T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ BÖLÜMÜ RESMİ İDEOLOJİ VE MODERN DEVLET SEMİNER – I EHSAN SAKHTEMANSAZ 08080569 Doç.Dr. Mehmet Yetiş
T.C.ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİSİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ BÖLÜMÜ
RESMİ İDEOLOJİ VE MODERN DEVLET
SEMİNER – I
EHSAN SAKHTEMANSAZ
08080569
Doç.Dr. Mehmet Yetiş
Giriş
Resmi ideoloji, egemen sınıfın, gerçekleştirdiği
bazı politikalar doğrultusunda, kendi çıkarlarını elde
etmeyi amaçlayarak topluma empoze ettiği ideolojik
düşüncelerden ibarettir. Modern devlet konusunu ele
aldığımızda bu politikaların ne için olduğu ve bu
politikaları Modern devletin olmazsa olmaz ögelerinden
biri olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği gibi
tartışmalarla bir sonuç oluşturulmaya çalışılır. Modern
devletin oluşumuyla beraber insanlar ister istemez resmi
ideolojiyle yüzleşmişlerdir ve bu durum hala devam
etmektedir. Bu resmi ideoloji çerçevesinde devletler ya
da hükümetler düzeni sağlamak amacıyla, insanları
istedikleri şekilde biçimlendirmişlerdir. Bu
biçimlendirmeler bazen totaliter, bazen otoriter, bazen
de insanların rızasıyla yani demokratik şekilde
uygulanmıştır. Bu durumlarda toplumun belli kısımları
gerçeği ortaya çıkarmak için hükümetin karşısında durarak
kamu yararı doğrultusunda belli eylemlerde bulunmaktadır.
3
Bu tür insanlar ‘Aydın’ ya da ‘Entelektüel’ olarak
nitelendirilebilir. Her tarihsel dönemde ve her toplumsal
formasyonda belirli bilgilere sahip olanlar ayrıcalıklı
bir konumda yer almaktadırlar.İdeolojinin, bireyler,
topluluklar ve toplumlar arasında meydana gelen çıkar ve
görüş farklılıklarından, karşıtlıklarından ve
çatışmalarından kaynaklandığı ileri sürülebilir. Devletin
ya yönetici sınıfın benimsedeiği özel ya da yanlı
açıklamalar ister istemez belli ussallaştırmalar getirir.
Bu ussalaştırmalar da sahte doğrulara neden olabilir ve
her sahte doğru birçok çıkarı savunmak için araç olarak
kullanılabilir. Ancak bu araçların karşısındaki yegâne
yansız ve birleştirici sistem bilimdir. Evrenle ilgili
sorunlar buna dayanılarak çözülür. Yanlı ideolojiler her
zaman ve her biçimde otoriteye yöneliktir. İdeoloji
siyasallaşmış bir düşünce biçimidir. İdeoloji ve
kutsallık bir sebep sonuç ilişkisi içerisindedir. Başka
bir deyişle, ideoloji kutsalın ne olduğu ve kutsallığın
ne olduğunu belirler. Her ideoloji kendinden önceki
tarihsel süreçlerden etkilenmektedir ve ahlaksal ve
4
bilişsel etkenlere dayanmaktadır. Dolayısıyla ideoloji
yoktan var olmayan kültürel bir olgudur. Başka bir
deyişle, ideoloji bir örümcek ağı gibi kültürel değerler,
düşünceler ve simgeler arasında bağlantı kurar. Bu
bağlantıyı da çok açık bir şekilde kanıt göstermeden
gerçekleştirir. Devlet ideolojik aygıtlarını kullanarak,
ideolojik egemenliğini kurar. Camiler ve kiliseler
bunlara örnek olarak verilebilir. Bazı devletlerin
yurttaşları bir arada tutabilmek için dini
araçsallaştırdığı ve onu ulusal bir kimlik olarak
nitelendirip halka benimsettiği öne sürülebilir.
Mannheim’a göre ideoloji, kurulu düzeni destekleyen bir
düşünce sistemidir. Ancak ütopya kurulu düzene karşı olan
ve alternatif bir toplumsal düzeni destekleyen düşünce
sistemidir. Pareto’ya göre ideoloji bilinçaltında yatan
mantık dışı güdülerin ürünüdür ve yöneten sınıf
tarafından uyarılır ve beslenirler. Bu güdülemeler ve
onların beslenmesi de insanların davranışlarının büyük
bölümünü kapsar ve bunun ortaya çıkacağı ya da çıktığı
durumlar sosyo-politik alanda daha çok belirgin ve etkili
5
olur. Tutucu İdeolojiler var olan düzeni savunurken
Reformist ideolojilere göre reformlar ve değişiklikler
aşamalı şekilde gerçekleşmelidir. İhtilalci ideolojide
aşamalı değişiklikler yerine daha çok radikal eylemlerle
değişikliklerin gerçekleşmesi söz konusudur. Karşıt
ideolojilere göre ise amaç özgül bir dünya yaratmaktır.
Karşıt ideolojiye göre yerleşik düzende var olan değerler
ve uygulamalar arasındaki çelişkiler vurgulanarak
yerleşik değer sistemine aykırı tutum ve davranışlar
haklı gösterilmeye çalışılır.(Ergil, 1986:40)
6
Resmi İdeoloji’nin. Tanımı
Resmi ideoloji, tutucu ideoloji olarak
nitelendirilebilir. İktidar kümesinin ideolojisi olarak
doğan ve toplumun önemli bölümü tarafından benimsenen
ideoloji resmi ideoloji olarak adlandırılabilir. Tabi
benimsemeler bazen gönüllü bazen de zorla ve devlet
tarafından dikte edilerek benimsetilir. Genel olarak
ideolojinin etkilerini engelleyebilmek için bilimsel
yaklaşım kurtarıcı bir etken olarak görülebilir. Çünkü
bilimin ortaya çıkardığı etkilerde doğruluk payı daha
ağırdır. Bu da insanları yönetici sınıfın uyguladığı
politikalara karşı çıkmaya ve aynı zamanda onlarla
mücadele etmeye iter. Olgular planından çıkarlanan ve
iyice tanımlanmış kavramlar arasında kurulan ilişkileri
içeren bir önermeler dizgesidir.(Ergil, 1986:46)
İdeologların amacı, inandıkları düşünceleri bilimsel
yolla yani deneyerek kanıtlamak değil, o düşünceyi
bireylere benimsetmektir. Resmî ideoloji, bir devletin ya
da kurumun belli bir ideolojiyi bünyesinde bulunan halka
7
veya topluluğa dikte etmesi ve koyduğu kurallar ve
yöntemler ile bunu zorunlu olarak kabul edilebilir tek
ideoloji olarak göstermesi durumudur.1 Geçerli kültürel-
ideolojik değerlerin yerine yenilerinin üretilmesi ve
kitlelerde bir hegemonyayı sağlamak adına, ya da sözünü
ettiğimiz koşulları yaratmak adına ortaya çıkan ideoloji
resmi ideolojidir. Bu koşullar ancak devlet aydınları
tarafından yapılır ya da yaptırılır.(Başkaya, 2012:23)
Demokratik bir devletin resmi ideolojisi olup olmaması
polemik konulardan biridir. Buna verilecek cevap devletin
tıpkı dilinin olmaması gibi ideolojisinin de olamayacağı
yönündedir. Örneğin 1982 Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’nın Atatürk ilkelerine göre düzenlendiği fark
edilir. Bu yurttaşların anayasada belirlediği ilkelere
dayanarak toplumu tek tipleştirme yönünde çabaların
olduğu anlamına gelir. Eğer bu ilkelere uyma zorunluluğu
söz konusuysa totaliterleşmiş bir sistemden söz
edebiliriz. Dolayısıyla demokratik bir devletin
1 Resmi İdeoloji. (25 Kasım 2011). Wikipedia, Özgür Ansiklopedi içinde. 10 Aralık 2012 tarihinde http://tr.wikipedia.org/wiki/Resm%C3%AE_ideoloji adresinden erişilmiştir.
8
ideolojiler, dünya görüşleri ve dinler karşısında
tarafsız olması gerekir. Aksi takdirde, devletin
ideolojisi toplumdaki bireyleri rahatsız edebilir. Ayrıca
demokrasi kavramı çok nesnel bir şekilde
nitelendirilmektedir. Bu nesnellik onu belirsiz duruma
getirmiştir. Demokrasi farklı yaşam tarzlarının
meşruluğunun kabul edilmesi ve barışçı toplumsal
birlikteliktir. (Erdoğan, 2000:25)
Alman okuluna göre bireyin düşünce ve inanç
kalıpları bulunduğu sosyo-ekonomik faktörler tarafından
belirlenir. Bu da o bireyin dünyaya bakış açısını
belirlemektedir. İdeolojilerin ana kaynağı egemen sınıfın
çıkarları çerçevesinde halka sunulacak, dolayısıyla
egemen sınıf ya da onu var kılan devlet kitleleri
yönlendirebilmek için ideolojileri kullanacaktır. Her
tarihsel dönemde egemen olan düşünceler egemen sınıfın
düşünceleridir. Irkların ortaya çıkardığı eşitsizlikler
üzerinde araştırmalar yapan ve bu konuda kitabı olan
Arthur de Gobineau, hayattayken çok önemli olmayan ancak
9
onun düşüncelerine verilen önemle Alman Nazizm’inin
kurucu öğelerinin oluşumuna neden olan Fransız
düşünürdür. A.Gobineau Aryan ırkı üzerinde incelemeler
yapsa da incelemelerinin ve araştırmalarının çok etkili
olduğunu söylenemez. Ancak Adolf Hitler bu düşüncelere
dayanarak dünyada çok büyük ve acı izler bırakmıştır.
Başka bir deyişle, çok basit düşünceler son derece
tehlikeli sonuçlar yaratabilme kapasitesine sahiplerdir.
A.Gobineau’nun düşünceleri üzerinde -tamamen olmasa
da- 1930’larda Almanya’da totaliter ve faşist bir devlet
ortaya çıkmıştır. Bu devletin oluşumuyla belli bir
düşünceye dayanarak Hitler Yahudi ırkının tamamen ortadan
kaldırılması doğrultusunda çok etkili çalışmalar
gerçekleştirmiştir. Politikalarının tamamını ise resmi
ideoloji çerçevesinde uygulamıştır. Bu da resmi
ideolojinin ne kadar korkunç ve dehşet verici bir
potansiyele sahip olduğunun göstergesidir.
Diktatörlükler her zaman darbe ile cunta şeklinde
gerçekleşmez, bazen de demokratik yöntemlerin olanak
10
sağladığı öğelere dayanarak gerçekleşirler. 1930’lardaki
Almanya’nın diktatörlüğü bu şekilde gerçekleşmiştir. Bu
diktatörlüğü sürdürebilmek için devletler genelde Resmi
İdeolojiye başvurmaktadır. Devletler, toplum-devlet
ilişkisini yönlendirmek doğrultusunda Siyasal
kuruluşları, kamu kurumları ve devlete bağlı olan başka
kurum ve kuruluşları araçsallaştırarak yönetici sınıfın
düşüncelerini gerekirse zorla topluma uygulatmaktadır.
Totalitarizm sistemde sınıflar ortadan kalkarken onun
yerine kitleler devlet tarafından oluşturulur ve parti
sistemi yerine kitleselleşme söz konusu olur. Kitleyi de
tek tipleştirmek için belli mekanizmalar kullanılır. O
mekanizmalardan biri polis devletidir. Polis devleti bir
yandan iktidarın modern niteliğini oluştururken diğer
yandan da özellikle totaliter sistemde partilerin anlamı
ortadan kalktığı için yönetici sınıf sürekli ve istediği
şekilde kanunları değiştirerek kendi ideolojisini topluma
benimsetir. Gerçek ve efsane arasındaki fark ya da doğru
ve yalan arasındaki fark başka bir deyişle düşünce
kriterleri ortadan kalktığında Resmi ideolojinin uç
11
noktasının gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Açıklamak
gerekirse toplumdaki insanların düşünememenin ne olduğu
ya da düşüncenin ne olduğu hakkında bilgileri olmadığı an
resmi ideolojinin devlet tarafından uygulandığı savı
yürütülebilir demektir.
Modern Devlet ve Resmi İdeoloji :
Modern devleti tanımlamak gerekirse, kesin ve kapsamlı
bir devlet tanımı vermeyi güç bulabiliriz ama otoyolda
bizi durdurduğu, bize vergide son ödeme tarihi uyarısı
gönderdiği ya da elbette emekli aylığımızın en yakın
postaneden ödenmesini organize ettiği zaman devleti
tanıdığımızı düşünürüz. (Pierson, 2000:19) Ancak her
kavramın tanımlarla açıklanması gerekir. İnsanlar doğa
durumundan çıktıklarında ve yerleşik hayata geçerek
toplumu oluşturduklarında toplumu kargaşalardan kurtarmak
için -ki bu da doğa durumundan çıkma nedenlerinden
biridir- devletin ortaya çıkmasını meşru kılarak onun
oluşumuna izin vermişlerdir. Devlet o günden bugüne
varlığını zorla ya da halkın isteğiyle sürdürmüştür.
12
Dolayısıyla devlet o günden bugüne gelişerek moderniteye
doğru hareket etmiştir. Modern devlet; siyasal iktidarın
kurumsallaşmış halidir. Devletleri genel olarak Teokratik
ya da kutsallaştırılmış devlet, Monarşik devlet,
Oligarşik devlet ve Demokratik devlet olarak
nitelendirilebilir. Kısaca devlet biçimlerini tanımlamak
gerekirse, Teokratik devlet; Egemenliğin kaynağının dine
dayandığı devlet biçimidir. Din adamlarının sözü geçer.
Her şeye din adamları karar verir. Monarşik devlet;
Egemenliğin tek kişiye ait olduğu devlettir. Oligarşik
devlet; Egemenliğin belli bir sınıf veya gruba ait olduğu
devlet biçimidir. Demokratik devlet; Egemenliğin halka
ait olduğu devlet biçimidir2. Thomas Hobbes’a kadar
devletin kökeni tanrısal iradeyle bağdaştırılarak
temellendiriliyordu. Ancak T.Hobbes’un Leviathan’ıyla
beraber modern devletin kökeni tanrıya değil, dünyaya
indirgenmeye başlanmıştır. Onun göstergesi de egemenliğin
kaynağının tanrıdan krala devredilmesidir. İngiltere
2 Devlet. (18 Kasım 2012). Wikipedia, Özgür Ansiklopedi içinde. 11 Aralık 2012 tarihinde http://tr.wikipedia.org/wiki/Devlet adresinden erişilmiştir.
13
konjonktüründe tarımın kapitalistleşmesiyle beraber
toprak sahibi sınıf krala karşı söz sahibi olmuştur. Bir
yandan da sanayileşmeyle beraber burjuvaların güçlenmesi
söz konusu olmuş ve bu üç ayrı güç (Kral- Aristokratlar-
Burjuvalar) söz konusu olunca devlet aşamalı bir şeklinde
modernleşmiştir. Ancak modern devlet kavramı genellikle
1789 Fransız devrimiyle birlikte anılır. Modern devletin
özelliklerinden söz etmek gerekirse, C.Pierson Modern
devlet kitabında modern devletin özelliklerini
açıklayarak modern devleti anlayabilmemizi
kolaylaştırmıştır.
Şiddet araçlarının tekel denetimi: Thomas Hobbes iç
savaşa düşmekten kaçınmak için, bireylerin kendileri
üzerinde, onları korku içinde tutacak ve onların
eylemlerini ortak çıkara yöneltecek bir genel güç kurmayı
gereksindiklerinde ısrarlıydı. M.Weber devleti, belli bir
arazi içinde fiziksel şiddetin meşru kullanımını
tekelinde bulunduran insan topluluğu olarak görür.
Dolayısıyla birçok düşünür önem verdiği genel
14
güç(şiddetin kullanımını meşru yollardan uygulayabilen
kurum) modern devletin olmazsa olmaz ögeleri durumuna
gelmiştir. Şiddet araçlarının denetimi resmi ideolojinin
devlet politikalarının içine yerleştirilip
uygulanabilmesi için de çok önemli bir konumdadır.
Genelde şiddet -kullanım amacı ne olursa olsun- pejoratif
anlam taşıyan bir kavram sayılır. Ancak modern devletin
oluşumuyla beraber şiddet, devlet tarafından kamu yararı
güdülerek kamu düzenini sağlama amacıyla kullanılmaya
başlanmış, başka bir deyişle şiddet kullanımı meşru hale
gelmiştir. Modern devletin başka bir ögesi coğrafi ya da
jeopolitik varlıkları söz konusu olmalarıdır. Toprak ya
da jeopolitik varlıklara sahip olmak bir yandan da genel
gücün kullanmasını meşrulaştırır. Gerçekten de kesin
tanımlanmış bir toprağı olmak, devleti, modern öncesi
imparatorluklar gibi daha eski siyasi biçimlerden ayırt
eden etkenlerden biridir(Pierson, 2000:30). Söz konusu
olan ayrım son üç yüzyılda birçok savaşa neden olan
ayrımlardan biridir. Devletlerin jeopolitik varlıkları
olmalarından kasıt toprağın altındaki madenler, toprağın
15
çevresindeki sular, toprağın üzerindeki hava sahası ve en
önemlisi o toprakta yaşayan halk üzerinde hak sahibi
olduğunun göstergesidir. Bir başka özellik egemenlik ve
devletin anayasallığıdır. Modern devlette hukukun
belirlediği kurallar çerçevesinde oluşturulan, başka bir
deyişle yasal otoriteyi kullanabilen kurumlar söz konusu
olur. Bu kurumlar meşruiyetini yurttaşlardan almış olduğu
ve anayasanın belirlediği koşullar bazında yasal
otoriteyi uygulayıp kullanabilirler. Bunula birlikte T.
Hobbes bile egemenin yasal otoritesi üzerinde
sınırlamalar olması gerektiğini savunur. Hobbes der ki ‘‘
hakkın sözleşmeyle devredilemeyeceği bütün şeylerde her
uyruğun özgür olduğu açıktır.’’ Dolayısıyla ‘‘ Egemen,
adalete uygun olarak mahkûm edilmiş olsa bir kimseye,
kendisini öldürmesini, ona saldırana direnmemesini veya
gıda, hava, ilaç kullanmaktan kaçınmayı emrederse, o
kimse itaat etmeme özgürlüğüne sahiptir.’’ . İnsanlık
tarihinin büyük bir bölümü, toplumlar –Modern anlamda-
devlet tarafından yönetilmemiştir. Dolayısıyla devlet ve
toplum arasındaki ilişkide, başka bir deyişle topluma
16
karşı devlet, bu kadar sık karşılaştığımız devlet karşıtı
yorumlar çok da olağan dışı gözükmemesi gerekir. Modern
devletler modernizasyon sürecinde teknolojik aygıtları
kullanarak bireyleri belli eylemlere doğrultusunda
yönlendirilip robot gibi istedikleri şekilde emir
verebiliyorlar.
Gündelik Hayat ve Resmi İdeoloji’nin Etkileri :
Gündelik hayatın tanımlaması gerekirse, birey belli bir
süreç içinde yaptığı faaliyetleri alışkanlık duruma
getirdiyse, onun gündelik hayatı gerçekleşmiş
faaliyetlerden oluşmaktadır. Başka bir deyişle, bir kişi
gün içerisinde yaptığı davranışlar, bulunduğu eylemler ve
ya kurduğu ilişkiler onun gündelik hayatıdır. Tabii ki
farklı toplumlarda farklı gündelik davranışları
oluşturur. Metropol ’da ve küçük bir köyde yaşayan
insanlar arasındaki kültürel açıdan farklılıklar olduğu
gibi onların gündelik hayatı da faklı davranışlardan
oluşmaktadır. Örnek vermek gerekirse; köyde yaşayan
bireyin sabah kalktığında köy kahvaltısı yaparak gününü
17
başlamaktadır, ancak büyük şehirlerde yaşayan insanlar
kimisi kahvaltının ne olduğunu bilmeyip kimisi de evden
çıkarken simit sarayından alçağı simitle gününe merhaba
demektedir. Bunun dışında son 10 yıla bakıldığında
toplumun içindeki bireylerin davranışları hızlı bir
şekilde değişmektedir, başka bir deyişle insanların
gündelik hayatı belli etkiler sonucunda çok radikal
değişmelere uğramıştır.
Bu değişimler hangi etkiler altında gerçekleşmiştir?
Değişimler ve modernizasyon süreci arasında bir bağlantı
kurulabilir mi? Modernleşme sürecinde insanların belli
hakları var olup o hakları yerine getirebilmek için
mücadele edebilecekleri öğrenildi. Bu hakları çiğneyen
inşalar yargılanabilsin diye ayrı mahkemeler kuruldu.
Mücadele edenlerin hakları savunabilsin diye ayrı
kurumlar kuruldu. Dolayısıyla modernleşmeyle beraber
birçok değer değişmek durumunda kaldı. O değerlerden biri
de insanların davranışlarıdır. Makro düzeyde olaya
bakıldığında insanlar homojenleştirilmektedirler.
18
Küreselleşmenin etkileriyle beraber insanların gündelik
hayatı artık internette bulunduğu sosyal medyalarda,
arkadaşlarıyla ya da sevdikleriyle yüz yüze değil
teknolojinin sağladığı araçları kullanarak irtibat
kurmaktadırlar. Bu da bir yandan insanın doğası gereği
toplumsallaşmasını ya da sosyallaşmasını engel olup daha
çok bireyselleştirir. Artık her orta sınıf ailenin içinde
bile bilgisayar, Tablet, Cep telefon sıradan eşyalar
olarak görünebiliyor. İnsanlar artık yemek yemeye bile
dışarıya çıkma gereği duymamaktadırlar. Çünkü insanlar
artık birer tüketici niteliği taşımaktadırlar, bu da
kapitalizm koşullara uygun olduğu için devletler genelde
bu durumu değiştirmeye gayret etmemişlerdir.
Davranışların değişiminden kasıt da budur. Başka bir
deyişle, insaların kültürleri ve gündelik hayatı
değişmektedir.
Bu değişimler çekirdek ailelerden daha büyük
topluluklara kadar yansımaktadır. Ancak bu açıktır ki bu
değişimler toplumların bulunduğu jeopolitik konumları da
19
önemli bir özellik olarak değişimleri etki eder. Gelişmiş
bir ülkenin toplulukları, gelişmekte olan ya da hiç
gelişmemiş ülkedeki topluluklarla karşılaştırdığımızda bu
fark net bir şekilde görülebilir. Toplumun
homojenleştirmesi ve farklılıkları ortadan kaldırmak için
belli yöntemlerin uygulanması gerekiyordu. Moderniteyle
beraber oluşan kavramlardan biri ulus devletidir. Başka
bir deyişle, ulus devlet, tek ulus tek devlet
anlayışıdır. Tek ulus tek devleti yaratabilmek ve resmi
ideolojiyi yürütebilmek için belli yöntemleri uygulamak
gerekir. O yöntemlerden biri asimilasyon politikaları
gerçekleştirmektir. Asimilasyonlar zorunlu ve gönüllü
asimilasyon olarak ikiye ayrılmaktadır. Zorunlu
asimilasyonu genelde devletler zorunlu eğitim ve zorunlu
askerlik yoluyla gerçekleştirmektedirler. Ancak devletler
teknolojinin sağladığı kolaylıklardan yararlanarak bir
üçüncü yol olarak nitelendirebileceğimiz basın yoluyla
asimilasyonu gerçekleştirirler. Örneğin; Televizyon ve
İnternet gibi araçları kullanarak resmi ideolojiyi
benimsetirler. Dolayısıyla bazen çok önemsiz görülen
20
araçların arkasında çok büyük ve etkili amaçların
saklanmakta olduğunun farkına varılmayabilir. Devletler
modernleşirken, aynı anda demokratikleşiyorlar mı
sorulduğunda, verilen cevap çok açıktır. Gündelik hayatın
biçimlendirilmiş ve davranışların sınırlarını kanun ve
düzenleyici işlemlerle belirlenmiş bir toplum
oluşturlduğunda demokrasiden söz etmek güç olabilir.çünkü
demokrasi dediğimiz kavram Dimos (Halk zümresi) ve
Kratus’dan (İktidar) oluşan bir kavramdır. Başka bir
deyişle, halkın iktidarı demektir. Modern devletin
getirdiği koşullardan biri temsilci demokrasiyle beraber
artık Dimos’un Kratus’u ortadan kalktığını söylenebilir.
Devlet Politikaları, Düzen ve Resmi İdeoloji
İnsanların doğa durumundan çıkma nedenlerinden biri, doğa
durumundaki düzensizlik ve kargaşalardan kurtulmaktı.
J.J.Rousseau, J.Lock ve T. Hobbes’un toplum sözleşmesiyle
iligili kuramsallaştırdıkları düşüncelere bakıldığında
doğa durumun ne olduğu ve doğa durumundan sonraki
sonuçlar ne olacağıyla ilgili daha fazla bilgi
21
edinilebilir. J. Lock örneğin; iki doğa durumdan söz eder
ve düzensizliği ortaya çıkaran nedenleri de doğanın
olağan üstü değişimleri yani depremler olduğunu savunur.
Olağan üstü değişimlerden dolayı insanların yerleşik
hayatına geçme zorunluluğu his ettikleri savını belirtir.
Yerlşik hayata geçtikten sonra toplum oluşmaya
başlayacaktır ancak oluştuğu toplum otarşik bir yapı
olmadığına göre tekrardan bir doğa durumu söz konusu
olabilir. Dolayısıyla insanlar iradelerini sınırlı ya da
tamamen –oluştuğu toplum ya da yapıyla bağlantılı- kendi
iradelerini devr etmek durumunda kalacaklardır. Ancak
insanların iradeleri kime ve ne için devr edilir?
Toplumun oluşmasının belli amaçları söz konusudur o
amaçlardan biri de kargaşalardan kurtulmak, düzeni
sağlamak başka bir deyişle toplum yararı hareket etmek.
Dolayısıyla toplumu insanların iradelerini devr alan
kişiler yani yönetenler bu amacı gütmeleri gerekir. Ancak
toplum ya da kamu yararı çok nesnel bir kavram olduğu
için toplumun bir kısmı gerçekleşen eylemleri yararlı
22
görseler bile toplumun diğer kısmı yapılan eylem ya da
işlemin son derece zararlı olduğunu nitelendirebilir.
Dolayısıyla farklı algılamalardan dolayı ortaya çıkan
kargaşa ya da çatışmalar sonucunda tekrar post-doğa
durumu söz konusu olabilir. Başka bir deyişle tekrar
insanlar, insan olmalarının doğası gereği, toplumda
gerginlik yaşatabilirler. Modern devlette yönetici sınıf,
somut ve soyut şeklinde düzensizlikleri ortdan kaldırmaya
ve düzenli bir toplum yaratmaya çalışacaklar.
Soyut yöntemde, hukuk devletinin meşru kıldığı
kurallar çerçevesinde ve yasama organının çıkardığı
kanunlar doğrultusunda toplumdaki düzen sağlanmaya
çalışılacaktır. Bireyler kendi iradelerini yasama
organının üyelerini devr etmektedirler. Yasama organı ya
da daha doğrusu yönetici sınıf genel iradeyi kullanarak
düzeni ve kamu yararı sağlamaktadırlar.
Bazen de bireyler iradelerini bir kurala devr
etmektense bir kişiye devr ederler ve o kişinin toplum
adına karar verebileceğini dair yetkilendirmeler söz
23
konusu olabilir. Başka yöntem ise somut yöntemdir. Somut
yöntemden kasıt devlet, düzensizlikle karşılaştığında
kolluk birimlerini kullanarak düzensizliği ortadan
kaldırmaya çalışır. Modernizasyon sürecinde teknolojinin
hızlı bir şekilde geliştiği dünyada, devlet kolluk
hizmetlerini ani ve daha bastırıcı yöntemlerle düzeni
sağlayabilir. Son 10 yıldır gelişmiş ülkelerin kullandığı
kayıt kameraları toplumun nerde ve ne zaman olayları
doğrudan takip edebilir ve sorunun büyümemesi için hızlı
bir şekilde gereğini yapabilir. Dolayısıyla modernizasyon
düzeni sağlamak için devletlere epeyce yardımcı olmuştur.
Bir yandan da modernizasyon, devletlere totaliterleşmeye
doğru gereken hizmetlerin gerçekleşebilmesi için yardımcı
olur. Otoriter bir devlet ise soyut yöntemi kullanarak
otoriter toplum yaratmanın gerçekleşmesinin ihtimalı
yüksektir. Yukarda anlatıldığı gibi soyut yöntemde,
devlet ya da yönetici sınıf doğru bulduğu ideolojiler
doğrultusunda ve aynı anda da hukuk devleti adına
çıkardığı kanunları topluma empoze eder.
24
Sonuç
bir devlet belli bir ideoloji bünyesinde belli
sistemde bulunan belli kurum ve aygıtları kullanarak
meşru gördüğü politikaları halka veya topluluğa dikte
etmesi durumunda baskıcı bir devletten söz edilebilir
ancak eğer koyduğu kurallar ve yöntemler ile sadece
kendi(devlet) meşru gördüğü eylemleri zorunlu olarak
topluma ve bireye yaptırarak tek ideoloji çerçevesinde
yaptırmaya kalkarsa kullandığı ideoloji resmi
ideolojidir. İdeoloji kurulu düzeni destekleyen bir
düşünce sistemi olduğu için devlette bu düzeni sağlamak
adına istediği şekild,meşru kalıplar doğrultusunda
toplumu düzlemeye çalışır. Ancak bu tek tipleştirme bazen
başarılı bazen başarılı değildir. Dolayısıyla her zaman
resmi ideolojiyi kullanarak ya da uygulayarak toplumun
düzlenmesi söz konusu olamaz. Bu tür olguların nasıl ve
ne ölçüde gerçekleşebileceği konusunda ya da
gerçekleştikten sonra, sistem ne zamana kadar süreceğini
tarihe bakmak çok yararlı olabileceği düşünülüyor. Modern
26
devletiyle beraber ideolojiy benimsetmek daha elverişli
olduğu ispatlanmıştır. Başka bir deyişe devlet var olduğu
sürece, toplumun düzlenmesi (Tek tipleşmesi) de vardır
savı tartışılacak şekilde doğru olduğunu
söylenebilir.Çünkü modernitenin, modern devletlere
sağladığı araçlardan dolayı resmi ideolojiyi dayatmak son
derece kolaylaştırılmıştır. 18. Ve 19. Yüz yılı akıl çağı
olarak nitelendiriliyor. Ancak yaşadığımız çağda
insanların düşüncenin ne olduğuna dair temel bilgilere
bile sahip değillerdir. H. Arendt’ın dediği gibi gerçek
ve efsane arasındaki fark ya da doğru ve yanlış
arasındaki fark, başka bir deyişle düşünce ve düşünebilme
kriterleri ortadan kalktığında resmi ideolojinin uç
nokatasının gerçekleştiğini söyelebiliriz.
Bütün kurallar üst sınıflar tarafından belirlendiği
için insanlar düşünmeyi gerek duymuyorlar. Düşenenlerin
karşısında da Genel Güç yani şiddetin kullanımını meşru
kılınmış yollardan uygulayabilen kurum vardır.
Dolayısıyla Modern devletin insanlara getirdiği Eşitlik,
27
Özgürlük ve Kardeşlikten ziyade Otoriterleşmiş ve
Totaliterleşmiş yani özgürlük ve eşitliğin her hangi bir
anlamı olmadığı toplumlarla da karşılaşılabilir.
28
KAYNAKÇA
Devlet. (18 Kasım 2012). Wikipedia, Özgür Ansiklopedi
içinde. 11 Aralık 2012 tarihinde
http://tr.wikipedia.org/wiki/Devlet
adresinden erişilmiştir.
Resmi İdeoloji. (25 Kasım 2011). Wikipedia, Özgür
Ansiklopedi içinde. 10 Aralık 2012 tarihinde
http://tr.wikipedia.org/wiki/Resm
%C3%AE_ideoloji adresinden erişilmiştir.
Abou-El-Haj, R.A.(2000). Modern Devletin Doğası.
Ankara:İmge Yayınları.
Arendt, H. (2009). Totalitarizm. (M. Salasi, Çev.)
Tahran:Sales Yayınevi
29
Başkaya, F.(2012). Paradigmanın İflası. Ankara:Özgür
Üniversite Yayınları.
Dursun, Ç. (2001). TV Haberlerinde İdeoloji. Ankara:
İmge Yayınları.
Erdoğan, M.(2000). Demokrasi Laiklik Resmi İdeoloji.
Ankara: Liberte Yayınları.
Ergil, D.(1986). İdeoloji. Ankara
Hobbes, T. (1968). Leviathan. (S. Lim, Çev.)
İstanbul:YKY.
Locke, J. (1952). The Second Trartise of Goverment. (ed.
T. P. Peardon) New York:The Liberal Arts
Press
30
Örs, H.B. (2007). İdeoloji: Karmaşık Dünyayı
Anlaşılır Kılmak. Modern Siyasal İdeolojiler. içinde
(3-45) İstanbul:Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Pierson, C. (2000). Modern Devlet. (D. Hattatoğlu,
Çev.) İstanbul: Çiviyazıları Yayınları.
Rousseau, J.J. (1996). Toplum Sözleşmesi. (A.
Erenulu, Çev.) Ankara: Öteki Yayınevi
31