Top Banner
381

R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Mar 26, 2016

Download

Documents

burak soyhan

 
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral
Page 2: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Kızıl Gölge Üçlemesi Üçüncü Kitap

Ejderha Kral

Yapıtın Özgün Adı Crimson Shadow Trilogy

Dragon King Copyright

©1996byR.A.Salvatore

Bu eser, Warner Books, Inc, New York, New York, ABD ile ONK Ajans tarafından sağlanan anlaşma uyarınca yayınlanmıştır. Her haklı saklıdır.

© 2002 Ankira Yayıncılık Birinci baskı: Mayıs 2002

Yayına hazırlayanlar Boğaç Erkan - Selim Cambazoğlu - ömür Özyurt

Kapak Resmi: Ciruelo Cabral Baskı: Özkan Matbaası

ISBN: 975-8387-10-3

AHNHA AAbnan Saygun Cö. 1 0 / 3

06410 SıMrçye - Ankara Tel: (312) 4310887 Pafe: (312) 433 5162

e-mail: [email protected]

Page 3: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

KIZIL G Ö L G E Ü Ç L E M E S İ ÜÇÜNCÜ KİTAP

R.A.Salvatore Türkçesi:

Levent Türer

Page 4: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral
Page 5: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Avon Denizi Adaları barışa kavuşmuştu, ancak bu iki krallı­ğın, Avon 'un ve Eriador'un da gerçekten arzu etmediği geçici bir şeydi. Savaşa devam etmek Avon'un kanunsuz kralı için çok fazla masraflı olacaktı; yetersiz donanımı ve adamı olan Eriador krallığı ise savaşı sürdürmenin zorluğunu biliyordu.

Page 6: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Kuzeydeki topraklannda, büyücü Brind' Amour taç giymişti ve bağımsız ve sağlam bir soydan gelen sıradan halkın coşkusu, haklı olarak fazlaydı. Ancak yüzyılların verdiği zekayla, Kral Brind' Amour kendi ümitlerini, güçlü Avon'da Greenspar-row'un hala kral olduğu gerçeği ile, ağırbaşlı bir biçimde fren­ledi. Greensparrow yirmi yıl boyunca Eriador'u elinde tutmuş­tu, bu ona bütün adalara hükmetme gücü vermişti ve ateşkes ne derse desin, Brind' Amour onun bundan kolaylıkla vazgeç­meyeceğini biliyordu. Ve Greensparrow da bir büyücüydü, güçlü şeytani müttefikleri ve dört büyücü-dükü ve önemli güce sahip bir büyücü-düşesten oluşan saray mensuplarına sahipti.

Ancak Eriador'daki yegane büyücü olmasına, Greenspar-row'un saray mensuplarının büyü güçlerine karşı tek başına olmasına rağmen, Brind' Amour kendisinin de güçlü dostları olmasından dolayı rahatlamıştı. Bunların arasında en göze çar­panı, ulusun kahramanı ve özgür Eriador'un simgesi haline gelen Kızıl Gölge, Luthien Bedwyr'di . Dük Morkney' i öldüren, Montfort 'daki isyanı idare eden, şehri geri alıp ona gerçek Eriador adı olan Caer MacDonald ' ı geri veren Luthien.

En azından şimdilik, Eriador özgürdü, ve ülkenin bütün halkları—Charley Limanı 'mn ve üç kuzey adasının denizcileri, Eradoch'un acımasız Süvarileri, Iron Cross'un dayanıklı cüce­leri, elfler, çiftçiler ve balıkçılar—krallarının ve ülkelerinin ar­dında kuvvetle sıraya dizilmişlerdi.

Eğer Greensparrow Eriador'u yeniden o kanunsuz pençe­sine almak istiyorsa, onlarla savaşması gerekecekti, hepsiyle, toprağın her bir karışı için.

Page 7: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Basit bir büyü, onu nöbetçilerce fark edilmeden, Avon De-nizi'ndeki en büyük şehir olan Stratton nehri üzerindeki, güçlü Carlisle'nin ana kapılarından öteye götürdü. Aysız bir gecenin örtü­sünde adam, içindeki isyana, karışıklığa ve öteki benliğinin çok uzun süreden beri tutsak kalmasının sabırsızlığına karşı savaşarak, aceleyle

Page 8: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

ilerledi. "Şimdi!" diye yalvardı içinden gelen sessiz bir çağrı, Dansallignati-

ous'un iradesi. "Şimdi!" Greensparrow, "Henüz değil, seni sersem!" diye hırlayarak uyardı,

çünkü bu yolculuğun risklerini biliyordu. Kendisini Avon halkına göstermenin, tebaasına gerçekte kim ve ne olduğunu göstermenin risklerini. Bu, onlara kesinlikle fazla gelirdi. DansaUignaüous, kral olan bu adamın öteki yansı, buna katılmadı; o, Greensparrow'un yıllar boyu süren hükümdarlığı boyunca ve ondan önceki asırlar bo­yunca da büyücü ve yaraüğın birleşip bir bütün olduğu zamandan beri, asla aynı fikri paylaşmamışn. Dansallignatious'a göre kendisini göstermek onlan sadece daha da korkutacak, Greensparrow'u gözle­rinde daha da yüceltecek, hatta komşu ülkelerin krallarını da sindire­rek güçlü Avon'a haraç vermelerini sağlayacakn.

Ancak, Greensparrow daha Dansallignatious'un bu şekilde dü­şünmesinin kendi türünün davranışlanna upaup uyduğunu fark etti.

Kral, tarlaların içinden koşarak geçü; ayaklan basit bir büyü ile hız­lanmışa. Uzak tarlalan, halkın hala uyanık olduğunun işareti olan pencerelerinin arkasında tek bir mum yanan, ufak kulübeleri geçti. Belkemiğinde kuvvetli bir çekme, tozlu derisinde bir kaşınü hissetti.

"Henüz değil," diye ricada bulundu Greensparrow Dansallignati-ous'tan, ama arak çok geçti. Yaraük daha fazla kontrol edilemiyordu. Greensparrow koşmaya çalışa ancak bacağındaki acı dolu çaora onu kalın çimenlerin üzerine gelişigüzel oturttu. Emekliyor, yuvarlanıyor, çimenlerle kaplı bir çukura sığınmaya çalışarak, bir bayırın üzerinde güçlükle yol alıyordu.

Çığlıklan yakınlardaki üç kulübeden çiftçilerin pencerelere çıkma­larına, karanlık geceye dikkade bakmalarına neden oldu. Bir adam paslı ve eskimiş olan aile kılıcım aldı ve dışan çıkmaya cüret etti; devam eden sese doğru yavaşça ilerliyordu.

Daha önce hiç böyle bir acı, ıstırap duymamışa! Sesler, ileriden, çimenlerle kapk uçurumun öteki tarafından geliyordu.

Ancak daha sonra birden ses kesildi ve çiftçi, adamın öldürülmüş olduğunu düşündü.

Ancak o zaman kendi aptallığının farkına vardı. O tepenin ardın­daki bir şey belli ki az önce bir adamı öldürmüştü. Onun gibi hiç bir kıkç eğitimi ya da tecrübesi olmayan basit bir köylünün daha başarılı

S

Page 9: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

olacağı düşüncesine nereden kapılmışa ki? Yavaşça geri çekilmeye başladı.

Sonra düşünceli bir şekilde durdu. Dev boynuzlu bir kafa karanlıktan çıkarak kalka, onun üzerinde

yükseldi, yükseldi, on ayak, yirmi ayak. Sürüngen görünümlü, lamba gibi ışık saçan san-yeşil renkte küreler ona akıbetini göstererek ada­mın üzerine kilidendi.

Çiftçi soluk soluğa kalmışa. Çaresizliğe kapılmış bir şekilde geri dönüp kaçmak istedi, ama sırf yaraağın görkemi onu olduğu yere yapıştırdı. Ejderha uçurumun tepesine çıkü. İlerledikçe dev pençeleri toprağı parçalıyor, geniş açılmış kanadan ve boynuzlu kafasından gösterişli kuyruğuna seksen ayak olan olağanüstü büyük gövdesi ge­ceyi kararüyordu.

"Çok iyi geliyor, Greensparrow," dedi yaraak aniden. "O ismi telaffuz etme!" dedi yaraük sonra, sesi aynı gümbürtülü

şekilde fakat tamamen farklı bir tondaydı. "Greensparrow?" diyebildi çiftçi, şaşkın ve ezik bir halde. "Greensparrow!" diye ısrar etti ejderha. "Kralını tanımıyor mu­

sun? Diz çök!" Sırf sesin gücü titreyen çiftçiyi yere düşürdü. Kafasını bu yaraakla-

rın en korkuncu karşısında eğerek, dizlerinin üzerine doğruldu. "Görüyor musun?" diye sordu Dansallignatious olan taraf. "Benden korkuyorlar, bana tapıyorlar!" Sözler henüz ağzından çıkmışa ki, ejderhanın yüzü garip bir şe­

kilde büküldü. Dansallignatious'u simgeleyen ses protesto etmeye başladı; ama sözler dev bir ateş topunun ejderhanın ağzından çıkma­sıyla yok oldu.

Erimiş kılıcın yanındaki kararmış ceset taranmayacak haldeydi. Dansallignatious çığlık ata, köylü ile olan eğlencesi kısa kesildiği

için kızgındı, ama Greensparrow uçmayı istedi o anda ve serin gece­nin rüzgarının kalın kanadannda dolaşmasının verdiği özgürlük ej­derha krala öylesine büyük bir muduluk ve keyif vermişti ki, bütün taraşmalar önemsiz kalmışa.

Ertesi gün kalabalık bir grup çiftçi uçurumun yanında toplanıp kavrulmuş çimenlere ve kararmış cesede bakalar. Praetorian Muha­fızları çağrıldı, ama kaba, sempatik olmayan tepegözlerle hep olduğu gibi, pek bir işe yaramadılar. Kıs kıs gülerek ölü adamın üzgün aile-

Page 10: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R . A . J A L V A I O R f

sini izlerken, olayı Carlisle'ye rapor edeceklerine dair söz verdiler. Orada toplanan halktan birden çok insan dev kanatlı bir yaraüğın

geçen gece uçtuğunu gördüklerini iddia ettiler; bu da Carlisle'ye bil­dirilecekti.

Huzur içerisinde tekrar tebaasının da çok iyi bildiği narin, nere­deyse efemine görünüşüne bürünen Greensparrow ve özgürlük ge­cesinden tatmin olan onun karanlık tarafı Dansallignatious, raporları basit köylülerin aşırı çalışan hayal gücü diyerek bir kenara itti.

* * * * *

"Emin olabilirsiniz ki, bugünlerde balıkçılık bile daha iyi!" diye ba­ğırdı, Reis gemisinin birinci kaptanı olan coşkulu Shamus McConroy. Gemi, Eriador'un rüzgara açık kuzeydoğu sahilinde yer alan Bae Colthwyn'in kuzey limanı olan Gybi köyünden bir balıkçı teknesiydi. Büyük dalgalara atılmaya öylesine meyilliydi ki, Reis Bae Colthwyn'in hatırı sayılır balıkçı filosunun en itibark gemileri arasında yer alı­yordu. Otuz ayak uzunluğundaydı ve geniş ve kare şekilk yelkenleri vardı. Sekiz kişilik mürettebaunın içinde saçlarında grileşmemiş tek bir tel bulunan tek bir kişi bile yoktu. Yaşlı kaptan Aran Toomes mürettebaünı özelkkle seçmişti ve inada daha genç bir mürettebat yetiştirmeyi reddediyordu. Ne zaman bkisi teknesinin sonunun gel­diğini söylese, "Köpek yavrularına ayıracak zamanım yok," diyordu aksi kaptan. Toomes alaya alınmayı her zaman bildik bk hırlamayla kabul ediyordu. Dev katil baünalann sürüler halinde kol gezdiği ve havanın uyarmaksızın kötüleştiği Bae Colthwyn'de, Dorsal De-nizi'nde, bakkçılar geride dul karılar bırakır ve erkekkğe adım atan­lardan daha fazla bk çok, "köpek yavrusu," boğularak ölürdü. Bu yüzden, Reis'in mürettebaü, sanki, yukarıdaki Tanrı dalgaları önlerine kişisel bker engel olarak koymuşçasına, güçlü Dorsal Denizi'ne meydan okuyan umursamaz bk grup bekar, sıkı içici, sert sürücüydü. Gün be gün bakkçı filosundaki her gemiden daha da hızk ve daha da uzağa gidiyordu.

İşte bu yaz ortası günü, Reis yelkenler fora vaziyette ve gerilerek, dalgaları kırarak ileriiyordu. Hava her saat değişiyor gibiydi, açıktan kapakya. Bkisinin asla tam olarak rahat edemeyeceği şekilde denizin açıklarındaki o ilginç karışım hep ya çok sıcak ya da çok soğuktu.

_

Page 11: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

ŞJt>ER.HA K R A L

Daha genç, daha az tecrübeli denizciler geminin trabzanında kahval­tılarına veda ederek zaman harcarlardı, ancak kendini denizde kara­dan daha çok evde hisseden Keif'm mürettebatı, heyecan verici deği­şiklikleri coşkuyla karşıladı.

Ve bu güzel günde her zamankinden daha mutiuydular; çünkü topraklan, sevgüi Eriador, bk kez daha özgürdü. İsyancılar ordusu tarafından bütün yol boyunca, Prensşehri'ne kadar kovalanan Avon Krak Greensparrow, Eriador'u saran pençesini çekmiş, toprağı Eriador halkına bırakmışu. Mevsim yaza dönerken Eriador soyun­dan gelen yaşk büyücü Brind' Amour Caer MacDonald'da kral ilan edilerek taç giymişti. Bae Colthwyn'k balıkçılar için hayat çok da farkk olmayacakn; tabi ki arnk tepegöz vergi memurları ile uğraşmak zorunda kalmayacaklardı. Kral Greensparrow'un hükmü kuzeydoğu Eriador'un engebeü topraklarında hiçbk zaman çok da geçerü de­ğildi. Ve koydaki her elk insandan bki bile Eradoch Çayırları'nın kuzey ucunda olan Mennichen Dee'den güneye inmemişti.

Sadece iron Cross sıra dağlannın eteklerinde, Greensparrow'un zorbalığının kuvvetle hissedildiği yerlerde yaşayan güney Eriador halkı, günlük hayadarında önemk değişikkkler görebilecekti, ama asıl sorun bu değildi. Eriador özgürdü ve bu özgürlük haykırışı İron Cross'dan Glen Albyn'e, kuzeydoğunun çamkklanna ve Bae Colthwyn'in su sıçrayan kayakk sahikne, üç kuzey adalarına: Marvis, Cartyth ve dev Bedwydrin'e kadar baştan sona tüm topraklarda yan­kılandı. Muduluğun en gerekk parçası olan salt umut, MacDonald Geçidi'nin kuzeyindekilerden çok az kişinin gördüğü bk kralla ve Kızıl Gölge diye adlandırılan, hayata dönen bk efsane ile özdeşleşti-rildi.

Eriador'un özgürlüğünün haberi koya geldiği zaman, filo kıyıya varmışü. Bakkçılar güvertelerde dans edip şarkı söylerlerken içten­likle, sanki denizin daha da bakkla dolacağını, Dorsal baknalannın eski Eriador flamasını taşıyan bk tekneyi görmesiyle bile kaçacağını, fırnnaların daha sakin eseceğini, tabiaün kendisinin yeni Eriador kra­lına boyun eğeceğini bekkyorlardı.

Umut ne harikulade bk şeydi. Ve onu bu sezon görenlere, özel­likle de onu dolduranlara göre Reis sanki bkaz daha yukan çıkıyor, karankk suları sanki bkaz daha hızk yarıyordu.

O sabah erkenden Shamus McConroy ilk baknayı gördü. Siyah

Page 12: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

renkli arka yüzgeci uzun bk adamdan daha uzundu ve sancak tara­fından en fazla elli ayak ötede suyu yarıyordu. Tipik bk harekede sekiz denizci dev baknaya meydan okuyarak ve sataşarak ona doğru viski şişelerini ve lanederini gönderdiler. Ve o yüzgeç karankk sulara dalarak tekneden uzaklaşuğında, coşku ile bağırdılar ve arak ona daha fazla dikkaderini vermediler. Aralarında en tecrübesiz olanı denizde otuz yıl geçirmişti ve baknalara olan korkulan çoktan kay­bolmuştu. Bu tehkkek hayvanlann akknı okuyabikyorlardı; ne zaman kışkırtılır, ne zaman kaçılır, bk yanıltmaca olarak suya ne zaman bk kova bakk atılır ve son olarak da ne zaman uzun, sivri zıpkınlan ha­zırlamak gerekir.

Az sonra karanın bütün görüntüsü kaybolmuştu, Aran Toomes sabah güneşini sağ omzuna alarak Reifi güneydoğuya, Eriador'la, çi­menden çok taşla kapk adalar olan, Beş Nöbetçiler arasındaki boğa­zın ağzına doğru götürüyordu. Toomes günde yüz mil kat ederek, teknesini haftanın daha iyi bölümüne saklamayı düşünüyordu. Rotası onu Beş Nöbetçiler'in en kuzeydeki ve en büyük adası olan Colonsey'nin kuzeyine ve oradan da tekrar koya götürecekti. Yaşlı kaptan suyun oralarda daha soğuk olduğunu biliyordu, tam da us­kumru ve morina bakğının sevdiği gibi. Bae Colthwyn'in filosundaki diğer teknelerde bunu bikyorlardı ancak çok azı Rei/in cüretine ya da Aran Toomes'un kendine güvenine ve denizcilik bügisine sahipti.

Toomes rotasına üç gün boyunca, Colonsey'in sarp dağlan gözü­kene kadar, devam etti. Daha sonra gemiyi kuzey banya çevkerek yüz seksen derecekk uzun ve yavaş dönüşüne başladı. Arkasında kuvvede çakşan, içki içen ve neşeyle bağnşan yedi kişilik mürettebau bakklarla dolu ağlan çekmeye başladılar: güzel, parlak, kokulu, çırpı­nan morina bakğı ve hatta maviler; yüzmekten ve ısırmaktan başka bk şey yapmayan, ağızlarına takılan şanssız balıklan yutmak için bile asla yeterince durmayan, tehlikek küçük yırücı balıklar. Shamus McConroy çılgın gibi küreğini ısırmalarını kesene kadar ağzı dişlerle dolu olan mavüerin kafalanna geçkdi. Bileğine, sert bodannı delerek geçen kötü bk ısırık darbesi aldı ve buna, diğerlerinin alkışlan ve bağırtılan eşliğinde, beş kiloluk maviyi kuyruğundan yakalayıp gemi­nin trabzanına ard arda çarparak karşılık verdi.

Yaşk denizciler için bu cennetti. Reis dönüşün yansını gerçekleştirmişken yükü neredeyse dolmuş,

Page 13: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

K R A L

suya biraz daha batmıştı. Mürettebat bir tarafa yönelmiş, iki kişi çalı­şırken diğer beşi de yükü türlere göre ayırıyor, büyükleri ile değiştir­mek istediklerinden ufak ve hala hayatta olan balıkları suya atıyor­lardı. Bu noktaya kadar hepsi bk oyun, eğlence için bk uğraşü; çün­kü bk düzine küçük balık da onların yerini alacak sekiz büyük bakk kadar değerkydi, ancak yaşk denizciler uzun günleri eller hareket ederken daha çabuk geçeceğini bikyorlardı. İşte buradaydılar, liman­dan üç yüz mil ötede, bakkla dolu, yelkeni düzgün tutmaktan ve lanet olası tekneyi yönetmekten başka yapacak fazla bk şey yoktu.

"Ah, demek ki tekneyi ağzına kadar dolduracak kadar yürekk ve akılk olan sadece biz değikz," diye bekrtti Shamus, Aran'a. Aran'ın şüpheci bakışına sırıtarak, Shamus kuzey utkunda koyu renkk bk noktanın mavimsi-gri bekrginleşüği tarafı gösterdi.

"Daha fazla yerimizin olmaması ne kötü," diye neşeyle karşıkk verdi Aran. "Onlar henüz buraya varmadan denizdeki bütün bakk-lan yakalayabilkdik!" İhtiyar kaptan cümlesini tayfasının sırtına dost­ça vurarak bitirdi.

Bu Shamus'u güldürdü. Reis keyifk yolculuğuna devam etti, hava soğuk ve açık, deniz çır-

pıntık ama çok dalgak değildi ve balık avlamak işten çok bk eğlen­ceye dönüşmüştü. O gün öğlenden sonraya kadar Aran Toomes en­dişelenmeye başlamamıştı. Ufuktaki o nokta arak çok daha büyüktü ve kaptanı şaşırtan bk şekilde gönderinde herhangi bk flama taşımıyordu; yani Bae Colthwyn'e ait bk bakkçı teknesi değildi. Buna rağmen hızla ilerkyordu ve sanki Rei/in yolunu kesecekmiş gibi ilerkyordu.

Toomes baüya dönerek bakkçı teknesini liman yönüne çevkdi. Kısa bk süre sonra diğer gemi de rotasını ona göre düzeltti. "Ne dersin?" diye sordu Shamus, dümende Toomes'a katılmak i-

çin öne doğru gelerek. "Bilemiyorum," diye mutsuzca yanıdadı Aran Toomes. "Beni dü­

şündüren de bu." Artık Reis'in mürettebaü yaklaşan geminin yanındaki köpükleri,

sadece bk grup dev küreğin çıkartabileceği şekilde, sudaki düzensiz­liği görebikyorlardı. Bütün Dorsal Denizi'nde normalde sadece bk ırk hem yelkenleri hem de bu şekilde kürekleri olan gemiler kuüa-nırdı.

Page 14: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Huegothlar?" diye sordu Shamus. Aran Toomes cevap verecek gücü kendinde bulamadı. "Bu kadar güneyde ve doğuda ne arıyorlar?" diye öylesine sordu

Shamus. "Onların Huegothlar olup olmadıklarını bile bilmiyoruz!" diye ba­

ğırdı Aran Toomes. Shamus sessizce Toomes'a baktı. Bk Dorsal baknasına gülebilen

kaptan, yaklaşmakta olan geminin bk Huegoth savaş gemisi olabile­ceği düşüncesiyle gerçekten de endişek görünüyordu.

Mürettebattan başka bkisi de, "küreklerle bu kadar hızk gidebilen sadece Huegothlardır," diye görüş belktti. Yolun uzunluğu arak unutulmuştu.

Aran Toomes alt dudağını ısırarak bir yanıt bulmaya çakşa. "Çok iyi üerkyor," dedi Shamus savaş gemisinden gözlerini ayır­

madan. Bu kadarı doğruydu; Huegoth barbar gemilerinin tasarımı asla çkkin değildi, kuzey denizindeki her şeyden daha güzeldi. Yet­miş ayak uzunluğundaki bu zarif gemiler hem sağlam hem de hızkydı ve dalgaları ufak sarsıntılarla biçiyorlardı.

"Kargoyu boşalan," diye karar verdi Aran Toomes. Diğer yedi adamın yüz ifadeleri istekten inanamamaya doğru deği­

şiyordu. Mürettebatın bk kısmı için bu emir imkansız ve saçma geli­yordu. Limandan çok uzaklara, bu kadar güneybaüya gelerek çok şeyi riske atmışlardı ve bu riskler kargolarında bulunan değerli bakk için kesinlikle göze alınmışa. Şimdi kaptan yakaladıklarım denize mi atmak istiyordu?

Ancak Shamus McConroy da dahil, vahşi Huegothlarla daha önce karşılaşmış diğer dört adam bu isteğe gönülden katıldı. Bkkaç ton bakkla yüklü Rei/'m savaş gemisini adatması mümkün değildi; hatta boş bile olsa sadece Huegothlann kürekçileri yorulana kadar onların önünde kalmayı umabikrlerdi. O zaman bile Huegothlar yelken aça-bilklerdi.

"Tamamım boşalun!" diye kükredi Aran ve mürettebat işe ko­yuldu.

Toomes rüzgarı daha bk dikkade inceledi. Rüzgar genelde güney­dendi ki, bu da Huegothlann kuzeyden geldiği ve de rüzgara ihüyaç duymadıklan düşünülürse pek de iyi bk şey değildi. Eğer Rei/i dön­dürmeye çakşırsa karşıdan esen rüzgara denk gelecek ve suyun orta-

Page 15: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

E p e R H A K R A L

sında hareket edemeden kalacaktı. "Bakalım ne kadar iyi dönebiliyorsun," diye homurdandı kaptan

ve tekrar kuzeye doğru bir açı oluşturdu. Yaklaşacak tam Huegoth­lann yanından geçecekti. Eğer Reis sadece o tek dönüşü adatabilir ve şüphesiz barbar gemisinin önünde yer alan su alundaki şahmerdan­dan kurtulabilirse, savaş gemisi dönmeye çalışırken Toomes rüzgan arkasına almış olacakn.

İki geminin arasında bir kaç yüz yard mesafe vardı. Toomes bar­bar gemisinin üst güvertesindeki hareketliliği görebiliyordu: oraya buraya koşuşturan iri yarı adamlar. Geminin önünde yer alan, yon­tularak bir kurta benzetilmiş uzun figürü görebiliyordu.

Sonra birden savaş gemisinin ortasından aniden yükselen dumanı gördü. Bir an için kaptan her nasılsa savaş gemisinin alev aldığını, belki de bir kürek mahkumunun Huegoth yağmacılarına sabotaj yapağını düşündü. Ama Toomes gerçeğin çabucak farkına vardı, sevgili gemisinin daha da büyük bir tehlike içinde olduğunu anladı.

Gemiler yüz yarddan daha uzak değilken, geminin trabzanından sarkan kana susamış Huegothlan tek tek seçebikrken, "Bk duvarın arkasına geçin!" diye mürettebatına bağırdı kaptan.

Shamus, geminin ambarında bulundurduğu, dev bk kalkanla ileri atıldı. Dümenin başında bulunan kaptanı mümkün olduğu kadar koruyabileceği bk şekilde kalkanı yerleştirdi ve Toomes'un yanına çömeldi.

Toomes çok daha fazla yakınlaşmayı, o anda hoplayan iki gemi a-rasında hangisi daha manükk gelkse, sancak ya da iskele tarafına doğru sert dönüşünü yapmadan önce Huegoth gemisiyle dans et­meyi düşünüyordu. Ancak daha önce hareket etmesi gerekti. Kaba-rarak yükselen siyah duman ona bunu gösteriyordu.

Sağa, sancak tarafına döndü ve savaş gemisinin sol tarafı onu is­kele yönüne doğru çekerek suda sürüklenmeye başlayınca, Toomes Km i daha önce denemediği kadar büyük bk kuvvede iskele yönüne çevirdi. Becerikk gemi duraksar gibi oldu, sanki tahtaları gıcırdaya-ı.ıl., direği inleyerek suda öylece duracakn. Ancak döndü, bk an için yelkenleri söndü fakat daha sonra tekrar rüzgarla şişti ve Rei/e yeni rotasına, Bae Colthwyn'e doğru yol aldırdı.

Savaş gemisinden fırlatılan, siyah dumanlar çıkararak gelen bk g r u p alevk ok yağmur gibi yağdı. Bk çoğu kısa düştü, bk kısmı açık

Page 16: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

farkla ıskaladı ama bir tanesi Rw'/in pruvasına isabet etd ve bir diğeri de sancak tarafındaki direğin ve yelkenin kenarına geldi.

Shamus McConroy anında oradaydı, alevlere vurarak söndürmeye çalışıyordu. Mürettebattan iki kişi ellerinde kovalarla geldiler ve alev­leri önemli bir zarar veremeden söndürdüler.

Dümende gözleri düşmanına kilidenmiş olan Aran Toomes rahat değildi. Şimdi dev bir balık gibi yetmiş ayaklık gemi kendi çevresinde dönerken, geminin sağ tarafı suya çarpıyor, sol tarafı sertçe dönü­yordu.

"Çok hızlı," diye söylendi yaşlı Aran inanılmaz dönüşü görünce, Rö/in harab edici şahmerdandan kurtulmasının zor olduğunu fark edince. Yine de Aran arak rotasında devam ediyordu; daha hızlı dönemez ya da sancak tarafına dönmeye çalışamazdı.

Dümdüz bir yarışa, Re/'/in yelkenlerinde rüzgar, savaş gemisinin her iki yanında sulara çarpan kürekler. Ufak balıkçı teknesi savaş gemisinin pruvasını geçti ve hala dönen Huegothlarla arasındaki me­safeyi arttırmaya başladı. Bir an için sanki bu cüretkar hareket başa­rılı olacakmış gibi göründü.

Ancak sonra ikinci grup alevli ok yağmuru geldi, suyun üzerinde ancak otuz ayak mesafe kaydederek, yansından çoğu savunmasız yelkenlere saplandı. Hala ilk ok yağmurundan gelen hasarı düzelt­meye uğraşan Shamus sırana, tam kürek kemiğinin alana bir ok yedi. Bir adam inatçı alevleri söndürmeye çalışarak, çılgınca sırtına vurur­ken öne doğru sendeledi.

O ateş Shamus McConroy'un en son derdiydi. Dümene ulaşa, ü-zerine devrildi ve sertçe dümene dayanarak Aran Toomes'in sıkıntılı suratına yakından baka.

"Sanırım kalbime geldi," dedi Shamus belirgin bir şaşkınlıkla ve soma öldü.

Aran adamı kucağında, aşağıya güverteye taşıdı. Sadece bir kez ' baka: Rw'/in alevlerle sarılmış yelkenlerini, dönmüş ve tam hızla ge­

len savaş gemisinin her iki yanının suları yararak sürade yaklaşüğını gördü.

Shamus'a, zavalk Shamus'a bakü ve daha sonra harab edici şah­merdan Reis'in dümenini yanp parçalar ve gövdesini paramparça ederken, çılgınca yalpalamaya, kontrolünü kaybederek uçmaya baş­ladı.

Page 17: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

e j D E R H A K R A L

Bir süre sonra—sadece saniyeler geçmiş gibiydi—yan baygın vazi­yetteki Aran Toomes güvertede sürüklenip Huegoth gemisine taşın­dığını fark etti. Gözlerini açmayı başardı ve Reis'i pruvası havada, kıçı çoktan karanlık gölgelerin altında yavaşça dalgaların altına gömülür­ken, Aran'la yirmi yıldan beri yolculuk yapan yaşlı denizci Greasy Solarny'i ve Shamus'un bedenlerini de beraberinde götürdüğünü gördü.

Bu korkunç manzarayı unutmaya çalışıp, mevcut duruma kon­santre olurken Aran kendisinin ve mürettebattan sağ kalan beş kişi­nin ölümünü isteyen bağınşlan duydu.

Fakat daha sonra onlann ki kadar kaba ve derin olmayan bir ses, heyecanlı Huegothlan bastırdı ve onlan yavaş yavaş sakinleştirdi.

"Bu adamlar Avon'lu değil," dedi o adam, "bunlar Eriador'lu, İyi ve sağlam bir soydan ve öldürülmek için çok değerliler."

"Küreklere!" diye kükredi bir Huegoth ve bu haykınşı hemen baş-kalan da katıldı.

Güverteden kaldırılırken, Aran kendisini kurtaran adama baka. Ufak tefek bir adam değildi ama kesinlikle dev Huegoth soyundan gelmiyordu, güçlü kuvvetli bir görüntüsü ve tarçın renkli çarpıcı gözleri vardı.

Bu adam Eriadorluydu! Aran bir şeyler söylemek istedi, ama bunun için ne hali ne de şansı

vardı. Ne söyleyeceğini de bilmiyordu. Kendi yaşamı ve de mürettebat­

tan sağ kalanların yaşamı bağışlanmışa, ama Aran Toomes çok uzun süredir hayattaydı ve bir Huegoth kürek mahkumunun korkunç ya­şamı hakkında da pek çok hikaye duymuşru. Bu Eriador'lu hemcin­sine teşekkür mü etsin, yoksa yüzüne mi tükürsün bilemiyordu.

Page 18: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Çık arck o yataktan, Oliver!" diye bir haykırış geldi, hemen ar­dından da yankılanan bir gürültü. "Uyan, seni yanm-boylu yaramaz!"

Siobahn avucunun içiyle kapalı kapıya bir kez daha vurdu, sonra da sinirle yumruklarını sıkarak, homurdandı ve avazı çıkağı kadar bağırdı. "Neden sanki Luthien ile bklikte gitmedin?" diye sordu ve

Page 19: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

e p e R H A X R A U

tekrar kapıya vurdu. Sonra, sanki narin ve güzel yarı-elfin enerjisi çekilmiş gibi oldu. Döndü ve sıranı kapıya yasladı, buğday renkk saçlarını yüzünden ata ve sakinleşmek için derin bir nefes aldı. Daha şimdiden sabahın yarısı geçmişti; Siobahn bk kaç saattk ayaktaydı, yıkanmış ve kahvalüsını ettniş, toplana salonundaki ayarlamaları yapmış, Kral Brind' Amour üe uygulayacakları sttatejilerini tartışmış, hatta yollarına ne tür beklenmedik engeUerin çıkabileceğini taraşmak üzere gizkce cüce Shugkn ile bile görüşmüştü.

Ve Siobahn'a bütün bu hazırlıklarla ilgili yardım etmek için Caer MacDonald'da kalan Okver, henüz yumuşak yatağından bile çıkma­mışa!

"Bunu yapmaktan gerçekten nefret ediyorum," dedi Siobahn ve Oliver ile sadece bkkaç gün geçkmesinin, arük kendi kendine daha sık konuşmaya başlamasına neden olduğunu fark edince kafasını salladı. Yüzü kapıya gelecek şekilde döndü ve bir dizinin üstüne çö­kerken, ince bir maymuncuk ve düz, metal bir parça çıkardı. Siobahn Cutterlar adı verilen çetenin bir üyesiydi; elf ve yarı-elflerden oluşan bu topluluk, şehk Greensparrow'un dalkavuğu Duke Morkney'in kontrolündeyken Caer MacDonald'ın tüccarlarını korkutmuşlardı. Siobahn sık sık hiçbir kilidin kendisini yıldıramayacağı ile övünürdü, bunu bk kez daha kanıdadı: keskin elf kulakları Okver'ın kapısının kilidi açıldığını duyana kadar kikde sessizce uğraşa.

Şimdi tehkkek kısmı başladığını fark etti yarı-elf; çünkü Okver da amatör bir hırsız değildi ve de afacan buçukluk sık sık odasına izinsiz girenleri uyarırdı. Siobahn yavaş ve nazikçe kapıyı araladı, sonra me­ral parçayı sessizce kapının kenarından kaydırmaya başladı. Yeşil gözlerini kapattı ve hassas parmaklarının ona gereken her türlü bil­giyi vermesini bekledi ve gerçekten de kapıyı aşağıdan yukarıya doğ­ru incelerken akşılmadık bir şey buldu.

Yarı-elf tuzağın yapısını anlayınca, gülümseyerek parmak ucuna kalka. Kapı ile eşiğin arasına sıkıştırılmış basit bir askıydı ve şüphesiz öbür ucu, muhtemelen içi su dolu, sallanan bk kovaya tutunan bk sc >paya ya da başka bir nesneye dayanıyordu.

Soğuk su—bu Okver'ın tarzıydı. Narin yarı-elf dikkatkce kapıyı bkaz daha araladı ve sonra biraz

daha, ta ki dayanan askının bk ucu açığa çıkana kadar. Daha sonra elindeki düzleştkilmiş metal parçasını askıyı esnetmek için kullandı,

1J)

Page 20: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

hafif, çok hafifçe kapıyı biraz daha araladı. Siobahn kapının koluna değmemek için nefesini içine çekerek inceldi, şimdi dikkat isteyen kısmına sıra gelmişti. Zar zor sığmışa ve kapıyı hala biraz daha ittir­mesi gerekiyordu, neredeyse her iki askıyı da yerinden çıkartacak ve kovayı devirecekti. Arak gerçekten de bir kova olduğunu görebili­yordu, tavana asılmış ve güzel elbisesini ıslatmaya hazır.

Bir an durdu ve içinde bulunduğu zor durumu değerlendirdi. Eğer Oliver'ın bu ufak numarası üzerindekileri, sahip olduğu en iyi giysi­leri berbat ederse o da onun değerli meçini çalacak ve demirci bir dostuna götürüp düğümletecekti!

Kapı gıcırdadı; Siobahn nefesini tuttu ve kalçalarını yavaşça dön­dürerek odaya girdi.

Elbisesi kapının koluna takıldı. Derince iç çekerek ve bu hareketin gerçekten de ne kadar üzücü

olduğunu düşünerek, Siobahn hantal giysisini kolayca çözdü ve giysi­sini kapı kolunda bırakarak onun içinden sıyrıldı. Arkasından elbise­sini çekti ve kapıyı yavaşça kapadı ve sonra pınlalı yeşil gözlerini ardına kadar açan bir manzara ile karşılasa.

Kapı kapanırken, dikkatini çekecek şekilde, çıngırdadı. Orada, ka­pının içerideki kolunda Okver'ın, üzerinde ufak çanlar olan alan işlemeli omuz kuşağı, girişin hemen karşısında, yerde de yeşü renkk, ipek çoraplar vardı. Daha ilerde, bki buçukluğun kişisel işareti olan mor kadife pelerinin üzerinde, bk çift yeşil eldiven duruyordu. Pele­rinin de ilerisinde kusursuz cilalanmış, parlak, siyah renkk bk çift ayakkabı vardı. Bu giysi yayması kolsuz mavi bk yelek, ikinci bk ço­rap ve dört dkekk bk yatağın dev ayağında, buruşmuş beyaz ipek bir iç çamaşırı ile devam ediyordu. Oliver'ın bir tarafına büyük, turuncu bk tüy iğnelenmiş olan, geniş kıvrımk şapkası köşedeki direklerden birinin üzerinde asık duruyordu. Küçücük buçukluğun nasıl olup da onu yedi ayakkk yükseldiğe koyduğunu sadece tahmin edebikrdi

, Siobahn. Siobahn bir süre o şapkaya, kuş tüyüne bakındı; tiiy de sanki dün

gece saader boyunca coşkulu partideymiş gibi aşağı düşmüştü. KabuUenen bir iç çekmeyle Siobahn, elbisesini dikkatkce kolunda

kadadı ve daka da yakınlaşa. Gözlerini kapadı ve buçukluğu kolları ve bacakları açık bir şekilde, kendisinden büyük bk yasağın üzerinde yüzükoyun yatarken bulunca kıs kıs güldü. Hiç değilse pantolonunu

Page 21: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

EJDERHA K R A L

giyiyordu (pelerine uygun olsun diye mor kadife). Ancak pantolon kafasının üzerine sarılmışü ve olması gereken yerde değildi. Yarı-elf, yatağın yanına buçukluk için konmuş olan beş basamaklı merdivene ürmandı ve yatağın kenarına oturdu.

Ufaklığı nasıl uyandırabilirdi? Derin düşüncelere daldı ve Oliver büyük bir horultu çıkarınca yeniden kıs kıs güldü.

Siobahn eğildi ve Oliver'ın parlak, çıplak kıçına bir fiske ata. Oliver tekrar horladı. Siobahn onu koltuk alandan gıdıkladı. Buçukluk dönmeye başladı

ama Siobahn, korku dolu bir ayaklamayla bir elini omzuna koydu ve onu olduğu yerde tuttu.

"Ah, benim küçük bahar çiçeğim," dedi Oliver yarı-elfi şaşırtarak. "Koynun vücudumu çok iyi ısıuyor."

Siobahn emin olamadı, ama Oliver pantolonu kafasına sarılmış bir şekilde yasağı öpüyor gibiydi.

Bu kadar yeter diye düşündü Siobahn ve bu sefer uzanıp buçuk­luğu sertçe tokadadı.

Kafasını aniden kaldırdı, pantolonunun bir bacağı yüzüne çarpa. Oliver bir kaç kere üfledi ama kumaş o şekilde hareket ettirilemeye­cek kadar ağırdı. Sonunda buçukluk uzandı ve engeli gözlerinin ö-nünden yavaşça çekti.

O kahverengi ve oldukça kanlanmış olan gözler Siobahn'ı, iç ça-maşırlarıyla ve elbisesini kolunda tutar vaziyette, yatağının yanı ba­şında görünce nasıl da açıldı! Oliver kendi çıplak haline göz atmak için bakışlarını yavaşça kaydırdı, sonra aniden bakışlarını tekrar Siobahn'a yöneltti.

"Düğünçiçeği?" diye sordu afallamış buçukluk ve gamzelerini gös­terecek şekilde gülümsedi.

"Bunu akkndan bile geçirme," diye yanıdadı Siobahn. Okver bk eliyle düzgün kesilmiş keçi sakalını sıvazladı, sonra u-

z u n , kıvrımk kahverengi buklelerini, bunları yaparken pantolonunu çıkarıyor ve kafasında bir gece önce yaşanan olayları yerk yerine k o y m a y a çakşryordu. Bk çoğu bulanıka ama bir hizmetçi kızı hatırlıyordu. . .

Buçukluğun gözleri, Siobahn'ın cinsel bk nedenden odasında ol-madlğini, sadece onu uyandırmak için geldiğinin farkına varınca, ne­redeyse yuvalarından çıkıyordu ve kendisi de. . .

Page 22: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Oh!" diye bağırdı Oliver, oturur bir pozisyona gelecek şekilde dönerek.

"Oh, seni utanmaz. . ." diye kekeledi, utançtan ukanarak. "Oh, kı­lıcım nerede?" diye inledi.

Siobahn'ın gözleri buçukluğun göğsünde ve daha aşağılarda ge­zindi, yaramazca gülümsedi ve omuzlarım hafifçe silkti.

"Meçim!" diye düzeltti telaşlı buçukluk. "Oh, seni. . ." Oliver öf­kelendi ve pantolonuyla yalpalayarak yataktan sıçradı ve onu ayağına geçirmeye çalışırken neredeyse takılıp düşüyordu. "Gascony'de senin gibi kadınları çağırmak için bir laf vardır!" dedi yarı-elfle yüz yüze gelmek için dönerken.

Siobahn'ın güzel yüzü tehditkar bir bakışla gerildi. "Tehlikeli," dedi buçukluğa anlamlı bir haürlatmayla. Oliver kelimeyi ve kadınların bu en güzelini göz önüne alınca,

dondu kaldı. Sonunda boş verdi ve omuz silkti. Tehlikeli, onun için bir çok anlamda iyi bir kelime diye karar verdi Oliver.

"Odama girmeden önce kapıyı çalabilirdin," dedi buçukluk, tekrar kontrollü bir ses tonuna geri dönerek.

"Neredeyse kapım kıracaktım," diye sertçe karşılık verdi Siobahn. "Belki de DunDarrow'dan Kral Bellick dan Burso ile olan toplann-mızı unuttun?"

"Unutmak mı?" diye kesti Oliver. İpek iç çamaşırını kaldırıp o-muzlanna çekti. "Bütün geceyi hazırlık yaparak geçirdim. Beni neden bu kadar yorgun bulduğunu sanıyorsun?"

"Yasuğın istekleri mi vardı?" dedi Siobahn dağınık yatağa bakarak. Oliver homurdandı ve bir şey demedi. Birden tek dizinin üstüne

çöktü, yatağının kenarına vurarak meçinin kabzasını ortaya çıkardı, sonra döşeğin alündan meçini çekti. "Çok önemk olan mevkimi ha­fife almıyorum," dedi. "Buçukluklar daha alı-şıkar. . ."

"A-k-şık?" diye araya girdi Siobakn, Oliver'ın her kelimenin her hecesini uzaüyor gibi görünen Gascon aksanıyla dalga geçerek.

"Ak-şık!" diye sertçe cevapladı Oliver. "Buçukluklar bunlara ak-şıkür, hem de cücelerden, insanlardan ve de elf-kıkkklardan daha çok!"

"Elf kıkkklar?" diye fısıldadı Siobahn, ancak Oliver'ın sözünü a-çıkça kesmeye yeltenmedi. Buçukluk diplomadarın değerini anlatarak gezintiye başladı, şu ya da bu savaşı nasıl durdurduklarını, "Aptal

Page 23: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

ejE>ERr-rA K R A L

insanlann kral-kıkkklarını," nasıl aile ya da diğer, "mücevherlerin­den," vaz geçirdiklerinden bahsetti. Konuşurken buçukluk etrafa bakmıyordu, sonra, sonunda yukarı baku ve dkeğin üstünde şapka­sını gördü. Oliver bk heceyi büe kaçırmadan, meçini döndürerek keskin tarafından yakaladı ve doğruca yukarı fırlattı. Meç şapkaya vurdu, onu dkekten ayırdı ve ikisi bklikte yere doğru düşüşe geçti.

Okver meçin kabzasını kafasının üzerinde yakaladı ve onu inanıl­maz bir yumuşaklıkla hareket ettirip, görkemk bir duruşla, çıplak, tüylü ayağının yanına, yere soktu.

"İşte burada," diye bitirdi, saygınkğını yeniden kazanan buçukluk ve şapkası da bunu gösterir şeküde kafasına kusursuzca oturmuştu.

"Bk stilin var," diye itiraf etti Siobahn. Sonra sırıtarak ekledi: "Ve elbiselerin olmadan sevimk gözüküyorsun."

Oliver'ın kahramanca pozu parçalandı. "Oh!" diye bağırdı meçini kaldırıp daha da derine baürarak—ve bu sefer ayağının yan tarafını sıyırmışü.

Hızla kaybolan saygınkğını korumaya çakşarak döndü ve yavaş ya­vaş yürüyerek uzaklaşmaya başladı, yürürken çoraplarını, ayakkabıla­rını ve eldivenlerini toparkyordu. "Bunun intikamını alacağım!" diye söz verdi Okver.

"Ben de elbiselerim olmadan uyurum," diye dalga geçti Siobahn. Okver dondu kaldı ve neredeyse düşüyordu. Siobahn'ın kendisiyle

oynadığım, kendini savunamayacağı cinsel dürtülerine ulaşüğını bik-yordu ama o beş kelimeyle zihninde oluşan görüntü ona çok fazla gelmiş, onu kafasından tüylü urnak ucuna kadar ürpertmişti. Bir ya­nıt vermek için kekeleyerek döndü, sonra yenilgiyle bağırarak kapıya yöneldi, geçerken elbisesini aldı.

Kendi kurduğu tuzağı unutarak. Destekleyen askı düştü ve asık olan kova da düşerek buçukluğun

üzerine soğuk sulan boşalttı, koca şapkasının kıvrımı aşağı çöktü. Serinleyen Okver Siobahn'a döndü. "Bunu bilerek yaptım," diye

ısrar etti ve sonra da gitti. Siobahn kafasım saUayıp, gülerek odada uzunca bir süre daha kal­

dı. Yol açüğı bk çok soruna rağmen Oliver deBurrows'da gerçekten de çekici bk şeyler vardı.

* * * * *

Page 24: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Oliver saptanan evde, önceden Greensparrow'a bağlı bir soylunun el koyulan mülkünde, yapılacak olan önemli toplanüya katılmak için hazırdı. Adam Eriador'dan kaçmış ve Brind' Amour da onun evini, işlerin çoğu şehre hakim olan dev katedral Ministry'den yönetilse de, Caer MacDonald sarayı olarak kullanılmak üzere elinden almışd. Oliver kurumuştu ve her nasılsa geniş kıvrımlı şapkasını yeniden dikleştirmişti—hatta şapkanın tüyü bile uygunca serdeşmişti. Siobahn bu dönüşüme kuşku ile baka ve buçuklukta onun, "chapeaus" dediği bu ahlaksız şapkalardan bk kaç tane olup olmadı­ğını düşündü.

Okver Kral Brind' Amour'un solunda, büyük meşe bir masanın kenannda, yüksekçe bk taburenin üzerinde oturuyor, Siobahn ise yaşlı büyücünün sağında yer akyordu.

Onların karşısında dört tane sert bakışk cüce oturuyordu. Kral Bellick dan Burso, Brind' Amour'un tam karşısında oruruyor, mavi gözleriyle dikkade büyücüyü süzüyordu—gerçi Brind' Amour cüce­nin haşmetk sakak gibi, koyu turuncu renkk devasa kaşlarından on­ları zar zor görebikyordu. O sakal öylesine kakn ve parlak ve de uzundu ki, Belkck onu kemerinin içine sokabiliyordu ve cüce krakn ateşten bk elbise giydiği söylenirdi. Caer MacDonald'ı fetheden di­renişçilerin dostu Shuglin, sakince ve kendinden emin bk biçimde Belkck'in yanında oturuyordu. Bu toplanayı ve dağk kardeşleri ile Eriador'un yeni kderleri arasındaki bütün görüşmeleri başlatan Iron Cross'lu bir cüce değil, Caer MacDonald'k bk cüce, Shuglin ol­muştu. Shugkn, herhangi bk ittifakın her iki grubun da yararına ola­cağının farkındaydı; çünkü bu iki kral, Belkck ve Brind' Amour kafa yapısı ve ahlak olarak bkbirine benziyorlardı.

Diğer cüceler, geniş omuzlu generaller, Kral Belkck ve Shuglin'in yanlarındaydı.

Resmi selamlaşmalar iyi gitti, Brind' Amour'un planladığı gibi ko­nuşmanın çoğunu Okver yapıyordu. Ne de olsa bu onların tarafıydı, elçi Shugkn vasıtasıyla bu zirve toplanasını talep eden taraf Bellick değü, Brind' Amour'du.

"Prensşehri'ni alt etmemize yardım ettiğiniz için size olan min-nettarkğımızı bikyorsunuz," diye yavaşça söze başladı Brind' Amour. Cüceler elbette bikyorlardı; çünkü Brind' Amour, her biri hediyeler taşıyan bk çok elçiyi Iron Cross sıradağlarının derinkklerinde yer

Page 25: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

epeRHA K R A L

alan, yeraltı cüce şehri, DunDarrow kalesine göndermişti. Bellick'in halkı Avon'un en kuzeydeki şehri olan Prensşehri'nin dışındaki ara­ziye tam zamanında yetişmiş, Glen Durritch'de Eriadorlular tarafın­dan bozguna uğratılmış Avon garnizonunun kaçışını engellemişti. Bellick'in azimli kuvvederinin yolu kapatmasıyla, tam anlamıyla zafer kazanılmışa. "Eriador, Kral Bellick ve savaşçılarına çok şey borçlu," diye yeniden tekrarladı Brind' Amour.

Bellick başıyla onayladı. "Prensşehri nasıl olsa düşecekti, hatta bi­zim yardımımız olmasa bile," diye nazikçe yanıdadı cüce.

"A, ama Prensşehri'nin askerleri yeniden o çok yüksek duvarları­nın arkasına dönmüş olsalardı. . ." diye lafa karışa Oliver, ancak araya girmek kesinlikle ona düşmüyordu.

Brind' Amour, buçukluğun sık sık yapağı saygısızlıklara alışkın bir şekilde, sadece güldü

Bellick pek de memnun görünmüyordu, bu Brind' Amour'un ona ilgiyle bakmasına sebep oldu. İlk önce Brind' Amour, cücenin bu­çukluğun araya girmesini hakaret olarak aldığını düşündü, ama daha sonra başka bir şeyin Bellick'i rahatsız ettiğinin farkına vardı.

Cüce kral Shuglin'e baka ve işaret verdi ve Shuglin ciddiyede aya­ğa kalka ve boğazını temizledi.

"Dün akşam İron Cross'un eteklerinde yirmi elf öldürüldü," diye raporunu sundu. "Ve buradan yirmi mil uzaklıkta bile değil."

Brind' Amour yüksek koltuğunun içine gömüldü ve Siobahn'a baka, o da hüsran içinde, dudağım ısırıp başıyla onayladı. Yarı-elf çarpışma hakkındaki söylentileri duymuşru; çünkü onun halkı, yani cifler Avon Denizi'nde sayıca fazla değildi ve birbirleri hakkında ge­nel kayıdar tutarlardı. Şimdi gözüken oydu ki, elflerin sayıları bir kez daha azalmışa.

"Tepegöz akıncılan," diye devam etti Shuglin. "En az yüz kişilik bir grup."

"Tek-gözlüler daha önce hiç bu kadar organize olmamışlardı," di­ye ekledi Bellick. "Görünen o ki, sizin küçük savaşınız yaraükları kızdırdı ve dağların derinliklerindeki deliklerinden çıkardı."

Brind' Amour cücenin kızgınlığını ve suçlamasım anladı, eğer az önce Bellick'in sunduğu bunlarsa. Avon'lu Greensparrow ile ateşkes antlaşması imzalandığından beri, İron Cross'un kuzey yamaçların­daki tepegöz hareketliliği gerçekten de korkunç derecede artmışa.

Page 26: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Brind' Amour ne tepki vereceğini düşünerek bakışlarını uzun bir süre Siobahn'ın üzerinde tuttu. Daha sonra Oliver'a baka ve arka­daşlarının da, ateşkesten bu kadar kısa süre sonra, tepegöz hareketli­liğinin artmasının bir tesadüf olmadığım anladıklarım fark etti.

Shuglin yerini almadan önce, Brind' Amour'un kendisine dönme­sini bekledi. Büyücü siyah-sakkallı cüceden küçük bir onaylama işa­reti aldı, bu o anda zor durumdaki Eriador kraknın çok ihtiyaç duy­duğu, yüreklendirici bir hareketti.

"Tek-gözlüler bazı köylere saldırmışlar," diye Brind' Amour, Bellick'e açıkladı.

"Belki de Kral Greensparrow'un arak Eriador'la ilgilenmediğini, toprağın yağmalamaları için serbest olduğunu düşünüyorlardır," diye yanıdadı Bellick ve sesinin tonundan kendisinin de bu cümleye Brind' Amour kadar inanmadığı belliydi. Her iki kral da tepegöz baskınlarının ardında kimin olduğunu biliyorlardı, ama her ikisi de bunu açıkça söylemiyordu; özellikle bkbirleriyle henüz resmi bir an­laşma sağlamamışken.

"Belki de," dedi Brind' Amour. "Fakat saldırıların nedeni her ne olursa olsun, bu yankzca kem senin cücelerinin hem de Eriador hal­kının bk ittifaktan fayda göreceğine işaret ediyor."

Belkck onayladı. "Benden ve halkımdan ne istediğini bikyorum, Kral Brind' Amour," dedi. "Eğer Avon krak bk kez daha gelmeye karar verirse, Greensparrow'a karşı güvenkğe, tek-gözlülerden ko­runmaya ve bir dağ ordusuna ihtiyacın var. Benim bilmek istediğim, senin benim halkıma ne önereceğin."

Brind' Amour cücenin açık sözlülüğü karşısında bkaz şaşırmışa. Bu tür bir diplomatik zirve, asıl sorulması gereken sorular bu kadar basitçe sorulana kadar günlerce uzayıp gidebilkdi. Shugkn büyücüyü cüce kraknın bu dobra dobra konuşma stik hakkında uyarmışa ve şimdi, bu kadar çok sorun çıkarken ve her gün tepegöz baskınları hakkında raporlar gekrken, Brind' Amour açık sözlü Belkck'i daha da çok sevdiğinin farkına vardı.

"Pazarlar," diye yanıdadı Brind' Amour. "Size pazarları öneriyo­rum. Hem Caer MacDonald hem de Dun Caryth size açık olacak ve Eriador gerçek bağımsızkğını kazanmaya çakşırken resmi mikslere eğitim yaparmamız gerekecek ve bunların da bk çok silaha ihtiyacı olacak."

Page 27: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Ş p E R H A k-RAL

"Ve kimse sizin cücelerinizden iyi silah yapamaz," diye çabucak ekledi Siobahn.

Bellick dirseklerini meşeden yapılmış masanın üzerine koydu ve parmaklarım tüylü surannın önünde iç içe geçirdi. "Siz DunDar-row'un bir Eriador şehri olmasını istiyorsunuz," dedi açıkça ve biraz da ters bir biçimde.

"Biz iki ayrı krallıktan oluşan bir ittifak düşünmüştük," diye tered­dütsüzce yanıdadı Brind' Amour, "ama şuna gerçekten inanıyorum ki—"

"DunDarrow kontrolünüz alanda olursa, o çok ihtiyacınız olan malları çok daha ucuza temin edersiniz," diye araya girdi Bellick.

Brind' Amour bir kez daha yerine oturdu, cüce krala dikkatle bakı­yordu. Kısa bir süre sonra cevap vermeye başlamışü ki, Bellick ha­vaya kaldırdığı eliyle onu durdurdu.

"Bu yeterince manüklı," dedi cüce, "ve itiraf etmeliyim ki, ben de sizin belirsiz pozisyonunuzda olsam tamamen aynısını yapardım. Avon kralı Eriador'u istiyor, DunDarrow'u değil—taşlar adına, bizi zaten bulamaz ve bulsa da alamaz!" Turuncu sakallı kralın sesi heye­canla yükseldi ve üç kardeşi onun bu coşkusuna çabucak kaüldılar.

Sahne almak isteyen Oliver, Brind' Amour'un koluna hafifçe vur­du, ama büyücü henüz buçukluğun isteğini kabul edemeden Bellick yeniden başladı.

"Bu yüzden sizi suçlamıyorum," dedi Bellick. "Biz Prensşehri'nin dağlarından sen ve seninkilerin bizim soydaşlarımız, şehirde ve ma­denlerde ve bütün Eriador'da tutsak olan soydaşlarımız için yapakla­rınızdan dolayı dışarı çıkak. Biz sizi cüce-dosOı olarak biliyoruz ki, bu hiç de küçük bir unvan değil. Ve doğrusunu söylemek gerekirse, DunDarrow'da Eriador'la sizin arzuladığınız kadar sağlam bk ittifak kurmaktan kark çıkar."

"DunDarrow'da DunDarrow kralından başka kimse yönetemez," dedi Shugkn'in yanında oturan cüce savaşçı.

"Ve DunDarrow'u yöneten kişi de Burso Klanından olmakdır," diye ekledi diğer general. "Cüce soyundan ve sadece cüce soyun­dan."

Brind' Amour, Siobahn ve Okver bu araya gkmelerin planlı, kek-melerin dikkatkee önceden çalışılmış olduğunu anladı. Belkck, Eri­ador ile bkkk olmaya karar verse bile, durumunun ne kadar zor ol-

Page 28: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

duğunu Brind' Amour'a açıkça göstermek istiyordu. Brind' Amour yanıt vermeye, cücelere bütün saygısını sunmaya

başladı ama bu sefer Oliver koltuğundan fırladı ve çabucak masanın üzerine tırmandı.

"Benim yardımsever, kıllı dosdanm," diye başladı buçukluk. Shuglin homurdandı; Siobahn da. "Ben de, bir Eriador vatandaşıyım," diye devam etti Oliver duyu-

labilen şüphelere aldırmadan. "Kral Brind' Amour'un hizmetinde!" Bunu heyecanla söylemişti, sanki bir alkış bekler gibi ve hiç alkış gelmeyince, sadece bir an için sözlü olarak tökezledi, gafil avlanmış gibi gözüktü.

"Ama Oliver deBurrows'u, Oliver deBurrows'dan başka kimse yönetemez!" Bununla birlikte buçukluk meçini çekti ve dramatik bir poz verdi.

"Demek istediğin?" diye sordu Bellick basitçe. "Bir düokrasi," diye açıkladı buçukluk. Birden bir dizi mınlu ve soru geldi, kimsenin, "düokrasinin," ne

olduğu konusunda bir fikri yoktu. "Eriador Brind' Amour'undur," diye devam etti Oliver. "Eria-

dor'da o hüküm sürer. Ve buna rağmen Eradoch'un atlılarının Men-nichen Dee'de ne yapacaklarına kanşmaz. Aynı şekilde Bedwyd-rin'deki bir adayı yöneten Gahris'e de bölgesindeki meseleleri nasıl idare edeceği hakkında karışmaz."

"Tabi karışması gerekmez ise," diye ekledi Siobahn, buçukluktan ters bir bakış alarak.

"Lütfen, ben konuşuyorum," diye huysuzlandı ona Oliver. Siobahn ona göz kırpü, bu onu daha da kızdırdı ama onun dışında

yarı-elf, devam etmesine izin verdi. "O yüzden cücelerle de böyle olacak, hatta daha da fazla," diye a-

, çıkladı Oliver. Sonra Siobahn'ın kendisine yönelttiği işarederi dikkate alarak, bir an için durmak zorunda kaldı. Sadece sataşıyor muydu? Olasılıkları, bu harikulade yarı-elfin salt zekasını ve güzelliğini, göz­den geçirince Oliver öyle olmadığını umdu!

"Diyordun ki," diye teşvik etti Brind' Amour. "Diyor muydum?" "O yüzden cücelerle de böyle olacak, hatta daha da fazla," diye a-

çıkladı Siobahn.

Page 29: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

E j u e R K A K.RAL

"Ah, evet!" diye fırladı buçukluk ve Siobahn bir kez daha göz kır­pınca daha da canlandı. "Bir düokrasi, DunDarrow bir Eriador şehri olacak, ama Eriador kralı DunDarrow içindeki bir meseleye karışa-mayacak."

Hem Bellick hem de Brind' Amour, oldukça ilgili ve de biraz ka­faları karışmış görünüyorlardı.

"Ben hiç böyle bk hükümet duymadım," dedi Brind' Amour. "Ben de," diye katıldı Belkck. "Ben de!" diye itiraf etti Okver. "Ve daha önce hiç yapılmadığına

göre, bu daha da iyi olacaktır!" "Okver hükümet destekçisi değildk," diye açıkladı, Belkck'in şaş­

kın yüz ifadesini gören Brind' Amour. "Ah," diye yanıdadı cüce ve sonra da Oliver: "Bu düokraside ben

neyim? Brind' Amour'un hizmetçisi mi? Yoksa DunDarrow krak mı?"

"Her ikisi de," dedi buçukluk. "Gerçi ben Burso Demkçekiç'in soyundan birisine asla 'hizmetçi' demezdim. Hayır, o değil. Eria­dor'un müttefiki, Brind' Amour'a Eriador'un dışındaki meselelerle ilgili daha yüce. . . ee, büyük, ama kesinkkle sıkıcı konular hakkında karar verme yetkisi veren."

"Kulağa bk hizmetçi gibi gekyor," dedi cüce generakerden biri, hoşlanmayarak.

"Ah, ama bu nasıl baküğınıza bağk," diye yanıdadı Okver. "Kral Belkck, bakkçıkk haklan ya da Gascony'den gelen elçiler gibi diplo­matik konularla uğraşmak istemez. Hayır, hayır, Kral Belkck günle­rini ker iyi cücenin ait olduğu yerde, demirhanede geçkmeyi tercih eder."

"Bu doğru," diye itiraf etti turuncu-sakalk kral. "Bu açıdan bana Brind' Amour Kral Belkck'in hizmetçisiymiş gibi

(Miıünüyor, Kral Belkck çekicini, ya da siz cüceler ker neyi sallıyor­sanız, sakarken hükümetin bütün önemsiz zahmetk işleriyle uğraşı­yor."

"Ve tabi ki, DunDarrow'u doğrudan ya da dolaylı olarak ügüendi-ı • 11 herhangi bk konuda, ük olarak sizi bilgilendirecek ve sizin öne­rilerinizi ve karanmzı isteyeceğim," diye kesti, Okver'ın şaşırücı hı­zını sürdürmek isteyen Brind' Amour.

Dört cüce bk ara istedi ve sonra heyecanla konuştuklan bk köşeye

Page 30: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R. A . S A L V A T O R E

çekildiler. Neredeyse anında masaya geri geldiler. "Belirlenmesi gereken ayrıntılar var," dedi Bellick. "DunDar-

row'un hükümdarlığının bütünlüğünü koruyacağım." Brind' Amour koltuğuna çöktü. "Ama," diye ekledi Bellick, "Greensparrow'un o çirkin suratının,

DunDarrow ile Eriador'un bir bütün olduğunu duyduğunda alacağı şekli görmeye can atıyorum!"

"Düokrasi!" diye bağırdı Oliver. Sonra Brind' Amour'un umduğundan daha fazla gelişme kaydet­

tikleri için, ara verdiler. Daha sonra Oliver ve Siobahn ile birlikte ayrıldılar, üçü de muduydular ve tabi ki de Oliver esinlenilmiş söz kesişini ballandıra ballandıra, tekrardan anlaüyordu.

Brind' Amour, nefessiz kalan buçukluk araya girebileceği kadar uzun bir süre durduğu anda: "Aslında dikkat ettim de, kısa konuş­manda karşı tarafa Kral Bellick diye hitap ederken bana yanlızca Brind' Amour diye hitap ettin."

Oliver gülmeye başladı, ama büyücünün ciddi yüz ifadesini gö­rünce durdu. Dünyada Oliver'ın düşmanı olmasını istemeyeceği bir çok insan vardı ve kudretli Brind' Amour o listenin en tepesindeydi.

"O bir konuşma değildi," diye kekeledi Oliver, "ama bir göste­riydi. Evet, tüylü, cüce-kılıklı dostiarımız için bir gösteri. Sen benim zor fark edilecek bir hatamı fark ettin ve Bellick de. . ."

"Kral Bellick," diye düzeltti Brind' Amour. "Ve fark ettim ki, bu hatalarından sadece biriydi."

Oliver'ın bir an elleri birbirine dolandı. "Ah, ama ben seni kral olmadan önce de tanıyordum," diye haürlatü büyücüye.

Brind' Amour sinirliymiş numarasını bütün gün sürdürebilir, Oli­ver'ın çabalamasından mutluluk duyabilirdi, ama Siobahn'ın kı-kırdanmaları bulaşıcıydı ve büyücünün kendisiyle oyun oynadığının farkına varınca, Oliver hepsinden de yüksek sesle güldü. "Düokrasi," doğaçlamasıyla gayet de başarılı olmuştu ne de olsa ve Bellick ve Brind' Amour arasındaki can alıcı anlaşma imzalanmak üzere gibi görünüyordu.

Oliver de, Siobahn'ın kendisine bakışındaki garipliği hissetti Saygı?

Page 31: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

S)V>BH.HA K.RAL

Glen Albyn'in güneybau köşesindeki Menster, herhangi ufak bir Eriador topluluğu gibiydi. Milis kuvvederi yoktu ve hatta yığılmış kütüklerden oluşan savunma amaçlı bir duvarın birbirine bağladığı bir kaç evden biraz daha fazlasıydı. Halkı çoğunlukla bekar erkekler­den oluşuyordu ve biraz çiftçilik, çokça avcılık ve de Iron Cross'un tepelerinden aşağıya doğru uzanan uğultulu derenin temiz sularında, balıkçılık yaparlardı. Menster'in halkının dış dünya ile pek ilişkisi yoktu, gençlerden ikisi Eriador ordusu Glen Albyn'den Prens-şehri'ne yürürken orduya katılmışlardı. Ordu bu sefer baüya, Caer MacDonald'a geri dönerken, her iki genç adam da zafer hikayeleri ile geri dönmüşlerdi.

Ve bu yüzden de Menster'da savaştan bu yana çok büyük sevinç vardı. Geçmişte kalan yıllarda şehir sık sık Greensparrow'un vergi memurları tarafından ziyaret edilir ve çoğu bağımsızlık yanlısı Eriador'lu gibi, Menster halkı da yabancı bir kralın gölgesinde ol­maktan hiç hoşlanmamışlardı.

Yönetimdeki değişiklikle, Eriador'un Eriadorluların eline geçme­siyle, hayatları ancak daha da iyi olabilirdi, ya da buna inanıyorlardı. Belki de yeni Eriador kralının gözüne çarpmayabilirlerdi, ufak, dik­kati çekmeyen vergilendirilmeyen ve kendi haline bırakılan küçük bir köy. Tam istedikleri gibi.

Ancak Menster sürekli büyüyen tepegöz sürüsüne görünmez de­ğildi ve Menster halkı, Iron Cross'un engebeli bayırlarında neredeyse tamamen toplumdan izole vaziyette ayakta kalabilen, azimli insanlar­dan oluşmasına rağmen talihsiz bir yaz gecesi olacaklara hazırlıklı değildi, hazırlıklı olamazdı.

O gece, çoğu gece olduğu gibi, Prensşehri askeri harekatının iki deneyimli savaşçısı Tonky Macomere ve Meegin Comber, duvarda nöbette, sevgili köylerini koruyorlardı. Bir tepegözün, duvardan yaklaşık kırk yarda ötede, çalıların arasından yanaşüğını ilk fark eden Meegin oldu.

Uzun boylu adam Comber'ın el işaretini görüp, arkadaşının yanına yaklaşırken, "Tek ayaklı bir ayı kadar zarif," diye fısıldadı Tonky'e.

Her ikisi de pek endişeli değildi, tepegözler genelde atılmış hayvan leşlerini karıştırmak için, sık sık Menster'in yakınlarına kadar gekr; ama bazen nadk de olsa köy halkının hazır olup olmadığım test eder­lerdi. Köy geniş bk alamn üzerinde, şekilsiz duvardan yüz ayak ötede

Page 32: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R. A . S A L V A I O R £

kurulmuştu. Tepegözlerin berbat okçular oldukları (sadece tek bir gözleri ve sınırlı derinlik algıları olduğu için) ve Menster'in otuz ka­dar avcısının da uzman birer okçu olduğu düşünülürse, şehri sa­vunanlar yüz tane tek-gözlünün, vahşiler daha araziyi geçemeden büyük bir kısmım yok edebilirlerdi. Ve bu kadar ters ve kaotik olan, her şeyden hatta birbirlerinden bile nefret eden tepegözler, sayıları yüze yaklaşacak kadar büyük gruplar halinde nadiren toplanırlardı.

"O, ooo bir tane daha var," dedi Tonky sağ tarafı işaret ederek. "Ve onun arkasında bir tane daha," diye ekledi Comber. "Milleti

uyandırsak iyi olur." "Çoğu zaten kalka," dedi Tonky. Her ikisi de köyün ana binasına,

uzun ve alçak bir bina olan aydınlatılmış ve biraz gürültülü yapıya, köyün toplana salonuna ve tavernasına bakmak için döndüler.

"Umakm da düzgün aaş yapamayacak kadar sarhoş olmasınlar," diye görüşünü bekrtti Comber, ama yine de diyalog neşekydi ve kay-gık değildi.

Comber koşmaya başladı, duvarın çevresini çabucak kontrol ede­cek ve gidip potansiyel tehkke hakkında köyü uyaracaku. Menster aynen bu up senaryolar için binlerce kez akşürma yapmışa ve sadece bk kaç saniye sonra otuz okçunun hepsi de (gerçekten de çok sarhoş olanlar hariç) yerinde olacak ve yakına gelmeye cüret eden tepegöz­lere ölüm yağdıracakn. Ama planladığı turunun yarısında, Comber aniden durdu ve duvarın dışına bakakaldı.

"Ne görüyorsun?" diye, karşıdan mümkün olduğu kadar sessizce seslendi Tonky.

Comber bk çığkk atu. Ana binadaki keşmekeş anında durdu ve kadın ve erkekler eke­

rinde uzun yaylan olduğu halde, binanın kapılarından çıkarak duvara yönelmeye başladılar.

O ana kadar Comber oklarını ardı ardına anyordu, Tonky de; ok­la» nişan almaya tenezzül etmeden aayorlardı, çünkü çaklardan ve açıklıktan hücuma geçen kalabalık o kadar büyüktü ki, ıskalamak neredeyse imkansızdı.

Daha da çok köylü duvara tırmanıp, ok atmaya başladı ve tepe­gözler düzineler haknde ölmeye başladılar.

Ama sayılan neredeyse bini bulan tek-gözler bu kayıplan karşıla-yabilklerdi.

Page 33: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Vahşiler yığını, merdivenleri koyarak ve büyük baltalan ile kütük­lere vurarak duvara çarpınca, bütün duvar inler gibi oldu ve gıcır­dadı.

Menster halkı sakinliğini korudu, sadaklan boşalana kadar ok ata ve oldan bitince daha da ok istedi ve vahşilere rast gele ok yağdırdı. Fakat az sonra duvarda bir gedik açıldı, tepegözler tepeye tırmanıp duvan geçiyorlardı ve halkın büyük çoğunluğu yaylannı bırakıp, kılıç, mızrak ya da sopa yerine kullanmak için ellerine o an ne geçerse onu alıyorlardı.

Ama yakına girince savunmacılann avantajı kaybolmuştu ve her iki taraf da biliyordu ki aynı zamanda Menster da kaybedilmişti.

Bir kaç dakika içinde biünişti. Birden Menster, ya da eskiden Menster olan bu yılana, Kral

Brind' Amour'un ya da Eriador'un güney sınırında yaşayan herhangi birinin dikkatini çekmeyen ve dikkatine değmeyen bu küçük köy, arak farklıydı.

Page 34: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

3 tatlı act

Sabah güneşinin ilk eğik ışınları Katerin O'Hale'ı uyandırdı. Kur­duğu kampa bakındı, dün geceden kalan ateşin gri küllerine, geniş bir karaağacın altına bağlanmış olan iki ata ve daha şimdiden toparlanıp bohçalanmış olan öteki yatağa. Bu Katerin'i pek şaşırtmadı; yol arka­daşının pek de iyi uyuyamadığından şüphelenmişd.

Page 35: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

EJuERJ-rA K R A L

Yorgun kadın kendisini battaniyelerin altından çıkardı, ayağa kalka ve sert zemin üzerinde uyumanın acılarından silkindi. Bacakları ve kaba etleri ağrıyordu. Beş gün boyunca o ve Luthien kuzeye, Eriador genişlikleri boyunca, anakaranın kuzeybatı ucuna doğru uzunca bir yol at binmişlerdi. Şimdi arkasına sabah güneşine dönen Katerin, Avon Denizi'nin Dorsal ile buluştuğu yerdeki boğazdan gelen sisi görebiliyordu ve o sisin içinden, çok uzaklarda olmayan, Bedwydrin Adaları'nın inişli çıkışlı, melankolik tepelerinin gri şekilleri hayal meyal seçilebiliyordu.

Ev. Hem Katerin hem de Luthien, anakara ve güneybatıdaki dev Baranduine adasından sonra, Avon Denizi'nin en büyük adası olan bu adada büyümüşlerdi. İki arkadaş hayatlarının neredeyse tamamını Bedwydrin adasında geçirmişlerdi; Luthien en büyük şehir ve güç merkezi olan Dun Varna'da, Katerin ise yolun karşısında, batı sahil­lerindeki zorlu Hale kasabasında. Katerin ergenleşme çağlarında, bir savaşçı olarak arenada yetişmek üzere Dun Varna'ya gitmiş ve orada 1 .uthien ile tanışmıştı.

Kont Gahris Bedwyr'in oğluna aşık olmuş ve onu bir ordunun ba­şında, ülke boyunca Avon'a kadar izlemişti.

Artık savaş bitmişti, en azından bir süre için ve ikisi evlerine dönü­yorlardı. Tatil için değil, fakat gelen bütün haberlere göre ölüm dö­şeğinde olan Gahris'i görmek için.

Adaya bu kadar yakından bakınca ve amaçlarını düşününce, I .Herin Luthien'in önceki gece iyi uyumadığını anladı. Muhtemelen bil kaç gündür hiç uyumamışu. Kadın etrafa bakındı, ufak kampı geçti ve yukarı yaklaşırken eğilerek, bir tepeye ürmandı.

Tepenin arkasındaki bir açıldıkta Luthien üstü çıplak vaziyette, e-lınıle Bedwyr aile kılıcı Blind-Striker Ac duruyordu.

Ne müthiş bir silaha o kılıç, metali sıkıca sarmalanmış kusursuz kılıcın sabah güneşindeki parılüsından daha parlak olan tek tarafı, I..matlarını genişçe açmış bir ejderha şeklinde işlenmiş, mücevherli kabzasıydı.

Katerin'in parıltılı yeşil gözleri silahın üzerinde fazla oyalanmadı; çünkü ondan daha da harika görünen Luthien'in görüntüsüydü. 1.85 boylarında, geniş omuzlu ve geniş göğüslü, bronz tenliydi ve sabah intrenmanını yaparken kollarındaki güçlü kaslar geriliyor ve kasüı-jrordu. Katerin, onun Dun Varna'da arenada dövüştükleri zaman-

Page 36: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

kinden daha kalın ve güçlü olduğuna hüküm verdi. Arak bir çocuk değil, bir erkek. Bedwyr ailesinin alameti olan tarçın renkli çarpıcı gözleri de bu değişikliği gösteriyordu. Hala gençliğin parıltılarını taşı­yorlardı ama o panla arak bilgeliğin yoğunluğuyla dizginlenmişti.

Bazen tek elle, bazen de çift elle yönetilen Blind-Striker, Luthien'in çevresinde döndükçe sanki havada görünmez iplikler örüyordu. Luthien döndü ve eğildi, ayağa kalka ve aşağı doğru zarafede eğildi; ama sık sık ona doğru dönse de Katerin onun kendisini fark edece­ğinden korkmuyordu. O tam bir savaşçıydı, yorgunluğuna rağmen konsanaasyonu tamdı ve alışılagelmiş antrenmanı boyunca tamamen trans halindeydi. Blind-Striker Luthien'in kafasının üzerinde yukarıya doğru yöneldi, kılıcı iki eliyle tutan genç adamın kolları ve vücudu kusursuzca hizalanmışa. Luthien yavaşça yana kaydı, sağ eliyle ağır kılıcı bırakırken sol eliyle de silahı santim santim aşağı indirirdi. Bu iniş sırasında sağ eli sol kolunun ön kısmıyla birlikte dirseğine çapraz vaziyette ve pazusunun üzerinden geldi. Her şey bir anda durdu, sağ kolu kafasının üzerinde bükülmüş, parmak uçları sol omzuna ancak değerken, sol kolu dümdüz ilerde, omuzları ile aynı hizadaydı.

O bu pozu bozmadan dururken Katerin onu uzun uzun inceledi. Kılıç ağırdı, özellikle de kendisinden bu kadar uzakta, yatay biçimde tutulurken; ama Luthien'in güçlü kolu titremedi. Katerin'in gözleri daha küçük ayrıntılar üzerinde dolandı, ateşli gözlerde ve Luthien'in güneşte kızıllıklar gösteren, zengin koyu san renkli, uzun, dalgalı saçlannda.

Katerin iç güdüsel olarak elini kendi kızıl saçına götürdü ve saçını yüzünden atü. Luthien Bedwyr'i ne kadar çok seviyordu! Sürekli ak­lında, rüyalarındaydı—ki bu rüyalar o kollarındayken her zaman gü­zeldi. En yakın arkadaşının öldürüldüğü trajik bir olaydan kısa bir süre sonra onu ve Bedwydrin'i terk etmişti. Katilden intikamını al­dıktan sonra Oliver deBurrows ile tamşağı yollara düşmüş, o yollar onu o sıralarda tek başına bir mağarada yaşayan Brind' Amour'a götürmüştü. Luthien'e kızıl pelerini vererek efsanevi Kızıl Gölge'yi yeniden canlandıran Brind' Amour'du.

Ve aym zamanda bu yol Luthien'i Siobahn'a götürmüştü, onun sevgilisi olan güzel Siobahn'a.

Siobahn'la daha sonradan arkadaş olmalanna ve yan-elfin Lut­hien'in sadece Katerin'i sevdiğini açıklamasına rağmen, bu gerçek

Page 37: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

e p e R H A K R A L

hala Katerin'i derinden yaralıyordu. Gerçekte Siobahn, Katerin'in Luthien ile olan ilişkisi için bir tehdit oluşturmuyordu ama gururlu kadın o ikisinin birlikte olduğunun süregelen görüntüsünü kolaylıkla aklından çıkartıp atamıyordu.

Ama bunu da halledecekti,' Katerin bunu yapmaya kararlıydı ve Katerin yapmaya karar verdiği bir şeyde başarısız olmayan birisiydi. Siobahn bir dosttu ve Luthien bir kez daha Katerin'in sevgilisiydi.

Bir kez daha ve sonsuza kadar diye söz vermişti ve Katerin bu ye­mine güveniyordu. Luthien'in kendisini, kendisinin onu sevdiği ka­dar sevdiğini biliyordu. Bu aşk şimdi ilgi gerektiriyordu; çünkü bu güçlü poza rağmen Luthien açıkça çok yorulmuştu. Bugün Diamondgate'i geçip, Bedwydrin Adaları'mn kıyılarına gideceklerdi ve ondan üç ya da dört gün sonra da Dun Varna'ya varacaklardı.

Luthien bir kez daha Gahris ile yüzleşecekti. Çok sevdiği babası, ama aym zamanda genç Bedwyr'i hayal kırıklığına uğratan adamla. Arkadaşı öldürüldüğünde, Luthien Kral Greensparrow'un hükmü altındaki dünyamn gerçek yüzünü öğrenmişti. Genç adam aym za­manda babasının, kendisinden beklediği cesaret ve yargıya sahip ol­madığım da öğrenmişti; çünkü Gahris Luthien'in abisini, kanunsuz, şeytani kraldan korktuğu için ölüme yollamışa. Bu Luthien'in kendi­sini asla toparlayamadığı bir darbeydi, hatta Katerin'in Caer MacDonald'a aile kılıcı ve Gahris'in isyan başlatağı haberiyle geldi­ğinde bile.

"Eğer ilk gemiyi yakalamak istiyorsak bir an önce yola koyulmalı­yız," diye seslendi Katerin, Luthien'in dikkatini bozarak. Gergin kaslarım gevşeterek ve Blind-Striker'm ucunu alçaltarak, ona bakmak için döndü. Yarıda kesilmesine ya da emir verilmesine şaşırmayan Luthien kafasıyla onayladı.

Caer MacDonald'a Bedwydrin kontu Gahris'in hastalandığı haberi geldiğinden beri, Katerin Luthien'i hızla sürüklüyordu. Anlıyordu ki, Luthien henüz ölmeden babasına ulaşmalı, babasıyla barışmalıydı yoksa asla kendisiyle banşamayabilirdi.

Tekneyi yakalamaya kararlı bir şekilde—çünkü eğer kaçınrlarsa bir dahaki için saaderce beklemek zorunda kalacaklardı—Luthien adarla ilgilenmeye giderken, Katerin hızla yatağını toplamaya gitti. Sadece bir kaç dakika içinde baaya doğru hızla at sürerek oradan uzaklaş­mışlardı.

Page 38: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Diamondgate Luthien'in hatırladığından biraz farklıydı. Yerin ismi düz, elmas şeklindeki adadan geliyordu; kıyıdan yüz yarda, Bedwydrin Adalar'ına giden kanalın yarı yolunda olan siyah bir yığın kaya parçasıydı. Buradan Bedwydrin ve anakara arasında, cüce ya­pımı beyazlarla kaplı karanlık sulardan kalın kılavuz haladan eşli­ğinde, iki mavna gidip gelirdi. Bunlar düz, açık, dev gibi; ama ne ka­dar güçsüz olursa olsun bir adamın tek basma, kolu kolaylıkla dön-dürebileceği kadar kusursuz donatılmış yapılardı. Bir tanesi, hava çok kötü olmadıkça ya da kanalda dev Dorsal balinalan görülmedikçe, sürekli çalışır, öbürü ise her zaman bakımda olurdu. Halk, Bedwydrin Adalan'nın etrafındaki karanlık sulardan geçerken çok da dikkatli olamazdı!

Yerin ana özellMerinin tamamı aynıydı: vapurlar, bolca kaya, dev iskeleler ve de başka bir zamandan kalan, denizin gücünün vasiyeti olan eski iskeleler. Hatta hava da aynıydı: donuk ve gri, su karanlık ve uğursuz, kanalın etrafında dans ederken küçük beyaz örtülere bürünüyordu. Gerçi şu anda bağlı duran bir çok dev savaş gemisi vardı, bu filonun nerdeyse yansını Eriador, güney krallığının işgal ordusu Charley Limanı'na çıkağında Avon'dan, zaptetmişti. Aynı zamanda Diamondgate Adası'na, o savaşta tutsak alınan üç bin tepe­göz askerini tutmak için yapılan kışlalardan oluşan bir kaç büyük yapı inşa edilmişti. Vahşilerin bir çoğu artık yoktu—Diamondgate'de bir çok tepegözün öldürüldüğü açık bir isyan olmuştu ve Gahris Bedwyr kalan gruplann çoğunun adadan alınarak daha küçük, daha rahat kontrol edilebilir esir kamplarına götürülerek birbirlerinden aynlma-lannı emretmişti.

Buna rağmen Diamondgate'deki yapılar, Kral Brind' Amour'un emriyle, yeni bir grup esir alınma ihtimaline karşı bozulmamışa ve tamir görüyordu.

Katerin sağlam bir gri Speythenfergus'un, Luthien ise kaliteli aygırı Riverdancer'ın üzerinde, iki yol arkadaşı adarım iskeleye ve tam mavnanın üzerine sürdüler.. Güçlü Riverdancer olağanüstü bir ay­gırdı, parlak beyaz ve güçlü kaslı, kısa ama güçlü olan Morgan cinsini belli eden uzun yeleli. Eriador'da çok az kimsenin ve Bedwydrin'de ise kimsenin daha iyi ve belirgin bir aü yoktu ve Riverdancer ilgiyi her şeyden çok Luthien'in üzerine çekti.

Mavna henüz kıyıdan ayrılmadan fısılalan, insanlann, "Gahris'in

3g

Page 39: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

oğlundan," ve "Kızd Gölge'den," bahsettiğini duydu. "Pelerini giymemeliydin," dedi onun rahatsız olduğunu gören

Katerin. Luthien sadece omuz silkti. Artık çok geçti. İsmi onun önüne geç­

mişti. O, Kızıl Gölge'ydi, yaşayan efsane ve Luthien bunu gerçekten kazanmadığına emin olsa da, halk ona büyük saygı gösteriyor hatta korku ve merakla bakıyorlardı.

Kjinal boyunca süren uzun ve yavaş yolculuk boyunca fısıltılar de­vam etti: Vapur Diamondgate yakınlarından geçerken, kayaların üze­rinde durup Luthien'e bakan tepegöz gruplarından bir kısmı tehdit ve hakaret yağdırdı. O, onları basitçe görmezden geldi; aslında onla­rın kızgınlığını kahramanlıklarının bir kamu olarak görüyordu. Arka­daşlarının sırana dostça vurmasıyla rahat edemezdi ama tepegöz ha-karederini yapmacık bir gülümsemeyle kabul edebilirdi.

Vapur Bedwydrin kıyısında bütün liman işçileri tarafından karşı­landı, aslında Luthien rıhtıma çıkarken onu alkışlıyorlardı. Luthien'in buradan geçen geçişi, tepegözlerin kurduğu pusudan ve daha sonra da dev bir Dorsal balinasından cüretkarca kaçışı burada bir efsane olmuştu ve yol arkadaşları bu konuda bir çok konuşma—Luthien biliyordu ki abartılan duyuyorlardı. Kısa bir süre sonra Luthien ve Katerin aralarından sıyrılmayı başardılar ve aşağı inerek evlerinin, Bedwydrin Adalan'nın yumuşak çimenlerinin üzerinde rahat ve öz­gürce at sürmeye başladılar. Buna rağmen, Luthien hala belirgin bir şekilde rahatsızdı.

"Yapağım her şey herkesin okuması için yazılacak mı?" diye be­lirtti kısa bir süre sonra.

"Umarım hepsi yazılmaz," dedi muzipçe Katerin, ona döndü­ğünde Luthien'e göz kırparak. Hale'li kadın Luthien'in yüzünü bu kadar kolay kızartabildiğini görünce heyecanla güldü.

Takip eden üç gün hızlı ve olaysız geçti. Hem Luthien hem de Katerin Bedwyrdrin'in yollannı herhangi bir yerleşim birimine uğra­mayacak kadar iyi biliyorlardı, birbirleriyle ve düşünceleriyle baş başa zaman geçirmeyi tercih ediyorlardı. Genç Bedwyr için o düşünceler, fırtınalı duyguların karmaşasıydı.

"Ben Caer MacDonald'da bulundum," dedi Katerin'e ağırbaşlı­lıkla, sonunda Dun Varna ve ailesinin evi olan kocaman beyaz yapı ıv irünmüştu "Aym zamanda Eradoch'a da gittim ve Avon'daki

3J)

Page 40: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Prensşehri'ne kadar yol boyunca kralımızın yanında at koşturdum. Ama o dünya aniden çok uzak, Dun Varna'nın gerçeğinden çok so-yudanmış gözüktü."

"Sanki buradan hiç ayrılmamış gibiyiz," diye ona katıldı Katerin. Luthien'e döndü ve duygularını paylaşarak gözlerinin birbirlerinin gözlerinden ayırmadılar. Her ikisi için de adalarda yolculuk, hatırala­rında sade ve bir çok açıdan onları daha mudu günlere götüren bir gezinti olmuştu.

Eriador şimdi çok daha iyi durumdaydı, Greensparrow'dan kurtul­muştu ve arak Bedwydrin halkı, hatta halkın tümü, vahşi tepegözlere kadanmak zorunda kalmayacaka. Ama uzun yıllar boyunca Green­sparrow adının bir anlamı yoktu, Luthien Bedwyr ve Katerin O'Hale'nin gündelik hayadarına bir etkisi olmayan uzaktaki bir kral­dı. İki yüksek rütbeli, Vikont Aubrey ve Baron Wilmon, Dun Var­na'ya beraberlerinde zalim kralın gerçeğini getirene kadar, Luthien ülkesinin içinde bulunduğu kötü durumu anlamamışa.

Luthien tepenin denize bakan tarafına kurulu parlak beyaz yapıya bakarak, cehalette huzurun olduğunu fark etti. Dünyası hakkındaki gerçeği öğrendiğinden ve yola koyulduğundan beri sadece bir buçuk yıl geçmişti. Sadece bir buçuk yıl ve genç Luthien için bütün gerçek baş aşağı olmuştu. İki yıl önce Dun Varna'da günlerini, arena için antrenman yaparken ya da kente yakın bir çok bannaklı koyda balık avlarken ya da Riverdancer'a binerken geçirdiği yazı hatırladı. Ya da Katerin O' Hale ile oynaşmasını hatırladı, ikisi bir şekilde aşk yap­maya çalışıyor, birlikte öğreniyor ve birlikte eğleniyorlardı.

Luthien, genç kadına bakarken bunun bile değiştiğini fark etti. Katerin'e olan aşkı artmışa; çünkü onu gerçekten sevdiğini ve hayaa boyunca onunla birlikte olacağını kendine dürüstçe itiraf etmişti.

Yine de geçmişteki o günler hakkında daha heyecanlı bir şeyler vardı, çekingen oynaşmalar, ilk öpücük, ilk dokunuş, kıkırdanarak birbirlerinin kollarında uyandıkları ilk sabah ve Luthien'in babası ve Katerin'in eski koruyucusu olan Gahris'e, Katerin'in Hale kentine geri yollamaması ya da onları cezalandırmaması için bir hikaye uy­durmaya çalışmaları.

Bunlar Dun Varna'daki güzel zamanlardı. Ama sonra Aubrey geldi, yanında Luthien'in yakın arkadaşı Garth

Rogar'ın ölümünü emreden parfümlü fahişe Avonese'i de getirmişti.

Page 41: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

e p e R H A K R A L

İkisi Luthien'in gözlerini Eriador'un baş eğmesine, Avonese soylulu­ğunun gerçeğine açmışa. Bu kendini beğenmişler, Luthien'in ilk kanı dökmesine—tepegöz muhafızının—ve bir kaçak olarak yollara düş­mesine neden olmuşlardı.

"Merak ediyorum, Avonese hala zincirlenmiş halde mi?" dedi Luthien, aslında bu fikri kendine saklamayı düşünüyordu.

"Kont Gahris onu güneye yolladı," diye cevapladı Katerin. "En azından vapurdaki görevlilerden birinin bana söylediği bu."

Luthien'in gözleri şaşkınlıkla açıldı. Babası kadını serbest mi bırak­mışa, sevgili arkadaşının ölümüne sebep olan aşağılığı? Bir an için genç Bedwyr yeniden babasını hor gördü, aynen Gahris'in, tamamen korkakça bir harekede, abisi Ethan'ı, Ethan'ın Greensparrow'un adamlanna sorun çıkartmasından korktuğu için savaşa, ölüme gön­derdiğini öğrendiğinde olduğu gibi.

"Zincire vurulu halde mi?" diye sormaya cüret etti, böyle olması için dua ederek.

Katerin onun bu ani kaygısını hissetti. "Bir kutunun içinde," diye yanıdadı. "Görülen o ki, Leydi Avonese Dun Varna zindanlanna pek dayanamadı."

"Dun Varna'da hiç zindan yok ki," diye karşı çıka Luthien. "Baban onun için özel bir tane yapardı," dedi Katerin. Luthien bu cevapla tatmin olmuştu ama buna rağmen Dun Var­

na'ya girerken ve Bedwyr Evinin görkemli girişine doğru kızıl kireç-taşlı ve taş kddınrnlı sokaklarda at sürerken kanşık duygular içerisin­deydi.

O ve Katerin kapıda, geçmişlerinin diğer haürlaücılan tarafından karşılandılar; bir yıldan uzun süredir görmedikleri kadınlar ve erkek­ler tarafından. Kadınlar ve erkekler hem gülümsüyor hem de acıyla bakıyorlardı, genç Bedwyr'in döndüğüne muduydular ama böyle bir olay zamanında olduğu için de üzgündüler.

Gahris'in durumunun kötüleştiği haberini aldı Luthien ve genç Bedwyr yukan, odaya çıkağında babasım büyük ve yumuşak bir ya­tağın yasüklanna gömülü buldu.

Luthien, Gahris'in yanma gittiği zaman adamın tarçın gözlerinin panlasım kaybettiğinin farkına vardı. Gümüş beyazı gür saçlan, rüz­gardan kırışmış, Bedwydrin güneşi alanda sayısız saader geçirmiş yüzü gibi sararmışa. Gahris Bedwyr'in bir zamanlar gergin olan kol

Page 42: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

kasları gevşemiş ve göğsü çökmüştü ki, bu omuzlarını artık güçlü olamamalarına rağmen, daha da geniş gösteriyordu. Gahris uzun bk adamdı, Luthien'den üç inç daha uzun ve Luthien'in abisi Ethan kadar uzundu.

"Oğlum," diye fiskdadı Gakris ve bk an için yüzü panldadı. "Yatakta ne işin var?" diye sordu Luthien. 'Yapacak çok iş var.

Kurulacak yeni bir kralkk var." "Greensparrow'un zamanındakinden daha iyi bir tane," diye zor­

lukla fisüdadı Gahris. "Ve Greensparrow'dan öncekinden bke daha iyi bk tane. Böyle olacağım bikyorum; çünkü oğlum bunun kurulu­şunda rol alacak." Konuşurken kolunu kaldırıp Luthien'in ekni tuttu. Yaşk adamın tutuşu şaşırtıcı derecede kuwetkydi, bu Luthien'e biraz da olsa ümit verdi.

"Katerin yanımda," dedi Luthien ve Katerin'e dönerek yatağın ya­nma gelmesini işaret etti. Yamna geldi ve konrun suraü yeniden pa­nldadı.

"Torunlanmı görecek kadar yaşamayı umuyordum," dedi Gahris, bu Katerin'den daha çok Luthien'in yüzünü kızartmışa. "Ama onlara benden bahsedeceksiniz."

Luthien Gahris'in öleceğini kabukenmesine karşı çıkmaya hazırla­nıyordu, ama ilk konuşan Katerin oldu. "Onlara söylerim," diye söz verdi sakince. "Onlara kalkın sevgiksi olan Bedwydrin kontundan ve adayı aşağıkk tepegözlerden temizleyen adamdan bahsedeceğim!"

Luthien, ikisi konuşurken bir ona bk buna bakü ve anladı ki, yapa­cağı herhangi bir itiraz kesinkkle hatak ve de rahatsız edici olacakü. O anda genç adam gerçeği kendisine itiraf etmekydi: babası ölü­yordu.

"Onlara korkak Gahris'den söz edecek misin?" diye sordu yaşk adam. Küçük bk kahkaha atmayı başardı. "Greensparrow'un istekle­rine nasıl boyun eğckğimi," diye azarladı. "Ve Ethan. . . ah, benim sevgik Ethan'ım. Bk haber aldınız mı. . . ? "

Gahris'in Luthien'in mutsuz suratına bakmasıyla bu soru kay­boldu, o surat Ethan'ın tamamen kaybolduğunu, Luthien'in abisini bulamadığını gösteriyordu.

"Eğer onu görürseniz," diye devam etti Gahris daha da kısık bir sesle, "ona hayatimin sonundan bahseder misiniz? Ona en sonunda doğru olanı yaptığımı, özgür Eriador için dimdik ayakta durduğumu

Page 43: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

e p e R H A K R A L

söyler misiniz?" Dakikalar geçerken Katerin ilgiyle Luthien'e bakıyor, o an aşkının

hayannın akışını belirleyecek olan yol ayrımında, berbat bir ikilemde olduğunu anlıyordu. İşte burada, bir kez daha Gahris'in karşısın­daydı, babasını affetmek için tek, sadece tek bir şansı vardı. Gahris'in bağışlanmaya ihtiyacı vardı, Katerin bunu biliyordu ama Luthien bağışlanmaya daha da çok ihtiyacı vardı.

Tek bir kelime etmeden Luthien Blind-Strikerh çıkarüp yatağa, Gahris'in ayak ucuna bıraka.

"Oğlum," dedi Gahris gözleri dolarak yeniden, gözlerini aile kılı­cından ayırmıyordu.

"O Bedwyr ailesinin kılıcı," dedi Luthien. "Yasal Baron, Gahris Bedwyr'in kılıcı. Benim babamın kılıcı."

Katerin arkasını dönüp gözlerinin yaşını sildi, Luthien belki de en büyük sınavım geçmişti.

"Ben öldükten sonra benim yerimi mi alacaksın?" diye sordu Gahris ümide.

Her ne kadar babasını rahadatmak istese de, Luthien bunu kabul edemezdi. "Caer MacDonald'a geri dönmeliyim," dedi. "Artık benim yerim Kral Brind' Amour'un yanında."

Gahris bir an için hayal kırıklığına uğramış gibi gözüktü ama daha sonra onayladığım işaret etti. "O halde kılıcı al," dedi, sesi Luthien odaya girdiğinden beri bu kadar güçlü çıkmamışa, günler boyunca olduğundan daha da güçlüydü.

"O senin—" diye itiraz etmeye başladı Luthien. "Verip vermemek benim ekmde," diye araya gkdi Gakris. "Sana,

benim seçkmiş varisim. Senin bağışlama hediyen verildi ve kabul edildi ve şimdi sen de benden aüe kıkcını alacaksın, şimdi ve sonsuza I »dar. Greensparrow üe bu mesele henüz bitmedi ve sen Blind-Mker'a benden daha çok ihtiyaç duyacaksın. Bedwyr aüesi için kuv-\ etle vur oğlum. Eriador için kuvvede vur!"

Luthien kıkcı yataktan saygıyla kaldırdı ve kınına geri soktu. Bu heyecank konuşma Gahris'in çok enerji kaybetmesine neden ol-

ştıı ve Luthien yıkanıp yemek yedikten sonra döneceğine söz ve-i' ırk ve babasına dinlenmesini söyleyerek ayrıldı.

I( '/ünde durdu ve gecenin çoğunu babasıyla, kötü değü fakat iyi ı ı HI ulardan ve gelecekten değü de geçmişten konuşarak, geçirdi.

Page 44: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Bedwydrin kontu Gahris Bedwyr, gün doğmadan az önce huzur içinde öldü. Ayarlamalar çoktan yapümışü ve hemen ertesi gece gu­rurlu adam küçük bir tekneyle, Dun Varna'daki herkesin hayan üze­rinde büyük etkisi olan, Dorsal Denizi'ne bırakıldı. Hemen bir varis atanmadı, onun yerine Luthien güvenilir bir aile dostu olan bir vekil atadı; çünkü babasına da açıkladığı gibi, Luthien Dun Varna'da kalamazdı. Daha büyük meseleler onu Caer MacDonald'dan çağırı­yordu; onun yeri Brind' Amour'un yanıydı, dostunun ve kraknın.

Hemen ertesi gün Lutkien ve Katerin, bk daha burayı görüp gör­meyeceklerini düşünerek, Dun Varna'dan ayıılcklar.

Katerin Luthien'deki değişikliği hemen fark etti. İyi uyumuştu ve güneye, Diamondgate'e ve oradan da anakaraya doğru at sürerlerken düzgün ve dikkadiydi.

Katerin onun yas mtmadığını görünce, uzunca bir süre endişe­lendi. İlk önce bunu anlayamadı—kendi babasını Avon'da bir fırü-nada kaybettiğinde, bütün bir gece ağlamışa. Ancak Luthien sadece bk kaç damla gözyaşı dökmüş, Gahris ufak teknede yatarken ehni acıya kadanarak göğsünün üzerine koymuş ve sanki Gahris'i kafa­sından atarmış gibi onu ittirmişti.

Zamanla Katerin gerçeği anlamaya başlamış ve mudu olmuştu. Luthien şimdi yas Olunuyordu; çünkü genç adam Bedwydrin ka­nunlarından kaçmak zorunda kaldığında, Gahris için çoktan yas tut­muştu. Luthien için Gahris, ya da Gahris'in olduğunu düşündüğü adam, Genç Bedwyr'in abisi Ethan hakkındaki gerçeği ve babasının korkaklığını öğrendiği gün ölmüşrü. Daha sonra Katerin, Caer MacDonald'a Blind-Striker ve Bedwydrin'in Greensparrow'a karşı açıkça isyan başlattığının haberi üe geldiği gün, Luthien'in babası yeniden doğmuştu.

Katerin şimdi ankyordu ki, Luthien bütün bunları ikinci bir şans, ' ödünç aknmış bk zaman, günahlarından arınmış Gahris'e veda et­mek için bk yol olarak görüyordu. Luthien'in yas tutması, babası ölüm döşeğinde onun yatağının yanında diz çöktüğü zamandan çok daha önce sona ermişti. Arak tarçın renkk gözleri acıyla dolu görünmüyordu. Gahris oğluyla barışmışa ve oğlu da Gahris'le.

Page 45: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Yönetici Byllewyn Gybi Manastırı'nın eğimli korkuluklarının üze­rinde vakur bir şekilde duruyor, kayalık tüneğinden Bae Colthwyn'in sisli sularına bakıyordu. O sisin içinde, çoğunluğu Colthwyn balıkçı teknesi olan, düzeni çoktan bozulmuş, çılgın gibi dönüp duran, yüz­den fazla gemi görünüyordu. Bu manzaranın ağırlığı yaşk yöneticinin

Page 46: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

omuzlarındaydı. Oradakiler onun insanlarıydı, yol gösterici olarak onu dinleyen, sadece tek bir sözüyle hayadannı verebilecek adamlar ve kadınlar. Gerçekten de balıkçı teknelerinin işgalcileri karşılayarak, acımasız Huegothları karanlık ve soğuk sularda oyalaması ve böyle­likle köyden uzak tutması kararı Yönetici Byllewyn'inindi.

Şimdi Byllewyn sadece durup, seyredebiliyordu. Kaptanlar gemilerini, mürettebadarının daha büyük olan Huegoth

gemilerine ok atabilmeleri için yakın tutmaya çalışıyorlardı; ama o korkunç Huegoth gemilerinde bulunan su alu şahmerdanlarına hedef olmamak için kusursuz ve hızlı olmalıydılar. İkide birde balıkçı tek­nelerinden biri yeterince çabuk dönemiyor ya da rüzgardaki ani bir değişme yüzünden suda asılı kalıyor ve de dövüşenlerin korkunç çığlıklarını, emir yağdırma seslerini ve suyun sesini bastıran parçalan tahtanın korkunç sesi duyuluyordu.

"Son sayıma göre körfeze yirmi beş Huegoth savaş gemisi girdi," dedi rahip Jamesis, Byllewyn'in yamnda durdu.

"Bu sadece bir tahmin," diye ekledi Jamesis, yöneticinin cevap vermek için bir hareket yapmadığını görünce.

Buna rağmen yaşlı adam kımıldamadan ve gözlerini bile kırpma­dan duruyor, sadece gri gür saçları rüzgarda dalgalanıyordu. Byl­lewyn Huegothlan daha önce de görmüştü, sadece küçük bir ço­cukken ve acımasız, vahşi akıncıları gayet iyi hatırlıyordu. Her bir tarafta yirmişer tane olan kürek mahkumlarının yanı sıra, yetmiş ayaklık savaş gemileri parıltı kalkanları üst üste, üst güvertede yer alan elli kadar Huegoth savaşçısına da sahiptiler. Bu da körfezdeki Huegoth sayışım bin iki yüzün üzerine çıkarıyordu. Colthwyn'in ba­sit balıkçı tekneleri ölümcül savaş gemilerine rakip olamazdı ve kıyı-dakiler sadece cesur balıkçıların oklarıyla yeterli hasar vererek, Huegothları karaya çıkmaktan caydırabileceğini ümit edebilirlerdi.

"Akıncılardan biri Reis'in flamasını taşıyor, ters vaziyette ve öndeki kılavuz halatının üzerinde," diye rapor verdi sıkıntılı Jamesis ve bu sefer Byllewyn ürktü. Aran Toomes ve Reis'in tayfası çok eski ve iyi dosdarıydı.

Byllewyn aşağı, güneye doğru kıvrılan yola, Gybi köyüne baktı. Daha şimdiden halkın büyük bk çoğunluğu, genci yaşksı, manastırı­nın kalesine doğru tepeye tırmanan bk millik kızıl-kkeçtaşı yolu tır­manıyorlardı. Daha çok eli silah tutan adamlar şu anda rıhtıma gel-

4fe

Page 47: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

e p e R H A K R A L

misti, balıkçı tekneleri hızla kıyıya yanaştıkları zaman onlara destek olacaklardı. Küçük balıkçı filosunun Huegothları denizde mağlup etme gibi bir düşüncesi tabi ki de yoktu, sadece insanların manastırın sağlam duvarlarının arkasına geçebilmeleri için zaman kazanmaya çalışıyorlardı.

"Kaç tane tekne kaybettik?" diye sordu Byllewyn. Mülteciler men­zile girdiği için yönetici, Gybi'nin büyük çanını çalıp tekneleri geri çağırmayı düşünüyordu. Jamesis omzunu silkti verecek kesin bir ce­vabı yoktu. "Suda Colthwyn'li insanlar var," dedi umutsuzca.

Byllewyn bakışlarını tekrar sislerle kaplı körfeze çevirdi. Sadece bir an için havanın açmasını diledi, bu sayede savaşın nasıl gittiğini daha iyi görebilirdi; ama aslında sisin balıkçılar için bir lütuf olduğunu fark etti. Colthwyn'li balıkçılar bu suların her santimini biliyorlardı, göz­leri kapalı bile olsa sığ yerlerin ya da körfezde, manasürın kuzeyinde yer alan sivri kayaların yakınına bile gitmeden yol alabilirlerdi. Hue­goth denizcileri de deniacilikten anlıyorlardı ama bu sular onlara yabancıydı.

Byllewyn çanı çalmadı; denizcilere, körfezin gerçek ustalarına gü­venmeliydi ve böylece sürüp gitti.

Çığlıklar sadece daha da artü. Gururlu balıkçılar inatla, büyük gemiler arasında bir o yana bir bu

yana dolanarak, denizdeki direnişlerini sürdürdüler; çiftler halinde çalışıyorlardı, bu sayede eğer bir Huegoth gemisi aniden dönüp biri­nin önünü keserse diğerindeki okçular aüş açısı bulup, savaş gemi­sine acımasızca ok fırlanyorlardı. Yine de balıkçılar, Huegothlar'a pek de önemli bir hasar veremediklerini kabul etmeliydiler. Bir dü­zine Colthwyn teknesi karanlık sulara gömülmüşken, tek bir Huegoth gemisi bile batınlamamışü.

Yüzgeç teknesinin kaptanı Leary, büyük bir endişeyle bu gerçeği fark etti. Huegothları zorluyorlar, onları oklanyla rahatsız ediyor, hatta bir kısmını da yaralıyor ya da öldürüyorlardı, ama yine de sonuç belli görünüyordu. Colthwyn'li savunucular daha çok tekne kaybet­tikçe, daha fazlasını daha da hızlı kaybedeceklerdi. Bir düzine Colthwyn teknesi daha yakalamp batırılınca kalan teknelerin desteği İyice azalacak ve savunmacılar bir yerden sonra limana kaçıp, apar lopar teknelerinden inip aceleyle manastırın yolunu tutacaklardı.

Savunmacüann heyecan verici bir zafere ihtiyacı vardı, ele geçiri-

Page 48: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

lemez gözüken o savaş gemilerinden birini denize gömmeleri gere­kiyordu. Ama nasıl? Oklar kesinlikle birini bauramazdı ve toslamaya çalışmak da sadece Colthwyn teknelerini batırırdı. O düşüncelere dalmış dururken, Yüzgeç bk savaş gemisinin ön tarafına çok yakın geçti, o kadar ki, kaptan suyun alanda Huegotk şahmerdanım göre-bikyordu. Ancak Huegoth gemisi dönüşün ortasındaydı ve tekne geçerken Yü^gefin müretteban karşıkğında çok az kayıp vererek bk dizi ok yağdırdı.

Leary dümendeki kadına baka. "Kuzeye," diye talimat verdi. Kadın, Jeannie Beens omuzunun üzerinden savaş gemisine ve

Yüvgefle. bklikte hareket etmekte olan iki Colthwyn teknesine baka. Eğer kuzeye dönerse Colthwyn teknelerini geride bırakacaka, çünkü teknelerden bki güneydoğuya, diğeri ise baaya doğru gidiyordu. Huegoth ise kuzeye yönelmişti ve o kırk kürekçiyle yakında peşlerine düşecekti.

"Kuzeye," dedi yeniden Leary, kararlılıkla ve dümenci kadın itaat etti.

Tahmin edileceği gibi Huegoth peşlerinden geldi ve güneydoğu­dan esen rüzgar Yü^gef'm yelkenlerini doldursa da, savaş gemisi ta­kipte hızkydı. Daha da kötüsü savaşın genek ve diğer iki Colthwyn teknesi geride kakr kalmaz, Huegothlar sürüden aynlan bu tekneyi yakalayıp batırmaya karark bk şeküde, ana yelkenlerini açülar.

Leary gözünü büe kırpmadı. Okçularına ok atmaya devam etmele-ri, dümenciye de bekrttiyi rotaya devam etmesi takmaanı verdi.

Jeannie Beens talimadann anlamım çözdüğünde, ona boş boş bak-a. Leary onun aniden dönerek, neredeyse koydan çıkmasını ve kıyıya çok daha yakın geçerek güneye yönelmesini istiyordu.

Leary ondan resifi yalayarak geçmesini istiyordu! Sular yüksekti ve kayalann hiçbiri görülemeyecekti. Resifte bir

boşluk vardı—bu dar geçide Sıyrılanın Kaçışı deniyordu—ve gelgit sırasında bk tekne oradan geçebikrdi ama kayalann çoğu gözük­mezken onu bulmak hiç de kolay bk iş değüdi.

"Sen on yddır bu sularda yelken açıyorsun," dedi kadına, onun tereddütünü gören Kaptan Leary. "Sen Kaçışı bulacaksın ama bizim açımıza dönen ve bizi takip ederken yan tarafımızda kalan savaş gemisi sadece sancak tarafını geçirebilecektir." Leary kurnazca göz kırpa. "Bakalım yanm bk savaş gemisi nasıl gidiyormuş," dedi.

Page 49: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

K R A L

Jeannie Beens ayaklarını genişçe aça ve dümeni daha da sıkıca kav­radı, güneşin ve rüzgann çadatnğı yüzü sert ve kararlıydı. Sıyrılanın Kaçışı'ndan iki kez geçmişti: biri Leary'nin kadının iyi bir dümenci olduğunu kendisine göstermesi için ve ikincisi de bir Dorsal balina­sının körfeze girdiği gümbürtülü bir av seferinde. Ancak her iki se­ferde de sular alçak, kayalar görünürdeydi ve tekneler suya sadece bir kaç ayak giren, düz zeminli hafif sığ su tekneleriydi. Körfezin bu kadar kuzeyinde seyreden en büyük balıkçı teknelerinden biri olan Yüzgeç, suya dokuz ayak giriyordu ve eğer Leary onu sular alçakken geçirmeye çalışırsa sürtünüp parçalanırdı, hatta suyun en yüksek olduğu şu anda bile biraz sürtünebilirdi. Jeannie için daha da beteri, periyodik olarak yoğunlaşarak onun referans noktalanm kapatan, lanet olası sisti.

Manasünn karanlık, yüksek silueti sol omuzunun arkasında batar­ken, Jeannie Beens güneye doğru yüzseksen derecelik dönüşüne başladı. Leary'nin tahmin ettiği gibi Huegoth gemisi arayı biraz kapatarak ve balıkçı teknesinin kıç tarafmı iskele yönünden takip etmeyi keserek, Yüsgef'm yan tarafında dönmeye başladı. Şimdi Huegoth okçulannm açısı daha iyiydi ve alevli oklan yağmur gibi, acımasızca Yü^gefm üzerine yağdı.

İki denizci öldü ve bir üçüncüsü de ana direkteki alevleri söndür­meye çalışırken kaydı ve çığlık bile atamadan güverteden aşağıya uçtu. Leary de koluna bir ok yedi.

"Devam et!" diye bağırdı kaptan Jeannie'ye. Kadın kafasım çevirip takipçilerine bakmadı ve savaş gemisi hızla

arayı kapatırken Huegothlar'ın çıkardıklan artan bağnşmalan duymazdan geldi. Rüzgar artık Yüsgefttn yana değildi; dönüşü arak rüzgan tamamen sancak tarafina getirmişti. Yelkenleri mümkün olan cn iyi açıyla ayarlanmışa ve biraz gelişme bile kaydetti, ama Hue­gothlar yelkenlerini tamamen indirdiler ve sulan döven kürekler savaş gemisini üerletmeye başladı.

Daka da ok fırlatıldı; Yü%gefm müretteban daha da azaldı. Jeannie kürekleri, hatta kürek mahkumlarım motive eden, savaş gemisinin uşağı güvertesindeki davulun ritmik sesini bke duyuyordu.

Huegoth tekneyi yakaladıklanm düşünerek sataşmalara başladüar ve tehdider yağdırdüar.

Jeannie hepsini duymazdan geldi, kakn sisin içinden dış hadarı an-

4J)

Page 50: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

cak seçilebilen kıyı çizgisine odaklandı. Onun bildiği, resif çizgisini belirten belirli bir sivrilti vardı ve onu kafasında canlandırmaya çalı­şıyor, Sıyrdanın Kaçışı'ndan daha önce geçtiği o iki seferi aynen ha­tırlamaya çalışıyordu. Aynı zamanda Gybi Manastrn'mn çan kulesine ve daha da güneyde şehrin toplana salonunun kulesine de odaklana­rak açıyı hamlamaya çalışa. Açılarım öyle hesaplamalıydı ki, Yüzgeç sivreltiyi geçtiği ve resif çizgisine girdiği anda, iki kule aralarında üç parmak mesafe ile aym hizaya gelmeliydi.

Leary bir çığlık ata ve onun yanına, kanamakta olan alnım tutarak, diz üstü çökui. Jeannie onun ardında, az önce kafasını sıyırıp geçen kuyruğu titreyerek Yüzgeç'in trabzanına saplanmış vaziyette duran kanlı oku gördü.

"Sabit tut," diye yalvardı ona Leary. "Sabit. . ." Kaptan güverteye devrildi.

Jeannie suya çarpan kürekleri duyabiliyordu; daha da çok alevli ok ölümcül bir şekilde hedeflerini buldukça, etrafında dumanlar birik­meye başladı. Bir Huegoth'un—kadına!—diye bağırdığım duydu, barbar gemide bir kadın bulunduğu için açıkça heyecanlanmışa.

Jeannie arkasına bakmaktan kendini alamadı ve savaş gemisini ön tarafında Yü%>efe adamaya hazırlanan bir çift iri Huegoth gördü. Jeannie savaş gemisinin Yü^gefm yankına gelemeyeceğini anladı; çünkü geminin kürekleri Huegothlar'ın gemiye adayacak kadar yakı­na gelmesine engel oluyorlardı. Ancak teknenin biraz yanında ve arkasında yer alan savaş gemisinin pruvası teknenin bir kaç ayak yalanına yanaşabilirdi.

Şu anda bu durumdan çok uzak değillerdi ve Jeannie arkadaşlan-nın küstah Huegothlar'ı neden vurmadıklarını merak ediyordu. Son­ra korkuyla anladı ki, Yü^gefm. mürettebaandan hiç biri ok atacak durumda değildi. Mürettebatın bir çoğu yaralı ya da ölü olarak güver­tece yaayordu ve savaşabilecek durumda olanlar ise alevlerle savaş­maktan Isenland'in vahşi savaşçılan ile savaşabilecek fırsatı bula­mıyorlardı!

Jeannie gözlerini resife ve kıyıya geri çevirdi, çabucak açısmı sap­tayarak ufak bir ayarlama yapa ve Yüzgeç ile savaş gemisi arasına fazladan bir kaç ayak mesafe koydu.

Sivriltiyi gördü, içgüdüsel olarak baş parmağı ve küçük parmağı sı­kıca geriye kadanmış vaziyette elini, çan kulesi ve diğer kulenin imge-

Page 51: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

ejX>ERüA K R A L

leri arasında, havaya kaldırdı. Neredeyse üç parmak. Yüzgeç, sancak tarafı kuvvede sarsılarak, sallandı ve gacırdadı. Öne

doğru eğildi, ama yoluna devam etti ve her ne kadar hasar görse de resifi arkasında bırakmıştı.

Savaş gemisi o kadar iyi atlatamamıştı. Pruvasını kayalara çarptı, sağa doğru savruldu ve sol tarafındaki kürekler parçalanırken, salla­narak ilerledi. Sıyrılanın Kaçışı dar bir geçitti ve yetmiş ayaklık gemi resife takılıp dönerken, kıç tarafı yarık boyunca çatırdadı. Huegothlar düzineler halinde yerlere yuvarlandı ve koca gemi ortadan ikiye ayrı­lıp karanlık sular tarafından yutulurken, kürek başındaki kölelerin durumu daha da iyi değildi.

Jeannie Beens bunların hiçbirini göremedi, ama mürettebattan ha­la ayakta olanların sevinç çığlıklarım duydu. Kıyıyı hedefleyerek Yütç gef\ sert bir manevrayla sancak tarafına çevirdi; çünkü arak teknenin su aldığının ve savaş dışı kaldığının farkındaydı.

Küçük tekne bir beraberlik almışü, bke bir; ama daha da önemksi Yü^gefm cüretkar kakramankkları, ne Colthwyn'li bakkçılar ne de Huegoth yağmacıları tarafından gözardı edilmemişti. Leary'nin kara-n, kaptamn bunun tam anlamıyla bk işgalci gücü değil, fakat Gybi'nin savunmasını ölçmek için güçlü bk keşif kuvveti olduğuna olan inancı ve umuduna dayanıyordu. Şüphesiz ki, Huegothlar köye gkmeyi düşünüyorlardı; ancak Leary onların manastın kuşatacak insan gücüne sahip olmadığını ve uzun süre kalmayı planlamadıkla­rını düşünüyordu.

Görülen o ki, hakkydı. Huegothlar suda önemk miktarda kayıp ve­receklerini, kesinkkle bk savaş gemisi kaybedeceklerini düşünmemiş­lerdi ve olaydan az sonra yağmacılar pruvalannı açık denize doğru çevirdiler ve sislerin içinde kayboldular.

Ancak Gybi'nin balıkçı halkı buna zafer diyemezdi. Neredeyse yirmi tekne kaybetmişlerdi, bir diğer ykmisi hasar görmüştü ve kör­fezin soğuk sularına yüzden fazla adam vermişlerdi. Uç bin kişilik bir köyde bu, hemen hemen her ailenin o akşam yas tutacağı anlamına geliyordu.

Ama Leary'nin cüretkarlığı ve Jeannie Beens'in azmi ve kabikyeti onlara zaman kazandırmışa, plan yapmak ya da kaçmak için.

5 i

Page 52: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Huegothlar daha da kalabalık olarak geri dönecekler," dedi Ra­hip Jamesis, manastırda o geceki çok önemli toplantıda.

"Buraya yakın bir yerde üsleri var," diye fikir yürüttü Leary, yaralı adamın sesi aşırı kan kaybından dolayı titriyordu. "İsenland'den buraya o kadar yolu, köyde erzaklarını bile yenilemeden geri dönmek için, gemilerle gelmiş olamazlar!"

"Kanlıyorum," dedi Yönetici Byllewyn. "Ve eğer üsleri Colth-wyn'in yakınlarındaysa, o zaman geri dönmeleri muhtemel; daha da kalabalık olarak."

"En kötüsünü düşünmeliyiz," diye ekledi rahiplerden bir diğeri. Yönetici Byllewyn olayları yerli yerine yerleştirmeye çalışırken, ko­

nuşmanın kendisi olmaksızın devam etmesine izin vererek, koltu­ğunda geriye doğru kaykıldı. Huegothlar uzun yıllardan beri, bu ka­dar büyük sayılar halinde, Eriador kıyılarına bu kadar yakın görül­memişlerdi. Ancak şimdi, Kral Greensparrow ile ateşkes imzalanma­sından bir kaç ay sonra, barbar tehlikesi geri dönmüştü. Bu bir tesa­düf müydü? Yoksa bu olaylar birbirleriyle bağlantılı mıydı? Byl-lewyn'in kafasında hiç de hoş olmayan düşünceler uçuşuyordu. Huegothlar'ın gizlice Greensparrow ile işbirliği yapıp yapmadığını düşündü. Muhtemelen bundan daha basit ama kesinlikle aynı kötü­lükte bir şeydi: Isenlander'klar basitçe Avon Denizi'nin iki ülkesinin ayrıldığı, Eriador'un artık güçlü Avon donanmasının korumasında olmadığı ve güçlü Kral Greensparrow ve onun müttefiki olan bü-yücü-düklerinin sert cezaları olmayınca, kolaylıkla yağma yapabile­cekleri sonucuna vardılar. Yönetici Byllewyn, bir kaç yıl önce Chalmbers'a yaptığı hac ziyaretinin dönüşündeki bir olayı hatırladı. Bir Huegoth akıncı gemisinin, bir Avon savaş gemisi tarafından ele geçirildiğine şahit olmuştu. Akıncı gemisi tamamen yok edilmiş ve çırpınan Huegothlar'ın büyük bir kısmı suda boğulmaya ya da dorsal balinaları tarafından yenmeye terk edilmişti. Ve denizden toplanan az sayıdaki Huegoth'u daha kötü bir kader bekliyordu: geminin o-murgasını çekmek. Sadece bir İsenlander'ın yaşamasına izin verilmiş­ti ve o da geriye dönebilmesi ve kralına uygar kıyılan yağmalamanın ne kadar aptalca olacağını anlatması için ufak bir tekneye konarak geri dönmesi sağlanmıştı. Bu belirgin anı Byllewyn'in, Huegoth kra­lının Greensparrow ile müttefik olması ihtimalini daha da az düşün­mesine neden oldu.

Page 53: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Huegothlann bildiği kadanyla, Eriador'un pek fazla savaş gemisi yok," diyordu Rahip Jamesis, düşündükleri ile alakalı olan bu düşün­ce tarzı yöneticiyi yeniden konuşmanın içine çekti.

Byllewyn toplananların yüzlerine bakü ve orada tehlikeli bir to­humun filizlenmeye başladığım gördü. İnsanlar Avon'dan ve Greensparrow'un koruyucu gücünden ayrılmanın iyi bir şey olup olmadığım düşünüyorlardı. Byllewyn ve Kaptan Leary hariç, odadaki kadın ve erkeklerin bir çoğu gençti ve Greensparrow'dan önceki Eriador'u hatırlamıyor, ya da en azından değerini bilmiyorlardı. Hue­goth gibi bir felaketin karşısında, Greensparrow'un boyunduruğu altında geçen yılları daha yumuşak bir şekilde değerlendirmek kolay­dı. Belki de adil olmayan vergiler ve de kaba tepegözlerin varlığı, daha büyük kötülüklerden korunma şeklinde bakılırsa, o kadar da kötü bir şey değildi. . .

Azılı bir bağımsızlık yanlısı olan Byllewyn bunun böyle olmadığım, Eriador'un her zaman kendi kendisine yetebileceğini ve Avon'un korumasına ihtiyacı olmadığım biliyordu. Ama bu azimli fikirler aniden Gybi'nin karanlık sahillerine gelen bu ciddi tehlikeyi kovmak­ta pek de bir işe yaramadı.

"Eradoch'da yer alan Mennichen Dee'ye bir haberci yollamalıyız," dedi, "süvarileri savunmamıza katmak için."

"Eğer iyi kalpli Kral Brind' Amour ile Iron Cross civarında dans etmiyorlarsa," diye belirtti başka bir adam kinayeli bir şekilde.

"Eğer öyleyse," diye araya girdi Byllewyn, artan tatminsiz uğultula­rı daha da artmadan keserek, "bu durumda habercimiz Caer MacDonald'a kadar at sürmeye hazırlıklı olmalıdır."

"Evet," dedi aynı alaycı balıkçı, "tahta kadar gitmeli, ihtiyaçlarımı­zın göz ardı edilmemesi için yalvarmakdır."

Yönetici Gybi sesteki bu tehlikeli tonu kaçırmadı. Yerel halktan bir çok kimse esrarengiz Brind' Amour'un Eriador Kralı,olarak ta­nınmasına karşı çıkmış, Gybi'nin uzun süredir yöneticisi olan Byllewyn'in daha iyi bir seçim olacağını açıklamışlardı. Bu düşünce kuzeydoğu Eriador'un büyük bölümünde yankılanmış ama Byllewyn'in kendisi bu konuşmalara bir son verdiği için pek de ivme kazanamamıştı, içinde bulunulan umutsuz atmosferi düşününce, insanları benzer düşüncelerden bir kez daha caydırana kadar, acaba daha ne kadar zaman geçecek diye düşündü.

Page 54: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Caer MacDonald o halde!" diye kükredi bir diğeri. "Görelim ba­kalım yeni ilan edilen kralımızda biraz da olsa ruh var mı?"

"Evet, evet!" diye toplu halde bir katılım oldu ve Byllewyn parmak uçlarım gözlerinin önünde birbirine vurarak, düşünceli bir şekilde koltuğuna oturdu. Brind' Amour'un—kontrolü Greensparrow'dan zorla alabilen birisinin—içinde ruhu olup olmadığı hakkında bir şüphesi yoktu; ama aynı zamanda krallıkların bir kez daha birbirin­den ayrıldığı bir dönemde, Huegoth ve tepegöz gibi bir çok eski düşmanın, gerçekten de Eriador'u savunmasız görebileceğini fark edecek kadar da gerçekçiydi. Huegothların gelmesi Brind' Amour için gerçekten de büyük bir sınav olacaka, yeni krakn başarısız ola­mayacağı kadar büyük.

Basit istekleri ve cömert bir kalbi olan Gybi'nin yöneticisi, onun için dua edecekti.

Page 55: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

5

"Ah, Caer MacDonald'dan para akmaya başlayınca bol bol yemek yiyeceğiz!" diye haykırdı saç ve sakak koyu çay renginde, kaba saba cüce Sougles Bellbanger. Gecenin soğuğunda, maşrapasını havaya doğru kaldırdı.

Şenlik ateşini etrafında oturan on kadar arkadaşı da, ormandaki bu

Page 56: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

ufak vadinin üzerinden rahatlıkla görülen ve parıldayan yıldızlara bakarken, ona eşHk ettiler.

"Sessiz olun!" diye bağırdı az ilerde kıvrılmış yatıyor olan sakallı­lardan bir diğeri. Yanı başında bir cüce horluyordu ve seslenmesi ateşin başında eğlenen grubun dikkatini çekmeyince, sadece tatmin olmak için, onlar yerine horlayan cüceyi tokatladı.

"Böyle bir gecede uyumak ha!" diye bağırdı Sougles, alaycı bir şe­kilde. "Mallarımızı sattıktan sonra onun için yeterince zaman kala­cak."

"Sattığımız mallara karşı1 ;k aldığımız altını harcadıktan sonra!" di­ye düzeltti bir diğeri ve maşrapalar yeniden havaya kalka.

"Ve biz alanı aldıktan sonra, hepiniz onu doğru düzgün harcamak için çok yorgun olacaksınız," diye homurdandı döşekteki cüce. ' V e ben kendi kendime yardım ederim, teşekkürler."

Bu, horuldanmalara ve ateşin eaafında toplananların daha da yük­sek sesle gülmelerine neden oldu. Onlar DunDarrow'un dayanıklı ve savaşa hazır cüceleriydi; bütün gece eğlenip, sabah ufak yerleşim birimi Menster'a gidip, sonra da günün geri kalanım mallarını satarak ve de bira ve güzel yiyecekler karşılığında altınlarının çoğunu Menster halkına vererek geçirip, onun ardından da DunDarrow'a en yakın yoldan dağlara giden yolculuklarına başlamadan bir pansiyona uğrarlardı. Olması gereken buydu, şimdi kral Brind' Amour idi, Bellick dan Burso Caer MacDonald'da Eriador ile DunDarrow'un bir bütün olması için antlaşma imzalıyordu.

Ve parti yapmaya devam ettiler, bağırıştılar ve içki içtiler, büyük ısırıklarla geyik eti yeyip kemiklerini yatakta sızlanmakta olan arka­daşlarına fırla'LÜİar. Gecenin çoğu bu şekilde devam etti, taa ki yırak pıruk giysiler içerisinde alnından kanlar akan bir adam kampa yalpa­layarak gelene kadar.

Bir anda cüceler ayaklandı ve dev silahlarım çektiler, dev baltalar, kısa,» kalın kılıçlar ve havada uçarak otuz adım ötedeki bir hedefi devirebilecek ağır çekiçler.

Etrafindakilerin farkında değilmiş gibi görünen adam daha da yal­paladı, neredeyse ateşin üzerine dakyordu. İki cüce onu anında kolla­rından yakaladı.

"Ne oldu sana?" diye sorguladı Sougles. Ettafta gelen homurtular düşünülecek olursa, adam cücenin çok

5b

Page 57: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

ejt>ER.r+A K R A L

iyi duyamayacağı alçaklıkta bir sesle bir şeyler fısıldandı. Sougles sessizlik istedi ve kafasını yaklaştırarak kulağım adamın dudakları ile aynı hizaya getirdi.

"Menster," diye tekrarladı adam. "Menster?" diye sordu daha yüksek bir sesle Sougles ve bu kelime

arkadaşlarım susturdu. "Menster'a ne olmuş?" "Onlar," diye fısıldadı adam ve yere yığıldı. "Onlar?" diye yüksek sesle sordu Sougles arkadaşlarına dönerek. "Onlar!" diye bağırdı bir cüce cevap olarak, parmağı ile karanlıkta­

ki ağaçları, gölgelerin içerisinde hareket eden iri cüsseli şekilleri işaret ediyordu.

Bütün Avon Denizi'nde, bütün dünyada, hiçbir iki ırk cücelerle tepegözler kadar birbirinden nefret em.emiştir. Tepegözlerle çakkk-ların arasından bağırtılarla, cüce kampım ezmeyi düşünerek, çıkarken kendilerini paldır küldür bir azim duvarına doğru koşarken buldular. Kalabakk doluşmaya başlarken, cüceler tepegözlere karşı sayıca he­men hemen, ona karşı bir durumda olmalarına rağmen; kamp ateşi­nin etrafında halka oluşturdular, yan yana dövüşmeye, yarmaya-kesmeye ve sanki bu çarpışmadan mutluymuşçasına şarkı söylemeye başladılar. Fırsat buldukça cücelerden birisi arkaya uzanıp ateşH mız­raklardan birini akyordu; çünkü hiç bir şey cüceleri, yanan sopanın sıcak ucunu tepegözlerin yuvarlak, tombul gözlerinin içine batırmak kadar eğlendiremezdi.

Her iki elinde de birer kıkç olan Sougles Bellbanger, yakınına ge­len tepegözlerin dizlerine kesici darbeler indiriyordu. Ve çok sıkkkla olmasa da kurnaz cüce, ikinci kıkcını da, daha henüz yere bile düş­meden, yarak yaratığın göğsüne sapkyordu.

"Oh, ne büyük eğlence!" diye sıkkkla bağırıyordu Sougles. Yara al­malarına ve hatta birkaçının ölmesine rağmen, cüceler bütün kalple­riyle onayladılar. Hala ağaçların arasından savaşa katılmak üzere tepegözler akmaya devam etse de; sadece bk kaç dakika içerisinde yirmi kadar tepegöz ölmüş ya da ölmek üzere yerde yatıyordu.

Böylece sürdü gitti; cücelerden ayağına botlarını giyme fırsatını bu­lamadan yakalananlar, yerdeki kan birikintisinin bileklerinin ortasına kadar yükseldiğini hissettiler. Yarım saat sonra hala savaşmaya ve şarkı söylemeğe devam ediyorlardı, içkinin bütün etkisi ateşk adrena-knle kanlarından uzaklaştırılmıştı. Ne zaman bir cüce ölse biraz daha

Page 58: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

geri çekilmek zorunda kakyor, çember savunmak amacıyla darakyor-du. Sougles artık yerlerinin kalmamaya başladığım bikyordu, artık sırtında ateşin sıcakkğını hissedebikyordu. Ancak artık tepegözler savaşa katılabilmek için kendi ölülerinin üzerine tırmanmak zorunda kakyorlardı. Ve hakikaten tepegözlerin safları giderek incekyordu, bkçoklan da artık bu ölümcül cüce takımıyla savaşmak istemiyor, koruluklara kaçıyordu.

Sougles kazanacaklarına inamyordu, bütün cüceler savaş yetenek­lerine güveniyorlardı. Uzun süredk ilgilenilmeyen ateş artık sönmeye başlamış, parıldayan kül ve odun yığını haline gelmişti. Mavimsi alevler soğuk havayı yalamak için uzanıyordu. Sougles kendisinin ve yandaşlarının bundan yararlanabileceği şekilde bk plan kurmak için didindi. Belki de hadanmn bir kısmım sönen ateşe doğru kaydırabi-kr, onu bk silah olarak kullanarak korları tek-gözlülere doğru tekme-leyebikrlerdi. Evet, kararım verdi. Tepegöz hadarına ateşk odun parçalan fırlatır ve onun ardından gürleyerek korlann üzerinden geçer, kargaşa içindeki vahşilere saldırabilirlerdi.

Ancak henüz Sougles hareket emrini veremeden, ateş kendi planı­nı uygulamaya başlar gibiydi. Mavi alevler, rengini parlak beyaza dönüştürerek, havaya doğru şiddede padadı ve ateşteki tüm kor parçalan cücelerin sırdarına çarparak canlarını yaktı, saçlarını hafifçe tutuşturdu. Hepsinden kötüsü, padamanın şaşırtıcı etkisi cücelerin savunma çemberinin bütünlüğünü bozdu. Cüceler uyumsuzca sıçra­dılar ve çok da şaşkın görünmeyen tepegözler sakallı rakipleri sıkıştı­rıp, onlan ayırarak aralanna girmekte geç kalmadılar. Çok geçmeden Sougles de bk çok yandaşı gibi kendini, her tarafı.m gelen saldırılara çılgınca karşı koymaya çakşırken buldu. Kıkcını savuruyor, hamleler­den kaçıyor, eğikyor ve oraya buraya koşuşturuyordu. İyi de dövüştü, tek-gözlülerden birini daha öldürdü ve bir diğerinin de bacaklannı kesti. Ancak tecrübek cüce bikyordu ki, bu hızla daha fazla devam edemezdi ve anlamıştı ki sadece o bir darbe bile—

Sougles kaba bir mızrağın omzunun arkasını derince oyduğunu hissetti. Tuhafa, yanıcı bk acı hissetmedi, sadece yumruklanmış gibi sıradan bir acı hissetti. Tepki vermek için harekel elli ama maalesef kolu beyninin çağrısına tepki vermedi. Bu fırsatı gı iten ikinci bk tek-gözlü kükreyerek önünden saldırdı.

Diğer yandan Sougles'in öteki kıkcı, her nasılsa saldıran vahşinin

Page 59: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

E J D E R H A K R A L

darbesini savuşturarak ve tek-gözlüyü yana saptırarak, geldi. Ancak daha sonra Sougles öbür tarafından da darbe aldı. Arkasın­

daki mızraklı, cüceyi öne doğru eğecek ve daha sonra da yere düşü­recek şekilde, mızrağını hiddede daha da batırdı ve tek-gözlüler yer­de kalan cücenin üzerine atıldılar.

Olaylardan ve ateşten biraz uzakta tepegöz kderi yanında duran ki­şiye doğru baktı, tek gözü öfkeyle doluydu. "Bunu daha önce yap-makydın," diye azarladı vahşi.

Genç kadın kafasım sakadı, buna rağmen yeni yapılmış san saçlan pek de oynamadı. "Büyü aceleye gelmez," diye açıklamada bulundu ve başım çevkdi.

Tepegöz, kadının gidişini izledi; onun güdülerinden pek emin de­ğildi. Tek-gözlerden bki öldüğünde bu asla düşesi pek de rahatsız ediyor görünmüyordu.

$ sje + $ *

Caer MacDonald'a döner dönmez, Luthien Brind' Amour'a Bedwydrin Kontu Gahris'in ölüm haberini verdi. Yaşk büyücü buna gerçekten üzülmüştü ve Luthien'e taziyelerini bildkdi, ama genç adam yalmzca başıyla onayladı ve izin istediğini bekrtti ki, kral bunu gönülden onayladı.

Ministry'den çıkarken güneş bandaydı ve yıldızlarlar tepede panl-damaya başlamışlardı, Luthien Okver'ı nerede bulacağını bikyordu. Dwelf, Dük Morkney zamamnda bile insan olmayanlara hizmet veren, şehrin daha kötü bölümlerinde bulunan bk tavenaydı ve şeh­rin oturulacak en popüler yeri olmuştu. "Burada Kızıl Gölge Caer MacDonald'ın fethi için planlar kurmuştu," derdi az çok doğru olan söylentiler ve bu yüzden de ufak taverna büyük bk üne kavuşmuştu. Şimdi güçlü cüce korumalar gkişte dururken, kimin girip kimin gi­remeyeceğini bekrleyen bk elf de kapıdaydı.

Tabi ki de Luthien soru sorulmadan içeri aknıyordu, hem cüceler hem de elf o geçerken uygun askeri pozisyonda selam duruyorlardı. Bu duruma o kadar akşmışn ki, genç Bedwyr kalabakk mekana gi­rerken bunu akkna bile getirmedi.

Okver ve Shuglin'i beraberce barın yüksek taburelerinde oturur vaziyette buldu. Cüce kakn köpüklü bir maşrapa biranın üzerine

Page 60: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

çökmüştü ve Oliver da kaykılmış, bir bardak şarabı, rengini daha iyi inceleyebilmek için, bulabildiği en yakın ışık kaynağına tutuyordu. Barmen Tasman, Luthien'in geldiğini gördü ve asık suratıyla genç adama selam verdi, ardından da Luthien'in iki arkadaşına doğru işa­ret etti.

Luthien onların aralarına gkdi, ekerini sırtlarına koydu. "Selamlar," dedi sessizce.

Okver genç adamın tarçın renkk gözlerine baktı ve ne olduğunu hemen anladı. "Baban nasıl?" diye sordu yine de, Luthien'in onun hakkında konuşmaya ihtiyacı olacağını düşünerek.

"Gahris öldü," diye yanıdadı Luthien sesi düzgün, sabırkydı. Okver tam baş sağkğı dileyecekti ki, Luthien'in yüzünden genç a-

damın bundan korktuğunu anladı. Onun yerine buçukluk kadehini bir kez daha kaldırdı ve yüksek sesle bağırdı, "Bedwydrin Kontu, Caer MacDonald'ın dostu, Greensparrow'un kıçındaki diken Gahris Bedwyr'e. Bizim dünyamızdan sonraki dünyada adil mükafadar bul­sun!"

Dwelfdeki bir çok kişi kadeh kaldırdı ve "Evet, evet!" ya da "Gahris!" diye bağırdı.

Luthien küçük dostuna, her zaman her şeyi nasıl daha iyi bir hale getireceğini bikyormuş gibi gözüken buçukluğa, uzun uzun baka. "Barış imzalandı mı?" diye sordu genç Bedwyr, konuyu değiştirmeyi isteyerek, buna ihtiyaç duyarak.

Okver'ın parıldayan yüzü ciddileşti. "Şu kadar yaklaşmışnk," dedi baş parmağı ile işaret parmağını bir inç aralayarak. "Fakat sonra tek-gözlü aptallar. . . "

"On beş cüce," diye ekledi Shugkn. "Bir zamanlar Menster denen köyün yakınlarında katledildiler."

"Bk zamanlar mı?" Luthien'in sesi zayıfa. "Çıra' arak daha iyi bk isim olur," diye açıkladı Okver. "Antlaşma imzalanmak üzereydi," diye devam etti Shugkn. "Bir

düokrasi, Okver'ın değişiyle ve her iki kral da, Brind' Amour ve Belkck dan Burso, bunun mükemmel bir andaşma olacağım düşünü­yorlardı."

"Greensparrow, o bundan hoşlanmayacakü," diye bekrtti Okver. "Çünkü dağları Eriador'a sadık bir cüce ordusu tarafından kapaülmış halde bulacakü."

Page 61: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

EJuERHA K R A L

"Ama Sougles'in Vadisi'ndeki katliamdan sonra—bu ona verdiği­miz addır—Kral Belkck olayların kontrolünü ekne almaya karar verdi," dedi Shugkn ve bu acı durumu birasından koca bir yudum alarak basardı.

"Ama bunun hiç bk anlamı yok," diye itiraz etti Okver. "Böyle bk çarpışma, ittifaka olan ihtiyacı açıkça göstermek!"

"Böyle bk çarpışma, açıkça bizim bu işe bulaşmak istemeyebüece-ğimizi gösteriyor," diye homurdandı Shugkn. "Kral Belkck kendi madenlerimize çekilmemizi ve kendi işimize geri dönmemizi düşü­nüyor."

"Bu çok aptalca olur. . ." diye başlamışa ki Okver, Shugkn'den ge­len tehditkar bk bakış ona, konunun tartışmaya açık olmadığını be­lirtti.

"Belkck nerede?" diye sordu Luthien. Bakış açısı, kendi düokrasi tekkfinin tarihin akışım bekrleyeceği ümidi ve gururuyla, açıkça per­delenmiş olan Okver'ın aksine genç Bedwyr Belkck'in tereddütünü ankyordu. Cüce krak muhtemelen Eriadorlular'a büe tam olarak güvenemiyor, hatta belki de poktik bk kazanç uğruna, bu baskınların ardındaki kişinin Greensparrow değil de Brind' Amour olabüeceğini büe düşünüyordu.

"Hala Brind' Amour'un evinde," diye yanıdadı Okver. "Yarın ma­denlere gidecek ve on gün kadar sonra dönecek."

Luthien bu habere pek de şaşırmamışa. Tepegöz baskınları o ka­dar sıklaşmışü ki, bk çok kişi acı bk şekilde buna Kanayan Köyün Yazı demeye başlamışa. Ama bu gerçek Luthien'e cücelerin Eriador halkıyla birlikte savaşa katılmaları gerektiğini daha da açık bir şekilde göstermişti. Şimdi ihtiyaçları olan taraflar arasındaki şüpheleri sil­mek, baskınlar hakkındaki suçu tam da ait olan tarafa yüklemekti: tepegözlere ve onları kışkırtan kişiye.

"Kral Belkck Sougles'in Vadisi'nin intikamını almak ister mi?" di­ye sordu Luthien Shugkn'e ve cücenin yüzü anında, koca mavi-siyah sakaknın ardında gözüktüğü kadarıyla, panldadı.

"O halde bana dağlarda eşlik edecek bk cüce bkkği hazırlayın," diye devam etti Luthien.

"Bunun hakkında Brind' Amour üe görüştün mü?" diye araya gk-di Okver.

"O, buna karşı çıkmayacaktır," diye buçukluğa garanti verdi

M

Page 62: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Luthien. Oliver omuzlarını silkti ve şarabına geri döndü, kesinlikle ikna ol­

mamıştı. Esasında Luthien de aym durumdaydı ama genç Bedwyr sorunla­

rım bker birer halledecekti. Ve aynı gece geç saaderde Brind' Amour'a yetiştiğinde, kendisini

bekleyen bk tane daha buldu; büyücü Ministry'nin en yüksek kule­sinde yıldızlarla baş başa duruyordu. Brind' Amour Luthien'in bütün planlarını ve şikayederini nazikçe dinledi, genç adam konuşmasına devam etsin diye başıyla onaykyordu ve Luthien'in bk şeyin arkada­şım derinden düşündürdüğünü anlaması için bk süre geçmesi gerek­ti.

"Her şey sırasıyla," dedi Brind' Amour, Luthien yeteri kadar ko­nuştuğuna karar verdiğinde. "Cüceleri de işin içine katmak iyi fikk; ne de olsa dağlarda en iyi onlar ve tepegöz kanı dökmeye de hevesk-ler. Ve eğer baskınların arkasında Greensparrow varsa—ki, her iki­miz de onun olduğunu bikyoruz—o zaman Belkck'in halkı, eğer bir kanıt varsa, bunu birinci elden görsün."

Luthien'in gülümsemesi bk an sonra uçup gitti. "Sen gidemezsin." Luthien'in ağzı ardına kadar açıldı. "Ama. . . " "Sana ihtiyacım var," dedi basitçe Brind' Amour. "Doğuda ortaya

çıkmayan başlayan daha büyük, daha beter bk derdimiz var." "Tepegözlerden daha kötü ne olabikr ki?" "Huegothlar." Luthien tam itiraz etmeye başkyordu ki, cevabı hazmetti.

Huegothlar! Eriador'un, bütün Avon Denizi'nin en eski ve en kötü kabusu.

"Ne zaman?" diye kekeledi Luthien. "Bk korsan gemisi mi yoksa plank bk saldırı mı? Nerede? Kaç gemi . . . ? "

Genç Bedwyr'in önündeki havayı nazikçe okşayan Brind' Amo-ur'un sakin ek, nihayet onu sakinleştirip, susturdu. "Bae Colth-wyn'deki Gybi köyünden bir haberci ile görüştüm," diye açıkladı kral. Güçlü bir saldırıymış, ykmiden fazla savaş gemisi varmış. Sahile çıkmamışlar, ama Gybi halkının cesareti olmasa çıkacaklarmış."

Luthien hemen cevap vermedi, böylesine rahatsız edici bk haber karşısında akkni toplamaya çakşıyordu.

Page 63: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

EJDERHA K R A L

"Tüm kalbimizle biliyoruz ki, Greensparrow krallığımızın birliğini bozmak için tepegözleri kullanıyor," diye devam etti Brind' Amour, "ve Eriador ile DunDarrow arasındaki potansiyel bir ittifakı yok etmek için. Avon kraknın Eriador'u, ateşkesin bekrttiği gibi, her hangi bk şekilde Eriadorlulara teslim ettiğinden şüphe duyuyorum."

"O yüzden Greensparrow'un, Huegothlarla işbkkği içerisinde ola-büeceğine inanıyorsun," diye akıl yürüttü Luthien.

Brind' Amour kafasını kararsızlıkla salladı. Gerçekten de durumun bu olabileceğinden korkuyordu, ama açıkçası Avon'un büyücü-kraknın nasıl olup da böyle bk ittifak kurabileceğini anlayamıyordu. Huegothlar fiziksel güce saygı duyarlardı. Avon'un 'medenileşmiş' hakana pek ihtiyaçları yoktu ve büyücülükten açıkça nefret ederlerdi. Kendisi de sağlam bk kuzeyk olan Brind' Amour belki onlarla anla­şabilirdi, ama Greensparrow her haknden bekiydi ki, büyülü güçleri­ni saklamayan, zayıf bk adamdı. Bunun da ötesinde, Huegothlarla yapılacak bk ittifak Avon'un pozisyonunu güçlendkeceği halde Brind' Amour, Greensparrow'un barbar adaklarla uğraşmak isteye­ceğine inanmıyordu.

"Adam zevkle tepegözlerle anlaşma yapar," diye haorlata ona Luthien, bu düşüncesinden yüksek sesle bahsedince.

"Tek-gözlü aptaüan zevkle etkisi altına alır," diye düzeltti Brind' Amour. "Ama Huegoth olmayan hiç bir kral vahşi adakların kadesi-ni kuramaz."

"Büyücülükle büe mi?" Brind' Amour iç çekti, buna verecek cevabı yoktu. "Gybi'ye git,"

dedi Luthien'e. "Okver ve Katerin'i de yanına al." Bu istek dağlara gidip yağmacı tepegöz güçlerinin peşine düşmeyi

çok isteyen genç Bedwyr'i hayal kırıldığına uğram, ama şikayet etme­di. Her ne kadar Luthien Gybi'ye olan saldırının uzun dönemk bk tehlike değü de bk tesadüf olabüeceğine dekcesine inanmak istese de, Huegothlarla başa çıkmanın önemini ankyordu.

"Daha şimdiden Eradoch'un süvarilerine haber yoUadım," diye a-çıkladı Brind' Amoür. "Orta büyüklükte bir kuvvet şu anda savun­malarım desteklemek için Gybi'ye yaklaşıyor, ayrıca en güneyi Chalmbers olmak üzere tüm doğu kıyüan boyunca nöbetçüer diküdi.

Luthien o anda Brind' Amour'un Huegothların ortaya çıkışına ver­diği önemi anladı ve bu yüzden genç Bedwyr emri sorgulamadı.

Page 64: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Hazırlıklarımı yapacağım," diyerek eğildi ve oradan ayrılmak üzere arkasını döndü.

"Siobahn ve dosdarı, Shuglin'e dağlarda eşlik edecekler," dedi Brind' Amour ona, "tepegöz hakkında toplayabüdikleri kadar bilgi toplamak için. Döndüğünde seni bekkyor olacaklar." Brind' Amour göz kırptı. "Yolculuğunuzu kolaylaştırmak için bkaz büyü kuüanaca-ğım, böylece Blind-Strikerh gözü kanlanmış tepegözler üzerinde kul­lanmak için fırsatın olabikr."

Luthien yaşk krala bakü ve gülümsedi, gerçekten de minnetardı. Brind' Amour'un gülümsemesi ise Luthien gözden uzaklaşınca

kayboldu. Huegoth saldırısının ardında Greensparrow olmasa bile Eriador kralkğı ciddi tehlike içindeydi. Brind' Amour, Avon'a karşı bu zaferi kazanmasında Gasconlar'ın özgür bk Eriador'u tercih et­tikleri ve hatta Eriador tarafında savaşa gkebüeceklerini Greenspar-row'a ima etmeleri büyük rol oynamıştı. Ancak Brind' Amour, geniş güney kralkğından böylesine kurnaz bk desteği, çok kark liman tica-rederi sözü vererek alabümişti. Şimdi Huegothlar'ın varkğı yeni krak güneye Gascony'e, önemk Chalmber limanı da dahil, Eriador'un doğu kıyılarına güçlü savaş gemisi desteği olmadan yaklaşılmaması gerektiğini büdkmeye zorluyordu.

Brind' Amour bikyordu ki, Gasconlar buna sevinmeyeceklerdi; hatta Eriador'un Greensparrow'un koruyucu idaresi alanda, ticaret gemüeri için daha güvenk bir yer olabüeceğini sonucuna büe varabi-krlerdi. Gascony'den Avon kralına bu konu hakkında gidecek tek bir kelime büe Eriador yeniden Avon'la açıkça bk savaşa sürükleyebük-di, Brind' Amour'un kazanamayacaklarından korktuğu bir savaşa. Avon'un çok daha fazla adamı vardı, daha iyi eğitindi, daha iyi teçhi-zatk bir ordusu ve de gaddar tepegöz müttefikleri. Ve Brind' Amour kendisini büyücülükte Greensparrow'a eş bk rakip olarak görse de, Greensparrow'un sarayında en az dört büyücü-dükü ve Mannington Düşesi varken, bildiği kadarıyla Eriador'un tek büyü kuvveti olduğu gerçeğini göz ardı edemiyordu.

Ve eğer güçlü Huegothlar da Greensparrow'un elindeyse. .. Brind' Amour bikyordu ki, Gybi'deki durumla hemen ve tüm ge­

rekenler yapüarak ügüenilmekydi. Böyle bir görev için en iyi elçüeri Luthien, Katerin ve Okver idi ve kral kendi savaş gemüerinin nere­deyse kırk kadarını, yani filosunun yansına yakınım, daha şimdiden

Page 65: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

B)X>BTZHA K R A L •

Diamondgate'den, Eriador'un kuzey sınırını dolanarak Gybi'de Luthien ile buluşmak üzere, yola çıkarmışa.

Yeni doğmuş Eriador'un Kral'ı bütün geceyi Ministry'nin tepe­sinde düşünerek, endişe duyarak, yıldızlarda yamt arayarak geçirdi; ama potansiyel tehlikelerden başka bk şey bulamadı.

Page 66: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Altın sarısı saçları düzgünce kesilmiş, ince yapılı, ufak tefek bir ka­dındı. Aralarında en ufak ışıkta bile parıldayan, bir broş ve elmas bir iğnenin de bulunduğu bir çok değerli mücevher takmıştı. Manning-ton Düşesi Deanna Değerli, her bakımdan çok zarif, kültürlü ve de yadsınamayacak derecede güzeldi. Bu yüzden iriyarı, pis kokulu te-

Page 67: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

EJDERHA KRAL.

pegözler tarafından sarılmış, soğuk ve kaba Iron Cross'ta gerçekten de çok sıra dışı duruyordu.

Yüz elk beş kkoluk, yaklaşık iki metre boyundaki tek-gözlü kder Deanna'ya tepeden bakıyordu. Görünüşe göre hayvani yaratık tek ekyle uzanıp Deanna'yı ezip dümdüz edebikrdi ve Deanna'nın onu sözleriyle adeta kırbaçladığı şu durumda tam olarak da onu yapmak ister gibiydi.

Ama Deanna Değerk hiç de kaygık değüdi. O, Greensparrow'un sarayından bki, bk Avon düşesiydi ve Prensşehri dükü Paragor'un Eriador'lu Brind' Amour tarafından öldürülmesiyle, muhtemelen tüm Avon'da kraldan sonra gelen en güçlü büyücüydü. Şu anda üze­rinde hazır durumda koruyucu bir büyü vardı ve eğer tepegöz kderi Muckles kendisine el kaldırırsa, tek-gözlü Avon denize büe adaşa söndüremeyeceği şekkde alev alacaktı.

Deanna, "KatiUerin kontrolden çıku," dedi ateşk bk şekilde. Ren­ginin açıldığından neredeyse gri gibi görünen mavi gözleri, çirkin Muckles'ın suratına odaklandı.

Tepegöz basitçe, "Biz öldürürüz," dedi. Zaten bu Muckles'ın tek yanıt verme şekkydi. Tanrının büe terk ettiği dağlardaki bu görev hakkında Deanna'yı en çok çileden çıkartan şey, aptal Muckles'in muhtemelen tepegöz grubunun en zekisi olması gerçeğiydi!

"Gekşigüzel," diye hızla ekledi Deanna; ancak tek-gözlünün kek-menin manasını bümediğini görünce başını saüadı. "Öldüreceklerini­zi daha dikkatk seçmeksiniz," diye açıkladı.

"Biz öldürürüz!" diye ısrar etti Muckles. Deanna şeytanı Taknapotin'i çağırma ve dünya dışı yaratığın

Muckles'ı yavaş yavaş yemesini seyretme düşüncesi üzerinde bir süre zevkle düşündü. Ne yazık ki, bunu yapamazdı. "Cüceleri öldürdü­nüz," dedi.

Bu laf civardaki bütün tepegözlerden sevinç çığlıkları getirdi, bu vahşüer her şeyden çok cücelerden nefret ediyorlardı. Bu kabile Iron Cross'ta kuşaklardan beri yaşamaktaydı ve gizk DunDarrow'un sa-kalk ahaksiyle arasıra başlarını derde sokarlardı. Tepegözler kadının cümlesini, kendüerine söylenebüecek en büyük iltifat olarak algüadı-lar.

Deanna bu şekilde ima etmeyi pek düşünmemişti. Greenspar­row'un isteyeceği en son şey Eriador üe DunDarrow arasında yapüa-

Page 68: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

cak olan bir ittifaktı. Deanna'ya göre DunDarrow'a gelecek herhangi bk tehdit, cücelerin Brind' Amour üe ittifak yapma düşüncesini sa­dece daha da güçlendirecekti.

"Eğer sizin cüceleri öldürmenizin sonucu. . ." "Kendin yardım ettin!" diye çıkıştı Muckles, Deanna'nın katkam

hakkında gerçekten kızgın olduğunu nihayet anlamaya başlamışa. "Sizin aptalca başlattığınızı bitirmek zorundaydım," diye sertçe

karşılık verdi Deanna. Muckles yeniden karşılık vermeye başladı, fakat Deanna'nın parmaklarım şaklatmasıyla vahşi ağzının ortasına yumruk yemiş gibi geriye doğru sendeledi. Gerçekten de Muckles'ın dudağının yanından ufak bk çizgi haknde kan akmaya başladı.

Deanna sertçe: "Eğer senin aptalkğın cüceleri Eriador'daki düş­manlarımızla bk araya getirirse, bü ki o zaman Kral Greenspar­row'un gazabıyla karşılaşırsın," dedi. "Duyduğuma göre tepegöz derisinden haklara karşı özel bk düşkünlüğü varmış."

Muckles'ın yüzü beyazladı ve homurdanan askerlerine bakındı. A-cımasız Greensparrow hakkındaki bu tür söylentiler tepegözler ara­sında oldukça yaygındı.

Deanna kamp yeri boyunca, bir düzine cüce kafasının dumank kamp ateşinin üzerinde kuruduğu yere baka. İğrenerek, arkasında bir grup endişek astım ve Muckles'ı tehdkleriyle baş başa bırakarak he­yecanla uzaklaşa. Ufak açıklıktan, beklenmiş olduğu geniş çayıra geçerken arkasına bakmaya tenezzül bile etmedi.

Deanna'nın baş hizmetçisi ve bu berbat dağkk arazide onunla bir­likte olan tek insan Selna: "Ölümlerin, DunDarrow'u Brind' Amour-la müttefik yapacağına gerçekten inanıyor musun?" diye sordu.

Bocalayan Deanna yürürken sadece omuzlarını silkti. "Bunu gerçekten önemsiyor musun?" diye sordu Selna. Deanna aniden durdu ve çocukluğundan beri dadısı olan bu kadı­

na merakla baka. Selna onu bu kadar iyi tanıyor muydu? ' Deanna, ses tonu suçlayıcı bir şeküde: "Bu tür bk soruyla neyi ima etmeye çakşıyorsun?" diye sordu.

Selna bakışlarını aşağıya kaçırarak: "Hiç bir şey ima etmeye çakş-mıyorum, Leydim," dedi. "Banyonuz hazır, emrettiğiniz gibi çam ko­ruluğunun örnisü alanda."

Selna'nın bu itaatkar ses tonu kendisiyle uzun zamandır birlikte olan bu kadına sert konuştuğundan dolayı Deanna'yı pişman etti.

C?2

Page 69: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Sana minnettarım" dedi düşes, Selna yüzüne bakana kadar bekledi ve gönlünü almak için gülümsedi.

Deanna buharlı, porselen küvetin yanında soyunurken kendisini izleyen gölgelerden haberdardı. Tepegözlerin şehvet içinde kendisini izlediği düşüncesi midesini bulandırdı. Deanna tepegözlerden bütün kalbiyle nefret ederdi. Onların vahşi, ilkel domuzlar olduğunu düşü­nürdü ki, bu onlar için yapüabilecek en uygun tanımlamaydı. Onların arasında bu dağlarda geçen haftalar kültürlü kadın için işkenceden başka hiç bir şey değildi.

Görkemli Avon'una neler olmuştu? diye düşündü suya girerken. Suyun sıcakkğından ürperdi. Selna'ya suyu ısıtması için bk iksk ver­mişti, ama dadısının ikski haddinden fazla kullanıp suyu çok ısıttığım ve suyun derisini yakarak kemiklerinden ayıracağım düşündü. Buna rağmen sıcakkğa çabucak akşmaya başladı ve ikinci bk iksiri suya boşalttı. Su aniden köpürmeye ve çalkalanmaya başladı. Deanna yorgun başım küvetin kenarına yaslayarak, çam ağaçlarının daUan arasından gökyüzündeki panldayan yarım aya baktı.

Bu görüntü onu ykmi iki yıl geriye götürdü, o zamanlar sadece ye­di yaşında bk çocuk, Carksle'de kral olan babasının yanında sarayda yaşayan bk prensesti. Yedi kardeşin en genciydi. Kendinden büyük beş kız, bk de erkek kardeşi vardı ve bu yüzden tahtan çok uzaktı; ama buna rağmen o da aüedendi ve şu anda aileden hayatta kalan tek kişiydi. Kardeşlerine, hatta anne babasına bile asla çok yakın olma­mıştı. "Kaçak Deanna," diye çağırırlardı onu; çünkü her zaman ken­di başına bk yerlere kaçar, düşünceleri ve harekedi hayal gücünden süzülen gizemlerle baş başa kalabüeceği karanlık yerler aradı.

O zamanlarda büe, Deanna büyü fikrinden hoşlanırdı. Okumayı dört yaşında Öğrendi ve sonraki üç yıknı kendisini, eski büyücü kar-deşkğini anlatan büyük kitaplara kaptırarak geçkdi. Bk çocuk olarak, şu anda düşmanı olan ve çoktan öldüğünü düşündüğü, Brind' Amour hakkında bügi edinmişti. Greensparrow hakkında da bügisi vardı; babasının saray büyücüsü olan Greensparrow bunun gibi bk gecede bizzat gekp ona büyü sanatım öğretmek üzere özel olarak ders vermeyi tekkf ettiğinde, genç kız nasü da heyecanlanmıştı. Bu genç Deanna için ne muhteşem bk andı! Eski kardeşkğin hayatta kalan son üyesinin çırak olarak kendisini seçmesi ne coşkuydu ama!

Bk zamanlar Avon tahtının varislerinden olan Deanna Değerk,

Page 70: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

nasıl olup da Iron Cross'a gitmiş ve kana susamış tepegözlerden oluşan bir haydut grubuna danışman olarak hizmet vermeye başla­mışa? Peki ya yakıp yıkaklan Eriador köylerinin halkları ve tamamen politik nedenlerle kadedilen cüceler?

Deanna gözlerini kapata fakat katliamın korkunç görünriilerine engel olamadı, kulaklarını kapata fakat yankılanan çığlıkları durdu­ramadı. Akan göz yaşlarına da engel olamadı.

Deanna'nın gördüklerini parçalayan sade bir soru oldu: "İyi misi­niz, Leydim?" Gözleri aniden ardına kadar açıldı ve fokurdayan kü­vetin yanı başında duran Selna'yı gördü. Kadının yüz ifadesi endişe­liydi, ancak aynı zamanda Deanna'ya göre rahatsız edici ve de garipti.

"Beni mi gözetliyorsun?" diye istediğinden de sert bir biçimde sordu düşes. Kelimeler ağzından çıkar çıkmaz hatasını anladı; ses tonu kızı suçlar tarzdaydı.

"Bunu asla yapmam Leydim," diye Selna inandırıcı olmayan bir şekilde cevap verdi. "Sadece battaniyenizi getirdim ve ay ışığında göz yaşlarınızın panlasmı gördüm."

Deanna eliyle yüzünü ovuşturdu ve, "Sadece küvetten biraz su sıç­radı, başka bir şey değil," diye ısrar etti.

"Mannington'ı özlüyor musunuz?" diye sordu Selna. Deanna kadına inanamayarak baku ve daha sonra da sorunun ya­

ma belliymişçesine etrafına bakındı. "Ben de özlüyorum," diye itiraf etti Selna. "Bütün derdinizin bu

olduğuna sevindim, ben de korkuyordum ki—" "Ne?" diye ısrar etti Deanna. Ses tonu bıçak gibi keskin, yumuşak

gözleri tehlikeli şekilde parıldayarak. Selna derin derin iç çekti. Deanna onu asla bu şekilde gizk kapakk

görmemişti ve bundan da hiç hoşlanmadı. "Sadece korktum ki," diye başladı dadı ancak durdu, doğru kelimeleri arar gibiydi.

Deanna küvetin içinde oturur pozisyona geldi ve, "Ne?" diye tek­rar sordu.

Selna omuzlarım silkti. "Söyle!" "Eriador'a sempati duymanızdan," diye itiraf etti hizmetçi. Deanna Selna'ya boş boş bakarak yeniden sıcak suyun içine düştü. "Eriador'a sempati duyuyor musunuz?" diye sormaya cesaret etti

Selna. "Ya da hepsinin üstünde, Tanndan cücelere olanlar için bağış-

Page 71: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

lanma diliyor musunuz?" Deanna çok iyi tanıdığını sandığı bu kadını değerlendirmek için,

uzunca bir süre duraksadı. "Bu çok mu kötü olurdu?" diye açıkça sordu.

"Onlar düşmanlarımız," dedi Selna. "Eriador'a sempati . . ." "Dost insanlar için incelik," diye düzeltti Deanna. "Siz nasıl tanımlarsanız tanımlayın, bazdan bunu zayıflık olarak

görebikr," diye tereddüt etmeden cevapladı hizmetçi. Deanna yine cevapsız kaldı. Selna neyi ima etmeye çakşıyordu? Bu

kadın Deanna'nın her zaman sırdaşı olmuştu ancak bu sefer Selna bu konuşmadan uzaklaşmış görünüyordu, sanki Deanna'nın bilme­diği bk şey bikyordu. Deanna bkden bu kadına güvenmediğinin farkına vardı ve ona daha şimdiden çok şeyi açığa vurduğundan korktu. Bu arada su artık soğumaya başlamıştı, Deanna kalka ve Selna'nın kendisini kakn battaniye üe sarmasına izin verdi. Çam ko­ruluğunun korumasında giyindi ve arkasında Selna olduğu halde çadırına gitti.

Düşesin uykusu rahatsız, engel olamadığı ve açıklayamadığı görün­tülerle doluydu. Üzerine bk soğukluğun, geceden de koyu bk karan-kğın sessizce sokulduğunu hissetti.

Soğuk terler içerisinde uyandı. Bir çift kırmızı pırıltık göz kendisi­ne bakıyordu.

"Efendim," diye seslenen, kaba ve tamdık bk ses duyuldu. Bu, Deanna'nın şeytanı Taknapotinin sesiydi.

Bitkin düşes anında rahadadı, ancak bu rahatkğı şeytanı çağırma­dığını fark edene kadar sürdü. Görünüşe göre yaratık cehhennem ateşlerinden kendi başına çıkıp gelmişti!

Deanna'nın kaygısını açıkça gören Taknapotin sinsice gülümser­ken, şeytanın sıra sıra büyük dişleri göründü.

Deanna durumun farkına vardı. Hayır, kendi başına değü; çünkü bu mümkün değildi. Şeytanlar bu dünyaya kısanların arzuları sonu­cunda getirikrlerdi, ama Deanna Değerk'den başka kim şeytan Taknapotini bu şekilde fütursuzca çağırabikrdi? Deanna bk an için şeytanı her nasdsa rüyasında çağırmış olabileceğini düşündü ama bu olasıkğı hemen göz ardı etti. Bk şeytanı materyal dünyaya getirmek asla o kadar kolay değildi.

O zaman sadece bir cevap olabilirdi, o da Taknapotin konuşmaya

Page 72: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

devam edince doğrulanmış oldu. "Buradaki görevlerinden alındm," diye açıkladı yaratık. "Manning-

ton'daki yerine dön." Greensparrow. Sadece Greensparrow düşesin haberi olmadan o-

nun şeytanım çağıracak kadar güçlüydü. "Tepegöz akıncılarına Yenikale^k Dük Resmore rehberlik ede­

cek," diye devam etti Taknapotin. "Kimin emriyle?" diye sordu Deanna, sadece o ismi yüksek sesle

duymaya ihtiyacı vardı. Taknapotin güldü. "Greensparrow bu görev için fazla isteğin kal­

madığım bikyor," dedi şeytan. Deanna farkına varmıştı: Selna. Hizmetçisi ve son ykmi yıldaki en

büyük sırdaşı, Deanna'nın Eriador'a duyduğu sempatiyi Greenspar-row'a üetmekte hiç gecikmemişti. Bu fikir Deanna'yı rahatsız etmişti ama o, duygularım bk kenara bırakıp bilgi sızdıran kişiyi bilmesinin yarak olabüeceğini düşünecek kadar akılkydı.

"Bu berbat yerden ne zaman ayrılabilirim?" diye sakince sordu Deanna. Kendisini yatıştırmak için çok çaba sarf etti; ihanet eder gibi bk durumda yakalanmış görünmek istemiyordu. Burada tek-göz-lülerle bklikte olmak istememesi son derece mantıklıydı. Bu görevi Greensparrow kendisine verdiği zaman şiddede reddetmişti.

"Resmore dışarıda, Muckles'la görüşüyor," diye cevapladı şeytan kıs kıs gülerek.

"Eğer çağrılmış olduğun görevi bitirdiysen, defol git," diye ho­murdandı Deanna.

"Giyinmene yardım edeyim," diye sinsice sırıttı Taknapotin. "Defol!" Yaratık Deanna'nın gözlerini kamaştıran ve burun deliklerini ağır

sülfür kokusuyla dolduran çatırtık bk ışıkla aniden kayboldu. Duman kaybolup Deanna yeniden rahatça görmeye başlayınca,

Selna'yı çadırın girişinde omzunda kıyafederini taşırken buldu. Bu kadın daha şimdiden neler bikyordu diye derin düşüncelere daldı düşes.

Bk saat içerisinde Deanna, Resmore'a basanlar diledi ve Yenikale Dükü'nün kolaylıkla açtığı sihkk bk tünel vasıtasıyla dağlan terk etti.

1 Ing. Newcastle (çn)

Page 73: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

E J D E R H A K R A L

Hiç bir gariplik olmamış gibi, hatta Mannington Sarayı'ndaki doğru düzgün odasında olmakla hayat daha da güzelleşmiş gibi davranmaya çalışarak, Selna'yı gönderdi ve tek başına dev tentek yatağına oturdu.

Bakışları komodinine, eski krakyet akesinden kalan tek iz olan mü-cevherk tacına kaydı. Tekrardan hayk geçmişte kalan o günü düşün­dü, büyünün gücünün vadettiMerkıin sarhoşluğuna kapıkp, o hayati kararı verdiği günü.

Düşünceleri yıkarı çabucak yanp tekrar bu ana geldi. Deanna an­ladı ki, gelecekte başına gelebilecek potansiyel tehkkeye rağmen, manükk bk süreçti. Tepegözler onun dağlardaki performansından memnun değillerdi ve bunda da hakkyddar. Muhtemelen Muckles, Avon'dan gelen her yetkikye onun arkasından konuşmuş, şikayeder-de bulunmuştu. Carksle'nin tepegöz dükü homurdanmaları duyunca muhtemelen konuyu Greensparrow'a açmış, o da Selna'ya ulaşmakta ve sorunu doğrulamakta fazla sorun yaşamamıştı.

"Olduğu gibi," diye mutsuz ve kabuUenir bk ses tonuyla söylendi. "Bırak Resmore tek-gözlülerin ve onların bütün rezilkklerine sahip olsun." Greensparrow tarafından yola sokulacağım bikyordu, hatta belki de vücudunu bk sürekğine Taknapotine teslim etmeğe zorlana­caktı. Bu her zaman acı verici ve yorucu bir ele geçkmeydi.

Deanna sadece omuzlan silkti. Şu anda omuzlannı sükmekten ve hem krak hem de efendisi olan Greensparrow'un adaletini kabul etmekten başka yapabkeceği fazla bk şey yoktu. Ama Deanna De-ğerk'nin hayalini kurduğu yaşam bu değkdi. Ailesinin henüz öldüğü yıllarda Greensparrow tarafından yalnız bırakılır, nadken ziyaret edihr ve genelkkle sıkıcı, temel yönetim pozisyonuna Mannington düşesi olarak hizmet etmek gibi gündelik işlerin dışında başka bk görev yapması istenmezdi. Greensparrow onu daha büyük bk görev için çağırdığında gerçekten heyecanlanmışa. Onun yerinde çakşacak ve Prensşehri'nde Brind' Amour de banş anlaşması imzalayacaka. Anlaşmayı kralına teskm ettikten sonra hayaanın değişeceğini söyledi kendi kendine. Değişmişti de, Greensparrow onu dağlara, tepegöz­lerle gönderdikten, ellerini kana bulayıp, kalbini ihanede kaplataktan hemen sonra değişmişti.

Tekrardan taca, onun parıldayan mücevherlerine ve tutulamamış sözlerine odaklandı.

* * * * *

Page 74: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Cüce tekrar acıyla bağırdı ve kaçmaya çalıştı. Ama içinde bulundu­ğu delik geniş değildi ve onu uzun mızraklarıyla dürten bk düzine tepegöz darbe üzerine darbe vuruyordu.

Çok geçmeden cüce yerdeydi. Dizlerinin üzerine kalkmaya çakşü ama suratına çarpan bk mızrak onu yere boylu boyunca uzandırdı. Tepegözler işlerini bitirirken hiç acele etmediler.

"Ah, benim namussuz Muckles'ım!" diye gürledi Dük Resmore, geniş omuzlu, tombul, kakn gri saçk ve aldatıcı derecede neşek bir adamdı. "Nasd eğleneceğini çok iyi bikyorsun!"

Muckles bu gülüşe karşıkk verdi ve iri adamın sırana dostça vur­du. Acımasız tepegöz için hayat sadece bkaz daha güzeUeşmişti.

r

Page 75: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Huegoth!" diye bağırdı mürettebattan biri, bu haykırış savaş ge­misinin ana direğiniı, üzerinde duran bir diğer adam tarafından bastı­rıldı.

"Yelkenleri yarım vaziyette ve her iki yanındaki kürekler de hızla hareket ediyor!" diy • ekk di tepedeki adam.

Page 76: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Luthien ön trabzana doğru eğilerek denize dikkade bakü, kendi gözlerine gri bir pustan fazla belirgin olmayan şeyin, bu tecrübeli denizcikler tarafından nasd olup da en ufak detaylarına kadar ayırt edilebkdiğine şaşa kaldı.

"Ben görmüyorum," diye belirtti Luthien'in yanında duran Okver. "Gözlerinin denize akşması yular alabilk," diye açıklamaya çakşa

Luthien.(Ve de midenin diye eklemek istedi, çünkü Okver Gybi'den ayaklıklarından beri geçen bk buçuk haftanın çoğunu trabzanda geçirmişti.) Charley Iimanı'nında Avon donanmasından ele geçküen büyük savaş kalyonlarından biri olan ve şu anda Eriador flaması taşıyan, Stratton Dokumaasfnaayauzt. Uygun rüzgar koşullannda üç-direkk gemi, herhangi bk Huegoth savaş gemisini ekebikr ve her koşulda da üç Huegoth gemisini aynı anda yenebikrdi. Neredeyse yüz ayaklık omurga uzunluğuyla ve iki yüzden fazla tecrübek müret-tebaüyla, kalyon bk savaş gemisini üç yüz yardadan baarabüecek büyüklükte süaha sahipti. Daha şimdiden geminin üst güvertesinde bulunan ağır mancınığın mürettebaa mancınığın sepetine zift yu­maklan dolduruyorlar, ana dkeğin arkasındaki ttabzanda yer alan hareketk bakstanın başındaki adamlar bkazdan barbarlara doğru atacaklan dev mızrakların menzilini ve düzgünlüğünü kontrol edi­yorlardı.

"Ben görmüyorum," dedi Okver yeniden. "Korkma, Okver, çünkü Luthien hakk," diye onayladı gözleri açık

denizlere daha akşkın olan Katerin. "Birinin gözlerinin denize akş­ması yular alabilk. Yine de, bu bk Huegoth—aylardır açık denizlerde olmamama rağmen bu kadannı ben büe görebüiyorum."

"Rehberlerimizin gözlerine güven," dedi Luthien şu ana kadar a-çıkça şaşırmış gözüken, siyah cüak ayakkabısını güverteye vurup duran buçukluğa. "Eğer onlar yaklaşan geminin Huegoth olduğunu söylüyorlarsa, o zaman o gerçekten de bk Huegothtur!"

< fBen görmüyorum," dedi Okver üçüncü kez, "çünkü önümdeki trabzanı kapatan iki tane kocaman maymun-kıkkk var!"

Luthien ve Katerin bkbklerine bakıp kıkırdadüar, savaş bu kadar yakın gözükürken Okver deBurrows denüen bu rahadaücıya minnet­tardılar. Sonra abartık bk merasim hareketiyle buçukluk için bkbirle-rinden ayrüdüar.

Okver hiç vakit kaybetmeden ttabzana ormandı, bk ekyle halaa

Page 77: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

tutarken, diğeri de gözlerinin önünde yuvarlak yapılmıştı—ki, bu çok anlamsızdı; çünkü dev şapkasının ön ucu yüzünü yeterince gölgede bırakıyordu.

"Ah, evet," diye başladı buçukluk. "Demek bu bk Huegoth. İlginç bk gemi. Bk, iki, üç. . . on sekiz, on dokuz, her tarafta ykmi kürek, uyum içerisinde hareket ediyorlar. Dakp çıkıyor, dakp çıkıyor."

Luthien ve Katerin ağızları bk karış açık birbklerine, sonra da u-fuktaki minik noktaya bakakakklar.

"Oh, pruvada duran o kocaman adam da kim?" diye sordu Okver ve görünür biçimde titredi. Abartık hareket Luthien'i yeriden oynattı ve içini çekerek Katerin'e şüpheci bk bakış atü.

"Onunla dövüşmek istemem," diye devam etti buçukluk. "Sadece sarı sakak bile buçukluk kemiklerimden, hassas cüdimi kazıyabikr gibi duruyor!"

"Gerçekten de," diye ona katildi Luthien. "Ama beni asü korkutan parmağındaki yüzük. Görüyor musun nasd bk aslanın pençesine benziyor?" Şimdi titreme sırası Luthien'deydi. "Huegothların vahşik-ğini ve kurnazkğım düşünecek olursak, pençelerin rakibin yüzünü yırtmak için uzayabkeceği muhtemel." Tekrardan titredi ve yanında kıkırdayan Katerin olduğu halde, uzaklaşmaya başladı.

Katerin ona, Okver'ın blöfünü uygun şeküde gördüğü için, kutia-yıcı bk şekilde göz kırptı.

"Aptal çocuk," diye bağırdı onların ardından taşkın buçukluk. "Yüzükte pençenin çeküdiği yerde mücevherlerden başka bk şey olmadığım göremiyor musunuz? Ah, ama küpe. . ." dedi bk parma­ğım havaya kaldırarak.

Luthien cevap vermeyi düşünerek döndü, ama Katerin'in başını salladığını gördü ve kazanamayacağının farkına vardı.

"Keskin gözler," diye bekrtti Stratton Dokumacısı'nın kaptanı Wallach. O ve Gybi'k Rahip Jamesis, Luthien ve Katerin'e kaülmak için yürürlerken, doğrudan Okver üe dalga geçiyordu.

"Keskin zeka," diye düzeltti Katerin. 'Yaklaşana kadar ne kadar vaktimiz var?" diye sordu Luthien. WaUach ufka bakü, sonra ister istemez omuzlarını sükti. "Yarım

saatte alabilk, günün geri kalanını da," dedi. "Savaş gemisindeki dosdarımız doğrudan bize gelmiyorlar. Güneydoğuya doğru gidiyor­lar."

Page 78: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Bizden korkuyoriar mı?" diye sordu Luthien. "Onları alt edebiliriz," diye yanıdadı Wallach kendinden emin bir

şekilde. "Ama ben Huegothların asla bir savaştan kaçtıklarını gör­medim. Daha çok bizi Colonsey yakınlarına, bizi karaya oturtabüe-cekleri ya da ekebüecekleri sığ sulara çekmek istiyorlar."

Luthien kurnazca WaUach'a gülümsedi. Bu kaptan Stratton Doku-macısı'm kumanda etmesi için Gybi'den özellikle seçümişti; çünkü o savaş gemüerine kumanda eden herkesden daha çok bu suları tamyordu. WaUach Colonsey'deki Toprağın Sonu köyünde elk yılkk hayatının on iki yddan fazlasını geçirmişti ve o on iki yıkn hemen hemen her gününü Dorsal sularında geçirmişti.

"Biz adaya yaklaştıkça, avantajın kendkerinde olduğunu düşüne­cekler," dedi Katerin kurnazca.

WaUach güldü. "Onlarla savaşmak istemiyoruz," diye her ikisine de hatırlattı

Luthien. "Biz konuşmak için tek başımıza geldik, eğer bu mümkün olursa." Gerçekten de plan buydu, Stratton Dokumacısı otuz kalyonluk destek filosunu Bae Colthwyn'de bırakmıştı.

"Huegothlar pek konuşmaya gelmez," diye belirtti Katerin. "Ve onlar sadece güce saygı duyarlar," diye ekledi WaUach. "Eğer savaş gemisini kullanılmaz hale getirmemiz gerekiyorsa, öy­

le olsun," dedi Luthien. "Onları mümkün olduğu kadar kansız ele geçiririz, ancak hiç bk şeküde avucumuzdan kaçmalarına izin verme­yiz."

"Asla," dedi Jamesis, yüzü vahşi Huegothların körfez gelmelerin­den, sakin manastırdaki barışçd yaşamı tepe taklak olmasından beri, sürekk asıktı.

Luthien dikkade keşişi inceledi. Gybi halkının, görüşme planını uygulamak için kendisine izin verdikleri için, oldukça etkileyici ol­duklarını düşündü. Ellerindeki otuz kalyonla halk, Huegothlardan Bag Colthwyn'de ölen bunca iyi insanın intikamını almaktan başka bir şey istemiyordu. Ama arzuları ne olursa olsun Gybi'deki çan kulesi, Luthien ve arkadaşları Gybi'nin yeni krala olan çağrısına ce­vap olarak geldiklerinde, dekcesine çakyordu. Ve Eriador donanması körfezin kuzeyinde, pupa yelken derlerken göründüğünde kudamalar bk kez daha başlamışa. Böylece yönetici ByUewyn, Luthien'in istek­lerine uyarak bk savaş gemisinden ziyade bk diplomat olan, süahk ve

J-2

Page 79: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

yetenekli Stratton Dokumaası'm denize indirmişti. "Görüşme bayrağını çekin," diye talimat verdi Luthien Wallach'a.

Genç Bedwyr'in bakışları konuşurken bir an için büe Jamesis'den ayrümadı, keşişin onayını bekkyordu. Jamesis buraya gelme konu­sunda Luthien üe tartışmış, hatta bu tartışmada Katerin ve Okver'dan büe destek görmüştü.

"Etrafı mavi, beyaz bayrak Huegoth tarafından büe büink," dedi Jamesis asık şurada. "Uluslararası konuşma işareti, her ne kadar Huegothların bunu rakiplerinin yanına avantajk bir şekilde yaklaş­mak için kuüandıklan büinse de."

"Adamın gözleri o kadar mavi ki!" diye haykırdı Okver trabzan-dan, gerikmi bozmak için mükemmel bk zamanlama yaparak. Jamesis ve WaUach buçukluğa yan bir bakış atalar, ama Luthien ve Katerin sadece bügiççe kıkırdadı. Büiyorlardı ki, Okver Huegoth'un gözlerini, savaş gemisinin küreklerini göremiyor, gri sislerin ardında­ki gemiyi ancak görebiüyordu. Ama buçukluk oyunu ne kadar da harikulade oynayabüiyordu! Gerçekten de Luthien Okver'a boşuna, "mükemmel blöfçü," dememişti.

Bk kaç dakika sonra Stratton Dokumacısı'mn ana dkeğinde görüşme bayrağı çekik duruyordu. Zaman geçmeye devam ettikçe WaUach ve diğerleri daha da bk dikkade izlemeye başladüar, ancak gözcüler kaptana Huegothların bayrağı seçebüecekleri kadar yakında oldukla­rını büdirmelerine rağmen, savaş gemisi ne rotasını değiştirdi ne de bkaz olsun yavaşladı.

"Colonsey'e gidiyor," diye tekrarladı WaUach. "O halde, onu takip edin," diye takmat verdi Luthien. Kaptan genç Bedwyr'e doğru bk kaşım kaldırdı. "Takip etmekten korkuyor musunuz?" diye sordu ona Luthien. "Eğer krakmın yardımcısı gemide olmasaydı kendimi daha iyi his­

sederdim," diye yanıt verdi WaUach. Luthien endişeyle etrafına bakındı. WaUach basit manüğının genç adama darbe vurduğunu bikyordu,

ama yine de bu onun fikrini söylemesine engel olmadı. "Eğer Huegothlar korktuğumuz gibi Greensparrow üe işbirliği içerisindey-se, o zaman Luthien Bedwyr adama verilecek bir ödül olmaz mı? Kızü Gölge kendisine sunulduğunda Greensparrow'un yüzündeki ifadeyi görmek istemem."

y-3

Page 80: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Bu tartışma artık Luthien'in canım sıkmaya başlamıştı; yapılacak ilk hareketin Huegothlarla görüşme denemesi olacağına karar veril­diği, Gybi'deki toplanüdan beri bununla uğraşıyordu. Luthien, k-mandan tek başına aynlacak olan o gemide olmak için ısrar etmişti. Luthien'e o kadar bağk olan Katerin bile, bu tür riskler almak için Luthien'in kralkğa çok değerk olduğunda ısrar ederek, buna karşı çıkmıştı.

"Kızd Gölge Monfort'lu Morkney'in Greensparrow'a vermek is­tediği bk hediyeydi," diye yanıt verdi Luthien. "Kızd Gölge General Belsen'Krieg'in Avon'un şeytani krakna vadettiği bk hediyeydi. Kızd Gölge Prensşehri dükü Paragor'un her şeyin üstünde göz diktiği bk ödüldü."

"Ve şimdi hepsi de buna çakşırken öldü," diye tamamladı Rahip Jamesis onun için. ' V e bu yüzden sen ölümsüz olduğunu hissediyor­sun."

Luthien tam itiraz edecekti ki, Okver ondan önce davrandı. "Göremiyor musunuz?" diye sordu buçukluk, aşağı inerek Lut­

hien'in yamna gekp. "Siz diyorsunuz ki, benim buradaki bazen pek de akılk olmayan arkadaşım çok değerk, ama onun değeri tam olarak sizin onu korumak istediğiniz şey!"

"Okver hakk," diye ekledi bk başka beklenmeyen destekçi, Katerin. "Eğer Luthien, Brind' Amour'un cüppesi ardına saklanırsa, eğer pelerin ona en çok ihtiyaç duyulan yerde görünmezse, o zaman Kızıl Gölge'nin bir kıymeti kalmaz."

WaUach, Jamesis'e bakarak eUerini pes etmiş bir biçimde yana açtı. "Sizin kaderiniz hakkında biz karar veremeyiz," diye itiraf etti keşiş.

"Colonsey'e o halde," dedi WaUach ve dümene yöneldi. "Sadece eğer geminiz için bunun en akdkca rota olduğunu düşü­

nüyorsanız," dedi Luthien beklenmedik şeküde, kaptanı arkasına döndürerek. "Sizi laflarımla tehkkeye sürükleyemem. Stratton Doku-macnı sizindk, onu kumanda etme hakkı da sadece size aittir."

WaUach bu duyarkkğı başıyla onayladı. "Biz geldiğimizde tehkkeyi bikyorduk," diye hatırlattı Luthien'e. ' V e gemideki herkes gönüUü oldu, ben de onların arasında başı çekiyordum. İster erkek isterse kadın olsun, biz Eriador'un bekleyen tehkkeleri ankyoruz ve özgür­lüğümüzü korumak için ölmeye hazırız. Eğer dostum sen gemide olmasaydın, savaş gemisini takip etmekten, görüşmeye zorlamaktan

Page 81: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

çekinmezdim, hatta bütün Huegoth donanması arkasında beklese hile!"

"O halde yelken açın," diye talimat verdi Luthien. Hem Wallach hem de Jamesis başlarıyla selam vererek ayrdddar.

Stratton Dokumamı doğuya dönerek, savaş gemisinin iç tarafına doğru açı yaptı, ancak Huegothlar delicesine kürek çekti ve kalyon (ınun önünü kesemedi. Yine de barbarların görüşme bayrağım rahat­ça görebdecekleri kadar yaklaşülar ve Huegothların tepkisi söylenen­leri kamdadı.

Savaş gemisi hiç yavaşlamadan güneydoğuya doğru olan yoluna devam etti. Dev kalyon takibe devam etti ve az sonra Colonsey'in dağlık çizgisinin gri uçları açıkça görülüyordu.

"Hala bizi karaya oturtmak istediklerine inanıyor musun?" diye sordu WaUach'a bk süre sonra Luthien.

'Yardım almak için kaçıyorlardı bence," diye açıkladı WaUach sancak tarafında, adanın etrafından dolaşarak görüntüye gken diğer bk savaş gemisini göstererek..

"Diğerinin açıkça bizi bekleyerek civarda olması enteresan," diye belirtti Luthien. "Enteresan."

"Pusular genellikle olağandır," diye yanıt verdi WaUach. Bkazdan üçüncü bk Huegoth gemisi iskele tarafından hızla kürek

çekerek gelirken göründü, hemen arkasında bk dördüncüsü vardı ve ilk gemi bk yanındaki kürekleri suya daldırarak gerisin geriye sert bk dönüş yaptı.

"Nasd oynayacaklarım bilmiyoruz," dedi hemen Luthien. "Belki şimdi savaş gemisinin yamnda yandaşları olduğu için, Huegothlar ko­nuşmayı kabul ederler."

"Bkden fazlasının yaklaşmasına izin vermem," diye ısrar etti WaUach. "Ve o da, sadece benzer bk görüşme bayrağı altında." Ar­dından mancınık takımına seslenerek, sancak tarafında tek başına olan gemiye nişan alalarım emretti. Eğer savaş çıkacak olursa, WaUach, Stratton Dokumacısı'mn açık denizlere olan yolunu açmak için, ilk önce onu batırmaya niyediydi.

Luthien her ne kadar bu baskınları barışçd yoUardan sona erdk-mek istese de, buna karşı çıkamazdı. En sevdiği arkadaşı Garth Rogar'ı hatırladı, genç yaşta gemi kazasına uğrayarak Bedwydrin Adası'nın sahülerine sürüklenmiş olan bk Huegoth. Luthien dev

Page 82: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

adamı arenada mağlup ederek, istemeden de olsa Gardı'ın ölümünde rol oynamıştı. Eğer yere devrilen Luthien olsaydı, Gahris yemlenin öldürülmesi manasına gelen, aşağıyı gösteren baş parmak işaretine asla izin vermezdi.

Mantıksal olarak Luthien Bedwyr'in Garth Rogar'ın ölümünde hiç bir hatası yoktu, ama suçluluk duygusu asla mantığın kölesi olmamış­tı.

Ve işte bu yüzden Luthien, Gybi'ye ve oradan da Dorsal Deni-zi'ne olan bu yolculukta, Huegothlarla olan sorunu mümkün olduğu kadar banşçd yollardan çözerek, Garth Rogar'ın amsını onurlandır­mak niyetindeydi. Bütün bu arzulara rağmen Luthien, Stratton Doku-mactsim dolduran kadın ve erkeklerin dört savaş gemisinin tehlikesi karşısında savunmasız kalmalarını bekleyemezdi. Wallach ve müret­tebatı sadece buraya gelmeyi kabul ederek büe, görevlerinin gerektir­diğinden cesur davranmışlardı.

"Savaşa girebiliriz," dedi Luthien Katerin ve Okver'a, ön trabzan-da onların yamna döndüğünde.

Oliver savaş gemüerine baka, hızla kürek çekmekten yanında kö­pükler vardı. Sonra da kalyona, özellikle de kıç tarafındaki mancınık takımına baka. "Umarım ki, iyi aacıdırlar," diye belirtti buçukluk.

Kazanma şanslan bkden kendÜerine karşı dönerken, hem Luthien hem de Katerin bunu umuyorlardı.

Yukandan gelen bir bağıra onlara beşinci, derken bk altıncı savaş gemisinin görüldüğünü haber verdi, her ikisi de sancak yönündeki geminin ardından gekyorlardı.

"Belki de kralın en yakın danışmanının, bu kadar uzaklara şahsen gelmesi çok da iyi bk fıkk değüdi," diye belirtti Okver.

"Gelmem lazımdı," diye yanıdadı Luthien. "Kendimden bahsediyordum," diye açıkladı Okver basitçe. "Biz asla bk çarpışmadan kaçmadık," dedi Katerin başarabüdiği

kadar kararkkkla. Luthien onun yeşü gözlerine baka ve orada kaygıyı gördü. Genç

adam tamamen anlamışa, Katerin savaştan korkmuyordu, asla, an­cak bu sefer, Eriador'un devrimindeki bütün savaşların aksine, onun ya da kendisinin savaşüğı bütün savaşların aksine, düşman tepegöz değü, insandı. Katerin öldürülmekten kaygüandığı kadar, öldürmek­ten de kaygüanıyordu.

Page 83: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Kaptan Wallach süratle güverteyi dolaşarak mürettebatım hazır­lıyordu. "Onu öndeki gemiye doğrultun," diye talimat verdi mancı-nıkçdara; çünkü doğrudan kalyona gelen savaş gemisi en yakındakiy-di ve en hızlı o yaklaşıyordu.

"Lanet olsun görüşme bayrağınızı çekin," diye mırddandı kaptan, sonunda ön trabzanda üç arkadaşın yanına gelerek.

Sanki bunu duymuş gibi, yaklaşan savaş gemisinin kürekleri sudan çıkü, uzun ve narin gemi kabarık denizde hızla ivme kaybetti. Sonra bk boru sesi duyuldu, bekrdin ve yüksek sesk bk nota hızla suları geçerek Stratton Dokumacısinm heyecank mürettebatının kulaklarına doldu.

"Savaş borusu," dedi Katerin Wakach'a. "Konuşma niyetinde de­ğiller."

Diğer beş savaş gemüerinden de boru sesleri geldi, bunu kükreme-ler ve bağırtdar izledi. Gemüer birden gelmeye başladı, suyun orta­sında durarak sanki ilk hareketi kalyonun yapmasım bekler gibi du­ran, ük gemi hariç.

"Bekleyemeyiz," dedi Wallach açıkça hayal kırıldığına uğramış gö­rünen Luthien'e.

"İskele tarafında üç tane daha!" diye bk haykırış geldi yukarıdan. "Buradan kaçamayacağız," diye bekrtti durumu inceleyerek, tuza­

ğın dmiğinin kalyonun etrafında sıkıca kapandığım gören Katerin. WaUach ana güverteye dönerek yelkenlerin savaş durumuna indi­

rilmesini emretti; bu şekdde gemi hala, Huegoth okçularına ve onla­rın alevk oklarına çok büyük bk hedef olmadan, manevra yapabik-yordu.

Luthien onunla birkkte döndü ve Rahip Jamesis'in her zamankin­den de asık bk şurada yaklaştığını fark etti. Luthien bk süre için adamın bakışlarına karşılık verdi, ama aslında görüşme yapmak Lut­hien fikriydi, mürettebatı tehkkeye atan Luthien'in harekederiydi. Genç Bedwyr tekrar suya döndü, sonra Jamesis'in ekni omzunda hissetti.

"Denememiz gerektiği gibi denedik," dedi keşiş beklenmedik şe­kilde, "aksi takdirde, görünen o ki, şimdi savaşmak zorunda oldukla­rımızdan daha iyi olmazdık. Ama korkmayın Bedwyr Lordum ve bikn ki, bugün batıracağımız her savaş gemisiyle. . ."

"Ve bunlar epeyce fazla olacak," diye araya gkdi WaUach karark-

Page 84: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

lıkla. ". . .Bae Colthwyn'in kıyılanın terörize edecek gemüerin sayısı bir

azalacak," diye bitirdi Jamesis. Sonra WaUach, Luthien'e baka ve genç adamın onayım istermiş

gibi en yalandaki savaş gemisini işaret etti. Bu Luthien Bedwyr'in vicdanına sahip bir adam için kolay bk se­

çim değildi, ama Huegothlar savaşmak niyetinde olduklannı açıkça bekrmişlerdi. Stratton Dokumaastnm etrafındaki sularda borular çıl­gınca ötüyor ve Huegoth savaş tanrısına yakarışlar dalgalann üzerin­de sürükleniyordu.

"Onlar savaşı onurlu bk şey olarak görüyorlar," diye bekrtti Katerin.

"Ve onlan lanedeyen de bu," dedi Luthien. Alevk zift yumağı gökyüzünde görkerrdi bk şekilde zarifçe kavis-

lenerek süzüldü, sonra avını fark eden avcı bk kuş gibi dakşa geçti. Savaş gemisi buna tepki vermeye çakşü—bk sura kürek suya girdi ve gemiyi döndürmeye başladı.

Çok geç. Kalyondaki mancınıkçdar çok da zor olmayan bu aüş i-çin on dakika ölçüm yapmışlardı. Mermüer çarpmadan önce savaş gemisi çeyrek dönüş yaparak, mermiyi tam ortasından yedi, neredey­se devrikyordu.

Luthien Huegothlan gördü, kürklü giysderi tutuşmuş, gemiden adıyorlardı. Kaçamayanlann çığlıklarını duydu. Ancak savaş gemisi hasar görmesine rağmen, henüz işi bitmemişti ve kürekleri suya girdi ve gelmeye devam etti.

Az sonra Huegoth kderi dumanlar tüten geminin pruvasına gele­rek kendini gösterdi; kıkcını cüretkarca kaldırarak kalyona doğru laneder yağdırdı.

Luthien'e göre adamın gururu aptalkğı kadar ortadaydı, çünkü di­ğer on savaş gemisi (çünkü iki tane daha kaalmışa) yardım etmek için hala çok uzaktayddar. Belki de Huegoth bir savaş kalyonunun gücünü anlayamamışa; muhtemelen gözünü kan bürümüş adam buna aldırmıyordu.

WaUach kalyonu savaş gemisinin yanına gelecek şekdde döndürdü. Bk diğer zift yumağı havaya fırladı, bir kaç küreği kırarak suya dü­şerken itiraz edermişçesine asladı. Savaş gemisi gelmeye devam etti; barbar kderi yontulmuş heykekn üzerine çıkarak koUarım gökyüzüne

S4-

Page 85: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

doğru kaldırdı. Balistadan atdan mızrak göğsünden geçerek, kırdmış bedenini sa­

vaş gemisinin güvertesinin yarı mesafesi boyunca fırlatırken, tam o pozisyonda duruyor, savaş tanrısına haykırıyordu.

Gemi hala gelmeye devam etti, artık mancınık için çok yakına gel­mişti ki, WaUach başka bir hedefe geçmelerini emretti. Ancak her iki baksta da, dev oklarını gererek Huegoth gemisinin güvertesini temiz­leyen, yüz okçu gibi ateş aça.

Ancak yine de gelmeye devam etti. Bakstalar küreklerin yakınına konsantre oldu, mızrak gibi mermüe-

ri Huegoth ün omurgasına sertçe giriyordu. "Bizi hareket ettir!" diye bağırdı Kaptan WaUach dümencisine ve

adamla mürettebaü tam da bunu yapmaya uğraşıyorlardı. Eriador'lu mürettebat Huegothların kararkkğına inanamıyordu. Barbarların mü­rettebatının çoğu kesinlikle ölmüştü; Eriadorlular savaş gemisinin güvertesine yığdmış olan cesederi görebikyorlardı. Ancak kölecilerin tamtamlarım, o ritmik sesi, duyabikyorlardı ve şu anda kölelerin sayısı kendilerini yakalayanlardan kesinkkle fazla olmasına rağmen, köleler bunu bümiyorlardı!

Stratton Dokumacısı bkkaç düzine yarda ileri kaydı ve üst güverte­sinde kendisini yönetecek kimse olmayan, savaş gemisi buna karşılık veremedi. Buna rağmen gemi kalyona yakın geçti, o kadar yakındı ki, sağ tarafındaki kürekleri dev savaş kalyonunun kıçına çarparak pa­ramparça oldu, o kadar yakındı ki, kalyondaki üç kişi güvertesine yanan yağ dolu bir fıçıyı fırlata.

O tehkke geçmişti, ama diğer Huegothlar yan yana, on savaş ge­misi mükemmel bir uyum içinde gelmeye devam etti. Mancımk ta­kımı dekcesine çakşü, bakstalar bkbirine ardına dev mızraklar fırlattı­lar ve diğer bir Huegoth gemisi dibe gönderildi, bk üçüncüsü de o kadar ağır hasar gördü ki, arkadaşlarına ayak uyduramayacak hale geldi.

Okçular geminin kenarlarına dizüdüer ve oklarına çoğu alevk olan Huegoth okları ve mızrakları karşıkk verdi. Luthien de yayını çıkar­mışa ve bk Huegothü adam tam kalyona doğru dev mızrağım fır­latmak üzereyken vurdu. Bu sırada Okver, Katerin ve diğer bk çok kişi saydan artan yaraklarla ügüeniyor ve önemh bk hasar veremeden inatçı alevleri söndürmeye çakşıyorlardı.

Page 86: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Kaptan Wallach sanki her yerdeydi, savaşçılarını yüreklendiriyor, dümencisine emirler yağdırıyordu. Ama beklenmedik bir anda, dev kalyon bir şahmerdanın darbesiyle sarsıldı ve Stratton Dokumacısinvn güvertesinin açık ambarlarından kırılan tahtanın o berbat sesi geldi.

Düzinelerce kanca trabzanın üzerine aüldı. Luthien Blind-Striker'ı çekti ve koşarak elinden geldiğince çabuk haladan kesti, bu arada okçular yaylarını gererek nişan bile almaya gerek duymadan ok üstü­ne ok atıyorlardı.

Genç Bedwyr Huegothların cesaretine ve acımasızlığına inana-mıyordu. Kendi güvenliklerini düşünmeden, savaşta ölmenin kutsal olacağını, kıskanılacak bir ölüm olacağını düşünerek geliyorlardı.

Bir savaş gemisi onlara iskele tarafından çarpınca ikinci bir sarsıntı geldi. Hemen sonra da bir üçüncüsü başka bir gemi Stratton Dokuma­cısının pruvasına tam ortadan çarparak neredeyse kendisini de ta­mamen parçalarken hissedildi. Az sonra kalyonda Eriadorlular kadar Huegothlular da vardı ve trabzanın üzerinden daha da gelmeye de­vam ediyorlardı.

Luthien pruvanın yakınlarında acımasızca dövüşen Wallach'a ulaş­maya çalışa. "Hayır!" diye bağırdı genç Bedwyr ve bir Huegoth kap­tanı kancanın keskin ucuyla delip geçerken durup korkuyla bakakal-dı. Halat anında gerginleşerek, çığlıklar atan Wallach'i gemiden uçur­du.

Luthien, bir Huegoth kendisine yandan atılırken şaşkınca sıçradı. Barbarın kendisini haklayacağını, bu tarz bir vahşilik karşısında te­reddüt etmenin yaşamına mal olduğunu biliyordu.

Fakat barbar aniden durdu ve trabzanın üzerinde dengede durma­ya çalışan komik giyimli buçukluğa, ya da daha çok buçukluğun, ince kenarı kaburgalarını delip geçen, meçine bakakaldı.

Huegoth kükredi ve Oliver'ı yakalamak ve buçukluğu kendisiyle birlikte götürmek niyetiyle sıçradı, ama tam ayağa kalkmıştı ki, dizi­nin yanına sertçe çarpan bir darbe ile yere yıkıldı. Trabzana doğru yalpaladı ve görüntüden çıkmadan Katerin tam kafasına bir darbe daha indirmeyi başardı.

"Sevgili Threadbare'ımın üzerinde dövüşmeyi tercih ederim," diye belirtti Oliver.

"Minis try'deki savaşı düşünün," dedi Luthien her ikisine de. "Tek şansımız toplayabildiğimiz kadarını defansif bir grup halinde bir

Page 87: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

araya getirmek." Katerin başıyla onayladı, ama Oliver kafasını salladı. "Dostum,"

dedi düzgünce, "Ministry'de hayatta kaldık; çünkü kaçtık." Oliver etrafa bakındı ve diğerlerinin bu kez, açık denizde, kaçacak bir yer olmadığını görmeleri için onun bakışlarını takip etmeleri gerekmedi.

Stratton Dokumacısının yürekli mürettebatı bir saatten uzun bir müddet dövüşmeye devam etti, ilk molalarını geri çekildiklerinde buldular. Luthien, Katerin, Oliver ve elli kadar adam ve kadın kıç tarafındaki üst güverteyi tutarlarken, ana güvertedeki yüz Huegoth kötü durumdaki kalyondan esirler alıyor ve kargoyu boşaltıyorlardı. Huegothların iki küçük merdivende savaşarak üst güverteye geçme ihtimalleri zayıftı, ama yine de, gemileri yağmalanmış mallarla ve esirlerle dolarken ve Stratton Dokumacısı süratle suyla dolarken buna pek de ihtiyaçları yoktu.

Luthien de diğerleri gibi bunun farkına vardı ve bu yüzden son kez umutsuzca bir hücuma geçmek için güçlerini toplamalıydılar. Hepsi biliyordu ki, hiç kazanma şansı ve kaçacak yer yoktu.

Sonra kahverengi cüppeli birisi öne çıkarıldı ve dev bir Huegoth tarafından güverteye atıldı.

"Rahip Jamesis!" diye bağırdı Luthien. Keşiş dizlerinin üstünde doğruldu. "Kılıcını teslim et, dostum,"

dedi Luthien'e. "Adalı Rennir onu kabul edeceğine dair bana garanti verdi."

Luthien şüphe içerisinde arkadaşlarına baktı. "Suda bir ölümdense, kürek mahkumu olmak daha iyidir!" diye

yalvardı barışçıl Jamesis. "Hiç de değil!" diye bağırdı bir Eriador'lu ve kadın bir halatı çöz­

dü, kolunun altına aldı ve sıçrayarak, Huegoth kalabalığının arasına kahramanca süzüldü. Ancak arkadaşları ona katılmak ya da onu dur­durmak için hamle yapamadan, uzun bir mızrak havaya kalktı ve ona sertçe vurarak güverteye düşürdü. Huegothlar kurtlar gibi üzerine çullandılar. Sonunda dev bir barbarın elinde, karmaşadan çıkü ve barbar onu trabzana doğru koşturup suratını sertçe trabzana çarptır­dı.

Sonra onu bıraktı ve her nasılsa kadın ayakları üzerinde durmayı başarabildi, ama ta ki, başka bir barbar onu dev bir çatalla karnından desene kadar. Adaleli adam onun çırpınan vücudunu güverteden

2J-

Page 88: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

havaya kaldırdı ve onu gemiden atmadan önce, uzun bir süre o kor­kunç pozu sürdürdü.

"Lanet olsun!" diye bağırdı Luthien, merdivenden inmeye başlaya­rak, güçlü kılıcını sıkıca kavrarken, elleri öfkeden beyazlamışü.

"Artık yeter!" diye feryat etti Jamesis, keşişin çaresizliği Luthien'i kendine getirdi. "Sana yalvarıyorum, Bedwyr'in oğlu, emrindeki adamların yaşamları için!"

"Bedwyr?" diye mırıldandı merakla Rennin, kimsenin duyamaya­cağı kadar alçak bir sesle.

Arkasındaki elli adam ve kadına bakan Luthien'in tartışacak hali kalmamıştı. Bu felaketten kısmen de olsa sorumlu olduğuna inanı­yordu, ne de olsa görüşme yapmak için tek başına bir gemi yollama fikrinin önde gelen savunucularındandı. Luthien'in Huegothlarla olan geçmiş tecrübelerinin tamamı, Dun Varna'da arkadaşı Garth Rogar'ın yanında olmuştu ve o adam genç Bedwyr'in bu güne kadar tanıdığı en onurlu ve mantıklı savaşçılardan biriydi.

Belki de bu dostluk yüzünden, Luthien vahşi adalılar için hazırlık­sızdı. Şu anda yüz ya da daha fazla sayıda Eriador'lu yerde ölü yatı­yor ve o rakamın yansı kadan da esir olarak savaş gemilerine götü­rülmüştü. Tarçın renkli gözleri sinir ve hüsranla nemlenen Luthien, Blind-Striker'ı ana güverteye fırlattı.

Bir süre sonra o ve arkadaşlan bir Huegoth savaş gemisinin güver­tesinden, Stratton Dokumaası'm sessizce dalgalann altına kayarken izlediler.

SS

Page 89: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Luthien diğer Huegoth gemilerinin güvertelerinden gelen kırbaç şakırtılarını, aşağı güvertelere götürülüp sıralara zincirlenen talihsiz Eriadorluların çığlıklarını duydu. Kendi gemisindeki mahkumlardan bazıları da benzer şekilde muamele gördüler, Luthien ve arkadaşları kaçış yolu bulamayacak gibi görünüyordu. Bir kadırga mahkumunun

Page 90: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

acımasız hayatının beklentileri genç Bedwyr'in karşısında heybede asılı duruyordu, ama kendisinden çok yakın arkadaşları için korku duyuyordu. Huegothlar kürek çekmek için çok ufak olduğu açıkça belli olan Oliver'a ne yapacaklardı? Komik görünüşlü buçukluk bir eğlence kaynağı, vahşi barbarların kaprislerine hedef olacak bir savaş gemisi soytarısı mı olacaktı? Ya da adaların bu acımasız adamları, onu basitçe işe yaramaz bir kargo olarak suya mı atacaklardı?

Ve peki ya Katerin? Katerin ve savaşta ele geçmiş diğer yarım dü­zine kadın için, Luthien daha da çok korkuyordu. Huegothlu yağma­cıların çok uzun zamandan, aylardan beri evlerinden uzaktaydılar. Acımasız barbarlar Katerin O'Hale gibi bir zarafetten, ne gibi zevk­ler elde edebilirlerdi?

Sert bir sarsıntı genç Bedwyr'i karanlık düşüncelerinden sıyırarak, beklentiler yerine gerçeğe konsantre olmaya zorladı. Neyse ki, Katerin ve Oliver kendisiyle aynı savaş gemisindeydi ve onlar da Luthien ve Rahip Jamesis ile birlikte şimdiye kadar bir kaç sıyrık dışında bir yara almamışlardı. Bu şekilde kalacak, diye kendisine söyledi Luthien kararlılıkla. Eğer barbarlar Oliver'ı öldürmeye ya da Katerin'e herhangi bir şekilde zarar vermeye kalkarlarsa, onlarla tekrar savaşacaktı, bu sefer ölümüne. Çıplak ellerinden başka silahı yoktu, ama Oliver'ı ve özellikle Katerin'i savunmak söz konusu ol­duğunda, o ellerin de ölümcül olacağına inanıyordu.

Luthien az sonra Huegothların esir alma işinde oldukça tecrübeli olduklarını fark etti, çünkü kendisi ve diğerleri kalın iplerle sıkıca bağlanmış ve yirmi kadar dev savaşçı tarafından yakın takibe alınmış­lardı. Bu bitince, Luthien'in filonun amiral gemisi olduğunu düşün­düğü, muhteşem savaş gemisinde bir seçme işlemi başlamıştı. Yaşlı ve kullanılmış kadırga mahkumları, barbarların isteklerine bağlı kal­mak için çok güçsüzleşmiş ve zayıflamış durumdaki adamlar güver­tede sürüklenirken, yeni mahkumlar aşağıya indirilip yerlerine zincir­leniyorlardı. Luthien Huegothların esasında ne yapmak istediklerini biliyordu ve vicdanı ona harekete geçmesi gerektiğini haykırıyordu. Ama yine de barbarlar amaçlarını, genç Bedwyr ve diğerleri için, özellikle de haftalar sonra ilk defa güneşe bakan o mahkumlar için, esrarengiz tutarak biraz da olsa ümitli olmalarını sağlıyorlardı. O ümit, gerçekten de herkesin itaat ederek bir şeyler kazanabileceği ve sorun çıkartarak bir şeyler kaybedebilecekleri düşüncesi, felç edici

Page 91: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

olduğunu kanıtlamışa. Bu yüzden Luthien, solgun ve kalpsiz Huegothların gözlerinde işe

yaramaz olan kürek mahkumları denize atılırken, sadece gözlerini kapayabildi.

"Benim de sonum böyle olacak," dedi Oliver sonuç olarak. "Ve ben sudan o kadar nefret ederim ki!"

"Bunu bilemeyiz," diye fısıldadı Rahip Jamesis, sesi titreyerek Ne de olsa teslimiyeti başlatan Jamesisti ve şimdi de hareketlerinin ver­diği meyveleri izhyordu. Eğer gemi batarken kalan son adama kadar dövüşseler, belki de hepsi için daha iyi olacaktı.

"Ben kürek çekmek için çok ufağım," diye yanıdadı Oliver. O an­da en büyük üzüntüsünün, Siobahn ile olabilecek ilgi çekici olasılıkla­rı araştırmaya zaman bulamamak olduğunu fark etmek kendisini şaşırttı.

"Sessiz olun," diye her ikisine de sertçe çıkıştı Luthien. "Huegoth-lara akıl vermenin bir yararı yok."

"Sanki zaten bilmiyorlarmış gibi!" dedi Oliver. . "Seni bir çocuk sanabilirler," diye araya girdi Katerin. "Huegoth­

ların yetim çocukları alıp, adalı olarak yetiştirdikleri bilinir." "Ne rahatlatıcı bir düşünce," dedi Oliver alaycı bir şekilde. "Ve

söyle bana, büyümediğim zaman bana ne olacak?" "Yeter!" diye emretti Luthien, sinirden yükselen sesi en yakındaki

Huegoth gardiyanın dikkatini çekmeye yetmişti. Dev adam Luthien'e doğru baktı ve alçak bir tonda kükredi ve genç Bedwyr cevap olarak yumuşak başlılıkla gülümsedi.

"Bizi bağlamalarına izin vermemeliydik," diye sızlandı Luthien ağ­zının kenarından.

"Onları durdurabilir miydik?" diye sordu Oliver. Başlarında Huegoth lideri Rennir olan bir grup barbar onlara doğ­

ru gelmeye başlayınca, grup sesini kesti. "İtiraz ediyorum!" diye seslendi aniden Rahip Jamesis iri adama. Rennir'in beyaz dişleri yüzünü kaplayan gür, sarı kılların arasından

açıkça görülüyordu. Alaycı yüz ifadesi, benzer keEmeleri daha önce duyduğunu, gözlerinin, "medenileşmiş," halkın Huegoth adaletine daha önceki seferlerde de tanık olduğunu belli ediyordu. Jamesis'e doğru o kadar gözüpek ilerledi ki, keşiş trabzana doğru geriledi ve Luthien ile diğerleri bir an için Rennir'in, Jamesis'i de çırpınan mah-

Page 92: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R. A . S A I V A 1 O R E

kumlarla birlikte denize atacağını düşündüler. "Bir anlaşma yapmıştık," dedi Jamesis, Huegoth lideri onun ö-

nünde durunca, çok daha alçak gönüllü bir tavırla. "Güvenliklerini garanti ettiğin. . . "

"Adamlarının," diye bitirdi Rennir memnuniyede. "Ben zaten ge­mimde bulunan köleler için hiç bir şey söylemedim. Hepinizi nereye sığdıracaktım?" Huegoth omzunun üzerinden, gülüşerek yakınında duran arkadaşlarına gülümsedi.

Rahip Jamesis mantıklı bir münakaşa nedeni bulmak için ter dök­tü. Gerçekten de Huegoth andaşmalanna, gerçek anlamda olmasa da, kelime anlamıyla sadık kalıyordu. "Sana hizmet etmiş olanları öldürmen gerekmezdi," diye kekeledi Jamesis. "Colonsey adası fazla uzakta değil, onları oraya bırakabilirdin.. ."

"Arkamızda düşman bırakmak mı?" diye kükredi Rennir. "Bizimle bir kez daha savaşabilsinler diye mi?"

"Eğer bir insanın ruhuna sahip olsaydınız, daha az düşmanınız o-lurdu," diye önerdi Luthien Rennir'in tehditkar bakışlarını kendi tarafına çekerek. Rennir genç Bedwyr'e doğru yavaş ve kötü niyetli bir yürüyüşe başladı, ancak Jamesis'in aksine Luthien geri çekilmedi. Gerçekten de Luthien çenesi sabit, omuzları dik ve tarçın renkli gözleri dev Huegoth'un gri gözlerine kilidenmiş, ayakta duruyordu. Rennir doğrudan ona doğru geldi, ama ondan bir kaç inç uzun ol­masına rağmen, Luthien'i gölgede bırakamadı.

Tehlikeli bakışmalar uzun bir süre daha devam etti, her iki adamda ne konuşuyor, ne de gözlerini kırpıyordu. Sonra Rennir bir şeyin farkına varmış gibi gözüktü—Luthien'in görüntüsü hakkında bir şey—ve Huegoth lideri görünür bir şekilde gevşedi.

"Sen Gybi'den değilsin," diye belirtti Rennir. "Senden denizdeki o adamları geri almanı istiyorum," diye cevap

verdi Luthien. Bir kaç barbar gülmeye başladı, ama Rennir elini havaya kaldırdı;

son derece ciddi ifadesinde hiç neşe yoktu. "Denizdekiler adak olsa­lardı merhamet gösterir miydin?"

"Gösterirdim." "Gösterdin mi?" Şaşırtıcı soru neredeyse Luthien'i yere düşürüyordu. Tanrı aşkına,

Rennir neden bahsediyordu? Luthien delicesine bir yanıt aramaya

Page 93: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

başladı, biliyordu ki, şimdi vereceği cevap zavallı mahkumların hayat­larını kurtarabilirdi. Ancak sonunda Huegoth'un amacını anlayama-yarak sadece başını sallayabildi.

"Senin adın ne?" diye sordu Rennir. "Luthien Bedwyr." "Bedwydrin Adası'ndan mı?" Luthien başını salladı ve kendisi kadar şaşırmış olan, sadece omuz­

larını silken, Oliver ile Katerin'e göz attı. "Gösterdin mi?" diye sordu yeniden Rennir. Sonunda Luthien'e dank etti. Gardı Rogar! Adam Gardı Ro-

gar'dan, Luthien'in en yakın arkadaşından, denizden Luthien tarafın­dan kurtarılarak Bedwyr evinde kardeşi gibi yetiştirilen adamı kaste­diyordu! Fakat Rennir nasıl bilebilirdi? Luthien merak etti.

O kritik anda bunun bir önemi yoktu ve Luthien'in bunu tartışa­cak zamanı da yoktu. Bir kez daha omuzlarını dikleştirdi, Rennir'in gri gözlerine sertçe baktı ve bütün içtenliği ile konuştu: "Göster­dim."

Rennir arkadaşlarına döndü. "Mahkumları sudan toplayın," diye emretti, "ve diğer gemilere kimsenin boğulmaya terk edilmeyeceği haberini iletin."

Rennir Luthien'e döndü, Huegoth'un suratı vahşi, korkutucuydu. "Sana olan bütün borcum bu," dedi ve uzaklaştı. Uzaklaşırken Katerin'e müstehcen bir bakış attı, sonra da güldü.

"Bana adamlarımın yanında bir yer borçlusun," diye belirtti Luthien, Rennir'i aniden durdurarak. "Eğer onlar kürek çekecekse, o halde ben de çekeceğim!"

Huegoth bir an için bunu düşündü, sonra kafasını arkaya atıp iç­ten bir kahkaha atü. Arkadaşlarına katılırken geriye bakmaya tenez­zül bile etmedi.

Savaş gemileri Colonsey'in ban sahillerinden geniş bir kavisle döndü. Bu, barbarların açık denize yöneleceklerini düşünen, Luthien ve arkadaşlarını biraz şaşırttı. Denizden görünmesi mümkün olma­yan, dar bir geçitten geçerek, korunaklı bir koya, oradan da geniş ve sakin bir kıyıya geldiklerinde gerçeği öğrendiler.

Taşlı kumsalda yüz kadar savaş gemisi bağlı duruyordu. Daha i-çerde, kayalık bayırda düzinelerce taş ve tahtadan kulübe çıplak yer­yüzünü kaplıyordu ve bir çok mağaranın ağzından duman yükseli-

Page 94: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

yordu. "Bu ne zaman oldu?" diye mırıldandı donup kalmış Rahip Jame­

sis. "Ve Toprağın Sonu'na ne oldu?" diye S O J tu Luthien, adanın doğu

yakasındaki ufak Eriador köyünden bahsediyordu. Eğer Colonsey'de bu kadar çok Huegoth bir üs kurdularsa, l dağınık ve engebeli köydeki yüz kadar insan için pek de iyi bir işaret olmazdı. Luthien barbarların yol açtıkları belanın farkına vardı ve Bae Colthwyn'e yapakları saldırıların önemsiz yağmalar olmadığından şüphesi yoktu. Kayalık Colonsey'de çok fazla ağaç olmamasına rağmen burada büyük miktarlarda odun vardı ve Luthien geri dönen savaş gemilerini karşılamak için sahilde toplananlar arasında bir çok kadının bulun­duğuna dikkat etti. Bu tam anlamıyla bir istilaydı. Ve Luthien çok yakında sevgili Eriador'unun üzerine çökecek felaketi düşününce yüzünü buruşturdu.

Normalde savaş gemileri limandayken köleler gemiden indirilmez­di ve diğer gemiler yanaştıkça Huegothların coğu yana armanıp sahi­le adarken, arkalarında az sayıda nöbetçi bıraktılar. Luthien'in dü­şünceleri anında kaçış olasılıklanna yöneldi ama Rennir'in gemisi limana yanaşırken bir grup Huegoth'un kendi ini ve üç arkadaşını kabaca sahile götürmesiyle şaşırdı.

Luthien tökezleyip kayalık kumsala düşciL.n, beklenen soruları soramadı; Rennir onu elbisesinden tutarak köyün en büyük kulübe­sine doğru çekiştirdi.

"Kral Asmund'un önünde merhamet dile!" Luthien'i nöbetçilerin yanından geçerken sürükleyerek tek odak yapıya sokarken Hue­goth'un söylediği tek şey buydu.

Elleri arkasında bağlı olduğu halde, Luthien tek dizinin üzerine çöktü. Çabucak kendine geldi ve Katerin'in ya da belki de Jamesis'in arkasında düştüğünü duyunca, arkasına bakmamak için kendini zor­ladı. Mümkün olduğu kadar sakince dizlerinin üzerinde doğrularak, Huegoth kralına bakmadan önce, becerebiküği kadar saygınlık ka­zanmaya çalışa.

Asmund gerçekten de etkileyici birisiydi, geniş göğsü, dev gri saka­lı, pürüzlü, esmer tenli ve sert bir odunu delip g çebilecek gibi görü­nen açık mavi gözleri vardı.

Ama Luthien kralı pek de fark etmedi. O daha çok dev As-

Page 95: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

I

mund'un yanında rahatlıkla duran adamın görüntüsünden rahatsız olmuştu.

Tarçın-renkli gözleri olan bir adam.

Page 96: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

9 enafoor'lu bağı

"Ethan," diye mırıldandı Katerin inanamayarak. Şaşkınlıktan nefesi kesilen Luthien ayağa kalmaya başladı ve

Rennir tarafından anında yakalandı. Luthien homurdandı ve dev adamdan kendini kurtardı, Asmund'un ve de özellikle Asmund'un muhafızının karşısında ayağa kalkmaya kararlıydı. Şüphesiz bu

Page 97: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Erhan'dı, ama ağabeyi ne kadar da değişmişti! Güzel Bedwydrin yüz hadannı hafifçe uzamış bir sakal örtüyordu ve saçları çok daha fazla uzamışa. Ama en göze belirgin değişiklik adamın gözlerindeydi, yoğun ve vahşi, kesinlikle tehlikeli.

"Onu tanıyor musun?" diye fısıldadı Oliver Katerin'e. "Ethan Bedwyr," dedi Katerin yüksek sesle. "Luthien'in abisi." "Ah, anlıyorum," dedi Oliver iki adam arasındaki benzerliğe, özel­

likle de ender bulunan tarçın renkli gözlere, dikkat ederek. Sonra bu imkansız durumun gerçekliğini fark edince, buçukluğun ağzı şaşkın­lıkla açık kaldı.

Epeyce eğlenmiş görünen Asmund, Ethan'a doğru dönerek sah­neyi Eriadorluya bıraka.

Luthien'in inancı ve ümidi arta. "Ağabeyim," dedi nefessizce, Ethan ona doğru yürürken.

Ağabey Bedwyr, Luthien'i yere ittirdi. "Arak değil," dedi. "Ne yapıyorsun sen?" diye bağırdı Katerin, araya girmek için öne

aaldı. "Yürekli bir kadın!" diye kükredi dev Asmund, Rennir çırpınan

Katerin'i kaslı kollarıyla yakalayıp tutarken. "Senin neyin var?" diye çıkışa Luthien Ethan'a, tek dizi üzerine

çöküp abisine sertçe bakarak. Rennir'e bakü, sonra da Ethan'a, yal-vararak, "Durdur onu!"

Ethan kafasını yavaşça salladı. "Arak değil," dedi tekrar Luthien'e, Rennir'e döndü ve adamın Katerin O'Hale'ı bırakmasını işaret etti.

"Eğer minnettar olduğumu sanıyorsan, o halde yanılıyorsun!" diye bağırdı ona Katerin, karşısına dikilerek. "Haladarın yanlış tarafında-sın, Gahris'in oğlu!"

Ethan kafasını geriye doğru eğdi, yüz hadan hem soğuk, hem de kibirli bir hal alıyordu. Gözlerini asla kıpmadı, ama Katerin'e saldır­madı da.

"Sen onlarla berabersin," diye belirtti Luthien. Ethan ona inanamayarak baka, sanki bu kadan bariz olmalıymış

gibi. "Hain!" diye hınldandı Katerin. Ethan'ın elleri havaya kalkü ve Katerin kesinlikle tokadanmayı

bekleyerek suraünı çevirdi. Ancak Ethan kontrolünü hızla yeniden sağlarken, o tokat asla gel-

5>7

Page 98: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

medi. "Kime karşı hainlik?" diye sordu. "Beni sürgüne yollayan, ölüme gönderen Gahris'e mi?"

"Ben seni aradım," diye araya girdi Luthien. "Beni buldun," dedi Ethan asık bir şurada. "Huegothlarla beraber," diye ekledi Luthien, alaycı bir şekilde. Et­

rafındaki barbarların bir kısmı homurdandı. "Cesur adamlarla birlikte," diye karşılık verdi Erhan. "Başka top­

raklardaki kanunsuz bir krala boyun eğmeyecek adamlarla!" Bu Luthien'e biraz umut verdi, hiç değilse daha büyük sorun hak­

kında. Belki de bu Huegoth istilası hiç bir şekilde Greensparrow ile bağlantılı değildi.

"Sen Eriadorlusun!" diye bağırdı Katerin. "Değilim!" diye bağırdı ona Ethan. "Beni Greensparrow'un kor­

kusundan iki büklüm olan korkakların arasında saymayın. Beni Garth Rogar'ın ölümünü kabullenenler arasında saymayın!" Bu dü­şünceyi bitirirken doğrudan Luthien'in gözlerine baka. "Beni, par­fümlü fahişe Leydi Avonese'in renklerini giyenlerin arasında sayma­yın!"

Luthien düşüncelerini sıralamaya çalışarak, güçlükle nefes aldı. Ethan burada! Bu çok çılgınca, beklenmedik bir şeydi. Ama Ethan bütün olanlan bilmiyordu diye haürlata Luthien kendine. Muhteme­len Ethan, işlerin Eriador'da bırakağı gibi olduğunu düşünüyordu; Greensparrow kral, Gahris ise onun birçok kuklalanndan biri. Ama bu Luthien'i nereye götürecekti? Abisine gerçekleri anlaüp onu ikna etse bile, vahşi Huegothlarla Eriador'a karşı müttefik olduğundan dolayı abisini affedebilir miydi?

"Sen ne cürede?" diye gürledi Luthien, ayağa kalkarak. "Greensparrow—" diye karşılık vermeye başladı Ethan. "Greensparrow'un cam cehenneme!" diye araya girdi Luthien.

"Yeni edindiğin arkadaşlannın saldırdığı gemiler Eriador gemileriydi, Avonese değil. Elini Eriador'lu yurttaşlarının kanına buladın!"

"Lanet olsun sana!" diye bağırdı Ethan, Luthien'e o kadar kuvvetli vurmuştu ki, kardeşini neredeyse bir kez daha deviriyordu. "Ben artık Huegothluyum, Eriador'lu değil. Ve Avon denizindeki bütün gemiler Greensparrow'a hizmet ederler."

"Sen cinayet işledin—" "Biz savaş açtık!" diye bağırdı Ethan şiddede. "Greensparrow do-

Page 99: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

nanmasıyla kuzeye gelsin ki, onlan banrabilelim ve savaşta eğer Eriadorlular da ölürse ölsün!"

Luthien bakışlarını Ethan'dan Asmund'a çevirdi, Huegoth kralı neşeyle ve kendini beğenmişçe gülümsüyor, bu küçük oyundan mut­luluk duyarmış gibi görünüyordu. Abisinin bir danışmandan daha çok bir piyon olabileceği kafasına dank etti ve o anda ileri atılarak Asmund'u boğazlamaktan başka bir şey istemediğini fark etti.

Ama tekrar Ethan'a bakınca, Luthien abisinin kendisini savunacak birine ihtiyacı yokmuş gibi göründüğünü itiraf etmek zorunda kaldı. Ethan'ın davranış biçimi oldukça değişmiş, gözlerinde öfkeyle yanan ateşe uygun hale gelmişti. Luthien, Gahris'in Ethan'ı sürgüne gönde-rirkenki harekederinin neredeyse adamı yıkacak hale geldiğini fark etti,. Ve o umutsuzluk anında, Ethan yeni bir güç bulmuştu: saf öfkenin gücü. Ethan Huegothlarla evindeymiş gibi görünüyordu, o kadar ki, bunun farkına varmak, Luthien'in tüylerini diken diken etmişti. Bunun gerçekten de kendi abisi olup olmadığını, ya da Dun Varna'da tanıdığı abisinin gerçekten ölüp ölmediğini düşündü.

"Greensparrow kuzeye gelmeyecek," dedi Luthien yavaşça, tar-üşmanın artan şiddetini biraz yaaştırmaya çalışarak.

"Ama gelecek," diye ısrar etti Ethan. "Savaş gemilerini kuzeye yol­layacak, teker teker ya da toplu halde. Her iki durumda da onlan yok edecek, dibe göndereceğiz ve o zaman bırak o kanunsuz tahta çıkan zayıf kral İanedensin!"

Devam ederdi, ancak Luthien'in aniden gelen isterik kahkahası onu durdurdu. Ethan kafası yana yatırarak kardeşinin neye böyle güldüğünü anlamaya çalışa, ama Luthien kafasını geriye atarak deli­cesine kükredi ve onun gözlerine bakmadı. Ethan onun yerine Katerin'e ve Luthien'in diğer arkadaşlanna döndü, ama onlar da bir açıklama getiremediler.

"O halde delirdin mi?" dedi Ethan sakince, ama Luthien onu duymuyor gibiydi.

"Yeter!" diye kükredi Asmund ve Luthien aniden durarak sertçe abisine ve Huegoth kralına baka.

"Bilmiyorsun," diye belirtti genç Bedwyr soru sormaktan daha çok.

Ethan'ın vahşi gözleri merakla sakinleşti ve kafasını dikleştirdi, şu anda Luthien'in hatırjadığından daha açık renkli olan dağınık saçlan

Page 100: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R - A . S A L V A T O R E

omuzlarına değiyordu. "Arak Eriador'da Greensparrow hüküm sürmüyor," dedi Luthien

açıkça. "Ve kuklaları gönderildi. Montfort arak yok, çünkü Caer MacDonald ismi geri verildi."

Ethan etkilenmemiş gözükmeye çalışa, ama tarçın renkli gözleri nasd da açılmışa!

"Dük Morkney'i öldüren Luthien'di," diye araya girdi Katerin. "Dosdarımın yardımıyla," diye eklemekte gecikmedi Luthien. "Sen?" diye kekeledi Ethan. "Seni barbar rolü yapan-kılıklı budala," diye aaldı Oliver, yeşil el­

divenli parmaklarını şaklatarak, "Kızıl Gölge'yi hiç duymadın mı?" Bu ad Ethan'da tanıdık gelen bir kıvılcım çaka; görülen o ki, efsa­

ne genel politik haberlerden daha da öteye yayılmışa. "Sen?" diye yeniden sordu Ethan, Luthien'i işaret ederek ve ona doğru bir adım ilerleyerek.

"Kaza sonucu kazanılmış bir unvandı," diye ısrar etti Luthien. "Ama eminim ki, Oliver'in Blöfü'nü duymuşsundur," diye araya

girdi buçukluk, öne doğru ilerleyerek Luthien'in önüne geçti, bu şekilde kafası Ethan'ın karnına denk geliyor ve küçük göğsünü gu­rurla kabarayordu.

Ethan aşağı doğru Oliver'a baka ve başını salladı. "Malpuissant Duvarı için tasarlanmışa," diye başladı buçukluk,

"ama duvar biz henüz oraya varmadan ele geçirildiği için, biz de bu çok muhteşem stratejiyi bizzat Prensşehri'nde uyguladık. Bu doğru!" Oliver elini tam Ethan'ın suraana doğru kaldırdı ve ellerini tekrar şaklatü. "Avon'un kendi mücevheri kurnaz Oliver deBurrows'un kuwederi tarafından ele geçirildi!"

"Ve Oliver deBurrows da sensin?" diye tahmin etti Ethan basitçe. "Eğer çok kaliteli meçim yanımda olsaydı, sana gösterirdim!" Ethan'ın kaşları tehditkarca çaaldı, bu Asmund'un gözünden kaç­

madı. "Bu halledilebilir, hem de hemen!" dedi Huegoth kralı homur­tulu bir kahkahayla ve, bir düello beklentisiyle açıkça sevinen çadır­daki bütün barbarlar gülmeye ve mırıldanmaya başladılar.

Luthien'in kolu, artistik bir biçimde poz veren Oliver'a dolandı ve buçukluğu arkaya ittirdi. Luthien abisinin savaşma performansını çok iyi biliyordu ve, her ne kadar Oliver bazen sinir bozucu da olsa, küçük buçukluk dostunu kaybeOneye hevesli değildi.

Page 101: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Hepsi doğru," diye ısrar etti Ethan'a Luthien. "Eriador Kral Brind' Amour'un yönetiminde özgür."

Ethan arkasına döndüğünde, Asmund'u bu bilinmeyen isim için bir onay ya da açıklama bekler bir halde ona bakarken buldu. Ethan omuzlarını silkti, çünkü Luthien'in şu anda Avon Denizinin kuzey krallığını yönettiğini söylediği bu adamı hiç duymamışa.

"Eski kardeşlikten," diye açıkladı şüphelerini gören Luthien. "Çok güçlü bir. . ." derken durdu Luthien, büyüye güvenmeyen Huegdth-lara Brind' Amour'un gerçek mesleğini söylemenin iyi bir şey olma­yacağının farkına vararak. "Çok kuvvetli ve de akılh bir adam," diye bitirdi Luthien, ama daha şimdiden çok şey söylemişti.

"Eski kardeşlik," dedi Ethan Asmund'a, "bu sonuçla, Eriador kra­lı da bir büyücü."

Asmund alaycı bir kahkaha padata. Ethan'ın bu sırrı bu kadar kolay açığa vermesi Luthien'e abisinin

gerçekten ne kadar yitirilmiş olduğu hakkında bir fikir verdi. Luthien konuşmayı başka bir yöne çekmesi gerektiği fark etti ve oynayacak tek bir kara kalmışa. "Gahris öldü," dedi sakince.

Ethan irkildi, ama sonra başını sallayarak haberi kabul etti. "Huzur içinde öldü," dedi Luthien, ama yine de Ethan pek ilgi­

lenmiş gözükmüyordu. "Gahris uzun yıllar önce öldü," diye belirtti Ethan. "O annemiz

öldüğünde öldü, Greensparrow denen veba Eriador'u kasıp kavur­duğu zaman."

"Yanılıyorsun!" dedi Katerin O'Hale cesaretle. "Gahris Bedwyd-rin'de kesinlikle hiç bir tepegözün sağ kalmayacağına karar verdi ve Leydi Avonese—"

"Fahişe," diye küçümsedi Ethan. Katerin de buna kaularak güldü. "Bedwyr evinin zindanında öl-

•ü." "Bedwyr evinde hiç zindan yoktur," dedi Ethan kuşkuyla. "Kont Gahris sadece onun için bir tane inşa ettirdi," diye yanıdadı aterin. "Bütün bunlar da ne oluyor, Vinndalf?" diye sordu Asmund. Edıan kralına döndü ve tekrar omuzlarını silkti, gerçekten de her

şeyi yerli yerine koymak için fazlasıyla şaşkındı. "Vinndalf?" diye tekrarladı Luthien.

Page 102: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Ethan omuzlannı dikleştirdi. "Benim esas adım," diye ısrar etti. Arak Luthien artan sinirini kontrol edemiyordu. "Sen Ethan Bedwyr'sin, Gahris'in oğlu, Bedwydrin Kontu olan

adamın," diye ısrar etti kardeşi. "Ben Vinndalfım, Torin Rogar'ın kardeşi," diye karşılık verdi

Ethan. Luthien cevap vermek için hareket etti, ama o sen isim onu hazır­

lıksız yakaladı. "Rogar?" diye sordu. "Torin Rogar," diye açıkladı Ethan, "Garth'ın kardeşi." Bu Luthien'in ciğerlerindeki havayı söktü aldı. Gardı Rogar'ın

kardeşi ile görüşmek istiyordu—bu düşünce zihninde yankılandı. Ancak onu bastırdı, zira böyle bir görüşme başka bir zaman daha uygun olurdu. Şu an için Luthien görevi açık ve netti. Elli kişinin yaşamı ona bağlıydı ve eğer Huegothlar Eriador kıyılarına baskına devam ederlerse, bu rakam daha da artacakn. Luthien'in bu konuş­madan öğrendikleri, özellikle de Huegothlar'ın Eriador'da yakın zamanda olup bitenlerden haberi olmadığıydı ve bu yüzden Avonla herhangi bir şekilde ittifak içinde olamayacağı gerçeği, ona ümit verdi. Ancak o ümit, önünde duran Ethan'ın, bir zamanlar Ethan olan bu adamın, görüntüsü tarafından frenlendi.

"O zaman Vinndalfı selamlarım," dedi Luthien yanında duran Katerin'i şaşırtarak. "Ben Eriador Kralı Brind' Amour'un elçisi ola­rak geldim."

"Biz görüşme istememiştik," dedi Asmund. "Ama şimdi biliyorsunuz ki, Eriador gemilerine ve kıyılanna olan

saldınlannız Greensparrow'a zarar vermiyor," dedi Luthien. "Bizler sizin düşmanınız değiliz."

Bu kulübede bulunan bir çok Huegoth'u ve hatta dışarıdakileri de güldürdü, bu da Luthien'e kayıp kardeşlerin buluştuğu bu görüşme­nin umumi bir gösteriye dönüştüğünü gösteriyordu.

"Ethan," dedi Luthien ciddiyede. "Vinndalf, ben senin kardeşi­nim, ya da kardeşindim."

"Sürgüne yollandığım bir dünyada," diye araya girdi Ethan. "Seni aradım," dedi Luthien. "Gardı Rogar'ı öldüren tepegözü öl­

dürdüm ve daha sonra seni aradım, güneye, gitmen gereken yere baknm."

"Onu oraya ben götürdüm," demek zorunda kaldı Oliver, hiç bir

Page 103: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

nedenden olmasa bile, sırf bir konuşmada uzun süre arka planda kalmaya dayanamadığı için.

"Ben de babamızı ölmüş kabul ettim," diye devam etti Luthien, "ama seni temin ederim ki, adam en sonunda kendi günahlanndan arındı."

"Öldüğü gece seni düşündü," diye araya girdi Katerin. "Günahlan boynundaydı."

"Olması gerektiği gibi," dedi Ethan. "Anlaştık," diye yanıdadı Luthien. "Ve senin kaçağın dünyayı sa­

vunacak değilim. Ama arak o dünya yok, sana garanti ederim ki, Eriador arak özgür."

"Sizin önemsiz paaralannızdan bize ne?" diye sordu Asmund kuşkuyla. Adama bakar bakmaz Luthien Huegoth'un, Luthien'in eğlencesini elinden almasından korktuğunu anladı. "Sen Greenspar­row ve Eriador'dan iki ayn şeymiş gibi bahsediyorsun. Bize göre siz degjern-alfar'sınrz ve başka hiç bir şey değil!"

Degjern-alfar, Luthien bu kelimeyi biliyordu, Huegoth olmayan herkes için kullanılan bir adalı terimiydi.

"Ve ben Huegothum," diye ısrar etti Ethan Luthien onun Eriador kanından bahsedemeden. Ethan onu başıyla onaylayan Asmund'a baka. "Yapüklanyla bir Huegoth."

"Sen benim dediklerimin önemini anlayan bir Huegothsun," diye ekledi Luthien çabucak. "Eriador özgür, ancak siz saldınlanmza devam ederseniz, Greensparrow'a bizi yeniden şeytani kanadan altına alma arzusuna yardım etmiş olursunuz." İlk defa olarak Luthien, inatçı abisini etkilemiş görünüyordu. Biliyordu ki, Ethan bağlılığı konusunda ne derse desin, Eriadorun Avon'dan bağımsızlı­ğını kazandığı düşüncesinden heyecan duymuştu ve Luthien yine biliyordu ki, Huegothların yapoklan, Ethan'ın kendi yapoklan vebayı salarak annesini öldüren ve babasının kolunu kanadını kıran adama yardım ediyor olabileceği düşüncesi, Ethan'a gerçekten acı veriyordu.

"Ve benden ne istiyorsun?" diye sordu ağabey Bedwyr, kısa bir sessizlikten sonra.

"Vazgeçmeni," dedi Oliver öne çıkarak. Luthien, o kritik anda sahne aldığı için buçukluğu tokadamak istedi. "Saçma sapan teknele­rinizi alın ve ait olduğunuz yere dönün. Bizim seksen tane savaş gemimiz var—"

Page 104: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Luthien Oliver'ı yana ittirdi ve buçukluk karşı koymaya çalışınca da, Katerin onu yakasından tutup kendisine çevirerek tehditkar bir şekilde kaşlarım çattı. Bu bakış Oliver'ın kafasında, kadının kendisini yere fırlatılıp üzerine oturacağı izlenimini yaram.

"Bizimle birlik olun," dedi Luthien aniden. Daha kelimeler ağzın­dan çıkarken bunun ne kadar aptalca olduğunun farkına vardı, ama bir Huegotha yapılacak en son şeyin(az önce Oliver'ın yapüğı gibi) onun onuruna meydan okumak olduğunu biliyordu. Kral Asmund'u seksen kalyonla tehdit etmek, acımasız adamı savaşı kabul etmeye zorlardı. "Neredeyse seksen gemiyle ve sizin donanmanızla biz belki de—"

"Benden bunu mu istiyorsun?" dedi Ethan kendi göğsüne vura­rak.

Luthien doğruldu. "Sen benim abimsin," dedi sakince. "Ve şimdi ne dersen de, Eriadorluydun. Senden kralına, Eriador kıyılarına olan saldırılan durdurmasını söylemeni istiyorum. Bütün olanlara rağmen, bizler sizin düşmanınız değiliz."

Ethan kahkaha ile karışık bir homurtu çıkardı ve omzunun üze­rinde Asmund'a bakmaya gerek bile duymadı. "Huegothlu kardeşle­rimi etkileme yeteneğime o kadar da güvenme," dedi Ethan. "Hue-gothlann yapacaklarına ben değil, kral Asmund karar verir."

"Ama sen de yapmaya istekliydin," diye suçladı Luthien, yüzü ani­den öfkelenmesiyle şekil değiştirmişti. "Eriadorlular ölürken, Ethan Bedwyr hiç bir şey yapmadı!"

"Ethan Bedwyr öldü," diye yanıt verdi Vinndalf denilen adam. "Peki Vinndalf, Luthien Bedwyr'in gençlik yıllarında hayaüna kat-

uğı bütün güzellikleri hatırlamıyor mu?" diye sordu Katerin. Ethan'ın geniş omuzlan, Katerin'in önemü bir yere temas ettiğinin

ufak bir işareti olarak birden bire düştü. Ancak Ethan çabucak doğ­ruldu ve sertçe Luthien'e bakü.

"Size bu kadarını vermesi için kralıma yalvaracağım," dedi Ethan düzgün bir sesle. "Güçlü Asmund'un emriyle yaşamanıza izin vere­cek, seni ve Katerin ve senin şişik ve zavallı arkadaşını Gybi'nin güneyine, Bae Colthwyn kıyılarına geri göndereceğiz."

"Peki ya diğerleri?" diye sordu Luthien asık bir şurada. "Adilce ele geçirildiler," diye yanıdadı Ethan. Luthien doğruldu ve kafasını salladı. "Hepsi," diye ısrar etti. "Her

Page 105: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

kadın ve erkek evlerine, Eriador'a dönecek." Uzun bir süre için, durum ortada kaldı. Sonra olan bitenden ötürü

neşeli görünen Rennir, odada Ethan'a doğru ilerledi ve adama Blind-Striker'ı verdi. Ethan önceki ailesinin en önemli hatırası olan kılıca uzun uzun bakü. Bir süre sonra güldü ve Luthien'e açıkça meydan okur bir şekilde muhteşem kılıcı beline taktı.

"Artık Bedwyr ailesinden olmadığını söylemiştin," diye belirtti Luthien, avantaj arıyor ve artan sinirini biraz olsun yaüşürmaya'çalı-şıyordu. Ethan'ı—hayır, Vinndallfı—o kılıcı taşırken görmek Luthien'in dayanabileceği bir şey değildi.

"Doğru diyorsun," diye yanıtladı Ethan ciddi olmayan bir tavırla, sanki bu gerçeğin hiç bir önemi yokmuş gibi.

"Ama buna rağmen Bedwyr kılıcım taşıyorsun." Şimdi gülme sırası Ethan'daydı ve Rennir, Asmund ve diğer bütün

Huegothlar buna kaüldı. "Ben mağlup edilmiş bir düşmanın kılıcını taşıyorum," diye düzeltti Ethan. "Hak edilerek kazanılmış, üpkı köle olarak çalışacak adamlar gibi. Önerimi kabul et, eski kardeşim. Katerin ile beraber gidin. Onun güvenliğini burada garanti edemem ve küçük dostuna gelince; onun da zayıflığı kabul etmeyen adalıların elinde, korkunç bir son beklediğini sana garanti edebilirim."

"Zayıflık mı?" diye kekeledi Oliver, ama Katerin herkesin öldü­rülmesine neden olamadan, onu susturmak için eliyle ağzını kapatn.

"Herkes," dedi Luthien sakince. "Ve kılıcı da alacağım." "Neden sana bir şey vereyim ki?" diye sordu Ethan. "Verme!" diye kükredi Luthien etrafındakiler yeniden gülmeye

başlarken. "Kendi soyunu inkar edecek kadar korkak olan birinden bir şey istemem. Ancak istediğim şeyi alacağım, eğer ailemin kanıyla olmazsa, o zaman dökülen kanımla!"

Ethan'ın kafası bu açıkça meydan okuma karşısında geriledi. "Da­ha önce de dövüştük," dedi.

Luthien yanıt vermedi. "Ben kazanmışnm," diye hatırlatn Ethan. "Ben daha gençtim." Ethan hiç hareket etmeyen Asmund'a baka. "Köleleri vermek sana düşmez," dedi Rennir. "Ganimet benim-

di." Ethan başıyla onayladı.

Page 106: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"O halde kılıç için dövüşün," diye teklif getirdi Asmund. "Bütün hepsi," dedi Luthien sakince. "Kılıç için," diye düzeltti Ethan. "Ve özgürlüğün ve Katerin ile

ufaklığın özgürlüğü için. Daha fazlası değil." "Kılıç hariç o kadarı zaten önerilmişti," diye karşı çıkü Luthien. "İptal edilmiş bir öneri," dedi Ethan. "Bana açıkça meydan oku­

dun. Şimdi sonuna kadar gideceksin, kazancın meydan okumadan önce alabileceğinden biraz daha fazla da olsa, kaybedeceklerinin—ve kaybedeceksin—kesinlikle çok daha fazla!"

Luthien Asmund'a baka ve onda hiç sempati göremedi, ya da da­ha iyi bir teklif. Anladı ki, tamamen anlamadığı dinamikleri harekete geçirmişti. Luthien'e göre Asmund bu karşılaşmayı, daha Luthien ve Ethan'ın kardeş olduklarım öğrendiği andan itibaren istiyordu. Belki de Ethan'ın bağlılığım test etmek içindi, ya da daha çok, vahşi Asmund bunun iyi bir eğlence olacağım düşünüyordu.

Luthien'in arkasından gelen Katerin'in sesi genç Bedwyr'in duy­duğu en acımasız şeydi. "Öldür onu."

Bu sözler ve onlann yaratnğı görüntü Luthien'i neredeyse yere dü­şürdü. Arkadaşlan oradan açılıp, Rennir ona bir kılıç verir, Ethan Blind-Striker'ı çekip ona doğru kararlı ve ölümcül bir şekilde yaklaşır­ken, o güçlükle nefes alıyordu ve nerdeyse kendinden geçiyordu.

Page 107: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Ethan'ın ilk hamlesi Luthien'in karmaşık düşüncelerini yeniden kristal gibi berrak hale getirdi, hayatta kalma güdüleri bütün saçma­lıkları ve felaket için olan potansiyelleri bastırıyordu. Rennir'in ken­disine verdiği silah çok iyi dengelenmiş değildi; üç kilo ağırkğındaki ve tek elle kullanılabilen Blind-Striker'dan bile daha ağırdı. Onu iki

Page 108: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

eliyle kavradı ve sağ omzunu alçaltarak ve kılıcı aşağıya doğru tuta­rak, sert bir dönüş yaptı.

Blind-Striker hamlesini kesen kılıca o kadar sert çarptı ki, Luthien eğer o son saniyedeki savuşturucu hamleyi yapmasaydı ikiye biçilece-ğinin farkına vardı.

"Ethan!" diye bağırdı iç güdüsel olarak—arenada dövüşmeleri, a-bisinin eğitmenliği alünda genç bir delikanlı olarak antrenman yap­ması, Dun Varna'nın dışındaki tepelerde Ethan ile sessiz anları pay­laşmaları—gibi bir dizi hatıra kafasına üşüşünce.

Vinndalf diye bilinen adam bu çağrıya en ufak bir tepki vermedi. Bir adım geriledi ve Blind-Striker'ı doğrudan Luthien'in yanına gele­cek biçimde, öteki tarafa yöneltti.

Luthien sabit ayağını değiştirdi, bu sefer sol omzunu alçaltarak ağır silahı öteki tarafa yöneltti ve saldırıyı net bir biçimde savuşturdu. Ardından Luthien'in sol ayağı öne hamle yaptı; mantıklı karşılama hareketi öne doğru bir saplama hamlesiydi.

Ethan daha şimdiden geriye doğru hareket etmeye başlamıştı bile ve tehlikeden uzaklaşırken bu ufak saldırıyı kılıcıyla savuşturmasına gerek kalmamıştı. Bunu halledince, kılıcım, muhteşem Bedwyr kılıcı­nı iki eliyle kavradı ve sağına doğru daire çizmeye başladı.

Luthien de onunla birlikte daire çizdi. Abisine bu kadar güvene-bildiğine, eğer Ethan bu kadar hızlı olmasa, yerde bağırsakları dö­külmüş vaziyette yatacağına, güçlükle inanabiliyordu. Luthien bu tür görüntüleri kafasından attı. Kendi kendine bunun gerçek olduğunu; bunun kendi hayatı ve de en yakın dostlarının hayadan için olduğunu söyledi. Bunun aksine olan duygular dikkatini dağıtamaz, rakibini kardeşi olarak göremezdi. Şimdi tekrar Dun Varna'daki arenayı, Ethan'ın dövüşme tarzını haürlamaya çalıştı.

Ethan omzunu alçaltn ve Luthien'in öndeki dizini hedef alarak hızla atıldı. Ancak saldırı daha, Blind-Striker Luthien'in karşılayan kılıcına çarpamadan aniden kesildi, Ethan diğer ayağı önde giden ayağına yetişerek, tam bir daire çizdi ve kendisini yana fırlatü. Tek dizinin üzerine çökerek, kurnazca bir kesme hareketi yaparken iki eli de kılıcını üzerindeydi.

Luthien tehlikeyi önceden görmüş ve daha Ethan hareketini bi­tirmeden tehlikeden kaçınmışü.

En son dövüştüklerinde Ethan olgun bir savaşçıydı ve bu yüzden

Page 109: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Luthien onun taktiklerinin pek de değişmeyeceğini düşünmüştü. Ama o zaman Luthien genç, daha tek bir savaşın nasıl yapılacağını öğrenen acemi bir savaşçıydı.

Bu onun avantajınaydı. Ethan ayağa kalktı, bir elini dengesini sağlamak için indirdi ve göz

açıp kapayana kadar saldırıya geçti, Blind-Striker sola, sağa, öne, sonra tekrar sağa hamle yapü. Çelik çeliğe çarpıyor, Luthien ölümcüL kılıcı kendisinden uzak tutabilmek için delicesine çabalıyordu. Bu hamleler savuşturulunca, Ethan silahı iki eliyle kavradı ve sertçe Luthien'in kafasına hamle yaptı, bir kere, iki kere ve yeniden.

Luthien hepsini savuşturdu, ancak sırf bu şiddetli darbelerin ağırlı­ğı yüzünden geriye doğru tökezledi. Hızla karşı bir hamle yapmak istedi, ancak kullanmaya alışık olduğu kılıcından daha ağır olan bu kılıç, hızlı tepki vermesine olanak tanımadı. Ve bu yüzden çılgına dönmüş Ethan ısrarla darbelerini indirirken, geriledi.

Şimdi Luthien gücünü saklamaya, mümkün olan en az hareketi i-çeren hamleleri seçmeye konsantre oldu. İsteyerek geri çekildi, kulü­benin duvarına yaklaştı ve açısını öyle bir değiştirdi ki, bir diğer vahşi saldırı onu kapıdan dışarı ittirip, gözleri kamaştıran gün ışığına çıkar­dı.

Huegoth kalabalığı çarpışan kardeşlerin etrafını sardı; Luthien, Katerin ve Oliver'ın kapıdan çıkakları, Rennir'in onları yana ittirerek sırıtan Asmund'a yol açtığını gördü.

Oh, Luthien anladı ki, bu vahşi adalılar için büyük bir oyundu. Dengesiz ve taşlık bu alan biraz da olsa, Ethan'ın daha hafif ve

hızlı silaha sahip olma avantajım elinden aldı. Birden ayak oyunları en büyük önemi kazandı ve ayak oyunlarında Luthien'in karşılaştığı savaşçılardan, muhtemelen hızlı-ayaklı Oliver deBurrows hariç, hiç­biri kendisi kadar iyi değildi. Luthien eğri büğrü zeminde hızla hare­ket ediyor, Ethan'ın kendisini takip eden saldırılarını ağır kılıcıyla, marifede savuşturuyordu. Zeminin dikleştiği bir noktaya geldi ve fırsatını fark etti. Luthien Blind-Striker'in uzanabileceğinden öteye, yukarı doğru kaçarken Ethan kendisinden aşağıda, peşinden geliyor­du. Sonra Luthien birden şiddede hücuma geçerek, zeminin sağladığı avantajla yapağı hamleleriyle abisini zor durumda bıraka.

Dengesi mükemmel olan Ethan savunmaya çekilmiş, her hamleyi karşılıyor ya da yana kaçıyordu. Tam avantajı ele geçirdiğini düşün-

Page 110: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

düğü sırada Luthien, bu dövüşün sonunun iyi olmayacağı fikrine kapıldı. Kazansa da kaybetse de, genç Bedwyr kendisini bir açmazın içinde bulacaktı. Ölümüne mi olacaktı? Ve eğer öyleyse, Luthien kendi kardeşini nasıl öldürebilirdi? Ve eğer ölümüne olmasa bile, Luthien kaybedecek çok şeyi olduğunu fark etti ve Ethan'ın da; çün­kü muhtemelen Ethan vahşi barbarlar arasında sadece savaştaki yeteneği ile kabul görmüştü. Eğer şimdi bu karşılaşmada, Ethan onların saygısını kaybederse.. .

Olasılıklar Luthien'in hoşuna gitmedi, ama durup başka bir çıkış yolu arayacak vakti yoktu. Erhan, kardeşine yetişmeye çalışarak taşlık zemine tırmandı; ona yetişebilmek için büyük uğraş sarf ediyordu.

İki kardeş taşa doğru yukarı çıkarlarken, aniden Blind-Striker nefret dolu bir hamleyle öne fırladı. Luthien'in daha ağır olan kılıcını zama­nında araya sokabilmesi mümkün değildi, bu zor durumda hamleden kaçınması da mümkün olamazdı. Bu yüzden kendisini Erhan'dan uzağa, bayırdan aşağıya doğru yuvarladı, kardeşinin aşağısında, yirmi ayak kadar ötede ayağa kalktı.

Katerin'in kendisi için bağırışım ve kana susamış yüz tane Hue-gothun uğultusunun arasından Oliver'ın iniltisini duydu.

Arkadaşları tarafından desteklenen Ethan aşağıya doğru geldi, ama Luthien ona daha yüksekteki mevkii vermeyecekti. Hızlanan genç Bedwyr bayır aşağı koştu. Ethan onu takip ederken bağırıp çağırdı, hatta kardeşine korkak diyecek kadar ileri gitti.

Luthien bir korkak değildi, ancak savaşacağı yeri seçmenin getirdi­ği avantajları öğrenmişti. Ethan hızla yaklaşırken de durum böyleydi. Luthien kumsala döndü, bir dalgakıranın taşlarının üzerine zarifçe sıçradı. Şimdi yüksekte olan kendisiydi, ama son derece öfkelenmiş, adrenalin dolmuş olan Ethan yavaşlamadı, çılgınca hamlelerle Blind-Striker'ı, Luthien'in savunmasında bir boşluk arayarak, bir o yana bir bu yana savurdu.

Öyle bir boşluk yoktu; Luthien'in savunması mükemmeldi, ancak Ethan saldırırken taşlara yanaşmayı başardı ve en sonunda Luthien'in yüksekliğine ulaşu. Elbette ki Luthien bu taktiği fark etti ve doğrudan abisinin yoluna çıkarak onu engelleyebilirdi, ama aklın­da başka bir şey vardı.

Ethan ileri aüldı. Luthien'in kılıcı adamın dizlerine doğru yöneldi ve Ethan geri sıçrayarak, aşağıya doğru tehlikeli bir kılıç darbesi in-

Page 111: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

dirdi. Luthien'in hamlesi bir aldatmacaydı; henüz vurmadan ve Ethan

malum karşüama hareketini yapmaya başlamadan, genç Bedwyr bir adım geri atn, ağır kılıcındaki kavrama yönünü değiştirdi ve Blind-Striker'ı karşüamak için değil, fakat saptırmak için kılıcını çevirdi. Ethan'ın kılıcı sıyınp geçerken, Luthien kendi kılıcım onun üzerinde çevirdi ve kayalara doğru ittirdi ve dengesi bozulmuş olan Ethan buna karşı koyamadı. Parıldayan kılıç taşların arasındaki bir yanğa girerken, Blind-Striker?ın düzgün ucundan kıvılcımlar saçılıyordu. Bu açıdan Ethan onu hemen çekip çıkaramazdı. Yukan doğru atacağı tek bir adım kılıcı çıkarmasına yetecekti, yine de o adımı atamazdı. Bir saniye kaybetmişti ve kurnaz Luthien'e karşı bir saniye çok uzun bir zamandı.

Oyunun sonu. Luthien bunun farkındaydı, fakat ne yapacağı hakkında en ufak bir

fikri yoktu. Zihninde Katerin ve Oliver'ın Huegoth esiri olan görün­tüleri canlandı, yine de bu Eriador'lu zaferini yaşayamayacakn. Ayağı birden kaydı ve taşlarda yuvarlanırken kılıcını düşürdü. Yaralanmış ve kanayan elini tutarak, oturma pozisyonuna geldi.

Ethan elinde Blind-Striker olduğu halde onun başına dikildi. O gözlere, o Bedwyr markası olan gözlere bakınca, Luthien bir an için abisinin kesinlikle onu öldüreceğini düşündü.

Sonra Ethan durdu, hüsranla öfke kanşımı bir duygudaydı, ken­dinden emin görünmüyordu. Yapamazdı, kardeşini öldüremezdi ve bu gerçek kendisine Vinndalf diyen adamı oldukça rahatsız ediyordu.

Blind-Striker Luthien'in boynunun kenannda durdu. "Zafer benimdir!" diye haykırdı Ethan. "Yeter!" diye bağırdı Asmund, Ethan henüz cümlesini bitireme-

den. Huegoth kralı yanında duran adam bir şeyler söyledi ve bir grup Huegoth iki kardeşe katılmak üzere harekete geçti.

"Kralların salonuna!" diye emretti bir tanesi Ethan'a, bu arada di­ğer ikisi Luthien'in sertçe ayağa kaldırdı ve onu, aralannda Oliver ve Katerin'in de olduğu, yüz tane meraklı gözün önünde kumsal bo­yunca yarı taşıyarak, yan sürükleyerek Kral Asmund'un odasına gö­türdüler. Orada Luthien, ayakta duran abisinin yanına, yere fırlatıldı ve sonra Asmund hariç bütün Huegothlar odadan hemen ayrıldı.

Luthien bir an oturmakta olan kraldan bakışlannı çekerek abisine

Page 112: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

baktı, sonra yavaşça ayağa kalka. Ethan ona bakmayacaka. "Akılh çocuk," diye tebrik etti Asmund. Luthien ona şüpheyle baka, neden bahsettiğini bilmiyordu. "Onu yendin," dedi Asmund açıkça. "Ben de öyle sanmışam, ama—" diye yanıt vermeye çalışa Luthi­

en. Asmund'un kahkahası onu durdurdu. "Zafer benimdir!" diye bağırdı Ethan. Asmund aniden gülmeyi kesti ve sertçe Ethan'a baka. "Yetenekli

bir savaşçı tarafından yenilmenin onursuz bir tarafı yok," diye ısrar etti Huegoth. "Ve gördüğüm kadarıyla kardeşin de senin kadar yete­nekli!"

Ethan bakışlarını aşağıya indirdi, sonra derin derin iç çekti ve Luthien'e döndü. "Beni iki kere oyuna getirdin," dedi. "Önce kılıcı­mı taşların arasına atarak ve sonra da düşmüş gibi rol yaparak."

"Taşlar kaygandı," diye itiraz etti Luthien. 'Yosunlar yüzünden kaygandı."

"Sen takılmadın," dedi Ethan. "Hayır," diye ona katıldı Asmund. "Düştü, çünkü düşmenin daha

iyi olacağını düşündü." Kral, Luthien'in yüzünün buna inanamamak-tan dolayı aldığı şekle yeniden güldü. "Ethan'ı öldürmezdin," diye açıkladı zeki lider. "Ve onun da seni öldürmeyeceğine inandın. Aynı zamanda eğer onu yenseydin, kılıç ve arkadaşlarının bırakılması hak­kındaki anlaşmamız yerine getirilse bile, kıyılarınıza olan saldırıları­mızın durdurulması gibi daha büyük bir anlaşma şansının ortadan kalkacağından korktun."

Luthien gerçekten de şaşırmışa. Asmund onun bu oyununu rahat­lıkla ve tamamen fark etmişti! Verecek cevabı yoktu ve bu yüzden becerebildiği kadar sakince durarak acımasız kralın adaletini bekledi.

Ethan olanlara Asmund'dan daha çok kızmış gibi görünüyordu. O da, Asmund'un bakış açısını inkar edemezdi. Blind-Striker o yarığa girdiğinde, Luthien çok büyük bir avantaj elde etmişti ve sonra da Luthien düşmüştü. Geçmişe bakınca Ethan, çok iyi bir dengeye sahip olan ve harekederini çok iyi kontrol eden kardeşinin, öyle kri­tik bir anda kayıp düşemeyeceğini itiraf etmek zorundaydı.

Asmund ikiliyi uzun uzun inceledi. "Sizler gerçekten tanıdığım tek Eriadorlularsınız," dedi en sonunda. "İtiraf etmeliyim ki, iyi bir soy-

Page 113: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

dan gelen kardeşler." "Bilerek kaymış olmama rağmen mi?" diye sormaya cüret etti

Luthien ve Asmund'un yeniden gülmeye başladığım görünce rahat­ladı.

"Tebrikler!" diye kükredi kral. "Eğer Ethan'ı yenseydin, kazancın kendi hayatın ve en yakın iki dostunun hayadan olacaka. Ve de kılıç, hiç de az bir şey değil." t

"Ama bedeli çok fazla olacaka," diye üsteledi Luthien. "Çünkü o zaman görüşmemiz bitecekti ve Ethan'ın gözünüzdeki

yeri alçalacakü." "Eriador için ölür muydun?" diye sordu Asmund. "Tabi ki." "Ethan için, şu anda Vinndalf diye çağırdığımız kişi için?" "Tabi ki." Luthien bu kadar basitçe yanıt vermesi Ethan'ı derinden sarsa,

onu Dun Varna'da bir erkekten çok bir çocuk olan ve hep sevdiği kardeşi ile geçirdiği günleri düşünmeye zorladı. Ethan şu anda, kendi harekederi ve düelloda Luthien'i öldürmüş olabileceği düşüncesiyle, gerçekten incinmişti. Öfkesinin kendi kontrolünü ele geçirmesine nasıl da bu kadar izin verebilmişti?

"Ethan senin için ölür müydü?" diye sordu Asmund. "Evet, ölürdü," diye yanıt verdi Luthien, onay için abisine bakma­

ya gerek bile duymadan. Asmund yeniden kahkahalarla kükredi. "Seni sevdim Luthien

Bedwyr ve sana saygı duyuyorum, apkı abine saygı duyduğum gibi." "Arük onu kardeşi değilim," diye belirtti Ethan, kelimelerin anla­

mını düşünmeden. "Her zaman," diye düzeltti Asmund. "Eğer hala onun kardeşi ol­

masaydın, zaferini ağzınla değil kılıcınla ilan ederdin." Ethan bakışlarım kaçırdı. "Ve ben de seni gebertirdim!" diye bağırarak öne çıka Asmund,

bu her iki kardeşi de şaşırttı. Kral çabucak sakinleşti ve koloığuna döndü. "Daha önce konuştuğumuzda, sen bizim düşman olmadığı­mızı söylemiştin," diye Luthien'e işaret etti.

"Değiliz," diye ısrar etti Luthien. "Eriadorlular sadece Huegothlar Eriador'a saldırdıklarında Huegothlarla savaşırlar. Ama bizim insan-lanmız arasındaki herhangi bir düşmanlıktan çok daha büyük bir

Page 114: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

kötülük var, bence topraklardaki bir leke—" Asmund ellerini havada çırparak, Luthien'i daha konuşmaya ken­

dini kapnramadan durdurdu. "Beni Avon kralının iğrençlikleri hak­kında ikna etmene gerek yok," diye açıkladı Huegoth. "Abin bana Greensparrow'dan bahsetti ve ben onun kötülüklerine şahit oldum. Eriador'u silip süpüren veba sizin sınırlarınızla sınırlı kalmadı."

"Adalar?" diye sordu Luthien şaşkınlıkla. Asmund kafasını salladı. "Asla kıyılarımıza ulaşmadı, çünkü de­

nizde hastalığa yakalananlar dönmeye cüret bile etmediler," diye açıklama getirdi. "Rahiplerimiz vebanın kaynağım keşfetti ve o gün­den beri Greensparrow adı İanedendi."

"Sen Garth Rogar'ın en iyi dostuydun," dedi kral aniden, konuyu değiştirip Luthien'i hazırlıksız yakaladı. "Ve Torin Rogar benim en yakın dosdanmdan birisidir."

Bu gayet iyi gidiyordu, diye umudanmaya cüret etti Luthien. Ken­disinin, Oliver'ın ve Katerin'in serbest bırakılacağından emindi; şim­di şimdi işleri bir sonraki seviyeye getirmek istiyordu.

"Garth Rogar gerçekten tanıdığım tek Huegothtu," dedi. "Bence iyi bir soyun temsilcisi!"

Asmund yeniden kahkahalara boğuldu. "Bizler sizin düşmanınız değiliz," dedi Luthien kararlılıkla, kralı

daha ciddi bir hale getirerek. "Öyle diyorsun," diye belirtti, koltuğunda ileri doğru eğilerek. "Ve

Greensparrow sizin düşmammz mı?" Luthien burada bilinmeyene doğru gittiğinin farkına vardı, içinden

gelen bir ses ona, "Evet," diye bağırması gerektiğini söylüyordu, ama resmi olarak yabancı bir krala böylesine bir şey ilan etmek ciddi so­runlar doğurabilirdi.

"Sen insanlarımız arasında Greensparrow'a savaş açmak için bir ittifak kurulabileceğini ima ettin," diye devam etti Asmund. "Böyle bir anlaşma kabul edilebilir."

Luthien hemen umudandı ve aynı zamanda çekindi. Yamt vermek, söz vermek istedi, ama yapamazdı. Henüz değil.

Asmund onun her hareketini takip etti: ellerini beline koymasını, bir şey söylemeye çalışıp, aniden durmasını. "Kralın Brind' Amour'a git, Luthien Bedwyr," dedi Huegoth lideri. "Bana bir ay içerisinde Greensparrow'u ortak düşmanımız olarak adlandıran resmi bir an-

Page 115: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

laşma getir." Asmund yerine oturdu, gülümsedi. "Tanrımızın adına ve onun isteği ile savaşmaya geldik," diye açıklamada bulundu, bu Luthien'e burada vahşi insanlarla uğraştığının çok da kapalı olmayan bir belirtisiydi. "Ve savaşacağız. Anlaşmanızı getirin, yoksa savaş gemilerimiz doğu kıyılarınızı, planlamış olduğumuz gibi, mahvede­cek."

Luthien bu meydan okumaya da cevap vermek, bu tehdide bir çok Eriador savaş kalyonunun Huegothlara karşı kendilerini korumada kullanılacağını haber vererek, karşılık vermek istedi. Akıllıca bunu geçiştirdi. "Bir ay mı?" diye şüpheyle sordu. "Bir ayda Caer MacDonald'a zar zor gidip dönebilirim. Gybi'ye bir hafta—"

"Bir Huegoth savaş gemisiyle üç gün," diye düzeltti Asmund. "Ve on gün boyunca sürekli ata binmem lazım," diye ekledi

Luthien, kendisini o kadar uzağa, o kadar çabuk götürmek için acı çekecek olan kürek mahkumlarını düşünmemeye çalıştı.

"Abini elçi olarak Gybi'ye yollarım," diye pes etti Asmund. "Onun Chalmbers'e yolla, buranın doğrudan batısında," diye is­

tekte bulundu Luthien. "Benim Caer MacDonald'dan oraya dön­mem daha kısa sürer."

Asmund başıyla onayladı. "Bir ay Luthien Bedwyr, bir gün bile fazla değil!"

Luthien'in verecek cevabı kalmamışa. Ardından Asmund onu ve Ethan'ı huzurundan gönderdi. Ethan'ı,

Luthien, Katerin, Oliver ve Rahip Jamesis'i Eriador topraklarına götürmek üzere gerekli ayarlamaları yapmakla görevlendirdi. Diğer elli Eriador'lu tutsak olarak kalacaklardı ama Luthien onlara kötü davranılmayacağına ve anlaşma olursa ve olduğu zaman serbest bıra-kılacaklanna dair bir söz almayı başardı.

Bir saat içinde gemi ayrılmaya hazırdı. Luthien'in üç yol arkadaşı gemideydi, ama genç Bedwyr abisiyle özel bir görüşme yapmak için arka tarafa gitti.

Ethan gerçekten de rahatsız görünüyor, bütün olaydan, seçimle­rinden ve Huegoth saldınlanndaki rolünden ötürü utanç duyuyordu.

"Bilmiyordum," diye itiraf etti. "ben her şey olduğu gibi, Eria-dor'un hakimi de Greensparrow sanıyordum."

"Bir özür mü?" diye sordu Luthien. "Bir açıklama," diye yanıt verdi Ethan, "ve daha fazlası değil. Hue-

Page 116: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

goth kardeşlerimin harekederini ben kontrol etmiyorum. Daha da ötesi. Onlar bana kadanıyorlar çünkü yeteneğimi ve cesaretimi kanıt­ladım ve bir de Garth Rogar'ın hikayesi var."

"Seni bulmak için güneye gittim," dedi Luthien. Ethan başıyla onayladı ve bundan ötürü memnun görünüyordu.

"Ama ben asla güneye gitmedim," diye cevap verdi. "Gahris bana Charley Limanı'na gitmemi, oradan da Duree Krallığına yollanmak üzere, Avon ordusunda ufak bir rütbe verileceğim Carlisle'ye yelken açmamı emretti."

"Gascon ordusuyla onlann savaşında yan yana çarpışmak için," diye araya girdi Luthien; çünkü bu hikayeyi iyi biliyordu.

Ethan başıyla onayladı. "O uzak krallıkta savaşmak ve muhteme­len ölmek için. Ancak bu sürgünü kabul etmedim ve o yüzden onun yerine kendime bir yenisini seçtim."

"Huegothlarla beraber mi?" Luthien inanamıyordu. Ethan kafasını salladı ve gülümsedi. "Toprağın Sonu," diye düzelt­

ti. "Bir süre Bedwydrin'den güneye doğru gittim, sonra doğuya MacDonald Geçidi'ne doğru döndüm. Yolum, gizlice Colonsey ada­sına gitmek için çok para ödemek zorunda kaldığım, Gybi'ye düştü. Hayanmın kalanını Toprağın Sonu'nda sessizce geçirebileceğimi dü­şünüyordum. Oırada çok az soru sorarlar."

"Ama Huegothlar geldi ve köyü yerle bir etti," diye suçladı Lut­hien ve muhtemelen ölmüş olan Eriadorlulan düşününce sesini hü­zün kapladı.

Ethan kafasını salladı ve kardeşinin hatalı manak yürütmesini dur­durdu. "Toprağın Sonu bugün hala ayakta," diye yanıdadı Ethan. "Köydeki tek bir adamın ya da kadının ne burnu kanadı ne de kimse esir düştü."

"O halde nasd?" "Teknem asla oraya varamadı, çünkü bir fırnnada suyla doldu,"

diye açıkladı Ethan. "Huegothlar beni sudan çıkardılar; onları karşı­ma çıkaran şey sadece şanstı ve sadece şans, basitçe iyi bir kader sayesinde o geminin kaptanı Torin Rogar'dı."

Luthien topuklan üzerinde geriye yaslandı ve hikayeyi iyice değer­lendirebilmek için uzunca bir süre düşündü. "Şanslıymışsın," dedi. "Ve görülen o ki, Eriador da şanslıymış."

"Bana Eriadorumuz hakkında söylediklerinden ötürü mutluyum,"

Page 117: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

EJDERHA K.RAL

dedi Ethan Blind-Striker'ı kınından çıkararak Luthien'e uzata. "Ve seninle gurur duyuyorum Luthien Bedwyr. Bedwyr aile kılıcını senin kuşanman doğru olur." Ethan'ın suratı uzlaşmaz bir tavır aldı. "Fa­kat şunu anla ki, ben arak bir Huegothum," dedi, "ve senin ailenden değilim. Anlaşmamzı kralıma getirin ya da biz—ve ben—sizinle savaşacağız."

Luthien kelimelerin bir tehditten çok bir vaad olduğunu biliyordu ve buna inanıyordu.

Page 118: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

İnanılmaz bir şekilde, Colonsey'deki Huegoth kampından ayrıldık­tan sonra henüz iki hafta bile geçmeden, Caer MacDonald'ın gör­kemli Ministry binası Luthien ve Oliver'ın görüş alanına girdi. De­nizden ve karadan yüzlerce mil kat etmişlerdi ve Riverdancer ile Threadbare yorulmuşlardı. Katerin onlarla geri dönmemiş; onun

Page 119: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

epeRH-A K R A L

yerine Ethan ve Rahip Jamesis ile birlikte savaş gemisiyle Gybi'den güneye inmiş, Eriador'un liman şehri Chalmbers'a yönelmişti.

"Geri dönüş yolculuğu daha kolay olacak," diye belirtti Luthien yorgunluktan bitkin düşen yol arkadaşına. "Karadan yol alırken Brind' Amour'un büyülerinden faydalanınz. Belki de Adak Asmund ile anlaşmayı bizzat kendisi imzalamak isteyerek, kralımız da bize eşlik eder." «

Oliver genç Bedwyr'in süregelen iyimserliğine karşı yüzünü buruş­turdu. Bütün yolculuk boyunca buçukluk Luthien'i sakinleştirmeye çalışmış, o neşeli iyimserliği Luthien'in hesaba katmadığı bazı sahici engellerle yaüşürmaya çalışmışa. Şimdiye kadar Oliver anlamamaz-lıktan gelmeye çahşmışn ve görülen o ki, bu işe yaramamışa.

Threadbare'ı durdurdu ve Luthien de Riverdancer ile aynısını yap-a, Oliver görkemli katedrale doğru bakışım takip ederek, buçukluğa yanaşü. Oliver'ın arnk evleri olan bu görkemli şehre bir süre sadece bakmak istediğini düşündü.

"Brind' Amour kabul etmeyecek," dedi Oliver açıkça. Luthien neredeyse aündan düşüyordu, ağzı bir karış açık halde,

oturduğu yerden minik dostuna bakn. "Benim hödük-kılıklı arkadaşım," diye açıkladı buçukluk, "anlaş­

ma gibi ufak bk sorunumuz var." Luthien Okver'ın Asmundla henüz kararlaştmlmamış olan anlaş­

madan bahsettiğini düşünüyordu. Buçukluk, Brind' Amour'un Hue­gothlarla asla anlaşamayacağından mı bahsediyordu? Genç Bedwyr bu fikre karşı çıkıyordu ki, Okver sadece gözlerini oynattı ve Thread­bare'ı hafifçe tekmeledi ve sıska san midilk tırısa kalka.

İki arkadaş bk saat içerisinde Ministry'nin toplana salonunda Brind' Amour'un karşısındaydılar, Luthien neşeyle Huegoth ilerle­mesinin detaylanndan ve olası bir ateşkesten bahsediyordu. Eriador krak olan yaşk büyücü Huegothların Greensparrowla müttefik ol­madıkları haberine çok sevindi, ama gülümsemesi yavaş yavaş kay­boldu ve Brind' Amour genç Bedwyr'in hikayesinin tamamını öğ­renmeye başladıkça, zamamnı Luthien'den ziyade hayat hakkında daha çok bilgisi olan Okver'a bakarak harcadı.

"Ve bütün yapmamız gereken bir ay içerisinde anlaşmayı Kral Asmund'a üetmek," diye bitirdi etrafındaki neşesiz havadan haberi olmayan Luthien. "Ve Greensparrow kahrolsun!"

Page 120: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Eğer genç Bedwyr, Brind' Amour'un neşe içerisinde daireler çize­ceğini bekliyorsa, çok büyük hayal kırıklığına uğrayacaktı. Eriador kralı dev koltuğunda geriye doğru yaslandı, beyaz sakalını sıvazlaya­rak gözleriyle boşluğa baktı.

"Senin için bir taslak hazırlayayım mı?" diye sordu Luthien umut­la, gerçi artık bir terslik olduğunu anlamaya başlamıştı.

Brind' Amour direkt olarak ona baktı. "Eğer bunu yapacaksan, Gascon müttefiklerimize de uygun bir açıklama yazmak zorunda­sın," diye yamt verdi.

Luthien anlamış gözükmüyordu. Oliver'a baktı, o da sadece om­zunu silkti ve ona yollarına çıkabilecek başka bir anlaşma olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Birden Luthien, Oliver'ın Brind' Amour ile Asmund arasındaki o-lası anlaşmadan değil de, zaten imzalanmış olan bir anlaşmadan bah­settiğini anladı.

"Hiç bir şey bir hödük-kılıklının düşündüğü kadar kolay değildir," dedi buçukluk sevimsizce.

Luthien bu hödük dokundurması hakkında Oliver ile konuşması gerektiğine karar verdi, ama şu anda bunun ne yeri ne de zamanıydı.

"Benim tarafımdan ve Kral Greensparrow adına Mannington dü­şesi tarafından imzalanan bir ateşkes anlaşması sorunu var," diye Oliver'ın tezine ele alarak, Brind' Amour konuya açıklık getirdi. "Avon'la savaşta değiliz ve ateşkes anlaşmamız kabul edilebilir işgal­lere olanak tanıyan bir madde içermiyor."

Bu iğneleme Luthien'i derinden etkiledi. Tabi ki bu faydacı düşün­ceyi anlıyordu, ama onun kafasında Greensparrow ateşkesi zaten defalarca bozmuştu. "Sougles'in Vadisi," dedi mutsuzca. "Ve Mens-ter. Unuttunuz mu?"

Brind' Amour birden öne çıka, gözleri parlıyordu. "Unutmadım!" diye bağırdı, sırf sesinin kuvveti Luthien'i geri adım atmaya zorladı. Yaşlı büyücü aniden sakinleşti ve dik bir şekilde oturdu. "Tepegöz saldırıları, her ikisi de," dedi Brind' Amour.

"Ama biz onların arkasında Greensparrow'un olduğunu biliyo­ruz," diye yanıt verdi Luthien, kararlılık ve çaresiz bir öfke içerisin­deydi.

"Bilinenler ve ispat edilebilenler genelde çok farklı şeylerdir," diye belirtti Oliver.

Page 121: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

ŞpeR-HA K R A L

"Gerçekten de," diye ona katıldı kral. "Ve sırf ahlaki açıdan bakar­sak, sana katılıyorum," dedi Luthien'e. "Ahlaki açıdan Huegothlu müttefiklerle, Avon kralına savaş açmakta bir sakınca görmüyorum. Ancak politik açıdan, tam bir felakete davetiye çıkartıyoruz. Avon'a yapılan herhangi bir saldırıya Gascon lordlan hoş gözle bakmazlar, çünkü bu hem onların her iki krallıkla olan ticaretini bozar, hem de önceki savaşta kurban rolünü oynayan bizlere yapoklan yardımlarla alay etmek anlamına gelir. Korkanm ki, bize bu sefer yardım etmez­ler. Hatta savaş ve özellikle de Huegoth tehlikesi çabucak bitsin diye, Greensparrow'a bir miktar savaş gemisi bile teklif edebilirler."

Luthien yumruklannı sıka. Oliver'a baka, o da sadece omuz silkti ve sonra tekrar Brind' Amour'a baka, ama o kadar sinirliydi ki, belir­gin şekiller yerine kırmızı bir duvar görüyordu. "Eğer Asmund ile ittifak yapmazsak," dedi yavaşça, her kelimeyi vurgulayarak, "o za­man Huegothlarla savaşmak zorunda kalınz."

Brind' Amour bu görüşe katılarak başıyla onayladı ve sonra ufak bir kahkaha ata. "En büyük ironi," diye yanıt verdi. "Eriador Huegothlara karşı Avonla müttefik olabilir mi acaba?"

Luthien şaşkınlıkla geriledi. "Oh, evet," diye ona garanti verdi Brind' Amour. "Sen yoldayken

kral Greensparrow'un elçisi bana gelerek, Adalı baş belası barbarlara karşı müttefik olmamız için yalvardı."

"Fakat, peki ya Menster?" diye itiraz etti Luthien. "Ve peki ya Sougles'in Vadisi ve bütün diğer katliamlar, hepsi de onun tarafın­dan—"

"Tek-gözlüler tarafından," diye araya girdi Oliver. "Özür dilerim," diye ekledi hemen, Luthien tehlikeli bakışlarını görünce, "ben sadece Gascon elçisinin rolünü yapıyorum."

"Greensparrow tarafından kışkırülmış tepegözler!" diye bağırdı ona Luthien.

"Sen bunu biliyorsun ve ben de biliyorum," diye yanıt verdi Oli­ver, "ama Gasconlar, onlar ayn bir sorun."

"Oliver bu rolü iyi yapıyor," diye belirtti Brind' Amour. Luthien artan öfkesini yaüşarmaya çalışarak derin derin iç çekti. "Greensparrow saldırılan kışkırta," dedi Eriador kralı onu yumu­

şatmak için. "Greensparrow asla özgür Eriador'u kabul etmeyecektir," diye ya-

Page 122: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

nıtladı Luthien. "O zaman varsın olsun," dedi Brind' Amour. "Onunla elimizden

geldiği kadar baş ederiz. Sen yokken kuvvederimiz boş durmadı. Siobahn ve elf dosdan Kral Bellick dan Burso'nun cüceleriyle birlik­te çalıştılar ve büyük bir tepegöz kampı buldular."

"O halde denizde Huegothlara karşı Greensparrow ile müttefik­ken, dağlarda onun müttefikleriyle savaşacağız," dedi Luthien tatsız­ca.

"Sana politikadan pek hoşlanmayacağını söylemiştim," diye belirtti Oliver.

"Şu an için, ne yapacağımızı bilemiyorum," diye cevap verdi Brind' Amour. "Ama bir kişi bütün bir krallık için konuşurken, göze alınması gereken bir çok şey var."

"Tepegözlere saldıracağımız kesin," dedi Luthien. "Orası kesin," diye ona garanti vermekten memnundu Brind'

Amour. "Gascon müttefiklerimizin Eriador ile tepegözler arasındaki bir savaşa karşı çıkacaklarına inanmıyorum."

"Tek-gözlüler, heeey!" diye haykırdı Oliver. "Gascony'de bizler te­pegözlerin gözlerini okçuluk hedefi olarak görürüz."

Luthien tatmin olmamışa, ama burada kendi arzularından çok da­ha büyük şeylerin işin içine dahil olduğunun farkına vardı. Tatmin olmak zorundaydı; hiç değilse yakında Menster halkının intikamını alma şansına sahip olacaka.

Ancak o ve Oliver, Siobahn'ı aramak için toplana salonundan çı­karken duyarlılığını kurcalayan bir şeyler vardı. Anlaşmayı teslim etmek için iki haftadan biraz daha fazla zamanı kalmışa yoksa Eriador bir kez daha Huegothlarla savaşa girecekti—ve Luthien de kendi kardeşiyle savaşacaka.

Oliver, DwelPte uzun sessiz bir oturuştan, şehrin dış duvarlannda geçen bir yürüyüşe kadar, günü geri kalanını somurtkan arkadaşının yanında geçirdi. Luthien pek konuşmuyordu ve Oliver da, genç a-damın bütün bu—Ethan'ın Huegothlarla işbirliği yapması ve politik entrikaların gerçeği—şoklarından kendi başına geçmesi gerektiğini düşünerek, onu sıkışarmadı.

Güneş batmadan az önce, Siobahn'ın o gece şehre geri döneceği haberlerinden sonra, Luthien'in yüzü birden panldadı. Oliver genç adamın başka bir planı olduğunu anladı. Oliver, bunun daha önceki

Page 123: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

fikirlerinden daha mantıklı bir hareket olması için dua etti. "Eğer ateşkesi ilk bozan Greensparrow olursa, sence Brind'

Amour Huegothlarla müttefik olur mu?" diye sordu Luthien. Oliver omuz silkti. "Kölecilerden daha iyi müttefikler düşünebili­

rim," dedi. "Ama eğer kazanç Greensparrow'un devrilmesi olacaksa, o zaman sanırım ikna edilebilir." Oliver Luthien'e bakü, özellikle de kısa bir süre Luthien'in kurnazca gülümsemesine kuşkuyla baktı. "Greensparrow'u Eriador'a karşı bir harekete kışkırtacak bir fikrin mi var?" diye sordu buçukluk. "Ona ateşkesi bozdurabileceğini mi düşünüyorsun?"

Luthien kafasını salladı. "Greensparrow ateşkesi zaten bozdu," di­ye ısrar etti, "sadece tepegözleri bize karşı kışkırtarak. Tek yapmamız gereken bu tezgahı kanıdayacak bir şeyler bulmak—ve de çabucak."

"Peki böyle bir görevi nasd başarmayı düşünüyorsun?" Oliver bil­mek istiyordu.

"Kaynağına gideceğiz," diye açıkladı Luthien. "Siobahn bu gece tepegöz kampı hakkında bilgilerle dönecek. Hiç şüphe yok ki, Brind' Amour bu gruba karşı hemen harekete geçilmesini emredecek. Bi­zim tek yapmamız gereken oraya önce gitmek ve kanıtımızı elde etmek."

Oliver hemen cevap verebilmek için fazla şaşkındı. Ancak buçuk­luk Luthien'in, "biz," demesini kaçırmadı.

Page 124: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Luthien ve Oliver kayanın tepesine doğru yan yana tırmandılar. Aşağıda çam ağaçlarıyla, kayalarla ve uçurumun duvarlanyla çevrili, taşlık bir alanda yer alan tepegöz kampının seslerini duyabiliyorlardı. Luthien kenara yaklaşırken yana doğru baka, sonra hızla Oliver'ın kafasından geniş gölgelikli şapkayı çekip almak için atıldı.

Page 125: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Oliver itiraz etmek için bağırmaya hazırlanıyordu, ama Luthien bu tepkiyi tahmin etmişti ve bir eliyle buçukluğun ağzını kaparken, diğer eliyle de Oliver'a sessiz olmasını işaret etti.

"Sana şapkamı geri vermeni bir kez söyleyeceğim," diye fısüdadı buçukluk.

Luthien geri verdi. "Ve sen," diye devam etti buçukluk, "ve senin bayan arkadaşın,"

diye ekledi çabucak, Katerin'in de onu itip kaktığı seferleri hatırlaya­rak, "eğer o pis elini bir daha ağzıma koyarsan, seni çok fena ısırı-rım.

Luthien parmağını büzülmüş dudaklarına götürdü, sonra da tepe­göz kampını işaret etti.

İkili ayağa kalka, Luthien tam olarak doğrulmamışu, Oliver'ın a-yak basacak başka bir yer bulması gerekiyordu. Kayanın kenarına birlikte gelerek, aşağıya rakiplerine baktılar. Bu açıdan kamp nere­deyse gerçeküstü gözüküyor, parlaklığıyla karanlık gecenin fonunda çok belirgin görünüyordu. İki arkadaş bir kaç ufak kamp ateşi gördü, ama bunlar kampın neredeyse gün ışığı varmışçasına, parlamasının ya da ışığın başka bir noktadan bu kadar iyi görünmeyeceği, sanki ışık kamp çevresinin içinde hapsolmuş gibi göründüğü gerçeğinin yanın­da bir hiç kalırdı.

Luthien anında bunun kaynağının büyü olması gerektiğini anladı, ama tepegözlerin büyü kullanmadığım biliyordu. Tek-gözlü yabaniler kesinlikle büyü sanadarının gizemlerini ortaya çıkarabilecek zekaya sahip değillerdi.

Ancak Luthien gördüğünü inkar edemezdi. Alandaki her şey, et­rafta dolaşan tepegözler, taşların biçimsiz şekilleri, tünediği yerin karşı tarafındaki duvara yaslanmış olan silahlık, hepsinin de ana hat­ları belirgindi. .

Luthien kendisi gibi meraklanmış olan ve sadece omuzlarını silken üu r'a baka. "Tepegöz-büyücü?" diye mırıldandı buçukluk.

Her ikisi de dönerek kampa bakıp, geniş omuzlu, iri göbekli bir adamı, dev bir tepegöz ile gülerek neşe içinde konuşurken görünce cevaplarını aldılar. Dizlerine kadar uzanan, koyu renkli, masraftan kaçınılmadan işlenmiş bir kıyafetin içindeydi. Luthien bu mesafeden bile, onun çoraplanndaki, ipek ya da başka pahalı ve egzotik bir malzemeden yapıldıklannı belirten, parlaklığı ve ayakkabılarının to-

Page 126: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

kalanndaki sadece en saf gümüşün yayabileceği panltıyı görebili­yordu.

"Ben onda iki göz saydım," diye fısüdadı Oliver. Luthien başıyla onaylıyordu. Adamı tanıyamamıştı, ama büyünün

ve pahalı, soylu kıyafederin varlığı onu, adamın unvanım tahmin edebileceğine inandınyordu. Bu Greensparrow'un düklerinden biriy­di; Brind' Amour'un ihtiyaç duyacağı bütün kanıt buydu.

Hala gülmekte olan adam, tepegöz dostunun sırana sertçe vurdu, sonra uzamp ön tarafına kaim gri bir tüy ile alan bir nişan dikilmiş olan kürklü kasketini kafasına geçirdi. Bir başka tepegöz gelip ona dev bir maşrapa verdi, o da onu sakalsız yüzüne doğru kaldırdı ve neredeyse hepsini bir dikişte içti.

İçkinin bir kısmı dökülerek adamın iri gerdanından aşağı süzüldü ve tepegöz kahkahalara boğuldu. Adam da çılgın gibi gürleyerek ona katıldı.

"Bunu Caer MacDonald'a götürdüğümüzde Brind' Amour ondan daha fazla gülecek," diye fısüdadı Luthien.

"Onu nasü yakalayacağız?" diye beklenen soruyu sordu Oliver. Eğer bu gerçekten de bir büyücü ise, o zaman birazdan çıkacak sa­vaşta onu ele geçirmek neredeyse imkansız olacaka.

Luthien kurnazca gülümsedi ve muhteşem kızıl pelerinini kena-nndan kavradı. Bu ışık ne kadar parlak olursa olsun, Kızıl Gölge fark edilmeden kampa girebilirdi!

"Yani gizlice kampa sızıp, onu oradan kaçırmayı mı düşünüyor­sun?" diye sordu buçukluk gözlerine inanamayarak.

'Yapabiliriz," diye yanıt verdi Luthien. Oliver yavaşça homurdandı, sıranı kayaya yasladı ve kenardan aşa­

ğıya adadı. "Neden hep 'biz'?" diye sordu. "Belki de seninle gidecek başka birini bulmaksın."

"Ama, Okver," diye itiraz etti Luthien, gülümseyerek arkadaşının yanına indi, "pelerinin alana sığabilecek tek kişi sensin."

"Oh, şansk Okver," diye yakındı buçukluk. En yakınlarındaki elfleri planlanndan haberdar etmek için kamp­

tan uzaklaştılar. Şu anda alanda iki yüzden fazla cüce, Cutterlar diye bilinen casus grubuna kumanda eden Siobahn'ı da içeren, kırk kadar elf ve yan-elf vardı. Orijinal plan, "Sougles'in Vadisi!" çığkklan ara­sında hızla saldırarak bütün tepegözleri kadetmekti. Luthien, Sio-

Page 127: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

bahn'ın da yardımıyla acımasız cüceleri ikna ederek, onlara ihtiyaçları olan kanın bulana kadar kendilerini dizginlemelerinin daha yararlı olacağını belirtti.

Az sonra Luthien ve Oliver tekrardan tünedikleri yerde, tek-gözlerin çoğunun uyumasını ya da en azından ışığın bir şekilde azal­masını beklemeye başladı. Bir saat geçti, sonra bir saat daha. Kay­bolmaya başlayan ayın görüntüsü gökyüzünün bansında alçaldı ve birazdan da kara buludann ardında kayboldu. Gök gürültüsünün uzaktan gelen gümbürtüsü ayaklannın alnnda hissedildi.

Luthien'in dük olduğunu düşündüğü adam gülmeye ve içmeye de­vam ederek, ateşin başında oturmuş, bir kaç hayvani tepegöz üe zar auyordu. Büyülü pelerinle bile, Luthien'in dövüşmeden onun yanına varmasına olanak yoktu.

Sonra bir mola verildi. Adam abartılı bir şekilde geğirdi ve tozu ve ince dal parçalarını kıyafetinden silkerek, ayağa kalktı. Maşrapasında kalan içkisini dikti, bir daha geğirdi ve kampın sınırlarına, kendisini izleyen iki arkadaşın tam alana doğru yürüdü.

"Her ne olursa olsun..." diye fısıldadı Oliver. O ve Luthien kayamn arka tarafına geçerek karanlıkta süründüler,

yavaş yavaş adamın yolunu kesmek üzere hareket ettiler. Az sonra sürekli devam eden akışkan bir ses duydular ve adamı bir ağacın arkasında, bir eliyle ağaca tutunmuş destek alırken, diğer elini de giysisinin önünde tutarken gördüler. Kamptan, yolun çoğu ağaçlar ve çaldarla kaplı, tam yirmi yarda uzaklıktaydı.

"Çok yaklaşma," diye uyardı Oliver. "Uzun mesafeli bir silahı var gibi görünüyor."

Luthien heyecanlı içinde kahkahasını basnrdı ve yaklaşn. Bir dal parçasına basıp, onu kırmasından çıkan sesle dondu kaldı. Oliver da yüzünde korku dolu bir ifade ile dondu kaldı.

İki arkadaş birazdan endişe edecek bir şey olmadığını anladılar. Sa­dece on ayak ötede olmasına rağmen, sarhoş adamın onların varlı­ğından haberi yoktu. Luthien önündeki seçenekleri düşündü. Eğer hızla ileri atılıp, adama sert bir yumruk atar ve onu yere yıkamazsa, adamın çığlıklan kesinlikle tepegözleri uyandırırdı. Adama kesinlikle kılıcıyla da vuramazdı, çünkü adamı canlı istiyordu.

Korkutmak yeterli olacaktır, diye karara vardı Luthien ve bir anda gözden kaybolan Oliver'a bir bakış atan genç Bedwyr, Blind-Strikerh

Page 128: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

çekti. Luthien etrafta görünmeyen buçukluk dostuna seslenemezdi, o yüzden derin ve sakinleştirici bir nefes aldı, son bir kaç ayak mesafe­yi hızla geçti ve kılıcını adamın yüzüne doğru kaldırdı.

"Sessiz ol!" diye işaret etti Luthien sert bir fısıltıyla, boş elinin par­mağını dudaklarına getirdi.

Adam tuhaf tuhaf ona baktı ve sanki henüz tutsak edilme ihtima­lini anlamamışçasına, işine devam etti.

Luthien kılıcı havada salladı. Uyuşukluğundan dolayı şaşkın vazi­yette olan adam, aniden gözlerini açtı ve doğruldu. Onun bağırmak üzere olduğunu düşünen Luthien, öne aülarak kılıcının ucunu ada­mın tam gırdağına dayamak istedi.

Ama adam daha hızlı, hareketi daha basitti. Elini ağaçtan tek bir hamlede çekti ve giysisinden çıkardığı bir tdsımı aşağıya doğru sa­vurdu. Önünde mavi, panlalı bir ışık demeti belirdi.

Luthien'in hızı tepki verebilmesi için çok fazlaydı. Blind-Striker'ın ucu ışığa çarptı ve kıvılcımlar çıktı, kılıç Luthien'in kafasının üzerin­den uçarak ve kolunu acıtarak, şiddede geri sekti. Ancak Luthien hala öne doğru ilerliyordu ve o da bu kalkandan sakınamadı. Bir çığlık am ve kendisini korumak için, son anda mavi ışığı sıyırarak, omzunu siper etti. Ancak geri sektiren büyünün ihtiyacı olan şey de buydu ve genç Bedwyr kendisini, ayakları yerden kesilmiş geriye, ağaçlara doğru uçarken buldu.

Neşeli büyücünün kahkahası, karnında bir batma hissedince, daha başlamadan bitti. Aşağıya doğru baktığında, geri sektiren alanının yamnda meçini çekmiş, kendisine doğru batırarak duran Oliver'ı gördü.

"Aha!" dedi buçukluk. "Aptal büyülerinin etrafından dolaştım ve senin bu çok zekice engelinin içindeyim." Oliver'ın bu çok mudu görüntüsü birden bozuldu ve yere baktı. "Ve en kaliteli ayakkabda-nm ıslanmış!" diye sızlandı.

Adam hızla hareket etti; ona daha sert batırmak isteyen Oliver da öyle. Fakat büyücünün ağzından çıkan tek bir kelime, meçini bir ydana dönüştürdü ve yılan aniden ona karşı savaşmaya başladı!

Ve büyücünün iri ve kuvvetli elleri de ona doğru geliyordu! Tam boğazına doğru.

Oliver bir çığlık ata ve meçini kafasını üzerinden fırlata, sonra da eğildi. Ancak o saldın gelmedi; çünkü ydana dönmüş kılıç panlalı

Page 129: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

kalkana çarpa ve oradan sekerek, doğrudan büyücünün suraana çarpa. Şimdi, kıvranan yılanla delicesine boğuşurken, bağırma sırası Dük Resmore'daydı.

Oliver adamın bacaklarının arasından geçti, döndü ve onun giysi­sinin kenarlarından tuttu. Adam yılanı yere fırlatırken, buçukluk yukarı urmanarak onun yerini aldı. Oliver destek almak için adamın bir kulağına asddı ve adam ağzını açıp bağırmaya çalışırken kafasını geriye ata. Oliver çabucak boştaki eliyle o ağzı kapadı.

Luthien elinde Blind-Striker olduğu halde, kalkanın çevresini dolaş-ü. Dükün ardında bıraküğı tepegözlerden bazıları o tarafa doğru geliyor ve, "Resmore," adını anıyorlardı. Gitmeleri lazımdı, hem de çabucak, Luthien eğer bu büyücü, Resmore işbirliği yapmazsa onu öldürmesi gerektiğini biliyordu.

"Eldivenleri deri, öyle değil mi?" diye sordu Oliver. "Evet." "Ama onların üzerinden ısırabiliyor!" diye ciyakladı Oliver. Elini oradan çekti ve büyücü-dük hiç vakit kaybetmedi. "A'ta'arrefı!" diye bağırdı. Ancak yirmi yarda ötede bir grup tepegöz bağırdı. İki hızlı adım Luthien'i adamın karşısına getirdi ve de çenesine a-

almış sert bir yumruk onu olduğu yere devirdi, Oliver sıçramak, çalılara doğru adamak zorunda kalmışa.

"Tek-gözlüler!" diye inledi buçukluk ayağa kalkarken, ancak yeni­den tek parça haline gelen meçini bulduğunda biraz olsun ümidendi. "Onun şu aptal kasketini çıkart da, gidelim!"

Luthien yaralı elindeki acıya aldırmadan itaat etti, kasketteki işare­tin yeterli olabileceğini anlamışa. Ancak Oliver yeniden konuşurken, o durdu.

"Benim kokusunu aldığım şeyi sen de aldın mı?" diye sordu bu­çukluk.

Ludıien durakladı, gerçekten de o çok tanıdık gelen kokuyu almış-a. Sülfürlü, zehirli. Genç Bedwyr Oliver'a baka, sonra dönüp omzu­nun üstünden Oliver'ın bakağı yere, dönen portakal renkli ateşten bir topun, hızla iki ayaklı köpeğe benzer, kafasının üzerinde keçi gibi boynuzlan olan ve şeytani ateşlerin koyuluğunda bir kırmızıyla yanan gözlere sahip bir şekle dönüşmesini izledi.

"Yoo, yine mi?" diye inledi ümitsiz buçukluk.

I2j)

Page 130: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R . A . S A l V A T O R f

Canavarın uluması geceyi yardı. "Tahmin edeyim," dedi Oliver basitçe. "Sen A'ta'arrefisin?" Yaratık büyük değildi, kafasından kuyruğuna olan uzunluğu dört

ayaktan fazla değildi, ama aurası, her şeytam saran o kudret alanı, neredeyse karşı konulmazdı. Luthien ve Oliver ciddi bir tehlikenin içerisinde olduklarım fark edecek kadar çok şeytanla dövüşmüşlerdi. Bu gerçek A'ta'arrefı sivri dişli ağzım neredeyse Oliver'ı tek parça halinde yutacak kadar açtığında, daha da belirgin hale geldi!

Yukanlannda, hızla hareket eden kara buludarda bir şimşek çaka, bu cehennem senaryosuna uygun bir dekor gibi görünüyordu. Bu ani ışık iki dosta tepegözlerin arük her tarafı sardığım gösterdi, koruluğa yayılıyor ve bunun Kızd Gölge olduğunu fısüdayarak, saygıyla mesa­felerini koruyorlardı.

Luthien bu yabanilere pek aldırış etmedi, mecburen köpeğe ben­zer şeytana konsantre oldu.

O koca ağızdan çatallı bir dil, tıslayan bir havlama çıka ve A'ta'arrefı, kızgın arananın kutsal olmayan senfonisinde dans eder­cesine, her iki arkadaşı da şaşırtan bir hızla deri aoldı.

Oliver çığlık ata. Luthien de ve Blind-Striker'ı kaldırdı, ancak bu saldırıyı karşdayabilecek kadar hızlı davranamayacağının farkındaydı.

Ve sonra tam önüne bir yddırımın düşmesiyle kör oldu, Oliver da, tepegözler de. Luthien kaslarının delicesine çekildiğini, saçlarının dans ettiğini ve bu korkunç çarpışmayla ayaklarının yerden kesildiği hissetti. Her nasdsa yeniden yere basa ve bozulan dengesini koru­maya çalışa, ancak az sonra şeytan ona doğru saldırırken, yana düş­menin daha akıllıca olabüeceğinin farkına vardı.

Ama beklenen saldın gelmedi ve Luthien daha henüz görmeden, etrafındaki korulukta savaşın başladığım duydu. Elf yaylarının sesle­rini, cüce hücumunun gümbürtüsünü, şaşkın ve hızla ölmekte olan tepegözlerin çığlıklannı duydu.

En sonunda Luthien tekrar görmeye başladı ve A'ta'arrefı'nin arak varolmadığım gördü—yerde Luthien'in ayaklannın dibinde, kararmış çatallı bir düden başka hiç bir şey yoktu.

Yddınmın gelişi kadar beklenmedik bir şekilde, ağaçlann arasından aslayarak gelen bir yağmur başladı. Luthien kızd pelerininin başlığını taka, bu tamamen içgüdüsel, düşünülmeden yapılmış bir hareketti, zira genç adam oldukça sersemlemişti.

Page 131: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Resmore'un iniltisi Luthien'i yeniden önlerindeki soruna konsant­re etti. Sükinerek sersemliği başından atü ve yerde yüzükoyun yatan düke doğru döndü. Adamın yanında oturan Oliver'ı görünce kahka­hasını tutamadı, buçukluğun normalde kıvırcık olan saçları düzleşmiş ve dikleşmişti.

"Buum," diye mınldandı komik görünüşlü buçukluk ve dükün ü-zerine devrüdi. Sarsıntı adamı uyandırdı. «

Luthien onu olduğu yerde tutmak için üzerine çullandı. "Seni Kral Greensparrow'a şahsen teslim edeceğim," dedi Resmo­

re, sarhoş olduğundan ve sarsıntıdan dolayı düzgün konuşamıyordu. Luthien onu susturmak için yeniden yumrukladı ve adam hareket­

siz kalınca Luthien hepsini saklamak için kızd pelerinini açarak üzeri­lerine yata. Kalkmak ve savaşa katılmak istiyordu, ama hem çok değerli esirini korumak, hem de büyücünün savaşa kaalmasını engel­lemek için burada kalması gerektiğinin farkındaydı.

Ayrıca, az sonra Luthien anladı ki, cüceler ve elfler için her şey yo­lundaydı. İntikam, kesip biçen baltalara ve ezip geçen çekiçlere kuv­vet veriyordu ve karanlıkta hiç kimse elfler kadar iyi dövüşemezdi ve hiç bir okçu elf okçuları kadar ölümcül değüdi. Tepegözler hazırlık­sız yakalanmışlardı ve onlar için daha da kötüsü, tamamen aydınla-olmış bir kampta oturdukları için gözleri şu anda geceye alışık değd-di.

Ancak Luthien ödü padamış bir tek-gözün çaldıklardan fırlayarak, hızla büyüyen çamur yığınlarından geçip doğrudan görünmez vazi­yetteki gruba doğru koştuğunu duyunca, dövüşmek zorunda kalaca­ğını düşündü. Genç Bedwyr kamuflajlarını bozmamak için yavaşça döndü ve ümitsizce omuzun üzerinden arkasına bakan tepegözü gördü. Hemen hemen aynı anda tepegöz Resmore'un kalkanına çarptı. Tek-gözlü geriye uçarak, çalılıklardan çıkan bir grup cücenin önüne düştü.

"Bence saldıracak cesareti yok!" diye kükredi cücelerden biri ve baltasını şaşırmış vaziyetteki tepegözün belkemiğine indirdi.

"Benim de!" diye uludu diğeri, ağır çekiciyle tek-gözün kafatasım çökertirken.

"Çocukları gurur duymalı!" dedi ilk cüce. "Çocukları yetim kalmalı!" dedi diğeri ve neşeyle kafalarım kıracak

başka tek-göz bulmaya gittiler.

Page 132: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Luthien kafasını geriye yasladı, kendisini pelerinin altına daha da bir soktu. Buna karışmamanın daha iyi olduğuna karar verdi.

Page 133: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Caer MacDonald'a dönüş, şehrin duvarlarında yankılanan tatmin edilmiş intikam duygusunun haykırışları ve zafer içerisinde öten trompetlerin sesleriyle müjdelenmiş ti. Zafer haberi ve aynı zamanda da Avon düklerinden bir büyücünün savaşta ele geçirildiğinin fısıltı­ları, Luthien ve kuvvetlerinden önce şehre gelmişti.

Page 134: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Luthien ve Oliver kılıçları hazır vaziyette, yol boyunca Resmo­re'un yanı basındaydılar. Dük fazla konuşmamışa; hatta bir dizi teh­ditten başka tek bir kelime bde etmedi, sanki tek başına bu bde ken­disini ele geçirenlerini korkudan titretmeye yetmeliymiş gibi sık sık Greensparrow adım kullandı. Sıkıca bağlanmışa ve genellikle ağzı akanmışa, ancak bu halde bde Luthien Blind-Strikerh tehditkar bir şekdde adamın boğazının yakınında tutuyordu; çünkü büyücü-dükler konusunda istediğinden de fazla tecrübeye sahip olan Luthien, bu adama karşı işi şansa bırakmak istemiyordu. Luthien tekrardan A'ta'arrefı, ya da başka herhangi bir şeytanla karşdaşmak, ya da Greensparrow'un ateşkese saygı göstermediğine dair kama olan Resmore'u elinden kaçırmak istemiyordu.

Muzaffer tören alayı Caer MacDonald'a girerken, erkekler, kadın­lar ve de çok sayıda çocuk sokakları doldurmuştu. En önde Siobahn ve Shuglin vardı, elfler liderlerini ve yirmi kadar cüce de Shuglin'i takip ediyorlardı. Bu güçlü birliğin ortasında Luthien, Oliver ve en değerli esirleri vardı. Yirmi kişilik bir diğer cüce grubu arka tarafı almış, bir düzine yaralı tepegöz esiri yakından takip ediyordu. Eğer iş sakaüdara kalsa, bütün tepegözler dağlarda kadedilirdi, ancak Luthien ve Siobahn onlan ikna etmiş, şu anda politika için esirlerin çok önemli olabüeceğine işaret etmişlerdi. Caer MacDonald'a dönen bu kırk askerin haricindeki diğer sakalldar, bir düzinelik bir diğer tepegöz grubuyla birlikte İron Cross'da kalmış, Kral Bellick dan Burso'ya zafer haberini vermek üzere DunDarrow'a doğru derli­yorlardı. t

Caer MacDonald yolunda, tören alayına her adım başı alkışlar eşlik etti; bir çok kişi gümüş paralar ata, şarap, bira ya da ağzına kadar yemek dolu tepsder önerdi.

Oliver bu amn tadım çıkanyor, hana nddillisinin üzerinde ayakta durarak selam veriyor, kocaman şapkasıyla gururla derliyordu. Luthien ciddi olmaya ve tetikte kalmaya çalışa, ama gülümsemesine engel olamadı. Öte yandan ön tarafta, Siobahn ve Shuglin kalabalığı pek de önemsemiyordu. Bu ikisi Greensparrow'un ellerinde acı çe­ken ırklannın temsücileriycüler. Shuglin'in halkından yakalananlar, çoktan beri köleydüer ve işe yaramaz hale gelene ya da işkence dolu madenlere işçi olarak yollanmalan için efendilerine bir neden verene kadar, yöneticder ve tüccarlar için zanaatçı olarak çalışmaktayddar.

Page 135: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Son yirmi yılda Siobahn'ın halkının durumu daha iyi değddi. Avon Denizinde pek fazla elf yoktu—çoğu Greensparrow'un gelişinden uzun ydlar önce adalara kaçmış, bilinmeyen bölgelere gitmişlerdi— ama şeytani kralın hükümdarlığı sırasında yakalananlar, zenginlerin evlerine hizmetkar ve seks kölesi olarak verilmişlerdi. Ne saf elf kanına, ne de saf insan kanına sahip olan Siobahn, Greensparrow'un ırksal hiyerarşisinin en alt basamağında yer alıyordu ve kendisine cam her istediğinde tecavüz eden zorba bir tüccarın hizmetinde uzun yıllar geçirmişti.

O yüzden bu ikisi gülümsemiyordu ve sevinmeyeceklerdi. Luthien için zafer, Eriador'un özgürlüğü dan edddiği andı; Shuglin ve Siobahn içinse zafer Greensparrow'un mızrağın ucuna takdmış kafa-sıydı.

Daha azı değil. Kral Brind' Amour onlan Ministry'i çevreleyen açık alanda karşı­

ladı. Kral bderek Siobahn ve Shuglin'in yanına gitti, elini havaya kaldırarak hikayelerini sonra anlatmalarını belirtti. Gözleri özellikle bir adama kilidenmiş halde, sıra boyunca derledi ve mahkumla yüz yüze geldiğinde durdu.

Brind' Amour uzanıp adamın ağzındaki akacı çıkardı. "O bir büyücü," diye uyardı Luthien. "Adı Resmore," diye ekledi Oliver. "Greensparrow'un düklerinden biri mi?" diye sordu Brind'

Amour adama, ama Resmore sadece, "hmmmpff," diye bir ses çı­kardı kızgınca ve şişko suraanı cüretkarca kaldırdı.

"Bunu giyiyordu," diye açıkladı Oliver, kralına değerli kasketi ve­rerek. "Bunu ondan almak benim için pek de zor olmadı."

Luthien'in ters ters bakması beklenmiyor değddi ve Oliver bakışla­rım bderek kralının üzerinden çekmedi.

Brind' Amour şapkayı eline aldı ve amblemi incelemeye başladı: burun deliklerinden alevler saçan, vahşi gözlü, şaha kalkmış ata ben­zer bir figüre bir geminin pruvası işlenmişti. "Yenikale," dedi Eriador kralı sakince. "Sen Yenikale Dükü Resmore'sun."

"Bütün Avon Denizi'nin kralı olan Greensparrow'un dostu!" diye yanıdadı Resmore heyecanla.

"Ve eminim ki, Gascony'nin de kralı," diye ekledi Oliver alaycı bir tavırla.

Page 136: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Anlaşmaya göre böyle değil," diye Resmore'a hatırlara Brind' Amour sakince, yaşlı büyücü dükün boş bulunmasına güldü. "An­laşmamız Greensparrow'u Avon, Brind' Amour'u da Eriador kralı olarak dan ediyor. Yoksa siz anlaşmayı yok mu sayıyorsunuz?"

Resmore şimdi hatasını fark ettiğinden, açıkça terliyordu. "Ben sa­dece demek istemiştim ki. . ." diye geveledi ve sonra durdu. Kendi­sini sakinleştirmek için derin bir nefes aldı ve çenesini bir kez daha gururla kaldırdı. "Beni tutmaya hakkınız yok," diye açıklamada bu­lundu.

"Adüce ele geçirildin," diye belirtti Oliver. "Benim tarafımdan." "Kanunsuzca!" diye itiraz etti Resmore. "Hakkım olarak dağlarda,

ikimizin krallığına da tarafsız olan topraklardaydım!" "Sen Iron Cross'un Eriador tarafındaydın," diye hanrlam Brind'

Amour ona. "Caer MacDonald'dan yirmi md bde uzakta değüdin." "Anlaşmamızda bddiğim kadanyla karşı tarafa geçmeyi önleyen bir

madde—" diye başladı Resmore. "Tepegözlerle birlikteydin," diye fütursuzca araya girdi Luthien. 'Yine anlaşma şardanna göre—" "Anlaşmana lanet olsun!" diye bağırdı Luthien, Brind' Amour onu

sakinleştirmeye çalışuysa da. "Tek-gözlüler köylerimize saldınyor, masum insanları, hatta çocuklan bde öldürüyordu. Bence senin aşa­ğılık kralının kışkırtmalanyla!"

Genç Bedwyr'in bu bddirisiyle yüzlerce ses yükseldi, ama Brind' Amour'un sesi bunlara dahil değddi. Politika konulannda yetenekli olan Eriador kralı, herkesi yeniden susturmak için çok çaba sarf etti, yeterli delili toparlayamadan kalabalığın birleşip, esirlerini asacakla­rından korkuyordu.

"Ne zamandan beri baskın ve yağma yapmak için tek-gözlerin in­san olan bir kralın kışkırtmalanna ihtiyacı var?" diye sordu Resmore alaycı bir tavırla.

"Senin de beraberinde yakalandığın bu grubun baskınlara katıldı­ğım kamdayabiliriz," dedi Brind' Amour.

"Bunun hakkında hiç bir şey bilmiyorum," diye küstahça cevap verdi Resmore. "Ben onlarla sadece birkaç gündür beraberim ve o süre içerisinde dağlardan ayrdmaddar—siz kanunsuzca tepelerine binene kadar. Peki ya bu durumda baskın yapan kim?"

Brind' Amour'un mavi gözleri bu son cümleye tepki olarak tehli-

Page 137: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

epeRMA K R A L

keli bir şekilde panldadı. "Güzel sözler, Dük Resmore," dedi, asık şurada. "Ama seni temin ederim ki, değersiz. Sougles'in Vadisi deni­len yerdeki katliamda büyü kullanddı; izleri bu tür güçlere aşikar olanlar tarafından hala hisseddebilir."

Brind' Amour'un kendisinin de büyücü olduğunu dolaylı yoldan açıklaması, adamı biraz huzursuz etti.

"Saldırdarda oynadığın rol kanıdanabilir," diye devam etti Brind' Amour, "ve bir büyücünün boynu ipe, bir köylününkinden daha dayanıldı değildir."

Kalabalık adamın öldürülmesi için bağırıştı, asdarak, yakdarak ya da hızla uygulanabdecek herhangi bir metodla. Bir çoğu safları yarıp, adama çullanacak gibi görünüyordu. Ancak Brind' Amour bunların hiç birisini dinlemeyecekti. Luthien ve diğerlerine Resmore ve de tepegözleri ayrı zindanlara konacakları Ministry'e götürmelerini işaret etti. Resmore'a iki tane özel gardiyan eşlik ediyordu, büyüye duyarlı olan elfler. Kılıçlan hazır vaziyette, adamın başından aynlmıyorlardı.

"Onu yakalamadaki rolünden ötürü sana teşekkür etmeliyiz," diye belirtti Oliver ve kraUannın yanında dev binanın içindeki odalar boyunca yer alan koridorda yürürken, Luthien Brind' Amour'a.

"Oh, evet," diye adadı Oliver. "Çok güzel bir anş!" Brind' Amour arkadaşlarına bakmak için yavaşladı, yüzünden bir

şey anlamadığı belliydi. "Dağlarda," diye açıklık getirdi Luthien. "Resmore şeytanım ça­

ğırdığında." "Bir cehennem şeytanı ile daha mı karşdaştınız?" diye sordu Brind'

Amour. "Ta ki, senin gümbürtülü yıldınmına kadar," diye yanıdadı Oliver. "Yaratık Luthien'e doğru auldı—görüyorsun ya benim meçimin

yakınına gelemedi." "Şeytana, A'ta'arrefı deniyor," diye araya girdi Luthien, Oliver'ın

her zaman çarpıtdmış olan bakış açışım duymayı pek istemiyordu. Brind' Amour hala anlamış görünmüyordu. "Köpeği andınyordu," diye ekledi Luthien, "buna rağmen, bir in­

san gibi iki ayağı üzerinde yürüyordu." "Ve dili çatallıydı," diye ekledi Oliver ve buçukluğun iki dostunun

son kelimeyi anlaması biraz zaman aldı, çünkü Oliver'ın kalın Gascon aksanı onu iki ayn kelime gibi telaffuz ediyordu, "çat-allı."

Page 138: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Buçukluğun işarederi tercümeye yardımcı oldu, zira kıpır kıpır oyna­yan iki parmağım ağzının önüne getirmişti.

Brind' Amour omuzlarım sükti. "Senin ydclırımın,'' diye üsteledi Luthien. "Bu sadece şans ola­

maz!" "Şunu doğru dürüst söyle, oğlum," diye yalvardı büyücü. "Resmore'un şeytanı üzerimize atddı," dedi Luthien. "Fırtına çı­

kıp, aşağıya bir yddırım düştüğünde benden sadece ,beş adım uzaklık­taydı."

"Buum!" diye bağırdı Oliver. "Tam kafasına." "Ve A'ta'arrefi'den geriye kalan tek şey kömürleşmiş diliydi," dedi

Luthien. "Çat-alk," diye tamamladı Oliver. Brind' Amour çabucak beyaz sakalım sıvazladı. İkisinin ne söyle­

dikleri hakkında hiç bir fikri yoktu, çünkü o tarafa bakmıyordu bde; Brind' Amour doğudaki ve güneydeki olaylarla öylesine meşguldü ki, Luthien ve Oliver'ın Siobahn de birlikte dağlara gittiğinden, hele hele bir şeytanla karşdaştıklanndan haberi bde yoktu! Yine de yddırımın doğal bir kaZa olması ona son derece imkansız geliyordu. Luthien ve Oliver gerçekten de şanshyddar ama buna inanmak çok zordu. Gö­rülüyor ki, işe bir büyücü karışmıştı. Belki de Greensparrow'un ta kendisiydi, Luthien'i hedef almış ancak yanlışlıkla şeytanı vurmuştu. "Tabi ya," ikisine söylediği tek şey buydu. "İyi bir atış. Ancak şeytan­lar kolay hedeflerdir; ölümlülerin arasında, bir devin buçuklukların arasında durduğu gibi dururlar."

Luthien hafifçe gülümsedi, Brind' Amour'un doğruyu söylediğine ikna olmadı. Ancak genç Bedwyr'in başka bir açıklaması yoktu, o yüzden bunun üzerinde fazla durmadı. Eğer büyü manasında yolun­da gitmeyen bir şeyler varsa, bu onu değd Brind' Amour'u dgdendi-rirdi.

"Gelin," diye işaret etti, yan koridora giren büyücü. "Sanırım Greensparrow de tepegözler arasındaki bağlantıyı bulduk, bu yüzden Avonla olan anlaşmamız geçersiz saydabilir. Adah Kral Asmundla anlaşma imzalayalım ve plan kurmaya başlayalım."

"Greensparrow de savaşacak mıyız?" diye sordu Luthien açıkça. "Henüz bilmiyorum," diye yamt verdi Brind' Amour. "Mahkumla­

rımızla ve de Gascony'den gelen elçiyle görüşmeliyim. Herhangi bir

Page 139: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

karara varabilmek için daha yapacak çok şey var." Luthien yapacak çok şey olduğunun farkındaydı, ancak arak genç

Bedwyr abisine karşı savaşmak zorunda kalmayacağına inanıyordu. Greensparrow'un hain eli tamamen ortadaydı; ihtiyaçları olan kanıt Resmore'du. Luthien'in kafasında donanmanın, Huegoth savaş ge­milerinin yamnda, Stratton'dan Carlisle'ye yelken açağı görüntüleri canlandı. 4

Bu tatsız bir hayal değildi.

$ Uf. $ 4c

Brind' Amour üzerinde koyu mavi cüppesiyle, loş odaya ağırbaşlı­lıkla girdi. Odanın her köşesindeki kaidelerde mumlar yanıyordu. Ortada ufak yuvarlak bir masa ve tek bir tabure vardı.

Brind' Amour tabureye oturdu. Titreyen ederiyle masadaki tek nesne olan kristal küresine uzandı ve üzerindeki kumaşı kaldırdı. Büyücü büyüsüne başlarken telaşlı ve endişeli bir heyecan içerisin­deydi. Brind' Amour, Luthien'i hedef alan ancak kaza eseri Resmo­re'un şeytanım öldüren yddınmı Greensparrow'un atağına inanmı­yordu. Bunun ışığında yaşlı büyücü, Luthien'in inandmaz hikayesini açıklayabdecek tek bir şey olabdeceğini düşünüyordu: eski kardeşlik­ten bir dostu uyanmış ve onlara kaülmışü. Yddınmı başka ne açıkla­yabilirdi ki?

Büyücü transa geçti, düşüncelerini küre vasıtasıyla dağlara, Eriador'un enine ve boyuna, sonra da zamanın ötesine yolladı.

"Brind' Amour?" Soru çok uzaklardan gelmişti, fakat ısrarcıydı. "Brind' Amour?" "Serendie?" diye sordu yaşlı büyücü, sonunda eski dosdanndan bi­

rini, en yakın arkadaşlanndan biri olan neşeli bir dostunu bulduğunu düşünerek.

"Luthien," diye yamt verdi uzaklardaki ses. Brind' Amour hafızasını zorladı, hangi büyücünün bu tuhaf bir şe-

kdde tamdık gelen isimle adlandırddığını bulmaya çalışa. Omzunda

13j?

Page 140: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

bir dokunuş hissetti, sonra sarsddı. Brind' Amour transtan çıkağında Ministry'deki kehanet odasında

olduğu fark etti, Oliver ve Luthien yam başında duruyorlardı. Esnedi ve gerindi, gece boyunca çalışmaktan dolayı gerçekten de yorulmuş­tu.

"Saat kaç?" diye sordu. "Horoz öttü," diye belirtti Oliver, "kahvalasım etti, bir kaç tavuk-

kdıkhmn gagasına öpücük kondurdu ve muhtemelen öğle uykusu için tünedi!"

"Nerede olduğunu merak ettik," diye açıkladı Luthien. "O halde, nerelerdeydin?" diye sordu Oliver. Brind' Amour buçukluğun zekice sorusu karşısında homurdandı.

Fiziksel olarak bu odadaydı—ama gerçekte bir çok yeri ziyaret et­mişti. Şimdi o yolculukları düşününce kaşlan çatıldı. Sonuncusuna, Beş Nöbetçder'in ortasında yer alan Dulsen-Berra adasına olan yol­culuğu hiç aklından çıkmıyordu. Kristal kürenin ona gösterdiği gö­rüntü geçmiş zamandaydı, ancak ne kadar geçmişte olduğunu bdemiyordu. Tepegözleri adanın taşlık tepelerine armanırken gördü. Sonra onların başındaki kişiyi gördü: tanıdık birisi, gerçi şimdiki kadar şişman ve kalın gerdanlı olmasa da, Brind' Amour'un şu anda bu binada tutsak ettiği adam!

O görüntüde, Resmore'un elinde ahşdagelmedik bir nesne, çatallı bir değnek, bir kehanet sopası vardı. Avon Denizi'nin çok uzakların-daki köylerde ve vahşi Baranduine'in tamamında kendderine, "cadı," denen kimseler böyle nesneleri su bulmak için kuUanırlardı. Normal­de bir kehanet sopası büyünün en az olduğu yerdir, ancak bu kez Resmore'un sopası gerçekten de büyülüydü. Onun yol gösterdiği Resmore ve tek-gözlü dosdarı, gizli küçük bir vadi ve ağzı kapalı bir mağara buldular. Etraftaki koruma büyülerinden bir kaçı padayarak bir grup tepegözü öldürdü, ancak görevi tamamlayacak yeterince vahşi vardı. Az sonra mağaranın ağzı açddı ve yabander içeri daldı. Oduk vadinin üzerinde bekleyen Resmore'a, beraberlerinde kasılmış bir vücudu sürükleyerek geri döndüler. Bu Duparte idi, sevgili Duparte, Brind' Amour'un en yakın arkadaşlarından bir diğeri, Brind' Amour'a Ministry'nin yapımında yardım etmiş ve bir çok Eriador'lu balıkçıya tehlikeli Dorsal balinalarının davranış biçimlerini hakkında bdgi vermişti.

Page 141: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

e p e R H A K . R A L

Bütün gece boyunca Brind' Amour, arkadaşlan büyülü uyuma yer­lerinde bozguna uğratddıkça, benzer cinayet sahnelerinin acısını yaşamıştı. Bütün gece boyunca Resmore, Greensparrow, Morkney, Paragor ve tanımadığı bir büyücünün daha, uykularında savunmasız olan arkadaşlarını bulup yok etmelerini izlemişd.

Brind' Amour gözle görünür bir biçimde titredi ve Luthien onu teselli edercesine elini omzuna koydu.

"Korkarım hepsi ölmüş," dedi Brind' Amour sessizce. "Kim?" diye sordu Oliver endişeyle etrafına bakarak. "Eski kardeşlik," diye yanıt verdi yaşlı büyücü—ve o anda gerçek­

ten de yaşlı görünüyordu! "Sanırım sadece, işgale karşı büyülü engel­ler kurmakla çok vakit harcayan, ben Greensparrow'un ihanetinden kaçabilmişim."

"Onların hepsinin ölümüne mi şahit oldun?" diye inanamayarak sordu Luthien, kristal küreye bakarak. Brind' Amour'un hikayelerine göre, yüzyıllar önce bir çok büyücü o büyülü uykuya yatmıştı.

"Hepsinin değil." "Neden bakan?" diye sordu Oliver. "Sizin Resmore'la karşdaşma hikayeniz üzerine," diye yanıt verdi

Brind' Amour. "Yddınmı sen yoUamadın," diye akd yürüttü Luthien. "Bu yüzden

kardeşlerinden birinin uyanıp, yardımımıza geldiğine inandın." "Ancak durum bu değd," dedi Brind' Amour. "Hepsini bulmadığım söyledin," diye haarlata Oliver. "Ama hiç biri uyanık değd; bundan neredeyse eminim," diye yanıt­

ladı Brind' Amour. "Eğer içlerinden biri uyanık olsaydı, onlan ya da en azından onlara ait bir ipucunu görürdüm."

"Ama yddınmı sen yollamadıysan..." diye başladı Luthien. Verecek bir yama olmayan Brind' Amour sadece omuzlarını silkti. Yaşlı büyücü içini çekti ve koltuğuna yaslandı. "Hata yapak dosda-

nm," dedi. "Hem de çok kötü." "Ben yapmadım," diye itiraz etti Oliver. "Eski kardeşlik mi?" diye sordu Luthien, sadece Oliver'ın bitmek

bilmeyen bencilliğine kafasını saUamak için durdu. "Toprakların güvende ve iyi ederde olduğunu düşündük," diye a-

çıkladı Brind' Amour. "Büyünün zamanı hızla kayboluyordu, o yüz­den biz de güçlerimizden geri kalanını dünya bize tekrar ihtiyaç du-

Page 142: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R. A . S A L V A T O R E

yana kadar saklamak için, uykuya daldık. "Hepimiz o uykuya yatuk," diye devam etti büyücü, bir fısdtıdan

ancak biraz daha yüksek çıkan sesiyle, "görülen o ki, o zamanlar önemsiz bir adam, basit bir büyücü olan Greensparrow hariç. Büyük ejderhalar bde yok edilmiş, ya da hapsedilmişti, tıpkı ben ve dosda-nmın Balthazar'a yaptığı gibi."

Luthien ve Oliver o ismin anılmasıyla titredi, bu çok yakından ta­nıdıkları bir ejderhaydı!

"Asamı Balthazar'ın mağarasında kaybettim," diye devam etti bü­yücü, Luthien'e dönerek. "Ama artık asla ona ihtiyacım olacağını' düşünmüyordum—ta ki uyamp, toprakları Greensparrow'un karan­lığında bulana dek."

"Bu kadarı biliyoruz," dedi Luthien. "Ama eğer Greensparrow o kadar önemsiz bir büyücü ise, nasd oldu da güçlendi?"

"Ne büyük hata," dedi Brind' Amour kendi kendine. "Biz büyü­nün azaldığını düşünüyorduk, bizim büyü sanatındaki standardanmı-za göre azalıyordu da. Ancak Greensparrow bir başka yol buldu. Büyünün kaynağım yeniden yapdandırmak için şeytanlarla anlaşma yaptı, kurcalanmaması gereken güçleri serbest bıraktı. Bunu tahmin etmeli ve uykuya yatmadan önce engeUemeliydik."

"Kesinlikle katılıyorum!" diye atıldı Oliver, ancak Luthien'in kız­gın bakışlarını görünce bakışlarım aşağıya kaydırdı.

"Beni görmeliydiniz!" dedi Brind' Amour aniden, yüzü çoktan ge­ride kalmış gençliğin canlılığıyla parddadı. "Oh, o zaman güçlerim çok daha fazlaydı! Bu sanatı bütün gün kuUanabilir, o gece güzelce bir uyku çeker, sonra tekrar ertesi gün boyunca kullanmaya devam edebilirdim." Yaşlı yüz hadanna sanki bir bulut çöktü. "Ama şimdi, o kadar güçlü değilim. Greensparrow ve yandaşları güçlerinin çoğu şeytanların yardımından gelir, bu benim kudanamayacağım ve de kudanmayacağım bir kaynak."

"Dük Paragor'u yok ettin," diye hatırlattı Luthien. Brind' Amour burnundan soludu, ama hafifçe gülümsemeyi ba­

şardı. "Doğru," diye itiraf etti. "Ve Morkney ölü ve bir şeküde şeyta­nı elinden alınan Dük Resmore artık sadece önemsiz bir büyücü ve artık tehlikeli değd." Yeniden Luthien'e baka, suraa gerçekten asıka. "Fakat bunlar, eski kardeşlikten Greensparrow'un sadece yandaşları. Bu dükler ve Mannington düşesi ölümlü ve benim kardeşliğimden

Page 143: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

değiller. Greensparrow tarafından güçlendirilmiş önemsiz dalavereci­ler."

Luthien yaşlı dostunun o anda ona ihtiyacı olduğu gördü. "Greensparrow öldüğünde," dedi, "sen Eriador Kralı Brind' Amour, dünyadaki en güçlü büyücü olacaksın."

Oliver ederini çırptı, ama Brind' Amour sadece alçak sesle yanıt verdi, "Hiç istemediğim bir şey." t

"Bizi yalmz bırak," diye talimat verdi Brind' Amour, Ministry'nin altındaki zindanın hücresine girerken. Küçük oda dumanlıydı, kapı­nın yanında duran gösterişsiz tek bir duvar meşalesiyle aydınlatılı­yordu.

İki elf gardiyan endişeyle birbirlerine, sonra da mahkuma baktdar, ancak krallarının emrine karşı gelmeyeceklerdi. Sertçe selam durup çıktdar, buna rağmen dışarıda, inada hücrenin ufak kapısının önünde pozisyon alddar.

Brind' Amour kapıyı kapattı, gözü sürekli Resmore'un üzerindey­di. Zavallı dük, hücrenin ortasında ederi arkasına bağlı ve bdeklerin-den kalın bir zincirle kelepçelenmiş halde, yerde oturuyordu. Aynı zamanda ağzı tıkalı ve gözleri bağlıydı.

Brind' Amour ellerini çırptı ve kelepçeler Resmore'un bdeklerin-den yere düştü. Adam yavaşça uzandı ve önce gözlerini çözdü, sonra da ağzındaki tıkacı çıkarttı, bunları yaparken uyuşmuş ayaklarını uzatıyordu.

"Bana daha iyi davranılmasını istiyorum!" diye kükredi. Brind' Amour mırıldanarak ve yere sarı bir toz dökerek, odanın

etrafında bir daire çizdi. Resmore bir kaç kez ona seslendi, ama yaşlı büyücü cevap verme­

yince, dük sessizce oturdu, meraklanmışü. Brind' Amour bütün odayı dolaşarak toz çizgisini tamamladı ve

doğrudan adama baktı. "Şeytanını kim öldürdü?" diye sordu Brind' Amour direkt olarak. Resmore yanıtı olmadığı için kekeledi; o da Oliver ve Luthien'in

düşündüğü gibi bu işi Brind' Amour'un yapmış olduğunu düşünü­yordu.

Page 144: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Eğer A'ta'arrefı—" diye başladı Brind' Amour. "Bir büyücü o ismi telaffuz ederken daha dikkatli olmak!" diye a-

raya gkdi Resmore. Brind' Amour kafasım yavaşça ve sakince saUadı. "Burada değd,"

diye açıkladı, sarı toz çizgisine bakarak. "İbksin, eğer hala yaşıyorsa, senin çağrım duyamaz, ya da benimkini, çünkü bu noktadan ne sen, ne de senin büyün bu odayı terk edebikr."

Resmore sanki dalga geçermişçesine kafasını geriye atıp dekcesine güldü. Ayağa kalkmaya çakştı ve neredeyse düşüyordu, çünkü bacak­ları hala uzun süre oturmaktan dolayı uyuşuktu. "Madem ki, bu terk edilmiş toprakların tahtını istiyorsun o halde, seninle aynı konumda-kdere daha fazla saygı göstermeksin."

"Sen de düini daha dikkatk oynatmaksın," diye uyardı Brind' Amour, "yoksa onu senin ağzından kopartır, senin için oynatırım."

"Buna nasd cüret edersin!" "Sessizlik!" diye kükredi yaşk büyücü, sadece sesinin şiddetinden

gücü açığa çıkmıştı. Resmore'un gözleri ardına kadar açıldı ve bk adım geri ata. "Sen benimle aynı konumda değdsin!" diye devam etti Brind' Amour. "Sen ve senin arkadaşların, Greensparrow'un dalka­vukları, eski kardeşkğin sadece bker gölgesisiniz."

"Ben—" "Dövüş benimle!" diye emretti Brind' Amour. Resmore güldü, ancak Brind' Amour kararkkkla büyü yapma ha­

reketine girişince bu gülüş kayboldu. Resmore yaşk büyücüyü yak­mak için, meşaleye uzanıp ondan bk alev parça aldı ve kendi büyü­sünü yapmaya başladı.

Resmore'un isteğiyle dalgalanarak duvardan ayrddı, Brind' Amo­ur'un sivri burnunun önünde daha kuvvedi bk halde yanmaya başla­dı ve Resmore parmaklarını şaklatü, bu büyünün son hamlesiydi; ufak ateşi minyatür bk alev topu şekknde padatması gereken son enerji fırlaaşıydı. Resmore'un umudan, ateş asla istemediği bk şekd-de uzayıp yere düşünce, aniden yok oldu.

Brind' Amour büyüsünü ateşe yönelterek büyü yapmaya devam etti, onun kontrolünü ele geçirdi ve güçlendirerek ona şekd vermeye başladı. Genişledi ve yavaş yavaş, cayır cayır yanan gözleri ve ateşin heyecamyla dans eden yeleleri olan dev ateşten bk kedinin, bk asla­nın şekkni aldı.

Page 145: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Resmore'un rengi attı ve bir adım geriye çekddi, sonra dönüp ka­pıya doğru hızla koştu. Taş kadar sert büyülü bir duvara çarptı ve tekrardan odanın ortasına doğru emekledi, yavaş yavaş aklı başına i-elmeye başladı ve dönüp büyücü de onun ateşten hayvanına baktı.

Brind' Amour eğildi ve hayvanın alevli yelesini okşadı. Resmore başım kaldırdı. "Bir ülüzyon," diye açıklamada bulundu. "İUüzyon?" diye onu taklit etti Brind' Amour. Aslana baka. "Sana

illüzyon dedi," dedi. "Büyük bir hakaret. Onu öldürebdirsin." Aslanın kükremesi odada yankdanırken Resmore'un gözleri ardına

kadar açıldı. Kedi eğildi—dükün kaçacak hiç bir yeri yoktu!—sonra Resmore'a doğru sıçradı. Adam çığlık atü ve yere düştü, kafasını kodarıyla örtüyor, hayatta kalmak için pisliğin içinde çırpınıyordu.

Ama pisliğin içinde yalnızdı ve en sonunda bakmaya cesaret etti­ğinde, Brind' Amour'u sakince odanın yanında dururken gördü. Alevli aslan etrafta görünmüyordu, hatta daha önce orada bulunmuş olduğuna dair bir işaret bile yoktu.

"Bir illüzyon," diye ısrar etti Resmore. Saygınlığını yeniden ka­zanmak için beyhude bir çabayla, ayağa kalktı ve üzerini temizledi.

"Peki ya ben bir illüzyon muyum?" diye sordu Brind' Amour. Resmore ona dgiyle baktı. Birden Brind' Amour koUarım oynatü ve aniden dev bir rüzgar

Resmore'a çarptı ve onu geriye fırlatarak sertçe büyülü bariyere çarp­tırdı. Sendeleyerek deriye doğru bir kaç adım attı ve tam ona baktığı sırada, Brind' Amour ederini birbirine çarptı ve sonra avuç içlerini Resmore'a doğru çevirdi. Çatırdayan kara bir şimşek adamın karmna çarparak, onu acı içerisinde kıvrandırdı.

Brind' Amour hırladı ve bir elini havada aşağıya doğru hızla sada-dı. Öfkesinin uzantısı olan büyüsü, eğilmiş olan Resmore'un sıran­dan ensesine doğru bir enerji dalgası yodayarak onu pisliğin içine sertçe yüzüstü fırlattı.

Orada öylece yatıyordu, sersemlemişti ve kan içerisindeydi, ayağa kalkmaya hiç niyeti yoktu. Ama sonra bir şey hissetti—bir el?— boğazım sıktı ve onu kaldırdı. Tekrar ayağa kalkmış, sonra da ayakla­rı yerden kesdmişti, havada duruyor, el onu boğuyordu.

Şişmiş gözleri rakibine baktı. Brind' Amour bir kolunu uzatmış, eliyle havayı sıkıyordu.

"Seni gördüm," dedi Brind' Amour asık bir şurada. "Dulsen-Berra

Page 146: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R . A . S A L V A I O R l !

adasında Duparte'ye ne yapağını gördüm!" Resmore itiraz etmeye çalışa, ama konuşacak nefesi kalmamışa. "Seni gördüm!" diye bağırdı Brind' Amour, daha da sıkarak. Resmore silkindi ve boynunun kesinlikle kırdacağını düşündü. Ama Brind' Amour elini açarak yana çekti ve Resmore odanın

karşı ucuna uçarak büyülü bariyere bir kez daha çarpa ve dizlerinin üstüne düştü, nefes almaya çalışıyordu, burnu kesinlikle kırılmışa. Dönüp korkunç Brind' Amour'a tekrar bakması bir hayli zamanını aldı ve döndüğünde yaşlı büyücünün elinde kuş tüyünden bir kalem ve üzerinde parşömeni bulunan bir tahta parçası de sakince ayakta durduğunu gördü.

Brind' Amour her iki nesneyi de havaya ata ve her ikisi de sanki görünmez iplerle bağlıymışçasına, Resmore'a doğru süzüldüler.

"İtirafın," diye açıkladı Brind' Amour. "Kral Greensparrow'un is­teği de, tepegözleri Eriadorlulann ve cücelerin yerleşim birimlerine saldırmaları için kışkırttığına dair itirafın."

Nesneler havada asılı durarak, tam da eğilmiş olan dükün önünde durdular. Onlara baka, sonra da Brind' Amour'u inceledi.

"Ve eğer imzalamayı reddedersem?" diye sormaya cüret etti. "O zaman seni parça parça ederim," diye söz verdi Brind' Amour

sakince. "Derini kemiklerinden ayırarak saUanm ve son kez atmasına şahit olabdmen için kalbini sana gösteririm." Bunu söylerkenki sakin tavrı Resmore'u rahatsız etti.

"Ne yapağım gördüm," dedi Brind' Amour yeniden ve zavallı dü­kün bu korkunç yaşlı büyücünün blöf yapmadığım anlaması için duyması gereken tek şey buydu. Kuş tüyü kalemi ve tahtayı aldı ve çabucak adım yazdı.

Brind' Amour derledi ve, büyünün yardımı olmadan, gidip itirafı kendisi aldı. Resmore'un yüz ifadesini yakından görmesini, Brind' Amour'un adamın cinayederini bddiğini ve ne unutacağım ne de affedeceğini anlamasını istiyordu.

Sonra Brind' Amour büyülü bariyerden tek bir sözcükle geçerek, odadan ayrddı.

Resmore onun elflere, "Size arak burada ihtiyaç yok," dediğini duydu. "Dük Resmore zararsız bir aptal."

Zindanın kapısı şiddede kapandı. Odada yanan tek meşale aniden sönerek, Resmore'u zifiri karanlıkta yalmz ve acınacak halde bıraka.

Page 147: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Aynanın karşısında oturmuş ipek gibi saçlaam firçakyordu, uysal gözleri dalgın dalgın boşluğa bakıyordu. Çocuk bir prensesin geçmi­şine ait bir bağ olan mücevherli tacı, önündeki elbise dolabının üze­rinde duruyordu. Tacın yanında, Deanna'nın şeytan Taknapotin'e cehennemden gelebileceği bir kapı açmak üzere alevleri büyütmekte

Page 148: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

kullandığı, ufak bir torba toz vardı. Torbanın onun için taçtan daha değerli hale geldiği, Greenspar­

row'un ona Avon kralı olan babasından daha yakınlaştığı zaman, o sadece bir çocuktu. Ona büyü veren Greensparrow. Ona Taknapo-tin'i veren Greensparrow. Babasının tahtını alan ve bir avuç dolusu isyankar lord tarafından düzenlenen hain darbeden sonra, krallığı kurtaran Greensparrow.

Bu, yeni krala sadık olanlar tarafından Deanna Değerli'ye anlatdan hikayeydi ve bir sonraki buluşmalarında ona yeniden, Greensparrow tarafından bizzat anlatdandı. Greensparrow ona, kendisinin tahta çıkmasıyla artık onun kraliyet kanından çıktığı üzülerek söylemişti. Esasında bu çok da önemli değddi, çünkü Greensparrow eski kar­deşlikten bir büyücüydü, ne de olsa uzun ydlar yaşayacak ve kesinlik­le Deanna'dan ve, eğer olursa, onun çocuklarından ve hatta torunla­rından bde daha uzun yaşayacaktı. Ama Greensparrow yetim kalmış kıza karşı duyarsız değddi. Avon'un batı sahdlerinde yer alan, önemli bir Uman şehri olan Mannington onun alam, kişisel krallığı olacaka.

Bu Deanna Değerli'nin çocukluğu ve bütün yetişkinlik dönemi boyunca duyduğu hikayeydi; bu duyarlı Greensparrow'un ona tak­dim ettiği hikayeydi.

Ancak şu an, otuz yaşına yaklaşırken, Deanna bu hikayeyi sorgula­maya, hatta karşı çıkmaya başladı. Darbe'nin olduğu o talihsiz geceyi haürlamaya çalıştı, ama her şey çok karışıktı. Taknapotin ona gelmiş ve onu gecenin karanlığında apar topar götürmüştü; kardeşlerinin çığlıklarının onun gerisinde kaybolduğunu duymuştu.

Soylu bir kurtarıcı.. .bir şeytan. Hiç de güçsüz bir iblis olmayan Taknapotin neden kardeşlerini de

kurtarmamıştı? Peki ya neden iblis ve, daha önemlisi dünyadaki en güçlü kişi olan Greensparrow darbeyi durdurmamıştı? Yanıdarı, özürleri hep belü ve açıktı: zaman yoktu; hazırlıksız yakalanmıştık.

Bu sorular sık sık Deanna'yı içinden çıkılmaz bir esrar perdesine götürüyordu ve Mannington düşesinin daha önemli soruları sormaya başlaması için uzun yıllar geçmesi gerekti. Neden hayatta bırakılmış­tı? Ve madem ki, sözde katiller idam edddikten sonra hayattaydı, o halde neden Avon'un yasal kraliçesi olarak Carlisle'ye atanmamışa?

Aşina olduğu bir öfke içini kaplarken, sert fırçası kafasını kazıma­ya başladı. Deanna bir kaç yddır ihanetten şüpheleniyordu ve bu

Page 149: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

öfkeyi hissediyordu, ancak yakın zamana kadar o duyguları bastır­mışa. Eğer korktuğu şey yirmi yıl önce gerçekleşmişse, o zaman anne-babasının ve kız kardeşi de beş tane erkek kardeşinin ölümün­den dolayı olaylardaki kendi rolünü mazur göremezdi.

"Ona çok benziyorsun," diye birisi kapı aralığından seslendi. Deanna aynaya bakü ve Selna'nın yansımasını gördü, kadın odaya

kolunda Deanna'nın geceliği olduğu halde geliyordu. Düşes kadının yüzüne bakmak için oturduğu yerde döndü.

"Annene," diye açıklama getirdi Selna masum bir gülümsemeyle. Ona doğru yürüdü ve elini hafifçe Deanna'nın yanağına götürdü. "Sen de onun gözleri var, o kadar uysal, o kadar mavi."

Hizmetçi için dini bir tören gibiydi. Son yirmi yıl boyunca, en a-zından haftada bir gün, babası Avon kralı olduğu dönemde onun dadısı olan Selna, eliyle Deanna'nın yanağım okşuyor ve ona cinayete kurban gitmiş annesine ne kadar benzediğini söylüyordu. O geçen yılların çoğunda, Deanna bu iltifat karşısında gülümsemiş ve Selna'ya annesi Bettien'den bahsetmesi için yalvarmışa.

Bu şu anda olayların farkına varmış olan kadın için ne korkunç bir ironiydi!

Deanna geceliğini alarak kalka ve yürüdü. "Korkmayın, Leydim," diye seslendi onun arkasından Selna. "İron

Cross'daki zayıflığınızdan ötürü kralımızın sizi cezalandıracağını san­mam."

Deanna aniden kadına doğru dönerek, onu şaşkınlıktan yerinden zıplatü. "Bunu sana bizzat kendisi mi söyledi?" diye sordu.

"Kral mı?" "Tabi ki, kral," diye cevap verdi Deanna. "Mannington'dan dön­

düğümüzden beri onunla konuştun mu?" Selna şok geçirmiş gibi görünüyordu. "Leydim," diye itiraz etti,

"neden soylu Kral Greensparrow benim gibi bir—" "Iron Cross'dan ayrddığımızdan beri onunla konuştun mu?" diye

araya girdi Deanna, Selna sorunun manasını iyice anlasın diye her kelimeyi tane tane söyledi.

Selna derin bir nefes aldı ve azimle çenesini kaldırdı. Greensparrow'un koruması alünda kendini güvende hissediyor di­

ye düşündü Deanna. Düşes öfkesinin doğru karar verme yeteneğini engelliyor olabdeceğini fark etti. Eğer Selna'nın Greensparrow'a

Page 150: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

seslenişleri kolaylıkla cevap buluyorsa—belki de Greensparrow ona kurye olarak hizmet etmesi için önemsiz bir şeytan vermişti—o za­man Deanna'nın öfkesi Greensparrow'un meraklı gözlerini bir kez daha kendisine yöneltmesine sebep olabilirdi, bu da bu kritik anda kesinlikle istemediği bir şeydi.

"Özürlerimi kabul edin, sevgili Selna," dedi Deanna elini kadının koluna koyarak. Deanna bakışlarım indirdi ve derin derin içini çekti. "Ben sadece tepegözlerin yanındaki zayıflığımın, beni senin gözünde küçülttüğünden korktum."

"Böyle bir şey asla olamaz, Leydim," dedi hizmetçi pek de inandı­rıcı olmayan bir şekdde.

Deanna ona bakü, uysal mavi gözleri yaşlarla doluydu. Çocuklu­ğundan beri onlan getirmekte pek başarılıydı; onlara, "sempati dam-lalan," diyordu.

"Geç oldu, Leydim," dedi Selna kısaca. "Dinlenmelisiniz." "Zayıflıkü," diye itiraf etti Deanna, hafifçe burnunu çekerek. Sel­

na'nın yüz ifadesinden meraklandığını fark etti. "Dayanamıyorum," diye devam etti Deanna. "Eriadorlulara sevgi

beslemiyorum ve kesinlikle cücelere de; ancak sakallılar bde o berbat tek-gözlerden daha iyidir!"

Selna bir şekdde rahadamış görünüyordu, hatta Deanna'ya samimi gelen bir şekilde gülümsedi.

"Sadece kralımın ve kurtarıcımın benden şüphe etmeye başladığın­dan korkuyorum," diye sızladı Deanna.

"Böyle bir şey asla olamaz, Leydim," diye ısrar etti Selna. "O sahip olduğum tek aile," dedi Deanna, "tabi ki sen hariç. Onu

hayal kırıldığına uğratmaya dayanamam, ancak korkanm ki, yapağım tam anlamıyla bu."

"Sizin gibi prenses mizaçlı birisine uygun bir görev değildi," dedi Selna.

Prenses mizaçlı. Selna, Deanna de konuşurken o garip deyişi sık sık kudanırdı. Genç kadın sık sık onun suraüna haykırmak isterdi. Eğer soyluluğa bu kadar yatkınsa, o halde Carlisle tahnnda oturan neden, meşru soydan olan, o değil de Greensparrow'du?

Deanna bu öfkeli düşünceleri içine atü. Sonra gözyaşlarının akma­sına izin verdi ve kadın arak gitme zamanının geldiğini belirtene kadar Selna'ya sıkıca sanldı.

Page 151: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Selna odadan çıkar çıkmaz düşes o göz yaşlarım anında yok etti. Saat geç olmuştu ve bu gece yapacak çok şeyi vardı! Elbise dolabına, taca ve torbaya uzun süre bakarak kuvvetini topladı.

Saader geçti. Deanna yakınındaki odalarda kalanların uyuduğun­dan emin olmak için odasından çıktı. Sonra kendi odasına döndü, kapıyı kapattı ve büyü de mühürledi, gardırobuna gitti, zeminine yaptığı gizli bölmeden ufak bir pirinç mangal çıkarttı.

Ondan kısa bir süre sonra Taknapotin rahatça yatağının üzerinde oturuyordu.

"A'ta'arrefı pek de zorlu değddi," diye belirtti kendini beğenmiş şeytan.

"Sana yoUadığım Arananın gücüyle pek değd tabi," diye yanıt verdi Deanna soğukkanlı bir şekdde.

"Enerjiyi yönlendirmek çok zor bir iş değd," diye itiraf etti Taknapotin. "Ve böylece A'ta'arrefı yok oldu, puf!"

"Ve Resmore yoldan kaldırddı, Caer MacDonald ya da DunDar-row zindanlannda ya da ölü," dedi Deanna.

"Ve biz tahta bir adım daha yakınız," dedi Taknapotin hevesle. Deanna hala planının bu kısmının bu kadar kolay gerçekleştiğine

inanamıyordu. Taknapotin'in önünde sadece en üst yöneticiliğin mükafatını sallandırmışn ve iblisin Greensparrow'u devirme düşün­cesine ağzı sulanmışa. Bu kötülüğün zayıflığıydı diye düşündü Deanna. Böylesine şeytani yaraüklarla müttefik olunca, insan asla güven bulamazdı.

Kişi akıllı olsa bde. Deanna elbise dolabına yürüdü ve geçmişine bağı olan, isyankarla-

n yendikten sonra Greensparrow'un geri almayı başardığı tek nesne olan, tacı aldı. Greensparrow'un ona bizzat verdiği ve zavallı adesi-nin bir hatırası olarak saklamasını rica ettiği tek nesne.

"Başka birisinin daha ölmesi gerektiğini düşünmüyorum," diye be­lirtti Taknapotin. "Paragor ve Resmore'un ölümüyle, şu anda en yakın olan sensin."

"Ah, peki ya Baranduine'deki Eornfast Dükü McLenny?" diye sordu Deanna. "Dünyada olup bitenlerden haberi var, sevgili cana­varım. Hem de çok." Düşes bu son cümlenin ironisine sessizce gül­dü.

"Şüpheleniyor mu?"

Page 152: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Deanna omuzlarını silkti. "O vahşi toprakların gizliliğinden her şeyi izliyor," dedi. "Sahnede olmadığından oyuncuları daha iyi değer­lendirebilir."

"O zaman bizim için tehlikeli," diye akd yürüttü şeytan. Deanna kafasını sadadı. "Pek öyle değd." Zarif tacı iki eliyle tuta­

rak, başını aynadan çevirdi. "Bize değd." Taknapotin merak içinde ona, özellikle de o çok önemli tacı sıkı

sıkı kavramasına baktı. Deanna'nın sesi, büyü yapmaya başlayınca aniden, tam bir oktav alçalarak, değişti. "Oga demions callyata sie," diye okudu.

Taknapotin'in gözleri iblisin, herhangi bir cehennem yaratığının kararmış kalbine kadar acı veren, büyülü sözlerin şiddetini hissetme-siyle daha da parlaklaşü. "Ne yapıyorsun?" diye bdmek istedi iblis, ama esasında olanları çok iyi biliyordu. Deanna Taknapotin'i dünya­dan yüz yd boyunca uzaklaştıracak güçlü bir büyünün sözlerini mı-rddanıyordu!

Cesurca büyüsüne devam etti, iblis yataktan güçlü bir şekdde kalk­mıştı ve sivri dişleri parlıyordu. Büyü güçlüydü, fakat mükemmel değddi. Deanna, kalbinin bir parçası, böylesine bir gücü tatmış her­hangi bir büyücünün kalbini bir parçası gibi, şeytani müttefikinden tamamen kurtulmak istemediği için, bunun işe yarayıp yaramayaca­ğından tam olarak emin olamıyordu. Buna rağmen devam etti ve titreyerek mücadele eden Taknapotin ona doğru bir adım daha at­mayı başardığında, kendisine Greensparrow'un armağanı olan, artık üzerindeki mücevherlerden veya anılarından daha değerli olduğuna inandığı nesneyi, ailevi mirasını havaya kaldırdı. Bdgiççe bir sırıtmay­la Deanna metali gaddarca büktü.

Taçtan cızındı, çanrdayan, Deanna'yı bir an için şaşırtarak geçici olarak büyüsünü engedeyen, siyah bir enerji küdesi çıka. Ama bu Taknapotin'i daha çok etkdedi. O taç şeytanın dünyaya gerçek ba­ğıydı. Büyük usta Greensparrowca güçlendirilmiş ve Deanna'ya nos­taljiden çok daha önemli nedenler yüzünden verilmişti.

"Bunu yapamazsın!" diye hırladı Taknapotin. "Sen kendi gücünü fırlatıp anyorsun, terfi etme şansını."

"Cehenneme terfi!" diye bağırdı ona Deanna ve acdar içerisinde kıvranan iblisin acınacak görüntüsüyle yerine gelen gücüyle, her ke­limeyi sıknğı dişlerinin arasından telaffuz ederek, büyüsüne kaldığı

Page 153: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

yerden devam etti. Odasının kalın haldi zemininde Taknapotin'den geriye kalan tek

şey siyah bir lekeydi. Deanna bükülmüş tacı yere atü ve üzerinde tepindi. O aptallığının

sembolü, krallığa—kendi krallığına—ve istemeden de olsa sonunu hazırladığı adesine olan bir bağ idi.

Genç yaşamının belki de en önemli ve güçlü büyüsel başarısını az önce gerçekleştirmiş olmasına rağmen ve ona gücünün önemli bir bölümünü veren şeytanı Taknapotin artık onun için sonsuza kadar elinden gitmiş olduğu halde, Deanna Değerli kendisini tuhaf bir şekilde dinçleşmiş hissediyordu. Aynaya gitti ve normalde içinde parfüm bulunan, ama aslında içerisinde önceden büyülenmiş bir sıvı bulunan, şişeyi aldı. Sıvıyı aynasını üzerine cömertçe saçarak, en yakın arkadaşına seslendi.

Ayna buğulandı ve sanki camın içinde de buhar vardı. Yavaş yavaş ortası temizlenerek sisli bir çerçeve içerisinde belirgin bir görüntü oluşturdu.

"Yapddı mı?" diye sordu orta yaşlı, yakışıklı adam. "Taknapotin artık yok," diye onayladı Deanna. "Resmore umduğumuz gibi Brind' Amour'un elinde," dedi adam,

Baranduine Dükü Ashannon McLenny. "Keşke burada olsaydın," diye sızlandı Deanna. "O kadar uzakta değilim," diye yanıt verdi Ashannon ve bu ger­

çekten de doğruydu. Baranduine dükü Mannington'un yakınında, Mann Boğazlan'nın karşı kıyısında yer alan Eornfast şehrindeydi. Duygusal olarak bağları bundan da yakındı diye hatırlattı kendi ken­dine Deanna ve hiç korkmadığı kadar korksa da, tabi ki yirmi yıl önceki o korkunç gece hariç, gülümsemeyi başardı.

"Rotamız belirlendi," dedi Deanna azimle. "Peki ya Brind' Amour?" diye sordu Ashannon. "Eski bir dostunu arıyor," diye yanıdadı Deanna, çünkü büyücü­

nün çağrısını duymuştu. "Farkında olmadan benim çağrıma cevap verecek."

"Sizi tebrik ederim Prenses Deanna Değerli," dedi Ashannon res­mi bir selam ve derin bir saygıyla.

"İyi uyu." Ondan sonra bağlantıyı kestiler, her ikisinin de dinlenmeye ihtiyacı

Page 154: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

vardı, zira artık şeytanları yoktu. Deanna adamın saygısına gerçekten hayran kalmıştı, ama dosduklannda en çok borçlu olan taraf kendi­siydi. Onun gözlerini açan Ashannon olmuştu. Darbe hakkındaki gerçekleri fark eden, Deanna'nın babası Avon kralıyken adanın en büyük klanına hükümdarlık eden, Baranduine düküydü.

Artık Deanna ona inamyordu, hem de her sözüne. Ashannon ona tacı hakkındaki gerçeklerden de bahsetmişti: onun Taknapotin'in anahtarı olduğunu, Greensparrow'u da içeren ve kralın onu gözet­mekte kudandığı şeytani üçgenin bir parçası olduğunu ona söylemiş­ti. O taç, İron Cross'daki o gece, Greensparrow'un Deanna'nın şey­tanını kolaylıkla çağırmasını sağlayan bağ idi. Zavallı Deanna'yı hem sihirle, hem de suçluluk duygusuyla bağlayan o taç, Greensparrow'un onu büyüsüyle esir tutmasını sağlayan anahtardı.

"Hayır," diye yüksek sesle kendi kendine hatırlattı Deanna. "O anahtarlardan sadece bir tanesiydi."

Kararlılıkla odamn içerisinde yürüdü ve cüppesini toparladı. Selna'nın odası yanlızca üç oda derideydi.

Eornfast'de dükün özel odasında, Ashannon McLenny aynasımn dumanlarla kaplanmasım izledi ve sonra derin bir iç çekti.

"Arak geriye dönüş yok," dedi arkasından bir ses, arkadaşı ve sır­daşı Shamus Hee'nin sesi.

"Eğer geri dönmeyi düşünseydim Deanna Değerli'ye Greenspar­row gerçeğinden bahsetmezdim," diye yamt verdi dük sakin bir ta­vırla.

"Yine de, bu korkutucu bir şey," diye belirtti Shamus McLenny buna karşı çıkamazdı. Belki de dünyadaki herkesten çok

o, Greensparrow'un gücünün, insan ve şeytanlardan oluşan casus ağının farkındaydı. Avon'daki kargaşadan sonra, Ashannon McLen­ny Baranduine'i ülkenin doğusunun pençesinden kurtarmak istemiş­ti, fakat Greensparrow Ashannon'un kendi şeytanını ona karşı kuda-narak, buna daha başlamadan bir son vermişti. Dükün o olaydan sağ kurtulması sadece haürı saydır karizması ve zekası sayesinde müm­kün olmuştu ve sonraki on yılını değerini ve sadakatim Avon kralına ispat etmekle geçirmişti

Page 155: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Greensparrow'un çocuğu neden hayatta bıraktığı hala anlamış değilim," diye mırıldandı Shamus. "Eğer bütün Değerlileri dünyadan silmiş olsa bence daha kolay olurdu."

"Ona ihtiyacı vardı," diye cevap verdi McLenny. "Greensparrow darbeden sonra işlerin nasd gideceğini bdemiyordu ve eğer tacı ko­laylıkla ele geçiremeseydi çocuğu tahta oturtacaktı, ancak yine de Avon'un gerçek hakimi olarak onun arkasındaki gölgelerde olacaktı."

"O zaman için zekiceydi, ancak şu an için pek de öyle görünmü­yor," diye belirtti Shamus gülerek.

"Umalım da öyle olsun," dedi McLenny. "Greensparrow hata yap­tı dostum. Hüküm sürme yönünden bir parça yitirdi, belki de sadece sıkınadan. Eriador'daki olaylar bunun bir kama ve belki de bizim özgürlüğümüzün bir habercisi."

"Tehlikeli bir yol," dedi Shamus. "Bizden çok Deanna için tehlikeli," dedi McLenny. "Ve eğer ama­

cında başardı olursa, Greensparrow'u sadece yaralasa ve onun dikka­tini yeterli bir süre için çekmeyi basarsa bde, Baranduine uzun süre­den sonra özgürlüğün ne olduğunu bdecektir."

"Ve eğer başaramazsa?" "O zaman şimdikinden kötü duruma düşmeyiz, gerçi ben kesinlik­

le Deanna Değerli'nin kaybına üzülürüm." "O halde ona ve onun küçük planına olan bağlarım bu kadar kolay

koparabilirsin?" Ashannon McLenny başıyla onayladı ve bu başarısızlık ihtimalini

düşünürken yüzü gülmüyordu. Shamus Hee daha fazla üstelemedi. Ashannon'un karar verme ka­

biliyetine güveniyordu; bu adam diğer soyluların o zamanlar nere­deyse tamamının başaramadığını yapmış, darbeden sonraki Green­sparrow'un Avon'unda, hayatta kalmayı başarmışa. Ve Shamus, McLenny'nin, Deanna için beslediği duygular her ne olursa olsun (ve bu duygular gerçekten de çok derindi), Baranduine'i ön planda tuta­cağını biliyordu. Deanna Değerli'den eski kardeşlik büyücüsü Brind' Amour'un hayatta olduğunu ve Greensparrow'a karşı savaşağını öğrendiklerinde, adamın yüzünün nasd parladığını görmüştü.

Evet, Shamus anlamışa ki, McLenny eski günlerden bir adamdı, neye sahip olduğundan çok neleri geride bırakağını düşünen biri. Ve geride bırakuğı şey özgür bir Baranduine idi.

Page 156: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Evet, sevgili dejulienne," dedi Brind' Amour dalgınlıkla, tahtında kaykılmış oturuyor, çenesi avucunun içinde duruyordu. "Dejulien­ne," diye mırıldandı alaycı bir tavırla. Adamın adı Jules!

Süslü takılı güzel bir elbise içerisinde olan diğer adam, vaktini Brind' Amour'dan çok manikürlü tırnaklarına bakarak geçiriyor,

Page 157: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

yakınmalarını sıralamaya devam ediyordu. "Öyle kaba sözler söylü­yorlar ki," dedi korkmuş görünerek. "Gerçekten, eğer domuzlarınızı medendeştiremiyorsamz, o halde belki de duvarın etrafına geniş bir sessizlik büyüsü yerleştirmeliyiz."

Brind' Amour başıyla işaret etti ve tahtında daha dik oturmaya başladı. Bu eski bir tartışmaydı, Eriador krallığının kuruluşundan beri süregelmekteydi. Greensparrow Avon tarafında nöbet beklemeleri için Malpuissant Duvarı'na Praetorian muhafızları göndermişti ve geldikleri dk günden itibaren tepegözlerle duvarın kuzey tarafını tutan Eriadorlular arasında kaba saba söz düellosu başlamıştı.

"Medendeşmemiş," diye yanıt verdi Brind' Amour resmi olmayan bir tavırla. "Evet, dejulienne, bu biz Eriadorlular'ı tarif etmek için iyi bir kelime."

Avon'un Caer MacDonald'a yolladığı süslü elçi kafasını geriye attı ve kibirli bir poz takındı.

"Ve eğer bir daha insanlarıma 'domuz' diye hitap edersen," diye bitirdi Brind' Amour, "kafanı Carlisle'ye bir kum içerisinde yodar ve senin haklılığım kanıdanm."

Boyalı yüz şaşırdı, ancak arkadaşlarının odaya girdiğini gören Brind' Amour ona pek aldırış etmedi. "Luthien Bedwyr ve Oliver deBurrows," dedi kral, "Carlisle'den gelen seçkin elçimiz Baron Guy dejulienne'le tanışma zevkine eriştiniz mi?"

İkili adamın yamna gitti, Oliver tam adamın önünde reverans yaptı ve durdu. "Dejulienne?" diye tekrarladı buçukluk. "Gascon musu­nuz?"

"Anne tarafından," diye yanıdadı süslü. Oliver bir kelimesine bde inanmayarak ona şüpheyle baktı. Avon

soyluları arasında isimlerini kulağa Gasconlu gibi gelmesi için değiş­tirmek çok yapdan bir şeydi, moda haline gelmiş bir gelenekti. Oliver gibi gerçek bir Gascona, taklit dalkavukluk etkisi yapmıyordu. "Anlıyorum," dedi Oliver, "O halde babamz tecavüzcü bir tepegöz­dü."

"Oliver!" diye bağırdı Luthien. "Buna nasd cüret edersin?" diye kükredi dejulienne. "Gerçek bir Gascon beni düelloya davet ederdi," diye belirtti

Oliver, eli meçine gitti fakat Luthien onu omuzlarından yakaladı ve kolaylıkla yerden kaldırarak yana taşıdı.

Page 158: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Bu terbiyesizliğin cezalandırılmasını istiyorum," dedi dejulienne gülmemek için kendini zor tutan Brind' Amour'a.

"Meçimle çok-uzun-olan adımı senin o yumuşak Avon göğsüne kazıyacağım!" diye bağırdı Oliver.

"Savaşın acısını çekiyor," diye ûsddadı Brind' Amour dejulienne'e. "Sahtekar Gascon-kılddı!" diye bağırdı Oliver. "Eğer gerçekten

önemli biri olmak istiyorsan, neden dizlerinin üzerinde durup bir buçuklukmuş gibi davranmıyorsun?"

"Onu haklamalıyım," dedi dejulienne. "Haklısınız," dedi kral, "ama merhamet edin. Oliver tek bir savaş­

ta kendi başına yüz kadar tepegöz öldürdü ve korkarım ki, bunu hala adatamadı."

Dejulienne kafasını sadadı ve sonra cümlenin anlamını düşünün­ce, makyajdan solgun görünen suratı daha da beyazladı. "Onun ca­nını bağışlayacağım o zaman," dedi adam çabucak.

"Sanıyorum işimiz bitti?" diye sordu Brind' Amour. Avon elçisi sertçe eğderek selam verdi, topukları üzerinde döndü

ve hızla odayı terk etti. "Jules!" diye seslendi arkasından Oliver. "Julie, Julie!" "Bunu gerçekten gerekli gördün mü?" diye sordu Brind' Amour,

Oliver ve Luthien bir kez daha önlerinde durduğunda. Oliver düşünce içerisinde başım salladı. "Hayır," diye cevap verdi

en sonunda, "ama eğlenceliydi. Ayrıca o aptalın odadan çıkmasını istediğini anladım."

"Basitçe göndermek yeterli olurdu," dedi Brind' Amour sevimsiz­ce.

"Baron Guy dejulienne," diye kıkırdadı Luthien, kafasını olanlara inanamayarak sallarken. Luthien süslü Avon aristokrasisinin kendine düşen bölümünü yeterince görmüştü ve bu tür kendini beğenmiş aptaUara pek de ihtiyacı yoktu. Onun en başta Dun Varna'dan ayrd-masına sebep olan, kendini beğenmiş başka bir baronun karısı olan, kişi de dejulienne'e çok benziyordu: parfümlü ve boyalı. Aslında annesi onu, "Avon," diye adlandırmış olsa da o Avonese ismini kul­lanıyordu. Avon elçisini görmek Luthien'e, tahtı Brind' Amour'a vermekle ne kadar iyi bir iş yaptığının sadece bir kez daha hatırlattı. Savaştan sonra Kızd Gölge pekala tahtın sahibi olabilirdi ve bir çoğu da ondan bunu yapmasım bekliyordu. Fakat Luthien Eriador'un

Page 159: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

iyiliği—ve, dejulienne'in görüntüsü ve kokusunun ona bir kez daha hatırlattığı üzere, kendi iyiliği için tahtı Brind' Amour'a vermişti.

"Meçimi onun o yumuşak Avon göğsüne batırmalıydım," diye söylendi Oliver.

"Nereye kadar?" diye sordu Brind' Amour. "En azından bu yete­rince zararsız. Casus olamayacak kadar aptal."

"O yandocı görünüşe dikkat edin," diye uyardı Luthien. "Geldiğinden beri onu bilgiyle besledim," diye garanti verdi Brind'

Amour genç adama. "Ya da onu yalanlarla besledim mi demeliyim. Daha şimdiden Dejulienne Greensparrow'a, bütün donanmamızın Huegothlarla savaştığım ve yirmiden fazla Eriador kalyonunun batı-rddığı raporunu verdi."

"Diplomasi," dedi Luthien açık bir saygısızlıkla. 'Yönetimin zaferi!" diye atddı Oliver. "Diğer meselelere geçelim," dedi Brind' Amour boğazını temizle­

yerek.. "Büyük başarı gösterdiniz, size tüm Eriador adına yeniden minnettarlığımı belirtmek ve sizi kudamak isterim."

Luthien ve Oliver merakla birbirlerine baktdar, dk önce Brind' Amour'daki değişikliğin nedenini anlamadılar. Sonra olayın farkına varınca yüzleri parladı.

"Dük Resmore," diye akd yürüttü Luthien. "Büyücü-kılıldı gerçeği itiraf etti," diye ekledi Oliver. "Tamamen," diye onayladı Brind' Amour. Kral ederini iki kez

çırpn ve duvann arkasındaki kumaşın içinden kahverengi cüppe gi­yen yaşk bir adam çıkn.

"Sizi bir kez daha selamlarım, Luthien Bedwyr ve Oliver deBur-rows," dedi adam.

"Ve biz de sizi!" diye karşılık verdi Luthien. Gybi Yöneticisi ByUewyn! Sadece adamı görmek bde, Luthien'e Huegothlarla olan anlaşmanın imzalandığım gösteriyordu.

Brind' Amour tahnndan kalka. "Gelin," diye işaret etti diğerlerine. "Daha şimdiden Ethan ve Katerin de konuştum ve haberler Dorsal Denizi'ne ulaşa. Kral Asmund şu anda Chalmbers'a ulaşmış olmak, bu yüzden Ethan ve onun bize katdabdmeleri için bir geçit açaca-gım.

Ve Katerin, diye umdu Luthien, zira sevgik Katerin'ini ne kadar özlemişti! Şüphek Asmund'u, Brind' Amour'un Caer MacDonald'ın

Page 160: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R. A . S A I V A f O R £

Ministry binası ile uzaktaki Chalmbers şehri arasında açtığı, sihirli tünelden geçmeye ikna etmek hiç de kolay bir iş değddi. Katerin ve Rahip Jamesis geçtikten, Huegoth kralı ikna olduktan sonra bde, Ethan onu mavi ışık girdabına girmesi için sürüklemek zorunda kalmışa.

Yolculuk heyecanlı ve olağanüstüydü; atakları her adım ayaklannın alanda bir md yolun kaybolmasına neden oluyordu. Chalmbers Caer MacDonald'dan tam üç yüz mü uzaklıktaydı, ama Brind' Amour'un sihirli geçidi sayesinde ala kişi (Rennir ve Torin'den başkası olmayan iki güçlü Huegoth muhafızı da dahd) Ministry'e sadece bir kaç daki­kada varddar.

"Büyülerini tasvip etmiyorum!" dedi Asmund, kendisine sunulabi­lecek selamlamalara fırsat vermeden.

"Vakit kısıdı," diye karşılık verdi Brind' Amour. "İşimiz acele." Rennir ve Torin homurdandı. "O halde sen neden mavi geçitten bize germedin?" diye sordu

Asmund kuşkuyla. "Çünkü Avon elçisi Caer MacDonald'daydı," Brind' Amour'un

vereceği tek yanıta. "Merkez burası, Huegothların Eriadorlulann da­vasına katılıp katılmamayı seçecekleri yer burası."

Luthien yaşlı büyücüye şaşkınlıkla baka; Brind' Amour'un kaü tu­tumu Huegothları karşdamak için hiç de uygun bir yol değddi, özel­likle de her iki halkın da geleneklerine ters gelen bir ittifakı öneren taraf kendderiyken.

Fakat Brind' Amour en ufak bir geri adım atmadı. 'Yorgunum," diye belirtti Asmund. "Dinleneceğim." Brind' Amour başıyla onayladı. "Konuklanmızı kuzeydoğu kana­

dındaki odalarına götürün," dedi Luthien'e başıyla o tarafı işaret ederek. Luthien anlamışa; dejulienne güneydoğu kanadında kalıyor­du ve Brind' Amour Avon elçisini Asmund'dan olabddiğince uzak tutmaya çalışıyordu.

"Bunu ben yaparım," diye teklif etti Oliver, Luthien'in önünü ke­serek. Döndü ve Luthien'e göz kırpü, sonra fısddayarak, "Sen Leydi Katerin'e odasını göster," dedi.

Luthien itiraz etmedi.

* $ * * *

Page 161: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Her şeyin yolunda olduğuna emin misin?" diye sordu Luthien yumuşak bir sesle.

Katerin yuvarlanarak, adamdan uzaklaştı. "Sorman mı lazım?" de­di kıkırdayarak.

Luthien şaka yapmıyordu. Elini Katerin'in omzuna nazikçe, ama sağlamca yerleştirdi, yüzüne bakması için onu çevirdi. Tek bir kelime bde etmedi, fakat yüz ifadesi kendisine takdan Katerin'in neşçsini söndürdü.

"Ethan bütün bu zaman boyunca hep benimleydi," diye yanıt ver­di bütün ciddiyetiyle. "Ne derse desin o hala senin ağabeyin ve be­nim de dostum. Bana yardım ederdi, ama aslında korumaya ya da yardıma ihtiyacım yoktu. Gördüğüm kadarıyla her ne kadar sert olurlarsa olsunlar, Huegothlar yeterince onurlular."

"Colonsey'deyken bunlara katılmazdın," diye hatırlattı ona Luthien ve Katerin bunun doğru olduğunu itiraf etmek zorundaydı. İlk yakalandıklarında, Stratton Dokumacısı sulara gömüldüğünde, Katerin sefil bir hayat süreceğine emindi; vahşi adaklara olabdecek en kötü biçimde köle olarak.

"Onları anlamıyorum," diye itiraf etti. "Fakat Asmund'un ittifak önerisinin hemen ardından davranışları değişti. Chalmber'da Ethan ve Huegothlarla uzun zaman geçirdim, savaş gemisinde uzun saader ve tehdit edilmedim, hatta en ufak bir şekdde hakarete bde uğrama-dım. Hayır, aşkım, Huegothlar azık düşman, fakat soylu dosdar. İttifaka tamamen güveniyorum, eğer gerçekleşkse."

Luthien dönerek sırt üstü yatü ve tavana bakarak sustu. Katerin'in değerlendirmesine tamamen güveniyordu ve heyecan doluydu.

Ama aynı zamanda kaygıkydı da—çünkü savaş, eğer çıkacak olur­sa, acımasız olacaka, Eriador'un Avon'dan ele geçirdiği kesin olma­yan özgürlüğü için yapağı savaştan çok daha acımasız. Huegoth müttefikleriyle bde, Eriadorlular güneyin zengin kralkğına karşı sayı­ca oldukça az olacaklardı. Huegoth savaş gemderiyle ve Avon'dan ele geçirilen kalyonlarla bde, Eriador donanması denizlerin hakimi olamayacaka

Luthien şimdiki korkularının ironisini düşününce hafifçe kıkırdadı. Sadece bir kaç ay önce aynı bahar, Prensşehri düştüğünde, Luthien Carksle'ye kadar ilerlemeyi istemişti. Brind' Amour genç dostuna Greensparrow'un gücünü haürlatarak, böylesine tehkkek bk gidişata

Page 162: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R. A . S A I V A I O R £

karşı çıkmıştı. "Kalbinden geçeni bul, aşkım," dedi Katerin yüzü Luthien'in yü­

züne tepeden bakacak şekdde yer değiştirerek, ipeksi kızd saçları onun çıplak boynu ve omuzlan üzerinde gezinerek.

Luthien onu kendisine çekti ve kuvvede öptü. "Benim kalbimden geçen sensin," dedi.

"Eriador gibi," diye ekledi Katerin hemen. "Greensparrow'dan ve savaştan kurtulmuş bir Eriador."

Luthien çenesini onun omuzuna koydu. Yavaş yavaş bir gülüm­seme suratım doldurdu, yavaş yavaş tarçın gözleri yeniden canlandı.

afe J|C afi ı|c *|c

"Her şey tamam," diye belirtti Luthien, o ve Brind' Amour Asmund ve Ethan de yapdan uzun ve özel bir görüşmenin ardından masadan ayrılırlarken.

"Ağabeyin otuz yılın getirdiğinden daha zeki görünüyor," dedi Brind' Amour. "Asmund'u bu ittifak yolundan götüren o."

"İttifakı ilk teklif eden Asmund'du," diye hattrlatu Luthien. "Ve o zamandan bu yana, Asmund'un isteğinin gerçeğe dönüşme­

sinde Ethan baş rolü oynadı," diye karşılık verdi Brind' Amour. "O kralına sadık."

Bu söz Ethan'ı, o ne derse desin, bir Huegoth olarak düşünmek istemeyen genç Bedwyr'i rahatsız etti. Koridorda durarak, Brind' Amour'un bir kaç adım önüne geçmesine izin verdi. "Her iki kralına da," diye karşılık verdi, arkadaşı ona bakmak için arkasına döndüğü zaman.

Brind' Amour bir an bunun üzerinde düşündü, tartışmalarda Ethan'ın yapaklarım düşündü ve başıyla onayladı. Bu toplantdarda Ethan'ın yapoklan kayda değerdi; bir kaç olayda açıkça Asmund'a karşı çıkmış ve hatta Huegoth'un düşüncesini bir iki kere değiştirme­yi başarmışa.

Brind' Amour'un onayı Luthien'in yeniden yürütmeye başladı, kra­lına yetişti ve hatta onu geride bırakarak Siobahn, Katerin, Oliver ve Shuglin'in sabırsızca beklemekte olduğu savaş odasına yöneldi.

"Bu gece bitirilecek ve imzalanacak," diye sırrım aça Brind' Amo­ur.

Page 163: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Üzerinde Avon Denizi'nin bir haritası bulunan oval masada yüzler gülüyordu. Ancak bir tabure üzerinde ciddiyede duran Oliver neşeli değddi.

"Seni üzen ne?" diye sordu Luthien açıkça. "Huegothlarla yapda-cak bir ittifak bize bir şans veriyor."

"Huegothlu barbarların kaç tane masum Avon-kdıldıyı yok edece­ğini biliyor musun?" diye sordu buçukluk, yeni dosdan hakkındaTd gerçeği herkese hatırlatarak. "Şu anda kaç kişi onların savaş gemde-rinin kürekleri başında çalışıyor? Eğer Rennir Luthien'i borçlu oldu­ğu birisi olarak tanımasaydı, biz yakalandığımızda kaç kişi denize atdacaktı?"

Bu kadarının doğru olduğunu hepsi itiraf etmek zorundaydı. Gö­rünüşe göre şeytanla yatağa girmek üzereydder.

"Huegothların metodlarını değiştirenleyiz," dedi Brind' Amour en sonunda. "Bağımsızlığımıza öncelikli tehdidin Greensparrow oldu­ğunu unutmamalıyız."

"Bütün Eriador'a," dedi Oliver geri adım atmadan. "Fakat As­mund'un adamları yamnda geçen hayatının kendisini güçten düşür­düğü için derin sulara gömülen adamlara bunu söylemek için acele etmeyin."

Katerin kızgınlıkla yumruğunu masaya vurdu; Huegothlarla hiçbir tecrübesi olmayan ve esirlerini şu durumda pek de önemsemeyecek, şanssız insanlar olarak değerlendiren Shuglin, Oliver'a baka.

Ancak Luthien, Oliver'ın olaylara bakış açısının gelişmesine şaşır­mış bir halde, başıyla küçük dostunu onayladı. Oüver asla zengin bir tüccarı para kesesinden ayırmakta tereddüt etmezdi, fakat Oliver, Luthien sessizce kendisine hatırlatü, bir dolu kışlık palto alan ve sonra onları—evsiz yetimlerin onları çabucak bulup toplayabdecek-leri—sokağa atabilmek için kendine çok küçük bir neden bulan ki­şiydi.

Siobahn da Oliver'ın sözlerindeki gerçeği gördü ve yanına gelerek, herkesin içinde onu öptü.

Oliver kızardı ve saUandı, neredeyse tabureden aşağı düşüyordu. Olması gerektiği gibi buçukluk ciddiyeti yeniden ele aldı.

"Huegothlar ahlaki açıdan en iyi müttefik değdler," diye katddı Katerin, "fakat anlaşmada üzerlerine düşeni yapacakları konusunda onlara güvenebiliriz."

Page 164: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Fakat onları kabul etmeli miyiz?" diye sordu Siobahn. "Evet," diye derhal yanıdadı Brind' Amour, ses tonu tartışmaya

yer vermeyecek şekddeydi. "Ben de Huegoth geleneklerinin bir ço­ğunu onaylamıyorum, en çok da köleciliği. Belki de bunun için başka bir zaman bir şeyler yapabiliriz. Ama şu an için en büyük düşmanı­mız Greensparrow ve tepegözleridir, bunların Huegothlardan bde kötü düşmanlar olduklarına, Oliver bde katılır."

Herkes Oliver' baktı ve kendisini önemli hissederek, devam etmesi için Brind' Amour'a işaret verdi.

"Huegoth yardımı olmadan Greensparrow'u yenemeyiz," diye de­vam etti Eriador kralı. O yardımla bde Brind' Amour sonuçtan şüp­heliydi, ama bu rahatsız edici fikri kendine sakladı. "Eriador özgür olduktan, Greensparrow tahttan indirildikten sonra, gücümüz ve nüfuzumuz kat kat artacak."

"Biz özgürlük için savaşıyoruz, güç için değd," diyecek oldu Luthien.

"Gerçek özgürlük bize sınırlarımızın ötesinde güç verir," diye a-çıkladı Brind' Amour. "Ondan sonra Huegothlarla doğru dürüst mücadele edebiliriz."

"Bir müttefikinle savaşamazsın," diye sertçe karşılık verdi Oliver. "Hayır," diye ona katddı Brind' Amour, "fakat müttefikler olarak

Asmund üzerindeki etkimiz daha da fazla olacak. Huegothların me­totlarını değiştirmeyeceğiz, en azından savaşacak kadar ve hiç birimi­zin savaşı adalara taşımak isteyeceğini sanmıyorum." Duyurusunu onaylayan, saüanan kafalan izlemek için durdu.

"Eğer bir seçim yapdacak olsaydı, ben de müttefik olarak Huegothlardan başkasını seçmek isterdim," diye devam etti Brind' Amour. "Lord de Gdbert savaş halinde Eriador'a müşfik bir kredi açma sözü vermesine rağmen, Oliver senin Gascony de açıkça yar­dım verenler arasında saydamaz."

"Muhtemelen aynı zamanda Avon'a da verdiği bir söz," diye itiraf etti Oliver kıkırdayarak ve gerilim ortadan kalka.

"O halde anlasak?" diye sordu Brind' Amour sinirlerin bozulma­sından doğan kahkahalar yaüşınca. "Asmund müttefikimiz."

Luthien Shuglin'den az önce bu çağnya kattldı. Sonra Katerin, ar­dından Siobahn ve büyük ve abartılı bir iç çekmeyle Oliver bunu takip etti. Brind' Amour biliyordu ki, bu tanışmaya katdması gereken

Page 165: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

biri daha vardı, ancak bu sorunla daha sonra dgdenmesi gerekiyordu. Brind' Amour masamn kenarına gitti ve bir işaret değneği aldı.

"Ethan yardımcı oldu," dedi bir anda Luthien'e o kadar da yaşlı gelmeyen büyücü. "O da Huegothları karadan mümkün olduğu ka­dar uzak tutmanın faydalarım biliyor."

"Ethan artık Eriador'un gerçeklerini biliyor," diye araya girdi Luthien.

*

"Böylece Asmund Huegoth gemderinin, Beş Nöbetçiler'in doğu­sundan gidecek olan, Eriador'un Dorsal donanmasımn doğusundan gitmelerini onayladı." Brind' Amour işaret değneğini ada hattının doğu sahilleri boyunca götürdü.

"Peki ya Bangor, Lemmingburg ve Corbin?" diye sordu Katerin büyücünün detaylı haritasında açıkça işaredenmiş olan üç Avon kıyı kasabasını kastederek. "Ve peki ya Saltwash'in kuzey kenarındaki Evenshorn? Eğer gemüer Beş Nöbetçüer'in dışarısından yol alacak­larsa, o zaman Avon'un bütün doğu kasabalarıyla nasd savaşacağız?"

"Savaşmayacağız," dedi Brind' Amour tereddüt etmeden. Avon Carlisle'dir. Carüsle düştüğü zaman Avon da düşecek!" işaret değne­ğinin ucunu Stratton diye bilinen, güney krallığının güneybatı bölge­sindeki ikiz nehirlerin birbirine kavuştuğu noktaya vurdu.

"Beş Nöbetçder, Carlisle'den epey uzak," diye belirtti Siobahn. "Dolambaçlı bir rota ve Avon sahili boyunca yelken açmaktan kesin­likle daha uzun ve daha tehlikeli bir yol."

"Ama bu rota Huegothları kıyıdan uzak tutacak," diye atddı Oliver.

"Ve," dedi Brind' Amour kurnazca, "Avon donanmasıyla karşı­laşma şansını da azaltacak,"

"Ben amacın bu olduğunu sanıyordum," dedi aklı karışmış görü­nen Shuglin.

Brind' Amour kafasını ve boştaki elini saüayarak, işaret değneğini Beş Nöbetçder ve Avon Denizi'nin doğu sahili arasındaki geniş ka­nal üzerinden geçirdi. "Eğer Avon donanmasıyla burada çarpışır­sak," diye açıkladı, "ve onlar zaferle ayrılırsa, bizim ikinci fdomuza Stratton Nehri'ne girmeden yetişmeleri için, güneye yelken açmaya zamanlan kalacaktır."

Büyücü konuşurken diğerleri masaya yaklaşn, sesinin tonu bunlan önceden bütünüyle ve dikkade düşündüğünü gösteriyordu.

Page 166: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Aynı zamanda," diye açıkladı kral, "Asmund'la olan ittifakımızı Greensparrow'dan gizli tutalım. Huegoth savaş gemilerini o kadar yakında görmek şüphesiz onu endişelendirecektir ve endişeli liderler hata yapar!"

Brind' Amour yine kendisini onaylayan baş sallamalara göz atmak için durakladı, diğerlerinden güç akyordu. Büyücünün burada biraz kumar oynadığı ve dua ettiği açıktı.

"Saldırı dört koldan olacak," diye açıkladı. "Donanmamızın yarısı ve de Huegothlar Beş Nöbetçiler'in dışından geçerek dıştaki adaları güvenlik alana alacaklar ve sonra Stratton'un ağzına doğru batıya yönelecekler. Diamondgate'den Charley Limanı'na doğru gitmekte olan ikinci bir filo, Mann Boğazlan'ndan geçerek güneye gidecek ve Stratton'a doğudan gelecek."

Luthien ve Katerin bunun üzerine endişeyle birbirlerine baktılar. Her ikisi de bu ikinci hareketin tehlikesinin farkındaydı; zira filo iki güçlü kale Mannington ve Eornfast arasındaki sığ sularda yakalanmış olacaka.

"En büyük kara kuvveti," diye devam etti Brind' Amour işaret değneğini uygun yerlerde dolaştırarak, "Malpuissant Duvan'ndan saldıracak ve Prensşehri'ni güvenceye alıp, Devenvood ve Iron Cross'un güneyi arasında yer alan açık çiftlik arazilerinden geçerek doğrudan Carlisle'ye yönelecek."

"Prensşehri'nde durdurulabilirler mi?" diye sordu Oliver. "Bütün raporlara göre şehir savunmasız görünüyor," dedi Brind'

Amour güvenle. "Ne büyücü-dük, ne de garnizon yenilendi." "Peki ya dördüncü kuvvet?" diye sordu Luthien sabırsızca, bu son

ve belki de en önemli kuvvetin muhtemelen kendi egemenliği altında olacağını tahmin ediyordu.

"Doğrudan Caer MacDonald'dan güneye," diye yanıtladı Brind' Amour. "Kral Bellick'in cücelerini toplayarak direkt olarak dağlardan bindirecek."

Luthien bilerek söylenmiş bu cümleye dikkat etti. Cüce ordusu li­derlik etse bile Iron Cross'dan geçmek kolay değildi ve daha da kö­tüsü iyi eğitimli ve silahlı Praetorian Muhafızları da dahil, Green-sparrow'un ordusunun ana bölümü aynı bu rota üzerinde kamp kurmuştu. Bu engeller asılsa bile, dağlar geçildikten sonra Eriador ordusu için işler hiç de kolaylaşmayacakn; çünkü Avon'un Mann

Page 167: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

BpeR- t tA K R A L

Boğazlan ve Iron Cross'un güney ve ban uçları arasında kuytuda kalan kesimi, bütün Avon Denizi'ndeki en kalabalık ve güçlü böl­geydi. Dağlardan Speythenfergus Gölü'ne akan üç nehrin yatakları boyunca yer alan kasabalar duvarları Carlisle kadar yüksek olan Avon'un ikinci büyük şehri, güçlü Warchester'i daha da güçlen­diriyordu!

Sonunda Luthien pes etmiş bir halde Katerin'e bakn ve omuzları­nı silkerek gülümsemeyi başardı. *

Kadın sadece kafasını salladı; arak girişimlerinin gerçek konusu belli olmuştu, umutsuz, nerdeyse imkansız bir deneme gibi görünü­yordu.

Page 168: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Aynı gün öğleden sonra geç saaderde grup tekrardan savaş odasın­daydı, bu sefer Yönetici Byllewyn ve Rahip Jamesis de onlara katıl­mıştı. Gybili iki adam heyecanla Avon ile olacak savaşın ihtimalleri hakkında konuşuyorlardı, ancak her ikisi de, özellikle Yönetici Byl­lewyn, Luthien'e bazı ciddi kaygılar taşıyormuş gibi görünüyordu.

Page 169: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Genç Bedwyr, Brind' Amour'un onlara önceki toplantılardan ne kadar bahsettiğini bilmiyordu, ama onların dert ettikleri şeyin ne olduğunu tahmin edebiliyordu.

Brind' Amour içeri girerken bütün gözler ona kenetlendi, yüz hat­ları sertti. "Bu son toplantımız olacak," dedi kendine güvenerek, "Carlisle'nin kapılannda yeniden buluşana dek."

Masadan onu onaylayan mırıltılar yükseldi. Luthien gözlerini Gybi'lilerden ayırmadı—Yönetici Byllewyn'in geniş gülümsemesi oldukça ilgilendiğini gösteriyordu.

"Birazdan Gascony ve Avon elçilerini ağırlayacağım," diye açıkladı Brind' Amour. "Suçlamalar açıkça ilan edilecek."

"Ordularımız harekete hazır hale gelene kadar savaş ilan edilme­meli," diye araya girdi Byllewyn.

"Ama hazırlar," diye ısrar etti Brind' Amour. "Hatta Gybi'den ge­lecek kuvvetler bile."

Byllewyn'in suraü ekşidi. "Sizin ve benim hala tarüşacak bir çok şeyimiz var," diye itiraz etti sessiz ve sakince.

"Pek yok," diye karşılık verdi Brind' Amour. "Saygıdeğer yönetici, konumunuza duyduğun bütün saygıya ve sizin güçlü işbirliğinize umutsuzca ihtiyaç duyduğumun farkında olmama rağmen, yapılanı geri alamam."

"Asmund'la anlaşma mı imzaladınız?" diye sordu Byllewyn, ses tonu sertleşmeye başlamışa. İşte bu, diye fark etti Luthien. Çok ya­kın zamana kadar Huegoth kuşatmasında olan Gybi'li adam, Kral Asmund'la barış yapılması fikrinden pek memnun olmamışü.

Brind' Amour kafasını sertçe salladı, dev beyaz sakalı bir omuzundan diğerine çarpıyordu. "Tabi ki, hayır," diye yanıt verdi. "Benim imzam, Yönetici Byllewyn'i adı dokümandaki yerini alma­dıkça, kaleme alınmayacak."

"Varsayıyorsun ki—" diye başladı yönetici. "Aklınızdan Eriador için en iyisi geçiyor," diye sözünü kesti Brind'

Amour. Byllewyn koltuğunda arkasına yaslandı, nasıl tepki vereceğini

bilmiyordu. Brind' Amour döndü ve ıslık çaldı ve kapı derhal açıldı. İçeri uzun

boylu, kuvvetli görünen siyah saçları ve gözleriyle güzel, fakat vahşi bir kadın girdi, yürüyüşünde gerçek bir savaşçı havası vardı.

Page 170: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Kayryn Kulthwain, Eradoch Süvarileri'nin lideri," diye açıkladı Brind' Amour, gerçi onun tanınma hiç de ihtiyacı yoktu. Odadaki insanlar, özellikle de Gybi'liler tarafından gayet iyi tanınıyordu.

"Sizi selamlarım," diyerek eğildi Byllewyn, Bae Colthwyn halkının yakın dostu olan bu savaşçıyı selamlıyordu. Byllewyn Kayryn'le bü­yük ticaret karnavalları için Mennichen Dee'de defalarca karşılaşmışa ve ikisinin arasında birbirlerine karşı derin bir saygı ve dostluk vardı.

"Kayryn Kulthwain," dedi Brind' Amour tekrardan, "Eradoch Düşesi."

Bu unvan bir an için şok bir sessizliğe neden oldu. "Düşes?" diye tekrarladı Katerin inanamayarak. "Kralkğımızı bir düzene sokmanın zamanı geldi," diye açıkladı

Brind' Amour, "buna siz de katılmıyor musunuz, Eriador tahunın varisi, Dük Byllewyn?"

Byllewyn şaşkınlıkla oturduğu yere yığıldı kaldı. Ağzı kulaklarına varan Rahip Jamesis onu sakinleştirmek için bir elini omzuna koydu. Yuvarlak masanın etrafında, yüz ifadeleri coşkudan şaşırmaya kadar değişti, aradaki her hareketi kapsıyordu.

"Manakk bir seçim, siz de öyle düşünmüyor musunuz?" diyt hep­sine sordu Brind' Amour. "Bütün ülkede iç meselelerde kim sevgili Gybi'li yöneticimiz Byllewyn'den daha tecrübeli?"

"Gerekli bir ittifakı imzalamak için sahte yağcılık mı?" diye sordu kurnaz Byllewyn.

"Hak edilmiş saygı," diye ona garanti verdi Brind' Amour, "ancak ittifakın gerekli olduğunu itiraf etmeliyim."

"Bu odadaki, Eriador'daki hiç kimse bu seçime itiraz edemez," di­ye araya girdi Luthien ve bu adamın, Kızıl Gölge'nin, belki de bütün Eriador'da tahan varisi olmayı iddia edebilecek tek kişi olan bu ada­mın sözlerinin tamamı Byllewyn'inkilerden bile daha önemliydi. Luthien de Brind' Amour gibi bunun farkındaydı, Gybi kuzey Eriadorlular arasında kralkğın ruhani merkezi olarak görülüyordu.

"Huegothlann yakın gözetim alanda aıOılmasını talep ediyorum," dedi en sonunda yönetici. "Onların ister Eriador'lu isterse Avon'lu olsun masum insanları katletmelerini veya köle yapmalarına izin veremem!"

"Biz planlarımızı tam bunu akılda tutarak yapak," diye garanti ver­di Brind' Amour, Gybi'nin ahlaki ve vicdani açıdan kendisiyle aynı

±y-o

Page 171: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

görüşte olmasından dolayı memnundu. "Karadan mümkün olduğu kadar açıktan gidecekler ve karaya geldiklerinde de en az kendi güç­lerinde bir Eriador kuvveti onlara eşlik edecek."

Byllewyn bir süre bu bilgiyi değerlendirdi. "Bu iş bittiğinde As­mund'la görüşeceğiz," diye mutabık kaldı en sonunda. "Ancak insan­larım Huegothlann yanında yolculuk etmeyecek!"

Brind' Amour daha şimdiden başıyla onaylıyordu. "Ben Gybi kuv­vetlerinin Eradoch Süvarileri'yle birlikte Malpuissant Duvan hücu­muna önderlik edeceğini umuyorum," diye açıklama yaptı Brind' Amour. "Hem Byllewyn hem de Kayryn Kulthwain'in önderliğinde, Carlisle'ye yürüyüş sorunsuz olacaktır."

Byllewyn başıyla onayladığım belirtti ve savaşı uygun biçimde aç­mak için önlerindeki en büyük engelin az önce ortadan kalküğını fark eden Luthien ve Brind' Amour iç çektiler. Gybi'nin yardımı olmadan, Eradoch'dan gelecek yardım pek de kesin olmayacakn. Arük Yönetici Byllewyn ve Kayryn Kulthwain anlaş üğı ve oyuna dahil oldukları için, kuzeydoğu Eriador'un gururlu ve bağımsız halkı bu savaşa bütün kalpleriyle katılacaklardı.

"Ethan, Huegothlarla aramdaki bağ olacak," diye açıkladı Brind' Amour, "ve de doğu Eriador donanmasıyla."

"Bence sen kendisini Kral Asmund'a bağlı olarak gördüğünü söy­leyen bir adama çok fazla güveniyorsun," diye araya girdi Oliver.

Brind' Amour bu noktayı kabul etti. "O bir Bedwyr," diye karşılık verdi, sanki bu bile yeterliymişçesine.

"Ben Huegothlarla gideceğim," diye gönüllü oldu aniden Rahip Jamesis. "Onların metodlarını anlıyorum," dedi kendisine şüpheyle bakan gözlere. "Ve onurlarım da."

Brind' Amour Byllewyn'e baka, o da başıyla onayladı. "Pekala o zaman," dedi kral. "Şu halde doğudaki iki kolum sağla­

ma alındı." Durdu, bakışları Katerin'e odaklandı. Kadın onun kendi­sinden ne istediğini anladı. Önceki savaşta Katerin Charley Lima-m'nda bir elçi olarak iyi hizmet etmişti. İçlerinde baü Eriador'lu denizcileri en iyi anlayan oydu. Katerin onlarla aynı soydandı.

"Bugün Charley Limanı'na doğru yola çıkacağım," dedi bu açık­lamadan sonra Luthien'in üzerine çöken mutsuz ifadeye aldırmadan.

"Ben seni oraya en hızk attan daha çabuk ulaştırırım," dedi Brind' Amour gülümseyerek.

Page 172: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Ben de onunla gideceğim," dedi Luthien kendisinden beklenen şekilde.

Brind' Amour gülümsedi ve kahkahasını saklamayı başardı. "Sen güneye gideceksin," diye karşılık verdi kral. "Benim yanımda Shuglin, Bellick ve cüceler, Siobahn, elfler ve de Caer MacDonald kuvvederiyle birlikte. Praetorian Muhafızları bizi bekliyor dostum ve efsanevi Belsen'Krieg'i alt eden adam, Kızıl Gölge'nin onlara karşı çarpışmaya geldiğini bilmeleri kesinlikle morallerini bozacaktır."

Luthien bu manüğı inkar edemez, ya da ülkesinin ona olan ihtiya­cım yok sayamazdı. "O halde Oliver Katerin ile gidecek," diye karara vardı ve bu mannkkydı; çünkü Charley Limanı elçisi olarak görev yapağı ilk görevinden beri buçukluk Katerin ile birlikteydi.

Oliver itiraz etmeye başladı, ama yanında oturan Siobahn onu a-yak bileğinden tekmeledi. Ona bir bakış ata ve kalbinin önce Eriador, sonra kendisi için atağını fark ederek sustu.

Teknelerden nefret ederim, buçukluğun hasrede dolu mavi gözle­rinin ardından güzel Siobahn'a bakarken sözünü edebildiği tek şika­yetti.

"O zaman karar verildi," dedi Brind' Amour. "Şimdi dikkaderimi-zi birazdan elçilerle yapacağım görüşmeye çevirelim. Hepimizin oynaması gereken bir rolü var."

£ $ • •

Felese Raymaris de Gilbert sakin gri gözleri, özenle taranmış koyu saçları ve ttraşk pürüzsüz bir yüzü olan ince uzun bir adamdı. Duru­şu kusursuzdu ama sert gözükmüyordu; kıyafeti modaya uygun ve gösterişliydi ama süslü durmuyordu. Ve bir çok Gascon (ve Avon) lordunun aksine aşın parfümden dolayı kötü kötü kokmuyordu. Elleri manikürlü olmasına rağmen lüks yaşamdan dolayı yumuşak değildi.

Felese Gascon lordlan tarafından, vahşi Eriadorlulara elçi olarak, işte tam bu nedenlerden dolayı seçilmişti. Adamda bir lordun görü­nüşü fakat bir işçinin hassasiyeti vardı, bu onu Brind' Amour'un sarayında kabul edilebilir hale getiren ender bir kanşımdı.

Şu anda şişman Guy dejulienne'in yanında, Brind' Amour'un top­lana odasında asık suratiı Eriador kraknın karşısındaydı. Dejulien-

1/2

Page 173: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

ne'in bakışlan kraldan çok tahnn arkasında duran kraün arkadaşla­rında, özellikle de Siobahn adındaki güzel yarı-elfin yanında duran komik giyimli buçukluktaydı.

Oliver da tombul Avonlu'ya bakıyor, adama göz kırparak öpücük­ler gönderiyordu.

Bu iki elçi için de garip bir manzaraydı ve Felese önemli bir şeyle­rin olacağını anlayacak kadar tecrübeliydi. Brind' Amour geleneksel tahnnda oturuyordu, fakat ikinci bir koltuk getirilmiş, birincinin yanına konmuştu. Koltuk boştu, şüpheli ve tetikte bekleyen Felese o anda Brind' Amour'un evleneceğini ya da onun gibi zararsız bir şeyi duyurmasını umut etti.

Krakn arkadaşlarının koltukların arkasında mükemmel bir düzen­de durmasından, durumun pek de öyle olmadığını anladı. Brind' Amour'un solunda ShugUn isimü, gür mavi sakalk sert cüce duru­yordu. Onun yanında Eriador'un en önemk adamlarından bir olan Yönetici Byllewyn yer akyordu ve onun da yanında savaşçı olduğu apaçık belli olan, acımasız görünüşlü siyah saçk bir kadın duruyordu. Krakn sol omzundan bakınca Katerin O'Hale adında, Felese'nin daha yakından tanımak istediği ateşü bir savaşçı duruyordu. Krakn sağına bakınca elçi böyle bir şeyin imkansızkğını fark etti; çünkü orada Dük Morkney'in celladı, son savaşın kahramanı, ünlü Kızıl Gölge Luthien Bedwyr duruyordu.

Ve aynı zamanda Katerin'in sevgiksiydi. Luthien'in yanında bir Gascon hemşehrisi, hemşehrilerin en ilginci

Okver deBurrows yer akyordu. Felese Okver'ı seviyor sayılırdı, özel­likle de buçukluğun kendisinin hiç de sevmediği dejukenne'i sinir etme şekknden dolayı. Brind' Amour'un en sağında eski bir köle olan, Eriador'u kanunsuzca yönetenlere her zaman bela olan meşhur elf çetesinin kderi, Siobahn vardı.

Felese amaçlarını anlamaya çakşarak onlara ilgiyle baka. Onu şa­şırtan tanımadığı Kayryn Kulthwain'in varkğıydı. Felese anladı ki, bu Eriador'un gelecekteki krakçesinin duyurusu değildi, çünkü bunlar Brind' Amour'un generalleriydi!

"Bu kadar kısa sürede buraya gelmenizi takdirle karşıkyorum," de­di Brind' Amour gayri resmi bir tavırla.

"Önemli bir konuğumuz mu var?" diye sordu dejukenne boş kol­tuğu işaret ederek.

Page 174: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Dost bir kral," diye yanıt verdi Brind' Amour. "Huegoth?" diye sordu Felese umuda, zira doğu sahillerindeki sa­

vaşın sona erdiğinin ilan edilmesi Gascon'a çok iyi gelecekti. Brind' Amour bu heyecank gülümsemeyi kaçırmadı ve aynı za­

manda dejukenne'in o kadar da mudu görünmediğini de fark etti. Eriador krak kafasını salladı. "Hayır," diye yanıdadı. "Huegoth de­

ğil." Sonra şüphek beklentiyi daha fazla sürdürmeden, yandaki bir kapının önünde duran muhafızlarından birine işaret verdi. Adam kapıyı aça ve parılük gümüş zırhının üzerinde mor bir giysi sallanan soylu giyimk, turuncu sakalk bir cüce kendine güvenir bir tavırla odaya girdi.

Turuncu sakalk cüce Brind' Amour'un yanında yerini almak için ilerlerken, her iki elçi de tek dizinin üstüne çöktü.

"Samrım ikiniz de DunDarrow Krak Bellick dan Burso'yu tanıyorsunuz?" diye sordu Brind' Amour ve Guy dejukenne'in ağzı­nın kenarlarından kaçan somurtmayı görünce gülümsememek için kendisini zor tuttu.

"Onur duydum, saygıdeğer Kral Belkck," dedi Felese içtenkkle. "Dostum Brind' Amour sizden çok iyi bahsetti," diye karşılık ver­

di Belkck ve her iki elçi de Belkck'in Eriador kderine 'Kral Brind' Amour' diye hitap etmediği gerçeğinin önemini kaçırmadı.

"Ben de, onur duydum," dedi dejukenne. Belkck alaycı bir şekilde homurdandı ve Brind' Amour'a baka. "Sizi buraya bir ateşkesi bildirmek üzere çağırttım," diye açıklama

yapü Brind' Amour ve sonra cüce dostuna göz ata. "Bir ateşkesten de öte," diye düzeltti. "Şunu bikn ki, arak Eriador ve DunDarrow krallıkları bir bütündür."

Felese sırım, gerçi Avon Denizi'ndeki durumun pek yakında daha da kötüye gidebileceğinin farkına vardı. Fakat dejukenne açıkça afal­ladı, böyle kötü bir haberi merhametsiz krakna götürmenin getire­ceklerinden açıkça mutsuz olmuştu!

"Eriador bayrağı alanda mı?" diye sordu Felese. Brind' Amour Belkck'e baka ve her ikisi de omuzlarım silkti. "Bel­

ki de yeni bir bayrak tasarlanz," dedi Brind' Amour gülerek, çünkü bu kadar ufak detayları düşünmemiştiler bile.

"Fakat siz Brind' Amour, Eriador'un Gascony ile olan ikşkilerinde DunDarrow adına konuşacak mısınız?" diye basardı Felese, bunun

Page 175: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

tüccar krallığı için daha iyi olabileceğini düşünerek. "Manakk," diye yanıt verdi Brind' Amour. Guy dejukenne kendisini güçlükle zaptedebikyordu; korku dolu

kalbinin heyecanla çarpmasından, burada daha önemk bir şeylerin açıklanacağını bikyordu.

Brind' Amour onun rahatsızkğını gördü, o yüzden bu manzaradan hoşlanarak oyununa devam etti. "Gascony ve DunDarrow arasında ticareti yapılacak bütün mallar Charley Limanı'ndan geçecek," diye açıklamada bulundu. "Charley Limanı'ndan Caer MacDonald'a, ora­dan da Iron Cross'daki cüce kamplarına dağıtılacak."

Guy dejukenne titriyordu. "Peki ya doğu?" diye bastırdı Felese. "Chalmbers Gascon ticareti­

ne ne zaman açılacak?" "Doğudaki savaş bitti," diye duyurdu Brind' Amour ve dejukenne

Brind' Amour'a nefes almakta güçlük çekiyor gibi göründü. Eriador krak bundan ne kadar da hoşlanıyordu! "Adaklar Eriador donanması karşısmda savaşmayacaklar."

"Çaknmış bir donanma!" diye ağzından kaçırdı dejukenne kendine engel olamadan.

Brind' Amour omzunu silkti ve kıkırdadı, o konuyu kabul etmeye istekkydi. "Nasıl alınmış olursa olsun, donanma Eriador bayrağı alanda ve vahşi Huegothlar bu gemilere saldırmayacaklar; çünkü Eriador'un düşmam olan Greensparrow'a yardımcı olmaya niyetleri yok."

Bu sözler kalabakğın üzerinde şok etkisi yapa, Eriador kraknın ar­kasındaki sıradan ve hatta odanın üç kapısında duran nöbetçilerden bile mırıltılar yükseldi. Bu mırıltıların hepsi Avon'un süslü diploman üzerinde yoğunlaşmış gibiydi.

Baron Guy dejukenne kendini kontrol etmek, nefes akp verişini düzenk hale getirmek için oldukça büyük çaba sarfetti. Brind' Amour az önce Avon'a savaş mı açmışa?

"Eminim ki, bu görkemk günde bkbirimize hakaret etmek için bir araya gelmedik," dedi Felese, olayları yaaşarmaya çakşarak. Caer MacDonald-DunDarrow ittifakı haberleri fevkaladeydi, Huegothlar­la çaaşmaların bittiğinin haberi daha da iyidi ve Felese Eriador ile Avon arasında süregelen düşmankğın böylesine parlak bir olayı göl­gelemesini istemiyordu. Gascony'nin açgözlü bakış açısından bakıla-

±J-5

Page 176: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

cak olursa, Avon Denizi'nin iki krallığının banş içinde olması daha iyi olurdu.

"Hakaret mi?" diye kekeleyebildi dejukenne. "Yoksa tehdit mi?" "Hiçbiri," dedi Brind' Amour sertçe, tahündan kalkarak süslü a-

dama doğru yöneldi. Felese araya girmeye çakşn ancak güçlü büyücü kolaykk ondan sıyrıldı. "Şunu bikn ki, Greensparrow Avon tahtında oturduğu sürece Eriador ve Avon arasında barış olmayacak," diye eknden geldiğince açık bir biçimde savaşı ilan etti Brind' Amour.

"Nasıl cüret edersin?" dedi dejukenne nefesi kesilmiş bir halde. "Saygıdeğer Kralım Brind' Amour," diye yauştırmaya çakşn şaşkın

Gascon elçisi. Brind' Amour gözle görülür bir şekilde sakinleşti, ama ne yerine

oturdu, ne de yüzündeki sert ifadenin kaybolmasına izin verdi. "Biz barış istedik," diye açıklama yapa. "Bütün iyi niyetimizle bu yıkn başlannda Prensşehri'nde, Avon Krak Greensparrow adına bulunan Deanna Değerk ile banş için bağlayıcı bk anlaşma imzaladık."

"Bağlayıcı!" diye yüksek sesle tekrar etti dejukenne, parmağını suçlarcasına doğrultmuş ve bir an için ivme kazanmışu.

Oüver ona bir öpücük ata ve dikkatinin dağılmasıyla Brind' Amour yeniden avantajı ele geçirdi.

"Bozuldu!" diye kükredi Eriador krak öne çıkarak ve şaşkınkktan dona kalmış olan dejukenne geriledi, neredeyse takıkp düşüyordu. Brind' Amour onu fiziksel olarak takip etmedi ama konuşmasıyla saldırıyı sürdürdü. "Hain kraknız için çakşan tepegözler tarafından! Iron Cross boyundaki köylerde yaşayan masumlann dökülen kanla-nyla!"

"Bozuldu!" diye bağırdı Brind' Amour, ikinci tahtta sakince oturan kaa suratk dostuna bakarak, "DunDarrow cücelerinin dökülen kan-lanyla."

"Aptal olmayın!" diye yalvardı dejukenne. "İlgilenmemiz gereken Huegothlar var ve başka bir sürü. . . "

Brind' Amour ekni salladı ve korkudan ödü patlamış olan adam sustu.. "Biz Eriadorluların daha önemü bk düşmanı var." Sonra kozunu oynamak üzere, odanın yan tarafındaki kapının başmda bu­lunan nöbetçilere işaret verdi. Kapı yeniden açıldı ve iki elf nöbetçisi zavalk bir haldeki Resmore'u sürükleyerek getirdi.

Felese düşüncek bir halde geriye doğru gitti, ek modaya uygun ke-

Page 177: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

çi sakalını sıvazkyordu. "Arak düşmanlarınızı bikyorsunuz, Greensparrow'un aptal piyon-

lan," dedi Brind' Amour dejukenne'e. "Kraknıza gidin. Savaş kapı-nızda!"

Avon'lu adam korkmuş bk halde koşarak odadan çıka, fakat Felese odada kaldı, olaylar ilgisini çekmiş gibiydi. "Greensparrow'un bk dostu mu?" diye sordu, yerde dizlerinin üzerinde duran ve pek kendinde gözükmeyen Resmore'u kastederek.

"Yenikale dükü," diye yanıt verdi Brind' Amour. "Greensparrow tarafından dağlara, Eriador ve DunDarrow'a savaş açmaları maksa­dıyla, tepegözleri kışkırtmak üzere gönderilmiş. Size Dük Resmo-re'un itirafının tamamım, lordlanmza götürmek üzere vereceğim."

Adam başım salladı. Gascony'i savaşa sokmaya hiç niyeti yokttı, zaten Brind' Amour da bunu istememiş veya böyle bk söz bekle­memişti. Eriador kraknın tek istediği, Gascony'nin kendisine manevi destek vermesi ya da en azından tarafsız kalmasıydı.

"Habercilerimi derhal göndereceğim," diye yamt verdi Felese, eği-kp selam durdu ve ayrılmak için arkasını döndü. Geri dönüp Brind' Amour'a bakn ve başıyla onayladı, Eriador kraknın ihtiyacı olan onaylama buydu. Sonra akk bk çok olasıkkla dolu olarak odadan ayrıldı. Gasconlar için durum kark olabikrdi. Sonuç her ne olursa olsun, pek yakında her iki tarafın da tonlarca malzemeye ihtiyacı olacaka. Toplana odasında Brind' Amour odanın öteki tarafındaki kapının başındaki nöbetçilere işaret verdi ve kikdi açüklarında Kral Asmund ve Ethan'm hızla içeri dalmasıyla kapı neredeyse kırılacaka.

"Diğer müttefikinizi taniünadınız," diye açıklamada bulundu Ethan. "Krakm kendisini aşağılanmış hissediyor."

"En etkik silahımı göstermedim," diye karşılık verdi Brind' Amour, Asmund'un Belkck'in yanında boş duran kendi tahtına o-turmasını işaret etti.

Gururlu Huegoth göğsünü şişirdi ve onur koltuğunu kabul etti, bu jest ve Brind' Amour'un savaşçılannı, "en etkik," diye tanımlaması onu tatmin etmişti.

Page 178: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Asmund'u ve kendi insanlarımı vahşetten uzak tutacağım," diye Luthien'e garanti verdi Ethan sessizce. İkili mobilyasız bir odanın duvarfnın dibinde duruyordu. Bir kaç ayak ötede Brind' Amour büyü yapıyor, taşın içinden millerce öteye, kısa yoldan Chalmbers'a geçen sihirli bir tünel açıyordu. Kral Asmund, Yönetici Byllewyn ve Rahip

Page 179: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Jamesis yaşlı büyücünün yanında duruyordu, Gybi'li iki adam sabırla beklerken, Huegoth kralı endişeli görünüyordu.

Ethan Asmund'a baku ve kendine engel olamadan sıntn. Asmund'u Caer MacDonald'a, sihirli tünelden geçerek, gitmeye ikna etmek oldukça vaktini almışu. Ancak şimdi Asmund çaresizce Dorsal Denizi'ne ve donanmasına geri dönmek istese de, bir müca­dele daha yapması gerekiyormuş gibi görünüyordu.

Luthien Ethan'ı o kadar dikkade inceliyordu ki, abisinin yüzünü güldüren manzaranın ne olduğuna bakamadı. Genç Bedwyr Ethan'ın ailelerinin tarafına doğru kaymaya devam etmesinden ümidenmişti. Ethan'ın talep edilmediği halde savaş sırasında Huegothlan hizada tutacağını vadetmesi, adamın Eriador'u önemsediğini gösteriyordu.. Ne kadar? Diye kendine sormadan edemedi Luthien ve şu anda buna verebilecek bir cevabı yoktu. Aynı sözde, Ethan Huegothlar-dan, "benim insanlarım," diye bahsetmişti, Luthien gitgide bu fikre karşı çıkmakta zorlanıyordu.

Son bir kaç günde büyülerini haddinden fazla kullandığından do­layı bitkin görünen Brind' Amour geçidi tamamladığında, ikili diğer­lerinin yamna gitti. Bu, daha önce Kayryn Kulthwain'i kuwederini toplamak üzere Eradoch'a gönderen yaşlı büyücünün, bugünkü ikinci tüneliydi.

"Halkım bana Chalmbers'da katılacak," diye açıklama yapa Yöne­tici Byllewyn.

"Zaten Gybi'den denize açıldılar bile," diye ekledi Jamesis. "Eriador'un Dorsal donanmasına ait otuz kalyon onlara eşlik edi­yor."

"Balıkçı telvelerimiz orada limanda kalacaklar," diye devam etti yönetici. "Chalmbers'dan Malpuissant Duvan'na pek fazla bir yürü­yüş mesafesi yok, orada halkım Gybi'nin kuvvederi Dun Caryth ve Glen Albyn güçleriyle ve Kayryn Kulthwain ve onun acımasız süva­rileriyle bkleşecekler."

"O halde görüşürüz," dedi Brind' Amour. "Kaptan Leary, Eriador donanmasma kumanda ediyor ve dönüşünüzü bekkyor."

Yönetici ByUewyn ve Rahip Jamesis kısaca selam durdular ve zafer vadederek vedalaşttlar, sonra hiç tereddüt etmeden tünele gkdiler.

"Gemilerinizden biri sizi Chalmbers umanında bekkyor," dedi Brind' Amour endişeH Huegoth krakna.

Page 180: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Oraya yürüyebileceğim kadar bekleyecek mi beni?" diye sordu Asmund hafifçe gülümsemeyi başararak. Rennir coşkuyla gülerek onu takip etti, fakat kralın diğer koruması başka bir şeyle meşguldü.

"Luthien Bedwyr," diye seslendi Torin Rogar, odanın diğer ucun­daki Luthien ve Ethan'a katılırken. "Bir zamanlar arkadaşın olan, kardeşim hakkında hiç konuşma fırsatımız olmadı."

"Yeniden görüşeceğiz," diye söz verdi Luthien. "Kudamalarda," dedi Torin kararlılıkla. Luthien'in omzuna dostça

vurdu ve sonra Ethan'a başıyla işaret ederek tekrar kralına katılmak için ayrıldı. O ve Renrur bklikte, dönen mavi sislerin içine gkerek Asmund'a yol açtılar.

"Bu iş bittiğinde sizinle görüşmek için can anyorum, Kral Brind' Amour," dedi Asmund, "bkbirimizden öğrenecek çok şeyimiz var."

Brind' Amour dev adamın bileğini sağlamca ve içtenkkle tuttu. Luthien ve Ethan bu cesaret verici sözler karşısında bkbirlerine umuda baktılar.

"Acele etmeyin," diye emir verdi Ethan'a Asmund ve sakinleşmek için derince bir nefes alan Huegoth krak sihkk tünele gkdi.

"Eriador'a özgürlük," dedi Luthien, Ethan'la bkkkte oraya doğru ilerlerken.

Ethan ona döndü, önce merakla baku, fakat yüzü yavaş yavaş ve tamamen heyecank bk hal aldı. "Eriador'a özgürlük," dedi, "karde­şim."

Bkbklerine sıkıca sarıldılar ve bk an için Luthien kendisini abisine, npkı Dun Varna'da birkkte geçirdikleri uzun yıllar boyunca olduğu gibi, yakın hissetti. O anda Luthien anladı ki, Ethan soyu hakkında her ne derse desin, o ve Luthien aym soydandı, az önce Ethan'ın dediği gibi kardeştiler.

"Tekrar görüşünceye dek," dedi Ethan. "Carksle'nin kapılarında!" diye seslendi Luthien, abisi hızla dönen

mavi sis girdabının içinde kaybolurken. "Sizden başka olmaması yazık," diye güldü Brind' Amour. Luthien

ne demek istediğini anlayamayarak ona merakla baka. "Baban çok iyi iki evlat yetiştirmiş," diye açıkladı yaşk büyücü.

"Sizden başka olmaması yazık." Brind' Amour omzuna dostça vura­rak Luthien'in yamndan geçti ve yatağına giünek çok ihtiyacı olan uykusuna dalmak üzere odadan ayrıldı.

Page 181: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Luthien uzun bir süre büyücünün tünelinin incelmesini ve sonra da tamamen görüntüden kaybolmasını izledi. Ethan'ı daha şimdiden özlemişti! Geçen yıl o ve Oliver Brind' Amour'un inzivaya çekilmiş mağarasına rastladıktan, daha sonra hızla Avon'a karşı açık bir isyana dönüşen Duke Morkney'e karşı olan isyanı başlatmaları genç Bedwyr için o kadar çügınca bir yolculuktu ki, kayıp kardeşini pek aklına bile getiremedi. Bildiği kadarıyla Ethan Duree Krallığında, Greenspar­row'un kiralık ordusuyla birlikte Gascon ordusunun yamnda savaşı­yordu.

Luthien ancak, en sonunda Dun Varna'ya dönüp Gahris'i ölüm döşeğinde görünce geçmişine, kayıp kardeşine ve günahlanndan arınmış babasına, konsantre olabilme fırsan bulabilmişti.

Sonra Ethan birden, yeniden Luthien'in hayanna aulmışü. Brind' Amour'un tüneli dönerken, Luthien'in duyguları da hızı ondan yavaş olmayan, fakat rotası onun kadar belli olmayan bir şekilde dönüyor­du. Ethan belki dönmüştü, ama Gahris ölmüştü. Bu kadarı kesindi.

Luthien'in babası ölmüştü. Genç Bedwyr dudaklarını ısırarak göz yaşlanna engel olmaya çalış-

n. Kendi kendine Eriador'un kendisine ihtiyacı olduğu hatırlatu. O Kızıl Gölge'ydi, son savaşın kahramanı ve kaderi bu savaşa liderlik etmekti. Boş bir odada boş bir duvara bakarak, geçmişte olanlar için ağlayamazdı. Bunu yapamazdı.. .

Ama yapa.

ıfc 4c + $ •

"Sana Brind' Amour'un kellesini getireceğim," diye söz verdi ka­dın.

Kral Greensparrow görkemü tahünda, her iki bacağını da tahun bir kolunun üzerinden atarak, rahatça geriye doğru kaykıldı ve bir eknin urnaklarını yakından incelemeye başladı. Bu poz Deanna'nın, krakn oldukça kızgın olduğu konusundaki şüphelerini yok etmekte pek de etkik olmadı. Kral ona sihirk ayna vasıtasıyla çağnda bulun­muştu, o ilk önce bu çağnya cevap vermemeyi düşünmüştü. Ancak sesinin tonu duymazkktan geknemeyecek kadar ciddiydi ve Deanna eğer kendi odasındaki aynaya gitmezse, çabucak Greensparrow'un muhtemelen bizzat Mannington'a geleceği fikrine kapıldı ki, düşes

Page 182: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

böyle bir şeyi kesinlikle görmek istemezdi! "Taknapotin nerede?" diye sordu Greensparrow, bu Deanna'nın

en başından beri korktuğu soruydu. Deanna şaşkın bir tavır takındı. "İblis nerede olmalıydı?" diye kar­

şılık verdi. "Bilmek istiyorum." "Cehennemdedir, sanırım," diye yanıt verdi Deanna. "Taknapo-

tin'in ait olduğu yerde." Deanna yüzünün buruşmasından, Green­sparrow'un onun açıklamalannın birine bile inanmadığını fark etmiş­ti. Şüphelendiği gibi, ona verdiği iblise gerçekten de oldukça bağlıydı. Şeytani casusuyla bağlann kuramadığı için, kral şimdi onu köşeye sıkıştırmışa.

Deanna Taknapotin'i kovmaktaki gücüîîden ötürü kendisini ses­sizce kudadı. Görünen o ki, büyüsü ve tacı kırması ibİisi dünyadan fırlatmış ve onu Greensparrow'un bile ulaşamayacağı bk yere gön­dermişti.

—Eğer kral blöf yapmıyorsa. Deanna aniden korktu. Eğer Taknapotin Greensparrow'un taht odasında, kendisinin göremeye­ceği bk yerde oturuyor ve Avon'un acımasız krakyla birkkte şeytani bir şakaya ortak olmuyorsa.

Deanna korkularının yüzünde açıkça göründüğünü fark etti. çabu­cak kendine çeki düzen verdi ve kadesizce yapağı bu tavrı kendi avantajı için kukandı.

"Onun ne zamandır bağlanü kuramadım, şeyden beri. . . Selna. . ." Greensparrow'un gözleri açıldı—oldukça fazla, Deanna Selna is­

minin onu gözle görülür bir şekilde çarpüğını fark etti; bu da düşese hizmetçisinin Greensparrow'un casuslanndan birisi olduğunu kanıtkyordu.

". . .Selna tacımı kırdığından beri," diye yalan söyledi Deanna. "Korkarım ki, Taknapotin buna alındı, zira şeytana ulaşamıyorum—

"Tacını mı kırdı?" diye sözünü kesti Greensparrow, her kekmeyi yavaşça ve tek tek heceleyerek.

Bk an için Deanna adamın öfke nöbetine tutulacağını sandı, fakat Greensparrow kendine geldi ve tahüna rahatça yerleşerek oturdu.

Selna'ya ve taca sinirlendi, dedi kendi kendine, fakat rahadadı; çünkü yalanıma inandı ve benim hala onun istekk kuklası olduğumu

Page 183: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

düşünüyor. "Taç gerçekten de seninle şeytanın arasında bir bağ idi," diye onu

doğruladı Greensparrow. Ve seninle benim şeytanınım arasında, diye sessizce karşılık verdi

Deanna. "Onu yıllar önce, sen güç kazanmaya başladığında büyüledim,"

dedi Greensparrow. Ailemi kadettiğin zaman, diye düşündü Deanna öfkeyle. "Taknapotin'e ulaşmak için başka bir yol bulacağım," diye öneride

bulundu kral. "Ya da onun kadar kötülük, dolu başka bir iblise." Deanna onu bu yoldan alıkoymak istedi, ama bunun tehlikek ola­

cağım fark etti. "Beklemeyeceğim," dedi. "Brind' Amour'u Taknapo­tin olmadan da yok edebilirim, zira büyücü kardeşlerim ve onların çağrımı duyacak ibksleri var."

"Bunda başarısızkğa uğramamaksın!" dedi Greensparrow aniden, kuvvede, tahtında öne doğru gelerek, aynasına o kadar yaklaşn ki, sivri burnu ve yanaklan daha büyük ve bekrgin göründü. "Brind' Amour ölünce her şey hallolacak. Eriador ordulan onlan teker teker yok edebilmemiz için dağılmış olacak."

"Brind' Amour bu hafta içinde ölecek," diye söz verdi Deanna ve bunun doğru olabileceğinden korktu.

Sonra Greensparrow'un elini sakamasıyla aradaki bağlann koptu, Deanna rahadadı.

Carksle'de taht odasında kral, büyülü aynayı tutan iki iri ve çkkin tek-gözlü tepegözün kaybolması için işaret verdi, sonra Dük Cresis'e döndü. Caer MacDonald'dan dönen dejukenne vahşinin yanında duruyor, silikleri gergin vaziyette kıpırdanıyordu. Ne de olsa kötü haberleri getiren o olmuştu, bu Greensparrow'un sarayında gıpta edilen bk konum değildi!

Greensparrow'un kahkahası elçiyi rahadatü; hatta savaşçı Cresis bile bk nebze olsun rahadamış görünüyordu.

"Ona güvenmiyor musunuz?" diye akü yürüttü Cresis. "Deanna?" diye cevap verdi Greensparrow ciddiye almadan. "Za­

rarsız Deanna?" Yeniden bir kahkaha padatu ve bu sefer dejukenne de ona katıldı, ancak Greensparrow'un aniden durup ciddileşince, durdu ve endişeyle boğazını temizledi. "Deanna Değerk bk tehdit oluşturamayacak kadar suçluluk dolu," diye açıkladı Greensparrow.

1S3

Page 184: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Ve bunda da haklı. Bana karşı gelmesi için, gerçeği bulacağı, kendi geçmişini araşurmalı."

Dejukenne Cresis'in her kelimeye kafa sakadığını fark etti ve Carksle'nin hayvani dükünün açıkça bunları daha önce de duyduğu­nu anladı. Ancak dejukenne duymamışa ve kraknın bahsettikleri onu şaşırtmışa.

"Deanna benim taca olan bağımdı," dedi Greensparrow açıkça, dejukenne'in gözlerinin içine bakıyordu. "Bana her birinin özel eşya­larından vererek, farkında olmadan kendi ailesine ihanet etti."

Dejukenne malum soruyu sormaya başlarken durdu, anladı ki, e-ğer Greensparrow'un Avon'un geçmişi hakkında söylediği şey doğruysa, o zaman krak bir gaspçı ve katildi.

"Deanna konusunda korktuğum tek şey Taknapotin'i kaybetmek­ti," diye açıklama yapa Greensparrow, tekrar Cresis'e bakarak. "Fa­kat eğer o aptal hizmetçi tacı kırdıysa, o zaman neden iletişim kura­madığımı ankyorum, bu kolaykkla düzeltilebilecek bir durum."

"Peki ya başlayacak olan savaş?" diye sordu Cresis. "Eriadorlular yakında yürüyüşe geçecekler ve yelken açacaklar."

"Eriador'dan korkmak mı?" diye alay etti Greensparrow. "Ayakta­kımı çiftçilerden ve bakkçılardan mı?"

"Geçen savaşı kazandılar," diye hatırlattı dejukenne ve kekmeler daha ağzından çıkar çıkmaz, Greensparrow'un kızgın suraandan gelen tehkkek bakışları görür görmez söylediklerine pişman oldu.

"Sadece benim yokluğumdan dolayı!" diye bağırdı kral öfkeyle. Greensparrow titreyerek oturdu, tahünın kenarlarını sıkarken elleri­nin kemikk kısımları beyazlaşu.

"Gerçekten de güçlü, Krakm," dedi dejukenne itaatkar bir şekilde eğilerek, ancak aruk adam için çok geçti.

Greensparrow havada yumruğunu kapattı ve sonra uzun parmak­larını gerdi. Her birinden gökkuşağının renklerinde, ışın demederi çıku ve girdap gibi dönerek aşağı yukarı bir kıkcın en ve genişkğinde, tek beyaz bk renk hakni aldı.

Kral ekyle aşağıya doğru kesme hareketi yapü, sihirk kıkç bu hare­keti takip etti.

Dejukenne'nin omzundan kopan sol kolu yere düştü. Adam acıyla inledi. "Kralım!" dedi soluk soluğa, fışkıran kanı baş­

armaya çakşarak.

Page 185: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Greensparrow kükreyerek elini aşağıya doğru çaprazlamasına in­dirdi.

Dejukenne'in sol bacağı koptu ve adam yere düştü, hayan göste-rişk yaralarından fışkınp gidiyordu. Tekrar seslenmeye çakşü, ancak sadece inleyebildi. Anlamsız bir gayret içerisinde, kalan kolunu bir sonraki hamleyi karşılamak için kaldırdı.

Kolu dkeğinden koparıldı. * "Yenilgimizin sebebi benim olmayışımdı," dedi Greensparrow

Cresis'e, yerde titreyerek kıvranan adama aldırmadan. "O ve yerime bakması için bıraknklanmın beceriksizkkleri!"

"Ve Gascony yüzünden," diye akıl yürüttü Greensparrow. "Gas-conlar özgür bir Eriador'un kendilerine büyük kar getireceğini dü­şündüler; Carksle'nin Huegothlar'dan korunmasının ve benzer diğer meselelerin önemini pek de iyi kavrayamadılar.

"Bu kez," diye devam etti Greensparrow tahtından kalkıp bir par­mağıyla havayı işaret ederek, "bu kez Gasconlar zavalk Eriador ger­çeğini ankyorlar ve banş yapmamızı istemeyecekler." Kral, aruk ölü olan dejukenne'in üzerinden zarifçe adadı. Sonra Cresis'i fark etti, özellikle de dükünün çirkin suratındaki endişek ifade dikkatini çekti.

"Bu tam da bizim istediğimiz şey!" diye bağırdı Greensparrow ve kahkahalarla gürledi. "Eriador'u kışkırtnk ve de aptal Brind' Amour savaş ilan etti."

Cresis gerçekten de, Greensparrow ile tepegöz kabilelerini Eriador ve DunDarrow'a karşı baskınlar düzenlemeye gönderdiklerinde planladıklan sonucun bu olduğunu hamlayınca, biraz rahadadı.

"Muhtemelen ekerinde bizim gemilerimizden elk tane kaldı," diye devam etti Greensparrow, Huegothlann yirmi tanesini batırdıkları­nın haberini hesaba katarak. "O güzel gemilerimizden o kadar fazla­sının bu vahşiler tarafından baünldığı gerçeği bile, bize Eriador'lu bakkçıların dev kalyonları güçlükle kukanabildiklerini gösteriyor." Greensparrow Cresis'e çılgınca, manyakça bk bakış atn. "Ancak yine de, bizde içlerinde tepegöz savaşçıları olan ve tecrübek denizciler tarafından kullanılan yüzden fazlası var. Eriador donanmasının yansı çok yakında Mann Boğazları'na girecek. Onları baürmak için bekle­yen o kadar savaş gemim var ki."

"Bu savaş pahakya mal olabikr," diye araya girmeye cüret etti çı-

Page 186: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

karcı Cresis. "Pek de değil!" diye bağırdı Greensparrow. "Baranduine'in yüz

kadar gemisi de bize katıldığı zaman tehlike sona erecek." Hevesli kral tam bir zafer beklentisinin tadım çıkartarak, her kek-

meyle daha da heyecan duymaya başladı. "Sonra Brind' Amour ken­disini ban sahikerinde tehlikeye açık hissedecek ve daha dağlardan çıkamadan kuvvederini Montfort'a çevkmek zorunda kalacak."

Son derece basit ve manukk görünüyordu ve bu yüzden Cresis bk kez daha kendisinin rahadamasına izin verdi. Greensparrow onun yanına geldi ve ekni omzuna koydu.

"Tabi bu, o anda yaşk büyücünün hayatta olduğu düşünülürse," diye fısddadı tepegözün kulağına. Sonra bk zamanlar Caer MacDo-nald elçisi olan vahşete değmemeye özen göstererek sıçradı.

"Deanna Değerk'yi küçümseme, tek gözlü dostum," diye açıkladı Greensparrow. "Dülderimin güçleri ve şeytanları onun kontrolünde olduğundan dolayk, Deanna yaşk büyücüyü yakalayacak ve ona onun büyüsünün çoktan tarih olduğunu gösterecek."

Greensparrow bkden durdu ve sessizleşti. Taknapotin ile bk kez daha iletişim kurmak için bk yol bulmakydı. Ya da, eğer tek seçeneği buysa, Deanna'ya başka bir şeytan bulmakydı.

"Gayet kolay!" diye bağırdı, ancak Cresis'in onun neden bahsettiği hakkında hiçbk fikri yoktu.

Ne olursa olsun tepegöz rahadamışu. Cresis krakn ykmi iki yükk hükümdarkğı boyunca onun bklikteydi. Esasmda bk zamanlar Avon'un meşru kralına tepegöz kabüelerinin elçisi olan Cresis, Greensparrow'un yüksekşinde etkik olmuştu. Vahşi, krakn beş oğ­lundan dördünü, Deanna Değerk'nin kardeşlerini bizzat kendi eke­riyle öldürmüştü. Ödülü Carksle dükü olmakn ve hizmet ettiği yular boyunca Cresis Greensparrow'un acımasız güçlerine güvenmesi gerektiğini öğrenmişti. Avon krakndan korkanlar, tavsiyelere kulak asmakla iyi edenlerdi.

Dejukenne bu gerçeği bk kez daha kanıtkyordu.

Luthien'in Brind' Amour'u gördüğü bk sonraki seferde de, bü­yücü tekrar sihkk bk tünel açmakla uğraşıyordu. Bu sefer yön doğu

Page 187: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

değil baüydı, Charley Limanı. Bu ayrılma Luthien'in için son seferkinden daha kolay olmayacak-

n. Gri duvar mavi bir sise dönüşürken ve nihayet dönmeye başlar­ken, Oliver ve Katerin sabırla bekledi. Oliver'ın Threadbarein diz­ginlerini elinde tutması Luthien'i şaşımı, çirkin san midilli sessizce duruyordu.

Oliver'ın bakışlan odada Siobahnin durduğu yere kaydı, yan-elf soğukkanlı ve umursamaz bir vaziyette ayakta duruyordu. Onun dikkatini çekebilmek Okver'ı uzunca bk süre uğraştırdı. Sonra ona sadece kabullenmiş bk şekilde baka ve şapkasının geniş gölgekğinin ucuna doğru her iki yeşü eldivenini tuttuğu ekni kaldırarak selamladı.

Siobahn yavaşça başım saUadı ve Okver'ın kalbi, Siobahnin yeşil gözlerindeki acıyı görünce, hızla am. Gittiği için üzülüyordu!

Bu romantik düşünceyle moral bulan buçukluk doğruldu—nispe­ten—ve genişleyen geçide kararlılıkla bakü. Katerin olanlann hepsini gördü ve şaşırmış bk halde hafifçe gülümsemeyi başardı. Okver'dan uzaklaşarak Luthien'e yöneldi ve beraberinde onu odanın diğerlerin­den en uzak köşesine sürükledi.

"Okver ve Siobahn?" diye fısıldadı inanamayarak. "Ben hiçbk şey bilmiyorum," dedi Luthien dürüstçe. "Siobahnin ona bakış tarzı," diye bekrtti Katerin. "Benim sana baknğım gibi," diye ekledi Luthien. Bu, Katerin'i bk an için durdurdu. Savaştan önceki bu kargaşaya

kendisini o kadar kaptırmışu ki, sevgiksinin içinde bulunduğu acının farkına bile varmamışa. Şimdi Luthien'in yüz ifadesini inceleyince, en sonunda anladı. Ethani sadece tekrar kaybetmek için bulmuştu ve şimdi kendisi de onun yanından aynkyordu—ve dahası hepsi tehkkenin kucağına gidiyordu.

"Senin gitmen gerekmez," diye yalvardı Luthien. "Okver Brind' Amour'un gözü kulağı olabikr."

"O zaman kralımızın göreceği tek şey geminin ttabzanı ve onun alundaki su olur," diye alay etti Katerin, bu buçukluğun pek de tec-rübek bk denizci olmadığının pek de güç algılanmayacak bk haur-laonasıydı.

Orada durup bkbklerine bakarlarken, aralarında uzun bir sessizkk oldu. Her ikisi de bikyordu ki, Brind' Amour için başka bir elçi bu-labilkler ve Katerin de Luthien'in yanında kalabikrdi. Ancak öyle

Page 188: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

olmayacaktı. Brind' Amour'un sarayında bu çok-önemli görev için seçilebilecek en iyi kişi Katerin'di. Bu birkaç kişi isyanın liderleriydi­ler ve şimdi de hak ettikleri konumu, savaşta generallik rütbesini alıyorlardı. Onların görevi Eriador'a hizmet etmekti ve kişisel duygu­lar beklemek zorundaydı.

Hem Luthien hem de Katerin bunu birlikte dururken, sessizce ve ayrı ayrı fark ettiler.

"Belki de o zaman ben seninle gelebilirim," diye birden teklifte bulundu Luthien. "Ben de Bedwydrin Adaları'ndanım ve denize aşinayım."

"Ve ben yine yanımda beni koruyan bir Bedwyr erkeği bulmuş o-lurum," diye belirtti Katerin, yumuşak sesinde biraz alaycı bir ton vardı. "Belki de Brind' Amour Erhan'ı çağırabilir, o da bizim ada­mızdan."

Luthien'i bir kıskançlık dalgası kapladı, bu yüzünden açıkça oku­nuyordu.

"Ve Ethan kesinlikle daha sevimli," diye devam etti Katerin. Luthien'in gözleri ardına kadar açıldı; Katerin kahkahalara boğu­

lup, yanağına sert bir öpücük kondurana kadar kendisiyle alay ettiğini anlayamadı.

Ancak adamdan aynlırken yüzü yeniden ciddileşti. "Senin yerin kralının yanı," diye açıkladı sakince. "Sen Kızıl Gölgesin, özgür Eriador'un simgesi. Aslında ben senin değerli yardımcın Oliver'ın da seninle ve Brind' Amouria kalması gerektiğini düşünüyorum, ancak sanınm onun olmayışı senin varlığını azaltmayacak ve onun gemide olması benim kıyı halkına krallarını unutturmamamı sağlamama yardım edecek."

Bu sözler tartışmaya son noktayı koydu; Luthien'e kendisinin ve Katerin'in önünde yer alan görevi açıkça ortaya koydu. Ancak gider­ken Katerin'in yüzü asıldı ve odanın arka tarafında, kapının yanında öylece duran Siobahn'a birkaç kez bakn.

"Yol boyunca Siobahn ile birlikte olacaksın," dedi Katerin. Luthien içini çekti ve şu anda Katerin'in içinde bulunduğu

duyguyu anlamaya çalışa. Ne de olsa Siobahn eski sevgilisiydi ve Katerin bunu çok iyi biliyordu. Ama Luthien bu üzücü durumun geçmişte kaldığı, onun ve Katerin'in Siobahn meselesini, onu ortak dosdan olarak görmekle çözdüklerini düşünüyordu.

Page 189: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

S p E R - H A K.RAL.

Nazikçe itiraz etmeye başladı, ama Katerin bir kez daha kahkaha­lara boğuldu ve bu sefer onu sertçe dudaklarından öptü.

"Umalım da, Greensparrow'un bir elçisiyle yüz yüzeyken bu kadar saf olma," diye fısddadı kadın.

Luthien ona daha sıkı sarılarak, Brind' Amour tünelin tamamlan­dığını, Oliver ve Katerin'in gitme zamanı geldiğini bekrtene kadar onu sıkıca kavradı.

"Midilliyi de almayı düşünüyor musun?" diye sordu Brind' Amour Oliver'a ve Luthien onun ses tonundan Brind' Amour'un bu soruyu bk çok kez sorduğunu fark etti.

"Threadbareim gemileri seviyor," diye yanıt verdi Okver. Lut-hien'e bakn ve havada parmaklanın şaklata. "Ve ben sana anmı Gascony'den buraya kadar sürdüğümü söylediğimde bana inanma-mışün!" dedi. Sonra san midilkye işaret vererek ona fısıldadı ve böy­lece midilli küçük Okverin eğere binebilmesi için eğüdi. Siobahn'a son bk "kez bakan Okver tünele girdi ve Luthien'e son bk kez bakan Katerin de, onu takip etti.

Ve böylece başlamışn, aynı gün içerisinde, toplanan buludar Beş Nöbetçilerin doğusundaki, Malpuissant Duvan'ndaki, Caer MacDonald'ın güney kapısının dışındaki ve Charley Limanı'nın nh-nmlanndaki yerlerini aldılar.

Münasip deklarasyonlar gönderilmiş; Avon'un işgak başlamışa.

Page 190: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Eriador kuvvederi tarafından gidilecek yolların içerisinde, Lut-hien'in grubunun önünde uzananı kesinlikle en belirsiz olanıydı. Doğuda ve batıda ordu denizden, daha önce sık sık geçilmiş ve iyi bilinen yollardan gidiyordu. Malpuissant Duvan'ndan harekete geçen Eradoch'lu süvariler ye yönetici Byllewyn'in milis güçleri açık, kolay

Page 191: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

bir arazide ilerliyorlardı. Fakat Caer MacDonald'ın güney kapısından çıktıklarından beri, bir saattir Luthien'in grubunun akıncılan; Luthien, Siobahn ve diğer elder genellikle bir yanlarında göğe doğru uzanan yüksek ve düz bir dağ olan, diğer yanlarında da aynı oranda yüksek bk uçurum olan kayakkk ve tehlikek bk yolda ilerkyorlardı.

Neredeyse ala bin kişilik kuvvet, dar ve zorlu geçitte bir arada yürüyemiyorlardı, daha çok yavaş yavaş bk dizi koordine devriyenin arasında yürüyen bk kide gibiydiler. Burada organizasyon çok önem-kydi; eğer her yanda keşif devriyeleri olmasa, tek bk önemsiz yolu büe gözden kaçırsalar, aniden bk felaket meydana gelebikrdi. Arala­rında kraUan, erzak arabaları ve Luthien'in parlak aygın River-dancerin da dahü olduğu yedek adan olan, askerlerin üçte hkine sahip ana grup pusuya düşürülebikrdi. Askerlerin çoğu düşmana karşı tetikte olmak yerine zorlu yoUarda erzaklannı ve atlarını almak­la ve taşınabikr köprüler inşa ederek tehlikek yoüardan geçmeye çakşmakla uğraşıyordu. Çoğu kıkç yerine çekiç ve kürek taşıyordu ve eğer tepegöz düşmanlann bk kısmı, hele hele iyi eğitindi Praetorian Muhafızlan ön gruplan direnişe uğramadan geçmeyi başarırlarsa, bütün ordunun yürüyüşü bk anda son bulurdu.

Bunun gerçekleşmemesini sağlamak Luthien'in göreviydi. Kalan dört bini çeşidi büyüklüklerde gruplara ayırmışa. Beş yüzü Brind' Amour'un takip edeceği yollan işaredeyerek ana grubun önünde üerkyordu; diğer bk beş yüzü güçlükle ilerleyen ana grubun arkasın­dan gelerek hiç bk açık kapı bırakmıyordu. Ana yolun ötesindeki daha bozuk arazide, işler bkaz daha kanşıkü. Bekrlenen bölgelerde devriye gezen tek kişilik izcilerden (çoğu İron Cross'un bu bölgele­rinde uzun yıllar yaşamış, inzivaya çekilmiş kimselerdi), yüz kişilik destek kuvvederine varana kadar değişik büyüklüklerdeki kuvveder nadiren seyahat ecklen bu dağlann her köşesini araşünyor, buldukla-nndan diğerlerini de haberdar ediyordu. Luthien ve Siobahn yan yana, bk düzine elfle bklikte üerkyorlardı. İkili bazen bir düzine yol arkadaşının görüş mesafesinde oluyor, bazense görkemk ve uçsuz bucaksız dağlarda kendilerini tamamen yalnız hissediyorlardı.

"Belkck'in adamlanyla buluştuğumuzda kendimi çok daha iyi his­sedeceğim," dedi Luthien birkkte açık bk alandan, kaya dikimerinin kenanndan dikkade ilerlerken. Yukanya, kendisinden yüz ayak öte­deki dağın yamacına balonca, Luthien iki eltin çaklann arasında be-

19 i •

Page 192: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Erdiğini gördü, elder sarp kayalann üzerinde atik harekederle ilerliyorlardı. Onlann zarafetine hayran kaldı ve belki de yüzüncü kez bir yerlere takılırken, damarlannda biraz da olsa elf kanı olmasını düedi!

Genç Bedwyr'in adımlarım takip eden Siobahn da bu dileğe kam­dı, ancak çok da istekli değildi ve bu Luthien'i kendisine çevirdi. O da durarak Luthien'in bakışlanna karşılık verdi.

Caer MacDonald ordusuna eşlik eden yaklaşık iki yüz elf, cüce or­dusuyla birleştiklerinde önlerine çıkacak yol hakkındaki kaygdannı açığa vurmaktan çekinmediler. Kral Bellick kuwederin Iron Cross'dan daha rahat geçebilmesi için, cücelerinin tüneller açmak üzere yoğun bir çalışma içerisinde olduklarını belirtti. Elfler ve cüce­ler iyi geçinmelerine rağmen, elfler derin ve karanlık tünellerden gitmeye pek de hevesli değildi. Basitçe bu onlann doğasında yoktu.

Luthien, Siobahn'ın bu konuya son hazırlıklar sırasında başanyla karşı çıkağını düşündü. Bellick'in halkı bir tünel açmayı basarsa bile, yer alttndan arabalar ve erzaklar yüzünden ağır hareket eden ana grup geçecek, diğerleri güneye doğru yeryüzünden hızla ilerlemeye devam edeceklerdi. O yüzden Siobahni böylesine hüzünlü görmek Luthien'in bir an için şaşırttı.

"Oliver?" diye akıl yürüttü genç Bedwyr. Siobahn cevap vermedi, sadece zarif çenesiyle Luthien'e yürüme­

sini işaret etti. Ona bir darbe indirmekle tatmin olan Luthien bu isteğe uydu. Katerin'den ayrılmanın acısını çok iyi biliyordu, özellikle de aşkının büyük bir tehlikeye yelken açüğını bildiğinden dolayı. Siobahn da Oliver'dan aynldığı için aynı şeyleri hissediyor olabilir miydi?

Bu düşünce Luthien'in dudaklanna bir gülümseme getirdi. Boğa­zını temizledi, hatta yan-elfle alay etmek istemediğinden dolayı kah­kahasını gizlemek için numaradan tökezledi.

Ancak Siobahn bu numarayı anladı, Luthien'in kıkırdamasının başkalarından ne bekleyebileceğinin net bir belirtisi olabileceğini fark etti. Bunu sabırla karşıladı ve tek bir kelime etmeden yola devam etti.

Batan güneşle birlikte gölgeler hızla uzamaya başladı ve henüz a-ğustos ayı bitmemiş olmasına rağmen, hava geceleyin çok daha se­rindi, bu serinlik bütün askerlere dağlarda oyalanamayacaklannı veya bir kez Avon'un kuzey sahalanna çıkuktan sonra Iron Cross'a kova-

1̂ 2

Page 193: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

lanamayacaklannı hattrlaayordu. Luthien ve Siobahn, bölgedeki geçilebilen olası her yolun nasd

gözlenebileceğini belirlemek için bir çevre belirlemek üzere, bölge­deki diğer elflerle buluştular. Onlann hatnnın sadece bir kaç yüz yarda gerisinde, yaklaşık yetmiş kişilik bir savaşçı grubu kamp yapmaktaydı.

Üç tarafı yüksek kayalarla çevrilmiş ve kısmi olarak tepeleri top­rakla kapanmış olan Siobahn, kendisi ve Luthien için bir oyuk buldu. Onun içerisinde rüzgardan korunuyorlardı. Derin oyuktan çıkan herhangi bir ışığın gerçekten de çok zayıf olacağım bilen Luthien, derin bir kuytuda ufak bir ateş bile yakmaya cüret etti.

Bu sessiz yaz arifesinde bu kadar yalnız, birlikte olmak genç Bedwyr'e ve—fark etti ki, yol arkadaşına da biraz uygunsuz gelmişti. Bir zamanlar sevgiliydiler, hatta ateşli sevgiliydiler ve aralannda hala inkar edilemez bir çekim vardı.

Luthien kendisini çimdiren rüzgardan korunmak için, kızıl peleri­nine sıkıca sarılarak açıklığın yakınındaki duvara arkasını yasladı. Bakışlannı aşağıdaki karanlık yola odaklamaya çalışn, ancak güzel Siobahn panldayan kütüklerin yakına uzanırken bakışlannı ona kay­dırdı. Caer MacDonald'da, şehrin adı o zamanlar Montfort iken, Morkney bir dük ve kendi yaşamı da daha basitken Siobahnia pay-laşüğı anların bir kısmım anımsadı. Siobahn ile olan ilk tanışmasını hamlayınca Luthien'in yüzünü bir gülümseme kapladı. Onu zavallı, hırpalanmış bir köle kızı sanarak kurtarmaya gitmiş, oysa onun bü­tün Montfort'un en namlı hırsız çetesinin liderlerinden biri olduğu öğrenmişti! Siobahni yardıma muhtaç bir yarank olarak düşünmenin görüntüsü bile Luthien'in kendisini aptal gibi hissetmesine yol aç-mışn; hayaünda kurtarılmaya daha az ihtiyacı olan birini tanımamışa!

O arak onun arkadaşıydı, onun için hiç kimsenin olamayacağı ka­dar değerliydi.

Sadece arkadaşı. "Bu kadar geç saatte gelmezler," diye belirtti Siobahn onu düşün­

celerinden kopartarak. Luthien buna kaoldı. "Geceleyin dağlık yollar çok tehlikeli, tabi

eğer tek-gözlüler Eriador'daki bütün askerleri alarma geçirecek kadar parlak meşaleler taşımıyorlarsa. Nöbetimizi bitmiş kabul edebiliriz."

Siobahn başıyla onayladı ve arkasım döndü.

1̂ 3

Page 194: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

O soğuk taşa sırtını veren Luthien gerçekten ne kadar şanslı oldu­ğunu fark etti. Katerin onun ve Siobahnin birlikte yolculuk yapacak-lannı biliyordu, ancak yine de Charley Limanı'na isteyerek gitmişti, Luthien'den ayrılmak onu üzmüştü, ama yol arkadaşı ile olan ilişkisi hakkında tek bir kelime bile etmemişti. Katerin ona tamamen güve­niyordu ve kalbinde biliyordu ki, onun bu güveni boşuna değildi. Siobahn'a karşı duygulan kuvvetliydi; onun güzelliğini, ya da ona olmuş olan aşkının bir çok yönde gerçek olduğunu inkar edemezdi. Ancak Siobahn bir arkadaşü, sevgili ve güvenilir bir arkadaş, fazlası değil. Çünkü Luthien Bedwyr için tek kadın Katerin O'Hale'dı.

Pişmanlık duymadan bunu biliyor, hissediyordu ve Katerin de onu tamamen güvenecek kadar iyi tamyordu.

Gerçekten de, o gece orada otururken, sadece ateşin çatmışını ve rüzgann taşların arasından geçerken çıkardığı uğultuyu dinlerken, kendisine yıldızların ve Siobahnin güzelliği eşlik ederken, Luthien Bedwyr hayaüna gelen iyi şansın tamamen farkına vardı. Aldım Katerinle ilgili ılık düşünceler doldururken uykuya daldı.

Siobahn onun kadar rahat değildi. Luthien'in başında sessizce nö­bet bekledi ve uyuduğundan emin olunca, cebinden kadanmış bir kağıt çıkardı. Hala Luthien'i gözleyerek, yan-elf onu aça ve bir kez daha okuyabilmek için ateşin başına eğildi.

En sevdiğim yarı-elf kılıklı Siobahn'ıma, Bu kibar ve dürüst buçukluktan,

Rüzgarlar savaş üflüyor, o yüzden gitmeliyim, En güzel gülüm artık görüşümde değil.

Ama korkma, çünkü ne miller ne de deniz, Ne dağlar, ne nehirler, ne de tek-gözler,

Düşüncelerimizi engelleyemez, ne benim sana, ne senin bana, Ya da kalplerimizi örtemez sahte kılıkla.

Yaz-kıkldı meltemler tüylü çenemi gıdıklarken, Avucumun içinde güzelliğine bakmak duruyor.

Şu anda bana bu kadar ihtiyaç duyulmasaydı Maalesef bu kahramanlık gerektiren görev!

Gidiyorum fakat çok uzun bir süre için değil! Oliver

Page 195: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Yan-elf mektubu dikkatle kapattı ve cebine yerleştirdi. "Aptal Oliver," diye fısddadı kafasını sallayarak, kendini neyin içerisine sok­tuğunu düşündü. Bir sopa alıp ateşi kanşnrdı ve neredeyse tükenmiş haldeki odunlardan ufak bir ateş çıkarmayı başardı.

Oliver neler düşünüyor acaba diye düşündü ve buçukluğun sevdalı hamlelerinin kendisini gülünç duruma düşürebileceğini fark ederek derince içini çekti. Oliver bulaşıkhanedeki hizmetçiler ve diğer tec­rübesiz kadınlar arasında cazibeli biri olarak hatın sayılır bir üne sahipti, ancak geniş dünyanın kurallannı daha iyi anlayanlar, buçuk­luğun böbürlenmelerinin ve çalınmış süslü elbiselerinin ardındaki gerçeğin farkına varanlar, Oliver'ın bu yönünü bir parça şakadan daha fazla olarak görüyorlardı. Bu mektupta olduğu gibi çadak şiirle­ri, genç bir kızı veya başarılı ozanlann çalışmalannı okumamış, ağır işte çalışan bir kadını etkileyebilirdi, ancak Siobahn kıkırdayan bir okul kızı değildi. Buçukluğu net olarak görebiliyordu.

O halde, neden Oliveri bu kadar çok özlüyordu? Yan-elf Luthien'e doğru bakn ve onun artan horultulan arasında

ufak bir kahkaha atmayı başardı. Arnk alevler kaybolmuştu, ateş bir grup kor halindeki odundan başka bir şey değildi, fakat sıcaklığı önemli ölçüdeydi ve rahadancıydı ve arkasına yaslanan Siobahn son bir kez yolun boş olduğundan emin olduktan sonra, uykunun bas­tırmasına izin verdi.

Belirli bir eşkıya buçuklukla ilgili düşüncelerle dolu bir uykuya.

Ertesi gün soğuk ve kasvetli, tehdit edici bir şekilde yağmurluydu. Bütün dünya gri görünecek şekilde, nehirlerden yükselerek alçaktaki buludarla birleşen, kalın bir sis dağları kaplıyordu. Sesler de neredey­se görüş alanı kadar bastınlmışn ve Luthien ile Siobahn'm yakınlarda kamp yapan elfleri bulması biraz zaman aldı.

Elflerden biri gecikmeyi, sis kalkana kadar beklemeyi önerdi, an­cak Luthien buna katılamazdı.

"Gemiler yollarına devam ediyorlar," diye hamlam. "Ve süvariler Malpuissant Duvan'ndan yola çıktılar. Biz burada oturup konuşur­ken bile, muhtemelen Prensşehri'ne yaklaşmaktalar."

Daha fazla itiraz gelmedi ve grup dikkade deneme akınlan yapa-

1J5

Page 196: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R . A . U I V A 1 0 R E

caklan hatlan belirledi ve aynldılar, iki elf ana yol üzerinde noktada gerideki destek gücünün akıncılannı bekleyecekti.

Luthien ve Siobahn durmadan ilerlediler, izci dosdan onlar yola çıkar çıkmaz gözden kayboldu. Kendilerini çok yalnız hissettiler, ama yalmz olmadıklannı biliyorlardı. Arak İron Cross'un derinlikle-rindeydiler, Luthien'in Dük Resmore'u yakaladığı seferden çok daha derinde. Biliyorlardı ki, diğer izci grupları da yakınlarındaydı, yani tepegözler de.

ikilinin korkulannın onaylanması pek de zaman almadı. Luthien kayalık bir uçuruma kadar rehberlik etti, uçurumun kenanna sessizce yaklaştt ve aşağıya göz atn.

Aşağısında, kısa ve keskin bir inişten sonra, ettafı kayalarla çevrili bir açıklıkta tepegöz kampı yer alıyordu. Önceki gecenin ateşinden kalan siyahlığın üzerinde bir o yana bir bu yana dolanarak, erzaklarını toplayan bir avuç dolusu vahşi vardı. Birisi devasa kılıcını cilalıyor, bir diğeri ağır mızrağının ucunu sivriltiyor, bir kenardaki iki vahşi ise gümüş ve siyah renkli kalın koruyuculu—Luthien ve Siobahnin çok iyi bildiği tören süslemeli üniformalannı giyiniyordu.

Siobahn yayı elinde olduğu halde yanına geldiğinde, genç Bedwyr ona "Praetorian Muhafızları," diye fısıldadı. "Ne yazık ki, Green­sparrow'un olaya kanşuğını kanıdamak için kanıt aradığımızda işimiz bu kadar kolay olmamışa. Bir büyücü ile karşılaşmaktan iyidir!"

"Tarafsız bölgedeki Praetorian Muhafızlan hiç bir şeyi kanıtla­maz," diye akıl yürüttü Siobahn. Vahşilerden bir tanesi elinde bir kova su ile, Luthien ve ona doğru ilerleyince sustu ve biraz daha eğildi, ikilinin orada olduğundan habersiz olan tek-gözlü suyu uçu­rumun dibindeki kayalara döktü ve ardından kampa döndü.

Luthien bu noktada Siobahn'a hak vererek başım salladı, sonra ya-rı-elfe kurnazca baku. "Ama artık resmi olarak savaştayız," diye be­lirtti, "ve önümüzde bir düşman var."

Siobahn kampı dikkade gözden geçirdi. "En az yedi tane," diye yanıt verdi. "Ve biz sadece iki kişiyiz." Ettafına bakındı ve Luthien de aynını yapa, ancak etrafta dostlarından hiç biri yoktu.

Nihayet bakışları buluşarak ortak bir gülümsemede ve omuz silk­mede birleşti. "Onları çabucak öldürelim," Siobahnin verebileceği tek nasihatti.

Luthien Blind-Strikeri çekti ve vahşilerin hareketlerini izledi.Bir ta-

Page 197: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

nesi ateşin yanında duruyor, kor halindeki sıcak odun parçalarını bir keseye dolduruyordu, ama diğerleri taşlık alanın çevresine dağılmış­lardı ve sisin içerisinde birer gri gölgeden farklı görünmüyorlardı.

"Yakında aln olacak," diye söz verdi genç Bedwyr ve bayır boyun­ca ilerleyerek, hızla ve sessizce aşağı indi.

Sağ taraftan bir vahşi bağırdı ve Luthien hızla ona doğru saldırdı. Tepegözün üzerine doğru çullandı; ayağa kalkn ve saldırıyı karşıla­mak için kılıcını çekti.

Genç Bedwyr'in tam omzunun üzerinden vızıldayarak geçen bir ok, onu şaşırtu ve sola doğru sendelemeye zorladı. Şaşırmış tepegöz çılgınca kollannı oynatn, eğildi ve bağırdı ve oku omzuna yedi. Vahşi için daha da kötüsü, Luthien hareketinin hızım beceriyle takip etti. Genç Bedwyr takla atarak bir dizinin üzerinde doğruldu ve her iki eliyle Blind-Striker'x sıkıca kavrayarak harekete geçti. Keskin kılıç vahşinin kaburgalarına yandan girerek göğsünü yırtu, geniş bir yara aça.

Ölerek yere düştü, ancak Luthien buna pek dikkat edemedi. Aya­ğını yere basardı ve sağa doğru bir kaç koşar adımla yana fırladı, kılıcını havaya kaldırarak bir başka tepegözün aşağıya inen baltasını karşıladı. Luthien kılcını çapraz pozisyona çabucak getirerek vahşinin silahını kendisinden uzaklaştırdı, sonra Blind-Striker'm işlemeli kabza­sını tek-gözlünün suraüna vuracak şekilde ileri doğru yumruk ata. Müthiş kabzadaki keskin kenarlı ejderha kanadannın işlemesi, vahşi­nin tek gözünün kenarında derin bir yara aça ve görüşü kızıl kandan bulanan tepegöz, geriye doğru bir kaç adım sendeledi.

Luthien'in takip edecek vakti yokm, çünkü yeni bir tepegöz kendi­sine doğru hızla gelerek, sabit ayağı ile sola doğru yarım bir dönüş yaparak kendisine doğru gelen bir mızrağı kesmek için çaresizce aşağıya doğru hamle yapmaya zorladı.

Başka bir ok hazırlayan Siobahn, öldürücü bir aaş ile ona yol aç­mayı düşünerek, Luthien'in sağa doğru aalmasını takip etti. Ancak göz ucuyla bir kıpu'danma fark etti ve sallanan yayını durdurarak arkadaşının arkasına kilitledi. Tepegözün biri kayaların etrafından dolaşmışa ve şimdi Luthien'e arkadan saldıracakn.

Page 198: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Görüntüye girdi ve yan-elf okunu fırlatu, kusursuz olması gerekti­ğini, arkadaşını kurtarmak için sadece tek bir aüş hakkı olduğunu biliyordu.

Ok vahşinin kafasına saplanarak, onu bir hinin ile olduğu yere yığ­dı.

Kollan mükemmel bir uyum içerisinde hareket eden Siobahn, bir başka ok yerleştirdi ve firlattt, bu sefer ok Luthien'in suranna vurdu­ğu yaralı vahşinin göğsünü sıyırıp geçti. Bir kaç adım daha gerileye­rek, Luthien'e değerli bir zaman kazandırdı.

Fakat Siobahni yardımı aniden kesildi. Kamp boyunca sola doğru geriledi, ona doğru taşlık araziden gelen iki tane tepegöze doğru nişan aldı. Ok fırladı ve birinin karnına girerek, onu iki büklüm yapn.

Arkadaşının siper almak için umutsuzca kayalara doğru adayışını izlerken ve diğer vahşinin sislerin arasından sıyıılarak, baltasını hava­ya kalkık vaziyette tam tepesinde olduğunu görürken, Siobahn'ın buna sevinecek vakti yoktu.

"Sekiz," diye sızlandı yan-elf.

Mızrağın ucu üç hızlı hamle ile kendisine doğru geldi, ama Luthien her seferinde belini oynatarak sıynlmayı başardı. Artık sıram Siobahn'a dayamıştt, ancak diğer bir tek-gözlü arkasından hızla yak­laşırken arak onun kendisine yardımcı olamayacağını tahmin edebili­yordu.

Luthien adımlan ölçtü ve son anda yana dönerek şişlenmekten kurtuldu. Dengesi bozulan vahşi yanından geçip giderken, neredeyse kendi arkadaşım şişliyordu.

Genç Bedwyr bu kargaşanın arasında birine vurmak umuduyla hızla harekete geçti, ancak bunlar iyi eğitimli, tecrübeli Praetorian Muhafızlanydı. Sendeleyen arkadaşı ayağa kalkarken, diğer vahşi öne çıka, mızrağı Luthien'in hamlelerini önlemek için sağa sola hareket ediyordu.

Luthien seri bir şekilde saldırmaya devam etti, sonra aniden aşağı­ya ve yana doğru hamle yaparak, ikinci tek-gözün mızrağım savuş­turdu. Yeniden hızla sola yönelerek, ilkini geri çekilmeye zorladı, sonra kılıcım savurarak geriye doğru çekildi.

Page 199: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Savrulan mızrak onu ıskalayarak önünden geçti ve Luthien tam bir daire çizerek öbür taraftan sağa doğru döndü, aşağıya doğru eğilerek tek-gözün savunmasında bir boşluk aradı.

Buna tepki olarak, tepegöz mızrağının ucunu doğrudan yere sap­ladı ve kaçmaya başladı.

Luthien yuvarlanarak savunmanın alttna girdi, kılıcım vahşinin si­lah tutan kolunu gergin tutmakta kullanıyordu. Diğer tepegöz hızla geri dönüyordu, o yüzden genç Bedwyr boştaki eliyle hızlı ve sert bir vuruş yaparak, vahşinin burnunu kırdı.

Sonra Luthien geri kaçılıp, ayrılmak ve bir kez daha ikiliyle baş ba­şa kalmak zorunda kaldı. Bu kez daha fazla dikkade yüklendiler, Luthien'in kolaylıkla savuşturabileceği atak rutinleri gerçekleştiriyor­lar, ancak ortak savunma hadanm sağlam tutarak genç Bedwyr'i belirli bir mesafede tutuyorlardı.

En sonunda tepegözler tempolarım arttırarak ve birlikte çalışarak, Luthien'e hiç bir fırsat vermediler ve onu kaçınılmaz olarak zor du­rumda bıraktılar.

* * * * *

Tamamen içgüdüsel olarak Siobahn yayım havaya fırlattı ve onu iki eliyle bir ucundan yakaladı. Onu bir yılan gibi şaklattı ve vahşinin yüzüne vurarak, onun sendeleyerek gerilemesini sağladı. Yine dü­şünmeksizin, şimşek gibi hızlı yan-elf yayım bir kez daha havaya fırlara, bir eliyle yayını yakalarken diğeri ile de sadağına uzanarak bir ok çekti.

Baltalı tepegöz ona yaklaşmak için bir adım büe atamadan, yayını gerdi ve nişan almadan okunu fırlattı.

Vahşi sisin içine düştü. Siobahn arkasını döndüğünde, diğer tepegözün kayaların arkasın­

dan son sürat üzerine geldiğini gördü. Arkasından arkadaşı geliyor­du, hala karnım tutuyor ve boşuna çabalayarak sürüne sürüne ona yetişmeye çalışıyordu.

Siobahn başka ok atmaya fırsau olmadığını fark etti, o yüzden ya­yım bıraka ve kısa ve ince kılıcım çekerek ileri atıldı. Bayırın kenarına geldi ve yukan ve ileriye doğru sıçrayarak, rakibinin havayı yaran kılıcının üzerinden adadı. Üstünden geçerken kendi kılıcını batırarak,

m

Page 200: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R. A . S A L V A I O R £

tepegözün omzundan yaraladı, ama yanından geçip gittiği için bu hamlenin gerisinde çok az kuvvet vardı, o yüzden tepegöz kötü yara­lanmadı.

Siobahn koşarak yere ayak basn, tehlikeli bayırdan dikkade aşağıya iniyordu. O kadar hızlı hareket ediyordu ki, sürünen tek-göz tehlike­yi asla fark etmedi ve yamndan geçerken Siobahn ensesine yapuğı tek bir vuruşla onun işini bitirdi.

Siobahn soldaki açıklıktan koşarak çıkarken ve Luthien'in devam eden mücadelesinden uzaklaşırken, diğer vahşi hızla, fakat temkinli bir mesafeden onu takip etti.

£ £ • • •

Luthien acilen bir şeyler yapması gerektiğini ve bunu çabucak yap­ması gerektiğini fark etti, çünkü sersemlemiş ve kan kaybetmekte olan, ancak henüz işi bitmemiş üçüncü tek-göz birazdan çarpışmaya katılacakn. Blind-Strike A2. kurnaz ve saldırgan bir dizi hamle yapa, hepsi savuşturuldu, fakat Luthien bu hızı mücadeleyi kesmekte ve ilerdeki küçük açıklığın sonuna doğru koşmakta kullandı. Bellick hizasına gelen bir kayanın üzerine urmandı, sonra yana doğru sıçra­yarak kendisinin takip eden vahşilerden birinin saldırısından son anda sıyrıldı. Luthien karşıya bakarak ve önünde biraz mesafe bıra­karak, aşağıya tek-gözün yanına geldi. Kendisini geriye fırlatn—bu dönmekte olan tepegözün beklediğinin tam aksiydi. Buna rağmen vahşi şansını sorgulamadı ve mızrağını savurarak adamı şişlemeyi düşündü.

Sonra numarayı anladı, çünkü Luthien saat yönünün tersine doğru dönerek mızraktan kaçındı. Genç Bedwyr aşağıya atıldı ve Blind-Striker tepegözün kalçasında kötü bir yara aça. Vahşi yana sıçrayarak, Luthien'in tırmandığı kayamn üzerine gelişigüzel devrildi ve nefret dolu kılıcın birazdan öldürücü hamleyi yapmak üzere geleceğini düşünerek, yana doğru yuvarlandı.

Ancak Luthien saldınsını sürdüremedi, çünkü ikinci tepegöz geri gelmiş, genç Bedwyr'i bir kez daha savunmaya çekilmeye zorluyordu.

Page 201: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Bütün Avon Denizi'nde hiç kimse görmeden yönünü, ağaçlar ara­sında dans ederek bir çok karanlık gece geçiren elfler kadar iyi bulamaz. Bu yüzden kalın sisler, kendisini takip eden tepegözü geri­de bırakırken, Siobahn'a yardımcı oldu. Kendisine dolambaçlı bir yol çizdi, nişan almadan vurduğu tepegözün cesedine gelince acımasızca gülümsedi, yayı yerde sadece bir kaç ayak ötedeydi.

Yan-elf yaklaşmakta olan, nefesi kesilmiş tek-gözün homurtularım duydu. Yaya doğru hareketlendi, onu kaldırdı ve vahşi sisten çıka­ğından kötü kaderiyle yüzleşti.

Tepegöz merhamet dileyerek, kalın kollarını zararsızca kaldırdı ve eğer dövüş bitmiş olsa, Luthien bir kaç yarda ötede güç bir durumda olmasa, Siobahn auşını durdurabilirdi. Ancak şu anda olmazdı; dik­katini bu, "esirden," uzaklaştırırsa tek-gözün kendisini takip edece­ğini ve yaşamını ondan alacağını gerçeğini bildikten sonra olmazdı.

Ok havaya kalkmış olan kolların arasından vınlayarak geçti, tepe­gözün ağır göğüs zırhından yukanya doğru bir açıyla sekerek, vahşi­nin boğazına girdi. Tepegöz kollarım aptalca oynatarak bir an daha ayakta durdu, ama sonunda dizlerinin üzerine devrildi, son sözleri anlaşılmaz hırılülardı.

Siobahn dikkatini derhal, ikisi yakında üç tepegözle mücadele ede­cek olan, Luthien'e yöneltti. Yayını bırakıp kılıcım bir kez daha çek­meyi, onun yanına koşmayı düşündü, ama buna zamam olmadığın­dan korkuyordu.

'Yere yat!" diye bağırdı, arkadaşının anlaması için dua ederek. Emin olmayan, fakat başka fazla seçeneği de olmayan Luthien, ge­

riye doğru bir takla ata. Ok kafasının üzerindeki havayı yararak, tam yüzünün önünden geçip bir tepegözün göğsüne sertçe girerken, ancak yan yoldaydı. Vahşi tuhafça geriye doğru bir kaç adım atü, pisliğin içine düşmeden önce kollanm ölen bir tavuk gibi çırpa.

Luthien'in hareketini izleyen diğer tepegöz, sendeleyen arkadaşına bakmak gafletinde bulundu. O bir anlık duraksama genç Bedwyr'e ihtiyacı olan boşluğu verdi. Taklasını tamamlarken, alanda ayağını kadadı ve yön değiştirdi, eğilir vaziyette kalarak, kılıcıyla bocalamış olan vahşinin savunmasını yardı. Blind-Striker tek-gözün karnına daldı, yukarı doğru bir açıyla ilerleyerek diyaframından geçerek, akci­ğerlerine girdi.

Tepegöz geriye doğru tökezledi ve Luthien de onunla beraber

Page 202: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

düşmekten kendini kurtaramadı, ölü vahşinin üzerinde durdu. Yandan gelen bir ok, genç Bedwyr'e kalan tek tepegözün de sava­

şa yeniden katıldığı haberini verdi. Biraz endişeyle, Siobahnin ıska­ladığım gördü, ancak neyse ki, ok tepegözü çaresiz, dengesiz bir adayışa zorlayacak kadar yakından geçmişti. Luthien Blind-Striker'a kuvvede asddı, fakat işe yaramadı, çünkü kıkç gerçekten de sıkışıp kalmışa. Luthien çaresizkğinden doğan kızgınlıkla kükreyerek, bu kargaşadan çıplak eke çıka.

Yeniden dengesine kavuşan tek-göz, pek de istekk olamayan bk kesme hamlesi denedi, fakat Luthien kolunu ağır baltanın yan tarafı­na getirdi ve onu yana ittirdi. Sonra bk dizi sağlam yumruk indkme-ye başladı, sol ve sağ, sol ve sağ ve vahşi geriye sendeledi.

Tepegöz inada baltasıyla kendini savunarak, Luthien'in takibinden kendini korudu ve kafasını saüayarak hızla kendine gelmeye başladı. Adamın silahı olmadığını görünce yüzünü çkkin bk gülümseme kapladı.

Luthien ne aüşı gördü, ne havadaki vınlamayı, ne de çarpmanın etkisiyle kınlan kemiğin sesini duydu. Sanki nereden geldiği bilmez-mişçesine, bk okun arka ucu tepegözün dizinin yan tarafına saplan­mış duruyordu. Tepegöz inleyerek yere düştü ve bk kez daha balta­dan kolaylıkla sakınarak yumruklarını indirmeye başladı. Luthien indirdiği her darbe ile homurdanan tepegözü piskğin içine çarpu.

Siobahn yanma gelmiş, savaş alanını incelerken sınayordu. "Ala ölü ve bir esk," diye belirtti Luthien gözünü kırpu ve bk ko­

lunu narin dostunun omzuna atü. Siobahn kıvrak bk harekede ondan uzaklaşu. 'Yedi ölü," diye dü­

zeltti bayır çizgisini kastederek, "çünkü bk tanesi sisten çıkıp geldi." Luthien başıyla onayladı. "Dördünü ben öldürdüm," diye bekrtti Siobahn, "ve sen öldürdü­

ğün üçünü de ve de esiri benimle paylaşmaksın." Luthien'in gülümsemesi kayboldu. "Böylece alası benim," diye hesapladı yan-elf, "ve sadece ikisi ef­

sanevi Kızıl Gölge'nin!" Sonra bundan yeterince memnun kalarak uzaklaşu.

Hayretten şaşkına dönmüş olan Luthien, kampı ararken onu izle­di. Sonunda gülümsemesi geri geldi. "Meydan okuman kabul edüdi!" diye seslendi, bu harekat sırasında ona yetişmek için çok fazla fırsan

Page 203: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

olacağından emindi. Yakalanan tepegöz hadar boyunca ana gruba kadar taşındı, burada

Brind' Amour vahşiyi hipnotize edip değerli bilgiler almakta hiç bir sorun yaşamadı. Hat boyunca yaşanan diğer çarpışmalar daha çok mahkum gelirdi, onlar da sadece ilk mahkumun söylediklerini onay­lamakla yetindiler: çoğunlukla Praetorian Muhafızlanndan oluşan büyük bir grup güneye, yirmi mil kadar ötedeki geniş bir vadiye doğ­ru ilerliyordu.

Elinde bu genel tanım bulunan Brind' Amour, daha ilerilere bak­mak için kristal küresini kullandı. Sözü geçen kuvvederi buldu ve bundan memnun oldu. Eriadorlular tek-gözlülerle karşüaşmadan, yarı yolda Bellickin ordusuyla buluşacaklardı ve bu vahşiler için gerçekten de sıcak bir karşılama olacaku!

En sonun Bellickin ordusuyla temas sağlandığında, Luthien ve Siobahn Brind' Amour adına konuşmaları için öne getirildiler. Geniş ve rüzgarlı kayalık bir alanda toplanmış olan müttefiklerini—parlak zırhlar ve kalkanlar kuşanmış, çoğunluğu balta ve ağır çekiçlerden oluşan çeşitli silahlara sahip, beş bin azimli cüceyi gördüler. Bellick arkadaşları Shuglin ile birlikte onlann arasındaydı.

Luthien ve Siobahn bu manzara karşısında güçlükle nefes alabildi­ler. Genç Bedwyr'in içini umut kapladı; böyle müttefikleri varken Eriador nasd kaybedebilirdi?

"Kesinlikle tek-gözler için kötü bir sürpriz olacak," diye fısıldadı Siobahn onun yamnda.

"Cüce savaşçılar," diye yanıt verdi Luthien, Oliver'ın kalın Gascon aksamnı taklit ederek. "Ama, yoo, ne kadar da kötü kokuyorlar!"

Yan-elf dostuna göz kırpmak için döndü, fakat Siobahnin mah­zun bakışı karşısında bundan vazgeçti.

Luthien boğazım temizledi ve durdu, bir kez daha Oliver ve Siobahn arasında neler geçtiğini merak etti.

Page 204: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Liderleri zeki," diye belirtti Brind' Amour, güney yönündeki en­gebeli ve bozuk yolu inceleyerek.

Yaşlı büyücünün etrafında toplananlar bu görüşe karşı çıkmadılar. Tepegözler güneş battıktan çok sonra hızlanmış, vadinin sarp duvar­ları arkalarında kalana kadar kamp yapmamışlardı.

Page 205: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Brind' Amour kalın beyaz sakalını sıvazlayarak bir taşa oturdu, bir saldırı planı yapmaya çalışıyordu.

"Çok kalabalık değiller," diye öneride bulundu cüce Shuglin. "Kamp ateşlerini saydık ve eğer bir ateşin başında elli kişi yoksa, yarımızdan fazla değiller."

"O halde çok kalabalıklar," diye araya girdi Luthien. "Hah!" diye burnundan soludu savaşa susamış cüce. "Onları yıkıp f

geçeceğiz!" Brind' Amour söylenenleri ilgisizce dinledi. Bu kaliteli gücün, güç

dengesi ikiye bir kendi lehlerindeyken, Praetorian Muhafızlannı alt edeceğinden hiç bir şüphesi yoktu, ancak bir meydan savaşı ne kadar büyük bir bedele mal olabilirdi? Eriador henüz dağlardayken, Car-lisle'nin yakınına gelmek için bile katedilecek yolda bir çok zorlu çarpışma yapılacakken, kuvvetlerinin bir çeyreğini bile kaybetmeyi göze alamazdı.

"Onlara doğrudan her iki kanattan da hücum edersek," diye sordu Siobahn, "hadarımızı seyrek tutarız, böylece olduğumuzdan daha kalabalık olduğumuzu düşünürler, buna ne tepki gösterebilirler?"

"Saflannı bozar ve kaçarlar," diye yanıdadı Shuglin tereddüt etme­den. "Tek-gözler her zaman korkak olmuşlardır!"

Luthien kafasını sallıyordu, Bellick de. Brind' Amour onlar adına konuştu. "Bu grup iyi eğitimli ve iyi yönetiliyor," diye yanıt verdi yaşlı büyücü. "Kamp yapmadan vadiden çıkacak kadar akıllı ve disip­linliydiler. O kadar çabuk kaçmayacaklardır."

Adamın mavi gözlerinde kurnaz bir panlu belirdi. "Fakat geri çe­kilecekler," diye fikir yürüttü.

"Vadinin içine," diye ekledi Siobahn. "Vadinin duvarlarım hadanmızı sıkışurmak için kullanarak," diye

onlara kanldı Bellick, bu fikri anlayarak. "Vadiye," diye söylenenleri tekrarladı Luthien, "okçu gruplannın

bekleyeceği yere." Uzun bir sessizlik oldu, toplanan bütün liderler birbirlerine umuda

bakıyorlardı. Tepegözlerin çok disiplinli olduklannı biliyorlardı, fakat onları vadiye doğru geri çekilmeye zorlayabilirlerse, o zaman tek-gözlüleri bir tuzağın içine düşürülmüş hissine sokabilirler, ortaya çıkan kargaşa da onlan tamamen geri çekilmeye itebilirdi—ve kaçan düşmanlar pek bir zarar veremezler.

Page 206: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Eğer ilk saldırımızın ardından saflarını bozmazlarsa, o zaman saf­larımız tehlikeli şekilde incelmiş olur," diye araya girmek zorunda kaldı Brind' Amour, sadece bunun teoride göründüğü kadar kolay olmayabileceğini hamlatmak istedi.

"Ne olursa olsun onlan ezip geçeceğiz," diye söz verdi kan görü­nüşlü Shuglin, sözlerini vurgulamak için çekicini açık avucunun içine vurdu. Onun bu acımasız yüz ifadesine bakınca, Brind' Amour cüce­ye inandı.

Geriye bütün kalan kuvvederi uygun şekilde bölmekti. Luthien ve Siobahn bütün elfler de dahil olmak üzere keşif gruplannın çoğunu toparlayacak ve güneyi iki sessiz grupla tarayacak, tepegöz kampının etrafından dolaşarak ve vadinin kenarlanndan geçerek bayırlarda savunmaya yönelik pozisyon alacaklardı. Bellick ve Shuglin ön hatu, yandan çoğu cücelerden oluşan, dokuz bin kişilik gücü yönetmekle görevliydi.

Brind' Amour planın detaylanndan çıkarılmayı istedi, çünkü büyü­cü işe yarayacağı yeri bulması gerekeceğini anlamışn. Eğer tek-gözleri kaçırtmak istiyorlarsa büyü kanşımın önemli bir parçası olacaka, özellikle de ilk saldın anında. Ancak büyücü dikkatli olması gerekti­ğini biliyordu, çünkü eğer kendini fazla gösterirse, dağlardan sağ çıkacak tepegözlerden herhangi biri Carlisle'ye kadar gidecek bir dedikodu dalgası başlatabilirdi.

Yaşlı büyücünün kafasında tam da bu iş için gerekli bir büyü vardı, güç fark edilen, fakat şeytani etkiye sahip bir büyü. Sadece onu nasıl en iyi şekilde kullanabileceğini bulmalıydı.

Her ikisi de beş yüz kişilik olan, iki kanattan oluşan ordu o gece yola çıkü. Luthien ve Siobahn yan yana gidiyor, doğudaki tepegöz kampını geçen hatan uç kısmını oluşturuyorlardı. Şafak sökmeden az önce vadinin kenanna vardılar, bayırlardan dikkatie geçtiler, kuzey­deki çarpışmadan gelen ük pauroları duyduklannda bile kendilerine uygun pozisyon anyorlardı.

Neredeyse iki bin Eriador askeri sağ kanat, bk diğer iki bin ise sol kanat hücumunu gerçekleştiriyordu, ama Praetorian Muhafızlarını esas çıldırtan hatun ortası, beş bin sert bakışk, savaşa susamış cüce-

Page 207: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

nin gümbürtüsüydü. Ön tepegöz gruplan paldır küldür yürüyen bodarın ağırlığı alnnda basitçe ezilip geçildi, fakat Brind' Amour'un da düşündüğü gibi bu güç iyi eğitimliydi ve kararlı bir savunma yap­mak üzere yeniden toparlandılar.

Sonra Brind' Amour işe koyuldu. Tepegözler sayılarının daha az olduğunun farkına vardılar, ancak görülen o ki, kalıp savaşacaklardı. İçi temiz su dolu iki maşrapayı tutan büyücü, bir kolunu sola, bir kolunu sağa doğru aça, büyülü sözleri mırıldanarak hafifçe dans ediyor, ayaklarını belirli bir tarzda hareket ettiriyordu.

Su maşrapalardan fırladı ve havada kaybolmuş gibi göründü, oysa gerçekte o kadar incelmişti ki, neredeyse görünmüyordu.

Brind' Amour büyü gücünü zerk ettikçe, perde genişleyerek bütün cüce ve Eriador hatanı çevreledi. Toz ve paara arasında büyülü sıvı seçilemeyen bir aynaya dönüşerek, hücum eden kuvvederin sayışım etkili bir şekilde ikiye kadadı.

Tepegöz liderleri aptal değillerdi. Elbette herkesi tek tek saya­mazlardı, ama bir anda bu kudurmuş ordunun kendilerinden sayıca üç veya dört misli üstün olduğunu ve kendilerini yıkıp geçeceğini anlamışlardı. Beklendiği ve umulduğu gibi, tepegöz safları arasında güneydeki vadinin dar zeminine geri çekilme emri yankılanmaya başladı.

Yeterince hızlı geri çekilip kaçamayan bazı tepegözler kendilerini bir anda kızgın cücelerin arasında buldular, genellikle ikiye veya üçe karşı tek durumda kalıyorlardı.

Ancak Praetorian Muhafızlan'mn esas kısmı başlan önde, hızla koşarak çıkmayı başardı. Emirler bir grup kumandanından diğer grup kumandanına etkik bir şekilde aktarılmaya devam etti, tam da Brind' Amour ve generallerinin beklediği gibi. Tek-gözlüler vadinin sarp-duvark kenarlanna geldiklerinde, plan tamamen şekülendi. Te­pegöz kuvvederinin üçte ikisi vadinin ağzında, gözü dönmüş düş-manlannı yavaşlatmak için, bk savunma hatn oluşturacak ve bu arada tek-gözlerin geriye kalanlan doğu ve bandaki bayırlara urmana-rak, yüksek, daha kolay savunulabüen noktalar bularak Eriadorlulan ve cüce müttefiklerini önemk bk dezavantaja sokacaklardı.

Gizlenmiş tüneklerinde Luthien, Siobahn ve diğer bin okçu sabırla bekkyor, tek-gözlerin hücuma geçmelerine, savunma hatanın uza­tılmasına ve diğerlerinin ttrmanmalanna izin veriyorlardı.

Page 208: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Üç grup Eriador hücumu birleşince, vadinin ağzında hemen kor­kunç bir savaş başladı. Hiddetli cüceler hala gruba öncülük ediyor, kendilerinden çok daha büyük olan tepegözleri korkusuzca ittiriyor­lardı. Her bir tek-göze karşı bir cüce ölüyordu, fakat sırf hatun ağır­lığı Praetorian Muhafızlarını yavaş yavaş geriletiyordu.

Tepegöz generali Luthien'den fazla aşağıda olmayan bayınn üze­rinde duruyor, emirler yağdırarak askerlerinden, bu doğu duvarında ilk direniş noktası olacak kayalık bir katmanı tutmalannı istiyordu.

Luthien yayını açu ve onu sabidedi; general bu gün öldürdüğü ilk kişi olacaka.

"Özgür Eriador!" diye işareti haykırdı ve oku fırladı, hedefi şaş­madan tepegözü sırnndan vurarak, vahşiyi vadinin kenarından aşağı­ya doğru kafa üstü düşürdü. Luthien'in her yanından, yol boyunca her yüksek alandan, Eriador okçulan gizlendikleri yerlerden çıkarak şaşkın vaziyetteki tepegözleri ok yağmuruna tuttular.

"Özgür Eriador!" diye bağırdı Luthien yeniden, taştan bir bayınn ardından çıkarak kılıcını çekti ve bir sonraki ayak basabileceği yere atlayarak indi. ikinci okunu fırlaup, ikinci tepegözünü öldüren Siobahn, ona bağırarak nereye gittiği sormak istedi, fakat sonra bun­dan vazgeçti, aslında heyecanlı arkadaşına gülmekten vazgeçmişti.

Ok yağmuru devam etti; bir kaç yerde tepegözler ve Eriadorlular göğüs göğüse çarpışmaya başlamışlardı. Ancak Eriadorlular daha yüksekteydiler ve okçu desteği ile bu küçük çarpışmaların çoğu, bir kaç tepegözün ölmesiyle ve diğerlerinin de hızla kaçmasıyla son buluyordu.

Ancak vadinin tabanı şaşkın tek-gözler için daha iyi bir yer değildi. Savunma çizgisi bir süre daha dayandı, fakat kaçındmaz olarak vadi­ye akan cüceler ve Eriadorlular tarafından geriye ittirilince, bütün düzen bozularak kaynayan bir kaos kazanına aka. Yerden toz bulut­lan kalka, vadinin duvarlarından gümbürtüyle kayalar yuvarlandı ve zafer çığlıkları ile ızdırap çığlıklan taştan taşa yankılandı.

Görüntüsü kalın toz buludan ile sınırlanıp, tepegözler vadinin du­varından düşmeye başlayınca, Siobahn kendisine hedef bulamaz hale geldi. Yayını aldı ve bayırdan aşağıya inmeye başladı, dikkade inerken Luthien'e sesleniyordu.

Sadece bir kaç yarda yanında ve yaklaşık on iki yarda aşağısında, inada gelen bir grup tepegöz gördü. Anında yayını kaldırdı ve bir ok

Page 209: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

yerleştirdi, ancak çaresizce bir hareket ile Luthieni bulmak için tek-gözlerin ilerisine bakarak bir an tereddüt etti. Kesinlikle onun indiği yoldan gidiyorlardı, mutlaka ona rasdamışlardı veya yakında rasdaya-caklardı!

Önden gelen yüz elli kiloluk, kocaman, kaslı tek-gözlü, kayalık çı-kınnya bir elini koydu ve bacağını atarak kendisini yüksek kayamn üzerine çekti. Tepegöz dengesiz bir şekilde öne doğru sendeledi ve , bir çığlık atn ve Siobahn bayınn alundaki çukurdan çıkan tamdık kılıcı görünce onun çılgına dönmesinin sebebini anladı. Blind-Striker canavann içinden geçerek sırunı deldi ve Luthien hızla çıkarak kılıcı­nı geri çekti ve tepegözü omuzlayarak kayadan düşürdü.

Bir sonraki kayaya, oradan diğerini ve oradan da üçüncüsüne düş­tü.

Genç Bedwyr kana bulanmış kılıcını kayaya bırakarak yayını çekti. Bir, iki, üç oklan fırladı ve her biri yuvarlanan canavann üzerinde bir delik açıyordu.

"Lanet olsun sana," diye söylendi Siobahn ve bir ok fırlanp hattan kopup gelen tepegözlerden birini vurmayı başardı. Sonra yan-elf Luthieni kılıcım bir kez daha yerden alıp, "Özgür Eriador!" diye bağırırken ve kayadan adayıp hızla düzensiz bir grup tek-gözlüye saldırırken izledi ve hayrete düştü, ondan ilham aldı.

Siobahn çabucak olaylann korkusuz genç dostunun kontrolünde olduğunu anladı ve o yüzden kendisine başka hedefler arayarak iler­ledi. Yan-elf vadi tabanından sadece elli ayak yüksekliğe gelince bu­nun kolay bir iş olmadığını fark etti, çünkü tamamen bir bozgun başlamışa. Her iki saf da bozulmuştu, fakat Bellickin yetenekli cüce savaşçılan kamayı andıran sağlam gruplar oluşturmuşlar, herhangi bir tepegöz grubunun denemesini anında kesiyorlardı. Saflanndan ayn-lan düzensiz tepegöz bölükleri, onları destekleyen Eriadorlular tara­fından yıkılıyor, savrulan kılıçların ve baltalann alanda eziliyorlar, aym anda farklı yönlerden gelen mızraklara hedef oluyorlar veya daha da basitçe basıp geçen ordunun alanda yere düşüp eziliyorlardı.

Vadinin ağzında, Brind' Amour tatmin olmuş bir şekilde olanlan izliyordu. İyi iş başarmışa—hepsi de iyi iş başarmışlardı—çünkü

Page 210: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

arak bu aızaktan kurtulmayı başaran tepegözler Avon'a kadar bütün yol boyunca kaçarken normal büyüklüğünün iki katında bir ordudan söz edeceklerdi.

Bir kaç kat daha büyük diye düşündü büyücü, çünkü panik halinde geri çekilen askerlerin düşmanı olduğundan büyük gösterme alışkan­lıkları vardı, bir büyücünün basit numarasından bile daha büyük!

Büyücü bir çarpışma gördü, vadinin ban duvarındaki alçak bayır­larda, bir grup tepegöz dev kayalan kendilerine siper edinmiş, sağlam bir çember oluşturmuştu. Bir grup elf onlara ulaşmaya çalışıyordu, fakat zemin tek-gözlülerden yanaydı.

Brind' Amour bir kez daha büyü yapmaya başladı, kollarım yanlara aça ve sözleri büyülü enerjiyi getirirken, kollannı ileri doğru uzatarak ellerini çırpa.

Tepegözlerin oluşturduğu savunma çemberindeki kayalar birden yuvarlanarak canavarlan sıkıştırdı, bir kaçım ezdi ve geride kalanlan açıkta bıraka.

Elfler anında onların üzerine çullanddar, narin kılıçlan düzensiz canavarlann çaresiz savunmalannı yararak onlan bir kaç saniye içeri­sinde yere serdi. Elflerden bir devrilmiş kayarım üzerinde duruyor, kafasını sallıyordu. Doğuya baktt, sessizce duran Brind' Amour'u gördü ve yaşlı büyücüyü selamladı.

Sonra o ve arkadaşlan fırladılar, çünkü henüz hala daha öldürüle­cek tepegözler vardı.

Brind' Amour iç çekti ve vadiye girdi, yüzyıllar önceki genç günle­rinden, büyülerini efsanevi Ministry katedralinin yapımına yardımcı olmak için kullandığı zamanlardan hamladığı eski bir ilahiyi okuyor­du.

"Ölüm Vadisi deniyordu bu ayete ve vadiden sadece bir kaç ayak içeride olmasına rağmen, büyücü tepegözlerin, cücelerin ve insanla­rın cesederine basmaya başladı.

Uygun bir isim.

* * * * *

Luthien vadi duvarının yukanlanndaki dar bir çıkma boyunca ko­şuyor, alternatif bir yol veya daha geniş bir yer anyordu; çünkü kaçan bir grup tepegöz kendisine yaklaşmaktaydı. Tek-gözlüler onun orada

Page 211: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

olduğunu bilmiyoriardı, ancak yakında farkına varacaklardı. Luthien sola, sarp vadi duvanna bir bakış atü, denemeye bile cesaret edeme­yeceği bir tırmanmaydı. Sonra Siobahni veya peşindekilere nişan almış başka okçuları görme ümidiyle, sağa, vadi tabanına doğru aşa­ğıya bakn. Tek gördüğü kaim bir toz bulutuydu; o yönde kendisine müttefik bulamayacakn.

Yol ilerlemeye devam etti, dar ve tehlike dolu. Luthien arkasında kaç tane tepegöz olduğunu bilmiyordu, fakat

bir kaç tane vardı, en azından ve burada, hareket etmek için bu kadar az yerin olduğu bir zeminde, kendisinden fazla sayıda kişiyle dövüş­mek arzusunda değildi. Ancak tam olarak bunu yapmaya kabullendi ve şansları eşidemek için nasıl hızla saldırabileceğini ve bunun için elinde ne gibi kaynaklar olduğunu gözden geçirdi. Bir ok ansı en öndekini öldürebilir—eğer yeterince şanslı ise düşmekte olan bera­berinde ikincisi götürebilir veya en azından Luthien'in bir kaç ok daha atabilmesi için diğerlerini yavaşlatabilirdi. Peki ya eğer ıskalarsa veya ilk ansı önden gelen tepegözü öldürmezde, canavan sadece yavaşlatırsa?

Yayım değil, sadece kılıcını kullanmaya karar veren Luthien bir di­ğer dönemeçten döndü. Dönecek ve savunmaya geçecekti. Bu alan­da çıkıntının genişlediğini gördü, uçurumun duvannda bir kaç ayak derinliğinde bir çöküntü vardı.

Rahadayarak iç çeken Luthien, duvara sıranı yasladı, sihirli peleri­ninin başlığını kafasına taka ve hiç kıpırdamadan durdu. Sadece saniyeler sonra yaklaşan, ağır ağır yürüyerek vadinin kenarına tırma­nıp kaçmaktan bahseden, tepegözleri duyabiliyordu.

Tek-gözler dönemeci döndü; başlığının altından bakan Luthien onlan geçerlerken saydı. İlki geniş alana ilerlerken, yedincisi ve de sonuncusu göründü.

Durup bu gözü dönmüş grupla çarpışmayıp, zekice ilerlediği dü­şüncesi Luthien'in zihninde uçuştu. Ancak cüretkar genç Bedwyr tepegöz grubunun sonundakilerin kolay hedefler olduklarım fark ettiğinde, o zekice düşüncesi bk anda uçtu gitti.

Yapağının pek de biüncinde olmayarak, Luthien duvardan fırlaya­rak, ilerleyen tepegözü çıkmadan aşağıya doğru omuzladı. Luthien yüzü uçuruma dönük vaziyette durdu, sonra sabit ayağı ile tam bir dönüş yaparak saldırıyı anlamaya çakşarak dönen, bir sonraki şaşkın

2li

Page 212: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

tepegözün kalçasına Blind-Striker At sert bir darbe indirdi. Luthien her iki eliyle de kılıcını sıkı sıkı tutarak, kuvvede batırdı ve

ikinci canavan da çıkınudan aşağıya düşmeye zorladı. Daha şimdiden dar patikada yol alan üçüncüsü, kükreyerek döndü, kılıcını çekmişti. Luthien ona doğru koşarak, arkadaşlarının kendi etrafını sarmaması için, onu geniş alandan uzakta tuttu. Tek-gözlerden ikisi tehlikeli Eriadorlular tarafından arkadan yakalandıklarını düşünerek hızlarını arttırddar, dar patikada ellerinden geldiğince hızlı koşmaya çalışıyor­lardı. Diğer ikisi durdu ve döndü, çarpışan arkadaşlanna seslendiler.

Luthien kılıcım delicesine kullanıyor, tepegöze bir an bile olsun rahat vermiyordu. "Onları yakaladım!" diye bağırdı adam, destek beklermişçesine omzunun üzerinden arkaya bakarak.

Laubali tavn ve kıyafeti onunla savaşan canavara çok şey ifade edi­yordu. "Kızd Gölge!" diye bağırdı aptal tepegöz. Bu tam arkadaşlan-nın duyması gereken şeydi. Geleneksel tepegöz bağlılığı ile, çarpış­makta olan arkadaşlarına elveda diyerek kaçtılar.

Korku, Luthienie dövüşen tepegözü cüretkar, pervasız saldırı hamlelerine sürükledi. Bir adım geri çekilerek, bir ayağını geriye atu, sonra bu cesur taktiğin rakibini hazırlıksız yakalayacağını umarak, omzunu indirip hızla öne auldı.

Olmadı. Luthien yalnızca bir adım geri atu ve duvarın etrafından yana, daha geniş alana kaydı. Blind-Striker sendeleyerek yanından ge­çen tepegözün kaburgalanna rahatça girdi.

Luthien kılıcı geri çekip, savunmaya geçmekte gecikmedi. Tepegöz inleyerek kıpırdamadan durdu, kılıç ustasına doğru dönerek yüz yüze gelmeye çalışıyordu. Nihayet bunu başardığı anda, sıçrayıp kendisine uçarak tekme atarak aşağıya fırlatan Luthien'in bodannın tabanlarını gördü.

Luthien hemen ayağa kalku. "Kızıl Gölge, bu doğru," diye seslen­di yuvarlanan tepegöze. Derin bir nefes aldı ve kaçan dördünün peşinden dar patikaya girdi. Durup takibi beklemeyeceklerinden emin olan Luthien, Blind-Striker3! kınına geri koydu ve sırtından kat­lanan yayım çıkartn ve koşarken onu açıp, okunu yerleştirdi.

Korkmuş olan tepegözler tehlikeli yolda ihtiyatsızca ilerliyorlardı ve bu yüzden Luthien arayı fazla kapatamadı. Ancak bir anş fırsau buldu ve köşeyi dönen bir tek-gözü baldırından vurarak, ondan en iyi şekilde yararlandı. Sendeleyerek görüntüsünden çıku, ama Lut-

Page 213: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

hien onun kaçamayacağını biliyordu. Kılıcım çıkardı ve hücuma kalka, köşeye yaklaşırken kararlı bir şekilde yavaşladı.

Canavan eğilmiş, duvara dayanmış, bir eliyle kılıcım diğeri ile de kanayan baldınnı mtarken buldu. Çıkınu boyunca bir kaç ayak ötede duran arkadaşı tedirginlikle bekliyordu.

Luthien laubali bir şekilde ileri doğru yürüdü ve yarak tek-göze küt diye vurdu. Bu doğrudan saldırıyı karşıladı, fakat darbenin ağırkğıyla neredeyse yere yuvarlanıyordu. Arkadaşı kükredi ve ileri doğru atıl­maya kalka, ama Luthien sadece Blind-Strikerh sol ekne akp, sağ ekyle de omzundaki yaya uzanarak buna bir son verdi.

"Arkadaşın kaçu," dedi yarak tepegöze. "Teskm olursan kabul e-derim."

Canavar kıkcını indirdi ve doğrulmaya başladı, sonra aniden öne aülarak cesarede kıkcını savurdu.

Luthien tek bir hamlede, yayının ucunu sağdan sola doğru, önüne getirerek hamle yapan kıkcı yana ittirdi. Blind-Striker öne fırlayarak dengesiz durumdaki canavann kalbine girdi, sertçe duvara fırladı ve yavaşça yere düşmeye başladı, cansız gözü soğuk soğuk Luthien'e bakıyordu.

Genç Bedwyr ileriye baka ve daha geniş bir alana açdan dar pati­kanın daha fazla üerlemediğini gördü. Onlar o alana ulaşmadan, kaçmakta olan tepegözlere yetişmesine imkan yokm. Luthien içini çekerek vadinin tabanına baka, sonra kendisini oraya götürecek olan yolu inceledi. Bir ses onu tekrar çıkınnya doğru döndürdü, onu şaşır­tan bir şekilde, kaçan iki canavar son sürat kendisine doğru gekyor-du!

Ve her ikisi de önlerine bakmaktan çok arkalanna bakıyorlardı. Luthien son öldürdüğünden uzaklaşu ve bk kez daha muhteşem

pelerininin kamuflajını kullanarak, sıranı duvara verdi. Başkğının alandan bakınca, kaçan tepegözün sendelediğini ve bk an sonra yüzüstü yere düştüğünü gördü.

Geriye kalan tepegöz kafasını eğdi ve korku içinde bağırdı, son hızla koşarak, duvarda ölü olarak yatan, geride bıraknğı arkadaşının yanından geçti.

Luthien fırladı; tek-göz bir an için koşmayı bıraka, sonra ileri doğ­ru sendeledi.

Her iki ekyle de Blind-Striker1! sıkıca kavrayan Luthien, kıkcını öne

Page 214: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

doğru savurdu ve arkadaki bacağını yere indirerek, delinmiş tepegöz kendisine doğru gelirken yere çömeldi, takla atarak kanlı silahtan kaçu. Sırtüstü çıkınuya düştü, zamanında kalkabilmek için fazla ser-semlemişti, Luthien oraya geldi ve küıcı görevini bitirmek üzere tepegöz etine girdi.

Görmediği dostu elinde yayı olduğu halde patikadan koşarak yanı­na geldiğinde, Luthien hiç şaşırmamışn.

"Bugün sekiz tane öldürdüm," dedi Siobahn gururla. "O zaman geride kaldın," dedi yorgunluktan bitkin düşen Luthien,

üzeinden kan damlayan kılıcını yukanda tutarak. "On dört ve böyle­ce on alaya on dört ben öndeyim."

Yan-elf genç adama haşin bir bakış atü. "Carlisle'ye daha çok var," dedi acımasızca.

İki arkadaş birbirine gülümsedi.

*****

Onlan uzun vadinin ortasında bir grup Eriadoriu ve cücenin ara­sında bulduğunda, "Tamamen geri çekiliyorlar," diye bildirdi Shuglin iki krala, Bellick ve Brind' Amour'a.

"Düzensiz olarak," diye ekledi bir diğer cüce. "Korkaklar gibi ka­çıyorlar!"

"Gerçek bir bozgun, o zaman," diye akıl yürüttü Bellick ve buna katılmayan yoktu. Birleşik insan ve cüce ordusunun kayıplan şaşıla­cak kadar azdı, ancak gelen bütün raporlara göre ölen tepegözlerin sayısı yaklaşık iki bin kadardı.

Cüce kralı Brind' Amour'a döndü. "Bütün hızımızla takip etmeli­yiz," dedi Bellick. "Onlan düzensizken ve savunabilecek zemin bu­lamadan yakalamalıyız."

Yaşlı büyücü uzun bir süre bunun üzerinde düşündü. Burada dü­şünülmesi gereken bir çok şey vardı, erzaklarının çoğunun vadinin bir kaç mil kuzeyinde olduğu gerçeği gibi. Ancak Bellick'in düşüncesi mannklıydı, bozgun korkusunun geçmesine fırsat verirlerse, Prae­torian Muhafızlan hızla toparlanır ve bir daha bu kadar kolay yaka­lanmazdı.

"Bu konuda seni izlerim," diye Brind' Amour'a garanti verdi Bellick; cüce, büyücünün içine düştüğü tereddütün farkındaydı.

Page 215: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Buna rağmen sana yalvarıyorum, cücelerimin başladıklarım bitirme­lerine izin ver!"

Etraftaki her cüce bu lafa sevinç çığlıkları atu ve Brind' Amour DunDarrow'un ateşli savaşçüannı durdurmamn, ordusunun ileride ödemekte zorlanacağı bir bedel oluşturabileceğini anladı. "Kuvvede-rinle birlikte git," dedi Bellick'e. "Ama çok uzağa gitme. Tek-gözleri kaçırtmaya devam et. Benim askerlerim yaralılarımızı ve erzaklarımı­zı toplayacak ve orada kamp kuracak," Brind' Amour vadinin güney ucunu işaret etti. "Bu gece bize geri dönün ki, sabaha ortak yürüyü­şümüzü devam ettirebilelim."

Bellick bunu başıyla onayladı, parlak turuncu sakalının ardından gülümsüyordu. Yanından geçerek, hevesli kullarının arasına doğru ilerlerken, Brind' Amour'un omzuna dostça vurmak için uzandı.

"Carlisle'ye kadar," diye şarkılar başladı yavaşça ve sonra ses arta­rak bir gümbürtüye dönüştü.

Page 216: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

O gün kamp kuran, yaralılarla ilgilenen, ölüleri gömen Eriador as­kerlerinin ana grubuna Luthien kumanda etti. Tepegözlerin yeniden toparlanıp kendilerine saldıracaklarını zannetmemesine rağmen, dik­kati elden bırakmamayı yeğledi. Vadinin kenarları boyunca keşif erleri görevlendirildi; okçular kampın üzerinde, vadinin duvarlarında

Page 217: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

yerlerini aldılar. Brind' Amour günün geri kalanını çadınnda yalnız başına geçirdi,

ancak çadınnın yakınından geçen askerler, onun sık sık bir şeyler fısıldandığını duydular. Güneş battıktan sonra ortaya çıknğında, Luthien ve Siobahni gece nöbetini organize ederlerken buldu. Shuglin de dahil olmak üzere, Bellick'in cücelerinin bir çoğu geri dönmüştü, her biri kaçmakta olan orduya verdikleri cezalardan bah­sediyorlardı.

"Her şey yolunda gidiyor," dedi Brind' Amour Luthien ve Siobahn'a, üçü ender bulunan sessiz bir an yakaladıklannda.

Luthien Brind' Amour'un günün geri kalanını, işgalin diğer kolla-nyla büyülü bir iletişim kurmakla geçirdiğinden şüphelenerek, büyü­cüye şüpheyle baka, bu gerçeği büyücü az sonra doğruladı.

"Yönetici Byllewyn ve kuvvetleri duvarı geçerek Prensşehri'ni ku­şamlar," dedi büyücü, "ve haşa son savaş yüzünden garnizonu olma­yan ve hala kendilerine önderlik edecek bir büyücü-dükleri olmayan zavallı halk teslim olmak üzere. Tam bu gece, Prensşehri'nin geçici valisi Yönetici Byllewyn ve Kayryn Kulthwain ile koşulları belirle­mek üzere buluşuyor."

Luthien ve Siobahn bundan tatmin olmuş bir şekilde birbirlerine bakalar; bu tam da umdukları şeydi. Prensşehri doğudaki kara kuv-vetlerine ciddi bir engel oluşturabilirdi. Sadece bir kaç gün boyunca bile durdurulsalardı, Carlisle'ye asla zamanında varamazlardı.

"Doğu filosu Dulsen-Berra kıyılarına vardı," diye devam etti Brind' Amour, "Beş Nöbetçiler'den üçüncüsüne."

"Kayıplar?" diye sordu Siobahn. "Sözünü etmeye deymez," diye yanıt verdi yaşlı büyücü. "Görülen

o ki, bağımsız adalılar arasından bize kaülan sayısı bize karşı savaşan­lardan daha fazla."

"Şüphesiz Huegoth dehşeti yüzünden," dedi alaycı bir tonda Siobahn.

Böylesine kötümser laflar duymak istemeyen Luthien, ona sert bir bakış ata, ancak yan-elf geri adım atmadı. "Kölelerin yenilenmeleri gerek," dedi sonuç olarak.

Genç Bedwyr, onun Oliveri taklit ettiğini fark etti. Oliver deBurrows, ahlaki vicdanım, diye alay etti ve bu düşünce ile titredi.

"Pek de değil," diye Siobahnin kaygılannı yanıdadı Blind' Amour.

21J-

Page 218: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Huegothlar bizim geınüerimizi gölge gibi takip ederek, kıyıdan ve umuyorum ki, Greensparrow'un dikkatinden uzakta duruyorlar. Şu ana kadar sınırlı askeri harekadarımıza katılmadılar ve bu konuda Kaptan Leary'den hiç şikayetçi olmadüar."

Haberler şaşırncı olsa da, sevindiriciydi. Ateşkese inanan Luthien bile, Huegothlann bu kadar uzun süre böyle düzgün davranmalarını beklemiyordu.

"Ağabeyin gerçeği biliyor, tabi ki," diye devam etti Brind' Amour. "Vahşi Adaklan masum insanlardan uzak tutma isteğimizi anlıyor. Fakat Erhan, Kral Asmund'a savaş gemileri için çizilen uzak rotamn, Greensparrow'un Eriador'un en yeni müttefiklerini bilmemesi için olduğu garantisini verdi."

"Asmund ona inanıyor mu?" diye sordu Luthien, biraz şüpheliydi. "Huegothlar düzgün davranıyorlar," diye yanıt verdi Brind'

Amour ve daha fazla bir şey söylenmesine gerek yoktu. "Peki ya ban filosu?" diye sordu Siobahn, saklamaya çakşUysa da,

kaygılan sesinin tonundan açıkça anlaşıkyordu. Bu yan-elfle Okveri yan yana düşünmeye çakşan Luthien'i gülümsedi. Ancak bu görüntü henüz zihninde şekikenmeden kayboldu, çünkü bandaki filodan bahsedilmesi bile Luthien'in düşüncelerini Katerin'e yöneltti. Luthien aniden kendisine görevini hamlam ve omuzlanm dikleştirdi, ama aşkı için olan korkularım kafasından atamıyordu. Luthien asla Katerin'inden savaştan uzak kalmasını istemezdi, hele nedeni bu kadar önemkyken, ancak en azından her an onun iyi olup olmadığını büebilmek için, yam başında olmasını isterdi. Luthien o anda Brind' Amour'un Katerin'i belki de bilerek kendisinden uzağa yokadığını düşündü. Ve belki de bu iyi bk şeydi, diye itiraf etmek zorunda kaldı genç Bedwyr. Ne kadar iyi dövüşebikr, eğer o askerlerin arasında Katerin'in de olduğunu bikrse, kuvvederini cüretkar bk savaşa sü­rüklemekte ne kadar istekk olurdu? Luthien'in tanıdığı en yetenekk savaşçılardan biriydi ve korunmaya ihtiyacı yoktu, ancak buna rağ­men kalbi onun için atarken onu kokamadan nasıl durabikrdi?

"Kuzeydoğu menzikndeki ve üç adalardaki kuvvederin tamamı a-şağıya indi," diye onlara haber verdi Brind' Amour. "Tamamen top­landılar ve sabahleyin, gelgit yüksekteyken Charley Limanı'ndan yelken açacaklar."

Şu anda ayn oknalan her ikisi için de daha iyiydi, diye itiraf etti

Page 219: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

ŞJDeRl-tA K R A L

Luthien, ama bu onun korkularım yaaşürmaya yetmedi. "Her şey yolunda, harekat için çok muhteşem bir başlangıç!" dedi

Brind' Amour neşeyle, beyaz dişleri sakallı yüzünde parlıyordu. Bu açıklamayla toplana sona erdi. O ve Siobahn oradan ayrılırlar­

ken, Luthien yan-elfin suraundaki ifadeyi fark etti ve onun da uzak­taki arkadaşı için aynı endişeyi paylaşağını anladı. Ancak hiç şüphe yoktu ki, Siobahn Oliver hakkındaki düşünceleri konusunda daha çekingendi. Luthien ortak endişelerini dile getirmedi; ne anlamı vardı ki?

"Carlisle'ye kadar," dedi birden, cücelerin haykırışlarım taklit ede­rek.

Siobahn ona baka, şaşırmışu ve sonra yapmaları gereken işi haür-latağı için minnet duydu. "Ben doğuya gideceğim," dedi, "ve nöbet tutulan hatun güvende olduğundan emin olacağım."

"Ve ben de baaya," dedi Luthien ve birbirlerine selam verip ayrü-dılar.

Her ikisi de yalnız kaldıklan için birbirlerine minnettardı.

$ $ • • •

Brind' Amour'un gülümsemesi çadırına girer girmez kayboldu. Kolay kazandan erken zaferlerle, işler gerçekten de ümit ve heyecan dolu başlamışa. Dağlarda Praetorian Muhafızlarını bozguna uğrat-malan, üpkı Huegoth müttefiklerinin davranışlarında olduğu gibi, en iyimser beklentilerinin de üzerinde başarılı olmuşm. Ancak büyücü neşesini frenleyecek kadar tecrübeliydi. Eriador donanmalanndan hiç biri henüz Avon savaş gemileriyle karşdaşmamışü ve Prensşehri teslim olmanın eşiğinde olmasına rağmen (eğer hala teslim olmamış­sa), kuzey Avon şehrinin zaten bir problem yaratacağı düşünülme­mişti. Ne de olsa son ateşkes öncesinde, Eriador Prensşehri'ni ele geçirmişti ve orada ne bir garnizon, ne de Greensparrow'un büyücü düklerinden biri vardı.

Kolaylıkla kazanılan erken zaferler, fakat bu zaten işgal başlama­dan önce yapılan bir tahmindi. Bu beklenen zaferlerin kazamlmasıy-la, Eriadorluların ve müttefiklerinin kendilerine aşın güvenmeleri gerçekten de çok aptalca bir şey olurdu.

Çünkü büyücü biliyordu ki, önlerindeki yol git gide karanyordu.

Page 220: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Pek yakında Brind' Amour'un kendi merkezi güçleri Warchester'a ilerlerken, Dunkery Nehri boyunca aşağıya Avon'un kalbine doğru bastıracaktı.

"Warchester," dedi Brind' Amour yüksek sesle. Uygun bir isim olduğunu biliyordu, çünkü uzun zaman önce sık sık bu şehirde bulunmuştu.

Bu yer Carlisle kadar yüksek duvarlanyla, bir şehirden çok kaleyi andırıyordu.

Dunkery nehrinin yatakları boyunca yapılacak olan bu yürüyüşün yanında, Praetorian Muhafızlarıyla yapılan bu savaş ufak bir çarpış­maya benziyordu, çünkü düzenli direnişle karşılaştıklarında, Brind' Amour'un ordusu muhtemelen rakibine göre sayıca çok daha az olacaktı. Bunu başarsalar bile, Warchester'i ele geçirseler bile, yorgun Eriadorlular'ın Carlisle'nin yüksek duvarlarına ulaşmaları için önle­rinde geçmeleri gereken bir iki yüz mil daha düşman toprağı olacaktı.

Ve batı Eriador donanmasının durumu da aynı oranda kötü görü­nüyordu. Kırk kalyon ve onlara eşlik eden balıkçı tekneleri Mannington ve Eornfast'in tam ortasından geçen, dar Mann Boğaz­ları yolculuğundan sağ çıkabilecek miydi? Baranduine savaş için çok az bir hazırlık yapmıştı, ama aslında, batıdaki yeşil vahşi ada Eriador'unkinden, bütün Eriador savaş gemilerinin bir araya top­lanmasından daha güçlü bir donanmaya sahipti.

Daha da kötüsü, Brind' Amour'un hesaplamalarına göre, büyü de­zavantajıydı. O tek başınaydı ve onun büyü şekli olan doğal element­lerin kullanımından doğan güçler—kızgın güneş ve rüzgar, bir fırtı­nanın veya ağacın gücü—yüzyıllar önce doruk noktasından uzaklaş­mıştı. Brind' Amour Dük Paragor ve onun şeytanı ile dövüşmüş ve mücadeleden son anda ayakta kalarak galip ayrılmıştı. Şeytani güçleri ile dinç kalan Greensparrow'un öteki müttefiklerine karşı ne yapabi­lirdi ki? Ve kendisi kadar yaşlı olan, yüzyıllar boyunca uyanık kalarak güçlerini arttıran Greensparrow'a karşı ne yapabilirdi?

Gerçekten de bu, Brind' Amour'a göre umutsuz bir savaşa, ama aslında pek de bir seçim şansı olmadığım anlamışa. Caer MacDonald'da açıkça belirttiği gibi, Greensparrow Avon tahanda oturduğu müddetçe, barış olamazdı. Dük Morkney ve Paragor öl­müşken, Resmore Caer MacDonald'da bir zindanda kolu kanadı kırık yatarken ve Prensşehri son savaş yüzünden hala sersem ve

Page 221: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

çaresizken, belki de bu Eriador için Kral Greensparrow'un gizlenmiş hayaletini üzerinden atma zamanıydı.

Brind' Amour hamağına oturdu ve yorgun gözlerini ovuşturdu. Bir an sonra, dev bir kuş kanatlarım yere dik bir açıyla döndürüp çadırına yavaşça süzüldüğünde, bir şeyler gördüğünü düşündü.

Bir baykuş? Kuş çadırın ana direğinin ortasında yer alan lamba yerine tünedi/

Doğrudan, bilgiç bir tavırla Brind' Amour'a bakıyordu ve o bunun şans eseri bir buluşma olmadığını anladı.

"Evet, neyin peşindesin?" diye sordu büyücü, baş düşmanı Greensparrow'un bizzat bir çağrıda bulunup bulunmadığını düşüne­rek.

Baykuş kafasını yavaşça çevirdi ve Brind' Amour'un bir sonraki yorumu, baykuşun koca gözlerinde gördüğü görüntüyle kayboldu. Bir yansıma değil, fakat taştan bir kulenin görüntüsüydü; sarp kayala­rın arasında, yüksek, dar ve düz bir kule. Pürüzsüz taştan oluşan, tek bir sütun.

Brind' Amour. Çağrı uzaktan geliyordu, çok uzaktan, gecenin melteminde bir fı­

sıltıydı. "Neyin peşindesin?" diye yeniden sordu kuşa yaşlı büyücü, bu se­

fer nefesini tutmuştu. Baykuş tünekten havalandı ve sessizce uçarak çadırdan çıka. Brind' Amour tekrar gözleri ovuşturdu ve çadırın içine baka, olan­

ların bir rüya olup olmadığını düşündü. Bazı cevaplar bulabileceğini düşünerek kristal küresine baka, fakat başını salladı. Doğuda ve baada generalleriyle iletişim kurmak için saatler harcamışa ve düşün­celerini kristalden bir kez daha yollayabilmek için çok yorgundu.

Sırt üstü hamağına uzandı ve biraz sonra derin bir uykuya daldı. Ertesi sabah uyandığında, kuşla ilgili başından geçen olayın yorgun

yaşlı bir adamın yanılsamalarından başka bir şey olmadığına ikna olmuştu.

Page 222: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Luthien'e ne kadar da iyi gelmişti: yüzündeki rüzgar, Riverdan-cer'ın yere çarpan toynaklarının altında yerin kayışı! Dağlardan çıkı­yorlar, Luthien'in değerli Morgan Aygırını sürebileceği araziye geri dönüyorlardı.

Taşlık arazide geçen, acı dolu o kadar millik yavaş yolculuktan

Page 223: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

sonra, Riverdancer bu gezintide sahibinden daha çok zevk alıyor gibi görünüyordu. Luthien güçlü beyaz aygın sürekli olarak durdurmak zorunda kalıyordu, yoksa yanındaki dağın etekleri boyunca kendisi ile birlikte gelen, daha çok Siobahn ve elflerden oluşan grubu kolay­lıkla geride bırakabilirdi.

Her zaman olduğu gibi onlar akıncı grubuydu, Eriador ordusunun başı, yegane atlı birliğiydi. Zorlu arazi yüzünden sadece iki yüz a t , getirilmişti ve şu anda üçte birinden fazlası zorlu yol boyunca, özel­likle toynaklarında ortaya çıkan problemlerden dolayı, binilemez haldeydi.

Ancak Riverdancer iyi durumdaydı, hazır ve koşmak için istekliydi. Son bayın geçerlerken, Luthien dizginleri gererek atı yavaşlattı ve düzgün bir tınsa geçirdi. Uzun, ince ve kestane renginde bir at süren Siobahn, o anda ona yetişti ve güney tarafında, fazla uzakta olmayan bir köyden yükselen dumanı işaret etmekte gecikmedi. Onun yanın­da dev gümüş renkli bir yılan, Dunkery Nehri kıvrılıyordu.

"Brind' Amour'un haritasına göre, burası Pipery," diye bilgi verdi ona Luthien. "Dunkery boyunca yer alan değirmen kasabalan serisi­nin en kuzeyde yer alam."

"Bir sonraki hedefimiz," dedi Siobahn katı bir sesle. Her iki yanı­na, yanında at koşturan yüz kadar süvariye baktı, sonra Luthien'e döndü. "Daha küçük kuvvetlere mi bölünelim, yoksa tek bir grup olarak mı kalalım?"

Luthien sadece bir an için seçenekleri gözden geçirdi. Birliği küçük gruplara bölmeyi tasarlamıştı, fakat Pipery menzildeyken ordunun gideceği yol belliydi. "Birlikte," dedi en sonunda. "Güneye gidip, sonra kuzeydoğuya döneceğiz ve tepelerden çıkağı yerde Durkney ile buluşacağız. Sonra nehir boyunca, kasabaya giden yolu keşfe çıka­rak yeniden güneye doğru gideceğiz."

Siobahn güneydeki inişli çıkışlı araziye dikkatle baka, gidecekleri yolu onayladı ve başım salladı. "Tepegözler kasabaya ulaşmamız için beklemeyeceklerdir," diye akıl yürüttü.

Bu düşünce Luthien hiç de rahatsız etmedi. Grup bir kaç mil güneye yol alarak, tam Pipery'nin bausına geldi.

Çam koruluğunun gölgesinde, atlanna çok ihtiyaç duyduklan bir mola verdiler, Luthien özellikle de birazdan yol alacaklan kuzeydoğu yolunu keşfe çıkmalan için, çevreye bir kaç süvari yolladı.

Page 224: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Doğrudan doğuya, kasabaya doğru yol alan keşif erleri sadece bir kaç dakika sonra, aralarında vahşi midilli-domuzlarına binen kırk kadar süvarinin de olduğu, iki-üç yüz kişilik bir tepegöz gücünün hızla yaklaştığı haberiyle geri döndü.

"Dağlara geri dönerek onları adatabiliriz," diye hatırlattı keşif eri. "Onları adatarak Pipery'e girebiliriz," diye tavsiyede bulundu he­

vesli Siobahn. Luthien'in akü bu iki teklifin arasında bir yerlerdeydi. Grubu sayı­

ca azdı, ancak korkunç bir manevra avantajına sahipti. Büyük bir midilli boyundaki yaban domuzlarını andıran midilli-domüzlan, güç­lü tekmeleri ve korkunç dişleriyle vahşi rakiplerdi ve tepegöz binici­leri de onları iyi kullanıyordu, ancak onlar atlar kadar süratli değildi­ler.

"Süvari kaybetmeyi göze alamayız," dedi Luthien Siobahn'a, "fa­kat eğer bu Pipery milislerinin bir parçası ise, o zaman kasabanın duvarları ardına saklanmalarına izin vermek yerine, onlara açık alan­da saldırmalıyız."

"Bizi ileri bir keşif grubu olarak algılayacaklarına şüphe yok," diye karşılık verdi Siobahn, "savaşmak için pek istekli olmayacaklar."

"Onlara bunun farklı olduğunu öğretelim," dedi Luthien kararlı­lıkla.

Sonra genç Bedwyr kuwederinin hemen hemen yansını dolam­baçlı bir yoldan kuzeye yolladı, bu esnada o ve Siobahn kalan süvari­leri doğrudan yaklaşan tepegözlerin üzerine sürdü. Düşman görün­düğünde, onlan bir bayırın üzerinde düz bir çizgi haline getirerek tek-gözlerin bütün güçlerini görmesine izin verdi, bu arada o da onların bütün güçlerini görüyordu.

Keşif erlerinin verdiği bilgi tamamen doğruydu. Luthien'in tasar­ladığı şekliyle, süvarilerin sayısı aşağı yukarı aynıydı. Tepegözlerin bilmediği şey karşılannda çoğunluğunu, ata binmek ve okçuluk ko-nulannda haklı bir üne sahip olan, elflerin oluşturduğu bir birliğin bulunduğuydu.

Luthien gözleriyle kuzeydeki yeşil araziyi taradı, fakat diğer kuv­vetleri henüz görünürde yoktu. Onların direnişle karşılaşmadıklarını umuyordu, yoksa bütün planı suya düşebilirdi.

"Süvarileri önde," diye belirtti Siobahn, hızla oluşturulan tepegöz saflanna bakarak, midilli-domuzlanna binen süvariler piyadelerin

Page 225: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

önünde bir sıra oluşturuyorlardı. Yan-elf konuşurken gülümsedi, çünkü bu tam Luthien'in tahmin ettiği şeydi.

Genç Bedwyr harekete geçme zamanının geldiğini anladı ve Blind-Striket'ı çekerek havaya kaldırdı. Buna tepki olarak elli kılıç çekildi ve hepsi de havaya kaldırıldı.

Havanın beklentiyle ürperdiği, bir kaç sessiz saniye geçti. Luthien Blind-Striket'ı havaya sapladı ve bayırdan hücum başladı. , Tepegözler buna tepki olarak kükrediler ve dörtnala koşan adarın

gürültüsü, hücuma kalkan midilli-domuzlanmn gümbürtüsüyle basü-nldı.

Elf kılıçları ve Blind-Striker beklenmedik bir şekilde aşağıya indi, hünerli Eriador'lu biniciler onları kınlarına geri koydular. Yakın dö­vüş silahları bir aldatmaca, vahşi tepegözlere yapılmış alaycı bir mey­dan okumaydı, çünkü Eriadorlular asla bir savaşı yakın dövüşle başlatmazlardı. Luthien'in emriyle yaylar çıkarıldı.

Bir tepegözün gözü büyük ve yuvarlaktır ve hücum eden Praetorian Muhafızlan'nın gözleri, numarayı fark edip düşmanın yanına yaklaşana kadar ağır ok saldırısı altında kalacaklarını anlayınca, daha da büyüdü.

Bir süre için, Luthien Bedwyr kendisini bir amatör gibi hissetti. Yayım çekip bir ok attı, son anda ıskaladı, ancak iyi bir binici ve iyi bir okçu olmasına rağmen, yanında at koşturan elflerin büyük çoğun­luğu daha şimdiden üç, hatta dört ok atmışlardı.

Ve bunların çoğunluğu hedeflerini bulmuştu. Midilli-domuzları sendelemeye ve düşmeye veya acı içerisinde geri

çekilmeye başlayınca tepegöz safları tam bir karmaşaya sürüklendi. Oklar etrafta uçuşuyor, biniciyi ve binek hayvanını düşürerek, tepe­göz hücumunun düzenini bozuyordu. Bazı tepegözler devam etti; ötekiler ise geri dönüp kaçmaya başladı.

Ve sonra kalan Eriador süvarileri kuzeyden hızla ilerleyerek gelin­ce savaş alanını yeni bir gümbürtü kapladı, hücum ederken tepegöz piyadelerine ok yağdırıyorlardı.

Luthien en önden gelen tepegöz süvarilerine yaklaşmaya başlayın­ca, yeniden Blind-Striket'ı çekti. Luthien Riverdancer'ı bir tanesine yakından geçecek şekilde sürmeye başladı, fakat tek-gözlüyü net bir şekilde vuran bir ok, onu hedefinden etti. Luthien yön değiştirerek artık yürümekte olan midilli-domuzunun yanından geçerek, başka bir

22.5

Page 226: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

tepegözün arkasına geçti. Tek-gözlü oturduğu yerde dönerek, ham­leyi karşılayacak olan kılıcım arkasına getirmeye çalışa, ama Luthien o kılıcı yana doğru savurdu ve geçerken kılıcını canavarın böbreğine sapladı.

Tepegöz bir iniltiyle öne doğru sendeledi, midilli-domuzun adaleli ensesine uzandı.

Luthien başka bir hedef gördü ve hücuma kalka, kızıl pelerini ar­kasında bir o yana bir bu yana uçuşuyordu. Ancak tepegözün apkı bir çok arkadaşı gibi, başka fikirleri vardı ve arkasını dönüp kaça.

Luthien Riverdancer'ı dört nala koşturdu ve kılıcıyla tek-gözlünün kalın ensesine vurarak, canavan yere yıka. Binicisi yere düşerken midilli-domuza takılmak istemediği için, hızla uzaklaşa.

Tepegöz piyadelerinin de birçoğu kaçmak için döndüler, ancak di­ğerleri ağır kalkanları ile her yönü kapattılar ve uzun mızraklarını üstlerine gelen süvarilere saplamak üzere hazır bir halde, bir kare oluşturdular ve geldikleri yere, Pipery'e doğru ilerlemeye başladılar.

Eriadorlular tek-gözlüleri kıstırmaya devam ettiler, özellikle ana gruptan fazla uzaklaşan tepegöz süvarilerini yere yıkmakla ilgileni­yorlardı, fakat doğudaki yolu izlemekle görevli olan elf keşif erleri Pipery'den ilk kuvveti desteklemek üzere yeni bir kuvvetin yola çık­ağı haberi ile geri döndüğünde, Luthien geri çekilip daha büyük Eriador ordusunu beklemenin zamanının geldiğini anladı.

Kendisi ve süvarileri tekrar baaya geçerlerken, alana bir göz ata, tatmin olmuştu. Bir kaç at düşürülmüş, üç süvari yaralanmışa, fakat sadece birinin durumu ciddiydi. Tepegözler o kadar kolay kurtula­mamışlardı. Bir düzineden fazla midilli-domuz ölü veya ölmek üzere yerde yaüyordu ve bir diğer yirmisi de binicisiz, oradan oraya dolaşı­yordu. Kırk kişilik tepegöz süvarisinin bir çeyreğinden azı zarar görmeden kaçmışa, süvarilerin hemen hemen yansı ve bir grup pi­yade yerde ölü yaayordu.

Rakamlardan daha da önemlisi, Luthien'in grubu bu kez düşman topraklannda, düşmanla bir kez daha karşılaşmışa ve onları son sürat kaçırtmışa. Şimdi Luthien keşif görevini sürdürecekti, ancak daha büyük Eriador ordusunun rotalannın bu bölümünde pek de bir zorluk çekeceğini düşünmüyordu. En azından Pipery'e yapılacak yürüyüş kolay olacaka.

ı|e * $ • •

Page 227: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Pipery'nin ufak kilisesinde, Rahip Solomon Keyes diz çökmüş, el­leri birbirine geçmiş bir halde dua ediyordu. Avon Denizi'ndeki devasa katedrallerden uzakta bir haykırış olan bu yerin sadece iki odası vardı: genel toplana odası ve Solomon Keyes'in özel yaşam alanı. Taştan, kare şeklinde, gösterişsiz bir yerdi; oturma koltukları tek sıralı banklardan fazlası değildi ve sunağı Pipery'nin dullarından birisinin ölümünden sonra bağışlanan bir masaydı. Buna rağmen Bu gösterişsiz kasabadakilerin çoğu için, bu ufak kilise Prensşehri veya Carlisle'dekiler için dev katedraller nasıl bir gurur kaynağı ise, öyle bir gurur kaynağıydı. Aralarında pis yaşlı bir tek-göz olan Allaberksis isimli vergi toplayıcısının da bulunduğu Greensparrow'un tepegöz vergi toplayıcıları, küçük kiliseyi toplana salonu olarak kullansalar da, Solomon Keyes bu yerin kutsallığını korumak için çok çalışmışu.

Çabalarının şimdi ödüllendirileceğini, hızla yaklaşuğı söylenen işgal ordusunun küçük toplumunun iyi insanlarının hayadannı bağışlaya­cağını umuyor, bunun için dua ediyordu. Keyes sadece yirmili yaşla­rının ortasındaydı. Hemen hemen bütün yaşamı Kral Greenspar­row'un hükmünde geçmişti ve bu yüzden o ve Pipery'nin halkının çoğu, daha önce bir Eriadorluyla hiç karşılaşmamışa. Ancak vahşi kuzeylilerin hikayelerini, Eriadorlulann ele geçirdikleri kasabaların çocuklarını anne babalarının gözleri önünde nasıl yediklerini duy­muşlardı. Keyes nefret dolu cücelerden bahsedildiğini de duymuş­tu—onlara Avon'da, "kafa eziciler," denirdi—onlara ölü veya yaralı düşmanlarının kafalarını bodannı kullanarak göçertmek eğiliminde oldukları için bu ad takılmışa. Ve elflerden söz edildiğini de duymuş­tu, "şeytanın yumurtaları," boynuzlarını kulak gibi göstererek gizler­ler, şeytani tanrılarına bağlılıklarını göstermek için yıldızların alanda çıplak olarak koşarlardı.

Ve Keyes Kızıl Gölge'nin fısıldanan hikayelerini de duymuştu ve hepsinden öte o, kasabasının halkını korkuyla titretiyordu. Kızıl Gölge, geceleyin sessizce gelen katil, üpkı ölümün kendisi gibi.

Solomon Keyes kralının nefretini kazanan düşmanları hakkında anlatılan söylentilerin bir çoğunun gerçek olmadığım veya en azından abarü olduğunu anlayacak kadar zekiydi. Yine de bu düşmanların yaklaşık olarak on bin kadarının, dağlardan inen az sayıdaki Praetorian Muhafızları da dahil olmak üzere üç yüzden fazla milis gücü olmayan, Pipery'e yaklaşağı hakkında önemli raporlar vardı.

Page 228: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Bu birleşik düşmanlar gerçekte ne gibi canavarlar olurlarsa olsun­lar, Pipery'nin başı büyük dertteydi.

Kilisenin kapısı tekmelenerek açılıp, içeri bir avuç dolusu tek-gözlü dalınca Keyes derin düşüncelerinden sıyrıldı. Rahip bunların Pipery'nin her zamanki milisleri değil, Praetorian Muhafızları olduk­larını fark etti.

"Hastane için her şey yerinde," dedi rahip yere bakarak, yavaşça. "Bağışlar için geldik," diye karşılık verdi Allaberksis, iri yarı muha­

fızların arasından. Grup oda boyunca sıraları tekmeleyerek ilerlerken hiç yavaşlamadı.

Solomon Keyes gözlerine inanamayarak solgun, yaşlı tepegöze baktı, bu yörede bilinen en yaşlı ve kırışık suratlı tepegözdü. Gözü kanlanmıştı ve gri renkliydi, genel parıltısı çoktan yok olmuştu. An­cak şu anda Allaberksis'in gözünde belirli bir parıltı vardı, Solomon Keyes bunu safi hırs olarak algılamıştı.

"Bandajlarım var," diye yalvardı Keyes şaşkın bir duraksamanın ardından. "Para ne için kullanılacak?"

Praetorian Muhafızlarından birisi öne çıka ve rahibi yere ittirdi. "Sunak taşının arkasında bir kutu var," diye talimat verdi Alla­

berksis. "Ve sen," dedi canavarlardan bir diğerine, "aptal rahibin özel odasına bak."

"O ortak buğday parası!" diye kükredi Keyes itiraz edip, ayağa kal­karak. Canavarlardan bir diğeri ile karşılasa ve yere yıkıldı, sonra yerde kıvranırken bir kaç kez tekmelendi.

Solomon Keyes yabancıların asıl niyetini anladı. Iron Cross'dan gelen bir çok Praetorian Muhafızı gibi bu grup da, muhtemelen iğ­renç Allaberksis'in emirleriyle, güneye kaçmayı planlıyordu.

Keyes onlarla savaşamazdı, bu yüzden kıpırdamadan durdu, yeni­den kendisine yol gösterilmesi için dua ediyordu. Grup kiliseden çıkarken derin bir iç çekti.

Ancak bu rahadama pek uzun sürmedi, çünkü rahibin Alla­berksis'in hareketinin sonucunu anlaması pek uzun sürmedi.

Pipery feda edilmek üzere terk ediliyordu. Kral Greensparrow'un seçkin askerleri küçük kasabayı kurtarmaya değer bulmadılar.

Page 229: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Eriador ordusu Pipery mevzilerinde kamp yapa, hadarım doğu ve baünın uzak noktalarına kadar uzata, hatta çok az tek-gözlünün kaçağından emin olmak için kasabanın güneyine süvari devriyeleri yolladı. Brind' Amour Greensparrow'u düzensiz kuzey ordusunun, bütün yol boyunca Carlisle'ye veya muhtemelen şehrin yüksek du­varlarının koruması alandan yeniden toparlanabilecekleri Warches-ter'e, kaçmasına izin vermek niyetinde değildi. »

Bu seferlerden birinde, Luthien'in süratli süvari birliği, genç Bedwyr'in gördüğü en yaşlı tepegöz tarafından önderlik edilen, tuhaf bir Praetorian Muhafız grubuna rastladı. Tepegözler derhal bozguna uğratıldı ve Luthien onların cesederini ararken, üzerinde kasabanın ortak yaran için yapılan yardımlar yazan bir para kesesi buldu.

Genç Bedwyr bunun önemli olduğunu düşündü ve burada bir ola­sılığı, daha kolay bir ilerleme umudunu görmeye başladı. Ancak şüp­helerini, her nedense bu gece Luthien'e göre biraz daha meşgul gö­rünen, Brind' Amour'a sunmadan önce olayları daha iyi yerli yerine koymak için, kampa döndüğünden bundan hiç söz etmedi.

"Yaklaşmakta olan savaştan mı korkuyorsun?" diye sordu Lut­hien, ikili büyük kamp yerinin ortasında yürürken, eski arkadaşını kışkırtarak.

Brind' Amour bu fikre güldü. "Eğer Pipery'den korksaydım, Warchester ve Carlisle'nin ileride olduğunu bildiğimden dolayı, asla güneye gelmezdim!" diye karşılık verdi büyücü. Sonra bir yalağın yam başında durdu ve yüzüne su çarpmak için eğildi. Eli suya değ­meden durakladı ve hiç hareket etmeden durdu, çünkü o yalakta Brind' Amour tuhaf bir manzara gördü, şu anda tanıdık gelen dar ve uzun, tepesi düz taştan bir sütun.

Brind' Amour. Çağrı rüzgarda süzüldü. Brind' Amour suda böylesine bir yansıma

yapabilecek taşlan arayarak etrafına bakındı, fakat yakınlarda böyle­sine bir kule yoktu.

"Nedir?" diye sordu Luthien, kaygıyla. O da etrafına bakındı, an­cak ne aradığı konusunda hiç bir fikri yoktu.

Brind' Amour havada elini salladı, şu anda Luthien'in ondan ala­cağı tek yamt buydu. Büyücü çağnyı düşündü, güç fark edilen ve kişisel çağrıyı, baykuşu düşündü ve şimdi de yalağı ve birden cevabı bulduğunu düşündü.

Page 230: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Ve bulduğunu umdu, çünkü eğer tahmini doğruysa, bu tuhaf olay­lar yaklaşmakta olan savaşın akışını pekala değiştirebilirdi.

"Çevreyi kolaçan edin," diye talimat verdi yaşlı büyücü sürade Luthien'in yanından ayrılırken.

Luthien onun arkasından seslendi, ama bu faydasızdı; Brind' Amour yavaşlamayacaka bile.

Çadırına dönen büyücü kristal küresini çıkartmakta gecikmedi. Garip taş yapısının görüntüsü belirgin bir şekilde zihnindeydi ve neredeyse bir saatlik yorucu bir taramadan sonra, o görüntünün aynısını kristal kürede görmeyi başardı. Sonra Brind' Amour bu gö­rüntünün gerçek bir manzaraya dönüşmesine izin verdi ve kulenin etrafında kendisine rehberlik edecek işareder arayarak, yavaşça küre­nin içerisindeki bakış açısını değiştirdi. Biraz sonra bu yapının çok kuzeyde ve batıda olmadığına Iron Cross'da, kesinlikle kıyıya yakın bir yerde olduğuna ikna oldu.

Büyücü küredeki görüntüyü serbest bıraku ve rahadadı. Seçimini dikkatlice gözden geçirdi, bunun bir tuzak olabileceğinin farkındaydı. Belki de uzun yıllar önce sona eren o çağlardan bir arkadaşıydı, yeni­den uyanmış ve Eriador'un haklı davasına katılmaya hazırdı. Belki de Greensparrow'du, Eriador'u yola kralsız devam ettirmek, dük ve düşeslerin ve Avon kralının büyülerini karşısında savunmasız bırak­mak için onu ölüme sürüklüyordu.

"Şimdi ihtiyat zamanı değil," dedi Brind' Amour yüksek sesle, ka­rarını destekleyerek. "Şimdi korkakların zamanı değil!"

Brind' Amour yeniden bu savaşın umutsuzluğunu düşündü, önle­rinde sallanan gerçek bağımsızlık ödülü dururken, Eriador'un bütün cesur halkı tarafından kabul edilmiş; gerçek bir kumar.

Yaşlı büyücü ne yapması gerektiğini biliyordu.

Page 231: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Brind' Amour o gece geç bir vakitte kimseye fark ettirmeden, ses­sizce çadırından çıka. Ay çoktan batmışa ve hızla ilerleyen kara bu-ludann bölünmüş örtüsünden görünen yıldızlar pırıl pınldı. Önün­deki kritik görevin düşüncesiyle canlanan büyücü, kamp boyunca dinç bir şekilde yürüdü, sıra sıra uyuyan askerlerin yanından geçti, elf

Page 232: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

nöbetçilerinin duyarlı kulaklarının bile kendisini duyamayacağı basit bir büyü yaparak, homurdanan bir kaç bin cücenin gürültüsünün ve kamp sınırının ötesine geçti. Şu anda Brind' Amour'un sorulara ce­vap vermeye ne isteği ne de zamanı vardı.

Bir yarım mil daha yürüyerek, kalın akçaağaç, karaağaç, huş ve çam ağaçları sıralan ile gölgelenen, taş zeminli ufak bir açıldığa geldi. Her yıl yapraklanın döken ağaçlann bir çoğunun yapraklannın daha şimdiden açık kahverengiye dönüşmeye başladığım fark etti; sonba­har hızla yaklaşıyordu.

Kendisini sakinleştiren, derin bir nefes alarak, Brind' Amour—bu sefer hiç de basit olmayan—bir büyüyü aklına getirdi. Sonra yavaş yavaş dans etmeye başladı, her adım kusursuzca atılıyor, her dönüş dönüşeceği şeyi simgeliyordu. Birazdan daha hızlı dönmeye başla­dıkça kolları açık vaziyette kaldı, her dönüşte dalıp çıkıyor, kollannı zarifçe—sanki bir insana göre biraz fazla zarifçe—çırpıyordu.

Sonra büyücünün gözlerinin birden duyarlı hale gelmesiyle, Brind' Amour'un perspektifinden sanki karanlık kalkmış gibi görünmeye başladı; manzara farklı ve gerçek ötesi bir hal aldı. Bir farenin otlann arasında hışırdadığını duydu, belki de yirmi ayak ötedeydi, cırcır böceklerinin şarkılannın, sanki Ministry'nin korosunun büyük boru-lanndan çıkıyormuşçasına, yüksek bir sesle çıktığım duydu.

Her iki kolunda da bir sürü iğnenin battığını hissetti ve onlara bak­tığında bol cüppesinin eriyerek, üst üste binen yumuşak kuş tüylerine dönüştüğünü gördü. Kuş tüyleri yeni anatomisinin doğal bir parçası haline gelip, büyücünün vücudunun geri kalanı da değişmeye başla­yınca, iğne batmaları aniden kayboldu.

Dev baykuş uçup giderken alandaki zemin hızla gözden kayboldu, yumuşak tüylü kanadar tek bir ses çıkarmadan havayı çırpıyordu.

Brind' Amour o zaman özgürlüğün ne demek olduğunu anladı, gerçek özgürlüğün. Bu dönüşümü ne de çok seviyordu! Özellikle geceleri, bütün insanlar uyurken, harika bir rüyadan başka bir şey değilmiş gibi görünürken.

Yapağı harekete pek dikkat etmeden, büyücü kanat uçlan yere dik gelecek şekilde yana döndü, birbirine yakın iki ağacın arasından kayıp geçti. Öteki taraftan çıkarken kanadanm hızla çırparak yükseldi, sonra Iron Cross'un ilk gerçek dağlarının yakınından geçerken, kar­nında ılık havayı hissetti. Büyücü kanadan açık bir halde, yavaşça

Page 233: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

gecenin içinde yükseldi, hava akımlarından ve hava sıcaklığından dolayı titriyordu. Vadilerin arasında zikzak yaparak ve sıcak hava akımlarının içinden geçerek, gecenin bir battaniye gibi üzerini örttü­ğü arazinin üzerinde süzüldü. Kuzeybatıya, dağların daha engebeli olduğu, yürüyerek geçilemeyecek, fakat bir baykuş için sadece bir kaç kanat çırpışıyla geçebilecek yerlere doğru uçtu.

Bir saat boyunca, kolaylıkla, harikulade bir şekilde uçtu, sonra sasp uçurumların ve kırık, pürüzsüz sütunların olduğu bir bölgeye geldi. Bu bölgeyi biliyordu, kristal küresinde açık ve net bir şekilde gör­müştü.

Artık büyücü yavaşladı ve barınabileceği uçurumlara yakın durma­ya çalışıyordu. Manzara tam kristal kürede gördüğü gibiydi ve bu yüzden bir dönemeçten dönüp, sivri uçlu yüksek bir dikitten sakına­rak tek, üstü düz taştan bir sütuna gelince şaşırmadı. Beş yüz ayaklık gövdesindeki açılan, kıvnmları ve katlan daha keskin ve belirgin olması, sanki inanılmaz bir güç onu yerden çekip çıkartmış gibi do­ğaüstü görünmesi dışında yaşlı, budanmış, dalsız bir ağaç kütüğünü andırıyordu.

Brind' Amour uçarak sütunun yanından geçerken yaklaşık sütu­nun yan yüksekliğindeydi, ilk geçişini platonun öteki tarafından yapmayı tercih etti. Yavaş yavaş yükselen bir tümsek boyunca yük­seldi, daha yükseğe, nerdeyse sütunun düzgün tepesi ile aynı seviyeye çıkmıştı.

Taşın üzerinde birini gördü, aşağı yukan on beş ayaklık çapı olan platonun merkezine yakın bir yerde oturuyordu. Bu şahıs cüppeliydi, başlığı yüzüne çekilmiş, sönmekte olan bir ateşin parlayan korlanna bakıyordu.

Brind' Amour cüppeli şahsın sadece otuz ayak üzerine kadar geldi, ama o ne hareket etti, ne de buna dikkat etti.

Uyuyor mu? Diye düşündü yaşlı büyücü. Ve neden olmasın? Dedi Brind' Amour kendi kendine. Böylesine ulaşılması güç bir yerde birisinin korkacak neyi vardır ki?

Bu sefer büyücünün dönüşü daha sertti, neredeyse havada bir dai­re çizdi. Brind' Amour daha da alçaldı, bir keşif geçişi daha yapıp yapmayacağından emin değildi.

Bu kadar ihtiyatlı olmaya zamanı olmadığına karar verdi ve cesare­tini topladı ve taşa doğru pike yaparak, şahsın uzağındaki ateşin kar-

Page 234: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R. A . S A L V A T O R t

şısına indi, cüppeli şahısla platonun kenarı arasındaydı. "Tebrikler, Kral Brind' Amour," dedi tanıdık bir kadın sesi, büyü­

cü yeniden insan şekline dönüşmeye başlarken. Şahıs yukarı baktı ve cüppesinin devasa başlığını kaldırdı. "Beni bulacak kadar marifetli olduğunu biliyordum."

Brind' Amour Düşes Deanna Değerli'yi görünce hayal kırıldığına uğradı. Tam anlamıyla şaşırmamıştı, çünkü o çok uzun zaman önce­den arkadaşı olan büyücü dosdannın hiç birinin hayatta kalmadığına aşağı yukarı emindi. Yine de, böylesine bir tuzağa bu kadar istekle uçmuş olması ve gerçekten de yalnız olduğu gerçeği, omuzlarında ağır bir yük olarak duruyordu.

"Selamlar," dedi Deanna sıradan bir tavırla ve sesinin tonu Brind' Amour'u duraksatü. Ayrıca, kendisine, "Kral Brind' Amour," diye hitap ettiğini fark etti. Yaşlı büyücü bundan ne mana çıkaracağını bilmiyordu. Etrafına bakındı, baykuş şekline geri dönmeyi ve rüzgar­lara atılmayı düşünüyordu.

Hayır, dedi kendi kendine. Güçlerine güvenecek ve bu buluşma­nın sonucunu görecekti. En sonunda bu duruma gelinmişti; belki de çok fazla insan ölmeden bunu halletmek daha iyi "olacaktı.

"Ve Baranduine'de yer alan Eornfast Dükü Ashannon McLenny de selamları var," diye devam etti Deanna. "Ve Evenshorn Dükü Mystigal ve Warchester Dükü Theredon Rees'in de selamları var." Her ismi telaffuz ettiğinde, sanki gecenin perdesinin arkasından çıkarmışçasına, uygun kişi öne çıkıyordu.

Brind' Amour kendisini bir aptal gibi hissetti. Neden onları bu ka­dar basit bir büyü maskesinin ardından görememişti? Elbette ki, baykuş şeklindeyken böylesine tespit edici büyüleri harekete geçiremezdi, fakat yakındaki bir çıkıntıya konup insan haline dö­nüşmeli, sonra da aşağıya inmeden platonun tepesini daha dikkatli incelemeliydi. Hevesli olması, eski kardeşlerinden birinin yanına döndüğüne inanma arzusu, onun hata yapmasına neden olmuştu.

Üç dük platonun tepesinden birbirlerinden eşit mesafedeydiler. Artık Brind' Amour onlara bakıyor, kaçabileceği en zayıf halkayı arıyordu. Ancak Deanna Değerli, içerisinde mavi bir sıvı bulunan yuvarlak bir deney şişesini kaldırıp, tek bir kelime söyleyip şişeyi yere fırlatınca, onu ve kendi arkadaşlarım şaşırttı. Ateşe şiddede çarparak parçalandı, alevler beyaza dönüşüp harladı, sonra cızırdayan korla-

Page 235: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

BjHBR.H:A K R A L

rından kalın bir duman dalgası çıkararak sakinleşti. Dalga dört ada­mın şaşkın bakışları arasında bütün yönlere yayıldı. Platonun kenarı­na ulaştığında, yukarı doğru dönerek, taşın üzerini kapladı.

Sonra sis ortadan kalka, onun yerini platoyu çevreleyen parıldayan mavi renkli bir örtü, bir enerji kabarcığı aldı. Bütün platoyu ürkütücü bir ışık kapladı.

Brind' Amour gerçekten etkilenmişti; böylesine bir büyüyü tasarla­mak için Deanna'mn günler, hatta belki de haftalar harcadığım fark etti. Kürenin doğasından emin değildi, ancak onun insan vücuduna veya büyüye duyarlı bir tür bariyer olduğunu, çıkmasını önlemek için tasarlanmış olduğunu tahmin edebiliyordu. Ancak bunun etkili olup olmayacağı ayrı bir konuydu, çünkü büyücü Greensparrow'un kukla­larından birinin yapabileceği her türlü büyüye karşılık verebileceğin­den emindi.

Ancak ne kadar zamanı vardı? "Hainliğe mi başvuruyorsun?" diye alay etti Brind' Amour, ses to­

nu hor gördüğünü açıkça belli ediyordu. "Büyücülerin onuru ne kadar alçalmış. Basit hırsızlar, bu hale mi geldiniz?"

"Tabı ki senin eski ve kutsal kardeşliğin asla böyle bir şey yapmazdı," diye alaycı bir tavırla karşılık verdi Warchester'h There-don Rees.

"Asla," diye yanıt verdi Brind' Amour aym tonda. Yaşlı kral son­radan görme büyücüye uzun uzun ve sert bir bakış atü. Theredon orta yaşlarına yaklaşan, üknaz ve adaleli bir adamdı. Saçları gür, siyah renkli ve dalgalıydı, siyah gözleri kuvvet doluydu. Aslında adam gö­rünüş ve mizaç olarak bir büyücüden çok bir savaşçıyı andırıyordu, Brind' Amour bunu Theredon'a karşı kullanabileceğini fark etti.

Bakışlarını Mystigal'e çevirdi—Mystigal! Hangi güç iddiası bunun adını değiştirmesine yol açmıştı? Ve tabi ki de adını değiştirmişti, çünkü kardeşliğin ölümünden sonraki çağda hiçbir çocuğa Mystigal adı verilmezdi! Theredon'dan daha yaşlı, ince ve kültürlüydü, şahine benzer ve oyuk yüz hadan, büyünün aşırı kullanımından dolayı yıp­ranmıştı. Bir "kavrayıcı" diye onu diğerlerinden ayırd etti Brind' Amour, kardeşliğinin zekalarının ötesinde yer alan büyüleri arzu eden büyücüleri tanımlamak için kullandıkları bir deyimi hatırladı. Bundan gelecek saldırlar görünüşte görkemli olacak, güçlü gözüke­cek, ama aslında arkasında onları destekleyecek çok az gerçek güç

Page 236: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

olacaka. Baranduine dükü en rahat gözükendi ve bu yüzden de muhteme­

len bu üç adam içerisinde en zorlu olanıydı. Ashannon McLenny yakışıldı bir adamdı, gözleri duygu, heves ve serinkanlılıkla iyi denge­lenmişti. Açıkça düşünen birisiydi; belki de uzun yıllar önceki kardeş­liğe bir aday olabilirdi. Brind' Amour ölçen bakışlarını bir süre Ashannon'da tuttu, sonra Deanna'yı bakmak için bakışlarım kaydır­dı. Brind' Amour onu, ona saygı duyacak kadar iyi tanıyordu. Deanna eksiksiz biriydi; kültürlü, akıllı, güzel, tehlikeli. Büyücünün kadının büyü peşinde koşabileceği ve bunu başarabileceği konusun­da hiç bir şüphesi yoktu. O en zorluları olduğunu kanıdayabilirdi ve Brind' Amour'un Eriador için yapağı saldırı planlarında Deanna'nın şehri Mannington'a kuvvet yollamaktan kaçınması bir tesadüf değil­di.

Rakiplerini incelemekte harcadığı o bir kaç dakika boyunca, Brind' Amour fısıldayarak basit savunma büyülerini harekete geçirdi. Bir elinde bir bobin tel belirdi ve yavaş yavaş giysisinin kolunun içinde açıldı, sonra cüppesinin içinden geçerek yere, bodarının yanındaki taşa değene kadar indi. Sonra büyücü sessizce etrafındaki havadaki nemi topladı, onu çağırdı fakat bir yere yoğunlaşarmadı. Henüz değil. Brind' Amour başlattığını bitirmek için koşullu bir büyü hazır­ladı ve büyüsünün koşullu çağrıya uymak için yeterince hızlı olacağı­nı ümit etti.

"Ve Greensparrow nerede?" diye sordu Brind' Amour aniden, di­ğerlerinin, özellikle de Theredon ve Mystigal'in sanki ilk saldırılarım hazırlarmışçasına, birbirlerine baküklarını görünce.

Theredon alay edercesine güldü. "Eriador denen çöplüğün sözde kralı olan bir dikeni sökmek için neden kralımıza ihtiyaç duyalım?"

"Paragor da öyle demişti," diye karşılık verdi Brind' Amour. Bu ukala Theredon'u bir nebze geriletti.

"Biz dört kişiyiz!" diye hırladı Mystigal, bu duyuruyla Theredon'u ve kendisini yüreklendirerek.

Şimdi Brind' Amour görme yeteneğini büyülü enerjileri algılayabi­lecek şekilde değiştirecek bir büyü yapa. Deanna'nın küresi, büyü dokusundaki sıklığı fark edince, onu bir kez daha şaşırta; fakat büyücüyü şaşırtan bir başka şey de başka düşmanlarının arkasında saklanabileceği diğer büyülü perdelerin bulunmamasıydı.

Page 237: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Greensparrow ve daha da ilginci, şeytanları yoktu. O zaman, Deanna'nın gözlerinde pek de anlayamadığı, kurnaz bir

bakış yakaladı. "Kaçış yok," dedi ve sonra sanki aklını okurmuşçası-na ekledi, "Mavi bariyerden hiç bir büyü, hatta büyü ile çağrılmış hiç bir yaratık bile geçemez. Kaçışın ve müttefiklerin yok."

Sanki Deanna'nın bahsettiğini vurgularmışçasına, korkunç bir şey böceğe benzer yüzünü kabarcığın tepesine basardı, platoda topla­nanlara şehvetle bakıyordu.

Brind' Amour bu şeyin bir zebani olduğunu anladı ve merakla sa­kalını sıvazladı, iblis dışarıdaydı.

"Deanna!" diye haykırdı Mystigal aniden. Brind' Amour bakışlarım iblisten şahin suratlı büyücüye kaydırdı.

"Arkadaşın mı?" diye sordu, yüzünü büyük bir gülümseme kaplar­ken.

Hem Mystigal hem Theredon biraz kıvrandı, bu Brind' Amour'a ikisinin komplocu liderlerinin, kalkanı güce gerçek bağları olan müt­tefiklerinin önüne getirerek, hata yapağını düşündükleri gösteren bir işaretti.

"Cehennem Zebanisi," diye yanıtladı Brind' Amour'u Deanna. "Dosdarım böylesine şeytani iblislere çok fazla bel bağlamaya başla­dılar."

Bi% ne Kral Greensparrow'un dostlarıyım ne de artık kötülük dolu güçleri­mizin gerçeğini kabullenebiliyorum diye bir telepatik mesaj geldi Brind' Amour'un zihnine. Ashannon'a, Eornfast düküne baka, adamı mesaj gönderen kişi olarak algıladı ve o zaman Deanna'nın hata yapmadı­ğını anladı! Kadın gerçekten de hainliğe baş vurmuştu, ancak avı Brind' Amour'un ilk tahmin ettiği gibi değildi.

İki başlı ve sürüngene benzeyen, ikinci bir iblis ilkinin yanında ye­rini aldı ve her ikisi de dayanıklı kabarcık kalkana çılgınca, fakat boşu boşuna basardı ve pençe ata.

"Onların hatası," diye yanıt verdi Brind' Amour Deanna'ya acıma­sız bir ifadeyle.

Mystigal yukarıya, kubbeye bakü, yüz ifadesinde derin bir kaygı vardı. "Bu nedir?" diye sordu arak sallanarak duran Deanna'ya, o-muzları çökmüş ve kafası aşağıdaydı, sanki güçlü kubbeyi oluştur­mak onun gücünü tüketmişti.

Sorunun sonu Theredon'un mavi parılalar saçan yıldırımının cı-

Page 238: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

zırdayan gümbürtüsüyle bastırılmıştı, bu herhangi bir büyücü tara­fından en çok kullanılan saldın biçimiydi.

Ve Brind' Amour'un tamamen beklediği bir şeydi. Yaşlı büyücü yıldırım başlarken kolunu Theredona'a doğru uzatü, savunma büyü­sü Theredon'un yıldırımını bobinin ucunda yakalayıp Brind' Amour'un cüppesinin altından ayağının altındaki taşa aktarıp savuş­tururken, parmaklannın ürperdiğini hissetti. Brind' Amour şoktan vücudundaki bütün tüylerin dans ettiğini hissetti, kalbi normal ritmi­ne dönmeden önce bir kaç defa heyecanla atü. Ama aslında yıldınm pek güçlü değildi, maddeden ziyade bir gösterişti.

"Sadece biraz gıdıkladı," dedi Brind' Amour Theredon'a. Yaşlı bü­yücü kubbeye bakü. "Öyle görünüyor ki, Mannington düşesinin büyüsü oldukça eksiksiz. Zebaninin güçlerine ulaşamıyorsun, ya da zebanin pek de kuvvetli değil!"

"Oysa ben eski okuldamm, asıl okuldan," diye devam etti Brind' Amour, kararlılıkla Theredona'a doğru ilerleyerek. Bundan sonra ne yapabileceklerini merak ederek, yan gözle bir kaç kez Ashannon ve Deanna'ya göz ata. "Benim şeytani müttefiklere ihtiyacım yok!"

"Deanna!" diye bağırdı Theredon, hızla yana kaçılarak, kendisiyle tehlikeli Brind' Amour arasına mümkün olduğu kadar mesafe koy­maya çalışıyordu.

Yaşlı büyücü durdu ve gözlerini kapata, yavaşça büyülü sözleri mırıldanıyordu.

"Deanna!" diye çığlık ata ödü padayan Theredon, Brind' Amo­ur'un kendisine bir şey ile vuracağını biliyordu.

Brind' Amour gözlerini açüğında hiç bir enerji çıkmadı, ancak yaş­lı büyücünün kurnaz gülümsemesi Theredon'u rahatlatmadı. Adaleli adam kubbenin en uç tarafına geriledi. İblis müttefikini gördü, her iki acayip kafası da geçit vermeyen kabarcığa bastırılmışa. Theredon ellerini onun üzerine koydu, ona dokunmaya, ondan güç almaya çalışa, fakat sadece bir kaç çaba vermeyen saniye sonra, çaresizlikten kızgına dönen büyücü büyülü kalkanı yumruklamaya başladı.

Brind' Amour Theredon'a doğru bir adım ata, panldadı ve kay­boldu, sonra birden kaslı büyücünün arkasında beliriverdi. Eriador kralı Theredon'u omzundan yakaladı ve öne sertçe döndürdü, sonra, daha genç ve güçlü olan adam henüz bağıramadan, Theredon'un yüzünü bir eliyle sıkıca tuttu. Birden Brind' Amour'un parmakların-

Page 239: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

dan çatırdayan kızıl kıvılcımlar çıkarak, düşmanına şiddetle çarpa. Theredon bağırdı ve titreyen elleriyle uzanıp, Brind' Amour'un ko­lunu tırmaladı.

Theredon'un iki başlı şeytanı uçtu, sonra son sürat geri dönerek, kabarcığa korkunç bir güçle çarpa, ama sadece gerisin geriye sekti.

Brind' Amour arkasında, şeytanın ve Theredon'un çığlıklarının ar­dından Mystigal'in büyü yapağını duyabiliyordu ve bir an sonra Brind' Amour ve Theredon arasındaki boşlukta bir ateş topu patladı.

Brind' Amour'un beklemekte olan büyüsünün tek koşulu olan a-teş, büyülü saldırılar arasında en tahmin edilebilir olanlarından biriy­di. Ateştopu uçtuğu anda, Brind' Amour'un topladığı bütün nem ondan hızla ayrılarak, onu koruyucu bir battaniye gibi sardı. Pek de güçlü olmayan ateştopunun alevleri kaybolduğunda, yaşlı büyücüyü pek bir şey olmamış olmasına rağmen, zavallı Theredon'un vücu­dundaki bir kaç yerden duman tutamlan yükseliyor, şu anda ikiliyi saran sisli dumanlara karışıyordu.

Brind' Amour omzunun üzerinden arkasına bakağında Deanna ve Ashannon'un zavallı Mystigal'in üzerinde bir araya geldiklerini gör­dü. Daha yaşlı, şahin suratlı adam, defalarca Deanna'ya seslenerek düşe kalka uzaklaşa.

Bir gözünün ucuyla, Brind' Amour böceğe benzeyen şeytanın ka­barcığa doğru hızla hareket ettiğini, sonra açıkça tam taşın üzerine doğru dalışa geçtiğini gördü. Bir an sonra Deanna'nın alandaki yer inip kalka ve kadın yana sendeleyerek, Mystigal'e kaçacak bir yer verdi. Theredon'un çılgın şeytam bunu takip etti ve biraz sonra pla­tonun zemini yerinden oynamaya başladı, inişli çıkışlı büyük dalgalar kubbenin içindeki beş kişinin de dengelerini korumak için çabalama-lanna neden oluyordu.

Fakat Deanna'nın büyüsü çok iyi kurulmuştu, koruyucu kalkan tamdı, hatta ayaklannın alunda bile ve şeytanlar çok az sorun yarata­biliyorlardı.

Bu noktada Theredon dizlerinin üzerindeydi, Brind' Amour'un koluna zayıfça tutunuyor, çok daha güçlü, gerçek büyücüye pek bir direnç gösteremiyordu. Bunu tamamen kontrolü alana aldığının bilincinde olan Brind' Amour, bakışını hala delicesine Deanna'ya kendine gelmesi için seslenen ve ondan ve Ashannon'dan uzak dur­mak için büyük çaba sarf eden, Mystigal'e çevirdi.

Page 240: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Brind' Amour başka bir büyüye başladı ve boştaki elini Mystigal'e doğru kaldırdı.

Artık Deanna ve Ashannon bir bütün halinde çalışıyorlardı, yana kayarak adamı az sonra köşeye sıkıştırdılar, sonra Ashannon şahin suratlı adamın sağında, Deanna ise solunda, yavaşça adama yaklaş­tılar.

Ashannon'un altındaki zemin kabararak, onu Deanna'ya doğru de­virdi ve bir çığlık atan Mystigal, sendeleyen dükün arkasında sağa doğru koştu. Ancak Brind' Amour büyüsünü tamamlamadan ve parmaklarını şaklatmadan önce, sadece bir kaç adım atabildi. Mystigal aşırı gerilmiş bir tele takılmış gibi, aniden ileri fırladı, ayağı zemine son anda sürtündü. Tam Deanna ve Ashannon'un arasından uçarak, onları yere devirdi ve istemsiz uçuşuna plato boyunca devam ederek, yüzü önde, Brind' Amour'un kendisini bekleyen avucuna düştü.

O elden de kızıl kıvılcımlar çıkn ve Brind' Amour zayıf adamı ge­riye doğru katlamakta zaman kaybetmeyerek, onu dizlerinin üzerine çökmeye zorladı.

Deanna ve Ashannon kendilerine geldiler ve Brind' Amour'un a-çığa çıkan gücünü güvenli bir mesafeden izlediler. Ashannon soru sorar gibi üçlüyü işaret etti, ancak Deanna başını salladı ve yaklaşma-yacakü.

Yaşlı büyücü kafasını geriye attı ve gözlerini kapattı, tamamen gü­cünü salmaya konsantre oldu. Theredon'un elleri bir kolu sıkıca tutuyordu, fakat adaleli adamın kavrayışı artık o kadar güçlü görünmüyordu. Her nedense Mystigal hiç bir direniş göstermedi, kızıl kıvılcımlar kafatasına batarken sadece çaresizce kollarını sağa sola salladı.

Brind' Amour kendisini rakibinin büyüsüne, büyücülük gücünün iç alanına alışürdı. Orada güç hatanı, çıldırmış iblislere olan bağı, hissetti. Hatan büküldüğünü, büküldüğünü ve sonra önce Mys-tigal'de, kırılıp koptuğunu hissetti.

Yankılanan bir bağırayla, böcek şeytan Cehenneme geri fırlatıldı ve Deanna'nın kabarcığının alandaki zemin daha bir sakinleşti. Sanki bundan azimlenmişçesine, Theredon gürledi ve kendisini ayağa kalkmaya zorladı.

Brind' Amour Mystigal'i bıraka, geriye arkaüstü taşa düştü ve bü-

Page 241: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

tün konsantrasyonunu daha güçlü olan Theredon'a yöneltti. İkisi uzun bir süre bu pozu sürdürdü, fakat sonra Theredon'un gücünün özü, Mystigarinki gibi kırılıp koptu. Brind' Amour onu bıraka ve o ayakta durdu, dengesi pek yerinde değildi, yaşlı büyücüye inanamaya-rak bakıyordu. Sonra fiziksel ve sihirsel gücü vücudundan çekilen Theredon, yüzüstü yere düştü.

İki başlı şeytan sürgündeki böceğe benzer arkadaşına katılıp, dün­yaya olan bağları açıkça kesilince, yaşlı büyücünün alandaki zemin birden sessizleşti.

Brind' Amour dönerek dük ve düşese bakü, bunların ne manaya geldiğinden emin değildi. Tehditkar görünmeye çalışa, fakat aslında Ashannon'un ya da Deanna'nın veya her ikisinin birden üzerine geleceğinden korkuyordu, çünkü onlarla dpvüşecek pek az gücü kalmışa.

İkisi birbirine baka, sonra dikkade yaklaşmaya başladılar, Deanna'nın elleri açık vaziyette, tehditkar olmayan bir şekilde önün­de duruyordu.

Yerde, Mystigal inledi. Theredon hiç kıpırdamadan yaayordu. "Uyanmayacak," dedi Brind' Amour sertçe. "Büyüsünü ondan

koparıp aldım, onun gibi basit bir büyücüyü yok ettim!" Brind' Amour tehditkar olmaya çalışa, ama Deanna sanki bunu zaten bekliyormuşçasına, sadece başını salladı.

"Biz senin düşmanların değiliz," dedi yaşlı büyücünün ses tonunu ve vücut dilini okuyarak. "Ortak düşmanımız Greensparrow ve gö­rülen o ki, o büyücü-düklerinden ikisini daha kaybetti."

Bir cızıra ve püflemeyle mavi-girdaplı küre yok oldu. "İyi büyü," diye tebrik etti Brind' Amour. "Mükemmelleştirmek için yıllar harcadım," diye yanıt verdi Dean­

na, "geleceğini bildiğim güne hazırlanırken." Brind' Amour merakla ona baka. "Buna rağmen, bu güçlü büyüyü

zebaninin yardımı olmaksızın gerçekleştirdin," diye belirtti kuşkuyla. "Benim şeytanım yok," diye karşılık verdi düzgün bir şekilde. "Benim de yok," diye ekledi Ashannon. Brind' Amour Eornfast düküne şüpheyle baka, adamın bulundu­

ğu konumdan Deanna kadar emin veya rahat olmadığını hissetti. "Ben eski metodan tercih ederim," dedi Deanna. "Kardeşliğin

metodannı."

Page 242: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Brind' Amour kendisini ona inanmış buldu, ancak inanmasa da e-linden pek bir şey gelmezdi, ikiliye saldırmak veya platodan kaçmak için çok yorgundu. Deanna da tükenmiş görünüyordu. Yavaşça yü­rüdü, yenilmiş dükleri incelemek için yere eğildi.

"Theredon öldü," dedi Ashannon'a bakarken, duygusuzca, "fakat Mystigal yaşıyor."

Ashannon başım salladı, platonun kenarına yürüdü ve geceye ada­dı. Adam dev bir gece kuşuna dönüşüp, gözden kaybolurken, Brind' Amour onun kanat çırpışım gözden kaçırmadı.

Brind' Amour Deanna'ya bakü. "Konuşkan bir arkadaş," dedi. "Dük McLenny bu gün için çok fazla şeyi feda ettiğinin farkında,"

diye karşılık verdi. "Belki de çok fazla ve bu yüzden onun Theredon ve Mystigal'a katılıp sana karşı dövüşmediği ile yetinmelisin."

"Ama bana da katılmadı," diye belirtti Brind' Amour. Deanna cevap vermedi, sadece platonun ortasına yürüdü ve sön­

mekte olan ateşin üzerine bir sıvı döktü. Alevler aniden hayata döne­rek, Deanna'yı sıcak, turuncu panlulanyla yıkadılar.

"Mystigal'i sıcaklığın yanma getir," diye Brind' Amour'a talimat verdi. "Böylesine ıssız, isimsiz bir yerde soğuk bir ölümü hak etme­di."

Bunlar bu gece ağzından çıkan son kelimelerdi. Oturup uzun bir süre ateşi seyretti, Mystigal'i alevlerin yamna yatırdıktan sonra, doğ­rudan karşısına oturan Brind' Amour'un bile farkına varmış görünmüyordu.

Yaşlı büyücü bu konunun üzerine gitmedi. Deanna'nın buradaki ikilemini, genç kadının az önce hayatının çoğunluğu boyunca koru­duğu inançlarını kesip attığım, anlıyordu.

Page 243: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

4

Şafaktan önceki serin karanlıkta Luthien ve Bellick birlikte Brind' Amour'un çadırına gittiler. İkili arzu doluydu, bir kez daha savaşma­ya hazırdı. Tam girişin önündeki direkte yer alan lambanın alevleri sönmeye yüz tutmuştu, ancak çadırın içerisi karanlıktı. İkili buna rağmen, Brind' Amour'u uyandırmayı düşünerek içeri girdi. Ne de

Page 244: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

olsa alışılmış olanı şafakta saldırarak, ordulara savaşmak için bütün gün süre vermekti.

İçeride çok az ışık vardı, ancak bu büyücünün içeride olmadığını anlamalarına yetti.

"Şimdiden dışarı çıkmış, planları hazırlıyor olmalı," diye belirtti Bellick, ancak Luthien o kadar emin değildi. Bir şeyler yolunda de­ğildi, içgüdüsel olarak bunun farkına vardı.

Luthien büyücünün yatağına ilerledi ve yatakta dün gece uyunma­dığına dair olan şüphelerini doğruladı. Bu yeterince tuhaftı, ama Luthien başka bir şeylerin daha yolunda gitmediği konusunda rahat­sızlık verici bir kuşku duyuyordu. Etrafına bakındı, ancak görünüşte bir şey bulamadı. Bütün mobilyalar yerli yerindeydi, odanın ortasın­daki masa, yanındaki tabure, üzerindeki kristal küre. Brind' Amour'un ufak yazı masası yatağının karşısında, çadırın kenarına dayanmıştı, üzerinde parşömenler, haritalar ve içi her türlü garip iksir ve büyü bileşenleriyle dolu bir kaç çuval vardı.

"Benimle gel," diye seslendi Bellick çadırın kapısından. "Yaşlı a-damı bulmak ve ham oluşturmalıyız."

Luthien başım onaylar biçimde salladı ve onu takip etmek üzere yavaş yavaş ilerledi, bir yandan kafasını arkaya çevirip bir şeylerin yanlış gittiğinden eminmişçesine bakıyordu. Çadırın dışına, sönmekte olan lambanın zayıf ışığının altına çıkü, Bellick kendisinden bir kaç adım ötedeydi.

"Kristal küre," diye tekrarladı genç Bedwyr, önemli bir şeyi fark ettiğinden emin olarak. "Brind' Amour'un kristal küresi!"

"Eminim ki, o da oradaydı," dedi Bellick. "Masanın üzerinde, tam göz önünde."

"Asla öyle bırakmaz," dedi Luthien, hızla çadıra geri girerek. Bel-lick'in homurdamp, söylendiğini duydu, ama cüce onu takip etti, tam Luthien tabureye oturmuş dikkade kürenin içerisine bakarken içeriye girdi.

"Onun içine bakmalı mısın?" diye sordu Bellick. Irkının çoğunda olduğu gibi, Bellick işin içine büyü karıştı mı her zaman biraz dikkatli olurdu.

"Neden üzerinin örtülü olmadığını anlamıyorum," diye cevap ver­di Luthien. "Brind' Amour.. ."

Luthien sözleri, tamdık, devasa beyaz sakallı, neşeli yaşlı bir sura-

Page 245: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

tın bir anda kürede belirmesiyle kesildi. "Ah, güzel," dedi Brind' Amour'un illüzyonu, "demek sabah olmuş ve siz Pipery'i almaya ha­zırlanıyorsunuz. Çabuk olun dosdarım. Sonuçtan şüphe etmiyorum. Ne kadar zaman olmayacağımı bilemiyorum ve sadece Eriador'un kuvvederinin güvende olduğu bilgisiyle gidiyorum. İlahi hız!"

Görüntü belirdiği kadar beklenmedik bir şekilde yok oldu. Luthien dönüp Bellick'e baktı, çadırın açık kapısından gelen ışıkla sadece kısa ve kalın bir siluet görünüyordu.

"Demek büyücü gitmiş," dedi cüce. "İşi olduğundan şüphe etmi­yorum."

"Brind' Amour eğer acil olmasa gitmezdi," diye ona katıldı Lut­hien.

"Muhtemelen Huegothlar," diye fikir yürüttü Bellick ve Ethan'ı ilgilendiren bir sorun olabileceği düşüncesi Luthien'in midesine ekşi bir tat verdi. Ya da belki de sorun öteki taraftadır, Oliver ve Katerin'in gemide seyrettiği, batıda. Luthien yeniden boş kristal kü­reye baktı. Brind' Amour'un yüz ifadesinin mutsuz değil, neşe dolu olduğunu kendisine bir çok kez hatırlattı.

"Fark etmez," diye devam etti cüce kralı. "Biz hep iki kişi tarafın­dan yönetilen bir orduyduk!"

Luthien Bellick'in az önce bütün güçlerin kumandasını eline aldı­ğını anladı ve kesinlikle kendisinden üst rütbeli olan cüceyle tartışamazdı. Ancak Luthien'in saldın başlamadan önce Brind' Amour'la tartışmak istediği bir mesele vardı. Avonla yapılan bir ön­ceki savaşta, Carlisle'ye kadar devam etmek istediğinde, Luthien Avon halkının bir çoğunun durumu fark edebileceğini, Eriador or­dusunun esasında onlann düşmanı olmadığını anlayabileceklerini düşünmüştü ve bu yüzden zaferin mümkün olabileceğine inanmıştı. Luthien en sonunda beklentilerinin abartılı olduğunu kabul etmişti, ancak yine de bütün Avon halkının, Eriadorlular'a çok benzeyen erkek ve kadınların, Eriadorla savaşmak arzusunda oldukları dü­şüncesini kabul edemiyordu.

Bellick homurdandı ve gitmek üzere döndü. "Safları kendin bir araya getirebilir misin?" diye sordu Luthien.

Cüce topuklarının üzerinde geri döndü ve Luthien Bellick'in yüzün­deki detaylan göremese de, onun şaşkınlığını hissedebiliyordu.

"Brind' Amour'u mu arayacaksın?" diye sordu Bellick buna ina-

Page 246: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

namayarak. "Hayır, fakat Kral Brind' Amour'un vermiş olduğu, savaş başla­

madan önce Pipery'e girme iznini yerine getireceğim," diye yanıt verdi Luthien.

Bellick omzundan geriye doğru baktı, sonra çadıra girdi, açıkça il­giliydi.

"Savunmalarına bakmak için," diye anında açıkladı Luthien. "Kızıl pelerin ile, içeri girer ve çıkarım ve hiç bir tepegöz bunu fark etmez."

Bellick öylece durarak uzun bir süre genç Bedwyr'e baka. "Git­mek istemenin nedeni bu değil," diye fikir yürüttü cüce, çünkü son bir kaç haftada Luthien'i bir çok kez Avon halkından potansiyel mütterikler olarak söz ederken duymuştu.

Luthien içini çekti. "Pipery'nin duvarlarının ardında dosdarımız olabilir," diye itiraf etti.

Bellick tepki vermedi. "Kral Brind' Amour'dan izin istemeye gelmiştim," dedi Luthien,

dik durarak. "Fakat Kral Brind' Amour ortalarda yok." "Bu yüzden istediğin gibi gideceksin," dedi Bellick. "Bu yüzden haklı olarak orduyu yöneten, Kral Bellick dan

Burso'dan gitmek için izin istiyorum," diye düzeltti Luthien ve bu bağlılık göstergesi Bellick'in işine yaradı; cüce daha bir dik durmaya başladı.

"Hayal kırıklığına uğrayabilirsin," diye uyardı Bellick. Luthien omuzlarım silkti, "En azından savunmalarını kontrol ede­

rim," diye yanıt verdi. "Ve en fazla olarak?" "Avon halkı için adalet," diye karşılık verdi Luthien tereddüt et­

meden. "Git ve çabuk ol," dedi Bellick. "Şafağa iki saatten az bir zamanı­

mız var ve ben öğle yemeğimi Pipery'de yemeği planlıyorum!"

Luthien Pipery'nin, harap durumdaki kazıklardan oluşan, duvarın­dan sessizce geçmek için karanlığı ve sihirli pelerinini kullanırken gerçekten de ne yapacağını bilemiyordu.

Karanlık evler arasında dolaşırken, ne kadar az sayıda tepegözün ayakta olduğunu ve eürafta dolaşağını görünce çok şaşırdı. Bütün

Page 247: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

raporlara ve meydandaki son karşılaşmalarına göre, Luthien ufak kasabanın garnizonunun sayısının dağlardaki bozgundan kaçan Praetorian Muhafızlarının eklenmesiyle şiştiğini düşünüyordu. Fakat neredeydiler?

Luthien kasabanın ana yolunu geçerken bilmece çözüldü, dev bir karavamn geçişiyle yolda derin çizikler oluşmuştu. Güneye gidiyor­du, Luthien izlerden bunu anladı ve iki günden fazla olmamışa.' Yo­lun karşısında genç Bedwyr kasabanın ahırım gördü; uzun çiderle birbirine bağlanmış iki bina. Ahırın kapılan ardına kadar açılmışa, fakat kişneme sesleri gelmiyordu ve yemek için kesilmiş bir kaç at ölüsünün dışında ahır boştu.

Luthien derin ve sakinleştirici bir nefes aldı, savaşın karanlık tehdi­dinden korkuya kapılmamışa. Greensparrow'un büyük oyununda istemeden maşa durumuna düşen Pipery halkının, son bir kaç günde ne gibi zorluklar içinde acı çekmiş olabileceğini düşündü.

Kendisine bir saniye bile kaybetmeyi göze alamayacağını haürlata-rak, derhal toparlandı. Ana yol boyunca gölgeden gölgeye süzüldü, sonra doğuya ve güneybaaya ayrılan bir yol ağzına gelince durdu. Tam karşısında, Luthien kasabaya girdiğinden beri gördüğü ilk ışığa tanık oldu; kasabanın kilisesi olduğu belli olan, büyük bir yapının penceresinde yanmakta olan bir mum.

Luthien umut dolu bir şekilde başını sallayarak, binanın karşısın­daki yola fırladı. Caer MacDonald'daki Ministry'i düşündü, ruhani bir yerdi, ancak aynı zamanda Greensparrow'un berbat Dükü Morkney'in karargahıydı. Ufak kasabalarda da aynı şablon kullanılı­yor olabilir miydi? Bu kilisenin içerisinde, Pipery'i demir yumruğuyla yöneten, Avon kralına bağlı bir kont veya baron olabilir miydi?

Doğuya, gökyüzüne atılan hızlı bir bakış, Luthien'e bir kez daha düşünüp taşınmaya vakti olmadığını haorlatü. Yan kapıya süzüldü, ortada duran küçük bir pencereden içeriye baka, yakında görünürde bir düşman göremeyince yavaşça kapı kolunu çevirdi.

Kilitli bile değildi ve Luthien onu yavaşça açü, tepegöz garnizonu­nun çoğunu burada karşısında bulabileceğinin farkındaydı.

Kendisini şaşırtan ve rahadatan bir şekilde içerisi boştu. Kapıyı sessizce arkasından kapadı. Küçük bir yan odaya gelmişti, muhteme­len buranın rahibinin ya da hizmetçisinin özel odasıydı. Odadaki diğer tek kapı ana dua etme alanına açılıyordu. Luthien tamamen

Page 248: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

gizlenmiş olduğundan emin olmak için pelerinini kontrol etti, sonra kapımn pervazına doğru ilerledi, kapının köşesinden içeriye bakn.

içeride birisi tek başınaydı, ibadet yerinin önündeki sırada eğilmiş­ti, yüzü Luthien'e dönük değildi. Adamın beyaz cübbesi onun bir rahip olduğunu gösteriyordu.

Luthien başını salladı ve sessizce içeri girdi, sıradan sıraya ilerliyor ve adam geriye dönerse diye sık sık duruyor, duvara yanaşıyordu, ibadet yerine yaklaşırken, sessizce Blind-Striket'ı çekti, ama onu aşa­ğıda, pelerinin içinde tuttu.

Artık, Pipery'nin güvenliği için dualar mırıldanan, rahibi duyabili­yordu. En önemlisi adamın Tann'dan, "küçük Pipery'i kralların mü­cadelesinden uzak tutmasını," istemesiydi.

Luthien başlığını çıkardı. "Pipery Carlisle yolu üzerinde," dedi ani­den.

Rahip neredeyse devriliyordu, delicesine kalkmaya çabalayarak, gözleri ve çenesi ardına kadar açık bir halde yabancının karşısına dikilmeye çalışa. Luthien adamın yüzündeki yara bere izlerini fark etti, dudağı patlamış ve gözleri şişmişti. Son zamanlarda kasabadan çıkan tepegözlerin sayısı düşünülürse, genç Bedwyr için bunu kimle­rin yapağını tahmin etmek pek de zor olmadı.

"Eriador'un dostu veya düşmanı olmak Pipery'nin kendi seçimi," diye tamamladı Luthien.

"Kimsin sen?" "Eriador Kralı Brind' Amour'un bir elçisi," diye karşılık verdi Lut­

hien. "Hiç umut yokken umut önermeye gelen birisi." Adam dikkatle Luthien'e baka. "Kızıl Gölge," diye fısıldadı. Luthien başıyla onayladı, sonra rahibin yüzü beyazlayınca, ona sa­

kince elini uzata. "Seni veya bir başkasını öldürmek için gelmedim," diye açıkladı

Luthien. "Sadece Pipery'nin durumunu görmek için geldim." "Ve zayıf yönlerimizi görmek için," diyecek oldu rahip. Luthien güldü. "Dışarıda savaşa susamış beş bin cücem var ve bir

o kadar da adamım," diye açıkladı. "Duvarınızı ve garnizonunuzdan kalanları gördüm."

"Tepegözlerin büyük çoğunluğu kaça," diye onu doğruladı rahip, bakışları yere kaydı.

"Senin adın nedir?"

Page 249: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Adam bakışlarını yukarı kaldırdı, omuzlarını cüretkar bir şekilde dikleştirerek, "Solomon Keyes," diye yanıt verdi.

"Papaz Keyes?" "Henüz değil," diye itiraf etti rahip. "Rahip Keyes." "Kiliseye mi, yoksa taca mı bağlı bir adam?" "ikisinin bir bütün olmadıklarını nereden biliyorsun?" diye üstü

örtülü bir yanıt verdi Keyes. * Luthien samimi bir şekilde gülümsedi ve pelerinini yana ittirerek

kılıcını ortaya çıkardı, seri bir harekede kınına yerleştirdi. "Öyle de­ğiller," diye yamt verdi.

Solomon Keyes buna karşı çıkmadı. Luthien şu ana kadarla konuşmadan memnundu; Keyes'in Tanrıy­

la Greensparrow'u aynı seviyede tutmadığını açıkça hissediyordu. "Tepegözler?" diye sordu, rahibin yara bere içerisindeki yüzünü işaret ederek.

Keyes bir kez daha bakışlarını indirdi. "Muhtemelen Praetorian Muhafızları," diye devam etti Luthien.

"Onları bozguna uğratüğımız dağlardan geldiler. Aceleyle gelip, ada­rınızı çalarak ve kadederek, biz Eriadorluların bulabileceği değerli her şeyi alarak ve Pipery halkına ve muhtemelen kasabanın tepegöz milislerine kalıp son adama kadar savunma emri vererek buradan ayrıldılar."

Keyes bakışlarını yukarıya kaldırdı, yumuşak yüz hatları gerildi, gözleri bu zeki genç Bedwyr'e odaklanmıştı.

"Olanlar bu," dedi Luthien son olarak. "Bir yalanlama mı bekliyorsun?" diye sordu Keyes. "Ben tepegöz­

lerin acımasızlıklarına yabancı birisi değilim ve şaşırmadım." "Onlar sizin müttefikleriniz," dedi Luthien, ses tonu suçlamaya

doğru kayıyordu. "Onlar benim kralımın ordusu," diye düzeltti Keyes. "Bu kralının kötülüğünü gösteriyor," diye cevap vermekte gecik­

medi Luthien. İki adam da susarak, bu gergin anın geçmesini bekle­di. Burada işleri karıştırmak her ikisine de bir fayda sağlamazdı, çün­kü her ikisi de bu beklenmedik görüşmeden iyi bir sonuç çıkabilece­ğini düşünmeye başlamışa.

"Sadece İron Cross'un Praetorian Muhafızları değildi," diye itiraf­ta bulundu Keyes, "fakat kendi garnizonumuzun bir çoğu da. Hatta

Page 250: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

yaşlı Allaberksis, kendisi ilk zamanlardan beri bizimle—" "Yaşlı" diye araya girdi Luthien. Yaşlı bir tepegöz nadir rastlanan

bir şeydi. "Gördüğüm en yaşlı tek-gözlü," dedi Keyes ve ses tonu Luthien'e

bu Allaberksis'in de muhtemelen yediği dayağa katıldığım gösteri­yordu.

'Y'aşlı ve solgun," diye ekledi Luthien. "Ufak bir Praetorian Mu­hafız grubu ile birlikte güneye kaçıyordu."

Keyes'in yüz ifadesi Luthien'e hedefi bulduğu söylüyordu. "Zavallı Allaberksis," dedi Luthien. "Atımdan hızlı koşamadı." "Öldü mü?" Luthien başım onaylar biçimde salladı. "Peki ya para kesesi?" diye sordu Keyes alınmış bir şekilde. "Köy­

lülerin ortak tahıl parası, dürüstçe kazanılmış ve ihtiyaç duyulan—" Luthien elini kaldırdı. "İade edilecek," diye söz verdi. "Sonra." "Pipery yağmalandıktan sonra!" diye bağırdı Keyes. "Bunun olmasına gerek yok," dedi Luthien sakince, rahibin öfke­

sini henüz tam anlamıyla başlamadan dindirerek. Keyes bu ilgi çekici cümle için bir açıklama beklerken ve Luthien

cümleyi nasıl kuracağım düşünürken, yeni bir sessizlik oldu. Keyes'in kasaba üzerinde önemli nüfuzu olduğu düşünüyordu; kilise bakım­lıydı ve köylüler ona güveniyorlardı, ne de olsa değerli tahıl paralarını ona vermişlerdi.

"Biz Eriador ve DunDarrow olarak ele geçirmek için gelmedik," diye başladı Luthien.

"Sınırı güç kullanarak geçtiniz!" "Savunmak için," diye açıkladı Luthien. "Krallarımız arasında a-

teşkes imzalanmış olmasına rağmen, Avon'un Eriadorla olan savaşı bitmedi. Bütün iron Cross boyunca köylerimiz yok ediliyordu."

"Tepegöz akıncıları," diye akıl yürüttü Keyes. "Greensparrow için çalışıyorlardı," diye karşılık verdi Luthien. "Bunu bilmiyorsunuz." "Dağlardan gelen Praetorian Muhafızlarım görmedin mi?" diye

karşılık verdi Luthien. "İron Cross'a yürüyüşümüze karşı savunma yapmak üzere yeni mi geldiler, yoksa uzun zamandan beri oradaydı­lar ve Eriador'u savaşa mı kışkırtmaktaydılar?"

Keyes yanıt vermedi ve gerçekten de cevabım bilmiyordu, ancak

Page 251: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

ŞJE>B-R-HA K R A L

savaş çıkmadan bir kaç hafta önce kuzeye doğru Praetorian Muha­fızlarının karavanlarının yola çıktığı bildirilmemişti.

"Greensparrow bizi güneye doğru ilerlemeye kışkırttı," diye ısrar etti Luthien. "Gerçekten özgür olabilmemiz için bizi savaşmaya zor­ladı."

Keyes omuzlarını dikleştirdi. Yüz ifadesi Luthien'e inandığını, en azından bu laflan tamamen bir yalan olarak algılamadığım gösteri­yordu, ancak yine de duruşu meydan okur bir tarzdaydı. "Ben Avon'a sadığım," diye bildirdi genç Bedwyr'e.

"Fakat Greensparrow değil," diye karşılık verdi Luthien tereddüt etmeden. "Ne de ortak Tannmıza sadık. Şeytanlarla müttefik oldu­ğunu söyleyebilirim, çünkü bu cehennem yaratıklarının birden fazla­sıyla bizzat dövüştüm, onlann şeytani auralannı hissettim, böylesi bir yaratığın Greensparrow'un kendi düklerinden birisinin vücudunu işgal ettiğini gördüm!"

Keyes irkildi; Luthien onun şeytani müttefiklerden bahsedildiğini duyduğunu ve bu iddialan reddedemediğini hissetti.

"Sizlerin kanlı işgalciler olmadığınızı nereden bileceğim?" diye sor­du Keyes.

Luthien kılıcını çekti, onun parıldayan ışdüsından, beyazlayan ra­hibe baktı. "Neden hala ölmedin?" diye sordu.

Genç Bedwyr zavallı adamı daha fazla rahatsız etmemek için hızla kılıcını yerine koydu. "Pipery'nin kaderi kendi ellerinde," dedi. Sonra doğudaki pencerelere baktı ve gökyüzünün aydınlanmaya başladığını gördü. "Kralıma müttefik olmanızı beklemiyorum ve size söz veri­yorum köyünüz yok edilmeyecek ve paramz geri verilecek. Ancak bi­ze karşı çıkarsanız sizi öldürürüz, bundan şüpheniz olmasın. Eriador savaşmak için geldi ve biz şeytani Kral Greensparrow'a sadık herkes­le savaşacağız!"

Bununla birlikte Luthien eğildi ve uzaklaştı. "Ne yapmam gerekiyor?" diye seslendi Keyes ve Luthien durdu ve

odanın karşısından ona bakmak üzere döndü. "İnsanlarımı kendi evlerini savunmaktan nasıl ahkoyanm?" diye

sordu. "Savunma yok," dedi Luthien asık bir şurada ve tekrar döndü. "Zaman da yok!" diye yalvardı Keyes. "Şafak neredeyse sökmek

üzere!"

Page 252: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Luthien yan odaya giden kapının girişinde durdu. "Onları oyalaya­bilirim," diye söz verdi, ancak kendi sözlerinden şüphe ediyordu. "Size öğlene kadar süre sağlayabilirim. Kilise tek-gözlüler hariç her­kes için güvenli olacaktır."

"O halde orduna git," dedi Keyes, ses tonu Luthien'e adamın en azından deneyeceğini gösteriyordu.

Luthien kiliseden ayrılırken etrafta yolunu bir kaç kez değiştirme­sini gerektiren daha çok insan, daha çok tepegöz vardı. Buna rağmen şafaktan önce duvara ulaştı ve artan ışıkla birlikte Pipery'nin duru­munun gerçekten de ne denli ümitsiz olduğunu görebiliyordu. Duvar kötü tamir edilmişti—bir çok yerde bir taş yığınından başka bir şey değildi. En sağlam noktalarında bile duvar sekiz ayaktan yüksek değildi ve Bellick'in duvar kırıcı cücelerinin yıkıcı taarruzunu yavaşlatacak kadar kalın değildi.

"Elinden geleni yap, Solomon Keyes," diye dua etti Luthien kasa­badan çıkıp, açık alanda hızla koşarken. Şefkatli genç Bedwyr için gelmekte olan kıyımın görüntüsü kabul edilemezdi.

Eriador kampı ve Pipery arasındaki araziye bir sakinlik çöktü, her iki tarafta bugün olacağını bildikleri saldırıyı beklemekteydi.

Ve ne kadar güzel bir gündü! Savaşmak için fazla güzel diye sız­landı Luthien. Güneş ufukta parladı, rüzgar tatlı tatlı esiyordu ve bütün kuşlar ve hayvanlar meydanda cıvıldanıp sıçrıyorlardı.

Luthien eyerine yanaştığında Riverdancer da muduydu, burnun­dan soluyarak yeri eşeliyordu. Beyaz aygır Luthien üzerine biner binmez fırladı.

Luthien midesindeki bulantıyı göz ardı edemiyordu. Savaştan önce hep sinirli olurdu, ama bu seferki farklıydı. Bundan önceki her dö­vüşte, Luthien adalet için savaşüğinı bilerek saldırmışa ve Eriador'un kurtuluşu için Avon'un işgalini gerekli ve haklı görüyordu. Ancak Pipery'i yağmalanmış, Solomon Keyes gibi adamları kendi kanları içerisinde yıkanmış olarak düşününce bu onu pek rahadatmadı.

Luthien anlamışa ki, tepegözleri öldürmek ayrı, insanları öldürmek tamamen ayrı bir şeydi.

Riverdancer'ı gür bitkilerin arasında süratle sürerek, cüce saflarını gözden geçiren Kral Bellick ve Shuglin'in yanına geldi.

"Geldiğin iyi oldu," diye belirtti Bellick. "Biz onları ezip geçerken Avon ve tepegöz köpeklerinin arasında olman iyi olmazdı!"

Page 253: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Saflarımızı bekletmekyiz," dedi Luthien açıkça. Cüce krak o kadar ani döndü ki, turuncu düzensiz sakalları geniş

kemerinden kurtuldu. "Öğlene kadar," diye açıkladı Luthien. "Gün yeterince uzun değil!" diye kükredi Bellick. "Şimdi biri gö­

recek ve kuvvetli yanlarımızla zayıf yanlarımızı fark edecekler ve savunmalarını ona göre ayarlayacaklar. . ."

"Pipery'nin yapabileceği hiç bir şey yok," diye garanti verdi Luthien krala. Siobahn'ın ve bir kaç elfin, Eriador ordusunun bir grup lideriyle birlikte yaklaştığını gördü.

"Gücümüz karşısında çaresizler," diye bitirdi Luthien, yeni gelen­lerin de duyabilecekleri kadar yüksek sesle.

"Bu iyi bir haber," diye karşılık verdi Bellick. "O halde gidelim ve şu işi çabucak bitirelim, sonra bir sonraki kasabaya ilerleyelim."

Luthien kararlılıkla başım yana salladı ve Bellick buna açıkça sertçe bakarak tepki verdi.

Luthien eyerinde dik vaziyette oturdu, konuşurken etrafına ba­kındı; artık kendisini dinleyen herkese sesleniyordu. "Pipery pek bir zorluk çıkartmayacak," dedi, "ve eğer sabaha ertelersek daha da az."

Bu teklife karşılık koro halinde homurtular yükseldi. "Ve yolumuzu iyi değerlendirin," diye devam etti Luthien yılma­

dan. "Warchester'in duvarlarım bile görmeden bunun gibi bir düzine kasabaya rasdayacağız, Carlisle'de bunlardan çok sonra gelecek. Bize destek tohumlan var; onlara kendi gözlerimle şahit oldum."

"Pipery'nin duvarlannın ardındakilerle mi konuştun?" diye sordu Bellick, mutlu görünmüyordu.

"Sadece bir kişiyle," diye onayladı Luthien. "Kasabasının güvenli­ğinden korkan rahiple."

"Ve korkmakta haklı!" diye bir çığlık koptu toplananlardan, bu haykınş cevap geldi ve bir kaç kez tekrarlandı.

"Ne kadar?" diye basitçe sordu Siobahn, kalabalığı susturarak. "Onlara sabahı verin," diye ricada bulundu Luthien, bir kez daha

doğrudan Bellick'e doğru konuşarak. "Zayıf olan savunmalarında bir kaç değişiklik yapabilirler ve biz de kimsenin kaçamaması için köyü kuşamız."

"Gecikmekten korkuyorum," diye yanıt verdi Bellick, ama ses to­nu daha az kavgacıydı. Cüce krak aptal değildi. Luthien Bedwyr'in

Page 254: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Eriadorlular, elfler ve hatta, bir çok arkadaşını Montfort Madenle-ri'nin dehşetinden kurtarmak için düzenlenen baskına önderlik etti­ğini gayet iyi hatırlayan, kendi cücelerinden bir grup üzerindeki etki­sini biliyordu. Bellick Luthien ile aynı fikirde olmamasına karşın, onunla açıkça uyuşmazkğa düşmesinin tehlikelerinin farkındaydı.

"Başlangıçta alü saat kaybedeceğiz," diye itiraf etti Luthien. "Fakat tahminimde yanılmıyorsam, bu sürenin çoğu savaşta yeniden kazanı­lacak. Ve saatler geri kazandımsa bile, bir sonraki köye ilerlerken, ben adamlarımın benimle beraber daha hızk yürümelerini isteyece­ğim." Luthien yeniden eğerinin üzerinde doğruldu ve bütün kalaba-kğa seslendi. "Sizden bunu istiyorum," diye bağırdı. "Bana bir tek bunu bahşeder misiniz?"

Gelen tepki tek seskydi ve Bellick genç Bedwyr'e karşı çıkmanın aptalkk olacağını anladı. Hevesk cücelerini bekletmekten nefret edi­yordu ve böylesine güzel bir sabahı harcamaktan da nefret ediyordu. Ancak Belkck kendisi ile Luthien arasında çıkacak açık bir anlaşmaz-kktan düşüncesinden daha çok nefret ediyordu, hiç bir çatlağı kabul edemeyecek olan orduda potansiyel bir bölünme.

Sonra başıyla Luthien'i onayladı, ama bakışında Luthien'in bunun için kendisine borçlu olduğu görüntüsü vardı.

Luthien'in minnet dolu selamlaması, bu iyiliği geri ödeyeceğini a-çıkça gösteriyordu.

"Bunun yanında," diye kalabakk yanlarından ayrılırken, Belkck ve Siobahn'a göz kırpü. "Artık Pipery'nin duvarının en zayıf noktasını biliyorum."

Umut dolu haberler Pipery'de yayılırken, Solomon Keyes duvara koştu ve açık araziye bakü.

"Hareket etmiyorlar!" diye bağırdı minnettar bir adam tam genç rahibin suratına doğru.

Keyes gülümsemeyi başardı ve gerçekten de minnettardı, ancak yapacak çok fazla işi için sadece bir kaç saati olduğunu bildiğinden bu duyguyu frenledi. Güneşin bir süre yerinde durmasını istermişçe­sine gökyüzüne bakü.

$ ' j|c ıfc 4e •

Page 255: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

B)l>eVLHA K R A L

Bellick, Luthien, Siobahn ve ordunun geri kalan kumandanları o uzun sabah boyunca boş durmadılar. Luthien'in Pipery'nin fiziksel savunması ve duygusal karmaşası hakkında verdiği bilgilerle, derhal yeni bir savaş planı çizildi, anakz edildi ve rötuşlar yapddı, her aşama onu gerçekleştirmekten sorumlu olanların kafasına iyice yerleşene kadar tekrar tekrar gözden geçirildi.

Öğleden önce alandaycklar, on bin kişilik güç, mızraklarının uçları ve kdıçları ışıkta parıldıyor, cilalanmış kalkanları alevü aynalar ^ibi güneş ışığım yansıtıyordu.

Bu sefer bütün süvari bir aradaydı, sayılan yüzden fazlaydı ve doğ­rudan kasabanın kuzeyinde, düzen içerisinde beklemekteydiler. Luthien Riverdancer'ın üzerinde, Siobahn onun yanında, hatun orta-sındaydüar. Emirle birkkte bütün kafalar doğuya, Kral Belkck dan Burso'nun görkemk savaş kıyafeti içerisinde durduğu yere döndü.

Yalnız bir adı kasabanın kuzey kapısına doğru dört nala gitti. "Teslim olacak mısınız, yoksa bizimle dövüşecek misiniz?" diye

basitçe sordu orada homurdanarak duran tepegöz kalabakğına. Tahmin edilir bir şekilde, bir mızrak ona doğru fırlatıldı ve yine

tahmin edikr bir şekilde, hedefi vurmakla uzaktan yakından alakası olmadı. Kral Belkck cevabını almışa.

Adı saflanna geri döner dönmez, yeniden bütün gözler cüce ku­mandanına çevrildi. Belkck güçlü koluyla kısa ve kakn kılcını havaya kaldırdı ve bir an öylece durduktan sonra, onu aşağıya doğru hızla indirdi.

Bütün hat boyunca hücum bağırtılan duyuldu; Luthien ve süvari­leri adarını gümbürtüyle hücuma kaldırdılar.

Ancak bütün hat takip etmedi. Sadece süvarilerin hemen arkasın­daki cüceler ileriye doğru koşmaya başladı, hücum doğuya doğru harekedenerek, hata bir dalganın yavaşça kırılması gibi ilerletti.

Luthien kuvvederini Pipery'nin duvannın bir kaç adım ötesine ge­tirdi, sonra sola, doğuya doğru dönerek hatü açıkça yana kaydırdı. Süvarinin arkalarından çıkan toz bulutunun ardından cüceler gelme­ye başladı, doğrudan Pipery'e doğru ve Luthien'in grubu kasabanın etrafında döndükçe bu devam etti, her geçiş asık-suradı bir askere yol açıyordu. Luthien bu manevraya, "denizin kapılarım açmak," adını vermişti ve de öyle gözüküyordu, atlılar engelleyen bir duvar gibi ilerkyor ve onlann ardından piyade sel gibi akıyordu.

Page 256: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Bu gidişat savunmacılar tarafından anlaşılınca, taktik hemen değiş­tirildi, bu sefer batıdaki piyade senkronize bir şekilde hücuma kalktı. Bu arada Luthien'in süvarileri köyün güneydoğu bölümüne doğru dönmüş, karşıkkk ok atıyorlardı, elf oklarına karşı tepegöz mızrakla­rı. Tepegözlerin mesafeyi iyi ayarlayamadıklarının bir kanm olarak, süvarilerden vurulan olmamıştı ve Luthien'in umduğu gibi Pipe­ry'nin açıkça zayıf olan hadannda neredeyse hiç insan yoktu.

Genç Bedwyr duvarın istenilen bölümünü gördü, yükseldiğinde daha fazla genişkği olan bir kaya yığını. Luthien Riverdancer'ı köy­den uzaklaştırdı, sonra aniden dönerek doğrudan hedefe doğru yö­neldi, Siobahn tam yanındaydı ve ikiknin arkasındaki elf hata geniş­lemeye ve yavaşlamaya başladı.

Luthien tepegöz mızrakçılarının savunmaya geldiklerini gördü, son ana kadar bekledi, sonra Riverdancer'ın dizginlerine asılarak aü sol tarafa doğru sıçrata, bu arada Siobahn da sağa doğru sıçradı.

Elf okları için yol açılmışa. Düzinelerce ok fırlatıldı, çoğu kayalara çarpa, bir kaçı hedefini buldu. Savunucular ölü ya da yarak olarak ya da sadece korkudan yere düştüler ve Luthien ile Siobahn arkadaşla­rına seslendiler ve bir kez daha hücuma kalkmak üzere adarını mah-muzladüar.

Luthien bacaklarını sıkılaşürdı ve iyice yerleşti, topukları aşağıda, ayaklarıyla üzengilere sıkıca bastırıyordu. Eğildi ve Riverdancer'ı de­vam etmeye ikna ederek, aa kaya yığınının tam ortasına doğru sürdü. Güçlü at yukarıya sıçrayıp, dört ayakkk engek kolaykkla aşarak, Luthien'i Pipery'e soktu.

Siobahn tam yamna geldi ve birlikte dönerek, yol boyunca dört nala ilerlediler. Luthien kaçmakta olan iki tepegöz gördü ve onları devirdi, Riverdancer birine çarparken, öbürünü de Blind-Striker kesi­yordu. Genç Bedwyr Siobahn'a doğru döndü, yeni skorunu söyle­mek üzere sınayordu. Ancak aniden durdu, çünkü Siobahn'ın da benzer bir şekilde bir çift tepegözü devirdiğini gördü.

Yirmi, elk, doksan süvari alçak duvarın üzerinden adayarak Pipery'e girerlerken, duvarın dibindeki tepegözler korkuyla sindi. Hiçbiri duvarda durmadı ve en sonunda canavarlar canlarının bağış­landığını düşünerek, ayağa kalkmayı başardılar, duvardan adayıp kaçmayı düşünüyorlardı.

İlk taşların üzerine çıkamadan, Eriador piyadelerinden oluşan in-

Page 257: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

san duvarı tepegözleri karşılarken, Pipery'nin duvarı bir kaç ayak yükselmiş gözüktü.

Pipery sokaklarına karmaşa hakimdi, atlılar her bir yana koşturu­yor, tepegözler savunma grupları oluşturmaya çakşıyor, daha topar-lanamadan arkadaşlarının yarısının öldüğünü görüyorlardı. Ancak bazı noktalarda sert direnişler vardı, özellikle kuzeyde Luthien, Siobahn ve atmış süvarinin destek olarak hücuma kalktıkları yerde.

Böylesine kuvvederin arasında kısık kalan tepegöz savunması, her canavarın kendini kurtarma düşüncesiyle, hızla buharlaştı. Tek-gözler teker teker öldürülüyorlardı.

En sonunda Pipery'nin kuzey kapısını ardına kadar açan bizzat Luthien'di ve Kral Belkck dan Burso tam karşısında, onu selamla­mak üzere bekliyordu. Luth;en Riverdancer'ın üzerinde ileriye kay-kıldı, sonra kısa cücenin arkasına binmesine yardımcı olmak üzere ekni ona uzattı. Dövüş sona eriyordu, geriye gerçek çarpışmalardan ziyade, tek başlarına kalan canavarların avlanması işlemi kalmışa ve Luthien ve cüce savaş alamnı incelemek üzere aan sıranda yavaş yavaş ilerledi.

"Pek de bir savunma sayılmaz," diye güldü cüce krak, hatan ger­çekte ne kadar zayıf olduğunu görünce. Tepegöz cesederi—neredey­se tamamen tepegöz oldukları gördü Luthien sevinçle—uzun bir çiz­gi boyunca serilmişlerdi, fakat bir çok yerde bir veya iki kişiden faz­lası üst üste değildi.

"Hepsi nerede?" diye sordu cüce. "Tahmin ettiğimizden fazlası mı kaça?"

Luthien durumun bu olmadığını düşünüyordu ve Pipery'nin kalan savunmacılarının nerede olabileceğini tahmin edebikyordu. Süvarile­rine arkasında toplanmalarını emretti ve ana yoldan güneye, kasaba­nın kilisesine bakan yol ayrımına doğru aünı ansa geçirdi.

Bütün askerler o binamn etrafında toplanıp en sonunda sustuğun­da, içeriden gelen hafif şarkı seslerini duyabikyorlardı.

Sonra Belkck cücelerini ve Eriador piyadesini hizaya geçirmek ve alana esir gruplannın getirilmesini düzenlemek üzere aşağıya indi. Bu arada Luthien kiksenin etrafında yavaşça bir daire çizerek, her bu­yandaki savaşa susamış dosdarını sakinleştirdi. Yol ayrımına geri geldiğinde cüce krak onu bekkyordu ve Belkck Luthien'in kurduğu planı duyunca şaşırmadı.

Page 258: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Bu ana kadar doğru tahmin ettin," diye belirtti cüce, genç Bed-wyr'i reddetme düşüncesinde değildi.

Luthien Riverdancer'dan inerek, dizginleri yakındaki bir askere verdi. Üzerindeki tozlan silkeledi ve yürürken emirler işaret ederek ve vererek, doğrudan kiksenin ana kapısına doğru ilerledi.

Tereddüt etmeden, kapıyı çalmaya gerek duymadan, Luthien içeri girdi ve bir kaç yüz çift gözün kendisini izlediğini gördü, yüz ifadeleri genç Bedwyr'in sınıflandıramayacağı kadar karmaşıktı. Gözleriyle kalabakğı taradı, en sonunda bakışlanm ibadet yerinin önündeki kürsüde durmakta olan Solomon Keyes'e çevirdi.

"Bitti," diye duyurdu genç Bedwyr. "Pipery özgürdür." Sıranın kenanndan bir kadın fırlayarak Luthien'e saldırmaya çakştı,

ama henüz iki adım atmıştı ki, bir kaç kol onu yakaladı ve onu çığkk-lar atarken yeniden kalabakğın içerisine çekti.

"Bir çoğunun orada akrabası var," diye açıkladı Keyes o anda. Luthien omzunun ardından baktı ve başıyla işaret vermesinin ar­

dından, uzun bir insan esir sırası kikseye girerek ailelerine koştu. "Başkalan da olabilir," diye açıkladı Luthien. "Henüz bunlann

hepsini ayırmadık." "Cezası nedir?" diye soracak oldu Keyes. "Ceza yok," diye yanıt verdi Luthien en ufak bir tereddüt etme­

den. "Evlerini ve çocuklannı koruduklanm düşünüyorlardı." Durdu, şaşkın mınltılann kesilmesini bekledi. "Bizler sizin düşmanınız deği-kz," dedi. "Bu kadarım size daha önce de söylemiştim."

Kalabakk hep beraber, Keyes'e baktı, o da bunu başıyla onayladı. "Pipery özgürdür," diye devam etti Luthien. "Ve savaşın dışında­

dır. Kapılannız açık, kuzeyde ve güneyde ve bizim geçişimizi veya Eriador'dan gelen hattın geçişini aksatmayacaksınız. Aynı zamanda güvenk geçiş için nhümlarınızdan nehre indirdiğimiz gemilere de engel olmayacaksınız."

Mırıldanmalar yeniden başladı ve Luthien'in gümbürdeyen sesiyle yeniden başladı. "Ancak sizden hiç bir şey istemiyoruz," diye açıkla­dı. "Bize verecekleriniz, kendi özgür iradenizle olacak."

"Hırsızlar!" diye bağırdı bir adam, ayağa kalkıp koridorun ortasına gelerek. "Hırsızlar ve katiller!" diye bildirdi, yavaşça Luthien'e doğru ilerleyerek.

Belkck dan Burso içeri girerek, Luthien'in yanına geknce birden

Page 259: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

durdu. "Biz sizin düşmanlarınız değiliz," dedi cüce kralı ve ne üzeri­ne saçılmış olan kanlar zırhının görkemini örtebikyordu, ne de üze­rini kaplayan tozlar ateşk sakalının alevlerini kapatabikyordu. Ancak kalbindeki acıma duygusu katı bakışının yoğunluğunu azaltamıyordu.

Belkck bu bakışı odanın tamamında gezdirdi, sonra Luthien'e dik­ti, o da cücenin devam etmesi için işaret etti. "Bizleri düşmanınız yapmadığınız sürece, bizler sizin düşmanınız değiüz," diye asık,bu­yuz ifadesiyle söz verdi Belkck. "O zaman Pipery'nin yağmalanaca­ğını, yakıkp yıkılacağını bikn!"

Odadaki tek bir kişi bile korkunç cücenin verdiği sözden şüphe et­medi.

Belkck sırtındaki bir ipten iki tane büyük para kesesi çıkardı. "Ta­hıl paranız," diye açıklamada bulundu, onları yere havası sönmüş ayak takımının önüne atarak. "Pipery'den kaçan tepegözlerden akn-dı. Pipery'i kaderi ile baş başa bırakıp kaçan Kraknız Greenspar­row'un tepegözlerinden akndı. O halde kimin düşman, kimin dostu­nuz olduğuna karar verin."

"Ya da hiç bir şeye karar vermeyin," diye ekledi Luthien. "Ve ta­rafsız kakn. Sizden hiç bir şey istemiyoruz, sadece kıkçlarınızı bize karşı tekrar kaldırmayın."

Belück'e bakü ve cüce de ona. 'Yaralılarımızla ilgileneceğiz," diye bildirdi Belkck, "ve ölülerimizi çürüyen tepegözlerin yanında yat­mamaları için alandan temizleyeceğiz. Ve sonra da gideceğiz." Cüce ve Luthien gitmek üzere döndüler, ancak Solomon Keyes'in çağrısıy­la durdular.

"Yaraklarınızı buraya getirebilirsiniz," diye öneride bulundu rahip, "ve ben ölülerinizi gömülmeleri için hazırlarım, tıpkı Pipery'den ölen insanları hazırlayacağım gibi."

Luthien ona döndü, her nedense biraz şaşırmıştı. "Benim Tanrım ve sizin Tannnız," diye sordu Keyes, "bir ve aynı

değil mi?" Luthien başıyla onayladı, hafifçe gülümsemeyi başardı ve kikseden

dışarı çıka.

Page 260: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Bellick dan Burso Pipery'nin dar sokaklarında yakın korumalarıyla beraber ilerlerken kendi üzerine çevrilmiş bir çok öfkeli ve şüpheli bakıştan habersiz değildi. Luthien bütün Avon halkıyla dost olma hayalindeydi ve bir gün bu gerçekleşebilirdi, ama savaşın üzerinden bu kadar az zaman geçmişken böylesine dosduklara ümit bağlama-

Page 261: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

inak gerektiğini biüyordu. Katledilen tepegözlerin dışında, Pipery'nin belli sayıda insan askerleri de öldürülmüştü ve şu anda köyde işgalci I ,ı iadorlular yüzünden bazı ailelerin ölü akrabaları vardı.

Böylesine bir selamlama nadiren dosduğa neden olurdu. Yine de, kasabada onurlu cüce krak geçerken ona gülümseyen ve

selam veren başkaları da vardı ve Belkck kiksenin ön merdivenlerine vardığında, Eriador ve cüce yaraklarının başında nöbet bekleyen kendi askerlerinin, merdivenlerde dinlendiğini, bir avuç dolusu Pipery vatandaşı ile yiyip içtiğini gördü. Cüce askerleri kalkmaya «, alışarak kendilerine çeki düzen verdiler, ama kral ekni ilgisizce salla­dı. Şu anda formaktelere gerek yoktu, ordu bir kez daha uzun ve çetin bir yürüyüşe hazırlanırken buna gerek yoktu.

Belkck korumalarını diğerleri ile birkkte merdivenlerde bırakarak küçük kikseye girdi. Cüce tahmin ettiği gibi, Luthien'i içeride bank­lardan birinin yanına çökmüş, yarak bir adamla konuşurken buldu.

"Felkng Tepeleri'nden Brandon," diye açıkladı Luthien Belkck on­lara katıknca.

Cüce adamın bir kolunu kaybettiğini görerek, saygıyla selam verdi. Buna rağmen, birbirine dayak üç yatağa dönüştürülmüş bankta, yete­rince rahat görünüyordu.

Be etrafına bakındı. "Hangileri bizim, hangileri Pipery'nin?" diye sordu.

"Hepsi karışık," dedi Luthien. Cüce genç Bedwyr'e kurnazca baktı. "Senin işin mi?" "Biraz katkım oldu," diye yanıt verdi Luthien. "Ancak yatacak yer­

leri ayarlayan Solomon Keyes'di." Belkck kahkaha attı ve gitmeye başladı. "Suç ortakları," dedi ya­

vaşça. Üç sıra aşağıda, Bellick dört yatakk bir banka geldi, yatanların hep­

si cüceydi. Bir tanesi yatıyor, ama diğerleri oturmuş, zar aüp muhab­bet ediyorlardı. Belkck onlara işaret edince gülümsemeleri bir kat arttı; hatta birisi uyuyan cüceyi sarstı.

"Bırakın dinlensin," diye onlara işaret etti Bellick., sonra diğerleri­ne, "Bugün yola çıkıyoruz, nehir boyunca güneye. Katılacak kadar iyi durumda olanınız var mı?"

Dördü de kalkmak için hareket etti, ancak Belkck hiç birinin yola hazır olmadığını görebikyordu. "Oturun," diye işaret etti cüce krak.

Page 262: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Grubun en iyi durumda olanına sorumluluğun onda olduğunu söy­ledi. "Erzaklarımızı buradan geçiriyoruz," diye açıkladı. "Onların başında durun ve dördünüz de hazır olduğunuzda gelin.

"Hazır olduğunuzda!" diye daha da kuvvede bağırdı Belkck, he-vesk cücelerinin yüzlerine gelen umut dolu ifadeyi fark ederek. "Ve bir an bile önce değil!"

Sonra Belkck ilerledi, her yatağı incekyor, ciddi olarak yaralananla­rın başında durarak kısa bir dua okuyor, diğerlerini cesaredendirecek sözler sarf ediyordu. Kiksenin kapısında Solomon Keyes ile karşüaş-üğı sırada, tam dolaşmasını bitirmiş, Luthien'e fazla oyalanmamasını söylemişti.

Genç rahip kirk ellerini sildi ve birini cüce krakna uzattı. Belkck onu tuttu, fakat sıkmaktansa ters çevirerek, parmaklarında­

ki çamurlara bakü. "Ölüleri gömüyordun," diye belirtti cüce. "Bu görev için diğerlerini görevlendirdim," diye yanıt verdi Keyes.

"Son dualarını okuyor, gömü yerlerini kutsuyordum." "Peki ya tek-gözler?" diye sordu cüce, sert sesinde bir meydan o-

kuma işareti vardı. "Onlar için duan var mı?" "Ortak bir ölü yakma alam oluşturduk," diye karşılık verdi Keyes

dargın bir halde, "ve onları yakük. Ve ben ruhları için dua ettim." Belkck'in kakn kaşı havaya kalkü. "Öldükten sonraki yaşamlarında hatalarını anlamaları ve huzura

ermeleri için dua ettim." "Onları seviyorsun, değil mi?" Şimdi bir cüce gibi genizden gülme sırası Keyes'deydi. "Tepegöz­

lerin huylarına karşı bir sevgim yok," diye yanıt yerdi. "Ama bu de­mek değildir ki, tepegözlerden tek tek nefret ediyorum."

"Belki de bazı şeyler nefret etmeye değer," diye bir teklifte bulun­du Luthien, ikiknin yamna gelerek.

"Belki de kalbimde nefret yok," diye karşılık verdi Keyes rahatlık­la.

"Seni güzel pataklamışlar," diye hatırlatü Belkck ona. Keyes sade­ce omzunu silkti.

Luthien adamı uzun bir süre inceledi ve onu biraz kıskandığını hissetti. Keyes'i takdir ediyordu, sadece Eriadorlular'a güvenme cesaretini gösterdiği için değil, fakat aym zamanda böylesine cömert bir kalbi olduğu için.

Page 263: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Yürüyüşe bugün mü geçiyorsunuz?" diye sordu Keyes Bellick'e. "Eminim ki, askerleriniz savaştan dolayı yorgunlar ve güneş de sade­ce iki saat içerisinde batacak."

"Yorgunluğa ayıracak zamanımız yok," diye yamt verdi Belkck. "Önümüzdeki yol uzun ve kaybettiğimiz her an Greensparrow'a savunmasını hazırlamak için daha fazla zaman veriyor."

'Yirmi dakika sonra gitmek için hazır olacağım," dedi Keyes bek­lenmedik bir şekilde. Hem Luthien hem de Belkck ona gözleri ardına kadar açılarak bakü.

"Warchester yolu boyunca bir çok köyle karşılaşacaksınız," diye açıkladı rahip. "Pipery'deki bir çok kişinin orada akrabaları var. On­ların ölmelerini istemiyoruz."

"Senin yaraklara yardım edeceğini düşünüyordum," dedi Luthien. "Buradaki yaraklarla ilgilenmek için burada bekleyecek yeterince

adamım, güvenilir adamlarım var," diye yamt verdi Keyes. "Ben ve seçilmiş bir avuç dolusu insan, Kral Belkck'in yanında yürümek diye düşünüyoruz." Güneye bakü. "Orada buradakinden daha çok hayat kurtaracağım."

Beklenmeyen haberi hazmetmek Bellick'in bir kaç dakikasını aldı, ama kısa bir süre sonra cüce bunu kabul etti. Eğer Keyes diğer köy­lerin savunmasını Pipery'de yapüğının yansı kadar bile zayıflatabilir-se, Warchester yolu çabuk ve fazla kayıp verilmeden aşıkrdı.

Luthien'in muduluğu daha da fazlaydı, çünkü böylesine elçilere sahip olmamn yalnızca taktik avantajının değil, aynı zamanda manevi yanının da farkındaydı. Pipery'nin sözcüsü yanlannda olduktan son­ra, kesinkkle her iki tarafın kayıplan da azalacakü.

Ancak genç Bedwyr'in iyimserkğinde çekingenkk vardı. Keyes'in Pipery dışında ne kadar nüfuzu olacağım gerçekten bilmiyordu. Aynı zamanda ilerleyiş ne kadar hızk ve kolay olursa olsun, bunun büyük duvark, savunması kendi büyücü-düküyle tamamlanmış olan devasa şehir Warchester'da duracağının farkındaydı.

Brind' Amour neredeydi? Diye bir kez daha düşündü Luthien.

* * * * *

Mükemmelleştirmekte uzun zaman harcadığı güçlü büyüyü kullan­maktan dolayı tamamen tükenmiş olsa da, Deanna Değerk platonun

Page 264: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

üzerinde o gecenin kalanı boyunca uyuyamadı. Brind' Amour'un, kendisinin de tükenmiş olmasına rağmen, bazı basit büyülerle güç­lendirdiği ateşin yanıbaşına oturdu. Deanna en sonunda Brind' Amour'un uykuya dalmasını izlerken, Mystigal'in başını kucağında salkyordu.

Neyi başlatmıştı? Deanna arak kontrolü dışında olan olayları hare­kete geçirmişti; kralına ve hocasına gizlenemez ve geri çevrilemez bir komplo içerisinde karşı gelmişti. Bu gece Brind' Amour'u öldürse bile—ve bu düşünce birden çok kez kafasından geçmişti—gerçeği Greensparrow'dan saklayamazdı. Onun yüzünden Greensparrow'un üç dükü daha gitmişti: biri ölü ve diğer ikisi, Mystigal ve Resmore ezilmiş.

Deanna bu gece yaşanan olayları fazla düşünmemeye çakşü. Esa­sında, dağlarda Taknapotin'i Resmore'a karşı kullandığı zaman baş-latüğı gidişatın mantıkk devamından başka bir şey değildi. Eğer hala yapmadıysa Greensparrow sürgüne gönderilmiş şeytanla temas kura­cak ve Deanna Değerk ve Ashannon McLenny hakkındaki gerçekleri öğrenecekti. Daha önceki cesur kararlarla, Deanna'nın gideceği yol belirlenmişti ve bu kararlar, bu gece Brind' Amour'a yardım etmek kadar kendisinin hayatta kalmasıyla da ilgiliydi.

Yaşk büyücü şafağın ilk ışınlarının yüzüne çarpmasından az bir zaman sonra uyandı.

"Sanırım yaşayacak," dedi Deanna, hala baygın olan Mystigal'i kas­tederek.

"Ama artık büyü gücü yok," diye yanıt verdi Brind' Amour, derin bir esnemeyle lafını bitirdi, "içindeki büyü şeridi kırıldı."

"Dük Resmore'da olduğu gibi mi?" Brind' Amour güldü, Deanna'nın ne kadar kavrayışk olduğuna şa­

şırdı. Ancak, korktuğu şeyin potansiyel sorun olabileceğini düşünün­ce, gülümsemesi fazla uzun sürmedi. "Eornfast dükünden ne ha­ber?" diye sordu açık açık.

"Buradaki işi bitmişti, o yüzden ayrıldı," diye yanıdadı Deanna ba­sitçe.

Brind' Amour bikyor—ve korkuyordu ki, bundan daha fazlası söz konusuydu. Ashannon'un tutumu ilgisiz, neredeyse buz gibiydi. Görülen o ki, Eornfast dükü Deanna'nın planına uymuştu, ancak bu onunla hem fikir olduğu için mi, yoksa başka şansı olmadığı için

Page 265: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

miydi? Ya da daha da beteri, Brind' Amour'u korkuttu, gizk nedenle­ri mi vardı?

Yaşk büyücünün şüphesi kırışık yüzünde açıkça görülüyordu. "Ashannon McLenny'e güven," diye ricada bulundu Deanna. "Ba­

zen zorlu biri olur, ancak sevgik Baranduine'inde hükümdarkk iddia edecek kimseyi sevmez, bu ister Greensparrow, isterse de Brind' Amour olsun."

"Ben asla böyle bir iddiada bulunmadım," demekte gecikmedi Brind' Amour.

"Ama savaşınız iyi giderse bulunmayacak mısın?" Brind' Amour'un bu cümleden aknmaması için, olayları Dean­

na'nın umutsuz bakış açısından görmeyi denemesi ve görmesi gere­kiyordu. "Ben asla Avon üzerinde hak iddia etmedim!" diye ısrar etti. "Ne de herhangi bir zaman, herhangi bir Eriador'lu. Bruce Mac-Donald birleşik Eriador'u yönettiği ve karşısında dağılmış bir Avon olduğu zaman, Baranduine'k dostlarından asla dosduktan başka bir talep etmedi."

'Yine de mantıksız," dedi Deanna yavaşça. "Önemli olan tek şey Ashannon'un neye inandığı."

"Ve o neye inanıyor?" Deanna omuz silkti. "Şeytanını sürgüne göndermeyi kabul etti,"

dedi güvenle, "ve öyle de yaptı. Ve bu benim olduğu kadar onun da planıydı. Uzun yıllardır bana arkadaş oldu."

"Fakat Greensparrow'u zayıflamış görmeyi istemez mi?" diye akıl yürüttü Brind' Amour. "Savaş Avon krak için ne kadar zor olursa, Baranduine'in onun eknden kurtulması da o kadar kolay olur."

Deanna yine sadece omzunu silkti. "Yakında cevaplanmızı alaca­ğız," dedi. "Şimdi Greensparrow'a rapor vermek üzere Manning-ton'a dönmekyim."

Brind' Amour merakla Mystigal'e baktı, Deanna'nın ezik büyücüye ne yapmak niyetinde olduğunu merak ediyordu.

"Bana eşkk edersen sevinirim," dedi Deanna. Brind' Amour'un şaşkınkğı görülmeye değerdi. "Tartışmamız gereken çok şey var," diye devam etti düşes. "Greensparrow'dan sonraki devri planlamak gibi mi?" Deanna güldü. "Onu ümit edebilmemiz için bile daha yapacak çok

şeyimiz var," diye yanıt verdi. "Şu an için bilmen gereken şeyler ve

Page 266: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

bu konu hakkındaki bağkkğım konusunda sunmam gereken kanıdar var."

Brind' Amour karşı çıkmadı. Çünkü bildiği kadarıyla, bütün bu durum Eriador umurlarında bile olmayan komplocuların kendilerine güvenmeleri için onu ayarttıklan özenle hazırlanmış bir tür oyundu. Luthien ve Belkck'in ne gibi ilerlemeler kaydettiklerini düşünerek, kule gibi yükselen dağlara uzun uzun baktı, acaba Pipery düşmüş müydü?

Sonra kalka ve gerindi ve o ve Deanna birlikte çakşülar, güçlerini birleştirerek güneye doğru sihirk bir tünel açtüar.

Sadece kısa bir süre sonra, Mystigal Deanna'mn özel odasında bir yatakta rahatlıkla dinleniyordu, bu arada Deanna Greensparrow'a karşı geldiğinin cank kama ile tanışarmak üzere Brind' Amour'u içeri götürüyordu.

Selna hanımını ve ona eşlik eden gür sakalk adamı görünce olduk­ça şaşırmış göründü ve Deanna yabancıyı Eriador krak olarak takdim edince ağzı ardına kadar açddı.

"Greensparrow Avon'un kurtancısıydı," diye açıkladı Deanna Brind' Amour'a. ''Yirmi yıldan uzun süredir böyle söylenir."

"Bunu yapmayın, Leydim," diye yalvardı Selna, fakat Deanna'nın gözlerine bakınca orada hiç merhamet göremedi.

"Kral Brind' Amour'a gerçeği anlat, sevgik Selna," dedi Deanna, sesinden tehdit damlıyordu. 'Yoksa sana daha önce yapağım gibi bazı şeyleri itiraf ettirtirim."

Brind' Amour kadının üzerine çöken beyazkğı gözden kaçırmadı. Bir ekni Deanna'nın omzuna koydu. "Lütfen, bana söyleyin, sevgik Leydi Değerk, bu hizmetçiye yapağınız neydi?"

"Şeytanım Taknapotin'i sürgüne gönderdiğimde, Greensparrow'a haber verenlerden birinin sarayımdan eksildiğini bikyordum," diye açıkladı Deanna. "Fakat sadece birinin. O yüzden buradaki sevgik Selna'yı ziyaret ettim."

"Büyüyü böyle bir şekilde kullanmak pek zarif değil," diye belirtti Brind' Amour, Dük Resmore üzerinde kendi yaptıklarım hatırlaya­rak.

"Hoş değil," diye ona kaaldı Deanna. Doğrudan Selna'ya bakü. "Fakat yine yapacağım, ne kadar gerekiyorsa."

Selna açıkça titriyordu. "Greensparrow'du," diye ağzından kaçırdı

Page 267: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

aniden. "Onları öldürdü: hepsini öldürdü! O gece! Oh, Leydim, neden o korkunç geceyi hatırlamam için beni zorluyorsunuz?"

''Greensparrow bütün ailemi öldürdü," dedi Deanna, sesi garip bir şekilde duygudan yoksundu.

"Biri hariç herkesi," diye bekrtti Brind' Amour. "Ben sadece Greensparrow kral olarak kabul edilmeyeceğinden

korktuğu için sağ bırakıldım," diye açıkadı Deanna. Selna'ya baktı, kadına detay vermesi için işaret etti.

"Sadece bir çocuk olmasına rağmen, Greensparrow gerekirse Deanna'yı tahta geçirecekti," diye itiraf etti hizmetçi bakışlarını yere indirerek, çünkü artık Deanna'nın gözlerine bakamıyordu. "Tabi ki, onun her hareketini kontrol edecekti ve yaşı geldiğinde de onunla evlenecekti."

Brind' Amour Avon'u işgal etme planının bu kadar dolambaçk o-lup da bu kadar mükemmel işlemesine gerçekten şaşırmıştı. Büyücü yeniden o geçmiş zamanı ve kardeşkğin dağıkp hak ettikleri dinlen­meye çekilmek üzere aldıkları kararını düşündü.

"Tabi ki, buna asla gerek kalmadı," diye ekledi Deanna, "çünkü Avon halkı Greensparrow'u yüceltti. Krallıklarını bir arada tutması için ona yalvardılar."

"O halde neden Deanna'mn yaşamasına izin verildi?" diye sordu Brind' Amour, sorusunu Selna'ya yönelterek. Sonra burada Deanna ve kadın arasında bir şeyler gördü, Deanna'nın gerçeği öğrenmenin öfkesiyle adamış olabileceği bir şeyi.

"Eornfast'k Ashannon McLenny," diye cevap verdi Deanna katı bir şekilde. "Bana özel ilgi gösterdi, hatta Greensparrow'un sarayına bir dük olarak girdi ve Greensparrow'un—Carksle'nin tepegöz dükü, şeytani yaratıklarla uğraşamayacak kadar aptal olan, Cresis hariç— bütün büyücü-dülderinin yaptığı gibi bir şeytani müttefiki bile kabul etti. Ashannon kendi çapında bir büyücü ve babanım dostuydu. Greensparrow'la uğraşma düşüncesinden tiksinmesine rağmen, Baranduine'in Greensparrow'un bir sonraki hedefi olduğunu öğren­di ve karşı koyacak gücü yoktu."

Şimdi Brind' Amour için her şey yerk yerine oturuyordu. Ashannon McLenny'nin soğuk tavrını, Deanna'nın ateşini ve de başka bir şeyi, Deanna'nın pek de farkında olmadığı bir oyuncuyu ankyordu.

2 6 > 7

Page 268: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Peki Ashannon McLenny gelmekte olan işgak nasıl haber aldı?" diye sordu büyücü.

Deanna omzunu silkti—sonra bunu Selna cevaplandınnca şaşkın-kktan nefesi kesildi, "Ona ben söyledim."

Deanna'nın şaşırmış hak kadını kıvrandırdı. "Sevgik Avon'uma i-hanet ettim," dedi açıkça. "Fakat yapmakydım, Leydim! Oh, Green-sparrow'dan ve size yapabileceklerinden korkuyordum. Olaylar geç­mişte kalana, Greensparrow'a bir tehkke oluşturmayacağınız ana ka­dar, sizi korumam gerektiğini bikyordum."

Brind' Amour'un kıs kıs gülmesi kadını durdurdu ve her iki çift gözü de kendisine döndürdü. "Gerçekten de tehlike oluşturmuyor!" diye güldü büyücü.

Deanna buna gülümsemeyi başardı, fakat aldın ve mantığın öte­sinde yıkılmış olan Selna gülümsemedi. Arak Brind' Amour Selna'yı tamamen anlamışu; mükemmel bir barış sağlayıcı, pürüz-düzelticiydi ve bu poktik entrika zamanlarında onun dosdan için tehkkek bir şey olabilirdi. Selna Greensparrow'u Ashannon'a satmışa ve eğer fırsaa-nı bulursa şimdi de Deanna'yı Greensparrow'a satardı, çünkü kal­binde her şeyin güzel, barışçıl ve düzenk olmasını istiyordu. Selna çaaşmalara ve entrikalara son vermek için neyi uygun görüyorsa onu yapardı, fakat bu takdire değerse de, böylesine bir yolun başarısı kralların merhametine kakyordu ki, Brind' Amour bu özelliğe soylu-doğanlar arasında pek de rastlanmadığını iyi bikyordu. Kısacası Selna, kalbi hırsla kararmamış olsa bile, bir aptal, biknçsiz bir dalka­vuktu. Deanna'ya bakınca ve onun kadına karşı olan kau tutumunu düşününce, Brind' Amour Selna'nın başka olaylarda zaten Deanna konusunda Greensparrow'a casusluk yapağını ve Deanna'nın da bunu bildiğini anladı. Bu yüzden, Brind' Amour anladı ki, Deanna bu kadar yakınında ve tetikteyken, Selna arak bir tehdit oluştur­muyordu.

"Savaş açmaktaki en büyük korkum büyü gücünün dengesiydi," dedi Brind' Amour açıkça, o ve Deanna Selna'mn odasından ayrıl­dıktan sonra, Deanna kapıyı dışarıdan kilitledi ve başka büyücülerin büyü ile odanın içini görmelerini engellemek için basit bir büyü yapu.

"Ona merhametk davran," diye tavsiyede bulundu Brind' Amour. "Onu emniyette ve güvende tutacağım," diye karşıkk verdi

Deanna, son kekmeyi vurgulayarak. "Bütün bunlar bittiğinde, ona

Page 269: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

yaşamını geri vereceğim, ancak bu benim sarayımdan çok uzakta bir yaşam olacak."

"Arak Greensparrow'un sadece iki büyücüsü kaldı," dedi Brind' Amour, bununla tatmin olarak, "ve en azından biri, benim tarafım­da, bu arada umarım diğeri de tarafsız kakr."

"Senin tarafında mı?" diye sordu Deanna. "Bunu asla söyleme­dim." 4

"O halde en azından Greensparrow'a karşısın," diye akıl yürüttü yaşk büyücü.

"Ben Avon'un meşru krakçesiyim," dedi kadın açıkça. "Neden ta­cımı çalan adama karşı olmayayım?"

Brind' Amour kafasım sakadı ve Deanna Değerk'nin tam olarak ne kadar değerk olacağını bulmaya çakşarak, dev sakaknı sıvazladı.

"Ve büyü dengesinin o kadar önemk oranda değiştiğini düşünme," diye uyardı düşes. "Mystigal, Resmore ve Theredon basit büyücüler­di, kendi başlarına büyük güçleri olmaktansa, şeytani müttefiklerinin kullanılmalarına olanak sağlayan büyücülerdi ve arük şeytani mütte­fiklerimizin sürgüne gönderilmeleriyle, ne benim ne de Ashannon'un pek fazla bir gücümüz yok."

Brind' Amour Deanna'nın platoda yapağı bariyeri hatırladı ve o-nun kendisini hafife aldığını düşündü, ancak bu düşünceyi kendisine sakladı. "Yine de," dedi, "Greensparrow'la teke tek dövüşmeyi, ya­nında büyücü-dükleri varken dövüşmeye yeğlerim."

"Güçlerimiz şeytani müttefiklerimizle olan ilişkilerimizden ötürü bu denk büyüktü," diye açıkladı Deanna. "Eğer onlarla daha fazla uyum sağlasaydık, hayadarımız bile uzayabilirdi."

"Greensparrow'unkinin açıkça uzadığı gibi." Brind' Amour Dean­na'nın akıl yürütmesinin nereye vardığını anladı. Brind' Amour şu anda hayattaydı, çünkü büyülü dengeyi seçmişti, ancak Greenspar­row yüzyıllar boyunca uyanık kalmışa. Şu ana kadar adam yaşkkktan ölmüş olmakydı, bu bir büyücü bile tamamen kaçamayacağı bir şey­di.

"O halde Greensparrow ve müttefiki çok yakınlar," diye devam etti Brind' Amour, Deanna'yı başladığı konuyu bitirmesi için teşvik ederek. "Bir ibks, belki de bir ibks lordu?"

"Bir zamanlar biz de böyle düşünmüştük," diye yamt verdi Deanna asık bir şurada. "Fakat hayır, Greensparrow'un müttefiki bir

Page 270: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R. A . S A L V A I O R t

şeytan değil, fakat sihirk yaraüklar dünyasının bir başka üyesi." Brind' Amour yeniden sakakm sıvazladı ve anlamamış görünüyor­

du. "O yüzyıllar önce gücünü bulmak için Saltwash'a gitti," diye açık­

ladı Deanna. "Ve en üst mevkiden bir yaratıkla onu buldu da." Brind' Amour neredeyse bayılacaktı. Uzun süre önce Saltwash'da

hangi yaranğın hüküm sürdüğünü bikyordu, kardeşkğinin onları yok ettiğini veya en azından kendisinin ejderha Balthazar'ı bir dağ mağa­rasında hapsettiği gibi, hapsettiğini düşünüyordu.

"Bir ejderha," dedi, benzi atarak. Deanna mutsuzca başını salladı. "Ve artık Greensparrow ve ejder­

ha bir bütün."

"Tepegözler," diye mırıldandı Luthien mutsuzca, kadedikp arazi boyunca dağıtılmış adan görünce. Birden fazla odası olmayan, tek bir çiftlik evi, ötede bir tepede duruyor, bacasından ince siyah bir duman tütüyordu.

Luthien, Belkck, Shugkn ve Solomon Keyes ile birkkte River­dancer'ı yürütüyordu. Uzandı ve sanki etraflanndaki katliamın man­zarasından dolayı, Riverdancer'a acıma gösterir gibi, atın ensesini okşadı.

"işimizi daha da kolaylaştınyor olabilirler," diye belirtti Shugkn. "Dunkery Vadisi halkı tek-gözlere karşı asla sevgi beslemediler,"

diye açıkladı Solomon Keyes. "Onlara kadandık, çünkü bu konuda bize fazla seçme şansı verilmemişti."

"Siz Avon Denizi'ndeki diğerlerinden pek farkk değilsiniz o za­man," dedi Luthien.

Yolun az ilerisinde, saflar yana açılarak iki atlının geçmesine izin verdiler; Siobahn ve elflerden bir atlı hızla ilerledi. Belkck ve Luthien'in önünde durdular.

"Pipery'den pek farkk bir kasaba değil," diye rapor verdi Siobahn. "Dört mil ileride."

"Alanshire," diye araya girdi Solomon Keyes. "Duvarı ne kadar güçlü?" diye sordu Belkck Siobahn'a, fakat ko­

nuşan yine Keyes oldu.

Page 271: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

2-W.

"Duvarı yok," dedi. "Kasabanın merkezindeki binalar birbirlerine yakındır. Halk için kum ve taş kullanarak onları birbirlerine bağla­mak fazla zor olmayacaktır."

Siobahn başını sallayarak bu değerlendirmeye katıldı. "Ve kaç asker var?" diye sordu Belkck. "Oraya girip bunu öğrenebikrim," diye yanıt verdi Keyes. Omu­

zun üzerinden baktı ve onlarla beraber Pipery'den gelen diğer adam­lara işaret etti.

Belkck Luthien'e bakü ve cücenin yüz ifadesi rahibi önlerinden yollamak konusunda tedirgin olduğunu gösteriyordu.

"Hava karardığında girebikrim," dedi genç Bedwyr yamt olarak. "Ve ben seni karşdamak üzere orada olacağım," dedi Keyes.

"Alanshire'dan ne bekleyebileceğimizi bildiren aynnük bir raporla birkkte."

"Bazdan seni hain diye adlandırır," diye belirtti Bellick. Keyes doğrudan ona bakü ve en ufak bir geri adım atmadı. "Ben

sadece mümkün olan en az sayıda insamn ölmesiyle ilgileniyorum," dedi kesin bir ifadeyle.

Pipery birliği yola çıkü, dört adam ve bir kadın üç aü paylaşıyordu. Belkck ve diğerleri Eriador hatünı kasabayı kuşatacak şekilde yayma işine giriştiler. Cüce kraknın içgüdüleri ona o gün saldırmasını söylüyordu, ancak Pipery'deki olaydan sonra, Luthien'e ve Keyes'e saygı gösteriyordu. Eğer geceki bekleme dövüşü kolaylaşüracaksa, o halde zaman boşa harcanmamış olacakü.

Luthien akşam karankğında, Belkck'in ısrarları sonucu Shugkn'i de yamna alarak, yola çıkü. Cüce krak Keyes'e tam anlamıyla güvenmi­yordu ve bunu açıkça söylemişti ve eğer rahip Luthien'e bir mzak kurmuşsa, o zaman dayanıldı Shugkn değerk bir dost olduğunu ka-nıtlayacakü. Ayrıca kızıl pelerin Luthien ile birlikte cüceyi de kamufle edecek kadar büyüktü.

İkili rahatlıkla Alanshire'ın dış mahallelerine geldi, barikat kurul­muş merkezin ötesindeki daha açık sokaklarda ilerkyorlardı; Luthien kendilerini gizleyen pelerin olmadan bile buraya kadar gelebilecekle­rinden emindi. Şimdi Shugkn onun alündan çıkü ve Luthien kukule­tayı çıkartma cürretini gösterdi. Bundan az bir zaman sonra, ikili Keyes ve daha yaşk, bir beyefendinin mükemmel duruşuna sahip, gri saçk ve eski bir tüccar gibi sade giyimk başka bir adamla karşüaşülar.

Page 272: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Alan O'Dunkerey," diye tanışardı onu Keyes, "Alanshire'ın baş­kanı."

"Bu bir aile adı," dedi adam kısaca, henüz Luthien ve Shugkn ma­lum soruyu sormadan.

"İlk doğan oğlan çocuklarına hep Alan ismi verilir," diye ekledi Keyes.

Rahibin sesindeki ağırkk Shugkn'in dikkatinden kaçmış görünü­yordu, ama Luthien'in dikkatinden kaçmadı. Bu kasaba ismini Alan ailesinden almıştı; hatta belki de bütün nehir vadisi adını O'Dun-kery'den almıştı ve öbür türlü değildi. Luthien bu adamın kendi ufak kasabasının ötesinde de öneminin olduğunu fark etti ve Keyes'in onu ikna edip Luthien ile buluşmaya getirmesi gerçeği genç Bed-wyr'e ümit verdi.

"Rahip Keyes bana Alanshire'ın yağmalanmayacağına, talan edil­meyeceğine ve adamlarımızdan hiçbirinin öldürülmeyeceğine veya hizmete zorlanmayacağına dair garanti verdi," dedi Alan O'Dunkery sert, pek de teslim olmuşa benzemeyen bir ifadeyle.

"Bize karşı silah kaldırmayan kimseyle savaşmayacağız," diye yanıt verdi Luthien.

"Tepegözler hariç," diye homurdandı Shugkn. Luthien dönerek cüceye sert bir bakış ata, ancak Shugkn geri adım atmadı. "Tek-gözleri arkamızda bırakmayacağız," dedi karark bir homurdanmayla.

Luthien faydacı cücenin bu konuda son sözü söylemesine izin ver­di.

"Arkanızda pek azını bulacaksınız," dedi Alan sakince. "Çoğu gü­neye kaça."

"Alanshire'ın hayvanlarının ve erzaklarının çoğunu da yanlarına a-larak," diye ekledi Keyes, Shugkn'e burada potansiyel müttefikleri veya en azından savaşmayacak insanlar olduğunu hatırlatarak.

"Ne kadar tepegöz kaldı?" diye açık açık sordu Luthien, istediği ilk bilgi buydu. Luthien bunun çok narin bir an olduğunu bikyordu, eğer Alan O'Dunkery bunu açıkça söylerse, Eriadorlular'a yardımcı olacak bir bilgi vermiş olacaka. "Ve eğer duvarda savunma yapacak­larsa, onların yanında yer almak isteyen adam ve kadınlarınızı iyice uyarın. Savaşçüanmız, savaşın ateşiyle, insanla tek-göz arasında ayı­rım yapmayacaklardır."

Daha Luthien lafını bitirmeden Alan kafasını salkyordu. "Kalan

Page 273: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

I m ı un tepegözler o binanın içerisinde," dedi, köyün iç tarafında gü-i'vdoğusunda yer alan yüksek, kare şeklindeki bir yapıyı göstererek. Sanırım saklanıyorlar, ama ne olursa olsun dışarı çıkmalarına izin ermeyeceğiz." Shugkn bu açıklamayla nerdeyse boğuluyordu. Eriador ordusu ertesi gün Alanshire'a girdi. Tepegöz göçünde çok

la/la şey kaybeden halktan hiç bir sıcak karşılama, hiç bir sempati gelmedi. Ancak direniş de yoktu. Belkck saflarını tepegöz kalesinin etrafına yerleştirdi ve tek-gözlere sadece tek bir tekkfte bulundu; teskm olmalarını kabul edecekti.

Tepegözler şiddede karşılık verdiler, her pencereden mızraklar ve küfürler savurdular. Alan O'Dunkery'nin izniyle, elf okçuları binayı ateşe verdi ve dağınık bir biçimde çeşidi çıkışlardan hücuma geçen tek-gözler öldürüldüler.

Aym gün Alan O'Dunkery ve Solomon Keyes sıradaki kasabayı, onu yöneten söz sahibi kadını ve yerin genel havasını konuşmak üzere Luthien, Siobahn ve Kral Belkck ile buluştular.

Kuzey Avon halkı için, bu savaşın amacı mümkün olan en az ka­pla sadece kaçmaktı. Luthien ordusunu kuzeye, işgalcileri karşıla-aya yollamayarak, Greensparrow'un büyük bir hata yaptığına ina­

nıyordu. Bu insanlar umutsuz ve çaresiz hissediyorlardı ve böylesine üyük bir işgal gücüne karşı onların direniş göstermelerini beklemek

Avon krak için pek alulcı değildi. Warchester'a yürüyüş hızla devam ediyordu.

* * * * *

"Mystigal ve Theredon?" diye sordu öfkeyle Greensparrow. "Her ikisi de öldü mü?"

"Brind' Amour'un platoya getirdiği gücü küçümsemeyin," diye anıt verdi Deanna. "Eski kardeşkk güçlüydü."

İnce, komik kral tüysüz yanağını ve çenesini kaşıyarak, tahtında eriye doğru kayluldı. "Yok edildiğinden emin misin?"

"Emin değilim" diye yanıdadı Deanna. "Büyücünün ruhu kaçmış labilir, ancak vücudu kömürleşip küllere dönüştü. Bu eski büyücü-

erin numaralarını anlayamıyorum ve Brind' Amour'u ona büyük aygı duyacak kadar gördüm. Ancak yalan gelecekte ondan bir ses

Page 274: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

seda çıkacağını sanmıyorum. Eminim, Kralım, Eriador ordusu başsız durumda."

Haberler Carlisle'de mudulukla karşılanmalıydı, fakat Greenspar­row kötü bir şeylerin habercisi gibi kaşlarım çata. Brind' Amour bir duvar halısının arkasında iyice eğildi, Avon krak'nın bir şekilde Deanna'mn aynasındaki sise ve kendi görünmezlik büyüsüne rağmen kendisini göreceğinden korkuyordu. Yaşk büyücü, Mannington dü­şesinin kraknı çağırma cesaretini kendinde bulmadan önce aynanın karşısında kendini düzelünek için harcadığı zamana bakarak, onun da aym derecede endişek olduğunu anlamışa. En sonunda Deanna büyüyü yapağında, sesi büyüyü tekrar tekrar yapana kadar titrek çıkmışa.

"Resmore'a ulaşıp onu kurtarmam mümkün," diye devam etti Deanna, krakn düşüncelerini bilgiyle dolduruyor ve zorlayıcı soru­lardan uzak tutuyordu.

İşe yaramadı. "Ashannon McLenny nerede?" diye aniden sordu Greensparrow.

"Eriador donanmasına karşı organize olmak üzere Baranduine'e geri döndü," diye yanıt verdi Deanna tereddüt etmeden.

Greensparrow'un karanlık gözleri titreşti, bu Deanna'ya bunu kontrol etmekte çabuk olmasını söylüyordu.

"Cüceler ve Eriador askerleri en kuzeydeki köylerden geçtiler," di­ye doğru, şüphesiz Greensparrow'un zaten bildiği bir bilgiyi rapor etti Deanna. "Sanırım Warchester'a gidiyorlar. Oraya Theredon'un yerine bizzat ben gideceğim ve savunmamızı yapacağım."

Tepki gelmedi. "Carüsle bana ne gibi bir yardım yollayacak?" diye sordu Deanna.

"Cresis ve Praetorian Muhafızlarını mı?" Greensparrow güldü. "Duymadın mı?" diye sordu. "İkinci bir or­

du Prensşehri'nin güneybaasından yola çıkmış. Şu an bile Deverwood ve iron Cross arasındaki boşluğa yaklaşıyorlar."

Duvar haksının ardında Brind' Amour sessizce rahat bir nefes aldı. "Onları halletmek için Carksle'nin garnizonuna ihtiyacım olacak,"

diye bitirdi Greensparrow. "Warchester'in güçleri, seninkilerle birkk-te, dağlardan güneye ne gelirse gelsin onlarla baş edebilecek güçte olmak.

"Ve ben gözlerimi Carksle'nin güneyindeki nehirde mtmakyım,"

Page 275: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

diye itiraf etti kral. "Bandaki Eriador donanması şüphesiz boğazlarda kapana kıstırılacak ve yok edilecek, ancak bir başka donanma Beş Nöbetçiler'in güneyine döndü."

"Ve onları durduracak geminiz kalmadı mı?" diye sormaya cüret etti Deanna, yine de sesinde umut izleri olmadığından emin oldu.

Greensparrow alaycı bir şekilde güldü. "Onların üç kan kadarı e-kmde beklemede," dedi, "başlarında en iyi kaptanlarım var. Yine de, kalyonlarımın arasından bir veya iki direnişçi gemisi sızmayı başarır­sa, onlar için hazırkkk olmakyım. Bu yüzden tek basmasın, Düşes Deanna Değerk," dedi otoriter bir tavırla, konuşmamn sonunun geldiğini işaret ediyordu. "Onları geri gönder, ya da iyisi mi hepsini yok et. Caer Mac—Montfort'a zaferle geri dönerken bizi bekleyen organize olmuş savunucular olmaması çok daha iyi olur!"

Greensparrow ellerini salladı ve aynadaki görüntü buludandı ve sonra kayboldu. Ayna hızla temizlendi ve Deanna kendisini kendi yansımasına bakar vaziyette buldu.

"Şimdilik iyi," dedi Brind' Amour umuda, duvar haksının arkasın­dan çıkarken görünür oldu.

Deanna kafasını salladı. "Şeytanım Taknapotin'e bir ulaşma yolu bulacaktır," diye açıkladı. 'Ya da Mystigal veya Theredon'un ibksle-riyle temas kuracaktır. Korkarım gerçeği uzun süre saklayamayaca-ğız."

Brind' Amour karşı çıkamayarak, bunu başıyla onayladı, ama yü­rüdü ve bir elini rahadaücı bir şekilde Deanna'nın omzuna koydu. "Yeterince uzun," dedi. "İyi iş basardın, Düşes, merakım savuştur­dun, onu yalanlan çözemeyecek kadar doğrularla meşgul ettin. Greensparrow yaşadığımı ve kendi davasında ona yardım edecek büyücü müttefikleri kalmadığını öğrendiğinde, iş işten geçmiş ola­cak."

"Böylesine bir bilgiyi bu gece öğrense bile mi?" diye mutsuzca sordu Deanna.

Brind' Amour'un cevabı yoktu. Ordu hızla Warchester'a yaklaşı­yor, donanma hızla Mann Boğazlan'na ilerkyordu. Mannington'ın savaş gemilerinin bir çoğu çoktan denize inmişti ve muhtemelen Deanna Greensparrow'un haberi olmadan onlan geri çağıramazdı. Greensparrow gerçeği öğrense bile, bütün Avon ve yüz tane ejderha işgalcilere karşı dursa bile, arük geriye dönüş yoktu. 1 ^

Page 276: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Çirkin küçük sarı midilli, dalgalı denizin sarsıcı harekederine güç­lükle ayak uydurmaya çalışarak, sağa doğru harekedendi, sonra da sola. Buna rağmen, Oliver Threadbare'ın sırtında oldukça rahat gö­rünüyordu. Zamanının çoğunu trabzanda geçirdiği son deniz yolcu­luğunun aksine, yanakları al al, gözleri parlaktı.

Page 277: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Aam suyu seviyor," diye iğneli bir laf etti buçukluk Katerin'e. O sadece buna inanamayarak kafasını salladı.

Ancak kadının durup, her zaman acayip olan buçukluğa ayıracak pek zamanı yoktu, çünkü gemileri Do^ıer'in Rüyası ve onunla beraber yolculuk eden diğer kırk gemi, birazdan Avon'un kuzeybau kıyısın­dan dönerek, Mann Boğazları'nın en dar bölgelerine girecekti. Eornfast kalesi kanal boyunca yirmi milden az mesafedeydi, ve Mannington karankk sulann sadece bir kaç mil daha ötesinde yer akyordu.

Dotner'in Rüyasının sadece iki yüz yarda önünde olan en öndeki gemi, düşman görüldüğünde henüz dönüşünü tamamlamamışa bile. Alevk zift toplan havada süzüldü, önden giden Eriador gemilerinin etrafındaki sulara düştüler. Mürettebadar yoğun uğraş vererek, açık denize yöneldiler, kaçamayan gemilerin yelkenlerini savaş konumuna indirdiler.

"Katerin bana yardıma gel!" diye bağırdı, yaşk Phelpsi Dozier dü­menden.

Katerin yaşk denizciye kadlmak üzere ileri atıldı. Bu onun gemi­siydi, kumanda Charley Limanı'nın en yaşk denizcisinin yaşına olan saygıdan dolayı ona verilmişti, fakat Phelpsi sınırlarını anlayacak ve itiraf edecek kadar akılkydı. "Onları hazırla!" dedi Katerin'e. Yaşk adam kadının arkasına doğru baküğında durdu ve Katerin gibi kafa­sını salladı. "Ve sen o aptal midilliden iner misin!" diye bağırdı Okver'a.

"At!" diye düzeltti Okver. Threadbare, sanki yaşk adamın hakare­tini anlamışçasına, güverteye sertçe vurunca, buçukluk ekledi, "ve benim Threadbare'ım aptal değil!"

Gemilerin bir çoğu baüya dönüyor, kıyıdan uzaklaşıyordu ve dö­nemeci dönerlerken Katerin düşmanlan hakkındaki gerçeği gördü. En az Eriador gemileri kadar Avon gemisi vardı, her biri hiç şüphe yok ki tecrübek mürettebatlardan, insan ve tepegöz, oluşan elk savaş kalyonuna karşı kırk savaş kalyonu. Katerin'in arkadaşlan yetenekk denizcilerdi, ancak Eriador filosundan çok azı bu boy ve çapta gemi­lerle savaş yapmışü.

Ancak yeteneklerinden oluşan boşluğu cesarederiyle doldurmaya kararkydılar. Bu yüzden Katerin için de böyleydi. Bir çok geminin döndüğünü ve bir çok Avon gemisinin de yoUarını kesmek üzere

Page 278: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

manevra yapağını gördü. Ancak kanakn yanında en önde giden Eriador kalyonunun çok yakında etrafı sarüacaka, kaçacak yeri ol-mayacaka. Gemi alevk bir darbe aldı, sonra bir tane daha ve az sonra mürettebat hızla yaklaşan Avon savaş gemilerini düşünemeyecek kadar yangınlarla mücadele etmekle meşguldü.

Katerin yelkenler fora emrini verdi, dümdüz ileri. Olağandışı yüksekteki gözlem mesafesinden, Okver onun ne yap­

mak istediğini gördü ve Hale'k kadının bu kadar büyük hevesle al­mayı kabullendiği riski fark etti. "Neden hep kendime arkadaş olarak çdgın-kıkkk insanları seçiyorum?" diye inledi buçukluk.

"Diyor bir geminin güvertesinde bir midilknin üzerinde oturmakta olan buçukluk," diye karşılık vermekte gecikmedi Katerin.

"At," diye düzeltti Okver. "Orada önemk gözükmek için oturuyorsan, o halde önemk bir

şeyler yap," diye azarladı Katerin. "Okçuları yerleştir, iskele tarafına ve adama mesafesine gelene kadar beklemelerini söyle. Aynısı man­cınık takımı için de geçerii!"

Okver başım salladı, sonra boş boş Katerin'e bakarak durakladı. "Sol tarafa!" diye açıkladı kadın. "Onu bikyorum," diye belirtti Okver, yavaşça Threadbare'ı dön­

dürüp güverteden aşağıya inerken. "Sol," dedi Katerin tekrar onun arkasından. Öndeki Eriador gemisi Avon gemileriyle karşıkkk yoğun auşa geç­

ti—mancınık, baksta ve ok—her iki yamnda da birer gemi vardı. Üçü de ilerlemiyordu; hiçbiri o ok yağmuru ve alevlerin alanda yel­kenlerini fora etmeye cesaret edemiyordu. Sert akına en çok Eriador gemisinin sancak tarafında yer alan, yani kıyıdan en uzakta olan dış­taki Avon gemisini etkiledi. Dalgalar durmadan Avon gemisine çar­pıyor, onu ve Eriador gemisini kıyıya sürüklüyordu ve üç gemiyi de birbirine daha da yaklaşmaya zorluyordu.

Katerin mesafesini ve sürüklenen üçlünün hızını değerlendirmeye çakşa. Dürüstçe, Eriador gemisiyle kıyıya en yakındaki Avon gemisi­nin araşma girip giremeyeceğini bilmiyordu.

"Sende bir küda bakğının cesareti var," dedi onun kulağına yaşk Phelpsi Dozier. "Ya da beyni!" diye ekledi kıs kıs gülerek.

Katerin yaşk adamı gerçekten seviyordu, hatta neredeyse ona aşık olacaka. Dozier'le Charley Limanı'na ilk gidişinde, isyanın boyudan

2.J-2

Page 279: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Caer MacDonald'ın duvarlarını henüz aşmazken, Luthien'e bir elçi olarak hizmet ettiği günlerde, tanışmışa. Phelpsi'ye bakan birisi onu dayanıksız ve belki de basit sanırdı ve buna rağmen o hem Katerin'i hem de Okver'i kendi teknesinin ambarında tuzağa düşürmeyi ba­şarmışa ve şimdi ölüm hepsinin yüzüne bakarken, o Katerin'in tanı­dığı en büyük destekçiydi.

Avon gemisi, Dosjer'in Rüyası'nm ne yapmayı tasarladığım fark e-dip, onlara ateş açmaya başlayınca bile, hatta bir arbalet oku Phelpsi'nin kafasımn aşağı yukarı bir ayak üzerinde, ana direğin tah­tasına çattrdayarak gömüldüğünde bile, yüksek sesle gülmeye devam etti. "Tepegözler asla iyi ok atamazlar!" diye güldü yaşk adam.

Katerin kıkırdayan yaşk Phelpsi'den azim kazandı ve bu gücü gö­revine konsantre olmak için kullandı. Akına onun gemisini durmak­sızın sancak tarafına ittiriyor ve Katerin devamk rotasını düzeltmek zorunda kakyordu. Geminin parçalarından biri yerinden çıka ve yelkenlerderı biri çdgınca çırpınmaya başladı, ama hasar geminin hızını azaltamazdı.

Aralaıında sadece yirmi yarda kalınca, Do^er'in Rüyası'mn iki ge­minin arasına giremeyeceği açıkça belk oldu.

"Dizginleri çek!" diye bağırdı Okver Katerin'e. "Ya da bir gemide ne varsa onları çek!"

"Midilkden in," diye uyardı Katerin. Diğer Eriador gemisine çarpmak istemediği için daha çok iskeleye döndü, ancak yeni açüarı onları Avon kalyonuyla daha fazla bir hizaya getirmişti.

"Ben burada daha güvendeyim!" diye bağırdı Okver. Yoğun ok saldırısı, hücuma geçen Eriador gemisine yolu aça;

mancınık fırlauldı ve Avon gemisinin güvertesine ağır bir taş indirdi ve Dotner'in Rüyası Avon kalyonunu boydan boya sıyırarak ona çarp-a. Her iki geminin yelken ipleri birbirine dolandı ve düştü. Ana di­rekler birbirine çarpa ve yarüdı.

Threadbare kısa bir sıçrama yapa, ardından yere sertçe indi ve Okver midilknin üzerinden uçarak, ayağa kalkamadan önce, güverte boyunca bir, iki, üç, hatta dört kez takla ata. Hemen Katerin'e doğru döndü, ama dengesini kaybetti ve kafa üstii kalaslara çarpa.

"Bundan bahseüne bile!" diye uyardı buçukluk, ancak Katerin ona kulak asmıyordu, Okver'i düşünecek zamam yoktu. Kadının etrafın­da her yerde oklar vızıldanıyordu ve Do^er'in Rüyası hala ileri doğru

Page 280: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

g i t m e s i n e , birbirine girmiş iki geminin önünde hala tahtaları kırması­na rağmen, tepegözler daha şimdiden trabzanın üzerinden gelmeye başlamışlardı.

Diğer Eriador mürettebaünın minnettar tezahüranyla moral bulan Do^er'in Rüyası müretteban tepegöz hücumuna karşıkk verdi, önce bir sıra ok atıldı, sonra kıkçlar çekildi. Okver yeniden Threadbare'ın üzerine çıka ve üç tane tek-gözün arasına dalarak, birine çarpıp onu iki geminin arasındaki çalkalanan sulara gönderdi.

Canavarlardan birisi kendini çabuk toparladı, ama Okver'a saldır­madan önce durakladı, gemide ata binen birisini gördüğü için açıkça afallamışa! "Hey," diye böğürdü canavar, "neden o aptal sarı köpe­ğin üzerindesin?"

Buna tepki olarak, Okver Threadbare'ı sıçratarak, canavarı güver­teye serdi. Threadbare aniden onun üzerinden geçti, arka ayakları canavarın üzerine binince en sonunda durdu.

"At!" diye düzeltti Okver. "Ama eminim ki, şu anda bunu daha iyi bir açıdan görebiliyorsun."

Tepegöz yüzünü, yere düşen kıkcına uzanabilecek kadar uzun bir süre, açabildi. Ancak henüz ek ona yaklaşamadan, Okver şapkasını Threadbare'ın poposuna koyunca, bir kez daha yüzünü kapamak zorunda kaldı; bu işareti midilkye çok önce öğretmişti ve akılk binek hayvanı tekmeleyerek ve sonra bir kez daha takhsiz tepegözün üze­rinden geçerek gerekü tepkiyi verdi.

"Güzel bir at, sen ne dersin?" diye sordu Okver. "Çirkin köpek!" diye inledi tepegöz. "Çok inatçı oluyorlar," diye sızlandı Okver, şapkasını tekrardan

Threadbare'ın poposuna koyup, midilkyi harekete geçirerek. "Güzel at!" diye bağırdı tepegöz defalarca, nefes almaya her fırsat

bulduğunda. Ancak canavar Okver'dan merhamet dilemekte çok geç kalmışa. Buçukluk Threadbare'ın tepegözü sonsuza kadar susturma­sına yetecek kadar şapkasını yerinde tutüı.

Ancak bu değerk dakikalar buçukluğu zor bir duruma soktu. Okver az sonra kendi gemisine gelen tepegözlerin sayısının gemile­rinde kalanlardan daha fazla olduğunu fark etti. Kendisine has man­tığı ile, buçukluk muhteşem midillisini trabzanlardan adattı.

Threadbare Avon gemisine indiğinde koşuyordu, Okver'ın isteği ile arka güvertenin alandaki kamaranın, bir mancımk aüşıyla parça-

Page 281: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

lanmış kapısına yöneldi. O delikten büyük ve şişman bir tepegöz çıktı, şaşırmış ve yaralan­

mıştı, ancak eknde tuttuğu dev tokmakla hala savaşa hazırdı. Okver ve midilksinin güverte boyunca son sürat üzerine doğru geldiğini fark ettiğinde yuvarlak gözü daha büyüdü, ancak tek-gözlü hiçbir korku belirtisi göstermiyordu. Şişman canavar bacaklarını daha da açarak, kendisini yerleştirdi ve sinsice gülümsedi.

Okver samimiyede, bunun iyi bir fikir olup olmadığını düşündü. Mancınığın topunun yol açtığı hasar düşünülecek olursa, buçukluk kamaranın boş olacağını—en azından hayatta olan bir tepegöz olma­yacağını—düşünmüştü, bu ona dinlenme, hatta belki de bir parça şarap ve peynir bulma fırsatı verecekti.

Artık işe kalkışmıştı. İlk içgüdüsü hücuma devam etmek, canavara çarpmak üzerineydi, ancak devasa tek-gözün kendisinin ve midilksi­nin toplam ağırkğından bile fazla olabileceğinden korkuyordu! Onun yerine Threadbare'ı yavaşlatü, eğildi ve midilknin kulağına bir şeyler fısıldadı.

OHver son bir kaç metrede Threadbare'ı sertçe tekmeleyerek, ani­den hız kazandı. Tepegöz kükredi ve kendisini hazırladı, ama Okver hücumu başlattığı gibi yine aniden durdurarak, yana düştü, sonra tam midilksinin karnının altında eğilerek koşmaya başladı.

Başlama işareti olarak—Okver'ın meçi midilknin göğsüne do­kundu—Threadbare iki ayağının üzerine kalkarak, tek-gözü tekme­ledi. Buçukluk midilknin altından koşarak fırlayıp canavarın bacakla-nnın arasından geçerken, canavar bunu fark edemeyecek kadar meş­guldü.

Okver bir takla attı ve yeniden ayaklarının üzerine kalknğında ar­kasına döndü, hızla ileri atıldı, meçi ve diğer kıkcını birkkte batırdı. Her iki kıkç da tepegözün birer kalçasına sertçe battı ve canavar refleks olarak öne, tam sarı midillinin kendisini döven ön ayaklarına doğru sıçradı. Tepegöz yapık koUarıyla kendisini korumaya çakşarak, çılgınca yana koştu, şaşırmış ve yaralanmıştı. Threadbare onu adım başı kovaladı, ensesini ısırıyordu.

"Umarım yüzebikyorsundur," diye bekrtti Okver basitçe, tepegöz trabzana çarpıp düştü, ancak çabucak kendine geldi.

Threadbare yavaşlamadı bile, kafasını kaldırdı ve ona çarpıp cana­varı tırabzandan aşağıya fırlattı. Muzaffer midilli tekrar şaha kalka ve

Page 282: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

heyecanla kişnedi, sonra buçukluk binicisine bakmak için arkasına döndü.

"Bir çay için bana katıkr mısın?" diye sordu Okver, boş kamarayı işaret ederek.

San midilk kişnedi. Okver etrafına bakındı ve derin bir iç çekti. Savaş tüm hızıyla sü­

rüyordu, savaşın genek Do^ier'in RJİyası'nm üzerinde geçiyordu ve onun tarafı açıkça kazanıyor olsa da, hala çetin bir mücadele vardı. "Pekala benim adı vicdanım," dedi buçukluk.

Threadbare sıçradı ve bir arbalet oku kafasının üzerinde havayı ya­rarken, Okver hızla yere adadı. Sonra bir tepegöz kıç tarafındaki güvertenin trabzanının üzerinden Okver'ın ayaklannın dibine cansız vaziyette düşerken, buçukluk yana doğru adadı. Buçukluk arkasına bakuğında Phelpsi Dozier'i gördü, yaşk adam açıkça mudu görünü­yor, eski bir arbaleti severken, başını salkyor ve ağzında pek az dişi kaldığı halde, sıriüyordu.

Yarım saatten uzun bir süre her dört geminin güvertelerinde de çekğin sesi yanlolandı ve en sonunda mücadele bittiğinde, bir çok Eriador'lu ölmüş olmasına rağmen, tepegözler yenilmişti. Derin sularda, Avon kalyonlannın kendilerinden daha becerikk müretteban tarafından alt edilen Eriador'lu denizcilerin durumu daha da kötüy­dü.

Katerin her iki mürettebattan geriye kalanlan toparladı, iki gemiyi hafifçe donatmaya yetecek kadar adam vardı. Ne yazık ki, dördü içerisinde hızla denize açılabilecek durumda olan tek gemi dıştaki Eriador gemisinin sancak tarafında bulunan Avon gemisiydi. Kalas­larla kaplama işlemi başlaüldı ve mürettebat işe girişti, bayraklar değiştirildi, yelkenler düzeltildi ve herkes yerini aldı. Geride birbirine girmiş üç gemiyi, kendi ölülerini ve alü yüzden fazla ölü tepegözü bıraktılar, yelkenleriyle rüzgarı yakaladılar ve baüya, hiddetk savaşın çapraz ateşine doğru cesurca ilerlediler.

Savaş bir kaç saat daha sürdü, daha fazla adam ve tepegöz, oklar­dan çok yorgunluk nedeniyle düşüyordu. Mücadele eden seksen-yedi gemiden on yedisi ya batırılmış ya da teskm bayrağı çekmiş, çaresizce olduğu yerde durmakta, dalgalardan ve geçen gemilerden dolayı sürüklenmekteydiler.

Ve o on yedinin yandan fazlası Eriador gemisiydi.

Page 283: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Katerin hala kazanabileceklerini umuyordu, ancak filosunun Mann Boğazlan'mn güney girişinden yola çıkakları zamankinden çok daha zayıf olacağını, eğer Stratton Nehrine ve Carksle'nin deniz duvarına ulaşmayı başarabilirlerse, bir etken olamayacak kadar yıpranmış ola­cağım fark etti.

Ama karark kadın savaşa devam etmek zorunda olduklarının far­kındaydı, çünkü dalgalara gömülen her bir Avon gemisi Charley Limanı'na veya Diamondgate'e, hatta kendi evi Bedwydrin Adası'na saldıracak bir geminin azalması demekti.

"Tek-gözler iyi," diye belirtti yaşk Dozier, dümenin başında bulu­nan Katerin ile hala midillisinin üzerinde duran Okver'i arasında duruyordu.

Esasında, Avon gemüerinin dümencilerinin hemen hemen tamamı insandı, ancak her ne kadar Katerin aşağıkk tepegözleri takdir etmek istemese de, ona katılmadan edemedi.

"Eski bir Gascon deyişi vardır," diye araya girdi Okver. "Buçukluk babam bana bir keresinde şöyle demişti, 'Bir dövüşte önce hüner, sonra yürek gekr.' Ve yine bana demişti ki," diye devam etti buçuk­luk, vurgulamak için kahramanca poz vererek, "Bir tek-gözün göğsü çok büyük, fakat, oh, yüreği çok küçüktür!' Biz kazanacağız."

Buçukluğun son iki kekmeyi, "Biz kazanacağız," derkenki kendine olan güveni Katerin'i derinden etkiledi. Karark bir hırüdanmayla, en yakındaki Avon gemisinin yolu kesecek açıyı buldu ve cüretkar bir şekilde yelkenler fora emrini verdi.

Katerin bu sefer sıkışıp kalmamak için özen gösterdi; Eriadorlular için tek bir gemiye yakalanamayacak kadar çok Avon gemisi boştay­dı. Şimdi mürettebaü eskisinden çok daha kalabakkü, sayıları dört yüzden fazlaydı ve kendi gemisi Avon gemisinin pruvasının yakının­dan geçerken, düşman gemisinin güvertesine yağan ok yağmuru kuvvetli bir ses çıkardı, bu yağmurun içinde dümenin yakınında bu­lunan iki adamı ve bir tepegözü vuran yirmi kadar arbalet oku da vardı.

Katerin'in mürettebaü tezahüratlarıyla ona destek oldu; cüretkar kadın gemiyi yüz seksen derecekk bir açıyla sertçe döndürerek Avon gemisi buna tepki verebilmek için dümencisini henüz değiştiremeden gemisini uzaklaştırırken, mancınık bir kez daha ateş etti. Bu sefer Katerin Avon kalyonunun kıç tarafına doğru yöneldi ve ok yağmuru

Page 284: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

daha erken başlayarak, kıç tarafındaki güvertedeki tepegözleri, okçu­ları ve mancınık takımını temizledi. Gemi yanlarından geçerken Eriador'lu okçular ikinci, sonra üçüncü aüşlarını yaptılar ve mancınık Avon gemisinin ana direğine alevk bir zift topu fırlatmak için en uygun zamanı bekledi, ana direk dev bir mum gibi eridi bitti.

Avon gemisinden gelen cevap yine zayıf ve sonuçsuzdu ve Katerin onlara yelkenleri hassas durumdaki gemisi üzerinde, üçüncü bir deneme daha vermemek gerektiğini bikyordu. Pupa yelken, kal­yonunu kaçırdı. Bu kadarına karşı böylesine dar ve tehkkek sularda dövüşmenin pervasızkk olduğunu bikyordu; alevk bir zift topu bü­tün güvertesinde dev bir yangın başlatabikr, alevk bir ok ana direğini yok edebikrdi.

"Belki de yelkenlerimizi savaş konumuna indirmekyiz," diye öner­di Okver hızlanan gemi bir çift Avon gemisine yaklaşırken.

"Tepegözlerin berbat okçular olduklarını iddia edip duran sen­din," diye yanıt verdi Katerin. "Bir dağın kenarını bile vuramazlar derdin."

Okver yukarıya baka ve o gergin yelkenler ona herhangi bir dağ­dan daha büyük bir hedefmiş gibi göründü. İnatçı Katerin'e bakn ve çaresizce kafasını saUadı.

Katerin'in bu bakışı anlaması için ona bakmaya ihtiyacı yoktu, ama bakışı ve riski kabul ediyordu. Arük cüretkar olma, hatta pervasızk-ğın sınırlarında gezinen umarsızkk zamanıydı. Bir çift Avon gemisi tespit etti ve açısını ona göre ayarladı.

Ancak iki kalyonun da kendisini fark ettiğini ve ileri geri emirler yağdırarak, tepkileri koordine ettiklerini görünce, karark Katerin bile gerilemek zorunda kaldı. Çaresizlikten öfkelenen Katerin gemisini suda döndürerek, birden iskele yönüne doğru dümen kırdı. Mürette­batı oklarım fırlatü, Avonlular da karşıkk verdi, ancak gemiler hala birbirlerinden uzaktaycklar ve üç gemi de önemk bir darbe almadı.

Ancak bir süre sonra, mürettebaü çılgınca bağırmaya başlayınca Katerin'in çaresiz yüz ifadesi yerini sırıtmaya bırakü. Avon gemileri Katerin'in hızlanan gemisi ile ilgilenirlerken, üç tane Eriador gemisi Avon gemilerine doğru öteki taraftan geldi ve Avon gemileri buna doğru düzgün tepki veremediler. Her ikisi de geniş olan taraflarını bu yeni tehkkeye döndürmeye çakşülar, ancak zıt yönlerde gitmişler­di ve esasında birbirlerine dolandılar. Şimdi o Avon gemilerinin

Page 285: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

mürettebaü, Eriadorlular'la mücadele etmekten daha çok alevlerle boğuşuyordu, bu esnada üç Eriador gemisi ok ve mancınık yağmu­runa devam ederek onların etrafında dönmeye devam ediyordu. Başka düşman gemileri gekp de Eriadorlular'ı geri çekilmeye zorla­yana kadar, Avon kalyonlarına yüzlerce ok, düzinelerce alevk zift topu ve ağır kayalar fırlattılar.

O halde ben de Avon kedilerine sataşan fare olacağım, diye dü­şündü Katerin. O bir dikkat dağiücı, kedinin pençelerinden uzak durmaya çabalayan, ufak, cüretkar fare olacak, bu esnada diğer gemi­lerdeki arkadaşlan onun açüğı yoldaki boşlukları bulacakü.

Teskm olan veya suyla dolan, sonraki sekiz gemiden alüsı Avonluydu.

Güneş baüda alçalmaya başladığında, Eriador mürettebadarının moraüeri yükselmeye başlamış, mücadeleye devam etmeleri için onlara yeni bir enerji getirmişti. Belki de en yüksek olanı Katerin'in morakydi, korkusuz kadın enerjiyle, Eriador için savaşma isteği ile doluydu. Yelkenlerinden biri gidene kadar, çılgın oyununa devam etmeye kararkydı ve sonra savaşa devam edebilmek için üzerine çıkacak bir Avon gemisi bulacakü.

Ancak Okver'ın inlemesinin tonundaki bir şey onu duraksatü, bu ateşk genç kadının duyduğu en etkileyici sızlanmaydı. Buçukluğa bakü ve sonra onun baküğı yere, kuzeye, sancak tarafına bakü.

Orada işgakn sonunu, filosunun akıbetini gördü; ufukta sanki bir yelken duvarı vardı. Gemiler kalyon büyüklüğünde değillerdi, ama ufak bakkçı tekneleri de değillerdi. "Ne kadar?" diye düşünerek nefe­sini tuttu Katerin. Yüz tane?

'Y'eşil bayrak!" diye bağırdı ana direkte oturan denizci, yelken iple-rindeki hasarı gidermeye çakşırken yeni filoyu fark ederek. "Etrafı beyaz!"

Katerin şaşırmamışü. Bu yeni gelenleri bekliyordu, ancak bu sayı­da değil. "Baranduine," diye mırıldandı umutsuzca.

Phelpsi Dozier yavaşça yürüdü. "Baranduineliler kötü insanlar de­ğiller," dedi. "O lanet tepegözler gibi değiller! Onları sık sık açık denizde görürüm. Onurlu bir şekilde teskm olmamızı kabul edebilir­ler."

Kekmeden sadece bahsedilmesi bile Katerin'in dişlerini gıcırdat­masına neden oldu. Nasıl teskm olabilirler, böylece Eriador'un bü-

Page 286: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

tün ban kıyısını açıkta bırakabikrlerdi? Eğer Greensparrow arka kapıdan girer de Caer MacDonald'ı dümdüz ederse, Brind' Amour ve kuvvederi ne yapardı?

Güvertede tam dümenin önünde turuncu bir duman dalgası belir­di, nereden geldiği belk olmayan bir padama gibiydi ve ilk şoku ada­tan Katerin cevabını bulacağım düşündü. Brind' Amour bizzat o-nunla konuşmaya mı gelmişti?

Ancak duman temizlendiğinde, kadın Brind' Amour'u değil başka bir adamı gördü, orta-yaşk, fakat yadsınamayacak derecede yakışık-kydı. Kıyafeti havanın ve denizin şiddetine göreydi, ancak modaya uygundu ve adamı eksiksiz gösteriyordu.

"Selamlar," dedi kibarca, saygıyla eğilerek. Gözleri Okver'a kenet­lenmişti, buçukluk süslü takık elbisesiyle—mor pelerin, yeşil çoraplar ve eldivenler ve geniş, kuş tüylü şapka—Threadbare'ın üzerinde oturuyordu. "Ben Baranduine'deki Eornfast'in Dükü Ashannon McLenny."

Katerin ve yaşk Dozier ağızları bir kanş açık bakıyorlardı. "Ve ben senin aptalca büyü numaralanndan hiç eğlenmedim," di­

ye bildiride bulundu buçukluk, her zaman söyleyecek bir lafı vardı. "Görgü kurallarına göre bir gemiye binmeden önce izin istemen gerekir."

Bu Ashannon'un yüzünü güldürdü. "Pek fırsat olmadı," diye açık­ladı. "Ve doğrusunu söylemek gerekirse, sizinki bindiğim üçüncü Eriador gemisi. Katerin O' Hale adında bir kadınla konuşmakyım ve Dozier adında Charley Limam'ndan bir adamla ve bir buçukluk. . ." Çok-acayip Okver'a bakmayı sürdürürken sesi alçaldı.

"Sen Okver deBurrows olmaksın," diye manük yürüttü Ahsan-non, çünkü bütün Avon Denizi'nde kesinkkle böylesine iki tane buçukluk olamazdı!

"Ve ben Katerin O' Hale'ım," diye araya girdi Katerin, yeniden konuşma—ve kızma şansı bularak. Ek derhal kemerindeki kıkcının kabzasına gitti. Bu önünde duran Greensparrow'un büyücü-dükle-rinden biriydi ve bu adamlarla geçmişteki tecrübelerini gözden geçi­rince, Ashannon'un ibks müttefikinin fazla uzaklarda olmadığım düşündü.

"Korkmayın," diye ona güven vermeye çakşa Ashannon. "Aranıza düşman olarak gelmedim. Belki de bazılan beni aptal olarak görür,

Page 287: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

ama değilim." "Neden buradasm?" diye sormak zorunda kaldı Okver. Ashannon ekyle kuzeyi işaret ederek, hepsini yeniden gelmekte o-

lan filoya bakmaya zorladı. "Yüz savaş gemisi," diye başladı. "Teslim olmamızı istiyorsun," dedi Katerin asık şurada ve böyle­

sine bir firsaü reddedebileceğinden emin değildi. Baranduine gemile­ri hızla bir grup Avon gemisine yaklaşmaktaydı, çoğu tepegözlçrden oluşan mürettebat, trabzanlarda muduluk çığlıkları aüyordu.

Ashannon gülümsedi. "Göreceksiniz," dedi, kuzeye dönerek. Düştüğü yerde padayan dumank kahverengi toprak toplan ve yüz­

lerce oktan oluşan, ilk anşlann ardından o üç Avon gemisindeki tepegözlerin çoğu ölmüştü ve her kalyonda yangınlar hızla yayıkyor-du. .

Katerin, Dozier ve Okver Eornfast düküne boş boş bakıyordu. "Brind' Amour ile buluştum," diye açıkladı Ashannon. "Barandu­

ine Kral Greensparrow'un dostu değil. Bunu bütün filonuza bildi­rin," diye takmat verdi. "Sizi uyanyorum, eğer gemilerimden biri saldınya uğrarsa buna karşılık verecektir." Bir duman bulutuyla adam gözden kayboldu ve Baranduine donanmasımn ortasında bir yerlerde görünen benzer bir duman, şaşkın üç arkadaşa Ashannon'un sancak gemisi olarak kendisine hangi gemiyi seçtiğini gösteriyordu.

Saader sonra, karanlıkta, otuz Avon kalyonunun baunlmasıyla ve on tanesinin kaçırılmasıyla savaş bitmişti ve yorgun, hırpalanmış, ancak gücü üç katma çıkmış işgal donanması yola devam etmeye hazırdı. Baranduine denizcileri Eriadorlular'a yardımcı olmak üzere becerildi denizciler yolladılar ve suda yer alan, çarpmayla şiddede padayacak olan kahverengi top şeklindeki bombalann üzerinden yavaşça geçtiler.

Katerin ve Okver, Ashannon'un sancak gemisine gekp yamnda seyahat etmeleri için yaptığı tekkfi seve seve kabul etti, ikisi de merak ve ümit doluydu.

Yüzden fazla gemiden oluşan filo, şafak sökmeden, Mann Boğaz-lan'nın güney ucundan geçerek, Mannington'ın ışıklarım geçti.

Page 288: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Daha önce bu bölgede hiç bulunmamasına rağmen, Luthien Bedwyr'in sıradaki şehrin hangisi olduğunu ona söylemesi için bir haritaya ihtiyacı yoktu. Eriador ordusu dağlardan yola çıkağından beri yüz mil ve bir düzine köy boyunca gümbürdeyerek ilerlemişti. Tepegözler—özelkkle de Iron Cross'da bozguna uğratılan Praeto-

Page 289: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

rian Muhafızları—geçtikleri yollar boyunca erzakları yağmalayarak güneye kaçmaya devam ettiklerinden, direniş hafif olmuş, hatta bazı yerlerde hiç bir direniş olmamışa. Bu kaba geri çekilme, Luthien'in işine yaramış, halkı Greensparrow'a karşı döndürmüştü. Ve Solo­mon Keyes, Alan O'Dunkery ve diğer önemk Avonlular'ın yardımıy­la, her iki tarafta da insan kaybı asgari düzeyde kalmışa.

Ancak şimdi... Luthien Riverdancer'ı ufak bir tepenin üzerine çıkardı. Güneye

doğru kaybolan gün ışığına baka, gümüş bir yılana benzeyen Dun-kery'i genişleyip ufukta parıldayan bir leke haknde dağılana kadar takip etti. Orada Speythenfergus gölü uzanıyordu ve onun kuzey kıydannda, Dunkery ve Eorn Nehirleri'nin arasındaki uzun ve dar kara parçasında, şüphesiz kuzeydeki köyleri kaderlerine terk eden binlerce tepegözle garnizonu büyümüş, yüksek duvark Warchester yer akyordu.

Aşağıda onun sağında, Luthien'in ordusu hızla yol akyordu. Güneş bataktan uzun bir süre sonra da yürümeye devam edip, güçlü şehrin görüş alam içerisinde kamp kuracaklardı.

Eriadorlular ve dağ cüceleri güçlü Warchester'in duvarlarına karşı ne denk başardı olacaklardı? Luthien ve kuwetieri daha önce hiç şehir kuşatması yapmamış veya taştan duvarlara karşı savaşmayı denememişlerdi. Caer MacDonald'da ev ev savaşarak kazanmışlardı, ancak savaş başladığında zaten şehrin duvarlan içerisindeydiler. Prensşehri'nin, şehrin garnizonunu Glen Durritch diye biknen ölüm vadisine çekerek, aldatmaca sayesinde kazanmışlardı. Fakat onlan bekleyen ve gekşleri için hazırlık yapan yüksek duvark bir şehre karşı ne yapacaklardı?

Luthien Warchester'i adayarak, doğuda Speythenfergus Gölü'nün etrafından dolaşıp, doğrudan Carksle'ye yürümek konusunda Bel-kck'i ikna etmeyi düşündü. Genç Bedwyr böylesine bir planın aptal-kğını anladı tabi ki; arkalannda koca bir tepegöz ordusu bırakamaz­lardı!

Ve bu yüzden Warchester gitmek, kakn duvark şehri kuşatmak ve belki de baüya sahile dönüp Mannington'a da saldırmakyddar. Ne ilk, ne de son kez, Luthien harekadannın aptalca olduğunu düşündü ve Bedwydrin Adası'nın inişk çıkışk sakin tepelerine özlem duydu.

Page 290: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Dük Theredon burada olmadığı zaman, kumanda bendedir," di­ye ısrar etti vahşi tepegöz peltek peltek konuşup, kakn ve sert par­mağım devasa göğsüne basstırarak.

Deanna Değerk tek-gözü dikkade inceledi. Tepegözlerin hep iğ­renç ve çirkin olduklarım düşünürdü, fakat bu, ikinci kumandan Kreignik, bir çoğundan çok daha berbata. Şişman gözünden sarımsı bir sıvı damlıyor, canavarın şişko, sık sık kırılmış olan burnunun kenarını kapkyordu. Kreignik'in bütün dişleri uzun ve kıvrıka, yır­tılmış ve kıvıılmış dudaklarının üzerine garip açüardan çıkmışa ve tepegözün sol elmacık kemiği çok uzun zaman önce bir kavgada içine göçertilmiş, Kreignik'in suraamn yansım çökmüş gösteriyor ve ona yana yaak, dengesiz bir görünüm veriyordu.

"Ben düşesim, senin kayıp dükünle aynı rütbedeyim," diye haor-latü Deanna, ama Kreignik henüz o lafını bitirmeden çirkin kafasını salkyordu.

"Warchester'da değil," diye ısrar etti canavar. Deanna bu sözlü savaşı kazanamayacağını bikyordu. Dün gece si-

hirk tünekyle geldiğinden beri, kendisine açıkça saygısızca davranıl-mışn. Greensparrow'un sarayındaki diğer bütün paranoyak büyücü­ler gibi Theredon da diğer büyücülerin habersiz gekşlerine karşı bazı güvenkk önlemleri almışa. Ölü dükün Kreignik'e ve muhtemelen tek-gözün alandaki bütün rütbek tepegözlere verdiği emirler oldukça kaaydı; Greensparrow bile canavarı itaat ettirmekte zorlanabikrdi. Muhtemelen Kreignik Warchester'in ikinci kumandankğı rütbesine yükselen ilk tepegöz değildi. Theredon gibi adamlar ikinci kuman-danlannı, örneğin bir başka dükün şeklini alarak, test ederler, sonra da tepegöz görevklerinin bağkkklannı ölçerlerdi. Theredon'un özel emirlerine uymamak, korkunç, işkence dolu bir ölüm demekti.

Kreignik muhtemelen böylesi bir olaya birden çok kez tanık ol­muştu. Deanna'nın kullanabileceği hiç bir tehdit veya manük inatçı tek-gözü etkilemeyecekti.

"Sana ikinci kumandan Kreignik'in kritik bir anda başarısız olma­yacağını söylemiştim," diye bir konuşma geldi canavann arkasından. Kreignik döndü ve Deanna iriyan canavann arkasından baküğında, Dük Theredon'un koridor boyunca yavaş yavaş ilerlediğini gördü.

Deanna bu manzarayla irkildi. Brind' Amour kendisini Theredon gibi gözükecek şekilde değiştirmesine rağmen, davranış şekkni ta-

OPjO

Page 291: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

mamen yanlış yapıyordu, yaşlı bir adam gibi yürüyor ve güçlü dükün kendinden emin ve kuvvetli adımlarıyla yürümüyordu.

"Ve sen benim askerlerimin hazır olmayacağından korkuyordun!" diye gürledi sahte Theredon, Kreignik'in sırtına vurarak—bu uygun­suz hareket Deanna'nın bir kez daha ürpermesine neden oldu. "Ha­zır mı?" diye gürledi Brind' Amour. "Kuzeyden gelen tepegözlerle, hazırdan da öteyiz!" *

Deanna Kreignik'in suraündaki tuhaf bakışı fark etti ve durumu kurtarmak için bir şeyler yapması gerektiğini anladı. "Neden, sevgili dük Theredon," dedi gülerek, "size verdiğim o elf şarabını içiyordu­nuz!"

"Ne?" diye kekeledi Brind' Amour, Deanna'nın görüntüsüyle cid­dileşti, açıkça dalga geçmek için atağı kahkaha biter bitmez dudakları yeniden düzleşti. "Oh, evet," diye doğaçlama yapa yaşk adam. "Ama çok değil."

"Sizi yan etkisi hakkında uyarmışam," dedi Deanna ve Brind' Amour onun orada kendisini gerçekten tekmelemek istediğini anladı. "Sonra yaklaşmakta olan savaşta ne fayda sağlarsınız?"

"Ne fayda mı?" diye güldü yaşk büyücü ve daha soylu bir tavır ta­kındı. "Iron Cross'dan gelen Praetorian Muhafızları ile birkkte, sa­yımız tahmin ediyorum Eriador'lu aptalların yaklaşık iki kaa kadar. Ve suraümızda duvarın daha iyi tarafı var!" Parmaklarını havada, Deanna'nın kırpışmayan gözlerinin önünde şıklatn. "Warchester'i yüz yılda bile alamazlar!"

Kreignik bu açıklamadan hoşlanmış görünüyordu, öyle ki çirkin canavarın yüzündeki somuttu yok oldu. Hatta Kreignik sahte dükün sırana vurmak için uzanmaya bile cesaret etti, ancak Brind' Amour kaşlarını çaüp, tek-gözü geriletmekte gecikmedi.

"Belki de saldırmayacaklar," diye yem ata Deanna. "Ancak ku­şatma yapıp bekleyecekler."

Brind' Amour güldü, Kreignik de öyle, ama Deanna pek eğlen­miyordu. Ne de olsa plan, tepegöz kumandanını kuvvetleri şehirde (utmanın aptalkk olacağına ve bunun tehkkek olduğuna ikna etmekti. Ikind' Amour'un dedikleri yeterince doğruydu; Brind' Amour ve Deanna büyülerini konuştursa bile, Eriadorlular'ın saydarı geri çeki­len tepegözlerle artan Warchester'in duvarlarını aşmada fazla şansları yoktu. Luthien ve Belkck bir şekilde bunu başarsalar bile, orduları

Page 292: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

kesinlikle kötü şekilde yaralanmış olacaktı ve daha Carksle'ye daha iki yüz mil vardı.

Bir endişe dalgası etrafım sararken, Deanna'mn vücudu karınca­landı. Bir anda bütün bunlar çılgınca gelmeye başladı; Carksle'ye kadar bütün yol boyunca kazanmayı nasıl umabilirlerdi? O, Brind' Amour ve Ashannon ile birkkte bile olsa, Greensparrow'u yenmeyi nasıl umabikrdi? Düşes kendisine, Greensparrow'un gücünün çoğu­nun korkuya ve emrindeki tepegöz sürüsüne bağk olduğunu hatırla­tarak bu düşünceleri kafasından attı. büyü, şeytanlar ve ejderhalar güçlü silahlardı, ancak eninde sonunda savaş sıradan askerlerin cesa­reti ve kderlerinin zekasıyla kazanılacaktı.

Bir kez daha sakinleşen Deanna derhal yapması gereken işe yo-ğunlaşn, Kreignik'i Warchester'dan çıkmaya ikna etmek. Brind' Amour aniden gülmeyi kestiğinde, başka bir yöntem denemek üze­reydi.

"İşte bu!" diye bağırdı yaşk büyücü Kreignik'in yüzüne. Tepegöz bir adım geri çekildi, yüz ifadesi şaşkınlıktan kıvrılmıştı. "Fırsanmızı görmüyor musun?" diye bağırdı Brind' Amour ve ko­

ridor boyunca dans etti. "Hücuma geçebikriz Kreignik," diye açıkla­dı. "Meydana iner onları tamamen yok ederiz. Ve bu Kızd Gölge salağım yakalarız ve eğer o da aralarındaysa Brind' Amour aptakm da yakalarız. Oh, Eriadorlular kendisine teslim ediknce Kral Green­sparrow bize ne gibi hediyeler verecektir!"

Kreignik bunu yutmuş gibi görünmüyordu, ancak canavar böyle­sine bir zaferin olasıkğı karşısındaki ilgisini saklamakta güçlük çeki­yordu.

"Bu konuda seçme şansımız yok," diye çabucak ekledi Deanna. "Bütün raporlara göre, İron Cross'un güney yamaçlarından dolaşan ikinci bir Eriador ordusu var. Eğer kapımızdaki bu ordu Warches-ter'ın dışındaki alanda konuşlanırsa, ikinci grubun ona katılacağını tahmin edebikriz. Ya da daha kötüsü, iki ordu da Warchester'i ta­mamen pas geçerek doğrudan Carksle'ye yürürler."

"O zaman onları takip ederiz," diye fikir yürüttü Kreignik. "Onları arkadan yakalarız ve Carksle'nin duvarlarına yapışürırız."

Brind' Amour bir kolunu canavann geniş omuzlannın üzerine yay­dı. "Eriadorlular'ın Carksle'ye kadar geçmelerine bilerek müsade ettiğimizi Kral Greensparrow'a söyleyen sen olmak ister misin?" diye

Page 293: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

B)t>e-R.HA K R A L

sordu sessizce. Canavar sanki tokadanmışçasına, geriledi. "Onları meydanda yaka-

layakm!" diye duyurdu. "On bin Praetorian bu gece harekete geçi­yor!"

Brind' Amour Deanna'ya doğru göz kırptı ve kadın Kreignik ken­disine doğru dönmeden önce hafifçe gülümsemeyi başardı. Sonra birden Brind' Amour'un suratının asddığını fark etti, yüzündeki gü­lümseme uçup gitmişti. Dekcesine etrafına bakındı ve Deanna'nın onda birden neyin böylesine gerginkğe neden olduğu konusunda hiç bir fikri yoktu.

"Elf şarabı," diye kekeledi yaşk büyücü. "Ben. . ." Sızlandı ve Deanna'yı şaşkın bir halde arkasında bırakarak, koşup gitti.

Bir an sonra, Kral Greensparrow etrafında beş tane Praetorian Muhafızı olduğu halde, Deanna'nın arkasından köşeyi döndü.

Deanna neredeyse bayıkyordu. "Kralım," diye kekeledi, saygıyla eğilerek.

"Ne gibi hazırlıklar yaptınız, Düşes Değerk?" diye aniden sordu Greensparrow. "Ve neden Eriadorlular'a karşı yola çıkan donanmaya üderkk etmek üzere Mannington'a dönmedin?"

"Ben. . .ben o kadar ufak bir Eriador filosunun sorun çıkaracağını düşünmemiştim," diye açıkladı Deanna. "Kaptanlarım oldukça yete-nekkdir. . . ve şüphesiz ki, Dük Ashannon kanal boyunca yol alacak­tır." Deanna ne dediğinin pek farkında değildi, elinden geldiğince doğaçlama yapmaya çakşıyordu. "Bu ordu daha acil bir tehkke gibi göründü. Yaklaşmasındaki sürat ve kesinkk kayda değerdi—War-chester'ı başıboş bırakamazdım."

Kreignik'in çirkin suraündaki kaşlarının çaûldığını gördü. Canavar aptal değildi. Deanna nasıl olur da dükün daha önce dediği gibi Theredonla bir, "test," yaparken, şimdi de Warchester'i başıboş bırakmamaktan söz edebikrdi? Deanna'nın kalbi hızla atmaya başla­dı; şu anda, tam burada yere düşebilirdi. Ancak ikinci kumandan hiç bir şey demedi, muhtemelen sırası gelmeden konuşacağı için Greensparrow'un öfkesinden korkuyordu.

Greensparrow bir süre açıklamayı düşündü, sonra başım salladı, ama karankk gözlerini asla kırpmadı ve bakışları asla Deanna'nın gözlerinden ayrılmadı. "Böylece Warchester'a geldin ve kontrolü ele aldın," dedi kral.

2^3

Page 294: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Konuştuğumuz gibi," diye yanıt verdi Deanna, azimle Kreignik'e bakmıyordu.

Greensparrow başım salladı ve Kreignik'e döndü. "Ve sen ne plan yapan?"

"Dışarı çıkıp düşmanı meydanda yok edeceğiz," diye karşılık verdi ikinci kumandan.

Deanna nefesini tuttu, Greensparrow'un böylesine cüretkar bir hamle karşısında ne yapacağını bilmiyordu. Ne de olsa, Kral Eriadorlular'ın Warchester'i geçemeyeceklerini anlamışa, hele hele Brind' Amour'un öldüğüne inandıktan sonra.

"Bu Deanna'nın fikri miydi?" diye sordu Greensparrow. Deanna onun bu şüphek ses tonundan kralın bir şeylerin peşinde

olduğunu söyleyebilirdi. Brind' Amour'un şimdi kendisini göstere­rek, ilk ve son kez Greensparrow'a açıkça meydan okuyacağını dü­şündü. Deanna bu olasılıkla kendisini kötü hissetti. Ne kendisi, ne de Eriador'lu büyücü böylesine bir karşılaşma için hazırkk yapmamışa; her ikisi de şehre yapakları yolculuktan dolayı büyü anlamında tü­kenmiştiler ve Brind' Amour yapağı rolden dolayı daha da bitkindi. Ve Avon krakyla burada, Avon kalesinin göbeğinde, etrafında on beş binden fazla sadık tepegöz varken savaşmak, aptalkktan başka bir şey değildi.

Kreignik doğruldu. "Ben sadece düşünmüştüm ki. . ."diye kekele­di. "Düşes şöyle değildi..yani. . ." diye kekelemeye devam etti Kreig­nik, Greensparrow'un karanlık gözleri tehkkeyle parlamaya ve kral kollanm oynatmaya başlayınca daha da beter kekeledi. Kreignik de­rin bir nefes aldı, görünüşe göre düşüncelerini bir sıraya koymaya çakşıyordu, ama canavar bir sonraki lafını edemeden öldü, yerde yatan bir kül yığınına döndü. Deanna gözleri fal taşı gibi açdmış bakıyordu ve sonra bakışlarım, kızgın kızgın kafasım sallayan Greensparrow'a yöneltti.

Koridordan çok uzaktaki bir yan odadaki aynadan olan biteni sey­reden Brind' Amour da, bu beklenmedik manzara şaşkın şaşkın bakıyordu. Yaşk büyücü bağlanayı koparması gerektiğini bikyordu— Greensparrow'a bu kadar yakından bakmakla kesinkkle çok büyük

2 ^ 4

Page 295: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

bir risk alıyordu—ama Avon kralı'nın onlan bulduğundan korkuyor, I Xanna'rnn kendisine ihtiyacı olacağım düşünüyordu. Aşağıya, bir gece önce odanın etrafına serptiği san büyü emici toza bir göz atinca biraz rahatladı. Sadece ayna saraya açıka, ancak Brind' Amour bu­nun bile tehlikek olduğunu fark etti. Greensparrow'u kaza eseri, şans eseri fark etmişti ve şu anda Avon krak'nın da bu kadar şansk ol­mamasını ummak zorundaydı. Çünkü Brind' Amour şu anda bir dövüş istemiyordu, burada, Luthien savaş meydanında olanlardan habersizken olmazdı. İlk önce kendisini Avon kralına fırlatmayı düşündü, bu kirk işi ilk ve son kez bitirmek için çaresiz bir girişim yapacakü. Ancak bu yol, bir şekilde Greensparrow'u yenmeyi başar­salar büe, onu ve Deanna'yı öldürtürdü. Brind' Amour bir kez daha bu günlerdeki büyünün zayıflığından şikayet etti. Eski zamanlarda, eğer o ve bir başka büyücü birebir savaşa tutuşsalar, etraftaki bütün askerler, ister insan olsun isterse tepegöz, kaçacak yer ararlar, savaşın sonuna hiç bir şekilde etki edemezlerdi. Fakat artık bir kıkç bir bü­yücü için önemli bir düşman olabilirdi ve Greensparrow'un etrafını saran o tepegözler kıkçlarını nasd kullanacaklarını gayet iyi bikyorlar-dı!

Bu yüzden Brind' Amour sadece izleyip dua edebilirdi—Dean­na'nın hata yapmaması ve Greensparrow'un kendisini fark etmemesi için.

"Tepegözler," diye köpürdü Avon krak. "Bunun emirleri açıka: Warchester'in garnizonu hakkında sadece Dük Theredon Rees veya ben emir verebilirdim. Ama buna rağmen, bu aptal, Mannington düşesinin emirlerine riayet ediyor."

"Planımı onaylamıyor musunuz?" diye sordu Deanna, ses tonun­daki samimi rahadamayı gizlemeye çakşarak. "Ben o konuda anlaşa-ğımızı sanıy—"

"Elbetteki onaykyorum," diye karşılık verdi Greensparrow hınlda-yan bir sesle, kesinlikle sinirlenmişti. "Eriadorlular dört bir yandan üzerime gekyorlar. Sen burada ortadakini yok ederken, Ashannon boğazlardaki kanadarını kırsın ve tehdit, eğer varsa, son bulsun.

"Ancak görevlerinin son bulacağını düşünme!" dedi Greenspar-

Z°>5

Page 296: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

row sertçe, aniden ve Deanna şaşkınlıkla irkildi. "İşgalcilerin ezilme­sini bekliyorum, son adama, cüceye kadar kadedilmelerini istiyorum ve sonra seni ve Ashannon'u karşı saldırımızla görevlendiriyorum. Ashannon Charley Limanı'na yelken açarken, sen Brind' Amour'un kendi adımlarım takip ederek kuzeye git. Kuvvederiniz isyancdarın Caer MacDonald dediği, Montfort'da bir araya gelecek. Hayatınız pahasına benim flamamı şehirde yeniden dalgalandırın!" Bir an için durdu, ckkkatini kadına yöneltti: Deanna onun İron Cross'daki başa-rısızkğını hatırladığım bikyordu. "Buna karşı gelen herkesi öldürün ve aym zamanda çocuklarım da ortadan kaldırın!" diye bitirdi, gözle­rini kısarak.

Deanna her lafa kafasını saUadı, Greensparrow hala tipik olarak kendine aşın güvenen içgüdülerini takip ettiğinden dolayı muduydu, kendisinin ve Brind' Amour'un burada Warchester'da kalkışüğı iha­netten şüphelenmeyecek kadar kendinden emin olmasından dolayı içi ferahladı. Aym zamanda krakn verdiği emirler Deanna'nın doğru yolu izleyip izlemediği konusundaki şüphelerini gidermişti. Şeytani Greensparrow ona çocukları öldürmesini söylediğinde ciddiydi.

Tıpkı o gece Carksle'de Deanna'nın kendi ağabey ve kız kardeşle­rini öldürttüğünde olduğu gibi.

Düşüncelerini kendine saklaması ve duygularını gerektiği gibi giz­lemesi, kadının bütün kararkkğını ve yıllar boyu aldığı eğitimi gerektirdi. O anda ve oracıkta şeytani krala saldırmak ve bu iğrenç adamı ailesine yapaklarım ödetmek için Brind' Amour'u da savaşın içine çekmek istedi.

Bunun yerine sinsice sırtta, kafasını salladı. "Sen," diye sertçe çıkışa Greensparrow Praetorian Muhafızı koru-

malanndan birine. Canavar ikinci kumandan Kreignik'inkine benzer bir yazgıdan korkarak, hızla ileri çıka.

"Senin adın ne?" "Akrass." "İkinci kumandan Akrass," diye düzeltti Greensparrow. "Sen Dü­

şes Değerk'nin emirlerine üpkı Dük Theredon Rees'in emirleriymiş gibi uyacaksın."

Akrass kafasmı saUadı. "Yapamam," diye karşılık verdi canavar. "Benim emirlerim sizin yamnızda kalmak, sadece sizin, ölüme ka­dar."

2j5 £>

Page 297: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Greensparrow güldü ve başıyla onayladı. "Testi geçtin," diye ga­ranti verdi canavara. "Fakat sana ben söylüyorum, arak test bitti."

"Deanna Değerk Warchester düşesidir," diye devam etti, sonra Deanna'ya, "Geçici," diye ekledi.

Bu beş Praetorian Muhafızım hazırlıksız yakaladı ve Akrass diğer­lerine bakmaya bile cesaret etti.

Deanna başım onaylar biçimde salladı. "Bunda başarısız olmayaca­ğım," dedi açık bir kararlılıkla ve kekmeyi inanarak söyledi, gerçi onun kastettiği Greensparrow'un aklından geçen şey değildi.

Hem de hiç. "Gidiyor musunuz?" diye sordu Deanna, Greensparrow birden

uzaklaşırken. "Ashannon'a bakmak üzere sahile gidiyorum," dedi kaba bir ton­

da. Deanna, onun yüzünü birden bu kadar beyazlamış halde görme­

den koridora doğru arkasını döndüğüne sevindi. "Onun yerine doğuya uçmaksınız," diye ağzından kaçırdı, bu

Greensparrow'u durdurdu. Ona bakmak için yavaşça döndü. "Yeni bir bilgi," diye kekeledi, söyleyecek bir şeyler bulmak için

uğraşıyordu, "korkarım ki, bazı Huegothlar düşmanlarımıza kaül-mışlar. Baü donanmaları..."

Greensparrow'un yüzü öfkeyle buruştu. "Sizinle konuşmadan önce daha fazla araştirmak istemiştim," diye

açıklamaya çakşü Deanna. "Emin değikm. Ancak şimdi, yeni ve daha önemk görevlerim var." Cesaretini toplayarak omuzlarım dikleştirdi. "Doğuya doğru uçup bu büginin doğru olup olmadığına bakmaksı­nız. Ashannon Eriador donanmasıyla ilgilenecektir ve ben kuzeye saldıracağım. Sizi Montfort'da bekkyor olacağız!"

Greensparrow bakışlannı bir süre daha kadının üzerinde dolaştır­dı, sonra döndü ve Praetorian Muhafızlarını ittirerek yürüdü gitti.

Deanna ferahkktan neredeyse baydacakü. Çok da uzakta olmayan bir odada, Brind' Amour rahat bir nefes

aldı.

Page 298: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

I Aithien, dev kanadı bir yaraüğın Warchester'in güneyindeki tarla­lara indiği hakkındaki, ön raporlan duymuştu. Tanımlamalar biraz tuhafü—ordu hala şehirden bir kaç mil uzaktaydı ve o güneydeki tarlalardan daha da uzaktaydı—ancak genç Bedwyr gözcülerinin neden bahsettiğini tahmin edebikyordu.

Bu sefer, o da, yaraüğı gördü, dev bir sürüngene benziyordu, geniş kanadan, yüan gibi kuyruğu vardı ve güneydoğuya doğru uçuyordu. Yanındaki tepecikte duran bazdan onu bir kuş olarak adlandırdı, fakat Luthien daha fazlasını bikyordu.

O bir ejderhaydı. Bu manzarayla Luthien'in morali bozuldu. Daha önce bir ejder­

hayla karşdaşan çok az sayıda insandan biriydi ve sadece şans eseri ve Brind' Amour'un sayesinde kaçmayı başarmışa. Genç Bedwyr böylesine bir düşmanla dövüşmeyi hayal bile edemiyordu; eğer bir anda kuzeye dönüp kendilerine saldınrsa, bütün ordusunun bile dev yaraüğa zarar verip veremeyeceğinden emin değüdi.

Luthien bu düşünceyi kafasından ata; eğer bu doğru olsaydı, o zaman ejderha kuzeye gelir, alevler kusarak insanlan ve cüceleri yanp geçerdi. Genç Bedwyr askerlerine baka ve moral buldu. Sıkıysa ej­derha kuzeye gelsin, onu öyle bir ok yağmuruna tutarlardı ki, sadece oklann ağırkğı büe yaraüğı aşağıya indirirdi!

Luthien tekrar baküğında ejderhanın doğuya doğru devam ettiğini gördü ve arük ufukta belk bekrsiz bir noktadan başka bir şey değildi.

"Gitmeye devam et," diye sessizce dua etti Luthien. Ancak bunu tekrar göreceğini düşünüyordu. Warchester'in güneyine inmişti, bu da Greensparrow'un müttefikleri arasında tepegözlerden ve bir avuç büyücüden fazlası var anlamına gekyordu.

4t % sfc * $

"Ona nasıl söylersin?" diye sordu Brind' Amour, yeniden kendi şeklinde olmanın rahatlığını yaşıyordu, o ve Deanna kilitli ve büyüye karşı korunaklı odada yalmz başlannayddar.

Deanna ellerini kaldırdı. "Huegothlardan," diye açıkladı Brind' Amour sabırsızkkla, çünkü

o neden bahsettiğini bikyordu. "Greensparrow'a Huegothlardan nasd bahsedebilirsin?"

Page 299: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Deanna omuzlannı silkti. "Bu daha az kötü görünüyordu," diye yanıt verdi rahatça. Eğer Greensparrow niyedendiği gibi baüya git­seydi, o zaman Ashannon ve donanmalanmız çok zor durumda kakrdı—hatta, böylesine bir büyücünün gemilerin kumaş ve tahtası üzerinde kullanacağı gücü düşünecek olursak, muhtemelen yok edi­lirlerdi. Hatta bizim için daha da kötüsü, eğer Greensparrow baüya gitmiş olsaydı, büyük olasılıkla bütün gerçeği öğrenirdi. Doğuya uçarak, eğer onlar senin düşündüğün kadar kıyıdan uzakta/salar, Huegothlar hakkındaki bilginin doğruluğunu onaylamak için günler harcayacak, eğer Carksle'ye ulaşmayı ümit ediyorsak bu günlere ihti­yacımız olacak."

Brind' Amour üzgündü, ama Deanna'mn manüğını ankyordu. Bü­yücü yalanlar ağının içinde bir miktar doğru olması gerektiği anladı ve bu doğru ikna edici olmakydı. Deanna güvenini korumak için Greensparrow'un önüne bir miktar değerii bilgi atmışü, bu onun ve Brind' Amour'un kesinlikle ihtiyaç duydukları bir şeydi. Green­sparrow'un bu kadar süredir ihanetin farkına varmamasım sağlayan şey, kendisine ve asdanna duyduğu o güvendi. Yine de Brind' Amour'a göre Deanna'mn ve kendisinin amacı aym değildi. Her ikisi de Greensparrow'u tahttan indirmek istiyordu, ancak Brind' Amour düşesin, bu çaba sırasında Eriador, cüce ve Huegoth kuvvederinin önemk oranda eksilmesine fazla göz yaşı dökmeyeceğine inanıyordu.

Deanna Değerk'yi yakından takip etmekydi. Büyücü bunu akknın bir köşesine yazarak gözlerini kapatü ve bir kez daha dönüşümüne başlayarak Theredon Rees'in görüntüsünü aldı.

"IUüzyon için gücün var mı?" diye sordu Deanna, büyücüyü derin düşüncelerinden alıkoyarak.

Brind' Amour boş boş ona bakü. "Güneş neredeyse batmak üzere." Brind' Amour başını salladı, anlamışü. Akrass gecenin karankğın-

da Warchester'dan çıkacak on bin kişilik gücü hazırlamakla meşgul­dü.

"Dük Theredon'un örtüsü hazır," diye ona garanti verdi Brind' Amour.

Deanna bunun gerekk olup olmadığından, hatta akılkca olduğun­dan şüphekydi, çünkü bir de Akrass'ın merakım tatrnin edecek bir hikaye uydurmaları gerekecekti. Ne de olsa Greensparrow ona her-

W

Page 300: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

kesin önünde bütün Warchester garnizonu üzerinde yetki vermişti ve Theredon'a ihtiyaç yoktu.

Brind' Amour da bunu biliyordu, ancak eğer işler yolunda gitmezse, kendi güçleri böylesine savunmasızken, Deanna'mn em­rinde on bin tepegöz ile Warchester'dan çıkmasını istemiyordu. He­nüz değil.

İkili kısa bir süre sonra Akrass ile buluşmak üzere odadan ayrddı, Deanna Theredon döndüğü için—ve Greensparrow dükünü gerçek­ten hala cank görmekten mudu olmaz mıydı?—komutayı ona dev­rettiğini, ama aynı zamanda Greensparrow'un emrinin hala geçerk olduğu ve kendisinin dükten sonra en yetkili kişi olduğunu çabucak açıkladı.

Akrass buna inandı—zavalk canavann başka ne seçeneği vardı ki? Güneş battıktan sonra, doğuda dolunay yükselirken kapdardan

çıktılar. "Theredon" ve Deanna, göğsü gururla şişmiş tepegöz Ak­rass ile birkkte, alayın en önündeydiler. Tek-göz fazla yaklaşanları veya en ufak bir saygısızlık gösterenleri dövmekte gecikmiyordu.

Henüz fazla uzaklaşmadan, daha bütün tepegöz ordusu dev kapı­lan geçmeden, Brind' Amour bir ıslık öttürdü ve bir an sonra bu çağnya cevap olarak bir baykuş büyücünün koluna kondu ve merakla başını uzatü.

Brind' Amour kuşun kulağına bir şeyler fısüdadı ve onu havalan­dırdı, son sürat kuzeye doğru uçtu.

"Ne yapıyorsun?" diye sordu Akrass. Brind' Amour kaşlannı çaap ona ters ters bakarak, kendisine yeni

bahşedilen gücün Warchester dükünün yapüklanm sorgulamayı içermediğini hamlam! Tepegöz bundan dolayı bakışlan aşağıya kay­dırdı.

"Artık gözlerimiz var," diye belirtti Brind' Amour Deanna'ya. "Gözlerimiz ve bir planımız," diye yanıt verdi düşes. O plan oldukça basitti: tepegözler üç gruba aynldı, Eriadorlular'ı

sağdan sıkıştırmak üzere üç bini Dunkery Nehri'ne, üç bini düşmam sol taraftan sıkıştırmak için Eorn Nehri'ne gidiyordu ve aralarında önemk miktarda midiUi-domuzu süvarisi de bulunan, kalan dört bini ise nehirlerin arasından doğrudan kuzeye yönelerek, ilk saldınyı yap­mak üzere doğrudan Eriador kampına gidiyordu. Tek-gözler Dunkery ve Eorn'den gelerek bir mengene gibi sıkıştırmaya başla-

Page 301: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

yınca, Eriador saflarındaki karmaşa paniğe neden olacaka. Tabi ki, Brind' Amour ve Deanna'nın başka fikirleri vardı.

Luthien, Bellick ve Siobahn kendilerine kampa konuşan bir kuş girdiği haberi ulaşağında, buna tepki vermekte gecikmediler. Genç Bedwyr bunun Brind' Amour'un işi olması, hatta bizzat kuş şekkni alan büyücünün kendisinin olması için dua ediyordu.

Baykuşu alçaktaki bir dakn üzerinde tüner vaziyette görünce biraz hayal kırldığına uğradı. Etrafta olup bitenlerden habersiz görünüyor­du ve Brind' Amour da sık sık böyle görünmesine rağmen, Luthien bunun büyücü olmadığını bikyordu. Yine de, kuşun etrafında biraz büyü olduğuna şüphe yoktu, çünkü gerçekten konuşuyor, tek bir kelime söylüyordu: "Prensşehri."

"Brind' Amour Prensşehri'ne mı gitti," diye sordu Siobahn kuşa. "Prensşehri," diye karşılık verdi kuş. "Arak en azından büyücünün nereye gittiğini bikyoruz," diye be­

lirtti Belkck yüzünü buruşturarak, Brind' Amour'un Warchester'a yapacakları bu çok önemk saldırıda kendilerine kaülmayacağını öğ­rendiğinden dolayı heyecan duymamışa. Kamptaki herkesin bildiği kadarıyla, bu saldırıyı karşdamak için bekleyen bir düşman büyücüsü vardı.

Luthien ikna olmamışa. Kuşu farkk sorularla sorgulamayı denedi: "Prensşehri'ne mı gitmekyiz?" ve "Prensşehri Eriador'a bağkkk ye­mini mi etti?" fakat kuşun ağzmdan sadece tek bir kelime çıkıyordu.

Sadece Luthien ve diğerleri gitmek için arkalarım dönene kadar. Sonra baykuş birden, "Glen Durritch," dedi.

Hepsi bir anda kuşa doğru döndü. "Prensşehri, Glen Durritch," diye homurdandı Belkck, bir şey anlamadan.

"Sol, sağ, doğrudan karşıya," dedi kuş ve sonra sanki üzerindeki büyü sona ermişçesine, baykuş sessizce karanlığa doğru uçtu.

Luthien'in yüzü parladı. "Ne bikyorsun?" diye sordu ona Siobahn. "Biz sadece bir kez duvark bir Avon şehrine saldırdık," diye yanıt

verdi Luthien. "Ve ezici bir zafer kazandık." "Prensşehri," diye araya girdi Belkck.

Page 302: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Fakat asknda şehre karşı savaşmadık," diye karşı çıktı Siobahn. "Glen Durritch de savaştık," dedi Luthien. Sonra Siobahn'ın yüzü

parladı, ama Prensşehri'ndeki savaşın sonuna yetişen ve işlerin askn­da nasd bu kadar iyi gittiğini bilmeyen Belkck'in yüzü parlamadı, karankk kaldı.

"Brind' Amour Prensşehri dükünün şeklini almış ve şehrin garni­zonunu duvarlarının ardından dışanya çıkarmışu," diye açıkladı Luthien.

Belkck'in bakışları güneye, Warchester'a yöneldi. "Bunu düşünmüyorsun değd mi. .." diye başladı cüce. "Bu tam benim düşündüğüm şey," diye karşılık verdi Luthien. Siobahn keşif erlerinin yanına kuvvet akp gitmelerini ve kampın

uyandınlarak savaşa hazırlanmasını emretti. "Bu Brind' Amour'un bir uyansıydı," diye ısrar etti Luthien,

Belkck hala güneye bakmayı sürdürürken, ona kadlarak. "Garnizon dışarı çıkıyor ve biz onları karşdamak için hazır olmakyız."

* * * * *

Üç tepegöz grubu içerisinde, hızk Dunkery'i geçen grup en çok zorlanandı.

Tek-gözler için işin daha da kötüsü, Belkck onlann zorlanacakları­nı bikyordu.

Eriadorlular saldırıya geçtiğinde, tepegöz kanadı ayrdmış haldeydi, üçte biri nehri geçmiş, üçte biri suda ve geri kalanı da doğu kıyısında dizilmiş, geçiş hazırlıkları yapıyordu. Luthien ve Siobahn'ın önderk-ğindeki süvari birkkleri doğu kıyısını keserken, okçular suda mücade­le eden canavarların üzerine acımasızca ok yağdırıyorlardı, görüntü­leri dolunayda açıkça ortadaydı. Aynı anda Belkck'in cücelerinin hücumu baü kıyısındakileri ezip geçiyor, onlan yeniden nehre itiyor­du.

Sular tepegöz kanıyla kırmızı akmaya başladı; kendilerine destek olan haladan cüce baltalarıyla kesilen, daha bir çok canavar hızk akınnda boğularak can verdi. Doğu kıyısındaki tek-gözler en şansk olanlanydı, çünkü yine de, bir kısmı çığkk çığkğa ve düzensiz bir şekilde, gecenin içine kaçmayı başardılar.

Çabucak bitmişti.

Page 303: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

ŞJD5RHrA k R A L

Bozgun büyük rakamlarda da olsa, Eriadorlular bu gece yapacakla­rı işe henüz yeni başlamışlardı. Luthien'in süvarisinin önderkğinde, kuvveder güneye alan etti, onları meydanda pusuya düşürmek için, Warchester'a kalan iki tepegöz grubunun önünde varmaya kararkydı-lar.

* * * * *

"Bu boş!" diye kükredi Akrass, içi dolu gibi gösterilmek için içine yaprak ve taş konmuş bir yer yatağını tekmeleyerek. Geniş kamp yerindeki her ateş sönmek üzereydi, her yatağın içi de cansız malzemelerden başka bir şeyle dolu değildi.

Tepegöz öfkesini ifade etmeye fırsat bde bulamadan, doğudan, Dunkery'den savaş sesleri gelmeye başladı.

"Kanadımızı karşüamaya gitmişler!" diye bağırdı Brind' Amour, hala Theredon görünümündeydi ama arak daha yorgundu.

Akrass doğrudan doğuya hücuma kalkarak pusu kuranlan pusuya düşürmek üzere, emirler yağdırmaya başladı. Dükünün onayı ile, ikinci kumandan tam da bunu yapa, ya da öyle sandı.

Etrafta büyücüler varken, ay enteresan bir şey olabiliyordu. Basit yansıtma büyüleri soluk küreyi yer değiştirmiş gibi gösterebikyordu. Benzer şekilde yankıyı yansıtan büyüler, belirgin bir sesin yönünü değiştirebilirdi. Ve böylece yönünü şaşırmış Akrass dört bin kişilik kuvvetlerini, doğu yerine doğrudan kuzeye yönlendirdi.

"Güzel ay," dedi Brind' Amour Deanna'ya adarım yürütürlerken, yaşk büyücü Deanna'nın büyüyü ne kadar ustakkla yapağını fark etti.

"Basit bir numara," diye cevap verdi kadın alçak gönüllülükle. Brind' Amour gerçekten memnun kalmışa. "Basit ama etkik."

Warchester birkklerinin sonuncusu alçak ve çamurlu Eorn'de ka­zasız belasız güçlükle derledi. Savaşın sesini veya kuzeye doğru giden tepegözlerin gürültüsünü duymak için çok uzaktayddar ve bu yüzden onlar da, üpkı Akrass'ın grubu gibi Eriador kampına geldiklerinde, savaş bulmayı beklerken, boş yer yataldanndan başka bir şey bula­madıklarından tamamen hayrete düştüler.

Page 304: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R . A . S A l V A I O R t

O zamana kadar doğudaki alanlar yeniden sessizliğe gömülmüştü. Theredon, Deanna ve hatta Akrass'ın önderliğinden yoksun olan

bu grubun kderi, geri çekilme emri verdi ve böylece kuweder, bu sefer doğu kıyısından, Eorn'a geri dönmeye başladı. Atakları her adımda, arkadaşlarının yürüyerek arkalarından geleceklerini ümit ederek, ama arkalarından gelecek yürüyüşün sinsi Eriadorlular tara­fından yapdabileceğinden de korkarak, arkalarına bakalar.

Bu yüzden her düzgün geri çekilmede olduğu gibi savunma arka tarafa yoğunlaşmışa.

Sadece bu sefer ön taraftan saldırıya uğracklar ve sonra üstün Eriador kuvvederi aç bir kurdun çenesi gibi üzerlerine kapanırken, her iki taraftan da saldırıya uğraddar. Bütün tek-gözlerin bunların düşmanları olduğunu anlamaları bir kaç dakika aldı; bir çoğu War-chester'da kalan garnizon tarafından karşüandıklarını ve sonra da yankşkkla saldırıya uğradıklarını düşündü!

Hala hayatta olanlar en sonunda gerçeği anladı, ama arak çok geç­ti. Kargaşa paniğe dönüştü; güneyde yüksek duvark Warchester'in karankk sdueti açıkça görülüyorsa da, tepegözler dört bir yana kaçış-ülar. Bazdan umutsuzca garnizonun yardıma gelmesi için yalvardı, fakat yüksek duvarlann arkasındaki tek-gözler, tipik bencd korkaldık içerisinde arkadaşlarını kurtarmak için şehrin savunmasını terk etme­ye cüret etmediler.

$ l|c Jfe $ •

"Yeterince süre geçti," diye karar verdi Brind' Amour ve Deanna, bu kararlaşanlmamış bir nokta olmasına rağmen. Aralannda Ak­rass'ın da bulunduğu tepegöz kuvvederinin ana birkği bir kasabaya geldi—ve buramn Warchester'in beş mü kuzeyindeki Bilkngsby olduğunu fark ettiler.

Akrass dört nala Billingsby'den geri gekrken, Deanna ikinci ku­mandanla buluşmak için aünı ana grubun önünde onsa kaldırdı.

"Eriador'un büyücü-krak, Brind' Amour saldırdı," dedi çaresizce. "Görülen o ki, bizi kandırdı ve yankş yöne sevk etti!"

Akrass kadına vurmak istedi; Deanna bunu görebikyordu. "Greensparrow beni suçlayacak," dedi Deanna, canavann niyetini

yanda keserek.

Page 305: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Öfkeli tepegöz derhal geri celaldi, eğer şu anda Deanna'ya saldırır, hatta onu öldürürse, Greensparrow'un öfkesini tamamen kendisin­den çıkaracağının farkına vardı.

"Warchester'a!" diye kükredi tepegöz ikinci kumandanı, büyücü­lerden emir beklemeksizin. Akrass midilk-domuzunu hat boyunca bir aşağı bir yukarı sürerek, ilerlemekte olan tepegözleri toparladı, güneye doğru gümbür gümbür derlediler.

Savaş bittiğinde, gökyüzü doğu tarafında açık maviye dönmüştü, şafak hızla yaklaşıyordu. Elf keşif erleri hızla geri gelerek, cüce krala üçüncü ve en büyük kuvvetin geriye döndüğünü ve gittiğinin iki kaü hızla güneye, doğrudan Warchester'e geri döndüğünü bildirdi.

Kral Belkck ateş turuncusu sakalını sıvazladı ve alternatiflerini gözden geçirdi. Ordusu açıkça yorgundu, çünkü zaten iki kank savaş yapmışa Ve günışığı ve şüphesiz Warchester'dan gelşecek olan uya­rıcı bağnşlar yüzünden, bu üçüncü grubun o kadar hazırlıksız yaka­lanacağı pek olası görünmüyordu.

Belkck kuvvederini doğu ve ban diye ikiye bölerek, onların şehrin görüş alamnın dışına çıkartü, tek-gözlerin geçmesine izin verilmesini, sonra hızla arkalanndan onlara saldırdması takmanm verdi.

Dost ve düşmanlarının kanlarına bulanmış, yorgun adamlar, cüce­ler ve elfler bunu hevesle kabul etti.

Tepegöz hattı ince bir halde yaydmış, tek-gözler Warchester'in gü-venkğine dönme düşüncesiyle fazlasıyla meşgul olduğu için savunma pozisyonu almamışlardı. Bu yürüyüş Eriadorlular ortaya çıkıp da, onların arka kanadanna saldırıp, gördükleri her canavan Warches­ter'in kapüanna kadar kovalayıp öldürürken tam bir bozguna dönüş­tü.

Bu nokta Belkck ve Luthien'in, çok ihtiyaç duyulan bir mola için geri dönmeye karar verdikleri yerdi, fakat beklenmedik bir şeküde, bir an sonra, demir kapdar mavi bir yddırımla çatırdadı ve ardına kadar açddı.

Korku dolu bir an için, Luthien bütün Warchester garnizonunun üzerlerine geleceğinden korktu. Fakat sonra, yddınm çatırdamaya devam ederek, kapının etrafındaki Praetorian Muhafızlannın çoğunu

Page 306: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

içine almaya başlayınca, genç Bedwyr gercegi anladı: Brind' Amour şehri açmıştı. Böylesine bir firsaün doğmasıyla, Luthien'in ve geri kalan Eriador kuvvederinin üzerindeki yorgunluk bir anda kalktı. Belkck'in emriyle bağırarak ve oklarım fırlatarak deriye doğru hücu­ma geçtiler.

Page 307: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Süvari kapıların ardındaki alana girdi ve onu şaşırtıcı bir şekilde terk edilmiş buldu—hatta şehre henüz yeni giren tek-gözler bile daha iyi bir yer için kaçmıştı. Ve Luthien umutsuzluk içerisinde bunu bulmamn zor olmayacağını gördü. Warchester tek bir duvar tarafın­dan çevrelenmemiş, fakat her biri şehrin etrafında döne döne yükse-

Page 308: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

len ve bir çok savunmaya elverişli mevki sağlayan, bir kaç duvar tarafından çevrelenmişti. Tepegözler ok atmakta hatta mızrak fırlat­makta büe berbattılar, ancak şehri savunanların hepsi tepegöz değüdi ve Luthien sadece bu bölgeden büe Avon saflanndaki okçuların işgalcüere oklarını fırlatmak için bir çok fırsatı olacağım görebüiyor-du. Luthien doğru düzgün hazırlanma lüksünün olmasım, kendisinin Siobahn, Belkck ve diğerleri üe birkkte önlerinde şehrin iç bölgesini gösteren bir haritayla ateşin başında oturup, plan kurma fırsadanmn olmasım ekledi. Genç Bedwyr bunun imkansızkğını anlayacak kadar, yeterince sayıda büyük-çapk savaşta bulunmuştu. Kuvvederini doğru yöne sevk etmişti, fakat şimdi, içeride yapüacak bu apar topar savaş­ta, her savaşçı kendi seçimini yapmak durumundaydı, her grup yeni engeüerle karşüaşacak ve onları etrafından geçecek bir yol bulacaktı.

Luthien daha gidecek çok yoüarı varken, bu şehir savaşının olası-kklarından nefret ediyordu, fakat Eriadorlular ana kapıyı ele geçir­mişti ve gerçekten de vazgeçüebüecek bir fırsat değüdi. Luthien Riverdancer'ı sağa, dolambaçk zeminin yükselmeye başladığı yere doğru üerletti. Çoğu onu takip etti, bir kısmı sola döndü. Yine de, çoğunlukla cücelerden oluşan, diğerleri doğrudan bir sonraki duvara yönelerek, duvara merdivenler dayaddar, ya da ucunda sağlam kanca­lar olan nrmanma iplerini duvara fırlattılar ve sanki yüksek duvarı savunmaya gelen bir çok tek-gözden haberleri yokmuşçasına, korku­suzca kendüerini yukarıya çekmeye başladüar.

Luthien'in dövüşecek birilerini bulması için fazla uzağa gitmesine gerek kalmadı. Köşeyi dönünce, duvarda bir çentik gördü, arkasında yirmi kadar tepegöz mevzüenmişti. Siobahn'a seslenip üeri atüdı, en yakındaki canavarı ağır küıcının güçlü bir darbesiyle devirdi. Riverdancer bir tanesinin üzerinden geçti ve Luthien aü üeri sıçrata­rak, arkasındaki tek-gözleri peşinden hızla gelmekte olan kalabakğa bıraka.

Dönemecin daha da derisinde, Luthien iç duvara doğrudan kırü-mış kapının ötesinden bakabüeceği bir yer buldu. Tam bir cüce tepe­göz kıkcı üe duvarın üzerinden düşerken döndü. Ama o canavar ve onun yanındaküer, kendilerine doğru gelen bir düzine sakalk savaşçı tarafından ezüdi. Duvar aknmışa.

Luthien'in suraanın önünden bir ok vınlayarak geçti ve onun ne­reye gittiğine bakmak için döndüğünde, onun bir tek-gözü tam göğ-

Page 309: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

sünden çivdediğini gördü. Canavar sendeledi, ancak bir grup tepegö­zün duvarlar arasındaki boşluğu kapatmak için hızla Luthien'in o tarafa doğru taarruza geçmesiyle, yana ittirüdi.

Genç Bedwyr ve süvari birliği onları karşdadı ve ezip geçti.

4

Bütün Avon Denizi şehirleri gibi Warchester'in merkezinde ve en yüksek alamnda da, devasa bir katedral bulunuyordu, bunun adı Ladydancer idi. Binanın çevresinde, normal günlerde dev bir açık Pazar olarak hizmet veren, açık bir alan vardı. Şimdi o alan çaresizce katedrale girmek için uğraşan korku dolu insanlarla kaynıyordu.

Fakat kapılar henüz açdmamıştı. Deanna Değerk, Brind' Amour ve tepegöz Akrass katedrakn ana

kapdarına açdan balkonun üzerinde duruyorlardı. Hala Dük There­don görünümünde olan Brind' Amour kalabakğa sessiz olmaları için defalarca çağrıda bulundu ve en sonunda kontrolsüz kalabakk sakin-leşti—öylesine sessizleştiler ki, şehrin dış duvarlarındaki savaşın sesleri rahatkkla duyulabikyordu.

Bu yapıldıktan sonra, yaşk büyücü bir adım geri çekilerek Akrass'ın yanında yerini aldı ve Deanna sahne aldı.

"Beni tanıyorsunuz," diye bağırdı kadın kalabakğa. "Ben Deanna Değerk'yim, Mannington Düşesi."

Buna bir kaç tepki geldi, bir kısmı Ladydancer'ın açılması için, di­ğerleri ise Deanna'nın garnizonunun Warchester'in yardımına gekp gelmeyeceği hakkındaydı.

"Bümediğiniz," diye devam etti Deanna ve sesi büyü üe artünldı-ğından, insan üstü güçteydi, "benim Avon tahünın yasal varisi oldu­ğum."

insanlar buna güçlü tepki vermedüer, neden bahsettiğini anlama­mış gibiydiler. Elbette ki, Deanna'nın soyunu büiyorlardı, en azından aralarındaki yaşklar bikyordu, ama bunun şu anki durumla, Warchester'da gerçekleşmesi beklenen felakede, ne alakası vardı?

"Ben Avon'un meşru krakçesiyim!" diye bağırdı Deanna. Brind' Amour'a baktı ve başıyla işaret verdi ve Akrass daha bu açıklamayı sindiremeden, sırtına saplanan Brind' Amour'un hançeriyle ölmüştü.

"Arük haksızkklara daha fazla tahammül edemiyorum!" diye ba-

Page 310: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

ğırdı Deanna, artan mırıltılara ve bağınşlara rağmen. "Arük ne iğrenç tek-gözlerle yapılan anlaşmaya, ne de Greensparrow'un gerçek yü­züne tahammül edemiyorum! Bir ejderhanın şehrin güneyindeki tarlalara indiği yolunda söylentiler duydunuz. Bu bir Eriador mütte­fiki değüdi, insanlanm, fakat o bizim kralımız, hem de kendi doğal şekknde!"

Dev bir dalganın bir çok ulu kayanın arasına sıkışması gibi, kalaba-kk, bazı yerlerde yardarak, her bir yanından sesler çıkararak, üeri geri gidip geldi.

"Duyun beni, mağrur Warchester'daki kullanm!" diye bağırdı Deanna. "Bu bir işgal ordusu değil, fakat meşru krakçeniz tarafından kiralanan bir parak asker grubu! Bu benim ordum, meşru Avon hü­kümdarına tahtını yeniden vermek için Eriador'dan geldüer!"

Brind' Amour arkasında bir patırü duydu ve sakince arkasına dön­dü ve büyülü gücünü balkonun dev kapısına yönelterek tahtayı yamuktu ve kapıyı sıkıca mühürledi. "Bir ayaklanma başlatacaksın," dedi, aldanndaki artan kargaşa düşünülecek olursa, bu gözle görülür bir gerçekti.

"Bir ayaklanmaya ihtiyacımız var," diye ısrar etti Deanna. Brind' Amour buna karşı çıkamazdı. Warchester denen kalenin sa­

vunmasını görmüştü ve burada dövüşmeye hazır durumda hala bir kaç bin tepegözün kaldığım bikyordu. Buna Warchester'i evi sayan otuz bin kişi de eklenecek olursa, Belkck'in kuvvederi sayıca çok eksik kakyordu.

Yaşk büyücü Akrass'ın ölüsünü beraberinde sürükleyerek, öne çık-O. Yine yapılan bir başka büyü ile—ve Brind' Amour böylesine bü­yüleri yapmak için gerekk olan enerjisini hızla tüketiyordu— tepegözü bir kuş tüyü kadar hafif hale getirdi ve Brind' Amour cese­di başının üzerinde havaya kaldırdı. "Size karşı gerçekten baskı uygu­layanlara karşı süahlanın!" diye taümat verdi sahte dük. "Tek-gözlere ölüm!"

Bu çağrı şaşırtıcı sayıda fazla erkek ve kadından tarafından tekrar­landı ve ortakk kargaşaya sürüklendi. Ortakkta fazla tepegöz yok­tu—çoğu aşağıdaki duvarların başındaydı—fakat toplananların hepsi Deanna'nın çağrısına kulak asmayacaktı. Böylece Brind' Amour'un öngördüğü ayaklanma tüm hızıyla başladı.

"Bunlarla ilgilen," dedi Deanna'ya. "Dosdarını bul ve Ladydan-

Page 311: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

cer'ı güvenceye al. Yaraklan ve savunmasızları içeriye al." Deanna zaten aym şeyleri düşünüyordu ve kafasını onaylar biçim­

de salladı, ancak Brind' Amour çoktan turuncu bir duman bulum içerisinde kaybolmuş, Luthien'i bulmaya gitmişti.

Deanna taraftarlanm kışkırtmaya devam etti, onlara birleşmelerini, kendüerini açıkça bekrtmelerini söylüyordu. Ancak ağır bir mızrağın tam yanındaki balkona düşmesiyle, konuşması yarım kesüdi. Deanna dönünce, bir kaç canavann tam üzerindeki kulede mevzüendiklerini gördü.

Onun tepkisi—çaürdayıp, kıvnlan siyah bir yddınm enerjisi— kuleyi tek-gözlerden temizlerken, Deanna'ya olan desteği arttırdı.

Kalabakğa geri dönen Deanna, az sonra bir grup organize olmuş destekçisinin, birkkte hareket ederek masum insanlan arkalarına, kendderi de katedralin kapdan araşma almaya çakşüklannı fark etti. Avon'un meşru krakçesi döndü ve Brind' Amour'un mühürlediği kapıyı başka bir yddınmla paramparça etti; sonra da içeride antrede durmakta olan şaşkın tepegözleri kızarm. Az soma katedrakn kapda-n ardına kadar açılmışu ve Deanna, Warchester direnişçüerinden oluşan büyümekte olan ordusuna kavuşmuştu.

Ayaklanma yaydarak devam etti.

Brind' Amour büyü gücünün bu gün için sonuna yaklaşüğını bik­yordu. Adrenakn salgısına ve etrafındaki çdgın savaşa rağmen, yaşk büyücü uzanıp uyumaktan başka hiç bir şey istemiyordu. Bunun yerine aklını kullandı, sahte kıkğını kukanarak duvarın savunabikr bölgelerini tutan tepegöz gruplanna saçma sapan başka işler emretti ve böylece onları bölerek, yankş emirlerle ham zayıflatü.

Yaşk büyücü en sonunda bazı müttefiklerini gördüğünde bir saat­ten fazla zaman geçmişti, yaklaşık yüz kişilik bir cüce grubu muhafız kulübelerinden birini çevreleyen ufak bir hendeğin kenannda, büek-lerine kadar gelen suda dekcesine çarpışıyordu. Buna ayıracak büyü gücü olmayan Brind' Amour derledi. En sonunda toynaklann güm­bürtüsünü duyması bir yarım saatini daha aldı.

Yüksek bir duvann kenanna gelen Brind' Amour, kuwederin u-zun ve dar bir kanakn her iki kenannda toplandığını gördü: Luthien

Page 312: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

ve çoğunluğu elflerden oluşan atlılar bir kenarda ve yaklaşık aynı sayıda tepegöz, midilk-domuzlarının üzerinde karşı tarafta.

Saldırı dev şehrin zemininin tamamım sarstı. Luthien'in süvarisi bir dizi ok atışıyla avantaj kazandı, ancak açık alandakinin tersine, saldırıp kaçamazlardı. Bu sefer kuvvetler hiddetk ve korkunç bir şekilde birbirlerine çarptı, bir çoğu sırf çarpmanın şiddetinden yere düştü, diğerleri sadece düşecek yerleri kalmadığı için eğerlerinin üze­rinde kalmayı başardı.

Bütün bunların ortasında, yorgun yaşk büyücü Luthien'i o parlak beyaz aygırın üzerinde gördü, güçlü kıkcı durmaksızın iniyordu, sesi moral vermek ve özgür Eriador için yankdamyordu.

Ama bedek, diye düşündü Brind' Amour. Korkunç bir bedeldi. Luthien ve kuvvetlerinin yaklaşık yansı onlan yarıp geçti ve arkala­

rındaki kanala giren büyük bir grup Eriador piyadesi yarak tepegöz­lerin işini bitirdi, yarak Eriadorlular'la dgüendi ve Kızd Gölge'yi he­vesle takip etti.

Az sonra savaş daha da kötüleşti—Brind' Amour ve Luthien'e gö­re—çünkü, bir çok yerde insan insana karşı dövüşmeye başladı.

O öğleden sonra geç saatlerde, bir kaç direniş noktası hariç, her şey Eriador için yeni bir zaferle, Warchester'in aknmasıyla sona erdi. Ancak bedek ağır olmuştu, oldukça ağır, kuzey ordusu her on kişi­den dördünü kaybetmişti. Belkck'in korkusuz cücelerinin hemen hemen yarısı ölmüş ya da yaralanmışa.

Halk arasında Deanna Değerk'ye olan destek güçlü, fakat sorgu­suz sualsiz de değildi. Saldırı yüzünden kadın da suçlanmışa ve Warchester'daki her ade büyük ıstırap çekmişti. Yine de, o gece Ladydancer'dan çıkan Avonlular şeytani Greensparrow'dan ve tepe­gözlere karşi olan ortak nefretlerinden, Warchester'in yaraklarıyla da kendi yaraklanymışçasına dgüenen, fatih Eriadorlular'ın gösterdiği merhametten bahsediyorlardı.

Brind' Amour yeniden kendi hakne dönmekten memnundu, ama o kadar yorgundu ki, güçlükle yürüyebikyordu. Deanna'yı Luthien, Belkck ve diğer Eriador kderleriyle tanıştırdı ve onlara olanlardan bahsetti.

"Günü kazandık," dedi Siobahn, "fakat ağır bir bedelle." "Yürümeye hazırız," demekte gecikmedi karark Shugkn. "Carksle

fazla uzakta değil!"

Page 313: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Zamanı gelince," dedi Brind' Amour hevesli cüceye. "Zamanı ge­lince, ama önce burada ne gibi dosdar kazandığımıza bir göz atmak-yız."

"Ve ben Mannington'a dönmekyim," diye ekledi Deanna, "Car­ksle'ye yürümek için ne kadar kuvvet toplayabdeceğime bir bakmak-yım."

Brind' Amour başını salladı, ancak o kadar cesaretlenmiş görün­müyordu. "Mannington hala bir Avon şehri," diye hatırlattı. "Bu savaş senin sokaklarında da tekrarlanabilir, ancak Eriador ordusunun desteği olmadan."

"Pek de değd," dedi Deanna. "Praetorian Muhafızlarımın çoğu donanma de birlikte açddı ve hiç şüphe yok ki, şu ana kadar kanakn dibini boylamıştırlar ve halkımın arasındaki en nüfuzlu kişdere bir süre önce isyan tohumlarını ektim." Kurnazca sırıttı. "Daha çok halkın gözü ve kulağı olan barmen ve han sahipleri arasındalar. İna­nıyorum ki, Mannington bu kadar kank ve sayıca kalabakk olmaya­cak, beni son savaş için meydanda size kaülacağımız, güneye, Carksle'ye kadar izleyecekler." • Kesinkkle cesaret vericiydi, ancak dağlarda elk mil, tarlalarda yüz mü savaşmış, bir gün ve gece boyunca dört savaş yapmış Eriador-lular için yürüyüşe devam etmeyi düşünmek büe derin ve belirgin iç çekmelere neden oldu. Hepsi yorgundu ve daha gidecek çok yoüan vardı.

"Bir ulaşım büyüsünü hazırda tut," diye uyardı Brind' Amour, "Greensparrow sana bakar da her şeyi anlarsa diye."

"Yakında anlayacak," diye yanıt verdi Deanna. 'Ve memnun ol­mayacak." Rahadattcı bir gülümsemeyle ve yaşk büyücünün kambur omzuna dostça bir vuruşla, ilan edilmiş Avon krakçesi gitti.

"Şehrin ve kampımızın güvenkğini sağlayın," diye takmat verdi Brind' Amour Belkck'e. "En azından beş gün kalacağız."

"Zaman Greensparrow'dan yana," diye uyardı cüce. "Warchester'in tek bir günde düşeceğini kim tahmin edebüirdi?"

diye sordu Brind' Amour. "Ben burada en azından bir hafta oyalana­cağımızı samyordum, hatta belki de bir kaç hafta, belki de kuvvede-rimizin yansını kuşatmayı sürdürmek için geride bırakacakuk. Zama­nımız var ve de dinlenmeye ihtiyacımız var."

Belkck homurdandı ve başıyla onayladı ve Shugkn ve diğer cüce

Page 314: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

kumandanlanyla işi yapmaya koyulmak üzere çıka. Luthien ve Siobahn da süvariden geriye ne kaldığına ve War-

chester'dan ne kadar yeni at bulunabdeceğine bakmak üzere ayrıldı­lar. Yürürken bugün öldürmek zorunda oldukları insanları sayma­maya, hatta onlar hakkında konuşmamaya karar verdikten sonra, öldürdükleri tepegözlerin çetelesini tutndar. Ölü tepegözleri saymak bir şeydi, savaşın baskdanndan bir kurtulma yolu, iyi dövüşebümeyi sürdürmek için bir dürtüydü. Öldürdükleri insanları saymak ise on­lara sadece savaşın dehşetini hattrlatacaka, bu her ikisinin de kaldı­ramayacağı bir şeydi.

"Atmış-üç," diye karar verdi Luthien kendi adına ve Siobahn top­lam olarak sadece "Atmış-bir," derken yüzünü ekşitti.

Her ikisi de bundan bahsetmedi ama, bikyorlardı ki, önlerindeki günler, hatta haftalar boyunca, yarı-elf arayı kapatmak için fazlasıyla fırsat bulacaktı.

Ala gün sonra, ordu Warchester'dan ayrılırken, iyice dinlenmiş ve erzak takviyesi yapmıştdar, safları gerçekten kaknlaşmışü, çünkü Warchester'in halkının büyük bir bölümü Greensparrow'a karşı savaşmaya, yasal krakçelerinin davasına katdmaya karar vermişti.

"Sana söylediğim gibi oldu," dedi, yola çıkarlarken Luthien Brind' Amour'a sırıtarak. "Avon davamızın hakk olduğunu görerek Green­sparrow'a karşı ayaklanacak. Belki de son savaşımıza Prensşeh-ri'nden, şeytani Dük Paragor'u öldürdükten sonra devam etme-kydik."

"Bunu önceden büdin," diye itiraf etti Siobahn, aunı ikiknin yanı­na doğru rahatlıkla sürerek. "Ben asla Avon halkının işgalci bir güce kaülacağına inanmamış olsam büe."

"Kaülmaddar," dedi Brind' Amour bütün ciddiyetiyle. "Kaülanlar bunu sadece bir kişi için yapolar. Eğer Deanna Değerk, Greenspar­row'a karşı ayaklanmasaydı, o zaman Warchester'a karşı yapağımız savaş umutsuz olacaka ve Mannington'dan harekete geçen ordu bize doğru yürüyecekti."

Ciddi bir konuşmaydı, bütün bu olanların ne kadar da kesin olma­dığının ve büyük ihtimake hep böyle kalacağının bir göstergesiydi. Brind' Amour, Mann Boğazlarındaki deniz savaşı hakkında hiç bir şey söylemedi, çünkü filosunun ne durumda olduğunu anlamak için ne zaman, ne de büyü gücü bulabüdi.

Page 315: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Ancak yaşk büyücü durumu tahmin edebikyordu, bunun hakkında iyi şeyler hissediyordu ve emin olana kadar açıklamamaya karar ver­di.

Avon bozgunu tüm hızıyla sürüyordu.

4

Greensparrow attığı her adımda yumruklarım sıkarak, dev tahtının etrafında bir üeri bir geri gidip gekyordu. Tahtına gidip bir kez daha oturdu, ama kısa bir süre sonra tekrar ayaktaydı ve yine deri geri gidip gekyordu.

Dük Cresis krak hiç böyle heyecank görmemişti ve raporların bü­yük bir kısmını duyan tepegöz, durumun düşündüğünden de kötü olduğundan kuşkulandı.

"İhanet," diye mırıldandı Greensparrow. "Zavalk hain fareler. Hepsinin tek tek öldüğünü göreceğim, o iğrenç Ashannon ve çirkin Deanna. Evet, Deanna, o hain köpeğin işini bitirmeden önce ondan istediğim her türlü zevki tadacağım!"

Demek ki doğruymuş, diye düşündü Cresis. Baranduine dükü ve Mannington düşesi Greensparrow'a karşı düşmanla işbirliği içerisin­deler. Tek-gözlü canavar bu ironiyi düşünürken akük bir harekede yorumlarını kendine sakladı, tek bir hatak kelimenin Greenspar­row'un bütün öfkesini üzerine çekebüeceğinin farkındaydı. Avon krak böylesine siniriiyken, düşünen çoğu varkklar ondan uzaklaşma­yı, çok uzaklaşmayı akdlannın bir köşesinde tutarlar. Ancak şu anda Cresis bu lükse sahip değddi, iki Eriador kara ordusu ve bir, muhte­melen iki donanma Carksle'de birleşecekken değü.

Greensparrow tahta döndü ve resmi olmayan bir şeküde üzerine çıka, hatta yana kaykddı ve bir bacağını dev koltuğun bir kolunun üzerine ata. alanda kralkğının parçalandığım bikyordu ve bunu ya­vaşlatmak için yapabüeceği çok az şey var gibi görünüyordu. Bütün büyü güçlerini kuüanarak kendisini savaşa soksa, kendisini büyük bir riske sokuyor olabikrdi, zira Brind' Amour'un bütün gücünü bilmiyordu.

Her zaman bir kaçış vardır, diye düşündü kral ve Greenspar­row'un ejderha olan kısmı Saltwash'in güvenk batakkklarını özlemiş­ti.

Page 316: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Bu düşünceyi kafasından ata; tahtan feragat etmeyi düşünmek, teslim olmak için henüz çok erkendi. Belki de Saltwash'a gitmesi gerekecekti, ancak Eriadorlular büyük acdar çektikten sonra. Bir yol bulmakydı. ..

"Eriador ve Baranduine donanmalan Stratton'ın girişine yaklaşı­yorlar," diye önerdi Cresis. "Savaş gemilerimiz onları nehirde vura­cak, nehrin kenarlanndaki dev mancınıklann bize destek olabüecek-leri sığ sularda."

Canavar henüz lafını tamamlayamadan Greensparrow başını salkyordu. "Nehri teğet geçecekler," diye açıkladı kral, kendinden emindi, çünkü ejderha-uçuşunda çok fazla şey görmüştü. "Savaş Newcasde'in güneyindeki sularda olacak."

"O zaman doğu filomuz buna katılır ve bütün Eriador gemileriyle o hain Baranduine gemüerini arada kıstırırız!" dedi tepegöz büyük bir hevesle. "Bizim savaş gemderimizin sayısı yine de daha fazla!"

"Peki ya Huegothlar?" dedi Greensparrow aniden ve çaresizce tahüna gömüldü. Deanna'mn bu konuda söyledikleri doğruydu, bunu teyid etmişti. Dev bir Huegoth filosu doğuda Eriadorlular'la birlikte yol akyordu. Greensparrow ejderha şekkndeyken, dakşa geçmiş ve bir savaş gemisini yakmışa, fakat onu karşılamak için fırla-tdan ok, mızrak, hatta zift kapk saman yumaklan ve dev kayalardan oluşan duvar, ona çok fazla gelmiş ve eve dönmeye zorlamışa.

İlk önce Evenshorn'a gitmişti ve orada Mystigal'in bulunmadığını doğrulamışa. Sonra yüksekten hızla baüya uçarak, Deverwood ve Carksle arasındaki engebek yolu hızla, önüne geçdemez bir okyanus dalgası gibi, kat eden ikinci Eriador ordusunu görmüştü. Yine de, Greensparrow kale evi olan, Carksle'ye gelene kadar morak bozulup, hüsrana uğramamışü. Avon krak bu kadar doğuya gidip de geri gele­ne değin, Speythenfergus bölgesinden kaçarak gelen bir çok kişi Warchester'daki felaketi bddiriyordu ve kıyı boyunca ve Sttatton'da Dük Ashannon'un Mann Boğazlan'ndaki dönekkği haberleri gelmiş­ti.

Cresis gerçekten de korkmuş görünüyordu. "Huegothlar mı?" diye kekeledi, bu lanetli adı çok iyi bden tepegöz.

"Şeytani düşmanlar için şeytani müttefikler," diye alay etti Greensparrow.

Tepegözün gözü bir çok kez kırpddı, Cresis bu şok edici haberleri

Page 317: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

sindirmeye çalışırken kalın dudaklarını ısınyordu. Canavar generale göre, sadece bir yol vardı.

"Her seferinde bir ordu!" diye ısrar etti. "Ben garnizonun başında en yakındaki düşmanımızı karşdamak üzere kuzeye yürüyeceğim. Onların işi bitince, eğer zaman kalmazsa, Carksle'ye geri dönüp şeh­rin savunmasını hazırlanm."

"Hayır," dedi Greensparrow basitçe, çünkü eğer garnizon kuzeye giderse, ikinci Eriador ordusunun baüya kayarak ordan yandan yaka­layacağım bikyordu. Hatta Greensparrow bir sürekğine dikkatini, hain Deanna güneye yürümek için bir ordu kurmuş mu diye bakmak üzere, Mannington'a yöneltmeyi düşünüyordu.

"Savunmayı şimdi hazırla," diye takmat verdi Greensparrow uzun bir sessizkkten sonra. "Şehri son adama kadar savunmaksın."

Cresis Greensparrow'un, "Şehri son adama kadar savunmakyız," demediğini gözden kaçırmadı.

Tepegöz bodarım yere vurup, setçe eğderek, krakn huzurundan ayrddı.

Yalmz başına kaknca, Greensparrow içini çekti ve yeniden kraüı-ğının nasd böylesine kırdgan bir hale geldiğini düşündü. Deanna Değerk'nin ihanetini nasd görememiş veya daha da beteri, dük Baranduine'in ona karşı olan çabalarını nasıl gözden kaçırmışü? Deanna Brind' Amour üe yapüğı sözde savaştan bahsettikten hemen sonra, Greensparrow hikayeyi doğrulatmak için, derhal Taknapotin'e veya diğer düklerinden birinin şeytanına gitmekydi.

"Fakat nasd büebikrdim?" dedi kral yüksek sesle. "Küçük Deanna, ne kadar şaşırücı hale geldin!" Kendi kendine onu hafife aldığını, hem de çok hafife aldığını itiraf etti. Onun kendi suçluluk duygusu­nun, kendisinin ve Selna'nın gizk kapakk hikayelerinin ve Mannington'u ve hatta Warchester'i yönetme mükafaünın, onun hırsım kontrolde tutacağını, Deanna'yı hayaünın sonuna kadar ona bağk kdacağını düşünmüştü. Greensparrow çok önce, dalkavuğu Selna vasıtasıyla şeytani iksirler kullanarak, Deanna'nın asla çocuğu olmayacağını garanti alüna almış, böylece Değerk soyunu bitirmişti ve Deanna'nın geri kalan kısa hayaünda ufak bir dikenden başka bir şey olamayacağına gönülden inanmışü.

O diken şimdi ne kadar acı veriyordu! Kuzey sınırları ezilmişti ve dört ordu ona karşı derlemekteydi.

Page 318: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Şüphesiz Carlisle güçlü, yüksek duvarlı bir şehirdi ve Greenspar­row'un kendisi de ufak bir düşman değüdi.

Ama bunlar da önemsiz düşmanlar değülerdi; Brind' Amour veya Deanna veya Ashannon McLenny veya şu Kızd Gölge karakteri veya Huegothlar veya...

Yıpranmış Avon kralına bu kste ne kadar da uzun gekyordu. Ej­derha tarafı bir kez daha Saltwash'in sıcak batakkklanyla dolu görün­tüler oluşturdu ve arük bunları görmezlikten gelmek daha da zor­laşmışa. Greensparrow belki de böylesine hata yapmasının nedenini, Avon tahandan arük yorulduğu, öteki yanı çok daha güçlü ve özgür­ken sadece bir insanın kıkğını giymekten çok sıkddığı için olduğunu düşündü.

Avon krak gürledi ve tahündan sıçrayarak kalkü. "Bir daha bunu yapma, Dansalkgnaüous!" diye bağırdı ve tahü tekmeledi.

Ben ona tekme atmış olsam duvardan geçip giderdi, diye haürlatü ejderha tarafı.

Greensparrow sertçe dudağım ısırdı ve yürüdü gitti.

Page 319: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Stratton'a adını veren ikiz kolların tam ortasına vardılar, Warches-ter'a yaklaşılırkenki gibi bir manzara vardı, sadece Carlisle'ye varmak için daha az mesafe vardı. Ve şehirler de, her ikisi ele geçirilmesi güç kaleler de olsa, daha farklı görünemezdi. Warchester ka-ranlık bir yer, etrafını çevreleyen bir kaleydi, duvarları kara demirlerle birleşti-

Page 320: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

rilmiş gri ve siyah renkli taşlardan oluşuyordu, kuleleri düz ve bo­durdu ve mazgalk siperleri birbirinden eşit aralıklarla yerleştirilmişti. Carksle parlak görünümlü, beyaz cüak duvarları ve gökyüzüne uza­nan kuleleriyle de daha çok Prensşehri'ne benziyordu. Kuleleri düz değü yuvarlaktı ve duvarları Stratton'dan esen rüzgarı takip edercesi­ne zarafede eğreltilmişti. Doğuya ve batıya doğru ikiye ayrılan o nehrin üzerinde şehri ana kalenin yansımaları olan ufak kalelerle birbirine bağlayan, kıvrdan dev köprüler yer alıyordu. Çok uzaktan büe tam bir güzellik, ancak aym zamanda yadsınamaz bir güç meka­nıydı.

Luthien iki milkk engebek yoldan baküğında büe, bunu hissedebi-kyordu. Carksle'ye yapdacak saldınyı zihninde canlandırabikyordu, beyaz duvarlar dökülen yağlardan kahverengiye, akıtdan kanlardan kırmızıya dönecekti. Genç Bedwyr'in tüyleri diken diken oldu. Carksle'ye yolculuğu dağlarda, meydanlarda, Warchester'da yapdan korkunç savaşlarla doluydu, ancak hiç biri Luthien'i birazdan olaca­ğına inandığı, savaşlann büyük babasına, hazırlamamış gibi görünü­yordu.

"Korkmaksın," diye belirtti Siobahn, atini Riverdancer'ın üzerinde oturan genç adamın yanma sürerek.

"Kudretli bir yer," dedi Luthien sessizce. "Düşecek," diye karşılık verdi yarı-elf sakince. Luthien ona baktı, güzel kadım gerçekten dikkade inceledi.

Siobahn şimdi yıkanmış ve temizlenmişken, savaşlardan sonra olan haknden, buğday renkk saçları düşmanlarının kamyla omuzlarına yapışmışken, gözleri acıma, merhamet göstermez, fakat sadece sava­şın öfkesini gösterirkenki haknden ne kadar da farkk görünüyordu. Luthien bu hakim olunamaz ruhu çok seviyordu, onu yapması gere­kenleri yapabddiğinden dolayı, zayıflık olacak anlarda o zarif duygu­larının önüne geçebddiği için, seviyordu.

Sonra genç Bedwyr kendisini ve Katerin'i, Okver ve Siobahn üe birlikte yodarda maceradan maceraya atılırken hayal etme cüretini gösterdi.

"Oyalanmayın," diye bir ses geldi arkalarından ve iküi arkalarına baktıklarında Brind' Amour'un yaklaşmakta olduğunu gördüler. "Belkck çakşmaya başladı bde ve biz de savunmamızı kurarak işe başlamakyız."

Page 321: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Sence Greensparrow deliğinden dışarı çıkacak mı?" diye sordu Siobahn merakla.

"Eğer onun yerinde olsaydım, ben çıkardım," diye yamdadı Brind' Amour. "Yaklaşmakta olan donanmaları bikyor olmak—Huegoth­lardan haberdar edüdi—ve hiç şüphe yok ki, kuzeydoğudan son hızla yaklaşmakta olan kardeş ordumuzu görmüştür.

"Ben olsam bütün gücümle bu kuvvetin üzerine yürürdüm," diye bitirdi büyücü. "Bütün gücümle."

Luthien Carksle'nin öğleden sonra güneşinin alanda parlayan yük­sek duvarlarına tekrardan baka. Her zaman olduğu gibi Brind' Amour'un söyledikleri manakkydı ve ordu bütün önlemlerini alsa iyi olurdu.

Böylece siper kazarak ve keşif gruplan oluşturarak, hadarını kuv-vedendirdder ve süahlanyla birlikte uyudular, özellikle azimü cüceler geceyi tamamen savaş zırhlarının içerisinde geçiliyorlardı.

Bir sonraki şafağa kadar bir şey beklemiyorlardı; tepegözler karan­lıkta savaşmayı insanlardan veya cücelerden daha çok sevmiyordu. Ama keskin gözleriyle elfler, gece savaşında pek zorlanmıyor, hatta bunu tercih bile ediyordu.

Ejderha da. Saader gece yarısını geçerken, Greensparrow Carksle'den sessizce

ve seremoni olmaksızın ayrıldı. Şehirden yeterince uzaklaşınca, kral öteki yansım, yüzyıllar önce Saltwash'da birleştiği yaraüğı, ulu ejder­ha Dansalkgnatious'u çağırdı. Kral değişmeye, büyüme başladı. Siyah ve yeşd renkk dev bir şey oldu, kakn kanadanm kaldırdı ve gecenin içerisine uçtu.

Sadece bir kaç dakika sonra, alevk nefesini kusarak, Eriador kam­pının üzerinden ilk geçişini yapü.

Fakat elfler gece vakti gökyüzünü gözlediklerinden dolayı, işgalci­ler hazırkksız yakalanmamışlardı. Ok yağmuru pike yapan ejderhayı çimdikler gibi oldu ve ordunun Warchester'dan yürümesi süresince on gün boyunca ve ondan önce ele geçirdikleri şehirde bir hafta dinlenen, Brind' Amour öfkesini bir dizi yddınm şekknde kustu, önce mavi, sonra kırmızı, sonra ateş şansı ve en sonunda da parlak beyaz yddınmlar geceyi şimşek çakmışçasına aydınlattı.

Dansalkgnatious darbe aldı, bir, iki, üç, dört ve pullarından du­manlar tüterek, gözleri yanarak kuzeye uçtu. Yaraük arkasında bırak-

Page 322: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

ağı yıkımdan, ateşten bir hat ve acı içerisindeki çığkldardan, dolayı bir nebze olsun rahadadı. Kamptan uzakta baüya kıvrıldı, sonra güneye dönerek bir başka geçiş için hazırlandı.

Yeniden ok yağmuru ve büyücünün yddınmları geldi ve ejderha al-ündaki toprağı yakarak ve öldürerek uçtu.

Üçüncü bir sefer olmayacakfl; Greensparrow tükenmiş ve yıpran-mışü. Tatmin olmuş bir halde şehre döndü, çünkü yaraları hızla iyüeşecek olmasına rağmen, meydanda öldürdüğü düzinelercesi son­suza dek ölü olarak kalacaklardı.

Ertesi gün, gün doğduğunda hava Eriador kampındaki atmosfere uygun bir şekdde gri ve buluduydu. Ejderha üe yapüan mücadelede aralarında yüzden fazla cücenin de bulunduğu bir çok kişi ölmüştü ve kurtulanlar arasında gerçekten çok korkunç yaralanlar vardı.

Eriadorlular, ejderha saldırısının ana saldırının bir bekrtisi oldu­ğundan şüphelenerek, saldınya karşı hazırlanddar. Carksle'nin kapıla­rının ardına kadar açıkp, raporlara göre yirmi binden fazla sayıdaki garnizonun kapılardan akacağını bekliyorlardı.

Greensparrow niyed de buydu, ama plan askıya akndı ve sonra Carksle'nin güneyinde, Stratton'un genişlediği kısım birden yelken­lerle doluverince, Eriadorlular'ın morak gerçekten de yükseldi! Gü­ney rüzgarlarıyla şişmiş onlarca, yüzlerce yelken, hızla kuzeye doğru yol akyordu.

Siobahn Eriador sancağını gördü, Brind' Amour Baranduine'in yeşü, beyaz kenark işaredni fark etti ve Luthien de Huegoth kürekle­rinin köpüklerini gördü.

"Ejderha onlara doğru gelecek ve onları nehirde yakıp kavuracak," dedi Luthien.

Brind' Amour bundan pek emin değüdi. "Düşmanımızın komutası aldndakdere kendisini tamamen göstermiş olduğunu düşünmüyo­rum," diye akd yürüttü yaşk büyücü. "Sence Carksle halkı kendüerine kral olarak, bir ejderhanın kralkk yapağını bikyor mudur?"

'Yine de gelebüir," diye karşı çıkü Luthien, "ve sonra da bu olayı bir büyücülük numarası olarak açıklar."

"O halde umakm da dün gece onu dışarı çıkamayacak kadar kötü

Page 323: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

yaralamış olalım," diye araya girdi amansızca. Carlisle'nin doğusundaki yüksek köprülerin alandan geçen, öncü

gemüer yavaşlamadı büe. O köprülerin üzerine doluşan tepegözler, mızrak fırlatmaya, taş atmaya başladüar, fakat gemüer ateşe karşıkk vererek derlemeyi sürdürdü, neredeyse bir duvar gibi görünen ok yağmuruyla büyük bölümleri temizledüer. Carksle'den ve doğudaki nehrin üzerindeki ufak kalelerden mancınık aüşları gekyordu. Bir kalyon bir kaç kez isabet aldı ve dibi boyladı.

Ama yüksek manevra yeteneğine sahip Huegoth gemileri derhal olay yerine gittiler, sağ kalanları sudan topladüar, sonra da hızla ku­zeye doğru üerledüer, kürekleri onları diğer arkadaşlarına yetiştirmek için sulan hızla dövüyordu.

Stratton'ın bazen zorluk çıkaran akmasına rağmen, gemüer ölüm­cül alanı Carksle'nin savunucuları kendüerine pek bir zarar vereme­den, çabucak geçtiler ve sanki kuzeyde olaylan izleyenlerin dualarına cevap verirmişçesine, ejderha Greensparrow bir kez daha sahne almadı. Toplam donanmanın neredeyse üçte biri, küreklerini suyun üzerinde kaldırarak, yola devam etti. Ara sıra bir mancınık aüşı olu­yor, o da daha çok zararsızca nehre düşüyordu ve bir süre sonra bu saldırılar büe gemüerin arkasında kaldı.

Luthien Siobahn'ın neşeyle gülümsediğini fark etti ve onun parlak bakışlarını takip ettiğinde, yanındaki bir Huegoth savaş gemisiyle yarışırcasına en önde giden, bir Baranduine gemisi gördü. Her iki gemi de, Siobahn'ın keskin gözleri için bile, güvertesindeküeri seçe-bümek için hala çok uzaktaydı; sözü edilmeye değecek birisi hariç.

"Midilksinin üzerinde!" diye haykırdı Luthien. "Her zaman ügi odağı olmak zorunda," diye kıs kıs güldü Sio­

bahn. Lı ilden yarı-elfe baküğında, onu bir kez daha Okver ile yan yana

düşünmeye çakşarak, mutlulukla gülümsedi. Gemderin demir atabüecekleri, hatta Huegoth ve diğer bazı ufak

Baranduine gemüerinin yanaşabilecekleri geniş ve korunakk bir alan­da, sıra sıra dizümiş askerler neşe içerisinde çığlıklar aüyorlardı. Ha-ladar onlara doğru ftrlaüldı, onlar da bunlan yakalayıp sağlam bir şekdde bağladı ve böylece kuvveder birleşti.

"Luthien!" Bu çağrı, bu tanıdık ses, genç Bedwyr'in yüreğini hop­lata. Haftalar boyunca süren dövüşlerde, Luthien sevgik Katerin'i

Page 324: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

için olan korkularını bastırmak, kadının yeteneklerine güvenmek zorunda kalmıştı. Şimdi bu güven, güneş alünda geçen günler yü­zünden derisinin rengi koyulaşmış olmasına rağmen, üzerinde yolcu­luğun başka bir izi olmayan Katerin O' Hale, öncü Baranduine ge­misinin, Dük Ashannon McLenny'nin sancak gemisinin iskele tahta­sından hoplayarak gelirken ödüUendirikyordu. Kadın kalabakğı yara­rak derledi ve kendisini Luthien'in kendisini bekleyen kodarına ata­rak, genç adamın dudaklanna ateşk bir öpücük kondurdu.

Luthien etrafında yükselen alkış ve tezahüradarla kıpkırmızı oldu, ama bu Katerin'in onu daha da istekk öpmesine neden oldu.

Tezahürat kahkahaya dönüşerek çiftin sanknalanna bir son verdi. Döndüklerinde hala Threadbare'ın üzerinde olan, uzun kalastan aşağıya doğru inmekte olan Okver'i gördüler.

"Atım, suyu çok seviyor," diye açıkladı buçukluk. Bu belki doğru olabilirdi, fakat bu at npkı haftalarca denizde kaldıktan sonra karaya ayak basacak diğer bütün adar gibi, karadaki yere ayak basma şekkne akşmakydı. Threadbare iki adım ata, yana yalpaladı, sonra öteki tara­fa doğru iki adım yalpaladı, neredeyse dar kalastan aşağıya düşüyor­du. Sonra tekrar öteki tarafa yalpaladı ve bir deri bir geri gitti, yavaş yavaş kıyıya yaklaşıyordu.

Oliver sakin görünmeye çakşa ve midilksini okşayarak ve bu kadar insanın önünde suya düşmemek için dua ederek, durumu toparladı. Buçukluk biraz özen göstererek, en sonunda midilkyi alkışlar arasın­da kıyıya çıkartmayı başardı.

"Sorun değd!" diye bağırdı buçukluk, bacağım eğerin üzerinden a-üp yere inerken, parmaklarını zafer edasıyla şıklam.

Ne yazık ki, Okver'ın bacaklan da geminin saUanüsına Thread-bare'ınlriler kadar akşmışü ve birden sola doğru, sonra da üç adım geriye doğru sendeledi, sonra sağa, sonra geriye yalpaladı. Thread­bare'ın kuyruğunu ister istemez tuttu, ancak nrudilknin adı da zaten ince yapık olmasından kaynaklanıyordu ve Okver kayarak suya düş­tü.

Tezahüradar kahkahaya dönüştü ve iki adam Okver'a doğru koştu ve onu kaldırdı.

"Bunu yapmayı ben istedim," diye ısrar etti buçukluk. Bu kahkahaların dozunu daha da arttırdı, fakat Siobahn Okver'ın

yanına yaklaşınca birden sustular, sessizce fısddaşmaya başladdar.

Page 325: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Haftalar boyunca etrafta bu ikisi hakkında dedikodular dolaşıyordu ve şimdi herkes, en çok da Luthien ve Katerin (gözleri faltaşı gibi açılmış Okver hariç!), Siobahn'ın ne yapacağım merak ediyordu.

"Aramıza hoş geldin," dedi Okver'ın ekni tutarak ve onu yanağın­dan öpüp, oradan uzaklaştırdı.

Kalabakk hayal kırıldığına uğramış gibiydi. Yapacak bir çok plan ve koordine eddecek bir çok hareket varken,

selamlaşmaya ayrdacak zaman mecburen kısaydı. Carksle henüz düşmemişti ve takviye güçlerin sadece buraya gelmesiyle durum değişmemişti!

Liderler bir saat içerisinde buluştu; Brind' Amour, Belkck, yaşk Dozier, Ashannon, Luthien, Siobahn, Katerin ve Okver. Brind' Amour ilk önce en yakın danışmanlarıyla ve hala olaylara biraz ya­bancı olan Dük Ashannon de görüşmek istediğinden dolayı, kısa bir sürekğine Kral Asmund'u oyalaması için Ethan de anlaştı.

İlk önce konuşmamn çoğunu Ashannon ve Katerin yapü, Okver ara sıra kendi kahramankklanyla ilgili detaylara iniyordu.

"Avon donanması beldediğimiz gibi bizi Newcasde'in kuzeyinde karşdamadı," diye rapor verdi Katerin.

Brind' Amour endişek gözüküyordu, ama Katerin onun bu açık endişesini yatıştırmakta gecikmedi.

"Saydarı bizden çok daha azdı ve Huegoth savaş gemderi doğu fi­lomuzun başında görününce, pek savaşmaya niyederi kalmadı," diye açıkladı. "Güneye Gascony'e yelken açtdar ve onlardan sığınma talebinde bulundular."

"Gasconlar buna olumlu cevap verdi," diye ekledi Ashannon. "Fa­kat bazı ayncakklar karşıkğında."

Okver büerek boğazım temizledi ve Ashannon sahneyi ona teskm etti.

"Vatandaşlarımla görüştüm," diye açıkladı buçukluk. "Avon-kıkkldara korunma garantisi verildi, fakat sadece tarafsız kalmaları koşuluyla. Greensparrow'un donanması savaş dışı kaldı."

"Çok iyi haberler," diye onlan tebrik etti Brind' Amour. "Çok iyi!" Herkesin yüzü gülüyordu, Katerin hariç. "Kuzeyden beş bin kişilik

bir gücün gelmekte olduğunu duydum," dedi ciddiyede. "Düşes Deanna Değerk ve Mannington garnizonu," diye açıklama

getirdi Luthien ve sesinin tonu Katerin'e bunların düşman olmadık-

Page 326: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

lannı gösteriyordu. "Deanna bir dost," diye garanti verdi ona Ashannon. "Ve daha da

önemlisi, kendisi Greensparrow'un ezek düşmanı." İyi bir toplanü oldu, iyimserlik dolu bir toplanuydı ve arak işgakn

dişleri Carksle'nin üzerine kapanırken, Luthien ve diğer herkes zafer için ümidi olma cüretini gösteriyordu.

Bu ümit Deanna Değerk'nin askerlerinin şafakta saflara katılma­sıyla birlikte arta ve aynı gün öğleden sonra, aralarında Kayryn Kulthwain'in de bulunduğu öncü süvari birlikleri, kuzeydoğudan ikinci Eriador ordusunun, Malpuissant Duvan'ndan aynldığından beri saydan artan bir kuvvetin, gekşini müjdeleyerek geldi.

Ertesi gün sabahın ortalarına doğru, Brind' Amour'un Carksle'yi çevreleyen alanda elk bin askeri, Avon'un enine kadar uzanan destek hadan ve savaş gemilerine açık verimk güney sahik olacaka.

Eriador'un müttefikleri arasında görüş ayrıkğı olan tek bir ses kal­mışa, daha fazla oyalanamayacak olan bir Huegoth kderi.

Kral Asmund'un gemisine giderken, Luthien de Brind' Amourla birlikteydi. Genç Bedwyr ağabeyine yeniden bakarken, ilk selamlaş­manın kurallarına pek önem veremedi. Ethan Luthien'e ekni uzam, fakat bu hareketine ne bir gülümseme eşkk etti, ne de tarçın-renkk gözlerinde onu tanıdığına dair bir işaret vardı. Ortak davalannda haftalardır beraber hareket etmelerine rağmen, Ethan Luthien'e, kardeşler birbirlerini ilk defa Colonsey adasında bulduğu günkü gibi soğuk geldi.

Ethan gerçekte kim olduğunu asla hamlamayacak veya kabul et­meyecek olabikr miydi?

Ancak kişisel durumlannı taraşacak zamanlan yoktu, çünkü Asmund Brind' Amour'un üzerine bir ayı gibi üşüştü.

"Bizler savaşçıyız!" diye kükredi Huegoth krak. "Ve buna rağmen haftalardır boş dalgalarda oturuyoruz, erzaklanmız Avon sahillerine ayak basmış Eriador gemüeri tarafından bize getiriliyor!"

"Sizi gösteremez—" diye başladı Brind' Amour, ama Asmund onun sözünü kesti.

"Savaşçdar!" diye yeniden gürledi barbar, destek almak için yanın­da duran Torin Rogar'a baka. Dev Rogar başını saUadı ve homur­dandı.

"Günlerden beri mızrağımı kaldırmadım," diye şikayet etti Torin.

Page 327: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Avon gemileri bile bizi görünce geri döndü ve savaşmadı." Brind' Amour onların duygularını anlar gibi görünmeye çalışü, fa­

kat aslında kuvvederinin Caer MacDonald'dan beri aldığı darbeleri düşününce, savaşmak için böylesine bir heves ağzında acı bir tat bıraktı. Yaşk büyücü Huegothları pek sevmiyordu ve bir an için Asmund'a istediğini vermeyi, krak ve bütün vahşi savaşçdarını Carksle'nin yüksek duvarlarına saldırtmayı, düşündü.

"Savaşmamanın acısını çekiyorum," dedi Asmund savaşa aç bîr şe-küde.

"Köle stoklarınızı yenüeyebilmeniz için mi?" diye sordu Luthien dobra dobra. Brind' Amour'un ve Ethan'ın kaşlarını çatağım fark etti ve anladı. Manak, genç Bedwyr'e bu kritik noktada anlaşmalarını devam ettirmeleri gerektiğini söylüyordu, ancak Luthien arak kendi­sini tutamıyordu—ne Huegothlara, ne de Ethan'a karşı.

Asmund arkasında asık olan dev baltasının sapını kavradı; Luthien de benzer şelrilde bir elini Blind-Strikeı'm kabzasına götürdü.

"Buna cüret mi ediyorsun?" diye başladı Asmund. Adamlarına toplananın bittiğini işaret etmek için, yumruğunu havaya kaldırdı. Brind' Amour nefesini tuttu, fakat Luthien gözünü büe kırpmadı.

"Belki de Eriador kıydarı korunsa iyi olur," diye tehdit etti Asmund.

"Sizin şeref sözünüz, öfkeyle söylenen bir kaç kelime de bozula­cak kadar narin mi?" diye sordu Luthien, Asmund'u duraksatarak.

Kral doğrudan Luthien'in üzerine yürüdü, genç Bedwyr'e çok yak-laşa, kötü bir şey yapacakmış gibi ona tepeden baka. Luthien bir adım büe geri atmadı ve gözlerini büe kırpmadı.

"Dosdar birbirlerinin hatalannı söylemekten korkmazlar," dedi Luthien bütün ciddiyetiyle ve bir an sonra Asmund'un kahkahasıyla gerdedi.

"Seni seviyorum, genç Luthien Bedwyr!" diye kükredi kral ve bü­tün savaşçıları rahat bir nefes aldı.

Luthien yemden, kendine güvenerek, asık bir şurada cevap verme­ye başladı, faka bu sefer, Brind' Amour'un kaşlarım çatması açık bir tehdide dönüştü ve genç Bedwyr düini tuttu.

Şu an için ittifak sağlamdı ve Asmund Brind' Amour'dan Green­sparrow'un kalesine yapüacak saldırıda en önde gideceklerine dair söz aknca—ki, bu Eriador kralının vermekten dolayı muduluk duy-

Page 328: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

duğu bir sözdü—Brind' Amour ve Luthien oradan ayrddı. "Greensparrow'un işi bittikten sonra, gözlerimizi Huegothlar'a

çevireceğiz," dedi Luthien, Brind' Amour de birkkte karaya ayak basıp Huegothlardan uzaklaşır uzaklaşmaz.

"Ne yapacaksın?" diye sordu Brind' Amour. "Bütün dünyaya sa­vaş mı dan edeceksin?"

Bana Stratton'ı kölelerin kürek çektiği gemderle terk etmeyecekle­rine dair söz ver," diye yalvardı Luthien.

Brind' Amour, yaşk büyücünün göz ardı edemeyeceği kadar kaü ve karark bir ifadeye sahip olan bu prensipk genç adama uzun uzun bakü. Prensiplerine bağkkk Luthien'in gücüydü. Böylesine bir ornegi takip etmeyi nasd reddedebikrdi?

"Asmund'la gerektiği gibi dgilendecek," diye söz verdi Brind' Amour.

Page 329: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Carlisle'ye en yakındaki gemilerin ön direklerinde ve şehrin dışın­daki tepelerde duruyorlardı. Bazı cesaretliler adarını tehlikeli şekilde beyaz duvarlara doğru sürerek, savaş naraları atalar.

"Meydanda size karşı elli binimiz var," dediler, Brind' Amour ve Deanna Değerli'nin talimat verdiği gibi. "Saflarımız arasında meşru

Page 330: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Avon Kraliçesi Deanna Değerli var. Teslim ol, Kral Anathee Değer-li'nin katili Greensparrow!"

Carksle'nin kuşatılmış halkına, günün her saati bu sözlerle çağrı yapıldı. Brind' Amour şehrin içindeki Avon'luların krallarına karşı ayaklanmalarım beklemiyordu, ancak savaş başlamadan her türlü avantajı kullanmak istiyordu. Ve yaşk büyücü anladı ki, bu biraz zaman alacaktı. Bir ordu Carksle gibi bir kalenin duvarlanna öylece hücum edemezdi.

Bir kaç ufak çanşma oldu, Eriadorlular Carksle'nin hatanın bazı yerlerdeki kuvvetini test ediyordu. Bunların bir çoğunda Asmund'un Huegothları başı çekti, fakat vahşi adaklar büe ne zaman geri döne­ceklerini bikyorlardı ve bu yüzden her iki taraf da az kayıp verdi.

Öte yandan, diğer, daha önemk hazırkklar sürmekteydi, bunların arasında en önemksi yaşk büyücünün Greensparrow'u meşgul etme çabasıydı. Eriadorlular kendüerine her akşam bir ejderhamn saldır­masına veya büyücü-krakn saflarına büyülü saldırlar düzenlemelerine dayanamazlardı. Bu yüzden Brind' Amour Greensparrow'la mücade­le etmeyi, onun kuvvetini test eüneyi, eski kardeşkğin gücünü, yeni-üir büyücüye karşı denemeyi kendine vazife olarak gördü. Kuşatma­nın ilk akşamında, çadırında yalnız basmayken, Brind' Amour, Deanna'nın Greensparrow'un kulesi olarak tanımladığı yere ulaşmak üzere sihirk bir tünel oluşturdu. Bu tünel büyücünün Asmund'u, Katerin'i veya Okver'i bir yerden bir yere götürmek için kudandığı tüneUer gibi değildi, ancak büyücü-kraUa karşdaşmak üzere onun sadece ruhunu ona götürüyordu.

Greensparrow, yaşk büyücünün hayalete benzer siluetini tahünın üzerinde havada dururken görünce, şaşırdı, fakat hazırkksız yaka­lanmadı.

"Beni azarlamaya mı geldin?" diye hırladı Avon krak. "Yöntemle­rimin hatak olduğunu mu söyleyeceksin?"

Brind' Amour'un cevabı doğrudandı, Greensparrow'un fiziksel bedenini değil, ancak ruhunu yakan kırmızı kıvılcımlar fırlata. Bir an sonra, Greensparrow bedensel şekkni terk ederek, ruhuyla yaşk bü­yücüye saldırmak üzere deriye attldı. Ve böylece Brind' Amour ve Paragor'un çarpışüğı gibi, fakat sadece ruhlar haknde çarpışülar. Bitkinkk verici saader boyunca devam etti, her ikisi de aslında birbi­rine pek de zarar veremiyordu, fakat birbirlerinin güçlerini tüketiyor-

Page 331: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

lardı ve Brind' Amour ertesi sabah bağlantıyı kopardığında gerçekten de yorulmuş, başım öne eğmiş ve bitkin bir halde, yatağının başu-cunda oturuyordu. ' Deanna onu bu vaziyette buldu. "Onunla karşdaşün," diye fikir yürüttü neredeyse hemen.

Brind' Amour başını salladı. "Ve o kuvvetk," diye onayladı. "An­cak bir zamanlar biz büyücülerin olduğu kadar değil. Greensparrow gücünü hainkkle elde etti, çünkü tahu sırf kuvvetiyle ele geçiremezdi. Şu anda da böyle. Demir yumruğu üe hüküm sürüyor, fakat o demir yumruk büyüden, hatta ejderha haknden bde değü, fakat çoğunluğu tepegöz olan müttefiklerinden oluşuyor."

"Onun kudretini küçümseme," diye uyardı Deanna. "Gerçekten de küçümsemiyorum," diye karşıkk verdi Brind'

Amour. "Bu yüzden ona gittim ve ona bu akşam da gideceğim ve eğer gerekirse bir sonraki gece ve bir sonraki gece de."

"Onu yenebikr misin?" "Bu şekdde değü," diye açıklama yapü Brind' Amour, "çünkü ona

yalmzca ruh haknde gidiyorum. Fakat onu meşgul edebilirim ve yorabilirim! Bu savaş kıkçların savaşı olacak."

Deanna bunu Greensparrow'a karşı büyü savaşı yapmaktan çok daha iyi buldu. Beş ordu Carksle'ye karşı birleşmişti ve kuşatma al­andaki şehrin görünürde hiç bir takviye birkği yoktu.

Bu durumda, Eriadorluların en büyük avantajı cüce müttefikleriy­di. Carksle bir ordunun hücumunu, büyük ihtimaüe doğrudan bir tepegöz gücünü durdurmak için inşa edilmişti, ancak tasarımcdar DunDarrow'un sakalk halkı gibi bir düşmamn tünel kazmadaki usta-kğını düşünmemişlerdi. Cüceler yorulmaksızın çakşmalanm sürdür­düler, kazma işinin hiç durmaması için vardiyalar halinde çakşıyor-lardı. Tam nehrin alandan aşağıya inekler, böylece şehrin içindeküer çakşüklarını duymayacakü. Cücelerin çakşmalanm Greensparrow'un gözedeyici bakışlanndan korumak için Ashannon da durmaksızın çakşü.

Kuşatmamn alüncı gününde, Stratton'ın Carksle'den ayrıldığı doğu kanadındaki daha ufak bir şehirde, ük kesin karşüaşma gerçekleşti. Asmund kuzeyden Huegoth taaruzunu yönetirken, Siobahn'ın süva­risi ve Eradoch süvarileri de onlara destek veriyordu. Bir kaç kalyon her iki kıyıdan da açdan mancınık ateşini yarmaya cesaret ederek,

Page 332: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

batıdaki nehir boyunca uzanan şehre geldi, bu sırada Shugkn açtıkları tünellerden iki bin cüceyi kalenin içerisindeki çeşidi stratejik noktala­ra çıkarüyordu. Daha da önemksi cücelerin kazdığı çukurlar, duvar­ların alt-yapısını zayıflatmışa.

Dibi kazdmış olan kuzey duvan, taaruzun etkisiyle çöktü ve acı­masız Huegothlar ve atklar içeriye doldu. Cücelerin tüneUeri vasıta­sıyla zaten şehre girmiş olan Luthien, Okver ve Katerin, savaşmak­tan çok masumları tespit edip, onları tehlikeden uzaklaştırıyordu, çünkü aslında savaşacak fazla bir şey yoktu. Garnizon, neredeyse işgalcüerin girdiği hızda, küçük şehri köprüler vasıtasıyla terk edip, Carksle'nin esas kısmına kaçmışa. Ve, geceleri Brind' Amour de yapağı karşdaşmalar dolayısıyla yorgun olduğu tahmin edüen, Green­sparrow ortaya çıkmadı.

Bölge bir saat içerisinde ele geçirilmişti ve gün sona ermeden ta­mamen güvenkk alana aknmışa.

Carksle'nin etrafındaki halka daralmışa. Aym gece, Luthien ve Okver, kızd pelerini ve Okver'ın her yüzeye

yapışan büzüşmüş, sihirk topunu kudanarak, gizkce Carksle'ye girdi­ler ve Greensparrow'un egemenlik alanındaki sokaklarda dolaşülar. Tavernalara girmeye, sokaklarda insanlarla karşdaşmaya cüret ederek, Deanna Değerk'nin adım fisddaddar, işgal ordusunun aslında meşru Avon krakçesi tarafından oluşturulmuş bir güç olduğu dedikodusunu yaydılar.

İkili şafaktan çok önce şehirden ayrddı. Yine aynı akşam, Brind' Amour bir kez daha Avon krakyla karşı­

laşmak üzere ruh haknde ona gitti, ama başarısız oldu, Resmore ve Warchester kalesinde kuUandığının benzeri bir büyü üe yolu akanmış buldu. Bu noktaya kadar Greensparrow yaşk büyücü üe savaşmaya oldukça heveskydi, fakat şimdi, Brind' Amour, kurnaz Avon kraknın stratejüerini anladığı fark etti. Bir anlamda, Brind' Amour üe olan karşüaşmalan yüzünden nehir boyundaki bölgeyi kaybetmişti; arak rakibiyle girdiği gecelik mücadelelerin doğurduğu zaman kaybına tahammül edemezdi.

Bunu fark etmek Brind' Amour'u fazla endişelendirmedi. Arük düşmanım daha iyi tamyor, adamın güçlü ve zayıf yanlarım bikyordu ve kuwederinin etküi ve kesin bir şeküde saldıracağına ve büyücü dosdan Deanna ve Ashannon üe bidikte, sıründa aşın yükü olan

Page 333: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Avon kralını etkisiz hale getirebileceğine eminck. Kuşatmanın ikinci sabahında Deanna'ya dediği gibi, bu büyülerin

değd, kılıçların savaşı olacakn.

"Gemderimiz su yolunu tutarlarken bize nehirden gelemez," diye açıkladı Brind' Amour, ertesi sabah erken saatte yapdan bir strateji toplantısında. "Ve biz duvarlanna bu denk yakınken, şehrin kapdarı-m açıp kuzeye kaçmaya çakşmaya cesaret edemez."

"Bir kaç dakika içinde Carksle'nin içine girmiş olacağız," diye akıl yürüttü Katerin ve tahmini fazlasıyla iyimser olsa da, bahsettiği nokta iyi algılanmışü.

"Zaman bizim lehimize," diye eklemenin manükk olacağım dü­şündü Siobahn.

"Öyle mi?" diye sordu Deanna Değerk. "Carksle içinde isyanın tohumlan anlıyor," diye cevap verdi Lut­

hien, Siobahn tepki veremeden. "Okver ve ben Avon'un meşru krakçesinin ve Greensparrow'un ihanetinin hikayesini dinlemeye hevesk bir çok kişi bulduk."

"Tabi bu belki de, benim son derece ikna edici olmamdandır," di­ye ekledi buçukluk.

Bu, huysuz Asmund hariç herkesi güldürdü—o, gitgide bu kuşat­madan sıkıkyordu.

"Ben meydanda oturup kışın dk karının yağmasını beklemeyece­ğim," dedi Huegoth. Gerçekten de Asmund ve kuvvederi daha fazla bekleyemezdi. Evlerine varmak için, değişen mevsimle beraber daha da kötü şartlar oluşturacak sularda, daha alacaklan çok yol vardı. Yakında rüzgarlar kuzeye doğru yön değiştirecek, kendderini önemk sayıda kadın ve çocuğun beklediği, İsenland ve Colonsey'e dönmeye çakşan Huegoth savaş gemderinin suraüna doğru esecekti.

Brind' Amour yerine oturdu ve etrafındaki lakırdının devam etme­sine izin verdi. Asmund hareket istiyordu; Kayryn Kulthwain ve özelkkle de diğerlerine, tam bu gece Carksle'ye en az yirmi tane giriş açabileceği garanti eden Belkck ve aynca doğu ve güney duvarlann-daki bazı önemk yerlerin altyapdarı çoktan çökertilmeye başlanmışa.

"Onlar bizim kuzeyden ve doğudan geleceğimizi düşünüyorlar,"

Page 334: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

diye belirtti cüce kralı Brind' Amour'a göz kırparak. "Fakat sadece düşündüklerinin yarısı doğru olacak. Mannington ve Luthien'in atlı­ları kuzeyden numaradan bir saldırı düzenleyecekler, bu sırada gemi­lerimiz şehrin güneyindeki nehir deltasımn sığ kesimlerine bir ordu çıkartacak. O kadar hızk olacağız ki, kuzey duvarında bekleyen tek-gözler, senin halkının ne zaman saldıracağını merak edecek," dedi Deanna'ya. "Ve geri kalanlarımız onları arkadan dürtecek!"

Brind' Amour bunun bu kadar kolay olmayacağım biliyordu, ama iyi bir fikirdi. Carksle koparılmak için olgunlaşmışa ve eğer saldırıp da başarısız olurlarsa, her zaman geri çekikp, şu anki pozisyonlarına dönebilirler ve bir kez daha, bu sefer savaş yüzünden daha zayıflamış bir şehre karşı, kuşatmaya devam edebikrlerdi. Ancak bir çok farkk etken meydanda toplandığı için, koordinasyon biraz ustakk gerekti­recekti, fakat yaşk büyücü, Eriador krak, o an ve orada en sonunda harekete geçme zamanının geldiğine karar verdi.

"Şafakla beraber," dedi Brind' Amour beklenmedik bir şekilde, konuşmaları susturdu ve bütün bakışları üzerine çekti. "Hatta şafak­tan da önce," diye düzeltti, sonra plam daha iyi ayarlamak ve kendi­sine bakanların duygularını daha iyi anlamak için, durdu.

Ve kuşatmanın sekizinci gün doğumundan bir saat önce, cüce Shugkn'in Carksle Manasur'ını çevreleyen alanın doğusunda yer alan sessiz evdeki tünelden dışarıya çıkmasıyla, başladı. Sessiz şehir bo­yunca Belkck'in kuvvetleri pozisyon akrken, Carksle'nin kuzeyindeki bozkırlarda Deanna'nın beş bin kişilik gücü ve aralarında Luthien, Siobahn, Katerin, Okver ve elf süvarisinin de bulunduğu birinci Eriador ordusu, derin ve uzun bir hat oluşturdular. Carksle'nin gü­neyinde, Huegothlar nehrin çatakna hücum etmeye hazır vaziyette savaş gemüerini doldurdular ve doğuda, Kayryn cesur atklannı köp­rülerden yapacakları kuvvetli hücuma hazırladı.

Şafak binlerce borunun sesiyle—Eriador boruları, Huegoth boru­ları, Mannington boruları—ve kuzeydeki süvarinin ve doğudaki taş köprülerin üzerindeki süvarinin nal sesleriyle ve hücuma kalkan or­duların gümbürtüsüyle karşılandı.

Luthien kuzeyden gelen akına öncülük etti, bu numaradan saldırı şehrin içerisindeki cüceler organize olana kadar, tepegöz kuvvetleri­nin çoğunu Carksle'nin kuzey duvarında tutmak için tasarlanmışa. Sonra Carksle'nin güney duvarı bir kaç yerden çöktü ve Huegoth

Page 335: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

saldırısı geldi, hemen arkalarında Baranduine ordusu vardı. Koru-nakk köprülere yapdan hücuma bizzat Kayryn önderkk ediyordu.

Bir saatten fazla bir süre boyunca, Luthien ve kuvvetleri bu çar­pışma esnasında ve iyi savunulan kuzey duvarında bir boşluk bula­mayıp kuzeye sıkışıp kaldıkları için, çok az yer kazanddı. Güneyde, Asmund'un savaşçıları tam duvarın içinde sağlam bir direnişle karşı­laştılar ve Eradoch Sübvarderi o dar köprülerde ağır kayıplar verdi­ler. Stratton'ın suları ve Carksle'nin beyaz duvarları hem savunmacı­ların, hem de işgalcüerin kanlarıyla kırmızıya boyanmışa.

Liderlerden beşi, Brind' Amour, Belkck, Deanna ve Ashannon be­raberlerinde Gybi'k Yönetici Byllewyn ile, o korkunç saat boyunca ele geçirilmiş doğu bölgesinden olanları izlerken, hata yapıp yapma­dıklarını düşündüler. "Greensparrow'u hafife mi aldım?" diye bir çok kez sordu Brind' Amour.

Fakat sonra güçlü Shugkn tarafından kderkk edden Belkck'in cü­celeri, ana avluyu ele geçirip de Carksle'nin kuzey kapılarını ardına kadar açınca, dönüm noktasına gekndi. Arak Luthien'in taarruzu gerçeğe döndü, genç Bedwyr ve kuvvetleri şehre akıyor, serseri bir yangımn parmaklan gibi her yöne yayıkyordu.

Greensparrow da, Carksle Manasttr'ındaki yüksek bir odadan, bü­tün olan biteni izkyordu. İlk bir saat boyunca, Dük Cresis bir çok kez ona gekp şehrin sağlam bir şekilde dayandığını konusunda ga­ranti veriyordu.

Sonra tepegöz kuzey kapısının düştüğü haberini vermeye geldi ve Greensparrow harekete geçmesinin zamanının geldiğini anlamışa. Cresis'i huzurundan gönderdi (ve tek-göz tehlikek ve ne yapacağı belli olmayan tirandan uzaklaşağına sevinmişti!) ve Manasür'ın ana kulesinin merdivenlerini tek başına çıkü.

Greensparrow O çaüdan, hayaünın mahvoluşunu gördü. Şehrin her bölgesinde çarpışmalar vardı. Kuzey kaybedümişti ve cüceler köprüleri açmak üzere doğuya akın ediyorlardı, bu arada süvari so­kaklarda gümbürtüyle derleyerek, güney duvanndaki zorlu savaşa kaülmak için kendisine yol açıyordu.

"Hepsi aptal," diye onları küçümsedi büyücü-kral.

Page 336: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Greensparrow bir grup ilgi uyandıran atlı fark etti, özellikle parlak bir beyaz aygırın üzerinde, arkasında kızd pelerini uçuşan bir adam gördü.

"En azından, bu," diye belirtti kral ve başparmaklarım birbirine değdirerek, ederiyle havada yarım daireler çizmeye başladı, sonra küçük parmaklarım birbirine değdirmeye başladı, Greensparrow baş belası Kızd Gölge'yi ilk ve son kez öldürebilmek üzere büyülü enerji­lerini toplarken, temposu yavaş yavaş artmaya başladı.

Fakat büyüyü gerçekleştiremeden, kulenin korkunç bir büyülü sal­dırıya uğramasıyla, Greensparrow ayağının yerden kesddiğini fark etti.

Doğuya doğru bakınca Greensparrow üç kişi gördü: mavi cüppe içerisinde ve elinde meşe ağacından yapdmış bir asa olan yaşk bir büyücü, Baranduine dükü ve krakçe olacak kadın. Brind' Amour kuleye defalarca saldırdı, asasmdan çıkan yddırımlar Greenspar­row'un alandaki binanın temeUerini sarsıyordu. Deanna ve Ahsan-non o kadar kuvvedi değüdiler, ama yine de güçlerinin her zerresini krala ürküyorlardı.

Kule tehkkek bir biçimde saUandı. Arkasına, etrafına bakınca, Greensparrow odak noktası hakne gel­

diğini gördü. Kızd Gölge ve yandaşları bde hücumlarım kesmiş, adarının üzerinde oturuyor ve işaret ediyorlardı.

"Hepiniz aptalsınız!" diye bağırdı şeytani kral ve sonra gün ışığın­da, herkesin gözleri önünde Avon krak kendisini gösterdi. Kol ve bacaklan kırıkp uzarken, acıyı, eziyeti hissetti, bazı kemikleri birleşir­ken, bazdan da kırıkp kopuyordu. O korkunç kaşınü başından ayak ucuna kadar vücudunu kapladı, derisi kırıkp bükülüyor, yeşd ve siyah puüara dönüşüyordu. Sonra arük Greensparrow değüdi; Dansalkg-natious olan parçası kakn kanadannı ardına kadar açü. Ve tam za­manında davranmışü, çünkü manastırın kulesi bir kez daha saUandı ve devrildi.

Bütün şehirde, gerek savunanlar gerekse saldıranlar dövüşlerine ara verip bu düşüşü ve ejderhaya dönüşmüş krakn bir toz bulutunun üzerinde havada asık kaldığını izledüer.

Nehrin karşısından uzanan mavi bir yddırım Greensparrow'u sars-ü ve acı dolu bir haykınşk ejderha kral ettafa saldırdı. Dev yaraük süzülürken ister tepegöz olsun, isterse Huegoth, isterse de Eriador'lu

Page 337: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

veya cüce, herkes onun ateşli nefesinin altında can veriyordu. Cana­vann Greensparrow olan o tarafı, en çok Kızd Gölge'yi öldürmek, sonra da doğuya dönüp, nehri geçerek rakip büyücüleri alevleriyle yutmak istiyordu. Ancak canavarın Dansalkgnatious olan kısmı ay­rım yapamıyordu, sırf öldürmenin coşkuya fazlasıyla kendini kaptır­mışa.

Ve sonra, savunma ejderhaya göre ayarlanınca, iğneleyici ok du-varlan onu her geçişinde karşdayınca, savaş gemderi mancınıklarVyla yaraağa daha iyi aaş yapabilmek için yaklaşmaya başlayınca, nehrin ötesinden gelen büyülü saldırdar şiddetini daha da arttırınca, ejderha kral mahvını ve kaybettiğini gördü ve arak kaçma zamanımn geldiği­ni anladı.

Greensparrow nehir boyunca süzüldü, baş düşmanlannın bulun­duğu binaya son bir ateş hata fırlata. Ancak Deanna Değerk hazır-kkkydı, Mystigal ve Theredon'u yüksek platoda hapsettiğine benzer bir küre meydana getirdi. Ve içerideki alan rahatsız edici derecede ısınmasına, Belkck'in yüzü terle kaplanmasına ve ByUewyn havasız­lıktan bayılmasına rağmen, ejderha kral doğuya doğru süzülerek uzaklaşırken, arkasında hiçbir ciddi yarak bırakmadı.

"Tahttan feragat!" diye bağırdı Belkck. "Ben kaçan bir kral gördü­ğümde onu tanınm!"

Deanna mavi gözleri yaşlarla dolu olduğu halde, cüceye muzaffer bir şeldlde sarddı.

Brind' Amour o kadar neşe dolu değüdi. Diğerlerine takip etmele­rini söyleyerek, büyük bir telaş içerisinde uzaklaşmaya başladı. Onlan en yakındaki köprüye götürdü ve diğer taraftaki savunmanın temiz­lenmesine yardımcı olmak için eknden geldiğince güçlerini kuüandı.

Durumun acüiyetini açıklamadı ve diğerleri de ona bunu sormaya cesaret edemedder.

O noktanın güneyinde bir yerlerde, Luthien Bedwyr Riverdan-cer'ın, tam arkasında Threadbare'ın üzerinde yol alan Okver'ın nere­deyse kendisine çarpacak kadar çabuk, birden durmasıyla şaşkına döndü. Siobahn ve Katerin adannı biraz derideki mesafeye getirdiler ve merakla Luthien'e bakolar.

Page 338: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Onlara verecek cevabı yoktu, çünkü Riverdancer'ı kıpırdata-mıyordu. Parlak at bir kaç dakika boyunca hiç kıpırdamadan durdu, hatta Threadbare'ın kuyruğunu ısırdığının farkına bde varmadı.

Soma, Luthien'in isteğine ve dizginlerdeki sert çekişe rağmen, Riverdancer geriye döndü ve koşmaya başladı. "Güneye gidin!" diye bağırdı Luthien, fakat arkadaşlan aünın onu dosta mı yoksa düşmana mı götürdüğünü bilmezken, onu terk etmeyeceklerdi.

Ancak az sonra güçlü Riverdancer onları geride bıraka ve Luthien bir sokağa döndüğünde karşısında Brind' Amour ve diğerlerini ken­disini beklerken bulunca, derin bir oh çekti. Yaşk büyücü ona attan inmesini işaret etti, sonra Riverdancer'ın kulağına bir şeyler fısddadı.

"Ne?" diye soracak oldu Luthien, ama Deanna onu yana çekti ve kafasını saUadı.

Riverdancer birden kişnedi ve şaha kalka ve kaçmaya çakşa. An­cak Brind' Amour gitmesine izin vermeyecekti ve aun üzerindeki büyüsü tamamlanınca, bunun yerine hayvanı sakinleştirici sözler söylemeye başladı.

Riverdancer'ın yan tarafları şişip genişlemeye başlayınca, Luthien'in ve Katerin de Siobahn'ı sokağa getiren Okver'ın gözleri fal taşı gibi açddı. At korkunç bir şekdde feryat etti ve Brind' Amour özür düeyip, hayvanın başına sarddı.

Fakat kenarları genişleyip güzel tüylü kanadara dönüşünce, acısı geçti.

"Sen ne yapün?" diye bağırdı korku dolu Luthien, çünkü attan-dönme-pegasus gerçekten de güzel olmasına rağmen, söz konusu olan onun Riverdancer'ı, sevgik dostuydu.

"Korkma," dedi ona Brind' Amour. "Büyü fazla uzun sürmeyecek ve Riverdancer'a kötü bir etkisi olmayacak."

Luthien hala bu kanadı aün görüntüsü karşısında nefes almakta güçlük çekiyordu, ama güvendir kraknın açıklamasını kabul etti.

"Bu iş burada ve şimdi bitirilmek," diye açıklama yapn Brind' Amour. "Greensparrow kaçamaz!" Muhteşem hayvanın yanına der­ledi ve uysal Riverdancer onun eğere çıkmasına yardımcı olmak için alçaldı.

"Şehir yakında senin olacak," dedi Brind' Amour Deanna'ya. "Avon yakında senin olacak. Hak ettiğin tahta zafer içerisinde otur­manı kaçnabilirim. Senden rica ediyorum, sana yardıma gelenleri

Page 339: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

unutma." "Düzeltilecek bir çok yankş var," diye yanıt verdi Deanna. "Eğer ben dönmezsem, Greensparrow'un her zaman size sorun

yaratacağını bikn. Gözlerinizi Saltwash'dan ayırmayın ve sürekk te­tikte olun!"

Deanna başını saUadı. "Ve Eriador için, senin sonun ne olursa ol­sun, bağımsızkk sözü veriyorum," diye karşıkk verdi. "Uygun bir komuta zinciri kurulana kadar, ordun kuzeye gitmeyecek, bu ister DunDarrow Krak Belkck olsun, ister Luthien Bedwyr, ister Gybi'k Yönetici Byllewyn, isterse de Siobahn."

Luthien Brind' Amour'un ölme ihtimak üzerinde bu kadar basitçe konuşulduğundan dolayı korkmuştu, ancak bu gerekkkği kabul et­mek fazla zamanını almadı. Eriador şu anda ne olursa olsun, bir kez daha kaosa sürüklenemezdi ve Luthien Deanna'mn Avon'un onun vatanı üzerinde bir daha egemenkk iddia etmeyeceğine dair verdiği söze inanıyordu. Yine de, Deanna'nın son sözleri düşünülecek olur­sa, Brind' Amour'un dönmemesi büyük bir tehkke olarak görünü­yordu, Eriador bölünecekti. Luthien Kayryn Kulthwain ve Belkck arasındaki sürtüşmeyi öngörebikyordu, her ikisi de fazlasıyla gururlu ve inatçıydı, muhtemelen her ikisiyle Yönetici Byllewyn arasında da problem çıkabikrdi!

Luthien'in bakışları Brind' Amour'a yöneldi, cesur büyücü eğilmiş, Riverdancer'ın kask boynunu okşuyordu. Luthien bir anda atma koştu ve Brind' Amour'u neredeyse düşürüyordu.

Brind' Amour onu durdurmak için kolunu uzattı. "Ne yapmak ni-yetindesin?" diye sordu büyücü.

"Ben de seninle gekyorum," diye yanıt verdi Luthien kararkkkla. "Bu benim atım ve benim işim!"

Brind' Amour genç Bedwyr'in tarçın renkk gözlerine uzun uzun baktı. Onun aksini düşünmediğini fark etti. Luthien bu son ve en tehkkek takibe kaülma hakkını elde etmişti.

"Eğer at ikimizi de taşımayacaksa, o zaman bir tane daha seç," di­ye talepte bulundu Luthien. Döndü ve sarı midillisi üzerinde artık endişeyle oturan, Okver'a baka. "Threadbare," diye ekledi Luthien.

"Bataklıkta bir ejderhayı kovalayabilmemiz için, benim güzel aü-mın kanatlarını mı çıkartmak istiyorsun?" diye sordu Okver kulakla­rına inanamayarak.

Page 340: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Evet," diye yanıt verdi Luthien. "Hayır!" diye düzeltti Brind' Amour vurgulayarak ve Okver'ın ra­

hat bir nefes akşı da en az bunun kadar vurguluydu. "Riverdancer ikimizi de taşıyacak," diye açıklama yapü Brind'

Amour ve Luthien tatmin oldu. "Luthien!" diye bağırdı Katerin O' Hale. Genç Bedwyr hemen attan inerek ona doğru koştu ve ona sıkıca

sarddı. "Bu doğru bir bitiriş," dedi bütün kalbiyle. "Ministry'nin kulesinde Dük Morkney'i öldürdüğümde başlattığım şeyin sonu."

Katerin ona gitmemesini söylemek, bir ejderha krak kendi evi olan bataklıkta kovalamak gibi intihar nitekğinde bir maceraya atılarak, kendisini hiç düşünmediği için ona kızmak istedi. Fakat Brind' Amour gibi genç kadın da Luthien'in gözlerindeki içtenkği göz ardı edemedi; o sonu her ne olursa olsun bütün bunların bittiğini görmek ihtiyacı içerisindeydi.

"Ben sadece bana güle güle demeden gideceğinden korktum," diye yalan uydurdu.

"Güle güle değd," diye düzeltti Luthien. "Sadece bir öpücük ve ben geri dönüp, sana burada, Krakçe Deanna Değerü'nin toprakla­rında, kaülana kadar kendine iyi bakmam istiyorum."

Onun bu iyimserkği Katerin'i duygulandırdı, daha çok Luthien'in ona geri dönme şansı olduğuna yarı yanya inandığı için. Yine de ona kalmasını söyleyemezdi. Onu öptü ve "Güle güle," sözcüğü ağzın­dan kaçmadan, dudaklarım ısırdı.

Sonra cesur ikili havalandı, Riverdancer yerde olduğu kadar hava­da da kuvvetliydi, savaşan şehrin üzerinde uçarlarken, dosdannın kaydettikleri derlemeyi fark ettiler. Sonra Carksle çok gerdelinde kalmışü ve Avon'un tarlaları çok aldannda kaldı.

Saltwash bekkyordu.

Page 341: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Muhteşem pegasus yumuşak ve yosunlu çimenlik bir alana iner­ken, iki dostu gri ve puslu bir sabah karşılıyordu. Öğleden sonra ve gece boyunca, direk olarak doğuya doğru uçmuşlar, ancak hızla gi­den ejderhanın izine rastlayamamışlardı.

Luthien'in korkuları açıka: ya eğer Greensparrow aslında Salt-

Page 342: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

wash'a gitmemiş de, savaşa devam etmeden önce dinlenmek için sa­dece Carksle'den uzaklaşmışsa?

Brind' Amour bu rahatsız edici konuşmayı dinlemeyecekti. "Gre­ensparrow her şeyin kaybedüdiğinin farkında," diye açıkladı. "Ken­disini gerçek ve o iğrenç hakyle açıkça gösterdi ve arük Avon halkı onu kral olarak kabul etmeyecektir. Hayır, yaraük evine, batakkğa gitti."

Büyücünün kendine güveni ne kadar rahadaücı olursa olsun, Luthien Greensparrow'un kendi evinde kaçak büyücüyü aramanın hiç de kolay bir iş olmadığının farkındaydı. Saltwash, ismi Eriador'da çok iyi biknen, geniş ve efsanevi bir batakkkü. Güneydoğu Avon'da yaklaşık on beş bin mil karekk bir alanı kapkyordu. Doğudaki bitiş noktasında genellikle batakkğın ne zaman bittiği ve Dorsal Deni-zi'nin ne zaman başladığı kestirilemezdi ve baüda, şu an Luthien'in durduğu yerde, bölge derin ve karankkü, tehkkelerle ve dipsiz batak-kklarla doluydu.

Luthien oraya girmek istemiyordu ve bir ejderhanın peşinden ba­takkğa girme fikri, neredeyse genç adamın kaldırabdeceğinden faz­laydı.

Ancak Brind' Amour kararkydı. "Şimdi dinlen," dedi Luthien'e. "Ejderha krakn yerini bulacak büyülerim var ve Riverdancer'ın üze­rindeki büyüyü güçlendireceğim. Güneş batmadan Greensparrow'u bulacağız."

"Ve peki ya sonra?" diye bilmek istedi genç Bedwyr. Brind' Amour kanadı ata arkasını yaslayarak, mantıkk bir cevap

bulmaya çakşü. "Senin gelmeni ben istemedim," dedi en sonunda sessizce. "Senin Greensparrow gibilere karşı bana pek bir yardımın olabdecek mi ve ejderha krak yenebilecek miyim bilemiyorum."

"O halde biz neden buradayız, sadece ikimiz?" diye sordu Luthien. "Neden Carksle'de Deanna'nın hak ettiği tahunı geri alma­sına yardımcı olmuyoruz?"

Brind' Amour genç adamın sert ses tonunu hiç beğenmedi. "O iş Greensparrow'un işi bitirilene kadar bitmeyecek," diye karşıkk verdi.

"Sen az önce dedin ki—" diye itiraz etmeye başladı Luthien. "Ejderha krak yenecek gücüm olmayabikr ûedim," diye onun ye­

rine bitirdi Brind' Amour, yaşk büyücünün gözleri tehkkek şekdde parddıyordu. "Doğru bir itiraf. Fakat en azından yaraüğı yaralayabik-

Page 343: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

rim, hem de kötü şekdde. Hayır, genç dostum, Avon'un düşüşünün gerçek kaynağıyla ügdenümeden, Carksle'de bitirilemez. Tepegöz garnizonunu mağlup edebüir ve Deanna için destek toplayabilir­dik—hiç şüphesiz ki, biz burada durup konuşurken bde o iş yapık-yor—ama peki ya sonra? Askerlerimizi toplayıp Eriador'a geri dön-seydik, Deanna Greensparrow sadece elk atmış mü doğusunda, pu­suya yatıp beklerken gerçekten güvende olabüir miydi?" ,

Luthien tartışacak başka bir tezi kalmamıştı. "Bu günün geç vakiderinde batakkğa gireceğim," diye bitirdi

Brind' Amour. "Belki de sen burada beklesen, hatta batıya giden yolu takip etsen daha iyi olacak."

"Seninle gekyorum," dedi Luthien tereddüt etmeden. Bu lafı ettik­ten sonra kaybedebileceği her şeyi düşündü. Sevgik arkadaşları Okver ve Siobahn'ı, Ethan'ı ve bir kez daha kardeş olarak yaşaya-bdme olasıkklanm ve hepsinden önemksi, Katerin'i düşündü. Şu anda onu ne kadar da özlemişti! Bu soğuk ve korku dolu yerde, o-nun sıcakkğını ne de çok arıyordu! Ancak bu bittiğinde hayaünın nasıl olabüeceği konusundaki bütün iyi düşünceler, genç Bedwyr'in fikrini değiştirmedi. "Bunda en başından beri beraberdik," dedi bir ekni yaşk büyücünün omzuna koyarak. "Beni ve Okver'i yolda kur­tardığından, beni Balthazar'ın inine asanı geri almak üzere gönderdi­ğinden ve bana kızd pelerini verdiğinden beri."

"Montfort'daki isyanı başlamğından beri," diye ekledi Brind' Amour.

"Caer MacDonald," diye düzeltti Luthien gülümseyerek. "Ve sen Dük Morkney'i öldürdüğünden beri," diye devam etti

Brind' Amour. "Ve şimdi biz bunu bitireceğiz," dedi Luthien sakince. "Birkkte." Sadece bir kaç saat boyunca sessizce dinlendüer, adrenakn seviye­

leri, hatta Riverdancer'ınki bde, öylece durmalarına engel oluyordu. Sonra dikkatle batakkğa girdüer. Brind' Amour alçak sesle yankda-nan bir şeyler mınldanarak, bu sesi yosunlarla kapk gölgelere gön­derdi, sonra onun, güçlü bir büyülü kuvvetin varkğıyla bozulabdecek yankılarını dinledi.

Arkalarında Saltvvash hızla kapanarak, onları yuttu ve gün ışığını çaldı.

Luthien bodannın üzerilerinin çamurlarla kaplandığını hissetti, et-

Page 344: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

rafındaki bataklık yaratıklannın aslayan protestolarını duydu, sivrisi­neklerin ısırıklarını hissetti. Solunda kahverengi sular kıpırdandı ve daha onun ne olduğunu anlayamadan, büyük bir yaratık suyun altına daldı.

Genç Bedwyr deriye, Brind' Amour'un sırana konsantre oldu ve bunu düşünmemeye çakşa.

Carksle'deki savaş gece boyunca devam etti. Arak şehirde organi­ze olmuş önemk bir savunma kalmamışa, sadece son adama kadar yerlerini savunan ufak, inatçı savunma gruplan vardı. Bunların çoğu tepegözdü ve savaşmaya devam etmelerinin asd sebebi, Avon halkı­na yaşattıkları yirmi yılkk tepegöz acımasızkğının ardından kendderi-ne fazla merhamet gösterilmeyeceğini bilmeleriydi. Tek-gözler Greensparrow'un ekt poksi, ceUatları ve vergi memurlarıydı ve şimdi, kral kendisinin bir ejderha olduğunu gösterdikten sonra, tepegözler Greensparrow'un yol açağı bütün acdann günah keçderi olarak gö­rüleceklerdi.

Carksle'nin bütün vatandaşları krakçeyi geri getirme görevini üsdenmiyordu. Bunun bir hayk ötesinde. Büyük çoğunluk olaylardan uzak kalmak dışında bir şey istemeyerek evlerine kapanmışlardı ve bir çoğu teskm olmasına ve hatta Eriadorlulann yanında savaşmayı önermesine rağmen, önemk bir kısmı, özellikle Carksle'nin güney bölümlerinde vahşi Huegothlara karşı, hala direnişi sürdürüyordu.

Okver, Siobahn, Katerin ve Caer MacDonald'dan gelen diğer bir çoklarına göre, bu Montfort'daki senaryonun bir tekranydı, sadece çok daha büyük bir ölçekte. Üçlü bu tür bina savaşlarına daha önce de tanık olmuştu ve gece boyunca birbirlerinden ayrdmalarına rağ­men, kaçındmaz sonucu ve bunun nereye varacağını anlamışlardı. Bu yüzden Okver Threadbare'ı Carksle Manastır'ının ana kapdanndan içeriye sokarken, zaten içeride olan ve tek-gözlerle sıradan sıraya dövüşen askerlerini, yönetmekte olan Siobahn ve Katerin'i görünce hiç şaşırmam. Sabahın ilk ışıklan, kulenin çökttiğü yerdeki duvann üzerindeki bir çok çadaktan, loş aydınlaülmış katedrale girdi.

"Katılmaya karar verdiğine çok sevindim!" diye seslendi Katerin buçukluk onun yamndan geçerken, midilksi göbeğin merkezindeki

Page 345: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

koridorda dört nala derliyordu. Oliver Threadbare'ı birden durdurdu, midilli kaygan zeminde bir

süre kaydı. "Katedrah almalarına izin veremeyiz," dedi, Katerin'i, Siobahn'ı ve diğerlerim buraya getiren mannğın aynım söyleyerek. Bu gerçekten de doğruydu; diğer büyük Avon şehirlerinde olduğu gibi, Carksle'de de katedralden daha iyi savunulabdecek bir yer yok­tu, eğer tepegözlerin önemk saydarda Carksle Manasnr'ına çekikrıe-lerine izin verikrse, işgalcderin onları oradan söküp atmalan haftalar sürebilirdi ki, o zaman büe bu ancak büyük kayıplar vererek müm­kün olabilirdi.

Ancak ordunun kderleri bu gerçeğin farkındayddar ve bu yüzden tepegözler buraya sığınamayacak gibi görünüyordu. Siobahn'ın elfleri triforyumu ele geçirdiler ve daha şimdiden bu yüksek yerden sayüarı hızla azalan tepegözlerin üzerine ok yağdırıyorlardı. Katerin'in güçle­ri ana göbekteki sıralann üçte ikisini ele geçirmişti ve Okver'ın ö-nündeki ve solundaki kuzey kanadı alınmışa. Güney kanadında, tek-gözlerin korku içerisinde kapdara koşup, şehrin sokaklarına dağılma­sıyla savunma dağıkyordu.

"Benimle beraber!" diye bağırdı Okver, Threadbare'ı kalabakk bir tepegöz grubuna doğru hızla sürerek. Bir kaç tanesi uçtu, fakat Okver'ın derlemesi canavarların sayısı yüzünden durakladı. Buçuklu­ğun meçi aniden sola doğru hamle yaparak, birinin gözüne battı, sonra sağa doğru aülan kuvvedi bir darbe de, bir diğerinin yanağını kesti.

Fakat birazdan Okver çağrısının arkadaşlanm hazırkksız yakaladı­ğını ve derhal yardım alamayacak kadar fazla deri gittiğini fark etti.

"Yandmış olabilirim!" diye kekeledi buçukluk, hamleleri çılgın gibi savuşturup, kendisini ve midilksini korumaya çakşırken. Hem binici­yi, hem de hayvanı yere indirebdmek için, tepegözlerin eüeri bulabil­dikleri her boşluğa futundular. Okver'ın arkasındaki sıralardan çıkan diğer tepegözler, aralannda Katerin'in de olduğu, buçukluğun yardı­mına koşan grubun yolunu kestiler.

"Oh, ne üzücü!" diye feryat etti Okver, ama sonra Siobahn'ın ken­disini izlediğini ve hepsinden önemhsi, bir korkak gibi ölmemesi gerektiğini haürladı. "Fakat bu fedakarkk anımda, şarkı söylemek-yim!" dedi ve eski bir Gascon kahramankk ve savaş ganimeti nağme­sini söylemeye başlayarak, tam da bunu yapa.

Page 346: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Şehri aldık ve şaşkına çevirdik, Hanımlar için savaşırken.

Çok tatlı olan dikenleri bizim boynuzlanmış çıkardı, Hanımlar için savaşırken.

Ve böylece tekmeledik veyumrukladık ve batırdık, Hanımlar için savaşırken.

Ve eğer yaralanırsak, elbiseleriyle bizi bandajlıyorlardı! Hanımlar için savaşırken.

Hanımlar için savaşırken! Deliklerimizi kapatmak için elbiselerinizi çıkartın,

Oh, çıkartmaz mısınız J% tat^ hanımlar. Sonra kaçın çünkü bugün biz kazandık!

Çıplak, tatlı hanımları kovalıyoruz!

Şarkısını bitirdiğinde, etrafı bir anda vızddayan seslerle dolmaya başlayınca, buçukluk çığkk atd ve eğddi. Bir an için Okver bir an sürüsünün ortasında olduğunu düşündü ve en sonunda bunlann tam yanından geçen oklar olduğunu fark ettiğinde, rahatlamamışn!

Fakat sonra, başladığı gibi birden sona erdi ve Okver ve sarı midil-ksi etrafındaki tepegöz baskısı arük o kadar fazla değildi. Ve sonra Katerin ona ulaşü, böylesine aptalca bir saldırıdan dolayı ona kızı­yordu.

Okver onun söylediği tek bir kekmeyi büe duymadı. Yukanya, triforyuma, Siobahn ve kuvvetlerine bakü, bir çoğu daha şimdiden bir sonraki hedeflerini anyordu.

Okver dev şapkasını güzel yarı-elfe doğru eğdi, fakat Siobahn gülümsemiyordu.

"Arkadaşlarım, pek iyi aücı değiller!" diye aşağıya bağırdı, Okver'ın Gascon aksanını takkt ederek.

Okver şaşkın şaşkın ona bakü. "Şarkını duydu," diye bekrtti Katerin basitçe. "Sanırım onlara seni

vurmalarım söyledi." "Ah," diye farkına vardı buçukluk, bir kez daha dev şapkasım ta­

kıp, daha da fazla gülümseyerek. "Gascon domuzu," dedi Katerin gülerek ve arkasını döndü.

Page 347: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Fakat ağır yarakyım!" ckye sızlandı Okver aniden ve Katerin geri döndü. "Yaralarımı sarmak için elbiseni kudanabikr miyim?"

Bu Katerin O' Hale'ın şahit olduğu en iyi at sürüşlerden biriydi, çünkü Okver'a doğru tehditkar bir adım atağı anda, buçukluk Threadbare'ı yana kaçırdı ve middkyi dar tahta sıranın üzerine sıçra­tarak, kusursuz bir dengeyle kaçü.

Katerin çaresizce Siobahn'a bakü, her ikisi de bu küçük rmızip dostlarından dolayı gülümsüyordu.

Sonra, katedralin en alt seviyesindeki tek-gözleri bitirme, göbeği güvenkk altına alma, işine geri dönüldü. Az sonra ön taraftaki ikiz kuleler de ele geçirilmişti, fakat bu iş tepegözler yarmayı başarmadan önce hadeddemedi, tepegözlere dev ve korkunç bir canavar önderkk ediyordu, soylu gibi giyinmişti ve eknde muhteşem güzelkkte geniş bir kıkç vardı. Dük Cresis savaşan kanadın başında yolu açtı, kated-rakn doğu kanadındaki yarım daireyi geçti, sonra da güneye döndü. Ve yolun Eriador'lu savunmacdar duvarı tarafından tutulduğunu görünce, canavar doğuya dönerek, dar bir geçitten aşağıya indi ve sonra sol taraftaki duvarda akılkca gizlenmiş olan bir kapıdan içeri girdi. Cresis ve yirmi yandaşı lahit mezarlara indiler.

"Merdivenlerden aşağıya yanan çıra demederi atakm," diye önerdi Eriadorlulardan biri. "Onları ya dumana boğakm, ya da ölsünler— tercihi onlara bırakalım!"

Diğerleri bu çağnyı tekrarladı, fakat Siobahn'ın bazı şüpheleri var­dı. O tek-göz grubunun kderi dük Cresis'di ve yan-elf, canavara herhangi bir kaçma şansı verilmesi konusunda o kadar emin değildi. "Belki de, mezarlann bir başka çıkışı vardır," diye mantık yürüttü. "O kadar güçlü bir tepegözün Carksle sokaklarına dönmesine izin vermeyiz."

"Canavarları karankk lahitlerde takip etmek isteyen var mı?" diye sordu başka bir asker açık açık.

Cüceler için bir kaç çağrı geldi, fakat Siobahn onları susturdu. "Bellick'in adamlarını bulacak zamanımız yok," diye açıkladı. "Ben gidiyorum."

Yirmi kadar elf arkasına dizümekte gecikmedi. "Çok-iyi atımı bırakmaktan nefret ediyorum," dert yandı Okver,

fakat, o da, Siobahn yanında yerini aldı ve aym anda Katerin de ora­daydı.

Page 348: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Dörde üç!" diye emretti ve kapalı kapımn önünde oniki okçu po­zisyon aldı, her biri üç kişiden oluşan dört sıra hakndeydiler.

"Görmek için beklemeyin," diye açıkladı yarı-elf ve kapının yanın­da duran iki adama başıyla işaret verdi.

Adamlar üçe kadar sayıp, kapıyı ardına kadar açtdar, ük elf ham oklannı yağdırırken, tehlikeden korunmak için yere yattdar. Yere çömekp, yana doğru yuvarlanddar ve birinci sıra arkaya geçip yayla­lına yeni oklar takarken, ikinci sıra oklarını fırlattı. Sonra üçüncü, sonra da dördüncü sıra aüşlarını yapn ve sonra yine birinci sıra ve toplam iki tur aülana kadar bu şekdde devam etti, yirmi dört tane ok taş duvarlarda ve merdivenlerde sekerek aşağıya doğru gitti.

Okver ve Katerin'e gaz lambaları verildi, ama Siobahn onları ışığı kısık tutmalannı tavsiye etti. "Elfler karanlıkta tek-gözlerden daha iyi savaşır," diye açıklama yapn ve sonra durup, elf ırkından olmayan iki arkadaşını yakından inceledi.

"Biz de seninle birkkte aşağıya gekyoruz," dedi Katerin kararkkkla, henüz Siobahn tartışmayı başlatamadan bitirdi. Ve böylece, üçü bir hizada, toplam sekiz sıra haknde, kaba ve eğri büğrü merdivenlerden yavaşça ve dikkatkce aşağıya inekler.

Ok yağmurundan nasibini alan, şanssız ilk savunma çizgisinden oluşan bir kaç ölü tepegözün yanından geçtiler ve sonra daha aşağı kadara indder.

Okver'm lambası burada ufak bir şeymiş gibi görünüyordu. Ta­vanlar alçak ve yakındı; Katerin ve uzun boylu bazı elfler kafalarını çarpmamak için eğilmek zorunda kakyorlardı. Sağlam kemerler daha da alçaka, taşlan o kadar kakndı ki, üzerindeki devasa katedrak taşı­mak için yapılan bu alanın tamamı, dolambaçk büyük bir labirenti andırıyordu.

Arkadaşlar bir arada kalmaya çakştdar, fakat sık sık tek sıra haknde yürümek zorunda kakyorlardı. Her kemer dört değişik yol alternatifi sunuyordu ve zemin o kadar yamukm ki, bir müttefik olarak aym çizgide kalmak, müttefikinin görünebdeceği anlamına büe gelmiyordu. Meşale ateşi bitmez tükenmez karankğı yenmekte pek bir işe yaramıyordu, kakn örümcek ağlan aşağdara kadar sarkıyordu ve kemerler o kadar fazla, görkemk ve alçakn ki, alan kolonlarla kapk açık bir alandan çok, dolambaçk, kıvnmk bir koridor yuvasına benziyordu.

Page 349: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

epeR-HA K R A L

"Burası eski manastırın durduğu yer," diye fikir yürüttü Okver, se­si alçakn ve bir çok örümcek ağı ve taş yüzünden engekendiği için boğuktu. "Katedrak tam üzerine inşa etmişler." Buçukluk konuşur­ken, köşeyi döndü, zeminin yükseldiği bir yere geldi, zamanla yıp­ranmış üç veya dört basamak merdiven taştan bir kutuya, bir sunağa veya belki de bir mezara gidiyordu. Okver emin olamadı. Fikrini sormak için Siobahn'a döndüğünde, her nasdsa diğerlerinden uzak­laşmış olduğunu fark etti. «

"Tavanım olarak gökyüzünü tercih ederdim," diye fısddadı buçuk­luk.

"Tek-göz!" diye bir çığkk yankdandı uzaklarda bir yerlerde, bunu çekğin çekğe vurması takip etti ve sonra gırtlaktan gelen bir inleme, hemen ardından da, "Hala buradalar!" diyen bir elf sesi duyuldu.

"Siobahn!" diye yavaşça seslendi Okver, geldiği yoldan geriye dön­meye çakşarak. Bir kemerin alündan geçti, fakat her yön birbirine benziyordu. "Sol göğüs, sağ göğüs, ortadan aşağıya doğru, gerisini boş ver," diye mırddandı Okver, her yöne doğru işaret ederek. Sonra Gascon geleneklerine uygun bir şekdde, buçukluk son gösterdiği yolu takip etti "Gerisini boş ver."

Yine savaş sesleri duydu, birbirleriyle çarpışanlar vardı, fakat bü-yük-çapk bir şeyler yoktu. Tepegözler gerçekten de buradayddar, birbirlerinden ayrılmış, pusuda bekkyorlardı.

Okver bir sonraki alçak kemerden sola döndü, sonra, giriş sanarak ve katedrakn ana kaüna çıkan merdivenleri bulmayı bekleyerek, gü­lümseyerek köşeyi döndü.

Işığı aniden elf olamayacak kadar uzun ve Katerin olamayacak ka­dar iri bir ikik tarafından yutuldu.

Buçukluk çığkk atü ve meçini deri savurdu, kdıcını çekebilmek için lambasım yere bırakmaya çakşıyordu. İnce kıkcının en yakınındaki düşmana saplanacağına emindi, ancak rakibi son derece dengek bir şekilde ve tam bir savaşçı edasıyla hareket ederek, akıcı ve marifetli bir şekdde hamleden kaçındı.

Okver ölmek üzere olduğunu düşündü, fakat düşman üzerine ge-krken, derisinin parlak ve bronz olduğunu, genellikle tek-gözlerde rasdanan gri tonda olmadığım gördü ve bu rakibin iki gözü vardı— tarçın renkk iki gözü.

"Luthien," diye başladı Okver, ama hatasım fark edince durdu.

Page 350: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Kılıcına sahip çık, seni aptal!" diye hırladı Ethan Bedwyr, hala kendisine doğru uzatdmış vaziyette duran meçi zarifçe yana ittirerek.

"Sen burada ne arıyorsun?" "Bana Katerin'in buraya geldiği söylendi," diye yamt verdi Ethan

uysalca. "Kardeşime onu koruyacağıma dair söz verdim." Okver kurnazca sırıttı. "Kardeşin mi?" diye sordu. Ethan'ın böylesine anlamsal oyunlara ayıracak zamanı yoktu. Hala

merdivenlerde olan diğer iki Huegoth arkadaşına işaret vererek, sağa gitmeleri gerektiğini belirtti, sonra o ve yeni yol arkadaşı doğrudan deriye gittiler.

Okver lambasını akp, kıkcını kemerine koymak için eğildiğinde, bir kez daha yalnız başına kaldığını fark etti. Merdivenlere bakn, yukarıya çıkmayı düşündü, fakat sonra uzaklarda bir yerlerde bir başka çığkk duydu, bu tanıdık bir sesti.

$ * • • •

Siobahn ve bir elf arkadaşı on iki adım aşağıya indi ve keskin bir köşeden dönerek, diğerlerinin sesleri arkalarında bırakülar, sonra üç-ayak-kareden daha büyük olmayan, büyük bir tepegözün ancak geç­mesine izin verecek kadar ufak bir kapının alündan sürünmeye cüret ettiler. Aşağıdaki tünel girişten daha büyük değüdi ve ikili yola de­vam edebilmek için eğilmek, hatta zaman zaman sürünmek zorunda kaldı.

Etraf elflerin duyark gözleri için bile tamamen karankkn, Siobahn'ı Morkney'in kontrol ettiği Montfort'da hırsızlık yapağı günlerde kul­landığı ufak bir el lambasını yakmaya zorladı.

Önden giden arkadaşına, devam etmesi için işaret etti. Sonunda daha yüksek bir alana, bütün katedraldeki en eski lahit

mezarlara varddar. Etraflarındaki bütün duvarlarda üzeri açık mezar­lar vardı, içlerinde Carksle'nin, belki de bütün Avon Denizi'nin dk rahiplerinin ve baş rahiplerinin iskelederi vardı. Bir çoğu sırt üstü yaüyordu, ama bazdan daha süslü mezarlarda, taştan tahtlarının üze­rinde oturur vaziyetteydder.

Siobahn, yanında duran eski bir cesedi görünce, nefesini düzenle­mekte zorluk çekti, ceset aradan geçen asırlara rağmen gururlu ve dik bir şeküde duruyordu, sadece kafatası yerdeydi, muhtemelen şu anda

Page 351: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

kendi kemikleri de bu ölüm yerinde yatmakta olan, aç farelerin kur­banı olmuştu. Yan-elf, bakışlarını ondan uzaklaştırdığında, arkadaşı­nın başını bir sonraki kemerin kıvrdan tavanına sertçe çarptığını gördü.

"Dikkat," diye fısddadı Siobahn, fakat sonra arkadaşı dönüp, yere devrilince çığkğı basa.

El lambasının loş ışığında bile, Siobahn elfin, koltuk alandan o-murikğine kadar, yardmış göğsünden akan parlak kanı görebikyordu.

Karşısında iriyarı tepegöz dükü duruyor, o müthiş kakn kıkcından elf kanı damkyordu, Cresis'in çirkin yüzü ölüm vadederek kıvnldı.

Uzaktan gelen, sadece tek bir çığkk vardı ve geçen her anla birkkte daha fazla sayıda avcı saklanmakta olan tepegözlere rasdadıkça, çığ­lıklar sıklaşmaya başladı. Fakat Okver hayaa boyunca asla daha fazla konsantre olmamışu. Akk ve ruhuyla sadece o çığkğa küitlenmişti ve üeri aakp, çıkınnk zemindeki bozuklukları daha iyi görebümek için lambasının alevini arttırmaya cüret ederken, labirent önünde uzuyor gibiydi.

Daha geniş bir alana geldiğinde, meçini savaşmakta olan bir tepe­gözün kalçasına banrmak için durdu. Sonra, tepegözü dürtüp, dikka­tini dağiünasının, elf rakibine önemk bir avantaj sağladığını görünce, Okver koşmaya devam etti.

Hiç bir yana bakmadan bir kemerin alandan geçti, kafasında o çığ­kğı yeniden düşünüyor, içgüdülerini ve kalbinin sesini takip ediyor­du.

Katerin onu gördü ve ona seslendi ve o, Ethan ve bir Huegoth onu takip etti.

Fakat bu dar yoUarda Okver'a yetişemiyorlardı. Aşağıya doğru i-nen, kırümış ve dengesiz bir merdivenin tepesine ulaşüklarında, buçukluğun onun dibindeki küçük dekğe girdiğini gördüler.

Sadece çekgin çınlaması onlara doğru yere geldiklerini söylüyordu.

*****

Page 352: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Siobahn bir okçuydu, bütün Avon Denizi'ndeki en iyi atıcılardan biriydi. Fakat az sonra Dük Cresis'in de öğrendiği gibi, kıkç kuüan-makta acemi değüdi.

Canavar onu hazırkksız yakaladığını sandı ve bu yüzden dk hamle­si doğrudan yan-elfin kalbine doğruydu.

Şimşek gibi fırlayan kısa bir kıkç, yan-elf kendi vücudunu döndü­rürken, canavann kıkcını son anda çevirdi. Açık bir ıska ve Siobahn bdeğini çevirerek, kıkcını Cresis'in çirkin yüzüne çapraz bir vuruşla savurarak yüdırım hızıyla buna karşılık verdi.

Canavar bir taş bloğuna takılarak, geriye devrildi, daha geniş bir alana, eski manastırdaki en eski sunağa girdi.

Siobahn avantajım sürdürmek için, hızla onu takip etti, fakat aynı taş bloğu onu tek-gözün savunmasını düzenlemesine fırsat verecek kadar yavaşlattı.

"Dük Cresis?" diye alay etti Siobahn. Cresis hırladı ve cevap verme zahmetinde bulunmadı. "Sana teskm olma şansı veriyorum," diye blöf yapn ve güçlü oldu­

ğu açıkça belk olan tek-gözün bunu kabul etmesi için dua etti. "Şehir bizim, kaçacak yerin yok."

"O halde bir elimde kıkcım, öbüründe de senin kafanla öleceğim!" diye vadetti tek-göz ve deri atüdı.

Geniş kıkç sağa, sola, sonra tekrar sola doğru hamle yapn ve sonra doğrudan aşağıya inerken, canavar son hamle için kıkcını iki ekyle birden kavradı. Siobahn hamleyi karşdadı ve eğüdi, üçüncü hamleye karşı eğüdi ve son hamleyi karşüamak için kıkcı kafasımn üzerinde olduğu halde hızla deri atddı. Geniş kıkcı yakalayıp, yana ittirmeye, sonra öne doğru adım atmayı ve çok daha kısa olan kdıcıyla yakın geçişte kendine avantaj yaratmak istedi.

Cresis'in hamlesi bu manevra için fazlasıyla kuvvetliydi ve Siobahn bacaldannın kıkcı kafasımn üzerinde kaldınp indirdiği tehlikek ham­lenin ağıriığı karşısında eğildiğini hissetti. Ancak sağlam yapılmış elf kıkcı hamleyi tam kafasımn üzerinde durdurdu ve yana adarken, üst üste iki hamle yaparak, tepegözün kalçasına ufak bir darbe indirdi.

Cresis bu ufak yaraya güldü ve atüğı her adımda kıkcım savurarak, hızla onu takip etti. Siobahn canavann menzikne girmemek için çdgınca dans ediyordu. Bir zamanlar bir sunak olan, o taş bloğa geldi ve onu yakaladığım düşünen Cresis öne atddı.

Page 353: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Siobahn taşın üzerinden adayıp öteki tarafa yüzükoyun inerken dengesi mükemmeldi, tepegözün hamlesi havayı yardı.

Cresis üzerinden adadı, fakat çevik yan-elf bir kenara sürünerek ve yeniden ayağa kalkarak çoktan oradan uzaklaşmışü. Yeniden hücuma geçerek, derhal yön değiştirdi, daha ufak olan kıkcını canavann ka­sıklarına doğru savurdu, sonra handesinin yönünü yukan doğru çevi­rerek, Cresis'in aşağıya doğru yönelen kdıcının hamleyi savuşturma­sına engel oldu.

Yanağında derin bir yara açdan tepegöz geriledi, kocaman burnu neredeyse ikiye yardmıştt.

Siobahn onun teskm olmasını isteyebilir, canavar da kabul edebi­lirdi, fakat arük kendisini fazlasıyla bu mücadeleye kapnrmışü. Hızla hamle yapü, bir darbe daha indirdi, bu kez kincinin ucunu canavann sol omzuna saplamışn ve o kadar yaklaşmışn ki, Cresis'in kollanm canavann gövdesine yapıştırdı.

Fakat sadece bir an için, çünkü Cresis acıyla bağırdı ve bütün gü­cüyle onu yukan ittirerek, Siobahn bir kaç adım geriye fırlatü. Cana­var ona doğru, o bilindik saldın rutiniyle gelirken, her nasdsa denge­sini korumayı başardı ve hazırkkkydı.

Sağ, sol, tekrar sol ve sonra aşağıya doğru, fakat bu sefer kıkcım sadece tek ekyle tutuyordu.

Siobahn hamleyi karşdadı, karnını içine çekerek, direk arkaya doğ­ru kaçü, sonra iyice eğüdi, kuvvede üeri çıkarken, Cresis'in kıkcını sadece tek ekyle tuttuğunu gördü.

Küıçlar korkunç bir çınlamayla çarpışü; Siobahn bütün gücüyle kı­kcını çevirdi, sonra geniş kıkç yana doğru açılırken, zafer bekleyerek sıntü ve deri doğru adım atü.

Okver odaya girip de, sevgik Siobahn'ım dev ve çirkin canavara bu denk yakın bir halde gördüğünde, ışığın şiddeti artmışü. Cresis'in kıkcı yandaydı ve hareket etmiyordu, fakat nedendir biknmez Siobahn'm da tek-göze dalmaya hazır vaziyetteki kıkcı da kıpırdamı­yordu.

Okver, aşkı canavann göğsünden, daha çok elinde kank bir hançer tutan Cresis'in sol eknden kayarak geriye gidince, bunun nedenini anladı.

Siobahn Okver'a bakmayı başardı, sonra kıkcı ölüm çınlaması içe­risinde yere çarpn ve yan-elf onun peşinden hızla yere düştü.

Page 354: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Oliver Cresis'e rakip olamazck ve güçlü tek-göz fazla yaralanma-mıştı, ancak buçukluk bu korkunç anda, asla geri çekdmeyi düşün­medi. Aşkı için kükreyerek deri atddı, meçiyle o kadar hiddetk ham­leler yapıyordu ki, Cresis onun yapağı bu on ataklık rutindeki her hareketi zar zor birbirinden ayırt edebikyordu ve canavar geniş kık­cım hamleleri karşdamak için oynatmaya çakşırken, kolunun ön kıs­mı bir kaç darbe aldı.

Tepegöz deri doğru hamle yapmaya çakşu, fakat kızgın buçukluk atağı elden bırakmadı. Öfkeyle saldırmaya devam eden Okver batır­dı, batırdı ve geniş kılıca kendi hançeriyle vurdu, hatta bir keresinde kıkcı işlenmiş hançerinin koruma yeriyle sıkışürdı, ancak tepegözün sdahım kıracak veya onu Cresis'in güçlü tutuşundan söküp alacak kadar kuvvetli değüdi.

Yine de gerdemeye devam eden Okver değil, Cresis idi ve tepegöz sunak taşına doğru gerilerken Okver'a bir fırsat doğdu. Okver yukan sıçradı ve arük Cresis'in hamleleri savuşturması için daha çok ça­balaması gerekiyordu, çünkü Okver'm meçi tepegözün zaten yırtıl­mış olan suratına tehkkek bir şekdde yakındı.

"Çok çirkinsin!" diye ona sataşü buçukluk, konuşurken tükürerek. "Şişman bekne bağk bir et parçası olmadıktan sonra, bir köpek büe senle oyun oynamaz!"

"Ben köpeği yerdim!" diye karşılık verdi Cresis, fakat canavann sözleri bir başka çoklu-atak rutiniyle yanm kesddi.

Cresis buçukluğun öfkesinin çok fazla olduğunu anlayacak kadar zekiydi. Eğer Cresis Okver'i hareket ettirmeye devam ederse, onu konuşturmaya ve çılgınca saldırmaya devam ettirirse, buçukluk ya­kında yorgun düşerdi.

Böylece canavar hamleleri karşdamaya ve sunaktan uzaklaşmaya başladı, fakat sonra hançer dönerek üzerine gekrken tek gözü şaşkın-kktan fal taşı gibi açüdı. Tepegözün kolu yukanya kalkarak hançeri engeUedi, fakat gelen tek şey hançer değüdi, Okver sunak taşının kenarına doğru koşup sıçrayarak kendisini düşmamna fırlatü.

Cresis kolu hançer yarası yüzünden acıyla yanarken acıyla bağırdı. Havada uçan buçukluğu yakalamak üzere kıkcını döndürmeye çakşu, fakat kaslan yirülmış ve sıkışmış olan canavann tepkisi yavaşü.

Okver sertçe çarpü, gerçi yüz elk küoluk tepegöz geriye doğru an­cak ufak bir adım atmak zorunda kaldı. Fark etmedi, çünkü Okver

Page 355: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

atlarken meçi önündeydi. Sonra Cresis'in yapılı göğsüne sıkıca yapışmışa; iriyarı babasına sa-

rdan bir bebek gibi olabilirdi. Fakat o meç hedefini tam on ikiden vurmuş, Cresis'in yapık boynundan içeriye neredeyse sapına kadar girmişti.

Tepegöz hırıldandı, ağzından ve boğazından kan fişkırdı. Sıkıca kavradı, Okver'i sıkarak canım almaya çakşü. Ancak nefes almaya çakşan canavann ciğerleri kendi kamyla dolmaya başlayınca, bu kav­rama yavaş yavaş gevşedi. Cresis yavaşça dizlerinin üzerine çöktü ve Okver dikkade, geniş kıkcın son anda yapuğı zayıf hamleden kaçındı.

Cresis dizlerinin ve ekerinin üzerine çöktü, nefes almaya çakşarak, ciğerlerine hava doldurmaya çakşıyordu.

Okver canavara daha fazla dgi göstermedi. Aşkına koştu, onun ba­şını bir koluyla tutarak ekni Siobahn'ın göğsündeki kanayan yaranın üzerine koydu.

Ethan sonra emekleyerek odaya girdi, hemen arkasından Katerin gekyordu. Buçukluğun "Ah aşkım!" diye sızlandığını duydular. "Öl­me!"

"Bu yönde gitmeye devam edemeyiz," diye haber verdi Brind' Amour Luthien'e. Genç Bedwyr büyücüye katılmak için odan ittire­rek kendisine yol açn ve üç taraftan onlan saran düz suyu gördü.

Birbirine geçmiş ve şaşırncı odakların arasından geçmek ve bu ya-nmadaya ulaşmak için neredeyse yarım saat yürümüşlerdi.

Luthien geri dönmelerini tekkf edecekti, fakat arkasında Brind' Amour'un hareket ettiğini görünce sustu, büyücü ilgiyle River-dancer'a bakıyordu.

"Hayvan dinlendi," diye açıklama yapn Brind' Amour. "Ucaca-ğız." '

Luthien buna karşı çıkmadı; baştan aşağıya berbat haldeydi, ayak­lan ıslaku ve acıyordu, kafa derisi yüzlerce sinek ısınğından dolayı kaşınıyordu ve sinirleri bozulmuştu ve hiç bir canavar onlara saldır­mamış olsa da, Saltwash'in her gölgesinde uğursuz bir yarank varmış gibi görünüyordu.

Böylece çamurlu bölgeden uçarak ayrılırlarken, Luthien ciğerlerini

Page 356: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

temiz havayla doldurarak, rahadayıp içini çekti. Bir süre gözlerini kısarak, üzerlerindeki kakn bulut tabakasında ne zaman bir boşluk bulursa ortaya çıkan, göz kamaştırıcı gün ışığına akşmaya çakştı. Mantıken, Luthien burada batakkğın örtüsündekinden daha tehkkeye açık durumda olduklarının farkındaydı; Greensparrow eğer karankk evinin üzerindeki gökyüzüne bakma zahmetine kadanacak olursa, onları kolaylıkla tespit edebilirdi. Fakat Luthien yine de değişildikten dolayı memnundu ve Riverdancer da öyle, zira atın boynu hevesle deriye doğru geriliyordu. Brind' Amour'un önerisiyle, Luthien an alçaktan, ağaçların üzerine doğru sürdü.

"Herhangi bir şey görüyor musun?" diye sordu Luthien bir kaç dakika sonra, büyücüye bakarak.

Blind' Amour bir süre düşündükten sonra kafasını sinirle salladı, baş parmağıyla yukarıyı işaret ediyordu. "Bu kargaşa arasında yaraüğı bulamayacağız," diye açıkladı büyücü. "Bakakm ejderha bizi bulabi­lecek mi!"

Bu kekmeler Brind' Amour'un kafasında yankdanarak, bir ejder­hayla daha önceki karşdaşmasını haurlatu, bu görüntü bazen hala geceleri onu uykusundan uyandırıyordu, kendisine Greensparrow için geldiklerini hanrlatn ve şeytani ejderha kraUa karşılaşıp onu ye­nene kadar buradan ayrdmayacaklardı.

Riverdancer karankk ağaçların üzerinde yüz ayak yükseldi. Ikiyüz ayak ve bataklık farkk bir boyut kazandı, belirsiz ağaç tepelerinden ve karankk su parçalanndan oluşan bir görüntüye benzedi. Saltwash altlannda genişlerken, yükselmeye devam ettiler, bütün şekiller tek gri-yeşd dev bir yorgana dönüşüyordu.

Dallann bütün keskin kıvrımlan yassdaşıp birbirine karışarak, düz-leşti ve daha yumuşak hadara kavuştu. Biri hariç hepsi, kolajda tek bir bozukluk gibi, sanki Saltwash dev bir yay gibi bu tek çizgili oku fırlatmışü.

Luthien afalladı, büyülenmişti. Ejderhayı bu kadar sürade götüren neydi? Diye düşündü sessizce, çünkü kudretli yaratık kanadan sadece ara sıra çırpıyordu, bir kez çırpıp sonra onlan arkasında topluyordu, sanki alçakyormuşçasına, yukanya doğru uçuyordu!

Riverdancer kişnedi ve tepki vermeye çakşn, fakat çok geç kalmış-ü. Luthien hatasını, tereddüt etmesini fark edince, morak bozuldu.

Yaklaşmakta olan yaraüğın ağzına bakü ve akıbetini gördü.

Page 357: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Sonra dünya etrafında, sihirli bir tünelin mavi-beyaz girdabında dönüyor gibi oldu. Başladığı gibi çabucak sona erdi ve Luthien ej­derha ondan uzaklaşırken, kendisini ejderhaya yukan doğru bakar­ken buldu. Brind' Amour'un asası omzuna dokundu ve büyücü ej­derhayı yakalayıp, onu sarsan çatırdayan siyah bir yıldırım enerjisi fırlara.

Greensparrow'un kanadan açddı, havayı tutarak sürüklenmesini durdurdu.

Luthien bu sefer daha çabuk hareket etti, Riverdancer'ı daha kes­kin bir tırmanmayla yükselterek, dev yaranğın arkasına geçmeye çakşu.

Ancak Dansalhgnatious, Greensparrow, düşerken kertenkeleye benzer boynunu çevirerek, kafasını eğdi.

Riverdancer bir kanadını kapara ve ejderha alev kusarken, tama­men yana yuvarlandı. Luthien aun üzeride kalmaya ve kontrolünü kaybetmemeye çakşırken, arkasında nereden geldiği belk olmayan yeşd bir yumruğun belirmesiyle, şaşkına döndü. Havada fırlayarak, ejderhanın ortasına sen bir darbe indirdi ve orada yaraüğı yardalarca öteye sürükleyecek bir güçle padadı.

"Hah!" diye güldü Brind' Amour ve Luthien'in yanında parmakla­rım şaklara.

Büyücü daha az emin bir ses tonuyla fisddadı, "Yaranğın yakının­da kalmaksın, oğlum. O kadar yakın ki, Greensparrow ateş kusarsa, kendi kanadını yakmak."

Luthien bunun manuğını ankyordu, ancak bir şeyi söylemekle yap­mak genellikle tamamen farkk iki şeydi—özellikle de biri bir ejder­hadan söz ediyorsa!

ikinci bir büyülü yumruk uçarak gitti, sonra bir üçüncüsü ve Luthien yaraüğa doğru giden yolu takip ederek Riverdancer'ı derletti.

Greensparrow'un bir kertenkeleninkini andıran boynu aniden döndü ve bir sonraki yumruk ona çarpu. Ancak sonuncusu, ejderha­nın kafasını yana çevirecek bir darbe indirdi. Yine de, Greensparrow üçüncü mermiye, cank bir pegasus ve onun iki binicisine, mükemmel bir şekdde konsantre olmuştu ve Luthien kendisini ve arkadaşını kesin kez ölüme götürdüğünü düşünerek, neredeyse bayılıyordu.

"Rotayı koru!" diye bağırdı Brind' Amour ve çığkk çığkğa bağıran Luthien, bu emre uydu.

Page 358: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Hedefini tamamen ıskalayan, ikinci uçan yumruk, bir bumerang gibi geri döndü ve Greensparrow tam alev kusacakken, hızla ejder­hanın kafasının arkasına tokat ata. yaratık öne doğru yalpaladı; Riverdancer tam onun eğilmiş boynunun üstünden geçti. Luthien kıkcını çekmeye çakşa, çünkü neredeyse canavara vuracak kadar yaklaşmışa ve bu seferki kırmızı olan bir diğer yıldırım, aşağıya doğ­ru cazırdayarak giderek yaraağın pullarında kıvılcımlar çıkarürken, Brind' Amour'un asası bir kez daha öne çıkmışa.

Şimdi ejderha kükrüyor ve kafasını eğmeye devam ederek, yuvar­lanarak dakşa geçiyordu. Brind' Amour zafer çığlığı atü, Luthien de Riverdancer'ı takip etmek için yönlendirirken ona eşkk etti, ancak her ikisi de böylesine bir yaranğın sahip olduğu pek çok sdahın far­kında değddi. Ejderha aşağıya doğru yuvarlanmaya devam ediyor, kafasını batakkğın güvenkğine doğru yerleştirmişti, ancak dev gövde­si dönerken, Greensparrow uzun ve güçlü kuyruğunu sakamayı ih­mal etmedi.

Riverdancer dönüyordu ve bu kesinlikle hayvanın ve binicüerinin hayannı kurtardı, fakat yine de pegasus arka tarafına bir darbe aldı.

Üçlü birden fırıl fini dönüyor, hayatta kalmak için tutunmaya çak-şıyorlardı. Brind' Amour ann sırandan düştü ve iki ekyle birden Luthien'in pelerinine yapışmak zorunda kaldı. Çığkk ata, asası ani­den düşerek, Saltwash'in içice geçmiş bitki örtüsünde gözden kay­boldu.

Luthien aa doğrulttu ve Riverdancer'ın yanında çaresizce saUan-maya devam ederken, bir kolunu büyücüye doladı.

Sonra ejderha dev pençek ayağım uzatarak, sağ taraftan, sadece yirmi ayak yakınlanndan geçerken, güneş kaybolmuş gibi oldu. Luthien sola doğru sert bir dönüş yaparak, hayvanı döndürdü, ancak bir pençe darbesi Riverdancer'ın sağ kanadını yırtarak, etini parçaladı ve kemiğini kırdı.

Bir kez daha dönmeye başladdar, bu kez Luthien bunu kontrol edebileceğini sanmıyordu. Aşağıya doğru yalpalayarak gidiyorlardı ve dönerlerken, Luthien Greensparrow'un daha hızk dalmak için kanat­larım kapatağını ve o korkunç uzun sivri disk ağzı açık bir şekdde peşlerinden geldiğini gördü.

Fakat Brind' Amour tam aldannda sihirk bir tünel açarken, yine o mavi girdap bekrdi. Onun içinde sadece yanm saniye kalmışlardı ve

Page 359: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

o yarım saniye onları iki yüz ayak alçaltmış, neredeyse ağaçların sevi­yesine ve bir tarafa bir kaç yüz yarda mesafeye getirmişti.

Yeniden düşerken, aşağıda ne olduğunu anlamak için kafası fazla­sıyla karışmış ve şaşırmış olan Luthien, sadece tutunup çığkk atabddi.

ikili ve yarak pegasusları bir çamur gölüne sert bir iniş yapn. Dakikalar geçmiş gibiydi, ama asknda iki adam ve yarak at kendile­

rini gölün kıyısındaki yumuşak çimenkk alana atarlarken sadece sani­yeler geçmişti. Brind' Amour'un mavi cüppesi çamurla kapkydı, Riverdancer'ın parlak beyaz derisi toprak rengine dönmüştü ve Luthien de çamurla kaplanmışu—her türlü lekeyi geri püskürten, parlak kızd rengini koruyan muhteşem kızd pelerini hariç.

Ancak yol arkadaşlarının pek buna dikkat edecek zamanlan yoktu. Riverdancer'ın sağ kanadı kötü şekdde kırılmış ve yırttlmışn, acı çe­ken at onu kadamış gövdesine yakın tutuyordu. Brind' Amour eğeri kavradı ve an yoğun çakkklann olduğu bir yere götürdü, sonra üzeri­ne bir büyü yapu ve Luthien'e kendisini takip etmesini işaret etti.

"Riverdancer'ı bırakamam. . ." diye itiraz etmeye başladı genç Bedwyr.

"At doğal hakne geri dönmek," diye açıklamaya çakşu Brind' Amour, havayı sakinleştirerek. "Kanatiar ortadan kalkuğında River­dancer'ın yaralan o kadar büyük olmayacak, fakat o zaman bde aun dinlenmeye ihtiyacı olacak. Ve zaten Greensparrow gibdere karşı bu sıkı bitki örtüsünde at binmek bir işe yaramaz."

Sanki bir işaret gibi, kulaklan sağır edici bir kükreme duyuldu ve kafalarının üzerinden dev bir gölge geçti.

"Gel," dedi Brind' Amour ve bu sefer Luthien itiraz etmedi.

* * * * *

Okver'i şaşırtan ve geçici olarak rahadatacak şekdde, Siobahn gü­zel yeşil gözlerini açü ve acı dolu bir halde gülümsemeyi başardı. "Onu hakladık mı?" diye sordu, sözleri güç nefes akp vermesi nede­niyle kesikyordu.

Okver başını saUadı, cevap veremeyecek kadar tıkanmışü. "Carksle Dükü Cresis sadece kötü bir anı o kadar," demeyi başardı en sonun­da.

"Bu ölünün yansı benim," diye fısddadı Siobahn.

Page 360: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R . A . S A I V A T O R E

"Hepsi senin," diye hemen cevap verdi Oliver. Siobahn büyük bir çaba sarf ederek kafasını salladı. "Sadece yan­

sı," diye fısddadı. "Tek ihtiyacım olan bu." Okver dönüp Katerin'e balonca, kadının güzel yüzünde akan göz-

yaşlannı fark etti. "Yansı benim," diye devam etti Siobahn. "Bugün onbeş buçuk et­

ti." Okver bir şeyler söylemeye çakşü, ama bunun önemini anlaya-

mıyordu. "Luthien'e. . . söyle," diye kekeledi. "Ben. . . bugün on beş buçuk

yapnm. Toplam olarak benim doksan üç buçuk. . . Luthien'in ise sadece doksan üç. .. Greensparrow'u öldürse... bde..."

Okver ona sıkı sıkı sanldı. "Ben kazandım," dedi her nasdsa sesin bir nebze muduluk sızmış-

n. Sonra sesinin tonu aniden değişti. "Okver?" diye sordu. "Burada mısın?"

Işık sönmemişti ve Okver onun gözlerinin zarar görmediğini bik­yordu. Ama göremiyordu, buçukluk bunun ne anlama geldiğini an-lamışu.

"Ben buradayım, aşkım," diye yamt verdi ona sardarak ve sesini titretmeden. "Buradayım."

"Soğuk," dedi Siobahn. "Çok soğuk." Katerin'in eğikp Siobahn'ın görmeyen gözlerini kapatmasından

önce, bir dakikadan fazla zaman geçti. "Bizimle gel Okver," dedi akk başmdan giden buçukluğa, sesi sa­

kindi, çünkü arkadaşı için güçlü olması gerektiğini bikyordu. "Arnk burada yapabileceğin daha fazla bir şey yok."

"Ben kakyorum," diye karşılık verdi Okver karark bir şekdde. Katerin Ethan'a bakü, o da sadece omzunu silkti. "Mezarlardaki işi bitireceğim," diye söz verdi Ethan. "Ve senin i-

çin geri döneceğim." Katerin başım salladı ve Ethan geldiği yoldan gitti. Daha sonra

kadın Okver'dan saygıyla uzaklaşn ve hem sevgili yan-elf dostunu kaybettiği, hem de zavalk Okver'ın kederine duyduğu acıma duygusu yüzünden, kalbi kırık bir şekdde sunak taşına oturdu.

Page 361: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

epere.HA K R A L

"Asamı bulmalıyız," diye fısddadı Brind' Amour. "Nasd?" diye duraksadı Luthien, Saltwash'in uçsuz bucaksız bitki

örtüsüne ve gölgelerine bakarak. "Bu durumda hiç şansımız. . ." "Sssh!" diye usladı Brind' Amour. "Yüksek sesle konuşma. Ejder­

haların duyma yetenekleri mükemmeldir." Yine sanki bunun bir işaretiymiş gibi, korkunç bir rüzgar esti ve

ikisinin üzerindeki bitki örtüsü patiayarak alevk bir kaos oluştu. Brind' Amour sanki olduğu yerde donup kalmışçasına, bu büyük yangına bakakaldı ve sadece Luthien'in çabuk tepki göstererek, büyücüyü yakalayarak kendisiyle birlikte sığ su birikintisine fırlatması ve Brind' Amour'un tehkkeye açık bedenini örten genç Bedwyr'in büyülü pelerini, yaşk adamı düşmekte olan kor parçalarından koru­du. Dev yosunlu sarmaşıklar yere düşerken, ydan gibi kıvrdddar, en tepe noktaları mum fitili gibi yanıyordu. Yol arkadaşlanmn fazla uzağında olmayan bir ağaç, gövdesi aşın derecede ısındığından dola­yı, minyatür alev toplan haknde padadı, su birikintilerine ve çamurlu alanlara düşerken nskyor ve gürültü çıkanyorlardı.

"İleriye koş!" diye bağırdı Blind' Amour, o an geçip de, tutuşmuş dadar batakkğın nemiyle çabucak sönünce.

Luthien bu emre uymaya çakşü, su birikintisinin kaygan kenarla­rında defalarca tökezkyordu. Uzakta Riverdancer'ın dek gibi kişnedi-ğini duydu ve sonra an bıraknklan yöne doğru dönünce, ölümün yaklaşnğı gördü.

Brind' Amour'u tekrar çamura çekmeyi düşünerek, yaşk adamı ya­kaladı, fakat büyücü kaçu. Çamur örtüsü aruk o kadar da kakn değil­di, kesinlikle onlan bir ejderhamn bakışlanndan saklayacak kaknkkta değüdi!—ve Brind' Amour saklanmanın yakalanmak olduğunu bik­yordu.

Hayır, diye karara vardı büyücü, buraya Greensparrow'la savaşma­ya gelmişlerdi ve savaşacaklardı, onun hücumuna karşüık vererek.

Brind' Amour ejderhamn ilk geçişinden ufak bir rahatsızkkmış gi­bi pek etkdenmeyen güzel, eski bir söğüt ağacının gövdesine nrman-dı. "Bana gücünü ödünç ver," diye fısddadı büyücü ağacın gövdesine ve ağaca nazik bir şekdde sarddı.

Ejderha acımasızca temizlediği alana bakarak, ileri atüdı. Brind' Amour'un üzerinden geçerken, tiz bir çığkk atn ve derhal uzun ve zarif dönüşüne başladı.

Page 362: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R . A . U L V A I O R E

Luthien büyücüyü uyarmak için bağırdı, fakat Brind' Amour bunu duymamış gibi görünüyordu. Büyücü sanki ejderhamn da farkında değüdi. Ağaca sarık duruyor, gözleri kapak bir şeküde, yavaşça fısd-damyordu.

Luthien biraz daha yaklaşu, adamı rahatsız etmek istemiyordu, an­cak geri dönmekte olan ejderhayı gözlüyordu. Yeniden Brind' Amour'a seslenecekti, fakat büyücünün el parmaklarının sanki söğüt ağacına girmişçesine, yok olduğunu görünce, şaşkınlıkla durdu! Luthien adamın yüzüne baku, orada gördüğü huzurdan etküenmişti, sonra baknğında Brind' Amour'un kokanmn büeklerine kadar içeriye girdiğini gördü!

"Bana gücünü ödünç ver," diye bir kez daha fısddadı Brind' Amour, fakat bu sefer Luthien'in anlayamadığı bir düde, kehmeler-den değd müzikten oluşan, dünyayı yaratan sonsuz ahengin, ağaca gücünü ve dayanıkkkğını veren düde, bütün dünyayı ayakta tutan güçlerin diknde.

Luthien ne yapması gerektiğini bilmiyordu ve ejderhanın uçmuş olduğu yöne bakıp da, yaranğın bir kez daha sürade üzerine doğru geldiğini görünce, sadece çaresizce transa geçmiş olan arkadaşına bağırdı ve kendisini yana, Brind' Amour'dan ve söğütten uzaktaki başka bir dev ağacın dibine atabüdi.

Greensparrow o korkunç alevlerin püskürtülmesiyle sonuçlanan, kulaktan sağır edici bir kükreme kopardı. Aynı anda Brind' Amour da kendinden geçmişçesine bir çığlık atü ve yeşd bir panlü büyücüyü kapladı, koüanndan ağaca ulaşn ve ağacın gövdesinde derleyerek, dadanna yayılırken giderek yoğunlaşn.

Ejderhanın kızgın alevleri hepsinin üzerine döküldü; Luthien yer­de bir dekk kazmaya çakşu. Gözleri yandı ve ciğerleri sanki patlaya-cakmış gibi oldu ve muhteşem kızd pelerin tarafından korunmayan Brind' Amour'un basma gelen acı sonu sadece tahmin edebikyordu.

O alevler gerçekten de büyücünün üzerine düştü, fakat Brind' Amour onlan hissetmedi büe, npkı eski söğüt ağacı gibi. Çünkü artık Brind' Amour o ağacın bir parçasıydı ve ağaç da onun bir parçasıydı ve o ağaçtan dayanıkkkğını akrken, ağaç. da büyücünün huzurunu akyordu. Bataldıktan uzanan, eğikp, bükülebüen daüar, ejderhayı uçarken yakaladı ve kıstırdı.

Dev bir ağaç dak tam gözlerinin araşma vurup da, bir diğeri sıkıca

Page 363: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

sol kanadına yapışırken, Greensparrow tamamen hazırlıksız yaka­lanmışa Ejderha sağa sola döndü. Dakar büküldü, kırddı ve koptu.

Şimdi Brind' Amour acıyla bağınyordu ve ejderhamn darbesinin verdiği şok ağaçla olan dengesini bozmuş, onu ıslak zemine oturt­muştu, cübbesinden neden duman tüttüğünü anlamaya çakşıyordu. Söğüt ağacına baknğında inledi, bir çok dak kopmuş, gövdesinin yerden yükselmiş ve yana yatmışn, yakaladığının ağırkğıyla yaşk ağa­cın tamamı neredeyse yerden çıkıyordu.

Brind' Amour söğüt ağacına koşup, onu rahadatmak ve şükranla­rını sunmak, güçlerini ona ödünç vererek iydeşmesini hızlandırmak istedi. Ancak başka sorunlan vardı, çünkü ejderha gökten indirilmiş, yüz yarda ötedeki bir alam temizleyecek şekdde, sertçe yere düşmüş­tü. Ancak canavann yenümesine daha çok vardı. Greensparrow kendisini iç içe geçmiş ve kırdmış ağaçların arasından çıkanp düzelte­rek, büyücüyü karşısına aldı. Bir kanadı yırülmışu ve iydeşmesi için zaman lazımdı; ejderha uçamazdı. Greensparrow dev bir kedi gibi çömeldi, arka ayaklanm yere basürdı, san-yeşü gözleri kendisine böylesine acı veren zavalk adama kenetienmişti.

Tek bir adım onu yeniden alev kusma mesafesine getirdi, alevler Brind' Amour'u yutmuştu.

Ama yaşk büyücü hazırdı. Büyüsüyle, ayağının alündaki toprağa uzanıp, nemini çekerek, ejderhanın ateşini sudan bir duvarla karşda-dı. Sonra kendi hamlesini yaptı; alevlerin arasından geçerek Green­sparrow'a çarpan yanan bir enerji hata.

Luthien büzüştü ve titredi, kulaklarım yaraağın ve alevlerin çıkar­dığı korkunç gürültüye karşı nkadı. Böylece devam edip gitti, saniye­ler saader gibi gekyordu. Luthien'in bütün istediği tek bir nefeskk havaydı, ama bu olmayacaka. Tek istediği ayağa kalkıp kaçmakü, ama ayaklan çağnsma yamt vermeyecekti. Sonra dünya kararmaya başladı, dipsiz bir çukur gibiydi ve o düşüyordu.

Sesler uzaklaşu. Sonra alevler ve enerji yddınmı kesüdi ve Greensparrow üe Brind'

Amour karşı karşıya durdular. Brind' Amour yaranğın boynunun hızla geri çekilmesinden ve gözlerinin açdmasından dayanıkkkğının onu şaşırtnğını anlamışn.

"En eski kardeşkğe göre kutsal olan her şeye ihanet ettin," diye bağırdı yaşk büyücü.

Page 364: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

"Eski aptallar!" diye karşılık verdi ejderha kaba ve yankdanan bir sesle.

Brind' Amour şaşırmışn, çünkü ejderhamn sözleri ağzmdan kolay-kkla çıkmadı, her hecesi, hırlamalarla kanşıka.

"Aptallar diyorsun," diye yamt verdi büyücü. "Ama yine de güç edindiğin dk yer kardeşlikti."

"Benim gücüm eskidir!" diye cevap verdi ejderha kükreyerek. "Se­nin kardeşkğinden de eski, senden de!"

Brind' Amour o zaman anladı, bu ikili varkğın içindeki irade ça-üşmasını fark etti. "Sen Greensparrow'sun!" diye bağırdı bu noktayı vurgulamaya çakşarak.

"Ben Dansalkgnat. . . ben Greensparrow'um, Avon Denizi'nin krak!" diye gürledi yaratık.

Sonra ejderha geri çeküdi, muhtemelen istemsiz bir hareketti ve Brind' Amour saldırıya geçmekte gecikmedi ve bir yddırım daha fırlatü, bu seferki beyazdı ve şimşek gibi gidiyordu. Ejderha kükredi; bütün gücü, bütün hayat enerjisi o tek yddınmla giderken büyücü acıyla çığkk atn. Büyü akıl ve mannkla sınırk bir güçtü, ancak böyle­sine bir düşmana karşı Brind' Amour'un bu gibi sınırlar koyma şansı yoktu. Kalbinin hızla çarpnğını, bacaklarının güçsüzleştiğini hissetti, fakat yine de yıldırımın gücünü artmıyor, kendisini tamamen vere­rek, içindeki gücün her zerresini fırlauyor, dev yaranğa geçiriyordu.

Ejderhayı güçlükle görebikyordu ve etrafında olup bitenlerden ha­berdar değildi, ama yine de aklının bir köşesinde, Brind' Amour canavarı gerçekten yaraladığını ve onun şekil değiştirdiğini bikyordu.

En sonunda enerji bitti ve büyücü tamamen tükenmiş bir şekdde, ayakta sadanarak duruyordu. Bir süre sonra rakibine bakmayı başardı ve gözleri ardına kadar açddı.

Arnk karşısında duran ne bir ejderhaydı, ne de Avon'un acayip krak. Greensparrow ve Dansalkgnatious kendi şekülerinin ortasında bir yerlerde kalmışlardı, iki ayakk bir insan büyüklüğünde, fakat puUu derisi yeşü ve siyah beneklerle kaplanmışa, dev pençek ederi, kuyru­ğu ve Brind' Amour kadar uzun ydanımsı bir boynu vardı.

"Beni yendiğini mi düşünüyorsun?" diye sordu yaratık. Luthien bu sesi uzaktan duydu ve sırf yaranğın zırdtık, kulak tır­

malayıcı sesi bde onu yaraladı, kulaklarına ve kalbine batn. "Sen bir aptalsın Brind' Amour, npkı diğer büyücü kardeşlerin gi-

Page 365: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

bi," diye azarladı Greensparrow. "Ve Greensparrow da bu kardeşliğin içindeydi," dedi büyücü bü­

yük bir çaba sarf ederek. "Hayır!" diye kükredi yaratık. "Sadece Greensparrow zamanının

geçmediğini bdecek kadar akılkydı." Brind' Amour'un buna verecek cevabı yoktu, çünkü kendisi de,

büyücü kardeşkğinin güçlerini çok çabuk ve ihtiyatsızca teslim ettik­lerini düşünüyordu.

"Ve şimdi öleceksin," dedi yaratık sakince, ileri doğru bir adım a-tarak. "Ve bütün dünya bana açık olacak."

Brind' Amour bir kez daha ejderha krakn sözlerine karşı çıkama­dı—en azından ilk kısmına, çünkü yaklaşan yaratığa karşı kolunu bde kaldıracak hak yoktu. Ancak Greensparrow'un dünya üe ilgili söyle­diklerinin gerçekleşeceği konusunda pek de ikna olmamıştı.

"Artık kim olduğunu büiyorlar," dedi küstahça, ses tonu eknden geldiğince güçlü ve kendinden emindi.

"Ve ne olduğunu." Greensparrow bunun ne fark edeceğini sorgularcasına, şeytanca

güldü. "Deanna Değerk tahtım ve kralkğını geri alacak ve hain Green­

sparrow orada hoş karşüanmayacak!" diye açıklama yaptı Brind' Amour.

"Eğer Brind' Amour gibilerini kolaykkla yenebikyorsam, o zaman zayıf krakçe veya onun herhangi bir müttefiki bana karşı nasd dura­bilir?" Greensparrow konuşurken derlemeyi sürdürerek, geri çekü-mek için fazlasıyla yorulmuş olan Brind' Amour'un bir kaç ayak kadar yalanına geldi. "Benim olam geri alacağım!" diye vadem yara­tık ve konuşma zamam bitmişti.

Greensparrow'un ydana benzer boynu, ağzı açık bir halde öne fır­ladı. Brind' Amour zavalk bir fare sesi gibi çıkan bir sesle çığkk attı ve koUanyla yüzünü kapatn. Dev dişler giysisinin kolunu yırup, deri­sini parçaladı, fakat bu savunma hareketi Greensparrow'un onu kavramasına engel oldu, onun yerine burnu büyücüye çarpa ve Brind' Amour'u yere fırlattı.

Aynı anda ejderha kral, birisi bir ağacın dibinde saklandığı yerden çıkıp ona doğru atılırken, yanında ve arkasında bir hareket sezinledi.

Brind' Amour'un yol arkadaşı! olduğunu anladı ejderha. Fakat na-

Page 366: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

sil olup da onu görmemişti? Luthien iki güçlü adım atarak, Blind-Striket'ı iki ekyle tutup, omzu­

nun üstünden yaratığın uzanan boynuna sert bir darbe indirdi. Greensparrow kendisini bu yeni düşmanına doğru döndürüp, topar­lanmaya çakşırken, Luthien tekrar tekrar vurdu. Yeşd-siyah puUar parçalandı ve düştü. Yaratık geriledikçe, pençek arka ayakları toprak­ta hendekler kazıyordu

Öfkeden gözü kör olan Luthien, bir dolu lanet okudu ve hücumu bırakmayı reddederek, kokarını çdgınca hareket ettirdi, eğer yaranğın kendisine gelmesine izin verirse kesinkkle sonunun geleceğini bili­yordu. Güçlü kıkcım tekrar tekrar indirdi, her hamle bir darbeyle sonuçlanıyordu, bazen kesin bir darbe, bazense ufak bir sıyrık. Greensparrow'u geriletmeye, bu kıvrılan şekle bütün gücüyle vurma­ya devam etti.

Fakat sonra kaydı—ufak bir tökezlemeydi, ancak ejderha krakn ondan uzaklaşmasına, yere tekrar sağlam basmasına izin verecek cinstendi.

"Kızd Gölge!" diye hırladı Greensparrow. "Benim için ne kadar büyük bir dert oldun!"

Luthien ayağını yere basü ve bir kez daha hücuma kalkmak üzere deri atddı, fakat o pençe ve diş karmaşasının arasına dalmanın kesin­likle ölmek olduğunu anlayınca, aniden durdu.

"Aylardır bu am bekkyordum," dedi Greensparrow. 'Y'aratnğın sorunları sana ödetmek için. Belsen'Krieg ve Morkney, Paragor ve kulaklarıma kadar ulaşan o özgür Eriador saçmalıkları için."

Luthien deri doğru bir adım atti ve kıkcını savurdu, ancak henüz kıkcı yarı yolu almadan, o ydana benzer boynun ona doğru ısırma hareketi yapmasıyla, kendisini geriye doğru düşerken buldu. Çamu­run içine düştü ve geriye doğru emekledi. Greensparrow onu takip edemeyecek kadar fazla gülüyordu.

"Onun ölümünü izle, Brind' Amour," diye azarladı ejderha kral. "Bütün umudarının parçalandığını gör."

Luthien Brind' Amour'a doğru baka ve büyücü aruk ona kanlmak üzere hazır olması için dua etti. Ancak Brind' Amour bu sefer ona yardım edemeyecekti. Büyücü yerde kaldı, güçlükle oturur vaziyette durabikyordu. Özelkkle o son atuğı yddırımla büyüsü bitmiş, tüken­mişti. Ejderhanın gücünün önemk bir bölümünü almış, hatta onu

Page 367: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

şimdiki haline getirmişti, ama Greensparrow'u öldürememişti. Luthien dikkade düşmanını inceledi. Ejderha kral kesinklde yara-

lanmışn, ağaçtan ve ydckrımlardan ve Luthien'in kendi vahşi saldırı­sından büyük ölçüde zarar görmüştü. Greensparrow'un boynunda büyük yara izleri vardı ve yüzünün bir yanına darbe almışn. Kanada-rından birisi arkasında düzgünce kadanmışü, ama diğeri garip bir açıyla saüamyordu, açıkça kırdmışn.

Luthien ayağım alanda yavaşça kaydırdı. "Ya da, belki de seni öldürmemekyim," diyordu Greensparrow,

bakışları Luthien'den çok uzaklara dalmışu. "Belki de seni itiraf et­miş bir yalancı, bir taht düşmanı olarak, Carksle'ye geri götürmek-yim. Belki de seni Deanna Değerk'yi gözden düşürmek için kuUana-bikrim," diye düşündü yarauk ve tekrar ona baknğında—Luthien ayağa kalkıp, hücuma geçmişti!

Greensparrow kafasım genç Bedwyr'i ısırmak üzere deriye doğru hareket ettirdi, fakat çok geç kalmışa. Luthien alçalan ağzın aluna gelerek, kıkcını ucunu yukanya kaldırdı ve Blind-Striker ejderha krakn alt çenesine, puUarını ve derisini, çatalk eklini ve damağını delerek girerken, Greensparrow'un kendi sürati kendi zararına olmuşttı.

Luthien deriye doğru basnrmaya devam etti ve tüm gücüyle asıkr-ken, canavann sallanan koUanna yakalanmamak için umutsuzca çırpındı.

Greensparrow nsladı ve çırpındı ve Luthien aruk kıkcı tutup sabit duramıyordu. Greensparrow yana doğru silkelenirken, ayaklanın yerden kesüdi, ancak Blind-Striker hala yerinde duruyordu ve Luthien yerden havalandı.

Pençek bir el açıktaki kaburgalanna kuvvetk bir darbe indirdiğin­de, parçak zırhı ve onun alnndaki kakn deri elbise, eski ve narin bir kağıt parçasıymışçasına yırtddı. Parlak kandan çizgüer oluştu, yarala-nndan biri öylesine derindi ki, Luthien'in kaburgası görünüyordu.

Acıya karşı inleyerek, hala ttıuınmaya devam etti, fakat sonra öteki darbe geldi, bu seferki tırmalamıyor, yumrukluyordu, darbe o kadar şiddetkydi ki, Luthien kıkcıyla birlikte uçtu.

Blind-Striker girdiği yerden çıkarken, ejderha krakn kafası şiddede yana sarsddı ve Greensparrow bir dizinin üzerine çöktü, bu korku içerisindeki Luthien'e sürüklenerek bataklığın örtüsüne kaçma imka­nı verdi.

Page 368: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Fakat yaratık koklayarak ve hırlayarak, genç Bedwyr'in kulakların­da çınlayan laneder okuyarak, çabucak takibe geçti. Daha önce asla bir savaştan kaçmamışa, ne Morkney'den, ne şeytan Taknapotin'den. Ama bu yarattk, ne kadar yarak olursa olsun, her ikisinin de ötesinde, çok kötü ve çok korkunç bir yaraaka.

Ve böylece Luthien koştu, yalpalayarak ve kolunu kanamayı dur­durmak için yan tarafına bastırarak. Peşinden gelen burun çekmeleri duydu, Greensparrow'un damlayan kan izlerini takip ettiğini bikyor­du.

Yaratık tam arkasındaydı. Luthien bir çığlık atu ve eknden geldi­ğince hızla koşmaya başladı, ancak ayağı yeryüzüne çıkmış bir ağaç köküne takddı ve yüz üstü düştü.

Bütün duyulan ona yolun sonuna geldiğini, ölmek üzere olduğunu haykınyordu!

Uzun bir süre geçti; Luthien canavann nefes akşlanm duyabikyor-du, sadece bir kaç ayak arkasmdaydı. Greensparrow neden işini bittirmiyor? diye merak etti.

Pelerini. Pelerini yüzünden olmakydı. Luthien başkğın altından bakmaya cüret etti, o korkunç ejderha gözlerinin lamba gibi ışdusının etrafı taradığım görebiliyordu. Luthien nefesini tuttu, kendisini hiç kıpırdamadan durmaya zorladı.

Bulunacakn; Greensparrow'un yakında bu bilmeceyi çözeceğini bikyordu, ancak yukanlarda bir yerlerden bir çarpma sesi geldi ve hızla koşan Riverdancer'ın beyaz derisi görüntüye girdi.

Greensparrow genç rakibinin bir şekdde önüne geçtiğini, tekrar a-tina bindiğini düşünerek inledi. Eğer hayvan havaya yükselmişse, onu arük yakalayamazdı!

Ejderha kral buna izin veremezdi, o yüzden deriye aülarak takibe başladı ve göremediği bir şeye takddı.

Greensparrow takddığı şeye pek dikkat etmedi ve ağır ayağı Luthien'in nefesini kesti. Genç Bedwyr olduğu yerde kalarak, ejderha krakn Riverdancer'ın peşinden gitmesine izin verebilir, bu sırada Brind' Amour'a geri dönebilirdi.

Ancak Luthien önünde bir şans gördü ve ne kadar korkmuş olursa olsun, ne kadar acı çekiyor olursa olsun, bunu kaçırmadı. "Özgür Eriador!" diye haykırarak, genç Bedwyr kendisini üeri fırlatü, yaratığı kendisini yerden kaldırırken yakaladı. Blind-Striker'ın ucu pullan yırta-

3<Z>2

Page 369: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

rak ve omurgasını sıyırarak, sertçe tam kanatlannın araşma girck. Luthien ilerlemeye devam etti, tam Greensparrow'un sırtına adadı

ve yaratık dönmeye çakşırken, onun kırık kanadım tutarak kendisine sağlam bir yer edinmeye çakşü.

Greensparrow zavalk inşam ezecek şekdde omuzlanm eğip, takla ata. Luthien adamaya çakşa, kıkcım yaratığın sırtından çıkardı ve kanadım ittirdi. Greensparrow takla atarken adamayı başardı, ancak ejderha kral kendisini Luthien'in üzerine getirecek bir sıçrama yapü ve Greensparrow sertçe üzerine düşerken, adamın nefesi kesddi.

Yere çivdenmişti, ejderha krakn korkunç yüzü sadece bir kaç san­tim yakınındayken, kaçacak hiç bir yeri yoktu. Bu şekdde bir saniye kalddar, garip bir yüz ifadesiydi, Greensparrow'un ejderha yüzünde, belki de bir şaşırma ifadesi vardı.

Luthien o parçalanmış ağzın onu ısıramayacağını bikyordu, fakat kollan göğsüne yapıştırılmışa ve eğer Greensparrow yüzüne doğru boynuzlanyla hamle yaparsa, onu engedeyemezdi. Umutsuzca müca­dele etti, bit işe yaramadı. Nefes bde alamıyordu ve göğüs boşluğuna doğru bir şeyin sapının bastırdığını hisseti, birazdan anladı ki bu kendi kdıcıydı!

Luthien'in gözleri ardına kadar açddı. Eğer bu kdıcının sapıysa, o halde Blind-Striker doğrudan yukanya kalkıkn. Ama eğer ejderha kral onun üzerindeyse...

"Zavalk aptal çocuk," dedi Greensparrow, sesi sakindi ve kelime­lerine damlayan kanlar eşlik ediyordu. Yaratık hafifçe ve olanlara inanamayarak bir kahkaha ata. "Beni öldürdün."

Luthien buna karşılık veremeyecek kadar şaşkındı. "Ama ben de seni öldüreceğim," diye söz verdi Greensparrow ve

Greensparrow boynu de boynuzlu kafasını havaya kaldınp, keskin boynuzlanın Luthien'in yüzü üe bir hizaya getirince, Luthien'in bu iddiayı reddedecek hiç bir lafı veya hareketi yoktu. Ejderha kral saldı-ramadan ölse büe, üzerine düşen boynuzların ağırkğı Luthien'in işini kesinlikle bitirirdi.

Ölümü cesarede karşdamaya, çığkk atmamaya çakşa. Ancak kafa­sımn yanından gelen büyük bir gümbürtüyle ve çamurlu çimen par­çalanırın üzerine gelmesiyle, konsantrasyonu dağddı, Riverdancer dörtnala koşup, arka ayaklanyla ejderha tam hamlesini başlattığı anda, kafasına sert bir darbe mdirdi.

Page 370: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Greensparrow'un boynu şiddetle yana doğru sarsddı; kafasını çe yere çarptı.

Ejderha kral hiç hareket etmeden yatıyordu.

Page 371: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Kendisini ölü yaratığın altından çıkarmak Luthien'in biraz zama­nını aldı. Altından çıkaktan sonra bile, pisliğin içerisinde uzanıp, nefesini düzenlemeye çalışarak ve yakıcı acının yakında geçmesi için dua ederek epey zaman harcadı. Her nasılsa ayağa kalkmayı başardı. Ve sonra neredeyse düşüyordu, yeniden sadece bir at olan, Brind'

Page 372: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Amour'un kanatlarından eser kalmayan, sevgik Riverdancer'ına tu­tundu ve ata sıkıca sarddı.

Luthien ölü durumdaki ejderha krala bakn, hlind-Striket'va. işlenmiş sapı yaranğın sırnndan çıkmışa. Riverdancer'ın önderkğinde, ann gücünü kullanarak, Luthien kıkcım geri alabilmek için, öl" ejderha krala gitti. Sonra Luthien aü Brind' Amour'a götürdü ve genç Bedwyr büyücüyü, açıkça baygın bir halde sırt üstü yatar vaziyette olsa da, nefes akrken görmekten ötürü gerçekten rahadamışa.

Brind' Amour'u Riverdancer'ın sırnna çıkarmak uzun bir zaman almışn. Bu iş bitince, gece çöktüğünde batakkkta olmaya hiç niyeti olmayan Luthien, an oradan mümkün olduğunca banya doğru gö­türdü.

Şans onunlaydı ve güneş baraktan uzun bir süre sonra, Luthien Saltwash'dan çıkarak, güneydoğu Avon'un engebek arazisine geldi. Ateş yakmak istemişti, ama çimlerin üzerine düştü.

Ertesi gün şafağın ilk ışıklarıyla uyandığında, Brind' Amour'un ne­şeyle üzerinde durduğunu gördü. "Bugün aa sen süreceksin," dedi büyücü göz kırparak, "önümüzde uzun bir yol var, oğlum."

Brind' Amour onun ayağa kalkmasına yardım etti ve Luthien yara­larının arak o kadar acı vermediğini fark etti. Kaburgalanndan birine bakn ve orada kakn çamurlu bir kanşım gördü ve Brind' Amour'a yaralarım iydeştirmek için biraz büyü ekleyip eklemediğini sormasına gerek bde yoktu.

"Uzun bir yol," dedi büyücü yeniden, bir gözünü kırparak. "Fakat bu sefer yolun sonu çok daha güzel bir yer olacak!"

Gerçekten de öyleydi, çünkü yol arkadaşları Carksle'ye geri dön­düklerinde Deanna Değerk Avon krakçesi olarak hak ettiği yeri al­mışn. Şüphe duyan ve korkmuş halka yapmış olduğu konuşma gönül akcı ve özür düeyici, ancak sertti. Kan bağı hakkından dolayı geri gelmişti. Bunu kabul etmeleri gerekiyordu, ancak Deanna asd testin ve geri dönmesinin asd nedeninin, onun önderkğine muhtaç olan insanların hayat kalitelerini yükseltmek olduğunu anlayacak kadar zekiydi.

Hükümdarkğının, üpkı babasının döneminde olduğu gibi, herkesin iyiliği için, nazik ve add olacağına söz verdi.

Onun ve onu destekleyenlerin umutlan, o sabah iyileşmiş River-dancer'a binen, Luthien ve Brind' Amour ejderha krakn, şeytani

Page 373: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

Greensparrow'un gerçekten öldüğü haberiyle Carksle'nin parlak kapdarına geldiğinde, nasd da artmışa!

Bu hadedilince, Deanna hızla harekete geçd. Brind' Amour'un öz­gür Eriador'un meşru krak olarak tanıdı ve aym özerkkği Baranduine Kral'ı Ashannon McLenny'e ve DunDarrow Krak Belkck dan Burso'ya da önerdi. Sonra dördü İsenland'k Asmund de bir ateşkes imzaladılar, gerçi onurlu Huegoth kralını ikna etmek için, üstü kapak bir şekdde savaş tehdidinde bulunmak gerekti. Çünkü Avon Deni-zi'nin üç kral ve bir krakçesi, kukanndan hiç birinin Asmund'un savaşçdarı tarafmdan köle olarak anılmayacakları konusunu ısrarla direttiler.

Savaş gemüeri boşalaldı; bir daha asla gün ışığım göremeyeceğine inanan adamlar, Tannya şükranlanm sunarak Stratton'ın kıydannda dizlerinin üzerlerine kapanddar.

Asmund'un savaşçdanmn evlerine gitmek için kürek çekmeleri ge­rekecekti!

Bu iş haUolunca, Brind' Amour kendi işleriyle, aralarında değerk ve sevgik arkadaşı olan ve ülkeye gelen bu değişikkkte önemk rol oynayan, yan-elf kahramanın da bulunduğu, ölü Eriadorlulann uy­gun şekdde gömülmesi işiyle dgdendi.

Siobahn ebedi uykusuna yannlırken, Luthien de gözyaşlannı tutamıyordu ve sadece Okver'ın yıkdmış görüntüsü ile Katerin'in dayanıklıkğı, Luthien'e kendisinin de buçukluk dostu için güçlü ol­ması gerektiğini hatırlattı.

Deanna'mn tahta çıkmasından sonraki ük hafta acı doluydu; bir sonraki hafta, Avon krakçesi tarafından dan edden, iki hafta sürecek kudamalar başladı. Asmund ve Huegothlar'a veda partisi olarak başladı, fakat partinin devam edeceğini gören pragmatik barbar, fikrini değiştirdi ve yorgun savaşçdanmn bir süre daha kalmalanna izin verdi.

Şenkklerin ilk gecesinde, Deanna'nın masasındaki yüz kadar ko­nuk oka basa ziyafet çektikten sonra, Brind' Amour Luthien ve Okver'i, Kayryn Kulthwain ve Yönetici ByUewyn'i bir kenara çekti. "Greensparrow kralkğını dükleri arasında bölmekte hakkydı," diye açıkladı kral. "Caer MacDonald'daki meşgul koltuğumdan kralkğı-mın her bir yanma erişemem."

"Biz seni kral olarak kabul ediyoruz," diye ona garanti verdi Yöne-

Page 374: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

R . A . S A I V A I O R E

tici Byllewyn. Brind' Amour başım salladı. "Ve ben sana resmi olarak yeni bir i-

sim veriyorum, Gybi Dükü," diye açıkladı. "Ve sen Kayryn Kulth-wain, benim Eradoch Düşesim olacaksın. İnsanlarını iyi yönet, ada­lede ve Caer MacDonald'ın seni destekleyeceğini bderek."

İkisi de eğderek selam verdi. "Ve sizler, benim en değerk dosdarım," diye devam etti Brind'

Amour, Luthien ve Okver'a dönerek. "Bana Bedwydrin'de bir dük veya kont bulunmadığı, fakat işler yoluna konulana kadar onun yeri­ne bakmak üzere sadece bir vekikn atandığı söylendi."

"Bu kadarı doğru," diye itiraf etti Luthien, kalbi bu görevde ol­mamasına rağmen, ses tonunu kendisine verilecek onura uygun ola­rak tutmaya çakşu. Luthien yönetimlerle ve görevlerle yeterince uğraşmışu ve artık tek istediği uzun bir yolda özgürce dolaşmaku.

"Bu yüzden sana Bedwydrin Dükü unvanını bahşediyorum," diye dan etti Brind' Amour. "Ve her üç adamn; Bedwydrin, Marvis ve Caryth, kontrolünü veriyorum."

"Marvis ve Caryth'in zaten birer kontu var," diye itiraz etmeye ça­kşu Luthien.

"Onlar da sana ve bana karşı sorumlu olacaklar," diye yanıt verdi Brind' Amour sakince.

Luthien tuzağa düşmüş hissetti. Kralının emrini nasd reddedebi­lirdi, özelklde de bu emir hemen hemen herkesin en büyük kompk-man olarak gördüğü bir şeyse? Okver'a bakn, sonra bakışları buçuk­luğu geçerek, sahnede neşeyle dans etmekte olan Katerin'e yöneldi. Orada Hale'k kızd-saçk kadının eşkğinde, Luthien aradığı cevabı buldu.

"Bunu kabul edemem," dedi açıkça ve sözleri hem Kayryn'i, hem de ByUewyn'i şaşırtu.

Okver onu sert bir şekdde dürttü. "Söylemek istediği şey, bu de­ğüdi," diye kekeledi buçukluk ve Luthien'i yana çekmeye başladı.

Luthien küçük dostuna gülümsedi; Okver'ın Brind' Amour'un Luthien'e önerdiği tekkfin hepsine sağlayacağı rahat yaşamdan başka bir şey istemediğinin farkındaydı.

"Gerçekten onur duydum," dedi Luthien krala. "Ama ben bu un­vanı kabul edemem. Bizim yöntemlerimiz krakann buyruklarının ötesinde, sizin kardeşkğinizin kurulmasından da önceki zamanlardaki

Page 375: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

geleneklere dayanıyor." Aşağdanmaktan ziyade meraklanan Brind' Amour, kafasım dikleş-

tirdi ve ak sakakm sıvazladı. "Ben Bedwydrin tahtının yasal varisi değdim," diye açıkladı

Luthien, "çünkü ben Gahris Bedwyr'in en büyük oğlu değilim." Bu bütün gözleri dans pistine, Katerin'e ve onun partnerine,

Ethan Bedwyr'e çevirdi. Brind' Amour çifti ve Asmund'u yanına çağırdı.

Ethan'ın bu tekkfe verdiği dk tepki tahmin edüebilir ve kabaydı. "Ben Huegoth'um," dedi beklenen bir şekdde.

Katerin ona güldü ve meşru soyunun açık bir belirtisi olan tarçın-gözleri, bakışım ona çevirirken parladı.

"Sen Bedwyrsin," dedi kadın, bir adım bde geri atmadan. "Sözle­rin ne derse desin, Gahris'in oğlu, Luthien'in ağabeyisin."

Ethan padamamn eşiğinde titredi. "Sadece evinin düştüğü duruma dayanamadığın için Bedwyd-

rin'den ayrddın," diye devam etti Katerin. "Artık evini kendi hayakndeki gibi yapabilirsin," diye ekledi Brind'

Amour. "İnsanlarını bu büyük değişildik anında terk mi edeceksin?" "Benim insanlarım mı?" diye alay etti Ethan, Asmund'a bakarak. Okver deBurrows'un büyük bir kısmı, rahatkğı seven buçukluk ya­

pısı, Ethan'm tekkfı reddetmesini, böylece Luthien'in tahta geçmek zorunda kalmasını ve Okver'ın da onun yamna giderek gerçek bir lüks içinde hayatım sürdürmesini istiyordu. Fakat bu baştan çıkancı-kk bde sadık buçukluğu, en iyi dostunun arzularından alıkoymaya yetmedi. "Asmund bile Ethan Bedwyr gibi bir dostun üç adada söz sahibi olmasının iyi olacağına katılacaktır," diye araya girdi Okver, fırsatı değerlendirerek. "Belki de kaderin budur Ethan, Gahris'in oğlu. Huegothların dostu olan sen, senden ve senin küçük Ethan-kdıkk çocuklarından bde daha uzun sürecek bir ateşkese, banşa ve dosduğa imza atabilirsin."

Ethan cevap verecek oldu, fakat Asmund onun sırana sertçe vur­du ve kükreyerek güldü. "Benim için bir evlat gibi oldun," diye zar zor konuştu, açıkça içkiyi biraz fazla kaçırmış olan, Huegoth krak. "Fakat tahtımı ele geçirme şansın olduğunu düşünüyorsan. . .!" Ye­niden kükreyerek güldü.

"Kabul et, evlat!" dedi Asmund tekrar sakinleşince. "Ait olduğun

sy-5

Page 376: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

yere git, sadece nerede olduğunu unutma!" Ethan derin derin içini çekti, bakışlarını Katerin'den Asmund'a

sonra Luthien'e ve en sonunda Brind' Amour'a çevirdi, bir nevi kabuüenmiş, bir nevi umut dolu bir şekdde başım salladı.

* * * * *

Sadece algı yanılması, Avon Denizi'nin krallıklarım sarmalayan umut nedeniyle olabilirdi, ama bu yd kış o kadar da sert geçmiyordu. Şaşırtıcı derecede az sıklıkta gerçekleşen kar yağışları bde hafif ve yumuşaktı, narin bir battaniye gibi çöküyordu. Ve kış fazla uzun sürmedi; son kar yıkn ikinci ayı bitmeden düştü ve üçüncü aym orta­sında, tarlalar bir kez daha yeşermişti ve rüzgarlar ılık esiyordu.

Böylece cank bir sabah vakti Luthien, Katerin ve Okver Carksle'den ayrdddar. Brind' Amour ve Eriador ordusu çoktan Caer MacDonald'a, Ethan Bedwyr Bedwydrin'e, Ashannon McLenny ve donanması Baranduine'e ve Belkck dan Burso DunDarrow dönmüş­tü, yeni konumlarının sorumluluklanm almak üzere hazırdılar. Fakat Luthien ve iki yol arkadaşı için bu sorumluluklar Greensparrow'un ölümüyle ve Krakçe Deanna Değerk'nin resmi olarak Avon tacım giymesiyle sona ermişti. Bu yüzden üçlü Carksle'de oyalanarak, Avon'un en büyük şehrinin ihtişamından yararlanmışu. Kaybettikleri dosdanmn üzüntüsünü, geçmişte dosdanyla yaşadıklan güzel andar-da yaşatarak, kışı savaşın yaralannı sarmakla geçirdüer.

Fakat Carksle bde, bu kadar büyük olmasına, bu kadar eğlence do­lu olmasına rağmen, üçünün, en çok da Luthien Bedwyr'in kalbinde yer alan macera arzusunu dinclirmeye yetmedi ve böylece karlar te­mizlendiğinde ve rüzgar dik esmeye başladığında, Luthien Riverdancer'ın üstünde kuzeye doğru giden yolda arkadaşlanna ön­cülük etti.

Bir kaç gün boyunca rahat rahat at sürdüler, her köyde, her çiftlik evinde hoş karşdanmalarma rağmen, genelkkle kendi başlarına kak­yorlardı. Dostlan kış uykusundan uyanan hayvanlar ve her gece ses­siz ve karanlık tarlaların üzerinde panldayan yddızlardı.

Üçlünün kafasmda kesin bir rota yoktu, ama kaçınılmaz olarak ku­zeye, Iron Cross'a ve onun ardındaki Caer MacDonald'a doğru derüyorlardı. Gidecekleri yeri açıkça konuşmadan önce, dağlar artık

Page 377: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

rahatlıkla görülebikyordu, Speythenfergus Gölü çok geride kalmıştı. "Caer MacDonald'ın Carksle'den pek de farkk olacağını

sanmıyorum," dedi bir sabah Luthien, kamptan yeni kalktıklarında. Yine hava mevsim normaderinin üzerinde sıcak ve davetkardı, güneş tepede parkyordu, rüzgar güneyden hafifçe esiyordu.

"Ah, evet fakat benim çok-yakın dostum Brind' Amour Caer MacDonald'da hüküm sürüyor," dedi Okver neşeyle, Threadbare'ı tekmeleyerek, Katerin'in kestane renkk atının önüne geçirdi ve Riverdancer'ın yamna geldi.

Okver yanından geçerken Katerin gülümsemiyordu; onun düşün­celeri de, Caer MacDonald'da ve böylesine huzur dolu bir yerin getireceği can sıkınnsındaydı.

"Bu kadarı doğru," dedi Luthien. "Öyleyse," diye mantık yürütmeye başladı Okver, "bir tüccar-

lalıklımn evine girer de yakalanırsak—kimse meşhur Okver deBur-rows ve onun Kızd Gölge adamım yakalayamaz!" diye çabucak ekle­di Okver arkadaşlan adan üzerinde gekp, birden bire durup, ona merakla baknklanm görünce.

"Kızd Gölge adamı mı?" diye sordu Katerin. "Caer MacDonald'a hırsız olarak gitmeyeceğiz, Okver," dedi

Luthien basitçe, bu Okver'ın açıkça zaten bddiği bir şeydi. Buçukluk omzunu sükti; Katerin ve Luthien birbirlerine bakular ve bdgiççe gülümsedder, sonra adarını bir kez daha deri doğru sürdüler.

"Neden gitmemize gerek olsun ki?" diye sordu Okver. "Elbette, dört bir yanımız eğlence, yiyecek ve güzel kadınlarla dolu olarak sarayda yaşayacağız! Tabi ki de sadece şaka yapıyordum; bana veril­miş bu kadar çok şey varken, neden çalmak isteyeyim ki?"

Luthien'in bir sonraki sorusu arkadaşlarım yeniden durdurdu. "O halde ne yapacağız?" diye sordu genç Bedwyr. "Ne yapmakyız?" diye sordu Okver, soruyu anlamayarak. "ikimiz evimizi kurup, çocuklarımızı mı büyüteceğiz?" diye sordu

Luthien Katerin'e ve kadının şaşkın ifadesinden bu olasıkğı Luthien'den daha fazla düşünmediği anlaşıkyordu. "O zaman hepi­miz Brind' Amour'a mı hizmet edeceğiz," diye devam etti Luthien, "sayısız parşömenlerini odadan odaya taşıyarak?"

Okver kafasını salladı, hala anlamamışu. Ancak Katerin anlamışa ve aslında, Luthien genç kadının doğru

Page 378: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

dürüst hiç düşünmediği bir şeyi gündeme getirmişti. "Ne yapaca­ğız?" diye Oliver'den daha çok Luthien'e sordu.

Genç Bedwyr ona bakü, görünüşteki geleceklerinin, yakın geçmiş­lerinin yoğunluğuna erişemeyeceği gerçeğini düşünürken, yüzü şüphe içerisindeydi.

"Caer MacDonald'da bizim için ne var?" diye sordu kadın. "Caer MacDonald Eriador'un tahüdır, dostumuzun kral olduğu

yerdir," diye cevapladı Luthien, ancak apaçık ortada olan bir şey üzerine kurduğu cümle, kadının sorusunu pek de iyi cevaplamadı.

Katerin başıyla bunu onayladığım belirtti, ama Luthien'e bunun tam olarak ne anlama gelebdeceğini açıklaması için, devam etmesini işaret etti.

"önemk bir. . ." diye başladı genç Bedwyr. "Bize ihtiyaç var. . . Brind' Amour'un elçdere ihtiyacı olacak," diye karar verdi en sonun­da, "Gybi'ye, Eradoch'a, Dun Caryth'e ve Charley Limanı'na gitmek üzere. Buyruklarını Bedwydrin'e götürmek için arklara ihtiyacı ola­cak. Ayrıca—"

"Yani?" Katerin'in bu basit sorusu Okver'i hazırkksız yakaladı ve Luthien'in görevine bağk konuşmasım henüz önem kazanamadan yarıda kesti—genç Bedwyr konuşmasına önem kazandırmaya çakşmıyordu!

"Savaş bitti," dedi Katerin basitçe. Okver inledi, en sonunda ikisinin bahsettiği şeyi anlamışü. İtiraz

etmeye, onlara kendderini bekleyen lüks şeylerden, övgülerden, güzel kadınlardan söz etmeye başlayacakü, fakat asknda, Okver tartışacak bir noktasının kalmadığım anlamışü, çünkü—buçukluk olan kısmı rahatkğı her şeye tercih ettiğini binlerce kez haykırmak istese de— kalbinde onlarla hem fikirdi. Savaş sona ermiş, Greensparrow tehk-kesi sonsuza kadar ortadan kalkmışn. Ve tepegöz tehkkesi de, en azından tahmin edüebilir bir geleceğe kadar, ortadan kalkmışn. Avon Denizi'nin en büyük üç adası banş içerisinde, tam bir anlaşma içeri­sindeydi ve arük ortaya çıkabdecek herhangi bir problem, yakın za­manda başlaükp kazandan mücadele de karşdaşurıldığında, gerçekten hafif kalacakü.

Luthien bu yüzden kuzey kralkğı Greensparrow'un Avon'undan bağımsızkğını kazandıktan kısa bir süre sonra Eriador tahtı için adı geçtiğinde tacı reddetmişti. Okver genç dostunu inceledi, her şey

3J-2

Page 379: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

açıkça anlaşılckğında başını salladı. Luthien bu yüzden Brind' Amour'un tekkf ettiği önemk mevldi Ethan'a bırakmışu. Bu, asknda, Luthien ve Katerin'in neden Carksle'de oyalanmak konusunda hem­fikir olduklarını gösteriyordu. Hakk bir savaş uğruna, damarlarında adrenaknle, aylarını harcamışlardı. Genç ve heyecan ve macera do­luydular; gerçekten de Caer MacDonald onlara ne verebilirdi?

"Avon'un ban ve güney kıydannda Dük McLenny. . .Kral McLenny üe yolculuk yaparken, onun sancak gemisinde bir çok saat geçirdim," dedi Katerin bir süre sonra, üçlü yeniden ilerkyordu, fakat artık daha yavaş derkyorlardı. "Bana en sonunda vahşi ve balta gir­memiş Baranduine'den bahsetti."

Luthien ona bakü, yüzünde yaramaz bir gülümseme belirdi. Okver inledi. "Balta girmemiş," diye tekrarladı, "ve bir kaç iyi kahramana ihti-

yaçlan var." "Bu kadının düşünce tarzım seviyorum," diye belirtti Luthien,

Riverdancer'ı dürtüp, baüya döndürerek. Okver yeniden inledi. Bir çok açıdan Luthien üe Katerin'i lüks içe­

risindeki yaşamı kabul etmeye, bebek-kıkldılarıyla bir yere yerleşmeye ikna etmeye, bu arada kendisi de Brind' Amour'un sarayında rahatça yaşayıp, şişmanlamak istiyordu. Ancak bir yandan da, Okver bunları sadece anlamakla yetinmiyor, aynı zamanda kendi düşüncesine rağ­men, bu yön değişikkğini onaykyordu. Yabani Baranduine, engebek ve kanunsuz, bir eşkıya buçukluğun biraz eğlence ve ganimet bulabi­leceği bir yer. Okver birden Luthien'le ilk tanışüklannda birkkte geçirdikleri tasasız günleri haürladı, Eriador boyunca yoüardaki tüc­carları soyarak at koşturuyorlardı. Şimdi buçukluk bir kez daha yol­larda bir yaşam hayal ediyordu; muhteşem peleriniyle Luthien ve eşkıya buçukluğun yanında olmasım isteyebdeceği en becerüdi yol arkadaşlanndan bir olan Katerin üe. Hayaknde canlandırdığı görüntü ilerlemeye devam ederlerken, tamamen bir hayale dönüştü, daha cank ve tamamen neşek bir hal aldı—ta ki buçukluk hayakndeki yankşkğı fark edene kadar.

"Ah, sevgik Siobahn'ım," diye yüksek sesle feryat etti Okver, çün­kü onun hayaknde, Baranduine'in yeşd kakn tepelerinde at koşturan grup üç değü, dört kişilikti. "Sadece sen de burada olsaydın."

Luthien ve Katerin buçukluğa bakarak, onun üzüntüsünü paylaşü-

Page 380: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral

lar. Güzel yan-elf de yanlannda at koşturuyor olsaydı, kendderini ne kadar daha bir bütün hissedeceklerdi!

"O zaman çifderin çifti olurduk!" dedi Okver, ses tonu düzelerek, çocuksu yüzündeki o neşek gülümseme artarken, gamzeleri öne çıkı­yordu. "Kendimize iki-iküi derdik ve o zaman o şişko tüccar-kıkkldar korksun bizden!"

Luthien ve Katerin çaresizce güldü, savaşın asla tam olarak iyüeş-meyecek yaralanyla leke sürülmüş bir mutiuluk.

Page 381: R. A. Salvatore - Kızıl Gölge 3 Ejderha Kral