Page 1
T.C.SAĞLIK BAKANLIĞI
HAYDARPAŞA NUMUNEEĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
2. GÖZ KLİNİĞİŞEF: Prof. Dr. SUPHİ ACAR
PENETRAN KERATOPLASTİ ÖNCESİNDE VE SONRASINDA
DONÖR KORNEA ENDOTELİNE ETKİ EDEN FAKTÖRLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
(UZMANLIK TEZİ)
Dr. Tansu GÖNEN
İstanbul-2004
1
Page 2
ÖNSÖZ
Tıp fakültesi eğitimim sonrası en büyük hayalim olan “Göz Hastalıkları İhtisasımın”
Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2. Göz Kliniğindeki devamı boyunca
desteğini her zaman hissettiğimiz, örnek insan, örnek hoca değerli şefimiz Prof. Dr. Suphi
Acar’a saygı ve teşekkürleri bir borç bilirim.
Yalnızca tezimin hazırlanmasında değil, asistanlık eğitimimin her aşamasında ilgisini
esirgemeyen, akademik yönüyle ufkumuzu genişleten Başasistanımız Op. Dr. C. Banu
Coşar’a, ayrıca eğitimim esnasında değerli katkılarından dolayı Op. Dr. Salih Bozkurt ve Op.
Dr. Şahin Sevim’e sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Kliniğimiz sorumlu hemşiresi kıymetli ablamız Selma Timuçin başta olmak üzere
diğer tüm değerli hemşire ve personel arkadaşlara, tezimin hazırlanmasında yardımlarını
unutamayacağım Lale ve Nurşen Hanım’a teşekkür ederim.
Eğitim hayatım boyunca her zaman yanımda olan aileme ve en büyük desteğim
sevgili eşim Aysun’a minnetlerimi sunarım.
Saygılarımla.
2
Page 3
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ………………………………………… 1
GENEL BİLGİLER………………………….. 3
GEREÇ VE YÖNTEM………………………. 32
BULGULAR…………………………….…… 36
TARTIŞMA………………………………….. 44
SONUÇLAR…………………………………. 49
ÖZET…………………………………………. 51
KAYNAKLAR……………………………..... 53
3
Page 4
GİRİŞ
Kornea endoteli, korneanın şeffaflığının sağlanması ve sürdürülmesinde önemli bir
rol oynamaktadır (1,2). Bunu kornea endotelinin bariyer fonksiyonu ve aktif sıvı pompası
sağlar (3). Speküler mikroskop, keşfi ve klinik uygulamaya girişinden beri endotel hücre
yoğunluğu ve kornea endotelinin fonksiyonel durumunun ölçümüne hizmet etmektedir (4).
Kornea, endotel sayısı açısından büyük bir fonksiyonel rezerve sahiptir ancak hücre
sayısı belli bir sınırın altına indiğinde endotel yeterli fonksiyon göremeyecek ve bu durum
kornea opasifikasyonu ile sonuçlanacaktır (1,5).
Penetran keratoplasti, sağlıklı bir donör kornea endoteli varlığında yapılan en sık ve
en başarılı doku nakil yöntemidir (6). Penetran keratoplasti sonrası endotelin speküler
mikroskopik incelenmesinde, hücre yoğunluğunun cerrahi sonrası 1. yılda hızlı bir şekilde
azaldığı bildirilmiştir (7-11). Cerrahiyi takip eden 3-4 yıllık dönemde hücre kaybı ve
morfolojik değişikliklerin devam ettiği rapor edilmiştir (12,13). Penetran keratoplasti sonrası
dekompansasyon için kesin bir limit olmamakla birlikte (11), greftte şeffaflığın devamı için
gereken minumum endotelyal hücre yoğunluğu 400-700 hücre/mm²’dir (14). Normal şartlar
altında erişkin bir insan korneasında endotelyal hücrelerin kayıp oranı yılda % 0.6’dır (15).
Göz içi cerrahisi sonrası bu kayıp oranı artmaktadır (16,17). Örneğin katarakt ekstraksiyonu
sonrası 10 yıl boyunca endotelyal hücre kaybı oranı yıllık % 2.5’dir (18).
Erişkin korneada genellikle mitotik aktivite yoktur; endotelyal hasar oluşumu
sonrasında sağlıklı hücreler hasarlı alana ilerleyerek onarımı gerçekleştirirler (19).
4
Page 5
Çalışmamızda, penetran keratoplasti cerrahisi sonrasında; donörün ölümü ve
korneanın alımı arasında geçen süre, korneanın alımı ve nakli arasındaki saklama süresi ile
donör ve alıcı yaşlarının greft endoteli ve kornea kalınlığı üstüne olan etkilerini araştırdık.
5
Page 6
GENEL BİLGİLER
Kornea Endotelinin Hücresel Anatomisi: Endotel olarak bilinen hücrelerin
oluşturduğu tabaka korneanın arka yüzünü örtmektedir. Bu hücre tabakası çoğunluğu
hegzagonal olan düzenli olarak yerleşmiş poligonal hücrelerden oluşur. Genellikle insan
korneal endotel hücre yoğunluğu yaş ile azalmaktadır.
Endotelyal hücreler büyük bir nükleus içerir; bu nükleus hücrenin önemli bir kısmını
oluşturur. Ayrıca hücreler çok sayıda mitokondri, endoplazmik retikulum ve golgi aygıtı
içerir. Bu organellerin varlığı taşıma, sentez ve salgı fonksiyonu olan, metabolik olarak aktif
bir hücre için tipiktir.
Endotelyal hücreler birbirleriyle sıkı birleşme (tight-junction) ve delikli birleşmeler
(gap-junctionlar) ile bağlantılıdır. Apikal sıkı birleşme kompleksi makula okludens ve zonula
okludensden oluşur; hücreleri tam olarak sarmazlar. Bunun sonucunda hümör aköz ve stroma
arasında sızdıran bir bariyer meydana gelmiştir.
Delikli birleşmeler çok sayıdadır ve hücrelerin lateral membranında yer alırlar. Bir
kısmı da apikolateral membranda bulunabilir. Delikli birleşmeler bariyer fonksiyonuna
katkıları yoktur; görevleri hücreler arası iletişimi sağlamaktır (20).
Endotelyal Morfometri: Hücre büyüklüğünün benzerlik derecesi, hücre
popülasyonunun apikal membranının alanının ölçümü ile saptanır ve değişiklik katsayısı
[“Coefficient of variation”, (CV)] hesaplanır (ortalama hücre alanının standart
sapması/ortalama hücre alanı). Normal endotelde CV değeri yaklaşık 0.25’dir. Bu değerdeki
artış hücre boyutundaki değişkenliği gösterir ve polimegatizm olarak ifade edilir. Yalnızca
hücre yoğunluğunun ölçümü korneal endotelyal stabilitenin ölçümü için yeterli değildir (20).
Korneal endotelyal hücrelerin apikal yüzeyi bir mozaik görünümündedir. Genç ve
sağlıklı kornealarda endotel hücrelerinin % 70-80’i hegzagonaldir. Hegzagonal hücrelerin
6
Page 7
azalıp hücre sayısının artmasıyla beraber hücre kenarlarının 6’dan az veya fazla sayıda olması
pleomorfizm olarak bilinir ve endotelyal stresin bir işareti olabilir. Güncel çalışmalarda
penetran keratoplasti sonrası şeffaf greftlerin 15-33 yıl izlenmesiyle endotelyal hücre sayısının
575-1243 hücre/mm² arasında değiştiği bildirilmiştir. Bourne, Nelson ve Hodge endotelyal
hücre kaybı oranının cerrahi sonrası 3-5 yılda yıllık % 7.8 olduğunu rapor etmiştir (15).
Endotelyal Fizyoloji: Kornea stromasında yer alan proteoglikanların elektriksel
yükü sebebiyle stroma, suyu içine çekme eğilimindedir. Buna rağmen normal durumlarda in
vivo olarak stroma ödemi gelişmez. İki faktör kornea stromasındaki ödemi önleyip stromanın
su içeriğini % 78 seviyesinde tutar. Bunlar, endotelin bariyer ve pompa fonksiyonlarıdır.
Endotel çıkarıldıktan veya metabolik pompa inhibe edildikten sonra in vitro olarak
korneanın ödemlenme oranları karşılaştırılmıştır. Endotel çıkarıldığı zaman kornea
kalınlığının saatte 127 µm arttığı ve bu hücre katının önemli bir bariyer olduğu görülmüştür.
Metabolik pompa inhibe edildiğinde kornea kalınlığı saatte 33 µm artar; bunun su ve iyonların
aköz hümörden stromaya doğru intakt hücre katının sızdırma özelliği olan bariyerden
kaynaklandığı gözlenmiştir. Stromaya doğru olan bu normal sızıntı korneanın vital
fonksiyonlarını sağlar. Çünkü bu sızıntı sayesinde avasküler olan korneanın glukoz ve
aminoasit gibi beslenme ihtiyaçları karşılanmaktadır (20).
Eğer stromadan sıvıyı çıkaracak mekanizma olmasaydı, suyun stroma içine devamlı
hareketi ödeme yol açacak ve korneanın şeffaflığı kaybolacaktı. Normal kornea kalınlığı ve su
içeriğinin sürdürülmesi sıcaklığa bağımlıdır. Kornea soğutulduğu zaman ödemlenir ve
sıcaklık normale getirildiğinde kornea da normal kalınlığına döner. Bu fenomen ısıyla ters
dönme olayı (“temparature reversal”) olarak bilinir. Bu durum soğutucuda beklediği süre
içinde ödemlenen, nakil sonrasında normal kalınlık ve şeffaflığına kavuşan göz bankası
kornealarında gözlenmiştir (20).
Isıyla ters dönme olayı kornea hidrasyonunun sağlanmasının metabolik enerji bağımlı
bir süreç olduğu ve endotel tarafından stromadan aköz hümöre 6-8 ml/saat su taşındığı
7
Page 8
gösterilmiştir. Başlangıçta suyun kornea tarafından aktif olarak taşındığı varsayılmış ve buna
da terminolojik olarak sıvı pompası adı verilmiştir. Günümüzde hücre zarlarının iyonlar,
aminoasitler ve şekerler için taşıyıcılar içerdiği bilinirken, suyu taşıyan aktif bir taşıyıcı
mekanizmanın varlığı bilinmemektedir.
Su aktif transport mekanizmasından ziyade, iyonların aktif transportu sonucu oluşan
gradyentle ozmotik olarak hareket eder. Bu yüzden sıvı pompasından ziyade metabolik pompa
terimi kullanılmalıdır. Normal korneal hidrasyon, kornea endotelinden kaçak ile korneal
şeffaflığı sağlayan aköz hümördeki ozmotik gradyent (bu ozmotik konsantrasyonu sağlayan
major faktör sodyum iyonudur) ile sağlanan iyonların ve sıvının, endotelyal metabolik
pompayla dışarı atılması sonucu oluşan dengeyle sağlanır (20).
Endotelyal İyon Transportu: Korneal endotelyumda çok sayıda iyon transport
sistemi varlığı tanımlanmıştır. Bu mekanizmaların her biri karakterize edilmiş ve endotelyal
metabolik pompanın birleştirilmiş bir modeli haline getirilmiştir. Na-K ATPaz sistemi en iyi
bilinen endotelyal iyon transport sistemidir. Na-K pompası endotelyal hücrenin bazolateral
membranında lokalizedir ve normalde yaklaşık olarak her hücrede bir buçuk milyona yakın
sayıdadır. Na-K ATPaz aktivitesi normal korneal hidrasyonun sağlanmasında hayati önem arz
etmektedir. Bu pompanın oubain ile inhibe edilmesi sodyum transportunu durdurmakta,
korneada ödemlenmeye neden olmakta, ısıyla ters dönme olayını engellemekte ve
transendotelyal potansiyel farkını elimine etmektedir. Endotelyal hücrelerin bazolateral
membranı ayrıca ameliorite duyarlı Na-H pompası içermektedir. Bu pompa sodyumun hücre
içine, hidrojenin hücre dışına hareketine neden olmaktadır (20).
Korneal kalınlığın korunmasında bikorbonat da gereklidir. İrrigasyon
solüsyonlarından bikarbonatın çıkarılması korneada ödemlenmeye ve bikarbonatın stromadan
aköz hümöre net geçişine neden olmaktadır. Hücre içinde varolan su ve hücreler arası
mesafeden gelen karbondioksit, karbonikanhidraz enziminin katalizörlüğünde birleşerek
karbonik asiti ortaya çıkarır. Daha sonra karbonik asit hidrojen ve bikarbonat iyonlarına
8
Page 9
ayrışır. Karbonikanhidraz enziminin in vitro olarak bloke edilmesiyle korneal ödem ortaya
çıksa da, Na-K ATPaz enziminin inhibisyonu ile ortaya çıkan etki kadar büyük değildir.
Endotelyal Yara İyileşmesi: Kornea endotelinde meydana gelen küçük bir defekt
komşu endotelyal hücreler tarafından onarılmaktadır. Ancak defekt büyükse bu alan komşu
endotelyal hücrelerin yanında, uzak bölgedeki hücrelerin hareketiyle de örtülebilmektedir; bu
hücre göçü 250 µm’den uzakta yer alan hücrelerde de gözlenir. Erken dönemde hücreler 80-
100 µm/gün hızla ilerleme gösterirler. Hasarlı alan kapatıldıktan sonra hücreler yeniden
şekillendirilir ve eski hegzagonal yapılarına kavuşurlar. Aralarındaki bağlantılar kurulur ve
aktif transport sistemleri yeniden sağlanır (20).
PENETRAN KERATOPLASTİ
Korneal greft tekniklerinin tarihi Reisinger, Von Hippel ve Elschnig gibi öncül
oftalmologların olduğu 19. yy. sonları ile 20. yy’nin ilk yıllarına kadar uzanır. Bugün,
penetran keratoplasti en çok yapılan ve en başarılı nakil yöntemidir. Doku seçimi ve
saklanmasındaki ilerlemeler, trepanlar ve operasyon sonrası astigmatizma tedavisi optik
sonuçlarda büyük ilerleme sağlamıştır. Kornea naklinin amacı göz küresinin bütünlüğünü
sağlamak ve görmeyi düzeltmektir (21).
PENETRAN KERATOPLASTİ ENDİKASYONLARI
9
Page 10
Çok sayıda yayında penetran keratotoplasti endikasyonları ayrıntılı olarak
anlatılmıştır (Tablo 1). Bu endikasyonlar optik, tektonik, terapötik, kozmetik olmak üzere 4
kategoriye ayrılmıştır. (22-28)
1- Optik Keratoplasti: Keratoplastinin esas amacı görme keskinliğini
iyileştirmektir. Bu, penetran keratoplastinin en sık endikasyonudur. Görme keskinliğini
3/10’un altına düşüren korneal patoloji penetran keratoplasti için kabul edilebilir sınırdır.
Optik keratoplasti için en sık endikasyonlar afakik büllöz keratopati (ABK), psödofakik
büllöz keratopati (PBK), infeksiyöz keratit sonrası gelişen korneal opasiteler, travma, greft
yetmezliği, endotelyal ve stromal korneal distrofiler, korneal dejenerasyonlar ve konjenital
korneal opasitelerdir (29). Gelişmiş ülkelerde en sık optik penetran keratoplasti endikasyonu
keratokonus, PBK ve Fuchs distrofisi iken (30), gelişmekte olan ülkelerde infeksiyöz sebepli
korneal skar, travma ve malnütrisyondur.
2- Tektonik Keratoplasti: Esas amaç değişmiş korneal yapıyı düzeltmektir. Bu
endikasyon incelmiş kornealar veya ektazilerde, korneal perforasyon veya korneal dokunun
kaybında, keratokonus, keratoglobus, pellusid marjinal dejenerasyon, otoimmün bozukluklara
bağlı korneal incelme, korneal fistül ve korneal dokunun travmaya bağlı kaybı durumlarını
içerir. Korneal dokuyu onarmada kullanılan bu greft hastanın görme fonksiyonunu
iyileştirebilir ve gelecekte optik greftin yaşamasını sağlar.
3- Terapötik Keratoplasti: Özgün antimikrobiyal tedaviye cevap vermeyen keratitli
gözlerde, infeksiyöz keratitin infeksiyöz yükünü uzaklaştırmak terapötik keratoplastinin esas
amacını oluşturur (31). En sık, tedaviye cevapsız fungal veya akanthamoeba keratitlerinde
uygulanır. Korneal trasplantasyon cerrahisinin faydası aktif hastalıklı dokuyu çıkarmaktır.
Bununla birlikte görme keskinliğinde iyileşme sağlar. Diğer endikasyonlar arasında ödem,
skar ve korneada çeşitli metabolit depolanmaları yer alır. Penetran keratoplasti büllöz
keratopatiye bağlı ağrının azaltılması ve ortadan kaldırılmasında çok etkilidir. Retina
10
Page 11
uygulamalarında fundusun görülebilmesi için de terapötik keratoplasti yapılabilir. Terapötik
keratoplasti, tüm tedavi modalitelerinin yetersizliği durumunda değerlendirilecek son
seçenektir. Terapötik keratoplasti öncesinde uygulanacak konjonktival flep iyileşmeyen
korneal ülserlerin tedavisinde başarılı bir alternatifdir. Küçük perforasyonlu korneal ülserlerin
siyanoakrilat yapıştırıcılar ve yumuşak bandaj kontakt lenslerle etkin tedavisi mümkündür.
4- Kozmetik Keratoplasti: Esas amaç görme potansiyeli sınırlı olan veya hiç
olmayan vakalarda gözün normal görünümünü sağlamaktır. Hastalar greftin tüm vakalarda
saydam kalmayacağı ve optik greftlerde uzun dönem ilaç kullanılması gerekeceği konusunda
uyarılmalıdır. (32)
Tablo 1: Penetran keratoplastinin klinik endikasyonları
Psödofakik korneal ödem
Afakik korneal ödem
Stromal kornea distrofileri
Granüler distrofi
Latis distrofisi
Maküler distrofi
Schnyder’in santral kristalin distrofisi
Francois’in santral bulutlu distrofisi
Endotelyal distrofiler
Fuchs endotelyal distrofisi
Konjenital herediter endotelyal distrofi
Posterior polimorfoz distrofi
İridokorneal endotelyal sendrom
Chandler sendromu
Ektaziler/incelmeler
11
Page 12
Anterior keratokonus
Keratoglobus
Posterior keratokonus
Konjenital opasiteler
Peters anomalisi
Sklerakornea
Konjenital glokom/buftalmus
Aniridi
Viral/post-viral keratitler
Herpes simpleks virus
Varisella zoster virus
Adenovirus-Epidemik keratokonjonktivit
Mikrobiyal-postmikrobiyal keratitler
Bakteriyal
İnfeksiyöz kristalin keratopati
Fungal
Klamidyal keratitler
Trahom
Parazitik
Akanthamoeba keratiti
Beslenme yetersizlikleri
Keratomalazi
İnfeksiyöz olmayan ülseratif keratitler
Keratokonjonktivitis sikka
Sjögren sendromu
Nöroparalitik/nörotrofik keratopati
12
Page 13
Ekspojur keratopati
Mooren ülseri
Korneal dejenerasyonlar
Terrien’in marjinal dejenerasyonu
Kalsifik bant keratopati
Kimyasal yanıklar
Alkali
Asit
Cerrahi olmayan mekanik travma
Travmatik opasite/düzensiz astigmatizma
Allogreft reddine bağlı yeniden greftleme
Allogreft reddine bağlı olmayan yeniden greftleme
Primer doku yetmezliği
Psödofakik korneal ödem
Vitreokorneal temas
Tekrarlayan stromal distrofi
Travma/rüptür
Glokom
Korneal opasifikasyonun diğer sebepleri
Üveitler
Dezme membranı dekolmanı
Epikeratoplasti yetersizliği
Lazer/refraktif cerrahisi sonrası
Silikon yağı keratopatisi
Epitelyal aşağı büyüme
13
Page 14
PENETRAN KERATOPLASTİ SONRASI BEKLENEN SONUÇLAR
Kornea nakli cerrahisinin başarısı çok sayıda değişkene bağlıdır ve bunlardan en
önemli olanı cerrahinin endikasyonudur. Başarının tarifi saydam bir greft varlığı ile birlikte
Snellen’in görme keskinlik eşeline göre görmenin 2 veya 3 sıra artmasıyla yapılır. Buxton’un
(33) tanımladığı gruplarda 4 kategori içinde sınıflanabilir (Tablo 2).
Kategori 1 (Mükemmel Prognoz): Bu grupta santral korneal hastalık vardır;
periferal kornea normal yapıdadır. Limbal anatomi, korneal duyarlılık ve göz kapağı yapısı
sağlıklıdır. Sonuçlar mükemmeldir ve % 90’ın üstünde başarı oranı vardır. Keratokonusun
cerrahi başarı oranı en yüksek hastalık olduğu belirtilmiştir.
Kategori 2 (Çok İyi Prognoz): Bu grup lezyonlar kornea periferinin bir kısmını
veya tamamını tutar ve minimal vaskülarizasyonla (2 kadrandan fazla değildir) beraberdir.
Cerrahi başarı oranı % 80-90 arasındadır.
Kategori 3 (Orta Derecede Prognoz): Bu gruptaki kornealar korneal kalınlığın son
derece arttığı, hastalığın alıcı alandaki limbus ve Langerhans hücrelerine komşu büyük bir
kısmı içerdiği kornealardır. Cerrahi başarı % 50-80 arasındadır.
Kategori 4 (Kötü Prognoz): Bu grupta normal limbal kök hücreleri ve normal
olgunlukta kornea epitel hücreleri yoktur. Bu vakalarda korneada ciddi fibrovaskülarizasyon,
konjonktival iskemi, ön kamara silinmesi, korneal hassasiyetin kaybı ve ileri derecede kuru
göz vardır. Bu hastaların prognozu çok kötüdür ve cerrahi başarı oranı % 50’nin altındadır.
Çeşitli çalışmalar penetran keratoplasti sonrası greft sürdürülebilirliği için farklı risk
faktörlerini değerlendirmiştir. Greft sürdürülebilirliğini olumsuz etkileyen risk faktörleri
cerrahi endikasyonu (keratokonus en iyi greft sürdürülebilirliğine sahiptir), aynı gözdeki greft
sayısı, greftleme sırasındaki yoğun korneal vaskülarizasyon, cerrahi süresince ön sineşilerin
varlığı, önceki artmış göz içi basıncı hikayesi, afaki veya psödofakinin varlığı, önceki
14
Page 15
intraoküler cerrahi hikayesi, alıcı yaşının 40’ın altında olması, greft çapının 8 mm’den daha
küçük olması, donör korneanın saklanma süresinin 6 saatten fazla olması, ABO kan grubu
uyuşmazlığıdır.
Tablo 2: Penetran keratoplasti sonrası beklenen sonuçlar.
Kategori 1 (Mükemmel prognoz; >% 90 başarı oranı)
Keratokonus
Latis distrofisi
Granüler distrofi
Erken Fuchs distrofisi
Kategori 2 (Çok iyi prognoz; % 80-90 başarı oranı)
Psödofakik büllöz keratopati
Afakik büllöz keratopati
Fuchs distrofisi
Herpetik keratitler
İridokorneal endotelyal sendrom
İntertisyal keratit
Maküler distrofi
Kategori 3 (Orta derece prognoz; % 50-80 başarı oranı)
Keratoglobus
Pellusid marjinal dejenerasyon
Konjenital herediter endotelyal distrofi
Pediatrik yaştaki korneal opasiteler
Orta derecede kimyasal yanık
Orta derecede kuru göz
Korneal perforasyon
15
Page 16
Aktif keratitler
Kategori 4 (Kötü prognoz; <%50 başarı oranı)
Oküler pemfigoid
Stevens-Johnson sendromu
Konjenital glokom
Ön kamara bölünme (“cleavage”) sendromu
Nöroparalitik/Nörotrofik hastalıklar
Çok sayıda greft yetmezliği
DONÖR SEÇİMİ
Donör korneal dokunun seçimi hem hastalıkların alıcıya geçişini, hem de dokunun
kalitesi ve uygunluğunu etkiler.
Donör Doku Kullanımı İçin Kontrendikasyonlar
Tablo 3’de donör doku kullanımı için kesin kontrendikasyonların listesi verilmiştir.
Nakledilen korneadan ciddi ve öldürücü hastalıkların iyatrojenik geçişi nadir görülen
bir durumdur. Korneal transplantasyonla geçme potansiyeline sahip hastalıklar 3 kategoride
değerlendirilmiştir. Bunlar infeksiyonlar (viral, fungal ve bakteriyel), malignensiler, geçirilmiş
göz içi cerrahisi ve hastalıklarıdır (32).
1) İnfeksiyonlar
Viral: Göz bankacılığının 50 yıllık geçmişinde kornea nakli ile geçebilen 3 tip virus
tespit edilmiştir. Bunlar hepatit B, kuduz ve Creutzfeldt-Jakob hastalığıdır (CJD). En güncel
16
Page 17
vaka Houff ve arkadaşları (34) tarafından 1979’da bildirilmiştir. Tüm vakalarda geçiş olana
kadar kuduz hastalığının ayrımı yapılamamıştır. Hepatit B’nin geçişini Hoft ve arkadaşları
(35) 1984 ve 1985 yıllarında iki vakayla bildirmişlerdir. Operasyon öncesi donörde mutlaka
hepatit B yüzey antijenine (HbsAg) bakılmalıdır.
Bakteriyel: Septisemi kornea nakli için kontrendikasyondur. Çünkü bakterinin
antibiyotiklere dayanıklı olmasından dolayı konjonktivada barınma ihtimali vardır. Korneal
buton alınırken konjonktivadan geçip alıcı gözde endoftalmiye yol açabilir.
2) Malignensi
Malignensinin geçtiği iki vaka bildirilmiştir. İlk vaka bir retinoblastomdur ve donör
gözden alıcı göze geçmiştir (36). Diğer vaka donörden alıcı irisine geçen bir yaygın
adenokarsinom vakasıdır (37).
3) Göz içi hastalıklar ve ön segment cerrahisi
Lokal korneal bozukluklar ve cerrahi, korneal trasplantasyon cerrahisinin başarısı için
bir risk teşkil edebilir.
Tablo 3: Penetran keratoplasti için donör doku kullanım kontrendikasyonları.
Sebebi bilinmeyen ölümler
Tanısı kesinleşmemiş santral sinir sistemi kaynaklı ölümler
Creutzfeldt-Jakob hastalığı
Subakut sklerozan panensefalit
Progresif multifokal lökoensefalopati
Konjenital rubella
Reye sendromu
Aktif viral ensefalitler veya kaynağı bilinmeyen ensefalitler
Aktif septisemiler (bakteriyemi, fungemi, viremi)
17
Page 18
Aktif bakteriyel veya fungal endokarditler
Aktif viral hepatitler
Kuduz
Aktif lösemi
Aktif yaygın lenfomalar
Hodgkin hastalığı
Non Hodgkin lenfomalar
Burkitt lenfoma
Mikozis fungoides
Multipl myelom
Makroglobulinemi
HIV enfeksiyonu için yüksek risk
HbsAg (+) donörler
HTLV-1 veya HTLV-2 infeksiyonu
HCV (+) donörler
HIV (+) donörler
HIV veya yüksek risk HIV enfeksiyonu
İntrinsik göz hastalıkları
Retinoblastom
Ön segmentin malin tümörleri
Aktif oküler veya intraoküler inflamasyon (konjonktivit, sklerit, iritis, üveit,
vitritis, koroidit, retinit)
Korneal butonun merkezi optik zonunu içine alan korneal yüzey veya
konjonktivanın yüzeysel bozuklukları veya piterjiyum
Önceki göziçi veya ön segment cerrahisi
Korneal refraktif uygulamalar
18
Page 19
Lazer fotoablasyon cerrahileri
Ön segment cerrahileri veya lazer cerrahi uygulamaları (argon lazer
trabeküloplasti, retinal fotokoagülasyon, vb.)
DONÖR YAŞI
Klinik bulgular donör yaşının korneal trasplantın dayanıklılığında tek başına etkisinin
olmadığını göstermiştir (38,39). En ikna edici bulgular İngiltere (40) ve Avustralya’da (41)
yapılan çok merkezli çalışmanın sonucunda gelmiştir. İngiltere’de yapılan çalışmada penetran
keratoplasti yapılan 2777 hasta 4 yıl boyunca, Avustralya’da yapılan çalışmada penetran
keratoplasti uygulanan 8611 hasta 1 ile 13 yıl arasında izlenmiş ve her iki raporda transplant
sonuçlarına donör yaşının etki etmediği bildirilmiştir.
Nakil sonrası speküler mikroskopla tespit edilen kornea endotelyal hücre yoğunluğu,
donör korneanın endotelyal hücre yoğunluğuyla ilişkilidir ancak, donör yaşıyla ilişkili değildir
(42). Normal endotel yoğunluna sahip normal morfolojik yapıda bir kornea, donörün yaşına
bakmadan nakil için kullanılabilir. Yaşlı donörlerin kornealarının hücre yoğunluğu ve
morfolojisi uygun olmakla birlikte daha az tercih edilmektedir (43,44).
Kornea alımı için alt yaş sınırı tam belli değildir. İki yaşın altındaki kornealar
genellikle alınmamaktadır. Nedeni infant dokunun kullanılmasındaki teknik zorluklar ve
operasyon sonrası miyopiye bağlı komplikasyonlardır. İnfant donör kornealarla yapılan
keratoplasti sonrası görülen miyopik kayma, bu korneaların dik kurvatürüne bağlıdır (45).
DONÖR ALIMI
19
Page 20
Donör alımı enükleasyon veya in situ eksizyon yöntemleriyle yapılabilir. Doku alımı
sırasında önemli olan göz çevresindeki dokularda manipülasyonu en aza indirgeyerek donör
görünümünü korumak, korneanın distorsiyonunu ve teması engellemek, böylece epitelyal ve
endotelyal hücre kaybını en alt seviyede tutmaktır. Bununla birlikte hem dışarıdan, hem de
oküler floradan olacak bakteriyal kontaminasyon en aza indirgenir (32).
DONÖR DOKU DEĞERLENDİRMESİ
Doku alınmadan önce basit bir ışık kaynağı yardımıyla değerlendirilir. Epitelyal
defektler, korneal ödem, descemet membranındaki kırışıklıklar, anormal kornea şekli, ön
kamarada kan veya bulanıklık, korneal skar veya infiltratlar, arkus senilis ve konjonktivit
bulguları değerlendirilir. İn situ korneaskleral rim eksizyonu için dikkatli bir in situ muayene
özellikle önemlidir. Biyomikroskop, korneadaki patolojilerin çok daha iyi değerlendirilmesini
sağlar. Bunlarlarla birlikte speküler mikroskopi yöntemiyle, korneal endotelin yoğunluğu ve
morfolojik değerlendirilmesi de yapılır (32).
SPEKÜLER MİKROSKOPİ
Korneal speküler mikroskop, kornea üstüne gönderilen ışığın korneal dokunun optik
boşlukları ve en belirgin biçimde korneal endotel ve aköz humör arasındaki boşluktan
yansıyan görüntülerin elde edildiği bir yansıyan ışık mikroskopudur. Endotelyal speküler
mikroskopinin esası, endotelin görsel izlemini ve endotelyal görüntünün morfometrik
analizini mümkün kılmasıdır. Gençlerde speküler mikroskopide normal kornea endoteli
20
Page 21
hücrelerinin hemen hepsi benzer şekilde ve düzenli hegzagonal bir görünümdedir. Yaş,
travma ve korneal hastalıklarla bu düzen bozulabilir (46).
Klinik speküler mikroskopide esas önemli olan yansıma açısının gelme açısına eşit
olduğu ayna görüntüsü şeklindeki ışıktır. Normal şeffaf kornea için görünür ışığın epitelyal
yüzeyden büyük kısmının geçmesi beklenir. Işık korneal dokuya doğru ilerlerken bir kısmı
doku tarafından absorbe edilebilir; bir kısmı ise sinir tabakası, keratositler ve diğer refraktil
objeler tarafından yansıtılabilir. Normal korneanın stromasında ışığın çok büyük kısmı doku
içine doğru ilerler; buna rağmen küçük miktarda ışık sellüler organeller ile absorbe edilir
ve/veya saçılır. Korneal ödemdeki artışla ışığın saçılan kısmı artar ve baskın kısmı olabilir,
böylece puslu (“hazy”) kornea ortaya çıkar. Işık kornea arka yüzüne ulaştığında hemen hemen
tamamı aköz hümöre geçer. Çünkü burada endotel-aköz hümör yüzeyinde kırıcılık indeksinde
bir değişim vardır ve toplam yüzeye düşen ışığın yaklaşık % 0.022’si yansır. Bu yansıyan ışık
klinik speküler mikroskopla endotelyal görüntü formunda yakalanır.
Speküler görüntünün kalitatif morfometrik analizi
Kalitatif hücresel analiz, anormal endotelyal yapıları tanımlar ve endoteli anormal
yapıların sayı veya boyutuna göre ya da endotelyal görüntünün ayrıntılı görsel
değerlendirmesinin temelinde sınıflar. Esas olan, endotelin subjektif olarak
değerlendirilmesini sağlamaktır. Speküler fotomikrografta kesin bir sayısal değer tespit
edilemez. İncelemenin bu şekli ile göz içi cerrahinin risklerinin değerlendirilmesi, tanı
koymak veya tedaviye karar vermede endotelin hızlı klinik muayenesini sağlar. Tam kalitatif
inceleme için birkaç parametrenin değerlendirilmesi gerekir. Bu parametreler hücre benzerliği,
hücre sınırları ve bunların kesişme yerleri, karanlık sınırın konfigürasyonu ile aselüler
yapıların varlığıdır (47).
1) Hücre Benzerliği: Normal gözlü genç insanlarda santral endotelyal hücreler
hegzagonal ve aşağı yukarı aynı boyuttadırlar. Hücre alanı dağılımı normaldir. Yaş ile
21
Page 22
ortalama hücre alanı artar, hücresel patern açıkça çok şekilli (pleomorfik) olur, hücre boyutu
dağılımı daha büyük hücre alanlarına doğru giderek daha çarpık hal alır. Normal gözlü genç
insanlarda hücre kenar uzunlukları tümünde hemen hemen eşittir. Yaşlı bireylerde kenar
uzunluklarındaki bu düzen bozulur ve çeşitli varyasyonlar gözlenir; korneal endotelyumdaki
bu varyasyonlar uzamış hücreler, yuvarlak hücreler, kare şeklinde ve üçgen hücrelerdir.
2) Çeşitli yapılar: Endotel içi ve endotel arası hücresel yapılar endotelyal fotoğrafta
diğerlerinden karanlık veya aydınlık görünümde olabilir. Bunlar izole düzgün kabartılar
(kornea guttata), çok sayıda birleşmiş kabartılar, hücre içi parlak yapılar, pigmente endotelyal
depozitler, hücre içi karanlık yapılar, inflamatuar hücre istilasına bağlı olabileceğine inanılan
hücreler arası karanlık yapılardır.
Speküler görüntünün kantitatif morfometrik analizi
Kantitatif analizin amacı speküler fotomikrografta endotelyal durum hakkında bilgi
verecek sayısal bir değerlendirme yapmaktır. Kantitatif değerlendirme için kullanılan çeşitli
morfolojik parametreler hücre büyüklüğü (hücre alanı veya hücre yoğunluğu), polimegatizm
(hücre büyüklüğündeki değişkenlik), pleomorfizm (hücre şeklindeki değişkenlik), hücre
çevresi (perimeter), ortalama hücre kenar uzunluğu ve hücre şeklidir.
İki eşdeğer parametre endotelyal hücre büyüklüğünün nicelleştirilmesinde kullanılır.
Bunlar ortalama hücre alanı ve yoğunluğudur (veya hücre sayısı). Hücre alanı hücrenin
boyutunun mikrometrekare (µm²) cinsinden ifadesiyle, hücre yoğunluğu ise her bir
milimetrekareye (mm²) düşen hücre sayısıyla belirlenir.
Ortalama hücre alanı (µm²/hücre) = 1000000/hücre yoğunluğu (hücre/ mm²)
Sabit çerçeve analizi ve değişken çerçeve analizi gibi iki değişik metod hücre
boyutunu gösteren bu iki parametreyi ölçmekte kullanılabilir (46).
Hücre boyutunun sabit çerçeve analizi: Sabit çerçeve analizinde bir çerçeve veya
penceredeki sabit alan içinde bulunan hücrelerin sayısının hesaplaması yapılır. Çerçeve içinde
duran hücrelerin tamamı bir bütün olarak sayılır. Çerçeve içinde kısmi olarak bulunan her bir
22
Page 23
hücre çerçeve içinde bulunan hücrelerin kısmi alanına bakmayarak yarım hücre olarak
sayılırlar. Hücrelerin toplam sayısı, çerçeve içindeki yarım ve bütün hücrelerin sayısının
toplamı olarak kabul edilir. Sayım işleminin hızını arttırmak için genellikle bir simetri
esasından faydalanılır ve çerçevenin iki kenarı ile kesilen tüm hücreler bütün olarak
sayılırken, çerçevenin diğer iki kenarı ile kesilen hücreler sayılmaz. Hücrelerin büyüklüğü
çerçevenin alanının hücre sayısına bölünmesiyle, hücre yoğunluğu ise mm²’deki hücre sayısı
ile tespit edilir (Tomey Endothelium Specular Microscope, EM-2000) (46).
Hücre boyutunun değişken çerçeve analizi: Bu yöntem çerçeve sınırı boyunca
uzanan çok küçük hücrelerin sayımından kaynaklanan problemleri ortadan kaldırır. Böylece
sabit çerçeve analizine göre ortalama hücre boyutunun çok daha doğru saptanmasını sağlar.
Değişken çerçeve analizinde kişi ilk olarak bir alanı dolduran birbirine komşu hücre
gruplarının çevrelerini, daha sonra her hücreyi fare ile tıklayarak işaretler. Bilgisayar hücre
yoğunluğunu, işaretlenmiş hücre sayısını çerçeve alanına bölerek bulur.
Merkez Yöntemi (Center Metod): Kullanıcı her bir hücrenin merkezini işaretler.
Daha sonra cihaz hücre boyutu ve alanını hesaplar (Konan Eye Bank Kerato Analyzer, Model
EKA-98, Japonya).
DONÖR DOKUNUN SAKLANMASI
İdeal kornea saklama yöntemi endotelyal ve epitelyal canlılığı sürdürmeli, endotelyal
canlılığın değerlendirilmesine müsaade etmeli, saklama süresince korneanın saydamlık ve
inceliğini korumalı, sınırsız bir saklama zamanı sunmalı, sterilite sağlamalı, taşımaya
müsaade etmeli, teknik olarak basit olmalı, lameller veya penetran keratoplasti için uygun
doku sağlamalı ve fiyatı ucuz olmalıdır.
Donör kornea üç şekilde saklanmaktadır. Bunlar; nemli kamarada saklama,
hipotermik korneal saklama ve organ kültürüdür.
23
Page 24
Nemli kamarada saklama: İlk olarak Filatov (48) tanımlamıştır. Enükle edilmiş
göz, gazlı bezle birlikte bir kamaraya yerleştirilir ve genellikle salin veya antibiyotik
solüsyonuyla nemlendirilir; 4 °C’de bekletilir. Dezavantajı, saklama süresinin 24 saatle sınırlı
olmasıdır.
Hipotermik korneal saklama: M-K medyum, McCarey ve Kaufman tarafından
geliştirilmiş olup, TC 199 ve dekstran içerir. dört °C’de saklanır (49). Güvenilir saklama
süresi 2-3 güne kadar uzamıştır. Sonraki yıllarda HEPES tamponu ile stabilitesi arttırılmış,
gentamisinin yanına penisilin ve streptomisin ilavesiyle antibakteriyal spektrumu
genişletilmiştir (50). Temel M-K medyum içine kondroitin sülfat ilavesiyle K- Sol elde
edilmiştir. Saklama süresi 7-10 güne uzamıştır (51,52). Ancak kondroitin sülfat içeren bu
solüsyonun problemi korneanın küçük molekül ağırlıklı parçaları içine alması ve ozmotik etki
sonucunda ödemlenmesiydi. Bu solüsyona dekstran ilave edilmesiyle geliştirilen Deksol bu
sorunun üstesinden gelmiştir. Optisol en son geliştirilen ticari saklama ortamıdır ve Deksol’e
göre endotelyal hücre morfolojisi ve kornea kalınlığını daha iyi korumaktadır (53). Kornea 7-
10 gün süresince 2-6 °C’de saklanabilir. Üreticiler Optisol’ün oda ısısında (21 °C) 48 saat
süresince korneal koruma özelliğini koruduğunu bildirmiştir (54). Optisol, antimikrobiyal
olarak streptomisin ve gentamisin içerir (55).
Organ kültürü: Saklama ısısı 31-37 °C’dir. Kornea 35 güne kadar saklanabilir.
CERRAHİ ÖNCESİ DEĞERLENDİRME
Enfeksiyon Kontrolü: Operasyon öncesi topikal antibiyotik kullanımı greft
enfeksiyon ve endoftalmi sıklığını azaltabilir. Cerrahiden önce 2-3 gün topikal siprofloksasin
% 0,3 veya ofloksasin % 0,3 damla, günde 4 kere uygulanabilir. Cerrahi sonrası enfeksiyonun
24
Page 25
en sık sebebi göz ve göz çevresindeki normal flora olduğu için % 5’lik povidon iyot ile
temizlik önemlidir.
Korneal Neovaskülarizasyonun Azaltılması: Cerrahi öncesi steroid, elektrokoter,
argon lazer fotokoagülasyon ve adrenalinli sponç tatbiki uygulanabilir.
Göz İçi Basıncı Kontrolü: Parmakla uygulanan masaj, intravenöz mannitol veya
Honan balonu yardımıyla iyi bir hipotoni sağlanmalıdır. Hastalıklı kornea çıkarıldığında
ortaya çıkabilecek vitreus kaybı ve koroidal hemoraji riski en aza indirgenmiş olur.
Pupilla Yönetimi: Katarakt ekstraksiyonu uygulanmayacak hastalarda kristalin lensi
korumak için pilokarpin % 2.5 damla ile pupillada miyozis sağlanmalıdır.
Donör Korneal Doku Yönetimi: Operasyon öncesinde kornea, skar veya
infiltrasyon vb. durumların varlığı yönünden değerlendirilmelidir (32).
ANESTEZİ
Lokal veya genel anestezi altında yapılabilir (56,57). Genel anestezi çocuklarda ve
koopere olamayan erişkinlerde uygulanır. Ayrıca perfore kornealar ve inflamasyonlu gözlerde
lokal anestezi ile penetran keratoplasti yapmak oldukça zordur. Lokal anestezi retrobulber
veya peribulber yapılabilir (56). Uzun etkili bir anestezik ilaç olan bupivakain yalnız başına
veya lidokain ile kombine uygulanabilir (57); ayrıca kas kontraksiyonuna bağlı göz içi basıncı
artışına engel olmak için kapak ve ekstraoküler kas akinezisi yapılmalıdır.
CERRAHİ ALETLER
Korneal transplantasyon cerrahisine spesifik aletler 4 kategoride değerlendirilirler.
Bunlar; optimal glob açıklığı için tasarlanmış aletler, alıcı ve donör korneayı kesmek için
tasarlanmış aletler (trepan, panç), donör korneayı koruyan aletler ile lens çıkarmak ve
25
Page 26
yerleştirmek için gerekli aletler (pensler, makaslar ve iğne tutucular), ön segmentin yeniden
oluşturulması ve devamlılığı için kullanılan aletler (kanül, spatül ve kancalar) ve cerrahi
esnasında kullanılan kalitatif keratometrelerdir.
Donör butonun alıcı yatağa en iyi şekilde oturması için ölçülerin eşitliği ve şekil
benzerliği çok önemlidir. Bunu sağlayacak düzgün kesinin elde edilmesinde kullanılacak
trepanın titizlikle seçilmesi gereklidir. İdeal bir trepan sisteminde:
1- Referans noktası etrafında iyi bir santralizasyon sağlanmalıdır (Hessburg-Barron
trepanında mikroskopla görülen + şeklinde aparat mevcuttur, Hanna trepanında ise santral
delik bulunur) (58).
2- Donör ve alıcı yatak arasında uyum olmalıdır. Trepanasyonla elde edilen kornea
çapı daha büyüktür. Bu, trepan geometrisi ve kornea eğikliğine bağlıdır. Dairesel trepanlarda
korneada balonlaşma, göz içi basıncında artma ve kesi çapında büyüme olmaktadır. Göz içi
basıncının düştüğü durumlarda dairesel yerine vertikal kesi oluşur. Ödemli ve çok elastik
kornealarda, çocuklarda ve keratokonusta trepanasyon sonrası daha büyük çaplı kesiler oluşur.
Kesinin limbusa yakınlığı arttıkça vaskülarizasyon, doku reddi, sineşi ve sekonder glokom
riski artar. Küçük çaplı korneada da astigmatizma oranı yükselir. Alıcı ile donör aynı ölçüde
trepan ile kesilirse açının distorsiyonuna bağlı dışa akım direnci gelişir. Bunun önüne geçmek
için kullanılan donör çapı, alıcı yataktan 0.5 mm. büyük hazırlanmalıdır. Donör dokuların
posteriordan kesilerek hazırlanmasıyla, anteriordan hazırlanan dokuya göre 0.25 mm. daha
küçük çapta doku elde edilmiştir (32).
Alıcı kornea kesilmeden önce donör kornea hazırlanmalıdır.
Donör boyutu, kesilecek alıcı kornea çapına göre hesaplanmalıdır. Barron, greftle
alıcı yatak farkı arasındaki kesin ilişkiyi belirtmiştir (59):
1- Alıcı yatak çapı 9 mm’den büyük veya 7 mm’den küçük ise, greft alıca yatak
çapından 1 mm. daha büyük olmalıdır.
26
Page 27
2- Alıcı yatak 7 ile 9 mm. arasında ve hasta afakik ise greft alıcı yataktan 0.5 mm,
hasta fakik veya psödofakik ise 0.25 mm. daha büyük olmalıdır.
3- Alıcı yatak 7.5 mm. ve greft 0.5 mm. büyük ise bu durum 4 dioptrilik bir
miyopiye, alıcı yatak 8.0 mm. ve greft 0.5 mm. büyük ise bu durum da 2.5 dioptrilik bir
miyopiye sebep olur.
4- Yedibuçuk mm’lik bir yatakta 0.25 mm. daha büyük bir greft herhangi bir kırıcılık
hatasına yol açmaz.
5- Greft alıcı yatakla aynı çapta veya daha küçük ise miyopide azalmaya sebep olur
ve bu durum düz bir korneayla sonuçlanır.
6- Bir çok cerrah arada 0.5 mm. fark bırakmaktadır. Ancak keratokonusta 0.25
mm’lik bir fark miyopiyi kompanse edebilmektedir.
Alıcı kornea trepanasyonu sırasında kesinin derinliği seçilebilmelidir. Hessburg-
Barron vakum trepanıyla parsiyel ve tam kat korneal kesiler yapılabilir. Bu trepanın her 90
derecelik rotasyonuyla 60µm’lik kesi elde edilir (60). Bu trepan sistemi, ön kamaraya girilir
girilmez gözden alınır ve kesi makaslar ile tamamlanır. Hanna trepanında istenilen derinlik
önceden ayarlanır ve ona göre kesi yapılır. Bıçaklar ayarlanan derinlikten daha aşağısına
inemez.
Kesme esnasında kornea yüzeyinde eşit destek oluşturulması vakum trepan (Hanna
ve Hessburg) dışındaki trepanlarda mümkün değildir (58).
Kesme sırasında doku distorsiyonunun engellenmesi ve trepanın stabilizasyonu için
Hessburg ve Guyton-Bahan’ın geliştirdikleri trepanın fiksasyon için bir dış korneal vakum
halkası, buna bir tüp ile bağlı enjektör ve vakum halkası içindeki bir dairesel bıçaktan
oluşmaktadır. Limbusta vakum yapan kısım, 16 bölmeli bir halka sistemidir. Bölme sayısının
çokluğu daha az doku aspirasyonuna ve daha az distorsiyona neden olur. Bıçağın tutturulduğu
çark sistemi, alıcı korneayı kesmeye başlanmadan 90 derece geriye çevrilir ve bu pozisyona, 0
27
Page 28
(sıfır) pozisyonu denir. Trepanın içindeki (+) işareti kornea santraline getirilir, vakum
enjektörü içindeki hava boşaltılır, santalizasyon sağlanınca enjektör pistonu serbest bırakılır
ve negatif basıncın etkisiyle trepan korneayı kapar. Çark sistemi kullanılarak saat yönünde
çeyrek dönüşlerle korneal kesi yapılır. Ön kamaraya girilince trepan gözden alınır ve korneal
makaslarla kesi tamamlanır. Yüzey ödemli ve düzensiz ise epitel kaldırılabilir. Barron punch
sisteminde ortada hava deliği mevcuttur (hava ve sıvı sıkışmasını önler). Bunun çevresinde
vakum sağlayan 4 delik mevcuttur. Bunlardan çıkan tüp bir enjektöre uzanır. Delikler
boyanarak kardinal sütürlerin konacağı yerler işaretlenmiş olur. Bu sistemde keskin dairesel
bir bıçak, kenarlarında 4 bacağı olan bir blok üstüne oturmuştur. Bu bacaklar alttaki kesi
bloğundaki deliklere uyum sağlar ve sirküler düzgün bir kesi elde edilir. Minimal
distorsiyonla trepanasyon sağlayan bir başka sistem, tek nokta bıçaklardır. Grishaber korneal
kesicinin korneayla temas eden bir kontakt lens yüzeyi vardır. Düzgün korneal yüzeyli
hastalarda başarılıdır. Hanna trepan sistemi limbal vakum halkası ve bunun içinde yer alan
mekanik trepandan oluşur. Bu sistemde, donörde epitelden endotele doğru aynı bıçak ile ve
modelde kesildiği için donör alıcı uyumsuzluğu ve astigmatizma önlenmiş olur. Castroviejo
korneal trepanı saplı dairesel bir bıçaktan oluşur ve amacı en iyi greft alıcı uyumu ile kesinin
korneal yüzeye dik olmasını sağlamaktır (58,60).
Doku kesilirken Hessburg-Barron trepanında bıçaklar ve kornea görülebilir.
Donör butonu ve alıcıdaki vertikal kenarlar düzgün, kesi 360 derece ve donör
endoteline verilen hasar en az seviyede olmalıdır. Trepanasyon esnasında göz içi yapıların
hasarı engellenmelidir.
CERRAHİ YÖNTEM
28
Page 29
Penetran keratoplasti, alıcı korneadaki hastalığın tam kat çıkarılması ve bunun yerine
sağlıklı donör kornea yerleştirilmesiyle yapılan korneal nakil yöntemidir. Penetran
keratoplastinin amaçları:
Saydam bir korneal görme aksı sağlamak,
Kırıcılık hatasını en aza indirgemek,
Tektonik destek sağlamak,
Ağrıyı azaltmak,
Enfeksiyonu ortamdan uzaklaştırmaktır.
Greft büyüklüğünün tayini: Operasyon öncesi biyomikroskoptan korneaya gönderilen
slit şeklindeki ışık ile kornea çapı belirlenir ve buna uygun trepan ile korneal kesi yapılır.
Donör kornea eksizyonu daima hastanın korneasının eksizyonundan önce
gerçekleştirilir. Bu ya korneaskleral butonun iç bükey bir teflon üzerinde endotel kısmı
yukarıda olacak şekilde hazırlanır ya da bütün bir göz üzerinden trepan yardımıyla elde edilir.
Kapak açıklığı ve göz küresinin fiksasyonu: Gözün ön segmentinin yeterli açıklığı,
fiksasyon ve göz küresinin desteklenmesi çok önemlidir. En çok kullanılan kombine destek
halkası, hem de spekülü olan Mc-Neill-Oldman blefarostasıdır. Flieringa halkası, skleral
destek halkasıdır ve episkleraya sütüre edilir (61). Sütürler limbusun 3-4 mm. gerisine 4 adet
(6/0 vikril) konur. Skleral destek halkası işlem sırasında dokuların kollapsını engeller
(afaklarda önemlidir). Alıcı korneanın kesilmesi, 3 ayrı trepanla 3 ayrı yöntem kullanılarak
yapılır. Bunlar; basit manuel trepan, motorize trepan ve vakum trepandır. Trepanasyon ile
korneanın % 85-90 derinliğine ulaşılır. Trepanizasyon öncesinde santral kornea işaretlenir ve
MVR bıçak ile ön kamaraya girilerek viskoelastik materyal verilir. Hasta afak ve skleral
fiksasyonlu göz içi lensi konacaksa trepanizasyon öncesinde skleral flepler oluşturulur.
Trepanasyon sonrası doku eksizyonu makaslarla tamamlanır. Donör doku başlangıçta 4 adet
kardinal sütür kullanılarak alıcı yatağa fikse (10/0 naylon veya 8/0 ipek) edilir. Daha sonra tek
tek, devamlı ya da bunların kombinasyonuyla kapama işlemi tamamlanır. Sütür materyali 10/0
29
Page 30
naylon veya polipropilendir. Onbir/0 naylon sütür tek başına kapama için yeterli değildir,
ancak çift yönlü korneal sütürlerden birisi olabilir. İğne korneadan parsiyel derinlikte
geçmelidir (% 80–90). Tam kat geçişlerde ön kamaradan sızıntı olacak ve bu noktalar bakteri
geçişi için bir kapı görevi göreceklerdir (32).
Vaskülerize kornealarda kullanılacak tek sütürasyon yöntemi, sütür alımının
gerekebileceği ve kalınlığı değişkenlik gösteren kornealarda tercih edilir. Operasyon sonrası
astigmatizma için tek tek sütür alımı avantajdır. Devamlı sütür operasyon süresini kısaltır. Tek
tek atılan sütürlerin düğümleri iyi gömülse bile damarlanma eğilimini arttırır. Devamlı sütür 4
adet kardinal sütür konduktan sonra 1- 1.5 mm mesafede geçilerek tamamlanır. Sonrasında ön
kamaradaki viskoelastik madde alınıp dengeli elektrot kullanılarak ön kamara yeniden
oluşturulur.
Kombine cerrahi (katarakt ekstraksiyonu + lens yerleştirilmesi + kornea nakli),
kornea bulanıklığı ve kataraktı olan yaşlı hastalarda tercih edilmektedir. Önce kornea nakli
yapılmış ardından katarakt ekstraksiyonu yapılan hastalarda greft yetmezliği riski % 16-61
arasında değişmektedir. Katarakt ekstraksiyonunu takiben büllöz keratopati, keratit ve
travmatik skar gelişmişse greft yetmezliği % 57 – 100 arasındadır. Bu yöntem, en sık
kataraktla beraber görülen Fuchs endotelyal distrofisinde kullanılmaktadır. Bunu takiben
korneal skarlar, keratokonus ve herediter kornea distrofileri gelmektedir. Cerrahi yöntem, alıcı
yatağın oluşturulduğu aşamaya kadar aynıdır. Bundan sonra lens ekstraksiyonu yapılır ve
takiben göz içi lensi yerleştirilir. Daha sonra önceden hazırlanmış donör kornea, alıcı yatağa
tercih edilen sütürasyon tekniği ile fikse edilir. Kombine yöntem güvenli olması ve hızlı
görme tesisi nedeniyle tercih edilen bir yöntemdir (32).
CERRAHİ SONRASI YAKLAŞIM VE KOMPLİKASYONLAR
30
Page 31
Ameliyattan 24 saat sonra göz açılır. İlk 3 gün her 24 saatte bir, epitelin kapanıp
sütürleri örtmesine kadar haftada 2-3 kez, ikinci aya kadar 2 hafta arayla, 1. yıla kadar ayda
bir, sonra senede 1-2 kez kontrol edilebilir. Kontrollerde yara bütünlüğü, epitel defektleri, göz
içi basıncı, ön kamaradaki inflamasyonun derecesi ve enfeksiyon kontrolü yapılır. Steroidler
ilk gün inflamasyonun şiddetine göre 6-10 kez damlatılır. İki hafta süresince midriyatikler
günde 2 kez damlatılır. Antibiyotikli damlalar epitel kapanmışsa ve enfeksiyon şüphesi yoksa
1 haftada kesilebilir (epitele toksiktirler). Steroidli damlalar ise azaltılarak 1 yıl boyunca
kullanılırlar.
Cerrahi sonrası erken dönem komplikasyonlar; ön kamara düzleşmesi, iris
prolapsusu, persistan epitelyal defektler, iris inkarserasyonu, hifema, göz içi basınç yüksekliği
veya düşüklüğü ve infeksiyondur. Operasyon esnasında ekspulsif hemoraji, suprakoroidal
hemoraji gelişebilir. Alıcı kornea eksizyonu sırasında normal ön kamara derinliği ve kırmızı
fundus reflesi gözlenmelidir. Ön kamarada ani sığlaşma veya kırmızı fundus reflesi kaybı
görülürse, koroidal hemorajiden şüphelenilmelidir; skleradan bıçakla ‘T’ şeklinde insizyon
yapılır ve donör alıcı yatağa hızlı bir şekilde 8/0 naylon ile sütüre edilir.
Geç dönem komplikasyonlar ise glokom, astigmatizma, kornea arkasında
membran formasyonu, geç dönem yara ayrışması, kistoid maküler ödem, retina dekolmanı,
endoftalmi, arka kapsül bulanıklığı ve alıcı hastalığının greftte nüksüdür (32).
PAKİMETRİ
Pakimetri, kornea kalınlığı ölçümünde kullanılır ve kornea sağlığının önemli bir
göstergesidir. Korneanın en ince kısmı, kornea merkezinin yaklaşık 1,5 mm. temporalinde yer
alır (62). Rapuano 303 normal korneada yaptığı ölçümde kornea kalınlığını 410 ile 625 µm.
arasında bulmuştur. Santral korneanın ortalama kalınlığı 515 µm olarak tespit edilmiştir.
Parasantral bölgenin kalınlığı inferiorda 522 µm’den süperiorda 574 µm’ye değişmektedir.
31
Page 32
Periferal bölgede kornea kalınlığı inferiorda 633 µm iken, süperiorda 673 µm’dir (63). Santral
alan (4 mm’lik optik zon) midperiferik korneadan (optik zonun 4-9 mm’lik kısmı) daha
incedir; midperiferik kornea da, periferal korneadan (optik zonun 9 mm’lik kısmından
sonrası) daha incedir. Böylece bir korneadaki santral pakimetri ölçümünde elde edilen değer,
midperiferik korneadan yüksek ise veya midperiferik zonda incelme mevcutsa santral
endotelyal disfonksiyon için şüpheli olarak değerlendirilebilir. Gerçekte korneal
dekompansasyonun erken evrelerinde, endotelyal yetersizlikli hasta midperiferik korneal
kalınlığa eşit santral korneal kalınlığa sahip olabilir.
Korneal pakimetri anormallikleri, hem keratokonus ve pellusid marjinal korneal
dejenerasyon gibi incelme bozukluklarını, hem de Fuchs endotelyal distrofi ve psödofakik
büllöz keratopati gibi endotel fonksiyon bozukluğu ile ilişkili kornea kalınlık artışlarını içerir.
Kornea kalınlığı, endotelyal pompa fonksiyonunun indirekt bir göstergesidir; küçük derecede
olsa da intraokuler basınç tesir etmektedir.
Korneal pakimetrinin en sık kullanım alanlarından biri, Fuchs endotelyal distrofili
veya daha önceden intraoküler cerrahi geçirmiş hastalara uygulanacak oküler cerrahi
öncesinde endotelyal pompanın fonksiyonel hasarının derecesini tahmin etmektir. Eğer
intraoküler basınç normal, epitelyal ödem gelişmişse (stroma yaklaşık % 40 oranında
ödemlidir) korneal kalınlık 700 µm’den fazladır. Eğer bununla birlikte, stromal ödem % 20,
korneal kalınlığı 620 µm’den fazla ise katarakt cerrahisi sonrası korneal dekompansasyon
riski anlamlıdır. Korneal pakimetrinin diğer kullanım alanları arasında nakledilen korneal
donörün sağlığının izlenmesi, keratokonuslu hastaların muayenesi, herpetik disiform keratitde
stromal ödemin takibi bulunur.
Optik pakimetri ilk olarak 1950 yılında Maurice ve Giardini (64) tarafından
tanımlanmıştır. Değişik denklemler kornea kalınlığının hesaplanmasında kullanılmıştır. Bu
denklemlerdeki değişkenler, korneanın kırıcılık indeksi ve ön eğrilik yarıçapı idi. Bu
değişkenler optik pakimetri değerlerinin subjektif doğasıyla birlikte değerlendirildiğinde kesin
32
Page 33
olmayan ölçümlere ve daha ileri araştırmalara yardımcı olur (63). Subjektif olmasından dolayı
optik pakimetrinin doğruluğu, yapan kişinin tecrübesine dayanmaktadır. Bununla birlikte
avantajları rölatif olarak düşük fiyatlı ve atravmatik bir teknik olmasını içermektedir (65).
Ölçüm sonucu, gözyaşı filminin arka yüzeyi ile dezme membranının arka yüzeyi arasındaki
farkla elde edilir. Böylece 20 veya 30 µm. kadar hataya neden olur.
İlk ultrasonik pakimetriyi 1980 yılında Kremer geliştirmiştir (66). Ultrasonik
pakimetri son dönemde optik pakimetrinin yerini almıştır. Çünkü kullanımı kolaydır,
taşınabilir, sonuçları kesindir ve ölçümleri tekrarlanabilmektedir.
İlk ultrasonik pakimetreler pahalı, kullanımı zor, değişken ve ayarlanma hataları ile
karşı karşıya kalabilirdi. Solid tipli problar korneal kalınlık ölçümüne, gözyaşı filmi ön
yüzeyinden başlar ve endotelin arka yüzeyinde sonlandırır.
Pakimetride hata kaynakları, sistematik veya yöntemde kullanılan metoddan doğal
olarak kaynaklanabilir. Stacchi ve ark. (67) çalışmasında tekrarlayan ölçümler, kuru kornea ve
hasta pozisyonu gibi birkaç faktör hata kaynakları olarak bildirilmiştir. Korneanın aynı
noktasında tekrarlayan ölçümler küçük bir değişkenlik göstermiştir ( %<1.5) ve her bir
ölçümden sonra göz kırpma ile azalmıştır (%<1). Üç saat yattıktan sonra yapılan ölçümde
kalınlık % 2.21 artmıştır.
33
Page 34
GEREÇ VE YÖNTEM
Çalışmamız Ekim 2003 – Eylül 2004 tarihleri arasında Haydarpaşa Numune Eğitim
ve Araştırma Hastanesi 2. Göz Kliniği’nde yapıldı. Onsekiz hastanın 18 gözü çalışmaya dahil
edildi. Cerrahi öncesinde donör kornea sklerokorneal buton şeklinde standart göz bankası
kurallarına uygun olarak kadavradan alındıktan sonra, Optisol-GS (% 25 Kondroitin Sülfat,
Gentamisin, Streptomisin, Chiron Ophthalmics, Irvine, California) solüsyonunda 4 ºC’de yine
standart göz bankası kurallarına uygun olarak saklandı (68). Donörün yaşı, cinsiyeti, ölüm
sebebi, ölüm-alım zamanı, alım-nakil zamanı kaydedildi. Donör kornea biyomikroskopi ile
saydamlık, keratik presipitat varlığı, dezme membran katlantıları ve endotelyal debri açısından
değerlendirildi. Donör kornea endotel sayımı speküler mikroskopi (Konan Eye Bank Kerato
Analyzer, Model EKA-98, Japonya) (Şekil 1) cihazı kullanılarak kornea kadavradan
alındıktan sonra 20 dakika oda ısısında bekletilip yapıldı. Cerrahiden sonraki dönemde kornea
endotel sayımı canlı speküler mikroskobu (Tomey Endothelium Specular Microscope, EM-
2000, Erlingen, Almanya) (Şekil 2) aracılığıyla 3. ve 6. aylarda yapılıp; 1. hafta, 1., 3., 6.
aylarda ultrasonik pakimetri (Tomey, SP-3000, Erlingen, Almanya) ile kornea kalınlığı
değerlendirildi. Bu ölçümlerin beraberinde her kontrolde hastalara tam oftalmolojik muayene
yapıldı. Ölçümlerde merkezi kornea alanı esas alındı. Speküler mikroskoptan elde edilen
değerlerden yalnızca ortalama hücre yoğunluğu (hücre/mm²) kullanıldı. Bu ölçümler için,
Konan marka speküler mikroskopta orta metod, Tomey marka cihazda ise değişken çerçeve
analizi yöntemleri kullanıldı. Cerrahi sonrası kontrollerde greft reddi gelişen, oküler
hipertansiyon veya manifest glokomu olan, 6 aydan az süreyle izlenen, izlem sırasında cerrahi
uygulanan (arkuat keratotomi, katarakt ekstraksiyonu, yeniden keratoplasti) hastalar takipten
34
Page 35
çıkarıldı (69). Tüm ölçümler tek doktor tarafından yapıldı. Tek tek atılan sütürlerden
vaskülarize olanlar ve inflamasyon gelişenler erken dönemde alındı; yara yeri sızdırma ve
infeksiyon açısından 1. ve 3. günde kontrol edildi. Operasyon sonrasında epitel iyileşmesini
takiben her hastaya prednizolon asetat (Pred Forte % 1 oftalmik solüsyon, Abdi İbrahim,
Türkiye) ve ofloksasin (Exocin % 0.3 oftalmik solüsyon, Abdi İbrahim, Türkiye) damla,
günde 4 kere birer damla başlandı.
Şekil 1: Cerrahi öncesi donör korneanın santral endotelyal fotoğrafını gösteren
speküler mikroskopi çıktısı (Konan Eye Bank Kerato Analyzer).
35
Page 36
Şekil 2: Aynı hastanın cerrahi sonrası 6. ayda endotelyal fotoğrafını gösteren speküler
mikroskopi çıktısı (Tomey Endothelium Specular Microscope).
Operasyonlar 2 cerrah tarafından yapıldı. Cerrahi öncesinde subtenon lokal anestezi
[jetokain (Adeka, Türkiye) 2 cc. ve markain (Eczacıbaşı, Türkiye) 2 cc.] ve kapak akinezisi
(jetokain 2 cc. ve markain 2 cc.) sağlandı. Bunu takiben Honan balonu kullanılarak (30
mmHg-30 dakika) göz içi basıncı düşürüldü. Alıcı korneanın trepanasyonu öncesinde ön
kamaraya bir yan girişten 1 ml. karbakol (Miostat % 0.01 intraoküler solüsyon, Alcon, ABD)
verilerek cerrahi sırasında lensi korumak için miyozis oluşturuldu. Aynı girişten sodyum
hyalüronat (Healon solüsyon, Pharmacia & Upjohn) verilerek ön kamara derinliği sağlandı.
Donör kornea tek kullanımlık panç (Hessburg-Barron) ile; alıcı yatak vakum trepan
(Hessburg-Barron) kullanılarak oluşturuldu. Trepan çapı, hastanın kornea çapı ve hastalığına
36
Page 37
göre belirlendi. Donör kornea çapı, alıcı yataktan 0.25-0.50 mm. daha büyük tutuldu
(keratokonusta 0.25 mm). Donör doku 4 adet 10/0 naylon kardinal sütürle fikse edildikten
sonra, vakaların 15’inde (% 83.4) tek tek 10/0 naylon sütür; 3’ünde (%16.6) devamlı sütür
atıldı. Cerrahi sonrası ön kamaradaki viskoelastik madde temizlendi. Subkonjonktival
gentamisin (0.25 cc.) ve deksametazon (0.25 cc.) enjeksiyonu ile operasyon sonlandırıldı.
İstatistiksel analiz SPSS for Windows 10.0 (Statistical Product and Service Solutions,
Inc., Chicago, IL, ABD) paket programı ile gerçekleştirildi. Çalışma verileri değerlendirilirken
tanımlayıcı istatistiksel metodların (ortalama, standart sapma) yanı sıra, Pearson korelasyon
testi, Friedman ve Wiicoxin testleri kullanıldı.
37
Page 38
BULGULAR
Hastalarımızın 10’u erkek (% 55,6), 8’i kadındı (% 44,4) (Şekil 1). Yaşları 18 ile
73 arasında değişmekteydi (41,6±4.4).
8; 44%
10; 56% Kadın
Erkek
Şekil 1: Hastalarımızın cinsiyet dağılımı.
Takiplerimiz süresince 2 hasta endotelyal red atağı geçirdiği, 1 hasta persistan
epitel defekti ve sonrasında infiltrasyon meydana geldiği, 1 hasta da künt travma neticesinde
açılan sütürleri yeniden düzeltildiği için çalışmadan çıkarıldı.
Cerrahi uyguladığımız hastalarımızın 8’inde (% 44,3) korneal skar, 6’sında (%
33,3) keratokonus, 2’sinde (% 11,2) psödofakik büllöz keratopati (PBK), 1’inde (% 5,6)
granüler distrofi ve yine 1’inde (% 5,6) herpetik stromal keratite bağlı korneal perforasyon
mevcuttu. Korneal skarı bulunan hastalardan 4’ü travmaya, 2’si bakteriyal keratite, 1’i
herpetik stromal keratite ve sonuncusu kızamığa sekonder gelişmişti (Şekil 2).
38
Page 39
44,3; 44%
33,3; 33%
11,2; 11%
5,6; 6%
5,6; 6%Korneal skar
Keratokonus
PBK
Granüler Distrofi
KornealPerforasyon
Şekil 2: Cerrahi uyguladığımız hastaların teşhisleri.
Kornealarını aldığımız donörlerin 7’si (% 38,9) dahiliye, 4’ü (% 22,2) genel
cerrahi, 2’si (% 11,1) nöroloji, 2’si (% 11,1) reanimasyon, 2’si (% 11,1) ex duhul (trafik
kazası) ve 1’i (% 5.6) nöroşirurji servisinde ex olmuştu (Grafik 2).
7; 39%
4; 22%
2; 11%
2; 11%
2; 11%1; 6%
DahiliyeGenel CerrahiNörolojiReanimasyonTrafik KazasıNöroşirurji
Şekil 3: Donörlerin ex oldukları servisler.
39
Page 40
Donörün ölümü ile korneanın alımı arasında geçen ortalama süre 4.5±0.9 (1-12)
saatti. Korneanın alımından nakline kadar geçen ortalama saklama süresi ise 85±12.6 (3-146)
saatti. Bu iki sürenin toplamının ortalaması da 89.4±12.8 (4-154) saatti.
Donörlerin yaş ortalaması 61.6±2.2 (34-72) idi. Donörlerin 7’si (% 38.9) erkek,
11’i (% 61.1) kadındı (Şekil 4). Beş donörün sağ gözü (%27.8), 13 (%72.2) donorün sol gözü
nakledildi. Hastalarımızdan 9’unun (% 50) sağ gözüne, 9’unun (% 50) sol gözüne penetran
keratoplasti uygulandı.
11; 61%
7; 39%
Kadın Erkek
Şekil 4: Donörlerin cinsiyetleri.
Donörün ölümü-korneanın alımı ve korneanın alımı-korneanın nakli arasında
geçen süreler ve bu ikisinin toplamı ile penetran keratoplasti öncesi donör kornea santral
endotel hücre yoğunluğu, penetran keratoplasti sonrası 3 ve 6. aylarda santral korneal endotel
hücre yoğunluğu ve 1. hafta, 1., 3., ve 6. ayda santral kornea kalınlığı arasında korelasyona
rastlanmadı (Tablo 1).
40
Page 41
Tablo 1: Donörün ölümünden korneanın nakline kadar geçen süre ile cerrahi
öncesi ve sonrası dönemde santral korneal endotelyal hücre yoğunluğu ve kalınlığı arasındaki
ilişki.
Endotelyalhücre
yoğunluğu(ª) 0
Endotelyalhücre
yoğunluğu3. ay
Endotelyalhücre
yoğunluğu6. ay
Korneakalınlığı 1.hafta (¶)
Korneakalınlığı 1.
ay
Korneakalınlığı
3. ay
Korneakalınlığı
6. ay
Ölüm-alım (•)
r=0,415 p=0,087
r=0.025p=0.921
r=-0.182p=0.484
r=-0,155p=0,540
r=-0,161 p=0,522
r=0.131p=0.605
r=0.253p=0.327
Alım-nakil
r=-0.299p=0.228
r=-0.113p=0.655
r=0.037p=0.889
r=-0.214p=0.393
r=-0.196p=0.436
r=0.221p=0.377
r=0.071p=0.786
Toplam r=-0.269p=0.280
r=-0.110p=0.664
r=0.022p=0.934
r=-0.222p=0.376
r=-0.205p=0.415
r=0.226p=0.367
r=0.088p=0.736
(•) zaman: saat (ª) endotel hücre yoğunluğu: hücre/mm² (¶) santral korneal kalınlık: µm p<0.05 anlamlılık düzeyinde
Donörün yaşı ile penetran keratoplasti öncesi donör kornea santral endotel hücre
yoğunluğu, penetran keratoplasti sonrası 3 ve 6. aylarda santral korneal endotel hücre
yoğunluğu ve 1. hafta, 3., ve 6. ayda santral kornea kalınlığı arasında doğru orantılı bir ilişkiye
rastlanmadı. Donörün yaşı ile 1. ay pakimetri değeri arasında ise ters bir ilişki tespit edildi
(p<0.05 düzeyinde) (Tablo 2).
Tablo 2: Donörün yaşı ile cerrahi öncesi ve sonrası dönemde santral korneal
endotelyal hücre yoğunluğu ve kornea kalınlığı arasındaki ilişki.
Endotelyalhücre
yoğunluğu(ª) 0
Endotelyalhücre
yoğunluğu3. ay
Endotelyalhücre
yoğunluğu6. ay
Korneakalınlığı 1.hafta (¶)
Korneakalınlığı 1.
ay
Korneakalınlığı
3. ay
Korneakalınlığı
6. ay
Donöryaşı
r=-0.299 p=0,228
r=0.045p=0.858
r=0.112 p=0.669
r=-0,330p=0,181
r=-0.516p=0,028
r=-0.127p=0.616
r=-0.218p=0.400
(ª) endotel hücre yoğunluğu: hücre/mm²
41
Page 42
(¶) santral korneal kalınlık: µm p<0.05 düzeyinde
Alıcı yaşı ile penetran keratoplasti sonrası 3 ve 6. aylarda santral kornea endotel
hücre yoğunluğu, 1. hafta, 1., 3., ve 6. ayda santral kornea kalınlığı arasında korelasyona
rastlanmadı (Tablo 3).
Tablo 3: Alıcı yaşı ile cerrahi sonrası endotelyal hücre yoğunluğu ve karnea
kalınlığı arasındaki ilişki.
Endotelyalhücre
yoğunluğu3. ay (ª)
Endotelyalhücre
yoğunluğu6. ay
Korneakalınlığı 1.hafta (¶)
Korneakalınlığı 1. ay
Korneakalınlığı 3.
ay
Korneakalınlığı 6.
ay
Alıcı yaşı r=-0.110p=0.663
r=-0.227 p=0.381
r=0.012p=0,963
r=0.146p=0.564
r=-0.076p=0.765
r=-0.127p=0.626
(ª) endotel hücre yoğunluğu: hücre/mm² (¶) santral korneal kalınlık: µm p<0.05 düzeyinde
Cerrahi öncesi donör korneanın santral endotelyal hücre yoğunluğu ile cerrahi
sonrası greftin 3. ve 6. aylardaki santral endotelyal hücre yoğunluğu arasında doğru orantılı bir
ilişki saptanmamıştır (sırasıyla r=0.384, p=0.116; r=0.310, p=0.226). Ancak 3. ay santral
korneal endotelyal hücre yoğunluğu ile 6. ay santral korneal endotelyal hücre yoğunluğu
arasında doğru orantılı bir ilişki tespit edilmiştir (r=0.885, p=0.000).
Cerrahi sonrasında 1. hafta santral kornea kalınlığı ile 1. ay, 3. ay ve 6. ay santral
kornea kalınlıkları arasında doğru orantılı bir ilişki mevcuttur (sırasıyla r=0.891, p=0.000;
r=0.655, p=0.003; r=0.704, p=0.002).
42
Page 43
Cerrahi öncesi ve sonrası dönemde ortalama santral korneal endotelyal hücre
yoğunluğu ile ortalama santral kornea kalınlıkları arasında doğru orantılı bir ilişki tespit
edilmemiştir (Tablo 4).
Tablo 4: Cerrahi öncesi ve sonrası dönemde ortalama santral korneal endotelyal
hücre yoğunluğu ile ortalama santral kornea kalınlıkları arasındaki ilişki.
Kornea kalınlığı 1.hafta (¶)
Kornea kalınlığı 1.ay
Kornea kalınlığı 3.ay
Kornea kalınlığı 6.ay
Endotelyal hücreyoğunluğu (ª) 0
r=0.204p=0.416
r=0.325p=0.188
r=0.232p=0.354
r=0.303p=0.237
Endotelyal hücreyoğunluğu 3. ay
r=0.018p=0.945
r=0.018p=0.944
r=0.167p=0.509
r=0.147p=0.574
Endotelyal hücreyoğunluğu 6. ay
r=0.324p=0.432
r=0.117p=0.655
r=0.230p=0.375
r=0.099p=0.705
(ª) endotel hücre yoğunluğu: hücre/mm² (¶) santral korneal kalınlık: µm. p<0.05 düzeyinde.
Wilcoxon’ın sıralı ikili testinde cerrahi öncesi santral korneal endotelyal hücre
yoğunluğu ile 3. ve 6. ayda santral korneal endotelyal hücre yoğunluğu arasında istatistiksel
olarak anlamlı ilişki saptandı (p<0.001, p<0.001) ancak 3. ve 6. aylar arasındaki ilişki
istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0.017).
Cerrahi öncesinde ortalama santral korneal endotelyal hücre yoğunluğu 2097±85.7
(1656 – 2985) hücre/mm² idi. Cerrahiden sonra üçüncü ayda ortalama santral korneal
endotelyal hücre yoğunluğu 1460±130,3 (635 – 2546), altıncı ayda 1219±98.5 (504 – 2130)
hücre/mm² olarak saptandı. Elde edilen bu değerler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
ilişki mevcuttu (p<0.001) (Grafik 1).
43
Page 44
2096
12191460
0
500
1000
1500
2000
2500
3000
3500
Cerrahi öncesi 3. ay 6. ay
Milimetrekaredekiortalama endotelhücre yoğunluğu
Şekil 5: Santral korneal endotelyal hücre yoğunluğunun takip süresindeki değişimi
(hücre/mm²).
Wilcoxon’ın sıralı ikili testinde santral kornea kalınlığı açısından 1. hafta ile 1. ay,
3. ay, ve 6. ay arasında; 1. ay ile 3. ve 6. aylar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
mevcuttu ( sırasıyla p<0.001, p<0.001, p<0.001, p<0.001, p<0.001). Ancak 3. ve 6. aylar
arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0.026).
Cerrahi sonrasında ortalama santral kornea kalınlığı 1. haftada 606±17.8 (502 –
772), 1. ayda 561±18.2 (463 – 773), 3. ayda 514±9.7 (454 – 588) ve 6. ayda 505±12.0 (386 –
569) olarak tespit edildi. Elde edilen bu değerler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
mevcuttu (p<0.001).
44
Page 45
514 505606
561
0
100
200
300
400
500
600
700
800
900
1. hafta 1. ay 3. ay 6. ay
Ortalamasantralkorneakalınlığı
Şekil 6: Cerrahi sonrası dönemde santral kornea kalınlığındaki değişiklikler (µm).
45
Page 46
TARTIŞMA
Donör kornea endotel hücrelerinin cerrahi öncesi incelenmesi hem iyi donör
materyali seçiminde, hem de cerrahi süresince klinik endotelyal hasarın değerlendirilmesinde
önemlidir (2,70). Penetran keratoplasti sonrası erken endotelyal hücre kaybı kötü kalitede
buton (71,72), alıcı yaşı (71), donör yaşı (71,73,74), saklama ortamı ve tekniği (75), ölüm
alım ve alım nakil zamanı (75), cerrahi teknik ve yöntemine (77), alıcı hastalığına, yüksek göz
içi basıncı ve immünolojik faktörlere (78) bağlanmıştır.
Walkenbach ve ark. (79) endotelyal bariyer fonksiyonunun Deksol’de 4 °C de 3
gün sonunda % 92’ye; 6. gün sonunda % 78’e; 12. gün sonunda % 44’e düştüğünü
göstermiştir.
İnsan kornea endotelindeki hasarlı hücre alanı kalan hücrelerin ilerlemesi ve
genişlemesiyle örtülür (80). Yetişkin insan endotel hücrelerinde normalde mitoz görülmezken,
red atağı geçirmiş fakat kortikosteroidlerle başarılı olarak tedavi edilmiş 35 yaşında korneal
greftli bir hastada mitoz varlığı rapor edilmiştir (81). Hücre kaybı cerrahi sonrası uzunca bir
süre devam eder ancak hücresel değişiklikler cerrahi sonrası birinci yılda belirgindir (7-9).
Endotelyal hücre kaybındaki değişkenlik çok büyük olup % 5 ile % 80 arasındadır. Greftli
kornea % 20’den daha az normal endotelyal hücre yoğunluğuyla şeffaf kalabilmekte ve 10/10
görme sağlayabilmektedir. Bu yüzden speküler mikroskopi yaygın hücre hasarına sahip olan
ve hücre kaybı olmayan saydam kornea transplantlarını doğru olarak ayırt etmek için
gerekmektedir. (11,82) Literatürde penetran keratoplasti sonrası 4. günde hücre kaybı oranı %
17 (7), 1. haftada % 12.3 (83), 2. ayda % 32.7 (9), 3. ayda % 16.3-18.3 (83,8) ve 1. yılda %
33.6-40.8-50 (8,9,7) olarak bildirilmiştir. Bizim çalışmamızda ise 3. ayda endotelyal hücre
kaybı oranı % 29.8, 6. ayda endotelyal hücre kaybı oranı % 41.8’di ve elde ettiğimiz sonuçlar
literatürde bildirilen değerlere yakındı.
46
Page 47
Cerrahi sonrasında bu hücrelerde devamlı morfolojik değişiklikler gözlenmiştir.
Bununla birlikte mm²’de 1000’den az polimorfik endotelyal hücre, uzun yıllar greft
saydamlığını sağlayabilir (84-86). Bu kornealar greft reddi veya artmış göç içi basıncı gibi
durumlara karşı korneayı korumak için minimal rezerve sahiptir. Tahminen 300 hücre/mm²
altındaki sayılar, korneayı saydam tutmakta yeterli değildir. Hücre sayısının mm²’de 300-500
arasında olduğu değerler oldukça risklidir. Hücre sayısı mm²’de 500 ile 1000 arasında ise
herhangi bir cerrahi travmada dekompansasyon için risk taşımaktadır (19). Penetran
keratoplasti sonrası hücre sayısının yaklaşık % 60’ının uzun dönemde kaybolduğu görülmüş
ve hücre yoğunluğunun milimetrekarede 1000’den fazla olması için donör endotel sayısının
milimetrekarede 2500’ün üstünde olması gerektiği düşünülmüştür (19).
Transplante korneadaki intraokuler cerrahiden sonraki endotelyal hücre kaybı,
ameliyat edilmemiş korneadan daha hızlı olmaktadır. Bu da greft endotelinin travmalara karşı
daha hassas olduğunu göstermektedir. Greft endotelinin operasyon sonrası dönemde uzun bir
iyileşme sürecini yansıtan geçiş döneminde kalmakta olduğunu gösteren bulgular vardır (87-
90). Bu değişiklikler ilerleyicidir ve cerrahi sonrası aylarca ve belki yıllarca sürebilir. İlerleyici
hücre kaybının devam etmesi, başarılı kornea naklinden yıllar sonra bazı korneal greftlerde
ortaya çıkan ani dekompansasyonu açıklayabilir. Sato’nun çalışması başarılı keratoplastiden
sonra dikkati çekecek ölçüde endotelyal hücre kaybı olduğunu doğrulamıştır (91). Sato
korneal greftli hastalardaki endotelyal hücre boyutunun 60’lı yaşlardaki hastalarınkine göre üç
kat daha büyük olduğunu bulmuştur ve bu bilgiden hücre kaybının cerrahi travma ve
operasyon sonrası enflamasyona bağlı olarak ortaya çıktığı, iyileşmenin sağ kalan hücrelerin
hacmen artışıyla sağlandığı sonucuna varmıştır. Sato ayrıca şeffaf greftlerde her ne kadar
transplant kornea doku turgorunu mükemmel bir şekilde sağlasa da, kornea kalınlığında
(normal kornealarla karşılaştırıldığında) küçük fakat anlamlı bir artışın devam ettiğini
göstermiştir. Greft kalınlığı ve endotel hücre boyutu veya endotelyal hücre pleomorfizmi
arasındaki ilişki çok önemli değildir. Bununla birlikte aköz hümörden korneaya floureseinin
47
Page 48
geçiş katsayısı normal kornealara göre sorunsuz keratoplastilerde önemli derecede artmış olup
başarılı kornea greftlerindeki endotelyal geçirgenlikteki devamlı artışı göstermektedir. Bu
nedenle şeffaf greftlerdeki endotelyal fonksiyon tamamen normal değildir. Greft kalınlığıyla
endotelyal geçirgenlik (floureseinin geçiş katsayısı ile ölçülen) arasındaki ilişki istatistiksel
olarak anlamlı olup bu da endotelyal hücrelerin boyutu ya da pleomorfizmden ziyade
endotelyal geçirgenliğin şeffaf korneal greftin kalınlığını belirleyen major faktör olduğunu
göstermektedir (91). Çalışmamızda cerrahiden sonraki dönemde santral kornea kalınlığı
ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmiş olup cerrahiden sonraki
1. haftada 606 µm olan santral kornea kalınlığı 6. ayda 505 µm’ye düştü.
Culbertson ve ark. (2), cerrahi sonrası 3 ve 12. aylardaki endotelyal hücre
yoğunluğunun, cerrahi öncesi hücre yoğunluğu ile korele olduğunu ancak donör yaşıyla korele
olmadığını bildirmişlerdir. Kimura ve ark. (78) her bir peryotta, 1. ay dışında operasyon
öncesi hücre yoğunluğu ile önemli bir korelasyon saptamamışlardır. Çalışmamızda cerrahi
öncesi hücre yoğunluğu ile cerrahi sonrası dönemde hücre yoğunluğu arasında doğrusal bir
ilişkinin olmadığını ancak takiplerimizin 3. ve 6. ayları arasında doğru orantılı bir ilişki
olduğunu tespit ettik.
Donör seçerken genellikle donörün genç olması tercih edilir. Bununla birlikte
önceki çalışmalarda, hücre kaybı ile donör yaşı arasında önemli korelasyon olmadığı
bildirilmiştir (78). Bu sonuçlardan yola çıkarak donör seçiminde donör yaşının çok önemli
olmadığı düşünülmüştür. Bir çok çalışmada ise, yaşlı donörlerden alınan kornealardaki
endotelyal hücre sayısındaki kaybın, genç donörlerden alınan kornealardaki kayba göre daha
büyük olduğunu bildirmiştir (92-96). Bizde çalışmamızda donör yaşı ile cerrahi öncesi ve
cerrahi sonrası dönemde santral endotelyal hücre yoğunluğu ile kornea kalınlığı arasında
doğrusal bir ilişki olmadığını tesbit ettik.
48
Page 49
Endotelyal hücre kaybı ( örneğin artmış endotelyal hücre boyutu) ile morfolojisi
arasında ve ölüm- enükleasyon veya enükleasyon – cerrahi zamanı arasında ilişki
gösterilmiştir (97-100). Ancak bizim çalışmamızda ölüm-alım ve alım-nakil süreleri ile
cerrahi öncesi ve sonrası dönemlerde endotelyal hücre kaybı arasında bir ilişki tesbit
edilmemiştir.
Bulgular afakik gözde yapılan korneal greft işleminde, fakik gözde yapılan
korneal greft işlemine nazaran daha az endotel hücre kaybı olduğunu göstermiştir (101). Bu
bulgu afakik gözde daha derin ön kamaranın olmasına ve lens-iris diyaframından kaynaklanan
endotelyal travmanın olmamasına bağlanmıştır. Bununla birlikte bu bulgu takip eden
araştırmalarda doğrulanmamıştır ve daha ileri araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır (102-104).
Boune’nin (92) yaptığı çalışmada alıcının yaşının, penetran keratoplasti sonrası 2.
ayda endotelyal hücre yoğunluğundaki azalma ile ilişkisi olmadığı belirtilmiştir. Lundh ve
Kallmark (104), ortalama 7.5 aylık izlemlerinde bir ilişki saptamadılar. Linn ve ark (105) ise
donör yaşından bağımsız olarak penetran keratoplasti sonrasında alıcı yaşı ile endotelyal hücre
yoğunluğu arasında ters bir ilişki olduğunu rapor etmiştir. Musch ve ark. (4) da yaşlı alıcının
endotelyal hücre yoğunluğundaki kayıp oranına etkisinin, genç alıcıdaki kayıp oranına göre 2
kat fazla olduğunu bulmuşlardır. Çalışmamızda alıcının yaşı ile cerrahiden sonraki dönemde
endotel hücre yoğunluğu veya kayıp oranları arasında bir ilişki tespit edilmedi.
Endotelyal hücrelerdeki cerrahi sonrası değişiklikler, cerrahi travmanın etkisinin
greftin santral kısmından çok periferik kısmına olduğunu göstermiştir (86,106-108). Speküler
mikroskopla gözlenen merkezi endotelyal hücre yoğunluğundaki ilk keskin düşüş, greft
merkezinden hücrelerin orta derecede kaybına bağlanmıştır. Canlı hücreler genişler ve
merkezden perifere hareket ederler. Genişleyen ve hareket eden bu hücreler çıplak alanları
örter. Endotelyal hücrelerin özelliklerinde süren değişiklikler polimorfizm ve polimegatizm
ile sonuçlanır (12).
49
Page 50
Cerrahi öncesi ve sonrası dönemde santral korneal endotelyal hücre
yoğunluğundaki değişim istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.001). Cerrahi
öncesinde 2096 hücre/mm² iken 3. ayda 1460 hücre/mm²’ye, 6. ayda da 1219 hücre/mm²’ye
düşmüştür. Endotel hücre yoğunluğundaki bu azalma donör korneanın endotel hücre
yoğunluğunun önemini göstermektedir. Çalışmamızda daha önce de bahsettiğimiz gibi donör
yaşı, alıcı yaşı, ölüm- alım zamanı ve alım-nakil zamanı ile cerrahi sonrası endotel hücre
yoğunluğu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmemiştir. Santral kornea
kalınlığındaki değişim de istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. 1. haftada 606 µm iken, 1.
ayda 561 µm’ye, 3. ayda 514 µm’ ve 6 ayda 505 µm’ye gerilemiştir. Cerrahiyi izleyen
dönemde ise korneal kalınlık ölçümlerinde önemli farklılık gözlenmedi. Cerrahiden hemen
sonra var olan korneal ödem takipler süresince azalmış ve normal korneal kalınlık elde
edilmiştir. Korneal kalınlıkla endotel hücre yoğunluğu arasında da istatistiksel olarak anlamlı
bir ilişki tespit edilmemiştir. Endotel hücre yoğunluğu belli bir seviyenin altına inene kadar
fonksiyonunu sürdürebilmektedir.
SONUÇLAR
50
Page 51
1- Ölüm-alım, alım-nakil süreleri ile cerrahi öncesinde ve cerrahiden sonra 3-6.
aylarda santral korneal endotelyal hücre yoğunluğu arasında korelasyon
bulunmamıştır (sırasıyla p=0,087, p=0.921, p=0.484, p=0.228, p=0.655,
p=0.889).
2- Ölüm-alım, alım-nakil süreleri ile cerrahi öncesinde ve cerrahiden sonra 3-6.
aylarda santral korneal kalınlık arasında korelasyon tespit edilmemiştir
(sırasıyla p=0,540, p=0,522, p=0.605, p=0.327, p=0.393, p=0.436, p=0.377,
p=0.786).
3- Donör yaşı ile cerrahi öncesi ve sonrasındaki 3-6. aylar arasında santral
korneal endotelyal hücre yoğunluğu arasında korelasyon tespit edilmemiştir
(sırasıyla p=0,228, p=0.858, p=0.669).
4- Donör yaşı ile cerrahi sonrası dönemde 1. hafta, 1. ay, 3. ay ve 6. aylardaki
santral kornea kalınlıkları arasında korelasyon tespit edilmemiştir (sırasıyla
p=0,181, p=0,181, p=0.616, p=0.400).
5- Alıcı yaşı ile cerrahi sonrasındaki 3. ve 6. aylar arasında santral korneal
endotelyal hücre yoğunluğu arasında korelasyon tespit edilmemiştir (sırasıyla
p=0.663 p=0.381).
6- Alıcı yaşı ile cerrahi sonrası dönemde 1. hafta, 1. ay, 3. ay ve 6. aylardaki
santral kornea kalınlıkları arasında korelasyon tespit edilmemiştir (sırasıyla
p=0,963, p=0.564, p=0.765, p=0.626).
7- Cerrahi öncesi santral korneal endotelyal hücre yoğunluğu ile cerrahi sonrası
santral endotelyal hücre yoğunlukları arasında korelasyon tespit edilmemiştir
(p=0.116, p=0.226) ancak 3. ve 6. ay değerleri arasında doğru orantılı bir ilişki
mevcuttur (p<0.001).
51
Page 52
8- Cerrahi sonrasında 1. hafta santral kornea kalınlığı ile 1. ay, 3. ay ve 6. ay
santral kornea kalınlıkları arasında doğru orantılı bir ilişki mevcuttur (sırasıyla
p<0.001, p=0.003, p=0.002).
9- Cerrahi öncesinde ortalama santral korneal endotelyal hücre yoğunluğu
2097±85.7 idi. Cerrahiden sonra üçüncü ayda ortalama santral korneal
endotelyal hücre yoğunluğu 1460±130.3, altıncı ayda 1219±98.5 olarak
saptandı. Elde edilen bu değerler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
korelasyon mevcuttu (p<0.001).
10- Cerrahi sonrasında ortalama santral kornea kalınlığı 1. haftada 606±17.8, 1.
ayda 561±18.2, 3. ayda 514±9.7 ve 6. ayda 505±12.0 olarak tespit edildi. Elde
edilen bu değerlerdeki azalma miktarı istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur
(p<0.001).
11- Ölüm-alım ve alım-nakil süreleri, donör ve alıcı yaşlarının cerrahi sonrası
korneal endotelyal hücre yoğunluğu üstüne önemli bir etkisinin olmadığı;
alınan donör korneanın biyomikroskop ile değerlendirilip speküler mikroskopi
ile incelenmesi sonrasında endotelyal hücre yoğunluğunun yeterli miktarda
olduğunun saptanmasıyla donör korneanın güvenle kullanılabileceği
düşüncesindeyiz.
52
Page 53
ÖZET
Bu çalışma ölüm-alım ve alım-nakil sürelerinin, donör ve alıcı yaşlarının, cerrahi
öncesi santral kornea endotelyal hücre yoğunluğunun, cerrahi öncesi ve sonrası dönemde
santral kornea endotelyal hücre yoğunluğu ile santral kornea kalınlığı üzerine etkilerini
araştırmak için yapılmıştır.
Bu prospektif çalışmada 18 hastanın 18 gözüne penetran keratoplasti yapılmış
olup, donör korneanın santral endotelyal hücre yoğunluğu cerrahi öncesinde ve cerrahiden
sonra 3-6. aylarda speküler mikroskop ile değerlendirilmiştir. Santral korneal kalınlığı cerrahi
sonrası 1. hafta, 1. ay, 3. ay ve 6. aylarda pakimetri cihazı kullanılarak ölçülmüştür.
Cerrahi öncesinde ortalama santral korneal endotelyal hücre yoğunluğu 2097±85.7
idi. Cerrahiden sonra üçüncü ayda ortalama santral korneal endotelyal hücre yoğunluğu
(hücre/mm²) 1460±130.3, altıncı ayda 1219±98.5 olarak saptandı. Elde edilen bu değerler
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki mevcuttu (p<0.001). Cerrahi sonrasında ortalama
santral kornea kalınlığı 1. haftada 606±17.8 µm, 1. ayda 561±18.2 µm, 3. ayda 514±9.7 µm ve
6. ayda 505±12.0 µm olarak tespit edildi. Elde edilen bu değerlerdeki azalma istatistiksel
olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.001).
Ölüm-alım ve alım-nakil zamanları, donör ve alıcı yaşı, cerrahi öncesi santral
kornea endotel hücre yoğunluğu ile cerrahi sonrası santral korneal endotel hücre yoğunluğu
ve santral kornea kalınlığı arasında korelasyon saptamadık.
53
Page 54
Santral endotelyal hücre yoğunluğu yeterli korneaların güvenle kullanılabileceği,
ölüm-alım ve alım-nakil zamanı ile donör ve alıcı yaşlarının cerrahi öncesi ve sonrası
dönemde önemli etkilerinin olmadığı düşüncesindeyiz.
54
Page 55
KAYNAKLAR
1- Kimura C, Matsubara M, Sato T. Profile of seventy-three corneas that remained transparent
ten years after keratoplasty. Jpn J Clin Ophthalmol 1990; 44:999-1002.
2- Culbertson WW, Abbott RL, Forster RK. Endothelial cell loss in penetrating keratoplasty.
Ophthalmology 1982; 89:600-604.
3- Bourne WM, Nelson LR, Hodge DO. Central corneal endothelial cell changes over a ten-
year period. Invest Ophthalmol Vis Sci 1997; 38:779-782.
4- Musch DC, Meyer RF, Sugar A. Predictive factors for endothelial cell loss after penetrating
keratoplasty. Arch Ophthalmol 1993; 111:80-83.
5- Harper CL, Boulton ME, Marcyniuk B, Tullo AB, Rigdway AE. Endothelial viability of
organ-cultured corneas following penetrating keratoplasty. Eye 1998; 12:834-838.
6- Hu F, Tsai A, Wang I, Chang S. Outcomes of penetrating keratoplasty with imported donor
corneas. Cornea 1999; 18(2):182-187.
7- Bourne WM. One year observation of transplanted corneal endothelium. Ophthalmology
1980; 84:673-679.
8- Culbertson WW, Abbott RL, Forster RK. Endothelial cell loss in penetrating keratoplasty.
Ophthalmology 1982; 89:600-604.
9-Matsuda M, Bourne WM. Long-term morphologic change in the endothelium of
transplanted corneas. Arch Ophthalmol 1985; 103:1343-1346.
10- Bourne WM, O’Fallon WM. Endothelial cell loss during penetrating keratoplasty. Am J
ophthalmol 1978; 85:760-766.
11- Kus MM, Seitz B, Langenbucher A, Naumann G. Endothelium and pachymetry of clear
corneal grafts 15 to 33 years after penetrating keratoplasty. Am J Ophthalmol 1999; 127:600-
602.
55
Page 56
12- Karnama Y, Khodadoust AA. Corneal endothelium in penetrating keratoplasty. Am J
Ophthalmol 1986; 102:66-71.
13- Bourne WM, Hodge DO, Nelson LR. Corneal endothelium five years after
transplantation. Am J Ophthalmol 1994; 118:185-196.
14- Bourne WM, Kaufmann HE. Endothelium of clear corneal transplants. Arch Ophthalmol
1976; 94:1730-1732.
15- Bourne WM, Nelson LR, Hodge DO. Central corneal endothelial cell changes over a ten-
year period. Invest Ophthalmol Vis Sci 1997; 38:779-782.
16- Ambrose VMG, Walters RF, Batterbury M. Long-term endothelial cell loss and
breakdown of the blood-aqueous barrier in cataract surgery. J Cataract Refract Surg 1991;
17:622-627.
17- Liesegang TJ, Bourne WM, Ilstrup DM. Short- and long-term endothelial cell loss
associated with cataract extraction and intraocular lens implantation. Am J Ophthalmol 1984;
97:32-39.
18- Burne WM, Nelson LR, Hodge DO. Continued endothelial cell loss ten years after lens
implantation. Ophthalmology 1994; 101:1014-1023.
19- Vasara K, Setala K, Ruusuvaara P. Foolw-up study of human corneal endothelial cells,
photographed in vivo before enucleation and 20 years later in graft. Acta Ophthalmol Scand
1999; 77:273-276.
20- Pepose JS, Ubels JL. Cornea and Sclera. In: Adler’s Physiology of the Eye. Tenth Edition.
St. Louis: Mosby; 2003. p.59-92.
21- Wang MX, Karp CL, Selkin RP, Azar DT. Corneal and conjunctival surgery. In: Yanoff
M, Duker JS. Ophthalmology. 2nd ed. St. Louis: Mosby, 2004:492-499.
22- Williams KA, Muehlberg SM, Lewis RF. How successful is corneal trasplantation? A
report from the Australian corneal graft register. Eye 1995; 9:219-227.
56
Page 57
23- Hyman L, Wittpen J, Yang C. İndications and techniques of penetrating keratoplasties.
Cornea 1992; 11:573.
24- Mamalis N, Anderson CW, Kreisler KR. Changing trends in the indications for
penetrating keratoplasty. Arch Ophthalmol 1992; 110:1409.
25- The Australian corneal graft registry: 1990-1992 report. Aus JNZ Ophthalmol 1993; 21:1.
26- Sharif KW, Casey TA. Changing indications for penetrating keratoplasty, 1971-1990. Eye
1993; 7:485.
27- Haamann P, Jensen OM, Schimidt P. Changing indications for penetrating keratoplasty.
Acta Ophthalmol 1994; 72:443.
28- Robin JB. An Update of the indications for penetrating keratoplasty, 1979-1983. Arch
Ophthalmol 1986; 104:87-89.
29- Hyman L, Wittpen J, Yang C. İndications and techniques of penetrating keratoplasties.
Cornea 1992; 11:573.
30- C. Banu Cosar, M.S. Shidhar, Elisabeth J. Cohen, Evan L. Held, Paulo de Tarso S. Alvim,
Christopher J. Rapuano, Irving M. Raber, Peter R. Laibson. İndications for penetrating
keratoplasty and associated procedures, 1996 – 2000. Cornea 2002; 21(2):148-151.
31- Killingsworth DW, Stern GA, Driebe WT. The results of therapeutic penetrating
keratoplasty. Ophthalmology 1993; 100:534-541.
32- Vajpayee RB. Corneal transplantation. First edition. New Delhi: Jaypee Brothers Medical
Publishers Ltd, 2002:3-128.
33- Buxton JN. Corneal surgery. In: Collins JF. Handbook of Clinical Ophthalmology.
Newyork: Mason Publishers, 1982.
34- Houff SA, Burton RC, Wilson RW. Human-to-human transmission of rabies virus by
corneal transplantation. N Eng J Med 1979; 300:603-604.
35- Hoft RH, Pflugfelder SC, Forster RK, Ullman S, Polack FM, Schiff ER. Clinical evidence
for hepatitis B transmission resulting from corneal transplantation. Cornea 1997; 16:132-137.
57
Page 58
36- Hata B. The development of glioma, in the eye to which the cornea of a patient, who
suffered from glioma, was transplanted. Nippon Ganka Gakkai Zasshi 1939; 43:1763-1767.
37- Mc George AJ, Thompson P, Elliot D. Papillary adenocarsinoma of the iris transmitted by
corneal transplantation. Cornea 1994; 13:102.
38- Forster RK, Fine M. Relation of donor age to succes in penetrating keratoplasty. Arch
Ophthalmol 1971; 85:42-47.
39- Chang Sd, Pecego JG, Zadnik K. Factors influencing graft clarity. Cornea 1996; 15:577-
581.
40- Vail A, Gore SM, Bradley BA, Easty DL, Rogers CA, Armigate WJ. Conclusions of the
corneal trasplant follow-up study. Br J Ophthalmol 1997; 81:631-636.
41- Williams KA, Muehlberg SM, Barlett CM, Esterman A, Coster DJ. Report from the
Australian Corneal Graft Regitry. Adelaide, Snap Printing, 1999.
42- Culbertson WW, Abbot RL, Forster RK. Endothelial cell loss in penetrating keratoplasty.
Ophthalmology 1982; 89:600-604.
43- Mattern RM, Heck EL, Cavanagh HD. The impact on tissue utilization of screening donor
corneas by specular microscopy at the university of Texas Southwestern Medical Center.
Cornea 1995; 14:562-567.
44- Probst LE, Halfaker BA, Holland EJ. Quality of corneal donor tissue in the grater-than-75-
year age group. Cornea 1997; 16:507-511.
45- Wood TO, Nissenkom I. İnfant donor corneas for penetrating keratoplasty. Ophthalmic
Surg 1981; 12:500-502.
46- Laing R. Specular Microscopy. In: Krachmer JH, Mannis MJ, Holland EJ, editors.
Cornea: Fundamentals of Cornea and External disease. St Louis: Mosby; 1998
47- Koester. Comparison of optical sectioning methods. The scanning slit confocal
microscope. In: Pawley J. editor: The handbook of biological confocal microscopy. Madison,
IMR Pres. 1989.
58
Page 59
48- Payne JW. Donor selection. In: Brightbill FS. editor. Corneal surgery, theory, technique
and tissue. St Louis: Mosby-Year Book; 1986.
49- McCarey BE, Kaufman HE. Improved corneal storage. Invest ophthalmol 1974; 13:165-
173.
50- Waltman SR, Palmberg PF. Human penetrating keratoplasty using modified M-K
medium. Ophthalmic Surg 1978; 9:48-50.
51- Kaufman HE, Varnell ED, Kaufmann S, Beuerman RW, Barron BA. K-Sol corneal
preservation. Am J Ophthalmol 1985; 100-299-304.
52- Keates RH, Rabin B. Extending corneal storage with 2.5 percent chondroitin sulfate (K-
Sol). Ophthalmic Surg 1988; 19:817-820.
53- Lindstrom RL, Kaufman HE, Skelnik DL. Optisol corneal storage medium. Am J
Ophthalmol 1992; 114:345-356.
54- Kaufman HE, Beurman RW, Steinemann TL, Thompson HW, Varnell ED. Optisol
corneal storage medium. Arch Ophthalmol 1991; 109:864-868.
55- Smith TM, Popplewell J, Nakamura T, Trousdale MD. Efficacy and safety of gentamicin
and streptomycin in Optisol-GS, a preservation medium for donor corneas. Cornea 1995;
14:49-55.
56- Feibel RM. Current consepts in retrobulber anesthesia. Surv Ophthalmol 1985; 30:102.
57- Atkinson WS. Lokal anesthesia in ophthalmology. Am J Ophthalmol 1948; 31:1607.
58- Wiffen SJ, Maquire LJ, Bourne WM. Keratometric results of penetrating keratoplasty
with the Hessburg-Barron and Hanna trephine systems using a standart double running suture
technique. Cornea 1997; 16:306.
59- Barron BA. Penetrating keratoplasty. In: Kaufmann HE, Barron BA, Mcdonald MB. The
Cornea. Butterworth-Heinemann, Boston, 1998:805-466.
60- Mader T. Comparison of three corneal trephines for use in therapeutic keratoplasties for
large corneal perforations. Ophthalmic Surg 1995; 26:209.
59
Page 60
61- Vajpayee RB, Melki S. Three perls to minimize penetrating keratoplasty astigmatizm. In:
Melki SA, Azar DT. 101 pearls in Refractive, Cataract and Corneal Surgery. New Jersey:
Slack Inc; 2001. p.161-162.
62- Casebeer JC: A system of precise, predictable keratorefractive surgery. A system for
success, Chiron Ophthalmic Educational Series. Irvine, CA, 1992, Chiron Corp.
63- Rapuano CJ, Fishbaugh JA, Strike DJ. Nine point corneal thickness measurements and
keratometry readings in normal corneas using ultrasound pachymetry. J Am Soc Ophthal Reg
Nurses 1993; 28:16-22.
64- Maurice DM, Giardini AA. A simple optical apparatus for measuring the corneal
thickness and the average thickness of the human cornea. Br J Ophthalmol 1951; 35:169-177.
65- Hoffman RF. Preoperative evaluation. In Sanders DR, Hoffman RF. editors: Refractive
surgery: a text of radial keratotomy, Thorofare, NJ, 1985.
66- Kremer FB. A new instument for clinical pachometry. In Schachar RA, Levy NS,
Schachar L. editors: Keratorefractive Society meeting on controversial aspects of radial
keratotomy, Denison, TX, 1980.
67- Stucchi CA. Systematic error in computerized pachymetry. Ophthalmologica 1993;
207:208-214.
68- Eye Bank Association of America. Procedures manual. Washington, DC: Eye Bank
Association of America, 1993.
69- Langenbucher A, Seitz B, Nguyen NX, Naumann G. Corneal endothelial cell loss after
nonmechanical penetrating keratoplasty depende on diagnosis: a regression analysis. Graefe’s
Arch Clin Exp Ophthalmol 2002; 240:387-392.
70- Sawa M, Tsuru T. Design of a chamber for observation of donor corneal endothelium and
its clinical application. Jpn J Ophthalmol 1985; 39:1015-1018.
71- Musch DC, Meyer RF, Sugar A. Predictive factors for endothelial cell loss after
penetrating keratoplasty. Arch Ophthalmol 1993; 111:80-83.
60
Page 61
72- Charlin R, Polack FM. The effect of elevated intraocular pressure on the endothelium of
corneal grafts. Cornea 1982; 1:241-249.
73- Ruusuvaara P. Effect of corneal preservation, donor age, cadaver time and postoperative
period on the graft endothelium: A speculer microscopic study. Acta Ophthalmol 1979;
57:868-881.
74- Roa GN, Waldron WR, Aquavella JV. Morphology of graft endothelium and donor age.
Br J Ophthalmol 1980; 64:523-527.
75- Wilson SE, Kaufman HE. Graft failure after penetrating keratoplasty. Surv Ophthalmol
1990; 34:325-356.
76- Bourne WM, O’Fallon WM. Endothelial cell loss during penetrating keratoplasty. Am J
ophthalmol 1978; 85:760-766.
77- Lemp JG, Pfister RR, Dohlmann CH. The effect of intraocular surgery on clear grafts.
Am J Ophthalmol 1970; 70:719-721.
78- Obata H, Ishida K, Murao M, Miyata K, Sawa M. Corneal endothelial cell damage in
penetrating keratoplasty. Jpn J ophthalmol 1991; 35:411-416.
79- Walkenbach RJ, Corvin JG, Ye GS. Corneal function after storage in commercial eye
bank media. Invest Ophthalmol Vis Sci 1991; 32:1551-1557.
80- Mishima S. Clinical investigation on the corneal endothelium. Am J Ophthalmol 1982;
93:1-29.
81- Laing R. Evidence for mitosis in the adult corneal endothelium. Ophthalmology 1984;
10:1129.
82- Bourne W, Kaufman H. The endothelium of clear corneal transplants. Arch Ophthalmol
1976; 94:1730.
83- Yabe C, Mashima Y, Tsubota K. Corneal endothelial changes following penetrating
keratoplasty. Result of short-term follow-up. J Eye 1990; 7:735-738.
61
Page 62
84- Bourne WM, Kaufmann HE. Endothelium of clear corneal transplants. Arch Ophthalmol
1976; 94:1730-1732.
85- Sato T. Studies on the endotheliumof the corneal graft. Jpn J ophthalmol 1978; 22:114.
86- Abbott RL, Fine M, Guillet E. Long-term changes in corneal endothelium following
penetrating keratoplasty. Ophthalmology 1983; 90:676-685.
87- Culbertson W, Abbott R, Foster R: Endothelial cell loss in penetrating keratoplasty.
Ophthalmology 1982; 89:600.
88- Bourne W. One year observation of transplanted human corneal endothelium.
Ophthalmology 1980; 87:673.
89- Bourne W. Morphologic and functional evaluation of the endothelium of transplanted
human corneas. Trans Am Ophthalmol Soc 1983; 81:403.
90- Matsuda M, Suda T, Manabe R. Long-term observations of the graft endothelium with
different postoperative courses. Jpn J Ophthalmol 1983; 27:556.
91- Sato T. Studies on the endothelium of the corneal graft. Jpn J Ophthalmol 1978; 22:114.
92- Bourne WM. Morphologic and functional evaluation of the endothelium of transplanted
human corneas. Trans Am Ophthalmol Soc 1983; 81:403-450.
93- Bourne WM, Doughman DJ, Lindstrom RL.Organ-cultured corneal endothelium in vivo.
Arch Ophthalmol 1977; 95:1818-1819.
94- Ruusuvaara P. Effect of corneal preservation, donor age, cadaver time and postoperative
period on the graft endothelium: A specular microscopic study. Acta Ophthalmol 1979;
57:868-881.
95- Rao GN, Waldron WR, Aquavella JV. Morphology of graft endothelium and donor age.
Br J Ophthalmol 1980; 64:523-527.
96- Olsen T. Post-Operative changes in the endothelyal cell density of corneal grafts. Acta
Ophthalmol 1981; 59:863-870.
62
Page 63
97- Bron A, Brown N. Endothelium of the corneal graft. Trans Ophthalmol Soc UK 1974;
94:863.
98- Culbertson W, Abbott R, Foster R. Endothelial cell loss in penetrating keratoplasty.
Ophthalmology 1982; 89:600.
99- Ruusuvaara P. The fate of preserved and transplanted human corneal endothelium. Acta
Ophthalmol 1980; 58:440.
100- Binder P. Eye banking and corneal preservation. In: Transactions of the New Orleans
Academy of Ophthalmology, Symposium on Medical and Surgical Diseases of the Cornea. St.
Louis Mosby, 1980.
101- Bourne W, O'Fallon W. Endothelial cell loss during penetrating keratoplasty. Am J
Ophthalmol 1978; 85:760 .
102- Abbott R, Forster R. Clinical specular microscopy and intraocular surgery. Arch
Ophthalmol 1979; 97:1476.
103- Rao G. Morphological variations in graft endothelium. Arch Ophthalmol 1980; 98:1403.
104- Lundh BL, Kallmark B. Endothelial cell density after penetrating keratoplasty using long
time banked donor material after long distance transportation (Denmark-Sweden). Acta
Ophthalmol 1986; 64:492-498.
105- Linn JG Jr, Stuart JC, Warnicki JW, Sinclair RA, Marsh GM. Endothelial morphology in
long term keratoconus corneal tranplants. Ophthalmology 1981; 88:761-770.
106- Ruusuvaara P. Endothelial cell densities in donor and recipient tissue after keratoplasty.
Acta Ophthalmol 1980; 58:267.
107- Rao GN, Stevens RE, Mandelbeig AI, Aquavella JV. Morphologic variation in graft
endothelium. Arch Ophthalmol 1980; 98:1403.
108- Bourne WM. Chronic endothelial cell loss in transplanted cornea. Cornea 1983; 2:289.
63