Psikoterapide Bütünleşme Dergisi · *Sarah J. Krueger ve Carol R. Glass, Psikoloji Bölümü, Amerika Katolik Üniversitesi. Bu makale ile ilgili yazıúmalar, Sarah J. Krueger’e
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Psikoterapide Bütünleşme Dergisi www.apa.org/pubs/journals/int
Psikoterapide Bütünleşme ve Psikoterapi İttifakı: Kısa Süreli Psikodinamik Tedavi Modelinde Bilişsel Davranışçı Tekniklerin Kullanımı
Rachel E. Goldman and Mark J. Hilsenroth Jesse J. Owen Jerold R. Gold ................................................................................................................. 64
Sosyal Anksiyete Hastalarında Temel İnançları Değiştirmeye Yönelik Bütün-leştirici Bir Yaklaşım
Anksiyete Çok Boyutlu Müzik Terapisi (ÇBMT) (Goldbeck, 2010)
Müzik, davranışçı, aile sis-temleri
Yok (deneme çalış-ması inceleme sü-recinde)
Not: Deneysel destek: Önemli miktarda = > 4 sonuç araştırması; Bir miktar = 2-4 sonuç araştırması; Başlangıç düzeyinde = 1 deneme araştırması veya vaka çalışmaları. Yok = bugüne kadar yapılmış araştırma yok.
Bütüncül Tedavi Programları
Kapsamlı bütüncül paradigmaların
tersine bütüncül tedavi programları
(bkz. Tablo 1), somut müdahale proto-
kolleri sunmaktadır. Yine bunun gibi,
birçoğu kılavuzludur ve bir kısmı da de-
neysel bir temel oluşturmaya başlamış-
tır. Bu bütüncül tedavi programlarından
birkaçı, çeşitli bozukluklar için geniş
çapta uygulanabilir olmakla birlikte, ço-
ğunluğu belirli sorunlar için tasarlanmış
gibi görünmektedir.
Kapsamlı Bütüncül
Tedavi Programları
Her biri etkinliği açısından başlangıç
düzeyinde desteğe sahip çok çeşitli te-
mel meseleye hitap eden üç tedavi yak-
laşımı tanımlanmıştır. Etkin Çok Boyut-
lu Psikoterapi (EÇP; Högberg ve Hälles-
töm, 2008), benzersiz bir bütüncül yak-
laşım, yani BDT tekniklerini farkındalık,
psikodrama ve EMDR ile bütünleştiren
kılavuzlu bir tedavi sunmaktadır. Bu
yaklaşımı geliştirenler, EÇP’nin tek bir
kurama sıkı sıkıya bağlanmadığını, onun
yerine bu yönelimler arasındaki ortak
etkenleri benimsediğini öne sürmekte-
dir. EÇP’nin amacı, çocukların ve ergen-
lerin kendilerini iyi hissetme, duygudu-
rumlarını yönlendirme ve denetleme,
olumlu ilişkileri artırma ve problem
çözme becerilerini geliştirme kapasitele-
rini artırmak için strateji belirlemede ve
uygulamada terapistlere yardımcı ol-
maktır. İntihara eğilimli çocuklarla ve
ergenlerle yapılan ilk pilot çalışmalardan
biri, katılımcıların klinisyenlerin değer-
lendirmelerine göre genel işlevlerinde
iyileşme yaşadığını göstermiştir
(Högberg ve Hällestöm, 2008).
Çocuklara yönelik ilk bütüncül teda-
vilerin biri olan Knell'in (1993) Bilişsel
Davranışçı Oyun Terapisi (BDOT), bir
oyun terapisi paradigmasının içine biliş-
sel ve davranışçı müdahaleleri katmakta
olup bunların tümü de gelişimsel bir
çerçeveyle donatılmıştır. BDOT'nin sa-
vunduğu, sorunlu davranışların uyum-
suz düşüncelerden kaynaklandığı, ancak
aynı zamanda çocuğun hislerine de eşlik
ettiği yönündedir. BDOT, terapide oyu-
na, birçok davranışçı yaklaşıma göre da-
ha fazla bir istekle yer vermekle birlikte
yine de, davranışçı ve bilişsel yönelimle-
rin kanıtla desteklenen tekniklerini de
kapsar. BDOT ilk tanıtıldığı zaman,
açıkça ifade edilen gerekçesi ve etkinli-
ğini destekleyen vaka çalışmaları ile gö-
rünüşe göre ihtiyaç duyulan bir bütün-
leşmeydi. O zamandan bu yana, küçük
çocuklara yönelik birçok BDT’de artık
oyun kullanıldığı düşünüldüğünde, BDT
alanı Knell’in görüşünü benimsemiş gibi
görünüyor.
Yakın zamanda geliştirilen Zihinsel-
leştirmeye Dayalı Bütüncül Ergen Tera-
pisi (ZDBET; Bevington ve Fuggle, 2012),
karmaşık ciddi zihinsel sağlık ihtiyaçları
olan ergenlerin tedavisi için kanıta daya-
lı farklı müdahalelerin tekniklerini bü-
tünleştirmede, geleneksel olarak psiko-
dinamik ya da “ilişkisel” açıdan kavram-
sal bir çerçeve olan zihinselleştirmeyi
kullanır. Kuramsal olarak ZDBET aynı
zamanda, zihinselleştirmenin tüm tera-
pötik yönelimler arasındaki değişimin de
esasını oluşturduğunu vurgular (Beving-
ton, Fuggle, Fonagy, Target ve Asen,
2013). ZDBET, görünüşe göre umut vaat
edici ve özellikle yeni teknolojileri be-
nimsemesi, disiplinler arası bir tedavi
KRUEGER ve GLASS 13
ekibi yaklaşımıyla gösterdiği uyum ve
yerel tedavi sağlayıcıları tarafından ger-
çekleştirilen uyarlamaları onaylaması
nedeniyle oldukça yenilikçidir. Açık
kaynaklı bir çevrimiçi tedavi kılavuzuna
uygulayıcılar tarafından ulaşılabilir.
Belirli Bozukluklara Yönelik
Bütüncül Tedavi Programları
Çocuk ve ergen bütüncül tedavi
programlarının çoğunluğu, belirli bo-
zukluklara yönelik olarak tasarlanmıştır:
travmatik stres, davranış problemleri,
DEHB ve anksiyete.
Travmatik strese yönelik tedavi-
ler. Bütüncül tedavi programlarının ço-
ğu, travmatik tepkiler, bağlanma sorun-
ları, duygusal ve davranışsal bozukluklar
ya da karmaşık yas gibi çocuğun yanlış
tedavisinin karmaşık sekelini hedefler.
Çocuk Ebeveyn Psikoterapisi (ÇEP; Lie-
berman ve Van Horn, 2011), en az bir
travmatik olay yaşamış altı yaş altı ço-
cuklara yönelik bir müdahaledir. ÇEP;
psikanaliz, bağlanma, gelişim, sosyal öğ-
renme ve bilişsel-davranışçı çerçeveleri
temel alır ve uygulamada oyundan fay-
dalanır. Bugüne kadar üç randomize
kontrollü çalışma gerçekleştirilmiş ve
yayımlanmıştır. Genel olarak, ÇEP’nin
çocukların travma sonrası stres bozuk-
luğu (TSSB) semptomlarını etkili biçim-
de azalttığı, davranış problemlerini
azalttığı, bağlanma güvenliğini artırdığı
ve anneye özgü zihinsel sağlık problem-
lerini azalttığı gösterilmiştir (Lieberman,
Ghosh Ippen ve Van Horn, 2006; Lie-
berman, Van Horn ve Ghosh Ippen,
2005; Toth, Maughan, Manly, Spagnola
ve Cicchetti, 2002; Toth, Rogosch, Manly
ve Cicchetti, 2006).
Travma Sistemleri Terapisi (TST;
Saxe, Ellis ve Kaplow, 2007), birden çok
travmatik deneyime kronik biçimde ma-
ruz kalmış 6-19 yaşındaki çocuklara yö-
nelik oldukça bütüncül bir tedavidir.
TST modeli, gelişimsel süreçleri, sistem-
ler perspektifini kapsar ve sosyal-
ekolojik çerçevelerle donatılmıştır. TST,
karmaşık travması bulunan çocukların
etrafındaki sosyal çevreyi doğrudan etki-
lemeye çalışır. TST kılavuzu herhangi bir
belirli kuramsal yönelimi doğrudan öne
sürmemekle birlikte, travma deneyimle-
rinden kaynaklanan uyumsuz inançları
ele almanın yanı sıra duygusal düzeni
iyileştirmek amacıyla, beceri geliştirme
ve bilişsel süreç becerileri gibi ortak BDT
unsurlarıyla birlikte terapötik fayda için
oyunu da kullanır. İlk açık çalışmalardan
biri, çocukların TSSB, davranış ve duygu
düzenlemesi ve sosyal çevreyle ilgili
semptomlarında anlamlı iyileşme (düşük
etki boyutu ile) sağladığını göstermiştir
(Saxe, Ellis, Fogler, Hansen ve Sorkin,
2005).
Travmaya Odaklı Bütüncül Oyun Te-
rapisi (TBOT; Gil, 2009), karmaşık trav-
ma deneyimi yaşamış çocuklara yönelik
yeni, umut vaat eden kılavuzlu bir teda-
vidir. Çocukların BDT'ye katılmak için
gelişimsel özellikleri hakkındaki kaygılar
Gil’i (2006) kısmen, dışa vurumcu tek-
nikler, yönlendirmeli ve yönlendirmesiz
oyun ve farkındalık müdahaleleriyle de-
neysel açıdan desteklenen Travmaya
Odaklı Bilişsel Davranış Terapiyi
(TOBDT; Cohen, Mannarino ve Deblin-
14 ÇOCUKLAR VE ERGENLER İÇİN BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ
ger, 2006) geliştirmesi için teşvik etmiş-
tir. Yapılan bir pilot çalışmada, semptom
azaltmada TBOT ve TOBDT arasında
anlamlı bir farklılık bulunmamış ve
travma ile ilgili semptomlar, her iki te-
davi koşulundaki 33 katılımcı bir araya
getirildiğinde anlamlı bir değişiklik gös-
termekle birlikte (Achilles, Gil ve Krue-
ger, 2011; Achilles ve Krueger, 2011) daha
fazla sayıda katılımcı ile tekrar yapılması
gerekmektedir.
Gil’in (2006) yönlendirmeli ve yön-
lendirmesiz terapi yaklaşımlarını bütün-
leştiren kavramını takip eden ve bundan
faydalanan Green’in (2008) Jungcu Ana-
litik Oyun Terapisi (JAOT) modeli, cin-
sel istismar geçmişi bulunan çocuklara
yönelik benzer bir bütüncül yaklaşımdır.
JAOT’de oyun, sanat, güdümlenmiş gör-
sellik, kum tepsisi ve masallar, güvenilir,
değerlendirici olmayan bir ilişki oluş-
turmak üzere bütünleştirilir. Bu müda-
haleler yönlendirmeli olarak, uyarılmayı
azaltmak ve stresi yönetmek için kulla-
nılmaktadır. Ek olarak, oyun içeriğinin
yapılandırılmış Jungcu yorumlamalarına
yer vermekte (semboller ve arketipler,
öfke ve duygunun bilinmeyen yönleri)
ve çocuğun kendilik kavramını, olumsuz
duygularına yer verecek şekilde geniş-
letmeyi hedeflemektedir. İlaveten JAOT,
terapistin bilinç dışını çocuk terapisinin
kritik bir bileşeni olarak kapsar, çünkü
terapistin çocuğun psişik acısını taşıdığı
düşünülür. Son zamanlarda JAOT, er-
genlerle kullanıma uyarlanmakla birlikte
(Green, 2010), bugüne kadar JAOT ile il-
gili bir sonuç araştırması mevcut değil-
dir.
Yakın zamanda geliştirilen bir başka
tedavi olan Çocuklara Yönelik Bütüncül
Yas Terapisi (ÇBYT; Pearlman, Schwalbe
ve Cloitre, 2010), çocuklar ve ergenler-
deki yas ve kayıp sorunlarını ele almak
üzere geliştirilmiştir. Öncelikli olarak bi-
lişsel davranışçı temelli müdahalelerden
faydalanmakla birlikte, ÇBYT aynı za-
manda aile sistemlerini, kişilerarası ve
anlatı yaklaşımlarını da bütünleştirir.
Tedaviye gelen çocuğun klinik sorunla-
rına yönelir ve aynı zamanda ebeveyn
güçlüklerini desteklemeye yardımcı olur.
Yerleşik bir kanıt temeline sahip unsur-
ları kapsayan ÇBYT, yas tutan çocukların
ihtiyaçlarını değerlendirmek, baş etme
becerilerini güçlendirmek, semptomları
ele almak (davranışçı, depresif, endişeli
veya travma sonrası) ve esnekliği güç-
lendirmek için yollar sunar. Bu yaklaşı-
mın henüz bir araştırma destek temeli
bulunmamakla birlikte iyi araştırılmış
birçok öğeyi kullanması nedeniyle umut
vaat edici görünmektedir.
Davranış problemlerine yönelik
tedaviler. Bütüncül tedavi protokolleri-
nin ayrıca davranış problemleri olan ço-
cuklar için etkili olduğu gösterilmiştir.
Örneğin Ebeveyn-Çocuk Etkileşim Tera-
pisi (EÇET; Eyberg, 1988) başlangıçta,
güçlü bir kanıt temeline sahip davranış,
duygu ve aile problemleri sergileyen kü-
çük çocuklar için geliştirilen oyuna da-
yalı ebeveyn eğitici bir programdır.
EÇET’de, bir çocuğun sorunlu davranış-
larını ele alırken, katkıda bulunan olum-
suz ebeveyn-çocuk etkileşim örüntüleri
değiştirilmeye çalışılır (Bell ve Eyberg,
2002). Tedavinin merkezinde yönlen-
dirmesiz oyun ve davranış olasılıkları
KRUEGER ve GLASS 15
bulunur ve bağlanma kuramı ve sosyal
öğrenme kuramı gibi kavramlar, tedavi
yaklaşımına katkıda bulunur (Herschell,
Calzada, Eyberg ve McNeil, 2002). Yakın
zamanda gerçekleştirilen bir inceleme-
de, davranış sorunları sergileyen çocuk-
lara sahip yüksek riskli ailelerde
EÇET’nin etkinliğini gösteren 30’un üze-
rinde randomize sonuç çalışması belir-
lenmiştir (Chaffin, Taylor, Wilson ve
Igelman, 2007).
Anti-sosyal davranış örüntüleri sergi-
leyen daha büyük çocuklar ve ergenler,
Çok Sistemli Terapiden faydalanabilir
(ÇST; Henggeler, Schoenwald, Borduin,
Rowland&Cunningham,2009). 1970’lerde
geliştirilen ÇST, kaynağını öncelikle sis-
temler ve sosyal-ekolojik kuramından
alan ve dokuz merkezi terapötik hedefi
benimseyen bütüncül bir tedavidir. Kli-
nisyenler, ÇST tedavi hedeflerine ve ço-
cuğun ihtiyaçlarına en iyi uyduğunu dü-
şündükleri kuramsal yönelimlerin her-
hangi birine ait teknikleri seçer ve genel-
likle, BDT ve yapısal aile terapisine ait
müdahalelere yer verirler. Bütünleşmeye
yönelik bu pragmatik yaklaşımın ran-
domize klinik çalışmalarda tutuklanma
oranlarını, uzun süreli hapsedilme oran-
larını, suç faaliyetlerini kendiliğinden
bildirme ve akran saldırganlığını azalt-
mada ve ailedeki uyumu artırmada ol-
dukça etkili olduğu gösterilmiştir (Bor-
duin ve ark., 1995; Henggeler, Clingem-
peel, Brondino ve Pickrel, 2002; Hengge-
ler, Melton ve Smith, 1992; Schaeffer ve
Borduin, 2005; Schoenwald, Ward,
Henggeler, Pickrel ve Patel, 1996).
Davranış sorunlarına yönelik bir
üçüncü bütüncül tedavi de Drell’in
(1992) Çok Boyutlu Tedavi Stratejisidir
(ÇTS). ÇTS'de psikodinamik, davranışçı
ve aile sistemleri perspektifleri, küçük
çocuklardaki tipik geliş sorunları (örn.
uyku, saldırganlık ve yeme sorunları) ele
almak üzere bütünleştirilir. Standartlaş-
tırılan bir biçimde uygulama için açık
olarak işlevsel hale getirilmiştir. Tedavi;
problemin netleştirilmesini, aileyle yapı-
lan görüşmeleri ve etkileşim içerikli se-
ansları içerir ve bu sırada kaynak sorun-
ların ve kişilerarası çatışmaların sahibi
aile, çocuğun geliş sorunlarının merke-
zinde olduğu şeklinde kavramsallaştırı-
lır. Bu anlayış, terapiste davranışçı mü-
dahale seçiminde kaynaklık eder. Bugü-
ne kadar ÇTS ile ilgili bir araştırma bu-
lunmamakla birlikte, çalışma yapmak
için mükemmel bir aday gibi görünmek-
tedir.
DEHB’ye yönelik tedaviler. Özel-
likle dikkat eksikliği hiperaktivite bo-
zukluğu (DEHB) olan çocuklara yönelik
bütüncül tedaviler, bugüne kadar bir
kanıt temeline sahip değildir. DEHB’ye
yönelik Kısa Süreli Oyun Terapisi
(Kaduson, 2006), oyun terapisini beceri-
ye dayalı müdahaleler ve ebeveyn eğiti-
miyle birleştirerek özel olarak DEHB bu-
lunan çocukların ihtiyaçlarını ele alır.
Kaduson bunu, çok boyutlu bir yaklaşım
içindeki deneysel olarak destekli teknik-
lerin bir kombinasyonu olarak tanıtmak-
la birlikte tedavinin esasını oluşturan
kurama dair açık, belirli bir husus sun-
mamaktadır. Görüldüğü şekliyle oyunu
sembolik bir ödül, ebeveyn koçluğu, uy-
gun disiplin stratejileriyle ilgili eğitim
16 ÇOCUKLAR VE ERGENLER İÇİN BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ
(zaman aşımı, katılım) ve sosyal beceri
eğitimi gibi bilişsel-davranışçı teknikler-
le bütünleştirir. Bu yaklaşım, sonuç araş-
tırması için umut vaat edici bir aday gibi
görünmektedir.
Portrie-Bethke, Hill ve Bethke (2009)
tarafından geliştirilen DEHB’ye yönelik
bir ikinci bütüncül tedavi yaklaşımı, se-
rüvene dayalı danışmanlık (SDD) ile Ad-
lerci oyun terapisini (AOT) bütünleşti-
ren bir terapi modeli önermiştir. Tedavi
çerçevesi kaynağını öncelikle, eşitlikçi
bir ilişki geliştirme, çocuğun üslubunu
keşfetme, çocuğun içgörü kazanmasına
yardımcı olma, çocuğu yeniden yönlen-
dirme ve yeniden eğitmeye odaklanan
AOT'den almaktadır. Bu terapi, bir dış
ortamda grup yaşantısal öğrenme unsu-
runu içeren bir SDD müdahale biçimini
kullanarak uygulanır. Tedavinin merkezi
hedefi, hiperaktivite ve dürtüsellik
semptomlarını ele almak amacıyla çocu-
ğun kendilik değeri ve önemli olma algı-
sı kazanmasına yardımcı olmaktır. An-
cak DEHB ile ilgili yapılan araştırma,
DEHB bulunan çocukların uygunsuz
davranma nedenlerinin, nasıl davranma-
ları gerektiğine dair bilgi eksikliğinden
kaynaklanmadığını ve bu nedenle, önce-
likle beceri veya bilgi aktarımına daya-
nan müdahalelere iyi bir yanıt verme ih-
timallerinin çok yüksek olmadığını gös-
termektedir (Barkley, 2006). Yine araş-
tırma, DEHB bulunan çocukların düşük
kendilik değeri algısıyla mücadele etme
eğiliminde olmadıklarını da öne sürmek-
tedir; aslında tam tersine, olumlu aldatı-
cı bir önyargı sahibi olma eğilimindedir-
ler (Hoza ve ark., 2004). İyi desteklen-
miş kuramsal bir temelin yokluğu, bunu
sonuç araştırması için daha az ideal bir
aday haline getirmektedir.
Anksiyeteye yönelik tedaviler. Ço-
cuk anksiyete semptomlarına yönelik
yalnızca bir bütüncül tedavi programı
belirlenmiştir. Çok Boyutlu Müzik Tera-
pisi (ÇBMT; Goldbeck, 2010), çocuk ank-
siyete semptomlarını ele almak üzere
müzik, davranış ve aile sistemleri yakla-
şımlarının bir bütünleşmesini sunar.
ÇBMT; psiko-eğitim, gevşeme, ebeveyn
beceri eğitimi, maruziyet etkinlikleri,
davranış analizi, duygulanım düzenleme
etkinlikleri, başa çıkma ve iletişim bece-
risi oluşturmayı kapsayan yapılandırıl-
mış bir protokoldür. Müzik, bu alanların
pek çoğunda gösterim ve eğitim aracı
olarak bütünleştirilir. NIH (National Ins-
titue of Health - Ulusal Sağlık Enstitüsü)
destekli bir klinik çalışma 2009 yılında
tamamlanmış ancak sonuçları henüz ya-
yımlanmamıştır.
Özetle, bütüncül tedavi protokolleri-
nin ortaya çıkışı, bütüncül çocuk klinik
uygulaması konusunda umut vaat eden
bir gelişim alanıdır. Sonuç araştırmasıyla
gösterdikleri uyum nedeniyle, alanda
bütüncül uygulama için bir araştırma
temeli geliştirilmesine yardımcı olabilir
ve saf biçimli yaklaşımlarla daha anlaşılır
karşılaştırmalara izin verir. Anksiyeteye
yönelik özellikle bütünleştirilmiş tedavi
protokollerinin yetersizliği, bu alandaki
yenilik ihtiyacını azaltan, çocuk anksiye-
tesine yönelik bu kadar çok etkili BDT
tedavisinin varlığını yansıtıyor olabilir.
Ek olarak, depresyona yönelik tedaviler
de yetersizdir, bunun nedeni muhteme-
len çocuklarla yapılan bütüncül uygula-
KRUEGER ve GLASS 17
manın hem anksiyeteyi hem depresyonu
diğer semptomlarla (örn. travma, soma-
tik güçlükler veya davranış sorunları)
birlikte ortaya çıkıyor şeklinde kavram-
sallaştırıyor olmasıdır.
Çocuklara Yönelik BDT’de
Bütünleşme ve Mevcut Eğilimler
Farklı bütüncül tedavi paradigmaları
ve programlarının ortaya çıkmasına ek
olarak bütüncül eğilimler de BDT teda-
visinin bir parçası haline gelmektedir.
Örneğin özümleyici bütünleşme, yalnız-
ca BDT olarak tanımlanan pek çok yak-
laşımda sıkça görülmektedir. Ayrıca ço-
cuk BDT tedavileri genel olarak, bütün-
cül tedavi kavramsallaştırmalarına para-
lellik gösterdiği görülen bir “sistemler
perspektifi”ne doğru ilerlemektedir. Ek
olarak kanıta dayalı hareket (esasen
BDT) içinde, bütüncül tedavi literatü-
ründe bulunan ortak etkenler yaklaşı-
mını yansıttığı görülen bir temel unsur-
lar yaklaşımı önem kazanmaktadır. Son
olarak, çocuklara yönelik sonuç araştır-
masında terapötik gelişmeyle ilgili sü-
reçleri inceleme yönündeki ilgi artmak-
ta, bu doğrultudaki ilerleme, bütüncül
paradigmalarla da uyum göstermektedir.
Özümleyici Bütünleşme
Özümleyici bütünleşme, sabit bir yö-
nelim içinde kullanım amacıyla diğer
yönelimlerden tutum veya tekniklerin
pragmatik olarak seçilmesine odaklanır
(Messer, 2001). Özümleyici bütünleşme
çocuk tedavisinde yaygın olmakla birlik-
te, özellikle bütünleşme doğrulanmadığı
zaman tanımlanması zor olabilir. Doğru-
lanmayan birçok bütünleşme, oyun tek-
niklerinin (sanat, hareket ve kum tepsisi
gibi tüm dışa vurumcu boyutları içerir)
kullanıldığı ve kendilerini yalnızca bir
BDT yaklaşımı olarak tanımlayan güçlü
bir kanıt temeline sahip tedavilerde gö-
rülür.
Örneğin Travmaya Odaklı Bilişsel
Davranışçı Terapi (TOBDT, Cohen ve
ark., 2006); psiko-eğitim, başa çıkma be-
cerileri ve travmaya alıştırmaya yönelik
bir anlatıyı kapsayan travmaya yönelik
kılavuzlu bir tedavidir. Oyuna dayalı
teknikler, çocukların sözel kapasitelerini
sınırlandıran dil yeteneklerindeki geli-
şimsel değişkenlik nedeniyle (Cohen ve
ark., 2006) açıkça desteklenmekle birlik-
te ne yazık ki çok az kılavuzlu oyun tek-
niğini içerir. Dolayısıyla TOBDT gibi te-
davileri uygulayan klinisyenler (özellikle
genç çocuklarla), oyunun kendilik du-
rumlarını bütünleştirmek ve sembolizmi
teşvik etmek gibi terapi amaçları için
kullanılan iyi geliştirilmiş psikodinamik
oyun terapi köklerine (örn. Frankel,
1998) ve zengin oyun terapisi literatürü-
ne (örn. Kelly-Zion, Schaeger, McCor-
mick ve Ohnogi, 2008) başvurmaktan
fayda görebilir.
Bütünleşmenin daha çok amaçlandı-
ğı bir örnek de, oyunu bir BDT çerçevesi
içinde bütünleştiren çocuk anksiyetesine
yönelik Coping Cat (Başa Çıkabilen Ke-
di) tedavisinde bulunmaktadır (Podell,
Martin ve Kendall, 2009). Oyunu, bir
yakınlık geliştirmek ve duyguları yön-
lendirmeyi kolaylaştırmak amacıyla kul-
lanır ve oyun tekniklerine örnekler su-
nar. BDT ve oyunun bütünleştirilmesiyle
ilgili bir başka kaynak da, Drews (2009)
18 ÇOCUKLAR VE ERGENLER İÇİN BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ
tarafından düzenlenen yakın zamandaki
bir cilt olup burada oyuna yer verilebilen
yönelim ve yolların çeşitliliğini sergiler.
Hem oyun tekniklerine yer vermeyi iste-
yen BDT terapistleri hem de çalışmala-
rını BDT müdahaleleriyle geliştirmeye
çalışan oyun terapistleri için yazılan
Drew'un çalışması, oyun ve BDT arasın-
daki bütünleşmenin açıkça ifade edilen
gerekçesini ve bütüncül bileşenlerin yer
aldığı terapilere örnekleri içerir.
BDT içindeki özümleyici bütünleş-
menin tüm örnekleri oyun içermez. Ör-
neğin March ve Mulle (1998), obsesif
kompulsif bozukluğa (OKB) yönelik bir
BDT tedavi protokolüyle anlatı teknikle-
rini bütünleştirir. Bu tedavi özel olarak,
“problemi dışsallaştırma” süreci üzerine
kuruludur ve çocuğun karşılaştığı zorlu-
ğu, hem çocuk hem de ebeveynin bir
araya gelip yenebileceği bir şey olarak
yeniden bir çerçeveye oturtmasına yar-
dımcı olmak amacıyla semptomlara kü-
çümseyici ve aşağılayıcı bir takma ed ve-
rerek başlar. Takip eden seanslarda ço-
cuk, etki etmeye başlamak amacıyla
OKB tarafından kontrol edilen alanın,
kendisinin kontrol ettiği alanların ve gri
alanların haritasını çıkarır. Sonraki ma-
ruziyet, alanın OKB’den temizlendiği
şeklinde bir bağlama oturtulur.
Sistemler Perspektifi
Genel olarak çocuklara yönelik biliş-
sel-davranışçı terapi, ilişkilerin dinamik
yapısı ve birbiriyle ilişkili etki gruplarına
dair farkındalığı kapsayan bozukluk ve
işleve yönelik bir sistemler perspektifini
benimsemeye başlamıştır (Chronis,
Chacko, Fabiano, Wymbs ve Pelham,
2004; Stormshak ve Dishion, 2002).
BDT’deki bu sistemik eğilim Mash’in
(2006) tüm BDT tedavi alanını, aile di-
namiklerini, sosyal sistemleri, eş zamanlı
hastalığı ve gelişim süreçlerini kapsadığı
şeklinde tanımladığı bir “bilişsel-
davranışçı sistemler perspektifi”ne doğ-
ru kaydığı şeklinde kavramsallaştırması-
na neden olmuştur. Mash’in mevcut
BDT eğilimlerini kavramsallaştırması
yakından incelendiğinde, BDT tedavile-
rinin artık iyi geliştirilmiş bütüncül ço-
cuk tedavisi yaklaşımlarıyla çok fazla or-
tak noktası olabileceğini önerdiği gö-
rülmektedir. Görünüşe göre sistemik
BDT, diğer yaklaşımların bir parçası olan
teknikleri ve kavramları kapsar. Dolayı-
sıyla saf biçimdeki BDT tedavileri ile bü-
tüncül tedaviler arasındaki boşluk görü-
nüşe göre daralmakta, bu makalede bir
BDT sistemleri yaklaşımı ile bütüncül
yaklaşımların bir kısmı arasında daha az
farklılık tanımlanmaktadır.
Temel Unsurlar
Çocuklara yönelik bir sistemik BDT
yaklaşımına doğru eğilime ek olarak ya-
kın zamandaki literatür, kanıta dayalı
tedaviler arasında ortak etkenleri ayırt
edip tanımlamaya başlamıştır. Çocuk te-
davisi alanında bunun en iyi örneği, saf-
laştırma ve eşleştirme modeli, kanıta da-
yalı müdahalelerin ortak unsurlarının
takdir edilmesine yol açan Chorpita’nın
çalışmasıdır (Chorpita, Becker ve Dalei-
den, 2007). Her bozukluk için etkili
anahtar unsurların tanımlanması (Chor-
pita ve ark., 2005a), klinisyenlerin geliş
sorunlarına göre tek tek hastalar için te-
KRUEGER ve GLASS 19
davi etkinliklerini seçmelerinde yardım-
cı olur. Chorpita, klinisyenlerin etkili te-
davilerin ortak unsurlarına erişebilmele-
rini ve bunları hastalarının ihtiyaçlarıyla
eşleştirmelerini sağlayan Web tabanlı bir
program olan Practice Wise adında bir
tedavi aracı oluşturmuştur. Birçok yön-
den bu ortak unsurlar yaklaşımı, prag-
matik bütüncül yaklaşımlarla sinerjik bir
etkiye sahiptir. Ancak Chorpita ve ark.
(2011), bu ortak etkenleri oluşturan araş-
tırmanın, çocuk tedavisi literatüründe
genel olarak bir sınırlandırmayı vurgula-
yan, uygulamayla ilgili değişkenleri ince-
lememesi bakımından sınırlı olduğunu
ifade etmiştir. Tedaviler genellikle, duy-
gulanım tanımlaması veya modülasyo-
nunu artırmak gibi, bir çocuğun bu kav-
ram veya becerileri öğrenmesine yar-
dımcı terapötik teknikler hakkında çok
az ayrıntıyla, anahtar unsurlardan veya
tedavi etkinliklerinden oluşur. Yine bu-
rada da bütüncül literatür, mevcut tek-
niklerin kapsamını genişletmeye yar-
dımcı olmakta faydalı olabilir.
Yakın zamanda, Weisz ve Chorpi-
ta’nın öncülük ettiği bu saflaştırma ve
eşleştirme yaklaşımı, depresyon, anksi-
yete ve davranım problemleri olan genç-
ler için bir tedavi olarak değerlendiril-
miştir (Weiss ve ark., 2012). Çocuklara
Yönelik Modüler Yaklaşım Terapisi
(MATCH) klinisyenlerin, kılavuz olarak
karar verme akış çizelgelerinin kullanıl-
dığı bir seçenekler menüsünden kanıta
dayalı prosedürleri seçmesini sağlar. Ge-
nelde, MATCH durumundaki çocuklar,
standart kılavuzlu, kanıta dayalı tedavi-
ler veya normal bakıma atanan çocukla-
ra göre anlamlı ölçüde daha dik bir deği-
şim eğrisi sergilemiştir. Bunun gibi ça-
lışmalar, bütüncül tedavilerin aslında
kanıta dayalı unsurlara göre nasıl üstün
olabileceğini göstermekte ve aynı za-
manda, karmaşık bütüncül tedaviler için
yenilikçi araştırma yöntemlerine bir ör-
nek sunmaktadır.
Değişim Mekanizmalarıyla İlgili
Araştırma
Chorpita'nın çalışması, çocuk terapi-
sinde semptom iyileşmesiyle ilgili süreç-
leri inceleme gereksinimiyle oldukça
uyumludur. Kazdin ve Knock (2003), ge-
lecekteki sonuç araştırmasının önemli
bir parçası olarak terapötik değişimin al-
tında yatan mekanizmalar hakkındaki
araştırmayı açıklamaktadır. Ancak mev-
cut sonuç çalışma tasarımlarının çoğun-
luğu, henüz bu mekanizmaları değer-
lendirmemektedir; bu nedenle, hangi
özel süreçlerin gelişmeyle ilgili olduğu
hakkında incelenecek çok şey vardır. Bü-
tüncül paradigmalar özellikle, kuramsal
süreçlerin birden çok perspektifle kar-
maşık şekilde anlaşılmasını içerme eği-
liminde olduğu için, değişim mekaniz-
malarını inceleyen araştırmacılar için
faydalı olabilirler. Bu karmaşık süreçleri
irdeleyen daha fazla araştırma ayrıca, bu
bütüncül paradigmalar için deneysel bir
destek sağlama görevi görebilir.
Özet olarak BDT tedavileri ve sonuç
araştırması, daha bütüncül bir yaklaşıma
yer vermeye başlamıştır. Özümleyici bü-
tünleşme, BDT içinde zorunlu görülme-
ye başlamakta ve BDT alanı, aslında da-
ha bütüncül olan daha “sistematik” bir
yaklaşımı benimsemektedir. Etkili teda-
20 ÇOCUKLAR VE ERGENLER İÇİN BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ
vileri anlamaya yönelik ortak etkenler,
bütüncül kurama paralellik sergiliyor gi-
bi görünmektedir. Son olarak, terapötik
değişimle ilgili süreçleri irdeleyen araş-
tırma gereksinimi, terapötik gelişmeyi
karmaşık insan içi ve insanlar arası sü-
reçlerden kaynaklanıyor şeklinde bir
çerçeveye oturtan bütüncül paradigma-
larla oldukça uyumludur. Özet olarak,
BDT alanının diğer tedavi yaklaşımları-
nın bazı yönlerini bütünleştirirken bü-
tüncül tedavilerin BDT unsurlarından
sıklıkla faydalandığı merkezi bir eğilim
ortaya çıkmaktadır.
Sonuçlar ve İzlenecek Yol
Psikoterapide bütünleşme, çocuk ve
ergen tedavisinin çok önemli bir parça-
sıdır. Bütüncül hareket içinde kapsamlı
bütüncül paradigmalar, birden çok
perspektiften esinlenen vaka kavramsal-
laştırması ve müdahale seçimiyle ilgili
incelikli bir yaklaşım sunar. Kanıta daya-
lı çağdaş çocuk tedavisi (çoğunlukla
BDT), psikolojik kuramı dışarıda bıraka-
rak neredeyse sadece standartlaştırılmış
protokoller içindeki terapötik etkinlikle-
re odaklanabilir (Chorpita, Daleiden ve
Weiz, 2005b). Dolayısıyla, bütüncül pa-
radigmaların daha fazla yayılması, bu
eğilimde sapmaya yol açarak mezun öğ-
rencilerin ve klinisyenlerin hastalarını
kanıta dayalı tekniklerle daha iyi eşleşti-
rebilmeleri için geliş sorunlarına dair
daha zengin bir kuramsal anlayış geliş-
tirmelerine yardımcı olabilir. Uygulama-
ya dayalı araştırma, klinisyenin aday va-
kaları kavramsallaştırmasının tedavi et-
kinliği seçimlerini nasıl etkilediğini ve
bu eşleştirmenin toplam tedavi etkinli-
ğini nasıl etkilediğini irdelemek için ge-
reklidir. Uygulayıcı klinisyenler ve araş-
tırmacılar arasında iki taraflı bir köprü
oluşturmak için çalışmalar halihazırda
başlamıştır (örn. Amerikan Psikoloji
Derneği, 2010). Umarız bu araştırma ça-
lışmaları, bütüncül çocuk uygulamasını
kapsayarak etkili klinik uygulama unsur-
larını daha ayrıntılı olarak inceleyecek-
tir.
Yakın zamanda geliştirilen bütüncül
tedavi protokolleri, sistemleştirilen ço-
cuk tedavi programları sunmakta ve
bunların çoğunluğu, özel çocuk bozuk-
lukları için tasarlanmaktadır. Travmaya
yönelik tedaviler, bu bütüncül program-
lar arasında büyük bir farkla en gelişmişi
olup bunu davranış zorluklarına yönelik
tedaviler takip eder. Bu alanların ikisi
de, sonuç araştırması avantajına sahip
olmakla birlikte, etkinlikleri için daha
güçlü bir kanıt temeli oluşturmayı sağ-
lamak amacıyla devamlı bir klinik araş-
tırma gerekmektedir. Buna kıyasla
DEHB, anksiyete ve depresyona yönelik
bütüncül tedaviler, nitelikli bütüncül te-
davi programlarının olmaması ve çok az
sonuç araştırması nedeniyle henüz geli-
şimini tamamlamamıştır. Anksiyeteye
yönelik BDT tedavilerine yanıt vermeyen
hastaların, ebeveyn sorunlarını ele alan
bütüncül yaklaşımlara nasıl yanıt verdi-
ğini incelemek için araştırma gerçekleş-
tirilmelidir.
Özümleyici bütünleşmelere, çocuk
BDT literatüründe sıkça rastlanmakta-
dır. Ancak bunlar genellikle doğrulan-
mamış olup oyun tekniklerini içerme
eğilimindedir. “Sistemik” bir BDT yakla-
KRUEGER ve GLASS 21
şımına doğru hareket, aslında hem kav-
ramsal hem de teknik bütünleşmeye
doğru bir harekettir. Yine de sistemik
BDT’de bütünleşme amacı olmadığı için,
bütünleştirdiği kavramlardan ve zengin
literatürden tam anlamıyla faydalan-
mamaktadır. BDT tedavileri, çocuklara
yönelik kanıta dayalı tedavinin çoğunlu-
ğunu oluşturur ve dolayısıyla diğer yak-
laşımlara göre daha fazla geçerliliğe sa-
hiptir. Bu, BDT’yi destekleyenlerin ka-
zanacak çok fazla şey görmedikleri diya-
loğu geliştirme girişimlerini olumsuz şe-
kilde etkileyebilir (Krueger, Glass ve
Arnkoff, 2011).
Ancak diğer yandan, kazanılacak çok
şey vardır. Asgari düzeyde birçok BDT
tedavi protokolü, oyun ve diğer dışa vu-
rumcu tekniklerin daha açıkça işlevsel
hale getirilmiş ve tasarlanmış kullanı-
mından faydalanacaktır. Tedavi ayrıca,
bu tekniklere yönelik sabit kuramların
daha derin bir şekilde anlaşılmasıyla da-
ha iyi donatılacaktır. Bu da günümüzde
farklı tekniklerin kullanımına izin veren
ancak bunların uygulanması için açık ve
net çerçeveler sunmayan kanıta dayalı
tedavi programlarının uygulamasını ge-
liştirecektir. Klinisyenlerin oyunu, dışa
vurumcu ve diğer teknikleri bir BDT
protokolüyle nasıl ve ne zaman bütün-
leştireceğini inceleyen araştırma, bu
tekniklerin ne zaman en etkili olacağını
açıklamaya yardımcı olabilir.
Son olarak, terapötik değişimle ilgili
süreçleri inceleyen araştırma, bütüncül
literatürü tamamlar. Bu tipte araştırma-
nın kökleri, genellikle hem işlev bozuk-
luğu hem de terapinin karmaşık süreç
düzeyindeki anlaşılmasını içeren bütün-
cül tedavi paradigmalarına uzanacaktır.
Genelde birbirinden ayrı olan bu profes-
yonel uygulama alanları arasında daha
fazla diyalog olması, hem uygulayıcılar
hem de araştırmacılar için umut vaat
etmektedir.
Psikoterapide bütünleşme, iyi gelişti-
rilmiş kuram ve uygulama üretiminden
faydalanarak çocukların duygu ve dav-
ranışlarının daha derin bir biçimde anla-
şılması için bir fırsat sunar. Ancak, özel-
likle bütüncül olarak tasarlanan tedavi-
lerde kanıt temeli, BDT yaklaşımları ka-
dar hızla oluşmamıştır. Bilimsel araştır-
manın tüketicileri ve/veya üreticileri
olarak eğitime sahip psikologlar, araş-
tırmada ön planda olmaları sebebiyle
BDT yaklaşımlarına odaklanma eğilimi
gösterebilirler, ancak araştırma kapsa-
mını bütüncül tedavileri kapsayacak şe-
kilde genişletmeye devam etmek gerek-
lidir. Özellikle bütüncül olarak tasarla-
nan tedavi yaklaşımlarını, bu yaklaşım-
ların kaynağını aldığı literatürlere özen
göstererek çocukları içerecek şekilde ge-
nişletmek, mevcut bir kanıt temelinde
tedavilerin daha zengin uygulamasını
sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda
ümit ederiz ki gelecekte çocuk bütüncül
tedavileri hakkında daha fazla sonuç ve
süreç araştırmasını da teşvik edecektir.
Kaynaklar
Achilles, G. A., Gil, E., & Krueger, S. J. (2011). A
randomized controlled pilot study comparing trau-ma- focused cognitive behavioral therapy to trauma-
focused integrative play therapy. Unpublished ma-nuscript.
Achilles, G. A., & Krueger, S. J. (2011, July). A pilot
study comparing trauma-focused cognitive behavio-ral therapy to trauma-focused integrated play the-
22 ÇOCUKLAR VE ERGENLER İÇİN BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ
rapy. Philadelphia, PA: American Professional Soci-
ety on the Abuse of Children.
American Psychological Association (APA) Division 12 Committee on Building a Two-Way Bridge
between Research and Practice. (2010). Clinicians’
experiences using an empirically supported treat-ment (EST) for panic disorder: Results of a survey.
The Clinical Psychologist, 63, 10–20.
Andreozzi, L. L. (1996). Child-centered family the-rapy. Oxford, UK: Wiley.
Ayers, A. J. (1977). Effect of sensory integrative the-rapy on the co-ordination of children with choreoat-
hoid movements. The American Journal of Occupa-
tional Therapy, 31, 291–293. Barkley, R. A. (2006). Attention-deficit hyperactivity
disorder: A handbook for diagnosis and treatment
(3rd ed.). New York, NY: Guilford Press. Bell, S. K., & Eyberg, S. M. (2002). Parent-child inte-
raction therapy. In L. VandeCreek, S. Knapp, & T.
L. Jackson (Eds.), Innovations in clinical practice: A source book (Vol. 20, pp. 57–74). Sarasota, FL: Pro-
fessional Resource Press.
Bevington, D., & Fuggle, P. (2012). Supporting and enhancing mentalization in community outreach te-
ams working with hard-to-reach youth: The AMBIT
approach. In N. Midgley & I. Vrouva (Eds.), Min-ding the child: Mentalization-based interventions
with children, young people and their families (pp.
163–186). New York, NY: Routledge. Bevington, D., Fuggle, P., Fonagy, P., Target, M., &
Asen, E. (2013). Innovations in practice: Adolescent
Mentalization-Based Integrative Therapy (AM-
BIT)—A new integrated approach to working with
the most hard to reach adolescents with severe
complex mental health needs. Child and Adolescent Mental Health, 18, 46–51. doi:10.1111/j .1475-
3588.2012.00666.x
Borduin, C. M., Mann, B. J., Cone, L. T., Henggeler, S. W., Fucci, B. R., Blaske, D. M., & Williams, S.
(1995). Multisystemic treatment of serious juvenile
offenders: Long-term prevention of criminality and violence. Journal of Consulting and Clinical Psyc-
hology, 63, 569–578. doi:10.1037/ 0022-
006X.63.4.569 Chaffin, M., Taylor, N., Wilson, C., & Igelman, R.
(2007). Parent-child interaction therapy with at risk
families. Washington, DC: Department of Health
and Human Services. Retrieved from http://
www.childwelfare.gov/pubs
Chorpita, B. F., Becker, K. D., & Daleiden, E. L. (2007). Understanding the common elements of evi-
dence-based practice: Misconceptions and clinical
examples. Journal of American Academy of Child and Adolescent Psychiatry, 46, 647–652.
doi:10.1097/chi.0b013e318033ff71
Chorpita, B. F., Daleiden, E. L., Ebesutani, C., Young, J., Becker, K. D., Nakamura, B. J., Starace, N.
(2011). Evidence-based treatments for children and
adolescents: An updated review of indicators of effi-
cacy and effectiveness. Clinical Psychology: Science
and Practice, 18, 154–172. doi:10.1111/j.1468-2850.2011.01247.x
Chorpita, B. F., Daleiden, E. L., & Weisz, J. R.
(2005a). Identifying and selecting the common ele-ments of evidence based interventions: A distillation
and matching model. Mental Health Services Rese-
arch, 7, 5–20. doi:10.1007/s11020-005- 1962-6 Chorpita, B. F., Daleiden, E. L., & Weisz, J. R.
(2005b). Modularity in the design and application of therapeutic interventions. Applied and Preventative
Psychology, 11, 141–156.
doi:10.1016/j.appsy.2005.05.002 Chronis, A. M., Chacko, A., Fabiano, G. A., Wymbs,
B. T., & Pelham, W. E.Jr. (2004). Enhancements to
the behavioral parent training paradigm for families of children with ADHD: Review and future directi-
ons. Clinical Child and Family Psychology Review,
7, 1–27. doi:10.1023/B:CCFP.0000020190.60808.a4 Clement, P. W. (2007). Story of “Hope”: Successful
treatment of obsessive compulsive disorder. Prag-
matic Cases in Psychotherapy, 3, 1–36. Clement, P. W. (2011). A strengths-based, skillbuil-
ding, integrative approach to treating conduct prob-
lems in a 12-year old boy: Rafael’s story. Pragmatic Cases in Psychotherapy, 7, 351–395.
Cohen, J. A., Mannarino, A. P., & Deblinger, E.
(2006). Treating trauma and traumatic grief in children and adolescents. New York, NY: Guilford
Press.
Cook, J. R. (2007). Systems of care and the integrative
clinician: A look into the future of psychotherapy.
Journal of Psychotherapy Integration, 17, 139–158.
doi:10.1037/1053-0479.17.2.139 Coonerty, S. (1993). Integrative child therapy. In G.
Stricker & J. R. Gold (Eds.), Comprehensive hand-
book of psychotherapy integration (pp. 413–425). New York, NY: Plenum Press. doi:10.1007/978- 1-
4757-9782-4_28
Drell, M. (1992). A multimodal treatment strategy for behavior problems in toddlers. Infant Mental Health