T.C İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANA BİLİM DALI Örgütsel Davranış Bilim Dalı DOKTORA TEZİ POLİSLERİN TEMEL KİŞİLİK ÖZELLİKLERİNİN İŞ BAŞARISI ÜZERİNE ETKİSİ HAZIRLAYAN ERDOĞAN GÜLTEKİN Enstitü No: 2502020084 TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. MAHMUT PAKSOY İSTANBUL – 2009
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
T.C
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME ANA BİLİM DALI
Örgütsel Davranış Bilim Dalı
DOKTORA TEZİ
POLİSLERİN
TEMEL KİŞİLİK ÖZELLİKLERİNİN
İŞ BAŞARISI ÜZERİNE ETKİSİ
HAZIRLAYAN
ERDOĞAN GÜLTEKİN
Enstitü No: 2502020084
TEZ DANIŞMANI
Prof. Dr. MAHMUT PAKSOY
İSTANBUL – 2009
III
ÖZ
Bu çalışmanın amacı; polisin temel kişilik özelliklerinin iş başarısı üzerine etkisini
ortaya koymaktır. Polis seçiminde olası seçim hataları siyasi, sosyal ve ekonomik
sonuçlara yol açmaktadır. Maliyetleri en aza indirebilmek için polis seçiminde
adayların kişilik özelliklerinin araştırılmasına polis teşkilatlarında özel önem
verilmektedir. Polis seçiminin, işten ayrılmanın, meslekte branşlaşmanın ve eğitim
planlamasının sağlıklı yapılabilmesi kurumların önemli görevlerindendir.. Bu
nedenle, polis adaylarının kişilik özelliklerini belirlenerek iyi adayların seçilmesi
toplumsal ve kurumsal önem taşımaktadır. Çünkü suça karışan personel ile intihar
eden personelin azaltılması ve mücadele edilmesi gibi konular öncelikli
problemlerdir. Bunların yanında, polisin iş başarısında motivasyon ve iş doyumu da
önemlidir. Yüksek iş başarısına sahip polislerin temel kişilik özellikleri branşlaşmaya
ve polis seçim sürecine ışık tutmaktadır. Kurumda çalışan iyi niteliğe sahip başarılı
polislerin temel kişilik özelliklerinin personel seçiminde değerlendirme kriteri olarak
kullanılabilmektedir. Bu nedenle, polislerin temel kişilik özelliklerinin onların iş
başarılarıyla ilişkisi çalışanları, kurumun başarısını ve toplumu etkileme gücüne
sahiptir
ABSTRACT
The purpose of this study is to demonstrate the influence of police personality traits
on police performance. Possible mistakes in police selection process cause political,
social and economical results. In police departments, it is given special importance to
determining the police candidate’s personality traits to decrease the costs. Selection
of police, firing, branching of job and planing of education efficiently are the duties
of the organisations. Thus, selection of the best candidate by determining their
personality traits has great social and organisational importance. Because the
problems such as reduction and struggling the suiciding personnel and interference to
the crime have the priority. Beside these, motivation and work satisfaction are also
significant for police work performance. The personality traits of the police who has
IV
high work performance help the branching and police selection process. The basic
personality traits of successful police who works in the organisation and has good
quality can be used as an evaluation item in police selection process. Therefore,
relation between personality traits and work performance has a power of effect on
employees, organisation success and society.
V
ÖNSÖZ
Çağımızda baş döndürücü değişim rüzgarları insanların, kurum ve kuruluşların
sürekli kendini yenilemesini ve değişimi izlemesini gerekli kılmaktadır. Bu değişim
sürecinde kurumların başarıları, sahip oldukları insan kaynaklarının kalitesiyle çok
yakından ilişkili hale gelmiştir. Değişimin ve başarının yakalanması, kurumların
dinamik bir unsurunu oluşturan çalışanlarının uyum yeteneği yüksek ve üstün
nitelikli özelliklere sahip olmasıyla mümkündür.
Çalışanların niteliği kurum bünyesinde verilen eğitimlerin yanında, üstün nitelikli
personel seçimi ile arttırılabilir. Kurumların amacı, işin niteliğine göre doğru insanı
bulup, yerleştirmektir. Emniyet Teşkilatında çalışan polisler ile işleri arasında uyum
gerçekleşmezse kurumun amaçlarına da ulaşması oldukça güç olacaktır. Bu nedenle,
Emniyet Teşkilatına insan kaynağı sağlayan Polis Meslek Yüksek Okulları ile Polis
Mesleki Eğitim Merkezlerine alınacak polis adayları dikkatlice seçilmeli, işe
yerleştirilmeli ve mesleki gelişimleri güçlendirilmelidir. Polis seçim sürecinde
mesleğe uygun nitelikte adayların seçilmesi yine kişisel özelliklerine uygun
branşlarda çalışmaları, bireysel ve kurumsal başarı, iş doyumu, motivasyon ve iç
güvenlik için önem taşımaktadır.
Çalışmamızın temel amacı, Emniyet Teşkilatında görev yapan polislerin temel kişilik
özelliklerinin iş başarısıyla olan ilişkisini araştırmaktır. Araştırmada, temel kişilik
özelliklerinin branş eğitimi alan ve almayan polislerde iş başarılarını hangi düzeyde
etkilediği incelenmiştir. Bu araştırma, polis seçimleri ve meslekte branşlaşmanın
değerlendirilmesi çerçevesinde yapılmıştır. Her yıl Polis Meslek Yüksek Okullarına
ortalama 5500 polis adayı kabul edilmektedir ve toplam müracaat sayısı 100.000
üzerindedir. Böylesine büyük bir grup üzerinde polis seçiminin geçekleştirilmeye
çalışılması ve kurumda suça karışan personel ile intihar eden personelin artması bu
konunun seçilmesinde etkili olmuştur.
Tezimi hazırlarken öncelikle, değerli bilgi ve görüşlerinden yararlandığım
danışmanım Prof. Dr. Mahmut PAKSOY’a sonsuz teşekkürlerimi bir borç bilirim.
VI
Ayrıca her zaman desteğini hiç esirgemeyen Polis Meslek Yüksek Okulu Müdürü
1.sınıf Emniyet Müdürü Yüksel ÇARHACIOĞLU’na, istatistik çalışmalarıma destek
veren Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR’a ve Yrd. Doç Dr. Güven ORDUN’a, çalışmam
süresince bana yol gösterici davranan ve tezimin düzenlenmesi konusunda yardımcı
olan eşim Emine GÜLTEKİN’e gönülden teşekkür ederim.
Erdoğan GÜLTEKİN
VII
İÇİNDEKİLER
Öz………………………………………………………………….…..III
Abstract……………………………………………………………….III
Önsöz………………………………………………………..…………V
İçindekiler……………………………………….…...……….……..VII
Tablolar Listesi……………………………………………………...XV
Şekiller Listesi……………………………………………………..XVII
Kısaltmalar Listesi…………………………………..……………XVIII
GİRİŞ
I. BÖLÜM
ARAŞTIRMANIN AMACI, ÖNEMİ, KAPSAMI, KISITLARI VE ÖNCEKİ ARAŞTIRMALAR
Günümüzde, polis örgütlerindeki yönetimler polis seçimine daha çok önem vermeye
başlamışlardır. Çünkü olası seçim hataları siyasi, sosyal ve ekonomik sonuçlara yol
açmaktadır. Bu nedenle, maliyetleri en aza indirebilmek için, polis seçiminde
adayların kişilik özelliklerinin araştırılmasına polis örgütlerince özel önem
verilmektedir.
Polisin eğitim aşamasında polise verilen güç ve otoriteyi kullanma becerisi, polislik
mesleğinin önemli bir özelliğini oluşturmaktadır. Polis adaylığı aşamasında, polis
eğitim birimleri personel seçim işlemlerini gerçekleştirmektedir. Seçim işlemlerinin
öncelikli amacı, polislik için uygun olmayan polis adaylarını ayıklamaktır. Bu
uygulamaların nihai amacı, toplumu polisin yanlış uygulamalarından korumaktır.
Ancak, polisin çalışma sistemi şeffaf değildir ve oldukça kapalıdır. Aynı zamanda,
polis terfileri kendi iç çalışma sistemine göre gerçekleşir1. Bu nedenle, seçim
başarısızlıkları çalışma ortamında uzun dönemde polisin iş başarısızlıklarına ve
örgütsel başarının düşmesine yol açmaktadır. Sonuçta, polis seçim uygulamaları
sosyal ve ekonomik önem taşımaktadır. Çünkü, sürekli yeni polislerin işe alımı
örgütlere yeni maliyetler doğurmaktadır2.
İnsanların ne tür işlerde daha başarılı olacaklarını belirleme amacı ile yapılan
psikoteknik analizler, eğitim planlama ve eğitim değerleme için yapılan uygulamalar
esas itibariyle adayları bireysel olarak değerlemeye yöneliktir3. Polis seçim
aşamalarında uygulanan yöntem, en iyi adayı seçmekten çok yetersiz olanları
elemeye dayanmaktadır. Bu istenmeyen adayları seçim işlemi “eleme” olarak
1 John Pynes (1994), “Police Officer Selection Procedures: Speculation on the Future”, American Journal of Policing, Vol. 13 No. 2, ss. 103-12. 2 Wayne Cascio (1999), Costing Human Resources: The Financial Impact of Behavior in
Organizations, Southwestern, Cincinnati, OH, ss.59-87 3 İlhan Erdoğan, (1999), İşletmelerde Kişi Değerlemede Psikoteknik, İstanbul, İstanbul Ünv. İşletme Fak. İşletme İktisadı Ens.Vakfı Yay.. No: 7 s.50
2
adlandırılır. Dünyadaki uygulamalara bakıldığında polis seçim sürecinde, olumlu
kişilik özelliklere sahip adayları bulmaktan çok istenmeyen adayların ayıklanmasına
dayanan seçim yöntemleri kullanılmaktadır4. Bu nedenle, polis seçim işlemini
gerçekleştirmek hayli zordur. Bir çok işte olduğu gibi, başarısızlığı başarıdan ayırt
etmek daha kolaydır. Ancak iş başarısını belirlemede başarıyı etkileyen faktörlerin
etkileri oldukça tartışmalıdır.
Polisin iş başarısını etkileyen, kişilik özelliklerinin yanında örgüt kültürü, polislerin
iş ile ilgili tutumları, yaş faktörü ve diğer iş başarısını etkileyen faktörler de önem
taşımaktadır. Kişilik özelliklerinin polisin iş başarısına etkisi vardır ama bu faktörün
ne kadar iş başarını etkilediği hala tartışılmaktadır
Diğer önemli bir konu ise, polisin iş başarısını etkileyen kişilik özelliklerinin
belirlenmesinde hangi yöntem ve ölçeklerden yararlanılacağıdır. Çünkü kişilik
değerlendirmelerinde bir çok modele dayanan psikolojik testler kullanılmaktadır.
Kişilik değerlendirmelerindeki ilk araştırmalarda dolaylı kişilik testlerinden de
yararlanılırken; artık günümüzde daha çok dolaylı olmayan testler tercih
edilmektedir. Ayrıca araştırmacılar, dolaylı olmayan testler türünde temel kişilik
özeliklerini ölçmeye yönelik mesleki kişilik envanterlerinin geliştirilmesine
yönelmişlerdir.
Ülkemizde, Emniyet Teşkilatı’nda polis adaylarının kişilik özelliklerine yönelik bir
uygulama ile personel seçimi yapılmamaktadır ve kişilik özelliklerinin iş başarı ile
ilişkisi bilinmemektedir. Polisin temel kişilik özelliklerinin iş başarını ne kadar
etkilediğini ortaya çıkartılmasının, örgüt içindeki bir çok alanlarda olumlu etkileri
olacaktır. Sonuçta oluşacak muhtemel örgütsel bir başarının toplumda sosyal ve
ekonomik yansımaları da ortaya çıkacaktır. Bu nedenle çalışmamızın başında,
4 Larry K. Gaines and Steve Falkenberg (1998), “An Evaluation of the Written Selection Test:
Effectiveness and Alternatives”, Journal of Criminal Justice, Vol. 26 No. 3, ss. 175-183
3
polislerin iş başarısının kişilik özelliklerinden önemli düzeyde etkilendiği kabul
edilerek, bu konuyu araştırılmasının yararlı olacağı düşünülmüştür.
Tezin birinci bölümünde önceki bilimsel araştırmalar, problem tanımlaması,
araştırmanın amaç ve önemi, araştırmanın kapsamı ve kısıtları, ön kabuller, önceki
araştırmalar ve tezin bölümlerinin sınıflandırması yer alacaktır.
Tezin ikinci bölümünün birinci kısmında, polisin kişilik özellikleri üzerinde
durulacaktır. Polisin kişilik özellikleri mesleğini gerçekleştirmede önemli rol oynar.
Ancak örgüt kültürüne bağlı olarak ortaya çıkan sosyalleşme ile de polisin kişiliği
kendi mesleğinden yüksek düzeyde etkilenir. Meslekler arasında kişiliği etkileyen ve
önemli değişimlere yol açan en etkili mesleğin polislik olduğu düşüncesi
araştırmacılar ve uygulayıcılarda yaygın bir kanaattir. Polisin kişilik özelliklerini
belirlemek için dünyada polis birimlerinde seçim sürecinde, eğitim planlamasında ve
iş başarısını belirlemede yaygın olarak kullanılan Beş Faktör Kişilik Modeli ve NEO-
PI-R kişilik envanteri incelenecektir.
Çalışmanın ikinci bölümünün ikinci kısmında, polisin iş başarısı belirlemeye yönelik
değerlendirmelerin nasıl yapıldığıdır. Polis iş başarısının nasıl belirlendiği konusunda
bir ortak bir görüş yoktur5. Alan iş başarısı ile akademik iş başarısı arasında ilişki
olup olamayacağı hala tartışılmaktadır. Fakat bu araştırmalar iyi polisin özelliklerini
belirlemekte yeterli olamamaktadırlar.
Tezin ikinci bölümünün son kısmında ise, kavramsal yapı açısından polisin kişilik
özelliklerinin polis iş başarısına etkisi üzerinde durulacaktır. Polisin başarısını
belirlemeye çalışırken, polis seçiminin zorluğu bu konudaki araştırmaların
sonuçlarını hep tartışmalı hale getirmiştir. Çünkü polisin rolü ve işlevinin
anlaşılması itfaiye gibi diğer kamu hizmeti veren mesleklerden çok daha zordur. İş
5 Curt.R.Bartol (1991), “Predictive Validation of the MMPI for Officers Who Fail”, Professional Psychology, Research and Practice, Vol. 22, ss. 127-32.
4
başarısı yüksek olan polisi seçmede açık ve belirli standartların olmaması, polis
birimlerine olumsuz geri bildirimlerin ortaya çıkma olasılığı artırmaktadır. Özellikle
bazı araştırmalarda, akademik başarının iş başarısını kestirmede iyi bir ölçüt olduğu
gösterilmiştir. Bu çalışma, polis seçimindeki tartışmalı olan bu konulara dikkati
çekmektedir. Çünkü başarıyı etkileyen kişilik, motivasyon, iş doyumu, akademik
başarı, yaş, tutum, takım çalışması ve örgüt kültürü gibi bir çok faktör söz
konusudur.
Tezin üçüncü bölümünde ise, araştırmanın yöntemi ile ilgili olarak araştırma tasarımı
ve modeli, analiz birimi, ana kütle – örneklem, ölçüm uygulaması ve istatistiksel
analizlerin neler olduğu gösterilecektir araştırma soruları ve hipotezler ele alınmıştır.
Beş Faktör Kişilik Modeline dayanarak belirlenen polisin temel kişilik özelliklerinin
iş başarısına etkisi olup olmadığının sorunsalı ve hipotezleri yapılandırılmıştır. Bu
bölümde, bulgular ve değerlendirme ile ilgili olarak araştırma sorularının sonuçlarına
ilişkin bulgular, test sonuçlarına ilişkin bulgular ile güvenilirlik ve geçerlilik
bulguları yer alacaktır. Bölümlerden sonra sonuç ve öneriler yer alacaktır.
5
I. BÖLÜM
ARAŞTIRMANIN AMACI, ÖNEMİ, KAPSAMI, KISITLARI ve
ÖNCEKİ ARAŞTIRMALAR
Araştırmayla ilgili ilk adım olan bu bölümde araştırmanın ana hatları ele alınacaktır.
Araştırmaya hazırlanırken yola çıkılış amacı, araştırmanın ne gibi anlam ve önem
içerdiği, araştırmanın kapsamı, araştırmanın kısıtları, araştırmadaki önkabuller ve bu
konu ile ilgili önceki araştırmalar bu bölümde aktarılacaktır.
1. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ
Temel kişilik özellikleri açısından personel seçimi konusunda ve polisin iş başarısına
yönelik olarak ülkemizde henüz bir çalışma yapılmamıştır. Bu amaçla, üzerinde
çalışılmış olan polis seçimi ve iş başarısını değerlendirmede yararlanılacak testler
konusunda araştırma yoktur. Ayrıca polis adayları Polis Meslek Yüksek Okulunu
tamamladıktan sonra Emniyet Teşkilatında branşlara ayrılması konusunda da meslek
standartlarına uygun belirlenmiş uygulamalar ve belirli prosedürler
bulunmamaktadır. iş başarıları ile polisin kişilik özellikleri arasındaki ilişkiyi
araştıran çalışma yapılmamıştır.
Bu araştırmanın amacı, personel seçiminde ve branşlaşmada yararlanılacak kişilik
testi uygulamalarına açıklık getirmek ve polisin iş başarısının hangi temel kişilik
Bu araştırmada, polislerin temel kişilik özelliklerini ölçerek iş başarıları üzerindeki
etkiyi ortaya çıkarmak personel seçimi uygulamalarına, örgütte branşlaşma
çalışmalarına ve polisin iş başarılarına önemli katkılarda bulunacaktır. Bu amaçla,
branş eğitimi alan ve almayan polislerle yapılacak çalışmada, temel kişilik
özelliklerinin iş başarıları üzerine etkisi araştırılacaktır.
6
Öncelikle Beş Faktör Kişilik Modeline göre polislerin kişilik özelliklerinin nasıl
şekillendiği ve iş başarılarını belirlenmesi üzerinde durulacaktır. Daha sonra branş
eğitimi alan ve almayan polislerde ve yüksek akademik başarısı olan ve düşük
akademik başarısı olan polislerin temel kişilik özelliklerinin iş başarısı üzerine etkisi
incelenecektir.
Emniyet Teşkilatına insan kaynağı sağlayan örgütler olan Polis Meslek Yüksek
Okulu ve Polis Mesleki Eğitim Merkezleri’ne polis adayı seçimi örgütsel ve
toplumsal önem taşımaktadır. Çünkü polisler okuldan mezun olduklarında toplum
içinde bir kamu görevi yürütmektedirler. Önemli bir kamu ve iç güvenlik hizmeti
olan polislik toplumla içi içe yürütülmek zorunda olan bir meslektir.
Polisler görevleri sırasında yoğun kişilerarası ilişkiler yaşarken hem toplumu
etkilemekte hem de toplumdan etkilenmektedir. Genellikle olağan üstü olaylarla
karşılaşmakta ve hayati tehlikelerle birlikte görevini sürdürmektedir. Zamanla
polislik görevi ile ilgili koşullar polis kişiliğini çok güçlü biçimde etkilemektedir.
Görev sırasındaki karşılaşılan yaşam olayları polisleri psikolojik açıdan
duyarsızlaştırmakta, katılaştırmakta, tutumlarını etkilemekte ya da ruhsal yapılarının
daha farklı olumsuz durumlara sürüklenmelerine yol açabilmektedir. Polislerin ruh
sağlığı ele alındığında, depresyon, uyum sorunları, kaygı bozuklukları, ve diğer
ruhsal bozukluklar yönünden özgül risk grubu arasında olduğu görülmektedir.
Polislerin mesleklerinin yol açtığı olumsuz durumlara karşı güçlü kişilik özelliklerine
sahip olmaları ve karşılaşılan olaylarla sağlıklı biçimde başaçıkabilmeleri
gerekmektedir. Ruh sağlığı yönünden problem yaşayan polislerin iş başarılarının da
etkilenmemesi mümkün değildir. Bu nedenle, Emniyet Teşkilatının insan kaynağını
oluşturan polislerin kişilik özelliklerinin görevlerini gerçekleştirebilecek niteliklerde
olması gerekmektedir.
7
Polis Akademisi ile ilgili 2001 yılında çıkan yasa ile birlikte Polis Okulları, Polis
Meslek Yüksek Okulu adı altında yeniden yapılanmıştır. Bu nedenle, bilimselliğe
önem veren Emniyet Teşkilatına önemli bir insan kaynağı sağlayan Polis Meslek
Yüksek Okullarındaki polis adaylarının seçim işlemleri ve polislikteki branşlaşma
daha çok önem kazanmıştır. Ayrıca, Emniyet Teşkilatının eğitim örgütlerindeki bu
yeni yapılanmanın çalışanların iş başarısını nasıl etkilediği bilinmemektedir.
2. ARAŞTIRMANIN KAPSAMI VE KISITLARI
2.1. Araştırmanın Kapsamı
Bu araştırmada, branş eğitimi alan polislerle almayan polislerin temel kişilik
özelliklerinin iş başarısını ne ölçüde etkilediği araştırılacaktır. Araştırmada ana kütle
olarak, Polis Meslek Yüksek Okulundan son 1 yıl içinde mezun olup, İstanbul İlinde
görev yapan polis memurları seçilmiştir. Seçilen polis memurlarından branş eğitimi
alan ve branş eğitimi almayanların tamamına NEO PI-R’ın6 Uluslararası formu olan
IPIP-NEO Beş Faktör Kişilik Envanteri7, uygulanmıştır. Bu çerçevede, polislerin
son 1 yıl içinde amirleri tarafından takdir edilen iş başarısı değerlendirmeleri, yine
polislerin kendilerinin tanımladığı kendi iş başarısı değerlendirmeleri, disiplin
suçları, akademik başarıları, takdir ve ödülleri belirlenmiş ve ilgili analizlerde
bunlara ilişkin veriler kullanılmıştır.
6 Lewis R. Goldberg , John A. Johnson ,, Herbert W. Eber , Robert Hogan , Michael C. Ashton , C. Robert Cloninger , Harrison G. Gough (2006) “The International Personality Item Pool and the Future of Public-Domain Personality Measures” Journal of Research in Personality 40 ss. 84–96 7 http://www.personal.psu.edu/%7Ej5j/IPIP/
8
2.2. Araştırmanın Kısıtları
1. Türk Emniyet Teşkilatının mevcut sayısının 200.000 civarında olması nedeniyle
yalnızca İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde son bir yıl içinde işe alınan
çalışanlar araştırma kapsamına alınmıştır.
2. Polislerin başarısının tam ve doğru şekilde değerlenmesi güçlükler de bir kısıttır.
3. Yeterince bilimsel ve somut delil olmadığı için polislerin başarı derecesi,
amirlerinin ve kendilerinin değerlendirmelerine bağlıdır.
Zaman, imkan, veri toplama ve ölçüm kısıtları dolayısıyla, araştırma sonuçlarının
Türk polis teşkilatının tümüne genelleştirilmesi, söz konusu değildir. Bununla
birlikte, elde edilen verilerin, benzer durumda olan ve Türkiye’nin başka illerinde
görev yapan polislerin durumuyla ilgili bazı ipuçları verebileceği de söylenebilir.
3. ÖNKABULLER
1. Örneklem grubunda yer alan İstanbul’daki Polis Teşkilatı birimlerinin
özelliklerinin diğer bölgelerdeki birimlerle benzer olduğu varsayılmıştır.
2. Polislerin başarılarının ölçülmesinde amirlerinden ve kendilerinden aldığımız
verilerin doğru olduğu varsayılmıştır.
3. Deneklerin tümünün araştırma soru ve ifadelerini aynı ve doğru şekilde
algıladıkları, cevaplarını da gerçek durum ve görüşlerini yansıtır şekilde verdikleri
kabul edilmiştir.
9
4. ÖNCEKİ ARAŞTIRMALAR
Polis kişilik özellikleri ile iş başarısı arasındaki ilişkileri inceleyen araştırmalar,
dünyada oldukça sıklıkla gerçekleştirilmiştir. Ülkemizde ise bu alanda yapılan
araştırmaların sınırlıdır ve polisin iş başarısı üzerine etkisi ile ilgili bir çalışma
ülkemizde henüz yapılmamıştır. Ancak dünyada polisin kişilik özelliklerinin iş
başarısı üzerine etkisi ile akademik başarının önemi üzerinde oldukça fazla çalışma
vardır. Bununla birlikte, kişilik özelliklerinin polis seçiminde öncelikle ele alındığı;
eğitim planlama, işten ayrılma ve branşlaşma sürecinde de değerlendirildiğini
yapılan çalışmalarda görmekteyiz8. Polisin iş başarısı üzerine yapılan araştırmalarda,
akademik başarının iş başarısına etkisinin oldukça zayıf ya da hiçbir etkiye sahip
olmadığı tezleri güçlenmiştir. Fakat polisin kişilik özelliklerinin iş başarısına etkisi
güncelliğini sürdürmektedir ve polis seçimlerinde kişilik özelliklerinin
belirlenmesine yönelik uygulamalar artmaktadır.
Araştırmaların çoğu 10 yıldan fazla bir geçmişe sahiptir. İşe uygun olmayan ve
duygusal dengesizliği olan adayların belirlenmesinde psikolojik testlerin yararı
üzerinde anlaşmaya varılmıştır9. Fakat psikolojik testlerin iş başarısını belirlemedeki
önemi üzerinde daha az durulmuştur10. Günümüzde ise, iş başarısının kişilik
özellikleriyle ilişkilendirmesi konusunda çalışmalar yaygınlaşmaya başlamıştır.
4.1. Dünyadaki Araştırmaların Bazıları
Araştırmada ortaya çıkarılması hedeflenen kişilik özelliklerinin yüz yıldan daha fazla
bir süredir incelendiği bilinmektedir. Bu özelliklerin iş başarısı ile ilişkisinin
8 Bruce A. Arrigo and Natalie Clausen (2003) “Police Corruption and Psychological Ttesting”. International Journal of Offender Therapy and Comparative Criminology, 47(3), s.283. 9 Elizabeth Burbeck and Adrian Furham (1984), “Personality and Police Selection: Trait Differences in Successful and Non-successful Applicants to the Metropolitan Police”, Journal of Personality and Individual Differences, Vol. 5 No. 3, s. 261 10 Barry.R.Burkhart (1980), “Conceptual Issues in the Development of Police Selection Procedures”, Professional Psychology, Vol. 11 No. 1, s. 128.
10
araştırılması ise daha sonraları araştırmacılar tarafından ele alındığı görülmektedir.
Kişilik özellikleri, çeşitli kişilik testleri ile belirlenmektedir. Bugün dünyada ve
ülkemizde geçerliliği ve güvenilirliği ortaya konmuş olan bir çok kişilik testi insan
kaynakları, eğitim, rehberlik, adli psikoloji, klinik psikoloji ve danışmanlık
alanlarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Geçmişte kişilik testleri zeka testlerine
paralel olarak gelişmiştir. Ünlü psikolog Kraepelin kişilik testlerinin öncülüğünü
yaparak, kişiliğin değerlendirmesinde ilk çalışmaları gerçekleştirmiştir.
Kişilik ve başarı arasındaki ilişkilere yönelik olarak gerçekleştirilen çalışmalar ise,
iki evrede incelenmektedir. İlk evre 1900’lerin başından 1980’lerin ortalarına kadar
olan çalışmaları kapsar. Bu çalışmalarda, kişilik ve başarı arasında anlamlı ilişkiler
tespit edilmemiştir. Bu durum kişilik özellikleri ile ilgili iyi bir sınıflama yapılmamış
olması ve kişiliğin özellikleri ile ilgili tanımların yeterince açık şekilde
belirlenmemesinden kaynaklanmaktadır. 1980’lerin ortasından itibaren kişilik ve
başarı arasında gerçekleştirilen çalışmalar daha çok Beş Faktör ve benzeri modellere
dayanmaktadır. Bu nedenle kişilik ve başarı arasındaki ilişkilere yönelik çalışmalar
daha anlamlı sonuçlar vermektedir11.
1990 yılından bugüne kadar iş başarısı, kişilik ve çeşitli değişkenler arasındaki
ilişkiler üzerinde çok sayıda araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalarda en yoğun ilgiyi
kişilik özellikleri ile iş başarısı arasındaki ilişkinin incelenmesi görmüştür.
Literatürde, çok çeşitli iş başarısını değerlendirme yöntemleri bulunmaktadır. İş
başarısını değerlendirme yöntemleri, görevin niteliğine ve değerlendirme
sonuçlarının kullanılacağı alana göre farklılık göstermektedir. Her örgütün kullandığı
yöntem onun gereksinmelerine ve kültürüne göre değişiklik göstermektedir. Her bir
yöntemin kendine özgü avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Bu
11 Murray R. Barrick, Michael K. Mount, Timothy A. Judge, (2001), “Personality and Performance at the Beginning of the NewMillennium: What Do We Know and Where Do We Go Next?” Personality and Performance, Vol.9, Numbers 1/2 ,ss.9-10
11
yöntemlerden hangisinin kullanılacağı hususunda, karar verilme aşamasında, her
tekniğin yapısını, neyi ölçtüğünü iyi analiz etmek gerekmektedir12.
Kişilik özellikleri ile iş başarısı arasındaki bağlantı kurmanın zorluğunun bir kısmı,
polisin istenen özelliklerini tanımlama etrafındaki uzlaşma eksikliğinden
kaynaklanmaktadır. Literatüre bakıldığında, polisin işiyle ilişkili kişilik özelliklerinin
incelenmesi diğer mesleklerden daha sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Zeka, bağlılık ve
sağ duyu gibi özellikler polisle ilgili literatürde önemli biçimde yer almaktadır.
Bunun tersine, duyarlılık, empati, esneklik gibi diğer yakın özellikler ve beceriler
göz ardı edilen sonuçlar içinde yer almaktadır. Bu nedenle, ne tür özelliklerin polisi
nitelendirdiğinin ortaya çıkartılması ve sadece doğru olanın yapılmaya çalışılması
zor olmaktadır13. Polisten hangi özelliklerin beklendiği sorunsalında toplumsal yapı
ve kültürün önemi ortaya çıkmaktadır. Polisten beklenen görevler ve istenen
nitelikler polisin başarılı olarak değerlendirilmesini de değiştirecektir. Bazı
toplumlarda ve örgütlerde verilen emri yerine getiren, muhakeme yapması
beklenmeyen ve örgütlerine sadece bağlı kalması beklenen polisler tercih edilen ve
başarılı olduğu düşünülen çalışanlardır.
Polisin kişilik özellikleri ile iş başarısı arasında bağ kurmaya çalışan araştırmaların
çoğu, iş başarısından çok akademik başarı ya da akademik ceza sistemi gibi verilerin
değerlendirilmesine dayanır. Bu, akademik başarının kadrodaki başarıyı belirlemede
iyi bir ölçüt olduğunu gösterir. Bunu destekleyecek bir verinin olması önemli bir
durumdur. Ancak günümüzde polisle ilgili araştırmalar akademik başarının iş
başarısı ile ilişkinin zayıf olduğunu göstermektedir.
Geçen birkaç on yıldaki araştırmalar, istenmeyen adayları eleme işleminin etkili
olduğunu göstermiştir. İlk seçim araştırması, başarısız olan ve elenen adayların
geçmişindeki birkaç özelliğinin belirlenmesi üzerine yapılmıştır. Bunlar kötü araç
12 Margaret Palmer, &Kenneth T. Winters (1993). İnsan Kaynakları. Çev. Doğan Şahiner, İstanbul ,
Rota Yay., s.76 13 S. James, I.Campbell, and S.A. Lovegrove (1984), “Personality Differentiation in a Police Selection Interview”, Journal of Applied Psychology, Vol. 69 No. 1,s. 132.
12
kullanımı, daha önce işten ayrılma ve boşanma gibi özellikleri kapsamaktadır14. Bu
nedenle, düşük iş başarısı başka yollarla da değerlendirilmiştir. Örneğin, işten
ayrılma ya da istifa pürüzlerindeki gibi. Polis seçiminin geçerliliğini amaçlayan diğer
bir çok çalışma, kadrodaki başarıdan çok akademik başarı üzerinde durmuştur15.
Ancak günümüzde bu tür özelliklerin bir kısmı ya hiç değerlendirilmemektedir ya da
o özelliğin üzerinde fazla durulmamaktadır. Polis seçim işlemlerinde, adayın
geçmişindeki olumsuz özelliklerden başka özelliklere de önem verilmektedir.
Son araştırmalar, polis adaylara psikolojik testlerinin uygulanmasına
odaklanmaktadır. Pek çok makale, polis seçiminde en çok uygulanan psikolojik test
olan MMPI(Minesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri)’nın geçerliliğini ortaya
koymuştur. 1970 ve 1980’lerdeki bazı araştırmacılar, MMPI’ın alt ölçeklerinin ve
testin belirli sorularının polislerin kişilik özelliklerini belirlenmede çok iyi olduğunu
fark ettiler16. Daha çok psikiyatri kliniklerinde ruh sağlığı hastalıklarının tanı ve
değerlendirilmesinde yararlanılan bu kişilik testi, eleme yöntemine yatkın olduğu
için polis seçimlerinde de rahatlıkla uygulanabilmiştir.
Polisler arasında eleme yönteminin geçerliliği için yapılan araştırmalarda iki unsur
ortaya çıkmıştır. Birincisi polisin iş başarısının değerlendirilmesi ile ilgilidir. İyi iş
başarısı ile hangi kişilik özellikleri arasında ilişki kurulabiliri tartışmadan önce, iyi iş
başarısını ölçme yolunun ne olduğu bilinmelidir. Bu konuda polis iş başarısının en
iyi nasıl belirleneceği konusunda bir fikir birliği yoktur17. İkinci olarak, nitelikli
polisleri belirlendikten sonraki ilk adımdır: bu adım hangi kişilik özelliklerinin
14 John M. Malouff and Nicola S. Schutte (1986), “Using Biographical Information to Hire the Best New Police Officers: Research Findings”, Journal of Police Science and Administration, Vol. 14 No. 3, s. 17. 15 Robert Hogan (1971), “Personality Characteristics of Highly Rated Policemen”, Personnel Psychology,Vol. 39, s. 218. 16 Suzanne Daniels and E. King (2002), “The Predictive Validity of MMPI-2 Content Scales for Small-town Police Officer Performance”, Journal of Police and Criminal Psychology, Vol. 17 No. 2, ss. 54-62. 17 Curt R.Bartol (1991), “Predictive Validation of the MMPI for Officers Who Fail”, Professional Psychology, Research and Practice, Vol. 22, s. 131.
13
Son yıllarda yapılan çoğu çalışmalardan sonra bile başarılı polisi neyin belirlediği her
zaman açık olmamıştır18. Bir kaç araştırma, başarılı polisin özelliklerini ortaya
çıkarmaya çalışmıştır19. Hogan tarafından 1971’de yapılan ilk çalışmada, yüksek
puan alan polislerin iddiacı, örgüte bağlı, erkeksi ve doğal oldukları bulunmuştur.
Benzer bir çalışma, yüksek puan alan Chicago polislerinden genç evlilerin dengeli
bir geçmişe sahip oldukları ve sosyalleşmelerinin iyi düzeyde olduğunu
göstermiştir20. Bu ilk çalışmalarda, başarılı olarak tanımlanan polislerin kişilik
özelliklerini paylaşmaktan çok topluma uyan davranışlar sergiledikleri görülmüştür.
Bu nedenle, toplumsal yapı ve kültüre uyum sağlayan polisler amirleri tarafından
başarılı bulunmuşlardır.
Polis seçimi ile ilgili araştırmaların bir bölümü, başarılı polislerin kişilik özelliklerini
belirleme ve ölçüm yapma üzerine ya da polisliğin temel mesleki nitelikleri üzerine
odaklanmıştır21. Bu tür araştırmalarda, mesleki niteliklerden bağlılık, dürüstlük ve
zeka gibi bazı kişilik özellikleri sıklıkla literatürde yer alırken polis seçiminde kişilik
testlerinin yararları üzerinde daha az durulmuştur22.
Hogue ve arkadaşları (1994), polislerin kişilik özelliklerini incelemek için polis
merkezlerinde çalışma yapmıştır. Polis birimleri dürüstlük, iyi karakter, doğruluk ve
duygusal dengeye önem verirken, onların bulguları gerçek polis iş başarısını değil
birimlerin tercihlerini yansıtmıştır. Polisteki belirledikleri kişilik özellikleri iş
başarısının iyi bir göstergesi olabilir. Bu özelliklere bakıldığında, işine bağlı, hedefe
odaklı, ısrarcı ve düzenli olan kişiler hemen hemen her işi mükemmel olarak yapma
eğilimindedirler. Dikkatsiz, sorumsuz ve başarısı düşük olan kişiler ise çoğu işlerde
18 A.g.e. s 64 19 Curt R. Bartol (1982), “Psychological Characteristics of Small Town Police Officers”, Journal of Police Science and Administration, Vol. 10, s. 61. 20 Robert Hogan a.g.e., ss. 210-219. 21 Robert Hogan (1999), “Assessment of Police Officer Recruiting and Testing Instruments”, Journal of Offender Rehabilitation, Vol. 29 Nos 3/4, ss. 1-23. 22 Beth A. Sanders (2003), “Maybe There’s no Such Thing as a Good Cop: Organizational Challenges in Selecting Quality Officers”, Policing: An International Journal of Police Strategies & Management, Vol. 26 No. 2, s. 325.
14
iyi değillerdir23. Sonraki çalışmalarda, polis birimlerinin polislerdeki beklediği
özelliklerin yanında, mesleğin özelliklerine uygun kişilik özelliklerinin de birlikte
değerlendirilmesine başlanmıştır. Günümüzde polisin temel kişilik özelliklerine
yönelik örgütsel beklentileri karşılayacak çalışmalar yaygınlaşmıştır.
4.2. Türkiye’deki Araştırmaların Bazıları
Polislerin temel kişilik özellikleri açısından iş başarısı hakkında ülkemizde henüz bir
çalışma yapılmamıştır. Bu amaçla geliştirilmiş, personel seçiminde yararlanılacak bir
batarya ve testler konusunda çalışma da yoktur. Ancak kişilik ve zeka
değerlendirmesine yönelik test geliştirme çalışmaları oldukça eskidir. Bir çok test
yabancı kaynaklı olup, tercüme edilmiş, sonra geçerlilik ve güvenirlilik çalışmaları
gerçekleştirilmiştir.
Ülkemizde sistemli bir şekilde yürütülen ilk test ve ölçme-değerlendirme çalışması
1915'te yapılmıştır. Günümüzde ölçme-değerlendirme çalışmalarına yönelik Öner'in
(1997) araştırmasında, ülkemizde kullanılan 179 test belirlenmiştir. Kaynaklara göre,
ülkemizde toplam 208 psikolojik test ve ölçek kullanılmaktadır. Test ve ölçeklerin
dökümü konusundaki ilk derlemeyi yayınlayan Öner, bu araçların çok küçük bir
bölümünün standardizasyonunun usulüne uygun yöntemlerle yapıldığını
belirtmektedir. Diğer test ve ölçekler arasında salt çevirisi yapılmış olanlarla ayrıca
uyarlama çalışmaları da yapılmış olanlar bulunmaktadır. Bazı araçlar ise yazarlarınca
telif eser olarak nitelendirilmektedir24. Ülkemizde 1978’de Savaşır, kişiliğin
değerlendirmesinde yaygın olarak kullanılan MMPI testinin geçerlilik ve güvenirlilik
23 Michael K. Mount and Murray R. Barrick (1998), “Five Reasons Why the ‘Big Five’ Article Has Been Frequently Cited”, Personnel Psychology, Vol. 51, s. 855. 24Necla Öner, (1997) Türkiye’de Kullanılan Psikolojik Testler. İstanbul, Boğaziçi Ünv. Yayınları. s.9
15
Kişiliğin değerlendirilebilmesi için 2004 yılında ise, Somer, Korkmaz ve Tatar,
“Kuramdan Uygulamaya Beş Faktör Kişilik Modeli ve Beş Faktör Kişilik Envanteri
(5FKE)” üzerinde araştırma yaparak, geçerlik ve güvenirlik çalışmasını
gerçekleştirmiştir25. Paul T. Costa ve Robert Mc Crae tarafından 5 faktör kişilik
teorisine göre geliştirilmiş NEO-PI-R’ın Türkiye adaptasyon, geçerlik, güvenirlik,
norm çalışması ve bilimsel araştırmaları Gülgöz tarafından yapılıp yurtdışında da
yayınlanmıştır26. Literatürde, NEO-FFI envanterinin birden çok Türkçe çevirisinin
yapılmış olduğu görülmüştür. Temel kişilik özelliklerini belirleyen NEO Kişilik
Envanterinin farklı versiyonlarının da ülkemizde kullanımının yaygınlaştığı
görülmüştür.
Temel kişilik özelliklerinin faktörler arası ilişkileri belirlemeye yönelik olarak
Ordun(2004) tarafından yapılan araştırmada, her bir özelliğe ilişkin beş faktör tespit
edilmesiyle birlikte, bu faktörlerin NEO Kişilik Envanterinde yer alan alt faktörler
ile uyumlu olduğu belirlenmiştir. Korelasyon analizi sonucunda en büyük ilişkinin
dışa dönüklük ve nevrotizm boyutları arasında olduğu görülmüştür. Bu sonuç içe
dönük kişilerin daha karamsar ve depresyona yatkın olduklarını göstermektedir.
Nevrotizm boyutu ile diğer tüm boyutlar arasında anlamlı ve negatif bir ilişki
bulunmaktadır. Dışa dönüklük boyutu ile sorumluluk, uyumluluk ve yeni
deneyimlere açık olma boyutları arasında ise anlamlı ve olumlu bir ilişki söz
konusudur27.
Yine, NEO Kişilik Envanterinde yer alan alt faktörler üzerinde Ordun tarafından
(2003) satış temsilcileri ile gerçekleştirilen çalışmada, dışa dönüklük boyutunun satış
25Oya Somer, Mediha Korkmaz ve Arkun Tatar, (2004) Kuramdan Uygulamaya Beş Faktör Kişilik Modeli ve Beş Faktör Kişilik Envanteri (5FKE), Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yayınları, İzmir. ss. 135-146, 26 Sami Gülgöz, (2002). Five Factor Theory and NEO-PI-R in Turkey. In J. Allik & R. R. McCrae (Eds.), The Five-Factor Model of Personality Across Cultures. Kluwer Academic/Plenum Publishers, New York. ss.175-196 27 Güven Ordun, (2004), " Beş Temel Kişilik Özelliği ve Alt Faktörlerinin Analize İlişkin Çalışma",
İstanbul üniversitesi İşletme Fakültesi Dergisi, 2, 2004, ss.47-71
16
temsilcilerinin başarısı açısından sorumluluk boyutu kadar önemli olduğu
düşünülmektedir28.
Türkiye’de Beş Faktör Kişilik Modeli temel alınarak geliştirilen ya da uyarlanan
temel kişilik özelliklerine ortaya çıkaran 3 ölçüm aracı belirlenmiştir. Bunlardan
birincisi, Somer, Korkmaz ve Tatar tarafından geliştirilen ölçektir. Bir diğeri,
Gülgöz tarafından orijinal Beş Faktör Kişilik Modeli temel alınarak geliştirilen
envanterdir. Üçüncüsü de, www.kariyer.net tarafından kullanılmakta olan ölçektir.
Ülkemizde Beş Faktör Kişilik Modeli temeline dayanan temel kişilik özelliklerini
ölçen bu envanterler çeşitli araştırmalarda kullanılmaya devam etmektedir ve çeşitli
alanlarda personel seçiminde yararlanılmaktadır.
Araştırma ile ilgili kuramsal temeli oluşturan iki önemli kavram olan kişilik ve iş
başarısı hakkında bilgiler verilirken, bu temel kavramsal yapılar ve bu yapılar
arasındaki ilişkilere ikinci bölümde yer verilmiştir.
28 Güven Ordun (2005), “Kişilik Faktörleri ve Satış Temsilcilerinin İş Başarısı Arasındaki İlişkiler Üzerine Bir Çalışma” Yönetim Dergisi”, Yıl:16, Sayı:51 ss.56-68
17
II. BÖLÜM
KURAMSAL TEMEL
Tezin konusuna ilişkin kuramsal çerçeveye göre sırasıyla kişilik, iş başarısı ve
kişilikle iş başarısı arasındaki ilişkiyi açıklayan görüşler bu bölümde yer alacaktır.
1. KİŞİLİK
Kişilik, bir insanın duyuş, düşünüş, davranış biçimlerini etkileyen etmenlerin
kendine özgü görüntüsüdür. Devamlı olarak içten ve dıştan gelen uyarıcıların etkisi
altında olan kişilik, bireyin biyolojik ve psikolojik, kalıtsal ve edinilmiş dikkat algı
gibi bütün yeteneklerini, güdülerini, duygularını, isteklerini, alışkanlıklarını,
muhakeme yapabilme özelliğini ve bütün davranışlarını içine alır. Kısaca, kişiliğin
oluşmasında insanın doğuştan gelen özellikleri ve içinde yer aldığı çevrenin etkisini
bir arada görmek mümkündür. Buradan, çevrenin etkisini dikkate alarak, kişiliğin
sadece bireye özgü özellikleri değil, belirli ölçüde içinde yaşanılan insan
topluluğunun, belirli ölçüde de tüm insanlarda ortak bazı özellikleri yansıttığı sonucu
çıkartılabilir 29.
Kişilik, bir bireyi diğerinden ayıran zihinsel, duygusal ve davranışsal özelliklerin
tamamı olarak tanımlanmaktadır. Bireyin tutum ve davranışları zaman içinde
farklılık gösterebilmesine rağmen kişiliğe ilişkin özellikler oldukça tutarlı ve
kalıcıdır. Kişilik, oldukça tutarlı olmasına rağmen, genellikle kişiliğin ölçümü
tutumlar veya yeteneklerin ölçümü kadar kolay olmamaktadır. Kişilik, ne yalnız
başına bedensel özelliğe bağlıdır, ne de çevredeki ortak kalıp vs sosyal olaylara
bağlıdır. Kişilik tüm bu olguların ortaya çıkardığı bireysel ayrılıklardır. Kişilik, birey
ile çevresi arasındaki etkileşimin bir görünümü veya sonucu olarak düşünülmelidir.
29 Mustafa Y. Tınar, (1999). “Çalışma Yaşamı ve Kişilik”, Mercek Dergisi, Sayı 14. Mess Yayınları s. 27
18
Çevre denildiğinde ise doğal çevreden çok sosyal çevrenin etkisinin fazla olduğu ileri
sürmelidir. Esasında kişiliğin hangi özelliklerinin genetik (doğal olarak), hangi
özelliklerinin öğrenilerek (sosyal olarak) alındığını belirlemek oldukça zordur.
Kişiliği bireyin yaşam biçimi olarak tanımlamak mümkündür30.
Genetik özellikler ve çevresel etkenler insanın kişiliğini şekillendirdiği için, her
insanın kişiliği bir diğerinden farklıdır. Kişiliğinde farklılık gösterdiği ölçüde de
yeteneği farklılaşmaktadır. Kimi insan, zekâsı ölçüsünde teknik yeteneğe sahip
olabilir. Bir başkası kişilik yapısı özelliği olarak başka insanlarla iyi iletişim kurma
yeteneğine sahip olabilir. Kişilik, bir kişinin tüm özelliklerini yansıtan ve doğumdan
ölene kadar devam eden bir süreçtir. Kişiliğin bir süreç içinde oluştuğu ve bu süreçte
eğitim, deneyim ve öğrenmenin önemli bir rol oynadığı görülür.
Kişileri birbirinden ayıran özelliklerle ile ilgili çeşitli ayrımlar yapılmıştır. Son
dönemlerde yapılan çalışmalar beş faktör kişilik modeline dayanan temel kişilik
özelliklerinin bu ayrım için yeterli olduğunu savunmaktadır. Literatürde farklı
tanımlamalar mevcut olmakla birlikte, bu temel özellikler genellikle kişilerin dışa
dönüklük, uyumluluk, sorumluluk, nevrotizm ve deneyime açıklık özellikleri olarak
adlandırılmaktadır
1.1. Kişiliğin Ölçülmesi
Kişilik hakkında kabul edilen genel bir tanım olmadığı gibi, değişik kapsamda kişilik
özelliklerini ölçmek için yüzlerce kişilik ölçeği bulunmaktadır31. Bu ölçeklerin pek
çoğu farklı isimler altında aynı boyutu ölçerlerken, bazılarının ise aynı isim altında
farklı boyutları ölçmektedir. Bundan dolayı, kişilikle ilgili değişkenler ve ölçekler
için kavramsal altyapıyı oluşturacak bir sınıflandırma geliştirmek gerekmektedir.
30 İlhan. Erdoğan, İ. (1991) İşletmelerde Personel Seçimi ve Başarı Değerleme Teknikleri. İstanbul Ünv. İşletme Fak. Yayınları. No: 141, ss.92-102 31 Leaetta M. Hough & Deniz S Ones,. (2001). The Structure, Measurement, Validty and Use of Personality Variables in Industrial Work and Organizational Psychology. In N. Anderson, D.S. Ones, H.K. Sinangil & C. Viswesvaran (Ed.), Handbook of Industrial Work and Organziational Psychology Vol.1, London, SAGE Publication, ss.275
19
Araştırmalarda belirlenen yapısal sonuçları ilişkilendirmek, olgular arasında
genelleme yapmak, öngörüde bulunmak, araştırma sonuçlarını yorumlamak,
araştırmacılar arasında etkin bir iletişim kurmak ve psikometrik analizler yapmak
için ortak bir paradigmanın var olması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Ancak kişilik
psikolojisinde henüz tek bir doğru bir paradigmanın varlığından söz
edilememektedir. Kişiliğin doğası hakkındaki sistematik düşünceler güçlü bir
pozisyona kavuşmamıştır32. Ancak, kişiliğin ölçülmesi için kişiliği açıklayan
kuramsal temellerin iyi bilinmesi gerekmektedir. Kişilik psikolojisine en büyük
katkıyı sağlayan ve psikanalitik kuramın kurucusu Sigmund Freud ile başlayan
kişilik analizleri günümüze kadar süregelmiştir.
Kişilik analizinde, faktör analistleri olarak da isimlendirilen 1905’lerde Cattel,
1916’larda Eysenk ve 1936’larda Allport tarafından geliştirilen özellikler kuramı
günümüzde Beş Faktör Kişilik Modeline dönüşerek gelişimini sürdürmüştür. Son 20
yılda temel kişilik özelliklerini ölçmeye yarayan ve Beş Faktör Kişilik Modeline
dayalı geliştirilmiş ölçekler yaygın olarak kullanılmaktadırlar33. Bunlardan en
önemlisi NEO-PI-R’dır.
Kişilik psikolojisinin kuramsal temellerine dayanılarak geliştirilen testlerin ölçtüğü
kişilik özelliklerinin değerlendirilmesi ayrı bir önem taşımaktadır. Çünkü testlerin
hazırlanma amaçlarının dışında profesyonel olmayan kişiler tarafından kullanılması
da ciddi bir sıkıntı yaratmaktadır. Örneğin, psikanalitik kuramsal temelle hazırlanmış
olan MMPI kişilik envanteri özellikle kişilik bozukluklarının belirlenebilmesi,
hastalık tanısı koymak açısından hazırlanmıştır34. Bu testin askerlik ve polislik gibi
mesleklerin dışında personel seçiminde veya terfi sistemlerinde kullanılması uygun
bir yaklaşım değildir. Polis ve askerlik gibi mesleklerin dışında personel seçim
sürecinde psikolojik bozuklukları ölçme amacı olmayan mesleki kişilik testlerinin
kullanılması gerekmektedir. 32 Calvin S. Hall, Gardner Lındzey, J.C. Loehlin, and Martin Manosevitz, (1985), Introduction To Theories of Personality. Johns Wiley and Sons, New York, s.9 33 A.g.e., s.419 34 Necla Öner a.g.e., s. 421
20
Kişilik ölçümünde iki temel yaklaşım geçerlidir. Bunların birincisi, dolaylı
(projektif) yöntemlerde adayın belirgin olmayan uyaranlara verdiği tepkinin
yorumlanmasıdır. Dolaylı kişilik ölçme yöntemleri genellikle yüz yüze uygulanır35.
Dolaylı kişilik testleri arasında en fazla bilinen ve kullanılanlar Rorschach ve
Tematik Algı testleridir. Dolaylı veya dolaysız tüm kişilik testlerinin bir takım güçlü
ve zayıf yönleri bulunmaktadır. MMPI gibi dolaysız testler kısa süre içerisinde
kişilik özellikleri ile ilgili önemli bilgiler verirler. Ancak bu testlerin geçerliliği ve
güvenilirliği katılımcıların işbirliğine ve güvenilirliklerine bağlıdır. Testlerin
geçerliliğini ve güvenilirliğini artırmak için ölçeklerde bir yalan skalası
kullanılabilir36. Dolaysız testlerde yer alan bir takım ifadelerin altında gizli olan
anlam kolayca anlaşılabilir. Böylece testi cevaplayan kişi sosyal olarak
arzulanabilirliğini arttırabilmek için, olduğundan daha farklı görünmesine neden
olabilecek cevapları vererek ifadeleri yönlendirebilir.
1.1.1. Dolaylı Kişilik Testleri
Dolaysız testlerin aksine dolaylı testlerin yönlendirilmesi daha güçtür, çünkü bu
testlerde doğru veya yanlış bir cevap yoktur. Kişiler bu tip testlerde duyarlılıkları
konusunda konuşmaya daha istekli davranırlar. Bununla birlikte dolaylı testlerin
geçerlilik ve güvenilirlikleri kişilik ölçümü için kullanılan tüm testler arasında en
düşük olanlardır. Yorumların genişliğinden dolayı değerlemek ve belirli gruplar
altında analiz etmek oldukça güçtür. Değerlendirmeyi yapanlar açısından da ciddi bir
sıkıntı yaşanmaktadır. Genel bir cevaplama kalıbı bulunmadığı için değerlemeyi
yapan her kişi benzer cevapları farklı bir şekilde yorumlayabilmektedir. Dolaylı
kişilik testleri arasında en fazla bilinen ve kullanılanlar Rorschach Mürekkep
Lekeleri Testi, Goodenough İnsan Resmi Çizme Testi ve Tematik Algı testleridir.
35 Necla Öner, a.g.e., s.11 36 Judith Vernoy and Mark Vernoy, (1994), Psychology in Action, Third Ed. John Wiley & Sons, USA s.503
21
1.1.1.1Rorschach Kişilik Testi
Dolaylı kişilik testlerinden olan Rorschach Testi, Hermann Rorschach tarafından
geliştirilmiş bir kişilik testidir. Hermann Rorschach (1884 – 1922) İsviçreli bir
psikiyatristtir. Çocuklarının bulut kümelerine kişiliklerine uygun farklı anlamlar ve
yorumlar getirdiklerini gören Rorschach bu tekniği geliştirmiştir37. Rorschach Testi
kişilik incelenmesinin yanı sıra ruhsal sorunların teşhisinde de doğru bilgiler verdiği
için klinik psikolojide yaygın olarak kullanılmaktadır. Test, kartlar üzerinde yer alan
10 mürekkep lekesinden olmaktadır. Bireye sırayla lekeler gösterilir; lekelerin neye
benzediği ve kendisi için ne ifade ettiği yönünde yönergeler verilir. Alınan cevaplar
psikanaliz kuramının tekniğine uygun olarak yorumlanır. Yapılan açıklamalarda,
lekelerin kişi tarafından algılanış biçimi, yorumların kalitesi ve içeriği büyük önem
taşımaktadır. Uygulama sırasında puanlama birçok kurala dayandığı için testin
uygulanışı hakkında yeterli bilgiye sahip olan uzman kişiler tarafından
uygulanmalıdır. Bu test, çeşitli mürekkep lekelerinden oluşan belirgin bir anlam
ifade etmeyen şekillerin aday tarafından yorumlanması şeklinde uygulanır. Ancak bu
testlerde en doğru ya da en uygun cevap bulunmaz. Bu nedenle cevaplayanların testi
yönlendirebilmeleri bireysel değerleme testlerine oranla daha güçtür. Cevaplar
sübjektif olduğundan testi uygulayan kişinin bu konuda eğitimli olması gerekir. Teste
katılanların değerlemelerinin çok farklı olması nedeniyle bu testin yorumu oldukça
güçtür ve bu durum testin geçerlilik, güvenilirliğini düşürmektedir. Ancak terapistler
ve özellikle Freud akımını benimseyenler bilinçdışı süreçlerin başka yöntemlerle
ölçülemeyeceğini belirterek bu yöntemi kullanmaya devam etmektedirler38. Bireysel
uygulanabilen ve tamamen psikanalitik ilkelere göre yorumu yapılabilen bu testin
personel seçim ölçeği ya da iş başarı kriteri olarak kullanılması mümkün
gözükmemektedir.
37 Vernoy ve Mark, a.g.e., s.501 38 Füsun Akkoyun, (1994), Projektif Teknikler, Ankara Ünv. Eğitim Bilimleri Fak. Yay., No:175 Ankara s.67
22
1.1.1.2. Tematik Algı Testi(TAT)
Diğer bir dolaylı kişilik testi olan Tematik Algı Testi 1938 yılında Henry Murray
tarafından geliştirilmiş ve oldukça sık kullanılan bir projektif bir kişilik testidir. Bu
testte, genellikle insan figürlerinin bulunduğu sahnelerden oluşan kartlar
kullanılmaktadır. Kişiler bu resme bakarak kendilerine göre bir hikaye
oluşturmaktadırlar. Bu hikayelerde kişilerin psikolojik ihtiyaçları ve içsel çatışmaları
yer almaktadır. Daha çok klinik psikolojide tanı amaçlı kullanılan test, diğer birçok
alanda ise kişilik incelemesi için uygulanır. TAT resimli kartlardan oluşmaktadır ve
bireysel uygulanabilir.. Toplam kart sayısı 41 adettir, kadın ve erkekler için ayrı
kartlar bulunmaktadır, kartlardan birinde herhangi bir resim yoktur. Kartlar sırayla
bireye gösterilir ve karttaki resme uygun sıralı bir öykü anlatması istenir. Ayrıca
resimlerde yer alan kişilerin duygu ve düşüncelerine ilişkin açıklamalarda bulunması
istenir. Bireyin anlattıkları psikanaliz ilkelerine göre yorumlanır. Yapılan açıklama
ve anlatılan öykülerden bireyin kişiliğine ve yaşantısına ilişkin verilere ulaşılır;
çünkü kişi resimlerle ilgili öyküleri kurgularken, resimdeki kişilerle özdeşim içine
girerek duygu ve düşüncelerine dair bilgiler verir. Bu test klinik psikolojide diğer
pojektif testlerle birlikte kullanıldığında daha olumlu bir sonuç elde edilir39. Kişisel
olarak ihtiyaçları, kişilerarası ilişkileri ve sorunlarını dışa yansıtmaya yarayan, klinik
ortamlarda kullanılan bir dolaylı testtir. Ayrıca grup uygulaması yoktur. Bu
nedenlerden dolayı, personel seçiminde kullanılması düşünülemez. Başka dolaylı
testler de hastalık tanısı koymada, psikoterapilerde ve danışmanlık alanlarında
kullanılabilmektedir. Dolaylı testlerin olumsuz yönleri doğrudan uygulanan kişilik
testlerinde görülmemektedir.
1.1.2. Doğrudan Uygulanan Kişilik Testleri
Doğrudan uygulanan testler genelde kağıt kalem testleridir ve önceden belirli cevap
seçenekleri bulunur. Bu testler belirli kişilik özelliklerini ölçmeye yönelik olarak
hazırlanır ve grup olarak kişilere uygulanabilirler.
39 Füsun Akkoyun, a.g.e., s. 120
23
Bir kişiyi tanımlamamız istendiğinde genellikle utangaç veya cana yakın gibi
kavramlar kullanırız. Özellikler, kişiler arası farklılıkları vurgulamak için
kullandığımız kelimelerdir. Herhangi bir ortam veya koşulda iki farklı kişinin
tepkileri birbirinden çok farklı olabilir. Özellikler yaklaşımı benzer ortamlarda farklı
davranışlar sergileyen kişilerin durumlarını kişilerin sahip oldukları özelliklerin
farklılığına bağlamaktadır. Gordon Allport, kişiliği belirleyen özelliklerin bir listesini
oluşturmak istemiştir. Kişiliği tanımlamak amacıyla kullandığımız bu kelimeler
genellikle günlük konuşma yapısından gelmektedir. Kişiliği tam ve doğru olarak
belirleyebilmek için bu kelimelerden hangilerinin kullanılması gerektiği önem
taşımaktadır40. Bu kelimelerin bazı ortak özellikleri kişilikle ilgili boyutların temelini
oluşturmaktadır. Doğrudan uygulanan kişilik testlerinin amacı da, bu kişilik
faktörlerini belirlemeye yöneliktir.
Yirminci yüzyılın ilk yarısından itibaren, kişilik özellikleri boyutlarını tespit etmek
üzere faktör analizi çalışmaları yapılmıştır. Bu analizlerde kişilik modellerinin faktör
sayılarının üç ve yedi arasında değiştiği gözlenmiştir. Analistler, sözlükteki sıfatlara
dayalı olarak yaptığı çalışmada beş güçlü faktörün ortaya çıktığını belirtmiş ve
birçok kişilik kavramının bu beş faktör çerçevesinde kuramsal olarak organize
edilebileceğini ileri sürmüştür41. Beş faktör kişilik modeli; kişilerin dışadönüklük,
duygusal denge, geçimlilik, açıklık ve sorumluluk boyutlarıyla tanımlandığı bir
kuramsal yapıdır.
1.1.2.1 Beş Faktör Kişilik Modeli’ne Dayanan Ölçüm Araçları
Kişilik kavramı, bireyin kendine özgü ve tutarlılık gösteren düşünce, duygu ve
davranışları olarak tanımlanmaktadır. Özellikler, kişilerin belirli durumlar
40 Stephen F. Davis, and Joseph J. Palladino, (1997), Psychology. Second Ed., Prentice Hall, Upper Saddle River, New Jersey , s.147 41 Calvin S.Hall, a.g.e., ss.419-454
24
karşısındaki tepkilerini tanımlayan ve kişiler arası farklılıkları belirleyen
kelimelerdir. Geçici ruh hali durumlarını, sosyal değerlemeleri ve fiziksel durumlara
ilişkin değerlemeleri çıkardıktan sonra Allport, kişilik özellikleri ile ilgili olarak
4,500 kelime tanımlamıştır. Cattell’e göre 16 özellik kişiliği tanımlamada yeterlidir,
bu özelliklere farklı düzeylerde sahip olma kişiler arası farklılıkları ortaya
çıkarmaktadır. Eysenck, kişiliği üç temel özellikte sınıflayarak; dışa dönüklük,
duygusal denge ve psikotizm olarak tanımlamıştır. Cattel ve Eysenck’in
çalışmalarına karşın kişisel farklılıkların beş temel özellik ile açıklanabileceğine
yönelik olarak bir fikir birliği gelişmiştir. Bu beş temel özellik için kullanılan
terimler farklılık gösterebilmekle birlikte en fazla kullanılanlar dışa dönüklük,
uyumluluk, sorumluluk (tedbirlilik), duygusal istikrar (nevrotizm) ve yeni
deneyimlere açıklıktır42.
Kişilik özellikleri ölçmek için Costa ve Mc Crae (1985) tarafından geliştirilen NEO
Beş Faktör Kişilik Envanteri toplam 60 maddeden oluşmaktadır. Beş faktör kişilik
modelinde yer alan duygusal Dengesizlik, dışadönüklük, açıklık, uyumluluk ve
sorumluluk kişilik boyutlarının her birini 12 maddeyle ölçmektedir. Envanterin
maddelerinde yer alan ifadelere yanıtlar “hiç katılmıyorum” dan “tamamen
katılıyorum” a uzanan beşli likert türü ölçek üzerinde verilmektedir43. Ancak daha
sonra NEO Beş Faktör Kişilik Envanterinin başka araştırmacılar tarafından 100, 120
ve 240 soruluk formları da geliştirilmiştir.
Allport ve Odbert 1936’da Webster uluslararası sözlüğünden yararlanarak kişiliğe
ilişkin 17,953 sıfat tanımlamışlardır. Bu özellikler beş faktör kuramının ortaya çıkışı
açısından önem taşımaktadır. Cattel ve Eysenck’in kişiliğin açıklanmasında
özelliklerden yararlanmışlar ve daha sonra çalışmalarını temel alan pek çok araştırma
yapılmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda kişilik özelliklerinin beş temel boyut
altında toplandığına dair görüş gittikçe yaygınlaşmaktadır. Bu beş faktör: dışa
dönüklük (extraversion), uyumluluk – işbirliği (agreeableness) , sorumluluk –
42 Güven Ordun, ag.e., s.56-68 43 Paul T. Costa, & Robert Mc Crae, (1985). The NEO Personality Inventory Manual. Odessa, FL: Psychological Assessment Resources, ss.5-98
0,77; Açıklık: 0,73; Geçimlilik: 0,68 ve Sorumluluk: 0,81 olarak açıklamışlardır.
Kuşdil (2000) ise çevirisini yaptığı envanterin, beklendiği gibi beş faktör yapısına
uygun faktör yapısı ortaya koyduğunu tespit etmiştir. Bununla birlikte Türkçe form
üzerinde yapılan güvenirlilik analizinde; Duygusal Dengesizlik: 0,74; Dışadönüklük:
0,68; Açıklık: 0,60; Geçimlilik: 0,58 ve Sorumluluk: 0,75 olarak bulunmuştur45.
Kişilik özelliklerini ölçmek amacıyla geliştirilen pek çok geçerli kişilik envanteri ya
beş faktör boyutlarını ölçmekte, ya da beş faktör boyutlarıyla yüksek düzeyde ilişkili
çıkmaktadır. Bugüne kadar geliştirilen kişilik özellikleri modelleri içerisinde beş
faktör modelinin bu kadar geniş çapta kabul görmesinin temel sebebi, bu modelin
insan kişiliğini tanımlamakta geçerli ve güvenilir olduğunun bilimsel olarak
kanıtlanmış olmasıdır
Beş faktör kişilik modeli, kişilik ve ölçümü/değerlendirmesi konusunda son 20 yıla
damgasını vurmuş; yüzlerce araştırmayla da desteklenmiş ve özellikle de
kültürlerarası birçok araştırmayla standardizasyon (o kültüre uyum), geçerlik ve
44 David. .M. Tokar, Ann R.Fısher, Andrea F. Snell, , (1999),“Efficient Assessment of the Five Factor Model of Personality: StructuralValidity Analyses of the Neo Five Factor Inventory (Form S)”, Measurement & Evaluation in Counseling & Development, Vol.32, Issue.1 s.14 45Paul T. Costa ve Robert McRea, a.g.e., ss.5-98
26
güvenirlik çalışmaları yapılmıştır. Model, temel olarak, bireylerin kişilik yapılarını
tanımlamak için gündelik dilde kullanılan sıfatların faktör analizi sonucu
geliştirilmiştir. Beş faktör kişilik modeli, geniş bir yelpazede yer alan kişilik
yapılarını entegre etmesi ve böylelikle farklı yönelimlere sahip araştırmacılar
arasındaki iletişimi kolaylaştırması; kişilik özellikleriyle davranışlar arasındaki
ilişkilerin sistematik bir biçimde incelenebilmesine olanak sağlaması ve kişiliği beş
alt faktöre dayandırarak genel bir tanımlama sağlaması açısından ilgi çekicidir.
Beş faktör kişilik modeli; dışadönüklük, duygusal denge, geçimlilik, açıklık ve
sorumluluk boyutlarıyla tanımlanır. Bu boyutları betimleyen Türkçe’deki tipik
davranışsal sıfatlar şöyledir 46.
1. Dışadönüklük (Extraversion): Cana yakın, enerjik, neşeli, heyecan arayan ve
baskın (yüksek puan); mesafeli, sakin, içedönük, yalnızlığı tercih eden (düşük puan)
2. Açıklık (Openness): Yaratıcı, analitik, başka görüşlere açık, duyarlı (yüksek
(yüksek puan); plansız, erteleyen, dikkati kolay dağılan, düzensiz (düşük puan)
Beş faktör kişilik modelinde yer alan her boyut birbirine zıt iki kutuptan
oluşmaktadır. Buna göre model, Dışadönüklük/İçedönüklük, Sorumluluk/Dürtüsellik,
Uyumluluk/Düşmanlık, Duygusal Denge/Nevrotiklik ve Yeni Deneyimlere
Açıklık/Gelenekçilik boyutlarından oluşmaktadır. Bu boyutlardan her biri de 6 alt
boyuttan oluşmakta; böylelikle de ortaya toplam 30 alt faktör çıkmaktadır. Bu
46 Oya Somer, O. & Levis R. Goldberg, (1999). “The Structure of Turkish Trait Descriptive Adjective”, Journal of Personality and Social Pscyhology, 76(3), ss. 421-450.
27
boyutlardan örneğin; Dışadönüklük, sosyallik, atılganlık, kendini ifade edebilme,
heyecan arama, sempatiklik, üstün olma ve ödül kazanma isteği gibi davranışları
kapsamaktadır. İş yaşamı açısından değerlendirildiğinde de, genel olarak
dışadönüklerde iş doyumunun ve işten ayrılma eğiliminin yüksek olduğu
görülmektedir. Bir başka boyut olan sorumluluk da, dikkatlilik, organize olma, planlı
hareket etme, yoğun çalışma, başarı odaklı olma, kararlılık, düzenlilik, disiplinli
olma, sorunlarla başedebilmek için hazırlıklı olma, etik ilke ve değerlere belirgin bir
biçimde bağlılık ve başlanan bir işi bitirebilme becerisi gibi davranışları
içermektedir. İş yaşamı açısından bakıldığında da, sorumluluk düzeyi yüksek
çalışanların, iş doyumlarının ve motivasyonlarının yüksek olduğu, işten kaçma ve
işten ayrılma eğilimlerinin ise düşük olduğu görülmüştür47.
Araştırmalar, beş faktör kişilik modelinin, iş yaşamında motivasyon, iş doyumu,
kariyer doyumu, işten kaçma, işten ayrılma, müşteri ilişkileri, takım çalışması,
örgütsel bağlılık, çalışanlararası ilişkiler (çatışma eğilimi ya da stres düzeyi gibi), iş
başarısı (satış iş başarısı gibi), yaratıcılık, stresle başetme gibi birçok davranış
boyutunu ölçme konusunda olumlu sonuçlar elde edildiğini göstermektedir. Modelin,
çok farklı meslek gruplarına sahip çalışanlar üzerinde de uygulanabildiği (polisler,
satış temsilcileri, yöneticiler ve vasıflı/yarı vasıflı çalışanlar gibi) ve bu
uygulamalardan da genel olarak çalışanların iş başarısı düzeyi ve bireysel davranış
örüntülerine ilişkin etkili ve verimli sonuçlara ulaşıldığı görülmüştür48.
Son yıllarda kişilerarası temel farklılıkların beş temel faktöre dayandığı görüşü
ağırlık kazanmaktadır. Diğer bir ifade ile kişiler arası farkı belirleyen bu beş temel
kişilik özelliğidir. Beş temel kişilik özelliğini ölçmeye yönelik olarak en fazla
kullanılan envanter Costa ve McCrea’nın geliştirmiş oldukları NEO Kişilik
Envanteridir. Costa ve McCrea’nın Neo Kişilik Envanterinde her bir temel özelliğe
ilişkin altı alt faktör bulunmaktadır.
47 Paul T. Costa, Robert McRea, a.g.e., ss.5-98 48 Oya Somer, a.g.e., ss.421-450
28
Costa ve McCrea’nın geliştirmiş oldukları NEO Kişilik Envanterinin1995 yılındaki
yeniden düzenlenmiş versiyonu 240 ifadeden ve beş temel boyuttan oluşmaktadır.
Gerçekleştirilen analizler sonucunda bu beş temel özellik altında altı alt faktör tespit
edilmiştir (Costa ve McCrae, 1995, Personality Inventory-Revised). Literatürde
temel kişilik özelliklerine ve bunların alt boyutlarına ilişkin farklı tanımlar
kullanıldığını görmek mümkündür. Costa ve McCrea’nın beş temel kişilik özelliği ve
bunların alt boyutları şunlardır49.
1. Dışa Dönüklük(Extraversion)
Beş faktörün birincisi olan kişilerin dışadönüklük özelliği bazen iddaacılığı gösterir
ve içedönüklüğün karşıtıdır. Dışadönüklük özelliği olumlu bir özellik olarak görülür
ve biraz dürtüsellik, genel mutluluk ve sosyallikle ilgilidir. Dışadönüklerin yüksek
ücretler aldıkları, daha fazla terfi ettikleri ve kariyerlerinden daha fazla memnun
oldukları bulunmuştur50.
Dışa dönük kişiler konuşkandır, jest ve mimiklerini sıkça kullanırlar. Bu kişiler
bulunduğu ortamda kendini hissettirirler, espri yapabilme yeteneğine sahiptir ve bu
yeteneğini bulunduğu ortamda uygun bir biçimde kullanabilirler. Dışadönükler
heyecanı severler, enerjiktir ve genellikle iyimser bir yapıdadırlar. Dışa dönüklük
boyutu kişinin çevresindeki insanlarla iletişimi ve etkileşimi ile ilgilidir. Dışa
dönükler sosyal gruplar ve faaliyetlerle yakından ilgilidirler, çalışma ortamını
sosyalleşme için bir fırsat olarak değerlendirmekle birlikte aile, arkadaşları ve
hobileri için ayırdıkları zamanı kısıtlayan bir etken olarak da görebilirler. Dışa
dönükler genelde yeni ortamlar ve çeşitli faaliyetlere dahil olmaktan
hoşlanmaktadırlar. Görevin rutin ve monoton olması durumunda dışa dönüklük
49 Paul T. Costa, a.g.e., ss.5-98 50 Daniel Heller, Timothy A. Judge, and David Watson, (2002), “The Confounding Role of Personality and Trait Effectivity in the Relationship Between Job and Life Satisfaction”, Journal of Organizational Behavior, Vol. 23 No. 7, ss. 815-35.
29
boyutu ile devamsızlık eğilimi arasında anlamlı ve pozitif bir ilişki olduğu tespit
edilmiştir51.
Dışa dönüklük boyutuna yönelik faktör analizi sonucunda beş alt faktör tespit
edilmiştir. Bu alt faktörler, “arkadaşlık”, “canlılık”, “aktivite”, “atılganlık” ve
“sosyallik” tir. Her bir alt faktöre ilişkin tanımlar faktör içerisinde yer alan ifadeler
incelenerek yapılmıştır. Temel boyutlara ilişkin tanımlar yapılırken karşılıklı iki
uçtan bahsedilmektedir. Örneğin dışa dönükler sosyalliğe, içe dönükler sakinliğe
önem verirler. Alt boyutların da karşılıklı uçlarının tanımlarını yapmak mümkündür.
Alt boyut tanımlarında yüksek puan alanların ve düşük puan alanların açıklamaları
ayrı ayrı verilmektedir.
Arkadaşlık: Bu alt faktörde yüksek puan alanlar çevresinde fazla insan olmasından
hoşlanırlar, çevrelerindeki kişilere karşı olumlu duygular geliştirirler, kolayca
arkadaşlık kurarlar, yakın ve özel ilişkiler geliştirmekte zorlanmazlar. Düşük puan
alanlar soğuk yada düşmanca olmamakla birlikte diğerlerine fazla yaklaşmazlar,
uzakta ve yalnız kalmayı tercih edebilirler.
Canlılık: Olumlu bir ruh halini ifade etmektedir, neşe, heves ve eğlence gibi
duyguları içermektedir. Koşuşturmaları severler, risk almayı gerektiren ve heyecan
veren faaliyetlere katılma eğilimindedirler. Bu alt faktörde düşük puan alanlar
teşvikler olmadığından kolay sıkılırlar; kargaşa ve gürültüden hoşlanmazlar; sakinlik
ve tekdüzeliği heyecana tercih ederler.
Aktivite: Bu alt faktörde yüksek puan alanlar hızlı yürürler. Bu kişiler kendilerini
enerjik ve dinç olarak tanımlarlar, çeşitli faaliyetlere katılmaktan ve faaliyetleri
organize etmekten hoşlanırlar. Bu alt faktörde düşük puan alanlar acelesiz, yavaş,
sakin kişilerdir.
51 Timothy .A. Judge, Joseph J. Martocchio, C.J. Thoresen, (1997), “Five Factor Model of Personality and Employee Absence”,Journal of Applied Psychology, Vol. 82, No.5, ss.67-76
30
Atılganlık: Bu alt faktörde yüksek puan alanlar konuşmayı, harekete geçmeyi,
diğerlerini yönlendirmeyi severler. Bu kişiler grup içerisinde lider olma
eğilimindedirler. Bu alt faktörde düşük puan alanlar fazla konuşmama
eğilimindedirler, başka birinin grubu kontrol etmesini tercih eder, haklarını
savunmada kendilerini güçsüz hissederler.
Sosyallik: Bu alt faktörde yüksek puan alanlar kalabalıktan hoşlanırlar, grup ile
birlikte daha kolay çalışabilirler. Bu alt faktörde düşük puan alanlar kalabalığın
kendilerini ezdiğini düşünürler, bu yüzden kalabalıktan uzak dururlar, bazen
insanlarla birlikte olmaktan hoşlanmadıkları için değil sadece mahremiyet ve zamana
önem verdikleri için çevresindeki insanlardan uzakta kalabilirler52.
Dışa dönüklük kişilik özelliği polislik için olumlu bir özelliktir. Polislikte görevin
rutin ve monoton özellikler taşımaması dışa dönük kişiler için isten bir özelliktir. Bu
nedenlerden dolayı iş başarılarında yükselme beklenir.
İkinci kişilik özelliği olan duygusal dengesizlik, duygusal dengenin karşıtıdır.
Duygusal dengesizlik gerilim, huzursuzluk ve yüksek kaygı düzeyi ile
ilişkilendirilmiştir. Duygusal dengesizlik düzeyi yüksek olan kişiler büyük bir
ihtimalle kendinden ve başkalarından memnun olmayan ve karamsar kişilerdir53.
Heller ve arkadaşlarına (2002) göre; duygusal dengesizliği fazla olanlar olumsuz
olaylara daha çok yoğunlaşırlar ve bu nedenle, bu olaylara daha fazla maruz
kaldıkları görülür. Duygusal dengesizlik bazı detayla ilişkili mesleklerde faydalı
olarak düşünülmekle beraber genellikle duygusal dengesizlik olumsuz bir kişilik
52 Paul T. Costa and Robert McCrae, (1992), “Neo PI-R Professional Manual for the Revised NEO Personality Inventory (NEO PI-R) and NEOFive-Factor Inventory (NEO-FFI)”, Psychological Assessment Resources Inc, Florida ss.5-59 53 Oliver P. John, and Sanjay Srivistava, S. (1999), “The Big Five Trait Taxonomy: History, Measurement, and Theoretical Perspectives”, in Pervin, L.A. and John, O.P. (Eds), Handbook of Personality: Theory and Research, Guilford Press, New York, NY, ss. 102-38.
31
özelliği olarak görülür. İş doyumunu belirlemek için duygusal dengesizlikle ilgili
araştırma sonuçları ortaya konmuştur54.
Duygusal dengesizliği olan kişiler endişeli bir yapıdadır ve kişisel yeterlilikleri
konusunda kaygı duyarlar. Bu kişiler Kızgınlık, suçluluk, bıkkınlık ve benzeri
olumsuz duyguları ve hislerinin etkisi altındadır. Tepkilerini her zaman kontrol
altında tutmakta zorlanır, stresle mücadele etmede diğer kişilerden daha başarısızdır.
Nevrotizm olumsuz duygular yaşama eğilimi olarak tanımlanmaktadır. Genellikle
endişe, kaygı, asabiyet, depresyon gibi tek bir olumsuz duygu ile ilgilidir ancak
genelde bu duygulardan bazıları bir arada yaşanmaktadır. Yüksek puan alanlar
günlük sorunlarla başa çıkmada kendilerini zayıf hissederler, en küçük engellemede
ümitsizce zorluğa kapılırlar. Bu karamsarlıkları uzun süre devam eder, bu da genelde
kötü bir ruh haline sahip olmalarına neden olur. Açık bir şekilde düşünmelerine,
karar vermelerine ve strese dayanlarına engel olur. Nevrotizm Boyutundan düşük
puan alan kişiler ise sakin, soğukkanlıdırlar ve sürekli olumsuz duygulardan uzak
durmayı başarabilirler. Olumsuz duyguları fazla yaşamaları sürekli olumlu duygular
yaşadıkları anlamına gelmez, olumlu duygular daha çok dışa dönüklük boyutu ile
ilgilidir. Beş temel kişilik özelliği ile işten ayrılma eğilimi arasındaki ilişkilere
yönelik yapılan çalışmalar nevrotizm ve dışa dönüklük boyutlarının ayrılma eğilimi
ile pozitif sorumluluk boyutunun ise negatif ilişki içerisinde olduğunu
göstermektedir. Porter ve Steers, yaptıkları çalışmada duygusal dengesizlik, endişe,
düşük başarı güdüsü, asabiyet, bağımsızlık, kendine güven ve sosyallik boyutları ile
ayrılma eğilimi arasında anlamlı ilişkiler olduğunu belirtmektedirler. Bernardin bu
varsayımı 1977’de erkek satış temsilcileri üzerinde test etmiş ve işten ayrılma eğilimi
ile sadece endişe arasında anlamlı bir ilişki olduğunu tespit etmişlerdir. Nevrotizm
psikolojik denge durumunda bir kararsızlığı veya duygusal dengesizliği ifade
etmektedir. Bu boyuttan yüksek puan alanlar genelde korkak, endişeli ve depresyona
54 Daniel Heller,et. al., a.g.e., ss.815-835
32
eğilimli olarak tanımlanmaktadırlar. Yapılan çalışmalar nevrotizm ile işe devamsızlık
arasında anlamlı ve pozitif yönde bir ilişki olduğunu göstermektedir55.
Duygusal dengesizlik ya da nevrotizmin temel özelliğine ilişkin alt boyutları
şunlardır: depresyon, kaygı, içten veya dıştan denetimli olma, asabiyet ve duyguların
farkında olmadır.
Depresyon: Üzgün, yılgın ve hüzünlü hissetme eğilimi ile ilgilidir. Bu alt faktörde
yüksek puan alanlar enerjiden yoksundur, faaliyete geçmede zorluk hissederler. Bu
alt faktörde düşük puan bunalıma ilişkin duygulardan bağımsız olmayı
belirtmektedir.
Endişe, Kaygı: Endişe ve kaygıyı yüksek düzeyde hissedenler sürekli kötü bir şey
olacağı duygusuna kapılırlar, özel bir durumdan korkabilirler ya da sadece genel
olarak korku duyabilirler. Gerginlik, asabilik ve heyecan duygularını yaşarlar. Bu alt
faktörde düşük puan alanlar genelde soğukkanlı ve korkusuzdurlar.
Denetim Odağı: Dıştan denetimli bireyler başkalarının kendileri hakkında
düşündüklerini önemserler. Kabul görmeme ile ilgili kaygıları, rahatsız ve utangaç
hissetmelerine neden olabilir. Kolaylıkla mahcup olabilirler. Diğerlerinin kendisini
eleştireceklerine ve kendisi ile eğleneceklerine ilişkin düşünceleri genellikle çok
gerçekçi değildir. Bu alt faktörde düşük puan alanlar için, kendisini izleyen ve
değerleyen kişilerin önünde hata yapmak çok fazla önem taşımaz. Sosyal ortamlarda
kendilerini heyecanlı hissetmezler.
Asabiyet, Gerginlik: Yüksek puan alanlar olaylar istedikleri gibi gitmediği takdirde
kolay sinirlenirler, adil davranılmaya karşı duyarlıdırlar, bu şekilde olmadığını
düşündüklerinde kendilerini aldatılmış hissederler ve sinirlenerek acı çekerler. Bu alt
faktörde düşük puan alanlar kolayca ve sıklıkla sinirlenmezler.
55 Timoty A. Judge et. al., a.g.e.,s.746
33
Duygularının Farkında Olma: Bu alt faktörde yüksek puan alanlar baskı ve stres
altında panik, kargaşa, çaresizlik, yardıma muhtaç hissederler. Bu alt faktörde düşük
puan sahibi olanlar dengelidirler ve özgüvene sahiptirler, stres altında açık bir şekilde
düşünebilirler.
Nevrotizm psikolojik denge durumunda bir kararsızlığı ya da duygusal dengesizliği
ifade etmektedir. Bu boyuttan yüksek puan alanlar genelde korkak, endişeli ve
depresyona eğilimli olarak tanımlanmaktadırlar. Yapılan çalışmalar nevrotizm ile işe
devamsızlık arasında anlamlı ve pozitif yönde bir ilişki olduğunu göstermektedir.
Porter ve Steers yaptıkları çalışmada duygusal dengesizlik, endişe, düşük başarı
güdüsü, asabiyet, bağımsızlık, kendine güven ve sosyallik boyutları ile ayrılma
eğilimi arasında anlamlı ilişkiler olduğunu belirtmektedirler. Bernardin bu varsayımı
1977’ de erkek satış temsilcileri üzerinde test etmiş ve ayrılma eğilimi ile sadece
endişe arasında anlamlı bir ilişki olduğunu tespit etmişlerdir56.
Duygusal dengesizlik kişilik özelliğinin yüksek düzeyde olması genellikle çalışma
ortamında istenmeyen bir durumdur. Duygusal dengesizliğin iş başarısını olumsuz
etkilemektedir ve başarılı polis kişilik özelliklerinde düşüş eğilimi göstermektedir
3. Uyumluluk(Agreeableness)
Üçüncü kişilik özelliği olan uyumluluk, itaat ve uyum sağlama ile açıklanmıştır.
Uyumlu insanlar nazik, esnek, güvenilir, iyi huylu, işbirlikçi, affedici, toleranslı ve
iyi kalpli olarak tanımlanırlar. Seibert ve Kraimer(2001) uyumluluk özelliğinde
yumuşak kalpli, iyi huylu ve güvenirlilikten son derece alaycı kaba ve uyumsuzluğa
kadar sürekli değişen bir yapıya işaret etmektedir.. Uyumluluk ve iş başarısı
arasındaki ilişkiyi inceleyen alanyazında tutarsızlıklar vardır. Daha fazla uyumlu
işçiler, iyi takım oyuncuları oldukları halde, işyerinde yeterince istekli ve hırslı
değillerdir. Kötü başarı sonuçlarından diğer işçilere göre daha az sorumludurlar ve
56 Güven Ordun, a.g.e., s.56-68
34
olumlu başarı için de kredi elde ederler57. Fakat bazı polisler de yapılan çalışmalarda,
daha az uyumlu polislerin işyerinde daha fazla uyumsuzluk gösterdiği görülmüştür.
Black(2000) araştırmasında, uyumluluk özelliğinin polis eğitimindeki başarı ile ilgili
olmayan tek beş faktör özelliği olduğunu göstermiştir58.
Bu faktörde yüksek puan alanlar kendinden önce başkalarını düşünür, kişiler arası
ilişkilerde alttan alma ve yatıştırma eğilimindedirler. Sempatik, sıcakkanlı, nazik ve
saygılı olarak görülür. Başkaları tarafından çabuk kabul görür, oldukça güvenilirdir,
toleransı yüksektir ve yardımseverdir. Uyumluluk boyutu, grup ile birlikte
çalışabilmeyi ifade etmektedir; işbirliği ve sosyal uyumu yansıtmaktadır. Uyumlu
bireyler çevresindeki kişilerle birlikte olmaya önem verirler, bu nedenle saygılı,
yardımsever, uzlaşmacı ve içtendirler. Bu kişilerin insan doğasına ilişkin iyimser bir
bakış açıları vardır; insanların temel olarak güvenilir, terbiyeli ve dürüst olduklarına
inanırlar. Uyumlu olmayanlar kendi ilgi ve ihtiyaçlarını diğerleri ile birlikte olmaktan
daha fazla önemserler, diğerlerinin mutluluğunu önemsemez, bu nedenle başkalarına
yardım için çaba harcamazlar. Uyumsuz kişiler diğerleri ile ilgili kuşkucudurlar,
dostça yaklaşmayan kişilerdir ve işbirlikçi değildirler. Uyumlu kişiler uyumsuz
kişilerden daha fazla sevilir ve tercih edilirler. Bununla birlikte güçlü ve katı
kararların gerekli olduğu pozisyonlarda uyumlu kişiler başarısız olabilir. Yapılan
araştırmalar uyum düzeyi yüksek kişilerin daha çok takım temelli çalışan örgütleri
tercih ettiklerini göstermektedir. Uyum düzeyi ile katılımcı yönetim tarzı arasında
olumlu bir ilişki bulunmaktadır59.
Uyumluluk temel boyutunun alt boyutları “yakınlık”, “merhamet”, “yardım”,
“işbirliği”, ve paylaşma” olarak adlandırılmıştır.
57 Scott E. Seibert, and Maria L. Kraimer, (2001), “The Five Factor Model of Personality and Career Success”, Journal of Vocational Behavior, Vol. 58, ss. 1-21. 58 Michael J.Cuttler, and Paul M. Muchinsky, (2006), “Predictions of Law Enforcement Training Performance and Dysfunctional Job Performance with General Mental Ability, Personality, and Life History variables”, Criminal Justice and Behavior, Vol. 33 No. 1, ss. 3-25. 59 C.D.Stevens, (2001), “Selecting Employees for Fit:Personality and Preferred Managerial Style”,
Journal of Managerial Issues, Vol.13, Issue 4, s.500
35
Yakınlık: Bu alt faktörde yüksek puan alanlar çevrelerindeki insanlarla ilişkilerinde
içten, samimi, dürüst ve açık sözlüdürler. Bu alt faktörde düşük puan alanlar
insanlarla ilişkilerde belirli bir miktar mesafenin gerekli olduğunu düşünürler. Bu
kişiler ilkesiz, ahlaksız, prensipsiz olarak değerlendirilmemelidirler. Sadece tüm
gerçeği açıkça söylemede kendilerini çok rahat hissetmezler.
Merhamet: Bu alt faktörde yüksek puan alanlar yumuşak kalpli ve merhametli olarak
tanınmaktadırlar, başkalarının acılarını paylaşırlar, merhamet duyguları yüksektir. Bu
alt faktörde düşük puan alanlar diğerlerinin acıları nedeniyle ıstırap çekmezler,
gerçeklere dayanan, duygularından bağımsız bir şekilde karar vermekle övünürler,
acımaktan çok gerçek ve yansız adalet kavramları ile ilgilenirler.
Yardım: Bu alt faktörde yüksek puan alanlar ihtiyacı olanlara yardım etmekten
çekinmezler, diğerlerine yardım etmeyi kendini feda etmeden çok kendini geliştirme
olarak görürler. Bu alt faktörde düşük puan alanlar genellikle ihtiyacı olanlara
yardım etmezler, başkalarına yardım etmeyi kendini geliştirme yerine zahmet olarak
görürler. Kendileri çalışırken başkalarının çalışmadan bir fayda elde etmeleri
düşüncesine katlanmazlar.
İşbirliği: Bu alt faktörde yüksek puan alanlar diğer insanlarla çelişmekten
hoşlanmazlar, uzlaşma, uyum sağlama eğilimindedirler, başkaları ile birlikte
olabilmek için kendi ilgi ve ihtiyaçlarını geri plana atabilirler. Bu alt faktörde düşük
puan alanlar kendi fikirlerini kabul ettirebilmek için diğerlerini zorlarlar. Bir işin iyi
yapılabilmesi için kişinin kendisinin yapması gerektiğine inanırlar.
Paylaşma: Bu alt faktörde yüksek puan alanlar insanların genelde dürüst, adil ve iyi
niyetli olduğunu düşünürler. Sahip oldukları değerleri başkaları ile paylaşmada bir
sıkıntı hissetmezler, genelde bunu bir karşılık beklemeden yaparlar. Bu alt faktörde
düşük puan alanlar diğer insanları bencil, üçkâğıtçı, potansiyel olarak tehlikeli olarak
görebilirler. Sahip olduklarını paylaşmada sıkıntı yaşayabilirler60.
60 Paul.T. Costa and McRae, a.g.e., pp.5-59
36
Polislik görevinde güçlü ve katı kararların gerekli olduğu pozisyonlarla sıklıkla
karşılaşılabileceği için uyumluk kişilik özelliğinin polis kişilik özelliklerinde
yükselmesi beklenmemelidir. Çünkü polisin yüksek uyumluluk özelliği iş başarısını
olumsuz etkileyebilir.
4. Yeni Deneyimlere Açıklık (Opennes to Change)
Dördüncü kişilik özelliği olarak, açıklık kişilik özelliğinden yüksek puan alanların
yaratıcı, özgün, açık fikirli, ve sanatsal duyarlılığa sahip olduğu tanımlanmaktadır.
Barrick ve Mount(1991)’a göre, bütün psikologlar aynı fikirde olmasa da, açıklık
özelliğinin zeka ile en güçlü ilişkiye sahip bir özellik olduğunu ortaya koymuşlardır.
Açıklık özelliğinde yüksek puana sahip olanlar araştırmacı bir zekaya sahipken ,
düşük puan alanlar yeni deneyimlere kapalıdırlar. Barrick ve Mount’un (1991)
yaptıkları meta analiz çalışması açıklık özelliğinin polis başarısı ile ilişkili
olmadığını göstermiştir61. Yeni deneyimlere açıklık boyutu yaratıcı ve yenilikçi
kişilerin geleneksel ve tutucu kişilerden ayrılmasını sağlayan boyuttur. Yeni
deneyimlere açık insanların entelektüel merakı yüksektir, sanata ve güzelliğe ilgi ve
saygı duyarlar. Bu kişiler deneyimlere kapalı insanlara göre duygularının daha fazla
farkındadırlar; somut deneyimlere dayanmadan semboller ve soyut kavramları
zihinlerinde canlandırabilirler. Bu tür zihinsel bir kavrama matematiksel, mantıksal,
geometrik düşünce, hitabet, müzik besteciliği, görsel sanatlar gibi yeteneklere
dönüşebilir. Bu kişilik özelliğinden düşük puan alanlar dar kapsamlı düşünürler,
sanatın uygulamaya dönük bir faydası olmadığını düşünürler. Mevcut yöntemleri
yenilikçi yöntemlere tercih ederler ve değişime karşı direnç gösterebilirler.
Kişilik boyutlarının birbirilerinden etkilenip etkilenmediğini belirleyebilmek için
korelasyon analizleri gerçekleştirilmiştir. Judge, Martocchio ve. Thoresen, kişilik
boyutları arasındaki korelasyon analizleri sonucunda uyumluluk ve sorumluluk
boyutlarının nevrotizm boyutu ile negatif bir ilişki içerisinde olduğu belirlenmiştir.
61 Murray R.Barrick, and Michael K. Mount, (1991), “The Big Five Personality Dimensions and Job Performance: A Meta-analysis”, Personnel Psychology, Vol. 44, ss. 1-26.
37
Ayrıca dışa dönüklük ile yeni deneyimlere açıklık ve sorumluluk boyutları arasında
pozitif bir ilişki olduğu tespit edilmiştir62 .
Açıklık özelliğine sahip kişiler yeni ve alışılmadık deneyimlere açıktır, genel olarak
statükoya ya da durağanlığa karşın geleneksel olmayan yöntemleri tercih ederler. Bu
kişilerin iç duyarlılığı yüksektir, entelektüel ve yaratıcıdır. Deneyime açık kişilerin
entelektüel merakı bulunmaktadır, çevrelerinde çeşitliliği tercih ederler, kendileri ile
ilgili konuları ve çevrelerinde olup bitenleri merak ederler. Değişime açıklık düzeyi
düşük kişiler daha geleneksel ve muhafazakârdırlar. Bu kişiler bilineni yeniliğe tercih
ederler. Katılımcı yönetim sistemleri sürekli öğrenmeye önem veren yöneticiler
gerektirmektedir. Bu tarz bir kültürün geçerli olduğu işletmelerde yöneticiler astların
yenilik getiren fikirlerine açık olmalı ve astlarını geliştirecek önerileri
uygulayabilmelidirler. Judge ve Cable deneyime açıklık ile takım çalışmasına
yatkınlık arasında ters bir ilişki olduğunu öne sürmektedir. Bu varsayımın temelinde
deneyime açık kişilerin özerk olma ihtiyacı duyduğu yatmaktadır63.
Deneyime açıklık, sanatsal ve entelektüel ilgi, yenilikçilik, yaratıcılık ve
maceraperestlik yeni deneyimlere açıklığın alt boyutlarını içinde barındırmaktadır.
Sanatsal İlgi: Bu alt boyuttan yüksek puan alanlar doğada ve sanatta güzelliği
severler ve takdir ederler. Bu kişiler sanatsal ve doğal faaliyetlere kolayca dahil
olabilirler. Sanatsal olarak eğitim almış olmaları ya da sanata karşı yetenekli olmaları
gerekmez buna rağmen pek çoğu yeteneklidir ve eğitimini almış olabilir. Doğal ve
sanatsal güzelliğe karşı ilgi ve saygı, boyutta yüksek puan alanların temel
özelliklerini belirtmektedir. Bu alt faktörde düşük puan alanlar estetik duyarlılık ve
sanatsal ilgiden yoksundur.
Entelektüel İlgi: Entelektüel ilgi, zekâ ile karıştırılmamalıdır. Entelektüel tarzdır,
entelektüel yetenek değildir. Entelektüellik ve sanatsal ilgi yeni deneyimlere açık
olma konusunda önemlidir. Yeni ve farklı fikirlere açıktırlar, entelektüel konularda
62 Timoty A. Judge et. al. a.g.e., ss.745-755 63 C. Stevens, a.g.e., s.500
38
tartışmaktan hoşlanırlar. Bilmece, bulmaca ve zihin oyunlarını çözmekten zevk
alırlar. Bu alt faktörde düşük puan alanlar fikirlerle ilgilenmekten çok insan ve
nesnelerle ilgilenmeyi tercih ederler. Bu kişiler entelektüel uygulama ve tartışmaları
zaman kaybı olarak değerlendirirler. Bununla birlikte entelektüel ilgileri yüksek
olanlar zihinsel testlerde az da olsa daha başarılıdırlar.
Yenilikçilik: Yenilikçilik özelliği, otoriteyi, geleneksel uygulama ve değerleri
değiştirmeye hazır olma ile ilgilidir. Bu alt faktörde yüksek puan alanlar aşırı
düzeyde kurallara karşı düşmanca davranabilirler, kuralları hiçe sayanlara karşı
sempati duyabilirler, belirsizliği, kaosu ve düzensizliği severler. Muhafazakârlar
uyum sonucu elde edilen güven ve durağanlığa değer verirler. Geleneksel
yöntemlerin geçerliliğini kaybetmeyeceğini düşünürler, geleneksel yöntemleri yeni
ve sıra dışı uygulamalara tercih ederler.
Yaratıcılık: Yaratıcı kişiler için dünya genellikle çok sıradandır. Daha ilginç ve
zengin bir dünya yaratmak için fantezilerinden yararlanırlar. Bu alt faktörde düşük
puan alanlar hayal ürünü şeylerden fazla gerçeklere değer ve önem verirler.
Maceraperestlik: Bu alt faktörde yüksek puan alanlar maceraya ve yeni aktivitelere
atılmak konusunda heveslidirler, farklı ülkeleri, bölgeleri ziyaret etmek, farklı
deneyimler yaşamak isterler. Doğallığı ve rutinliği sıkıcı olarak değerlendirirler ve
sırf farklılık olsun diye değişik bir yöntem deneyebilirler. Bu alt faktörde düşük puan
alanlar değişim konusunda kendilerini rahat hissetmezler ve tanıdık, bildik
yöntemleri ve uygulamaları tercih ederler..
Polislikte takım çalışmasına yatkınlık ve tamamen özerk olamama özelliğinden
dolayı açıklık kişilik özelliğiyle iş başarısı arasında olumsuz bir ilişki
beklenmektedir. Kişiliğin deneyime açıklık özelliği mevcut sistemi koruma ve
sürdürme özelliği ile çatışacağından polislik görevinin pozisyonuyla tutarsızlık
gösterebilir.
39
5. Sorumluluk, tedbirlilik(Conscientiousness)
Son olarak sorumluluk özelliği, kişilerin organizasyon, inatçılık ve hedefe ulaşmada
motivasyon derecesini gösteren bir özelliktir. Bu özellik öğrenim başarısı ve
motivasyon ile ilişkili bulunmuştur64. Bazı kişilik psikologları insanlardaki asıl
özelliğin bağlılık olduğu konusunda tartışmaktadır. Çünkü yüksek sorumluluk puanı
alanlar dikkatli sorumlu, mükemmeliyetçi ve düzenlidirler. Diğer psikologlar bu
özelliğin, bir irade göstergesi ya da başarma isteği olarak farklı bir yönünün
olduğunu ileri sürerler.
Sorumluluk özelliğine sahip kişiler düzenlidir ve sorumluluk duygusu yüksektir. Bu
kişiler görevin iyi bir biçimde yapılması uğruna kişisel zevklerinden fedakârlık
edebilirler; ahlaki davranışlar sergiler ve genellikle yüksek hedefleri ve amaçları
vardır. Sorumluluk öz disiplin ve göreve bağlılık olarak tanımlanmaktadır.
Sorumluluk duygusu yüksek çalışanlar, daha planlı, disiplinli, gayretli ve
tepkilerinde mantıklı olmaya daha yatkındırlar. Sorumluluk duygusu düşük olanlara
göre görevin, gereklerine daha bağlı, sorunlarda sorumluluk üstlenmeye ve inisiyatif
kullanmaya daha arzulu, kurallara uyma konusunda daha tutarlıdırlar. Farklı
kültürlerde çalışacak yöneticilerin başarı açısından sorumluluk boyutu beş temel
kişilik boyutu arasında en önemlisi olarak tespit edilmiştir. Duygusal denge ve
uyumluluk boyutları ile farklı kültürlerde çalışan yöneticilerin başarısı arasında da
olumlu bir ilişki olduğu belirtilmektedir. Başarı güdüsü ile sorumluluk boyutu
arasında olumlu bir ilişki bulunmaktadır. Başarı güdüsü ile ilişkisinden dolayı
sorumluluk boyutu yüksek kişiler görevlerinde yüksek başarı gösterme
eğilimindedirler65.
Devamsızlık: göreve ilişkin başarıyı olumsuz etkileyecek bir faktördür. Araştırmalar
sorumluluk ile dürüstlük arasında anlamlı ve olumlu bir ilişki olduğunu
göstermektedir. Sorumluluk ile devamsızlık arasında anlamlı ve negatif yönde bir
64 Murray R.Barrick, a.g.e., ss.1-26 65 Nancy Dietz, (1999), “Relative Importance of Personality Dimensions for Expatriate Selection: A Policy Capturing Study”;Advertising Age’s Business Marketing, Vol. 84, Issue 1 ss.6-7
40
ilişki bulunmaktadır66. Sorumluluk boyutunun alt faktörleri olarak tedbirli ve düzenli
çalışma, faaliyetlerinde planlı ve programlı olma, üstlendiği görevleri yerine getirme
konusunda kişisel yeteneklerine güvenme, göreve bağlılık ve kurallara uyma veya
formalite arzusu olarak belirlenmiştir.
Tedbirlilik: Faaliyete geçmeden önce tüm alternatifleri düşünüp değerlendirmeyi
içermektedir. Tedbirli kişiler için karar almak zaman gerektiren bir süreçtir. Tedbirli
olmayanlar alternatifleri ve sonuçlarını değerlendirmeden akıllarına ilk gelen
seçeneği söyleyebilirler. Bu alt faktörde düşük puan alanlar önsezilerine güvenerek
karar alma eğiliminde olabilirler.
Planlı, programlı çalışma: Bu alt faktörde yüksek puan alanlar iyi organize
olmuşlardır, iş programlarına ve tarifelere göre yaşamayı severler, liste tutarlar ve
plan yaparlar. Bu alt faktörde düşük puanlar organize bozukluğunu ve dağınıklığı
belirtirler.
Yeteneklerine güven: Kişinin bir görevi tamamlamada yetenek ve özelliklerine
inanmasını ifade etmektedir. Bu alt faktörde yüksek puan elde edenler başarı için
gerekli yetenek, hırs ve kontrole sahip olduklarına inanırlar. Başarı doğrultusunda
sebat gösterirler. Bu alt faktörde düşük puan alanlar kendilerini etkili olarak
hissetmezler, kendi hayatlarının kendi kontrolleri dışında olduğuna inanırlar. Şans
faktörünün insan hayatında önemli bir kavram olduğunu düşünürler.
Göreve bağlılık: Kişinin görev duygusunun gücünü ve yükümlülüklerini belirtir. Bu
alt faktörde yüksek puan alanların göreve ilişkin yükümlülükleri de yüksektir. Görev
ile ilgili yetki ve sorumluluklarının farkındadırlar. Bu alt faktörde düşük puan alanlar
kaide, kural ve düzenlemeleri davranışları sınırlandırıcı bulurlar. Güvenilmez ve
bazen sorumsuz olarak görülürler.
66 Timoty A. Judge, a.g.e., s.5
41
Kurallara Uyum: Bu alt faktörde yüksek puan alanlar kural ve kaideleri faydalı ve
gerekli bulurlar. Kurallar dışında faaliyet göstermekten kaçınırlar. Bu alt faktörde
düşük puan alanlar kuralları sınırlayıcı ve genellikle gereksiz bulurlar. Kuralları
esnetebileceklerini düşünürler. Kurallara bağlı kalmadıkları zaman daha başarılı
olabileceklerine inanırlar.
Beş faktör kişilik özelliğinden başka dolaysız ya da doğrudan uygulanan kişilik
testleri de vardır. Bunlardan birisi de en yaygın kullanıma sahip olan testlerden birisi
olan MMPI-Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteridir.
1.1.2.2. MMPI Çok Yönlü Kişilik Envanteri
Doğrudan uygulanan kişilik testlerinden MMPI özellikle kişilik bozukluklarını
belirlemeye yönelik olarak 1930 da Minnesota Üniversitesinde Starke Hathaway ve
J.C. McKinley tarafından hazırlanmıştır. Cevap seçenekleri “doğru”, “yanlış” ve
“bilmiyorum” olarak belirlenmiştir. 1989 yılında yeni bir versiyonu olan MMPI-2
hazırlanmıştır. Bu versiyonda 250 ifadede değişiklik yapılmış ancak temel kişilik
boyutlarında herhangi bir değişiklik yapılmamıştır67.
MMPI, kişilik boyutlarını ve ruh sağlığı bozukluklarını değerlendirmek için en sık
kullanılan psikolojik ölçme araçlarından birisidir. Hızlı kültürel değişimin de etkisi
ile orijinal formunun geçerliğine ilişkin bazı kuşkular ortaya çıkmış olması ölçeğin
gözden geçirilme çabasına neden olmuştur68. Ülkemizde MMPI’ın ilk geçerlilik ve
67 Judith Vernoy, a.g.e.,s. 449 68 Meral Çulha (2001) Işık Savaşır’ın Anısına; Neden MMPI, Neden MMPI-2? Türk Psikoloji Bülteni, 21: ss.103-107.
42
hereketliliği ve Sİ:sosyal içedönüklüğü ifade etmektedir69. MMPI-2’nin MMPI’dan
temel farklılığı yeni kişilik boyutları ve sorun alanlarının değerlendirilmesine yönelik
“içerik alt ölçekleri” içermesidir. İçerik alt ölçekleri klinik ölçeklerde normal aralıkta
bulunan ancak farklı alanlarda sorunlar yaşayan bireyleri belirleme imkanı
sunmaktadır. MMPI-2’de toplam 15 tane içerik alt ölçeği bulunmaktadır. Tüm alt
ölçekler için geçerli olan üzere yüksek puanlar, bu ölçeklere karşılık gelen alanlarda
ruhsal bozukluğunu ifade eden bir uyum biçimine işaret etmektedir. Yani MMPI’ın
hangi alt ölçeği yükselmişse, kişiliğin o özelliğinde ruhsal bozukluğun bir belirtisinin
olduğu değerlendirmesi yapılır. Alt ölçeklerdeki bu yükselmeler ruhsal denge
yönünden birleriyle bir uyum içindedirler. Ortaya çıkan kişilik profili bir uzman
tarafından değerlendirilmelidir. MMPI-2’nin Türk kültürüne uyarlama çalışmaları
Savaşır ve Çulha (1996) tarafından yapılmıştır70.
Psikanalitik kuramsal temelle hazırlanmış olan MMPI kişilik envanteri özellikle
kişilik bozukluklarını belirlemek, hastalık tanısı koymak ve kişilik özelliklerini ruh
sağılığı yönünden değerlendirebilmek için hazırlanmıştır: Polislik ya da askerlik gibi
ruh sağlığı bozukluklarına karşı duyarlı mesleklerde personel seçiminde
yaralanılmasında bir sakınca görülmemektedir. Polislik ve askerlik gibi güvenliği
ilgilendiren ve silah kullanmayı gerektiren alanlarda kişilik bozuklukları açısından
daha dikkatli bir yaklaşımla değerleme yapmak gerekmektedir. Diğer bir dolaysız
kişilik testi ise, Gough tarafından geliştirilen California Kişilik envanteridir.
California kişilik envanteri MMPI gibi ruhsal bozuklukları değerlendirmekten çok
sosyal yaşamda önemli olan kişilik niteliklerini değerlendirmek amacıyla
geliştirilmiştir.
69 Işık Savaşır, (1981)Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envaneri-El Kitabı, Sevinç Matbaası,
Ank.ss.1-15 70 Işık Savaşır ve Meral Çulha (1996) Development of the MMPI-2 in Turkey. International Adaptation of the MMPI-2, JN Butcher (Ed), Minnesota, University of Minnesota Press, ss. 448-460.
43
1.1.2.3. California Kişilik Envanteri
Sosyal yaşamda önemli olan kişilik niteliklerini ölçmeye yönelik hazırlanmış bir
testtir. Envanter, normal ve okur-yazar olan,13 yaş ve üstü bireylerin sosyal yaşamda
önemli olan kişilik niteliklerini değerlendirmek amacıyla Gough tarafından 1948’de
geliştirilmiştir.
Gough tarafından envanter maddelerinin 178 tanesi Minnesota Çok yönlü Kişilik
Envanteri(MMPI)’nden aynen, 35’i ise değiştirilerek alınmıştır. Her madde için
‘evet’ veya ‘hayır’ şıklarından birinin seçilmesi ve işaretlenmesi istenir Faktör
analizi sonuçları 5 faktör’ü ortaya çıkarmıştır. Birinci faktör; kendinden memnun
olma, sorumluluk, sosyalleşme, tolerans, iyi etki yaratma, uyumlu olma yöntemiyle
başarı, bağımsız düşünme yöntemiyle başarı, entellektüel yeterlik ve psikoloji eğilimi
alt testlerini kapsamıştır. Bu faktör ‘genel uyum ölçeği’ olarak kabul edilmiştir.
İkinci faktör; baskınlık, statü edinebilme kapasitesi, sosyal ilgi, sosyal varlık
gösterebilme ve kendini kabul alt testlerini kapsamıştır. Kendini kabul, güven ve dışa
dönüklüğü göstermiştir. Üçüncü faktör; tolerans, bağımsız düşünme yöntemiyle
başarı, entellektüel yeterlik, psikoloji eğilimi ve esneklik alt testlerini kapsamıştır.
Bağımsız düşünme ve hareket etme kapasitesini yansıtır. Uyumluluk ve toplumsal
kurallara uymayı gösteren dördüncü faktör; sosyalleşme ve uyumluluk alt testlerini
kapsamıştır. Beşinci faktör ise, sadece cinsel rol alt testinin maddelerini kapsamıştır.
Banu Demirtürk(1987) tarafından Türkçe’ye çevrilerek geçerli ve güvenirlik
çalışması yapılmıştır71.
Polis kişilik özelliklerini belirlemede kullanılabilecek bir test olabilir. Çünkü
dünyada MMPI gibi polis seçim işlemlerinde kullanıldığı görülmektedir. Envanter
maddelerinin bir çoğu Minnesota Çok yönlü Kişilik Envanteri’nden aynen, bir kısmı
ise değiştirilerek alınmıştır olup, sosyal yaşamda önemli olan kişilik niteliklerini
belirlediği için bir kamu hizmeti veren polisin kişilik özelliklerini belirlemede yararlı
olabilir.
71 Necla Öner, a.g.e., s.322
44
1.1.2.4. Cattell 16PF Kişilik Envanteri
16PF Kişilik Envanteri, 1949 yılında Raymond Cattell tarafından geliştirilen bir
ölçektir. Envanter çoktan seçmeli 185 sorudan oluşmaktadır. Testin uygulama süresi
yaklaşık olarak 45 dakikadır. Envanterde yer alan her faktör, 10’lu bir skala üzerinde
düşük ve yüksek olmak üzere iki düzeyde değerlendirilmektedir.
Raymond Cattel kişiliği belirleyebilmek açısından kişiliğin önemli özelliklerini
ortaya çıkarmak istemiştir. Cattel, kişilik özellikleri ile ilgili olarak gerçekleştirilen
çeşitli faktör analizleri sonucunda 16 temel kişilik özelliği belirlemiştir. Bu 16 temel
kişilik özelliği her bireyde var olan kişilik özellikleridir. Bireylerin farklı kişilik
özelliklerine sahip olması diğer bir ifade ile benzer ortamlarda farklı davranış
göstermelerinin temelinde bu kişilik özelliklerine farklı oranlarda sahip olmaları
yatmaktadır72.
16PF Kişilik Envanteri, 16 “temel kişilik özelliğini” ve 5 “genel kişilik eğilimini”
ölçmektedir. Bu kişilik özellikleri (boyutları), Sıcakkanlılık, Problem Çözme, Strese
Tolerans, Baskınlık, Canlılık, Kurallara Bağlılık, Sosyal Girişkenlik, Duyarlılık,
İhtiyatlılık, Soyuta Odaklılık, Ketumluk, Kendini Sorgulama, Değişimlere Açıklık,
Kendine Yeterlik, Mükemmelliyetçilik ve Gerginlik şeklinde sıralanabilir. Bu
faktörlerden baskınlık özelliği, diğer insanlar üzerinde güç sahibi olma ve onları
kontrol etme isteğini ifade eder. Baskınlığın düşük olması, insanları hayal kırıklığına
ve uyum sağlamayı kapsarken; yüksek olması ise, insanlara işlerini nasıl yapmaları 72 Stephen Davis and Joseph J.Palladino, (1997), Psychology, Second Ed., Prentice Hall, Upper Saddle River, New Jersey, s.515
45
gerektiğini öğretmeyi, zorlayıcı olmayı, atılganlığı, saldırganlığı ve rekabetçiliği
ifade etmektedir. Bir başka faktör olan değişime açıklık da, bireylerin, yaşamlarını
deneyimleyerek öğrenmeye ve değişime ne oranda açık olduklarına ilişkindir.
Kişilerde değişime açıklığın puanının düşük olması, geleneksel ve tutucu olmayı,
rutin işlerden hoşlanmayı, durum bir değişim ihtiyacını gösterse de değişime direnç
göstermeyi ifade ederken, yüksek puan olması ise, açık fikirli olmayı, bir değişim
İş başarısı, kişinin kendisi için tanımlanan özellik ve yeteneklerine uygun olan işi,
kabul edilebilir sınırlar içinde yerine getirmesi olarak da tanımlanmaktadır. Nitekim,
80 İsmet Barutçugil (2002), Performans Yönetimi, Kariyer yayıncılık, İstanbul, s.20 81 Ülkü Dicle (1982) Yönetsel Başarının Değerlendirilmesi ve Türkiye Uygulaması. ODTÜ,
Ankara.ss.45-57.
52
çalışanın iş başarısından söz etmek için, önce kişinin tanımlanmış bir işle karşı
karşıya gelmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, bu işin de işgörenin özellik ve
yeteneklerine uyması ve kişinin işini yerine getirme derecesinin göstergesi olan
standardın da bulunması gerekmektedir. Tanımlanan standarda ulaşma kişinin iyi iş
başarısını ifade ederken, standardın altında kalma da başarısız iş başarısının
göstergesi olarak kabul edilmektedir
İş başarısı normal bir çabadan farklıdır. Çaba, bir bireyin görevini yerine getirirken
harcadığı fiziksel zihinsel enerjidir. İş başarısı, etkili çaba olarak tanımlanabilir,
ancak her çaba iş başarısı ile sonuçlanmayabilir. Çalışanın göstereceği çaba miktarı,
çabanın olumlu iş başarısı düzeyi ile sonuçlanacağı beklentisi ve iş başarısının
çalışanın değer vereceği bir ödül ile ödüllendirileceği beklentisi gibi motivasyonel
durumlara dayanmaktadır.
İş başarısını değerlemenin amaçları, genel olarak değerlendirme ve geliştirme olarak
iki grupta toplanır. Değerlendirmenin amaçları, ücretlendirme, ödüllendirme,
yükseltme, rütbe tenzili ve işten uzaklaştırma konuları ile ilgilidir. Geliştirme
amaçları ise, yönetici geliştirme, başarının artırılması, geri bildirim ve insan gücü
planlaması gibi süreçlerle ilgilidir82.
İş başarısını değerlendirmede gerekli olan koşullarda, beklenen yararı sağlaması ve
etkili sonuçlar vermesi için iş değerleme yöntemlerinin de bazı özelliklere sahip
olması beklenir83. Bu koşullar aşağıda sıralanmıştır:
1-Başarı değerleme adil olmalıdır.
2-Başarı değerleme geliştirici olmalıdır.
3-Başarı değerleme güdüleyici olmalıdır.
4-Başarı değerlemesi farklı durumlara uygun olmalıdır.
5-Başarı değerleme kapsamlı olmalıdır.
82 Randall S. Schuler (1984). Personel and Human Resource Management, New York: West Publishing Company. ss.209-239 83 Halil Can, Ahmet Akgün ve Şahin Kavuncubaşı (2001). Kamu ve Özel Kesimde İnsan Kaynakları Yönetimi. Siyasal Kitabevi. Ankara. ss.57-98
53
6-Başarı değerleme sürekli olmalıdır.
7-Başarı değerleme çalışanın katılımına imkan tanımalıdır.
8-Başarı değerleme geçerli ve güvenilir olmalıdır.
Personelin iş başarısı ile ilgili doğru tespitler saptayabilmek için gerekli koşulları
gerçekleştirdikten sonra bireyin iş başarısını oluşturan faktörlerin bilinmesi
gerekmektedir. İş başarısı, yetenek ve motivasyonun bileşiminden oluşur ki; yetenek,
doğuştan gelen yetenekler, eğitim ve sağlanan kaynaklar; motivasyon ise çalışanın
istekliliği ve beklenen düzeyde iş başarısı gösterme taahhüttün bileşiminden
meydana gelmektedir. Bu tanıma göre iş başarısı, motivasyon ile arttırılmış
yeteneğin bir ürünüdür.
Yetenek, bireyin çalıştığı yerde belirli işleri yerine getirebilmesi kapasitesine
denilebilir. Bireylerin sahip oldukları doğuştan gelen ya da sonradan kazanılan
yetenekleri, onların örgüte uyumlarını, öğrenme kapasitelerini ve iş başarısı
düzeylerini etkilemektedir Burada önemli olan husus, personelin sahip olduğu
yeteneklerin değil, işinde beklenen düzeyde iş başarısı gösterebilmesini sağlayan
yeteneklerin ön plana çıkarılmasıdır.
İş başarısı için sadece yetenekler ve motivasyonun belirli bir düzeye gelmesi
yetmemektedir. İş başarısı için gerekli diğer bir araç ise çalışana yeterli kaynak
sağlanmasıdır. Yüksek kapasiteli ve iyi eğitimli bireylerin kendilerinden beklenen
düzeyde iş başarısı gösterebilmeleri için yeterli teknik, personel ve politik kaynaklara
sahip olması gerekmektedir. Bunlarda personelin kontrolü dışında olan örgütsel ve
çevresel faktörleri oluşturmaktadır.
Çalışanların işteki başarıları bakımından büyük farklılıklar gösterdiklerini, aynı
kişinin başarısında da zaman içinde önemli değişmeler olabildiğini ve bu farklılık ve
değişmelerin çok çeşitli faktörlerden kaynaklanmaktadır. Çalışanın kabul edilebilir
bir iş başarısı düzeyine ulaşabilmesi için, iş başarısını etkileyen yetenek faktörlerin
her biri aynı derecede önemlidir. Bu unsurlardan herhangi birinin yetersizliği iş
başarısı düzeyini doğrudan etkilemektedir. Burada toplam iş başarısının
54
geliştirilmesinde örgütsel iş başarısını geliştirilmesi mi yoksa kişisel iş başarılarının
geliştirilmesinin mi daha etkili olduğu tartışması ortaya çıkmaktadır84.
Barrick ve Mount(1991) iş başarısı kriterleri ile çeşitli meslekler arasındaki ilişkileri
ele aldıkları meta-analiz çalışmasında, polis kişilik özelliklerinin iş başarısıyla ilişkili
olduğunu ortaya koymuşlardır85.
Suçu önlemek ve güvenliği artırmak amacıyla ilk polis iş başarısını ölçme sistemleri
polislerin yaptıkları tutuklama sayısı ve olaylara tepki verebilme zamanı gibi
geleneksel ölçütlere göre yapılmıştır. Eskiden polis iş başarısını ölçebilecek uygun
sistemlerin olmaması amirlerin polisleri motive etmekte güçlük çekmesine ve
mesleki değişim ile meslekte sosyalleşmenin engellenmesine neden olmuştur. Bugün
polis örgütleri toplumsal gereksinimlere ve problem çözmeye yönelik bir stratejik
polislik modeline doğru yönelmiştir. Bu amaçla, polisler suçu önleme, insanların
güvenliğini sağlama, kamu alanlarını güvenli hale getirme, yüksek kalitede hizmet
sunma, verilen gücü ve imkanları etkin-verimli kullanma, polislik hizmeti alanların
isteklerini göz önünde bulundurma gibi nitelikleri sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu
modele göre, iş başarısının ölçümünde yararlanılan kaynaklar üç ana bölüme ayrılır.
Bunlardan birincisi, polis birimlerinin kayıtlarıdır. İkincisi, polislerin örgütteki
deneyimlerinin örgüt dışında değerlendirilmesidir. Sonuncusu ise, örgüt tarafından
yürütülen problem çözme girişimlerinin etkilerini belirlemeye çalışmaktır86.
2.2. İş Başarısını Etkileyen Faktörler
Bu bölümde, kişisel iş başarısını etkileyen çeşitli faktörler ele alınacaktır. İş
başarısını etkileyen faktörler, inceleme kolaylığı sağlaması bakımından kişisel,
84 Hüseyin Yener (2007) “Personel Performansına Etki Eden Faktörlerin Yapısal Eşitlik Modeli (Yem) le İncelenmesi ve Bir Uygulama” Yayınlanmamış doktora tezi, Gazi Ünv. Fen Bil.Ens., Ankara ss.3-49 85 Murray.R.Barrick ve Michael K. Mount, a.g.e. ss.1-26 86 Mark H. Moore and Anthony A. Braga, (2203) “Measuring and Improving Police Performance“, An International Journal of Police Strategies and Management, Vol.26, No:3 ss.439-453
55
örgütsel ve çevresel olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır. Bu faktörlerin üç ayrı başlık
altında toplanmış olması birbirlerinden tamamıyla bağımsız oldukları anlamına
gelmez. Tersine, kendi aralarında ve örgütsel iş başarısı ile çok yakın ilişkileri vardır.
2.2.1. Kişisel Faktörler
Kişinin iş başarısı incelendiğinde hep aynı olmadığı iniş ve çıkışların olduğu, aynı
şekilde bir çalışanla diğer çalışanın iş başarılarının da eşit olmadığı görülür. Bunun
sebebi tek bir etkene bağlanamaz. Gerek kişiden kaynaklansın gerekse kişinin
dışındaki etkenlerden kaynaklansın, iş başarısını etkileyen bir takım kriterler vardır.
Bu bölümde kişi kaynaklı iş başarısı faktörleri incelenecektir. Bu faktörler:
-fiziksel özellikler,
-psikolojik özellikler,
-psiko-sosyal özellikler,
-çalışanın ihtiyaçları,
-motivasyon -stres başlıkları altında gruplandırılmıştır 87.
2.2.1.1.Fiziksel özellikler
Kişi çalışma hayatına girerken bir takım özelliklerini de beraberinde getirir. Bu
özellikler fiziksel, psikolojik ve sosyal olmak üzere üç gruba ayrılabilir. Fiziksel
özellikler ile kişinin ilk bakışta gösterdiği yaş, cinsiyet ve bedensel sağlık gibi öğeler
kastedilmektedir.
87 Durmuş Ergenç, (2003) “Ulaşım Sektöründe Çalışanların Performansının Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi: Karayolu ulaşım Örneği”, Yüksek lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, ss.24-143
56
2.2.1.1.1. Yaş
Kişinin davranışını belirleyen önemli etkenlerden biridir. Bebeklik, çocukluk,
gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık gibi dönemlere ayrılır. 20-65 yaş arası genel olarak
çalışma yaşını oluşturur. Daha önceki dönem hazırlık ve yetişme dönemi olarak
adlandırılabilir. Kişinin yeterlilik yönünden gittikçe ilerlediği bu dönem, başarılı ve
verimli çalışmanın başlangıcı olarak değerlendirilebilir. Yaş ilerledikçe çalışma
hayatındaki davranışlar da değişim gösterir. İlk gençlik dönemlerinde iş değiştirme
eğilimi fazla görülür. İşe uyumda zorluklarla karşılaşma bu dönemde daha fazla olur.
Yaş ilerledikçe uyum artar, kişi çalışma hayatına ilişkin bazı alışkanlıklar kazanır, iş
değiştirmek yerine işinden gerçekçi beklentilerde bulunmaya başlar ve yaşla birlikte
işinde ilerlediği için sorumluluk alma isteği de artar.
İş başarısında, bazen yaş faktörünün mesleklerin niteliğine bağlı işlerde öne çıktığı
görülür. Örneğin, işe girişte otobüs sürücülerinin 45 yaşın üzerinde olmaması
istenir88.
Araştırmalarda yaş ve deneyimin polisin iş başarısı ile arasındaki ilişkinin önemli bir
etken olduğu bilinmektedir. Sanders’in (2007) yaptığı araştırmada, yaş etkeninin
karmaşık biçimde bir öneme sahip olduğunu bulmuştur. İş başarısını belirlemede yaş
faktörü ve iş ile ilgili tutumun her ikisinin de temel kişilik özelliklerinin her birinden
daha etkili olduğunu ortaya koymuştur. Beklendiği gibi, yaşın iş başarısı ile ilişkisi
doğrusal değildir. Sanders’in araştırmasına göre, orta yaşlı polisler iş başarısı
yönünden daha üst sıralardayken, genç polisler alt sıralarda yer almıştır. Buna ek
olarak daha yaşlı olan polisler amirleri tarafından daha düşük iş başarısına sahip
memurlar olarak tanımlanmışlardır89.
88 Robert L.Mathis and John H. Jackson (1988) Personnel/Human Management, The Fifth Ed. West Publishing Company, New York, ss106-107 89 Beth. A. Sanders. (2008) “Using Personality Traits to Predict Police Officer Performance”, An
International Journal of Police Strategies & Management, Vol. 31 No. 1, ss. 129-147
57
Polisin yaşı ve deneyimi iş başarısında önemli bir etken olduğu bilinmektedir. Usta-
çırak ilişkisi polislik için de geçerlidir. Çünkü iş başında(kadroda) eğitim polis
kariyerinde önemli bir yer tutmaktadır.
2.2.1.1.2. Cinsiyet
Diğer bir önemli fiziksel özellik de cinsiyettir. Her toplumda kadına veya erkeğe
özgü olarak tanımlanan kalıplaşmış yargılar vardır. Bu yargılar, kişilerin bilinçli ya
da bilinçsiz olarak kendilerini belirli beklentilere cevap vermeye yöneten bir baskı
oluşturmaktadır. Sosyalleşme süreci içinde kadın ve erkek kültürel özelliklerden
farklı şekillerde etkilenmişler ve bu çalışma hayatındaki davranışlarına da
yansımıştır. Kadının çalışması ikinci derecede önemli görüldüğü için kadının iş
hayatından doyum sağlama olasılığı düşürülmüştür. Bu nedenle, kadın çalışanlar da
genellikle karar almayı gerektiren işler yerine kararların uygulanmasını gerektiren
işlerde çalışmayı tercih etmektedir. Dünyada bir çok işte kadın erkek ayırımını önüne
geçilememektedir. İş ve işin şartları da cinsiyete göre tercih nedeni olabilmektedir.
Artık erkeklerin çalıştığı işlerde de kadınlar iş başarısını elde edebilmektedirler90.
Kadınlar geleneksel işlere yönelik sınırlı bir ilgi gösterirlerken, daha yüksek eğitimli
kadınlar ise cinsiyete bağlı gözüken işlerin dışındaki işlere daha çok eğilim
göstermektedirler91. Kadınlarda eğitim düzeyi yükseldikçe erkeklerin yaptıkları
işlerde çalışma eğilimleri artmaktadır. Polislik ve askerlik gibi genellikle erkeklerin
yürüttüğü mesleklerde kadınların tercih eğilimleri erkeklerden daha düşük düzeyde
kalmaktadır. Çünkü amir ya da komuta kademesinin dışındaki seviyelerde yüksek
nitelikte bir eğitim düzeyine ihtiyaç duyulmamaktadır.
90 Robert L.Mathis and John H. Jackson, a.g.e., s.141
91 Linda J. Waite, Linda J., & Sue E. Berryman (1985), Women in nontraditional occupations: Choice and turnover. Santa Monica CA: RAND.s.115
58
Cinsiyetin oluşumuna yönelik teorilerde incelenen cinsiyet normları, kişilerin moral
gelişimi, kadın ve erkekler için değişen sosyal kontrol mekanizmaları gibi unsurlar
insanların biyografik özelliklerini etkilemektedirler. Bu sosyal faktörler insanların
tercihleri, değerleri, tutumları ve inançlarının oluşumuna katkıda bulunmaktadır.
Sonuçta, çalışanların meslek tercihlerinde ve iş başarısında bu sosyal unsurlar önemli
rol oynamaktadır.
Batı ülkelerindeki polis örgütlerinde bayan polis memuru oranı ülkemize göre biraz
daha yüksek olmakla beraber aslında güvenlik hizmetlerindeki erkek hakimiyeti batı
ülkelerinde de farklı değildir. Ayrıca polis bayan memurlarının çoğunluğunun hem
eğitim sürecinde ve iş ortamındaki sosyalleşmeden dolayı erkeklerin çoğunlukta
olduğu bir ortamda çalışmanın doğal sonucu olarak, zamanla erkekler gibi
davrandıkları gözlenmektedir92.
Askerlik ve polislik mesleklerinin erkek erkil bir meslek grubu kabul edilirken, bu
mesleklerdeki bayan çalışanların erkeksi tavır ve tutumları yadırganmamalıdır.
Toplumumuzdaki bayan polis memurlarının “Erkek Fatma” olarak tanımlanması
yanlış olmayacaktır.
2.2.1.1.3. Bedensel Sağlık
Kişinin çalışma hayatında etkili olabilmesi ve kişi için sağlıklı bir çalışma ortamı
hazırlanmasına yardımcı olması bakımından kişinin vücut yapısının ve sağlığının
bilinmesi gerekmektedir. Sadece çalışma ortamını düzenlemek yetmemekte, bedensel
sağlığı etkileyen iş dışı ortamların uygunluğu, beslenme şartları, psikolojik durum ve
sosyal şartların da bilinmesi gerekmektedir. Bu etkenlerin tümü iyileştirildiğinde
kişiden daha iyi bir verim alınabilir. Bu öğeler haricinde kimi işler de önemli olmasa
da bir çok iş tam bir vücut sağlığı gerektirmektedir. İşin gereği göz sağlığı, kulak
92 İbrahim Cerrah ve Emin Semiz, (1998) 21. Yüzyılda Polis, Emniyet Genel Müdürlüğü Matbaası, Ankara, s.212
59
sağlığı ya da herhangi bir organın eksikliği önemli olabilmektedir. İşte başarı
sağlamak için bazen tam bir vücut sağlığı gerekmektedir. Genelde uzun boy, kişiler
tarafından iyi bir özellik olarak tanımlansa da bazı işler için dezavantaj oluşturabilir.
Aynı şekilde kilo ile ilgili problemler de işte tam verim almayı engelleyebilir. İş
hayatında bilgi, tecrübe, deneyim, psikososyal özellikler kadar uygun fiziksel
özellikler taşımak da önemlidir.
Bedensel aktiviteler açısından yoğun bir meslek olan polislikte işin gereklerini yerine
getirebilmek için sağlık şartları ile ilgili kriterler polis örgütleri tarafından katı
biçimde uygulamaya devam edilmektedir. Özellikle dikkat, algı, boy, kilo, yaş, fizik
kondisyon, ruh sağlığı ve tepki verme süreleri gibi bir çok özellikler, polislikte sağlık
şartlarını ilgilendiren koşullar olarak öncelikli işe girme kriteri kabul edilmektedir.
2.2.1.2. Psikolojik Özellikler
Gerek doğuştan gelmiş, gerekse sosyal ve kültürel çevreden etkilenilerek kazanılmış
olsun her insan birbirinden farklı özelliklere sahiptir. Aile yapısı, eğitim durumu,
içinde yetiştiği toplumun kuralları, gelenekleri gibi etmenlerden etkilenen kişilik
özellikleri kişiden kişiye değiştiği gibi gereksinmeleri doğrultusunda aynı kişide
zaman içinde farklılıklar da göstermektedir. Her insan kişiliğinin gereği olarak farklı
şiddette hırs, arzu gibi duygular hisseder. İş başarısına ulaşmada kişisel motivasyon
önem taşımaktadır. Bu konuda başarma güdüsü ile ilgili yapılmış oldukça fazla
araştırma vardır.Mc Clelland ve arkadaşları yaptığı çalışmalarda, başarı güdüsünü
ölçmek için TAT kişilik Testi için kartlar geliştirmiştir93. Mc Clelland ihtiyaçlar ve
güdüler arasından en çok başarı güdüsü toplumu etki altında bırakmaktadır. Kişiler
yaptıkları işlerde başarılı olmayı arzuladığı halde başarısız olmaktan da büyük ölçüde
korku ve çekingenlik duymaktadır.
93 Çiğdem Kağıtçıbaşı, (1996). “İnsan ve İnsanlar, Sosyal Psikolojiye Giriş”, Gözden Geçirilmiş 9. Basım, Evrim Basım, Yayım, Dağıtım, İstanbul .ss.302-306
60
Bazı kişiler sorumluluk almaktan korkarlar, bu yüzden çok hırslı değillerdir ve belli
bir mevkiye kadar yükselmek onlara yeterli olmaktadır. Bazı kişiler ise çok hırslıdır
ve sorumluluk almayı severler. Bu kişiler için belli bir mevkide kalmak yeterli
olmayıp hep bir üst mevkiye geçmek için çalışırlar. Bu tür tutum ve davranışlar
kişisel iş başarısı kriterlerinin belirlenmesini ve kişiye yönelik politikaların,
oluşturulmasını sağlar. Toplumsal yapının unsurlarından olan okul, aile, çevre,
hukuk, gelenek ve din, bireye yönelik hedeflerinin içine verimli çalışma, çalışmaya
istekli ve işine bağlı olma, verilen görevi mükemmel şekilde yerine getirme, iyi
arkadaşlık ilişkileri geliştirme, disiplinli çalışma gibi hususları ekleyerek bireyi
gelecekte üyesi olacağı sosyal ve çalışma hayatına hazırlayabilmektedir. Çeşitli
psikolojik özelliklere sahip olan birey bu özellikler doğrultusunda hareket
etmektedir. Psikolojik özellikleri, konumuz doğrultusunda birkaç başlık altında
inceleyebiliriz94.
2.2.1.2.1. Kişilik
Kişilik, belirli bir grup içinde yaşayan bireyin diğerlerine göre tanımlanmasıdır.
Diğer bir deyişle kişiliği bireyin yaşam biçimi olarak tanımlamak mümkündür.
Kişilik, ne yalnız başına bedensel özelliğe bağlıdır, ne de çevredeki ortak kalıp vs
sosyal olaylara bağlıdır. Kişilik, tüm bu olguların ortaya çıkardığı bireysel
ayrılıklardır. Kişilik, birey ile çevresi arasındaki etkileşimin bir görünümü veya
sonucu olarak düşünülmelidir. Çevre denildiğinde ise doğal çevreden çok sosyal
çevrenin etkisinin fazla olduğu ileri sürmelidir. Esasında kişiliğin hangi özelliklerinin
genetik (doğal olarak), hangi özelliklerinin öğrenilerek (sosyal olarak) alındığını
belirlemek oldukça zordur95.
Literatürde, polis kişilik özellikleriyle ilgili pek çok araştırma vardır ve bu
araştırmalar hala güncelliğini korumaktadır. Bu araştırmalarda dolaylı ya da dolaysız
94 Hüseyin Yener, a.g.e., ss.3-49 95 İlhan Erdoğan, a.g.e., ss.92-102
61
testlerin bir çoğundan yararlanılarak polis kişilik özellikleriyle ilgili çalışmalara
yapılmıştır.
2.2.1.2.1.1 Gensel ve Bedensel Yapı
Birçok davranışsal özelliğin temeli araştırıldığınca kalıtım, tüm psikolojik
özelliklerin önemli bir faktörü olarak görülmüştür. Bilim adamlarının yaptığı
çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre, gensel faktörler kişiliğin oluşmasında
önemli bir etken durumundadır96.
2.2.1.3. Psiko-sosyal Özellikler
Psikolojik özellikler tamamen kişinin kendi psikolojisi ile ilişkilidir. Psiko-sosyal
özellikler ise kişinin kendi psikolojisini etkileyen sosyal içerikli dışsal faktörlerden
oluşur. Bu faktörler kişinin psikolojik dünyasını etkileyerek iş başarısına dolaylı etki
yaparlar. Psiko-sosyal özellikler, kişinin moral yapısı, kişinin çalışma hayatına
uyumu, çalışma hayatından sağladığı doyum ve bunların hepsinden etkilenen verim
olmak üzere dört boyutta incelenebilir97.
2.2.1.3.1 Kültür
Kültür, bir toplumun büyük çoğunluğu tarafında üretilen ve paylaşılan genel bir
kavram olup, o toplumun kendine has düşünce gelenek ve sanatı olarak
tanımlanmaktadır. Aynı zamanda toplumun bir parçası olan bazı alt grupların kendi
içlerinde oluşan ve kendilerine has bir alt-kültürleri ortaya çıkmaktadır. Kişinin
sosyalleşmesinde önemli bir yer tutan meslek, çalışma hayatı ve iş ilişkileri ile
bağlantılı meslek alt-kültürleri gelişmektedir. Sivil hizmet birimlerinden farklı bir
Her birey belirli bir kültürel yapı içinde bulunacak yaşamı süresince de bu yapıdan
etkilenecektir. Bireyin idealleri, ilgileri kültürel yapı tarafından şekillendirecektir.
Birey bulunduğu kültürel yapı içinde öğrendikleri ile bazı yeni özellikler elde
edecek, kişiliğini şekillendirecektir. Kişiliğin bazı yönleri kültürel yapının bir
fonksiyonu olarak ortaya çıkar. Yemek yeme, giyinme şeklindeki değişmeler gibi
bazı davranışsal özellikler ise kültürel yapıyla birlikte değişir ve gelişir. Öğrenme,
kişiliği doğrudan etkilemektedir. Bu durumda birey, bulunduğu kültürel yapı içinde
öğrendikleri ile bazı yeni özellikler elde edecek, kişiliğini biçimlendirecektir 99.
Polis alt kültürünün oluşması polis okullarında eğitim sürecinin başlamasıyla birlikte
kazanılmaya başlamaktadır. Ancak bu mesleki sosyalleşme formel eğitim sonrasında
informal eğitim sürecinin devam ettiği iş yaşamında da devam etmektedir.
2.2.1.3.2. Sosyal Yapı ve Sosyal Sınıf
Kültürel yapı kişiliğin genellenebilir özelliklerini ortaya çıkarır. Ancak, belirli bir
kültürel yapı içinde farklı alt kültürler olduğuna, değişik sosyal gruplar bulunduğuna
göre bu alt kültürel özelliklerin de ayrı ayrı kişilik tipleri doğuracağı kabul
edilmelidir. Bireyin bazı özellikleri, bağlı bulunduğu sosyal grup bilinmeden de
tahmin edilebilirken, bazı özellikler ise ancak bağlı bulunduğu sosyal sınıfın
bilinmesi halinde bulunabilir. Belirli bir sosyal yapı içinde her bireyin eğitim ve
benzeri gelişme faktörü açısından benzer şansa sahip olduğu söylenemez. Bu
farklılık, kişilik farklılığının oluşmasında önemli bir etkendir.
98 Karen Frewin ve Keith Tuffin (1998) “Police Status, Conformity, and Internal Pressure: A
Discursive Analysis of Police Culture”, Discourse and Society, Vol.9(2), ss.173-185. 99 İlhan Erdoğan, a.g.e. s. 112
63
Cerrah ve Semizin 1997 yılında yaptığı bir araştırmada, polis alt-kültürünün
oluşumunda polis adaylarının gelmiş oldukları sosyo-ekonomik yapının izleri ve
etkilerinin görüldüğü ortaya çıkarılmıştır100.
Genellikle polisler orta sınıf olarak tanımlanan toplumun orta sosyo-ekonomik
katmanında bulunmaktadırlar. Bu nedenle, devlet sistemine ve sahip olunan sosyal
düzene daha çok sahip çıkma eğilimindedirler.
2.2.1.3.3. Aile
Bireyin yetiştiği aile ortamı, aile fertleri ile olan ilişkileri de kişiliğinin oluşmasında
çok önemli bir role sahiptir. Yapılan çalışmalarda anne babanın değişik davranış
kalıplarına sahip olduğu, çocuklarında zamanla bilerek veya bilmeyerek bu kalıpları
benimsediği görülmüştür. Anne babanın çocuk üzerindeki diğer bir etkisi de çocuğun
zihinsel yapısının şekillenmesidir. Aile yapısı kişiliğin oluşmasında önemli bir
faktördür101.
Polislerin aile yapıları da genellikle sosyo-ekonomik olarak orta tabakanın
özelliklerini yansıtmaktadır. Orta tabaka bir ailedeki anne babanın davranış kalıpları
çocuklarının sosyalleşmesini ve kazanacağı davranış kalıplarını belirlemektedir.
2.2.1.3.4. Benlik
Benlik, acı ve tatlı birçok yaşantılar sonucunda öğrenilen ve her an gelişmeye devam
eden bir kavramdır. Benlik, bireyin özellikleri, yetenekleri, değer yargıları, emel ve
ideallerine ilişkin kanıların dinamik bir görüntüsüdür. Benlik üzerinde beden
özelliklerinin ve yapısının etkisi olsa da, benlik birinci derecede psişik ve ikinci
derecede tensel bir kavramdır102.
100
İbrahim Cerrah ve Emin Semiz, a.g.e. s.188 101 İlhan Erdoğan, a.g.e. s. 242 102 Feriha Baymur, (1994), Genel Psikoloji, İnkılap Kitabevi, 11. Baskı, İstanbul. ss.56-78.
64
Benliğin günlük davranışlarda yapılan işlerde başarılı olmada büyük bir rolü vardır.
Yapılacak işlerde kişinin kendisini gözetleyip değerlendirmesi, yargılaması ve
davranışlarını ona göre düzene koymasında benliğin önemli bir rolü vardır. Kendini
bir sporcu olarak gören kişi ona göre çalışır, davranışlarını ve günlük düzeninin ona
göre ayarlar. Kendine zarar verecek davranışlardan kaçınır. Kişinin kendisini tanıyıp
yapıp yapamayacaklarını anlaması, yapabileceği işler için kendini hazırlaması benlik
sayesinde oluşur.
Hartmann’a göre benlik Freud’un ileri sürdüğü gibi her zaman çatışma ve tehlikeli
içgüdülerle mücadele alanı olmayıp; çatışmadan uzak kalmayı tercih eden, kişiliğin
bütünlüğünü sağlamaya çalışan ve başarıya odaklanan ruhsal yapının önemli bir
parçasıdır. Benlik algılama, hatırlama, düşünme ve problem çözme gibi özelliklerden
hem toplumla ve hem de kendisiyle uyum sağlamak için yararlanmaktadır. Hartmann
benliğin gerçek yaşamdaki sorumluluğu üzerinde durarak, kişinin dış dünyaya uyum
sağlamadaki işlevine dikkat çekmiştir. Yine Hartmann, başarılı insanların benlik
yapılarında çatışma olmayan, yapısal bir bütünlük sergileyen ve çevresiyle uyumlu
özellikler gösteren kişiler olduğunu ileri sürmüştür103.
Benlik kişinin kendini tanımasına, istek ve arzularını anlayabilmesine, kendisine
hedefler belirlemesine, yaşam olaylarıyla mücadele edebilmesine, sağlıklı kararlar
verebilmesine ve topluma uyum sağlayabilmesine yardımcı olur. İnsan varoluşunun
gereklerini kavramaya çalışırken önce kendisini anlamaya çalışır ve kendisine çeşitli
sorular yöneltir. Bunlar “Ben kimim?”, “Ben nasıl birisiyim?”, “Benim varoluş
amacım nedir?” gibi sorulardır. Bu sorulara kendisinin bulduğu cevaplar benlik
bütünlüğünü yansıtır.
Polislerin alt-kültür özellikleri ve kişilik yapıları üzerinde yapılan araştırmalarda,
benliklerin güçlü olduğu, risk alabilme özelliklerinin olduğu, naturel davrandıkları,
duygusal dengelerinin yüksek olduğu, şüpheci oldukları ve sorumluluk almaya
103 Calvin S..Hall and G.Lindzey a.g.e. s.74
65
yatkın oldukları sonucu bulunmuştur104. Ruhsal yapının ana unsurundan birisi olan
benliğin kişilik özelliklerini şekillendirmesinde önemli rolü vardır. Benlik
bütünlüğünde problem olması kişilik bozukluklarına neden olmaktadır. Sonuçta
benlikle ilgili problemler kişinin uyumunun bozulmasına yaşamının her alanın da
başarısızlıklara yol açabilmektedir.
2.2.1.3.5. Tutumlar
Tutumlar kendileri gözlenemeyen fakat gözlenebilen bazı davranışlara yol açtığı
varsayılan bazı eğilimler olarak tanımlanır. Tutum; kişinin sürekli karşı kaşıya
kaldığı örgüt veya objelerden etkilenmesi ile oluşan bir inanç veya düşünce sistemi
sonucu elde edilen davranışlardır. Sosyal hayatın başlaması için bireylerin belirli
olaylar veya konulara karşı davranışlarının kalıplaşması, başka bir deyişle ortak
tutum oluşturması ile mümkün olacaktır. Kişinin çok sayıdaki çevresel değişkene
karşı tutumu olmasına rağmen, sahip olduğu tutumların sayısı sınırlıdır. Birey ancak
kendi psikolojik alemindeki objelere karşı tutuma sahiptir. Kişinin kendisini kuşatan
çevredeki bir objeye karşı tutumunun oluşması için onu tanıması yeterli olmamakta,
o objeyi kendi ruhsal dünyasına dahil etmesi gerekmektedir105.
Tutumlar inançların özeti şeklinde tanımlanabilir. Tutumların dört önemli fonksiyonu
vardır. Kişilerin iş ortamlarına, yöneticisine ve iş arkadaşlarına uyumunu sağlayan
uyumlandırma fonksiyonu, kişinin çevresini algıladıkça kendisine göre yargı sistemi
oluşturmasını sağlayan bireysel savunma sistemi fonksiyonu, kişinin iş ortamının
belli kuralları algılaması ile oluşan değer yargısı sonucunda değerleri açık hale
getirme fonksiyonu ve kişilerin belli ortamlar hakkında bilgi oluşturmalarını, elde
ettikleri bilgiler doğrultusunda yeni tutumlar oluşturmalarına yardımcı olan bilgi
fonksiyonudur106.
104 Füsun Sokulu (1986) Polis: Toplumsal Bir Örgüt Olarak Gelişmesi, Polis Alt-kültürü ve İnsan Hakları, Bilgiç Matbaası, İstanbul, ss-67-70 105 Çiğdem Kağıtçıbaşı, a.g.e. s.84 106 İlhan Erdoğan, a.g.e. s. 362
66
Tutumu oluşturan öğeler vardır bunlar; bilişsel, duygusal ve davranışsal olarak üçe
ayrılmaktadır. Tutumları oluşturan öğelerin dışında bazı özellikleri vardır. Bu
özellikler hem bir bütün olarak tutumların kendileri, hem de tek tek öğeler için
geçerlidir. Gerçek bir bireyin çeşitli tutumları arasındaki, gerekse iki bireyin aynı
konuya ilişkin tutumları arasındaki farklılıklar bu özelliklerden kaynaklanmaktadır.
Bu özellikleri tutumun kuvvet derecesi, tutumun karmaşıklık derecesi, tutumun
öğeleri arasındaki tutarlılığı ve diğer tutumlarla ilişki şeklinde sıralayabiliriz107.
İş başarısına yaptığı olumlu yönde yaptığı önemli katkı nedeniyle, iş ortamına,
yöneticilerine, çalışma arkadaşlarına ve işe bağlılığa ilişkin çalışanların tutumlarının
etkisinin örgütsel başarıyı da etkilediği kesindir. Özellikle işe bağlılık önemli bir
örgütsel tutum olup, işin önemi veya işin değerlerinin içselleştirilmesi olarak
tanımlanmaktadır. Sonuçta çalışan işiyle özdeşleşmekte ve iş çalışanın yaşamında
önemli bir yer tutmaktadır108.
Ancak işe bağlılığa ilişkin olumlu tutumlara sahip her çalışanın iş başarısının yüksek,
işine daha az bağlı çalışanın iş başarısının düşük olacağına dair bir genelleme
yapmak doğru değildir. Çünkü işe bağlılığa ilişkin tutumların yanında, iş başarısının
devamsızlık, karar alma, iş doyumu gibi diğer iş başarısı ölçütleriyle ilişkili olduğu
düşünülmektedir. İşe bağlılığa ilişkin olumlu tutumların hem çalışanlara hem de
örgütlere birtakım faydalar sağlamaktadır ve iş başarısını etkilemektedir.
Hogan tarafından 1971’de yapılan çalışmada, iş başarısı değerlendirmelerinde
yüksek puan alan polislerin iddiacı olduğu, işe bağlılığa ilişkin olumlu tutumlara
sahip, erkeksi ve doğal kişilik özelliklerinin olduğu bulunmuştur. Yine yüksek puan
alan Chicago polislerinden genç evlilerin dengeli bir geçmişe sahip oldukları ve
sosyalleşmelerinin iyi düzeyde olduğunu göstermiştir109.
107
Çiğdem Kağıtçıbaşı, a.e. ss.83-122 108
Özlem Çakır (2001), İşe Bağlılık Olgusu ve Etkileyen Faktörler, Seçkin Yay., Ankara, s.40 109 Robert Hogan, a.g.e. ss.210-219
67
İşe bağlı ve işini önemsemeye ilişkin olumlu tutumlara sahip olan polislerin
sorumluluk kişilik özellikleri yüksek olup, iş başarısının da yüksek olduğunu
söylemek mümkündür.
2.2.1.3.6. Girişim Ruhu
Bu özellik, kişinin başkalarıyla olan ilişkilerinde teşebbüsü ele alma ve duruma
hakim olma eğilimini göstermektedir. Girişimde bulunan kişi, örneğin, yönetici ise,
bütçeyi arttırmak ve ilave kaynaklar bulabilmek için çalışır. Ancak bir çok yönetici
ise elinde mevcut bütçe ile idare eder. Girişim ruhu burada, işleri geliştirmek ya da
aynı düzen içinde hiç bozmadan devam ettirmek şeklinde kendini göstermektedir.
Yönetici olmayan diğer çalışanlarda işle ilgili yararlı bir düşünceyi yaratıp üstlere
sunma ya da kendi işini en iyi şekilde yapabilmek için çalışmak olarak da bu özellik
görülebilir110.
2.2.1.3.7. Hırslı Olmak
Özellikle personeli teşvik edecek faktörler hırslı insanlar üstünde önemli bir rol
oynamaktadır. Hırslı kişiler, daha üst mevkilere çıkabilmek için çalışmakta ve
motivasyonları dolayısıyla da iş başarıları da sürekli yüksek olmaktadır. Sorumluluk
almak, çabuk karar vermek ve verdiği karardan kolay kolay vazgeçmemek de hırslı
kişilerde var olan diğer özelliklerdir111 Polislerin temel kişilik özelliklerinden
sorumluluk özelliğinin diğer kişilik özelliklerinden daha yüksek olduğu
bilinmektedir. Sorumluluk kişilik özelliğinin alt faktörü olan başarı güdüsü ile de
hırslı olma özelliği yakından ilişkilidir. Ancak polislerde hırslı olma motivasyonları
olumlu etkileyebileceği varsayılırken, kariyer yapabilmeleri konusunda bir takım
sınırlılıkların olması iş başarılarını olumsuz etkileyebilmektedir.
110 Erol Eren, (1998), Yönetim Psikolojisi, Genişletilmiş 5. Baskı, İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Yayınları No:402, İstanbul. s.50 111 Erol Eren a.e., s.51
68
2.2.1.3.8. Sosyallik
Kişinin ilişkili olduğu kimselerin tutum ve arzularına karşı duyarlılığını ve
davranışlarını etkileyen bir özelliktir. Toplumculuk duygusu yüksek olan birey,
kendini gruptan ayrı, grubun dışında hissedemez. Disiplinli kişiliğe sahip olup
kolayca grubun kurallarına uyum sağlayabilir. Toplumculuk duygusu gelişmemiş
kişiler ise kendilerini tek otorite sayıp, grubun kurallarını kendilerine uydurmaya
yönelirler.
Toplumsal insanlar; pek çok dosta sahip olma, kolayca söz açabilme, sosyal
ilişkilerden hoşlanma, sosyal etkinlikler arama, sokulganlık, ön planda olmaya
çalışma gibi faaliyetler içinde bulunurlarken, sosyal olmayanlar ise, az dost edinirler,
söz açmaktan çekinirler, sosyal ilişkilerden kaçınırlar, daha çok kendilerinin
otoritesini kurmaya çalışırlar, çekingen olurlar ve kendilerini göstermekten
kaçınırlar. İş ilişkilerinin düzenlenmesinde toplumcu insanlar önemli roller oynarlar
ve grup çalışmaları yapılan örgütlerde toplumcu kişilerin iş başarıları daha yüksek
olur112.
Polisin çalışma şartları ve içinde bulunduğu sosyal ortam gereği birbirlerine olan
bağlılıklarını artırmaktadır. Ancak bu bağlılık ve dayanışmanın yoğunlaşması
neticesinde olumlu etkileşimler olduğu gibi, dış dünyaya kapanma ve sivil
insanlardan soyutlanma gibi olumsuz bir durumla da karşılaşılmaktadır113.
Poliste güçlü bir mesleki sosyalleşmenin yanında toplumdaki sosyalliğinin aynı
düzeyde olduğunu söylemek mümkün değildir. Çalışma şartlarının getirdiği olumsuz
koşullar nedeniyle polislerin toplumdan kısmen de olsa uzaklaştıkları
gözlenmektedir.
112 Erol Eren a.e., s.51 113 Füsun Sokulu, a.g.e. ss.67-70
69
2.2.1.3.9. Heyecan Arama ve Merak
İnsan doğası gereği bilinmeyeni araştırma ve ortaya çıkarma isteği içindedir. Şiddeti
farklı olmakla birlikte her insan meraklıdır. Merak duygusu işletmelerin daha çok
araştırma ve geliştirme bölümünde çalışacak kişilerde bulunması gereken bir
özelliktir. İşletmenin atacağı adımlar için önünü araştıran, gelişim için ihtiyaç olan
faktörleri araştırmak ancak meraklı olan ve bu özelliğini işine aktarabilen kişiler
tarafından müspet sonuç verir. Merak duygusu gelişmemiş kişiler araştırma ve
geliştirme bölümünde çalışırken zorlanacak ve iş başarıları düşük olacaktır.
Heyecan duygusu ağır basan kişiler; istek ve enerjide süreklilik, iyimserlik, canlılık,
sürekli hareket halinde olma, huzurlu olma, kendini sağlıklı hissetme gibi duygular
içindedir. Heyecan arzusu fazla olan kişiler daha çok, dağcılık, dalgıçlık, otomobil
yarışçısı, pilot gibi tehlike oranı yüksek olan işlerde çalışmak isterler. Böyle kişiler,
örgütlerde de daha riskli ve hareketli bölgelerde çalışırlarsa motivasyonları da
artacaktır. Böyle kişilikleri masa başı işlerde çalıştırmak onların iş başarısının
düşmesine yol açacaktır114. Polislik masa başı faaliyetlerden çok hareketi gerektiren
iş gereklerine sahip bir meslektir. Görevleri gereği zaman zaman polisler bilgi işlem
ya da büro görevleri gibi masa başı işleri de yürütmek zorunda kalmaktadırlar.
Polislerin genellikle hareketi içeren görevlerde çalışmayı tercih ettikleri ve bu tür
görevleri gerçekleştirmekten dolayı etkin olma duygusunu yaşadıkları için
motivasyonlarına olumlu yansımanın olduğu bilinmektedir.
2.2.1.3.10. Hareketlilik
Süratli hareket etme, enerjik, verimli olma, hızdan hoşlanma, hemen eyleme geçme,
coşkunluk gibi duygulara sahip kişiler hareketli olup, işletmenin hızlı çalışması
gereken ve sürekli faaliyet içinde bulunan bölümlerinde yüksek bir iş başarısı ile
çalışacaktır. Ağır ve temkinli hareket eden, çabuk yorulan, aralıklı çalışma isteği
114 İlhan Erdoğan, a.g.e. ss. 233-247
70
içinde olan, nispeten verimsiz çalışan, yavaş hareket eden ve sakin kişiler ise daha
uzun soluklu sonuç veren ve ağır işlemesi gereken işlerde daha verimli olabilirler.
2.2.1.3.11. Bireysel İlişkiler ve Hoşgörülülük
Örgütlerini benimseyen kişiliği, başkalarının zayıf ve eksik yönlerini anlayışla
karşılama özelliğini ve objektif değerlendirme özelliliğine sahip kişilerin bireysel
ilişkileri daha kuvvetli olmaktadır. Böyle bir kişiliğe sahip olanlar, insan ilişkilerinin
yoğun olduğu insan kaynakları ya da halkla ilişkiler gibi bölümlerde daha yüksek bir
iş başarısı sergileyebilirler. Hoşgörülü insanlar, başkalarına saygı duyarlar, baskıyı
kısmen kabul ederler. Bu da onların gruplara ve toplu çalışmalara daha kolay uyum
sağlamalarına yol açar. Başkaları tarafından sevilmeyi sağlayan bu özellik sayesinde
kişi başarıya daha yakındır.
Polisler toplumun diğer kesimlerinden tamamen uzaklaşıp kopmamak kaydı ile kendi
meslektaşlarıyla sağlıklı bireysel ilişkiler geliştirmelidir. Ancak toplumun diğer
kesimlerinden kopmayı getirecek boyuttaki mesleki dayanışma, polisi birbirine sıkı
bir şekilde bağlanma, sahip çıkma ve korumaya iter. Bu düşünceye göre, herkes
polise düşmandır ve polisin polisten başka dostu yoktur. O halde dışarıdan gelen bu
düşmanlığa karşı bir iç dayanışma gereklidir115. Bu düşünce çerçevesinde polis
toplumdan uzaklaşma eğilimi gösterebilir ve sadece meslek içi bireysel ilişkilerini
geliştirir. Topluma kamu hizmeti sunmak zorunda olan polisler diğer insanlara karşı
hoşgörüsüzce yaklaşabilir.
2.2.1.3.12. Baskınlık
Ciddi, ölçülü, gayretli ve kararlı kişiler kendine hükmeden kişilik yapısındadırlar. Bu
özelliğin çok yüksek olması pek olumlu değildir ve bu tip kişiler ustabaşılık,
formenlik gibi işlerde iyi bir iş başarısı ortaya koyamazlar. Kendini savunan, diğer
kişileri yönetme, kişisel konuşmalarda bulunma, başkalarını ikna eden, kendini
115 İbrahim Cerrah ve Emin Semiz,a.g.e., ss.210-211
71
hemen her konuda öne süren kişiler baskın karakterdedirler. Bu kişiler yüksek bir
yönetme gücüne sahiptirler ve onlardan yönetim kademelerinde iyi bir iş başarısı
beklenebilir116.
Aslında otorite ve disiplin her meslek için belli oranda gerekli olmakla beraber bazı
meslekler için baskınlığın biraz daha önemli olduğu inkar edilemez. Fakat polislik
hizmetleri için gerekli olan otorite ve disiplin, meslek içinde ast-üst ilişkileri ve
üniforma ile zaten doğal olarak sağlanmaktadır117. Baskınlık özelliği ego gücü ve
kendine güvenle yakından ilişkisi vardır.
2.2.1.3.13. Objektiflik ve Derin Düşünme
Daha çok denetleme işlerinde ya da karışık işlerde kullanılan bir özellik olan
objektiflik iş hayatında dengelerin sağlanması için önemli bir role sahip olan
özelliktir. Kişinin kendini inceden inceye gözlemesi eğilim, düşünmeye önem verme,
çabuk kavrama gibi özelliklere sahip olan derin düşünce ile kişi hem kendini hem de
diğer çalışanları daha objektif değerlendirmeye alabilecektir. Kişinin olaylara
objektif bakabilmesi olayları daha net görmesini sağlayacak, böylece kişi, işinin
getirilerine ve kendi girdilerine göre bir iş başarısına sahip olabilecektir118.
Polislik mesleği suç ve suçlularla mücadele etmek, devleti korumak gibi statükocu
olmayı gerektiren bir hizmet birimidir. Bunu doğal sonucu olarak, polisler belli
ölçüde muhafazakardırlar. Elbetteki, bu durum objektif bir güvenlik hizmeti
sunulması açısından olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Ancak polislik mesleğindeki
muhafazakarlık, mesleğin doğası gereği çalışanlarına yüklemiş olduğu bir kişisel
özelliktir ve dolayısıyla siyasi anlamdaki muhafazakarlıkla bağlantı
kurulmamalıdır119.
116 İbrahim Erdoğan, a.g.e., s. 233-247
117 İbrahim Cerrah ve Emin Semiz, a.e., s.213 118 Hüseyin Yener, a.g.e., s.16 119 İbrahim Cerrah ve Emin Semiz, a.g.e., ss.204-205
72
Bir kamu hizmeti olan polislik mesleğini yürütmeye çalışan kişilerin toplumda
demokratik tutumlarla ve insanlara objektif olarak bu hizmeti sunabilmelidirler.
Çünkü toplumda polislerden devleti ve kanunu temsil etmeleri de beklenmektedir.
2.2.1.3.14. Moral
Moral günlük yaşamda çok sık kullanılan ancak tanımlanmak istendiğinde somut
ölçüler içinde ele alınamayan soyut bir kavramdır. Moral kişinin tüm ruhsal yapısını
ve davranışlarını etkilemek suretiyle dikey, bütün gruplara işletmelere, örgütlere ve
topluma yayılmak suretiyle de yatay olarak genişleyebilir. Moral genellikle,
bireylerin ve grupların kendi iş çevrelerine, aynı zamanda örgütün veya işletmenin
çıkarları için tüm yeteneklerini ortaya koyup, gönüllü işbirliğine gitmeleri olarak
tanımlanabilir. Yüksek moral, işbirliği yapmaya isteklilik olarak tanımlansa da,
çalışanın istekliliği tek başına yeterli olmamaktadır. Burada yöneticinin de çalışan
kadar işbirliğine istekli olması önemlidir. Yönetimin düşük moralli olması çalışma
ilişkilerinde bir takım aksaklıklara yol açabilir.
Çalışanın morali şu şekilde tanımlanabilir: bireyin içinde bulunduğu çeşitli çevrelerin
etkisiyle, işletmede işine, örgüte ve sosyal çevresine karşı taşıdığı sürekliliği çok
yüksek bağlılık duygusudur. Moral, her şeyden önce dinamik bir kavramdır. Yani,
devamlı değişiklikler, yükselip alçalmalar gösterdiğinden, onu yükseltmek için
devamlı özen göstermelidir. Bu nedenle, her an beslenip desteklenmeye ihtiyacı olan
bir duygudur120.
Etkin bir liderlik ve nezaret, kesin ve tam talimatlar, işletmenin kendisinden ne
beklediğini bilmek, çalışanın morali açısından önemlidir. Bir çok çalışan bilgilerini
günlük işlerde kullanarak prestij elde etmek ister. Bir çalışan işini iyi yapınca maddi
ya da manevi sonucunu görmek ister. Bu önemli bir moral kaynağıdır.
120 Erol Eren, a.g.e., ss.140-148
73
Bir örgütte moral düşüklüğünün en belirgin göstergesi, çalışanların örgütü
bırakmaları ya da başka bir örgüte geçmek istemeleridir. Bu her çalışan için olanaklı
değildir. Örgütte pozisyonları ya da görevleri gereği zorunlu olarak kalanlar
morallerinin düşük olduğunu, devamsızlık, yalancı hastalıklar, araçları kötü
kullanma, savurganlık, kazalara neden olmak gibi yollarla gösterirler. Moral
düşüklüğü, çalışanların kusur ve suç işlemelerini arttırmaktadır. Bu sebeple, örgütte
moral ne kadar düşükse disiplin olayları da o kadar yüksektir121.
2.2.1.3.15. Uyum Boyutu
Uyum, çalışanın örgütsel çevresi ile etkileşimi sırasında yoğun tepki yaptıracak
herhangi bir uyaran değişikliğinin ortaya çıkmadığı denge durumu olarak
tanımlanabilir. Çalışanın doyumundan çok örgütsel amaçların gerçekleştirilmesi için
kurulan bir örgütte, böyle bir denge durumunun ortaya çıksa bile süreklilik
göstermesi olanaksızdır. Çalışan örgütsel çevre içinde sürekli uyum davranışı içinde
Olmak zorunda kalır. Uyma davranışı, çalışanın örgütsel çevre ile etkileşiminde
denge bulma çabasıdır122.
Gerçekçi bir çalışan, kendi yeterlilik ve yetersizliklerini tanır, örgütün ortamına
ilişkin doğru ve geçerli bilgilere sahiptir, amacı örgütsel ortamına uyumludur, çözüm
seçeneği gerçek bilgilere dayanır, önüne çıkan engelleyicileri ve yardımcıları iyi
kullanır, gerçek bilgi, görgü ve deneyime dayanan kestirimler yapar, karşısına
çıkabilecek tehlikeleri tek tek irdeler, tehlikeleri abartarak işi zora sokmaz ve
başarısızlık korkusuna ve başarılı olmanın aşırı güvencesine kapılmaz.
Benimseme, çalışanın kendi kendinin olumlu ve olumsuz yönlerini, aşağılık,
suçluluk, yetersizlik, övünme, aşırı beğenme gibi duygulara kapılmadan
değerlendirip kabul etmesidir. Çalışan kendini tanıyıp benimsediğinde neyi yapıp
neyi yapamayacağını daha iyi görebilmekte, yaptıkları ile yapabileceklerini
karşılaştırarak kendini yetiştirmeye çalışabilir. Benimseme içindeki kişi
yetersizlikleri karşısında kendini yermek yerine yetiştirmek için çalışır. Bu tutum ile
çalışanın özgüveni güçlenir. Özgüveni artan bir kişi kendine ne ulaşamayacağı
hedefler çizer ne de yeterliliğinin altında amaçlar edinir. Benimseyişe dayanan
özgüven, çalışanın gerçeklere uygun, sağlıklı bir uyum davranışı sergilemesine
yardımcı olur. Uyumsuzluk her çalışan için normaldir, ancak uyumsuzluk sürdükçe
ve arttıkça çalışanın akıl sağlığı da tehlikeye girebilir. Uyumu zorlaştıran, zorlanma,
engellenme, gerilim ve çatışma gibi etmenlerdir123.
Polislerin mesleki sosyalleşmeleri iş uyumuna olumlu katkıda bulunmaktadır. Ancak
polis teşkilatlarında içe kapanık bir örgüt yapısına eğilim olduğundan toplumsal
uyumla bazı sorunlar da yaşanabilmektedir.
2.2.1.3.16. Zorlanma
Bireyin bir gereksinmesinden vazgeçmesine ya da bir tepkide bulunmasına zorlayıcı,
bireyin içinden veya dışından gelen, çoğu kez bireyde gerilime veya çöküntüye yol
açan bir güç olarak tanımlanabilir. Amaçları gerçekleştirememe, beklediği düzeyde
başarı gösterememe, gereksinmeleri karşılamada yetersizlik gibi duyguların
giderilememesi içsel zorlanmayı ifade eder. Görevin gerekleri, rol beklentileri gibi
etmenler de dışsal zorlanmayı oluşturur. Kişi bu zorlanmadan tepki verilerek ya da
kaçmak suretiyle kurtulmaya çalışır.
Çalışma şartlarından kaynaklanan olumsuz durumlar, rol tanımının belirsizliği,
örgütün ve toplumun beklentilerinin fazlalığı, bir çok yasal sorumluluk, ekonomik ve
sosyal şartların yetersizliği polislerde zorlanmaları ortaya çıkarmaktadır.
2.2.1.3.17. Engellenme
Bireyin, gereksinmesinin ya da isteğinin karşılanmasının durdurulması,
yavaşlatılması veya beklenen düzeyde aşağıda kalması durumu olarak tarif edilebilir.
123 Hüseyin Yener, a.g.e., s.18
75
Kendisinin yetersizliği, yükselmiş olumsuz duygular ya da düşük düzeyde
güdülenme gibi içsel, örgütün çevresinden gelen, çalışanla amacı arasına giren dışsal
kaynaklı engeller vardır. Gereksinimlerin doyurulmasının durdurulması çalışanda
hayal kırıklığı yaratabilir. Çalışan, sebebi ne olursa olsun ilk olarak engeli ortadan
kaldırmaya yönelik davranış içine girer. Eğer engeli kaldıramazsa hayal kırıklığı
daha da artar. Ancak engellenme her zaman kötü olmayabilir. Gevşemeyi azaltmak
amacıyla az miktarda yapılan engellenme olumlu sonuçlar verebilir.
İş ortamında görevin gereklerini yerine getirmede ortaya çıkan çeşitli engellenmeler
polislerde çatışma ve stres belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Stres ve
engellenmenin olumsuz sonuçlarından korunma yollarını polisler öğrenmeli ve iş
doyumlarını artıracak önlemler hem kendileri hem de örgüt tarafından alınmalıdır.
2.2.1.3.18. Çatışma
Tüm canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için sürekli olarak çevreleri ile mücadele
etmek kimi zamanda çatışmak zorunda kalmaktadır. İnsanlar için çatışma, gerek
fizyolojik ve gerekse sosyo-psikolojik ihtiyaçların tatminine engel olan sıkıntıların
meydana getirdiği gerginlik durumu olarak tarif edilebilir.
Örgütsel açıdan ise çatışma, bireyler ve grupların birlikte çalışma sorunlarından
kaynaklanan ve normal faaliyetlerin durmasına veya karışmasına neden olan olaylar
olarak tanımlanabilir. Çatışma aynı ya da karşıt olan eşdeğer iki durumdan birini
seçmek zorunda kalan bireyde görülen kararsızlık durumu olarak da tarif edilebilir.
Çalışanın örgütsel çevresine uyum sağlamada önemli bir role sahip olan çatışma
kişisel ve ikili olmak üzere iki türlüdür124.
Çalışanların görevleri sırasında örgütün ve toplumun beklentileri ile kendisinin
kesinlikle yapması gereken iş ve işlemlerin neler olduğunun net olarak
belirlenmediği durumlarda rol belirsizliği oluşur. Bu durumdaki çalışan, neyi nasıl
124 Erol Eren, a.g.e. s.445.
76
yapacağından pek emin değildir. Rol belirsizliğinin iş doyumsuzluğuna, çatışmaya ve
depresyona neden olduğu bilinmektedir. Polis Teşkilatının bir çok biriminde rol
belirsizliği görülmektedir ve polis görev tanımında olmayan alanlarda çalıştırılmaları
sıklıkla ortaya çıkabilmektedir.
2.2.1.3.19. İş Doyumu
İş doyumu çalışanların işlerine ilişkin sahip oldukları olumlu tutum ya da kişinin
işiyle ilgili değerlendirmesi sonucu eriştiği olumlu duygusal durum olarak
tanımlanmaktadır. İş doyumu, işe bağlı olarak memnun olmayı ifade eden, işin
çalışan tarafından çekici bulunması ve işin geleceği ile ilgili bir kavramdır. İş
gelecekte çalışanın ne derecede gereksinmelerini karşılayabilecek gibi görünüyorsa,
çalışana o oranda çekici gelir ve kişi o düzeyde doyum sağlar. Herzberg, Mausner ve
Synderman gibi araştırmacılara göre, iş doyumu, kişinin işinde kazandığı başarı ve
elde ettiği saygı gibi unsurlarla ilişkiliyken, iş doyumsuzluğu ise fiziksel şartlara
uygun olmayışı, ilişkilerin kötü oluşu gibi nedenlerle ilişkilidir125.
Bir işletmenin ürün ve çalışanların doyumu olmak üzere iki amacı vardır. Bir
çalışanın örgütte var oluş nedeni de işten doyum elde etmektir. İşten doyum,
çalışanın işini ve iş yaşamını değerlendirmesi sonucunda ulaştığı haz duygusudur.
Çalışanın ulaştığı bu hazzın derecesi ne kadar yüksekse, işinden sağladığı doyum da
o kadar yüksek olur. İş doyumu kavramı, güdülenme, moral, işle özdeşleşme, işi
çekici bulma kavramlarıyla ilgili fakat bunlardan farklı anlamdadır. Güdülenmenin
bir amaca doğru çaba harcamayı belirtmesine karşılık işten doyum, işe bağlı olarak
memnun olmayı ifade eder. İşin çalışan tarafından çekici bulunması işin geleceği ile
ilgilidir. İş gelecekte çalışanın ne derecede gereksinmelerini karşılayabilecek gibi
görünüyorsa, çalışana o oranda çekici gelir.
İşten doyumun derecesi çalışandan çalışana değişir. Doyum çalışanın
gereksinmesinin türüne, derecesine, süresine, işinden veya örgütten beklentisinin 125
Pınar Ünsal ve İlknur Özalp Türetgen (2005), “Bir İş doyumu Ölçeği Geliştirme Çalışması”, Yönetim, Yıl. 16, Sayı.51, ss.43-55
77
niteliğine, işini değerlendirmesindeki yeterliliğine dayanır. İşten doyumu etkileyen
örgütsel değişkenler işin niteliği, ücret, yükselme olanağı, övülmek, çalışma
koşulları, denetim, iş arkadaşları, çalışanın kişiliği, örgüt ve yönetim olarak
sayılabilir. İş doyumunu etkileyen diğer değişkenler ise, işin niteliği, kişinin
yetenekleri, yüksek becerileri kullanmaya, yaratıcılığa, değişikliğe, sorumluluğa
elverişlilik, işin öğrenmeye olanak tanıması, işte demokratik denetimin olması, işin
bilişsel buluşlara, yeniliklere açıklığı, değişik düşünce, beceri ve tutumu içerecek
zenginlikte olması, sorun çözmeye dayanması gibi etkenlerden oluşur. İşin niteliği
yükseldikçe, genel olarak işten doyum da artmaktadır. Bir iş ne kadar anlamlı bir
bütün oluşturuyorsa, çalışan işi bitirip başarıya ulaştığında o kadar doyum sağlar 126.
İş doyumu ile başarı ilişkili kavramlardır. Başarma duygusu bir gereksinimdir. Başarı
ise bu gereksinimin doyumuna yardımcı olur. Başarı düzeyini etkileyen bireysel
etkenlerden önemli bir bölümü bireyin gereksinmeleri ile yakından ilgilidir.
Gereksinmeler iş görenin isteklendirilmesini sağlayan önemli güdülerdir. Örgütsel
ödüller ile işgören başarısı, doyum ve verimlilik arasında önemli ilişkiler vardır. Bu
alandaki araştırmalarda işgörenin başarılı performansın bireyin çabasının sonucu
olduğu ve çabanın örgütsel isteklendiricileri kontrol edebileceği belirtilmiştir.
Örneğin ücret artışı, bir çabanın sonucu oluyorsa daha çok çaba harcama ücret artışı
ile sonuçlanır. Fakat ne ücret artışı ne de performans tek başına yeterli olmayıp,
işgörenin gerçekleştirmek istediği amaçlarına daha fazla ulaşmasını sağlar, bu başarı
da performansa yol açar.
2.2.1.3.20. İş Tatmini
İş tatmini bir çok yazar tarafından farklı şekillerde tanımlanan bir kavramdır. Bunun
altında yatan neden ise, çalışanın işinden tatmin olmasını sağlayan birçok unsurun
var olması ve tanımlamalarında bu unsurlar çerçevesinde yapılmış olmasındır
denilebilir.
126 Hüseyin Yener, a.g.e., s.20
78
İş tatmini, işten doyum sağlamaya çok yakın olan bir kavramdır; iş ve işle ilgili her
şeyin bireyin istek ve ihtiyaçlarını karşılaması sonucunda iş tatmini oluşur. İş tatmini,
işten elde edilen maddi çıkarlar ile işçinin beraberce çalışmaktan zevk aldığı iş
arkadaşları ve bir eser meydana getirmenin sağladığı bir mutluluğu içerir. Çalışması
sonucunda ortaya koyduğu eseri somut olarak görebilirse, işçi duyacağı işçilik gururu
ile işinden tatmin olacaktır. Çalışanların işlerinden duydukları hoşnutluk ya da
hoşnutsuzluk olarak da tanımlanabilen iş tatmini, işin özellikleriyle çalışanın istekleri
birbirine uyduğu zaman gerçekleşir127.
İş tatmini, bir işe bir nesneye doğru genel bir tutum olarak kavramsallaştırılmaktadır
ve kişinin iş tecrübelerini değerlendirme sonuçları hakkındaki memnuniyet ya da
olumlu duygusal ifadesi olarak tanımlanmaktadır128.
İş tatmini insanların işlerinin farklı yönleri hakkında ne hissettiğini ortaya
koymaktadır. Çalışanların işine, fiziki ve sosyal şartlara karşı bir cevabı olarak ele
alınan iş tatmini kavramı kişinin işinden beklediklerinden ne kadar tatmin olduğunun
bir göstergesidir. Teknolojinin hızlı gelişmesi ve iş bölümünün artmasından dolayı
ortaya çıkan otomasyon ve monotonluk iş tatminini düşürmektedir. İnsanlar bir bütün
olarak işinden memnun olabilir ve doyum sağlayabilir. Fakat ücret, fiziki ortam gibi
işin herhangi bir özelliğinden tatmin olmayabilir. Yapılan araştırmalar işin bu tür
boyutlarına verilen önemin iş tatminini artırdığını göstermektedir129.
İş tatmininin teorik temelleri, Maslow’un 1954’te “İnsan İhtiyaçları Hiyerarşisi
Kuramı” ve Herzberg’in 1959’da “Çift Faktör Kuramı”na dayanmaktadır. İş tatmini
bir tutum olarak, davranış içeren motivasyondan farklı olmasına karşın, literatürde
ilk kez iş tatmininin sistematik bir biçimde incelenmesi motivasyon kuramlarıyla
127 Dursun Bingöl, (1990), Personel Yönetimi ve Beşeri İlişkiler, Atatürk Üniv., Erzurum, ss.56-61 128
Titus Oshagbemi (2000) “Satisfaction With Co-workers’ Behavior”, Employe Relations, February 2, Vol.22, Issue.1 ss.1-16 129
Oya Erdil ve H. Keskin, (2003) “Güçlendirmeyle İş Tatmini, İş Stresi ve Örgütsel Bağlılık Arasındaki İlişkiler” İşletme Dergisi, Cilt.32, Sayı.1 ss-7-24
79
olmuştur130. Ancak, insan davranışlarının karmaşıklığı nedeniyle, motivasyon
kuramlarının herhangi birisinin tek başına motivasyon ve iş tatmini konusunu bir
bütünlük içerisinde açıklayabildiğini söyleyebilmek zordur. Bu kapsamda,
Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı, Herzberg’in Çift Faktör Kuramı ile
Adams’ın Eşitlik Kuramı birer motivasyon kuramı olmakla birlikte iş tatminini de
inceleyen başlıca çalışmalardır. İş tatminini açıklayan bu kuramlar yanında,
Hackman ve Oldham’ın İş Özellikleri Modeli ile Smith, Kendall ve Hulin tarafından
ortaya koyulan Cornell Modeli de iş tatminini açıklamaya çalışan önemli
kuramlardandır.
Günümüze kadar yapılmış en ayrıntılı motivasyon yaklaşımlarından olan Vroom’un
kuramında sayılan faktörlerin iş tatmini açısından çalışanların çoğu üzerinde etkili
olduğu sonucuna varılmıştır. Bu faktörler yönetim, çalışma grubu, işin kapsamı
ücret, terfi olanakları ve çalışma saatleri olarak belirlenmiştir. Ancak iş tatmini ve
mutluluk kişisel bir olaydır131.
Polislerin iş tatminini etkileyen, örgütündeki görevlerle ilgili birçok neden
bulunmaktadır. Birincisi, iş tatminsizliğini içeren olumsuz çalışan tutumu olup, bu iş
başarısını niceliği ve niteliğini açısından olumsuz etkilemektedir. İkincisi olumsuz
polis tutumları toplumun bakışını ve tutumlarını ters olarak etkiler; bu da polis-
toplum ilişkilerinin zayıflamasına neden olmaktadır. Üçüncüsü, polis örgütlerinin
çalışanlarının olumlu çalışma tutumlarını geliştirme ve onlarla ilgilenme gibi etik
sorumlukları vardır. Dördüncüsü, iş doyumu olumsuz stres düzeyini düşürür ve işe
gelmeme, tükenmişlik ve alkolizm gibi stres belirtilerini azaltmaktadır. Polislerin iş
tatmini ile ilgili son araştırmalardaki değişkenler iki kategoride toplanmaktadır.
Bunlar bireysel özellikler ve çalışma ortamının özellikleridir. Son çalışmalarda,
bunlardan başka polislerin iş tatmini ile ilgili bazı değişkenlerin rolü üzerinde
durulmuştur. Bu değişkenlerden birinci, branşlaşma ile beraber kariyer uyumu ile iş
tatmini arasındaki ilişkinin ortaya konulmasıdır. İkincisi, polisin örgütteki yerini ve
130 İhsan.Yüksel (2005). “İletişimin İş Tatmini Üzerindeki Etkileri: Bir İşletmede Yapılan Görgül Çalışma. Doğuş Üniversitesi Dergisi, 6 (2), s.294. 131 Victor H. Vroom, (1964). Work and Motivation, John Wiley and Sons, New York ss.105-159
80
pozisyonunu koruma arasındaki göstergenin belirleyiciliğidir. Aynı zamanda iş
tatminindeki değişkenler üzerindeki dağılımın ortaya konulmasıdır. Üçüncüsü,
özellikle toplum destekli polislik kapsamında polis seçimi ve yerleştirmesi yanında iş
planlamasına yönelik sorularla ilişkili açıklamaları kapsamaktadır132.
Bireysel olarak polisin iş tatmini ile iş başarısı arasında çok yakın ilişki
bulunmaktadır. Ayrıca iş tatmini düşük polisin ruhsal sorunlarında da artış
gözlenmektedir.
2.2.1.3.21. Verimlilik
Peter F. Drucker ise, verimliliği “kaynakların iyi bir şekilde kullanılması” olarak
tanımladıktan sonra, yaşam standardının yükseltilmesinde ve iş hayatının
canlandırılmasında kaynakları iyi bir şekilde kullanılmasının oldukça önemli
olduğunu vurgulamıştır133.
Kişinin verimi, işine uyumu, uyum sırasında karşılaştığı çatışmalar, işten sağladığı
doyum ve iş tatmininden, işin yapıldığı zamandaki kişisel ve örgütsel moralden
direkt olarak etkilenmektedir. İşten doyum ile yüksek bir verim beklenemez ancak bu
kişinin kendi özellikleri ile de ilgilidir. Kişi bazen az üretim ile çok doyum
sağlayabilirken bazen de çok üretimle az doyum sağlayabilir134.
Güvenlik alanında verimliliği ölçebilmek ise oldukça güçtür. Bu nedenle polislerin
verimliliği toplumda güvenliğin sağlanması ve suçun engellenmesiyle paralellik
göstermektedir.
132 David R. Hoath (1998) “Police Job Satisfaction as a Function of Career Orientation and Position Tenure: Implications for Selection and Community Policing”, Journal of Criminal Justice, Vol. 26, No. 4, pp. 337–347, 133 P. F. Drucker (2000), Gelecek İçin Yönetim, ( Çev.Fikret Üçcan) Ankara: İş bankası yay. s.100 134 H. Yener, a.g.e., s. 22
81
2.2.1.4. Çalışanın İhtiyaçları
İnsanda gereksinme, basit bir şekilde giderildiğinde memnuniyet, giderilmediğinde
hoşnutsuzluk duyusu yaratan doğal bir olgu olarak tanımlanabilse de, aslında bu
tanım gereksinmenin duygusal sonuçlarını açıklamaktan farklı bir alam taşımaz. Bir
güdü kaynağı olması bakımından, gereksinme insan doğasının yapısal öğesi olarak
tanımlanabilir. Bu bakımdan gereksinmeyi, giderildiğinde insanın yaşamını veya
varlığını sürdürmesini sağlayan, giderilmediğinde giderek yok olma tehlikesi içine
iten olgu olarak tanımlamak daha doğru olacaktır. İnsan gereksinmeleri sonsuz
sayıda olup, bu gereksinmelerden bazıları doğuştan gelirken bazıları ise, sosyal ve
kültürel etkenlerle sonradan edinilmektedir.
Gereksinmeler daha çok birincil/temel fizyolojik ve ikincil/sosyal ve psikolojik
olmak üzere iki bölüme ayrılır. Birincil gereksinmeleri; acıkma, susama, uyuma,
yeterli ısı gibi yaşamı sürdürme ve canlı kalmak için gerekli olan.ihtiyaçlar
oluştururken, ikincil gereksinmeleri kendini gösterme, aidiyet, saygı görme, görev
duygusu, rekabet gibi daha karmaşık olan ve insanının ruhsal yapısından
kaynaklanan ihtiyaçlar oluşturur. Hangi tür olursa olsun, tüm gereksinmeler zaman
ve diğer koşullara göre sürekli değişiklik gösterebilirler135 .
Maslow’a göre bireyin motivasyonunun temelinde ihtiyaçlar yatar ve birey bu
ihtiyaçlarını karşılamak için harekete geçer. Dolayısıyla ihtiyaçlar davranışı
belirleyen önemli bir unsurdur. Maslow’un kuramının özünde, ihtiyaçların beş grupta
toplanan bir sıra izlediği ve doyurulan bir ihtiyacın motive edici etkisini yitireceği
yaklaşımı bulunmaktadır. Bu ihtiyaçlar önemlerine göre şöyle sıralanmıştır;
fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyacı, sosyal ihtiyaçlar, saygı ve statü ihtiyacı ile
kendini gerçekleştirme ihtiyacı. Maslow, bu beş ihtiyacı daha üstteki ve daha alttaki
ihtiyaçlar olarak ayırmıştır. Fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçları aşağı sıradaki
ihtiyaçlar olarak tanımlanırken; sosyal, saygı ve statü ile kendini gerçekleştirme
ihtiyaçları da yüksek düzeydeki ihtiyaçlar olarak sınıflandırılmaktadır. İki sıra
135 İnal C. Aşkun, (1982). İşgören, 2. Baskı, Baytaş Yayınları, İstanbul, s.104
82
arasındaki fark ise yüksek düzeydeki ihtiyaçların içsel olarak, düşük düzeydeki
ihtiyaçların da dışsal olarak tatmin edilmesidir136. Bununla birlikte, Maslow’un
kuramı, diğer kuramlar gibi sadece iş ortamı göz önünde bulundurularak geliştirilmiş
bir kuram olmayıp genel bir kuram niteliğindedir.
Polisin ne tür olursa olsun, tüm gereksinmeleri zaman ve diğer koşullara göre
çalışma ortamında sürekli değişiklik gösterebilir.
2.2.1.5 Motivasyon ve Stres
Yöneticinin önemli bir görevi, etkin bir örgüt yaratmaktır. Çalışanların etkin bir
biçimde çalışması için onları güdülemek gerekmektedir. İnsanlar kendilerine verilen
görevleri etkin bir biçimde yerine getirmeye istekli olmalıdırlar ve güdülemenin rolü
bu isteği arttırmaktır. Çalışanların bir kabul alanı vardır ve kabul alanındaki emirler
daha kolay yerine getirirken, alan dışında kalanların gerçekleştirilmesi daha uzun
zaman alır. Güdülenme ile bu kabul alanı genişletilebilir. Etkin bir güdüleme sadece
kabul alanını genişletmekle kalmaz ayrıca, kabul etme derecesini de düşürür. Kabul
derecesi çalışanın verilen görevi ne kadar istekle yaptığını ifade etmektedir137.
2.2.1.5.1. Motivasyon
Yönetim biliminde, üzerinde önemle durulan konulardan biri motivasyondur. Türkçe
karşılığı güdü, güdülenme olan motivasyon, Latince hareket anlamına gelen
"movore”, "motum" kökünden türetilmiştir. Motivasyonun, teşvik etmek, tesir altına
almak, harekete geçirmek gibi anlamları da vardır. Gerek işletme gerekse çalışan
açısından büyük önem taşıyan motivasyon kavramının bir çok tanımı bulunmaktadır.
Motivasyon, bireylerin belirli bir şekilde hareket etmelerine neden olan güç veya
136 Abraham Maslow (1970). “A Theory of Human Motivation”. In: V.H. Vroom, and E.L. Deci, ed.. Management and motivation. London, Penguin Books, s.27 137 İlter Üner Akat, (1993). İşletme Yönetimi, 3. Baskı , Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, İzmir, ss.37-38.
83
yöntem ya da kişilerin belli ihtiyacı ya da amacı karşılamak üzere içten gelen bir
dürtü ile istekli davranmaları şeklinde tanımlanabilir.
Motivasyonla ilgili bir çok teorinin temelinde hedonizm (hazcılık) prensibi
yatmaktadır. Bu prensip, en basit şekilde bireylerin acıdan kaçındıklarını ve
hoşnutluk aradıklarını ortaya koymaktadır. Hedonizme göre, mutluluk kısa süreli ve
güçlü zevklerden çok uzun süreli ve kalıcı neşelerde (arkadaşlık , aile bağları , .. )
aranmalıdır. Haz duyma, hoşnutluk kişinin bilinçli eylemlerinin temel ilkesidir. Daha
sonra James , Freud ve Mcdougall gibi psikologlar hedonizmin davranışları
açıklamada yetersiz olduğunu ileri sürerek bilinçaltı ve içgüdüleri de işin içine
katmışlardır.
İnsanlar tüm ihtiyaçlarının bilincinde olamayacakları , ancak davranışlarına bu
ihtiyaçların istem dışı yansıyacağını söyleyen ve “instinct theories” olarak bilinen bu
teoriler 20. yüzyılın ilk çeyreğinde oldukça kabul görmüşlerdir. Aynı dönemde ve
daha sonrasında ise “Drive (güdü) Theories” başlığı altında toplanan teorilere ortaya
çıkmıştır. Bunlar göre, bireyin göstereceği davranışlar geçmişte yaptıkları
davranışların pozitif yada negatif sonuçlarına bağlı olacaktır. Geçmişte
ödüllendirilmiş davranışlar tekrarlanacak , cezalandırılmış davranışlardan ise
sakınılacaktır. Daha sonra bu görüşe etki-tepki prensibi de katılmıştır.
Motivasyon, performansı etkileyen birçok faktörden birisi olduğu için, yüksek
motivasyon her zaman yüksek iş başarısı gerektirmez ya da tersinden olaya bakarsak,
yüksek iş başarısı her zaman yüksek motivasyonu ima etmez. Örneğin, düşük
motivasyonlu çalışanlar, yetenekli iseler yüksek iş başarısı sergileyebilirler. Yöneticilere
yol gösterici, motivasyonla ilgili yaklaşımlar genelde iki başlık altında toplanabilir.
Bunlardan ilki daha çok çalışanların ihtiyaç ve arzularını ön planda tutarak motivasyonu
açıklayan içerik kuramları; diğeri daha çok dış özendiricilere ağırlık veren süreç
yaklaşımlarıdır138.
138 Mahmut Paksoy, (2002) Çalışma Ortamında İnsan ve Toplam Kalite Yönetimi, İşletme Fakültesi Yayınları, No:282, İstanbul, s.89
84
Motivasyon, insanların belli bir ihtiyacı gidermek üzere harekete geçmeleri
biçiminde tanımlanabilir ki, ihtiyaçların güdüleme özelliği vardır. Fakat insanları
harekete geçiren tek etmen ihtiyaçları değildir. Sosyal ve sosyo-psikolojik güdüler,
erk ve bağlanma arzusu, başarı güdüsü, inanç ve tutumlar da kişiyi etki altına alarak
güdüleyebilir. Bireyin davranışlarına güdüleri yol çizer. Bireyin dışında kalan
amaçlar ise, ona güdülerini doyurma olanağı sağlar. Motivasyon kavramının temelini
oluşturan ihtiyaç ve istekler, insanın içinde bulunduğu kültürün, sosyal, adalet ve
toplumsal yapının, o insanın duygusal ve ruhsal yapısının etkisinde biçimlenir. İnsan
motivasyonu, insanın ilişki kurduğu bütün nesnelerle yakından ilgilidir.
Motivasyon Teorileri adı altında incelenen teorilerin ortak özelliği ise, kişinin içinde
bulunan ve kişinin davranışlarını tetikleyen , davranışlarına yön veren ve
sürdürülmelerini sağlayan faktörler üzerinde durmalarıdır. Bireyleri belirli şekilde
davranmaya zorlayan, onların ihtiyaçlarını tatmin etmek doğrultusunda hareket
etmelerine neden olan güdüleri, faktörleri anlayan bir yönetici, bu ihtiyaçları dolaylı
yada dolaysız olarak tatmin etmek yoluyla çalışanları daha iyi yönetebilir, iş
başarısını artırabilir ve onları örgütsel amaçlara yöneltebilir.
Polislerin iş motivasyonunu engelleyecek bir çok neden bulunmaktadır. Özellikle
yönetim politikaları, kamuoyu baskısı, rol belirsizliği, ücret yetersizliği ve iş
güvencesi gibi bir çok gerekçe sıralanabilir. Ancak bu olumsuz faktörlerin etkisini
azaltarak, polisin bireysel ihtiyaçlarını dolaylı ya da dolaysız yollardan tatmin
etmesinin sağlanması polisin iş başarısının da artmasına yardımcı olabilir.
2.2.1.5.1.1 Motivasyonda İçerik Yaklaşımları
Abraham H. Maslow ‘un İhtiyaçlar Hiyerarşisi kuramı motivasyon konusunda en çok
tanınan yaklaşımlardan biridir. Bu kuram sağlıklı bir kişiliğin zamanla nasıl geliştiği,
büyüdüğü ve motive edilmiş davranışlarında kendini ne şekilde açığa vurduğunu
göstermeye çalışır. Maslow insanları ihtiyaçlarının davranışlarına yön verdiği sürekli
isteyen varlıklar olarak tanımlar. Maslow’a göre bir ihtiyaç tatmin edilinceye kadar
85
insan davranışlarını etkilemeyi sürdürecektir ve ihtiyaçları, en temelden en ileri
kademeye kadar hiyerarşik bir düzende gruplandırmak mümkündür. Bu hiyerarşiye
göre, alt kademede bulunan ihtiyaçlar karşılanmadan, üst kademedeki ihtiyaçların
bireyin davranışını yönlendirmesi söz konusu olamaz. Tatmin edilmiş ihtiyaçların ise
bireyin davranışı üzerinde etkisi kalmaz139.
Maslow’a göre ihtiyaçlar hiyerarşisinde aşağıdan yukarı çıkarken, bir kademedeki
ihtiyaçlar belli bir oranda giderilmeden, bir sonraki kademe motivasyon yönünden
önem kazandırmaz; yani fizyolojik ihtiyaçlar belli bir oranda karşılanırsa, güvenlik
ihtiyacları motivasyon kaynağı olarak görülebilirler. Bu işlem ihtiyaçlar
hiyerarşisinde yukarıya doğru devam eder. Ancak daha önce tatmin olmuş
ihtiyaçlardan birinde bir eksiklik ortaya çıkarsa, kişi tekrar o kademeye döner. Bir
başka deyimle hiyerarşide bir kademedeki ihtiyaç giderilmeden bir üst kademedeki
ihtiyaç motivasyon için önem kazanmaz. İhtiyaç giderilirse, bir sonraki basamağa
yönetici hitap etmek suretiyle çalışanını motive edebilir140.
Çalışanları güdüleyen etmenler, oluşumları, yön ve şiddetleri bakımından da
sınıflandırılabilirler. Bunların önemi davranışları etkileme dereceleriyle doğru
orantılıdır. Bu etmenler; içgüdüsel, fizyolojik, sosyal, psikolojik, sosyo- psikolojik,
başarı, erk, bağlanma, inanç/tutum etmenleri olmak üzere dokuz grupta toplamak
mümkündür. Tüm bu etmenler, insan güdülemesinde başkaları tarafından rahatlıkla
kullanılabilecek etmenlerdir141.
Herzberg’in geliştirdiği “çift faktör kuramı” olarak da isimlendirilen kuramı
Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramından sonra geliştirilen ve Maslow’u
destekleyen bir yapıdır. Herzberg, teorisini bir araştırma sonucunda
gerçekleştirilmiştir. Araştırmada bulgular iş ve işle ilgili olgu ve koşulların
hangilerinin motive edici ve hangilerinin ise bu nitelikten yoksun olduğunu saptama
amacıyla, bireysel tutum ve tepkilerin sorulmasıyla elde edilmiştir. Söz konusu
bulguların elde edildiği araştırmalar, literatürde ”Pittsburgh Studies” adıyla
geçmektedir.
Herzberg’in araştırmasında ortaya çıkan faktör kümeleri ile ilgili iki temel kural şu
şekildedir. Birinci kural: Hijyen Faktörleri olmazsa işte tatminsizlik doğar. İkinci
kural: Motive Edici Faktörler olursa iş tatmini doğar. Asıl davranışlara yön veren ve
motivasyon, tatmin sağlayan faktörler motive edici faktörler adı altında ele
alınmıştır. Bu tip faktörlerin varlığı çalışanları özendirir ve yaptıkları işi ve
çalıştıkları işletmeyi benimsemelerini sağlar. Başarı ve başarının getirdiği tebrik,
tanınma ve üstlerden övgü alma, kendine olan saygı ve güvenin artması; çalışanın iş
yaparken yaptığı işe hakim olması ve kendisine güvenildiğinin, önem verildiğinin
göstergesi olarak daha çok sorumluluk, yetki ve güç sahibi olması; yaptığı işi
kendisine uygun bulması ve işin kişisel özelliklerine, bilgi ve becerisine uygun
olması; terfi ve yükselmenin mümkün olduğu bir organizasyon yapısı gibi etmenler
motive edici faktörlere örnek gösterilebilir. Motive edici faktörleri direkt olarak, işe,
çalışma sonuçlarına, tanınma ile gelişmeye ilişkin faktörlerdir ve iş başarısını daha
çok artıran faktörlerdir. Davranışlara yön veren ikinci grup faktörler ise, çalışma
şartları, ücret, emekli aylığı gibi durumlarda uygun bir tutum ile ilgilidir. Bu ikinci
gruptaki ihtiyaçların tatmini çalışanlarda bir tatminkarlık ve üstün verim
sağlamamaktadır. Hijyen yönünden ihtiyaçların karşılanması sonucu, şirket idaresi
ancak memnuniyetsizlik ve verimde düşüklüğün önüne geçilmesini bekleyebilir. İş
başarısı düşük ve niteliksiz çalışanlar için ücret, emniyet gibi, bazı muhafaza
faktörleri motivasyon faktörleri sayılmalıdır. Araştırmalar bu çalışanların
motivasyonunda hijyen faktörlerinin önemli rol oynadığını göstermektedir. Hijyenik
faktörlerin kabul edilebilir alt sınırın altına düşmesi durumunda oluşan tatminsizlik,
çalışanların işlerinden, örgüt ve âmirlerinden soğumasına ve nefret etmesine bile
neden olabilecek kadar tehlikelidir. İlk önce hijyenik faktörlerin sağlanarak nötr
durumun yaratılması, sonrada motive edici faktörlerin kullanılması ile çalışanların
istenen yönde güdülenmesi, motive edilmesi , tatmin olmaları ve iş başarısını elde
etmeleri mümkündür.
87
McClelland’ın “ Başarı İhtiyacı Kuramı’na göre, bireylerin kendileri dışındaki
bireylerle birlikte yaşama zorunluluğu ve onlarla karşılıklı ilişkiler içinde olması
gereği, sosyal ihtiyaçlar ya da çeşitli güdüler ortaya çıkmaktadır. Çalışma, sevgi,
dostluk, tanınma, güç ve başarı gibi güdülerin doğurduğu sosyal ihtiyaçları da
saymak mümkündür. Bu güdüler ve tatmin etmek amacında oldukları ihtiyaçlar, her
çalışan tarafından sonradan öğrenilebileceği gibi, bazı doğal ihtiyaçların değişimi
veya tamamen sosyo-kültürel çevreden etkilenme ile kazanılabilir. Örneğin, çalışma
ihtiyacı ve güdüsü, beslenme içgüdüsünün sosyalleşme süreciyle bir uzantısı olabilir.
Öte yandan, çalışarak başarılı olma duygusu, sosyal bir ihtiyaçtır. Çalışan insanın
motive edilmesinde öğrenilen güdü ve ihtiyaçları anlayabilmek ve bu güdüleri
kullanarak ihtiyaçları tatmin etmek doğrultusunda çalışanların motivasyonu
sağlamak oldukça önemlidir142.
Mc Clelland’ın ihtiyaçlar teorisini gerçekçi bir şekilde yorumlamak gerekmektedir.
Bir birey sadece başarı gereksinmesine ya da sadece güç, tanınma veya yeterlilik
gereksinmesine yönelik bir örnek tutum geliştirdiği söylenemez. Çalışan gerçekte her
dört gereksinimin de etkisi altında olacaktır. Ne var ki çalışanın yönelimi, ağır basan
gereksinmesi doğrultusunda oluşacaktır. Mc Clelland’ın araştırma sonuçlarını,
çalışanları güdülemek maksadıyla örgüt yaşamına uyarlamak mümkündür. Örneğin,
başarı gereksinmesi yüksek olan bireylerin, işletmenin satış departmanındaki
pozisyonlarda görevlendirilmeleri, onları yüksek performans standartlarına ulaşmayı
hedefleyecektir. Yönetim pozisyonlarında görevlendirilen güç gereksinmesi yüksek
kişiler, başkalarını yönetecek ve onları örgüt hedeflerini aynı doğrultuda
bütünleştirerek harekete geçirecektir. İleri derecede sosyal etkileşimi gerektiren
pozisyonlarda, ait olma gereksinmesi yüksek olan liderler daha başarılı olacaklardır.
Bu öneriler tüm gereksinme kuramlarının temel felsefesiyle uyum içindedir143.
142 Osman Telimen (1978), “Motivasyon Teorileri İçinde Başarma Güdüsünün Yeri ve Önemi”., Eskişehir İktisadi ve Ticari Bilimler Dergisi. 1.4. s.31 143 Pınar Tınaz (2000). “Çalışma Yaşamında Motivasyon Kuramları”, Mercek Dergisi, Mess Yayınları, Sayı:19, s.29
88
Alferderin geliştirdiği kuramında Maslow’un İhtiyaç Hiyerarşisi teorisini temel
almaktadır. Maslow’un teorisinin iş organizasyonlarına uyarlanmış biçimi olarak da
tanımlanabilir. Alferder, üç farklı gereksinim türünü tanımlamaktadır. Bunlar
“varolma”, beraber olma” ve “gelişme” gereksinmeleridir. Varolma gereksinmeleri
Maslow’un kuramında yer alan fizyolojik ve güvenlik gereksinmeleriyle eş değerdir.
Beraber olma gereksinmesi, sosyalleşme ve sosyal onay arzularından oluşur. Gelişme
gereksinmeleri, Maslow’un öz saygı ve öz-gerçekleştirim gereksinmelerine benzer
olarak öz-gelişim ve öz doyum arzularını ifade eder. Alferder üst düzey
gereksinimleri ortaya çıkmadan önce,alt düzey gereksinmelerin doyurulması
gerektiğini vurgulamamakta ve hatta üç gereksinmenin aynı anda aktif olabileceğini
dahi savunmaktadır.
Örgütsel başarı çalışanların örgütün amaçları doğrultusunda çalışma ve gayret
göstermelerine; bilgi, beceri, güç ve yeteneklerini örgüt için kullanmalarıyla
ilişkilidir. Çalışanların motivasyonu onların iş başarısını doğrudan etkilemektedir.
İşine yönelik motivasyonu düşük olan çalışanlardan iş başarısı beklememek
gerekmektedir. Ancak motivasyon kişisel bir olaydır ve çalışanlar motive oldukları
bir çok konuda davranışlar sergilerler. Örgütlerde önemli olan çalışanların örgütün
amaçları doğrultusunda davranmalarıdır144.
Polislerin mesleki sosyalleşmelerinin sağlıklı biçimde gerçekleşmesi örgütlerinin
amaçları doğrultusunda davranmalarına yardımcı olmaktadır. Bu nedenle, bireysel
amaçlarla örgütsel amaçların uzlaştırılması hem eğitim hem de çalışma ortamında
hedeflenmelidir.
2.2.1.5.1.2 Motivasyonda Süreç Yaklaşımları
Süreç kuramları adı altında toplanan kuramlar motivasyonla ilgili “neden” ve “nasıl”
sorularına daha kolay açıklamalar getiren açıklamalardır. Motivasyonda süreç
144 Theo Haimann, William G. Scott ve Patrick E. Conner, (1978), Managing the Modern
Organization, Third Ed., Houghton-Mifflin Co., s.410
89
yaklaşımları içinde, Davranış Düzeltimi, Eşitlik Kuramı, Vroom’un Bekleyiş
geliştirilmiştir. Skinner’in geliştirdiği, tepki ile sonucu arasında bağ kurmaya
dayanan ve edimsel koşulama diye adlandırılan bu yaklaşıma göre, birey yapmış
olduğu bir davranışın sonucuna göre ya o davranışı aynı koşullarda tekrar gösterir ya
da göstermez. Eğer sonuç birey açısından olumlu ise, davranış tekrarlanır, değilse
tekrarlanmaz. Söz konusu yaklaşım çalışma ortamında çalışanları motive etmek için
de kullanılabilir. Çalışanlarda davranış düzeltimi sonuçsal koşulama ile sağlanır.
Belirli bir davranışın sonuçları birey için istenir ise, davranış güçlenir, tersine eğer
sonuçlar istenmeyen türden ise, davranışlar zayıflar. Sonuçsal koşullanmada, bir
davranışın sonuçları o davranışın tekrar edilmesine neden olur. Bu yaklaşım
çerçevesinde ödül ve ceza kullanılırken, hangi davranışların ödüllendirileceğini,
hangilerinin cezalandırılacağını, çalışanlara daha önceden açıklanmalıdır. Böylece
örgütte istenen davranışlar çalışanlara kazandırılırken, istenmeyen bazı davranışların
ortadan kaldırılması ya da azaltılması mümkün olabilir145.
J. Stacy Adams tarafından geliştirilen Eşitlik Kuramının temeli çalışanların işten ya
da örgütten elde ettikleri ile örgütte ya da işe yaptığı katkılar arasında ilişkinin
algılanmasına dayanmaktadır. Esas itibariyle bu teoriye göre, kişinin iş başarısı ve
tatmin olma derecesi çalıştığı ortamla ilgili olarak algıladığı eşitlik (ya da
eşitsizliklere) bağlı olup; çalışan kendisinin sarfettiği gayret ve karşılığında elde
ettiği sonucu aynı iş ortamında başkalarının sarfettiği gayret ve elde ettikleri sonuç
ile karşılaştırır. Bu karşılaştırma genellikle kişinin, gayret ile sonucu içeren bir çeşit
oran oluşturması ile olur. Oranlardaki “sonuç”, ücret, maaş, terfi, sorumluluk artışı,
statü sağlama vs. gibi şekillerde olabilir. “Gayret” ise, işi başarmak için sarfedilen
çaba, emek, örgütsel pozisyon, sosyal statü, eğitim ve hatta yaş şeklinde olabilir. Bu
oranlamalardaki karşılaştırma sonucu bir eşitsizlik algılayan çalışan bu eşitsizliği
145 Mahmut Paksoy, a.g.e. ss. 104-106
90
giderici bir şekilde davranacaktır.146. Çünkü çalışanların iş başarısı ile algıladığı eşit
ödül arasındaki ilişki iş tatminine yansımaktadır. Çalışanların eşitlik algısı üst
yönetimin örgütteki adaletin sürekliliğini sağlama niyeti olmadığı sürece mümkün
değildir. Bunun kriteri ise, çalışanların örgütteki etkinliklerin tamamına katılma
potansiyelidir. Örgütteki etkinliklere sıklıkla katılım, etkili iletişim, karşılıklı güven
ve birliktelik çalışanların iş başarısında artışa yol açmaktadır147.
Victor H. Vroom tarafından geliştirilen Bekleyiş Kuramı, karar vermede çalışanların
katılımı üzerinde durmaktadır Bu kuramın amacı, kararın kalitesi korurken, çalışanlar
tarafından kararların kabul edilmesini sağlamaktır148. Vroom’a göre bir çalışanın
belli bir iş için gayret sarfetmesi iki faktöre bağlıdır. Bu faktörlerden birisi
valens(kişinin ödülü arzulama derecesi), diğeri ise, bekleyiştir. Bu kuramın diğer bir
kavramı ise araçsallıktır. Çalışan belirli bir düzeyde bir gayretin belirli bir iş başarısı
ile sonuçlanacağına inanıyorsa(bekleyiş), bu iş başarısının da belirli bir birinci
kademe sonuç-ödül ile karşılaşacağına inanıyorsa(bekleyiş) ve aynı zamanda çalışan
bu belirli birinci kademe ödülü bazı ikinci derece sonuçlar için gerekli
görüyorsa(araçsallık) ve çalışan hem birinci hem de ikinci derecede ödülleri arzu
ediyorsa bu çalışan motive olacaktır149.
Edwin Locke tarafından geliştirilen amaç kuramına göre, çalışanların belirlediği
amaçlar, motivasyon derecesini de belirlemektedir. Erişilmesi güç ve yüksek
amaçlara sahip çalışanlar, ulaşılması kolay olan amaçlar belirleyen çalışanlara oranla
daha fazla motive olacak ve daha yüksek iş başarısı göstereceklerdir. Burada önemli
olan nokta, örgütün amaçları ile çalışanın amaçları arasındaki uyumluluğun
sağlanmasıdır. Örgütsel amaçları belirlemede astların katkısının gerekliliği ortaya
çıkmaktadır.
146 Tamer Koçel (2001), İşletme Yöneticiliği, 8. Bası, Beta Yayınları, İstanbul, ss. 524-525 147 Chong M. Lau ve Edmond W. Lim (2002), “The relationship Between Procedural Justice and Managerial Performance: The Effect of Participation”, British Accounting Review, Vol.34, ss.4-5 148 Victor H. Vroom ve Arthur G. Jago (1974), “Desicion-making as a Social Process: Normative and Descriptive Model of Leader Behavior”, Decision Sciences, vol.5 ss.734-769 149 Tamer Koçel, a.g.e. s.521
91
Martin Evans ve Robert J. House tarafından geliştirilen araç-amaç kuramına göre,
lider davranışlarının çalışanların motivasyonuna , iş doyumuna ve iş başarısı üzerine
etki etektedir. Arzulanan örgütsel sonuçlar ancak görevlerin başarılmasıyla
sağlanabilir. Örgütsel sonuçlar amacı, görevler ise işte aracı oluşturmaktadır. Örgütte
uygun görevler başarıldığında ise amaçlara ulaşılmış olur. Amaçlara ulaşıldığında
çalışanlar için ödüller gelecektir150.
Polislerin iş motisvasyonun oluşmasında örgütsel sonuçlar önem taşımaktadır. Ancak
güvenlik hizmetinin başarısının ölçülmesi ve örgütsel başarının ortaya konulmasının
bir çok güçlüğü vardır. Örgütsel başarılara ulaşmada güçlüklerin fazlalığı polislerin
elde edeceği ödüllere de ulaşmasını engeleyebilmektedir.
2.2.1.5.1.3. Motivasyonda Özendiriciler
Bireylerin gerek kalıtsal gerekse çevresel faktörlerle edindikleri fiziksel, ruhsal ve
duygusal özelliklerinden dolayı her bireyi aynı yöntemle motive etmek imkansızdır.
Çalışan birey sayısı kadar onları motive edecek ya da motivasyonlarını arttıracak bir
takım araçlar veya yöntemler bulunmaktadır.
Motivasyon konusunda evrensel nitelik taşıyan bazı teşvik araçlarının varlığı kabul
edilse bile, her topluma, her işletme ve bireye uygun motivasyon modeli geliştirmek
mümkün değildir. Bunun yanı sıra yönetsel, mesleki, bilimsel ve teknik personel,
mavi-yakalı çalışanlar gibi farklı personel grupları için farklı teşvik araçları
kullanılmaktadır. Motivasyon araçlarını üç genel başlık altında inceleyebiliriz:
Ekonomik araçlar, psiko-sosyal araçlar ve yönetsel araçlardır151.
150 Robert J. House (1983), “Organizational Behavior: Some New Directions for I/Q Psychology”, Annual Review of Psychology, Vol.38, ss.669-718. 151 Hüseyin Yener, a.g.e., s..24
92
2.2.1.5.1.3.1. Ekonomik Araçlar
Çalışanların motivasyonunu arttırabilmek için kullanılan en eski araçlar genelde
ekonomik araçlar olmaktadır. Ücret artışı, primli ücret, izin ve hastalık zamanlarında
sosyal güvence, ekonomik ödüller ekonomik araçları oluşturmaktadır İşletmelerin
kuruluş nedeniyle çalışanların çalışma nedeni özde ekonomik temele dayanır.
Girişimcinin temel amacı gelirini arttırarak kendi çıkarlarını maksimuma çıkartmak
ve güdeleyici etmenlere de bu açıdan baktığı görülür. İşçinin korkusu, başlıca gelir
kaynağı olan işini kaybetmesi olduğundan yönetimin kendisinden beklediğini
vermeye çalışacaktır. Bu nedenle güdülemede ekonomik özendirme araçları diğer
araçlardan daha etkilidir.
Ekonomik araçlar şu şekilde sıralanabilir: Ücret, güvenlik, maddi ve manevi ödüller.
Ücret : Ekonomik özendirme araçları içinde en eskisi ve en yaygın olarak kullanılan
yöntemi ücrettir. Ücret sadece çalışanın ekonomik gücünü arttırmakla kalmaz, aynı
zamanda yüksek ücret bireyin toplum içinde sağladığı saygınlık ve otoriteyi de
arttırmış olur. Yeterli bir gelir seviyesine ulaşamamış kişinin mal ve hizmetlerle ilgili
ihtiyaçları söz konusu olmaktadır. Bu ihtiyaçların tatmininde ücret önemli bir nitelik
taşımakta ve kişiyi motive eden bir öğe olmaktadır. Ayrıca ücret yöneticinin elinde
bulunan bir motivasyon aracıdır. Yapılan araştırmalar, ücretin çalışanın iş başarısı ile
ilişkilendirildiği zaman bir motivatör olarak önem kazandığını göstermektedir.
Çalışanlar iş başarıları ile elde edecekleri ücretler arasında sıkı bir bağ olduğunu
görmek isterler152.
Ekonomik Güvenlik: Çeşitli yöntemleri ve en çok kullanılan ekonomik motivasyon
aracı olmakla birlikte ücret dışında da ekonomik motivasyon araçları bulunmaktadır.
Bunlardan biri de ekonomik açıdan güvenliktir. İşin devamlılığı ve çalışanlara
sağlanacak çeşitli sosyal güvenlik desteği sağlamak ekonomik olarak güvenliğin iki
kolunu oluşturmaktadır. Gelişen teknoloji dünyası ile makinelerin insanlar yerine
artık her şey ters gidiyor demektir. Bir örgütün farklı bölümleri veya yan kuruluşları
aynı müşteri için kavga eder olmuşlarsa, sonuçta net kar sıfır olacaktır161.
Polisin motivasyonunu etkileyen psiko-sosyal motivasyon araçları yönünden olumlu
gelişmenin olduğunu söylemek oldukça zordur. Çünkü statü ve değer kazanma,
kişisel güç ve yetki kullanımı, çalışmada bağımsızlık, gelişim ve başarı, öneri
sistemine katılım, psikolojik güvence, rekabet, sosyal gruplara katılım ve sosyal
aktiviteler ile danışmanlık hizmetlerine ulaşabilme gibi psiko-sosyal motivasyon
araçlarını kolaylıkla elde edebilmesi mümkün gözükmemektedir.
2.2.1.5.1.3.3. Yönetsel Araçlar
Ekonomik araçlar ya da psiko-sosyal gereksinimlerin giderilmesi ile motivasyonun
arttırılması mümkündür. Ancak bazı durumlarda işletmenin konumundan veya
uygulanan yöntemler ve örgütün özellikleri de motivasyona önemli etkiler
yapmaktadır. Eğitim ve yükselme, örgüt içi iletişim, kararlara katılma, amaç birliği,
yetki ve sorumluluk dengesinin kurulması, iş zenginleştirme ve iş rotasyonu, işçi
işveren ilişkilerinin düzenlenmesi, işletmenin ve işin saygınlığı örgütsel ve yönetsel
motivasyon araçlarından bazılarını oluşturmaktadır. İşletmeler yeni teknoloji
kullanmakta ve uygulamaktadır. Eğer çalışan kendini yenileme olanaklarına sahip
değilse zaman içinde bu teknolojik yeniliklerin gerisinde kalacak, niteliksiz eleman
durumuna gelecek maddi ve manevi kayıplar yaşayacaktır. İşletmeler uyguladıkları
eğitim faaliyetleri ile hizmet içi ve hizmet dışı eğitim programlarıyla çalışanlarına
yeni bilgi ve beceriler kazandırmanın yanında çalışanlarının yeni teknolojilere
yabancı kalmasını da engellemiş olurlar.
Eğitim ve Yükselme: Birbirini tamamlayan ve genelde benzer amaçlar güden iki
kavramdırlar. Mesleki ve teknolojik gelişmeleri yakından izleme, bilgi kapasitesini
genişletme, aynı ya da farklı branşlarda uygulanan yeni yöntemleri öğretme, mesleki
gelişmelerin gerekli kıldığı teknik ve bilimsel konularda yetiştirme ve bütün bu
161 Evrim Çeltek, a.g.e., s.12
98
gelişmelerin sonucu olarak kişisel yetenekleri arttırma eğitim gereksiniminin
amaçlarını oluşturmaktadır. Yükselmede amaç ise, yeni bilgi ve yeteneklerin
kazanılması yoluyla daha iyi ve daha üst görevlere tırmanmadır. Eğitim çoğu zaman
yükselmenin aracı ya da basamağıdır162.
İletişim: İşletme içinde kurulan iletişim sistemi, hazırlanan program ve alınan
kararların uygulanması konusunda çalışanlara bilgi vermek amacını güderken, aynı
zamanda onların psikolojik yapılarını işletme amaçlarına uyarlamak ya da
değiştirmek, tercihlerini ve davranışlarını yöneltmek, çizilen amaçların
gerçekleştirileceğine, inandırmak ve onları belirlenen hedeflere sürekli olarak
güdülemek gibi çok yönlü yararlar getirmektedir. Çalışan, çalıştığı örgütün açık bir
yönetim anlayışını benimsemesini, işletmede olup biten, özellikle kendisini
ilgilendiren konularda yazılı ya da sözlü iletişim araçlarıyla bilgili kılınmayı, bunun
dışında üstleriyle iyi bir diyalog kurarak çeşitli görüş ve düşüncelerini iletme arzusu
duyar. Yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya ve yatay olmak üzere üç yönlü iletişim
kaynağından söz edilebilir. Çalışanlara açık bir iletişim politikası izleyen
işletmelerde ilişkilerini dikey ve yatay düzeyde gelişmiş olması iyi bir atmosferin
oluşmasına yardımcı olur. Böyle bir atmosfer içinde çalışanları işe verimli ve etkin
biçimde yöneltmek kolaylaşır, çalışanların yaptıkları hata sayısında azalma olur,
devamsızlıklar azalırken iş başarılarda da yükselme görülür163.
Açık bir iletişim, haberlerin örgütsel yapı içinde zirveden dibe, dipten zirveye
serbestçe ve sağlıklı bir biçimde akışıdır. (Açık iletişim ve karşılıklı geri besleme
ancak bir güven ortamında geliştirilebilir). Açık iletişim insanların birbirleriyle ilgili
olması birbirlerine dikkat etmesi ve saygı göstermesi demektir. Açık iletişim
verimlilikte kalite sağlar; örgütte kazaların ve istenmeyen durumların önüne
geçilmesine yardımcı olur. Yönetimle çalışanlarla düzenli toplantılar yapıldığında iş
yeri kazaların sayısı birden düşüş gözlenmiştir164.
162
Zeyyat Sabuncuoğlu, a.g.e., s.167 163 Halil Can ve Meral Tecer, (1978) İşletme Yönetimi, Türkiye Orta Doğu Amme İdaresi Ens. Ankara. s.208 164 Gisela Hageman, a.g.e., s.50
99
Çalışanlarla olumlu ilişkiler kurma çabası bütün yönetimin işbirliğini
gerektirmektedir. Bu çabanın yönelmesi gereken önemli öğelerden bazıları şunlardır.
Bunlar, iş güvenliğine ve karşılıklı güvene dayanan bir çalışma ortamı, karışık
olmayan bir yönetim sistemi, açık seçik ve duyarlı bir yönetim felsefesi, stratejisi,
politikası, ve uygulaması ve çalışanlara işlerini geliştirme fırsatıdır165.
Kararlara Katılma: Son yıllarda üzerinde en fazla konuşulan motivasyon aracı
kararlara katılımdır. Çalışanların kendilerini etkileyen kararlarda etkin rol
oynayabilmelerini sağlayan bu sistemin temelinde yatan düşünce, kişilerin kararlara
katıldıklarında ortaya çıkan kararı benimseyecekleri ve destekleyecekleri gerçeğidir.
Kararlara katılma, işletmenin alt kademelerinin etkisini genişletir, yönetimin daha
sağlıklı karar almasını ve örgüt sorunlarının daha gerçekçi bir biçimde çözülmesini
sağlar. Çalışanların örgüt amaçlarını benimsemelerini ve bu amaçlar doğrultusunda
çaba harcamalarını sağlar. Bazı işletmelerde uygulamada sadece belirli çalışan
temsilcilerinin görüş ve düşüncelerinin alınması ya da bunların belirli ölçülerde
karara katılması görülür. Kararların sağlıklı olması kadar demokratik nitelik taşıması
ve en önemlisi uygulamada çalışanlar tarafından alınan kararların desteklenmesi
gerekmektedir. Bu yüzden tam katılım önemli bir noktayı teşkil etmektedir.
Yönetsel anlamda kararlara katılma, kararları birlikte vermek üzere hiyerarşik
bakımdan aynı yetki seviyesinde veya farklı seviyelerde bulunan kişilerin
oluşturduğu bir grup yönetimi türüdür. Yönetsel anlamda katılımın sağlanması ile
hem işgören hem de işletme açısından olumlu sonuçlar yaratılmaktadır. Çalışanlar
açısından kendilerine kararlara katılma imkanı tanınarak onların benlik
gereksinimleri tatmin edilmektedir. Örgüt açısından işleri bizzat yapanlar olarak
çalışanların gerçekçi fikirlerinden yararlanan yönetim daha gerçekçi kararlar alarak
yönetsel etkinliği ve verimliliği artırma olanaklarına kavuşmaktadırlar. Yönetsel
anlamda katılımın değişik modelleri olup bunlar çeşitli alanlarda faaliyet gösterirler;
amaç belirleme, problem çözme, iş kararlarına doğrudan katılım, politika üreten
birimlerde temsil edilme ve işe alınacak çalışanların seçimi gibi. Toplam Kalite
Yönetimi (TKY), Kalite Çemberleri, Çalışan-Yönetici Komiteleri ve benzeri
165 Margaret Palmer ve Kenneth T. Winters, a.g.e., s.166
100
yaklaşımların ortak ve en önemli özellikleri işçilerin görüş ve kararlarının önemli
boyutta dikkate alınarak örgütsel kararlara katılımlarına imkan sağlayan yaklaşımlar
olmalarıdır ki bu literatürde “katılımcı karar verme” olarak isimlendirilmektedir166.
Amaç Birliği: İşletmeler belirli bir ya da daha fazla amacı gerçekleştirmek üzere
kurulurlar ve amaçlarına ulaştıkları oranda başarılı sayılırlar, çalışanlarda aynı
şekilde kendi kişilik yapıları beklentileri ölçüsünde bir veya birkaç amacı
gerçekleştirmek için yoğun bir çalışma içine girerler. Burada yöneticilere önemli
görevler düşmektedir. Çalışanın amaçlarıyla işletmenin amaçları bir arada ve
dengede tutmak. Amaç birliği örgütsel dirliği sağlar. Amaç birliği kendiliğinden
oluşmaz, yöneticiler tarafından yaratılmalıdır167.
Yetki ve Sorumluluk Dengesi: İşletmeler sürekli büyümek ve genişlemek için
kurulurlar. Büyüyen işletmelerin sorunları da büyür ki bu sorunlardan biri, yetki ve
sorumluluk dağılımının gözden geçirilerek yeni düzenlemeler yapılmasıdır.
Merkezcil ve birkaç kişinin yönetiminde olan işletmelerde bütün yetkiler üst
yönetimde toplandığı için karar mekanizması yavaşlar. Yetki verilmeden
sorumluluklar arttırılır ve yetki-sorumluluk dengesizliği ortaya çıkar. Bu dengesizlik
çalışanın motivasyonunu ve çalışma isteğini olumsuz etkiler. Merkezcil olmayan
örgütlerde ise çalışanlar kendi yetki alanları içinde bağımsız karar alma özgürlüğüne
sahiptirler. Çalışana önce sorumluluk yüklenip o sorumluluğu yerine getirdiği ölçüde
yetki verilmesi ile kişinin çalışma isteği, motivasyonu ve işe bağlılığı arttırılabilir.
Karar mekanizmasının hızlı çalışması, kararların etkinliğinin artması da işletme için
diğer yararlar olarak sayılabilir.
Yetki ve sorumluluğun bir çalışana verilmesi noktasında yetki devri ile güçlendirme
kavramları benzerlik göstermektedir. Ancak yetki devrinin temelinde, üst kademenin
yetkiyi devretmesine rağmen, işin yapılış prosedürleri, metotları ve görev tanımları
aracılığıyla çalışanları yönlendirme ve sonucun kontrolü anlayışı yatmaktadır.
166 John L.Cotton, David A.Vollrath, Kirk L. Froggartt, M.L. Lengnick-Hall, ve K.R. Jennings, (1988), “Employee Participation: Diverse Forms and Diffirent Outcomes”, Academy of Management Review, 13 (1), ss.8-22. 167 Zeyyat Sabuncuoğlu, a.g.e., s.165
101
Yönetici, çalışanın işini daha iyi yapabilmesi için gereken ortamı hazırlayacak,
kaynakları bulacak, fakat işle ilgili seçim yapma hakkı işi yapana ait olacaktır. Diğer
bir tanımlamaya göre yetki devri, yönetici gerekli gördüğü için kendisine ait olan bir
hakkı, daha iyi sonuç elde etmek beklentisi ile bir astına geçici olarak devretmesidir. 168 .
İşin çekiciliği ( iş zenginleştirmesi ve iş rotasyonu): ilk defa F Herzberg ve
arkadaşları tarafından geliştirilen işi zenginleştirme kavramı işi anlamlı hale getirmek
için işi planlama ve karar verme yetkisinin çalışanlarla paylaşılması anlamına
gelmektedir. Teknoloji ile birlikte seri üretim sistemlerinin ortaya çıkışı sonrasında
işler küçük parçalara bölünmüştür. Fazla beceri gerektirmeyen tek düze çalışmalar ve
sosyal iletişimin kopması ile yapılan işin monoton ve tekrarlı hale dönüşmesi iş
tatminsizliği, stres, işe ve çevreye yabancılaşma gibi sorunları ortaya çıkarmaktadır.
Bu sorunlar, örgüt içinde devamsızlık, işgücü devrinde, üretimin kalite ve miktarında
düşüşler, ilişkilerde bozulmalar ve artan şikayetlere yol açabilir. Bu sebeplerin
temelinde yatan etken, işin içeriğinin işletme çalışanları için ne kadar önemli olduğu
gerçeğidir. Çalışma ortamında yapılacak çeşitli fiziki değişiklikler, kişiler arası
ilişkilerin düzenlenmesi, sosyal aktivitelerin arttırılması gibi faaliyetler ile işin
çekiciliği arttırılabilir.
İş zenginleştirme bazı yönleriyle güçlendirmeye benzemesine rağmen,
güçlendirmeden oldukça farklıdır. Bu farklardan birincisi; güçlendirme işgörenlerin
sağlanan koşulları bireysel olarak algılama biçimlerine odaklanırken, iş
zenginleştirme bireylerden ziyade işin kendisi ve özelliklerine odaklanmaktadır.
İkincisi ise, güçlendirmede işgörenin kendi işini ve çalışma koşullarını şekillendirme
ve bu yolla örgütsel faaliyetleri ve sonuçları etkileme gücü bulunmaktadır. Oysa iş
zenginleştirmede işgörenler, belli ölçüde planlama ve karar alma yetkisi ile
donatılmış olsalar da, bu durum işlerini ya da çalışma koşullarını değiştirmeyi
168 Tamer Koçel, a.g.e. ss-343-346
102
içermemektedir. Buna ilaveten, yaptıkları iş örgütsel düzeyde zenginleştirilmemiş
olsa dahi, işgörenler kendilerini güçlendirilmiş hissedebilmektedirler169.
Ayrıca çalışanlara yaptıkları işi sevdirebilmek için işi zenginleştirmek ve
genişletmek ya da iş rotasyonu yapmak gibi bir takım yöntemler denenebilir. İş
rotasyonu yönteminde; işletme bünyesinde bulunan çeşitli ünitelerde, birbirine yakın
olanlar arasında geçiş imkanı sağlamak çalışanların işlerindeki monotonluğu
engelleyecek bir araç olarak kullanılabilir. Daha yüksek bir bilgi ve tecrübe
gerektiren bir iş daha az tecrübe ve bilgi gerektirecek şekilde bölünüp, ayrıntıları
azaltılarak çalışanlara verilebilir. Alan genişletme olarak adlandırılabilen bu yöntem
gruplar oluşturmak suretiyle de yapılabilir. Böylece kişinin sosyal gruplardan
kopması da engellenmiş olur. İşin dikey olarak geliştirilmesini sağlayan bir yöntem
olan iş zenginleştirme ile çalışana daha çok sorumluluk ve özerklik verilebilir.
Zenginleştirilmiş işler çalışanlara, kendi işlerini planlama, yönetme, kontrol etme ve
iş başarılarını değerlendirme imkanı sağlar. Böylece çalışanın motivasyonu artmakta
ve verimliliği de yükselmektedir.
Ayrıca disiplin sistemi ve işçi-işveren, ast-üst ilişkileri çalışanların motivasyonunda
önemli yer tutar. İhtiyaçlara cevap verilmesi kadar şikayetlerin dinlenerek
giderilmesi de çalışan için bir motivasyon aracıdır. Yerinde cezalandırma veya
ödüllendirme yoluna gitmek adil bir disiplin sistemi ile gerçekleştirilebilir. Disiplin
sistemi, eşit muamele ilkelerine sadık kalındığı için astların görevlerine karşı ilgi ve
şevkini arttıracak bir motivasyon aracı olarak kullanılabilir. Disiplin, çalışanların
örgüt düzenine aykırı davranışlarından ötürü tabi oldukları yaptırımlar olarak
nitelendirilebilir. Ancak gerçek anlamda disiplin, ödül ve ceza yoluyla kişinin
gelecekteki davranışlarını koşullandırmaktır. Çalışanların adalet duygularını
sarsmayan bir disiplin sisteminin üretkenlik ve iş doyumu üzerinde önemli bir rolü
169 Gretchen M.Spreitzer, Mark A. Kizilos, and Stephen W. Nason (1997), “A Dimensional Analysis Of The Relationship Between Psychological Empowerment and Effectiveness, Satisfaction, and Strain”, Journal of Management, Vol:23, No:5, 679-704.
103
vardır. Disiplin eyleminin zamanında bitirilmesi, ödül ve cezanın adil ve yerinde
olması disiplinin etkisini arttıracaktır. Uygulamalar ast-üst ilişkisini
zedelememelidir170.
Yönetsel araçlar yönünden de polisin motivasyonunu genelde olumsuz etkileyen
faktörlerden söz edebiliriz. Örgütte eğitim ve yükselme, örgüt içi iletişim, kararlara
katılma, amaç birliği, yetki ve sorumluluk dengesinin kurulması, iş zenginleştirme ve
iş rotasyonu, işçi işveren ilişkilerinin düzenlenmesi, işletmenin ve işin saygınlığı gibi
örgütsel ve yönetsel motivasyon araçlarından polis örgütlerinde tamamen
yararlanabilmek mümkün değildir.
2.2.1.5.2. Stres
Stres tanımlanması pek kolay olmayan, daha çok betimlenmesi tercih edilen
günümüzün en karmaşık kavramlarından biridir. Bir görüşe göre, araştırıcı sayısı
kadar stres tanımı vardır. Buna karşın stres ile ilgili tanımlamalarda birey ve çevresi
ele alınmakta, bedensel ve ruhsal sınırların zorlanması ile ortaya çıkan bir durum
olarak değerlendirilmektedir. Stres, tüm çevresel, bireysel ve örgütsel etmenlerin
belli oranlarda etkili olduğu, kişinin tutum ve davranışlarına yön veren bir durum
olarak da değerlendirilebilir.
Stres zevk veren ve zevk vermeyen (distres) olarak ikiye ayrılmıştır. Distres, kişinin
hoşa gitmeyen durumlar karşısında duyduğu öznel rahatsızlık duygusudur. Olayların
stres verici etkileri, olumsuz ve hoşa gitmeyen niteliklerinden kaynaklanır. Bu
nedenle bunların oluşturduğu stresin şiddeti, verdikleri rahatsızlık duygusu ile tahmin
edilebilmektedir171.
Bireyler arasında çeşitli uyaranların stres yapıcı olarak algılanması ve bunlarla başa
çıkabilme becerilerinin değerlendirilmesi açısından önemli farklar görülür. Kişilik 170 Erol Eren, (1984), Yönetim Psikolojisi, Genişletilmiş 2. Baskı, İstanbul Üniversitesi, İşletme Fakültesi Yayınları No.2, İstanbul, ss. 69-72 171 Nesrin Şahin, (1998), Stresle Başaçıkma, Türk Psikologlar Derneği Yay. No:2 Ankara. ss.19-58
104
yapıları bu farklarda önemli rol oynar. Sabırsız, aceleci, hırslı, mükemmeliyetçi,
dinlenmeyi bilmeyen kişilikler, kendine güveni ve özgüveni düşük kimseler, içinde
bulundukları durumun belirsizliğine katlanamayan kişiler, dış kontrol odaklı
kişilikler daha yoğun stres yaşamaktadır. Aile bireyleri, dost ve iş arkadaşlarıyla
birlikte olmak ise stresin etkilerini azaltmaktadır. Başkalarıyla konuşmak kişinin
gerginliğini hafifletmekte, sorunlarına daha tarafsız olarak bakmasını sağlamakta,
çözüme ulaşmayı kolaylaştırmakta ve kendine güvensizliği yenmede yardımcı
olmaktadır.
Strese yol açan faktörler, ekonomik durgunluk ve bunalımlar, siyasal istikrarsızlık,
teknolojik değişim, çevre kirliliği, ölüm, hastalık, boşanma, maddi sıkıntılar, işsizlik,
ailevi sorunlar ve iş hayatından kaynaklanan sorunlar olarak sıralanabilir. İş stresine
yol açan örgütsel faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz172.
1. Örgütsel politikalar; adaletsiz ve keyfi iş başarısı değerlendirme uygulamaları,
ücret eşitsizlikleri, esnek olmayan kurallar, vardiyalı çalışma, belirsiz yöntemler, sık
bölüm değiştirme, gerçekçi olmayan iş tanımları.
2. Örgütün yapısal özellikleri; merkeziyetçilik, kararlara katılıma izin verilmemesi,
sınırlı ilerleme imkanları, resmiyet derecesinin fazlalığı, yüksek düzeyde
uzmanlaşma, bölümler arasında karşılıklı bağımlılık, personel- yönetici çatışması.
3. Fiziksel şartlar; kalabalık ve mahremiyetin yokluğu, aşırı gürültü, sıcak ve soğuk,
zehirli kimyasal maddeler, hava kirliliği, iş kazaları, yetersiz aydınlatma.
4. Örgütsel süreçler; bozuk iletişim, iş başarısı değerlendirmede yetersiz hatalı geri
bildirim, belirsiz, çatışan hedefler, hatalı/belirsiz iş başarısı ölçümü, kontrol
sistemlerindeki adaletsizlik, yetersiz bilgi.
172 Alev Torun, (1997), Stres ve Tükenmişlik, Türk Psikologlar Derneği Yay., Ankara, ss.43-53,
105
Stres, yaşamının büyük bölümünü çeşitli örgütlerde geçiren insan için, içinde
bulunduğu durumu anlatmakta kullandığı daha çok duygusal ve öznel öğelerle,
deneyimlerle yüklü bir kavramdır. Örgütlerde stres ve davranış üzerine düşünürken
ilk önce strese örgüt gerçeği sınırları içinde bir çerçeve çizmek gerekir. Örgütlerde
ortak olan nedenlere bağlı stres kaynaklarının yanında, yalnızca o örgüte has ya da o
işten kaynaklanan stresli durumlarda olabilir. Örgütlerde stresin genellikle şu
kaynaklardan doğabileceğini öne sürülmüştür173
1. Görev kaynaklı stres (işin zorluğu, belirsizliği ve iş yükünün fazlalığı),
2. Role bağlı stres (çatışma, belirsizlik, iş yoğunluğu),
hizmet-içi eğitimler olarak tanımlamak mümkündür. Polisler mesleki bilgi ve
becerilerini iş ortamında okuldan daha fazla geliştirme imkanına sahip
olmaktadırlar.
2.2.3.2.4. Aile Yapısı
Kişinin davranışını dolayısıyla iş başarısını etkileyen bir diğer sebep ise aile yapısı
ve ailesinden gördüğü alışkanlık ve adetlerdir. İnsan topluluklarında aileyi sadece
biyolojik bir topluluk olarak tanımlamak yanlış olacaktır. Değişik kültürlerde
evlenme, aile üyelerinin kimler olacağı, kadın ve erkeğin görev bölüşümü, miras
paylaşımı gibi çeşitli örf ve adetler belirlenmiş ve topluma mal edilmiştir. Aile de
diğer toplumsal ilişkiler ve gruplar gibi teknolojinin ilerlemesi, kitle iletişim
araçlarının gelişmesi gibi çeşitli sebeplerden dolayı değişime uğratmaktadır. Aile,
içinde insan türünün belli bir şekilde yetiştirildiği üyeler arasında belli ölçülerde
içten, sıcak ve güven verici ilişkilerin kurulduğu, içinde bulunulan toplumsal düzene
göre ekonomik faaliyetlerin yer aldığı bir toplumsal örgüttür.
Ailenin geçirdiği çeşitli aşamalar, değişim süreci içinde örgütler arası ilişkilerde
önemli atlama taşları olarak karşımıza çıkmaktadır. Birbirinden farklı özellik
gösteren köy ve kent aileleri arasında belirgin farklar olmakla birlikte köyden kente
göç eden ancak köydeki aile düzenini devam ettiren gecekondu ailesi göze
çarpmaktadır. Aile reisinin otoritesi, ekonomik olarak bir takım sıkıntılar, değişim
sürecinde üst üste gelen yenilik ve değişimlerde verilen tepkiler gibi özellikler
gecekondu ai1esinde yoğunlukla görülmektedir.
Sanayinin geliştiği ülkelerde geleneksel üretici ailelerin yerini hızla tüketici aileler
almaktadır. Üretici aile özelliği taşırken aile üyeleri hep bir arada ve kalabalık
topluluk olarak yaşarken tüketici topluma geçiş ile birlikte anne-baba-çocuktan
oluşan çekirdek aile kavramı ortaya çıkmıştır. Evlilik, çocuk sayısı, çekirdek aile ya
da kalabalık aile gibi etmenler kişinin çalışma ortamına bağlılığına, uyumuna
dolayısıyla da iş başarısına etki eden önemli sebeplerdir. Bekar bir insan evli olana
129
kıyasla daha az sorumluluk taşıdığı için kolaylıkla işini değiştirebilmekte ya da
bırakabilmektedir. Aynı şekilde çocuğu ya da bakmakla yükümlü olduğu kişi sayısı
fazla olan kişi de az olana göre işinden daha fazla bağımlıdır207.
Polis ailesinin yapısı incelendiğinde toplumun orta tabakasının sosyo-ekonomik
özelliklerini yansıttığı gözlenir.
2.2.3.3. Toplumsal Özellikler
İnsanlar doğaları gereği yalnız kalamazlar. Çeşitli ihtiyaçlarını gidermek, tehlikelere
karşı güven içinde olmak, iletişim kurmak gibi durumlarda başka insanlarla bir arada
olmak isteği duyarlar. Bu istekler doğrultusunda insanlar bir arada yaşamışlar ve
bunun sonucunda da toplumlar meydana gelmiştir. Toplumlar belli düzenleri ve
kuralları da beraberinde getirmiştir. İnsan bir topluma ait olabilmek için o toplumun
kurallarına, geleneklerine de uymalıdır. Toplumun kurallarına uymak ve toplumun
diğer üyeleri ile iletişime girmek insanı sosyalleştiren faaliyetlerdir.
Sosyalleşme, kişinin içinde olduğu toplumun kültürünü, maddi ve manevi
unsurlarıyla birlikte öğrenmesi ve benimsemesidir. İnsanın sosyalleşmesi karmaşık
bir süreçtir. Fiziki ve toplumsal çevreden gelen etkiler ve kalıtım yoluyla gelen bir
çok özelliğin sosyalleşme sürecinde belirleyici rolleri vardır. Kişi ve toplum birbiri
ile bağlantılıdır. Sosyalleşme süreci hem kişinin toplumsal bir varlık olabilmesi hem
de toplumun devamlılığı için gereklidir.
Toplum, sadece kendisini oluşturan insanların bir arada bulunuşuyla değil, bu
insanlar arasındaki ve kurdukları örgütlerdeki ilişkilerin şekillendirdiği yapıyla da
var olmaktadır. Sosyolojik bakımdan toplum, toplumu oluşturan başlıca öğeleri,
bunların toplum bütünü içindeki yerlerini ve aralarındaki ilişkileri ve böylece
işleyişlerindeki düzenleri ifade etmektedir. Toplumsal özelliklerin insan
davranışlarında yönlendirici bir rol oynadığı, davranış şekillerinin bir toplumdan
207 Hüseyin Yener, a.g.e., s.56
130
diğerine önemli farklılıklar gösterdiği, aynı toplumda nesilden nesile değer
yargılarının değiştiği ve nesiller arası farklı davranış kalıplarının bulunduğu bir
gerçektir. İnsanların toplu yaşayışlarında birbirleriyle kurdukları ilişkilerin türlerine
ve sıklığına göre, farklı tiplerde kolektif birimler ortaya çıkmaktadır. Diğer bir
deyişle, günümüz insanı, faaliyetlerini çeşitli gruplaşmalar içinde sürdürmektedir. Bu
birliktelik, geçici-gevşek ve bir bakıma tesadüfi ilişkilerden, sürekli ve belirli bir iş
bölümü çerçevesinde, otorite ve sorumluluk hiyerarşisi içinde, belirli bir amacın
gerçekleşmesine yönelmiş rasyonel ilişkilere kadar uzanan bir yelpaze içinde
gösterilebilmektedir. Kişiler arasındaki ilişkilerin oldukça kalıplaşmış ve belirli bir
hiyerarşik düzene dayanmış olması bir örgütlenmeyi ifade etmektedir. Burada
ilişkiler, formel olarak düzenlenmiştir208.
Toplumsal yapıyı oluşturan unsurlar, dinamik şartlardan sürekli etkilenerek, toplum
seviyesinde değişmeye yol açacak zemini hazırlanmaktadır. Ancak bu değişme,
toplumun tüm kesimlerinde aynı zamanda gerçekleşmediği gibi, hızı ve kapsamı da
farklı olabilmektedir. Bu durumda geleneksel ve toplumsal birimler karşı karşıya
gelebilmekte ve bu da toplumsal ve kişisel seviyede dengesizliklere ve gerilimlere
yol açabilmektedir.
Sürekli bir hareketlilik içinde bulunan ve yenilenen toplumsal yapı, kendi bünyesi
içindeki farklı özelliklere ve farklı etkinliklere sahip unsurlar tarafından değişmeye
zorlanmaktadır. Bu yapısal unsurlar toplumsal değişme sürecini etkilemekte ve
yönlendirmektedir. Toplumsal değişme, toplum normları ve değerler sistemi
tarafından belirlenen beklentileri doğrultusunda meydana gelen rollerin
farklılaşmasına bağlanabilir. Toplumun denge şartları bozulduğunda, değişme süreci
ortaya çıkmakta değişim ve denge sürekli olarak birbirini takip etmektedir209.
Her değişme ilerleme anlamında değildir. Ancak değişme kaçınılmaz ve evrensel bir
süreçtir. Toplumsal ilişkilerin ve etkileşimlerin, toplumun bütünlüğü içerisinde
gerçekleştiği göz önünde tutularak, toplumsal değişme olgusu, birbirini tamamlayan, 208
Dursun Ergenç, a.g.e., s.80 209 Hüseyin Yener, a.g.e., s.57
131
kendisinden etkilenilen ve kendisini etkileyen toplumsal unsurların oluşturduğu bir
süreç olmaktadır. Değişime karşı insan güdüleri çoğu zaman hiyerarşik bir kökene
dayanmaktadır. Bu duygular, yeni fikirlerin gelişmesine ve örgüt içinde
uygulanmasına büyük ölçüde set çekmektedir210.
Toplumsal yapı içerindeki örgütler de birbirini etkileyerek değişimi
hızlandırmaktadırlar. Örgütler arası bu etkileşim süreci tabana ve çalışanlar güçlü bir
mesaj vermektedir. Böyle yukarıdan değişim süreci işlediği gibi tabandan yukarıya
doğru da bir değişim süreci oluşabilir.
Değişimin hızına ya da niteliğine ayak uyduramayan kişilerde çeşitli tepkiler görülür.
Çalışma ortamına, işe ya da ikili veya grup ilişkilerine karşı bir takım tepkiler
geliştirebilir. Yabancılaşma ise bu tepkilerin başında yer almaktadır. Değişim
esnasında ya da denge halinde iken toplumsal normların geçerliliğini ve etkileme
gücünü kaybetmesi, değer ve normlarda bir kargaşanın topluma hakim olması
yabancılaşmaya yol açmaktadır. Toplumun çoğunluğu tarafından benimsenebilecek
yeni kurallar oluşturulamadığında, kişinin toplum bütünüyle bağları kopmakta,
kişiler arası bütünleşme de imkansızlaşmaktadır211.
Polis örgütleri toplumu ve sistemi koruma işlevlerinden dolayı toplumsal değişime
sıcak bakmamaktadırlar. Ancak toplumsal değişim sürecini direnç gösterilse bile
zamanla değişimi kabullenirler.
2.3. İş Başarısını Değerlendirme
İş başarısı çalışanın istekliliğine, eğitimine ve yeteneklerine bağlıdır. Bu çerçevede
başarı değerlendirmesi, kişilerin, birimlerin ya da örgütlerin başarılarının önceden
belirlenmiş bazı kriterlere göre ya da “diğer benzer kişilerin başarıları” temelinde
“ölçme işlemini” içeren bir süreçtir. İnsan kaynakları yönetimi alanındaki bazı 210 Erol Eren, a.g.e., s.171 211 Hüseyin Yener, a.g.e., s.58
132
araştırma ve uygulamacıların vurguladığı gibi başarı değerlendirmesi en zor,
karmaşık ve ilgili herkesi memnun etmesi mümkün olmayan bir insan kaynakları
faaliyetidir212 .
İş ortamında kişiler, yaptıkları işle ilgili, başkaları tarafından kendilerine atanan iş
rollerine uygun davranışlar gösterirler. Genellikle durumsal koşullar tarafından
sınırlanmalarına rağmen, bu davranış şekilleri ve bunlara bağlı iş sonuçları, kişiden
kişiye önemli farklar gösterebilir. Bir bütün olarak örgütlerin başarısı için büyük
önem taşıyan bu kişiler arası farkları saptamak amacıyla iş ortamında bazı ölçütler
geliştirilir ve bu ölçütlere genel olarak kriter adı verilir. İş kriterleri, iş ve örgüt
psikolojisi alanının başlangıcından itibaren, örgütsel davranışlarla ilgili teorilerin
sınanması, çeşitli insan kaynakları uygulamalarının geliştirilmesi ve çalışanların
bireysel gelişimlerinin sağlanması gibi birçok kuramsal ve uygulamalı konuda
araştırmacı ve yöneticilerin ilgilendiği öncelikli konulardan birisi olmuştur.
İş başarısı, araştırmacılar için olduğu kadar örgütler, yöneticiler ve çalışanlar için de
temel bir olgudur. Nitekim, örgütlerin örgütsel hedeflerine ulaşabilmeleri ve içinde
bulundukları sektörde rekabet gücü kazanabilmeleri için, yaptıkları işte yüksek başarı
gösteren çalışanlara ihtiyaçları vardır. Yüksek iş başarısı, örgütler için olduğu kadar
çalışanlar içinde önemlidir. Görevlerini gereği gibi tamamlamak ve işinde yüksek
başarı göstermek, kişiler için bir gurur, beceri ve tatmin kaynağı olduğu gibi;
başarısı, daha yüksek gelir, daha iyi bir kariyer ve sosyal itibar gibi bireyler için
önem taşıyan birçok iş sonucunun da temel koşuludur 213.
İş başarısını değerlendirmenin iki amacı vardır. Birincisi, örgütün elemanlara kendi
başarıları konusunda iş niteliklerine dayanan geri besleme vermesini sağlar. İkincisi,
212 A. M. Mohrman, W.S. Restnick, ve E.E. Lawler, (1989), Designing Performance Appraisal Systems, Jossey Bass Pub., ss.34-47 213 Sabine Sonnentag, & Michael Frese, (2002). “Performance Concepts and Performance Theory”. In S. Sonnentag (Ed.) Psychological Management of Individual Performance John Wiley & Sons,Ltd ss.4-25.
133
çalışanlarla yöneticileri arasında bilgi alışverişini ve çalışanların katkısını sağlayan
bir forum oluşturur214.
Literatürde, çok çeşitli başarı değerlendirme yöntemleri bulunmaktadır. Başarı
değerlendirme yöntemleri, görevin niteliğine ve değerlendirme sonuçlarının
kullanılacağı alana göre farklılık göstermektedir. Değerlendirme yöntemleri alan
yazında, klasik ve modern yöntemler olarak sınıflandırılmaktadır. Ayrıca diğer bir
sınıflandırmaya göre de,
a. Kişiler arası karşılaştırmaya dayalı,
b. Ortak başarı ve standartlarına dayalı
c. Bireysel başarı standartlarına dayalı yöntemler olarak
veya her ikisi birlikte de gruplandırılmaktadır215.
Her örgütün kullandığı yöntem onun gereksinmelerine ve kültürüne göre değişiklik
göstermektedir. Her bir yöntemin kendine özgü avantajları ve dezavantajları
bulunmaktadır. Bu yöntemlerden hangisinin kullanılacağı hususunda, karar verilme
aşamasında, her tekniğin yapısını, neyi ölçtüğünü iyi analiz etmek gerekmektedir.
İş başarısının değerlendirmesinde dikkat edilecek nokta değerlendirmenin yansız,
doğru ve nesnel olması ve “başarı” üzerinde yoğunlaşmasıdır. Değerlendirme
sonuçları ilgiliye açıkça aktarılmalıdır. Böylece birey, değerlendirmenin sağladığı 214 Margaret Palmer ve Kenneth T. Winters, a.g.e., s.66 215 Dale S. Beach, (1980). Personel: The Management of People at Work. MacMillan Publishing
Co., Inc. New York, s.89
134
geri bildiriminden yararlanır, güçlü ve eksik yanlarını öğrenir. Ast-Üst ilişkilerinin
ve yönetsel otoritenin yıpranmaması açısından değerlendirme sonuçlarının gizli
kalması gerektiği ileri sürülüyorsa da, bilgilerin açıklığı personel moralinin
yükselmesine ve örgütün amaçlarının benimsenmesine daha çok yardımcı olacağı
görüşü günümüzde ağırlık kazanmaktadır 216.
Başarı değerlendirme sistemi, belirli bir örgütsel ortamda ve belirli koşullarda
geliştirilip uygulandığından, etkinliğini sürdürebilmek için değişen koşullara ve
ortama uymak zorundadır. Gerek sistemin zamanla gereksinmeleri karşılamaktan
giderek uzaklaşmasını, gerekse hatalı bir biçimde uygulanmasını engellemek
bakımından, başarı değerlendirme sistemi üzerinde etkin bir denetimin sağlanmasına
gereksinme vardır. Sistemin sürekli olarak gözden geçirilmesi ve değişen koşullara
göre geliştirilmesi, her sistemin olduğu gibi, başarı değerlendirme sisteminin de
başlıca niteliklerinden birisidir217 .
Polisin iş başarısını değerlendirilmesinde çeşitli güçlükler yaşanabilmektedir.
Genellikle bireysel başarıdan çok takım başarısının önemi ön plana geçebilmektedir.
Çünkü güvenlik çalışanları takımlar ya da ekipler olarak görev yapmaktadırlar.
Polislerin iş başarısının değerlendirilmesi çoğunlukla amirlerinin gözlem ve
puanlamalarına dayanmaktadır. Polisin takım içerisindeki uyumu, rolünü yerine
getirebilmesi, işe yönelik olumlu tutumları ve motivasyonu iş başarısına
yansımaktadır.
216 Margaret Palmer ve Kenneth T.Winters, a.g.e., s..43-67 217 Ülkü Dicle, (1982). Yönetsel Başarının Değerlendirilmesi ve Türkiye Uygulaması. Ankara: ODTU. ss.45-57
135
3. KİŞİLİK İLE İŞ BAŞARISI ARASINDAKİ İLİŞKİ
Çalışma yaşamı, insan yaşamında çok önemli yer tutan bir sosyalleşme alanı olarak
kişilik üzerinde etkili olmaktadır. Böylece işin çalışan insanın kişilik özelliklerini
köreltebildiği kadar, destekleyici, kişiliği geliştirici de olabilmektedir.
Carnegie Teknoloji Enstitüsünde, 10.000 kişiye ait veriler incelendiğinde, başarının
%15'inin işle ilgili bilgi ve beceriye bağlı, %85’inin ise kişilik faktörlerine bağlı
olduğu ortaya çıkarılmıştır218. Bireyin sahip olduğu kişilik özellikleri ile meslekler
arasındaki uygunlukların ve uygunsuzlukların incelenebilmesi için, hem kişiler hem
de meslekler hakkında bilgi sahibi olunması gerekmektedir 219.
Belirli kişilik özellikleri ile başarı kriterleri arasında önemli ilişkiler tespit edilmiştir.
Bu ilişkilerin belirlenmesinde genel kişilik özelliklerinin yerine mesleki kişilik
özelliklerini ölçen testlerin geliştirilmesi ve kullanımının etkisi büyük olmuştur.
Kişilik testinin genellikle uygulamada kullanıldığı şekilde bütün olarak
değerlendirilmesi doğru bir yaklaşım olarak kabul edilmemelidir. Bunun yerine daha
önce de belirtildiği üzere işin başarılması açısından önemli özelliklerin ve boyutların
değerlendirilmesi kişilik ölçeklerinin bütün olarak değerlendirilmesinden daha fazla
önem taşımaktadır220.
Kişilik ve iş arasındaki ilişki uyum ve uyumsuzluk yönünde de olabilir. Uyum söz
konusu olduğunda bireyin tatmin düzeyi, motivasyonu, yaratıcılığı ve iş başarısı
artar. Eğer kişilik ve iş arasında bir uyumsuzluk varsa öncelikle birey iş tatminsizliği
yaşayacaktır. Daha sonra işe ve kendine yönelik yabancılaşma başlayacaktır.
218 İlkay Kasatura (1998); Kisilik ve Özgüven, Evrim Yayınevi, İstanbul. s.236 219 Yenal Çakalozlu (1997); Kişiler ve İşler, İnkılap Kitabevi, İstanbul. s.178. 220 Stephen Dakin, V. Nikalant, Ross Jensen (1994)“The Role Of Personality Testing In Managerial Selection”, Journal Of Managerial Psychology, Vol.9, No.5, s. 4
136
Bu nedenlerden dolayı örgütlerde kişilik ölçümlerine gün geçtikçe daha fazla ağırlık
ve önem vermektedirler. Başarı için kişinin yetenek ve özelliklerinin işin gerektirdiği
niteliklerle uyumlu olması yeterli olmamaktadır. Başarı için kişinin kişilik
özelliklerinin de yapacağı işe ve çalışacağı örgüte hatta bölümün özel kurallarına
uyumlu olması gerekir. Örgütlerde kişilik ölçümünde kullanılacak envanterlerin
özellikle bu amaçla hazırlanması beklenen faydayı arttıracaktır.
Tett ve Burnett (2003) tarafından geliştirilen kuramsal bir modele göre, kişilik
özellikleriyle başarı arasındaki ilişkiyi, durumsal değişkenlerin kişilik özellikleri
üzerinde yarattığı etkiyle açıklamak gerekmektedir. Bu kuramsal modele göre, bir
çalışana örgütün değişik düzeylerinden çeşitli durumsal uyarıcılar ulaşır. Bunların
kişilik özellikleri üzerinde yarattığı etki sayesinde çalışanın kendi davranışlarını
yönlendirdiği ileri sürülmüştür. Modelin sunduğu kuramsal varsayımlardan biriside,
kişilik ve iş başarısı ilişkisinin, birbiriyle etkileşim içerisinde olan iki mekanizma
tarafından belirlenmesidir. Bunlardan birincisi iş beklentilerinin, kişilik özellikleriyle
ilişkili durumsal uyarıcılar olarak, bu kişilik özelliklerini yansıtan çalışma
davranışlarını harekete geçirme süreci; diğeri ise iş beklentilerinin birer başarı kriteri
olarak ele alındığı başarı değerlendirme sürecidir. Modelin öne sürdüğü kuramsal
varsayımlardan bazıları kısaca aşağıdaki gibi özetlenebilir221.
1. İş ortamında varolan belirli durumsal uyarıcılar niteliksel olarak ilişkili oldukları,
belirli kişilik özellikleri üzerinde etki yaratır ve bu kişilik özelliklerini harekete
geçirir. Bu etkileşimin sonucunda, çalışan belirli davranışlar gösterir.
2. İş ortamlarında, kişilik özellikleriyle ilgili olan uyarıcıların üç ana sebebi
bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, görev düzeyindeki beklentiler, ikincisi; sosyal
düzeydeki beklentiler ve üçüncüsü de örgüt düzeyindeki beklentilerdir.
221 Robert P. Tett, & Dawn D. Burnett, (2003). A personality Trait-based Interactionist Model of Job Performance. Journal of Applied Psychology, 88(3), pp.516.
137
3. Çalışma davranışlarıyla, iş başarısı arasındaki temel fark: iş başarısının yalnızca
“değer verilen” çalışma davranışlarını içermesidir.
4. Örgütsel ortamlarda yer alan iş beklentileri; çalışanlar açısından, davranışları
yönlendiren “durumsal uyarıcılar” niteliğini taşırken, örgütler tarafından “başarı
kriterleri” olarak ele alınmaktadır.
5. Kişilik-iş başarısı ilişkisi, birbiriyle etkileşim içerisindedir.
6. Bireyler, kişilik özelliklerine bağlı olarak çalışma ortamlarında yüksek çalışma
motivasyonu gösterebileceklerdir.
Uzun yıllar süren tartışmaların ardından, kişilik özellikleriyle ilgili geliştirilen geçerli
kişilik modelleri, araştırmacılara, kişilik boyutları ile kriter değişkenler arasındaki
ilişkileri daha güvenilir bir şekilde inceleme imkanı sağlamıştır. İş ve örgüt
psikolojisi alanında üzerinde araştırma yapılan çok sayıda değişken çift içerisinde,
kişilik özellikleri ile iş başarısı, ilgi duyulan değişkenler olmuştur222 .
1990 yılından bugüne kadar iş başarısı, kişisel özellikler ve çeşitli değişkenler
arasındaki ilişkiler üzerinde çok sayıda araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalarda en
yoğun ilgiyi kişilik özellikleri ile iş başarısı arasındaki ilişkinin incelenmesi
görmüştür. Çalışanların başarı düzeyleri ile çeşitli kişilik faktörleri arasındaki
ilişkileri inceleyen çeşitli çalışmalar mevcuttur. Bu çalışmalar, beş büyük kişilik
kavramının gelişmesi ile birlikte bu alanda yoğunlaşmaya başlamıştır. Faaliyet
gösterilen sektör, firma ve görevlerin farklılaşması ile birlikte çeşitli kişilik
özelliklerinin başarı düzeyi üzerindeki etkisinin de farklılaştığı görülmektedir. Çeşitli
görevler için tek tutarlılık gösteren boyutun sorumluluk olduğu görülmektedir. Farklı
222 Serdar Selengil, a.g.e., s.65
138
görevlerde çalışan kişilerin başarı düzeyleri ile sorumluluk boyutu arasında anlamlı
ilişkiler belirlenmiştir223.
Sorumluluk kişilik özelliğinin yüksek düzeyde beklendiği polisin iş başarısı ile
kişilik özellikleri arasında karşılıklı bir etkileşim söz konusudur. Polisin iş başarısını
Beş Faktör Kişilik Modeline dayanan temel kişilik özellikleriyle açıklığa
kavuşturmak yararlı olacaktır.
3.1. Beş Faktör Kişilik Modeli ve İş Başarısı
Beş Faktör Kişilik Modeli, temel olarak, bireylerin kişilik yapılarını tanımlamak için
gündelik dilde kullanılan sıfatların faktör analizi sonucu geliştirilmiştir. Costa ve Mc
Crae tarafından 1985 yılında kişilik özellikleri ölçmek için tarafından geliştirilen
NEO Envanteri, Beş Faktör Kişilik Modeline uygun günümüzde kişilikle ilgili en iyi
genel tanımlama yapabilen bir ölçektir. Bu modele göre, kişiliğin faktörlerini
tanımlayan Türkçe’deki tipik davranışsal sıfatlar: duygusal dengesizlik,
dışadönüklük, açıklık, uyumluluk ve sorumluluk kişilik özellikleridir224.
Bu model, kişilik özellikleriyle insan davranışları arasındaki ilişkiyi sistematik bir
biçimde incelemeye, kişilikle ilgili geçerli ve güvenilir genel tanımlama
yapabilmeye, birbiriyle etkileşim içerisinde olan kişilik-iş performansı ilişkisini
açıklayabilmeye ve iş yaşamındaki bütün alanlarında uygulanabilmesine imkan
sağlamaktadır.
Çalışanların iş başarısı, insan davranışlarının diğer tüm yönlerinde olduğu gibi,
bireyin sahip olduğu kişisel özellikleri ve içerisinde bulunduğu durumun ortak bir
223 David C. Funder, (2001). “Annual Reviews Psychology”, Vol.52, Annual Reviews Inc. s.199. 224 Paul. T. Costa, & R.R. Mc Crae, a.g.e., ss.5-98
139
fonksiyonudur. Çalışanlar sorumlu oldukları işlerini yaparken birbirinden çok farklı
ortam ve durumların içerisinde yer alırlar.
Çalışma ortamında insanların işleriyle ilgili beklentileri, çalışma rolleri, talepler, iş
arkadaşları, yöneticiler, örgütsel sistem ve diğer tüm durumsal faktörler çalışanların
davranışlarını etkilemektedir. Bununla birlikte yapılan araştırmalar ve günlük
deneyimlerimiz, çalışanların kişisel özelliklerinin de bu kişisel davranışlar üzerinde
belirleyici olduğunu ortaya koymaktadır225. Farklı kişilik ölçekleri uygulanarak
yapılan kişilik değerlendirmelerinde, iş başarısı kriterleri ve kültürler için yapılan
araştırmaların birçoğu birbirine benzer sonuçlar vermektedir 226. Beş Faktör Kişilik
Modeline göre ele alınan kişilik özellikleri ile çalışanların iş başarısı arasındaki
ilişkisi her özellik ayrı ayrı incelenerek ele alınacaktır.
3.1.1. Duygusal Dengesizlik Özelliği ve İş Başarısı
Duygusal dengesizlik (nevrotizm) boyutu ise genellikle başarı düzeyi ile olumsuz bir
biçimde ilişkilidir. Duygusal dengesizlik düzeyi yüksek olanlar büyük bir ihtimalle
memnun olmayan ve karamsar kişilerdir227. Heller ve arkadaşlarına (2002) göre;
duygusal dengesizliği fazla olanlar olumsuz olaylara daha çok yoğunlaşırlar ve bu
nedenle, bu olaylara daha fazla maruz kaldıkları görülür. Duygusal dengesizlik bazı
detayla ilişkili mesleklerde faydalı olarak düşünülmekle beraber genellikle duygusal
dengesizlik olumsuz bir kişilik özelliği olarak görülür. İş doyumunu belirlemek için
duygusal dengesizlikle ilgili veriler belirlenmiştir228.
Ordun tarafından (2003) satış temsilcileri ile gerçekleştirilen çalışmada her bir
özelliğe ilişkin beş faktör tespit edilmesine rağmen bu faktörlerin Neo Kişilik
225 I.T.Robertson, P. Gibbons, , H. Baron, R. Mc Iver, & G. Nyfield (1999). “Understanding Management Performance”. British Journal of Management, Vol.10, s. 9. 226 Murray R.Barrick, a.g.e., s.2 227 Oliver. P. John, a.g.e., s.112 228 Daniel Heller, a.g.e., s.820
140
Envanterinde yer alan alt faktörler ile uyumlu olduğu belirlenmiştir. Faktörler arası
ilişkileri belirlemeye yönelik olarak yapılan korelasyon analizi sonucunda en büyük
ilişkinin dışa dönüklük ve nevrotizm boyutları arasında olduğu görülmüştür. Bu
sonuç içe dönük kişilerin daha karamsar ve depresyona yatkın olduklarını
göstermektedir. Nevrotizm boyutu ile diğer tüm boyutlar arasında anlamlı ve negatif
bir ilişki bulunmaktadır. Dışa dönüklük boyutu ile sorumluluk, uyumluluk ve yeni
deneyimlere açık olma boyutları arasında ise anlamlı ve olumlu bir ilişki söz
konusudur. Dışa dönüklük boyutunun satış temsilcilerinin başarı açısından
sorumluluk boyutu kadar önemli olduğu düşünülmektedir229.
3.1.2. Dışadönüklük Özelliği ve İş Başarısı
Dışa dönüklük boyutu sosyal, girişken, konuşkan, faal gibi terimlerle
açıklanmaktadır. Dışa dönük kişiler büyük grupların içinde yer almayı tercih ederler,
içe dönükler ise daha kapalıdır ve bağımsız çalışmayı arzu ederler. Katılımcı
kültürler sosyal etkileşime ihtiyaç duymaktadır230.
Özellikle insanlarla ile ilişkilerin söz konusu olduğu görevlerde ise, dışa dönüklüğün
önem kazandığı belirtilmektedir. Duygusal denge (nevrotizm) boyutu ise genellikle
başarı düzeyi ile olumsuz bir biçimde ilişkilidir. Sosyal ilişkilerin ve yüz yüze
etkileşimin fazla olduğu görevlerde dışa dönüklük boyutunun iş başarısını doğrudan
etkileyen önemli bir özellik olduğu tespit edilmiştir. Çalışanın sosyal ve örgütsel
baskılar ile sınırlandırılmış olması kişilik özelliklerini işine tam olarak yansıtmasını
engelleyecektir. Sosyal ve örgütsel baskılar daha az hissedildiği, diğer bir ifade ile
kişinin işi üzerinde daha fazla inisiyatif sahibi olduğu durumlarda kişilik ile başarı
arasındaki ilişkiler daha anlamlı hale gelecektir 231.
229 Güven Ordun, a.g.e., s.56-68 230 Charles D. Stevens, (2001), “Selecting Employees for Fit:Personality and Preferred Managerial Style”, Journal of Managerial Issues, Vol.13, Issue 4, s. 517 231 Stephen F. Davis, a.g.e., s.517.
141
Dışa dönükler sosyal gruplar ve faaliyetlerle yakından ilgilidirler. Dışa dönükler
çalışma ortamını sosyalleşme için bir fırsat olarak değerlendirmekle birlikte aile,
arkadaşları ve hobileri için ayırdıkları zamanı kısıtlayan bir etken olarak da
görebilirler. Dışa dönükler genelde yeni ortamlar ve çeşitli faaliyetlere dahil
olmaktan hoşlanmaktadırlar. Görevin rutin ve monoton olması durumunda dışa
dönüklük boyutu ile devamsızlık eğilimi arasında anlamlı ve pozitif bir ilişki olduğu
tespit edilmiştir232.
Yapılan araştırmalar dışa dönüklük ile yöneticilik ve satış danışmanlığı başarısı
arasında anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Yapılan çalışmalar
sonucunda konuşkan, faal ve kendini bulunduğu ortamda hissettiren kişilerin
başarılarının, nazik, güvenilir, açık sözlü ve yumuşak kalpli kişilerden daha fazla
olduğu ortaya konulmaktadır233.
3.1.3. Açıklık Özelliği ve İş Başarısı
Yüksek seviyede açıklığa sahip olanların yaratıcı, özgün, açık fikirli, ve sanatsal
duyarlılığa sahip olduğu tanımlanmaktadır. Barrick ve Mount(1991)’a göre, bütün
psikologlar aynı fikirde olmasa da, açıklık özelliği zeka ile en güçlü ilişkiye sahip bir
özelliktir234. Açıklık özelliğinin iş başarısıyla olumlu ve anlamlı bir ilişki olduğu
belirtilmektedir. Açıklık özelliğinde yüksek puana sahip olanlar araştırmacı bir
zekaya sahipken, düşük puan alanlar yeni deneyimlere kapalıdırlar235.
232 Timoty A. Judge a.g.e., s. 753 233 Robert Kreitner, and Angelo Kinicki, (2001), Organizational Behavior, Fifth Ed., McGraw – Hill Companies Inc. s.149. 234 Murray R. Barrick, a.g.e., s.2 235 John M. Digman (1990), “Personality Structure: Emergence of the Five Factor Model”, Annual Review of Psychology, Vol. 41, ss. 435.
142
3.1.4. Uyumluluk Özelliği ve İş Başarısı
Uyumluluk boyutu daha çok kişiler arası eğilimler ile ilgilidir. Uyumluluk düzeyi
yüksek bir kişi çevresindeki kişilere yardımcı olmaya çalışır, ihtiyacı olduğunda
çevresindeki kişilerin de kendisine yardımcı olacaklarına inanır. Uyumluluk düzeyi
düşük kişi ben merkezcidir, çevresindeki kişilere şüpheyle yaklaşır, katılımcı
olmaktan çok rekabetçidir. Katılımın desteklendiği kültürlerde güven ve
yardımlaşma duygusu önemlidir bu nedenle bu tür örgütlerde uyum düzeyi yüksek
yöneticiler daha fazla arzulanmaktadır. Katılımcı bir yönetim tarzında yöneticiler
astları ile belirli zaman aralıklarında bir araya gelmeli, onlarla bilgi paylaşmalı ve
kariyerleri konusunda rehberlik görevi üstlenmelidir.
Gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda özellikle uyumluluk boyutu ile başarı arasında
anlamlı ve güçlü ilişkiler tespit edilmiştir. Yapılan araştırmalara sonucunda hedefler
ve yükümlülüklere daha bağlı ve daha ısrarcı bireylerin bu özellikleri düşük bireylere
göre başarılarının daha yüksek olduğu belirlenmiştir236.
3.1.5. Sorumluluk Özelliği ve İş Başarısı
İş başarısını belirlemede sorumluluk özelliği en önemli bir kişilik özelliği olduğu
düşünülmektedir237. Meslekle ilgili çalışmalar, sorumlu insanların daha sıkı çalıştığı
ve görevde daha başarılı olduğunu ve böylece artan yaşam memnuniyetine sahip
olduklarını ortaya koymuştur238.
Judge ve arkadaşları(1999) sorumluluğun ücrete bağlı kariyer başarısının statü ve
terfinin önemli bir göstergesi olduğunu belirtmiştir. İş başarısının ötesinde
sorumluluk özelliğinin zihinde tutma, olumlu sosyal faaliyetler, evlilikte denge,
236 Güven Ordun, a.g.e., s.11 237 Brent W. Roberts, Oleksandr S. Chernyshenko, S. Stark, and Lewis R. Goldberg, (2005), “The Structure of Conscientiousness: an Empirical Iinvestigation Based on Seven Major Personality Questionnaires”, Personnel Psychology, Vol. 58 No. 1, ss. 103-40. 238 Daniel Heller, a.g.e., s.830
143
sağlıklı olma gibi olumlu sonuçlarla ilişkili olduğu bulunmuştur239. Tam zıt durumda,
sorumluluk açısından güvenilmeyen çalışanlar yüksek sorumluluk puanlara sahip
olanlardan dört kat daha maliyetli olduğu anlaşılmıştır240. Barrick ve Mount(1991)
sorumluluğun iş başarısı ve polisin eğitim başarısı ile ilişkili olduğunu
bulmuşlardır241.
Sorumluluk öz disiplin ve göreve bağlılık olarak tanımlanmaktadır. Başarı güdüsü ile
sorumluluk boyutu arasında olumlu bir ilişki bulunmaktadır. Başarı güdüsü ile
ilişkisinden dolayı sorumluluk boyutu yüksek kişiler görevlerinde yüksek başarı
gösterme eğilimindedirler. Devamsızlık göreve ilişkin başarıyı olumsuz etkileyecek
bir faktördür. Araştırmalar sorumluluk ile dürüstlük arasında anlamlı ve olumlu bir
ilişki olduğunu göstermektedir. Sorumluluk ile devamsızlık arasında anlamlı ve
negatif bir ilişki bulunmaktadır242.
Beş büyük kişilik faktörü arasında farklı örgütler ve farklı görevler söz konusu
olduğunda başarı açısından en tutarlı ilişki sorumluluk boyutunda gözlenmektedir.
Sosyal etkileşimin başarı açısından önemli bir kriter olduğu görevlerde dışa
dönüklük faktörü de olumlu ve anlamlı bir ilişki göstermektedir. Diğer boyutların
başarı üzerindeki etkileri çeşitli işlere ve örgütlere bağlı olarak farklılık
göstermektedir. Kişilik sadece iş ve kişi uyumu açısından değil aynı zamanda örgüt
işletme uyumu açısından da önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.243.
Farklı kültürlerde çalışacak yöneticilerin başarısı açısından sorumluluk boyutu beş
büyük kişilik boyutu arasında en önemlisi olarak tespit edilmiştir. Duygusal denge ve
uyumluluk boyutları ile farklı kültürlerde çalışan yöneticilerin başarı arasında da
olumlu bir ilişki olduğu belirtilmektedir. Farklı kültürlerde çalışan yöneticilerin
239 Adrian Furnham, K.V. Petrides, Chris J. Jackson, and Tim Cotter, (2002), “Do Personality Factors Predict Job Satisfaction?”, Personality and Individual Differences, Vol. 33, ss. 13-40 240 Joyce Hogan, and R. Hogan, (1989), “How to Measure Employee Reliability”, Journal of Applied Psychology, Vol. 74 No. 2, s. 277. 241 Murray .R. Barrick, a.g.e., s. 26 242 Timoty .A. Judge, a.g.e., pp. 750 243 John A. Parnell, (1998), “Improving The Fit Between Organizations And Employees”, S.A.M. Advanced Management Journal, Vol.63, Issue 1, s.40
144
başarısı söz konusu olduğunda deneyime açıklık boyutu ile anlamlı bir ilişki tespit
edilememiştir244.
Başarının belirlenmesinde, planlama ve problem çözme becerisi, izleme ve kontrol
etme becerisi, çalışma ilkelerine uyma, çalışma gurubuna bağlılık, çalışma
güvenliğini sağlama, iletişim becerisi, kendini geliştirme, müşteri ve tedarikçi
ilişkileri ve kişisel çalışma tarzı olmak üzere toplam dokuz boyut dikkate
alınmıştır245.
Bir başka çalışmada kişilik ölçümünde bireysel değerlemeler ile amir, meslektaş ve
müşterilerin başarı değerlemeleri karşılaştırılmıştır. Başarı boyutları, iş bilgisi,
çalışma kalitesi, çalışma miktarı, inisiyatif kullanma, müşteri ilişkileri, maliyet
yönetimi, kişiler arası ilişkiler, iş tutumları ve işe bağlılık olarak belirlenmiştir.
Toplam 105 satış temsilcisi ile yapılan çalışmada amir, meslektaş ve müşteri
değerlemeleri sonucunda özellikle sorumluluk ve dışa dönülük boyutları ile başarı
arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur246.
Kişilik ve başarı arasında güçlü ve olumlu bir ilişki bulunması personel seçimi,
eğitimi ve değerlendirilmesi açısından yöneticilere önemli katkılar sağlayacaktır.
3.2 Örgütlerde Kişilik Değerlendirmeleri
Örgütlerde kişilik değerlendirmeleri eğitim planlama, tefi ve ücretlendirme,
branşlaşma, personel seçimi, personel geliştirme, kariyer danışmanlığı, başarı
değerleme ve takım kurma gibi farklı amaçlarla yapılabilmektedir. İşletmelerdeki
çeşitli işlere personel seçimi yapılırken kişilik ölçümleri iş – kişi – işletme uyumunun
244 Nancy Dietz (1999), “Relative Importance of Personality Dimensions for Expatriate Selection: A Policy Capturing Study”;Advertising Age’s Business Marketing, Vol. 84, Issue 1, ss.6-7 245 Richard D. Goffin, Mitchell G. Rothstein, Norman G. Johnston, (1996), “Personality Testing and Assessment Center: Incremental Validity for Managerial Selection”, Journal of Applied Psychology,
Vol. 81, No.6, s. 746 246 Michael K. Mount, Murray R. Barrick, Perkins Strauss; (1994), “Validity Of Observer Ratings Of The Big Five Personality Factors”, Journal Of Applied Psychology, Vol.79, No.2 s.280.
145
sağlanması açısından faydalı olur. Görev için adaydan belirli bir özellik beklenen
işlerde kişiliğin önemi daha da artar247. Kişilik testleri personel seçim çalışmalarında
oldukça faydalı bilgiler sağlamaktadır. Bu varsayımın temelinde belirli kişilik
özellikleri ile iş başarısı arasındakiler dikkate alınmaktadır. Kişilik envanterleri işe
yönelik özellikleri değerleyebildiği ölçüde kişilik ile başarı arasındaki ilişki
yükselecektir
Personel seçiminde mesleki kişilik envanterlerinin kullanılması doğru bir
yaklaşımdır. Mesleki kişilik envanterlerinin geçerlilik ve güvenilirlik düzeyleri diğer
kişilik testleri kadar hatta bazı faktörler açısından diğerlerinden daha yüksektir.
Mesleki kişilik testleri yerinde doğru biçimde kullanıldığı zaman personel
seçimlerinde yetenek testleri kadar yararlı olmaktadır248. Örgütlerdeki çeşitli işlere
personel seçimi yapılırken kişilik ölçümleri iş – kişi – işletme uyumunun sağlanması
açısından faydalı olmaktadır. Görev için adaydan belirli bir özellik beklenen işlerde
kişiliğin önemi daha da artmaktadır. Örneğin müşterilere karşı nezaketin önemli bir
özellik olarak ortaya çıktığı bir görevde kişilik testleri tek ölçüm aracı olarak
görülmektedir249.
Kişilik testlerinin örgütlerde farklı alanlarda artan kullanımının bir takım temel
nedenleri bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi iş = kişi = işletme dengesini
kurabilmektir. İş için önemli bir kişilik özelliği söz konusu olabilmektedir. Örneğin
iyi bir pazarlama müdürünün iletişim becerisinin yüksek olmasının yanı sıra kendine
güveni de yüksek olmalıdır.
İşe yeni başlayan ve özgüvenleri düşük çalışanlar tanımlayıcı ve geleneksel eğitim
yöntemlerini tercih etmektedirler. İşlerin nasıl yapılacağı, rollerinin ve
sorumluluklarının neler olacağı konusunda yönlendirmeye ihtiyaç duyarlar. 247 Neville M. Stanton ve Gerald Matthews, (1995), “Twenty OneTraits of Personality an Alternative Solution for The Occupational Personality Questionnaire”, Journal Of Management Development, Vol.14, No. 7, s.73 248 Ivan T. Robertson ve A. Kinder (1993), “Personality andJob Competences: The Criterion – Related Validity of Some Personality Variables”, Journal of Occupational & Organizational Psychology, Vol.66, s.225 249 Nevlle M. Stanton, a.g.e.,s.74
146
Özgüveni yüksek kişiler işe başladıklarında rollerini yeniden tanımlayabilecekleri
görevlerine yeni faaliyetler ekleyebilecekleri bir eğitim programını tercih
etmektedirler. Kişisel yeterlilik algısı ile stres ve fiziksel sağlık problemleri arasında
da bir takım ilişkiler bulunmaktadır. Özgüveni düşük kişiler işyüklerinin mevcut
kişisel yeteneklerinin üzerinde olduğunu hisseder ve bununla başa çıkamayacaklarını
düşünürler. Ancak yüksek özgüvene sahip kişiler iş yükü ne olursa olsun
yeteneklerinin görevi başarmaya yeterli olduğu inancına sahiptirler250.
Yapılan araştırmalar sonucunda davranışlarını durumun gerektirdiği koşullara
kolayca uydurulabilmesi ile kariyer başarı arasında yüksek bir ilişki olduğu tespit
edilmiştir. Davranışları çevresel faktörlere uyarlayabilmek önemli bir faktördür. Bu
nedenle kişinin kendi öz kimliğinin farkında olması gerekmektedir251.
Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar da belirli kişilik özellikleri ile başarı
kriterleri arasında önemli ilişkiler tespit edilmiştir. Bu ilişkilerin belirlenmesinde
genel kişilik özelliklerinin yerine mesleki kişilik özelliklerini ölçen testlerin
geliştirilmesi ve kullanımının etkisi büyük olmuştur. Kişilik testinin genellikle
uygulamada kullanıldığı şekilde bütün olarak değerlendirilmesi doğru bir yaklaşım
olarak kabul edilmemelidir. Bunun yerine daha önce de belirtildiği üzere işin
başarılması açısından önemli özelliklerin ve boyutların değerlendirilmesi kişilik
ölçeklerinin bütün olarak değerlendirilmesinden daha fazla önem taşımaktadır252.
Testlerle yapılan kişilik değerlendirmelerini, iş başarısını göz önünde bulundurarak
gerçekleştirmek örgütsel açıdan daha yaralı olacaktır. Sadece testlerin sonuçları çok
250 Albert Bandura (2000), “Cultivate Self – Efficacy for Personal and Organizational Effectiveness”, Handbook of Organizational Behavior, Oxford, UK, Blackwell , s.121 251 Robert Kreitner and Angelo Kinicki (2001), Organizational Behavior, Fifth Ed., McGraw – Hill Companies Inc., ss.136-151 252 S. Dakin, V. Nikalant, R. Jensen (1994)“The Role Of Personality Testing In Managerial Selection”, Journal Of Managerial Psychology, Vol.9, No.5, s. 10
147
fazla bir anlam taşımayabilir. Bu nedenle, iş başarısını değerlendirme sürecinde
kişilik testlerinin yararlarına ve bu sürece katkısına bakmakta yarar vardır.
3.3. Polis Başarısının Ölçümü ve Başarılı Polisi Belirleme
Polislerin temel kişilik özellikleri ile iş başarısı sonuçları arasındaki ilişkileri
inceleyen yurtdışında yapılmış çalışmalara bakıldığında, kişilik özelliklerinden beş
faktör kişilik modeli ile iş başarısı arasında ilişkiler olduğunu ortaya koymaktadır.
En iyi polisler içinde eleme yönteminin geçerliliği için yapılan araştırmalarda iki
unsur vardır. Birincisi polisin performansının değerlendirilmesi ile ilgilidir. İyi
performans ile hangi kişilik özellikleri arasında ilişki kurulabiliri tartışmadan önce,
iyi performansı ölçme yolunun ne olduğu bilinmelidir. Polis performansının en iyi
nasıl belirleneceği konusunda bir fikir birliği yoktur253. İkinci olarak, iyi polisler
belirlendikten sonraki ilk adım: hangi kişilik özelliklerinin en iyi polisi diğerlerinden
ayırabileceğinin belirlenmesidir.
İş araştırması çalışmaları polis birimlerine maliyeti azaltma sağlamasından dolayı
yararlı olmaktadır Fakat bu araştırmalar iyi polisin özelliklerini belirlemekte yeterli
olamaz. Son yıllarda polis iş başarısı üzerine bir çok şey yazılırken, araştırmaların
çoğunda polisin iş başarısında kişilik özelliklerinin yanında örgütsel etki üzerine
durulmuştur254.
3.3.1. Önceki İş Başarısı Ölçümleri
Polisin performansının değerlendirilmesi ile ilgili literatürde polisin nasıl ve kim
tarafından değerlendirileceği konusunda anlaşmazlıklar vardır. İş başarısı ölçümleri,
253 Curt R. Bartol, a.g.e., s.130 254 Robert H. Langworthy (1999), Measuring What Matters: Proceedings from the Policing Research Institute Meetings, NIJ Office of Community Oriented Policing Services, Washington, DC. pp.112-119
148
araştırma birimlerinde ve araştırma çalışmalarında yaygın olarak yapılmaktadır255.
İlk polis iş başarısı değerlendirmeleri polisin tutuklama yapabilme ve ceza yazma
sayısı üzerinde odaklanmıştır.
Ancak polisliğin sayısal verilerden çok bir sanat olduğu ve iyi polisin tutuklama
sayısına bakılarak değerlendirilemeceği kabul edilmektedir256. Eğer durum böyleyse,
olumlu performans sübjektif olabilir ve bundan dolayı güvenilir ölçüm yapmak zor
olabilir.
Bu nedenlerden dolayı günümüzde fazla tutuklama yapan ya da fazla ceza tutanağı
düzenleyen polisler başarılı kabul edilmemektedir.
3.3.2. Akademik Başarı ve İş Başarısı
Polis seçim işlemlerini ve iş başarısı ölçümlerini geçerli hale getirmek isteyen bazı
araştırmalar, akademik başarı ya da işteki verileri kullanmıştır257. Ne yazık ki, bu
göstergelerin iş başarısı üzerine genellenebileceğini gösteren tutarlı bir sonuç yoktur.
Burkhart (1980) iş başarısı ile akademik başarı arasında ilişki olup olamayacağını
tartışmıştır258.
Polislerde akademik başarının iş başarısını ortaya çıkaracağı düşüncesi desteklemek
oldukça zordur. Çünkü okul sonrası biçimsel olmayan eğitim ve iş deneyimi polisin
başarısında önemli rol oynar. İş başarısında polisin akademik başarısından önce
değerlendirmeye alınması gereken başka faktörlerin varlığı söz konusudur.
255 Steve Falkenberg, Larry.K.Gaines and G.Corner, (1991), “An examination of the constructs underlying police performance appraisals”, Journal of Criminal Justice, Vol. 19 No. 4, pp. 351-60. 256 Fyfe, J.J. (1999), “Good policing”, in Stojkovic, S., Klofas, J. and Kalinich, D. (Eds), The Administration and Management of Criminal Justice Organizations, 3rd ed., Waveland Press, Prospect Heights, IL, ss. 113-33. 257 Curt Bartol, a.g.e. s.130 258 Barry R.Burkhart, a.g.e., s.127
149
3.3.3. Başarılı Polisin Özellikleri
Fyle (1999)’ye göre başarılı polisi ölçmek zordur. Çünkü polisin rolü ve işlevinin
anlaşılması itfaiye gibi diğer kamu hizmeti veren mesleklerden çok daha zordur259.
Hogan tarafından 1971’de yapılan ilk çalışmada yüksek puan alan polislerin iddiacı,
örgüte bağlı ve karmaşık olmadığı kadar erkeksi ve doğal oldukları bulundu. Benzer
bir çalışma, yüksek puan alan Chicago polislerinden genç evlilerin dengeli bir
geçmişe sahip oldukları ve sosyalleşmelerinin iyi düzeyde olduğunu gösterdi260.
Polis seçimi ile ilgili araştırmaların bir bölümü başarılı polislerin kişilik özelliklerini
belirleme ve ölçüm yapma üzerine ya da polisliğin temel mesleki nitelikleri üzerine
odaklanmıştır. Bağlılık, dürüstlük ve zeka gibi bazı kişilik özellikleri sıklıkla
literatürde yer alırken polis seçiminde kişilik testlerinin yararları üzerinde de
durulmuştur261.
Son yıllarda yapılan çoğu çalışmalardan sonra bile başarılı polisi neyin belirlediği her
zaman açık olmamıştır262. Bir kaç araştırma, iyi polisin özelliklerini ortaya
çıkarmaya çalışmıştır263. Bu ilk çalışmalarda, iyi olarak tanımlanan polislerin kişilik
özelliklerini paylaşmaktan çok topluma uyan davranışlar sergiledikleri görülmüştür.
Hogue ve arkadaşları (1994), polislerin kişilik özelliklerini incelemek için polis
merkezlerinde çalışma yaptı. Polis birimleri dürüstlük, iyi karakter, doğruluk ve
duygusal dengeye önem verirken, onların bulguları gerçek polis performansını değil
birimlerin tercihlerini yansıtmıştır264. Kişilik özellikleri iş performansının iyi bir
göstergesi olabilir. İşine bağlı, hedefe odaklı, ısrarcı ve düzenli olan kişiler hemen
259 John J.Fyfe, a.g.e, ss.113-133 260 Robert Hogan, a.g.e., s. 218 261 Beth A. Sanders, a.g.e., s.325 262 Curt R. Bartol, a.g.e., s.132. 263 Mark Hogue, T. Black, R. Sigler, R. (1994), “The differential use of screening techniques in the recruitment of police officers”, American Journal of Police, Vol. 13, s. 122. 264 A.g.e., ss.113-24
150
hemen her işi mükemmel olarak yapma eğilimindedirler. Dikkatsiz, sorumsuz ve
başarısı düşük olanlar çoğu işlerde iyi değillerdir265.
Polislerin başarılı ve iyi olarak tanımlarının yapılmasında hem topluma hem de
örgütsel amaçlara uygun davranmaları toplum ve polis amirleri tarafından beklenen
özelliklerdir. Polisin kişilik özellikleri ise, örgüt tarafından ikinci planda
tutulabilmektedir. Eğer temel kişilik özellikleri değerlendirilecek olursa, sorumluluk
özelliğinin örgüt tarafından da yüksek düzeyde olması beklenmektedir.
3.3.4. Polisin Başarısını Kişilik Özelliğiyle Belirleme
Polisin iş başarısını beş faktör kişilik özellikleriyle ilişkilendiren meta analiz
çalışmaları yapılmıştır. Mount ve Barrick (1998) Beş faktör kişilik özelliğinde,
özellikle sorumluluk ile polisin iş başarısı arasında tutarlı bir ilişki olduğu
belirlenmişken, bu çalışmaların önemli sınırlılıkları olduğu görülmüştür. Sadece
1950’lerden 1980’lere kadar yayınlanmış çalışmaları kullanmışlardır. Ancak bu
örnek çalışmaların % 13’ü polisle ilgili olmuştur266. Meta-analiz çalışmalarının
bulguları, güçlü sonuçları gösterme açısından araştırma tasarımı ve yayın tarafsızlığı
yüzünden yetersizdi267. Buna ek olarak mevcut birkaç Beş Faktör kişilik özelliği
çalışmasının özellikle ortalama (normal) polis birimlerinde uygulanabileceği
anlaşılmaktadır.
Ancak Sanders(2007) beş faktör kişilik özellikleriyle iş başarısının sınırlı düzeyde
ölçülebileceğini ileri sürmüştür. Sanders, yaş faktörü ve iş ile ilgili tutumun her ikisi
de Beş Faktör Kişilik Özelliklerinin her birinden daha iyi tahmin etme faktörleri
olduğunu; sadece sorumluluk özelliğinin de güçlü olmayan düzeyde iş başarısını
etkilediğini araştırmasında gösterdi. Fakat Sanders araştırmasında Beş Faktör Kişilik
Özelliklerini ölçen 60 soruluk kısa formunu online olarak deneklere uygulamıştır268.
265 Michael K. Mount, a.g.e., ss.856 266 Michael K Mount, a.e., ss.857 267 Robert E. Slavin, (1986), “Best-evidence Synthesis: An Alternative to Meta-analytic and Traditional Reviews”, Educational Researcher, Vol. 15 No. 9, ss. 5-11. 268 Beth. A. Sanders. (2008) a.g.e. ss.129-147
151
Bu tür araştırmalarda kullanılan ölçeklerin kişilik özelliklerini yeterli düzeyde
ölçüyor olması önemlidir. Kişilik ölçeklerinin kısa formlarının ölçümdeki geçerlilik
düzeyi tartışılabilir. Çünkü kişilik ölçeklerindeki soru sayısının kişiliğin bütün
özelliklerini ölçecek düzeyde yeterli olması gerekmektedir.
Bu bölümde kişilik, iş başarısı ve kişilikle iş başarısı arasındaki ilişki konusunda
temel kavramsal yapılar ve bu yapılar arasındaki ilişkiler ele alınmıştır. Bundan
sonraki bölümde ise, polisin temel kişilik özelliklerinin iş başarısına etkisi
incelenecek ve buna ilişkin bir araştırma üzerinde durulacaktır.
152
III. BÖLÜM
POLİSLERİN TEMEL KİŞİLİK ÖZELLİKLERİNİN İŞ
BAŞARISINA ETKİSİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
Bu bölümde, araştırmanın tasarımı, evren ve örneklemi, araştırma gruplarının
özellikleri, araştırmada kullanılan veri toplama araçları, veri toplamada izlenen yol,
araştırmanın soruları, hipotezler ve verilerin analizinde kullanılan istatistiksel
analizler üzerinde durulmuştur.
1. ARAŞTIRMA TASARIMI VE MODELİ
Bu çalışma, polislerin, iş başarılarını etkileyen faktörleri ve bu faktörlerin,
birbirleriyle etkileşimlerini saptamak amacıyla gerçekleştirilen bir regresyon modeli
ve temel kişilik özelliklerine göre iş başarılarındaki farklılığı incelemek amacıyla
gerçekleştirilen karşılaştırmalı bir ilişkisel tarama modeli niteliğindedir. Regresyon
modelleri, çeşitli değişkenlerin etkisini, eş zamanlı olarak aynı anda gözleyebilen,
dolayısıyla etkileşimlerini inceleyebilen çok değişkenli bir istatistiksel yöntemdir.
Tarama modelleri ise, geçmişte ya da bugünde var olan bir durumu, var olduğu
şekliyle betimlemeyi amaçlayan, araştırma yaklaşımlarıdır 269.
Araştırmada birinci ve ikinci bölümün hazırlanmasında geriye dönük kaynak
taraması yönteminden yararlanılmıştır. Son bölümde ise, alandan ölçeklerle elde
edilen verilerin analizi yoluyla ulaşılan bulgular ve bunlara ilişkin yorum ve
değerlendirmelere yer verilmiştir. Bu çalışmada bulguların elde edildiği örneklem
üzerine uygulanan NEO PI-R’ın270 kısa formundan oluşan (IPIP-NEO) ölçeğinden271,
269 Niyazi Karasar. (1994). Bilimsel Araştırma Yöntemi: Kavramlar, İlkeler, Teknikleri.5.Basım, 3A Araştırma Eğitim Danışmanlık, Ltd. Ankara, s.80 270 Lewis R. Goldberg , John A. Johnson ,, Herbert W. Eber , Robert Hogan , Michael C. Ashton , C. Robert Cloninger , Harrison G. Gough (2006) “The International Personality Item Pool and the Future of Public-Domain Personality Measures” Journal of Research in Personality 40 ss. 84–96
153
amirin değerlendirdiği formdan oluşan “amir başarı değerlendirme ölçeği”nden,
polisin kendisinin değerlendirdiği “memur başarı değerlendirme ölçeği”nden,
akademik başarı ortalamalarından ve polis kişiliği ile polisin iş başarısı konusuyla
ilgili makalelerden, kitap ve dergilerden kaynak olarak faydalanılmıştır.
Araştırmanın modeli değişik boyutlarda ele alınıp incelenecektir. Birinci boyut;
araştırma modelinin araştırma amacı açısından ele alınıp incelenmiştir. Araştırma
bilgileri derleyerek, seçilen olguları açıklama ve yorumlama amacı güdülmüştür.
Araştırmanın kuramsal bilgi birikimine fayda sağlayacağı düşünülmektedir.
Araştırmada amaç pratik bir uygulama yapmak, incelenen konuya pratik bir çözüm
getirmek değil, konuyu daha iyi anlamak ve kuramsal yapıya katkıda bulunmaktır.
Araştırma modelinin ikinci boyutu araştırmanın veri toplama açısından ele
alınmasıdır. Bu araştırmada kullanılan basılı formlar halinde polislere ve polis
amirlerine dağıtılmıştır. Anketin amacı ve dolduruluş biçimi ile ilgili açıklamalar
yapıldıktan sonra, çalışanlardan anketleri kendilerinin doldurulması istenmiştir.
Anket yoluyla çalışanlarla ilgili kişisel bilgileri elde edilmiştir.
Araştırma modelinin üçüncü boyutu araştırmanın yöntembilim açısından ele
alınmasıdır. Araştırma, hipotez test eden ve sonuç çıkarıcı bir araştırma
niteliğindedir.
Araştırma modelinin dördüncü boyutu araştırmanın örnekleme türü açısından ele
alınmasıdır. Araştırma, sonuç çıkarıcı bir nitelikte olup iki örneklem grubunun
niteliklerinin karşılaştırılması şeklinde gerçekleştirilmiştir.
Araştırmanın bağımsız değişkeni polislerin temel kişilik özellikleri, bağımlı
değişkeni ise iş başarılarıdır.
271 http://www.personal.psu.edu/%7Ej5j/IPIP/
154
1.1. Analiz Birimi
Analiz birimi, son bir yıl içerisinde İstanbul İlinde göreve başlayan ve örnekleme
dahil olan polislerdir.Başka bir deyişle, analiz birimi birey olarak anılan polislerdir.
Türk Polis Teşkilatında görev yapan analiz birimindeki polislerin personel özlük
dosyalarından akademik başarıları, iş başarıları, iş tutumları ve branş eğitimi almaları
durumlarına bakılarak branşları belirlenmiştir. Yukarıda anılan polislere temel kişilik
özelliklerini ortaya çıkaracak ölçeğin uygulanması; yine polislerin başarı
değerlendirilmeleri ele alınarak temel kişilik özellikleri ile ilişkilendirilmesi
sonucunda personel seçimi, branşlaşma ve iş başarısının iyileştirmesine yönelik
önerilerin ortaya konulması yönünde çalışma yapılacaktır.
1.2. Ana Kütle - Örneklem
Ana kütle, son bir içinde Polis Meslek Yüksek Okullarından mezun olup, göreve
başlayan ve İstanbul ili sınırları içinde görev yapan polis memurlarıdır. Zaman ve
maliyet kısıtları nedeniyle ana kütle olarak İstanbul ilinde Emniyet Genel
Müdürlüğüne bağlı birimlerde çalışan yeni polis memurları seçilmiştir. Araştırmaya
konu olan ana kütle sonludur.
Buna göre, ana kütleyi oluşturan (İstanbul İlinde son bir yıl içinde göreve başlayan)
polis memurlarının sayısı 12.750’dır. Örneklem büyüklüğünü hesaplayan formülden
yararlanılarak, örnek büyüklüğü 366 kişi olarak belirlenmiştir.
Araştırmada yararlanılan 120 soruluk IPIP-NEO kişilik envanteri, uluslararası
kullanımı olduğundan dolayı değiştirilmeden tercüme edilerek kullanılmıştır. Bu
envanterin benzer 120 soruluk aynı formunun geçerlik ve güvenirlik çalışması ise,
Gülgöz(2002) tarafından daha önce yapılmıştır273. Araştırmacı tarafından testin
geçerlilik ve güvenilirlik analizleri ile faktör analizleri ayrıca yapılarak, kişilik
özelliklerinin birbiriyle olan tutarlılığına ve ilişkisine bakılmıştır.
IPIP-NEO kişilik envanteri ile ilgili yapılan çalışmalardan kavramsal yapının birden
fazla yapıyı içerdiği bilindiği için madde-toplam puan korelasyonu yöntemine
başvurulmuştur. Söz konusu korelasyon analizleri sonucunda çoklu özellik-çoklu
madde korelasyon matrisi oluşturulur. Madde toplam korelasyonunda düzeltilmiş
korelasyon katsayıları eğer ,40’ın üzerinde ise, bu maddelerin söz konusu faktörü
ölçtüğüne karar verilir. Bu ölçüt aynı zamanda iç tutarlılık kriteridir274. Psikolojik bir
test için hesaplanan güvenilirlik katsayısının ,70 ve daha yüksek olması test
puanlarının güvenilirliği için genel olarak yeterli görülmektedir275.
Araştırmada yararlanılan diğer bir ölçek ise, Amerika Birleşik Devletleri Ohio
Eyaleti polis birimlerinde kullanılan “amir başarı değerlendirme ölçeği”dir276.
Polislerin amirlerinin değerlendirdiği “amir başarı değerlendirme” ölçeği ile
polislerin iş başarısı sonuçları elde edilmiştir.
Ayrıca araştırmacı tarafından geliştirilen “memur başarı değerlendirme ölçeği” ile
memurlar kendi başarılarını değerlendirmişlerdir. Bu ölçme araçlarının her birinin
içerdiği bütün soruların ve ölçtüğü özelliklerin arasındaki tutarlılık da incelenmiştir.
273 Sami Gülgöz, a.g.e. ss.175-196 274 Hüner Şencan, a.g.e. ss 121-125 275Şener Büyüköztürk,(2007) Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi, PEGEM A yay., Ankara. ss. 169-172 276 Beth A. Sanders, a.g.e., ss. 129-147
161
3.3. Varyans Analizi
Araştırmalarda, güvenirliliği belirlemeye yönelik istatistiksel yöntemlerden birisi
olan varyans analizinden test sonuçlarının güvenirliliğini ortaya çıkarmada sıklıkla
yararlanılır277. Bu yöntem; araştırmacı tarafından oluşturulan ankette yer alan ve
“kişisel sorular” olarak tanımlanan “yaş ortalamaları” gibi bağımsız değişkenlere
göre, katılımcıların iş başarıları arasında farklılık olup olmadığını belirlemek için
kullanılmıştır. Buna ilişkin bilgi ve bulgular bir sonraki bölümde açıklanmıştır.
3.4. Gruplar Arası T-Testi Karşılaştırmaları
Araştırmaya katılanların mevcut sınıflarının belirlenmesinden sonra, her biri grup
olarak kabul edilen bu branşlarda iş başarılarının birbirinden farklı olup
olmadıklarına, grupların temel kişilik özelliklerinin tespiti için yapılan ankete
verdikleri cevaplardaki kişilik özelliklerine ilişkin değerler arasında fark olup
olmadığına, fark varsa bu farkın rastlantısal mı yoksa istatistiksel olarak anlamlı mı
olduğuna karar vermek için t-testi analizleri yapılmıştır.
3.5. Basit ve Çoklu Korelasyon İşlemleri
Basit korelasyon analizi, iki değişkenin arasındaki ilişkinin büyüklüğünü, yönünü ve
önemliliğini ortaya koyan bir yöntemdir. Veri setinde bağımlı değişkenle birlikte
birden fazla bağımsız değişken bulunduğu durumlarda da tüm değişkenler arasındaki
ilişkiyi belirlemek için kullanılan yöntem ise çoklu korelasyondur. Araştırmada
korelasyon analizleri; temel kişilik özellikleriyle iş başarısı arasında ve araştırmacı
tarafından oluşturulan anketteki değişkenler ile iş başarısı arasındaki ilişkileri
belirlemek maksadıyla yapılmıştır.
277 Hüner Şencan, a.g.e., s.300
162
Korelasyon analizlerine ilişkin sonuçlar tablo halinde verilmiş ve her bağımsız
değişkenin istatistiksel sonuçlarının değerlendirildiği bölümde diğer değişkenlerle
olan ilişkileri ayrıca belirtilmiştir.
3.6. Maddeler Arası Korelasyon Analizi
Güvenilirliğin ölçümü için madde analizi uygulanmış ve madde analizi korelasyon
katsayısı hesaplanmıştır. Madde analizinde ölçüm aracı içinde bulunan değişkenlerin
her birinin birbiri ile olan korelasyonu yani bir anlamda uyumu incelenmiştir.
Güvenilirlikle ilgili olarak “cronbach alpha” değeri bulunmuştur. Bu değer, ölçeğin
iç güvenilirliği ile ilgilidir. İç güvenilirliği yüksek olan bir testte kullanılan maddeler
birbiri ile yüksek ölçüde ilişkilidir. Burada, testteki maddeler birbiri ile ne derece
tutarlı veya testin ne derece homojen olduğu incelenmektedir.
Testi oluşturan maddeler arasındaki korelasyon yüksekse testin iç güvenilirliğinin
yüksek olduğu söylenebilir. Maddeler arası korelasyon analizinde alt kriter değer
0.20'dir. Yani ölçüm aracının içindeki maddeler birbirleri ile tek tek
karşılaştırıldığında elde edilen sonuçlar arasındaki katsayı 0.20 değerinden düşük
olmamalıdır. Eğer korelasyon katsayısı 0 ila 0.20 arasında çıkmışsa söz konusu
maddelerin özelliği iyi ayırt etmediğini gösterir. Bu maddeler testin güvenirliliğini
düşürdüğünden test uygulamasından çıkarılır. Korelasyon katsayısı 0.21 ila 0.40
arasında olanlar ayırt edici özelliği iyi olan maddelerdir. Korelasyon katsayısı 0.40’ın
üzerinde olan ise ayırt edicilik açısından çok iyi olarak değerlendirilir. Bunun
korelasyon katsayısının istenen seviyenin üzerinde olduğuna ve ölçüm aracının
güvenilirliğini destekler nitelikte olduğuna bakılmıştır278.
278 Hüner Şencan, a.g.e., s. 258
163
3.7. Faktör Analizi
Sosyal bilimlerde ölçek geliştirmede kullanılan faktör analizi ile araştırmada
kullanılan ölçüm araçlarının ya da bu araçların verilerinin faktöriyel yapısı ortaya
çıkarılmış ve güvenilirlik ve geçerliliği incelenmiştir. Faktör analizinde ölçeklerdeki
maddelerin hangi temel bileşenlere işaret ettiği, test maddelerini etkileyen arka
plandaki gizli yapı ya da gizli değişkenler, faktörler yada değişkenler arasındaki
ilişkilerin niteliği ortaya çıkarılmaktadır. Faktör analizinden envanterlerin
güvenilirliklerinin değerlendirmesi sürecinde yararlanılmaktadır.
Öncelikle, envanterin ya da ölçeğin verilerine ait güvenirlilik düzeyi testin
güvenirliliğini ifade etmektedir. Bir yaklaşıma göre, alfa güvenilirlik analizi
yapılarak ölçeğe ait sonuçların güvenilir olup olmadığı, maddeler arasında negatif
işaretli korelasyon katsayısının bulunup bulunmadığı belirlenir. Güvenilirlik yüksek
çıkmışsa bir sonraki aşamada faktör analizi, ölçeğin kaç faktör içerdiğini görmek için
kullanılır.
Başka bir yaklaşıma göre ise, çok sayıda maddeden oluşan ölçeğe önce faktör analizi
yapılarak ölçeğin tek boyutlu olup olmadığı belirlenir. Çıkan sonuca göre tek boyutu
temsil eden faktöre dayalı olarak ya da çok boyutlu ise here bir boyuta göre
Cronbach alfa değerleri ayrı ayrı hesaplanmaktadır. Faktör çıkarılması için uygun
olan korelasyon matrisi, değişkenler arasındaki orta büyüklükte korelasyon
katsayılarına sahip olan tablolar elde edilmektedir. Değişkenlerin mutlak değerleri
arasındaki korelasyon katsayıları en az 0.30 olmalıdır. Korelasyon katsayıları daha
düşük olursa değişken sayısı kadar faktör çıkma olasılığı doğacağından faktör
analizinin pratik yararı ortadan kalkmaktadır. Öte yandan değişkenler arasındaki
yüksek korelasyonlar koşutluk ve tekillik sorununa yol açmaktadır. Eğer hesaplanan
Kaiser-Myer-Olkin örneklem uygunluk ölçüsü de 0.60’tan büyük çıkmışsa o zaman
Regresyon analizi bir ölçüt değişkenle iki ya da daha çok kestirici(tahmin edici)
değişken kombinasyonu arasındaki ilişkiyi ortaya koyan ilişkisel bir istatistiksel
tekniktir. Bu tekniğin ilişkisel, nedensel karşılaştırma ve deneysel araştırma
verilerinin analizinde kullanılabilir olması, onu uygulanabilirliğini artırmaktadır.
Regresyon analizinin temelinde ilişkisel analiz bulunmaktadır. Deneklerin bazı ya da
tüm bağımsız değişkenlerdeki ölçümlerin her bağımlı değişkendeki ölçümleri
kestirmek üzere kullanılması bu tekniğin amacıdır280.
Araştırmada kullanılan çoklu doğrusal regresyon analizi bağımlı değişkenle ilişkili
olan iki ya da daha fazla bağımsız değişkene dayalı olarak, bağımlı değişkenin
tahmin edilmesine yönelik bir analiz türüdür. Çoklu regresyon analizi, bağımsız
değişkenler tarafından bağımlı değişkende açıklanan toplam varyansın
yorumlanmasına, açıklanan varyansın istatistiksel anlamlılığına, bağımsız
değişkenlerin istatistiksel olarak anlamlılığına ve bağımsız değişkenlerle bağımlı
değişken arasındaki ilişkinin yönüne yorum yapma olanağı verir281.
Çoklu regresyon katsayısı (R) bağımlı değişkenle bağımsız değişkenler arasındaki
kombinasyonu gösterir. Regresyona giren her bağımsız değişken R’yi bir miktar
yükseltir. Sonuçta R, bağımlı değişkenle bağımsız değişkenler kombinasyonu
arasındaki en iyi kestirimi temsil eder. R’nin değeri 0.00 ile 1.00 arasında değişir;
ancak negatif değerler mümkün değildir. R ne denli yüksekse tahmin gücü o denli
artar.
Analizde R’nin karesine, kararlaştırıcı katsayı denir ve bağımsız değişken ya da
değişkenler kombinasyonunun bağımlı değişkende yol açtığı varyansın miktarını
280 Ali Balcı, (1997) Sosyal Bilimlerde Araştırma, Yöntem Teknik ve İlkeler, Ankara Üniv. Eğitim Bilimler Fak. Yay. , Ankara. ss.289-291 281 Şener Büyüköztürk, a.g.e., s.98
165
ifade eder. Çünkü regresyon analizinde bu kararlaştırıcı katsayı olan R²’ler
birikimlidir ve ilk bağımsız değişkenin R²’sine diğer bağımsız değişkenlerinki ilave
edilir 282.
Gerçekleştirilen çoklu regresyon analizinde, esas olarak polislerin kişilik
özelliklerinin iş başarılarına etkilerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Bu çoklu
regresyon analizinde, bağımlı değişken iş performansı, bağımsız değişkenler ise
kişilik özellikleri olarak alınmıştır. Bağımsız değişkenlerin bağımlı değişkene
etkileri, (p=0,01) anlamlılık düzeyinde test edilmiştir.
Yapılan analizler sonucunda elde edilen bulgular ve yapılan yorum ve
değerlendirmeler, aşağıdaki kısımda verilmiştir.
4. BULGULAR VE DEĞERLENDİRME
Araştırma sonucu elde edilen bulgular bu kısımda tablolar yardımıyla açıklanarak
çıkarılan sonuçlar sıralanmıştır ve elde edilen bulgular değerlendirmiştir.
Bu bölümde, öncelikle araştırmada kullanılan ölçeklerin güvenilirlik analizleri
bulguları verilmiştir. Sonra, katılımcıların demografik özellikleri, kişilik özellikleri,
iş başarıları vb.ne ilişkin frekans, yüzde, ortalama, standart sapma vb. veriler
hesaplanarak tanımlayıcı istatistikler olarak sunulmuştur. Daha sonra, branş eğitimi
alan ve almayan polislerin hangi kişilik özelliklerine sahip olduğu ve temel kişilik
özelliklerinin iş başarıları arasındaki ilişki ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Ayrıca
kişilik özelliklerinin ve iş başarısı faktörlerinin kendi aralarında ilişkiler analiz
edilmiştir. Son olarak, kişilik özelliklerinin iş başarısına etkisini açıklamak için
regresyon analizleri sunulmuştur ve belirlenen hipotezler test edilmiştir.
282 Ali Balcı, a.g.e., s. 292
166
4.1. Güvenilirlik Analizleri
Araştırmada yararlanılan kişilik envanteri ve başarı değerlendirme ile ilgili ölçeklerin
güvenilirlik analizlerine ilişkin bulgular aşağıda verilmiştir.
4.1.1. Kişilik Envanterinin Güvenilirlik Analizleri
Araştırmada kullanılan IPIP-NEO Kişilik Envanterin güvenilirlik analizleri verilerin
değerlendirilmesine başlamadan önce yapılmıştır. Envanterdeki bütün soruların
birbirleriyle tutarlılığını ortaya koyan güvenilirlik analizi ile, ölçülmek istenen
hususu eşit olarak paylaşmayan değişkenleri belirlemek ve bu değişkenleri analiz dışı
bırakarak ölçeğin iç tutarlılığını artırmak amaçlanmıştır. Araştırmada kullanılan 120
soruluk envanterin güvenilirlik analizi alfa yöntemi ile yapılmıştır. Güvenilirlik
analizine ilişkin veriler aşağıdaki tablolarda gösterilmiştir.
Tablo 3.1 IPIP-NEO Kişilik Envanterin Güvenirlilik Katsayısı
Hiçbir değişken/soru azaltılmasına gidilmeden 120 soru için elde edilen güvenirlilik
istatistiklerinde standardize edilmiş maddelerin Cronbach Alfa değeri=0,715 olarak
bulunmuştur. Elde edilen envanter puanları arasındaki iç tutarlılığı yansıtan cronbach
alfa katsayısının 0,70 ve daha yüksek olan ölçekler güvenilir olarak kabul
edildiğinden araştırmada kullanılan kişilik envanterin güvenilirliği yeterli
düzeydedir.
IPIP-NEO Kişilik Envanterin içindeki 120 soru beş adet 24’er soru grupları olarak
beş temel kişilik özelliğini yansıtmaktadır. Yani her kişilik özelliği, 24’er sorudan
oluşan alt ölçeklerle değerlenmektedir. Envanterin bütün olarak güvenilir olduğunu
gösteren cronbach alpha değeri (0,71) yanında, zorunlu olmamakla beraber, beş
,715 120
Cronbach Alfa Madde Sayısı
167
temel kişilik özelliği için ayrı ayrı güvenirlilik istatistiklerinde standardize edilmiş
maddelerin cronbach alfa değerini hesaplamak mümkündür. Bu görüşten hareketle,
duygusal dengesizlik, dışa dönüklük, açıklık, uyumluluk ve sorumluluk özelliklerine
ilişkin alt ölçeklerin güvenilirlik katsayıları (cronbach alfa) değerleri de
hesaplanmıştır. Alt boyutlara ilişkin güvenilirlik analizi sunçları aşağıda verilmiştir.
Duygusal dengesizlik özelliğinin yansıtan 24 soru için elde edilen güvenirlilik
istatistiklerinde standardize edilmiş maddelerin cronbach alfa değeri=0,743 olarak
bulunmuştur. Duygusal dengesizlik özelliği için güvenilirliği için yeterli
görülmektedir.
Dışa dönüklük özelliğinin yansıtan 24 soru için elde edilen güvenirlilik
istatistiklerinde standardize edilmiş maddelerin cronbach alfa değeri=0,686 olarak
bulunmuştur. Dışa dönüklük için hesaplanan güvenirlilik katsayısının test puanlarının
güvenilirliği için yeterli görülmektedir.
Açıklık özelliğinin yansıtan 24 soru için elde edilen güvenirlilik istatistiklerinde
standardize edilmiş maddelerin cronbach alfa değeri=0,459 olarak bulunmuştur.
Açıklık özelliği için hesaplanan güvenirlilik katsayısının test puanlarının
güvenilirliği için düşük düzeyde yeterli görülmektedir
Uyumluluk özelliğinin yansıtan 24 soru için elde edilen güvenirlilik istatistiklerinde
standardize edilmiş maddelerin Cronbach Alfa değeri=0,560 olarak bulunmuştur.
Uyumluluk özelliği için hesaplanan güvenirlilik katsayısının test puanlarının
güvenilirliği için düşük düzeyde yeterli görülmektedir
Sorumluluk özelliğinin yansıtan 24 soru için elde edilen güvenirlilik istatistiklerinde
standardize edilmiş maddelerin Cronbach Alfa değeri=0,747 olarak bulunmuştur.
Uyumluluk özelliği için hesaplanan güvenirlilik katsayısının test puanlarının
güvenilirliği için yeterli görülmektedir
168
4.1.1.1. Kişilik Envanterinin Faktör Analizi
Birbirleriyle ilişkili veri yapılarını birbirinden bağımsız ve daha az sayıda yeni veri
yapılarına dönüştürmek, bir oluşumu belirlemek, nedeni açıkladıkları varsayılan
değişkenleri gruplayarak ortak faktörleri ortaya koymak, bir oluşumu etkileyen
değişkeleri gruplamak, majör ve minör faktörleri tanımlamak amacıyla IPIP-NEO
Kişilik Envanterinin faktör analizi yapılmıştır. Araştırmacı tarafından yararlanılan
120 soruluk envanterin soruları bağımsız değişken olarak kabul edilmiştir.
IPIP-NEO Kişilik Envanterinin temel boyutları dikkate alınarak bu boyutları
ölçemeye yönelik olarak ifadeler değiştirilmeden envanter hazırlanmıştır. Kişiliği
ölçmeye yönelik hazırlanan çeşitli envanterlerde farklı isimlerle dahi olsa beş temel
kişilik özelliğinin yer aldığı tespit edilmiştir. Bahsedilen 120 soru faktör analizine
tabi tutularak hangi temel faktörler altında kümeleneceği belirlenmiştir. Güvenilirlik
analizinde soru atılmadığından tüm sorular faktör analizine tabi tutulmuş ve soruların
Varimax kriterlerine göre 5 temel faktöre ayrıldığı görülmüştür. Buna ilişkin veriler
Tablo 3.2 ’de sunulmuştur.
Faktör analizi sonucunda her bir özellik altında ortaya çıkan alt faktörler belirlenmiş
ve bu alt faktörlerde yer alan ifadeler incelenerek faktör isimleri ve tanımları
yapılmıştır. Faktör analizinde temel bileşenler yöntemi kullanılmıştır. Her bir temel
özellik altında altı alt boyut ve her bir alt boyutta dört ifade belirlenmiştir. Böylece
nihai envanterde 120 ifade yer almıştır.
169
Tablo 3.2 Temel Kişilik Özelliklerinin Faktör Dağılımları
TEMEL KİŞİLİK
ÖZELLİKLERİ
DUYGUSAL
DENGESİZLİK
Strese Yenilme 0,732
Depresyon 0,707
Sosyal Kaygı 0.646
Kaygı 0.593
Kızgınlık 0.591
Kontrolsüz Davranma 0.487
DIŞA
DÖNÜKLÜK
Baskınlık 0.693
Heyecan Arama 0.688
Sosyallik 0.619
Sıcakkanlılık 0.528
Neşelilik 0.511
Hareketlilik 0.458
AÇIKLIK
Hayal Gücü 0.705
Açık Görüşlülük 0.570
Estetik Eğilim 0.546
Zihinsel Merak 0.493
Duygusal Eğilim 0.490
Deneyime Açıklık 0.436
UYUMLULUK
Yardımseverlik 0.738
Uyum 0.679
Yumuşak Kalplilik 0.677
Alçakgönüllülük 0.498
Başkalarına Güven 0.489
Açık Sözlülük 0.482
SORUMLULUK
Göreve Bağlılık 0.779
Düzenlilik 0.712
Öz Disiplin 0.708
Ayrıntılı Düşünme 0.685
Başarı Odaklılık 0.420
Beceriklilik 0.405
170
Tablo 3.2 incelendiğinde ise, temel kişilik özelliklerinin ve alt faktörlerin dağılım
değerlerinin 0.405 ve üzerinde olduğu görülmektedir. Kişilik özelliklerinin temel ve
alt faktörleri belirlendikten sonra bunlar arasındaki ilişkilere yönelik analizler
Savaşır, I. (1981)Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envaneri-El Kitabı, Sevinç Matbaası, Ankara. ss.1-15
Savaşır I, Çulha M (1996) Development of the MMPI-2 in Turkey. International
Adaptation of the MMPI-2, JN Butcher (Ed), Minnesota, University of Minnesota
Press, ss. 448-460.
Schuler, R.S. Mathis.R.L. (1988), Personel and Human Resource Management,
New York: West Publishing Company, New York. ss.209-239.
236
Schultz, C. (1984), “Saving Millions Through Judicious Selection of Employees”,
Public Personel Management Journal, Vol. 13 No. 4, ss. 409-15.
Seibert, S.E. and Kraimer, M.L. (2001), “The Five FactorModel of Personality and
Career Success”, Journal of Vocational Behavior, Vol. 58, ss. 1-21.
Selengil, T.S. (2004). “Motivasyon Yönelimleri ve Rol Uyumsuzluğu Değişenlerinin
Kişilik ile İş Performansı Arasındaki İlişki Üzerindeki Etkileri” Yayınlanmamış
Doktora tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul. ss.45-90
Sherman, L. (1978), Scandal and Reform: Controlling Police Corruption,
University of California Press, Berkeley, CA.pp. ss.134-179.
Sherman, L. (1980), “Causes of Police Behavior: The Current State of Quantitative
Research”, Journal of Research in Crime and Delinquency, Vol. 17 No. 1, ss. 69-
100.
Slavin, R.E. (1986), “Best-evidence Synthesis: An Alternative to Meta-analytic and
Traditional Reviews”, Educational Researcher, Vol. 15 No. 9, ss. 5-11.
Sokulu, F. (1986) Polis: Toplumsal Bir Örgüt Olarak Gelişmesi, Polis Alt-
kültürü ve İnsan Hakları, Bilgiç Matbaası, İstanbul, ss-67-70
Somer, O, Korkmaz M.,ve Tatar, A. (2004) Kuramdan Uygulamaya Beş Faktör
Kişilik Modeli ve Beş Faktör Kişilik Envanteri (5FKE), Ege Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi yayınları, İzmir. ss.135-146,
Somer, O. & Goldberg, L.R. (1999). The structure of Turkish trait descriptive
adjective. Journal of Personality and Social Pscyhology, 76(3), ss.421-450.
237
Sonnentag, S. & Frese, M. (2002). Performance Concepts and Performance
Theory. In S. Sonnentag (Ed.) Psychological Management of Individual
Performance (p.4-25). John Wiley & Sons,Ltd. , ss.7-18.
Soyer, S., (1996), Endüstri Sosyolojisine Giriş , Saray Medikal Yayýncýlýk, İzmir,
ss. 45-48
Spreitzer, G. M., Kizilos, M. A. ve Nason, S. W. (1997), “A Dimensional Analysis
Of The Relationship Between Psychological Empowerment and Effectiveness,
Satisfaction, and Strain”, Journal of Management, Vol:23, No:5, 679-704.
Stanton, N., Matthews, G., (1995), “Twenty OneTraits of Personality an Alternative
Solution for The OccupationalPersonality Questionnaire”, Journal Of Management
Development, Vol.14, No. 7, ss.4-15.
Stevens, C. D., (2001), “Selecting Employees for Fit: Personality and Preferred
Managerial Style”, Journal of Managerial Issues, Vol.13, Issue 4, pp.27-35.
Şahin, N. (1998), Stresle başa çıkma, Türk Psikologlar Derneği Yay. No:2, Ankara.
s.19-58.
Şencan, H. (2005) Güvenililirlik ve Geçerlilik, Seçkin yay. Ankara.ss.249-309
Tate, H. (1999), “Pre-academy Training Has Long Term Results”, Law and Order,
Vol. 47 No. 6, ss. 79-82.
Telimen, O. (1978), “Motivasyon Teorileri İçinde Başarma Güdüsünün Yeri ve
Önemi”., Eskişehir İktisadi ve Ticari Bilimler Dergisi. 1.4. s.31
Tett, R. P. & Burnett, D.D. (2003). “A personality Trait-based Interactionist Model
of Job Performance”. Journal of Applied Psychology, 88(3), ss.500-517.
238
Tınar, M.Y. (1999), “Çalışma Yaşamı ve Kişilik”. Mercek Dergisi, , Mess Yayınları,
Sayı 14,
Tınaz, P. (2000), “Çalışma Yaşamında Motivasyon Kuramları”, Mercek Dergisi,
Mess Yayınları, Sayı:19, s.29
Tokar, D.M., Fısher, A.R., Snell, A. F., (1999),“Efficient Assessment of the Five
Factor Model of Personality: StructuralValidity Analyses of the NEO Five Factor
Inventory (Form S)”, Measurement & Evaluation in Counseling & Development,
Vol.32, Issue.1
Topp, B.W. and Kardash, C.A. (1986), “Personality, Achievement, and Attrition:
Validation in a Multiple-jurisdiction Police Academy”, Journal of Police Science
and Administration, Vol. 14 No. 3, ss. 234-41.
Ülgen, H. Ve Mirze, K. (2004) İşletmelerde Stratejik Yönetim, Literatür Yay.
İstanbul, s.83
Ünsal, P. ve Türetgen, İ.Ö. (2005), “Bir İş doyumu Ölçeği Geliştirme Çalışması”,
Yönetim, Yıl. 16, Sayı.51, ss.43-55
Vernoy, J. and Vernoy, M., (1994), Psychology in Action, Third Ed. John Wiley &
Sons, USA. ss.97-135.
Vroom, V.H., (1964). Work and Motivation, John Wiley and Sons, New York ss.105-159 Vroom, V.H. ve Jago, A.G. (1974), “Desicion-making as a Social Process:
Normative and Descriptive Model of Leader Behavior”, Decision Sciences, vol.5
ss.734-769
239
Waite, Linda J., & Berryman, Sue E. (1985). Women in nontraditional
occupations: Choice and turnover. Santa Monica CA: RAND. s.155
Weisheit, R.A., Falcone, D. and Wells, L.E. (1999), Crime and Police in Rural and
Small-Town America, Waveland Press, Prospect Heights, IL.ss.288-297.
Winters, C.A. (1992), “Socio-economic Status, Test Bias and the selection of
Police”, The Police Journal, Vol. 15 No. 2, ss. 125-35.
Yener H. (2007) “Personel Performansına Etki Eden Faktörlerin Yapısal Eşitlik
Modeli (Yem) le İncelenmesi ve Bir Uygulama” Yayınlanmamış doktora tezi, Gazi
Ünv. Fen Bil.Ens., Ankara ss.3-49
Yüksel, İ. (2005), “İletişimin İş Tatmini Üzerindeki Etkileri: Bir İşletmede Yapılan
Görgül Çalışma”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 6 (2), ss.291-306.
www.baltas-baltas.com/kaynakdergiyazi
http://www.personal.psu.edu/%7Ej5j/IPIP/
http://www.personalityresearch.org/bigfive.html
www.personalityresearch.org/papers/fehri
240
EKLER
EK-1: IPIP-NEO KİŞİLİK ENVANTERİ
1. Çevresindeki konular hakkında endişe etmek
2. Kolay arkadaşlık kurmak
3. Canlı bir hayal gücüne sahip olmak
4. Başkalarına güvenmek
5. Görevleri başarı ile tamamlamak
6. Kolayca sinirlenmek
7. Büyük kutlamaları (partileri ) sevmek
8. Sanatın önemine inanmak
9. Vergilerinde sahtekarlık yapmamak
10. Talimat vermeyi sevmek
11. Genelde kendini rahat hissetmek
12. Faaliyete geçmek (take charge)
13. Duyguları güçlü şekilde yaşamak
14. İnsanları hoş karşılamak (feel welcome)
15. Kurallara uymaya çalışmak
16. Kolayca gözü korkmak, yılmak
17. Her zaman meşgul olmak
18. Çeşitliliği rutine tercih etmek
19. Kolayca tatmin olmak
20. Hedeflerden şaşmamak
21. Gereğinden fazla yemek yemek
22. Heyecanı sevmek
23. Karmaşık problemleri çözmeyi sevmek
24. İlginin merkezinde olmaktan hoşlanmamak
25. Günlük işleri doğru biçimde yapmaya özen göstermek
26. Kolayca paniklemek
27. Çevresine neşe yaymak
28. Liberal adaylara oy verme eğilimi
29. Evsizlere acıma – şefkat duymak
30. Hata yapmaktan kaçınmak
31. En kötüsünden korkmak
32. Çabuk hazırlanan (warm up quickly)
33. Çılgın hayaller kurmaktan hoşlanma
34. Diğerlerinin iyi niyetli olduğuna inanma
35. Yaptığı işte usta olmaya çalışma
36. Kolayca sinirlenme
37. Kutlamalarda çok farklı insanlarla konuşmaktan hoşlanma
38. Müzik dinlemekten hoşlanma
39. Kurallara bağlı olmak
40. Temizlik ve düzenden hoşlanma
241
41. Kendi varlığından (görünümünden) hoşlanmama
42. Başkalarını komuta etmeye çalışma
43. Başkalarının duygularını hissetmek
44. Başkalarının duygularını sezmek
45. Sözlerinin eri olmak
46. Yanlış şeyi yaptığından korkmak
47. Sürekli bir takım işlerle meşgul olmak
48. Yeni yerleri ziyaret etmekten hoşlanmak
49. Önü kesildiğinde zorlanmak
50. Çok çalışmak
51. Bazı yaptığı şeylerin nedenini bilememek
52. Macera aramak
53. Zorlayıcı konuları okumaktan hoşlanmak
54. Kendisi hakkında konuşmaktan hoşlanmamak
55. Her zaman hazır ve nazır olmak
56. Olaylardan kolayca bunalmak
57. Çok eğlence yaşamak
58. Kesin bir doğru ve yanlış olduğuna inanmamak
59. Kendisinden daha kötü durumda olanlara acımak, şefkat duymak
60. Konuşurken kelimelerini özenle seçmek
61. Çevresindeki pek çok şeyden korkmak
62. İnsanlarla birlikteyken kendini rahat hissetmek
63. Hayal kurmaktan hoşlanmak
64. İnsanların söylediklerine güvenmek
65. Görevleri pürüzsüzce halletmeye gayret etmek
66. Kolayca üzülen
67. Bir grubun parçası olmaktan hoşlanma
68. Başkalarının dikkat etmeyeceği güzellikleri görebilme
69. İlerlemek için dalkavukluk yapma
70. Her şeyin doğru düzgün olmasını isteme
71. Melankolik bir halde olma
72. İşlerin yapılış biçimi ile ilgili başkaları ile tartışma
73. Hedefleri konusunda tutkulu
74. Başkalarına yardım etmekten hoşlanan
75. Faturalarını zamanında ödeyen
76. Başkalarına ulaşmada güçlük çeken
77. Boş zamanlarında pek çok farklı iş yapan
78. Pek çok konuya ilgisi olan
79. Başkalarının iteklediği bir gibi görünmekten nefret etmek
80. Planları faaliyetlere dönüştürmek
81. Sonradan pişmanlık duyacağı işler yapmak
82. Faaliyeti sevmek
83. Geniş bir kelime haznesi olmak
84. Kendini ortalama bir insan olarak değerlendirmek
85. Görevlere doğru şekilde başlamak
86. Olaylarla başa çıkmada yetersiz olduğunu hissetmek
242
87. Eğlenceyi çocuk kadar sevmek
88. Suçluların cezadan çok yardıma ihtiyaçları olduğunu düşünmek
89. İşbirliğine rekabetten daha fazla değer vermek
90. Hedeflerine bağlı kalmak
91. Kolayca stres yaşayan
92. Başkalarıyla kolayca anlaşmak
93. Düşünceler içinde kaybolmaktan hoşlanan
94. İnsanların temelde ahlaklı olduğunu düşünen
95. Yerinden emin olan
96. Genellikle kötü bir ruh halinde olan
97. Yaptığım işlere diğerlerini de katmak
98. Çiçekleri sevmek
99. Kendi çıkarları için başkalarından yararlanmak
100. Talimatı ve kuralları seven
101. Kendi hakkında alçakgönüllü bir kanaati olan
102. Başkalarını etkilemek isteyen
103. Kendisini ve yaşamını incelemekten hoşlanan
104. Başkaları ile ilgili olarak endişelenen
105. Gerçekleri söyleyen
106. İlgiyi kendisine çekmekten korkan
107. Aynı zanda pek çok konuyla birden ilgilenen
108. Yeni şeylere başlamayı seven
109. Keskin bir dili olan
110. Görevlere kalpten sarılan
111. Bir konuya kendini fazla kaptırmak
112. Geniş bir kalabalığın parçası olmaktan hoşlanmak
113. Bir çok bilgiyi kolayca idare etmek
114. Kendi borusunu nadiren çalmak (sözünü geçirememek)
115. İşi bir an önce tamamlamak
116. Zihnini kolayca düzenleyemeyen
117. Hayata gülümseyen
118. Tek bir dine inanan
119. Başkalarının kederlerinden acı çeken
120. Fazla düşünmeden olayların içine dalan
243
EK-2: AMİR BAŞARI DEĞERLENDİRME ÖLÇEĞİ
İŞ BAŞARISI DEĞERLENDİRME ÖLÇEĞİ-Amir ADI SOYADI:
CİNSİYETİ:
TARİH:./../2008
ÇALIŞTIĞI YER:
AYNI YERDE ÇALIŞMA SÜRESİ:
GÖREVİ:
SON 6 AYDAKİ SUÇ SAYISI:
POLİSİN İŞLE İLGİLİ TUTUMU (Yuvarlak içine alın)
1- Çok istekli ve olumlu
2- Bazen olumlu ve istekli
3-Bazen olumsuz ve çıkarcı
4-Çok olumsuz ve çıkarcı
YÖNERGE:Son 12 ayda polisin işteki başarısını değerlendiriniz. Her satırdaki cümlelerin başındaki kutucukların sadece birini işaretleyiniz.
İŞ ÖĞELERİ
1(Yüksk performans)
2(Ortalama Üstü)
3(Orta)
4(Ortalama Altı)
5(Düşük Performans)
MESLEK BİLGİSİ
İş bilgisi tamdır.
İş bilgisi fazlasıyla yeterlidir.
İş bilgisi yeterlidir.
İş bilgisi yetersizdir.
Sürekli yönlendirilmeye ihtiyacı vardır.
İŞ KALİTESİ
Her zaman temiz, düzgün ve eksiksizdir.
Dikkatlidir, nadiren düzeltmek gerekir.
İşinin kalitesi yeterli düzeydedir.
Genellikle dikkatsizdir, kontrolü gereklidir.
Yetersiz ve dikkatsizdir.
İŞBİRLİĞİ
Çok istekli ve işbirliğinde başarılıdır.
Genellikle naziktir, başkalarının sorununu çözmeye yardımcı olur.
Yeterince iyidir, nadiren gönüllüdür.
İşbirliğini kendisinden istemek gereklidir.
İşbirliğinde sorun çıkarma eğilimi vardır.
SORUMLULUK
Tüm sorumluluğu kabullenir, acil durumları farkeder.
İş sorumluluğunu bilinçli tamamlamaya çalışır.
Sorumluluğu kabullenir ama sorumluk için çaba harcamaz.
Belirlenmiş bazı görevleri gönülsüz yapar.
Aykırıdır, ve sorumluluktan kaçınır.
GİRİŞİMCİLİK
Kendiliğinden işe başlar, pratik öneriler sunar.
Belirli işleri gönüllülükle yapar, yeni göreve hazırdır.
Teşvike gerek kalmadan düzenli çalışır.
Başkalarına dayanır, işe başlatılmaya gerek duyar.
Genellikle tam olarak ne yapacağı söylenmelidir.
İŞ NİCELİĞİ
Genellikle yüksek verimliliğini sürdürür.
Genellikle beklenenden fazlasını yapar.
İşinde yeterli miktarda verimlidir.
İşinde yavaşlama eğilimindedir.
İşe katılımda yetersizdir.
BAĞLILIK
Örgütun yararını kendi yararı yerine koyar.
Dakiktir ve boşa zaman harcamaz.
Genellikle gerektiğinde işe gelir.
Bazı suistimalleri vardır ve arasıra uyarılmalıdır.
İşe devamda devamlı süistimalleri vardır.
HALKLA İLİŞKİLER
Toplumsal duyarlılığı anlar, sorunları saygılı ve etkin ele alır.
Öfkeli insanları yumuşak biçimde ele alır.
Bazen insanlar ulaşmak ihtiyacı duyduklarında onlara izin verir.
İnsanları idare etmesi beklenmez.
Sorun çıkaran insanlarla tartışır.
MUHAKEME
Hızlı düşünür ve işin mantığını kavrar.
Akıl yürütmesi genellikle mantıklıdır.
Oldukça güvenilir birisidir.
Mantıksızlığa eğilimi vardır.
Zayıftır ve güvenilmez birisidir.
244
EK-3: MEMUR BAŞARI DEĞERLENDİRME ÖLÇEĞİ
POLİS İŞ PERFORMANS ÖLÇEĞİ-Memur ADI SOYADI:
CİNSİYETİ:
TARİH:./../2008
ÇALIŞTIĞI YER:
AYNI YERDE ÇALIŞMA SÜRESİ:
GÖREVİ:
SON 6 AY DİSİPLİN SUÇ SAYISI:
İŞİNİZLE İLGİLİ TUTUMUNUZ (Yuvarlak içine alın)
1- Çok istekli ve olumlu
2- Bazen olumlu ve istekli
3- Bazen olumsuz ve çıkarcı
4-Çok olumsuz ve çıkarcı
YÖNERGE:Son 12 ayda kendinizin işteki başarınızı değerlendiriniz. Her satırdaki cümlelerin başındaki kutucukların sadece birini işaretleyiniz.
İŞ ÖĞELERİ
1(Yüksek performans)
2(Ortalama Üstü)
3(Orta)
4(Ortalama Altı)
5(Düşük Performans)
MESLEK BİLGİSİ
İş bilgim tamdır.
İş bilgim fazlasıyla yeterlidir.
İş bilgim yeterlidir.
İş bilgim yetersizdir.
Sürekli yönlendirilmeye ihtiyacım vardır.
İŞ KALİTESİ
Her zaman temiz, düzgün ve eksiksizim.
Dikkatliyim, nadiren uyarılmam gerekir.
İşimin kalitesi yeterli düzeydedir.
Genellikle dikkatsizim, kontrol gereklidir.
Yetersizim ve dikkatsizim.
İŞBİRLİĞİ
Çok istekli ve işbirliğinde başarılıyım.
Genellikle naziğim, başkalarının sorununu çözmeye çalışırım.
Yeterince iyiyim, nadiren gönüllü olurum.
Benden istenmeden işbirliğine girmem.
İşbirliğinde genellikle sorun çıkarırım.
SORUMLULUK
Tüm sorumluluğu kabullenirim, acil durumları farkederim.
İş sorumluluğunu bilinçli tamamlamaya çalışırım.
Sorumluluğu kabullenirim ama sorumluluğa çaba harcamam.
Belirlenmiş bazı görevleri gönülsüz yaparım.
Aykırıyım, ve sorumluluktan kaçınırım.
GİRİŞİMCİLİK
Kendiliğimden işe başlarım, pratik öneriler sunarım.
Belirli işleri gönüllülükle yaparım, yeni göreve hazır olurum.
Teşvike gerek kalmadan düzenli çalışırım.
Başkalarına dayanırım, işe başlatılmaya gerek duyarım.
Genellikle tam olarak ne yapacağım bana söylenmelidir.
İŞ NİCELİĞİ
Genellikle işte yüksek verimliliği sürdürürüm.
Genellikle beklenenden fazlasını yaparım.
İşimde yeterli miktarda verimli çalışırım.
İşimde yavaşlama eğilimindeyim.
İşe katılımım yetersizdir.
BAĞLILIK
Örgütün yararını kendi yararımın yerine koyarım.
Dakiğim ve boşa zaman harcamam.
Genellikle gerektiğinde işe gelirim.
Bazı suistimallerim vardır ve arasıra amirlerim uyarır.
İşe devamda sürekli süistimallerim olmuştur.
HALKLA İLİŞKİLER
Toplumsal duyarlılığı anlar, sorunları saygılı ve etkin ele alırım.
Öfkeli insanları yumuşak biçimde ele alırım.
Bazen insanlar bana ulaşmak isterse onlara izin veririm.