kriterlerinin belirlenmesi,
enerji izleme sistem-lerinin kullanılması gibi konularda Makina
Mühendisleri Odası, AKDER, MİB (Makine İmalatçıları Birliği),
üniversite öğretim üyeleri ve sektör bileşenlerinin katıldığı bir
çalıştay MMO tarafından düzenlenmeli, bu konuyu takip etmek üzere
sürekli bir komisyon oluşturulmalı, elde edilen sonuçlar ilgili
bakanlıklara iletilmelidir.-Yazılım mühendisliğindeki yeni
yaklaşımların, yenilikçi makine kon-septlerine olanak sağladığı,
akıllı mobil cihazlar, uygulamalar ile entegre PLC sistemlerinin
çalışma esnekliğini artırdığı, bu yeni yaklaşımların müh-endislik
çalışmalarını kolaylaştıracağı ve rekabette esnekliği arttıracağı
tespiti yapılarak sektör, yazılım mühendisliği alanındaki
gelişmeleri izlemeli ve
uygulamalara yansıtmalıdır.-Tüm gelişmiş ülkelerde rahatlıkla
ulaşılabilen pazar bilgilerini toparlama-ya yönelik gerekli altyapı
çalışmaları başlatılmalı ve sonuçlandırılmalıdır. CETOP ile
ilişkiler daha da geliştirilmeli, bu dönem Türkiye‘de olan CETOP
başkanlığı daha etkin değerlendirilmelidir.-Makine üretiminin,
bütün diğer sek-törlerin altyapısını oluşturmak gibi stratejik bir
özelliği olduğu, Avrupa Birliği, Amerika, Japonya, Çin gibi
sanayileşmede ileri seviyede olan ülkelerde makine imalat sektörü
stratejik ve temel bir sektör olarak kabul edilmektedir. Bu sektörü
koru-mak, geliştirmek için her türlü destek verilmelidir. Ülke
ekonomisinin loko-motifi de makine imalatı sanayi olması gerektiği
vurgulanarak makine imalat sektörü gelişmeden, Türkiye‘de hiçbir
sektörün geleceğinin olmayacağı bilin-melidir. Bu tespitten
hareketle sektör bileşenleri ve AKDER makine imalat sektöründeki
her türlü örgütlülüğün içinde olmalı ve
desteklemelidir.-Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıllık dönem için toplam
ihracat hedefi 500 milyar USD olarak planlanmaktadır.
Dosya: Hidrolik Pnömatik
-
86 ENDÜSTRİ OTOMASYON
Toplam ihracat içinden 100 milyar USD gibi bir kısmın makine
imalat sek-törü tarafından karşılanması beklen-mektedir. Bütün bu
hedefl er dikkate alındığında hidrolik-pnömatik sektörü de
önümüzdeki 10 yıllık dönemde paralel bir ivme içinde olmalıdır.
Hidrolik-pnömatik sektörü makine imalat sektörünün ihtiyaçlarına
cevap verebilecek kalite seviyesine ulaşmalı, makine imalat
sektörünün lokomo-tif rolünü üstlenmeli, diğer yardımcı sektörler
gibi hidrolik-pnömatik sek-törü de bu frekansı yakalayıp, benzer
büyümeyi gerçekleştirebilmelidir. -Son yıllarda gelişmiş ülkelerin,
katma değeri daha yüksek sektörl-ere yönelmesi, maliyetlerin
yükselm-esi, AB ülkelerinin çevre vb. yasaları bu ülkelerin
üretimleri azaltmasına ve bu tür sorunların daha az olduğu ülkelere
yönelmesine neden olmuştur. Bu ülkelerarasında ülkemiz de
bulun-makta ve son yıllarda gerek üretim yaptırma ve gerekse
yatırım anlamında ilgi çekiciliğini sürdürmektedir. Bu anlamda
sektör de bu ilgiden payını almakta ve cazibe merkezi olmaktadır.
Bu sürecin bir müddet daha süreceği düşünülürse sektör bu olanak
iyi değerlendirmeli ve planlamalıdır.- Dünyada hızla gelişen ve
sanayileşen ülkelere baktığımızda (Çin, Tayvan, Kore gibi), uzun
vadeli sanayileşme
politikalarının olduğu ve hangi sek-törlerde gelişecekleri
konusunda planlarının belli olduğu, sanayicilerin yönlendirildiği
ve desteklendiği görül-mektedir. Ülkemizin bir sanayileşme
politikası olmadığı görülmekte ve sanayimizin henüz hangi
sektörlerde gelişeceği dâhi bilinmemektedir. Makina İmalatçıları
Birliği gibi sanay-icilerin bir araya geldiği birliklerin bu konuda
attığı adımlar diğer sektörler tarafından da örnek alınmalıdır.
Benzer çalışmalar diğer sektörler tarafından da uygulamaya
konulmalıdır. Makine, maden, inşaat, gemi, demir çelik gibi
hidrolik-pnömatik sektörünün ana müşterisi olan sektörlerin
gelişimi hidrolik-pnömatik sektörünü de geliştirecektir. Bu
sektörlerin gelişmesi için uygulanacak destek ve politika-lar
doğrultusunda bunların alt sektörü olan hidrolik-pnömatik
sektörünün de aynı politika ve desteklerden yararlanması için
gerekli girişimler ve yasal çalışmalar yapılmalıdır.-Bugün,
komponent üreten fi r malarımız yurt içi pazarlardan elde ettikleri
tecrübeyle ürünlerinin kalite kriterlerini uluslararası pazarlarda
kabul görecek seviyeye getirmişler, pazarlarını büyütmüşler ve
buradan elde ettikleri fonla Ar Ge‘ye, inovasyona daha çok kaynak
yaratma fırsatı yakalamışlardır. Bu fi rmalarımız, dünya
pazarlarında
etkinliklerini artırmak, pazarlarını büyütmek ve etkin bir
oyuncu olmak için büyük çaba sarf etmektedirler. Bu başarıdaki
önemli nokta, başlangıçtaki yurt içi pazardan edinilen tecrübedir.
Ürünler yurt dışında itibar görüyorsa yurt içinde de bu ürünlere
itibar edilm-esi için sanayicimiz yerli imalata önem
vermelidir.-Yatırım ortamının geliştirilmesi için ülkemizin dört
bir köşesinde Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) kurulmaktadır.
OSB‘lerdeki arsa fi yatlarının ve bina yatırımlarının maliyetinin
yüksek oluşu, bu yatırımı yapan sanayiciyi makine ve tesis
yatırımından sonra ihtiyacı olan işletme sermayesi yetersizliğiyle
karşı karşıya bırakmaktadır. Elinde iyi projeleri olan birçok
girişimci bunların tümünü karşılayacak finansmanı bulamamaktan
dolayı yatırım yapma cesaretini gösterememektedir. Siyasi irade, bu
konuda yapılacak çalışmalarla girişimcinin önünü açmalı, istihdam
artırılmalı ve KOBİ‘lerin etkin hale gelmesini
sağlamalıdır.-Hidrolik ve pnömatik sektörünün giderek elektronik
ile kaynaştığı, eskiden sadece servo veya oransal valfl erle
sınırlı olan elektroniğin, şimdilerde eksen kontrol modül-leri ve
servomotor tahrikli hidrolik pompaların kullanılmaya başlamasıyla
yaygınlaştığı görülmektedir.
Dosya: Hidrolik Pnömatik
-
87ENDÜSTRİ OTOMASYON
Teknolojiler arası entegrasyonun bu şekilde giderek artacağı
gözetilerek sektörün hitap ettiği pazar yeniden tanımlanmalı veya
revize edilmelidir.-Mühendislik hizmeti üreten sektör fi rmalarının
akreditasyonu, sektörde çalışan mühendislerin uzmanlıklarının
meslek odaları tarafından bel-gelendirilmesi, sektörde çalışanlara
teknik elemanların eğitimi ve bel-gelendirilmesi, sektörle ilgili
mevcut regülasyonlar çerçevesinde Bilim Teknoloji ve Sanayi
Bakanlığı‘nın piyasa gözetim denetim faaliyetini yaygınlaştırması,
sektör fi rmalarında çalışan mühendisler tarafından hazırlanan
projelerin inşaat sek-töründeki mimar ve mühendislik hizmetleri
gibi fi kri mülkiyet hakları çerçevesinde güvence altına alınması
gerekmektedir. Bu vb. konularda Makina Mühendisleri Odası, AKDER ve
sektör bileşenlerinin katıldığı bir çalıştay MMO tarafından
düzenlenmeli ve bu çalıştayda elde edilen sonuçlar ilgili
bakanlıklara iletilmelidir.”
VII.Ulusal Hidrolik Pnömatik Kongresi ve Sergisi’nin sonuç
bülteninde belirtildiği üzere Türkiye’de hidro-lik, pnömatik
teknolojilerin kullanımı aşamasında oldukça iyi durumdayız.
Asıl iyileştirilmesi gereken bu teknolo-jinin üretilmesi
aşamasında yaşanan problemlerdir. Bu noktada teknoloji üretiminde
yaşanan sorunların başlıca kaynağı küçük üreticilerin bilgi
biri-kiminin yeterli olmamasıdır. Tecrübe paylaşımı şeklinde
alınabilecek önlem-lerle bu durumun önüne geçmekle beraber üretilen
bilginin üzerine ekley-erek yeni sonuçlara ulaşma ihtimali
arttırılabilecektir.Tecrübe paylaşımı konusu sadece pra-tik
birikimin getirdiği tecrübe olarak değil, akademik alt yapıda da
karşımıza çıkmaktadır. Teknik okul ve mühendis-lik eğitimi veren
üniversitelerin kalifi ye eleman yetiştirmek yanında konuya dair
Türkçe kaynak oluşturup sektörün tüm bileşenlerinin faydasına
sunması üretimi ve pazarın büyümesini teşvik edecek insanlar
yetiştirmeğe katkıda bulunacaktır. Tabii teknik alt yapı
yetersizliği dışında çoğu alanda hâkim olan yerli ürüne yönelmeme,
yerli ürüne ön yargılı yaklaşım bu alanda da gözümüze çarpıyor.
Sıkça kullanılan sistemler oldukları halde yerli üreticinin
ürün-lerinin kullanılmaması, üreticinin yeni işler üretmek
konusundaki motivasyo-nuna olumsuz etkimektedir. Bu sebe-ple yeniyi
üretmek yerine mevcut olan
ve tüketilen yapancı ürünlerin Türkiye distribütörü olmak, bu
sektör için sektör ilgililerine daha cazip gelme-ktedir. Devletin,
bakanlıkların yerli üretimi teşvik etmesi yanında yerli üretim
kullanımını da teşvik etmedi konuya dair önemli bir adım
attırabilir. Ayrıca yukarıda bahsettiğimiz tecrübe paylaşımı
konusunda da paylaşıma uygun ortamı sağlamak da bakanlıkların
atabileceği adımlar arasında yer alabilir. Birbirini tanıyan yerli
üreti-ci ve müşteri arasındaki güven bağı sıkılaşacağından
arz-talep dengesi de yurt içine kaydırılabilecektir.
Son olarak Kobi’den sitesinde yer alan Mayıs 2013 tarihli ve
Mürşide Yılmaz’ın “Sektör, uluslararası firmaların yatırımlarıyla
büyüyor” başlıklı haberiyle konuyu bağlayalım. VII. Ulusal Hidrolik
Pnömatik Kongresi Sonuç Bildirgesi değerlendirmelerini de
doğrulayan bu haberde şöyle denili-yor: “Hidrolik-pnömatik ürünler,
oto-motivden tarıma, iş makinelerinden havacılık endüstrisine, pek
çok alanın bir parçası olarak kullanılırken, sek-törün Türkiye’de
gelişimi ise 1980’li yılları buluyor. Son yıllarda ise hızlı bir
ivme yakalayan sektör, yabancı menşeili fi rmaların da ilgisini
çekiyor.
Dosya: Hidrolik Pnömatik
-
88 ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yakın zamana kadar Türkiye hidro-lik-pnömatik pazarından
distribütör-lerle pay almaya çalışan uluslararası büyük fi rmalar,
satış seviyelerini ve Türkiye’nin kalkınma hedefl erin-deki
gelişmeleri dikkate alıp, kendi yapılanmalarını kurarak doğrudan iç
piyasaya girmeye başladı. Türkiye’nin 350 milyar doları aşan dış
ticaret hacmi ile dünya devlerinin dikkatini çektiğini belirten
sektör aktörleri, yabancı yatırımcıların önümüzdeki dönemde
Türkiye’nin kalkınmasına paralel olarak artacağına işaret ediyor.
Bu yatırımların önemli bir kısmı ise ticari yatırımlar olarak
gözlenirken, bu yatırımların gelecekte üretim yatırımlarına da
dönüşeceği tahmin ediliyor. Söz konusu yatırımların sektörde yoğun
bir rekabet ortamı oluşturması ise beklenmiyor. Aksine sektör
büyükleri bu durumun sektör ve imalat sanay-ine yarayacağını
savunurken, aynı zamanda ürün fi yatlarının da daha uygun
seviyelere düşmesini bekliyor. Aynı zamanda Türkiye’nin 2023 yılı
500 milyar dolar ihracat hedefi de sektörün büyümesini sağlayacak
bir başka neden olarak görülüyor. 2023 hedefl erinde 100 milyar
dolarlık ihra-catla makine ve aksamları sektörü önemli bir yer
tutarken, hidrolik-pnö-matik alt sektörünün de buna paralel olarak
büyümesi bekleniyor. Akışkan Gücü Derneği’nden (AKDER) edinilen
bilgiye göre; bugün 150 milyar dolar olan toplam Türkiye
ihracatının 3.3 kat büyümesi hedefl enirken, bunun
içinde bugün yaklaşık 13 milyar dolar olan makine ve aksamları
ihracatının 7.7 kat artırılması planlanıyor. Sektör aktörleri bunun
mümkün olduğu fi krinde birleşseler de, hükümetin bu konuda kredi
ile karşılıksız desteklerle yardımcı olması gerektiğinin altını
çiziyor.
Sektörün geçen yılki gelişimine bakıldığında ise, 2012 yılını
yaklaşık yüzde 10’luk bir büyümeyle kapattığı görülüyor. Toplam 420
milyon Euro yurtiçi satışı gerçekleştiren hidrolik-pnömatik
sektörü, bu satışın yüzde 60’lık kısmını ise ithalatla karşıladı.
Buna ilaveten 2012 yılında 80 mily-on Euro’luk ihracat
gerçekleştiren sektörün toplam hacmi 500 milyon Euro’yu buldu. 2013
yılına ise durgun başlayan sektörün eylül ayından sonra satışlarını
artırması beklenirken, yılı yüzde 10 büyümeyle kapatacağı tahmin
ediliyor. Sektörün dünya genelindeki durumuna bakıldığında ise
üretimde Almanya’nın başı çektiği görülüyor. AKDER’den alınan
bilgiye göre; geçen yıl Almanya, Fransa, İtalya, Norveç, İsviçre,
İsveç, Finlandiya, Rusya, İspanya, Romanya, İngiltere, Hollanda,
Polonya, Çek Cumhuriyeti, Belçika, Slovenya ve Türkiye’den oluşan
17 Avrupa ülkesinin toplam yurtiçi satışları 13 milyar Euro olarak
hesaplandı. Türkiye bu ülkeler arasında yurtiçi pazar genişliği
bakımından 8’inci sırada yer alırken, sıralamada Almanya yüzde 33.1
ile birinci, İtalya yüzde 15.4’le ikinci,
Fransa ise yüzde 10.6’yla üçüncü oldu. Türkiye henüz istenilen
satış ve ihracat rakamlarına ulaşamazken, sektör aktör-lerinin
görüşü yabancı fi rmaların yur-tiçinde üretime başlamasıyla ve
hükü-metin 2023 hedefl eri doğrultusunda sektörü desteklemesiyle
istenilen rakamlara ulaşılabileceği yönünde. Sektörün sorunları
incelendiğinde ise başı kalitesiz, standart dışı yeterince test
edilmemiş Uzakdoğu ürünlerinin Türkiye pazarına girmesi çekerken,
haksız rekabete neden olan kalite-siz merdiven altı üretim takip
ediyor. Uzakdoğu ve Çin’den gelen kalitesiz malzemelerle merdiven
altı atölyelerde üretilen, standartlara uygun olma-yan ürünlerin
sadece fi yat nedeniyle tercih edilmesi hem üreticiyi hem satıcıyı
hem de tüketiciyi zor durumda bırakıyor. Sektör aktörleri bu konuda
ithalatçı ve kullanıcı fi rmaların bilin-çlendirilmesinin yanı sıra
bu konu ile ilgili daha önceki dönemlerde AKDER ile TSE arasında
başlatılan çalışmaların hızlandırılması ve standartların bir an
önce yürürlüğe konulması gerektiğinin altını çiziyor. Nitelikli
eleman ve eğitim konusu da sektörün bir başka soru-nunu
oluşturuyor. Üniversite ve meslek liselerinde ilgili dersler
okutulsa bile yeterli pratik yapılamıyor ve uygulama-da eksiklikler
oluşabiliyor. Bu noktada devreye giren AKDER, üretici fi rma-lar,
mühendis ve teknisyen fi rmalar için başlattığı hidrolik ve
pnömatik eğitimleriyle sektörün bu eksikliğine çözüm bulmaya
çalışıyor.”
Dosya: Hidrolik Pnömatik