PARAGRAF SORULARI VE CEVAP ANAHTARI 1. 1994-ÖYS İslamiyet'in kabulünden önce Türklerin, başka hiçbir toplumun etkisinde kalmamış bir dilleri ve edebiyatları vardı. Her ilkel edebiyatta olduğu gibi bu edebiyatta da şiirle büyü birlikte yürümekte ve dinsel törenler, önemli bir yer tutmaktaydı. Bunun yanı sıra ozan, bakşı, şaman gibi adlarla anılan şairlerde olağanüstü güçler bulunduğuna inanılırdı. Çoğu ortak ve sözlü ürünlerden oluşan bu edebiyatın en önemli bölümünü destanlar oluşturmaktaydı. Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir? A) Türk dilinin en eski ürünleri B) Eski Türk şiirinin özellikleri C) Eski Türklerde edebiyat D) Edebiyat ve dinsel törenler E) Türk toplumunda şairlerin yeri 2. 1994 - ÖYS Okuduğumuz romanlar, öyküler, şiirler; seyrettiğimiz oyunlar, filmler; dinlediğimiz müzik parçalan bizi bireysellikten kurtarıp başka insanların yaşayışları ile bütünleştiriyor. O insanların iç dünyalarını bize açarak yaşamımızı zenginleştiriyor, bizi tek boyutluluktan kurtarıyor. Diğer insanlarla, doğal ve toplumsal çevremizle kaynaştırıyor bizi. Bu sözler, aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir? A) Neden eğlenmek, oyalanmak, hoşça vakit geçirmek isteriz? B) Neden kitap okur, oyun seyreder, müzik dinleriz? C) İnsanlar, başkalarının düşüncelerini, yaşamlarını neden merak ederler? D) İnsanlar neden kendi yaşamlarından uzaklaşmak isterler? E) Okuduğumuz romanlarda, izlediğimiz oyunlarda niçin kendimizi ararız? 3. 1994 - ÖYS Çeviriye, yazarlığa hazırlık olsun diye başladım. Sonunda çevirinin de bir tür yaratıcılık olduğunu kavradım. Ancak yaratıcılığın, çeviri yapmak için yeterli olmadığını gördüm. Yaratıcılığın yanı sıra Türkçenin de çok iyi bilinmesi gerektiği düşüncesine vardım. Çünkü bir çevirmen, yabancı dili çok iyi bilse de, yapıtı sözcüğü sözcüğüne çevirse de Türkçenin havasını, suyunu, kokusunu bilmiyorsa yazarı dilimize nasıl buyur edebilir? Bu parçaya göre, çeviride başarılı olmanın koşullarından biri aşağıdakilerden hangisidir? A) Yazma denemeleri yapma B) Çeviride sınırlamadan kaçınma C) Tıpatıp çevirinin sakıncasını bilme D) Türkçenin inceliklerini tanıma E) Uzun bir hazırlık dönemi yaşama 4. 1994 - ÖYS İlk hikâyemle dört yüz hikayeci arasından birinci seçilmek bana büyük bir sorumluluk yüklemişti. Artık hep daha mükemmelini yazmak zorunluluğunu duyuyordum. Bu da benim ürün vermemi güçleştiriyordu. Hikâyelerimi çok beğenen bir sanatçı arkadaşım, bir gün bana çok seyrek yazdığım için sitem etti; beni yeni ürünler yayımlamadığım için âdeta sıkıştırdı :
23
Embed
PARAGRAF SORULARI VE CEVAP ANAHTARI 1. 1994-ÖYSPARAGRAF SORULARI VE CEVAP ANAHTARI 1. 1994-ÖYS İslamiyet'in kabulünden önce Türklerin, baka hiçbir toplumun etkisinde kalmamı
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
PARAGRAF SORULARI VE CEVAP ANAHTARI
1. 1994-ÖYS İslamiyet'in kabulünden önce Türklerin, başka hiçbir toplumun etkisinde kalmamış bir dilleri
ve edebiyatları vardı. Her ilkel edebiyatta olduğu gibi bu edebiyatta da şiirle büyü birlikte
yürümekte ve dinsel törenler, önemli bir yer tutmaktaydı. Bunun yanı sıra ozan, bakşı, şaman
gibi adlarla anılan şairlerde olağanüstü güçler bulunduğuna inanılırdı. Çoğu ortak ve sözlü
ürünlerden oluşan bu edebiyatın en önemli bölümünü destanlar oluşturmaktaydı.
Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir? A) Türk dilinin en eski ürünleri
Bu parçada, sözü edilen oyunla ilgili olarak neden yakınılmaktadır? A) İzleyicilerin izleme biçiminden
B) Konunun ilginç olmayışından
C) Eğlendirici yanının bulunmayışından
D) İzleyicinin düzeyine uygun olmayışından
E) İzleyicilerin farklı çevrelerden gelişinden
12. 1996-ÖYS Bu soru, birçok yazara sorulmuştur. Soruyu yanıtlayanlar arasında, "Kendim için yazıyorum."
diyenler de vardır. Eğer bu tür bir yanıtı benimsemiş olsaydım okurlarımı kendimle
bütünleştirirdim; yani, "Onlar demek, ben demek." derdim. Oysa ben, beni anlamak için özel
bir çaba gösterecek olanlara sesleniyorum.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir? A) Yapıtlarınızla ilgili tepkilerine göre, okurlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
B) Niçin kendinizi okurun beklentilerine bağımlı hissediyorsunuz?
C) Okurlarınızın, "sizin gibi düşünenlerden oluştuğu" görüşüne nasıl vardınız?
D) Okurlarınızın görüşlerini değerlendirmeyi doğru buluyor musunuz?
E) Yapıtlarınızı oluştururken hangi tür okuru hedefliyorsunuz?
13. 1996-ÖYS Tanzimat edebiyatı sanatçılarının ne yaptıklarından çok, ne yapmak istedikleri önemlidir.
Halk için yazmaya çalışmışlardır; ama halk kökenli değillerdir. Bir yandan divan
edebiyatının estetik anlayışından zevk alır, öte yandan Batı edebiyatının ürünlerine yönelirler.
Yetiştikleri ortam gereği eskiden kopamazlar; ama onu sürekli eleştirirler. Şiirlerinde aynı
konuları eski biçimde işlerler.
Bu parçanın bütününde Tanzimat edebiyat sanatçıları hangi açıdan eleştirilmektedir? A) Halkı gereği gibi tanımamaları
B) Düşünceleri ile eylemlerinin birbirini tutmaması
C) Eski anlatım biçimlerini sürdürmeleri
D) Belirli konu kalıplarının dışına çıkmamaları
E) Divan edebiyatına tutkun olmaları
14. 1997 - ÖYS Soyut şiiri, ne kapalılıkla ne de anlamsız olmakla nitelendirebiliriz. Soyut şiir, olsa olsa, daha
yazılmamış bir şiirdir. Ayrıca, yazılmış gibi görünüp de belli bir şiir düzeninde yer almamış,
gelenekten kopuk, salt ozanını ilgilendiren her türlü şiir soyuttur.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisinin karşılığı olabilir? A) Günümüzde soyut şiirin başarılı örnekleri var mıdır?
B) Soyut şiir kolay yazılan bir şiir midir?
C) Soyut şiirde niçin alışılmış kalıpların dışına taşılır?
arasındaki ilişkiyi vurgulamaya çabalarlar. Dahası, bir romancıdan, öykücüden çok, bir
tarihçi, toplumbilimci, ruhbilimci gibi davrandıklarını söyleyenler bile vardır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada belirtilen görüşle uyumludur? A) Bir sanat yapıtında yansıtılan gerçek, gerçeğin kendisi değil, törpülenmiş, cilalanmış bir
görünümüdür.
B) Bir yapıtta yansıtılan gerçekleri yaşamla özdeşleştirmeye çalışmak, doğru bir tutum
değildir.
C) Yaşamdan alınan öğeler, yazarın yüreğinde ve kafasında yeniden biçimlendirilmezse
yazınsal bir yapıta dönüşemez.
D) Düş gücüyle oluşturulmamış bir yapıt, gerçek anlamda yazınsal bir yapıt sayılamaz.
E) Yapıtların, içerik yönünden yaşama sıkı sıkıya bağlı olması gerekir.
23. 2003 -ÖSS İnsanın kendini değerlendirebilmesi çok güç; ancak, önceki yapıtlarımı gözden geçirirken
zaman içinde dilimin biraz daha geliştiğini anladım. Giderek bir üslup oluşturmaya
başladığımı, dile daha fazla hâkim olabildiğimi gördüm.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir? A) İlk yapıtlarınızla bugünküler arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?
B) Yeni öyküleri ve öykücüleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
C) Öykülerinizi oluştururken nasıl bir yol izliyorsunuz?
D) Yaşadıklarınızla yazdıklarınız arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?
E) Duygu ve düşüncelerinizi yapıtlarınıza aktarırken zorluk çekiyor musunuz?
24. 2003-ÖSS Bizde eleştiri alanında bir acelecilik var. Diyelim ki bir eleştirmen, Türk edebiyatında yeni
çıkmış bir kitapla ilgili eleştiri yazacak. Bunu yaparken bırakın o yazar hakkında eskiden
çıkmış yazıları derleyip toplamayı, en son çıkan yazıları bile gözden geçirmiyor. Oysa bir
kitap için eleştiri yazılacaksa daha önce yazılmış eleştirilerin incelenmesi, el altında
bulundurulması ve yeri geldiğinde bunlara gönderme yapılması bile gerekir.
Bu parçadaki gibi düşünen bir yazar, aşağıdakilerden hangisini söylerse kendi tutum ve
düşüncesiyle çelişmiş olur? A) Bu yapıta yönelik eleştiriler arasında özgün düşünceler içerenine rastlamadım.
B) Eleştirmenlerin bu yapıt karşısındaki tutumlarını haksız ve son derece öznel buldum.
C) Bu yapıt üzerine yazılan son eleştirilerde, farklı değerlendirme ölçütlerinin kullanıldığını
gördüm.
D) Bu kitaba yönelik eleştirimi onun, üzerimde bıraktığı izlenime göre oluşturdum.
E) Bu kitapla ilgili görüşlerin, yazarın kişiliğine değil, kitaba yönelik olmasını isterdim.
25. 2003-ÖSS Bu yazarımızın, anlattığı çevre ve kişiler hakkında geniş bilgisi vardır. Ama o, bunu hiçbir
zaman açıkça gözler önüne sermez. Anlattıkları, buzdağının suyun üstünde kalan kısmı
gibidir. Okur, zamanla buzdağının altında kalan kısmını fark eder ve yazarın asıl kimliğinin
orada saklı olduğunu anlar.
Bu parçada anlatılmak istenenle aşağıdaki yargılardan hangisi arasında anlamca
yakınlık vardır? A) Her yazarın, olayları ve kişileri algılama biçimi farklıdır.
B) Kimi yazarlar, yapıtlarında kendilerini bütünüyle açığa vurmaktan kaçınır.
C) Bir yapıtı, her okur farklı biçimlerde algılayailir.
D) Okur, beğendiği yazarların yapıtlarından her okuyuşta değişik tatlar alır.
E) Kimi yazarlar, olayların değerlendirmesini
okura bırakarak ilgi çekmeye çalışır.
26. 2004-ÖSS Gerçekte "doğru" diye bellediğimiz düşüncelerin bir bölümü yinelene yinelene bu niteliğin
yüklendiği yanlışlardır. Tek yönlü yüzeysel gözlemlerin, yanılsamaların ürünüdür bunlar.
Diyelim ki yıllarca önce bir eleştirmen ya da yazın tarihçisi bir değerlendirme yapmış; kimi
belirlemelere gitmiş bir yapıt üzerinde. Ardından gelenler de onun söylediklerini bir tartımdan
geçirmeden benimseyip yinelemişler. Böylece yapıtlar ve yazarlar üzerinde basmakalıp, üç
aşağı beş yukarı "aslının aynı" diyebileceğimiz etiket yargılar oluşturulmuştur.
Bu parçada eleştirilen yaklaşım aşağıdakilerden özellikle hangisiyle nitelendirilebilir? A) Kişiden kişiye değiştiği için doğru olup olmadığı her zaman tartışılan
B) Yazın adamlarınca öne sürülmemiş, belirli ölçütlere uygun olup olmadığı bilinmeyen
C) Dar bir bakış açısıyla, derinliğine inilmeden oluşturulmuş, yanlış algılamaların tekrarına
dayalı
D) Çok tekrarlandığı için herkesçe bilinen, özgünlüğü kalmamış
E) Daha önce ortaya konmuş, sonradan değiştirilmesi için herhangi bir neden olmayan
27. 2004-ÖSS En güzel konuları berbat eden ressamlar olduğu gibi en sıradan konulardan şaheser yaratan
ressamlar da vardır. Cezanne gibi, iki elmayı masaya koyar, resmini yaptıktan sonra kübizmin
temelini atmış olursunuz. Onun için Rafael: "İyi çizilmiş bir limon resmi, kötü çizilmiş bir
kadın resminden her zaman güzeldir." der. Ben, konularıma bu açıdan bakarım. Bir resmin
değeri, ne konusuyla ne de yansıttığı gerçeklerle ölçülemez.
Bu sözler, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir? A) Resimlerinizin konularını nasıl seçiyorsunuz?
B) Bir resmin boyutuyla değeri arasında nasıl bir ilişki kurulabilir?
C) Resim sanatında hangi yollarla ün kazanılabilir?
D) Resim sanatındaki akımlar üzerine düşünceleriniz nelerdir?
E) Size göre, resimde konunun önemi nedir?
28. 2005-ÖSS Yazdığım şiirleri sesli olarak okurum ilk önce, kulağıma hoş geliyorsa değişiklik yapmam.
Ama fazla ya da kulağı tırmalayan sözcükler varsa onları atarım, değiştiririm. Çünkü şiir
gereksiz sözcüğü kaldırmaz. Ayrıca, yıllar sonra yeniden okuduğumda, beni ilk günkü gibi
etkileyebilecek mi. diye düşünürüm. Öyle şiirler vardır ki her gün okusanız bıkmazsınız.
Yazdığım şiirlerin de böyle olması için gayret ederim.
Bu parçada anlatılanlar aşağıdaki sorularda-hangisine karşılık olarak söylenmiş
olabilir? A) Şiirlerinizi yoğunlaştırmak, kalıcı kılmak için nelere dikkat edersiniz?
B) Eleştirmenlerin şiirlerinizi, yeterince değerlendirmemesini neye bağlıyorsunuz?
C) Şiirlerinizi yazarken okurların beklentisini göz önünde bulundurur musunuz?
D) Başka şiirlere, şairlere öykünmemek için nasıl bir yol izliyorsunuz?
E) Şiirlerinizdeki duygusal zenginliği nasıl sağlıyorsunuz?
29. 1994 - ÖYS (I) Çağımızın önemli buluşlarından biri de kuşkusuz fotoğraftır. (II) Fotoğraf, becerinin yanı
sıra teknik ve bilimsel eğitimi de gerektirir. (III) Bu eğitimin sağlıklı olması için, bilimsel
araştırma ve çalışmalar yapılmalıdır. (IV) Fotoğraf günümüzde bilim, teknoloji ve kitle
iletişiminin vazgeçilmez unsurudur. (V) Ayrıca fotoğrafçılığın ortak dilini oluşturmak,
fotoğraf araç ve gereçlerinin kullanımlarında ve işlevlerinde ortak tanımlamalara, ortak
anlatımlara varmak gerekir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır? A)I. B) II. C) III. D) IV. E)V.
30. 1994 - ÖYS (I) Garip hareketi üç şairin adıyla anılır: Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat, Melih Cevdet
Anday. (II)Bu üç şair, başlangıçta konuşma dilinin yalınlığı içinde yaşama sevincini, günlük
hayatı, küçük adamın dertlerini konu edinir. (III) Garip hareketini kısa sürede yaygınlaştırır.
(IV) Melih Cevdet,Oktay Rıfat yeni denemelerle kendilerine özgü bir şiire yönelirler. (V)
Orhan Veli de ikinci kitabı "Vazgeçemediğim"den başlayarak şiiri değiştirir.
Yukarıdaki parçada, numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Ancak zamanla bu üç
şairin şiir anlayışlarında bir değişme olur." cümlesi getirilirse parçanın anlam bütünlüğü
bozulmaz? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
31. 1994 - ÖYS (I) Sekiz küçük roman yayımladım. (II) Ama bunlardan biri dışında öbürleri beni hiç
doyurmadı. (III) Yeniden inceleyince neden doyurmadıklarını anladım. (IV) Bunun üzerine şu
kanıya vardım: Sağlam bir kültürel temele oturmayınca, iyi sanat yapılamaz. (V) Özellikle
roman ve hikâye sağlam bir kültür ister.
Yukarıdaki parçada, numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Bilgi yönünden
32. 1994-ÖYS ..................Her şeyden önce, sanatçının, baş kişisi kadın olan tek romanıdır. Romanın hemen
tümü, kahramanın güncesinden oluşmakta ve yaşadığı olaylar birinci tekil kişi olarak onun
bakış açısından anlatılmaktadır. Ayrıca, genellikle ele aldığı kentli aydın tipleriyle tanıdığımız
yazarın bu yapıtının kahramanı bir köylü kızıdır. Bu kızın köydeki yaşantısı belgesel
sayılabilecek ayrıntılarla işlenmiştir.
Düşüncenin akışına göre bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Sanatçı, bu yapıtında yerellikten yola çıkarak evrenselliğe ulaşabilen bir yazar olma
özelliğini korumuştur.
B) Bu roman, birçok yönüyle sanatçının öteki romanlarından oldukça farklı özellikler taşıyor.
C) Bu romanın kahramanı, gelişme çağında kentli ailelerin yanına evlatlık verilen bir köylü
kızıdır.
D) Bu romanda yazar, eğitim düzeyi çok düşük bir köylü kızının konuşmasını, doğallığını
sanat değildir. (II) Bunu söylemeye bile gerek yok. (III) Sanatın aynasını, insanlar üzerine
tutmak, toplumsal gerçekler üzerine tutmak benim için bir insanlık borcudur. (IV) Bu, aynı
zamanda görevim hatta var oluş nedenimdir. (V) Sanatçı aynasını, kendisini bugünlere getiren
toplumun üzerine tutmayıp da neyin, kimin üzerine tutacak?
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisinin yerine "Bu bilinen bir gerçek."
cümlesi getirilirse parçanın anlam akışı değişmez? A)I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
46. 1997-ÖYS O, kendine özgü dil anlayışı olan bir yazardır. Yöresel sözcükleri, deyimleri sere serpe
kullanmasının yanında yeni yeni yaratımlara da başvurur. İkilemelere, pekiştirmelere,
çağrışım gücü zengin sözcüklere sıkça yer vermesi............
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi
getirilemez? A) dilinin zenginliğini, anlatımının renkliliğini ve çeşitliliğini belirtir.
B) onun, anlatımında Türkçenin söz varlığından nasıl yararlandığını gösterir.
C) anlatımını tekdüzelikten kurtarır, ona akıcılık ve hareket kazandırır.
D) Türkçenin sunduğu birçok olanaktan yararlandığını gösterir.
E) dille birlikte, ele aldığı sorunlar üzerinde de yoğunlaştığını gösterir.
47. 1997-ÖYS Yazarın, o yıllardaki toplumsal değişimleri, dönüşümleri yazmak gibi bir amacı yok.
Öyküsünü yazarken yaşadığı yılların renklerinden, çizgilerinden, havasından çocukluk ve ilk
gençlik yıllarına duyduğu özlemle söz ediyor. Çizdiği bu eski zaman tablosunda, yukarıda
sözünü ettiğim değişimin izleri kendiliğinden yer alıyor.
Bu parça, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülebilir? A) Böylece örnek aldığı yazarlar arasındaki yerini alıyor.
B) Yaşadıklarını yansıtarak, okuyucuyu buna ma yanılgısına düşmüyor.
C) Biz de bunlardan düne, yani geçmişe yöne bilgiler ediniyoruz.
D) Sonuç olarak, yaşadığı toplumu aydınlatma amaçladığını göstermiş uluyor.
E) Böylece bugünün, geçmişten fazla farkı olmadığını bir kez daha belirtmiş oluyor.
48. 1998-ÖYS (I) Posta işletmesi tarafından yeni bir grup pul piyasaya çıkarıldı. (II) Bu pullar, çeşitli
konular içeriyor. (III) Bunlar arasında, az bulunan doğa varlıklarımızdan olan Van kedisinin
tanıtımı türünün korunmasına yönelik çabaları kamuoyuna duyurmak amacıyla çıkarılan
pullar da bulunuyor. (IV) Van kedisinin dünyadaki kedi ırklaarasında özel bir yeri var. (V) Bu
değerli kedi türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. (VI) 5. nedenle Yüzüncü Yıl
Üniversitesi Van Araştırma Merkezi tarafından bu konuda bilimse çalışmalar yapılıyor.
Yukarıdaki parçayı iki paragrafa bölmek gerekse ikinci paragraf kaçıncı cümleyle
başlar? A) II. B) III. C)IV D)V. E) VI.
49. 1998-ÖYS Bir dönemde "Çalıkuşu kuşağı" vardı. "Çeviri roman okuyucusu" vardı. Yani okurların sayısı
kendi içlerinde sınıflara ayrılabilecek kadar fazlaydı. Ne var ki bu kuşağın ardından; ilgi, kitap
sayfasından görselliğe kaydı. Bu nedenle,
Bu sözler, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanabilir? A) edebiyatımızın temel taşı sayılabilecek yaptılar hak ettiği değeri bulmuş oldu.
B) her sınıftan okuyucuya seslenen yapıtlar piyasaya çıkarıldı.
C) yeni okur kitlesine uygun gelecek yapıtlar verilmesi için beklemek gerekti.
D) sözünü ettiğimiz kuşak, düşünsel bir gelişim sağlayamadı.
E) kitap okuma alışkanlığı bir sonraki kuşağa aktarılamadı.
50. 1998-ÖYS (I) Bir heykeltraş bitirdiği heykeline bir daha keski ya da çekiç vuramaz. (II) Bir ressam,
tamamladığı tablosuna fazla rötuş yapamaz. (III) Oysa yazarların durumu farklıdır; onların
malzemesi dildir. (IV) Yaratma yöntemi sanatçıdan sanatçıya değişir. (V) Onlar, yapıtlarını
her an gözden geçirme ve değiştirme gibi bir ayrıcalığa sahiptir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A)I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
51. 1998-ÖYS Sanatımda olgunlaşmaya başladığımı kendim de hissediyorum. Son zamanlarda yazdığım
şiirlerde, sanatımdaki sıçramayı görmek mümkündür. Bunlar sık aralıklarla, üzerinde hiç
oynanmadan yazılmış, o haliyle yayımlanmış olmasına karşın çok beğenilmiş şiirlerdi. Biri
bittiği anda bir başkası ortaya çıkıyordu. Bastırılması güç, hatta olanaksız bir kaynağın
fışkırması gibiydi. Bana büyük bir mutluluk veriyordu; ama daha sonra şiir yaşamımı çok
engelledi bu şiirler. Çünkü...........
Bu parça aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanırsa sözü edilen sanatçının yeni şiirler
yazmada zorlanmasının nedenini belirtir? A) bir süre hiçbir şey yazamaz hiçbir şey yaratamaz oldum.
B) kendimi çağdaşım olan şairlerden çok farklı görüyordum.
C) nitelikli ürünler yaratabilmenin özel yetenek istediğini biliyorum.
D) yapıtlarımın daha iyisini yapabilmek için ince eleyip sık dokuyordum.
E) etkisinde kaldığım sanatçılardan daha iyi şiirler yazıyordum.
52. 1998-ÖYS Öykü yazarken, okurun ilgisini kamçılamak, düşünmesini sağlamak gibi bir kaygım yok. Bu
nedenle, onun merakını sürekli diri tutmak için, kurmaca izlenimi veren yöntemleri
kullanmaktan da özellikle kaçınıyorum. Aslında bunların, anlattıklarımın içinde,
kendiliğinden var olduğuna inanıyordum. Şu da var ki okur, merak öğesini diri tutma
amacıyla oluşturulan yapay bir kurguyu hemen anlar.......
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdaki cümlelerden hangisi
getirilebilir? A) Bunun da öyküden alınacak zevki öldüreceğini düşünüyorum.
B) İçtenlikle söylemek gerekirse, aslında öykücülükte iddialı bir yazar değilim.
C) Çünkü ben anlatımda içtenliği ön plana çıkaran bir sanatçıyım.
D) Alışkanlıktan olsa gerek, bütün öykülerimde merak uyandıracak öğelere yer verdiğimi fark
ettim.
E) Bu nedenle bütün gücümü ilginç öyküler yazmak için harcıyorum.
53. 2000-ÖSS İnsanın doğayla savaşmasında korkunun rolü yadsınamaz. Önemli olan, bu insanca duyguyu
iyi değerlendirebilmektir. Nasıl ki kullanılması bilinmeyen bir silah bazen geri tepip büyük
zararlara yol açabiliyorsa, korku da denetim altında tutulmayıp kendi başına bırakılırsa sonuç
hiç kimse için iyi olmaz. Korkalım; ama neden, niçin korktuğumuzu bilelim. Korkuya
yenilme kaygısının tutsağı olmayalım.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez? A) Korkuyla birlikte yaşamayı öğrenelim.
B) Korkudan, uygun biçimde yararlanmaya çalışalım.
C) Korkunun, toplumu değişik yönlerden etkilediğini unutmayalım.
D) Korkuyu bir engel değil, bir araç olarak görelim.
E) Korkumuzun nedenini öğrenip ona göre davranalım.
54. 2000-ÖSS (I) Rize'nin Pazar ilçesinde, Verçenik Yaylası'na gidecek minibüse bindiğimizde, uzun süren
otobüs yolculuğunun yorgunluğunu unutmuştuk. (II) Yaklaşık beş saat süren minibüs
yolculuğundan sonra, kararlaştırılan buluşma noktasına ulaştık. (III) Oradakilerle hoşbeşten
sonra çadırları kurduk; sırt çantalarımızı boşalttık. (IV) İlk günler için getirilen taze
yiyeceklerle, hemen küçük bir ziyafet sofrası kurduk kendimize. (V) Geceleri fark ettik ki,
gökyüzü burada her zaman yıldızlarla doluydu. (VI) Hemen her gece yıldızlara bakarak düşler
kuruyorduk.
Yukarıdaki parça iki paragrafa bölünmek istense, ikinci paragrafın kaçıncı cümleyle
başlaması uygun olur? A) II. B) III. C) IV D) V. E) VI.
55. 2000-ÖSS (I) Umarım siz benden çok daha fazla yaşarsınız; ama bu yaşlara gelince insanda yaşlılığın
farklı bir etkisi oluyor. (II) Yeni bir işe başlarken endişeleniyorsunuz, bitirebilir miyim diye.
(III) itiraf edeyim ki "Köleler ve Tutkular"a başlarken bu endişeyi yaşadım. (IV) Romanda
her konu, yazılış süresini kendi belirliyor. (V) Hiçbir kitabımın üzerinde bu kadar yoğun
çalıştığımı söyleyemem. (VI) Tam bir ağır işçi gibi sabah saat 8.30'dan akşam 20.00'ye
kadar... (VII) Böylesine yoğun çalışmama karşın, kitabı tamamlamam iki yılımı aldı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
56. 2001 - ÖSS Yazın değeri taşıyan bir roman, bir öykü, bir oyun, yaşam çevremizi genişletir; içinde
bulunduğumuz gerçek dünyanın dışına çıkarır bizi. Tam tersine gerçekleri değişik bir gözle
görmemizi, olaylara farklı açılardan bakmamızı sağlar.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi
getirilmelidir? A) Bu elbette, bir kaçış ya da kendi gerçeklerimizden kopuş değildir.
B) İç gerilimlerimizden, sıkıntı ve bunalımlarımızdan büyük ölçüde kurtarır.
C) Okuma, insanı her türlü tutkudan kurtararak özgürleştirir.
D) Okuyan bir kişi, bütün bilgi eksiklerini giderebilir.
E) Okunan her kitap, iç zenginliğini artırır, duyguları harekete geçirir.
57. 2001 - ÖSS (I) O, yaşamı yaşayarak öğrenmiş bir yazar. (II) Deneyimlerini ve gözlemlerini herkesle
paylaşmış. (III) Kendi kendine öğrendiği üç yabancı dili de iyi derecede konuşabilecek
düzeye erişmiş. (IV) Öğretmenlik yapmış, siyasetle uğraşmış, yurtiçi ve yurtdışında birçok
yeri görmüş. (V) Kimi roman ve öyküleri ancak ölümünden sonra yayımlanabilmiş. (VI)
Gezdiği, gördüğü yerlerin yöresel renklerini büyük bir ustalıkla yapıtlarına yansıtmış.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
58. 2001 - ÖSS (I) Mektup on altıncı yüzyıla kadar salt haberleşme amacıyla kullanılıyor, bu anlamda bir tür
gazete görevi de yapılıyordu. (II) On altıncı yüzyıl dan sonra ise söz konusu görevinin yanı sır
duygu ve düşünceler de mektuplar aracılığla paylaşılmaya başlandı. (III) Goethe'nin ciltler
dolusu özel mektupları, Schiller'in yazışmaları. Gogol, Puşkin, Byron'ın unutulmaz
mektupları bunlar arasında sayılmaya değer niteliktedir. (IV) Candide yazarı Voltaire'in
yazdığı mektuplar bilgi vermek, danışmak, bilgi almak, yapıtlarını taramak gibi değişik
amaçlar içerir. (V) Bu büyük ustanın en başarılı mektuplarıysa, duygularını paylaşmak için
yazdığı mektuplardır. (VI) Bunlar, özentiye kaçmadan, yapaylığa düşmeden, içten geldiği gibi
yazılmış mektuplardır.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragrafın kaçıncı cümleyle başlaması
uygun olur? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
59. 2002-ÖSS .................Onlardan hep ağır, oturaklı kişiler olmaları istenmiştir. Sanki öyle davranınca
saygın olunacakmış gibi! Bir çocuk, öğreniminin ancak ilk yıllarında gülebilir. Daha büyük
sınıflarda hiç gülebilir mi? Adı hemen "sırıtık"a çıkar. İş yaşamında müdür memura gülmez;
memur vatandaşa gülmez. Neden bu asık yüzlülük? Nereden kaynaklanıyor bu gülme
korkusu?
Bu parçanın başına, düşüncenin akışına aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Kimileri, beğenilen insanların, az gülen insanlar arasından çıktığı görüşünü benimser.
B) Büyükler, küçükleri eleştirip onlardan kendileriri gibi düşünmelerini beklerler.
C) Çok gülenlerin, kimi zaman çevresinde rahatsız edebileceklerini düşünmeleri gerek.
D) İnsanlarımızın gülmeye yatkınlığı vardır; at buna sürekli engel olunmuştur.
E) Toplumumuzda, genellikle, ağırbaşlı öne çıkmıştır.
60.2002 - OSS insanların beğenileri birbirine uymaz. Belki o kırmızıdan hoşlanıyor, siz yeşili
seviyorsunuzdur. Belki o, VVagner'in müziğini beğeniyor, siz Mozart'ı yeğliyorsunuzdur.
...............Gördüklerinden ve dinlediklerinden aldığı tat sizinkine uymuyor diye karşınızdakini
zevksizlikle, kabalıkla suçlamaya hakkınız yoktur.
Parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi
getirilebilir? A) Kimi zaman beğenilerinizin bağdaştığı da olur.
B) Öteki sanat dallarında da böyledir bu.
C) Öyleyse nelerden hoşlandığınızı bilmeniz gerekir.
D) Çünkü, insanların beğenileriyle davranışları arasında ilişki vardır.
E) Değerlendirmeleri belirli ölçütlere göre yapmak gerekir.
61.2002 - ÖSS Okurlarını bilgilendirmekle birlikte onları kendi düşüncelerine göre yönlendirmekten kaçınan
bir eleştirmendir. Ele aldığı kitabın niteliklerini sıralar fakat onunla ilgili öznel yorumlardan
65. 2003-ÖSS Gözlemlerden, yaşantılardan yola çıkıp çok başarılı olmuş sanatçılar vardır; ama aynı
yöntemle yazmasına karşın başarılı olamamış, hiçbir iz bırakmamış sanatçılar da çoktur.
Örneğin Balzac, hiç evlenmemiş, babalık yapmamış; ama dünyanın en canlı babası Goriot
Baba'yı yaratmıştır. Öte yandan bütün yapıtlarını okuduğum Panait İstrati, yaşantısından,
gözlemlerinden yola çıktığı hâlde çoktan eskimiştir. Bu örneklerden çıkarılacak
sonuç,..................
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi
getirilebilir? A) edebiyatçının anlattıklarını yaşamış olmasının değil, okura yaşatmasının önemli
olduğudur.
B) başarılı romanlar yazabilmenin ilk koşulu, yazarın, anlattıklarına tanık olmasıdır.
C) her romanın, konusuna özgü bir yazma yöntemi gerektirdiğidir.
D) romandaki başarının sanatçının kişilik yapısına bağlı olduğudur.
E) kimi romanlardaki başarısızlığın birçok nedene bağlanabileceğidir.
66. 2003-ÖSS Okumaya nereden başlasam? Hangi türden kitaplar okusam? Böyle soruları yanıtlamada
zorlanmışımdır hep. Bilirim ki söyleyeceklerimin yönlendirici bir işlevi olmayacaktır. Çünkü
her kitabın etkisi, okurun okurluk yaşantısına, birikimine göre değişiklik gösterir. Birinin
yüreğinde titresimler yaratan bir kitap, bir başkasının ruhunu kurtarır; esnetir, ağırlığı altında
ezer onu. Birine çarpıcı, renkli yaşantılar sunan bir kitap, ötekine bayağı, sıradan
gelebilir..................
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Görüldüğü gibi okuma çok yönlü bir etkinliktir.
B) Sözün kısası bir kitabın herkes üzerinde aynı etkiyi bıraktığı söylenemez.
C) Ne var ki iyi bir okur, hangi amaçla okuduğunun bilincindedir.
D) Bu nedenle okuma, okurun kimi bilgi ve becerilerle donanmış olmasını gerektirir.
E) Aslında okurun, okuduklarını bir zihinsel süzgeçten geçirmesi gerekir.
67. 2003-ÖSS ...............Ozanlar da yazarlar da yaşantı işçisidir bir bakıma. Gerçek yaşamdan, nesnel
dünyadan kazandıkları yaşantıyı yeniden üretirler. Bu yeniden üretme ya da yaratma süreci
içinde estetik bir tat katarlar ona; coşku ve düşünceyle beslenen bir özle yoğururlar onu.
Yoğurdukları özü, okura ulaştıracak uygun yollar, uygun biçimler ararlar. Şiir, öykü, roman,
oyun gibi türlere özgü yasaların içinde yeni konumlar kazandırırlar yaşantıya.
Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Yazınsal yaratının gücü, okurda düşünsel bir değişme yaratmasına bağlıdır.
B) Okur, romanda, şiirde ya da öyküde karşılaştığı yaşamı, düş dünyasında değiştirerek
geliştirir.
C) Kimi sanatçılara göre yazınsal yapıtlar, okurun yaşamı algılama gücünü artırmalıdır.
D) Gerçekte türü ne olursa olsun, her yazınsa yaratının malzemesi yaşantıdır.
E) Şiirler, romanlar, öyküler, okurun yüreğine yeni duygular uyandırmayı amaçlar.
68. 2003-ÖSS Klasik öyküyü çok seviyordum. Bu biçimi, özelikle ilk kitabım için, bilinçli olarak seçtim. Bu
tür kitapları ilk okuyuşumda, beğendiğim cümlelerin altını çizer, sonra onları bir deftere yazar
ve tekrar tekrar okurdum; bundan da çok zevk alırdım Sonra bir gün Knut Hamsun'un Açlık
adlı yapıtnı okudum. Altı çizilecek tek bir satır bile bulamadım. Oysa kitabı çok beğenmiştim;
beğenmek de ne kelime, çarpmıştı kitap beni. "Nerede bunaltı çizilecek satırları?" diye
düşündüm. Aynı şeyi, sevdiğim öteki yazarların yapıtlarında da gördüm...............Şimdi
niyetim, altı çizilecek tek satırı bile olmayan bir kitap yazmak.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi
getirilebilir? A) Demek ki ben, kimsenin başaramadığını başarmıştım.
B) Artık, okurken kitabın sonuna kadar dikkatimi canlı tutamıyordum.
C) Sanatta ulaşmak istediğim özgünlüğü yakaladığımı o zaman fark ettim.
D) Sonunda, özlü sözlerden çok, yalın anlatıma değer verilmesi gerektiğini anladım.
E) Söylenenlerin tersine, çağa ayak uyduramamıştım
69. 2004 - ÖSS Anlatımı güzelleştiren ya da çirkinleştiren etkenler çok yönlüdür. Dil konusunda çalışmayı
yapanlar ayrı ayrı adlar altında ele alırlar bu etkenleri. ................Doğrudur da. Çünkü duygu,
düşünce, olay ve olguları sözcüklere dökmedir anlatım. Anlatımın gücü, sözcüklerin
kullanımında, onların birbirleriyle oluşturduğu bağıntılardadır.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi
getirilebilir? A) Bununla birlikte, yazınsal söylemle bilgilendirme amaçlı söylemin farklı olduğunu bilirler.
B) Dilin sunduğu olanaklardan yararlanarak değişik cümle türlerine başvururlar.
C) Ne var ki bunlardan her birinin eninde sonunda gelip sözcüklerin seçimine ve kullanımına
dayandığını vurgularlar.
D) Sözgelimi, görüntüler yaratacak, daha doğrusu düşünsel resimler oluşturacak sözcükler
seçerler.
E) Sözcüklerin, kişilerin deneyim ve yaşantısına göre değişen anlamlarına çağrışımsal anlam
derler.
70.2004 - ÖSS Babalarla, çocukların birbirini anlayamadığı kimi dönemler vardır. Böyle bir dönemden ben
de geçtim. Bugün artık hayatta olmayan babamla ilişkilerim, yaşamımdaki en büyük
üzüntülerden biridir. Çünkü o zamanlar, dünya görüşüyle benim karşımda yer almıştı; ama
hiçbir zaman beni reddetmedi tersine anlamaya çalıştı. Bense onun o görüşte olmasını kabul
edemedim.
Bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilirse konuşan kişinin "pişman"
olduğu anlaşılır? A) Aslında, farklı düşünse de hoşgörülü olabilirmiş insan.
B) Bunda çevremin de etili olduğunu anladım.
C) Babamın öyle biri olması, beni ondan uzaklaştırıyordu.
D) Çünkü ben gençtim ve doğruları yalnız ben görebiliyordum.
E) Her sorunun, kendine özgü bir çözümü vardır.
71. 2004-ÖSS Dilleri, zengin yoksul, eksikli, yetkin gibi sözcüklerle nitelendirmek bilimsel gerçeklerle
bağdaşmaz. Her dil, olayları, durumları, varlıkları, evreni, kendince adlandırıp yansıtır. Bir
başka deyişle, o dili kullanan toplumun yaşama biçimiyle ilgilidir bu. Örneğin, Türkçede dört
ayrı sözcükle anlatılan "baldız, elti, görümce, yenge" için, İngilizcede yalnızca "sister - in -
law", Almancada ise "Schâgerin" karşılıkları vardır. Bunun gibi Türkçede "kayınbirader,
enişte, bacanak" ilişkisi, İngilizcede "brother - in - law", Almancada ise "Schvvager"
sözcüğüyle belirtilir.
Bu parça düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülebilir? A) Böyle olduğu işin, Türkçe işlenmiş, gelişmiş kültür dili sayılan bu dillerden daha zengindir
diyebiliriz.
B) Bu durumda Türkçenin insanoğlunun acılarını, tutkularını, düşlerini doğadaki varlıklardan
yararlanarak anlatan, olanakları geniş bir dil olduğu görülür.
C) Bu bizim, olsa olsa Türk toplumunda aile ve akrabalık ilişkilerinin ayrıntılı olarak yer
aldığını, bunun da söz varlığımıza yansıdığını gösterir.
D) Oysa Türkçede bir nesne ya da varlığı anlatabilmek için doğadaki bir başka nesne ya da
varlıktan yararlanma söz konusudur.
E) Daha doğrusu, "İstenirse Türkçeyle anlatılamayacak hiçbir kavram yoktur." düşüncesini
yaygınlaştırmak gerekir.
72. 2004-ÖSS Bilmiyorum eski dergileri gözden geçiriyor musun? Bunların kimilerinde, okurlara özel bir
sayfa ayrılırdı. Bu sayfada, dergiye gelen mektuplardan parçalar yer alırdı. Bunların büyük
bölümünde, şimdi senin yönelttiğin türden sorular ve yakındığına benzer sorunlar dile
getirilirdi. -----------Dün de böyleydi yarın da böyle olacak belki.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi
getirilebilir? A) Sana önerim, kendi sorunlarını kendin çözmendir.
B) Dergilerin yanlış bir tutumudur bu.
C) Şiir yazmayı sürdürürsen, zamanla, bu türden sorulara cevaplar bulabilirsin.
D) Diyeceğim o ki gerçekte yeni bir durum değil bu.
E) Bence her durum, ötekinden farklı özellikler taşır.
73. 2005-ÖSS (I) Romanlar vardır, daha ilk sayfasında olay örgüsünün çekim alanı içine alır okurunu. (II)
Kan basıncını yükselten heyecanlar yaratır okurda. (III) Kimi romanlar da vardır, dilsel
örüntüsüyle okurun aklına olduğu kadar yüreğine de seslenme yolunu seçer. (IV) Romanda
özgünlük, derinlik çok yönlülük aranır. (V) Daha doğrusu, okurun, okuma eylemine tüm
varlığıyla katılımını sağlar. (VI) En yüksek coşkuları, estetik tutkulara dönüştürür.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
74. 2005-ÖSS (I) Resim ve heykel sanatçıları insan elleri üzerinde çok durmuşlardır. (II) Ortaçağdan bu
yana, ressamların yaptığı portrelere baktığınızda gözlerden çok, ellerin öne çıktığını
görürsünüz. (III) Gergef üzerinde dolaşan, çenesini avuçları içine alan, vücut boyunca sarkan
eller... (IV) Mutluluğun parıltısını, kaygıların kaynaşmasını, yaşamaktan usanışı hep bu
ellerde görürsünüz. (V) Bundan on binlerce yıl önce insan daha kafasıyla düşünemezken
elleriyle düşünmüş. (VI) İnsan geometri bilmeden su bentleri yapmış, matematik bilmeden
parmaklarıyla saymış, sanat ve güzellik üzerine hiçbir bilgisi yokken mağara duvarlarını,
bugün usta ressamların bile yapamayacağı resimlerle donatmış. (VII) Bilimsel ve sanatsal
yaratılar konusunda övündüğümüz ne varsa hepsini, insan elinin çağlar boyunca yaptığı
hareketlere borçluyuz.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
75. 2005-ÖSS Konuşurken yeterince düşünüp en uygun sözü ve söyleyişi bulmaya zaman yoktur. Ama
yazdığımız bir yazıyı her okuyuşta, o yazıdaki, dalgınlıktan, dikkatsizlikten doğan yanlışları
görüp düzeltme; düşünme ve araştırma eksikliklerini tamamlama, gereksiz bölümleri atma
olanağı vardır.----------------
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına gi re aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Kısacası her yazarın en çok önem verdiği nokta, sözcük seçimi olmalıdır.
B) Bunun için yazar, araştırmayı zorunlu konuları işlemelidir.
C) Sözün kısası yazar, tümcelerini ayrıntılarla doldurmaktan kaçınmalıdır.
D) Bu nedenle her yazar, yazısını gün ışığına karmadan önce döne döne denetlemelidir.
E) Açıkçası yazar, konuşma dilini değil, yazı dilini kullanmalıdır.
76. 2005-ÖSS Edebiyatta olup bitenleri, edebiyatın canlılığını yazarın verimliliğini hatta yapıtlarının basan:
ya da başarısızlığını kuşaklarla, yaşla değerlendirmek çoğu zaman bizi yanlışlığa götürür.
Dostoyevski en büyük iki yapıtından birini, "Karamazof Kardeşler"i ölmeden hemen önce
bitirdi, Thomas Mann ise gene en büyük iki yapıtından olan, "Buddenbrook Ailesi"ni
bitirdiğinde yirmi altı yaşındaydı. Bu iki yazar da ömürlerinin erken ve geç dönemlerinde
başka birçok kitap yazdılar. Bu örnekler bize-------------------
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına re aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) yazarların, yeni dünyalar kurma çabasıyla sürekli bir arayış içinde olduklarını gösteriyor.
B) bir yazarın yapıtlarının hep birbirine be meşinin yaratabileceği güçlükleri hatırlatıyor.
C) yazarların, yazma ve yaratma gücünün yaşla açıklanmayacak bir olgu olduğunu gösteriyor.
D) yazarların kimi dönemlerde kalıcı ürünler verdiğini; ancak bunu sürdürmenin güç
olduğunu kanıtlıyor.
E) yazarların, yeni konular bulduklarından çok çalışmaları gerektiğini yansıtıyor.
77.2005 - ÖSS Başarılı şairlerin hepsi, kendilerinden önceki şairlerin şiirlerini okuyarak öğrenmişlerdir şiir
yazmayı. Kendi başınıza da olsa, bir ustanın denetiminde de olsa, şiir yazmayı öğrenmek için
ne yapmanız gerektiği bellidir: Beğenilen şiirleri teker teker okuyacak, değerlendirecek, işin
sırrına varmaya çalışacaksınız. Şöyle bir okuyup geçmekte değil işin sırrı. Her şairi, her şiiri
ayrı ayrı, titizlikle irdeleyeceksiniz. Sözcükleri nasıl seçmiş, nasıl birbirine bağlamış? Dizeleri
nasıl kurmuş? Bu türden birçok sorunun yanıtını ararken bütün emeğiniz boşa da gidebilir. Bu
nedenle,--------------
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) şairliğe özenen bir insanın şiiri zevk almadan okuması düşünülemez.
B) şiir yazanlar, kimi sıkıntılara katlanmanın yanı sıra amacına ulaşamamayı da göze
almalıdır.
C) şiir yazabilmenin ilk koşulu, iyi şiiri kötüden ayırabilmektir.
D) kötü şiirler, üzerinde uzun uzun çalışılmadan, değişik denemeler yapılmadan yazılanlardır.
E) şiirin yapısını, doğasını kavramamış insanlar,kendilerini şair sanıyorlar.
78.2005 - ÖSS ----------------Bir sözcük tek basınayken ses ve anlam yönünden etkileyici özellikler
taşımayabilir. Ancak aynı sözcük cümlede öteki sözcüklerle yan yana geldiği zaman etkileyici
nitelikler kazanır. Kısaca şunu demek istiyorum: Bir yapıtta anlatımın sağlamlığı, sözcüklerin
seçimine ve bunların yerli yerinde kullanılmasına bağlıdır.
Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Bir yazıya başlarken akla ilk gelen sözcük en uygun sözcüktür.
B) Dillerin söz dağarcığı birbirinden farklıdır.
C) Sözcüklerin gücünü kullanımları belirler.
D) Düşünceleri, gelişigüzel söylemekten kaçınmak gerekir.
E) Süslü ve özentili anlatım iyi düşünememekten kaynaklanır.
79. 2005-ÖSS Ünlü eleştirmenlerimizden biri: "Deneme yazıyorsanız belli bir birikiminiz, söyleyecek
sözünüz olmalı." diyor.------------Çünkü onun hem engin bir bilgi birikimi hem de söyleyecek
pek çok sözü var.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi
getirilebilir? A) Kendisi de öyle bir eleştirmen olmak istiyor.
B) Bu söz o yazarımıza çok uyuyor.
C) Kimileri onun bu görüşüne katılmıyor.
D) Bu nitelikleri taşıyan pek çok sanatçımız var.
E) Bu niteliklerden yoksunsanız eleştirmen sayılmazsınız.
80. 2005-ÖSS
Yazdıklarımın herkesçe okunmasını istiyorum. Beni okuyanların, kitaplarımda kendinden bir
parça bulabilmesini, yüreğine seslenen bir şeyler yakalayabilmesini istiyorum. Çünkü önemli
olan, okurun, kitapla ve yazarla sıcak bir bağ kurabilmesidir. Bu nedenle olabildiğince duru
bir dil, yalın bir anlatım yeğliyorum. Kimi zaman kısa cümlelerim yadırganıyor; ama ben
bunu bilinçli olarak yapıyorum.--------------; ancak benim seçimim yalınlıktan yana. Bu
sadelik içinde okurun yüreğine ve beynine ulaşabiliyorsam ne mutlu bana.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi
getirilebilir? A) Ben de bilirim yarım sayfa süren tümceler kurmayı, süslü ve ağdalı bir dil kullanmayı
B) Zaten her konu kendi biçim ve biçemini birlikte getiriyor
C) Ben, sanat yapmak adına anlaşılmaz olmayı seçenlerden değilim
D) Her yazarın anlatımını renklendiren ilginç söz buluşlarından yararlanırım
E) Yazarken, sözcükleri seçmede ince eleyip sık dokuyorum