ülî*- T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MUHAMMED NÛRÜ'L-ARABÎ HAYATI ŞAHSİYETİ VE BAZI TASAVVUF! GÖRÜŞLERİ -Yüksek Lisans Tezi - Yöneten Doç. Dr. Mehmet DEMİRCİ Hazırlayan Haşan Fehmi KUMANLIOĞLU İZMİR - 1988 T. C. Yükseköğretim Kurulu Dokümantasyon Merkezi
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
ü l î * -
T.C.DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
M U H A M M E D N Û R Ü 'L-A R AB Î
H A Y A T I ŞAHSİYETİ VE BAZI TASAVVUF! GÖRÜŞLERİ
-Yüksek Lisans Tezi -
YönetenDoç. Dr. Mehmet DEMİRCİ
HazırlayanHaşan Fehmi K U M A NLIO ĞLU
İZMİR - 1988
T. C.Yükseköğretim Kurulu
Dokümantasyon Merkezi
İ Ç İ N D E K İ L E R
İçindekiler .................................................................. . I
Önsöz ........ .......................................... ............ . V
Kajmaklar hakkında kısa b ilg i ............. .......... ......................... 1: GİRİŞ
Yaşadığı Ortama Genel Bir Bakış ................................................ 6
BİRİNCİ BÖLÜM
HAYATI VE ŞAHSİYETİ
A- Doğumu ve Yeiişmesi ............. 8
B- T a h s i l i ........ ............................. 10
C- Tarikatlara İntisabı ve Aldığı İcazetnameler . . . . . . . . . 10
D- M ü derrisliğ i............................................................. 1?
E- Melâmet Zevkini Tahsili .................. 14
F- Gördüğü Manâlar ve însilüh O la y ı................ 17
G- Hac Ziyaretleri ve S eyah atleri........................................... 19
H- Vefatı ....................... 22
İKİNCİ BÖLÜM/: •
ES ESLERİ, METODU VE ÖĞRENCİLİMİ
I - Eserleri ................................................ 24
A- Arapça Eserleri ..................................................... 29
' B- Türkçü Eserleri ........................ ............................. .. 27
I I - Yetiştirme Metodu(Tarz-ı T eslîk i) ................ ................ 32
I I I - Y etiştird iğ i Ünlü Simalarda^ Bazıları . . . . . . . . . . . . . 34
2- Ali Urfî E fen d i........ ..................................... ................ 35
/ 3- Salih Rıfat E fen d i............ ............................................ 35
-II'
4- Hoca Abdullah Hulûsî E fen d i........................ ............ 365- Haririzade Seyyid Mehmet Kemaleddin Efendi . . . . . 366- 'Pıaraa'lı Mehmet Tahir Bey ...................................... 37
7- Hacı Maksut Efendi .......................... . ; . ............... . 37
8- Kaymakam Ahmet Bey ...................... ............ ................... 37
ileflemenin manâ ve muhtevasının kavranmadığı ortaya çıkıyordu.
Bu devirde II.Mahmut'un Y en içeriliğ i kaldırışı-1826- ve Bektaşîli
ğe bakış açısı dikkatle incelenm elidir.Bektaşîliğin öze llik le tekkelere;
Türk cemiyet ve insanını derinden etkilemiş bu nazik müesseselere sirayet
eden kötülüklerini izale iç in devletçe hayli t i t iz davranıldığı görülmek
ted ir. Bunun göstergesi olarak Bektaşi şeyhlerinden birtakımları sürülmüş
yerlerine ise Her’ - i Ş e r i f 'i yaşayan şeyhler getir ilm iş,bazıları da idam
ed ilm iştir .(4)
İşte bu devirde doğan ve yetişen Muhammed NÛrü'l-Arabî,düşünceleri
it ib a r iy le Ş eriat-ı Mutahhara'yı baştacı etm iş,devlet-i aliyyeye de sadâ
katini her türlü halde gösterm iştir.1879'da Kosova'da ortaya çıkan Arna -
vut ihtilâlinde,m üritlerin i ih tilâ le karışmaktan men*ederek hem devletin
yanında yer almış ve hem de onları şaibe altına girmekten kurtarmıştır*(5)
/
4- Yaşar Nuri Öztürk,Kuşadalı tbrahim H alveti,4 ; Ayrıca bkz,Mustafa Kara,Tasavvuf ve Tarikatlar T arih i,361-362 ; İrfan Gündüz,O sm anlIlarda Devi et-Tekke Münasebetieri,180 .Melâmilik,240 .5 -
B İ R İ N C İ B O L Ü M
HAYATI va ŞAHSÎYSE!
A- DOĞUMU VS YffT [ŞMSSÎ :
Avam arasında ARAP Hoca,Havas arasında SEYYİD Hoca ismiyle bilinen
Muhacim e d Nûrü'l-Arabî, 1228/1813 yılında doğmuş t ur. Doğum yeri M ısır’ ın baş
kenti Kahire'de Mahalletü'l-Kübrâ kasabasıdır.(l)
Babası cihetinden Seyyid olup,Hazreti Hüseyin kolundan Hazreti A l i '
ye, dolayısıyla Hazreti Muhammed Mustafa'ya (S.A.S) dayanır.
1 - T ibyan,III,214A |Manâkıb,3 i Melâmilik,231 ; Seyyid,9.
Doktun tarihi üzerine görüşler:Doğum tarihi,H.M.Keraaleddin Sf.nin eseri T ibyan'da{lII,214A ) 1220 H. o - larak geçmektedir.A»Gölpınarlı,Melâmilik ve Melâmiler adlı eserinin 231 .şah it es inin Dipnot 1 'de"Haririzade Tibyan'ında 1222 tarihinde doğduğunu söylüyorsa d a .."d iye yazmakta.Halbuki mezkûr eserde doğum tarihi 1220 ' d ir .A.Gölpınarlı,aynı eserin 233.sahifesinin ik inci paragrafında doğum tarihini izahta,M.Nûrü'l-Arabi'den a t ı f yaparken"Mekke'ye gittim.Sene 1240 ve sinnim 17 idi"diye yazmaktadır.Bu tarih 1245 olarak dü zeltilecek tir . Doğum tarihi H,1228,M.1813'e tekabül etmektedir.M.Sadettin B ilg iner'in eserlerinde görülen 1810 tarihinin düzeltilmesi gerekir.Sadık Vicdânî,Tomar’ ın Melâmilik bölümünde(s :88)M.NÛrü'l-Arabi 'nin hayat ın ı yazarken Tibyan'dan a ld ığın ı aynen dercediyor ve doğum tarih in i de 1220 olarak kaydediyor.Muhammed NÛrü'l-Arabî,kendi sinin kaleme -aldığı Menba'u'n-Nûr ad lı r isa - lesinde"Sene 1245'te Mekke'ye gittim.Sinnim onyedi idiMemektedir.Buna göre,doğum tarihinin yanlış yazılan bütün eserlerde 1228 olarak düzel - tilm esi gerekmektedir.
Babası Kudüs civarında zaviyesi olan Seyyid îbrahimü'l-Kudsî'dir.
Dedesi ise,meşhur v e li ve şeyh B edrü 'l-V elî'd ir.
Dâvud Et-Taî- Maruf EL-Karhî- Serî Ea-Sekatî- Ctlneyd Bağdadî- Mimşad DÎ-
neverî- Muhammed El-Bekrî- Kâdı Veoîhüddln (İner SL-Bakrî- Ebu’n-Necib
SUhreverdî- Kutbeddin El-Ebherî- RUkneddin Necaşi- Şehabeddin T ebrîzî-
Hâce Cemaleddin Ş irazî- İbrahim Zahid EL-Geylânî- Ahî Muhammed EL-Halvetî-
Pir Ömer El-Halvetî- Ahî Mirim El-Halvetî- Sadreddin Hayyaaî- Seyyid Yah
ya Şirvanî- Muhammed Bahaeddin- Cemal El-Halvetî- Hayreddin Tokadî- Şaban
Veli Kastamonî- Ömer El-Fuadî- İsmail Çorumî- Muslihuddin- Şeyh Karabaş
Veli (A li EL-Atval)-Musta/a Doğanî El-MÛrî Edimâvî- Abdüllatif El-Halebî-
Seyyid Mustafa El-Bekrî- Şemaeddin Muhammed EL-Hanefî- Mahmud EL-KUrdî-
Abdullah Şarkavî- Muhammed Ebu'n-NÜca-Ali Et-TÛfî- İbrahim Eş-Şemarıkî-
Muhammed HÛrU'l-Arabi..
c - Hcberiyye S ils ile s i ı (iMuhyiddin Arabî'de son bulur)
Muhyiddin Arabî- Şeyh Haşan- İbrahim El-Ciretî Ez-Ztlbeydî- Ebu'l-
Feth Osman El-Meragî- Zekeriyya EL-Fiısarî- AbdUlvahhab Şa 'rani- Ali Senavî
Ebu' 1-Mevahib Ahmed b.Abdülkuddüs- Safiyüddin El-Kaşşaşî-İbrahim El-Kürdî
EL-GUraaî- Muhammed El-Büdeyrî- Mustafa El-Bekrî- Muhammed Şemseddin El-
Hanefî- Mahmud El-Kürdî- Abdullah Şarkavî- Ali Et-TÛfî- Muhammed Ebu'n-NU-
câ- İbrahim Eş-Şemarikî- Muhammed Nûrü'l-Arabî . .
d- Üveysiyye S ils i le s i »
Hazreti Muhammed(S.A.S.)-Hazreti (iner ve Hazreti Ali(R.A.)-lfveys
El-Karenî- Musa b.Yezid Rai- Sultan Ebu tshak İbrahim Edhem- Şakîk Belhi-
Ebu Amr EL-îstahurî- Ebu Cafer EL-Haddad- Cüneyd Bağdadî- Mimşad Dîneverî-
Ahmed Esved Dîneverî- Muhammed EL-Bekrî- Kâdı Vecihüddin Ömer EL-Bekrî-
Ebu'n-Heoib SUhreverdî- Şehabeddin Ömer SÜhreverdi- Necibuddin Ali b.Ber-
guş Ş irazî- Abdüssamed Şüsterî- Mahmud El-Isfahanî- Yusuf El-Acemî Sİ-
-13-
Güranî- Haşan FUsterî- Ahmed Ez-Zahid- Muhammed El-Eamerî E l-V a sitî-
Feyhulislâm Ebu Yahya Zekeriyye KL-Bnsarî- İmam Abdülvahhab P a 'ran î-
Nureddin A li b . Abdillkuddüs Es-Senavî- feyhu'l-Melâmi İbrahim b.Hüse
yin EL-Kürdî- Şeyh Tahir El-Medenî- Abdülganî En-Kablusî- Mustafa H -
Bekrî- Muhammed E l-fa n e fî- T,ahmud El-Eürdî- Abdullah Şarkavî- A li Et-
TÛfî- Muhammed Ebu'n-Hüca- İbrahim Eş-Memarikî- M.NÛrü'1-Arabî..(1 0 )
D- HÜD0ÎRİSLİGİ ;
M.Hürü'1-Arabî,kiBa sürede ahz-ı ulûm ve marifetten sonra,şeyhi
ve sebeb-i feyz ve r i fa t le r i olan üstadı Haşan El-Kuveysnî'nin " Filân
kitabı okut,sen Rum’ a g it " emriyle 1245/1829'da Rumeli'ye doğru yola
çıkar.İskenderiye*den ayrılıp Antalya-Gelibolu-Selânik şehirlerinde b i
raz kaldıktan sonra Serez'e gelir ve Serez medresesinde bir süre müder
r is lik te bulunur. Demir hisar, Doyran,U8trumca yoluyla Koçana'ya varır ve
üsküp v a lis i H ıfzı Paşa'nın (1277 A860)yaptırdığı Koçana Medresesi'nde
y er li halkın büyük r ica la rı sonunda müderrisliğe başlar. T ıl, 1249A 833 -
tür.Müderris olduğu senenin Ramazan ayında da Koçana Camii'nde Kasîde-i
On a liy e 'y i Türkçe açıklayarak,okutmuştur.Usûl-i Fıkıh ve Fenârî de tak
r ir e t t iğ i dersler arasındadır.0 tarihte mevcut talebelerinin başlıca la -
ri|îbrahim,Ali,Haşan ve Ahmed E fendilerdir.(11)
Üsküp v a lis i H ıfzı Paşa(1277/1860),henüz yirmibir yaşında olan bu
fâ z ıl hocayı görmek arzusuyla üsküb'e davet etmiş,görüşmüş ve oradaki a-
lim lerle de tanıştırm ıştır.Bu görüşme sonucu Hıfzı Paşa kendisini sevmiş
evlât ve yakınlarının öğretimi için Koçana'ya beraber gitmelerini istemiş
tir.Fakat Paşa'nın hanımı çocuklarından ayrılmayı göze alamayınca.M.NÛrü'l-
Arabî'ye üsküp'ta devamlı oturmasını rica etmişler,0 da buna razı olmamış,
10- Menâkıb,10-13 j Ayrıca bkz.Melâmilik,241-242 j Gelişim,183-186 .11- Tibyan,III,215/b j Menâkıb,4-5 t Tomar,89-90 j Mecmua-2,Menba'u'n-
Nûr R isalesi , Melâmilik,234 .
•14-
3onunda y ılın a lt ı ayı Koçana‘da,diğer a lt ı ayı da üsküp'te oturulmasına
karar v erilm iştir ,(12)
1269A852 yılında kendisine biat eden Müşir Çerkeş İsmail paşa'nın
(1277A860)davet iy ie Manastır'da üç ay ikameti esnasında çoğunluğu memur
ve subaylardan oluşan b ir zümreye Şeyh Bedreddin'in(1420) Varidât ad lı e -
serin i okutmuş ve bu takriri zaptedilerek Letâiftt’ t-Tahkikât f î şerhi Va
ridât adı v er ilm iştir ,(13)
1288A871 yılında, iç i erinde Haririzade Hoca M,Keraaleddin(1299/1881),
R ifai şeyhi Ahmet Safi ( l 310 A892),Şeyhülislâm MÎr Muhtar(Molla Bey)(1300-
1882),M irefte 'li Hoca Abdullah Hulus i (1302A884),Kvkaf Müfettişi Hacı Tev-
fik ,M ısır mollası Kâmil ve Mevlevihane kapısı Tarsus R ifaî şeyhi Abdülke -
rim(!323A906) Efendilerin bulunduğu ilim erbabına Alay önin 'i Halil Efen
di'n in evinde Seyyid Şerif CUrcan$nin{ 1413 )Vahdet-i VUcûd r isâ les in i ve
bundan başka St-Tâiyyetü’ l-Farıdıyye i le Risâletü'l-Ahadiyye'yi tedris et -
m iştir.{14)
E- MELİMET ZEVKİNİ TAHSİLİ î (x )
Tarikatlara intisabı bahsinde biraz değindiğimiz gib i,şeyhi ve üs -
tadı Haşan El~Kuveysnî(1254A838) kendisini b ir tarikat adâbıyla y e t iş t ir -
meyip Rumeli'ye yollamış,bu da O'nun melâmet zevkini gösteren b ir key fi -
yet olmuştur>demiştik,M,Nûrü'l-Arabî,1253A837'de gördüğü rüyada Peygam -
ber Efendimizin kendisine Uç satır y a z ılı b ir kâğıt verdiğini ve Hazreti
Ebubekir'in bunu Tevhid-i Ef'al,Tevhid-i S ıfat ve Tevhid-i Zât diye oku -
yup.fenâ makamlarını telkin eylediğini b ild ir iy or ,12- Melâmilik,234 .13- Melâmilik,238tj "eyyid,18 .14- Tibyan,III,216/a j Melâmilik,239 t Heyyid,21-22 .
(x)~” Urefa-i eh l-i tarikat'Her tarikatta gaye melâmiliktir'diyorlar.Bu mün- tehâ nokta,menba-i se râ ir -i Tevhid olan tarikat-ı Muhammediyya' de bir — leşerek Lâ mevcûde il lâ lla h ve Leyse fi 'd d a r i gayruLlah makam-ı hatm ve etemme vasıl olmaktır.” Sadık Vicdanî,Tomar,108 ‘den.
-15-
M.NÛrÜ'l-Arabi,telkin aldığı bu üç makamın zevkine devamın yanında
kendisine intisap edenleri de mezkûr mertebelerin neşesiyle 1259A843 y ı
lına kadar yetiştirm iştir,Bu y ı l Şak01* ayının ondördünde Mekke'ye varan M,
Bûrü'l-Arabî,bu ziyarette de kendisinin halâ manevi alanda mükemmel olma
dığını görüyor ve yanındaki müridi Üsküp ulemâsından Hacı Nebi Efendi'ye,
"Bize bu ilm -i zahir kifâyet etmez.Mekke-i Mükerreme ve Beyt-i Şerif,mür-
ş id - i kâmilden hali değildir,Kendimize b ir mürşid-i kâmil arayıp bulmamıza
f ır s a tt ır " diyor.Sonunda meczûb Mekke'li melâmi Derviş Mehmed'e kavuştuğu
nu söylüyor,Adıgeçen derviş,M.NÛrü'l-Arabî 'ye bir Erbain çıkarmasını em -
retmiç. ve bu itik â f esnasında kendisine makamat-ı Bekâ,yani \ Cem',Hazre-
tü'l-Cem' ve Cem'ü'l-Cem'in Hazreti Rasûlullah'ın ruhaniyyeti tarafından
uyanık halde telkin edild iğin i söylediğini görüyoruz,
Haccı edldan sonra Mısır yoluyla Rumeli'ye dönerken yol üzerinde
Yenbu' denilen yerde Hatm makamı olan Ahadiyyetü'1-Cem' makamının yine
Basulullah tarafından şebeke içine alınıp telkin edild iğin i söylüyor.(15)
Bekabillâh mertebelerini telkin a lış ın ı Menba*u'n-Hûr adlı r isâ le -
Eİnin i l g i l i bölümünden aynen veriyoruz.
" 1255 tarihinde üsküp'te iskân ettim .59 senesine kadar bu makama-
t - ı selâseye müdavemet eyleyip zevkeyledim.59 tarihinde Üicaz'a azimet ey
ledim. Mekke-i Mükerreme'ye şehr-i Şa'ban' ın ondördüncü gününde dahil o l -
dum.Tavaf-ı kudüm eyledim.Harem-i Ş erif'de otururken meczûb sûretinde b ir
zât yanıma gelip oturdu.Gömleğinin üstünde kehleler gezip,tamam gömleğime/
geçecek dereceye geld ikleri zaman yine dönerlerdi.0 zat bana dedi ki:"Sa
kın kehlemizden korkma.Zira bizim kehlemiz terbiyelidir.Başka kimseye g it
güya kimse yok gib i idi."Bağdad'a gideceğim" dedi.Fakir dahi b ir haftadan
sonra Medine'den çıkı]a,Mısır canibine teveccüh eyledim.Konak konak gidip
-17-
bir gün Cin kal'asana vardık.Fakîr,bir koyun alıp p iş irtip fukarâya tasad-
duk eyledim.7e başını alıp kendim yedim.Ve gün uykusu uyurken,ma'nâda ken
dimi Medine'ye varıp BabU's-Selâm'dan dahil olur gördüm.Raaulullah S.A.S.V
hazretlerinin şebeke-i ş e r i f i yanına vardım.0 anda Hazreti Raaûlullah
S.A.S. hazretlerinin sûret-i unsuriyyesi olmayan sû ret-i nûrâniyyesini gö-
füp,güneşin nûrundan daha a a fi ve nûrlu gördüm.Hazreti Raaûlullah dahi şq-
beke-i şerifin dahilinden mübarek e lle r in i açıp,Fakîr'e " Yürü " dedi.Fa
kir dahi yürüdüğümde beni,şebeke-i şe r ifin içine aldı.O l anda şebeke-i şe-
r ifd e mahvolup, Fakir' i kendine geçti.Ve AhadiyyetU’ l-Cem' makamını telkin
e y le d i.(i)
Bu ifadeye göre melâmet zevkini bizzat Raaûlullah'tan alan M.NÛrü-1
Arabî,15 Rebîulevvel 1267A851 Cuma gecesi Tevhid'i neşre memur olduğunu
bildirm iş,o gece ve müteakib günlerde kendisine i l e r i gelen zevat biat et
mişlerdir. (16)
F- GÖRDÜĞÜ MA'NAL AR ve ÎNSÎLAH OLAYI î ( x x )
Birçok tarikat i l e r i gelenleri hakkında ç e ş it l i rü'ya menkıbeleri
anlatılır.M.NÛrü'1-Arabî'den de birçok rüya hadiseleri bizlere gelm iştir.
Bunlardan ik is in i bizzat kendi arzından dinleyelim.
l-Raaulullah'tan hırka giydiğini şöyle anlatmaktadır*
"Ve sene-i merkûmede(1255/1858) Babü's—Selâm'dan duhul edip huzÛr-ı
Raaûlullah'ta dururken Ebûbekir R.A. şebekenin Babu't-Tevbe kapısı yanında
durup,Fakir'e e liy le " Gel " deyu işaret eyledi.Fakir de vardım.Yapıyı ve
hücreyi açtı.Rasûlullah S.A.S. hurûc edip sağ elinde y eş il ve sol elinde (x )- Mecmua-2,Henba'u'n-NÛr R isalesi16- Melâmilik, 257 ;(z z )- "Tarikat ve hakikatta 1in yapan k iş ile r .rü 'y a y ı çeşitlerine ayırıp ve
t a 'r î f ederek demişlerdir k i:-R evâcis-i nefs kabilinden olarak kendi kendine kalbe hâsıl ve ilkaâ t-ı şeytâniyyeden mütehassıl olanlardan ma- adâ bulunan rü'yalar ki(m elâike-i kirâm vasıtasiyle telkin ve ilham o- lunur) enva-i kerâmattan b ir nevi' o lu p .te 'v îl i Hak'dır." Sadık Vicdanî, Tomar,94 .
-18-
beyaz hırkaları h iddetle ," A l,giy " deyu emir buyurdular.Fakir dahi f i ' l -
hal bükâ eyledim.Ebûbekir R.A. " Niçin ağlarsın ?" dedikte,ben dahi " Ba
na Rasûlullah gazab eyledi " diye cevab verdim.Ebûbekir R.A, " Sana ancak
bu yolda tekâaül etmeyesin deyu yol gösterdi " dedi.Ben dahi rü'yadan u-
yandım.ELhamdU lillâ h ,h ırk ay ı giydiğimden maadâ hırka senedini dahi 'an
de erbâb-ı tasavvufça insilâh adı verilen halin vaki’ olduğunu şu ifadeler
le an latır :" Sene 97.Ustrumca'da odamda SultanU'l-Aşıkîn İbnü'lFârıd K.S.
divanı nazmını alıp okurken kendimden gaib oldum.MUzdelife ve Meş’ arü'l-Har-
ram yanında cemm-i ga fîr asker taburu gib i üçer üçer,üç tabur kadar makdem-
lerinde üç zat.Sağ taraftaki Mekke'de odada bize telkin eden RasûlullahIV- Mecmua~2,Henba1u'n-NÛr Risâlesi j Menâkıb,5 .18- M0cmua-2 , ‘ 'enba'u'n-UÛr Risâlesi ; T ibyan,III,2l5/a-b ; Tomar,91
Melâmilik,235 .İnsilâh : Ruhun bedenden ayrılmasıdır ki.ruhj bu halde cesedini görür.Razan diğer b ir mazhardan da zahir o la b ilir .
-19-
mıdır,derken cemâlin açtı ve yanına vardım.Dedi k i {" Enbiya ihvanimizdir.
Ancak onları b ild iğ in i onlara bildirme ...'* (19 )
G- HAC ZİYARETLERİ ve SEYAHATLERİ :
Muhamrced Kûrü'l-Arabî'nin bu bölümdeki fa a liy e tle r i b ir maksad ve
b ir hedef üzerine kuruludur.O,öğrendiği ilim ve ir fa n ı etrafına sunmak i -
çin gayret göstermiştir. Sel im Paşa'nm (1289A892)davetinden önce yaptığı
Beyahatlara(l266/1850)bakacak olursak; daha genç yaşmda-onyedi yaşmda-
Yanya'ya,oyadan Mekke'ye ve tekrar M ısır'a dönüşteki seyahatleri,ibret a-
İmacak cinstendir ve o zaman kendisini " Yetiştirme ” çabası içerisinde
görünmektedir.(r)
1245A830'da yaptığı Hac ziyaretinden sonra M ısır'a gelip ,şeyhi
Haşan El-Euveysnî'nin{1254A839)n Filân kitabı okut,sen Rum'a g it " emriy
le Rumeli'ne ç ık tığ ı seyahatlerde müderrislik ve mürşidlik görevini üst -
lendiği belirginieşmiştir,1245A830 i l e 1259A843 y ı l la r ı arasında ilm -i
Tevhid'in fenft mertebeleri olan Tevhid-i E f'a l,T evhid -i S ıfat ve Tevhid-i
Z a t'ı zevketmeye devam etm iştir ,(20)
1259A843'de Mekke'ye gittiğinde Derviş Mehmed'e mülâki olduktan ve
Beka makamlarını Peygamber S.A,S.den telkin aldıktan sonra yaptığı ziyaret
ve seyahatlarda bu makamları da telkin etmektedir. 1267A 841 y ılın a kadar
ç e ş i t l i tarikatlar adına ve o tarikat usûl ve erkânı üzerinde ders veresi
ve şeyhlikte bulunan M.NÛrü'1-Arabî,bu tarihten itibaren artık Melâmîlik
adıyla anılan tasavvuf ve tevhid neş 'esin i telkin ve tedris etmeye başla -/
â ı ş t ı r . (21)
Bir diğer ifadeyle,M.Nûrü'l-Arabî yaptığı seyahatleri önceleri Us -19- Mecmua-2,Menba'u'n-Nûr.Risâlesi ; Menâkıb,6 ; Melâmilik,240 ,{ * ) - n Yanya .seferinin b ir muayyen maksadı gözetmeyip,tarikatlarda bazı
salik lere verilen seyahat gibi sülük mukteziyatındandır." Bkz.Melâm ilik, 232 .
7 - Ferh-i Gazel-i Hacı Bayram Velî : Büyük v e lî Hacı Bayram'ın
(1482)"Çalab'ım b ir şâr yaratmış" diye başlayan ş iir in in açıklam asıdır.(5)
8- Niyazi Divanı Ferhi : Ünlü mutasavvıflardan Niyazi Mısrî 'nin
(1105/ 1694)ilâh ilerin in genişçe b ir şerhidir.
9 - T e fs îr -i Fâtiha : Fâtiha sûresinin gayet açık b ir şerhidir.
10- Delîlü'l-Uşşâk s Sülük mertebelerinden bahseder. /11- Kitâbü'd-devâiri ve '1 -e flfik i f i beyâni tasarrufâti sâh ibi’ l -
mülki ve'l-emlâk : Hakkın ve halkın vücûduyla,her b ir fe le ğ i açık lar.
_JL2- Dâiretü'1-vüçûdi f î beyfini makâmi'l-Mahmûd : SülOktan bahseden
b ir r isa led ir .
_________ 13- R işâ le-i sülük-i Hakikat j Bekâ makamlarından bahseder.4 - Tomar,88 4Ayrıca bkz.A.Gölpınarlı,Hurufilik Metinleri K a ta log ,22,5- Ayrıca bkz. Hehmet Ali Aynî,Hacı Bayram V e lî,86.
-28-
14- Ed-DUrretU'n-nefîs alâ sa lâ tı İbni İdrîs : Yenen'li fa z i le t l i
şeyhlerden Ahmed b .îd r îs 'in (1253/1837)salâtın ı şerheden se lis ve açık i -
fadeli bir r isâ led ir .(x )
15- R isâ le-i Tevhidü'l-Behiyye $ Fenafillâh mertebelerinden bahseder.
16- Risâletün f î beyâni Şeriat ve Tarikat ve Hakikat : Mertebeler -
den bahseden bir r isâ led ir . /
17- R isâ le-i Saâdet ve Şekâvet :
18- Şerh-i DelâilU'l-Hayrât : 1506/1888'de Selânik'te yazılan bUylik
b ir kitaptır,ı
19- Şerh-i Szân-ı Muhammedi s Kzanın.mertebeİerce incelenmiş ve on
lara uyarlanmış açıklamasıdır,
20- S ır r -ı Ezân-ı Muhammedi : Ezânın açıklanması mahiyetindedir,
21- Manzarü'l-Klifr î Bir hadisin şerhi mahiyetindedir.
22- Ecvibetü'l-lâzime f î e s ' ileti*ş-şeytaniyyeti'l-m ezkûre f i Hu -
hammediyye
23- Hâdi'l-Uşşâk : Tevhîd makamlarından bahseder.
24- Tuhfetü'l-Muhammediyye
25- Şerh-i A'yân-ı Mümkinât
26- Sırru'n-Nebei'1-Hak
27- F ezâil-i İmam Ali
28- T e fs îr -i SÛre-i Yûsuf
29- T e fs îr -i Sûre-i Fath
30- Menba'u'n-Nûr f î ru 'yeti'r -R a3Ûl : Muhammed NÛril'l-Arabi,kendi
hayatım ve gördiitfü ma'nâları an latır.
31- R isâ le-i İlm-i Hal :H ıfat~ı stlbûtijryeyi,Tevhîd yönüyle anlatır
b ir r isâ led ir ,
32- Beyânü Tecelli'1-H ak ale'1-Merâtib j Devir meratibini anlatır.(x)- Bkz.Melâmilik,247
-29-
33- Perh-i Akâidi'n-Nesefiyye î Muhammedi Kûrü'l-Arabî 'nin zamanı
nın alimlerine karşı,ilim ve fa z ile t in i isbat,maksadıyla Ustrumca Camii'n-
de yaptıfiı şerhi zaptedilerek,bir kitap haline g etir ilm iştir .
34- R isâ letü 'l-İsm â 'îliyye ve'1-atiyyetü'd-dürriyye f î ta r îk i’n -
lîaksiyyeti ve'1-Melâraiyye :Qn ik i bap üzerine y a zılm ış ,çeş itli konuları
ihtivâ eden b ir r isa led ir .
35- R isû le-i Sâlihiyye : Önemli b ir eser olup, Kuh amme d Nûrü'l-Aralî-
nin halîfelerinden Salih R if 'a t Efendi'ye bizzât kendisi tarafından yazılıp
hediye edilmiştir.Risâle.melâmet neş'esin in talim ve telkin tarzını iç e r ir ,
36- Risâletün f i ’ t-Tasavvuf
37- Et-Temşîş alâ sa lâ tı İbni Meşiş t Abdüsselâm b.M eşış'in salâtın ı
şerhetmektedir.
38- îhtiyâr ve Kıdem R isâlesi : Şeyh Bedreddin'in ihtiyûr ve alemin
kıdemi f ik ir le r in i açık lar,
39- RİBâle-i Sa'diyye î Me’ &d hallerinden ve Hazret-i A li'n in haki
x ı ,115 } Bursalı Mehmet Tahir,Osmanlı M ü e llif le r i ,1,38 .16- Bursalı Mehmet Tahir,Osmanlı M ü e llifle r i,1,37 ; Melâmilik,310 .17- Bursalı Mehmet Tahir,Osmanlı M ü e lli f le r i ,1 ,200 {.Melâmilik,311-312.
-36-
4— Hoca Abdullah Hulûsi Efendi
M ire fte 'li olup»İstanbul'da tahsil görmüş ve Fatih civarında Kadı -
çeşmesi Medreseai'nde e l l i yıldan fazla müderrislikte bulunmuştur. 12S8A871
de İstanbul'da M.NÛrU'l-Arabî'ye intisap etmiş,bilâhare h ilâ fete nail o l -
muş tur.Hattatlığının yanında,gayet temkinli ve irfan sahibi, tarih ve diğer
ten b ir zât id i ,1302/1884 'de vefât etmiş,vasiyeti gereği Sarı Abdullah Efen
di'nin ayakucuna defnedilm iştir.Eserleri j Molla Cami'nin M ir 'â tü 'l-A k a id 'i-
nin şerhi, Esmârü’ l-Hadâik(usmanlı idaresinde Padişah Abdülraecid'e kadar olan
Sultan,Sadrazam,Şeyhülislâm ve Kapdan-ı Derya'ların doğum-ölüm ta r ih le r i,cü -
lûs,tayin ve ayrılmalarını cedvelle gösteren bu e se r i,1267/ 1850'de ta b ettir -
raiştir.(18)
5- Karirizade Seyyid Mehmet Kemâleddin Efendi
126?A850'de İstanbul'da doğmuştur.Tibyânü Vesâili'1-Hakâik f i beyâ-
n i s e lâ s ili 't -ta râ ik adlı eserinde kendisini genişçe anlatmıştır«Babasından
Rifaî ve Halveti tarîklerine sülük eylemiştir,Şeyh Kasım Mağribî'den,Buharî
okumuştur,1288A871'de İstanbul'a gelen M.NÛrü'l-Arabi'den ders okumuş(İbn-i
Pârıd'ın Kasîde-i Tâiyye'si ve Muhyiddin IbnU'l-Arabî*nin R isa le-i Ahadiyye
ve Pu3Ûa'u)ve o esnâda kendisine b î 'a t etmiş ve bilâhare h ilâ fe te nâil o l -
muştur.
129lA874'de M ısır'a gidip,oradaki meşâyihle tanışmış,görüşmüş ve İs
tanbul'a dönmüş t tir. Dönüşünde Hırka-i Ş e r i fte k i evine çek ilip öldüğü yaş o-
lan otuz ik i 'y e kadar t e 'l î fâ t ve irşad i le meşgûl olmuştur,Kısaltilmiş adı
Tibyân olan eseri için kendisi " Kırkbirinci kitabimdir" diyor.Bunun dışın
da ; Kemalnâme-i â l - i abâ,Kenzü’ l-fey z f i ' s - 3iilÛk,Mürşidü’ l-l/ş.?ak ve Eurhâ-
nü's-Sâlikîn şerhlerini sayab iliriz .İfadesi düzgün ve lisan ı ak ıcıd ır»1299/
1881'de vefat edip,Eyüp'te defnedilmiş t i r , (19)
18- Bursalı Mehmet Tahir»Osmanlı M ü ellifler i,1,36 ; Melâmilik,315-316 .19- Melâmilik,326 j Bursalı Mehmet Tahir, OsmanlI M ü e llif le r i ,1,144 ■
-37-
6- Bursa'lı Mehmet Tahir Bey ,
1278A86l'de Bursa'da dogmuştur.Harbiye'yi okumuş,Manastır Askerî
RUşdiyeei'ne Coğrafya ve Hendeae hocası olmuştur.Bursa mebusluğu da yap
m ıştır. Haririzade'dan biat edip h ilâ fet almış ve şeyhinin vefatından b ir
y ıl sonra (1882),M.NÛrü'l-Arabî'ye mtllâki olmuş ve sohbetlerinde bulunmuş
tur. Ederlerinden bazıları şunlardır: Osmanlı M ü e llifle r i,D e lîlü 't -te fâ s îr ,
Menâkıb-ı Şeyh M.NÛrü'l-Arabî...Kendisinin ş i ir le r i de vardır.M.Tahir Bey,
takvâ sahibi b ir zât olup,saygıdeğer bir k iş iliğ e sahiptir.1343/1924'te
vefât etmiş ve IÎUdâî dergâhı hazîresine defnedilmiştir. (20)
7 - Hacı Maksud Efendi
Priştine'lidir.M .N Ûrü'l-Arabî,oğlu Şerif Edendi ve damadı Abdurra -
him Fedaî'den ders görmüş,hilâfeti M.NÛrü'l-Arabî'den alm ıştır .Takvâ ve a-
zîmet sahibi b ir zât olup,bu sahadaki hizmeti büyüktür.1347/1928'de vefat
etmiş,Sarı Abdullah Efendi'nin(1071A660) yanma defnedilm iştir.Tahsili ,
temkini ve irfanı olan b ir zâttı.Ederlerinden şunları sayabiliriz : Şerh-i
Cazel-i Ebu Medyen Mağribî,Mevlâna'nın b ir gazelinin şerhi ve ayrıca Dîvana.( 21)
8- Kaymakam Ahmed Bey
İstanbul doğumlu olup,Askerî Baytar Mektebini b itirm iştir.B ektaşilik
i le b ir lik te birçok tarikata girmiştir.Bilâhare M.NÛrü'l-Arabîyle buluşmuş,
O'na intisap ederek bir süre sonra h ilâfete nail olmuştur.M.Nûrü '1-Arabî bu
zâta " Yusuf "um dermiş.1341/1922'de K ıbrıs'ta vefat etmiş ve oraya gömül -müştUr.(22)
20- Melâmilik,328 .21- M ısrî, 13 .22- Melâmilik,325 .
- 3 8 -
Ü Ç Ü N C Ü B Ö L Ü M
BAZI TASAVVUPÎ GÖRÜŞLERİ/
X- MELAMİLİK HAKKINDA GENEL BİLGİ :
A- Sözlük ve Istılah manâsı
Melâmet,sözlükte LVM kökünden gelip,kınamak,azarlamak ve çıkışmak ma
nâlarını ta ş ır .( l )
Melâmet zevk ve görüşüne 3ahip olana önceleri Melâmetî denmiş,sonraları
bu terimin yerine Melâmî olanı kullanılmıştır.Her ik i tabir arasında manâ
fa rk lılığa yoktur.
Melâmi lügatta,melâmetiyye mesleği veya melâmetiyye mesleğinden olan
diye açıklanmaktadır.
Melâmilik,müstakil b ir tarikat olmayıp b ir neş 'e ve haldir.Gayeye var
mak için b ir meslek ve b ir meşreptir.Bu meslek ve meşrebin icrasında zik ir ve
f ik ir olup; tac,hırka,tekke ve zaviye yoktur,
Melâmilik,bir sohbet yoludur.Sohbetleri g iz l i değildir,Kahvehanelerde,
mascidlerde ve odalarda sohbet ederler ve bu sohbetlere kendilerine mensûb o l
mayanlar da g e lir .
Melâmilik,.Meslek-i C e lil- i Muhammedi olarak da n ite len ir , ( t )
1- İbni Manzûr,Kamus,Lisanü‘ l~Arab, xvı,31.X~ Bu ta r if için bkz; Mısrî,12 .
-39-
B- Tarihî Seyri
Melâmiliği tarihî seyri it ib ariy le Uç devrede incelemek mümkündür.
Bu devreler,Melâmiliğin zuhûru ve ortaya ç ık ış ı hasebiyledir. .
B irinci Devre :
Tarihte ilk defa hicretten sonra 271(m.884) de vefat eden Hamdûn
Kassâr i le başlar.Bu zât ve arkadaşları avam arasında kıyafette heyetçe te
mayüz etmemeyi adet edindikleri için Melâmi Unvanı alm ışlardır.
İkinci Devre :
Hicrî 833 * (m.1429) te vefat eden Hacı Bayram Veli'n in ik inci çıra
ğa Bıçakçı Ömer Dede i le başlar.Bu zatta tac ve hırkayı yakarak tarikatın
zahirî şek illerin i ve merasimi atarak,melâmilik meslekini yen ilem iştir.(2 )
üçüncü Devre :
Hicrî 1305 ' (m.1887) te Ustruuca'ûa vefat eden Arap Hoca namiyle de
bilinen Şeyh Mübammed Nurü'l-Arabî i le başlar.Eu zât ta,Muhyiddin İbnü'l-A -
rab î’nin vahdet-i vücûd nazariyyesine dayanan tasavvuf ve fe ls e fe ,f ik ir ve
sohbet mesleğini Hamdûn Kassar ve Ömer Sikkînî(Bıçakçı Ömer) gösterdiği usû
le uygun olarak Melâmilik adıyla yaymıştır.Bayat hikâyesini genişçe an lattı
ğımız ve görüşlerini anlatacağımız M.NÛrü'l-Arabî'de melâmilik anlayışı ken
di yorum ve değerlendirmesiyle gözler önüne serilmeye ç a lış ı lm ış t ır ,(3)
" MELAMÎLİK, b ir tarikat olmayıp bu 5 Seyyid Muhammed Nûrü'l-Arabî' -
nin mahlâsından kalmadır.Benim mahiâsim nasıl Mecdî ise.O'nun mahlâsı da
Melâmî • dir " diyen b ir ifadesi i le Abdülazîz Mecdî Tolun(1941) Melâmîliğin
yukarıda zikrettiğimiz özelliğine dikkat çeker.(4 )
Stlhrev erdi (1294) Avarifü' 1-Maarif• inde .Molla Camî(1492) NefebâtU'l- 2 32- Mehmet Ali Aynî,Hacı Bayram Veli, 115,İstanbul 1343 t Fuad Bayramoğlu,
Hacı Bayram V e li ,I I ,223 .3- Bu hususta bkz. Tibyan,Melâmiyye Maddesi,III,143/a-b I Tomar,24 * M.
Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,Tl,467 ; Mustafa Kara,Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi,255-260 .Osman Ergin,BalIkesirli Abdülaziz Mecdi Tolun,217,4-
töna'ttnde ve Hucvîri(1077jKeşfu'l-Mahcûb'unda melâaat ve melâmetîler hakkın
da geniş malumat vermişlerdir.Aynoa SUİemi *11111(1021) Risâlettt'l-Melâme-
tiyye adlı müstakil bir eseri vard ır.(5)
M elâmetîliği,irfan yolunun en yüksek noktasında gören Muhyiddin İb-
nü'l-Arabî(1240),Seyyid Ş erif CÜrcanî(1413),Üsküdar'lı Haşim Baba(1782) ve
Eşref RÖmî(l469) eserlerinde bunu beyan etm işlerd ir.(6 )
Muhyiddin İbnü'l-Arabî(1240)Fütûhat'ında j " Allah adamları Uç kısım
d ır" deyip,şöyle açık lıyor.
B irinci Kısım ı ZUhd ve nafilelere riayet edip,ledünnî ilim lere mari
fe t le r i olmayanlardır .übbâd diye ad landırılırlar.
İkinci Kısım j E f'â li Allah'a nisbet edenierdir.Keramete meylederler.
Ahlâk ve flltüvvet ehlidirler.tîçüncü kısımdakine göre nefis sahibidirler.Bun
lara Sûfiyyûn adı v e r i l ir .
tfçüncü Kısım t Melâmiyye adını alan ta ifed ir .T arifi de şöyledirıBun -
lar öyle r ica ld ir ki beş vakit namazın üstüne sünnetlerden başka birşey ek
lemezler ve bilinecek fazla b ir hal i le görünmezler.Sokaklarda gezip,insan. -
la rla konuşurlar«Aliah'in halkından h içb iri onlardan b irin i halk arasında
farz b ir amel ve outâd sünnetten başka fazla b ir şeyle göremez,Yalnız kalp
le r i i l e insanlardan ayrılıp ,A llah 'la bulunurlar,îlimde derin b ilg iye sahip
olup,Allah'a ubûdiyyetlerinden b ir lâhza b ile ayrılmazlar.Kalplerini Rubûbiy—
yet Sultan 'ı kapladığı ve O'nun altında z e l i l bulunduklarından başkanlığa ta
ma' etmezler.Allah onlara heryeri ve her yerin istihkakı olan amel ve halle
r i bildirm iştir.H er yerde o yerin gereği muamelede bulunurlar,Halktan g iz le -
n irler.O nlar,h iç şüphesiz efendilerine hâlİ3 ve muhlis kullardır.İnsanlar i -
çinde yemekte,içmekte,uyanıklıkta,uykuda,konuşurken devamlı efendilerin i mü
şahede ederler.Sebepleri yerlerine koyarlar ve hikmetini b i l ir le r ,İ ş te bunlar5- Bkz.Hucvirî,Keşfu'l-Hahcûb,Terc;Süleyman Uludağ,143 i Molla Cami,Ne-
fehatü'l-Uns Tere,15-17 ; Ömer Rıza Doğrul, Mel âmet, İstanbul 1950 jOsman Ergin,BalIkesirli Abdülaziz Mecdi Tolun,14â .
6- Melâmilik,19 • ____
- 41-
Helâmî'dir.Ve rioâ lin sn yükseği bunlardır.Öğrencileri ds r icâ lin en bil -
yükleri olup.recûliyyet etvarındadırlar.Melâaiyye.hakikat hususunda doğru
b ilg i sahipleridir.Yüksek derece ve doğru yol ve Hakk'a yakın menzile sa
h ip leri, dünya ve ahiretta ancak bunlardır.Helâmiler,Allah yolcularının e -
ğendileri ve önderleridir.Alemin efendisi Muhammed (3.A .S .) bunların iç in
dedir. (7) /
Seyyid Çerif Cürcanî(1413) T a 'r îfa t adlı eserinde Helâmiyye,iç
lerinde olan haileri,d işiarına vurmazlar.Kemal-i ihlâsın gerçekleşmesine
ça lış ır la r ........ Bunların hakkında (Benim velilerim , kubbelerimin altındadır.
Onları benden başka kimse bilmez) hadis-i kudsîsi ge lm iştir .(8)
Melâmetîlik hakkında güvenilir b ilg i Risâletü'l-Melâmetiyye'de
bulunmaktadır.Risaleyi kaleme alan Ebu Abdurrahman Muhammed bin Hüseyin
SUlemî(l021)dir.Bu risalede m üellif.ilim ve hal sahiplerini sıralarken
şöyle demektedir.t-Fakihler 2-Marifet sahipleri 3-Melâmetiyye.Bunlar,yani
Helâmiler batmen Hak i le b ir daha ayrılmamak üzere b irleşen lerd ir ."
SUlemî bu bapta,melâmet sahiplerinin h a lle r i hakkında geniş b ilg i
vermektedir.Bunlardan*" Melâmilerin özel e lb ise ler i yoktur.En ziyade husu
met e ttik le r i s ıfa t,g österiş ve kendini beğenmektir.Kerametlere rağbet et
mezi er. Yalnmz kendileriyle meşgûl olurlar.Bunlar,hubb-i gayr tim salid ir.
Başkalarından asla yardım istemezier.Günahkârlara hakâret gözüyle bakmaz,
çok ibadet etmekten ziyâde,nefis terbiyesiyle u ğraşırlar."(9)
Prof. Neşet Çağatay ise melâmet hakkında şöyle demektedir:" Melâmi
lik b ir nevi fe ls e f î görüş ve bu görüşle hayatı yorumlayış ve yorumladıkla-
7- Muhyiddin İbnü'l-Arabî,Fütûhat,III,34-35(Melâmiyye Maddesi,Bab:309) Beyrut ; Bkz.f'olla Cami,Nefehatü'l-üns Tere,15-16 ; H ucvirî,K eşfu 'l- Mahcub T ere, Süleyman Uludağ,143 ; Tibyan,III,141/a-b {Melâmilik, 19-20
8- Ş erif Cürcanî,Ta'rîfat,Melâmiyye Maddesi; Ayrıca bkz.M.Zeki Bakalın Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,II,467; Melâmilik,21 .
9- Ömer Rıza Doğrul,Melâmet,21-22 {Ayrıca bkz. M.Zeki Pakalm,Osmanlı Tarih Deyimleri va Terimi eri Sözlüğü, 11,470-471 ; Melâmilik, 22-24 .
-42-
1*1 bu hayatı yaşama çabalarıdır.Bu açıdan Melâmî,her türlü gösterişten ve
dünya malından yüz çeviren ,dervişliğ i,rindçe yaşamayı kendine ilke edinen
kişidir.Dünya kaygısından,ahirei korkusundan uzak kalmak,kendini Tanrı'ya
vermek O'nun başlıca düşüncesidir.. .Gönlünde Tanrı sevgisinden,Tanrı zik *•
rinden başka b ir şey bulunmaz.Melâmi,kendini içinde yaşadığı toplumdan,
halktan ayırmaz.Fakirane ve kalenderâne b ir davranışla gerçek özünü g iz ler.
Dış görünüş bakımından halka açık olan Telimi'nin gönlü,kendini Bakk'a ve
ren ermişlere,kendini Tanrı'ya adayanlara a çık tır .
Melâmi inancına göre Tanrı katında en çok değer kazanan tutumlardan
b ir i de melâmiliktir.Bir kişinin melâmilik sırrına ererek melâmi olabilmesi
iç in " Lâ Mevcûde îllâ lla h " diyerek Tanrı'dan başka b ir varlık tanımaması
gönlünü Tanrı aşkıyla doldurması doldurması gerekir.Melâmi,tasavvufta ma -
nevi mertebenin en yücesi sayılan melâmete vardığı için " İlâhi Nur " a ka
vuşmuş olan gönlünü Tanrı t e c e l l is i doldurmuştur.Bu basamağa ulaşan Melâmi
i le Tanrı arasına kinse giremez,Aradaki boşluk,gönülde varılan b ir lik le or
tadan kalkmış,Melâmiı Hak i l e Hak olma Birrına erm iştir.(10)
M.NÛrü'l-Arabî halifelerinden damadı Abdurrahîm Fedaî(1885)T a 'r if - i
Melâmiyye risalesinde şunları söylemektedir. " Ma'lûm olsun ki,Melâmiyye de-/nen t a i fe - i sadât,eh l-i tahkik ve tetkik olup,alâ mâhüve indallah cemi-i eş
yayı t a r i f - i İlâhiye i le bilip ,kân vemâyekün,nihân ve iyenin muktezayatını
b ilip ,is t id a t la r ve kâbiliyetlerin hasebâtiyle hüküm ve tasarruf eden tavâ-
i f - i âlûn olup,ki s ır la r ın ı ancak u------^ I sırrınca Hak bi
lir ....B u n la r v a s ı l- ı Hazreti Zât olup,hakiarında s ı fâ t - ı mâdiha nakâmında
O— n-jloJl jk- denil d i. Bu ta ife ise vech-i zâtları halen zuhûr
etse âlem anlara secde edip ve ma'bûd ediniri erdi. Lâkin j j * — * ö* feh
vasınca mezkûr t a ife - i melâmiyye mehâbîb-i harem-i izzet olduklarından gay -
10- Prof.Dr.Neşet Çağatay,Bir Türk Kurumu olan A hilik ,68-70,
-43-
ret edip,ahvâl-i avâa i le ve âdât ve ekvân i le setredip hakikatlarinin id
raki rauhâl ve mümteni ' k ılınm ıştır. (11)
Melâmilik,Nişabur'daTHamdûn Kaasâr(271/884) tarafından b ir meslek
halinde neşredilmezden önce de b ir sülük hali ve b ir irfan neşesinden iba
r e tt i. Haradun Kaasâr i l e h, 3»asrın başlarında meslek olarak yayılan Melâmet,
günden güne genişieyerek,nihâyet H. 5 .asırda Horasan ve bütün Türkistan'da
ç e ş it l i mümessillere ve şeyhlere sahip bir hale gelmiştir.Bunlara Kübrevî-
lik ve Fevlevılik g ib i büyük tarikatlar ile,Abdallık ve Kalenderîlik g ib i
Batınî mezhepleri göstereb iliriz ,
Batınî zümrelerin girmesiyle a s lî tem izliğini kaybeden Melâmetîliğin
yerini H. 9(M.15) son yarısında İkinci Devre yani.Bayramî Melamiliği tutmuş
tur.Bunlar aynı zamanda ilk melâmilerin neş'e ve irfanını tamamiyle taşımak
tadır. İkinci Devre melâoiliğinin ihya ed icis i olan Bayramîler,bütün Anadolu
va Rumeli'de pek az müddette yayılmışlardır.Son Devre melâmiler de.Bayramî
melâmilerinin iz le r in i takip edenlerdir.Bu kadar ki,son melâmilerin ^ayramî
melâmilerinden yegâna farkı; aelâmete sUlÛku İlmî bir hale getirmek sürati
i le " îşrâk îlik " ten ayrılmaktan ibarettir .
Görülen şudur ki,Melâmetîler,Bayramî melâmileri ve Son Devre melâmi -
le r i aynı neş'eye sahiptirler.Svvelce b e lir t ild iğ i üzere zâten Melâmet,bir
tarikat olmaktan ö te ,b ir neş'e ve hal olduğuna hiç şüphe yoktur.(12)
Hülâsa olarak söylersek; Melâmiler,hikmet-i kadîme'nin heyulâsı g ib i
her sürati alan,fakat,hiçbir sûretle kayıtlı olmayan kimselerdir.Zâten ka -
y ıt3iz lık bunların a y ır ıc ı ö z e ll iğ id ir .(13)
11- Abdurrahim F edaî,T a 'rif-i Melâmiyye Risalesi,Kütüphanemizdeki özelnüshadan ; Ayrıca bkz.Haşan Özlem,Hısrî Niyazi Divanı ve rerhi,306
12- Melâmilik,25-26 .13- Melâmilik,195 .
-44—
I I—'BAZI TASAVVUF! GÖRÜŞLEKİ *
1- MUrşid-i îCârnil
Tasavvufta önemli yeri olan konulardan biridir.MÜridlerin yetişmeğin
de ve hakikatleri anlamasında anahtar vazifesin i görm ektedir,denilebilir.
Tasavvuf,herşeyden önce maddî-oanevî b ir eğitim işidir.Eğitilm eye
muhtaç insanın ilk işi,kendisine yol göstermeye muktedir(mürşid-i kâmil) b i
r in i bulmaktır,İnsanların mîzaç ve tabiatları birbirinden fa rk lı olduğu için
eğitim yo lla r ı da fa rk lı olacaktır,Bilhassa bu bakımdan bir rehber ve Ustada
olan ihtiyaç üzerinde ne kadar ısrar edilse yerid ir.
Mürşid-i kâmilin bu telk in iy le Allah'a kavuşmak dileyen,0 'nun mübarek
el ve eteğine yapışmalıdır.Ö.yüce himmetiyle k iş iy i kendinde kalmaktan kur -
tarır,ona kim olduğunu bildirir.B öylece,yüce maksûda kavuşturur.Bu yola g ir
meyenler bol ibâdet ve riyazatla meşgûl olur,yabanda kalır ve cemâl-i İlâh i
y i burada müşâhede edemiyeceğinden.ahirette de edemez.(19)
trşad görevini üstlenenlerejmiirşid-i kâmil dendiği gibi.Kirâm ve Şeyh
de denilir.Bunlara ilâveten mürşid-i kâmillere KUnmelîn sözcüğünün de Mu -
15- Niyazi Şerhi,30 j Ayrıca bkz. Mısrî,84 .16- Mecmua-1,Fatiha T e fs ir i ,104 .17- Mecmua-1,Risale-i 8alihiyye,105 .18- Mecmua-1,Şerh-i a-Bvrâdü’ l-lfsbû'iyye,Virdü yevmi'l-Shad,3 j Ayrıca
Mürşid-i kâmil,Elest bazminin aâklai ve K âf-ı adem olup,öyle kolay
ca bulunmaz vs b i l İnme z ,0, aynı zamanda D efter-i Rahmin diye de ç a ğ ır ı l ır .
Çünki 0,Rahmân s ıfa tıy la muttasıftır.O'nun dediklerini yapmak gerekir.MUr-
ş id ’ in emrini tutmamak,Hakk'ın emrini tutmamak ve Hak «mirlerine itaat et
memektir, (21)
Mürşid-i kâmil,bir deryadır,Mücevherlerini,kenara kendisi atmaz.Ma
dalgıçları da men'etmez.Hiçbir mürşld,yolda,çarşı ve pazarda gezenlere" Ge
lin ,s ize ilm -i Tevhid'i göstereyim " demez.(22)
İrfan mektebinin öğretic is i miirşid-i kâm ildir.0, orada e l i f 'in jbe 'n in
te'nin vb.hakikatlarını ö ğ re tir .(23)
Tanına varıldığında,sık ıntı ve dünya g a ile ler in i alanlar aürşid-i
kâm ildir,Sıkıntıları ve g a ile ler i arttıranlar,ineân-ı kâmil değildir.Onlar
yalancıdır.Hakk*a giden yolu sarpa uğratacaklarından,onlardan kaçılması ge
rek ir.Gerçek şudur ki,mUrşid-i kâmilin yolu gayet k o layd ır.(24)
hammed Nûrü'l-Arabî tarafından çokça kullanıldığın ı görmekteyiz, (20)
20- Mecmua-2,Seyrii't-Tevhîd R isâlesi,13 .21- Niyazi Şerhi,148,77 ve 83 } Ayrica bkz. M ısrî,110,116 ve 123 .22- Niyazi Şerhi,95 { Ayrıca bkz. M ısrî,12923- Niyazi Şerhi,40 j Ayrıca bkz. M ısrî,23724- Niyazi Şerhi,71 ; Ayrıca bkz. M ısrî,251
- 47-
Muhammed Nûrü*1-Arab£,Muhyiddin îbnü'l-Arabî'de özünü bulan tevhid
düşüncesini,kendi anlayış ve yorumlayışıyla şekillendirmiş,ona yeni bir
veçhe kazandırarak pratik ve İlmî usûllerle tatbik alanına koymuştur.Ken
dinden önce geçen ve vahdet kokan bütün mutasavvıfların eserlerin i bu yani
yorumlayışıyla ele almış ve kendinden feyzalmak isteyenleri böylece yetiş
tirmiştir.Bu yeni veçheyi kazandırıp,uygulama alanına koyarken,ayet-i ke -
rîmeler ve hadis-i şeriflere dayanmayı prensip edinmiştir.Bunun yanında,
ilm -i tevhid derslerinin okumakla öğrenilemeyeceği ve kavranılamayacağı,an-/
cak ve yalnız mürşld-i kâmilin telk in iyle gayeye u laşılabileceğin i beyân
etm iştir.
Merâtib-i Tevhid'i ik i bölümde incelemekte ve değerlendirmektedir,
îlk bölilmj Fenafillâh mertebeleri olarak is imi endir i l i r . Bu bölüm 3 mertebe
den meydana gelmektedir,"Bunlara,Terakki Makamları da denir.Sırasıyla j a-
Tevhid-i E f'â l, b - Tevhid-i S ıfat, c - Tevhid-i Z â t 't ır .İk in c i bölüm ; Beka-
billâh mertebeleri olarak isim lendirilir.Onlar da 3 mertebeden ibarettir .T e-t
d e llî Makamları diye de adlandırılmaktadır.Sırasıyla ; a - Cem' , b— Hazretü-
1-cem' , c - Cem'u’ l-cem ' dir.B ir de Peygamber Efendimize has ve Ofna a it bir
makam vardır.Ahadiyyetü'l-cem' adıyla anılır,ama telkin edilemez.Edilse de
anlaşılamaz.(25)
Muhammed Nûrü'l-Arabî.Halvetiyye tarikatından da icâ ze tli olduğundan,✓
onların bu makamları yedi isimle telkin e ttik ler in i ifade eder.Bu isim ler,
T,â ilâhe il lâ lla h , Allah,Hû,Hakk,Hayy,Kayyûm ve Kahhâr 'd ır . (26)
Bu mertebeler tek tek ele alın ırsa şu şekilde d eğerlen d ir ileb ilir .
attan önce görünen dünyadaki varlıklardır,Bunlardan bulut b ir sûr et, gök b ir
sûret,dağ bir sûret.hayvanlar b ir sûret ve insani Ar bir sürattir,İşte ,bu
süratlerden meydana gelen iş lerin cümlesi a le 'l - ı t la k Hakk'mdır,
Bu mertebenin gözetilen edebi şudurı F iille r in hepsini yani.bisa n is -
betle iy is in i de kötüsünü de Hakk'a nisbet etmek esastır,Çünkü,onların i y i -- . • A.* - *l i ğ i ve kötülüğü bi^e göredir,Toksa Hakk'a nisbet edildiğinde hepsi hayır -
dır.ve isim lendirilm em iştir.Fiillerin iy i l iğ i ve fenalığı,ku la nisbet ed il
diğinde belirlen ir ve bu zamanda,iyi ve kötü diye ad landırılır,
E h lu llah ,fiilleri Hakk'a nisbet eder.Ama,meselâ Allah zina e tti,d a -
mez.Zîra.zina ismini ortaya çıkaran -bu f i i l i n kula nisbet edilmesidir.Fğer
bu f i i l kula nisbet edilmeseydi,o f i i l in adı b e l l i olm az,iyilik ve kötülük
ten b iriy le hükmolunmazdı.
F iillerin Hakk'a ait olduğunu şu ayet-i kerimelerden anlıyoruz.
Oj--------— u, j j (S a ffâ t,37/96)"Allah s iz i ve amelinizi
halkeyledi." £-Jl. y ı~U l ^ Ç» ^ıJLjJ (Â i-i İmrâu,3/ 14)
-49-
Kadı Beyzâvî tefsirinde f i i l in in "ma'İûm" okunuşuyla k ij hakikatte
herşeyi kula güzel gösteren Cenab-ı H ak 'tır.(x)
Salikin bu zerki devamlı şuhûd edebilmesi için,kendisine b ir râbita
(kazandığı zevkte bağlanabilme gerçeği) verilir.B u mertebenin râbıtaaı Lâ
Pâile illâ llah 'tır .G erçek te bütün iş le r i yapan,ancak A llah 'tır,dem ektir.(27)/
S a lik ,nefisle olur da e f 'â l i Hakk'a nisbet etmeyip kendisinde görür
se,o zaman gayriyyette k a lır .(28)
Hakk'a nisbet edilen f i i l l e r i h issî.ka lb î.a fâk î ve enfüsî şek ille -
rinde olup,bunların ötesinde f a i l - i mutlakın Hazrat-i Ma'şûk olduğu kalb i -
le müşahede edilir.Ma'şâk'un f i i l in in ,o f i i l l e zahir olduğu zev k ed ilir .(29)
Yukarıdaki ta r if üzere hareket edip,zevke ulaşan salikte istiğrak har-
lin in hasıl olacağı b ir gerçektir.Öyle ki,bu zamanda bir kimse ona vursa, o
vuruşu aşuk'a nisbet eder de,vurana nisbet etmez.îşte buradan Lâ fa ile i l
lallah neticesi zahir o lu r .(30)
Bu makamın hal ve zevki,önceki mUrşid-i kâmiller tarafından sa lik ie -
rine Lâ ilâhe il lâ lla h virdi verilerek saglanıyordu.Bu v ird ,isten ilen veçhi
le yerine getirild iğinde istiğrak hali hasıl olur ve mürşid,bir üst makam ve
zevkin sahibi kılmak için o zaman salike.o zevkin tah silin i sağlayan ism-1 İlâhîyi telkin eder.(31)
(x )- (Bu,Ömer R.A.'dan rivayet olunan okunuştur.) "Allah Tealâ güzel gösterendir.Çünkü 0, f i i l l e r i ve eylemleri helkedendir.Bunları b ir imtihan iç in güzel göstermiş o la b il ir ." Bu hususta bkz. Mecmû'atün m ine't-te- fâ s îr ,1,467 ; Krş. Eş-Şevkânî,Fethu'l-Kadîr,1,323,
34- Mecmua~l,Risâle-i Salihiyye,106 j Ayrıca bkz. Mecmua-l,Risâle-i SU - lû k -i Hakikat,110
35- Mecmua-2,Risale—i Seyrü't-Tevhid,İ2 .36- Mecmua-S.Riaâle-ri Sa 'd iyye.l .Ö2ei nüsha (zx )- Varidat,MUrşidü'l-Uşşâk,81 ; Mecmua-1,61 .
b- Tevhid-i Sıfat t
- 52-
B f'âl ve kaynağı.olan s ıfa t ı zevkedip Hakk 'a ver an ve bunların Hak
kın öldüğünü idrak eden a al ika fenaflllâh mertebelerinin sonuncusu olan ve
onu veliyyullah derecesine yükselten Tevhîd-i Zât mertebesi,mürşidi tara.-
fından telkin vs talim e d ilir .
Tevhîd-i Zât ı vücûd b irliğ id ir .T arifin de şöyle den ilir : VUcûd,Hak-
kındır.Bu makamda salikjhissen,aklen ve hayalen gerek e f ' âl,gerek s ıfa t ve
gerek zât aynalarından vücûdullaha bağlanıp,cümle eşyanın vücûd-ı Hak oldu
ğunu mülâhaza eder ve bu esnada istiğrak hasıl olur.Bu zevk üzere k a la b ilr - ;
mek için râbıtaya sımsıkı sarılır.B u mertebenin râbıtası Lâ Mevcûde i l l â l -
1 ah'tır.Bununla S ek ir makamları tamamlanır. Sal ik , bu halde vahdetle kesret -
ten mahcûb olur.Hattâ,Bu kesret nedir ? diye sorulsa cevap veremez,(37)
Salik,evvelâ e f 'â l i müşahede eder.Sf'âlden s ıfa t ,s ıfa tta n da zât gö
rünür. (58) Bu mertebelerde salikin müşahedesi|halkın fani,Hakk'ın baki ve
zahir olması şeklindedir,Talnız,zât-ı Hakk'ı,nazar-ı Hak i le ve bu sülük i -
le müşahede etmesi gerek ir.(39)
Bu makamın hal ve zevki,önceki mürşidler tarafından salik lerine Hû
v ird i verilerek sağlanıyordu.Hû,mutlak zâttır.Salik,H û i l e zikrederken bü -
tün zâtları b ir zâtta ifna eder,böylece,zikir-zâkir-mezkûr b ir olur şuhûdu-
na varırdı.Bu makamla .Uç sekir mertebeleri tamamlanır.Bundan sonra sülük
yoktur.Artık,Tedellî makamlarına g e ç i l i r . (40)
Muhamned Nûrü'l-Arabî'de bu mertebelerin üçünün Fenafillâh Mertebe
le r i adıyla anıldığını görüyoruz.Bu,ilm-i Tevhid'i şuhûd etmede ilk kısım -
d ır k i,îse v î şuhûd diye adlandırılır.Kulun f i i l i , f i i l - i H ak 'ta ,sıfa tı sıfa<-
37- Mecmuar-1,62 .38- Mecmua-5,Şerh-i Razel-i Hacı Bayram V e lî,339- tTecmua-3,Şerh-i Nutk-ı tmam A li,2 {Mecmua-5 ,Şerh-i Kelâm-ıîmam A li ,27.40- Mecmua-2,Risâle-i Seyrü’ t-Tevhîd,12 .
c- Tevhîd-i Zât ı
-53-
• • ^-------------II viUJij J u* A ji j l j ai J (Â i-i imrân,3/55)
" Allah, E*y îaa i Ben seni öldürür,kendime yükseltirim dediğinde,," ayet-i
kerim esidir.(41)
Muhammed Nûrü'l-Arabî,buradaki " tev e ffî"y i açıklarken»bunun " i h t i
yarî ölüm” olduğunu söyler.Hazreti îsa A.fi. ih tiyarî ölümle öldükten son -
ra ik inci kat göğe k a ld ır ıld ı,d e r .(42)
Zâtların tevhîd edilmesi,acaba hulûl ve ittihâd problemini ortaya
çıkar maz mı ? Veya,Tevhid-i Zât nasıl zevkolunur ? Muhammed Nûrü'l-Arabîi
bunu şöyle açıklar* " Tevhid-i Zât demek; bütün halk hulûl ve ittihâd o l -
maksızın,zât-l Hak’ la mevcûd olduğunu zevkan ve keşfen b ilip ,ha lk ayna -
sından zâ t-ı Ma'şuk'un müşahede olunması demektir.Bu ve bundan önceki ik i
mertebe de dahil bunlar b ir diğer adla Merâtib-i Sıddıkıyye diye de adlan
d ır ı l ı r ü (43)
Muhammed NÛrü'1 -Arabî,öğretici mahiyetteki eseri olan R isâ le-i S a li-
hiyye'de bu mertebe için şunları yazmıştır*" Tevhid-i Zât,vücûd Hakk'ın o -
lup,gayrinin vücûdu yoktur.Kur'an-ı Kerim'den d e lil le r şunlardır. Cr1 3.S ^ j Nl a j u (Kasas,28/88)"Herşey helâk olucudur,0 ’nun zâtı müstesnâ"(x)
ayeti i le .ıj S i l j JiUJI jü *>j j o 1-4 Lw -Le o-* 3^ (Rahman,55/26)
"Herşey fânidir.Celâl ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bakidir" ayetidir.Bu
makamın zevkinde kalabilmek,râbıtası Lâ Mavcûde i l lâ l la h ' a bağlanmakla o -
lur.Fenafillâh makamlarına sahip olanlara Ehlullah denir.Ehl-i fenâ diyen
le r de vardır,Bunların,makamlarında iken mükellef olmamaları düşünülür.An
cak, makamlarını her zaman kemâl i le keşfedemediklerinden ve bu zamanlarında
kaldı ki.vücûdları oİ3un.Bu makama,Kurb-i Peraiz de denir,Bu makamın d e li
l i olarak Kur'an-ı Kerim'den ut---------------L- a3l»i Öl {Gafir,40/20)
" Çünkü Allah kullarını çok iy i görendir" ayet-i kerimesi i la J » ! U i öI <WV . , i, J dJLJ | m» r*-cCj U—Ly "Muhakkak ki Allah,kulunun lisan ıy la (Allah
kendisine hamdedeni iş it ir )d e r ." hadis-i ş e r i f i g ö s te r i le b il ir .(49)
Bu makama;Makam-ı Cem',Kurb-i Ferâiz denildiği g ib i ,Fenâ-i Nefs,Be-
ka-i Rûh.ve Seyr-i Muhibbi de denir.Necm suresinde geçen(53/ 8)
"Sonra(Cebrail, ona)yaklaştı,Derken sarktı"ayetindeki kısmı bu.yeri i fa
de eder.Buraya,"Rarzah da derler.Vahdetin zahir olduğu yerdir.Bütün eşyanın
hakikati,asien ayn-ı Hak' tır.A ğyar,İk ilik ve kesret yoktur.Hattâ bu makama
varıldığında,bu mertebe yaşandığında bütün vesveseler k e s i l i r . (50)
Muhammed Nûrü'l-Arabî, îslâm 'T’a r ih i’nde îfk olayı diye geçen ve Hazreti
Ayşe'nin masumiyyeti i le biten olayda söyle bir değerlendirmede bulunur:îfk
kit Hazret-i Ayşe,Cem' mertebesinde idi.Nazarında Hak zahir,halk batın oldu
ğundan o makamda şükür,Hak Tealâ'ya olur.Halbuki kendisine
denmişti.(51)(* ) - Bkz.Ahmed Avni Konuk,Fusûsü'l-Hikem Tercüme ve Şerhi,15-49- Mecmua-1,107-10850- Gelişim,26151- Mecmua-1,95 f Ayrıca bkz.P/fısrî,60 ?Krş. EL-Cami' liahkâmi ’ l-Kur 'an,Tef-
sîrü'l-Kurtubî,VT,197 j Buharî,Sahih,KitabU’ t-Tefsîr.Bab 6, (Nûr 11) , Ömer Rıza Doğrul,Asr-ı Saadet,11,146 ; M.Ali Fs-Sâbûnî,î!uhtasaru Tefs ir i îbni K esîr,T I,589,
"Attığın zaman da(Habibim)sen atmadın,ancak Allah a ttı"a y eti bu makamın
zevkini gösteren delildir.Ctndan sonra iman-ı tahkiki hasıl olur.Hakka' 1-ya-
kîn olan makam-ı Hitâm’ a geç i l i r . Bur ada ne kesret,ne vahdet ve ne de Tâ-i
hitab bulunur" d er .(80)
Bu mertebenin şuhûduna Muhammedi şuhûd denilir.Bu da Tevhîd-i S ırf
olup; Cem',Hazretü'l-cem' ve Cm'u'l-cem 'in muhtevasını oluşturduğu Mûsevî
şuhûddan sonra g e l i r , (81)
Bu makamın hal ve zevki,önceki mürşidler tarafından A llah 'ın isimler i MScmua-l,109.NotV Kabaca yaptığımız araştırma sonucu Tasavvuf! Tef
s ir kitaplarında böyle b ir yoruma rastlanmamıştır.78- Niyazi ferhi,154 jAyrıca bkz.Mısrî,99 .79- Mecmua-1,9980- Mecmua-1,6281- ^ecmua-2,13
- 63-
rladen Kahhâr v ird i verilerek sağl&nıyordu.Kahhâr ismini vird olarak ver
mekten gözetilen amaç şu idiıKahhârjsıfat,eemâ ve asârın meydana getird iğ i
kesreti,herbirinde zâtın te ce lli etmesiyle kahreder,yok eder.Kahhâr zikrin
den doğan tulûat va feyizler,sadece Peygamber Efendimiz'den g e lir ve buraya
ancak Muhammedi verâset i le u la ş ı l ı r .(82)
Zât-ı Ahadî'nin vücûb i le muttasıf olmasından dolayı bu mertebenin
asla zevk olunamayacağı ifade olunur.(83)
Buraya kadar açıklamaya çalıştığım ız Tevhid mertebelerini Muhammed
Nûrü’ l-Arabî,aşağıda gösterilen dairede de ifade etmiştir.Görüldüğü üzere
daire ik i kısımdır.Bir kısmı,Penafillâh mertebeleri olan Tevhıd-i E f'â l,
Tevhîd-1 Sıfat ve Tevhıd-i Z â t'ı göstermekte,diğer kısmı da bunlara karşı
lık olmak üzere Eekabillâh mertebeleri olan Cem'.Hazretü'l-cem' ve Cem'u'l-
cam'i içermektedir.Ortada, Ahadiyyetü'l-cem' bulunmaktadır. (84)
Makamât-l Bekâ Makamât—ı Fenâ
Hazratü'l-cem'
* 1» i y v— I—. Lio
Cem 'u 'l -c eg--J | gj
jLs-il
S ıfat
• ı •- * o Lo Uu
o 1 -in
82- Mecmua-2,1283- Mecmua-1,4 •84- M elâm ilik,297
-64-
' 3 - Vahdet-i Vücûd ı
Varlık b ir l iğ i anlamına gelen bu terkibin ilk defa Şeyhu'l-Ekber
Muhyiddin îbnü'l-Arabî tarafından İlmî bir veçhe i l e değerlendirildiği b i
linir.Muhammed NÛrü'l-Arabî de Şşyhu'l-Scber*in açık te s ir i altındadır ,(x)(x)~ "Bu terim hakkında birkaç noktaya işaret etmek faydalı olacaktır,kana
atindeyiz .a)"Vahdet-i vücûd" tab iri îbnü'l-Arabî tarafından kullanılmamıştır,
İbnU'l-Arabi'nin eserlerini tarayarak b ir çalışma yapan Dr.Suad Hakim bu terimin O'nun kullandığı ıs tıla h la r arasında mevcûd olmadığını ifa de etmekte ve şöyle demektedir."Vahdet-i vücûd tabirin i îbn Arabî'yi inceleyenler icad etmiştirjdaha doğrusu bu kimseler O'nu vahdet-i vücûda kail olanlar zümresinde tasnif etmişlerdir.Araştırma ve inceleme yapanlar,neticede îbn Arabi'nin "Vücûdun hepsi birdir","Orada ancak Allah vardır" ve "Vücûdda ancak Allah vardır"gibi cümlelerinden hareketle vahdet-i vücûd ashabından olduğuna is t id lâ l etmişlerdir,
Dr.Suad Hakim bu tabiri ilk defa kullanan kimsenin muhtemelen îbn Teymiye(728A328)olabileceğini,Michel Chodkiewicz ise i lk defa olarak Sadreddin Konevî'nin(673A274)Miftahü'l-Gayb adlı eserinde kullanmış olduğunu ve"şeyhinin doktrinine şüphesiz zaruri olan fe ls e f î b ir ifa de verdiğini»fakat bu sistem ciliğin pek çok yanlış anlamalar ortaya" çıkardıgonı"söylemektedir.
Sadreddin Konevî,îbnü'l-Arabî'nin talebesi olduğu ve îbn Teymiye'den kırkbeş sene önce vefat e tt iğ i düşünülürse,bu tab iri y a z ılı metinlerde ilk defa Konevî'nin kullandığını kabul etmemiz gerekir.Konevî'nin Mif- tahü'l-Gayb adlı eserine baktığımızda eserin 12/b ve 13/a yapraklarında "ke-vahdeti'l-vücûd"(Vahdet-i vücûd g ib i) ve"min haysü vahdeti vücûdi- hi"(Vücudunun vahdeti bakımından)ibarelerini görmekteyiz.
Prof.Dr.Hihad Keklik Konevî hakkındaki çalışmasında vahdet-i vücûd tabirine Konevî'nin eserlerinde rastladığını beyan eder.
îlk defa bu tabir Konevî'nin eserlerinde görülmüş ve 0 'nun yaşadığı devirde ve kendisiyle Mısır'da görüşmüş olan îbn Seb'in 'in(669A270) kullanılmaya başlanmıştır.Bu durumda ibn Teymiye,tabiri icad eden o lmayıp, tabirinyaygınlaşmaya başladığı b ir zamanda,karşı ç ık t ığ ı muta - savvıfların görüşlerinden b ir i olarak bu terimi kullanmış görünmekted ir.
b) Şu da b ir gerçek ki,her ne kadar tabirin i kullanmasa b ile ,îb n ü 'l - Arabî vahdet-i vücûd doktrininin esas temsilcilerinden b ir i ve en başta geleni olarak bilinmektedir.Aynı şekilde Hz.Maviâna'nin Mesnevi' - sinde bu tabir mevcûd olmamakla-beraber bu görüşü aksettiren en güzel eserlerden birid ir.îbnü 'l-A rabî'den önce yaşayan,meselâ Bâyezîd Bista- mî(261/874),H allâc(320/922),Cüneyd Bağdadî(297/909) ve Gazzali(505/ - l l l l ) g i b i mutasavvıfların söz ve eserlerinde de bu terimi görememektey iz , tik büyük tarikatların kurucusu Abdülkadir Geylânî(561/1166),Ahmed Tesevî(562/1167) ve Ahmed er -R ifâ î(578/1182) g ib i sû filerin eserlerinde de durum aynıdır.îbn Atâullah el-îskenderî'n in (709/1309)eserlerinde de bu tabire rastlanmamaktadır.Öyle anlaşılmaktadır ki,terim in mevcudiyetiyle terimden kasdedilen manânın mevcudiyeti b ir lik te görünmemektedir. îbnü'l-Arabî 'ye terimi kullanmamasına rağmen vahdet-i vücutçu kendi g ib i düşünen diğer 3Ûfîlere vahdet-i vücutçu değildi,diyerek ya— pılan karışıklığın incelenmesi gerekmektedir." Bu hususta bkz. AhmedAvni Konuk,PusÛsü'l-Hikem Tercüme ve Şerhi,Vahdet-i Vücûd bölümü,
- 65-
Bunun dışında bu görüşü ısrarla savunanların da üzerinde e tk is i görülür.
-Takrir ve şerhettiği k iş ile r in eserleri buna d e l i ld ir . -
Vahdet-i vücûdjbütün varlığın tek ve eşsiz vücûd-ı mutlaktan g e ld i-
ği^bu zâ t-ı Mutlak'ın kendisinde mevcûd"şe,n'* ve n isbetleri izhar etmesiy
le sonsuz b ir çokluk meydana geldiği,fakat bu çokluğun hakiki birer varlık/
olmayıp her an b ir hal ve şe'nde bulunan Mutlak zâtın değişik t e c e l l i le r i
i l e yok olmakta ve yeniden benzerlerinin yaratılmakta bulunduğudur.Esasen
Mutlak zât kendini eşya ve kâinat sûretinde açığa vurmuştur.tLk ve sonfa -
çık ve g iz l i O-'dur.O'ndan başka varlık yoktur.Eşyâ ve kâinat, A llah'ın za
h ir i ; Allah eşya ve kâinatın batını ve ruhu mesabesindedir,Yaratan-yaratı -
lan hep 0 'dur.Çünkü,vücûd b ird ir .(85 )
tfuhammed Hürü'1-Arabî, vahdet-i vücûd konusunda açık bir tavır iç in
dedir. Aşağıdaki cümlelerde bunu rahatlıkla görmek ve bulmak mümkündür.
Hakikatta a r if olan ancak A llah 'tır ,gayrı değildir.Çünkü Hakk'ın
vücûdundan başka vücûd yoktur.Ancak,Hak Tealâ hakikat suretleriyle 3Ûret -
lenip zahir oldu.Böyle olunca,şahıslar Hakk'ın vücuduyla zahir olmuştur.
Yani,bu şahıslar ilmi hakikatların sû retlerid ir .Yalnız şunu ifade edelim
ki,burada hulûl ve ittihâd yoktur.Kâmillerin ta r if e ttik le r i bu noktada
hulûl ve ittihâd yoktur,olamaz da.Zira hulûl ve ittihad ik i varlık arasın
da olur.Yağın süte,suyun nebâta hulûlü ve ıs s ı su i le soğuk suyun ittihad ı
gibi.Görüldüğü üzere hulûl ve ittihâd ik i mevcûd arasında olmaktadır.Hal
buki,hakikatta mevcûd,vücûd-ı Hak'tır ve O'da birdir.Ortada ik i mevcûd
yok k i,b irb irine hulûl ve ittihâd e ts in .(86)
Kendini kaybedenlere mefkûd denir.Mefkûdun dahi vücudu yoktur.Onda
görünen Hakk'ın vücûdudur.(07)85- Bkz. M.Zeki Pakalın,Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,
vücûdu olmadığı gibi.Z ira,karın vücûdu,suyun vücududur.Başka vücûd yoktur.
Halk da böyledir.Vücûdları,Hakk'ın vücûdudur.( . . . . ) Halk,Hakk'ın zuhûrudur.
Her sûretle cilvegâr olur,Bu c ilv e le r i halk'a nâm oldu.Nefsü'l-emirde yüce
zâtından gayri zât yoktur,Bütün halk nâmıyla olan c ilv e s i ve zuhurudur,(93)
Bu konuda insanlar Uç bölümde olup,Üç türlü görüşe sah iptir,B irinci
bölümde olanlar;Avamdır ki,bu vücûd yani halkın vücûdu Hakk'ın vücûdundan
gayrıdır,derler. îk inci bölümde olanlar;Havâssdır ki,halkın vücûdu,vücûd-1 z ı l l îd ir derler.Üçüncü bölümde olanlarsa;Aafiyadır ki,bu mevcûdat,vücûd-ı
min malına,rürdüne erişineeye kadar,o en güzel olanından başka bir sûretle
yaklaşmayın" ayeti bu hu3Ûsa işaret eder,Ayette geçen"Yetîm" Efendimiz ,(x ) - KastellânîjMevâhibü'l-ledünniyye Tercümesi,1 -7 .Abdülbakî,İstanbul
1312 ; A clûnî,K eşfu 'l-hafâ,I,265-266.Aclûnî,hadis hakkında raüsbet- menfî bir beyân ve nakilde bulunmamaktadır, Bkz.Mehmet Demirci,Nûr-ı Muhammedi,İlâhiyat Fakültesi Dergisi,D.S.Ü. Sayul 1983
"Mâle'1-yetîm’'de hakikat-ı Muhammediyye'yi g ö s te r ir .(102)
Hakikat-ı Muhammediyye’ ye s ıfa tların göründüğü yer olması hasebiyle
T e ce lli- i S ıfat denir.Bundan başka ,T ecelli-i Sânî ve T e ce lli- i Vahdet adla
r ı da v e r i l i r . (103)
5- Merâtib-i Muhabbet î
Muhammed Nûrü'1 -Arabi,muhabbeti,Hakk’ a yakın olsak iç in yapılan b ir
faaliyet olarak kabul eder.Muhabbetin mertebelerini Üçe a y ır ır .İ lk mertebe,
VelSyet mertebesidir.Bu mertebede olanlar,Hak i le oldukları vakitte mahcÛb
olm ayıp,ehl-i şuhûddur,Fakat halk i l e olduklarında mahcûb o lu rla r .İk in cis i,
Sıddıkıyyet mertebesidir.Bu mertebe sahipler i , daima Hak i l e olur,halk i le
olmaz İîçüncü mertebe ise.Kurbiyyet m er t ebesidir. Bu mertebe ehli de Hak i le
olsun,halk i le olsun,mahcûb olmazlar.Bu üç mertebeden sonra b ir de Nübüvvet
mertebesi vardır k i,o ,ya ln ız nebilere mahsûs olduğundan gayrileri bu merte
beye muttali* olamaz.(104)
Bir diğer deyişle,Velâyet mertebeleri;merâtib-i Tevhid olan,Tevhîd-i
E f'âl,Tevhîd-i S ıfat ve Tevhîd-i Zât'tır.S ıddıkıyyet mertebesi|makam-ı Cem*,
Kurbiyyet veya Mukarrabîn mertebesijmakam-ı Hazretü'l-cem' dir,Nübüvvet mer
tebesi ise,makam-ı Cem’u ’ l-c e m 'd ir .(105)
6- Merâtib-i Muhammediyyûn s
Mertebeleri b ir başka cephesiyle inceleyen Muhammed Nûrü'l-Arabi, bu
konuda şöyle der:"Ma'lûm ola ki,Muhammediyyûn mertebeleri beştir.Avâm,Havâss,/
HavâssÜ’ l-havâss»Hülâsatü havâseti'l-havâss ve Safvetü hülâsatü havâssü*l-ha -102- Varidat Ş erh i,II,467;Ayrıca bkz.Varidat,43103- Mecmua-2,Bisâle f i beyân-ı Şeriat ve Tarikat ve Hakikat ,2, Özel nüsha104- Mecmua-1,96 . —105- ?<îecmua-l,105
Hûreddin 93-Sabûnî,KL-Bidâye f î usû li'd -D în ,54,Diyanet İş le r i Yayın ları,Tere: f^ekir Topaloğlu-
110- Mecmua-1,91 ; Ayrıca bkz.Varidât Şerhi, I ,178-185
-73-
9- Keramet ı
tman ehli b ir şahsın,peygamberlik davası gütmeden kendisinden zuhûr
eden harikulâde iştir,A ynı iş,imanı olmayandan sudûr ederse buna îstidrâc
denir.Peygamberden zuhûr ederse buna da Hucize adı v e r i l i r . ( 111)
Keramet ik id ir .
a- Kevnî(Sûrî)Keramet : Bir anda uzak yerlere gitme,ortada Olmayanı
gözler önüne serme,vahşî hayvana yaklaşma gib i gözle görünen keramettir.
b- Manevî(Hakiki)Keramet : Bu da bilgi,ahlâk ve ibadet konularında
gösterilen keramet çeşid id ir .
■ hahammed Nûrti'l-Arabî de,kerameti kabul etmektedir.Fakat 0 ,ik inci
kısım olan,keramet-i ilmiyyeyi tercih eder.Tasarruf-ı ahkâmdan ziyade,ta-
sarn ıf-ı kulûba ehemmiyet verir.Menba'u'n-Nûr'da anlattığı rüyalar ve in -
silâh olayı,müşahede sahasından dışarı çıkmaz.
O'na göre kevnî keramet gösteren,Ebu'l-vakt'tır.îbnu'1-vakt ise,ke
ramet göstermekten hoşlanmaz.Esasında peygamberler mucize,ehlullahlar da
keramet göstermeye rağbet etmezler.Çünkü onlar,A llah 'ın fi ilid ir .E ğ e r halk
inad eder,peygamber ve velilere inanmazlarsa ,o zaman fiilu lla h a inanma -
dıklarından üzerlerine İlâhi gazap nazil olur.Bundan dolayı,nebiler muci
ze, evi iyaull ah da keramet göstermekten k a çın ır la r .(113)
Muhammed Hûrü'l-Arabî bir gün b ir yere giderken,yanındaki müridi O'
na; "Efendim, evi iyaullaha bazan tayy-ı mekân olunauş''dediginde''İşte,biz de
yürüyoruz ya"diye mukabelede bulunduğu rivayet olunmaktadır.(114)
O'na göre İlmî kerametler,kevnî kerametlere mümasil olmayan gerçek
kerametlerdir.tlmî kerametler,kevnî kerametlerin aksine daim îdirler.(115)111- S .Şerif Curcanî,Ta'rîfât,Eerâmet Haddesi112- Kelâbâzî, Et-Taarruf limeznebi e h l i•t-Tasavvuf;71.113- Niyazi Şerhi,107114- Melâmilik,286 ;Ayrıca bkz.Varidat,54 .Kerametleri için bkz,’!enâkıb,32.115- Mısrî,159 ; Ayrıca bkz.Melâmilik,285-286.
dan sûrî vücûda geçmek anlamındadır,Zahir ehlinin,yokluktan vücûda gelmek
diye anladığı g ib i d e lild ir* "d e r ,(116)
Buna göre,halkın vücûdu zuhûrdur,vücûd değildir.Hak Tealâ'nın tece l
l i le r indendir. Bil indiği ü zere ,tece llilerin zuhûru olur,vücûdu olmaz.(117)
Hazret-i Ali K.V. nin ş i ir in i açıklarken de 11 Hakikatta ve n e fsü 'l-
emirde.kar suyun gayrı değildir.Ancak su,havanın soğunası i le kar sûretinde
görülür.Bu halde su İ 3 m i gizlenir,kar ismi ortaya çıkar.Gerçekte b ir"şey"-
dir.Buna göre halk,Hakk'ın zuhÛrudur ve her sûretle cilvegâr o lu r .îş te bu
c ilv e le r i,h a lk 'a isim olmuştur.Nefsü’ l-emirde yüce zâtlarından gayrı zât
yoktur.Bütün halk namiyle o lan ,cilvesi ve zuhÛrudur.(118)
Hakk'ın te ce llile r in in halk adıyla zuhûra gelmesini icad eden zât,Al
la h 't ır .B ir d i-er ifadeyle,icad edilen eşya,zâtın istn-i zahir i l e zuhÛrudur.
Burası bilinm eli ki,bu eşya evvelden yok id i de,sonradan vücûd buldu demek
isab etli d eğ ild ir .İsabetli olan,eşyanın vücûd-ı İlmîden,vücûd-ı ayanîye çık
mış olmasıdır. (11 9)
Taratmak,zuhûra getirmek olduğuna göre bu mümkinât ta fs i lâ t - ı Muhamme-
diyye'dir.Hakk *ın batınına Cem’- i İlâhi,zahirine de Cem'-i ifluhaiiuaedî denir. (120)116- Mecmua-5,1 ; Ayrıca bkz. Mehmet Ali Aynî,Hacı Bayram V e lî,86117- Mecmua-1,97118- Mecraua-3,8erh-i Kelâm 'mam A li ,1 ,özel Nüsha H 9 - Mecmua-1,3 .120- ’Tecnıua-l,114 .
-75-
İ İ - Slarn î
Muhammed NÛrU'l-Arabî,vahdet-i vüclld nazarıyla baktığından,O'na göre
alem,Hâk'la beraber vardır.Bu acıdan alem,mutlaîc~olan cins,nevi' ve şahsiy
le kadîmdir.0 ’nun meydana g e liş i zamana bağlı değildir,zâtidir.çUnkü haka -
yık,dışarıdan bir etkiyie,yaratilm iş değildir.Burada hâdis ve değişken olan
Hakk'm vücûdundan te c e l l i yoluyla meydana getird iğ i hallerdir«Hudûs ad ı,o -
na Hakle'ın tekaddUmü olduğundan ve zâtından bir te ce lli olduğundan g e lir .
Rakayık.Hakk'ın Hazret-i Ceberûtiyye'sidir.Zaman denilen mefhûm hiç bir za
man var olmadığından,alemin hudüsü zamanî olmayıp,kendi özünde bulunduğun -
dan zâtid ir. (İ2 l)
Daim ve Bakî olma sıfatına sahip olduğundan Allah,şüphesiz ezelden
ebede bu sıfa tların gereği,ahkâmını icrâ eder.îcrâ e ttiğ i ahkâmdan b ir i o -
lan alem,eşyâ-yı mümkine ve a 'yân-ı sâbitedir.Alem ,ilinde esmânın sûretleri
ve hariçte taayyündür.Bu itibarla bakıldığında alem,ayn-ı zât olduğundan ve
zât dahi daim ve baki olduğundan zü z i l i za il olmadan gölge dahi yokolmaz.(122)
Alem.mezâhir-i ilâhiyyedir.H azret-i Yakub oğlu Kazret-ı Yusuf'u arar
ken çocuklarıyla aralarında geçen konuşma buna işaret eder.Şöyle k i; Hazret!
Yakub oğlu Hazret-i Yusuf'u araştırır-soruştururken,diğer çocuklarının"Gelen
geçenden Yusuf'u sormanda ısrar edersin.Bu ısrardan vücûdun zayıf olur veya
kendini helâk edersin"dediklerinde,onlara cevaben "Yani,benim kime şikâyet
ettiğimi zannediyorsunuz? Ben ancak,gelen giden mezâhir-i ilâhiyye olmakla
onlarda zahir olan Hak Tealâ'ya şikâyet eylerim.Siz ise bu makamı bilmazsi -
niz"(x)deyip,yaratılanların Iîakk'ın birer te c e l l is i olduğunu anlatmak is te
Bu alemde,gayrullah görmeyenlere Sıddîkîn denir.Onların dayandık -
la r ı hep H a k 'tır .(124)
Yukarıda geçen zevkleri alat>ilmeks için zâ t,s ıfa t ve e f 'â lin k iill î-
yen Hakk'a teslim edip ,fena-i k ü lli i l e Hak'ta fani olmak gerekir,Hu halde
saliki,Hak,kendine karib k ılar ve o,ayn-ı Hak olma şukûduna sahip o lu r .(125)
Alem ve bu görünen sûretlerin hepsi,zâtın vahidiyyetle zuhurudur.On
dan gayrı hiç b ir zahir yoktur,',Çey",nefsü'l-emirde yoktur.Zîra"şey",hakika
t iy le ma'dûm ve mefkûddur,Ancak,görünen vücûd-ı İlâhidir,Fakat,bunun örtü
lü olması, isimi eri yön tindendir, A r if- i billâhtan gayri kimse göremez. (126)
12- Ölüm s
Tasavvufta ölüm hiç b ir zaman,genellikle bizim ona verdiğimiz olum -
suz manayı taşımaz,Tasavvuf! cehd ve gayretin büyük b ir kısmının,Aliah aşkı
i l e yakından i l g i l i olan ölüme hasredildiğini söyleyebiliriz.Gerçekten cehd
ve gayretlerin bıkıp usanmaksısın ölüm arayışı olarak ta r if eden sûfİlerin
sayısı pek çoktur,(127)
Muhammed Hürü'1 -Arabî,ölüm hakkordaki görüşünü özetle Fatiha suresi
ni te fs ir ederken belirtmiştir.Buna göre: " Kıyamet gününün maliki Allah
Tealâ hazretleridir.Kıyâmet günü demek,haşir ve neşir günü demektir.Habterde
şöyle gelm iştir, •---------------------=-»l*-* c—ls o u i i i Yani?Kişi öldü
ğü vakit»kıyameti kopar"demektir,Ölmek ise ik i k ısım dır,B irincisij Mevt-i
Iz t ıra r î,îk in c is i : Mevt-i İhtiyarî'd ir,M evt-i Iz t ıra r îj Herşeyin Ölümüdür,/
Kur'an-ı Kerim'de o j — .Ji îu t î - i^ ^ Os (A l-i İmren, 3/185 ve Enbiya,21/35
ve Ankebût,29 /57)"Her can ölümü tad ıcıd ır"ayet-i kerimesi bu gerçeği beyân124- Mecmua-1,97125- Meçmua-1,98126- Mecmua-1,3-4 *127- Bu hususta geniş b ilg i iç in bkz, Moqdad Mensia,Mutasavvıflara Göre Ö-
lüm,Çev: Mehmet Demirci,İslâmî Araştırmalar DergİBİ,Sayı:3
ı j ------oT J-*j I "Ölmezden Önce ölünüz "ih tiyarî ölüme işa re ttir .
Mevt-i ih tiyarî}fenafillâhtır.F enafillâhta ölen yüce taifenin haşir ve ne
ş ir le r i »dünyada olur.Mevt-i ız t ıra r île r i ise ,d â r-ı fenadan dâr-ı bekaya
irtiha llerid ir.B u yüce ta ife mekân i le mukayyed olmadıklara gibi.kevn i le
dahi mukayyed olmazlar.Kâmilinden olmayanların ölümleri ancak ız t ır a r îd ir .
Bunlar da ik i taifedir.Mü.'min-i takiyy ve K âfir-i şakiyy.Miimin-i takiyy,
öldükten sonra onun ruhu,İliiyyîn i le mukayyed o lu r,K âfir-i şakiyy is e ,S ic -
cîn i le mukayyed o lu r ,(128)
15- Ahiret :
Dünya hayatının b it t iğ i an başlayan hayat demek olan ahiret konusunda
Muhammed NÛrü'l-Arabî,özetle şöyle demektedir,
"Ahirete hakikatçe vakıf olmak istersek,bilm eliyiz k ijah iret alemi,
emir,gayb ve melekût alemindendir.Cesed ve cisimden oluşan ve kevnü fesSd
alemi denilen şehadet aleminden değildir.Ahiret alemi,rûh-ı İza fî de deni
len emir alemidir.Allah Tealâ o - Cj><l J i o* j
( îs râ ,17/85)"Sana rûhu sorarlar.De k i: Rûh,Rabbimin emri(cümlesi)ndendir"bu-
yurdugu bu m esellid ir.
Bair alemi,Gayb alemi ve Melekût alemi hepsi b ir anlama g e lir ,
Ahiret işleri,avâmın kabul e ttiğ i g ib i değildir.Oranın iş leri,em ir ek
lemine uygun iş lerd ir ,N efs-i nâtıka denilen yalnız rûh olup,rûhla beraber
cisim değildir,ÇÜnki,cisim değişir.Meselâ,Zeyd'in zâtı.O ’na değişme yoktur.
b ir şey kalmaz,Ama zâtı,küçüklüğünde .ne ise,büyüklüğünde de odur,Değişmez,
bakî kalır,Bundan anlaşılan şudur ki,iade edilen ruhdur,cesed değildir.Onun
avdeti de teşekkül i l e olur.Yani,a’mâl-i basene güzel büret1erie ,a 'm âl-i
eder,Kevt-i İhtiyarî ise,kâmiline mahsûstur,Haberde şöyle varid olmuştur,
128- Mecmua-1,103-104 i Mecmua-4,293 »Ayrıca bkz,Varidat Şerhi,91 5 Sey-yid,54 .
-78-
/seyyia de kötü süratlerle teşekkül eder.ÇÜnki,Berzah alemi olsun,Ahiret»
alemi olsun,oradaki manâlar süratleri zuhûra g e tir ir ve bu sûretlerle za
hir olurlar.Böylece ruhlarda orada bu sûretlerle görünürler.Cenab-ı Hak
buyurur* j j o-* * tr-lv3 fj-* (Târik,86/9-10)
"O günde ki(bütün)sırlar yoklanıp meydana çıkarılacakdır. Artık onun için
ne bir kudret,ne de bir yardımcı yoktur" /
Arifler,Berzah ve Ahiret aleminin misal aleminden olduğunu b ild ik le
r i gibi,bu alemin de misal aleminden olduğunu bilirler.O nlar,insanların
öldükten sonra uyanacaklarını haber veren peygamber efendimizin hadisine/
inanırlar.Ölümün dahi ihtiyarî ve ız t ır a r î olduğunu kabul ederek,ihtiyarî
ölümün fenafillah olduğunu görürler.Bundan sonra bakabillâh i le d ir i l ir le r .
Bu olaya Büyük Kıyamet derler.Bu hal i l e daha dünyada intibâha gel irier.Bu
zevke ancak,evliyadan asfiya olan a r if le r e re r le r .(129)
İ4 - Ru'yetullah t
Ru’yetjDünyada ve ahirette gözle müşahedeye verilen a d d ır .(130)
Allah Tealâ'nın görülmesi demek olan bu kavram hakkında sû fîler ,A l
lah 'm ahirette yalnız müminler tarafından görüleceğine itt ifa k etmişler -
dir.Pu hususun aklen caiz,naklen de vacip olduğunu sö y le r le r .(131)
uhammed NÛrU'l-Arabî de ru ’yetu llah ı kabul etm ektedir.0 ’na göre ,a -
h iret aleminde ki görme de süratle olup,mutlak olarak görünme yoktur.Mute
z ile mezhebinin Hakk'ı kaydetmemek iç in ahirette k i görmeyi inkâr etmesi
manâs izd ir.çtinki Hak,ahiret aleminde sÛretle görü lecektir.f'öy le ki;Cenab-ı
Hak,önceleri b ir sûretle zahir olup 1 diye hitap edecektir. Kzelde
f Jl (A 'raf,7A 72)"B en s iz in Rabbınız değil miyim" diye
129- Varidat Herhi,38-92 arası öze ti ; M elâm ilik,250-251130- 8 .Herif C tircanî/Fa'rîfâtjR u 'yet Maddesi.131- Kelâbazî.efc-Taarruf limezhebi eh li't -T a sa w u f,4 2 ,R u 'yet bah3İ .
-79-
aorduğunda o zaman a r if le r nasıl dedilerse,ahirette de u-i* diyecek--
lerdir.Ama mahcûb olanlar, *— diyerek inkâr edeceklerdir.Sonra
Cenab-ı Hak,diğer b ir süratle,(Gafdr ve Rezzâk g ib i) görülecek ki,mahoûblar
0*nu dünyada bu süratle b ilir le r d i,iş te o zaman.taicâb ehli secdeye varıp,O5
nu ikrar edecek.Ama uzun süreli secdede kalamayacaklardır.Arifler ise.H akk'ı
dünyada her yüzden seyredip ikrar et tiklerinden,ahirette de aynen her yüz
den seyredip ikrar edeceklerdir.(132)
132- Niyazi Şerhi,150 ; Ayrıca bkz. tfi3rî,92 .
-80-
N S T î C E
Oamanlı İmparatorluğu'nun son zamanlarında yetişen ,tahsiline Kahire' -
de başlayıp,Yanya ve ffekke'de devam eden Muhammed Nûrü'l-Arabî,müderrislik
hayatına Rumel^de girmiş ve adını burada duyurmuş bir şahsiyettir.
Tahsil^ sırasında ç e ş it l i tarikatlara da intisap ederek,onlardan hi
lâ fe t belgesi alm ıştır.Asıl ününü,melâmet neşesinde karar kıldıktan sonra
kazanmıştır.
Medrese eğitim ve öğretimine,ilm-i ledün diye de adlandırılan melâ -
met zevk ve neşesinin eğitim ve öğretimini ilâve etmiştir.Melâmet zevkinin
telk in i diyebileceğimiz bu uygulamayı.kendi yorum ve düzenleyişiyle sunmuş
tur.Bu yeni düzenlemeyle îş ra k îlik 'in önüne geçtiğ i ifade e d ilir .
Yetiştirme metodu dediğimiz melâmet neşesinin yeni düzenlemeyle te l
kinini Muhammed Nûrü'l-Arabî,Risâle-i Sal ihiyy ekinde açıkça belirtm iştir.Q -
zetle ; z ik ir talimiyle başlayan yetiştirme işlem i,Fenafillâh mertebeleri o -
lan Tevhîd-i F f'âl,Tevhîd-i Sıfat ve Tevhîd-i Zât mertebelerinin telk in i ve
bunların yaşanmasıyla devam eder.Hak'ta yok olma şuur ve idrakine kavuşan
saliğe bu kez.Rekabillâh makamlarının telk in i yapılır.B u mertebeler de,Cem',
Hazretü'l-Cem' ve Cem'U'l-Cem' diye adlandırılmaktadır.Yalnız,salık bir mer
tebeden diğerine,ancak,zevkettikçe mürşidi tarafından yükseltilir.Yok olmat
şuurunun ardından,bu makamların zevkiyle var olma şuuruna erilir.O na göre
sa lik ,erd iğ i bu manevi hazzı dünyada yaşarken bizzat hareketleriyle ispat
etmesi gerekir. Tek yetim -i hakiki,Hazr9t - i Muhammed S.A.S.e a it m ale'l-ye -
tim olan Ahadiyyetü'l-Cen'e kimse ulaşamaz.çünkü Allah; böyla emir buyurdu.
-81-
Vahdet-i vücûd prensibinin ağırlık la içlendiği eserleri takrir ve
şerheden Fuhammed Hûrü'l-Arabî'nin,bu takrir ve şerhleri,o ecnâda hazır
bulunan talebeleri tarafından zaptedilciştir.Huniarın sayısının 99'a
vardığını söyleyenler varsa da,eliır;izdeki sayı 65'tir.Bu sayının 19 u A-
rapça,46 s ı da Türkçe eserlerden oluşur.Tesbit edebildiğimiz kadarıyla
i r i l i ufaklı 19 eseri bas:İmiş ve yayın hayatına sunulmuştur.
Mühammed Kürü'1 -Arabi'nin,devrinin önemli simaları üzerinde e tk ili
olduğu da görülür.Bunların içinde b e lli başlılarından bazıları,bu ça lış
mamızda hayat hikâyeleriyle sunulmuştur.Bu zâtların ,bulundukları toplun
içinde temayüz eden kişiler(vali,müderris,müşir,şeyhülislâm gibi)olduğu
dikkati çeker.
Hicri 3» asırda Kamdûn Kassâr i le başlayan,Allah yoluna gidişin en
tükenmez sermayesi olan î.'elâmet düşüncesi,Milâdî 15. yüzyılda Hacı Bayram
V eli’ de yeniden şekillenmiş ve nihâyet Milâdî 19. asırda Muhammed HÛrü'l-
Arabî’ de son devresine ulaşmıştır,
Muhammed Hürü*1—Arabi,iç dünyanın aydınlatılmasını,melâmet zevkini
telkin ederken çe ş it l i tasavvufî f ik ir le r iy le sağlamıştır.Qnun,mürşid-i
kâmilin varlığına inancı kesindir.Mürşidi,bazen göz doktoruna,bazen de u~
lu b ir deryaya benzetir.îlm -i Tevhid'e sülük,mutlaka onunla gerçekleşir.
Meratib-i Tevhîd'ifFena ve Beka makamlarını)yalnız,o telkin eder.Başka ş&-
k il ve yolla anlaşılması mümkün değild ir.
Vahdet-i vücûd,onun düşüncesinde önemli bir yer tutar.Hattâ b ir i -
deal haline gelmiş görülmektedir.Ancak bu ideali hulûl ve ittihâd g ib i i -
ki bâtıl akımdan korumaya son derece özen gösterir.Ona göre hulûl ve i t t i
hâd,iki ayrı varlık arasında olur.Gerçekte ise ,b ir varlık vardır,o da Hak'-
kın varlığıdır,Halkın vücûdunu,varlık olarak görmez.Halk,Hakk'ın zâhir is
miyle zuhûrudur,inancına sahiptir.
-82-
îk ilik perdesinin kalktığı hakikat yolunda giderken,İlmî keramet
lere değer verdiğini her halükârda ifade etmektedir.Bu makamda olanlar
-evliyaullah ve asfiya gibi adlarla an ılırlar k ij onlar dünya ve ahiret
kayguaundan g eçip ,vâsıl-ı ilâ llah olaniardır.Ona g ö re ,v a s ıl-ı ilâ lla h o -
lanlar aynı zamanda nûr-ı Muhammedi'yi herşeyin a s lı olarak görürler.iba-
detlerin i ubûdet zevkiyle yani abid-ma'bûd bir,şuhûduyla yaparlar.Çünkü
onlar,ölmezden evvel ölme sırrına erm işlerd ir,Iztırârî ölümlerinde de
ruhları,hiç b ir alemle mukayyed olmayacaktır.
Netice olarak şunu söyleyebiliriz.Muhammed NûrU'l-Arabî,kendinden
önceki tasavvuf erbâbı gibi.müntesiplerinin iç dünyasını ma'mûr ederek
işe başlamış,böylece;iç dünyası ma'mûr olanın,dış dünyasının da ma'mûr
olacağı hakikatini vurgulamak istem iştir.B ıraktığı eserler ve y e t iş t ird i
ğ i şahsiyetler,bunun en büyük d e l i l i ve göstergesidir.
-83-
MBT İ M L E R
a- Arapça Metinler
b- Türkçe Metinler
c - Orijinal Oemanlıca Bir iletin
-34“
1 “W -
*uı ' ■ * * ) I ! ^ a > I dJLİ | f m t 1
*• ** ■ i l j ı / J * 11 (J | ; vj U^Ja-fl 1 U , I
C ^ ı l J i j C ^ t S J i as— J i• *
<Ly J oS a J i 5 i U J î ^ I J* i L y i t l ü f « i l » j I ^ lifr’ O I vÜ-* ^• •
^1^ • j l î vLUv-*
c b I c b L-Juo j ViLJ La. i | ijJS d y ^ > 7< J L y i ‘ı l5 I * j X r f I J
• j| ^ > J f •SjpçmJît JLn> ^ I *.* İL i L i (
İ
£J--
jJ I a_U I
^ i J^ ı ^ Lfi l£ü ) ^ ^ j T (jf-* t * J o - y l
(J<5j 1 (J -İ i * t ıA«« J I (jw* vJjh^ • j S*
U y <1.'. j Xx> ; <*k>-
i > > İ J I o - . Js.ı ;m
lj -* 4> L_3 < L * > - i I 4 y j |9 *i 1 ( j f l J ‘ jr m
«_u. j J ı o > i j " i fâ t ;
î J 1—y 4 y - i f Ch® •
• 4 y jJ L a J i fJ L » J iLâliuö
j-n*—9~J L>-J I 1 aJ J 1 uü^j
-85-
JI kXA 1 ıl»4 <U U * j
► t ^-İ t a-LJ I
J A İU ~ L y ^ a ÜL|| âJ La J I j t«Jı>j j (lü I jı I a Ah I i I
y r —^ f 2t—-JI J İS a J I J • Aü t- *»u» y j Aü L^Ty ı^S (j i f l Ü L İI Aj L i t
J »Xfty j • Ly ^ jSjfcA. 0 j A ^ 4 A y A.‘>4 O ^ ‘XJ î ^ J o V I jl I JL»ı J ) Ç A
j J H O W t» ^ AX|,.İ
j |i L mJ I U* iLi I tJ U ğ I ^JU t • L»..JI d j J*» j 9 ila 1 ,y y , la
•t * * «♦ i5 J j» x » j <£>".>* J ıSj ^ s -n
a ı. — y A » J t j (5j ***ı /fl fI I ^ a j • aJLJ 1 * L ‘*.^ İ1 j I
j7 o LJucü I * t '» t j J luui j I * Ia JJ g~* L -J I {s j t-y-:** İ I o^-»-J I • "k# I
^ ----- i a sLJu» j J U : J J ! J t ^ i l AyuUI J U u il * LaA İ ♦ o l İ J l * La -4
O----- e---- IL*a AİJJ JUî ♦ t^JU: dÜJl (Ala ^ <Aİ J j ^ JL o OJl c U ,
o o / J " î ( y - J l * I j j ( ^ j l L y d J J l J L 5 ^ ) )
f İ ^ Â> J I J ( j 1 iA^iÎUJ I J W *U sJi : ,UUi
O i «A j J t Cl# t ı^ iy *ihj* â J | c « 1 9 j j i I J t jfc 1 l y A ,.n 11 vj 9 j ı 4 1 a t A j ^ jA jj
La L ü f L * _ L i) j j j^-c a 1 11 J U ♦ ( j J L * J ,^ > J j o İ J y - v . ) }
(j . ......J t Cs**J«4 L y * j l i ^ > 2 * i İ j L jM» j I 9 I | ^ 4y)İ I, LJ I 1 L ıî O 1*4*
f * /jo«ftJL) I | ^ aJ LaJ I o j aJLJ I La I
ki_ aJ İ *iy>^ü ^ J ♦ y*L»XoJ I i^Â>' i 1 J (5XoJsaJ 1 Jy.w-».J \ * cîü La J |
J>jp .J I j * £-a^J I j ^4>J I i j i » j wO>-J ) ^A (JJJ1 I A .J I O-fly
t j j | A J . İJ S »V n.-v-an I J L a ü S a J L J I vj. t—3 L o ^ ^ t > J I Â y *A» ! « j j A <~9j *o . J |
Y / J 9—aj» ^ t ( <>j ^ o aJ LJ I ^ ^ *A I ^
^ aJ | ^ ,1c j Ju o j i L ü d y M 4_yJLc aJ LJ t tjJL ö j ♦ ^J_c I aJLJ I jj
Ö-* Laj; (>»-J I ö I < ^ I L*. J-c Ij • 1>0o-JUa-J|
U.S>> il I j l—iil I ^ L,n..fl 1 j 1 j
v»-it2Ji (»j-io- 4jı_fcS (P?^ (jP?—' ılls t,.»
I â U l «J l_*S O. CH
S ** 1 *~~ l 1 4 .ı ( -1
( C--Ü la. L* Jt_» ) ; ^ J L a *Iu ı J L_»
4U» a, n.~. t i S ^ y 3 - ti I J 4 . 1 I 3— ı"V- I I 4jj ■ 4 ıjJ j I • j a -. g. M - a.V.y i5İ *
j 4* —j a ı * ı C ° O ■ -J Uy ^ LJ I a.j»-Lc fiJt I * 4. .,a 1- İ J
J ili C-aJ^Jl * L*-i! I o.® t-* J I
I .v ..—A c->.« 1 c t l—9 * n /T * *j .*y 11 ( U -1*5 * 14»■*il I ^4İ1 f I f j J *
vo/rk* yp
^Ub^Jl
L_4b-L 1 « cı L-o I ^ J i i yC * il t ^ ^ o I « ♦ 11 j-c * l y ,. * il I ^ li L « ^ i ^_U L_i
^iL<— ■ JI ıf~ -U w^ â 5 1 —g» I m» l3 ^ ,,, I I t7ywJ I Ui> J t
JI I j U >.> I ö ^ 3 ♦ kSvt I I I J> 3 * - ^ » Lftiy a-j 11a—tfJLc *O ^ il I I r«. 9 il Uy 1 I * j I *»i 1 J 1 Jy-9 ^ 1 .9, JLy Jİj£>
6 m,. ,,., a.,'r*. i.-v-l J ^ I W I U-ı» I ^ I ^ ^ —9 j * 4yA>^J | t ffc>. J 1 j-a
ol..,, - , 4-ln.,* Cr-I I j — I J y -İ I^ ^ İ O-0 J «y~İ6 ^ LyJ |
. . . . ..«*. ___ *y J 1 J L j 1 JLJ m t* l 1 8,><hi ^ İ-j,J I LS ^ ,"» ,) 1 i 4ı l g>..!U»J Uy U w
<3^—11 | I Uoy Jj-Yh- ÂyA>il 1 <yi> U I «İ-J JJ ♦ ^ LyJ I ^ I J
I «v... ■, ı, fl) Cj*° j • ı^«y »Ui* »Üı'S j il • lS I j U^*i Uy 13*^** tvjp-*- 11 —to»* 11 tjp Ua t** * | ûj-----* r-o t-o-J I ı>°3 C ?-ja— I 3-b I i ( -7*
■92-
ı,f————* ( v * ) J J“* *"» vf-* J-tr—• I „/*—J *<»■ * ı -* ÛI J _>* L—S I
^ L 1— La 1 ^Jw<> I ^ l . r< TSi. JI 1 I >xJ I j j (jpJ t,n 7* aJ ^ j
*Jr# J L 1 —J ' * JI Jjb I JjJj-r* *
t Y /£ - * t-AİJ! (♦ *
I I JJb ^ j
k- “r' I v-^ ^ k*_J i Jj& I jj • 'L« J jfJj j-t-rt u-~-> ı3-* L I o-o f^7f9
* O -b L -2, | ke^o—» k* -a- J L> J I -r-kJ I O-* *
..■■.■ 1 ^z,-.J 1 jj »ı kı».r«-J I O’4* J 1 ıjjfe I V' a lo I j 1 >Xft «Ju>
j ^ —ı—— ki J— Li. J 1 LÂ7*»i I j 4mUı— L *",J I j
0~“ j * Ay ki ûj^* I j OsJ ' kJ I <<N|/->c yJ kau5 ^>.J 1 ı j j -kf *■1V '* * ı3*vJ I
♦ J o 1-5 J o>^*
jj. A-J 1 y-if Jf * İ.AV ■* ki, ..|;.— ı_r™k A 1 .) I <»jLp J j rt 1 ka—) | c-. 4, ,1 ) *X>—)) ^
R isâle-i lltîRŞÎDÜ'L - UŞŞAKf
• o * r~*\
Ma'lûm ola k i îmanın Uç mertebesi vardır,Evvelki a e r te b e s i,ls t id lâ lî-
d ir . Ve bunun vech—i tah sîli i l a e 'l —yakîn i le olur,Bunun ik i tarîk i vardır.
Evvelki tarîk îstidl& l b i '1 -a is l 'dir.Yani,abdin s ıfa t la r ı olan jhayat,ilia ,
kudret,irade,sesi',basar,kelâaı d e lîl k ılıp M isilleri Hakk'a isbât olunur,
Zîra kemâl sıfat,Sâni» i l e zâhir olur, ,__Z jy0 ^ ,*ı t) buna
a t ' d ır . Makâm-ı Ahadiyyetü'l-Cem' demek,mukayyedden kayıd re f'o lm a k tır ..>>—-1 u,J ıVj â-Jja-oaJ 1 j . . . i 1 a j u ; La-z â!uı J lj (Kasas, 28/88)
-107-
( Vasiyetnâme )
t *.% j J I «J ü I f\ "
Raim ân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Ma'lûm ola k i ,te ce ll iy â t -ı llâhiyye üçtür.E vvelk isi,T ecelli-i S f 'â l
d ir .İk in c is i,T e ce lli- i S ıfâ t 't ır . tlçUncüsU,Tecelli-i Zât-ı kemâl'dir.
İmdi,bu te ca lliy â t-ı ilâhiyyeyi â r if olmağa ve te ce lliy â t-ı selâseyi
şuhûd etmeğe,merâtib-i Tevhîd'i bilmeğe mütevakkıfdır.Şöyle ki| k işiye evve
lâ lâzım olan mücâhededir.Zîrâ, Allah fS -a o îj I ^ ^ ( T e v b e ^ / a )
ya'nî,hem malınızla hem nefsin izle mücâhede eyleyin.Mücâhede t a 'r î f olunca
envâ’ - ı kesîrası vardır.Likin,mUcâhede-i Muhammediyye şöyledir k i jevvelâ,
ahkâm-ı şer 'iyye öğrenmeğe ça lışın .Z îrâ ,a 'm âl-i şer'iyyenin sıhhat ve fesâ -
dı ilm -i şerliye mütevakkıfdır.Eğer ki ilm -i ş e r 'î bilinmezse,ahkâm-ı ş e r '-
iyye-yi llâh iyye 'y i icrâdan geri kalınır.Sâniyen,esrar-ı tarikat olan z ik r -i
dâimi tahsil etmeğe ça lışın k i,ga fle t z ik r -i dâim i le ref'o lur.V e bu z ik r -i
dâimin ta h s il i ,e h l-i zik ir olan kimsenin ta 'lîm ve telkinine muhtâcdır.Zîrâ,
Cenâbı Hak ol >SuJl Jjs.i l (Nahl, 16/43)buyurduğuj s iz
k ey fiyet-i z ik r i,e h l-i zik ir olan zevât-ı kirâmdan suâl edin,eğer k ey fiy e t-i
bâtın oldu.Bu hâlde gören ve bilen ve iş iten halkdır,lâkin abdin kuvâsıyle.
-1 1 1 -
Bu makâmda Hak,kulun kuvâsı olur.Kulun hayâtı Hak i l e ve kudreti Hak i l e ve
basarı Hak iledir.Nitekim hadîs-i kudaîde l*v i
ilh ,hadîs.Ya'nî,ben kuluma muhabbet eylediğim vakitte,o tozlumun sera'î ve ba
sarı ve yedi ve r i o l i ben olurum.Benimle görür»banimle işitir,ben im le söyler
benimle tutar,benimle yürür.Ve bu makâma ehlullah,Kurb-i Nevâfil tesmiye e -
derler.Ve bu makâmın kemâline nâil olan kimseler,herkesin b ild iğ in i b i l i r ve
i ş i t i r ve görür.Ya'nî,kerâaât-ı ilmiyye ve kemâlât-ı s ıfâ tiyye kendisinden a&-/dır o lur.Z trâ ,bir kimse ki Hak i le görür ve iş it ir ,e lb e t o kimsenin sem 'i ve
basarı ve ilmi kuvvetlidir.Ve bu makâm sâhiblerine,Mukarrabîn dahi derler.
Bundan aşağı bulunan kimselerin haseneleri,ânlara nisbetle seyyiedir.
O- J1°” — l y-f'i • Ve bu makâm sâhibleri her nereye nazar ederse nazarı,zâ-
hirde halka ise de,bâtını Hakk'a olduğu şübhesizdir,
Makâm-ı îttih â d ’ ın UçUncUsU,raakâa-ı Tevhîd'in altıncısijCem 'ü ’ l-cem ’ -
d ir . Bu makâmd ds u_-tı j js, lLji ı j JjUl y> (Hadid,57/3)âyetinin ma'nâsı nedir
soruldukta o l dahiıezel benim,âhir benim,zâhir benim,bâtın benim,yâhud karşı
sında olan süretejevvel sensin,âhir sensin,zâhir sensin,bâtın sensin,der ve
cûdudur.Meyve ağacının aslı Lübb olup, âhir i dahi LUbb olduğu gibi.
ı______ j ıy ~.hl j Ta’nî.âlem ta fa î l i ve a 'lâ a ıd ır .Z îrâ .ce -
ged-i ş e r i f le r i zübde-i hafiyye olduğu g ib i,n û r-i enverleri cümleye ta fa îl
oldu.
r~” oj I o - Lı' , iLİJ I * ■ I e J l_S . fİL~ J A ;ı> 41 J «j7 (jJLc
ö -« * <51
-115-
Şeyk Ahmed b .îdrîa 'in SALAVAI-I ŞSEÎFE'ainin Şerhi
f*t------------ t o-**./-* * i . (——v
Ma'lâm ola ki,ehl-i ta'lîm ye tedkîk kemâl-i şefkatlerinden nâşi maâ
rife şâmil kütllb tasnîf ederek ihvânların. tevhîdlerini kesb-i lezzet re ia -/tigrâk ve m ak .lal arı da terakki bulmak için kütüb-i merkumu lisâa-ı Tevhîd
üzere tahrîr eylediler.Ve ba'zı tasnîfleri salâvât ve ed'iye ile olup,ol ma-
kâaâtta kemâl üzere Hazret-i RasÛlullah S.A.S.i medh U senâ ey1adiler.Bâhu-
oldu 70 ona mazhar oldu.Zirâjtecellî.m etbû ' mUtacellîye tâ b i 'd ir .
4------------------------ »r-1* ' +~U| '^xi »Ya'nî,zâtınla ve a ıfâ tın la ve e f ’ â lin le Mu-
hammed üzerine ikrâmın ziyâde olsun.
j --------------* j*-r tHakîkatın hakîkatına,
J---------- a j * v-4 îYa'nî,senin hakikatin S.A.S.in hakîkatında fâni k ıl.
J * ->* o-* »S .A .S .'ia hakikatini hâriode,senin hakîkatında zâhir k ı l ,i
j ---------* J* o-* W sYa*nî,S.A.S. hakikatı,ayn-ı Muhammed A,S.hakîkatı olan zât,sana niyâz ederin.
r---------------------*- j J J tMa'lûm ola k i,ehl-i beyt-i Rasûlullah tiç
kısımdır.Evvelki,Evlâd-ı sûr iyye.Hazret-i Rasûlullah S.A.S.'in sıbtaynı o -
lan Hazret-i Haşan ve Hazret-i Hüseyin'e raensûb ola.îkinci,Evlâd-ı ma'neviy-
ye ola.O dahi ma'rifetullah tarîkini ahzedip»Rasûlullah efendimize nisbeti
ola. (Jçtfncü.Hem Fazret-i Iîasan ve Hazret-i Hüseyin hem Rasûlullah efendimize
nisbeti ola.Kutub olacak bu kısımdan olur.
-120-
Risâle f î BEÎİN-I SÜLÖK-t ŞHSÎAT ve TARÎKAT ve HAKİKAT
j J I I *JL) I
j liLoJ! j • U LS L»5 LA* (jJ l » i I İ - . j j - ü lÎ i l)t tll.) .v «-% İl
J I ıS ü I »\ ** v ♦ ı, j LA < \J t A — )l L y ) I t-Lrfi f | j I ) ( JLe ii—i I
*JJ----- ——1° <*-* J-—JI I AJİ <j_Lflj(,j») I £-» L» j I; m . ■; t t» (j-İ ıj L_» (^ ı jJ I ü j j (j j -&—) I J * t t/ "i*'« I (j»o 4İ J I (a-rr*-ou> n.<t J )
; ■) A t. L« I j I j - * I t-^ .f*-’* (^i-n I * Lj—Lc
MaMûm ola k i,sü lû k -i Hak üç kısın üzeredir.Evvelki sülûkfÇerîattır.
S âlik -i şerîat olan,kendi zâtını ve zevât-ı â l i ya ’nîjmevcûdâtın cümlesine
nazar edip,"Ben yokken var oldum" deyu bi'z-zarûra Kavcûd Teâlâ hazretleri
nin varlığın fehmedip,zâtını ve cemî-i zevâtı Hazret-i Hakk’ a d e l î l - i kat’ î
isbât eder.Ve bu sülûka,tar£k-i îs t id lâ l ve îlme'1-yakîn derler,^übhe ve
şekden hâlî değildir.Bundan ötürü bu sülûkda ümmeti ift irâ k ettiler.V e i f —
t i r âka S.A.S. işâret edip buyurur: ~k *j 0 _ j m *. t-r„.
— j L>-o I f Ja ; J L îİ AİU ! 1J -11-** î 'i> !• / ■
Delîl-i aklî ve nrfzarî ve fiifrî ile iktifâ etmeyip,belki,delîl-i naklîyi
zammedip,mukallidü'r-rasûl ve mukaJJ&d-i ashâb olanlardır.Zîra d e lîl-i
aklî,kâh hatâ ve kâh isâbet eder.Amma d elîl-i nakli,hatâ etmez.Zîra muh-
bir-i sâdık,nefsü'l-emre mutâbık haber verir.
îkincı sUIÛkıTarîkattır.Sâlik olana zikir telkîn olundukta halvet ve
riyâzet ve devâm-ı zikir ile,zikir-mezkûr-zâkir vâhid olup,dâima huzûrda o-
lursa bu sülûk;hâldir,makâm değildir.Zîrâ,vâki'aya mutâbık değildir.Keşfol-
madıkça.makâm olmaz.Bu sülûkda olan,yine ehl-i hicâbdır.Ve bu siilûk,gâyet
as îrdir0
Üçüncü 3ÜlûkjHakîkattır.Hakîkat,gâyet sehildir.Fakat,mürşidini bul -
mak müçkildir.İmdi, Bak Teâlâ'ya dört tecellî vardır*
Tacelli-i Ew9İ,T ecelli-i zâttır.01 tecellîde,isim ve resim yoktur.
Ancak.bizâtihi lizâtihi mütecellîdir.Bu tecellîye,Ahadiyyet ve Hakîkat-ı