Top Banner
OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve İslâm Felsefesi Bölümü öğretim Üyesi SEHA NEŞRİYAT A.Ş. MERKEZ ir Selânik Cad. 49/1 Kızılay-ANKARA Tel.: 25 24 43 6UBE Hacıbayram Cad. 12 Ulus-ANKARA Tel.: 12 65 28 6UBE «fc Feyzullah Ef. Sok. 6 Fatih-îst. Tel.: 524 16 00
302

OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Jan 14, 2020

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ

Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Kelâm ve İslâm Felsefesi Bölümü öğretim Üyesi

SEHA NEŞRİYAT A.Ş.MERKEZ ir Selânik Cad. 49/1 Kızılay-ANKARA Tel.: 25 24 43 6UBE Hacıbayram Cad. 12 Ulus-ANKARA Tel.: 12 65 286UBE «fc Feyzullah Ef. Sok. 6 Fatih-îst. Tel.: 524 16 00

Page 2: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve
Page 3: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

SEHA NEŞRİYAT : 10 İlmî Eserler Serisi: 3

Page 4: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve
Page 5: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İ Ç İ N D E K İ L E R

Kısaltmalar ...................................................... ............ ............ IXönsüz ............................................. ............................................. X II — Kuruluş Döneminde Osmanlı ve Tasavvuf! Müesse-

ler ........... ............................................................................... 1

A — XIII. Asırda Anadolu’nun Umumi M anzarası............ 3

B — tdârî Hayat ve Tarikatlar...................................................... 14a — Molla Abdullah-ı İlâhî ............................................. 48b — Emir Buhârî ............................ ............ ............ 53

C — İlmî Hayat ve Tarikatlar ... ............................................. 70

Ç — Askerî Hayat ve Tarikatlar ............................................. 86

D — İktisâdi Hayat ve T arikatlar............................................. 96X IX . Asırda Tarikat ve Tekkeler..................................... 115

I — X IX . Asrın Genel Durumu ............................................. 117

A — Yenilik Hareketleri ve Tekkeler ... ................... ... 124

B — Yeniçeri Ocağı’nın İlgâsı ve Tarikatlarla Münâsebeti 133

C — Batılılaşma Gayretleri ve Tekkeler ...........1 — Tanzimat Dönemi ve Tekkeler ...........a — Tanzimat Döneminin Genel Durumu b — Tanzimat ve Tekke Münâsebetleri ...c — Tarikatlarda Bozuluşun Amilleri........ç — Düşünülen Düzenleyici Tedbirler

148156156164169180

vn

Page 6: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

d — Tarikat îçl Düzenleyici Tedbirler .................... 182e — Devlet Eli İle Alman T ed birler............................ 190f — Tanzimat öncesi Tekkeleri Islâh Tedbirleri 191g — Tanzimat Sonrası Tekkeleri Islâh Tedbirleri ... 2032 — Meşrûtiyet Dönemi ve T ek keler............................ 216

Ç — X IX . Asır Osmanlı Tarihinde Hâlidiyye TarikatınınDoğuşu ve G elişm esi......................... .................................... 23&a — Mevlânâ Halid-i Bağdadi ..................................... 237

Kitâbiyât ................................................................................................ 257Karma İndeks ... ... ............ ... ... .................... 269

VIII

Page 7: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

K I S A L T M A L A R

Age. : Adı geçen esera. e sr .: Aynı eserAg. Mak. : Adı geçen makâle A Ü İF : Ankara Üniversitesi

İlâhiyat Fakültesi Arş. : ArşiviBTT. : Büyük Türkiye Tarihi bkz. : Bakınızb. bkz. : Buraya bakınız B M : Büyük Mecmû’a B A : Başbakanlık Arşivi Bl. : BölümüCİ. : Cerîde-i İlmiyye CS. : Ceride-i Sûfiyye Çev. : ÇevirenD İB .: Dlyânet işleri Başkan­

lığı dn. : DipnotDEM : Dîvan Edebiyat Müzesi Göst. yer. : Gösterilen yer h. : HicrîHD : Huzûr Dersleri İA : İslâm Ansiklopedisi İMM : İslâm Medeniyeti Mec~

mû’asıİÜİF : İstanbul Üniversitesi

İktisat Fakültesi K tb .: Kütüphanesi K A M : Kubbealtı Akademi

Mecmû’sı OT : OsmanlI Tarihi

O T D T : Osmanlı Tarih De­yimleri ve Terimleri

OM : Osmanlı Müellifleri s. : Sayfass. : Sahifeden sahlfeye, sa-

hifeler arası.ŞSA : Şer’î Siciller Arşivi TTO : Türk Tarihinde Os­

manlI Asırları TDAD : Türk Dünyası Araş­

tırmaları Dergisi T İİ T : Türkiye’nin İktisâdi

ve İçtimâi Tarihi tere. : Tercüme TED : Tarih Enstitüsü Dergisi TD : Tarih Dergisi TMT : Türk Ma’ârif Tarihi TÇD : Türkiye’de Çağdaş Dü­

şünce Tarihi TE : Türk Edebiyatı TDED : Türk Dili ve Edebi­

yatı Dergisi T M : Türkiyat Mecmû’ası OTT : Umûmî Türk Tarihine

girişÜ M : Ülkü Mecmû’asıVD : Vakıflar DergisiVd. : Ve devamıVd. d. : Ve devâmının devâmıV r .: VarakY z m . : Yazma

IX

Page 8: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve
Page 9: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Ö N S Ö Z

-vu>

el-Hamdü li’l-lâhi Rabbi’l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-se- lâmü afâ Rasûlinâ Muhammedirı ve crlâ âllhi ve eshabihi ve etbâihi ecma’în.

Kaynağım, Kur'ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye'nin ruhundan alan İslâm tasavvufu, Muhammedi bir ifâde İle; «îmandan İslâma, İslâmdan da İhsâna» doğru yükselen bir mü'minin gönül iklimindeki ma'nevî terakkinin adıdır. Gaye İslâm Dini'nin bütün saffet ve hassasiyeti ile, «Al­lah ve Resûlü'nün ahlâkı»na uygun bir biçimde yaşanma­sıdır.

Bilindiği gibi, İslâm dünyasında tasavvuf; hadîs, fı­kıh, tefsir v.b. ilimlerin müstakilen zuhurunda olduğu gibi H. III. (Milâdî IX.) asırda «Zühd» adı altında billûrlaşma­ğa ve XI. asırdan itibaren de tarikat ve tekkeleri ile teş­kilâtlanarak İçtimâî bünyedeki yerini almağa başlamış­tır.

Başlangıcından günümüze kadar tekkelerin toplum hayatındaki rolü incelendiğinde, bu müesseselerin her şeyden evvel tebliğ ve irşâdda ehliyetli elemanlar yetiş­tiren bir eğitim ve öğretim merkezi olduğu görülür. Ce-

XI

Page 10: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

miyetin îcâb ve ihtiyaçları, zaman ve zemînin imkânla­rına göre yetiştirilen insanların cemiyete istikamet ver­medeki ehemmiyeti açık bir gerçektir.

Tarîkat ve tekkeler üzerinde yapılan çalışmalar ve yayınlanan monografiler onların birer kolej, medrese ve: teknik üniversite gibi faaliyet gösterdikleri, kendi pren­siplerine göre kıvama geldiğine inandıkları kimseleri «ir ̂şâd izni»yle cemiyet içerisine salarak, halkla iç-içe bir anlayışla toplumu yönlendirme ve kendi fikir mihverine; mâletmeye çalıştıkları anlaşılmaktadır.

Birbirlerinden metod, sistem ve muhteva bakımından' ayrılan muhtelif tarikatlara mensûb meşâyih ve dervişle­rin, çevrelerinde hâlelenen feyz ve nüfûz halkası ile rûh. dünyamızı yönlendirdikleri bilinmektedir.

Tevhîd, yalnızca tek olan Allah'a inanmak değildir. Aynı zamanda kendi iç dünyâmızdaki tezat ve tenâkuz- lardan, rûh burkuntularından kurtulmak suretiyle bir iç istikrar ve itmi’nanına, gönül âhengine kavuşmaktır. Bu. ölçü ve âhenkten mahrum olan dindann, dini yarım ya­malak, parça parça şekil ve tezâhürleriyle temsîl etme­si, hele telkin ve teblîğ etmeye kalkışması, din hakkın- daki tereddüdleri giderecek yerde yeni yeni şüphelerin; doğmasına sebep olacaktır.

Anadolu'nun îmân hayatı kâmil insanların başçeki- ciliğinde İslâmlaşmağa başlamış, teblîğ ve irşâd hizmet­lerini disiplin altına alan tekke ve zâviyelerle yaygın for­muna ulaşmıiştır. Tecânüsten mahrûm cemiyetin her ke­simine anlayacakları. dilden İslâmî fısıldayan sözü-soh- beti dinlenir sürükleyici şahsiyetler, devlet ve millet ha­yatının sevk ve idâresinde en mühim rolü oynamışlar­dır.

Toplumun insiyâtifini eline alarak beşeriyete istikâ­met vermek ve onlara hedef çizmek, herkesin yapabile­ceği sıradan bir iş değildir. Kabiliyet, cehd, gayret, hal­

XII

Page 11: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

vet ve kemâl ister. «Halvet» ve çile ile gerekli kemâl ve kıvama erenler, «celvet» ile cemiyete döner, onların gö­nüllerine hakikat ve hikmet pırıltılarını aşılamağa başlar­lar.

İçtimaî hayatın her kademesini kuşatan, her safha­sındaki faaliyetlere ibâdet neşvesi veren bu tutum, has­ta ziyaretinden devlet idâresine, çırak yetiştirmeden tu­tun, hudut boylarında nöbet beklemeye kadar uzanan bir çizgi içerisinde toplumu tepeden tırnağa kuşatmıştır.

Anadolu Selçukluları ile OsmanlI Devleti’nin içtimâî, idârî, askerî ve ilmî hayatı içerisindeki ehemmiyetli mev­kii hemen herkesçe kabûl edilen meşâyih ile, onların kur­duğu tarîkat ve tekkelerin nüfuzu konumuz açısından ay­rı bir önemi hâiz bulunmaktadır. Devletin kuruluş ve yük­seliş dönemlerinde tekke ve zaviye demek, aksiyon ru­hu ve vazîfe şuuru ile dopdolu, mes'ûliyetlerini müdrik toplulukların müşterek bir ideâle kanalize edilerek, elele, başbaşa verdikleri bir tasfiye ve terbiye ocağı demek­ti...

XIX. asır gibi, tarih içinde asırlara varan bir hüküm­ranlığın sahibi Osmanlı Devleti’nin yıkılışına sahne olan bir çağda bu ocakların durumu ne idi? Başından beri devletin üç temel dayanağından biri olan tekkeler yıkı­lış döneminde ne merkezde idi? Tarîkatlar, meşâyih, dev­let ve tekke münâsebetleri nasıldı? Böylesine kanlı ve buhranlı bir coğrafya içerisinde, tekke ve tarikatlardaki tedennî nasıl cereyan etmiştir? Bunlara karşı düşünülen ıslâh çâreleri var mıdır? Varsa nelerdir? Daha da sıra­lanması mümkün olan bu tip sorular, bizi böyle bir ça­lışmanın yapılmasına sevketmiştir.

Cemiyete hayatiyet ve devamlılık kazandıran mües- seselerin insan unsuru sâyesinde geliştiği veya gerilediği fikrinden hareketle, İnsan-ı Kâmil mektebi olan tekke­lerin Osmanlı Devleti’nin İçtimâî bünyesindeki yeri İnce­lenmeğe çalışılmıştır.

XIII

Page 12: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Devlet hayatındaki müessiriyeti hemen herkesçe be­nimsenen bu müessesenin, inhitât ve inhilâl dönemlerin­deki durumunu tesbît ve sıhhatli teşhîs edebilmek için* bunların kuruluş ve yükseliş grafiğindeki durumunu be­lirlemek zarûreti hâsıl olmuştur.

«Gümüşhânevî Ahmed Ziyâüddîn, zamanı, hayatı, eserleri, tarikat anlayışı ve Hâlidiyye tarikatı» konulu dok­tora tezinin birinci bölümünü teşkîl eden bu çalışma, hac­mi oldukça kabarık olan tezin neşrini daha kullanışlı hâ­le getirmek için müstakil olarak yayınlanmış ve «Osman­lIlarda Devlet-Tekke Münâsebetleri» adı verilmiştir.

Birinci Bölüm'de, devletin kuruluş döneminde tekke­lerin yeri :

1 — İdâri hayat ve tarikatlar2 — İlmî hayat ve tarikatlar3 — Askerî hayat ve tarikatlar4 — İktisadî hayat ve tarikatlar

başlıkları altında gösterilmiştir.II. Bölüm'de ise, ıslâhat hareketleri ile başlayan, Ye­

niçeri Ocağı'nın ilgâsı ile yepyeni bir safhaya bürünen batılılaşma gayretleri ile tekkelerin münâsebetleri incelen­miştir.

Nakş-bendiyye’nin Hâlidiyye koluna mensûb olan GÜ- MÜŞHÂNEVÎ'nin bu tarikatın tarihi içerisindeki yerini gös­terebilmek için, konunun akışı içerisinde Nakş-bendiyye'- nin Osmanlı Devleti'ne girişi, gelişmesi ve intişârını sağ­layan siyâsî âmillere ayrı bir önem verilmiştir. Bu du­rum, elinizdeki eserin, mezkûr doktora tezinin bir bölü­mü olduğu dikkate alınarak yadırganmamalıdır.

XIX. asırdaki bilgiler imkân nisbetinde Başbakanlık Arşivi'ndeki resmî belgelere istinâd ettirilerek verilmiş­tir.

Kitabımız, bu konuda daha önce yazılan ve söyle­nenlere yeni bir şeyler İlâve etmek yerine, bunları tas-

XIV

Page 13: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

nîfe tutarak, üzerinde yorumlar yaparak sunmaktadır. Araştırma yapmak isteyenlere ışık tutmak üzere dipnot­lar imkân nisbetinde geniş tutularak, konu ile uzaktan- yakından alâkalı eserler bibliyografyada gösterilmiştir.

Çalışmamızın devamr müddetince, bana yardımcı olan, yol göstericiliği ile fikirlerimize ışık tutan muhterem ho­cam Prof. Dr. Esat COŞAN’a ve Yrd. Doç. Dr. Mustafa TAHRALI’ya, değerli teşvîk ve yardımlarından istifâde et­tiğim Sayın Hocam Selçuk ERAYDIN'a, Doç. Dr. İsmail ERÜNSAL'a, arkadaşım ve meslektaşım Yrd. Doç. Dr. Ha­şan Kâmil YİLMAZ'a, Marmara Üniversitesi Mâhiyet Fa- kültesi'nin değerli öğretim elemanlarına, eserin neşre ha­zırlanması ve kitap haline gelmesi için emeklerini esirge­meyen SEHA Neşriyat A.Ş. mensublarına burada teşek­kür etmeyi, îfâsı zarûrî bir borç bilirim.

Gayret ve çalışma bizden, tevfîk ve hidâyet Allah'-, tandır.

Yrd. Doç. Dr. İrfan GÜNDÜZ Erzurum Sitesi - 15.5.1983

XV

Page 14: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve
Page 15: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

G İ R İ Ş

I — KURULUŞ DÖNEMİNDE TASAVVUFÎ MÜESSESELER

Page 16: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve
Page 17: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

A — XIII. ASIRDA ANADOLU’NUN UMÛMÎ MANZARASI

Selçuklu-Bizans hudutlarında, sığıntı gibi yaşa­yan bir uç beyliğinin, kısa zamanda târihin çehre­sini değiştiren kuvvetli bir devlet hâline gelmesi hâ­disesi, yakın zamanlara kadar eksik bilgi ve mütalâ­alar ışığında îzah edilmeğe çalışılmıştır.

Devletin teşekkülü için lüzumlu unsurların, «yer­li rumlar arasından tedârik edildiği, Osmanlılaşmış rumlar ile Bizans’ta görülen teşkilât üzerine devle­tin ikâme edildiği» fikri, Gibbons gibi batılı târihçi- ler tarafından ileri sürülmüş ise de, Clement Huart ve F. Giese gibi tarihçiler tarafından bu fikirler, Ana­dolu’nun hâkim teşkilâtlan olan muhtelif tarikatlar ve ahilerin nüfuzu dikkate alınmadığı gerekçesiyle esastan mahrûm izahlar telâkki edilmiştir. (1)

Sürülerine mer’a aramak üzere, Anadolu’nun ba­tı uçlarına kadar gelen «dörtyüz çadırlık bir aşiretin», bir müddet sonra, muntazam bir ordu ve düzenli bir

(1) Geniş bilgi için bkz. Gibbons, Osmanlı İmparatorlu- ğu’nun Kuruluşu, çev. Râğıb Hulûsi Özdem, Türkiyat Enst. Y a­yınları, İst. 1928, 1-28, 39-91; Köprülü, M. Puad, Osmanlı İm - paratorluğu’nun Kuruluşu, 47-49; Köprülü, Bizans Miiessese- lertnin Osmanlı Müesseselerine Tesiri, İst. 1981, 21-28, 198-226; Çetin, Osman, Anadolu’da İslâmiyet’in Yayılışı, 185-187.

Page 18: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

devlet teşkilâtı ile târih sahnesine çıkması, kendisi­ni hazırlayan birçok dini, içtimâi ve İktisâdi şartla­rın neticesinde ve tabii bir tekevvün içerisinde vü- cud bulmuştur. Bu sebeple Osmanlı Devleti’nin tees­süs döneminde, tasavvuf! müesseselerin te’sirleri, ce­miyeti tepeden tırnağa kuşatan tarikatlar ile, bunla­rın tecânüsten mahrûm lıalkm vahdet kazanmasın­daki rolleri dikkate alınmadan, kuruluş döneminin nıes’eleleriııe inandırıcı yorumlar getirmek oldukça güçleşir. Devletin kuruluş ve yükseliş devirlerinde, bu teşekküllerin, yapıcı te’sîrleri gözönünde bulundu­rulmadan, inhitat ve inkıraz dönemi tasavvüfî mü- esseselerinin incelenmesi ve tarikatların değerlendi­rilmesinin oldukça zor olacağı ve isabetli hükümler vermenin kolay olmayacağı açıktır.

Bu düşünceden hareketle, kuruluş devrinde ce­miyet ve devlet hayatının esasını teşkil eden, yükse­liş döneminde ise, dünyâya sunulan medeniyetin bir nevi kurucusu ve koruyucusu durumunda bulunan tekke ve tarikatların te’sirlerini, konumuzla ilgisi nis- betinde incelemeğe çalışacağız. Esâsen bir medeniyet, millet ve devletin, yükseliş ve düşüş sebeplerini bu­labilmek için, ilk önce içtimâî hayatın beden yapısı­nı sevk ve idâre eden kuvvetlerin mesnedini araştır­mak îcâbedeceği aşikârdır.

XIII. asırda Anadolu Selçuklu Devleti, siyâsî, iç­timâî ve İktisadî buhranların, bitmez tükenmez taz­yiki altında can çekiştiği istikrarsız ve huzûrsuz bir devri yaşamaktadır. Topraklarım şart ve verâsete bağlı olarak, liyâkat ve kabiliyet esaslarına göre par­çalamış, alp’ler, gâzîler, erenler, ulemâ ve dervişle­re teslîm ve tevdî etmiş olan bu devlet, zamanın ve çağın şartları îcâbı, idâri, askerî ve iktisâdî haya­tını, tasavvufî müesseselerin düzenleyici rol oynadığı

4 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 19: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

KURULUŞ DÖNEMİ 5

bir temel üzerine binâ etmişti. (2)Tarikat ve tekkelerin cemiyet bünyesini kuşatan

atmosferi içerisinde, Anadolu Selçuklu Devleti, siyâ­si ve kültürel bakımdan en yüksek seviyesine ulaş­mıştı. Böyle olduğu halde, «Anadolu’da asırlarca mü­essir olmuş bazı büyük sûfî tarikatların teşekkül ve nüfûzu, göçebe aşiretlerle yerli halk arasındaki İkti­sâdi antagonizmin, dinî bir kıyam şekli altında ve Selçuklu Devleti’ni en satvetli devrinde sarsacak ka­dar kuvvetle tecellîsi», (3) devletin sosyal ve hukukî yapısı içerisinde sıkışıp kalan aşiretlerin, tarikatlar etrafında kenetlenerek güçlü ve geniş bir teşkilât ola- ı-ak zuhuru, bize Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna ze­min hazırlayan çağın içtimâi çehresini göstermesi ba­kımından, ihmâl edilmeden dikkatle değerlendirilme­si gerekli bir husûstur.

Ayrıca, 1242 yılında, Erzurum’u alan, Sivas ve Kayseri’yi yağma eden Moğol müstevlilerinin doğur­duğu tahribat ve huzursuzluk yüzünden, Doğu ille­rinden Batı Anadolu’ya her sınıf ve meslekten, âlim, şâir, zanaat erbâbı, îman ve tasavvuf ehlinin göç et­tiğine şâhid oluyoruz. İran, Mısır ve Kırım medrese­lerinden gelmiş müderrisler, Selçuklu ve İlhanlı bü­rokrasisine mensûb devlet adamları ve idareciler ya­nında, (4) cemiyet hayatını fikrî mihverleri etrafın­da şekillendiren, Evhadü’d-Dîn Kirmânî (635/1237), Muhyi’d-Dîn Arabi (638/1240), Necmü’d-Dîn Dâye (654/1256), Ahî Evren (660/1262), Sadru’d-Dîn Kone-

(2) Köprülü, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, İ81; Ay verdi, Samiha, T.T. Osm. Asırları, I, 87; Çetin Osman, Ana­dolu’da İslâmiyet’in Yayılışı, 138-139.

(3) Köprülü, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, 68.(4) Barkan, Ö. Lutfi, «Kolonizatör Türk Dervişleri», VD.,

II, 282.

Page 20: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

v! (673/1275), Mevlânâ Celâlü’d-Dîn Rûmî (672/1273), Fahru’d-Dîn Irakî (682/1283) ve Müeyyedü’d-Dîn Cen-dı (700/1301) gibi mutasavvıfların bulunuşu da dik­kate alınırsa Anadolu’daki dinı-tasavvufî hayatın can­lılığı daha iyi anlaşılır. (5)

Eğer bir cemiyeti kuran ve koruyan, ilim, iman, fikir ve san’at adamları ve onların yakın çevresi ise, Osmanlı Uç Beyliği’ne vücûd veren içtimâi şartlar şu şekilde tahlile tâbi tutulabilir.

Osman Bey’in idaresindeki bu aşiret de, selefleri Selçuklular ve çağdaşı diğer beylikler gibi, «İslâmi- yetin esas misyoner rûhuna sahip» (6) mürşid sûfî- lerin ma’nevî nüfûzu ile kuşatılan bir îman hayatı sürmekte idi. Nitekim Osmanlı Hanedanının ilk hü­kümdarlarına atfedilen bazı rü’yâ motifleri bu tes- bıti te’yîd eder mâhiyettedir.

Bir rivâyete göre Ertuğrul Gâzî, seyâhatlanndan birinde, dervişin birinin evinde misafir olur. Sohbet esnâsmda, ev sahibi Kur’ân-ı Kerîm olduğunu söylen­diği kitabı, yüksekçe bir yere koyarak, yatmağa çe­kilir. Kur’an bulunan bir yerde ayak uzatıp yatma­yı edebe aykırı telâkki edten Ertuğrul Bey, bütün ge­ceyi ayakta geçirir. Yorgunluk sebebiyle sabaha doğ­ru daldığı bir sırada, bir ses duyar ki, kendisine şöy­le hitab etmektedir: «Madem ki, sen benim Kelâm-ı Kadîm’ime bu kadar ta'zîm ve hürmet gösterdin. Ev- lâd ve ıyâlin, neslen ba’de neslin şân u şerefe nail olup, beyne’n-nâs hürmete mazhar olacaktır.» (7)

6 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(5) Köprülü, İlk Mutasavvıflar, 201-204; Çetin, age., 131.(6) Asrar, Ahmed, OsmanlIların Dinî Siyâseti ve İslâm

Âlemi, 21.(7) Hammer, Devlet-i Osmâniyye Târihi, I, 81-83; Lutfî

Paşa, Târih, 5-6; Ahmed Hilmi, İslâm Tarihi, 650.

Page 21: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

KURULUŞ DÖNEMİ 7

Osman Bey’e atfen verilen bir rü’yâ da kaynak­larda şöyle nakledilmektedir: «Ahret canibine meyli ziyâde», «menhiyyâttan ise son derece müctenib» sâ- lih bir zat olan Osman Bey, zaman zaman, sâdâttan ve ahi meşâyihinden Şeyh Edebâlî’nin sohbet ve zi­yaretlerine devam ederdi. Rivayete göre bir gün, şey­hin hanesinde misafir olarak bulunurken bir rü’yâ görür. Bunda, şeyhin koynundan çıkan bir hilâlin, kendine doğru büyüyerek gelip, dolunay şeklinde göğ­süne girdiğini, sonra göbeğinden ansızın zuhûr eden bir ağacın, gölgesiyle dünyâyı kapladığını, (8) daha sonra, kopan bir fırtınanın ağacın yapraklarını dün­yânın bütün şehirleri ve özellikle «bir yüzüğün el­ması» gibi İstanbul’un üzerine döktüğünü görür. Rü’­yâ Osman Bey’in yüzüğü parmağına takması ile son bulur. (9) /

Sıhhat dereceleri ne olursa olsun, bu ve benzeri rivayetler, teşekkül dönemindeki Osmanlı cemiyeti­nin ma’nevi yapısını ve değer hükümlerini meydana getiren mihver fikrin, mâhiyet ve istikâmetini göster­mesi bakımından câlib-i dikkattir. Öyle ki, Edebâlî’- ye ta’biri sorulduğunda: «Sen ve senin zürriyetin yer­yüzüne hâkim olacak bir devlet kuracaksınız.» dedik­ten sonra, kızı Malhün Hâtun’u Osman Bey’e vere­rek, fiilen rü’yâyı ta’bir etmiş, hilâlin bedire tamam­lanması için de gerekli istikâmeti böylece işâret et­miştir. (10)

Yaptırdığı zâviyede «âyende ve râvendeye hiz- met»i şiâr edinen, misâfirhânesi ziyaretçilerle dolup taşan, (11) çevresindekilere, «toprağa bağlanın, suyu

(8) Âşık Paşa-zâde, Târih, 6; Ahmed Hilmi, age., 650.(9) Hammer, age., I, 81-83; Lutfî Paşa, Târih, 6.(10) Köprülü, Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, 146.(11) Âşık Paşa-zâde, age., 6; Taşköprî-zâde, eş-Şakâik, 6.

Page 22: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

israf etmeyin, ilim sahiplerini gözetin, ağaç dikin» (12) şeklinde nasîhatlarda bulunan Şeyh Edebâlî (727/ 1326), Anadolu’da benzerleri arasında yalnız değildir. Etrafında işçi, çiftçi, zanaat-kâr ve muhâriblerden te­şekkül eden mürîdleri ile, Turgut Alp’ler, Konur Alp’­ler, Akçakoca’lar, (13) ve her köyde kurdukları za­viyeleriyle, içtimâi hayatın aklî ve rûhi dinamizmi­ne yön veren ahiler, (14) bir yandan cemiyette cihâd rûhunu hızlandırırken diğer yandan da, mâlik olduk­ları ma’nevî nüfûz ile, içtimâi hayatı îmar ve ihyâ eden birer otorite durumunda idiler.

Mahallî idare imkân ve vâsıtalarının yeterli ol­madığı o günün şartları içerisinde, Anadolu’nun İs­lâmlaşması ile başlayan iman hayatı, daha sonraları bütün bölgeleri bir ağ gibi saran, tekke ve zaviyeler hâlinde müesseseleşerek, muktedir mürşidlerin reh­berliğinde disiplin altına alınmıştı.

Osmanlı Devleti’nin teessüsü döneminde, idâre için lüzumlu muvazeneli halk unsurunun teşekkül et­tirilmesinde, cemiyet hayatının hem kurucusu, hem de koruyucusu olan tasavvufî müesseselerin faaliyet­leri nâzım rol oynamıştı. Ancak bu sâyededir ki, «Os- manlılaştırılmış BizanslIlar, devşirmeler ve İslâmiye- ti kabûl etmiş esirler» faraziyesine mürâcaat etme­den, (15) kuruluş mes’elesinin izahını yapmak daha da kolaylaşmış olacaktır.

Bu neticeyi sağlayan teşkilâtlar arasında, bilhas­sa, Âşık Paşa-zâde Târihi’nde, «Gâziyân-ı Rûm», di­ğer târihlerde, «Alp’ler», veya «alperenler» adı ile zik­redilen, geniş bir teşkilâta mensûb derviş-gâzıler mev-

(12) Öcal Safa, «Şeyh Edebâlî Hazretleri», TDAD., 53.(13) Köprülü, age., 146.(14) İbn Batûta, 312 vd.(15) Barkan, Ö. Lutfi, ag. mak., 281-282.

8 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 23: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

KURULUŞ DÖNEMİ 9

cuttu. «Horasan Erenleri» de denilen, «Abdalân-ı Rûm» ile, Anadolu’yu köy köy kuşatan «Âhiyân-ı Rûm»un, kuruluş devrindeki te’sîrlerini, devletin resmî teşki­lâtında izler hâlinde görmek mümkündür. (16)

Bu te’sirleri müşahhas misâlleriyle göstermeye geçmeden önce, Selçuklu Saltanatı’mn sona erdiği ve Osman Bey’in, Beyliğin başına geçtiği XIII. asrın so­nu, XIV. asrın ilk yarılarında, Anadolu’yu kuşatan ta- savvufî merkezler arasında, ahilik başta geliyordu.

Eskişehir’in Uludere (Kelpbumu-İtbumu) köyün­de ikâmet eden ve ahî reislerinden olan Şeyh Edebâ- lî, Şeyh Mahmûd Gâzî, Ahî Şemsüddîn, Ahî Haşan, Ahî Kadem ile daha sonraları Osmanlı Devleti teşki­lâtında, kadı, kadı-asker ve vezîr-i a’zam olarak fay­dalı hizmetlerde bulunan Çandarlı Kara Halil (800/ 1397) ahilerden idi. (17)

Selçuklu Sultanlarından II. Gıyâseddîn Keyhus- rev (643/1246) zamanında tehlikeli bir isyan çıkar­maya muvaffak olan Baba İlyas’m müridlerinden Ba­ba İshak, 637/1239-40’a kadar Selçuklu Devleti’ni epey uğraştırmıştı. (18) Bâtınî şeyhi Baba İlyas’a nisbetle «Babaîlik» adı ile meşhûr olan bu tarikat ise, Osman- lı Devleti’nin teşekkülünde, Geyikli Baba, Abdal Mu- rad, Doğlu Baba gibi alperenler (19) vâsıtası ile mü­essir olmuş, sonraları ise yıpranan bu isimden sıyrıla­rak, yine habâılerden ve XIV. asrın ilk yarısında vefat eden Hacı Bektaş-ı Velî (738/1337-38) ’ye nisbet edile-

(16) Akdağ, M ustafa, TİİT, I, 53. Ayrıca bkz. Çetin, O s­man, age., 135, 140-144.

(17) İbn Batûta, 312-313 v d .; Uzunçarşılı, OT., I, 105, 530; Taneri, Hük. Kurumunun Gelişmesi, 116; K öprülü, İlk Mutasavvıflar, 211 vd.

(18) Köprülü, İlk Mutasavvıflar, 207; Çetin, age., 41.(19) Uzunçarşılı, OT., I, 531; Çetin, age., 145, 146.

Page 24: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

rek «Bektaşîlik» adı ile şöhret bulmuştur. (20)Anadolu’da hissedilir bir hâkimiyeti bulunan ta­

rikatlar arasında, İbn Batûta (771/1369)’nın «Tarîkat-ı Ahmediyye» dediği Rifâîliği de görüyoruz. İzmir, Ber­gama, Amasya ve Sonisa’da tekkeleri bulunan ve gös­terdikleri harikulade hareketlerle halkın itibar ve te­veccühünü kazanan bu dervişler de önemli bir nüfû- za sahipti. (21)

Devletin kuruluşu sırasında, adından pek fazla bahsedilmekle birlikte, Celâlü’d-Dîn-i Rûmî (672/ 1273)’nin piri olduğu «Mevleviliği de zikretmek ge­rekir. Zira, Kuzey Anadolu, Çorum, Ankara ve Bursa babaların tekkeleri ile kuşattıkları yerler olmasına karşılık, Konya’nın başşehir olduğu Kayseri, Konya, Kütalıya, Aydın hattı da mevlevîlerin nüfûzu altında idi. (22)

Dağılan Selçûkîlerin yerine, çeşitli beyliklerin te­şekkül etme çabalarına sahne olan bu dönemde, bey­lerin teşkilâtlı güçlere olan ihtiyâcı neticesi, şeyhle­rine «yıkayıcı elindeki ölünün» teslimiyeti ile bağla­nan tarikat erbâbı ile, bozulan cemiyet nizâmı içeri­sinde kıvranan muzdarip insanlara rûhî sükûn ve ma’- nevî âsâyiş va’deden tekkelerin önemi büsbütün art­mıştı. Bu zaman zarfında, cemiyetin bütün tabaka­ları ve özellikle meslek teşekküllerini nüfûz ve te’sîr- leri altına alan meşâyih, kendilerine bağlı olan devlet büyükleri ve zenginlerin siyâsî ve mâlî destekleriyle, cemiyetteki mevkilerini daha da kuvvetlendirmişler­di. (23)

(20) . Köprülü, îlk Mutasavvıflar, 209-210.(21) İbn Batûta, 197, 327, 338, 360; Köprülü, İlk Muta­

savvıflar, 204; Çetin, age., 145.(22) Akdağ, TÎİT., I, 51 52; Köprülü, tik Mutasavvıflar,

.217.(23) Akdağ, TÜT., I, 52.

10 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 25: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

KURULUŞ DÖNEMİ 11

Moğol istilâları ile sarsılmış içtimâi sancılar için­de kıvranan insanlar için, kurtarıcı birer sığınak, (24) durumuna gelen tekkeler ile, tarikat mensûblanndan bazıları, «zâlime de, mazlûma da yardım ediniz. Zâ­limi zulmünden alıkoymak, mazlûmu zulümden kur­tarmak ve onlara böylece yardımcı olmak ibâdettir.» (25) hadîsi gereğince, mazlûm halk arasına karışa­rak, ordularla birlikte memleket açmak ve fütuhat yapmakla meşgûl olmuş, bazılan ise, tecânüsten mah- rûm halk kitlelerini aynı idealler etrafında kenetle­yerek, merkezî otoritenin te’sîsine yardımcı olmuş, böylece devlet için lüzumlu kan ve kol kuvveti yanın­da, irâde ve îman birliğini gerçekleştirebilmek için gayret göstermişti. (26) Birtakım tarikat ehli de, zâ­lim Moğollar arasında kalarak, en azından onları İs­lâm’a ısındırmak, ya da zulümlerini asgarîye indire­bilmek için mücâdele etmeye çalışmıştı. Aşağıda zik­redilen bir hâdise bu husûsta canlı bir misâl olarak değerlendirilebilir.

Şeyh Cemâleddin adında müttakî ve mutasavvıf bir zat, bazı yolcularla berâber seyâhatte iken, bil- meyip Tokluk Timur Han adındaki bir Moğol emîri- nın av arazisine izinsiz girdiği için yakalanır. Elleri ve ayakları bağlı olarak huzura götürülür. Yapılan soruşturma esnâsmda: «İran’lı olduğunu ve memnû bir yere girdiğinin farkında olmadığını» belirtir. Bu­nun üzerine Han: «Bir köpek bile bir İran’lıdan daha kıymetlidir.» deyince, Şeyh de: «Evet müslüman ol­masaydık, belki bir köpekten de aşağı olurduk..» ce-

(24) Akdağ, TİİT., I, 48; Turan, Osman, TCHM Tarihi, II, 29.

(25) Tecrîd-i Sarih, VII, 362. hadîs; Gümüşhânevî, Râ- mûzü’l-Ehâdîs, 5755. hadîs.

(26) Barkan, ag. Mak., 290.

Page 26: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

12 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

vâbını verince, Şeyh’in cesaretine hayran kalan Han, onu bir kenara çekerek söylediklerinin mânâsını so­rar. Şeyh’in ifâdelerinin te’sîri altında kalan Han, ta’- zîm ve hürmetten sonra ona: «Şimdi şehâdet getirmiş olsam, halkımı buna şevke imkân bulamam. Benim için biraz sabret. Ecdâdımm bıraktığı hükümete ta- mâmiyle mâlik olduğum zaman buraya gel.» diyerek Şeyh’i salıverir. Aradan seneler geçer. Hastalanan Şeyh Cemâleddîn, ölmeden evvel oğlu Reşidü’d-Dîn’e, «Bir gün gelecek Tokluk Timur Han büyük bir hüküm­dar olacak, korkmadan onun nezdine git ve benim nâ­mıma kendisini selâmla ve etmiş olduğu va’di hatır­lat» diye vasiyyet eder. Oğlu, zamanı gelince Hüküm­dara giderse de, huzûra girme imkânı bulamaz. Bu­nun üzerine bir gün sabah erkence, Han’ın çadırı ya­nma sokularak sabah çzanını okumaya başlar. Buna, oldukça sinirlenen muhâfızlar, derhal onu yakalaya­rak Han’a götürürler. O da, huzûra çıkınca, Han’a pe­derine olan va’dini hatırlatır. O da: «Tahta çıktığım­dan beri, verdiğim sözü her an hatırımda tuttum.» diyerek, hemen Kelime-i Şehâdet getirir ve müslüman oluverir. Emirleri ile istişâreden sonra, Tulik isminde eşraftan birisine İslâm’ı kabûl etmesi teklif edilir. O da, vâki olan böyle bir teklif karşısında ağlayarak: «Bundan üç sene önce, Kaşgâr’da bulunan evliyadan bir zât beni hidâyete şevketti. Fakat sizden çekindi­ğim için bunu izhâr edememiştim.» der. (27)

Zamanın en büyük İslâm Hükümdarı olan Mu- hammed Harzemşah, asılsız bir iftirâ ile itham etti­ği Buhârâ âlimlerinin reisi ve piri Necmü’d-Dîn Küb- râ (618/1221) ’nm halîfesi Şeyh Mecdü’d-Dîn’i, sar­hoşken verdiği bir kararla boğdurtur. Bu müessif hâ­diseden haberdar olan Necmü’d-Dîn Kübrâ, Sultan

(27) Ahmed Hilmi, İslâm Tarihi, 456, 457.

Page 27: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

KURULUŞ DÖNEMİ 13

Harzemşah’a bed-duâ etmiş, ve «Mecdü’d-Dîn’in ka­nını, tacı, başı ve mülkü pahasına ödeyecek» demişti. Ertesi gün işlediği suçun ağırlığı altında ezilen Sul­tan, meşârünileyhe, tabaklar dolusu altın göndermiş ve kusurunun affını taleb etmişti. Lâkin aldığı cevap: «Mecdü’d-Dîn’in kanı pahası, senin, benim ve daha nice binlerce insanın kanıdır.»dan ibaret olmuştu. Ne­tice Şeyh’in dediği şekilde tecellî etmiş, Necmü’d-Dîn Kübrâ da, şehir Moğollar tarafından muhasara edil­diğinde şehid düşmüştür. (28)

Bunlardan anlaşılıyor ki; XIII. asır Anadolu’sun­da, tasavvufî merkezler ve onlara bağlı ma’nevi gu­ruplar, önce efkâr-ı umûmiyyeyi tesviye edip, ma’ne- vî bir birlik ve kıvam meydana getiriyor ve böylece içtimâi hayatın devamlılığını sağlıyordu. Hâkimiyet te’sis etmek isteyen siyâsî kuvvetlerse, kendilerini, teşkilâtlı ve kuvvetli birlikler vücûda getirebilmiş zümrelere dayamak mecburiyetini duyuyorlardı. Ma’- nevî rehberler ise, bir yandan mazlûm ve perişan halkı, diğer taraftan da, kendilerinden istifâdeyi dü­şünen siyâsî nüfûz sâhiplerinin bu za’fını hesâba ka­tarak, iki taraflı bir hizmet ve kuşatma ameliyesi ile, faaliyetlerini sürdürüyorlardı.

(28) Ahmed Hilmi, a. esr. 436.

Page 28: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

B — İDARÎ HAYAT VE TARİKATLAR

Osman Bey, cemiyetin yukarıda işaret edilen çev­resi içerisinde Beyliğin başına geçtiği zaman, etrafı Edebâlî, oğlu Şeyh Mahmûd, Ahî Şemsü’d-Dîn, Dur­sun Fakîh, Kasım Karahisari, Şeyh Muhlis Karamâ- nî, Âşık Paşa ve Elvan Çelebi v.b. (29) ilim, îman, ir­fan adamları, «evliya» (30) bilinen şahsiyetler ve «Türkmen Babalan» (31) ile dolmuş, devletin teşek­külünde rol alan güçler arasında ahiler fiilen yer al- mşı bulunuyordu. (32) Bu yüzden daha ilk günlerde Osmanlı akmlan bir gazâ mâhiyetini almış, beyleri «gâzı», orduları da «gaziler» den teşekkül eden dev­let, (33) ma’nevî bir temel üzerine binâ, edilmeye baş­lanmıştı.

(29) Taşköprî-zâde, Şakâik, 6-8; Taneri, Hük. Kuruntu­nun Gelişmesi, 163; Uzunçarşılı, OT., I, 561.

(30) Evliyâ: Hayatını riyâzat ve mücâhedelerle, îbâdet ve tâata sarf ederek, kendisinde ğâibden haber verme, ahvâli keşfetme gibi hârikalar zuhûr eden insanlar için kullanılan bir tabirdir. Pakalın, OTDT Sözlüğü, I, 573.

(31) Baba: Bektâşî şeyhlerine verilen bir ünvan olduğu gibi, Yesevî tarikatı ve Ahmed Yesevî’nin te’sîri ile Selçuklu­lar devrinde Ttlrkler arasında çok yaygın olan sûfilere veri­len ünvan. Pakalın, a. esr. I, 136. Geniş bilgi için bkz. OCAK, A. Yaşar, Babaîler İsyânı, İst. 1980.

(32) Turan, TCHM Tarihi, II, 32; Taneri, age., 158.(33) Taşköprî-zâde, Şakâik, 6, 7; Turan, TCHM Tarihi,

H, 32.

Page 29: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRÎ HAYAT VE TARİKATLAR 15

Osman Bey, Karacahisar’da cum’a, Eskişehir’de de bayram namazını, bir ahi olan Dursun Fakîh’e kıldırtıp, hutbeyi kendi adına okutarak beyliğini îlân etmiş, (34) sonra da «âdet-i hasene»’ye temessüken, kayınpederi Şeyh Edebâlî’yi, «emr-i fetva»’y a memûr etmiş, irtihâlini müteâkip de, O'nun dâmâdı Dursun Fakîh’i istihlâf etmişti. (699/1299) (35)

Böylece Osman Gâzî, bir yanma Dursun Fakîh gibi bir şeriat temsilcisini, diğer yanına da, mürebbî- mürşid olarak Edebâlî’yi almış ve bu iki güçlü mü­şavir kuvvetin rehberliğinde, hedefine doğru yürüme­ye başlamıştı. 701/1301-2’de İznik üzerine yapılacak harekât için uygun gördüğü Yeni Şehir’i merkez ya­pan Osman Bey, Bilecik ve havalisinin mahsûlünü, ailesinin geçimine tahsis ile, Şeyh Edebâlî’yi de, üzer­lerine emir ve nâzır ta’yîn etmişti. Müşârünileyh, böy­lece hem kendisine emânet edilen beylik ailesine ne­zâret, hem de Bilecik kalesinin hâkimliğini deruhte ediyordu. (36)

Bunlardan başka, târihlerde «delişmen tabiatlı, garib etvarlı» (37) dervişlerden oluşan, bir yandan İç­timaî hayat, diğer yandan idârî teşkilât arasına karı­şarak, günün ihtiyâç ve îcâblannı bir îman ve ideal hâlinde benimseyen, hamasî ve dinî bir teşkilât da, devletin iskân ve İktisadî mes’elelerini yürütüyordu. Osman Bey’in, ticâret yollarına hâkimiyeti dolayısı ile Bizans’ı rahatsız ettiğinden bahseden Bizans kay-

(34) Âşık Paşa-zâde, Târih, 38; İlmiye Salnamesi, (1334), 315, 316; Taneri, Ilük. Kurumunun Gelişmesi, 158.

(35) İlmiye Sâlnâmesi, 315; Berki, Fâtih ve Adalet Ha­yatı, 70.

(36) Hoca Sa’dti’d-Dîn, Tâcü’t-Tevârîh, I, 37; Gökbllgin, «Osman Ij>, İA, IX , 437.

(37) Köprülü, Osm. İmp. Kuruluşu, 146, 171.

Page 30: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

16 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

nakları, OsmanlIların hayati önemi hâiz bölgeleri seçmedeki maharetlerini gösterdikleri kadar, Türkmen Dervişlerinin uçlarda ifâ ettikleri faaliyetin önemine de işaret etmektedir. Zira, binlerce müridi ile San Sal- tuk ve halîfesi Barak Baba, Horasanlı Tapduk Emre ile, Azerbeycanlı Geyikli Baba, batı uçlarında, siyâsî hayatın istikran için oldukça önemli hizmetler ifâ et­mekte idiler. (38)

«Hânedândan bir günah sâdır olsa, ulemâ ve me- şâyih derhal onlardan kaçar ve onlan yüzüstü bıra­kırdı.» ifâdesi, meşâyihın, siyâsî ve içtimâi hayattaki hissedilir ehemmiyet ve nüfuzunu, onların sultan ve beyler üzerindeki yoğun murakabesini gösterir mâ­hiyettedir. (39) Öyle ki, kuruluş döneminde, hüküm­dar intihâbı dahi, vezirler, beylerbeyleri ve ahilerin ellerinde idi. (40)

Osman Bey’in ulemâya olan saygısı ve onlarla münâsebeti, vefât ederken oğlu Orhan Gâzî’ye: «Bil­mediğini ulemâya danış» vasiyeti ile dile gelmişti. (41) An’aneye göre, Osman Gâzî vefât edince, oğullan Or­han ve Alâeddîn Bey'ler, Ahî Haşan, ve diğer ahî me- şâyihi, Edebâlî’nin yeğeni Ahî Hasan’ın zaviyesinde, beyliğin başına geçecek kimseyi ta’yîn etmek üzere toplandıklan bir gün, Osman Bey’in mirasını paylaş­tıktan sonra, sıra beyin ta’yin ve seçimi mes’elesine gelmişti. Orhan Gâzî, kardeşi Alâeddin’i hükümdar olarak teklif ettiğinde, Alâeddîn Bey: «Gel kardeş, Ata’mızın duası ve himmeti senünledür... Ve hem azizler dahî seni kabûl ettiler.» cevâbım vererek, ahî-

(38) Öztuna, Yılmaz, BTT., II, 300.(39) Taneri. HUk. Kurumunun Gelişmesi, 165.(40) Uzunçarşılı, OT., I, 455.(41) Gökbllgin, «Osman I», İA, IX , 442; Taneri, age,, 139.

Page 31: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRÎ HAYAT VE TARİKATLAR 17

lerin de kararma uymuş ve Orhan Gâzî’nin beyliğine rıza göstermişti. (42)

Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinin en hareket­li çağında Bey’liğin başına geçen Orhan Bey de, ba­basının yolundan giderek, Mevlânâ Sinan, Dursun Fakîh, Dâvûd-ı Kayseri ve Tâcü’d-Dîn Kürdî gibi sû- fî ve âlimler, Abdal Murad, Abdal Mûsâ, Geyikli Ba­ba gibi dervişlere, çevresinde ehemmiyetli mevkiler vermişti. (43)

«Emîrü’l-Kebîrü’l-Mu’azzamu’l-Mücâhid, Sultânu’l- Kudât..» ünvanlan ile saltanata geçen Orhan Gâzi’- nin, vezirlerinin çoğu ahilerdendi. Alâeddîn Paşa, Ni- zâmeddîn Ahmed Paşa, Hacı Paşa (44) ile, Orhan Gâ­zî’nin son ve Murad Hudâvendigâr’ın ilk veziri Sinâ- nüddîn Yûsuf Paşa, (45) ahilik içerisinde yetişip, il­miye sınıfına intisâb ettikten sonra, devlet kademe­sinde vazife almışlar ve idâri teşkilâtın teessüsünde önemli hizmetler icrâ etmişlerdi. (46)

Orhan Gâzı tarafından Konurhisar’m fethine me'- mûr edilen Şehzade Gâzî Süleyman, Rumeli’ye geç-

(42) Âşık Paşa-zâde, Târih, 37-39; Lutfî Paşa, Târilı, 22; Uzunçarşılı, OT., I, 115; Saray Teşkilâtı, 40; Taneri, Htik. Ku- rumunun Gelişmesi, 146.

(43) Taşköprî-zâde, Şakâik, 8-12.(44) Togan, Z. Velidî, UTT Giriş, I, 328; Uzunçarşılı, Sa­

ray Teşkilâtı, 230. «Gâzîler Sultânı» ünvanı, Osmanlı Hüküm­darlarının kendi tebaasına olduğu kadar, İslâm Dünyâsı kar­şısındaki otoritesini sağlayan bir sıfat, (Taneri, age., 221.) ve «Gâziyân-ı Rûm»un kumandanlığını ifâde eden bir hâkimiyet sembolü idi.

(45) Vaktiyesindeki «Sadru’l-kebır» ta’biri, ahi restlerine mahsûs bir ünvan olduğundan, onun da ahî şeyhlerinden biri olduğu anlaşılıyor. Uzunçarşılı, OT., I, 582.

(46) Uzunçarşılı, OT., I, 127; Taneri, age., 191; Gökbil- gin, «Orhan», İA.t IX/405.

Page 32: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

meyi kararlaştırdığı zaman, «Evliyâullah» ’tan yardım talebinde bulunmayı da ihmâl etmemişti. Mevlânâ’- nın halîfelerinden bir «azız» gelerek, tam hareket edi­leceği sırada, Şehzade ile görüşmüş ve ona, bu buluş­manın bir hâtırası olarak mevlevî külahı hediye et­miş, peşinden de, zafer ve nusrat niyazında bulun­muştu. Rumeli’ye geçişi terennüm eden Ahi Mahmûd’- un şu beyti bu husûsu güzel bir ifâde ile şöyle teba­rüz ettirmektedir:

«Keramet gösterip halka, suya seccade salmışsın,Yakasın Rûmeli’nin, dest-i takva ile almışsın.» (47)

Şehzade Süleyman da, fethi müteâkib, bu külahı, ganimetleri paylaştırmak için ölçek olarak kullanmış ve bunu bir «himmet-i ricâliıllah» kabûl etmiş, onu altınlarla süsleyerek kendisi için pâdişahlık tâcı itti­haz etmişti. (48)

Uçlarda ilim ve fikir ehli olarak yerlerini alan, bazan ordunun içinde, bazan ordudan önce, bazan da ordudan sonra hareket ederek, savaşlara iştirâk eden ve fetihlerin kazanılması ve devlete mâledilme- sinde önemli roller alan tarikat erbabının bu te’siri, sultanların kıyâfetinden, (49) devlet teşkilâtının te­bellür eden müesseselerine kadar kendini apaçık gös­terir. Osman Bey’e gâzîlik kılıcını kuşattığı rivayet edilen Edebâlî (50) ile, Orhan Bey üzerinde müessir

18 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(47) öcal, Safa, «Şeyh Edebâlî Hazretleri», TDAD, 45.(48) Hoca Sa’dü’d-Dîn, Tâctt’t-Tevârîh, I, 92.(49) Osman Bey, Horasânî, Orhan Gazi, Ak-börk, I. Murad

İse, mevlevi külâhı üzerine yuvarlak sarık sarardı. Köprülü, Osm. tmp. Kuruluşu, 133; Taneri, Hük. Kurumlunun Gelişme­si, 245.

(50) Togan, UTT Giriş, I. 359.

Page 33: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRİ HAYAT VE TARİKATLAR 19

olan diğer derviş-gâzîlerin te’sîrleri, O’nun, 763/1362’- de vuku bulan vefâtı üzerine, devlet işlerinde nüfûz- lu ahilerin karan ile, Bursa’ya da’vet edilerek, hü­kümdar ilân edilen I. Murad devrinde de aynen de­vam etmiştir. (51)

Hayatında, «Melikti’l-meşâyih Gâzî Murad» un­vanı ile anılan, (52) î. Murad’ın, Gelibolu’da, ahi me- şâyihiriden, Ahî Mûsâ’ya verdiği, 767 Recep/1366 Mart tarihli, Malkara’da yaptırdığı zaviyenin vakfiyesinde: «Ahilerden kuşandığım kuşağı, Ahî Mûsâ’ya kendi elimle kuşatıp onu Malkara’ya ahî diktim.» (53) iba­resinden, kendisinin ahilerin reisi durumunda bu­lunduğu anlaşılmaktadır. Aynca yine kendisi tarafın­dan kabûl edilen Memlûk elçisinin, hükümdarı adı­na takdim ettiği mektupta «Sultânu’l-kudât ve’l-mü- câhidîn» ünvanı ile kendisine hitâb edilmesi, (54) yap­tırmış olduğu bir zaviyenin hitabesinde «Ahî Murad» adını yazdırmış olması, (55) Hudâvendigâr'ın, bu ta­savvuf! müesseseler ile ne kadar hem-hâl olduğunu gösterir. Bu yüzden, 1363 M. temmuzunda, Ankara üzerine yürüyen I. Murad’a, Ankara ahilerinin, mu­kavemet göstermeden beldelerini teslîm etmelerin­de, (56) kendi şeyhliğinin de müessir olduğu iddia edilebilir.

Abdulkadir Gîlânî (561/1166) neslinden olup, Mu­durnu’daki tekkesinde sakin ve umûmun sevgisine

(51) Uzunçarşılı, OT., I, 101; «Murad I», İA.t VIII. 587.(52) Öztuna, BTT., II, 300.(53) Uzunçarşılı, OT., I, 531; «Murad I», İA.t VIII, 596.(54) Taneri, Hük. Knrumunnn Gelişmesi, 222.(55) Gökbilgin, M. Tayyib, XV. ve XVIII. Asırlarda Edir­

ne ve Paşa Livâsı, 173 vd.(56) Uzunçarşılı, «Murad I», İA., VIII, 588.

Page 34: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

mazhar olmuş Şeyh Fahrü’d-Dîn Efendi adındaki bir sûfînin, kendisini vezir yapmak isteyen I. Murad’a, «uzlet köşesinde oturmayı» tercih edip, Çandarlı Ka­ra Halil’i tavsiye etmiş bulunması, (57) bu yşkiri ve sıcak ilginin hudutlarını göstermesi bakımından dik­kat çekici bir husûstur. (58)

Osman Bey, Orhan Gâzî ve Murad Hudâvendi- gâr’ın şahsında, idâre ile elele veren dervişlerin bu tür hizmet ve faaliyetlerine karşılık, onlar da, ken­dilerine zaviyeler açıp, köyler bağışlamaktan geri dur­muyorlardı. Fethedilen bölgelerde kurulan bu zaviye­ler, din, hayır ve kültür faaliyetlerinin mihrakı olu­yor, çevrelerinde teşekkül eden, câmi, medrese gibi medenî müesseselerle hâkimiyet kurma usûlü ta’kîb ediliyordu. Yol boylarında, ıssız geçit ve önemli kav­şaklar ile, tenhâ yörelerde te’sis edilen veya te'sisi­ne müsâade edilen zaviyeler, içtimâî hayata sunduğu hizmetler yanında,- fetihleri de kolaylaştırmış, siyâsî otoritenin teessüsünde faydalı ve ehemmiyetli düzen­lemeleri sağlamıştır. (59)

İlk Osmanlı vekâyi'nâmelerinde gördüğümüz şeyh ve dervişlere verilen bu imtiyazlara rağmen, lü- zûmu hâlinde, faaliyetleri ta’kîb ve kontrol edilmiş, «nâ-ma’kûl fiillerde bulunduğu, âyende ve râvende- ye hizmette kusûru» tesbît edilen dervişlere, te’dîben ihtarda bulunulmaktan veya onların memleket dışı­na sürgün edilmesinden çekinilmemiştir. • Bu hususa misâl olarak, Orhan Gâzî’nin, Bursa ve havâlisinde-

20 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(57) Bu vak’a aynı zamanda sûfî ve ahî kavramların­daki farklılığı gösterebilir, b. bkz. 87; Akdağ, TİİT, I, 341.

(58) Barkan, Ö. Lutfi, «Kolonizatöt Ttlrk Dervişleri», VD., 305-365.

(59) Uzunçarşılı, «Murad I», İA., VIII, 590.

Page 35: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRİ HAYAT VE TARİKATLAR 21

ki dervişleri teftiş ettiğinin söylenmesi (60) ileri sü­rülebilir. Bu kayıtlar, onlann büsbütün başıboş bıra­kılmadıklarını da ortaya koyması bakımından ilgi çe­kicidir.

Münzevi oldüğu kadar da dinamik olduğu anla­şılan bu teşekküller, Anadolu'nun fethi ve İslâmlaş­masında, devlet ve idâreciler ile omuz omuza çalış­mışsa, devlet de, bu idealist zümrenin cemiyet için bir nizam ve âhenk unsuru olduğunu bilerek, toprak, imar, iskân, kültür ve âsâyiş mes’ûliyetine geniş öl­çüde iştiraklerini sağlamak firâsetini göstermiştir. Bu siyâset ve firâsetin icâbı olarak, Osmanlı Sultanları, meşâyihe karşı gerekli edebe riâyet etmekte hassasi­yet göstermişlerdir. Hattâ bu hassasiyet, Yıldırım Bâ- yezid Han’ın, kızı Hundi Hâtun’u Buhâra’lı mutasav­vıf Emir Buhârî (833/1429)’ye vermesi ile sihriyyeie kadar varmıştır.

İlk saltanat ve zafer yıllarında, perhizkâr, ferâ- gatli ve takvâ dolu bir hayat süren Yıldınm’m ha­yatı, Sırp Kralı Lazar’m kızı ile izdivacından sonra, sefâhat ve işretle yer değiştirmiş, bu lâubâlı ve kont­rolsüz gidişin cemiyette de yayılma istidadı göster­diğini hisseden Emîr Sultan, bu duruma müdâhale mecbûriyetinde kalmıştır. 802/1400’de, Bursa Ulu Câ- mii’nin inşaatı tamamlanınca kendisine fikrini soran Pâdişah’a: «Bu caminin her köşesine kendiniz için bir mey-hâne yaptırırsanız hiçbir eksiği kalmaz» deyince, hayretinden dona kalan Padişah-, «Beytullah’m etra­fına nasıl olup da mey-hâne kurulacağım» sorunca: «Asıl beytullah Allah’ın halkettiği insan vücûdudur. Sen onu mey-hâne hâline getirmekten utanmıyorsun

(60) Ocak Ahmet Yaşar, «Zaviyeler», VD., 257, Anonim Tevârih-i âM Osman, İÜ. Ktb. TY. No: 2438, vr. 42’den nak­len.

Page 36: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

22 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

da, kendi yaptırdığın binanın etrafına mey-hâne diz­mekten mi utanıyorsun?» diyebilmiş ve bu ürpertici sözler, Yıldırım Han’ın kendisini toparlamasına ve­sile olmuştur. (61)

Yaptırmış olduğu Bursa Ulu Câmii’nin açılışında, ilk cum’a namazım kıldırması için Emîr Buhârî’yi ten- sib eden Yıldırım Bâyezid’e: «Gavs-i a’zam Sultan Ek­mekçi Hoca bu şehirde iken, bu hizmet bize düşmez» diyen Emîr Sultan, imamet ve hitabet vazifesinin So- muncu Baba nâmı ile meşhur olan Hamîdü’d-Dîn-i Ak- sarâyî’ye havâle buyurulmasının daha uygun olaca­ğını izhâr etti. (62) Namazı müteâkib, Fâtiha sûre­sinin tasavvufi bir tefsirini yapan, Aksarâyî, o sıra­larda Fâtiha’yı tefsir emelinde olan Molla Fenârî (834/ 1431)’nin gönlünden geçenlere de böylece tercüman olmuş ve onu da kendisine cezbeylemişti. (63)

Kübreviyye-i Zehebiyye (64) veya Nûr-bahşiyye (65) tarikatına mensûb olan Emîr Buhârî’nin yanın­da, Molla Fenârî de, Hükümdar’a zaman zaman îkaz edici ihtarlarda bulunmuş, bir defasında, huzûrunda şâhidlik etmek üzere gelen Yıldırım Han’ın «cema­atla namaz kılma alışkanlığını terkettiği» gerekçesiy­le, şehâdetini geçerli saymamıştır. (66) Bu pervasız tutum ve davranışları ile îkaz vazifesini ifâ eden ule-

(61) Taşköprî-zâde, Şakâik, 35-36; Mecdî, 76, 77; Bur­salI, M. Tâhir, OM., I, 56; Gibb, A Mistory of Ottoman Poetry,I, 299-300; Baysun, M. Cavit, «Emîr Sultan», İA., IV, 261-262.

(62) Hoca Sa’dü’d-Dîn, Tâcu’t-Tevârîh, I, 222-223; Dâ- nlşmend, Târihî Hakîkatlar, II, 491-492.

(63) Taşköprî-zâde, Şakâik, 16-21; Mecdî, Şakâik Tere., 47-53; BursalI, OM., I, 390.

(64) Baysun, «Emîr Sultan», İA., IV, 261-262.(65) Gökbîlgln, Osm. Müesseseleri Teşk., 73.(66) Baysun, «Bâyezid I», İA., II, 389-390; Taneri, Hük.

Kurumunun Gelişmesi, İ66.

Page 37: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

toÂRÎ HAYAT VE TARİKATLAR 23

mâ ve meşâyih, sultanlar üzerinde ma’nevî muraka­belerini devam ettirirken, bir yandan da, lûzûmu hâ­linde ellerine kılıçlarını alarak savaşmaktan geri kal­mamışlardır. 1402 Ankara Savaşı’nda, Timur’a karşı Molla Fenâri, Şeyh Şemseddîn Cezerî ve Emîr Buhâ- rî de savaşmış ve Timur’a esir düşmüşlerdi.

Yıldırım Han’ın, meşâyih ve ulemâ ile devam eden bu yakınlığını, ticârî bir hak için kendisine bayrak kaldıran, yirmi gün «kepenklerini indirip» silâh başı yaparak Ankara’ya hâkim olan ahilerin, isteklerini elde ettikten sonra direnişlerinden vazgeçmeleri (67) dahi bozmamıştı. Aksine ordunun kadılığım ve ülke­sinde bulunan kadıların durumlarını kontrol için, Şeyh Ramazan adında zahir ve bâtın ilmine vâkıf bir mutasavvıfa vazife vermişti. (68) Aynca Yıldırım Bâ- yezid, savaş ve fütûhatlarda elde edilen ganimetler­le, 802/1399 tarihli vakfiyyesine göre, Kâzeruniyye dervişlerine ve diğer tarikat erbabına, zâviyeler, ima­ret, medrese, han köprü ve dârüşşifâ yaptırmış idi.(66)

Osmanlı Devleti’nin zuhurunda, umûmî seciyye- yi tek tek hazırlayan ve bu münferid değerleri, müş­terek kuvvetler hâlinde birbirine lehimleyip yek-pâ- releştiren, Orta Asya kan ve an’anesi ile İslâmî vah­det ve mantığı birleştiren ma’nevî güçlerin te’sirini çok iyi tesbît. eden Timur, Ankara Savaşı’nda, ordu­sundaki şeyh ve dervişleri vâsıtası ile, Sırplı gayr-i müslim askerlerin Osmanlı Ordusu’nda müslümanîa- ra karşı savaştırılmasın! propagandalarına âlet et-

(67) Tarus, İlhan, Ahiler, 26.(68) Hoca Sa’dü’d-Dîn, Tâcu’t-Tevârîh, I, 224; Mecdî,

Şakâik Tere., 70.(69) Hoca Sa’dü’d-Dİn, Tâcü’t-Tevârlh, I, 224; Baysun,

«Bâyezid X», İA., II, 390.

Page 38: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

inişlerdi. Bu menfi telkinât ve Timur Ordusu’nun müs- lüman olması dolayısı ile gaza ve şehâdetle sevab kazanma ihtimâlinin kalkacağı gibi endişeler, Osman- h Ordusu’nun mağlûbiyetini mûcib olmuştur. (7) Mağ­lûbiyeti bir türlü hazmedemiyen Yıldırım Bâyezid Han, 8 Mart 1403’de vefat etmiş ve cenazesi tahnit edildik­ten sonra, yine bir velî olan Şeyh Mahmûd Hayrânî türbesine tevd! edilmiştir. (71)

Devletin hızlı bir tırmanışa doğru gittiği Yıldırım devrinde, idarenin en fazla za’fa uğramasına sebep olan bu savaşın bizi ilgilendiren tarafı, mağlûbiyet­te, Timur Ordusu bünyesinde bulunan şeyh ve der­vişlerin oynadığı rol ile, kışla hayatını tarikat disip­linine emânet etmiş Osmanlı Devleti’nin yine kendi silâhı ile vurulmuş olmasıdır. Yıldırım Han’ın, Timur karşısında almış olduğu bu yenilgiyi müteâkib, poli­tik kargaşalıklar zuhûr etmişti. «Fetret Devri» deni­len bu dönemde, saltanat kavgalarının meydana ge­tirdiği otorite za’fı, dinî ve tasavvufi hayatta da ken­dini göstermiştir. XIV. asırda, Anadolu mütemadiyen İslâmlaşmış ve Türkleşmiş, İslâmiyet hızla yayıldığı gibi, muhtelif sûfi tarikatlar da o nisbette nüfûzla- rını artırmıştı. Bu sûfiyâne cereyanlar vâsıtasıyle, bir taraftan şiî-bâtmi karakterli itikadlar kuvvetle de­vam edip dururken, diğer yandan da Sünnilik âdeta resmî bir şekil almış ve ulemâ ile sûfller arasında bir ahenk meydana getirilmişti. Türkmenler arasında hâ­kim olan «Babaî-Bektâşî» cereyanı ile, merkezî kuv­vetlerin siyâsî mülâhazalarla müdâfaa ettikleri « S ü n ­

nîlik» arasında bir mücâdele vasatı da zarûrî olarak zuhûr etmişti. Timur istilâsının meydana getirdiği

(70) Gökbilgin, Osm. Müesseseler! Teşk. 53; Baysun, «Bâ­yezid I î>, İA., II, 386.

(71) Baysun, «Bâyezid I», İA., II, 386.

24 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 39: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRİ HAYAT VE TARİKATLAR 25

maddî ve ma’nevi anarşi, böylece mezheb cereyanla­rının mücâdelesine zemin hazırladı. (72) Çelebi Meh- med Devri’nin hâdiseleri arasında Şeyh Bedreddln-i Simâvı (823/1420) isyânı bu sebeple, üzerinde ehem­miyetle durulması gerekli bir mes’eledir.

Bu ayaklanmada Dobruca’da mevcûdiyetini gör­düğümüz Bâtmiyyü’l-mezheb Türkmenler;' 662/1261'- de San Saltuk Dede maiyyetinde oraya giden ve Ka- resi-oğlu İsa Bey zamanında, kısmen Anadolu’ya dö­nen Baba İshak taraftarlarının artıklan olduğu gibi, Aydın taraflarında Börklüce Mustafa’nın maiyyetin­de, hükümet kuvvetleri ile savaşan ateşli ve muta- assıb Türkmenler de, Aydm iline hicret etmiş, Babaî Türkmenlerinin torunlan idi. (73)

Mûsâ Çelebi zamanında Edirne’de kazaskerliğe fca’yîn edilen Şeyh Bedreddîn, bu kargaşa vasatından istifâde maksadıyle, İzmir taraflanndaki Karaburun bölgesinde Börklüce Mustafa, Manisa havâlisinde de Torlak Kemal’in gayretleriyle faaliyet göstererek, «şeyhlikden şahlığa geçmenin» plânlannı yapmakla meşgûldü. Başlatmış olduğu «alevî kıyâmı» demek olan isyan, Anadolu ve Rumeli’nde yayılma istidadı göstermiş, sonunda ancak Çelebi Mehmed’m çabası ve saltanata hâkimiyeti ile bastınlabilmiştir. (74) Sû- fîlere olan hürmetinin îcâbı, Çelebi Mehmed cülûsun- da, Şeyh Bedreddîn’i aylık bin akçe maaşla İznik’de ikâmete me’mûr etmişken, hacc bahanesiyle oradan

(72) Gökbilgin, Osm. Müesseseler! Teşk. 62.(73) Gökbilgin, a. esr., 65.(74) Şeyh Bedreddîn için bkz. M. Şerefeddîn, Simavna

Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddîn, İst., 134.1/1925; «Bedreddîn Si- m âvî», İA., II, 444-446; Öztuna, BTT, II, 370-377; Yurdaydın, İs. Tarihi Dersleri, 104-105.

Page 40: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

26 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Deliorman taraflarına kaçan Şeyh, Pâdişah’ın Serez’- de tevakkufu sırasında, yakalanarak huzura çıkarıl­mış, durumu ulemâ arasında tartışıldıktan sonra, He- rat’lı Molla Haydar’ın «kanı helâl, fakat malı haram­dır.» fetvâsı ile, 823 rebîu’l-evvel/1420 mart’ında idam edilmiştir. (75) Bu hâdise üzerine, saltanatın tarikat kisvesi altında zuhûr eden menfi cereyanlara karşı daha ihtiyatlı davrandığı müşahede edilmekle birlik­te, tekkelere olan bağlılığın devam ettiği, açılan yeni tekkelere, vakıflar tahsis edilerek desteklendiğini gö­rüyoruz. Bu ise, saltanata geçen sultanların, devletin kuruluşunda mevcût olan unsurların devam ettiril­mesinde kararlı olduklarım gösterir. Nitekim Sultan Murâd-ı Sânî ile amcası Mustafa arasında, Çelebi Meh- med'in vefâtı ile boşalan taht için, yeni bir saltanat mücâdelesi başlamıştı. 20 Ocak 1422’de, Anadolu’ya ordusu ile ayak basan amcası Mustafa’nın bu tavrı kendisini o derece ümitsizliğe düşürmüştü ki, bir an Bursa’yı bırakıp, şehzadeliğinde Sancak Bey’i olduğu Amasya’ya çekilmeyi bile düşündü. (76) Fakat Bur- sa’ya vanr varmaz, yanma gidip elini öptüğü ve ken­disine pâdişahlık kılıcını kuşatan Emir Sultan (833/ 1429) ’m teşvik ve teşcî’i ile cesaretini toplamış ve böy- lece saltanatın tek hâkimi olabilmiştir. (77)

Vasiyyetinde, sultanlar için yapılması âdet olan türbenin kendisine yapılmamasını, cesedinin toprağa gömülmesini ve yağmur sularının mezarına girebil­mesi için, üzerinin örtülmemesini (78) isteyecek kâ-

(75) Uzunçarşılı, «Mehmed I», İA., VII/503.(76) Hoca Sa’dti’d-Dîn, Tâcu’t-Tevârlh, II, 124-129; ö z -

tuna, RTT, II, 388; Baysun, «Emîr Sultan», İA., IV, 261-262.(77) Gökbllgln, Osm. Müesseseler! Teşk., 72; İnalcık, «Mu-

rad II», İA., VIII, 600.(78) öztuna, BTT, II, 429.

Page 41: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRİ HAYAT VE TARİKATLAR 27

dar derviş-meşreb ve dindar bir zat olan Murâd-ı Sâ- nî, tasavvuf! menkıbelerin efsânevî pâdişâhı, muta­savvıf İbrahim b. Edhem (161/778) gibi, tahtım he­nüz onüç yaşındaki oğlu II. Mehmed’e terkedip, dün­yâdan elini eteğini çekerek, ibâdet ve riyâzat dolu bir inzivâ hayatını tercih etmişti. (79) Tasavvuftan ve özellikle Emir Sultan’ın yakın alâkasından son de­rece müteessir olan bu sultanın saltanatında, tarikat­ların daha da yaygınlaştığını görüyoruz. Hacı Bay- ram-ı Velî (833/1430)’nin nüfûzu, zamanını o derece kuşatmıştı ki, taraf-ı pâdişâhîden müntesiblerinin hü­kümet tekliflerinden muaf addedilmesi emredilmiş ve bu emir bir hayli mukallidin de Bayramiye tarîkati- ne girmeleri neticesini vermişti. Bunun üzerine Pa­dişah, Şeyh’den mürîdlerinin miktarını sormuş, O da, garib ve oldukça da manidar bir imtihandan sonra: «Birbuçuk dervişim vardır» diye mektûbla cevap ver­miştir. (80)

Savaşlarda kazaskerler, nasıl şeriatın uygulama­sından sorumlu iseler, şeyh ve dervişler de aynı şekil­de, ordunun moral bakımından ve ma’nen güçlü tu- tutuİmasmdan mes’ûl idiler. Bu cümleden olarak, II. Murad tarafından 1422 yılı İstanbul muhasarasında, Emîr Sultan yüzlerce müridi ile bulunmuş, müessir ve ateşli sözleriyle ordunun hareket ve hücum kabiliye­tini hızlandırmıştır. (81)

Yukarıda gösterilen misâllerden de anlaşılacağı

(79) Âşık Paşa-zâde, Târih, 132; Öztuna. BTT, III, 171; Kaydu Ekrem, «Şeyhülislâmlık Mües. Ortaya Çıkışı», İİFD, Iî, 207.

(80) İnalcık, «Murad II», İA., VIII, 614; G<51pmarh, Me­lâmilik ve Melâmîler, 34-35.

(81) İnalcık, Halil, Fatih Devri Üzerine Tedkikler, 127-128.

Page 42: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

28 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

gibi, saltanatın sûfîlere gösterdiği sıcak alâka sebe­biyle, Osmanlı cemiyetinde de tasavvuf temayülü can­lı bir şekilde devam etmekte idi. Yüsek mevkilerde zeyniyye ve mevleviyye tarikatları rağbet görürken, Bayramiye de halk indinde yayılma imkânı bulmuş­tu. Bunlar arasında, ayrıca, «dânişmendler, dervişler, sûfîler ve hurüfiler» adıyla çeşitli tasavvufi zümreler zikredilmektedir. (82) Edirne’de, Tunca kenarında, 1435 nisanında bir dârü’l-hadis inşâ ettirdikten son­ra, 1439’da da Şeyh Şücâ’u’d-Dln Karamâni için bir mescid ve zâviye yaptıran II. Murad, bu davranışları ile, ulemâ ile meşâyih arasındaki vahdetin devamına ne kadar önem verdiğini de böylece göstermiştir. (83)

Buraya kadar zikrettiğimiz misâllerden anlaşıla­cağı gibi, idarecilerin tasavvufa karşı duydukları me­yil, XV. asnn başlarından itibaren, devletin çeşitli böl­gelerinde, tasavvuf ehline kendi tarikatlarının âyin ve akidelerini yayma imkân ve firsatmı vermiştir. Bek­taşî, mevlevî, rifâî, kadiri, halveti, ekberî, bayrâmî ve daha başka tarikatlar, XV. yy.’m ikinci yansından, XVI. yy.'m ortalanna kadar geçen zaman zarfında, memlekette görülen alâka ve desteğin bir tezahürü olarak, bu yayılma daha da kuşatıcı bir havaya bü­rünmüştür. Yukarıda da ifâde ettiğimiz gibi, Osmanlı hükümdarları her alanda, yetişmiş olan ulemâ ve me- şâyihe hürmet gösterdikleri gibi, değişik düşüncelere karşı da dâima canlı ve sıcak bir ilgi duymuşlardır. (84)

Kendi kendisi ile başbaşa kalma zevki, devlet ve riyaset duygularından daha da ağır basan II. Murad’-

(82) İnalcık, «Murad II», ÎA., VIII, 614.(83) İnalcık, «Murad II», İA., VIII, 614.(84) Uzunçarşılı, OT., I, 532, 535; Turdaydın, İs. Târihi'

Dersleri, 105-106.

Page 43: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRÎ HAYAT VE TARİKATLAR 29

ın; zaferlerin, seferlerin, idare, kazâ ve muhtelif mes’- elelerin patırtısı içerisinde, bir kul olduğunu unuta- mıyacak kemâle erişmesinde, Emir Sultan ve Hacı Bayram ı Velî’nin te’sîrleri cidden büyüktür.

Hacı Bayram-ı Velî ile II. Murad’ın baş başa kal­dıkları bir gün, odaya getirilen bebekle Velî’nin bir­den irkildiği ve dikkatle beşiğe bakarak «Sûre-i Feth»i okumaya başladığı rivayet edilir. Beşikte yatan be­beğin kim olduğunu bilmeden, Şeyh’in Feth Sûresi’- ni okuması II. Murad’ı hayretler içerisinde bırakır. Bu hayret ve şaşkınlık O’na: «Siz benim huzûr-ı Hümâ­yunumda değil, ben sizin huzûr-ı rûhâniyetinizdeyim.» dedirtmeye kadar varır.

Söz dönüp dolaşıp, İstanbul’un fethi mes’elesine gelince, Hacı Bayram-ı Veli: «Bey, Konstantiniyye’yi alamıyacaksm. Ama orası alınacaktır. Bunu ben da­hî görmeyeceğim. Orası* - sağ tarafına dönerek her şeyden habersiz uyuyan bebeği işâretle - şu beşikte yatan çocuk ile, bizim Köse tarafından alınacaktır. Bunun için, Muhammedümüzü hocası Akşemseddîn (863/1458) ’e bırakmak gerek.» (85) Bu müjde ile, da­ha kırk yaşında saltanatını oğluna terkederek, özle-

(85) Bir rivayet ve menkabe olarak nakledilen bu hâdi­senin sıhhat derecesi meşkûk de olsa, «Fikr-i umûr-ı halâtk ile, zikr-i Hakk’tan zühûl, ehl-i ukûl indinde makbûl değil­dir.» (Ayverdi, Sâmiha, Fatih, 2.) ve: _

«Ne buyurmak, ne de kimseye boyum eğmek gerekir,Ne seyran eylemek, ne çalı çırpı eşmek gerekir.Sonu gelmez bu devlet yükünden el çekeyim,Gönül hâneslne taneden tane ekeyim.» (Hoca Sa’dvl’d-Dîn,

Tâcu’t-Tevârîh, II, 213.) diyebilen Murâd-ı Sânl’nin rûhl ya­pısını yansıtmaktadır. Yurd, Ali İhsan, Akşemseddin, LIII; Küçük Haşan, Tarikatlar, 168-169.

Page 44: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

diği huzur ve âsûdeliğe kavuşmak için, Manisa’nın yolunu tutmasını, biraz da bu müjdede aramak isâ- betli olur. (1444 M. Ağustos)

Devletin başına çocuk yaşta geçen II. Mehmed ise, gerek ordunun, gerekse devlet adamlarının gözünü doldurmuyordu. Bunu fırsat bilen Macar Kralı Ladis- las, yapılan bir andlaşmayı, Papa’nm: «Müslümana karşı yapılan yeminin bir kıymeti ve bağlayıcılığının olmadığını» söylemesi üzerine, bozmuş ve Haçlı Or­dularının başına geçmişti. Bir ma’nâ erinden geldiği rivayet edilen fetih müjdesini oğlunun elinde görme arzusu ile bu fedakârlığı yaptığı tahmin edilen II. Mu­rad ise, bu hengâmede, devletin başına açılan derd ve devlet adamlarının derman talepleri karşısında, 1446 Ağustos’unda, yeniden tahtının başına geçti. (86) İşte bu geçiş, II. Mehmed’e, ikinci şehzâdeliğinde, si­yâset ve hükümet umurunun gaileleri yerine, sistem­li ve metodlu bir irfan, ölçülü ve kemâlli bir yetişme fırsatı vermiştir. Molla Hüsrev (885/1480), Molla Gü- rânî (903/1497), Hızır Bey Çelebi (863/1458-59), Ho­ca Hayreddin (880/1475) (87) gibi ilim ve irfan er- bâbı ile etrafı çevrelenmiş genç Şehzade, hem ilk ba­şarısızlığının intikamını alma, hem de saltanat için lüzumlu kemâle kavuşma ameliyesine koyulmuş­tur. Bu mürebbî-mürşid halkasının tam merkezinde ise, gözünü müridinden bir an bile ayırmayan ve O’na kendi kendinin hakikatından haberdar etmeye çalışan Akşemseddin vardı. (88)

Hükümdarlıktan, sessiz-sadâsız şehzadeliği kabul

(86) İnalcık, «Murad n » , İA., VIII, 609-610.(87) İnalcık, «Mehmed ILs>, İA., VII/534; Algül, Hüseyin,

İst. Fethi ve Fâtih, 136-139; Ayverdi, Fâtih, 8-18.(88) Ayverdi, Fâtih, 33-35; Yurd, Ali İhsan, Akşemseddin,.

LV-LVII.

30 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 45: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRİ HAYAT VE TARİKATLAR 31

ederek, bu zarurete soğuk-kanlılıkla tahammül, ter­biye ve nizâma muhtaç bir iç dünyânın, geçirebile­ceği en çetin, çetin olduğu kadar da, nefse hâkimi­yeti takviye edici bir imtihandı. Böylesine bir yetiş­me devresinden sonra, 18 Şubat 1451 M.’de, ondokuz yaşında oldtığu halde ikinci def’a Osmanlı tahtına geçti. (89)

İlk saltanatının ikinci ayında (22 Eylül 1444) kan­lı bir hurûfi ayaklanması ile karşılaşan II. Mehmed’- in bu döneminde hurûfîler sıkı bir ta’kîbâta ma’rûz kaldılar. Fazlullah-ı Tebrizı (796/1393)’ye nisbetle, «hurüfîlik» adı ile şöhret bulan bâtmî karakterdeki bu tarikatın müntesibleri, (90) Sultan Fatih’e kadar sokularak, O’nunla buluşmaya, fikirlerini, kesin ve sağlam gerçekler gibi takdim etmeğe başladılar. Muh­telif duygu ve düşüncelere, saygılı bir edâ ve terbi­yenin sahibi olan Pâdişâh, bunlara da aynı müsâ- mahayı gösterdi. Bu menfi temayülden ve sapık fikir­lerin II. Mehmed’e kabûl ettirilmesinden endişe eden, Vezir-i a’zam Mahmûd Paşa, durumu Han’a açama­makla birlikte, hurûfîleri, O’nun çevresinden uzak­laştırmanın çârelerini arıyordu. Nihâyet keyfiyyeti, Molla Fahrü’d-Din-i A’cemî (865/1460)’ye açarak bu konuda kendisine yardımcı olunmasını istedi. Paşa’- nın anlattıkları karşısında, irkilen ve ürperen Molla Fahrü’d-Dın, söylenilenleri, hurûfilerin bizzat ağızla­rından duymayı arzu ettiğini bildirdi. Bunun üzerine Mahmûd Paşa, onlan yanına da’vet etti. Vezîr-i a’za-

(89) İnalcık, «Mehmed II», İA., VII, 509.(90) İnalcık, «Mehmed II», İA., VII, 507. Ayrıca Hurûft-

lik için bkz. Rıfkı Melül Meriç, Hurûfîlib, (Tez), İÜ. Ktb. No: 305; İA., «Hurüfîlik» mad., V -I, 598-600; Köprülü, İlk Muta­savvıflar, 351, vd.; Yâzıcı, Tahsin, «Fazlullah-ı Hurûfî», İA., IV, 535-536.

Page 46: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

m’ın huzurunda bulunmanın verdiği rehavetle, fikir­lerini daha da, ileri götürerek anlatan hurûfîleri, Mol­la da, saklandığı, evin gizlice bir bölmesinden dinli­yordu. «Hulul ve ilhad» fikrine sahip olduklarını, ale­nen izhâr ettiklerini duyunca, dayanamayan Molla Fahrü’d-Din, birden gizlendiği yerden ortaya çıktı. Üzerlerine yürüyerek onlan yakalamaya çalıştı. Dâ- rü’s-Sa’âde’ye doğru kaçan ve saraya sığınan hurû- fîlerin, kendisine teslim edilmesi hususunda Pâdişah’ı da ikna eden Fahreddîn-i Acemî, halkı Edime Üç Şe- refeli Câmi’de toplayarak, umûma açık bir tartışma tertîb etti. Cemaatın huzûrunda onların fikirlerini tek tek çürüterek, yakılmalarına fetva verdi, Şeyh ve mü- rîdleri, Namazgah Meydanı’nda yakılan ateşe atıldı­lar. (91)

Bu hâdise aslında, Aliyyü’l-a’lâ (822/1419-20) adın­da bir hurûfinin Küçük Asya’da yerleştiği bir Bek­taşî Tekkesi’nde, kendi akidelerini bektâşîlik adı al­tında neşrederek: «Namazın terkedilmesini, haram olan şeylerin ibâhesini» telkin eden sapık bir akımın tarikat kisvesine bürünmesinden ibaretti. (92) Ne var ki, böyle bir hâdisenin meydana gelişi, tarikat üze­rinde ta’kibât ve ihtiyatı mûcib olmuş ve tekkelerin itibarını zedelemiştir.

Riyaset ve siyâset sevdası, seyr u sülûkun son demlerinde silinen ma’nevî bir lekedir. (93) Bu le­keden kurtulamayan tarikat erbâbı ile,, tarikat ve tek­kelerin te’sîr ve nüfuzundan, istismar ile istifâde et-

(91) Taşköprî-zâde, Şakâik, 38; Mecdî, 82, 83; Teklndağ, «Mahmûd Paşa», tA., VII, 187; İlmiye Sâlnâmesi, 327-328.

(92) Köprülü, İlk Mutasavvıflar, 112-113; Harîrl-zâde, Tibyân, I.

(93) İmam Rabbâni, Mektûbât, I, 82-83. (72. ve 73. Mek- tûb).

32 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 47: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRÎ HAYAT VE TARİKATLAR 33

mek isteyen, sapık fikir sahiplerinin bu hareketleri, idârecilerin tarikat erbâbına olan itimadını zedele­mekle birlikte, devlet adamları bunların ânzi oldu­ğunu bilebilmişler, ya da, dirayetli bir başka şeyh, ze­delenen bu itibarı, yeniden itimad telkini ile kapat­masını bilmiştir.

Akşemseddin (863/1459) tarafından Eyyüb’de ku­şatılan padişahlık kılıcı ile tahta oturan (94) II. Meh- med, Hacı Bayram-ı Velî (833/1420) tarafından ba­basına verilen fetih müjdesini gerçekleştirmenin te­mel ve esaslarını atmakla meşgûl oluyordu (95) (851/ 1451)’de, Konstantiniyyş’nin fethi için, Edirne’de, is- tişârî mâhiyette, ulemâ, ümerâ, meşâyih ve a’yândan müteşekkil bir toplantı tertib edilmişti. Bu toplantıda karşı fikir beyan edenlerin yanında, Akşemseddin: «Evvelâ Konstantiniyye’yi Sultan Mehmed Han fet- heyler..» dedikten sonra, fetih hazırlıklarına hızla baş­lanmıştı. (96)

Ricâullah’tan saydığı zevâtm ordusunda bulun­masına ayrı bir önem verdiği tesbit edilen Sultan II. Mehmed, berâberinde, Akşemseddin, Akbıyık Sultan, Molla Gürâni ve Şeyh Sinan gibi âlim ve şeyhleri de götürmüştü. Fetihle neticelenecek olan kuşatmaya renk katan bu derviş ve meşâyih yanında, Sultan Mehmed’in, muhâsaramn devamı; müddetince, Ak- şeyh’den ısrarla bilgi isteyerek, ma’nevî müjdenin vu- kûunun zamanını öğrenmekte oldukça sabırsızlandığı­na şâhid oluyoruz. (97) Şeyhin verdiği umûmî bilgilerle

(94) Uzunçarşılı, Saray Teşkilâtı, 189.(95) Yurd, Ali İhsan, Akşemseddin, LIII.(96) Yurd, Ali İhsan, Akşemseddin, LIII-LIX.(97) Geniş bilgi için bkz. İnalcık, Halil, Fâtih Bevri Üze­

rinde TedMkîer, 121-136; Hoca Sa’dü’d-Din, Tâcu’t-Tevârlh, n , 275-279; Yurd, Ali İhsan, Akşemseddin, LVIII-LIX.

Page 48: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

iktifâ etmeyen II. Mehmed: «Ta’yîn-i vakt etsün..» di­ye veziri Veliyyüddin Ahmed Paşa’yı, tekrar Şeyh’e gönderdi. Bu istek üzerine «murakabeye varan» Ak- şemseddin, terden sırılsıklam bir vaziyette, başmı mu­rakabeden müsbet bir edâ içinde kaldırdı. Tam bu sı­rada, Baltaoğlu Süleyman Bey ile Cenevizliler ara­sında çıkan deniz savaşında alman bir mağlûbiyet haberi ile, bir iki neticesiz taarruz teşebbüsü vâkî öl­müştü. Bu menfi haberlerin «feth-i mübîn»i gölgele­yeceğini ve hatta bozabileceğini farkeden Akşemsed- dîn, Pâdişah’a-. «...Cidd ü cehd bi-kadri’l-istitâ’a hem fi’len, hem emren ve hükmen ve kavlen idesüz...» di­ye bir mektup göndererek, «..bir sûfînin sözü ile bu kadar asker helak oldu ve bu kadar hazîne telef ol­du..» şeklinde beliren direniş hoşnudsuzluk ve ümit­sizliği gidermeye gayret etti. (98) Ordu bünyesine ânz olan huzursuzluğu gidermek ve bir-buçuk aydır sü~ ren muhasaraya yeni bir yön vermek için tekrar, bü­tün ordu kumandanları, ulemâ ve meşâyihten müte­şekkil, 26/27 Mayıs günü, bir istişâre meclisi akdedi­lerek durum değerlendirilmesi yapıldı. Bu son top­lantıda, «muhasaraya devam edilerek, fethin gerçek­leştirilmesi» taraftan olan, Molla Gürânî, Akşemsed- dîn, Zağanos Paşa, ve Şehâbeddın Paşa’larm görüşü ağır basarak, kuşatmaya devam karan almdı. II. Meh­med, son hücûm hazırlığı için gerekli ta’lîmâtı ilgi­lilere verdikten sonra, Akşemseddin’e: «Fethin müyes­ser olması için bir dua ta’lım et okuyayım» dedi. O da: «Zikrin Yaa Faklh Ahmed» demek olsun. Fakıh Ah- med’den himmet taleb eyle.» dedikten sonra, Şeyh’in

34 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(98) Mektup metni ve geniş bilgi için bkz. İnalcık, Fâtih Devri Üzerinde 'Tedkîkler, 127; Yurd, Ali İhsan, Akşemseddin, LIX, L IX ; Enîsî, Menâkıb-ı Akşemseddin, Yurd'un age.ln İçin­de, 54-56.

Page 49: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRİ HAYAT VE TARİKATLAR 35

kendisi de: «Hiç kimsenin huzûruna alınmaması» em­rini vererek, halvet-hânesi’ne çekildi. Uzadıkça uza­yan ve bir türlü bitrnek bilmeyen muhasaradan en­dişeye kapılan Padişah bütün kızgınlığı ile Şeyh’in çadırına doğru geldi. Hançeri ile çadırı parçalayarak içeri baktı. Gördü ki, Şeyh’in çadırında topraktan gay­rı hiçbir şey yok. Toprak üzerinde Şeyh secdeye ka­panmış, tâc-ı mübârek’i başından yuvarlanmış. Ta­zarrû’ ve niyâzı esnasında, gözünden akan yaş revân olup, sofra kadar yeri ıslatmış. Bu hâle muttali ol­duktan sonra, makâmma geldi. Kal’aya nazar eyledi. Gördü ki, asker-i İslâm hisara yürümüş..» (99)

Böylece, kâmil bir mürşidin geleceğe uzanabilen firâset ve nazarı, harekâtta da ısrân ile, Hz. Peygam­berin asırlar önce müjdelediği, Konstantiniyye fetho- lunmuş, böylece Hacı Bayram-ı Velî’nin verdiği teb- şîrâtın doğruluğu da anlaşılmıştır.

Fethi müteâkib, Fâtih Sultan, önce Ayasofya Câ- mii'ne gelmiş, kendisi orada bizzat hutbeyi okumuş, Akşemseddîn de, cum’a namazını kıldırmış ve tefsir okutmuştur. (100) Fethedilen bölge ve beldelerin îs- lâm kültürüne mâledilmesine sıra gelince, yine Fâ­tih, Akşemseddın’e müracaatla, Mihmandar-ı Rasûi Hâlid b. Zeyd Ebâ Eyyûbi’l-Ensârî (52/672)’nin kabri­nin bulunmasını istemiş ve O da, bunu iki def’a bu­lup Fâtih Mehmed Han’a göstermiştir. (101)

Akşemseddin’in Pâdişâh üzerindeki nüfûzu o de receye varmıştır ki, bir gün veziri Mahmûd Paşa’ya:

(99) Yurd, Akşemseddîn, L X II-L X III; Enîsî, a. esr. için­de, 55-57. Ayrıca Fakîh Ahmed’in muhtemel kimliği için, b. bkz. 43-46.

(100) Evliyâ Çelebi, I, 111.(101) Hoca Sa’dü’d-Dîn, Tâcu’t-Tevârth, V, 181; MecdI,

244.

Page 50: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

«Bu Pîr’e hürmetim ihtiyârsızdır. Yanında heyecan­lanırım. Ellerim titrer. Diğer şeyhlerin ise, benim ya­nıma gelince, heyecandan elleri titrer.» (102) diyerek, O’na karşı ziyâde hürmet ve ta’zîm hislerini dile ge­tirdiği rivâyet edilmiştir. Feth-i Mübın’i gerçekleşti­rerek, Hz. Peygamber’in, «mutlu emîr» tavsifine nâil olmuş bu büyük insan, kendi kendisi ile başbaşa kal­dığı zaman duyduğu bunaltıcı yalnızlık o hâle gel­mişti ki, bu durumu Akşemseddîn’e açarak: «Halvete girip irşâd olmak istediğini izhâr etmiştir. Bu isteği geri çeviren Şeyh O’na: «Halvette öyle bir lezzet var ki, ona dâhil olanların, saltanat ve hükümranlık ar­zularını silip götürür. Halbuki senin, sâlik değil mâ­lik olman gerekir.» (103) diyerek, İslâm Tasavvufu’- nun, insanların fıtrî kabiliyetlerine verdiği değeri de böylece göstermiştir.

Fâtih zamanında Konya Mevlevi Çelebiliğini uh­desinde bulunduran Cemâleddin Çelebi (915/1509), Fâtih’e, II. Bâyezid’in doğumunu müjdelemişti. Bu yüz­den II. Bâyezid, O’na ve Mevlânâ’ya büyük bir saygı göstermiş ve Konya Mevlânâ Türbesi’ndeki sanduka­ları yenileyerek, üzerlerine örtülmek üzere değerli ku­maşlar göndermiştir. (104)

Sûfî karakterli olduğu için Bâyezid-i Velî diye de anılan, II. Bâyezid, dâima ibâdet ile meşgul olur, ce­maatla namaza çok sık gider, bol bol sadaka dağıtır­dı. Bu arada, bugün kendi adı ile anılan meydanda, külliyyesi ile birlikte yaptırdığı caminin, inşâsı ta­mamlanınca: «Her kim ömrü boyunca ikindi ve ak­şam namazlarının sünnetlerini terketmemiş ise. ilk

(102) Enîsî, Menâkıb-ı Akşemseddin, 74; Mecdi, 244.(103) Hoca Sa’dü’d-Dîn, Tâcu’t-Tevârîh, II, 180; Mecdî,

243-244.(104) Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, 153.

36 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 51: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRÎ HAYAT VB TARİKATLAR 37

cum'a namazında o imam olsun.» demesine rağmen, bu evsâfı hâiz kendisinden başka kimse çıkmadığı, hazerde ve seferde, hiçbir sünneti terketmediği için namazı kendisi kıldırmıştır. (105) Osmanlı Devleti­nin en güçlü olduğu ve kendisini dünyâya kabul et­tirdiği bir dönemde tahta çıkan II. Bâyezid, onüç se­ne gibi uzun bir zaman kardeşi Şehzade Cem’in, sal­tanatını elinden alacağı endişesi ile yaşamıştır. Bu endişe de, devlette bir durgunluk ve za’fa sebep ol­muştu. İşte bu durgunluktur ki, bâtıni tarikat esasla­rı üzerine müesses Sgfevî Devleti’nin kurucusu Şah İsmail’i oldukça ümitlendirmiş ve Anadolu’da, şiiliği ileri bir karakol gibi kullanıp, sinsi propagandalarıy­la yayılmaya ve devletin bekası için tehlike arzetme- ye başlamıştır. (106) Öyle ki, bu gizliden gizliye sür­dürülen faaliyetler, Osmanlı tebaasında mevcûd şil- leri, alttan alta devlet aleyhine ayaklanmaya hazırlı­yordu. Bunun için Anadolu’ya «halife» adı altında bir­takım «alevîler» gönderiliyor, Şah İsmail’in «Hatâî» mahlâsı ile yazdığı şiirler, bunlar kanalı ile, yerli halk arasında propaganda edilmeye çalışılıyordu. Bu faali­yet o derece ileri gitmişti ki, Işk adındaki bir şiî II. Bâyezid’e suikasd yapmak üzere iken öldürülmüştür. (107)

Selçuklular devrinin Babai isyânı, (108) Çelebi Mehmed devrinin Şeyh Bedreddîn isyânı ve Safevî’-

(105) Evliya Çelebi, I, 143; Turan, Osman, TCHM Tari­hi, II, 72; Uzunçarşılı, «Bâyezid II», İA., II, 396.

(106) Klittlkoğlu, Bekir, Osmanlı-İran Siyâsî Münâsebet­leri, 1.

(107) Hammer, Târih, IV, 61-65; Uzunçarşılı «Bâyezid 11», İA., II, 394.

(108) Babaî isyânı üzerine geniş bilgi için bkz. Ahmed Yaşar Ocak, Babaîler İsyânı, İst. 1980.

Page 52: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

lerin bu şekilde sürüp giden sinsi faaliyetleri, hep iç­timâi aksaklık ve otorite za’fı neticesinde hurûç im­kânı arayan şii-bâtmî menşe’li dini kisveli bir kıyâm hareketi olarak gözükmektedir. Bilâhare doğacak ve ikiyüz sene müddetle, memleketin huzûr ve asa­yişini bozacak olan, Celâli İsyanları da - Zunnûn, Ka­lender, Velî Halîfe- şia menşe’li topluluklar içinde inkişâf zemini bulmuş, görünüşte akidevî, hakîkatta ise, İran’ın perde gerisinde bulunduğu siyâsî hareket­ler olarak zuhûr etmiştir. (109) Bu menfî propagan­daların Anadolu toprağında yayılma istîdâdı göster­mesinde, siyâsî hareketsizliğin yanında, Doğu’daki sünnî tarikatların ihmâl edilip desteklenmemesi ve bunların da, şiîler gibi İran’a aynı silâhla mukâbele etmemesi de rol oynamıştır.

İhtiyarlığı ve ibâdete olan temayülü sebebiyle, devlet işlerini vezirlerine bırakarak münzevî bir ha­yat yaşama arzûsunda bulunan II. Bâyezid’in bu dav­ranışı, şehzâdeler arasında saltanat rekâbetini doğur­muştur. Bu rekâbetten de a’zamî istifâdeyi düşünen Şah İsmail, emellerine âlet olarak kullanmak için, Ha- mid ve Teke ilinde çok faaal olan Erdebil Tekkesi’ni bulmuştu. Şah Kulu adında birisinin kumandasında, aniden ortaya çıkan bu kuvvetler, bazı bölgelerde kıs­mî başarılar da kazanmışlardı. Ancak Hadım Ali Pa­şa komutasında gönderilen kuvvetler sâyesinde yeni- lebildiler. (917/1511). (110)

Gittikçe gelişen bu tehlikeler karşısında, kendisi ise: «Rahman’ı düşünmekten alıkoyan şeylerden kur­tulmak» fikri ile Dimetoka Sarayı’nı ta’mır ettirip ora-

(109) Kütükoğlu, Bekir, Osmanlı-İran Siyâsî Münâsebet­leri, 1-3; Akdağ, Mustafa, Celâli İsyânları, ilgili bölümleri. Kü­çük Haşan, Tarikatlar, 209-212.

(110) Uzunçarşılı, «Bâyezid II», İA., 395.

38 O S M A N T.TT.AR D A DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 53: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ya çekilip, münzevî bir hayat geçirmeyi istiyordu: «Ta ki, bir köşede oturup ibâdet edeyim. Tek dervişlik yo­luna kanaat edeyim..» II. Bâyezid, bu duygular içeri­sinde Dimetoka’ya giderken yolda vefat etti. (26 Ma­yıs 1512) (111)

1 — Nakşbendiyye Tarikatı'mn Osmanlı Dev- leti'ne Girişi ve Gelişmesi:

Yukarıda işaret edilen ŞİA propagandalarına ve bunların yerli halkın zihninde teşevvüş meydana ge­tiren fikirlerine karşı II. Bâyezid’in büsbütün sessiz ve hareketsiz kaldığı söylenemez. Ancak yaptığı mü­câdele, muhtemel tehlikeyi bertaraf edici olmamış ve fakat, alınması lüzümlu bazı tedbirlere nisbî bir is­tikâmet vermiş olduğu ileri sürülebilir.

Nitekim II. Bâyezid, Şah İsmail ve Safevî’lerin bu bölücü faaliyetlerine son vermek üzere, şiîlerin İran’a gitmelerini yasakladığı gibi, bunlardan yakalayabil- diklerini de Rumeli'ye sürmüştür. (112)

Bu tedbirleri yerinde ve yeterli bulmayan Şeh- zâde Selim: «Pederimle görüşüp ahvâli, devlete şifâ- hen arzetmek mukteza-yı maslahattır.» diyerek, İs­tanbul’a kadar gitmiş ve neticede işi babasına kılıç çekmeye kadar götürmüştür. (917/1511) (113)

Şia faaliyetlerinin devlet aleyhine kesâfet kazan­dığı bu dönemde, sünnî, ulemâ ve meşâyih, Osmanlı

(111) Hoca Sa’diTd-Din, Tâcu’t-Tevârîh, IV, 99-10Q; Uzun- çarşılı, «Bâyezid II», İA., II, 395-396. Ayrıca Şah İsmail İçin bkz. Ergun, S. Nüzhet, Bektaşî Şâirleri, İst. 1930, 135-169; Ha­tâ! Dîvânı, İst. 1956; Yazıcı, Tahsin, «Şah İsmail», İA., XI, 275-279.

(112) Uzunçarşılı, «Bâyezid II», İA., II, 394.(113) Altundağ, Şinâsi, «Selim I», İA., X , 424.

İDÂRÎ HAYAT VE TARİKATLAR 39

Page 54: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Devleti nezdinde büyük bir itibar kazanmış, onların Osmanlı Devleti’ne bağlanması, fikir ve nüfûzları ile şiîliğe karşı koymalarının te’mınine ayrı bir önem at­fedilerek, kendilerinin devlet eli ile desteklenmesi ci­hetine gidilmiştir. Hoca Sa’dü’d-Dîn’in kaydına göre, (909/1503) senesinde, sırf bu iş için, 86.000 akçe sar̂ fedilerek, otuzu mütecaviz âlim, şâir ve şeyhe maaş­lar tahsis edilmişti. Bu meyanda Molla Abdurrahman-ı Câmî (898/1492)’ye de, her yıl 1.000 flori gönderilmiş­tir. (114) II. Bâyezid adına Silsiletü’z-Zeheb adlı ese­ri ile çeşitli kasideler kaleme almış olan bu İran’lı şâir ve nakşi mutasavvıfa yapılan yardımlar yanında, Buhârâ’daki Nakşı Dergâhı şeyhlerine de keza 5.000 akçe gönderilmekte idi. (115)

Bu tarikat diğer tarikatlardan farklı olarak, tel­kin ve hırka silsilesini Hz. Ebû Bekir (r.a.)’e ulaştır­mak ve zikirde «hafi zikir» usûlünü benimsemekte hassasiyet gösteriyordu. (116)

Murad Hudâvendigâr’la çağdaş olan Bahâu’d-Dîn Nakşbend (791/1389)'e nisbetle şöhret bulan, Nakş- bendiyye tarikatı diğer tarikatlara nazaran, geç tees­süs etmesi sebebiyle, Osmanlı ülkesine girişi de geç olmuştur. Buna sebep olarak, Nakşbendiyye'nin Ti- murlular üzerindeki imtiyazlı durumu ve onların po­litik mülâhazalarla, Osmanlı Devleti ile irtibattan sa­kınmış olmalan ileri sürülebilir. Ancak Yıldırım Bâ­yezid döneminde vukû bulan Ankara Savaşı sırasın­da, Timur orduları içinde yer alan nakşbendî derviş ve meşâyihi, Anadolu’ya kadar gelmiş ve bilâhare Osmanlılar tarafından tanınma imkânı bulmuşlardır.

40 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(114) Uzunçarşılı, «Bâyezid II», İA., II, 397.(115) Öztuna, BTT, III, 207.(116) el-Hânı, Abdü’l-Mecîd, el-Hadâiku’l-Verdlyye, 6-8;

Yazıcı. Tahsin, «Nakşbend», tA., IX . 54.

Page 55: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRÎ HAYAT VE TARİKATLAR 41

Şiî esaslarına göre saltanat süren Timurlular za­manında, şiî kesimlerin, zaman zaman Mirza’lara kar­şı isyan etmeleri üzerine, Mirza’lar da, şiî mezhebi­nin muhalifi durumunda bulunan nakşî meşâyihine hürmet ve itibar göstermişler, böylece hicri IX. asır­dan itibaren nakşbendîlik, bu karakteri ile saraylara kadar sokulmaya ve devlet adamları ve idareciler nezdinde nüfûz kazanmaya başlamıştır. (117)

Ehl-i sünnet akidesine sıkısıkıya bağlı olduğu için halkın, hilâfet husûsunda icma’ı desteklediği için de, sünnî hükümdarların rağbet ve yardımına mazhar olan bu tarikat, (118) ilk şeyhlerinin Mâverâunnehir ve Tür­kistan’dan olması dolayısı ile, bu muhitin âdet ve an’- aneleriyle kaynaşmış, kısa zamanda yayılarak, Or- ta-Asya Türk’lüğünün fikrî ve ma’nevî hayatında de­rin te’sîrler meydana getirmiştir. Şah Nakşbend (791/ 1389)’e ma’nen bağlı olan Emir Timur’un yanında, Türk’lerin hemen her biri, bir nakşî şeyhine intisâb ile ilgi kurmuşlardı. Hâce Ata’nm kabrini yaptıran ve sandukasına hürmetkâr ziyâretlerde bulunan Ti­mur’un Nakşbend’e gösterdiği hürmet ve itibar, se­leflerini, Şeyh’in ailesi ile sıhriyyet kurmalarına ka­dar götürmüştür. Bahâu’d-Dîn Nakşbend’in torunu olan Şah Hasaıı’m, Ebû Said Mirza’nm oğlu, Sultan Mahmûd Mirza’nın damadı olması, te’sîs edilen ya­kınlık hakkında kâfî derecede bilgi verebilir. (119)

Yunus Han, Sultan Ahmed Mirza, Ömer Şeyh Mirza- ve diğer Timur prensleri, önemli mes’elelerde, Nakşfcendiyye silsilesine mensûb Ubeydullah Ahrar

(117) Hikmet, Ali Asgar, C&mî, 5-6, Dinçer, Sıdıka, Nakşi­bendîlik, 29. (Yezdı’nin Zafer-nâme’sinden naklen.)

(118) Yazıcı, «Nakşbend», İA., IX , 53.(119) Dinçer, Sıdıka, Nakşbendîlik, 29. (Ekber-nâme, II,

97’den naklen)

Page 56: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

(895/1490) ’ın istişâresine başvururlardı. Bir defasın­da, mezkûr prensler bir anlaşmazlık yüzünden har- betmek üzere iken, O’nun hakemliği ve ricası ile düş­manlığa ve kavgaya son vererek, Ahrar’m teklif et­tiği şartlan kabûl etmişlerdi. (120)

İran’da, Mevlânâ Abdurrahman Cami (897/1492), Hindistan’da, Ahmed Fârûk Serhendî (1034/1625) ve Şah Veliyyullah Dihlevî (1177/1763), Sûriye’de, Şeyh Abdülğanî en-Nâblusî (1143/1730) vâsıtası ile temsîl edilen ve giderek yaygınlaşan Nakşbendiyye’nin te’- sır sahası az bir zamanda Bosna’dan Sumatra’ya, Ka- hire’den Kansu’ya kadar genişleyerek, politik karga­şalıklarla birliği sarsılan ümmetin vahdetini garanti altına almakta, diğer sünnî tarikatlarla birlikte mü­him bir fonksiyon icrâ etmiştir. (21)

Şah İsmail’in şiı akidesini yaymak ve saltanatını sağlamlaştırmak için, tarikatları bir vâsıta olarak kul­lanıp, Osmanlı Devleti aleyhine giriştiği propaganda­ları alabildiğine yoğunlaşınca, ehl-i sünnet akidesine bağlı ulemâ ve meşâyihin de Ösmanlılar nezdindeki itibarı birdenbire artmış ve bu sünni tarikatın Os­manlI ülkesine girişi ve gelişmesi de bu sebep ve sâ- ikler neticesinde vukû bulmuştur, denebilir.

«Belde-i tayyibe» denilen İstanbul’u fethederek, asırlardır beklenen bir rü’yâyı gerçekleştiren ve böy- lece Hz. Peygamber (s,a.v.) ’in medhine nâil olan Fâ­tih Sultan Mehmed, (122) saltanatı müddetince, ma’- nevî bir sîma olarak telâkki edilmiş ve çevresinde

42 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(120) Hikmet, A. Asgar, Câmî, 6-7; Brown, J.P., The Der- vıshes, 442-443.

(121) Algar, Hamid, «Bibllögraphical notes on the Naqsh- bandı tanqat», «Essays on İslateîc Philopshy and Science, 254.

(122) Fetih hadîsi için bkz, Suyûtî, CâmiVs-sağîr, n, 104.

Page 57: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDARÎ h a y a t v e t a r îk a t l a r 43

kesîf bir takdis hâlesi vücûda getirilmiştir. İlmî mes'- eleleri ulemâ arasında istişâre etmekten zevk alan Fâtih, bu husûsta mahâreti ile temâyüz eden, seçkin sûfî ve meşâyihi de etrafında toplamaktan geri kal­mamıştı. Devrinin aktüel tasavvufî mes’eleleri ile de yakından ilgilenen Pâdişâh, bu yüzden «vahdet-i vü- cûd» mes’elesine bihakkın vâkıf olmak istemiş ve bu mes’elenin vuzûha kavuşturulması için ulemâ bey­ninde tevhidi konu alan uzun münâkaşalar tertîb et­mişti. (123) Bu sebeple, vahdet-i vücûda vukufiyetle- ri ile meşhur olan İran ve Horasan havalisi meşâyihi ile, bunlardan ders gören sûfîler İstanbul’da büyük rağbete mazhar olmuştur. Horasan ve Se(merkant muhîtiniıi iki nakşbendî şeyhi olan Molla Abdurrah- man Câmî (898/1492) ile Ubeydullah Ahrar (895/ 1490)’a karşı Fâtih’in husûsî alâkası vardı. (124) Mol­la Abdullah-ı İlâhî (896/1490) ile birlikte Ubeydullah Ahrar’a intisab etmek için Semerkant’a kadar giden, F â t i h 'in yakından alâkadar olduğu âlimlerden, Mevlânâ Alâaddîn Tûsî (887/1491)’nin sebep olduğu yakınlık ve dostluk ile, Fâtih ile Ahrar arasında, gizli­den gizliye yazışma ve mektuplaşmalar başlamış ve bu bağ, karşılıklı yardım ve himmet isteme derecesi­ne kadar kuvvetlenmişti. (125)

Ubeydullah Ahrar’m kızı tarafından torunu olan

(123) İlim, edebiyat ve san’ata karşı yakın alâkası ile tanınan Sultan Fatih’in (Gibb, A History of Ottoman Poetry, II, 22-39) ilim erbabına huzûrunda münazaralar yaptırdığını biliyoruz. Bu husûsta altı gün süren ve tevhide dâir olan en uzun münâkaşa Hoca-zâde Muslıhu’d-Dîn Mustafa (813/1410) ile Molla Mehmed Zeyrek arasında cereyan etmişti. Taşköprî- zâde, Şakâik, 194; Mecdî, 143.

(124) Hoca Sa’dü’d-Dîn, Tâcu’t-Tevârîh, II, 260 vd.(125) Hoca Sa’dü’d-Dîn, Tâcu’t-Tevârîh, II, 260 vd.

Page 58: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

44 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Hâce Muhammedi Kasım, bir hâtırasını şöyle naklet­mektedir: «..Bir perşembe günü, Dedem Ahrar Haz­retleri, Semerkant'ta öğle namazını kıldıktan sonra, acele atına atlayıp şehirden çıkmış, dostlan ve ya­kınları da, O’nun ardına takılıp gitmişlerdi. Şehir dı­şında beraberindekileri ansızın durdurup, kendisi Deşt-i Abbas denilen boş bir araziye doğru yürür. He­men arkasından duruma muttali olmak üzere giden müridlerinden biri-. «O’nun, her yöne at koşturarak kılıç salladığı ve sağa-sola hücûm ederek savaşır gi­bi hareketlerde bulunduğu» nu görünce hayretler içe­risinde kalır. Keyfiyyeti merak edip Şeyh’in peşinden giden ve garip davranışlannı seyreden dostu, eve dön­düklerinde mes’eleyi Şeyh’e arzeder. Hazret şu ceva­bı lütfeder: «Rûm Padişahı Sultan Mehmed Han Gâzî, tam o anda küffâr ile savaşmakta idi. Bizden yardım dileğinde bulundu. Biz de, O’nun candan istimdadına icâbet ettik..» Babam Abdülhâdî, Rûm diyârına gelip, II. Bâyezîd Han ile görüştüğünde, dedemin, giyim- kuşam, kılık ve kıyafetinden bahsederken, Pâdişâh, «beyaz atlan da var mıydı?» diye sormuştu. «Evet» cevâbını alınca, babam Sultan Fâtih Han anlatmıştı ki: «Filân gün, öğleden sonra, küffâr ile savaşırken, askerde bıkkınlık emmâreleri sezmiş ve Hâce Haz­retlerinden istimdâd eylemiştim. Hemen o anda bu büyük üstâd, beyaz bir ata binmiş ve gösterişli bir kılığa bürünmüş olarak savaş meydanında karşıma çıktı. Ve bana: Korkma! Merak etme! diye kuvvet verdi. Bense: Küffânn çokluğunu işâret ettim. Hâce Hazretleri, kol yenlerini bana gösterdi. îçine baktı­ğımda, orada geniş bir meydan peydâ olup, baştan aşağı İslâm askeri ile dopdolu idi. Böylece üstâd bize kuvvet vererek: Filân tepeye çıkıp, askere rehberlik ederek, bir hücûm daha yapın dedi. Kendisi de düş­

Page 59: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRİ HAYAT VE TARİKATLAR 45

man üzerine kılıç salladı. ..Ve fetih müyesser oldu.» (126)

Burada, fethin, bütün İslâm Dünyâsındaki meşâ­yih tarafından desteklendiği açıkça görüldüğü gibi, Fâtih’in, bir İslâm Devleti hükümdarı olarak onlar­ca kabûl edildiği alenen te’kîd edilmektedir.

Gerek bu menkabenin te’sıri, gerekse vahdet-i vücûd akidesine olan meyli ile Fâtih, bu konudaki ih- tisâs ve vukufu ile bilinen Molla Abdurrahman Câmî (898/1492)’yi (127) görüşmek üzere, İstanbul’a da’vet etti ise de, Câmî, Hüseyin Baykara’yı rencide etme­mek için, Hicaz dönüşü Şam’a uğradığında vâkî da’- vetten haberdar olmuş ve gizlice Horasan’a dönerek bu talebi yerine getirememiştir. (128)

Sultan Fâtih’in bu da’vetine, O’nun ilim aşkı ol­duğu söylenebilirse de, şiı akidesine karşı kesin tav­rı ile meşhûr olan Câmî’nin ve dolayısı ile Nakşben- diyye’nin kendi devletinde de temsil edilmesini arzû etmesi de ileri sürülebilir. Zira Câmi’nin, râfızî mu­taassıplan ile şia’lık gayreti güden Safevî Hânedâ- nı’na karşı, Ehl-i Sünnet akidesini müdâfaa etmiş ol­ması, kendisine haklı bir şöhret kazandırmıştı. Erde- bil âsileri Horasan’a akın ettikleri zaman, Câmi’nin oğlu, müstevlilerin babasına olan kinlerini dikkate

(126) Taşköprl-zâde, Şakâik, 157-158; Mecdî, 272-273; Lâmiî, Nefehâtü’l-Üns, 454; Hoca Sa’dti’d-Dîn, Tâcu’t-Tevârîh,II, 262-263.

(127) Câmî hakkında geniş bilgi için bkz. Hikmet, A. As- gar, Câmî, Hayatı ve Eserleri; Uludağ, Süleyman, Nefehâtii’l- Üns’ün, İstanbul'da tıpkı basım neşredilen baskısına yazdığı takriz bölümü, 22-30, 1980.

(128) Hâce Ataullah Kirmânî'nin başkanlık ettiği da’vet hey’etinde; Câmi’ye, İstanbul’a gelmesi hâlinde 100.000 eşrefi altın va’dedllmiş, hediye olarak da, 5.000 eşrefi altın gönderil­mişti. Mevlânâ Safiyyüddîn, Raşahât, 224.

Page 60: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

alarak, O’nun cenâzesini kabrinden çıkararak, başka bir vilâyete nakletmiş ve oraya defnetmişti. Âsiler Ho­rasan’ı zabtettiklerinde, Câmi’nin kabrini açarak, na- şını aramışlar, bulamayınca hınçlarını, enkazdan ar­ta kalan tahta parçalarından, yakarak almışlardı. (129) Yine bir rivayete göre Şah İsmail, Herat’ı iş­gal ettiğinde, askerlerine-. «Nerede ve hangi kitap üze­rinde Cami adını görürlerse, cim harfinin altındaki noktayı kazımalarım ve noktayı harfin üzerine koy­malarını» emretmiştir. Böylece Şah İsmail, Câmi’ye olan kin ve nefretini, O’nun ismini, çiğ ve ham mâ­nâsına gelen Hamî şeklinde, telâffuz edilmesini is­teyecek kadar ileri götürmüştü. (130)

Da’vetine icabet edememekle birlikte Câmî, vah- det-i vücûd’a dâir yazmış olduğu Risale fi’l-vücûd isimli eserini, Fâtih’e göndermiş ise de, risale İstan­bul’a ulaşamadan Sultan vefat etmiştir. (131)

Yine aynı düşünceler gözönünde bulundurularak II. Bâyezid tarafından yapılan yeni bir da’vete Câmî, icâbet etmeyi arzû etmiş ve seyâhat hazırlığını ikmâl ederek, İstanbul’a müteveccihen yola çıkmış ve He- medan’a kadar gelmiş ise de, Anadolu’da taûn sal­gını olduğunu işiterek, Pâdişâh’tan özür dilemiş ve yan yoldan geri dönmüştür. (132) Bununla berâber Fâtih, Ahrar ve Câmî’nin de aralarında bulunduğu Horasan menşe’îi nakşilere duyduğu derin muhabbet

46 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(129) Hikmet, A. Asgar, Cami, 55; Taşköprî-zâde, Şa- bâik, 160; Mecdî, 281.

(130) Hikmet, A. Asgar, Câmî, 55.(131) Ritter, H., «Ayasofya Kütüphânesi’nde Tefsir İl­

mine Ait Arapça Yazmalar», Tiirkiyât Mec. VII-VIII (1945), 65- 66.

(132) Taşköprî-zâde, Şakâik, 159; Mecdî, 278.

Page 61: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRİ HAYAT VE TARİKATLAR 47

sâikıyle, İstanbul’a gelen diğer nakşîlere karşı kayıt­sız ve ilgisiz kalmamıştı. Meselâ Hâce îshak Buhârî-i Hindi’ye, Murad Paşa Câmii civarında bir tekke in­şâ ettirmek suretiyle, bu tarikatın İstanbul’da neşv ü nemâ bulmasına âmil olduğu gibi, diğer şeyhler ara­sında cereyan eden m ünâzara ve münâkaşaları da ta’kîb etmekten geri durmamıştı. (133)

Yıldırım Bâyezid’in dâm adı ve II. Murad devri­nin ünlü m utasavvıfı Emîr Sultan (833/1429)’m, Ba- Iıau’d-Dîn Nakşbend (791/1389) ’in mürşidi ve müreb- bîsi olan Seyyid Emîr Külâl (772/1370)’in oğlu olma­sı dikkate alınırsa, aralarında m a’nevî bir yakınlığın bulunduğu ve O ’nun da bu neşve’den hisse-mend ol­duğu çok rahat söylenebilir. (134) Bilâhare, Timur prensleri ile çok ya,kın alâkalarını bildiğimiz nakşî- liğin, 1402 Ankara Savaşı sırasında, Timur’un ordusu ile birlikte, Anadolu’ya kadar gelmiş olması, bu ta­rikatın Osmanlı muhitinde yayılm a zemini bulmasın­da önemli âmil olmuştur. Yine, IL Murad devrinde, Som uncu Baba adıyla şöhret bulan, Aîâaddîn A li’nin halîfesi Hamîdü’d-dîn-i Aksarâyî (815/1412) ’nm, Eb- heriyye ve Safeviyye tarikatı yanında, Şeyh Şâdî-i Rû­mi adındaki bir zâttan, Nakşbendiyye’nin, ismini de­vam ettirdiği Bistamiyye’den feyz almış olması, (135) a yn ca Aksarâyî’nin halîfesi Hacı Bayram-ı Velî (833/ 1429) ’nin, X. yy .m başlarında, Nakşbendiyye ile Hal- vetiyye usûllerinin birleşmesinden m eydana gelen «Bayrâmiyye» tarikatını te ’sîs etmiş olduğunun bilin-

(133) Ayvansarâyî, Hadlkatü’l-CevâmT, I, 219.(134) Baysun, M. Câvit, «Emir Sultan», ÎA., IV, 261-262.(135) Kefevî, Klttbü’l-Ketâib, Hâlet Ef., No: 630, 419;

Yılmaz, H. Kâmil, Aziz Maiumûd Hüdâyî, 201; Yurd, A. İhsan, Akşemseddin, 88-89, dn. 234, 235.

Page 62: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

mesi, (136) yine Bahâu’d-Dîn Nakşbend’in önde ge­len halîfelerinden Ebû'n-Nasr M uhammed Pârsâ (822/ (1419) ’nın yazdığı Faşlu’l-Hıtâb isimli eserinin, Os- manlı Devleti’nin ilk zamanlarında, Emir Sultan’ın halifelerinden Mûsâ b. Hacı Hüseyin el-İznikî (838/ 1434)’ye, Umur; Bey b. Timurtaş Paşa (866/1461)’nm ©mir ve delâletiyle, Türkçeye tercüme ettirilmiş ol­ması, (137) ve bu tercümenin meşhûr hattatlar ta­rafından istinsah edilerek çoğaltılmış olması, (138) dikkate alındığında, Nakşbendiyye nüfûzunun, daha İL Murad zamanında kuvveden f i ’le çıktığı iddia edi­lebilir. Ne var ki, Nakşbendiyye’nin, tasavvufı bir mahfil olarak, tekkeleri ve teşkilâtı ile zuhûru, Sul­tanlara kadar sirâyet eden muhabbet hâlesi evvelce m eydana gelmiş olmasına rağmen, Câm î’nin Anado­lu ’daki halifelerinden Molla Abdullah-ı İlâhi-i Simâ- vî (896/1496) vâsıtası ile olmuştur.

a — MOLLA ABDULLAH-I İLÂHÎ (896/1490)

İstanbul Zeyrek M edresesi’nde tahsile başlayan M olla İlâhî’nin, Alâaddîn Tûsî (887/1491) ile birlik­te, Ubeydullah A hrar’a intisâb niyyeti ile Horasan’a kadar gittiği rivâyet edilmektedir. A hrar Hazretleri’-

48 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(136) Sarı Abdullah Efendi, Dürre ve Cevhere, Bâyezid- Veliyytiddîn Ef., 1677, vr. 169; Revnakoğlu, İst. Tekkeleri Ta­rihi, Arşiv B, Zarf no; 115; Yılmaz, H. Kâmil, Apiz Mahmûd Hüdâyî, 280; Yurd, A. İhsan, Akşemseddin, dn. 234, 88-89.

(137) Özdemir, Hikmet, Musâ. b. H. Hüseyin el-İznikî, Ha­yatı ve Eserleri, 16-17, 24-25. (Basılmamış doktora tezi)

(138) Nüshalar için bkz. İÜ, Ktb., 260 X 175 mm., 210 X 120 mm., 261 yaprak, 17 satır. Ayrıca Emîr Sultan’dan, icâzeti için bks. Gezeri (739/1338)’nin, Hısnu’l-âasin fî Menheci’d-Din’- inin tercemesi, giriş bl. vr. 3. Stlleymâniye Ktb. Hacı Mah­mûd Ef. 626.

Page 63: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRÎ HAYAT VE TARİKATLAR 49

ne intisâb ettikten sonra, bir müddet Kasr-ı Â rifân ’- da Şah Nakşbend’in mezannda^halvete devamla, bu zâtın rûhâniyetinden feyz al^n Molla tlâhi, bu yönü ile «Üveysî» bir meşrebe de sahipti. (139) Horasan’­dan Anadolu’ya Ahrâr^m halifesi ve Nakşbendîliğin bir temsilcisi olarak/donen İlâhîye, Seyyid Ahmed el- Buhârî (922/1Ş i i ’de refakat etmişti. Dönüşünü mü- teâkib doğruca memleketi olan Sim av’a giden ve ora­da yerleşen İlâhi, bu havâlide kendi çevresinde şekil­lenen küvvetli bir nakşiyye muhiti te ’sıs etmiş ve is­mi ötrâfında oldukça geniş bir menâkıb hâlesi vücû­da getirilmişti. Öyle ki, feyzi Horasan menşe’li olan bu m eşhûr sûfî ile, halifesi Ahmed Buhâri’nin şöh­reti İstanbul sûfiyye muhitine kadar ulaşmıştı. İstan­bul’a gelmesi için yapılan ısrarlı da’vetlere rağmen, İlâhî, kendisi gitmeyerek, yerine halîfesi Seyyid Ah- möd Byhârî’yi göndermiştir. İstanbul’a gelerek, Şeyh V efâ Zâviyesi’ne inen ve burada m isâfir kalan, Bu- hârî ise, Şeyh’ine Sim av’da kalmasını îmâ eden, b ir mektupla durum u O ’na bildirmişti. (140)

(139) Üveysî: İstifâde ve istif âzası hayatta bulunmayan bir mürşid elinde olan kimselere daha ziyâde bu ad verilir. İstif âza sohbeti başlıca üç kısımdır: 1. Bizzat yaşayan bir mürşidden alman «cismânî sohbet». 2. Evliyâullah’ın kâmil olanlarından vefatlarından sonra da alınabilen «ruhanî soh­bet*. 3. Bizzat Cenâb-ı Hakk’tan, bilâ-vâsıta, elde edilebilen «İlâhi. sohbet». Üveysî ta’bîri daha çok, bu ikinci ve üçüncü guruba mensûb sûfîler için kullanılmaktadır. Bursevî, İ. Hak­kı, Kitâbu’l-Hıtâb, 269; Yılmaz, H. Kâmil, Aziz Mahmûd Hü- dâyî, 197.

(140)

Bu hengâmede gönlü rahat tutmak daha doğrudur.O, yârin eteğine yapışmış ve bir kenara çekilmiştir.

Page 64: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Çeşitli mülâhazalarla Sim av’dan bir türlü ayrıl­m ak istemeyen İlâhî, nihayet Fâtih’in vukû bulan vefâtı ve II. Bâyezîd döneminde zuhûr eden Şah Ku­lu fitnesi üzerine, (141) ve Kazasker Manisalı Çele- b i’nin, ısrarlarına dayanam ayarak İstanbul’a gelmiş­tir. (142)

Fâtih’in, Horasan ve Semerkant havâlisinin Nakş- bendı m utasavvıflarına duyduğu muhabbet ve gös­terdiği yakın alâka m alu m iken, Ubeydullah Ahrar ve Câmî ile görüşmüş, üveysî meşreb bir zata karşı ilgisiz kalması ve İlâhî’nin İstanbul’a gelmek için Pâ- dişah’ın vefâtını beklemiş olması üzerinde durulması gereken bir husustur. Bu te ’hîrde zamanın İstanbu­l ’undaki sûfî ahvâlinin rolü, ihtimâl olarak düşünü­lebileceği gibi, (143) Şiîlik tehlikesini sezen Molla İlâ­h î’nin, Şah-Kulu vak’asınm zuhuru üzerine, kendisi­ne irşad fırsatı verecek b ir zeminin doğduğunu dü­şünerek, bizzat kendisinin böyle bir fırsatı kollamak için bu te’hîri yapmış olduğu da ileri sürülebilir.

İstanbul’a gelir gelmez Zeyrek Medresesi’ne yer­leşen İlâhî, m ezkûr Kazaskerin, mürîd ve bağlıları için yaptırdığı hücreleri, kabûl etmekten imtinâ ede-

60 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Beyti ile, İstanbul’da karşılaştığı ahvâli beğenmeyerek, Şeyh’i- ni ikaz etmiş ve gelmemesini istemiştir. Lâmiî, Nefehât, 468- 469.

(141) Taşköprî-zâde, Şakâfk, 152; Mecdî, 263.(142) Lâmiî, Nefehât, 461.(143) Kufralı, Kasım, «Molla İlâhî ve kendisinden son­

raki Nakşbendiyye muhiti», İÜFF, TDED, III (1949), 132-133. Ve halîfesi Ahmed el-Buhârî’yi, ilk def’a bir öncü olarak gön­dermesi ve onun verdiği bilgilere göre davranması da bu dü­şünce ile olsa gerektir.

Page 65: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İd â r î h a y a t v e t a r îk a t l a r 51

rek, (144) irşad hizmetlerini burada yürüttüğü görü­lür. İlâhi'hin, tasavvuf i m es’elelere ait sözü ve soh­betleri, kısa zamanda İstanbul’da duyulmaya ve dev­let ricalini te’sıri altına almaya, Ayasofya Câmii’nde, zamanın en ilgi çekici konusu olan «vahdet-i vücûd»un esrânna dâir sözleri, efkâr-ı umûmiyyede kuvvetli akisler uyandırmaya başlar. O ’nun bu verimli ve te’- sırli çalışmaları ile, nakşîlik, İstanbul’da, tam bir ta­rikat hüviyeti içerisinde te’sıs ve teşkil edilmiş olur. (145)

Zâviyesi, devrin ileri gelenlerinin devam ettiği bir yer olan ve kendisine, M ansûr’un «ene’l-Hakk» deyi­şinin sebebi sorulduğunda: «Ene’I-Bâtıl mı? diyeydi.» şeklinde nükteli b ir cevap veren Şeyh Muslıhu’d-Dîn V efa (896/1491) ile ünsiyyet peydâ eden Molla tlâ- h î’nin müridleri arasında. Şeyh M uslıhu’d-Dîn-i Ta- vil, Lütfullah Üskûbi ile Mevlânâ neslinden  bid Çe­lebi gibi, zamanın en mümtaz ulemâsı yer almıştı. M azhar olduğu fazla rağbet, devam lı artan şöhret ve gittikçe çoğalan müridlerinden bi-zâr olan İlâhî, ye­rine halîfesi Ahm ed el-Buhârî’yi nasbederek, (146) Rumeli Sancakbeylerinden Evrenos-zâde Gâzî Ahmed Bey’in da ’veti üzerine Vardar Yenice’sine nakl-i rae-

(144) Lâmiî, Nefehât, 462.(145) Kufralı, K. «Molla İlâhî ve kendisinden sonraki

Nakşbendiyye muhîti», İÜEF, TDED, (1949), III, 103r Yazıcı, Tahsin, «Nakşbend», İA., IX, 53-54; Şuşud, H. Lutfi, Hâccgen. Hânedânı, 106.

(146) Emîr Buhârî için bkz. Taşköprî-zâde, Şakâik, 215; Mecdî, 363-365; Lâmiî, Nefehât, 465; Köprülü, İlk Mutasavvıf­lar, 228; Hoça Sa’cü’d-Dîn, Tâcü’t-Tevârîfa, V, 268-273. Zey­rek Câmii bitişiğindeki, Akşemseddîn veya diğer adıyla Se­merci İbrahim Tekkesi’nde şeyh olanlar için bkz. M. Tayşi Kreiser, K. Dle Istanbuler Demısch, 19; Akbatu, Şlnâsi, «İs­tanbul Tekkeleri Silsile-i Meşâyihi», İM, IV/IV (1980), 73.

Page 66: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

52 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

kân etmiş ve vefât târihi olan 896/1490-91 senesine kadar bu bölgede irşâd ve te’lif ile öm ür geçirmişler­dir. (147)

Zeyrek Medresesi’nde temerküz eden bu nakşiy- ye neşvesi İlâhî’nin halîfelerinden, Şeyh Muslıhu’d- Dîn Tavîl’in gayretleri ile genişleyerek devam ettiril­miştir.

Kastamonu’nun Bakırkaresi kazasından olan bu zat, uzleti ihtiyar etmesiyle meşhûr olmuştur. II. Bâ- yezîd Han’a: «Doğduğu bölge halkının zulme m a’M z kaldığını» beyân eden bir mektüb yazması üzerine, arzusu derhal yerine getirilecek derecede, Saray nez- dinde nüfûz sâhibi olduğu anlaşılan bu zât, Îlâhî’nin vefâtını müteâkib Bursa’ya çekilmiş ve orada vefât etmiştir. (148)

Önceleri Zeyrek Camii İmamı Nûreddîn Halveti ile Şeyh Muslıhu’d-Dîn İskilibî’ye mütemâyil olduğu bildirilen Hz. M evlânâ’nın ahfâdından Âbid Çelebi (903/1497), görür görmez Molla İlâhi’ye intisâb et­miş, ardından karısı da Şeyh’den inâbe almıştı. Ken­disi de, kadı’lık m e’mûriyetini terkederek, evi cîvâ- n n da bir mescid yaptırmış ve burada oldukça feyiz­li hizmetlerde bulunarak, geniş bir halka vücûda ge­tirmişti. (149)

(147) Türkçe, farşça şiirlerini ihtiva eden Dîvan’ı, İ. Hik­met Ertaylan tarafından, İst.’da, 1960’da yayınlanmıştır. Di­ğer eserleri ise: Meslekü’t-Tâlibîn, Nec&tü’l-Ervâh, Esrâr-nâme, ve Zâdü’l-Müştâkin’dir. Algar, H. «Bibliographical notes.», Es- says on İslamıc Philisophy and science, 256; Brown, J.P., The Darvıshcs, 440; Taşköprl-zâde, Şakilik, 152-155; Mecdî, 263-265; Lâmiî, Nefehât, 460-465.

(148) Taşköpri-zâde, Şakâik, 217; Mecdî, 366.(149) Taşköpri-iâde, age., 218; Mecdî, 367-366; Hoca Sa’ -

dü’d-Dîn, Tâcü'fc-Tevârih, V, 202.

Page 67: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRİ HAYAT VE TARİKATLAR 53

Zamanında, zahirî ilimlerdeki kudreti ile temayüz etmiş olan Lütfullah Üskûbi (150) ile Şeyh Bedreddîn Baba, bu neşvenin neşrinde İlâhî’nin halîfeleri olarak faydalı hizmetlerde bulunmuşlardı. (151)

Ayrıca, İlâhî’nin, Vardar Yenice’sinde, eserleri, hizmetleri, te’lif ve sohbetleri ile meydana gelen, vah- det-i vücud akidesine bağlı tasavvufî çevresi, bilâ­hare, Bedreddîn Simâvî’nin fik ir kalıntıları ile imti­zaç ederek, son zamanlara kadar bu havalide yaşa­yacak olan bir Nabşbendiyye muhitinin m eydana gel­mesine âmil olmuştur. (152)

b — EMİR BUHÂRÎ (922/1491)

Meşâyihe olan hürmeti ve zâhidâne yaşayışı do- layısı ile, Bâyezid-i Velî diye şöhret bulan II. Bâye­zid Han, nakşbendîlere de bu alâkasını göstermekten geri durmamıştır. Ubeydullah Ahrâr’m ahfâdm dan Abdülhâdi ile görüştüğüne evvelce işâret ettiğimiz Hükümdar’ın, (153) nakşîlere olan meyil ve m uhab­beti daha da artmaya başlamıştır. Pâdişâh bu yakın ilgisini Emir Sultan (833/1439)’ın amca-zâdesi Seyyid Ahm ed b. Muhammed el-Buhârî (922/1490-91) ’ye tev­cih etmiştir. Ahrâr'ın müridi iken, Şeyh’inin, kendi­sine hem .siyâdeti, hem de Mahmûd İncîr Fağnevî (715/1315)’nin torunu olması sebebiyle gösterdiği ne­zâket ve hürmetten sıkılan Emir Buhârî, çâreyi Mol-

(150) Taşköprî-?âde, age., 218-219; Mecdî, 368-369; Hoca Sa’dü’d-Dın, age., V, 274.

(151) Taşköprî-zâde, age., 219; Mecdî, 369; Lâmiî, Nefe- hât, 460-465; Hoca Sa’dü’d-Din, Tâcü’t-Tevârîh, V, 274.

(152) Kufralı, K. «Molla İlâhî ve kendisinden sonraki Nakşbendiyye muhiti», İÜEF, TDED, III (1949), 135.

(153) Lâmiî, Nefehât, 454; b. bkz.

Page 68: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

la İlâhl’ye intisâb ederek, tanımadığı ve tanınmadığı b ir muhît olan Sim av’a hicret etmekte bulmuştur. (154) îlâhi’nin kendisinin vekili sıfatı ile İstanbul’a gönderdiği Emir Buharı, Şeyh’inin Vardar Yenice’si­ne yerleşmesini müteâkib de, O ’nun halifesi olm uş­tur. II. Bâyezid’in, bu sıcak, ve samimî alâkasından istifâde ile, Emir Buhârî, Fâtih civârında kendi adı ile anılan ve feyzi günümüze kadar gelen, «Emîr Bu­hârî Dergâhı» m yaptırdı. (155) Sâlik ve tâliblerin git­tikçe artması üzerine ihtiyaca cevap veremez duru­ma gelen tekkeye, bilâhare II. Bâyezîd, bir mescid ve ilâve hücreler inşâ ettirmiştir. (156) Meydana gelen izdiham karşısında bu tekke de kâfî gelmeyince Ay- vansaray yakınlarında ikinci bir tekke yaptırılmış­tır. (157) Bunu da, Edimekapısı hâricindeki zâviye ta ’kîb etmiştir. (158)

Etrâfma toplananların çoğu ilmiye sınıfına men- sûb olan Emîr Buhârî’nin halîfeleri, Nefehâtü’l-Üns mütercimi, Bursa’lı Mahmûd Lâmiî Çelebi (937-38/ 1530-31), tıb sahasındaki mahâreti ve Hakîm Çelebi

(154) Taşköprî-zâde, Şakâik, 215; Mecdî, 363-365; Lâmiî, age., 460-465; Hoca Sa’dü’d-Dîn, Tâc'ü’t-Tevârfrı, V, 268-273.

(155) Fâtih civarındaki Emîr Buhârî Dergâhı’nda vaz’-ı meşihat edenler için bkz. M. Tayşi-Kreiser, K., Die İstanbuler Derwıshes, 68; Akbatu Şinâsî, «İstanbul Tekkeleri Silsile-i Me­şâyihi», İM, V /II (1981), 103.

(156) Lâmiî, Nefehât, 467; Mecdî, 364-365; Taşköprî-zâde, Şakâik, 217; Nişancı, Mehmed Paşa, Târih, 191.

(157) Eyüp Ayvaiısaray Emîr Buhârî Tekkesi şeyhleri için bkz. M. Tayşi-Kreiser, K., Die İstanbuler Denvıshes, 66; akba­tu, Ş., «İstanbul Tekkeleri Silsile-i Meşâyihi», İM, V /II (1981), 101.

(158) Edimekapısı dışındaki Emîr Buhârî Zaviyesi şeyh­leri için bkz. M. Tayşi-Kreiser, K., D kî İstanbuler Denvıshes, 54-55; Akbatu, £?., «İstanbul Tekkeleri Silsile-i Meşâyihi», İM, V /I (1981), 94.

54 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 69: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRİ HAYAT VE TARİKATLAR 55

adı ile meşhur olan Şeyh Mahmud b. Seyyid Ahmed (974/1560) ile, dâmâdı Şeyh Mahmûd Çelebi (93»/ 1531) İdi. (159)

Emîr Buhârî, H alîfe-i. Hâmidı (962/1554) ’yi Eğri­dir ve havâlisinde, Lâmiî Çelebi’yi Bursa ve çevre­sinde, dâmâdı Mahmûd Çelebi’yi de, Edim ekapısı hâ­ricindeki zaviyede meşıhate nasbetmek suretiyle, İs­tanbul ve yöresinde tarikat neşrine m e’m ûr eylemiş­ti. (160) Mahmûd Çelebi’nin, gerek Emir Buhârî Der- gâhı’nda, gerekse Edim ekapısı dışındaki zâviyede ge­nişlettiği Nakşbendiyye halkası, dâmâdı ve Fâtih Dev­ri vezirlerinden Koyun Mûsâ Paşa’nın torunlarından Abdullatîf Efendi (971/1563) ’nin meşihat ve hilâfetin­de devam ettirilmiştir. (161)

Lâmiî Çelebi’nin faaliyeti ise, te ’lîf sahasına inhi­sar etmekle birlikte, eserleri ve tercümeleri ile günü­müze kadar uzanan bir te’sır icrâ etmiştir. (162)

Hakîm Çelebi ise, Çivi-zâde ile Foçevî Seyyid Efendi’den ders görürken, intisâb arzûsuna kapılarak, Emîr Buhârî’ye teslim olmuş, Şeyh’inin vefâtını mü- teâkib, münzevî b ir hayat sürmeyi tercih etmiştir. Kendisinden M esnevi okumuş olan Mîrahor-ı Kebir Rüstem Paşa, Sultan Süleyman’dan ısdâr ettiği fer­manla, Lâleli Koska yakınlarındaki Fil Damı mevki­ini yıktırmış ve yerine bir mescid ve zâviye yaptır-

(159) Atâî, Zeyl-i Şakâik, I, 216-217.(160) Taşköprî-zâde, Şakâik, 315; Mecdi, 518-519. Abdul­

latîf Efendi’den sonra, Emîr Buhârî Dergâhı şeyhleri için bkz. Akbatu, §., ag. mak., İM, V /II (1981), 103; Brown, The Der- vıshes, 441.

(161) Ayvansarâyî, Hadîkatü’l-Cevâmi’, 1/43 vd.; Taşköp­rî-zâde, Şakâik, 315-316; Mecdî, 518/520.

(162) Gibb, A Hlstory of Ottoman Poetry, III, 20 vd.; Uludağ, Süleyman, Nefehâtü’l-Üns’tin, (İst. 1980) tıpkı basımı için yazdığı takriz bl. 36-39.

Page 70: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

66 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

'inişti. Rüstem Paşa’nın ısrarları ile, burada irşad hiz­metinde bulunmaya razı edilebilmişti. (163) Bilâha­re, Halam Çelebi’nin halîfelerinden Rızâî ve Baba Efendi diye meşhûr olan Şeyh Mahmûd Efendi (987/ 1579) ’nin gayretleri ile bu halka daha da genişletil­miştir. Öyle ki, Vezir Rüstem Paşa üzerinde, O ’na m a’- nevî baba olacak derecede müessir bir nüfûz sahi­bi olmuş ve «Baba» ünvâm bu sebeple kendisine tev­cih edilmiştir. Mürîdleri arasında, şâir Bâkî (1009/ 1600)’nin de bulunduğu dikkate alınırsa, Şeyh M ah­mûd Efendi’nin geliştirdiği nakşî neşvesi Ve te ’sîs et­tiği m a’nevı halkanın ehemmiyeti tebarüz ettirilmiş olur. (164)

Yine Hakim Çelebi’nin halifelerinden, Kastamo­nulu Şeyh Şaban Efendi (1002/1593)’nin nüfûzu, Pa­dişah III. M urad’a te’sîr edecek derecede geniş buut­lar kazanmıştı. Önceleri M udurnu’da irşad hizmet­lerine devam ederken, Pâdişâh Hocası Ataullah Efen­d i’nin delâletiyle İstanbul’a da’ve t edilerek, Darp-hâne yakınlarındaki Çavuş Tekkesi’ne şeyh nasbedilmiş- tir. Bilâhare Emir Buhâri Dergâhı post-nişini Meh­med Efendi (1000/1591)’nin irtihâli ile buraya post- nişîn olmuştur. III. Sultan M urad ile yakın alâkası­nı bildiğimiz Şeyh Şaban Efendi’nin vefâtında, Hü- küm dar’a başsağlığma gelenler arasında, Şâir N ev’î (1007/1598)’nin bulunması dikkate alınırsa, şeyh ile Pâdişâh arasındaki kuvvetli râbıta daha da iyi an-

(163) Atâl, Zeyl-i Şakâik, I, 216-217;Ayvansarâyî, Hadî- katti’l-Cevimî’, I, 89 vd.

(164) Atâî, age., I, 356-357. Hakim Çelebi Tekkesi şeyh­leri için bkz. M. Tayşi-Kreiser, K., Die Istanbulcr Dervmhes, 64-65; Akbatu, Ş., «İstanbul Tekkeleri Silsile-i Meşâyihis-, İM„ V /II (1981), 99-100.

Page 71: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRÎ HAYAT VE TARİKATLAR 67

laşılmış olur. (165)Mahmûd Çelebi’nin halifeleri ise, daha ziyâ­

de te’lif ve neşir sahasındaki hizmetleriyle bu ta­rikatın intişârına hizmet etmişlerdir. Bunlardan; Mişmel-zâde Mehmed Efendi (931/1524) ile, Gülistan, Dıvân-ı Hafız ve Mesnevi şerhleri ve «Sürûri» m ah- lâsı ile yazdığı şiirlerle meşhûr olan, Şeyh Şaban Efendrnin oğlu Muslıhu’d-Dîn Mustafa Efendi (969/ 1561) başta gelmektedir. Şehzâde Sultan M ustafa’ya hoca ta’yîn edilen bu zat, Şehzâde’nin Kânünî tara­fından Öldürülmesi ürerine, inzivâya çekilerek, M ah­mûd Çelebi’nin halîfelerinden Abdullatîf Efendi (917/ 1563)’ye merbût bir hayat sürmüştür. (166) A ynca, Abdullatîf Efendi’nin halîfelerinden olan ve «Gubâ- rı» mahlası ile şöhret-şiâr olan Abdurrahm an Efen­di (974/1566), Sultan Bâyezîd’in şehzadesi, Sultan Or­han’a muallim olarak ta ’yîn edilmişti. M ezkûr şeh- zâdenin, Yavuz tarafından katledilmesi üzerine, bir müddet kendisini gizlemiş, bilâhare Sultan Süleyman tarafından affedilerek, hacc kafilesine kadı ta’yin edilmiştir. (167)

İstanbul’da, nakşiliğin intişârında mühim hizmet­ler ifâ eden meşâyihden birisi de: Şeyh Ebû Sa’îd b. eş-Şeyh Sun’ullah Efendi (980/1572) ’dir. Molla Abdur­rahm an Câmî ile birlikte, Ubeydullah A hrar’a mürîd olmuş, hilâfet aldıktan sonra da, Horasan’dan Azer- beycan’a gitmiş ve Tebriz’e yerleşerek irşâd hizmet­lerinde bulunmuştur. Şah İsmail istilâsı üzerine, bi­lâhare Bitlis’e hicret etmek zorunda kalan bu zat,

(165) Atâî, Zeyl-i Şakâ'ik, I, 371; BursalI, OM, I, 98; Kü- tiikoğlu, «Murad IH», VIII, 625. İA.

(166) Ayvansarâyî, Haâîkatü’l-Cevâmi’. II, 4; Latifi, Tez­kire, 252.

(167) Atâî, age., I, 192-193; Latîfî, age., 252.

Page 72: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

58 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Kânûnî devrinde İstaıibul’a da’vet edilerek, halka ta­rikat telkinine m e’m ûr edilmiştir. (168)

Kanunî Sultan Süleyman, aynı hürmet ve i'tiba- n , Ahrar’m ashabından Baba Haydari-i SemerkandT- ye de göstermiş ve O ’nun için Eyyüb’de inşâ ettirdiği mescid ve tekke, bu vâdıden gelenler için âdetâ bir m elce’ ve misâfir-hâne vazifesi görmüştür. (169)

Şeyhülislâm Ebussu’ûd Efendi (982/1574) ile ün- siyyeti bulunan Şeyh Ahmed Sâdık (994/1505) ile, Şeyh Muhammed b. Kemâleddîn eş-Şâşî’nin de, bu husus­taki hizmetlerine işâret etmek gerekir. (170)

Bütün bu gayretlerin neticesinde İstanbul’da te’- sis edilen ve takarrür eden Nakşbendiyye muhiti, muhtelif zamanlarda, muhtelif meşâyih tarafından, A nadolu’ya halîfeler gönderilerek genişletilmeye ve yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu şeyhler arasında. Baba N i’metullah b. Mahmûd en-Nahcuvânl (920/ 1514)’nin özel bir yeri vardır. Konya’nın Akşehir’in­de yaşamış ve îç A nadolu’da Nakşbendiyye'nin yayı­lışında müessir hizmetlerde bulunmuş olan bu zat, hiç bir kaynağa mürâcaat etmeden yazdığı, «el-Fe- vâtihu’l-İlâhiyye ve ’î-m efâtihu’l-ğaybiyye» , tîst. 1325, II cild.) isimli tasavvufî tefsiri, Beyzavî Tefsîri’ne Hâ- şiye’si, Fusûsu’l-Hikem ve Gülşen-i Râz’a yazdığı şerh­ler ile şöhret bulmuş, te’lifleri ile halkın Nakşbendiy- ye ’ye rağbetinin artmasında ehemmiyetli bir âmil ol­muştur. (171)

Bursa’da, Lâmiî Çelebi’nin gayreti ile genişleti-

(168) Atâı, Zeyl-i Şakâik, I, 207-208.(169) Mecdı, 435.(170) Atâî, age., I, 215-216.(171) Brockelmann, GAL, s. II, 321; BursalI, M. Tahir,

OM, I, 40-41.

Page 73: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRİ HAYAT VE TARİKATLAR 59

len nakşîlik, Mişmel-zâde M ehm ed Efendi (931/1524), Şeyh Bâlî Efendi (980/1572), İlâhî-zâde Y a ’kûb Efen­di (999/1590), Şaban Efendi’nin halifesi Ali Efendi (1040/1630), Özbek-gir Mehmed Efendi (1070/1659) ve Çulcu-zâde Halîl Efendi (1020/1611)’lerin gayretleri ve semereli çalışmaları ile daha da yaygın hâle ge­tirilmiştir'. (172)

Doğu ve Güney-doğu Anadolu’da ise, «Urmiye Şeyhi» adıyla meşhûr olan, Şeyh Mahmûd-ı Urmevî (1048/1638)’nin vâsıtasıyla bu tarikat, Musul, Van, Erzurum, Tebriz ve Revanca kadar yayılmıştı. Padi­şah IV. Murad, Bağdat Seferi dönüşünde, bölgedeki fazlaca kalabalık olan mürîd ve müessir nüfûsundan, hurucuna ihtimâl vererek, böyle bir endişe ile O’nu idam ettirdiği zaman halk galeyana gelmişti. (173) Kendisinden sonra, oğlu İsmail Çelebi (1080/1669) yerine geçerek, irşâd faaliyetlerini devam ettirmiş­tir. (174) Yine Şeyh Urm evı’nin halîfelerinden olup, bu hâdise üzerine, üzüntüsünden Bursa’ya hicret eden Şeyh İbrahim Efendi (1060/1650), buraya yerleşerek, tarikatın intişârını devam ettirmiştir. Bilâhare M ah­mûd Resmî (1077/1666) ile halifesi Ahî Mahmûd b. es-Seyyid Kasım (1110/1698) Urmiye Şeyhi’nin mü­messili olarak şöhret bulmuş ve tarikatı bu adla de­vam ettirmişlerdir. (175)

Hz. Ebû Bekir (r.a.)'dan, Bâyezid-i Bistâmî (232/ 846)’ye kadar, SIDDÎKİYYE, Bistâmî’den, Abdülhâlık Gucduvânî (505/1189)’ye kadar, TAYFÛRİYYE, Guc- duvânî’den, Bahâuddîn Nakşbend (791/1388)’e kadar,

(172) Kufralı, K., «Molla İlâhî ve kendisinden sonraki Nakşbendiyye muhiti», İÜEF, TDED, III (1949), 147-148.

(173) Baysun, M. Cavit, «Murad IV», İA, VIII, 635.(174) Ali Emırî, Tezkire-i Şu’arâ-i Amiti, 20 vd.(175) Kufralı, K., ag. mak. 148.

Page 74: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

60 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

HÂCEGÂNİYYE, Nakşbend’den, Ubeydullah A h rar (895/1489)’a kadar, NAKŞBENDİYYE, A hrar’dan, İmam Rabbânî (1034/1625) ’ye kadar, AHRÂRİYYE, İmam Rabbânî’den, Şemsü’d-Din Habîbullah Cân-ı Câ­ri ân (1195/1730)’a kadar, MÜCEDDİDİYYE, Cân-ı Câ- nân’dan, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdı (1242/1826)’ye ka­dar, MÜCEDDİDİYYE-İ MAZHARİYYE, Mevlânâ Hâ- lid ’den günümüze kadar da, HÂLİDİYYE adıyla gelen Nakşbendiyye’nin, (176) bu kollan da, değişik meşâ­yih tarafından Osmanlı Ülkesinde temsil edilmiştir.

Nakşbend’den sonra, Batı’da Ubeydullah Alırâr, D oğu’da, Sa’dü ’d-Dîn-i Kaşgârî vâsıtası ile yayılan bu tarikatın, (177) A hrâr’dan itibaren OsmanlIlara gi­rişi ve gelişmesini yukarıda açıklamıştık. Nakşben- diyye silsilesi içerisinde «Müceddid-i elf-i sâni» ünvâ- nı ile bilinen İmam Rabbânî (1034/1625), aynı silsi­le içerisinde diğer simalardan daha çok dikkati çek­miştir. Sumatra, Semerkant, Anadolu ve henüz h er biri ayrı ayn tedkıke muhtaç bulunan Arap toprak- lanna kadar te’sirini m uhâfaza eden Serhendî, (178) bilhassa Hindistan’da İslâmî tefekkürün gelişmesin­deki te’sîri ile temâyüz etmiştir. O ’nun bu te’sîri: Studies in İslamic Culture in the İndian Environment (Oxford-1964) isimli eserin, 90-182. sahifeleri arasın­da, Aziz Ahm ed tarafından yazılmış olan, «The Naqsh- bandî reaction» başlıklı makâle ile, Fazlurrahman’m, Selected Letters o f Shaiklı Ahm ed Sirhindî (Karchi- 1968) ’ye yazdığı uzun mukaddimede incelenmiştir.

(176) el-Hânî, Abdülmecîd, cl-Hadâiku’I-Verdiyye, 8-9.(177) Brown, The Dervıshes, 440.(178) Rabbânî hakkında ilk kaynak, Muhammed H. Be-

dahşânî’nin Zübdetü’I-Mabâmât (Cownpore-1308/1890) isimli eseridir. En önemli eseri ise, Muhammed Murad el-Mekkî ta­rafından zeyli İle birlikte arapçaya, Müstakim-zâde tarafından da, Osmanlıcaya terceme edilen Mektûbât’ıdır.

Page 75: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDARÎ HAYAT VE TARİKATLAR 61

(179) M üceddidiyye’nin Hindistan’daki tekâmülü, şi­irleri ile Urdu dilinin gelişmesine de te’sir eden Mir­za M azhar Cân-ı Cânân (1195/1780)’m hizmetleri ile tamamlanmıştır. (180)

M üceddidiyye’nin Osmanlı Ülkesi’ne girişi ise; Mu- hammed Murad-ı Buhârî (1142/1729) ile vukû bul­muştur. Hicaz, Sûriye ve Anadolu'ya çeşitli seyâhat- lar yaptıktan sonra İstanbul’a yerleşen bu zat, İmam Rabbâni’nin oğlu ve halîfesi olan Muhammed M a’- sûm (1098/1686)’un halîfesi idi. (181) Haliç kıyısında yer alan Çarşamba muhitinde yaptırdığı, kendi adı ile anılan tekke, İstanbul’da M üceddidiyye’nin men- ba ’ı olmuştu. (182) Osmanlı Ülkesi’nde, M üceddidiy­ye ’nin en ehemmiyetli simalarından birisi de, eş-Şeyh A bdu ’l-ğanî en-Nâblûsî (1143/1730)’dir. Özellikle Sû- riye ’de, çok geniş nüfuzu ile temayüz etmiş olan bu zat, M iftâhu’l-m a’ıyye fi ’t-tarikatı’n-Nakş-bendiyye isimli eseri ile, tarikat esaslarını izah etmiştir. (183)

(179) Aigar, H. «Bibliographieal notes», 257.(180) Bu konuda Abdurrezzak Kureyşî tarafından, Mirza

Mazhar Jân-ı Jânân aur ülka Urdu kelâm (Bombay-1961) İsim­li, eseri geniş bilgi vermektedir. Kelimât-ı Tayyibât adlı ese­riyle tanıdığımız Cân-ı Cânân’m hayatı, Na’îmullah Bahraichi tarafından, Ma’lûmât-ı Mazhariyye isimli eserde ele alınmış­tır. (Cownpore-1275/1858) Algar, ag. mak. 257.

(181) Algar, ag. mak. 257; M.S. Tayşi-Kreiser, K.,Die İs­tanbuler Dervvıshes, 56.

(182) Silsiletü’z-Zeheb isimli Arapça bir risâlesi (Veliy- yüddîn Ef. 1807) ile, birisi Türkçe (Hacı Mahmûd Ef. 206) di­ğeri Arapça olan (Es’ad Ef. 1419) isimsiz iki risalesinin yanın­da, Mektûbât’ı bulunmaktadır. Hayatı için bkz. Mekkî Muh. Ef. Menâkıb-ı Hz. Şeyh Muhammed Murad (Murad Buhârî, 256); Vassaf, Sefine, II, 55-56.

(183) Hayatı içni bkz. Vassaf, age., II, 99-101; Algar, ag. mak. 257;

Page 76: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

62 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Bu arada, te’lîfleri ve bilhassa Mektûbât-ı Rabbânî’yi dilimize kazandırmakla, M üceddidiyye’nin yayılması­na hizm et edenlerden, Tokatlı Mehmed Emin Efendi (1158/1745)’nin halîfesi Müstakim-zâde Süleyman Sa’- dü ’d-Din (1202/1787) ile, aynı şeyhin diğer halifeleri­ni de zikretmek îcâb eder.

Ayrıca, M üceddidiyye’nin Melâmiyye-i Nuriyye şu ’besinin müessisi bulunan Muhammed Nûru’l-'Ara- b î (1305/1887) ile, O ’nun halîfelerinden ve Rifâîyye gibi m uhtelif tarikatlardan da mücâz olan Kemâled- din Harirî (1299/1881)’nin, Tibyânü’l-Vesâil’i başta olmak üzere diğer eserleri ile aynı neşvenin devamı ve neşrine hizmetlerini de gösterm ek gerekir. (184)

2 — N a k şb en d iyye 'n in O sm anlı Ü lk esi'n d e G elişm esin i H azırlayan S iyâsî Â m iller:

Osmanlı Hânedânı’na mensûb padişahların, me- şâyih ve m utasavvıflara karşı gösterdikleri, sıcak ve samimi alâkaya, geçen bahislerimizde bazı misâlle­riyle işaret etmiştik. Halk içindeki büyük nüfûzları ile dikkati çeken ve devlet ricâli üzerindeki mühim te’sîrleriyle temayüz eden meşâyihe, padişahların ço ­ğu, birçok valide sultan, pâdişâh kızlan, vezirler, pa­şalar, ağalar ve pek çok zengin bizzat intisâb ederek, tekkeler inşâ ettirmişler ve te ’sîs ve tahsis ettikleri vakıflarla, tarikatların neşv ü nemâ bulmasına zemin hazırlamışlardır. (185) 1550-1560 yıllan arasında sırf

(184) Emin Tokâdî için bkz. Bursalı, M. Tâhir, OM, I, 36. Müstakim-zâde için, Vassaf, Sefine, II, 47-48. Nûru’l-'Arabî için, Vicdânî, Tomar, 84-92. Harirî için, Bursalı, M. Tâhir, OM, 155-156.

(185) Barkan-Ayverdi, Tahrîr Defteri, 434-435, 436-437 vd. Mayer, G. Hans, «Osmanlı Devleti’nde Ulemâ-Meşâyih Münâ­sebetleri», KAM, IV(1980), 518.

Page 77: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRİ HAYAT VE TARİKATLAR 63

Anadolu Vilâyeti’nde, 342 cami, 1055 mescid, 110 m ed­resemi! yanında, 626 zaviye ve hankâh, bir kalender- hâne ve bir mevlevî-hâne’nin bulunduğu tesbit edil­mektedir. Masrafları evkâf gelirinden karşılanan bu müesseselerin varidatından, 121 müderris, 3756 hatip, müezzin ve imamınn yanında, 3229 şeyh, şeyh-zâde ve mütevellî’nin maaş aldıklarının nakledilmiş bulun­ması bu gayretlerin boyutlarını göstermesi bakım ın­dan dikkat çekici bir husûsdur. (186) Hanedandan ve devlet ricalinden pek çoğunun elıl-i tariki destek­leyen maddî yardımları yanında, birçokları da, b iz­zat intisâb ederek intişârına yardım cı olmuşlardır. (187)

II. Bâyezid ve Yavuz Sultan Selim zamanların­da, tarikat kisvesi altında faaliyet gösteren bâtm ı züm­relerin siyâsî bir ehemmiyet kazandığına şâhid olu­yoruz. Şöyle ki: Başlangıçta, tamamen dinî mâhiyet­te bir tarikat te ’sîs eden Erdebil Sûfîleri, daha Şeyh Safiyyü’d-Dîn Ebû’l-feth İshak (735/1334) ’m torunu Sultan Hoca Ali zamanında açıkça Şiîliğe temayül du­yarak, İran, Irak, Suriye ve A nadolu’daki bâtm î züm­reler ve özellikle Türkmen aşiretleri arasında taraf­tar toplamaya çalıştılar. H oca A li’nin torunu Cüneyd, Sâfevî tarikatını, dinî bir devlet hâline getirdi. (188) Eski millî an’aiıelerine mutâbakatı dolayısı ile, daha Selçuklular dönem inde Anadolu Türkmenleri arasın­da yayılma imkânı bulan bâtmî itikadı, zaman za­man, siyâsî tahriklerle merkezî devlet otoritesini sar-

(186) Barkan, Ö. Lutfi, «Osm. İmparatorluğu’nda İmâret Sitelerinin Kuruluş ve İşleyiş Tarzı..», İÜİF, İFM, XXIII (1962-1963), 242.

(187) Mayer, G. Hans, «Osm. Devleti’nde Ulemâ-Meşâyih Münâsebetleri», KAM, IV (1980), 55.

(188) "Kütükoğlu, B,, Osmanlı-İran Siyâsî Münâsebetleri, 1-2; Yılmaz, H. Kâmil, Azîz Mahmûd Hiidâyî, 184-196.

Page 78: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

san bir kudret olarak OsmanlIlar zamanında da, ehemmiyetini muhafaza etmiştir. (189)

Bilâhare Şah İsmail’in, siyâsî mülâhazalarla ta­rikatları ve bilhassa bâtınî zümreleri birer vâsıta ola­rak kullanıp, A nadolu’da OsmanlIlar aleyhine yürüt­tüğü propagandalar, devletin bekası için tehlike teş­kil etmeye başlamıştı. 1492 M .’de, meczûb bir dervi­şin suikastına m a’rûz kalan Sultan II. Bâyezîd, teh­likenin büyüklüğünü sezerek, Teke kızılbaşlanndan bir kısmını Rumeli’ye sürmüştü. (190) Safevîler’in te’- siri altında olan şiilerin arzettiği tehlikenin genişliği gitgide artmış, şehzadelerin saltanat mücâdelesi sı­rasında vukû bulan Şah Kulu isyânı ile bir felâket hâlini almıştı. Hattâ Şehzâde Ahm ed’in büyük oğlu Murad, isyancıların safında yer almıştı. (191) Safe- vî telkînâtının tarikatlar aracılığı ile, Anadolu’nun vahdeti ve dinî hayatı üzerindeki vahim te’sirlerini müşâhede eden Yavüz Sultan Selim, iktidara geçer geçmez, İran üzerine Çaldıran Savaşı’nı tertipleyerek, şiâ emellerine kat’ı bir darbe indirmişti. (192)

Bu gibi m enfî hareketlerin, tarikatlar veya tari­kat görünümündeki teşkilâtlar içinde cereyan etme­si, Osmanlı Ülkesi’nde tarikatların, en azından bir m urâkabe ya da devlet kontrolü altına alınmasını za- rûrî kılmıştı. Ehl-i sünnet akidesine aykın fikir ve davranışları yüzünden, muhtelif zamanlarda fikirleri

64 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(189) Yılmaz, H. Kâmil, Azîz Malımûd Hüdâyî, 188-195; Yınanç, M. Halil, «Cüneyd», İA, III, 342-345; Yazıcı, Tahsin, «Safeviler», İA, X, 53-59.

(190) Hammer, Tarih, IV, 64-65.(191) Geniş bilgi için bkz. Çağatay Uluçay, «Yavuz S. Se­

lim Nasıl Pâdişâh Oldu», TD, IX, 62-64.(192) Kütükoğlu, B., Osmanlı-İran Siyâsi Münâsebetleri,

3; Altundağ, §., «Selim I», İA, X, 426-427.

Page 79: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İDÂRİ HAYAT VE TARİKATLAR 65

cerhe, müntesipleri ise sıkı bir ta ’kîbâta uğrayan hu- rûfiler, ışklar, ve bu muhite bağlanan kalenderi, hay­d an ve abdallar gibi derviş gurupları, varlıklarını, diğer tarikatlar arasına karışarak ve onların kılık- kıyâfetine bürünerek devam ettirmeğe çalıştılar. Bu sebeple, düşünce ve davranışları ile onlan da ifsâd etmekten geri durmadılar. (193)

Sultan Süleyman zamanında, Hacı Bektaş neslin­den geldiğini iddia eden bir kalenderî’nin, etrafına topladığı dervişlerle kıyâm etmesi, devletin başına bir gaile açmış ve isyan İbrahim Paşa tarafından bastı- nlabilmişti. (194)

Bütün bu hâdiseler, ehl-i sünnet akidesine bağlı meşâyih ve tarikatların önemini büsbütün artırmıştı. Halvetiliğin ikinci piri ve ehl-i sünnet akaidine ehem­miyet vermedeki hassasiyeti ile tanınan Seyyid Yah- ya-yı Şirvâni (862/1457)’nin te’siri ile Şirvan’a şiî aka­idi nüfûz edememişti. Şah İsmail ve taraftarlarının tasallut ve teaddîlerinden bezmiş olan Şirvan Sün­ni’lerinin, kendilerinin bu tehlikeden kurtarılması için Saltanat-ı Seniyye’ye müracaatları, 1578 İran sa­vaşının tertibine sebep olmuştu. (195)

Safevi Hânedâm ’nın şiiliğe dayalı siyâsî anlayış ve propagandaları, II. Bâyezid ve Yavuz dönemlerin­de olduğu gibi, Kânûni devrinde de zaman zaman

(193) 1444 M.de, hurûfî bir şeyh dinsizlikle itham edile­rek idam edildiği gibi, Kanûnî Devrinde, Kemal Paşa-zâdc ve Ebussu’ûd Efendilerin fetvaları ile, Hamza Ball, İsmail Ma’- şûkî idam edilmişlerdi. Baba Zunnûn, Velî Halife ve Kalen- deroğlu isyanları hep bu tahrîb ve tahriklerin zuhûru olarak mütalâa edilebilir. Mayer, G. Hans, «Osmanlı Devleti’nde Ule- mâ-Meşâyih Münâsebeti», KAM, IV, 55.

(194) Solak^-zâde, Târih, 464.(195) Kütükoğlu, B., Osmanlı-îr an Siyâsî Münâsebetleri,

27-28.

Page 80: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

devam etti. M uhtelif zamanlarda İran ile yaptığı m ü­teaddit m uhârebeler neticesinde, şiîliğe karşı uyanık olan Kânûnî de, seleflerinin yaptığı gibi, şiî akâidi ile m ücâdele için, tarikat erbabını bu yola tevcih et­meye ayrı bir önem vermiştir. «Şer’î esaslara aykırı, tarikat anlayışını sapıklık» (196) telâkki eden ve bu­lundukları, her yerde, şiî akidesine karşı olan ve S ü n ­nîliği ile temâyüz eden nakşbendiler ile, diğer sünnî tarikat sâliklerini himâye ederek A nadolu ’nun vah­detini te’mine gayret sarfetmiştir. (197)

Diğer taraftan, Osmanlı ulemâsı ile, hususen hâ- nedâna mensûb padişahların, ilim, tefekkür ve özel­likle vahdet-i vücûd m es’elesine olan m eraklan M ol­la İlâhi ve halifeleri ile Alâaddin et-Tûsi (887/1482)’- nin bu konuda muhitin merakını izâle eden izahla­rının, nakşilere karşı b ir sevgi ve rağbetin doğm ası­na zemin hazırladığı ve bunun gittikçe geliştiği ka­naatine varılabilir. Bâtınî ve şiî faaliyetelre karşı, nakş-bendiyye meşâyihinden istifâde etmek isteyen Kânûnî Sultan Süleyman, kalenderîleri tenkilden son­ra, Şeydi Gâzî Zâviyesi’ne, tıakşî şeyhlerinden Şeyh Enverî (973/1565)’yi ta ’yîn etmekle de, bu fikrini or­taya koymuştur. (198)

Uzun müddet melâmılik ve bektâşîlik ile prensip­leri bakım ından farklılıklar gösteren Nakş-bendıliğin,

66 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(196) İmam Rabbani, Mektûbât, I, 50. XXXIV. Mektup.(197) Nişancı Mehmed Paşa, Târih, 330-338; Kumalı, K.

«Molla İlâhî ve Kendisinden Sonraki Nakşbendiyye Muhiti», İÜEF, TDED, III, (1949), 145. ' , ,

(198) Atâî, Zeyl-i Şakâik, I, 86; Kufralı, K., «Molla İlâhî ve Kendisinden Sonraki Nakşbendiyye Muhiti», İÜEF, TDİED, III (1949), 145.

Page 81: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İd ARÎ HAYAT VE TARİKATLAR 67

daha sonraki yıllarda melâmîlik ile ihtilâtma şâhid oluyoruz. (199)

Fâtih devrinde halvetîliğin, gerek halk, gerekse devlet adâm lan arasında yaygın olduğunu, bizzat Pâ- dişah’m, Akşemseddin’e intisâb etmeyi iştiyakla ar- zû ettiğini görmüştük. (200) II. Bâyezid ise, halveti tarîkatine mensûb olup, zam an zaman onların zikir m eclislerine devam etmekte idi. (201) III. Sultan Mu­rad ise, halveti şeyhi Şücâ’, nakşi Şa’ban Efendi ve uşşâkiyye tarikatının şeyhi Hüssâmü’d-Dîn-i Uşşâki’- nin İstanbul’a gelip yerleşmesi için hiç bir fedâkâr­lıktan çekinmemiştir. (202) A v düşkünlüğü sebebiyle «Avcı Mehmed» diye yâd edilen Padişah IV. Mehmed ise zaman zaman meşâyih ve ulemânın tenkidinden kendini kurtaramamıştır. (203) I. Ahm ed ve bilhassa

(199) Nakşbendiyye esaslarından olan ve «Her zaman halk İçinde, fakat yalnız H a k k ile berâber olmak» demek olan halvet der-encümen’in zemin hazırladığı bu lh- tilât, sonraları Muhammed Nûrü’l-'Arabî’nln şahsında bir kol olarak teşekkül etmiştir, bkz. Vicdânî, S., Tomar, 84-85.

(200) Gölpınarlı, Abdülbâkî, Mevlânâ’dan Sonra Mevle­vîlik, 320-321. Yurd, A. İhsan, Akşemseddın, 67-68.

(201) Mayer, G. Hans, «Osmanlı Devleti’nde Ulemâ-Me- şâyih münâsebetleri», KAM, IV (1980), 55.

(202) Kütükoğİu, B., «Murad III», İA, VIII, 624.(203) IV. Mehmed, alışkanlığı veçhile, devlet İşlerini yüz­

üstü bırakarak, ava gece gider, gece gelirdi. Bu davranışı, halk arasında dedikodulara sebep olmuştu. Bir def’asında Pâdişâh, Davutpaşa’da avda iken, Zilka’de ayının ikinci cum’a günü. Hacı Evhad Tekkesi Şeyhi Hüseyin Efendi’yi, va’z için, Dâ- vûd Paşa Câmil’ne da’vet etti. Bunun üzerine mezkûr şeyh: «Va’z isteyen, İstanbul’a gelip, diğer İnsanlar gibi, câmlnıiz- de ve meclisimizde hazır bulunurlar. Biz O’nun huzûruna var­maya me’mûr değiliz. Buraya gelsinler. Benim kendilerine söy­leyeceğim; Avdan fâriğ ol, gelip tahtında otur. İbâdet vc tâ- atla mcşgûl ol. Vilâyet harab oldu. ‘IbâduIIah’ı gör, gözet. De­rim. Nasihat kabûl etmeyen, kişinin, ayağına varmak câiz de-

Page 82: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

II. Selim devrinde ise: mevlevılik hâkim bir tarikat hâline gelmiştir. Saray muhiti ve ulemâ beynindeki nüfuzu ile dikkatleri çekmiştir. III. Ahm ed ve III. Selim devrinde oldukça şuurlaşan ıslâhat teşebbüsle­ri, ilk fırsatta ordu bünyesinde yapılması düşünülen yenilikleri hedef aldığı için, yeniçeri ocağının dayan­dığı bektâşîliğe karşılık, mevlevîlik desteklenmiş, bu­nun yanında, mutaassıp muhitler ile ulemâ nezdinde pek yaygın olan nakşbendîlik ihmâl edilmemiş, aksi­ne himaye görmüştür. Bu durum bilâhare, nakşben- diyye ve m evleviyye ihtilâtım meydana getirmiştir. Çarşamba’daki dergâhında bir Mesnevi-hâne yaptı­ran Murad Molla (1132/1719) ile Eyyüb Nişanca’sında Mesnevi okutan nakşî şeyhi Murad Buhârî (1264/ 1847), (204) Eyyûb’lü Mesnevi-hân Hoca Hüssâmü’d- Din Efendi (1280/1863), O ’nun şeyhi Hâce Sâlim, M u­rad M olla Dergâhı şeyhi Feyzullah Efendi (1245/1829) ile, Şeyh Mustafa Vahyi (1233/1817) (205) gibi nak­şı mesnevi-hân’lar bu ihtilâtta önemli âmil olmuşlar­dır. (206) Bu ihtilâtı, evvelce de işâret edildiği gibi, Molla İlâhî’nin halifelerinden ve Mevlânâ soyundan Âbid Çelebi’nin, kendi şahsında gerçekleştirdiği ve halîfelerinin bunu hızlandırdığı açıkça ileri sürülebi­lir.

Bektâşîlik ise, başından beri Yeniçeri Ocağı ile

68 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

ğildlr. Hak kelâm, Pâdişah’m bir kulağından girer, öbüründen çıkar.» dedikten sonra, da’vetçiye, bunları aynen huzûra intikâl ettirmesine yemîn ettirir. Bunun üzerine Pâdişâh Himmet-zâ- de Abdullah Efendi’yi, çağırtır. O da, Hüseyin Efendi’den da­ha pervasız bir edâ içinde, ağzına geleni aynı minvâl üzere söyledi. Geniş bilgi için bkz. Silâh-dar Târihi, II, 245-246’dan naklen, Aynî, M. Ali, Türk Azizleri, 38-39.

(204) Vassâf, H„ Sefine, II, 133-134.(205) Vassâf, H„ Sefine, II, 109-110.(206) Vassâf, H„ Sefine, II, 112.

Page 83: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

iç içe yaşamış ve ordu içindeki m a’nevî nüfuzu ile önem kazanmıştır. Bu yüzden, bu tarikat, tarikatlardan istifâde ile Osmanlı bünyesine sızmak isteyen bâtıni zümrelerin boy hedefi hâline getirilmiştir. Sapık fi­kirlerine mesned arayan, daha ziyâde siyâsi maksad- lı teşebbüslerin m enfî çabası ile yıpratılmıştır. Bu ve benzeri te'sirler sebebiyle gün geçtikçe ser-keşleşen ve ele avuca sığmaz hâle gelen yeniçerilik ile birlik­te, bektâşi tekkeleri de, II/ Mahm ûd devrinde ilga ve lağvedilmiştir. (1241/1826). Hacı Bektaş-ı Veli (738/ 1337)’yi, silsile itibariyle Ahm ed Yesevî ile ilgili gös­teren kaynaklar gözönünde bulundurularak, bektâşi- liğin, şiî ve batini sızmalarla tefessüh etmiş bir «ta- rik-ı hâcegân» olduğu, nakşilerin ise, sünnî akide­lere bağlılıktaki hassasiyeti, nazar-ı dikkate alınarak,II. Mahmûd devrinde, bektâşi tekkeleri nakşı meşâ- yihin meşîhatine tevdi edilmiştir. (207)

Ehl-i sünnet esaslarına riayeti ve şer’i esaslara müstenid b ir tarikat anlayışını benimsemeleri dola- yısı ile, ulemâ beyninde ve ilim çevrelerinde revaç bulan Nakşbendiyye kemâl devrini XIX. asrın ikin­ci yansında Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (1242/1826) ta­rafından teceddüd edildiği bu devrede yaşamıştır. Müntesip ve halîfeleri, daha ziyâde medrese menşe’li olan Hâlidiyye’nin zuhûru, tarikat erbabı ile ulemâ arasındaki ihtilâf ve m ünâkaşalan nisbeten ortadan kaldırmış ve Hâlidiyye, son Osmanlı Pâdişahlan dö­neminde, devlet eli ile desteklenen bir tarikat olmuş­tur. (208)

İDÂRÎ HAYAT VE TARİKATLAR 69

(207) Ülken, H. Ziya, İslâm Düşüncesi, 198-199.(208) Ülken, H. Ziya, İslâm Düşüncesi, 200-202.

Page 84: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

C — İLMÎ HAYAT VE TARİKATLAR

Medeniyetin temeli sayılan ilim, ve eğitim, m il­letlerin târihleri bakım ından çok önemlidir. Benzer­lerine nazaran, uzunca b jr hükürriiranlık jhayâtı ya­şamış olan Osmanlı Devleti, bu üstünlüğünü, (Mül- kiyye, ilmiyye, kalemiyye, seyfiyye) adı ile sağlam temeller üzerine binâ ettiği ve kemâl mertebesine ulaştırdığı, içtimâi müesseselerine borçludur. (209) Tâ­rihi ilk insan kadar eski olan ilmin Osmanlı Devle- ti’nde inkişâfı ve tekkelerle p^an münâsebeti konu­muzu ilgilendirmektedir. M evzûya mücerred eğitim açısından değil, tekkelerin b ü sahada üstlendiği ve giderdiği ihtiyâç nisbetinde yaklaşmaya çalışacağız.

Devletin teşekkül etmekte olduğu ilk devirlerde, hânedâh m ensûblan, sâdece, siyâsî ve askerî kuvve­tin kâfî gelmeyeceğini, m a’nevî nifak ve dînî suikast­lara karşı, ilim, fik ir ve mefkûre ile m ücehhez olm a­nın ehemmiyetini idrâk etmiştir. Fetihlerin kalıcılığı ve fethedilen bölgelerin devlete mâledilmesi için, im ­kân ve ihtiyâç nisbetinde, medrese, tekke ve zâviye- ler inşâ ederek, cemiyet hayatının düzenli olmasına itinâ göstermişlerdir. (210)

Bu yüzden OsmanlIlar, devletin sür’atle genişle­yen topraklarında Selçuklular ve diğer İslâm m em­leketlerindeki emsâllerine uygun, medreseler te’sîs et-

(209) Mustafa Nûri Paşa, Netâyicü'l-Vukû’ât, II, 104.(210) Turan/ Osman, TCHM Târihi, I, 175.

Page 85: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İLMİ HAYAT VE TARİKATLAR. 71

meye başladılar. £)evletin devamlılığı an ’anesine sı- kısıkıya bağlı olan OsmanlIlar için, Anadolu Selçuk­luları, ayn bir ehemmiyeti hâizdir. XIII. âsır Anado­lu Selçuklu medreselerinde, öğrencilere ders okutan müderrislerin çoğu, birer tarikat şeyhi durumunda idiler. İçlerinden bazdan «velî» derecesinde olup, ilim ve fazilet ile temâyüz etmiş birisi hepsinin reisi sı­fatı ile «Şeyhü’l-islâm» ünvânını taşımakta idi. (211)

Fikirleri, günümüzde de geçerliliğini koruyan ve insanlığa yol gösteren, Kirmânî, Konevi, Arabi, Rûmî ve Irâkî bu muhitin güçlü mümessilleriydiler. (212)

İlk Osmanlı Medresesi, Orhan Gâzî zamanında, İznik’de kurulmuştur. (133 M.) İznik’in fethini mü- teâkib, kiliselerin mescide ve birisinin 4© medreseye tahvilini emreden Orhan Bey, medresenin müderris­liğine de, Şeyh Dâvûd b. Mahmûd er-Rûmiyyü’l-Kay- serî (756/1350)’yi ta ’yin etmişti. (213) Bilâhare Or­han Gâzî, 736/1356-37’de, İznik’de Orhâniye Medre- sesi’ni inşâ etmiş, Kayseri de, vefâtm a kadar bu med­resenin müderrisliğini deruhte etmişti. Zâhir ve bâ­tın ilimlerine vukûfu ile temâyüz eden bu zat, Şeyh-i Ekber ve vahdet-i vücûd fikirlerine bağlı bir muta­savvıftı. (214) Bilâhare halefleri, Tâcü’d-Dîn el-Kürdl (761/1359), Alâaddîn Esved (800/1397-98) ve Yâr Ali Şîrâzl (814/1411) de aynı akideyi, İznik Orhâniye’sin-

(211) Akdağ, Mustafa, TİİT, I, 19-22.(212) Köprülü, M. Fuad, İlk Mutasavvıflar, 201-203.(213) Âşık Paşa-zâde, Târih, 42; Baysun, M. Câvit, «Mes-

cid*, İA, VIII, 71-72.(214) Şeyhü’l-Ekber İbnü’l - ‘Arabî'nin, Fusûsu’l-Hıkem’l-

ne yazdığı, Matla’u huşûsu’l-kilem fî şerhri Fusûsu’l-hıkem ve Mşr^trbu’trTevhid İsimli eserleri ile tanıdığımız Kayşerl ve eserleri İçin bkz. Taşköprî-zâde, Şakâik, 8; Akbulut, A. Turan, «Dâçûd-ı Kayseri», İ3|I, III (1980), 61-65; Bursalı, M. Tahir, OM, I, 67-68; Mehmed Süreyyâ, Siclll-i Osmânl, II, 333.

Page 86: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

72 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

de tedris eden âlimler olmuşlardır. (215) Tasavvufî eserleri ve fikirleri ile tanıdığımız bu zevatın, mez­kur medresede meydana getirdiği muhit, OsmanlIlar­da, medrese-tekke birliğini gerçekleştirmiş, OsmanlI­larda, hem medrese kolunun, hem de tarikatların in­kişâfında birinci derecede âmil olan, Mehmed b. Ham- za el-Fenârî (834/1430-31) ’yi yetiştirmiştir. (216) Bu medresede hangi derslerin okutulduğu meçhûlümüz ise de, mezkûr müderrislerin, şahsiyyeti, eserleri ve yetiştirdikleri öğrencileri nazar-ı dikkate alarak, ilk Osmanlı medreselerinde, tasavvufî b ir çevrenin ted­risi bir şekilde kurulmuş bulunduğunu çok rahat söy­leyebiliriz.

Nitekim Osmanlı medreselerine emsâl teşkil eden Selçuklu ve beylik devri medreselerinde, birçok ta­rikat ileri gelenlerinin müderrislik yaptığı, ilmi ve fikri şahsiyetleriyle, kendilerini çevrelerine kabûl et­tirmiş olan M evlânâ Celâlüddîn-i Rûmi ile Sadreddîn-i Konevı’nin Konya’da «şeyhülislâm dık ünvânına sahip oldukları bilinmektedir. (217) Anadolu’da seyâhatla-

(215) Akbulut, A. Turan, ag. mak., 78-81.(216) Ekberiyye’yi, Alâaddîn Esved, Bistâmiyye’yi, Hamı-

dü’d-Dîn Aksarâyî, Zeyniyye’yi Abdullatîf Makdisî, Ebheriy- ye’nin şu’besi Evhadiyye’yi, babası Mevlâna Hamza’dan almış olan bu zat, aynı zamanda, Rifâiyye tarikatının Fenâriyye ko­lunun müessisidir. BursalI M. Tâhir tarafından, Hamidü’d-Dîn-i Aksarâyi’nin halîfesi olarak gösterilen (OM, I, 390) Molla Fe- nârı, Osmanlı-Türk İslâm Devleti’nin ilk şeyhüllslâpu olarak kabûl edilmektedir. Şöhreti, sâdece zâhirî ilimlere münhasır kalmamış, böylece ma’nevî bir zenginliğe de sâhip olmuştur. Bu hâli ve şahsiyyeti ile Fenârî, Osmanlı Devleti’nin ilk dö­nemlerinde, medrese-tekke kaynaşmasının da bâriz misâlidir. İlmiye Salnamesi (1334), 322-323; Harîrî-zâde, Tibyân, I, 173/a- 173/b; Ken’an Rifâî, Dârü’l-hılâfeti’l-'aliyye, Matba’a-i Amire, 1340, 183; Yurd, A. İhsan, Akşemseddîn, 95-96, dn. 267.

(217) Akdağ, Mustafa, TÜT, II, 60.

Page 87: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İLMÎ HAYAT VE TARİKATLAR 73

n sırasında, şeyhlik postunda oturarak, kalabalık mü- rîdleri ve arapçaya vukûfiyetleri ile dikkati çeken, kadı ve müderrislere rastladığını beyân eden İbn Ba- tûta (770/1369)’nın bu intibâlan tesbitimizi te’yid eder mâhiyettedir. (218) Ayrıca, Anadolu’yu en ücrâ kö­şelerine kadar kuşattığını bildiğimiz ahî zâviyelerin- de, müntesiblerine, meslekî eğitim ve form asyon ka­zandırma yanında, kendilerine «muallim ahî» veya «emîr» denilen yetişkin ahiler tarafından, Türkçe fü- tüvvet-nâme, Kur’an tilâveti, târih, terâcim-i ahvâl, tasavvuf, arapça, farsça ve ilmihal bilgilerinin öğre­tildiği, edebiyat okutulduğu da nakledilmektedir. (219) Yine ahî sohbetlerinde•. «Kur’an, hadîs, menâkıb, m u’- âmelât-ı hukemâ, evsâf-ı müzekkâ, sergüzeşt-i şühe­dâ, nisbet-i ahıbbâ, letâif-i zürefâ, esrâr-ı fukârâ, sü- lûk-i evliya ve belâğât-ı şu’arâ»da okutulmakta idi.(220)

Bütün bu bilgiler gösteriyor ki: devlet teşkilâtının medeni ve kültürel müesseseleriyle resmen teşekkü­lünden önce, tekke ve zâviyeler, halkın eğitimi ve ye­tiştirilmesinde ehemmiyetli vazifeler icrâ etmiştir.

Daha sonra, ilmi hayatı disiplin ve intizam altı­na alma zaruretine binâen, vakıf müesseseleri hâlin­de teşkilâtlanan medreselerin, birbiri ardından kurul­duğuna şâhid oluyoruz. XIV. asırda Osmanlı Devle- ti’nin en önemli ilim merkezi İznik idi. Bilâhare bu vasıf, Orhan Gâzî, Murad Hüdâvendigâr, Yıldırım Hân, Çelebi Mehmed ve II. M urad’m yaptırdığı medre-

(218) İbn Batûta, 99, 322-323.(219) Kansu, Nâfi, «Kütlür Târihimiz Bakımından Tari­

katlar», ÜM, VI (1942), 99; Baltacı, Câhid, Osmanlı Medrese­leri, 18.

(220) Çağatay, Neşet, Ahilik, 96. Çobanoğlu Halil Fütüv- vet-nâmesi, vr. 56/b’den naklen.

Page 88: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

selerle Bursa’ya intikal etmiştir. A yn ca Bursa'dan başka, II. M urad’ın yaptırdığı medrese ve dârü’l-ha- dîs ile Edirne’de daha da inkişâf ettiğine inanıyoruz.(221) Fâtih ve Kânüni devirlerinde, te’sis edilen «sahn-ı semân» medreseleri ile, «ilim belde»si özelliği, İstan­bul’a kaymış ve günümüze kadar devam eden bir hüviyete sâhip olmuştur. Osmanlı Devleti’nin ilk de­virlerinde, tekke-medrese münâsebetlerinde, iş, fikir ve zikir beraberliği yanında, mekân birliğinin de mev­cudiyetine biraz önçe işaret etmiştik. Sonraları, dev­letin gelişen ve genişleyen sınırlarına paralel olarak, ilini hayatının da müstakilen ve genişleyerek teşek­kül ettiğini müşâhede etmekteyiz. Böylece medrese ve tekkelerin, içtimâi hayatın kendilerine has kesim­lerinde, eğitim ve öğretim hizmetlerini ifâ etmeye başladığını görürüz.

Osmanlılarda eğitim, ilk, orta ve yüksek tahsili içine alan medreselerde ve çeşitli tarikatların açtığı, han-kâh ve zaviyelerde yapılırdı. Birinciler, genellikle zahirî ilimleri, İkinciler ise, batini ilimleri müdâvim- lerine öğretirlerdi. Bu müesseseler, bir yandan, padi­şahlar ve saray ileri gelenleri, diğer yandan da zen­ginlerin, tahsis ettiği vakıflarla beslenir ve hayâtiye- tini devam ettirirlerdi. (222) Bazan, han-kâh ve ri- batlarda, yemek ve yiyecek gibi zarûri ihtiyâçlarını karşıladıktan sonra, medresedeki derslerine devam eden, talebe ve ilim adamları, ayrıca, vakfiye şart­larına gore, zâviyelerin zengin kütüphanelerinden de

74 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(221) İznik’de ilk kurulan Orhâniye Medresesi yanında, ikinci olarak kurulan medrese, Lala Şâhln Paşa Medresesi’dlr. Taşköprî-zâde, Şakâik, 9; Adıvar, Adnan, Osm. Türklerinde İlim, 12-13; Baysun, M. Câvit, «Mescid», İA, VIII, 72.

(222) Yıldız, Sâkıb, İsmaK Hakkı Bursevî, 9. (Basılmamış doktora tezi)

Page 89: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İLMÎ HAYAT VE TARİKATLAR 75

faydalanabilirlerdi. (223) Medreselerde dersler, aşa­ğıdaki şart ve sıraya göre yapılmakta idi.. «Talebeler önce ulemâdan bir zatın, rahle-i tedrisine dâhil olur­lar ve hâriç diye bilinen ulûm ve fünûnu ondan Öğ­renirlerdi. Mukaddimât-ı ulûmu tahsil eden bir tale­be, mualliminin delâletiyle, müderrisinden diğer bir zatın ta'lîmine sokularak, dâhil diye bilinen dersleri ta ’kîb ederdi. Bu iki kısmı bitiren talebe ise, sahn derslerine devam etmeye hak kazanmış olurdu.» (224)

. Tarikat ileri gelenleri tarafından, han-kâh ve za­viyelerde gerçekleştirilen eğitim ve öğretimde ise: medresede okutulan dersleri ta’kib ile, hemen hemen aynı eserlerden istifâde ederler ve fakat ayrı formas­yonda talebe yetiştirirlerdi. Han-kâhta, idâreyi elin­de bulunduran ve aynı zamanda tedris ile meşgûl olan bir şeyh ile, ona bağlı bir öğretim kadrosu iş­başında bulunurdu. Buralarda mebâdi-i ulûmu öğre­nen bir talebe, aynı şehirde veya bir başka şehirde, aynı tarikatın bir üst derecedeki han-kâhma devam ederek ,ikmâl-i nüsah eder ve kültürünü artırırdı. Medrese talebelerinden farklı olarak, han-kâhm bağlı bulunduğu tarikatın; adâbma göre, öğrenciye muay­yen zikir ve virdler telkin edilir ve toplu zikir mec­lislerine devam ederlerdi. Han-kâhlardaki eğitimin ga­yesi daha ziyâde, halkı irşâd vazifesini üzerine alan vaizlerle, tarikata bağlı derviş ve halîfelerin yetişti­rilmesini te’mîn etmekti. Medrese ile aralarındaki eğitim ve öğretim farkı şu şekilde gösterilebilir.

a. Medresede yetişenler, umûmiyetle, zâhire ve

(223) Köker, H. Sıtkı, «Vakıflar Târihinde Tosya», VD, V, 2^2-2C3.

(224) llıııiyc Sâlnâmesi, (1334), 644.

Page 90: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

nasslann zahiri mânâlarına bağlı kalan bir anlayışı benimsediklerinden: Ulemâ-yı zahir,

b. Han-kâh ve tekkelerde yetişenlerse, zühd ve keşf yolunu tercih ederek, kalbı ve derûni mânâla­ra yöneldiklerinden, Uleniâ-yı bâtın adını almışlar­dır. (225) Tekke ve zâviyelerde, tarikat âdâb ve er­kânının yanında, hâdiselere ve çevreye ibretli bir na­zarla bakabilmek, Kur’an âyetleri ve hadîs-i şerifle­ri derin bir anlayışla kavrayabilmek telkin edilirdi. M aarif târihimizde, bu anlayışa uygun olarak, tek­ke ve dergâhlarda hadîs okutulduğu, (226) ve hatta tefsirlerin yazıldığı (227) bilinmektedir. Sonraları, medreselerin, devletin idâri kadrolarına eleman ye­tiştiren resmi bir hüviyet kazanması yanında, (228) tekkeler, kendi esaslarına bağlı kalmışlar, halka ve ulem âya ilim ve irfan öğretmeye devam edegelmişler- dir. Başlangıçta her iki müessese mensûblannın ara­larında -ufak fikrî tartışmalar istisna edilirse- pek ay­rılık olmamış, aksine pekçok ilmiye mensûbu, tari­katlara intisâb ederek, fikir ve rûh bütünlüğüne de­lil teşkil etmiştir. Yıllarını, müderrisliğe vermiş bir­çok ilim adamı, sonraları tasavvuf yolunu seçerek, irşâd hizmetine tekkelerde devam etmiştir. (229) Ön­celeri sâdece zâhirî ilimlerle iştigâl eden bazı müder­risler, intisablanndan sonra da, medreselerinde ders vermeye devam etmişlerdir. Bazıları da, şeriat ve ta-

(225) Yıldız, Sâkıb, İsmail Hakkı Bursevî, 9-10. (Basıl­mamış doktora tezi)

(226) Okiç, Tayyib, Bazı Hadîs Mes’eleleri Üzerine Ted- kîkler, 111; Baltacı, Câhid, Osmanlı Medreseleri, 18.

(227) Cerrahoğlu, İsmail, Kur’an Tefsirinin Doğuşu ve Buna Hız Veren Âmiller, 126; Baltacı, Câhid, age., 18.

(228) Akdağ, Mustafa, TİİT, II, 61.(229) İlmiye Sâl-nâmesi, (1334), 342-343; Mecdî, 77, 120,

158, 171-173; Baltacı, Câhid, Osmanlı Medreseleri, 585.

76 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 91: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İLMÎ HAYAT VE TARİKATLAR 77

rîkat anlayışlarım birleştirmeye çalışmışlardır. (230)XVII. asırdan itibaren başlayan medreşe-tekke

tartışmaları kırıcı bir hâle gelinceye kadar, bu müş­terek tutum, aşağı yukarı aynen devam etmiş, devlet ileri gelenleri, şeyhlerle olan yakınlıklarını ulem â ile de sürdürmüş, birinin elini öpm eyi saygı ve hürmet telâkki ederken, diğerinin atının ayağından sıçrayan çamuru, süs olarak kabûl etmiş ve çam urlu kaftanın son elbisesi olarak saklanmasını isteyebilmiştir. (231)

Osmanlı Devleti’nde, ilmiye sınıfının reisi ve şer’î mahkemelerin nâzın vasfı ile ortaya çıkan, «şeyhül­islâmlık» müessesesi de, mevzûmuz açısından önem li­dir. Ösm anlılann altı asn aşan saltanat dönem lerin­de, bu ünvânın ne zaman kullanılmaya başlandığı kesin olarak tesbit edilemediği gibi, (232) bu ünvân- la anılan ilk zâtın kimliği de tam olarak vuzûha ka­vuşturulmuş değildir. (233)

M. X. asnn (H. IV.) ikinci yarısında, İslâm keli­mesi pekçok kelimeye izâfe edilerek kullanılmışsa da, bu ta’bîrler arasında «şeyhülislâm» terkibinin uzun ömürlü olması ve devamlılığını m uhafaza etmesi ol­dukça manidardır. Zira, bu ünvân, evvelce, m ünha­sıran ulemâ ve sûfîlere has olarak kullanılmakta idi.

(230) Mecdî, 125, 130, 131, 171, 176; Baltacı, Câhid, Os­manlI Medreseleri, 79-80, 97-98.

(231) Osman Gâzî-Edebâlî, Fâtih-Akşemseddîn münâse­betlerinin yakınlığı yanında, Yavuz da, İbn Kemal Paşa (940/ 1533)’nın, atının ayağından sıçrayan çamurun, kaftanını kir­letmesi üzerine, bu davranışı göstermişti. İlmiye Sâl-nâmesi (1334), 346; Turan, Osman, TCHM Tarihi, II, 20.

(232) Gökbilgin, Osm. Müesseseleri Teşkilâtı, 107; Kay- du, Ekrem, «Şeyhülislâmlık Müessesesinin Ortaya Çıkışı», AÜ, İİFD (1977), 203-204; Kazıcı-Şeker, Medeniyet Târihi, 140

(233) Kaydu, Ekrem, ag. mak., 203.

Page 92: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

(234) idaresini dini esaslara göre kuran ve koruyan b ir devlet için çok ehemmiyetli b ir m evkî olan şey­hülislâmlık Zenbilli A li Cemâli Efendi (932/1525), îbn Kemal Paşa (940/1533) ve Ebussuüd Efendi (982/ 1574)) gibi dirâyetli zevâtm yetişmesi ile, mevkî ve nüfûz itibarıyla, b ir yönden sadrazam ’a, dünyâ ve âhiret ilimlerine sâhip olmaları dolayısıyla da Pâdi­şâhlara bile fâik bir seviyede tutulur olmuştur. (235) Padişahların azl ve hâl’inin, şeyhülislâm fetvası ile kuvveden f i ’le çıkması bu hususun bir delili olarak düşünülebilir.

Böylesine ehemmiyet arzeden b ir müessesenin çı­kışında rol oynayan faktörler arasında, II. M urad’m,, meşâyih ve ulem âya saygıyı şiâr edinen şahsiyeti ve Osmanlı Devleti bünyesindeki taşavvufi akımların te’siri ile, şahsında dîni temsil edecek merkezî bir oto­ritenin bulunması zaruretinden ileri geldiği beyan edilmektedir. (236) Taşavvufi düşünceden son dere­ce etkilenen ve Hacı Bayram-ı Velî (833/1429) ’nin mü­ridi olduğu bilinen II. M urad’ın, tahtını, genç yaşta oğlu II. M ehm ed’e terkederek inzivaya çekildiğini, va- siyyetinde, şâir sultanlar için yapılması âdet olan tür­benin, kendisi için yapılmamasını, cesedinin toprağa gömülmesini ve yağm ur sularının, mezarına girebil­mesi için, üzerinin örtülmemesini, (237) isteyecek ka-

(234) Ali Emîrî, «Meşîhat-ı İslâmiyye Tarihçesi», İlmiye Sâl-nâmesi, 305; Kramers, «Şeyhülislâm», İA, XI, 485; Kazıcı- Şeker, age. 140.

(235) Kazıcı-Şeker, Medeniyet Târihi, 142; Kazıcı, «Os­manlIlarda Şeyhülislâmlık Müessesesi», İM, II (1981), 45.

(236) Kaydu, Ekrem, «Şeyhülislâmlık Müessesesinin Or­taya Çıkışı», AÜ, İİFD, II (1977), 206-207; Kazıcı-Şeker, Me­deniyet Târihi, 142, Kramers, «Şeyhülislâmlık», İA, XI, 486-487; Kazıcı, ag. mak. 44-45.

(237) Öztuna, Yılmaz, BTT, II, 429.

78 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 93: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İLMÎ HAYAT VE TARİKATLAR 79

dar, dervişâne bir karaktere sâhip olduğunu biliyo­ruz. Aynı zâtın devrinde yaşayan ve umûmiyetle ilk şeyhülislâm kabûl edilen, şe r ! ve sûfî kişiliği şahsın­da birleştirebilmiş Molla Fenârî (834/1430-31) ’nin bu makama getirilmiş olması da aynca dikkat çekici­dir. (238)

Dinin ve ilmin temsilcisi ve İlmiyenin reisi ola­rak te’sls edilen bu müessesenin ortaya çıkışını sağ­layan âmiller, devrin dinî ve içtimâi şartlan, Molla Fenâri’nin bu makam a ta ’yini ve diğer sebepler göz- önüne alınırsa, o zaman henüz medrese-tekke ayırı­mının ortaya çıkmadığı, hattâ bu ayrılığın zuhûruna mâni olmak için, iki tarafın da aynı hürmetle yâd ettiği bir zâtın bu makama getirilmiş olduğu düşü­nülebilir. Nitekim, şeyhülislâmlık makamını ihraz et­miş yüzotuzbir şeyhülislâm’ın, fetvaları ile sûfîleri desteklemesi, (239) M evlânâ ve Muhyiddîn-i Arabi aleyhindeki tutum ve davranışları yüzünden, Çivi- zâde Muhyiddin Mehmed Efendi (949/1542)’nin, az­ledilen ilk şeyhülislâm olması, (240) devletin medre­se-tekke arasında tefrik yapmadığı, aksine her iki­sine de aynı itiban gösterdiği söylenebilir. Ancak XVII. asırdan itibâren, çeşitli sebeplerle yükselme gücünü kaybeden devlet, müesseseler arası denge ve daya­nışmanın da kaybolması ile bir duraklama devrin© girmişti. Bu kargaşa ve bocalam a döneminde, kimin ne yaptığı ve ne yapm ak istediği pek belli olmamış­tır. Ordu, saraya, medrese tekkeye, vâiz tarikat m en­subuna hücûm etmeye başlamıştır. Bir taraf «ehl-i

(238) Molla Fenârî, OsmanlIlarda, hem medrese, hem de tekke kolunun temsilcisi İdi. Uzunçarşılı, OT, I, 532.

(239) Kara, Mustafa, Tekkeler ve Zaviyeler, 68.(240) Müstakîm-zâde, Devhatii’l-Meşâyih, 20; İlmiye Sal­

namesi (1334), 361.

Page 94: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

80 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

kal», diğer taraf, «ehl-i hâl» olarak ikiye ayrılmış, «si­gara içmek küfrü gerektirir mi? Kaşıkla yemek ye­mek caiz midir?» gibi, mes’eleleri, dinî düşüncenin en önemli problemleri gibi takdim etmişler, birbirle- riyle adetâ, münâkaşa etmek için fırsat kollamışlar­dır. (241) Bu anlaşmazlıklara tipik bir misâl olmak üzere, Abdülmecıd Si vâsi (1049/'1639) ile, Kadı-zâde Mehmed Efendi (1045/1635) ve kendilerine bağlı olan guruplar arasındaki münâkaşalar anlatıla gelmiştir. (242) Kâtip Çelebi’nin, birtakım sun’î ve şahsî se­beplere bağlayarak izah ettiği bu çekişmeler, aslında içtimâi hayatın bütününde meydana gelen sarsıntı­nın bu müesseselerde de tezâhürü şeklinde yorumla­nabilir. Bütün bu olanlara rağmen, medrese ve tek­keler, aynı gayeye, farklı usuûllerle hizmet eden m ü­esseseler olarak devam edip gelmiştir. Öyle ki, tek- ke’den yetişme eser veren müderrisler yanında, med­rese kaynaklı dervişler, varlığım sürdürmüştür. (243) Zaman zaman, meşâyihten bazılarının medrese te’- sîs ettiği, (244) bazılannmsa, sultanlar tarafından yaptırılan medreselerin açılışında resmen vazife al-

(241) Kara, Mustafa, Tekkeler ve Zaviyeler, 71-72.(242) Aynı devirde yaşayan Kâtip Çelebi, Mlzânü’l-hakk

fl ihtiyâri’l-ehakk, isimli eserinde, bunlardan uzun uzadıya bahsetmektedir. (İst. 1972). ,

(243) Azız Mahmûd Hüdâyî, Şeyh Haydar b. Sa’dullah (974/1567) ve Gümüşhânevl Ahmed Zıyâüddîn Efendi (1311/ 1893) medrese kaynaklı mutasavvıflara, İsmail Hakkı Burse- vî de, tekke menşe'li müderrislere misâl olarak verilebilir. Bal­tacı, Câhid, Osmanlı Medreseleri, 79-80, 97-98.

(244) III. Murad devri meşâyihinden, Hakim Çelebi’nin müridi ve daha çok «Baba Efendi» diye meşhûr olan Filibevî Mehmed Efendi (987/1579-80), İstanbul Baba Efendi Medre- sesı’ni te’sîs etmiştir. Baltacı, age. 118-119.

Page 95: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İLMÎ HAYAT VE TARİKATLAR 81

cjığı çokça görülmüştür. (245) Bunun yanında meşâ- yihin hiçbir zaman ilim tahsiline cephe almadığını da burada ifâde etmek gerekir.

XIV. asırda yazılmış tıbbi eserlerden birinin, Şeyh Cemâleddîn Aksarâyı (791/1388) ’ye ait olması, (246) Fâtih’in mürşidi ve hocası, Bayramiye tarîkatı’nın Şemsiyye kolunun kurucusu olan Akşemseddîn’in tıbb sahasındaki mahareti ile meşhûr olması, (247) II. Bâ- yezîd, Yavuz ve Kânûnî devirlerinde, isminden sık sık bahsedilen, «tabib-i Sultânî» ve Edirne Hastahânesi başhekimi Ahî Çelebi (930/1523)’nin, (248) hizmet ve şöhretleri de buna misâl olarak verilebilir. Müsbet ilimlerde başarı ve hizmetleri ile temâyüz eden mu­tasavvıflar bir tarafa, medrese-tekke çekişmelerinde, «aklî ilimler ve matematik gibi riyâzî bilgilerin» tah­silinin câiz olup olmadığı mes’elesi, ilk sırayı alırken, sûfîleriıı buna taraftar olmalarının nakledildiği de, tebarüz ettirilmesi gerekli bir husûstur. Bu konuyu Kâtip Çelebi (1070/1659), tarafsız bir gözle şöylece tesbit etmektedir.

«...Ulu Osmanlı Devleti’nin ilk çağlarından, Sul­tan Süleyman Han zamanına gelinceye kadar, hik­met ile şeriat ilimlerini uzlaştıran gerçek araştırıcı­lar ün almışlardı. Ebu’l-feth Sultan Mehmed Han, Medâris-i Semâniye’yi yaptırıp, kânûna göre iş görü-

(245) II. Bâyezîd tarafından yaptırılan, Bâyezîd Medre­sesi, (Bugünkü Belediye Kütüphanesi)’nin, resmen açılışı, Siv- rıhisar’lı Şeyh Baba Yusuf tarafından yapılmıştır. Baltacı, Câhid, Osmanlı Medreseleri, 163-164.

(246) Adıvar, Adnan, Osmanlı Türklerinde İlim, 21.(247) Akşemseddîn’in, Mâddetü’l-Hayat’ı, otuzüç hasta­

lığa iyi gelen efsânevî bir ilâçtan bahseder. Yurd, A. İhsan, Akşemseddîn, XIV-XV, dn. 12.

(248) Aynı zamanda «Reîsü’l-etıbbâ» olan bu zat için bkz. Adıvar, Adnan, Osmanlı Türklerinde İlim, 58-59.

Page 96: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

lüp, okutulsun diye vakfiyyesinde yazmış ve Hâşiye-i Tecrîd ve Ş erh i M evâkif derslerinin okutulmasını bil­dirmişti. Sonra gelenler bu dersler felsefiyâttır diye kaldırıp, Hidâye ve Ekmel derslerini akla uygun gör­düler. Yalnız bunlarla yetinmek akla uygun olm a­dığı için, ne felsefiyât kaldı, ne Hidâye kaldı, ne Ek­mel. Bununla Osmanlı Ülkesi’nde, ilim pazanna ke­sat gelip, bunları okutacak olanların kökü kuruma­ya yüz tuttu..» (249) Hendese bilen müftü ve kadı ile, bilmeyen müftü ve kadı'nın verdiği fetva misâlleri ile de, fikrini te’yîd eden Kâtip Çelebi, bu ilimlerin tahsili konusunda, mutasavvıflarla hem-fikir gözük­mektedir.

Daha evvel, Şeyh Bedreddîn’in isyânı ve öldürül­mesi, bir kalenderi dervişinin, II. Bâyezıd’e suikast teşebbüsü, şiılerin devlet aleyhine isyânı ve ta ’kibâ- tı, Sokullu Mehmed Paşa’nm bir derviş tarafından katli, (250) 1444 M. senesinde, hurûfi b ir şeyh ve ta­raftarlarının dinsizlikle itham edilerek öldürülmesi, Kanunî devrinde, Şeyhülislâm Kemâl Paşa-zâde ve Ebussuûd Efendilerin fetvaları ile idam edilen Kara­manlı Şeyh Muhyiddîn, Bosnalı Şeyh Hamza Bâlî ve melâmi Oğlan Şeyh İsmail M a’şûkî’nin idama m ah­kum edilmesi, (251) gibi hâdiselerin m eydana getir­diği dalgalanmalar, m es’eleyi Abdülm ecıd Sivâsî ve Kadı-zâde Mehmed Efendi’nin şahsında, tekke-med- rese mücâdelesi noktasına getirmiş, hattâ bu durum

82 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(249) Kâtip Çelebi, Mîzânü’l-Hakk, 9-10-11; Baysun, «Mescid», İA, VII, 75.

(250) Mayer, G. Hans, «Osmanlı Devleti’nde Ulemâ-Me- şâyih Münâsebetleri», KAM, IV (1980), 49-52.

(251) Yurdaydın, H.G., «Türkiye’nin Dinî Târihine Umû­mî Bir Bakış», AÜİF Dergisi, IX (1961), 113-114, 116.

Page 97: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ÎLMÎ HAYAT VE TARİKATLAR 83

bazan kanlı hâdiselere kadar varmıştır. (252) XVI. asırdan XVIII. asra kadar, zaman zaman didiklenen, zaman zaman da sönen bu kargaşa, XIX. asırda «me- şâyih-i sûfiyye’nin mürîdlerine telkin eylediği râbıta» m es’elesi yüzünden yeniden zuhûr etmiştir. Bilinen bu münâkaşalarda, iki tarafın da haklı olduğu bazı mes'e- lelerin varlığı bilinmekle birlikte, tarikat taraftarla­rının, işi, daha ziyâde müsamaha ve hoşgörü ile kar­şıladıkları söylenebilir. «XIX. asnn ulemâ-yı a ’lâmm- dan Hafız Seyyid Efendi, «sûfiyye mesleğini inkâr­da mutaassıp olup, hattâ Küşadalı gibi, meşâyih-i sû­fiyye’nin mürîdlerine telkîn eylediği rabıta, şeyhin su­retini zihnîne alarak, ona teveccüh demek olduğun­dan, bunun şirk-i celi olduğunu isbât için bir risale te’lîf eyledi. Kütüb-i fârisiyye’ye kızılbaş kitapları der ve Murad Molla şeyhi (Mehmed Murad Efendi) ’ni şiî ve sapık deyû zemmeylerdi. Şeyh Efendi dahi O ’na: «Kaba sofu ve zâhid-i huşk» deyû kadh ederdi. Ben iki­sinden dahi tederrüs eylediğim cihetle, böyle yek- diğere münâkız sözler işitir idim. M aam afîh Şeyh Efendi kadirşinas b ir zât olduğuna mebnî Hoca Efen- d i’ye i ’ânede kusûr etmezdi. Çünkü Hoca Efendi pek fakir olduğundan kitap alacak akçesi yok idi. Bir derse başlayacak olsa, isti’âre-i kütübe muhtaç idi. Şeyh Efendi ise O ’na lâzım olacak kitapları evvelce tedârik ederek Hafız Tevfik Efendi vâsıtasıyla O ’na îsâl eylerdi. Sanki aleyhinde kullanmak için Hoca Efendi’ye birçok esliha verirdi.» (253) İfâdeleriyle Cev­det Paşa, bu çekişmelerde, meşâyihin müsâmahalı tutumuna apaçık bir misâl olmaktadır.

Bitip tükenmek bilmeyen bu tartışmalar bir ya-

(252) Na’îmâ, Târih VI, 225; Yurdaydm, ag. mak. 119; Uzünçarşılı, OT, III-I, 351-354.

(233) Ahmed Cevdet Paşa, Tezâkîr, Tetimme, 15-16.

Page 98: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

na bırakılırsa, hem medrese, hem de tekke, bu yer­siz çekişmeler yüzünden, kuvvet ve kudretlerinden seviye kaybederek, son zamanlara kadar, eğitim ve öğretim fonksiyonlarını icrâ edegelmişlerdir.

II. Bâyezid döneminde, kendi ismine nisbetle «Şeyh V efâ Zâviyesi» diye anılan meşhûr tekke, Si­nan Paşa, Molla Lutfî, Bursalı Hoca-zâde, Zembilli Ali Cemâli Efendi ve Balıkesirli Şâir Zâti gibi münevver­lerin tedris halkasına dâhil olduğu bir eğitim yuvası olduğu gibi, (254) birçok tekkenin, XIX. asırda da, bu vazifelerini aynen devam ettirdiği görülmektedir.

«Ol vakitte İstanbul’da iki meşhûr Mesnevî-hân var idi. Biri Hoca Hüssâmüddîn Efendi olup, Küçük Mustafa Paşa’da Mesnevi okuturdu. Hüsn-i zann-ı ena­ma mazhar bir pır-i rûşen-zamir olup, ricâl ü kibâr- dan pekçok zevât O’na mu’tekid idi. Her taraftan ve her sınıftan nice zevât anm dersine müdâvemet ile, nutkunu nimet, ve nasihatini ganimet bilirdi. Diğeri Çarşamba kurbunda Murad Molla tekkesi post-nişîni Mehmed Murad Efendi olup, eyyâm-ı muayyenede Mesnevî-i Şerif okutur ve eyyâm-ı sâirede, sabahtan akşama kadar mütenevvî dersler verir idi. Tekkesi bayağı bir dârü’l-fünûn idi. Burada her nevi’ ulûm u maârif tahsil olunurdu...» (255)

Tekkelerin, eğitim târihinde oynamış olduğu bu gibi müsbet te’siri yanında, cemiyet hayatında derûh- te ettikleri, içtimâi vazifeler de aynı derecede önem­lidir. Bugün, dernekler, kulüpler, vakıflar, huzûr ev­leri ve bazı resmî kurum ve kuruluşlarca giderilme­ye çalışılan ihtiyâçlar, o devirlerde, tekkeler, ve va­kıflar kanalı ile yürütülmüştü. Nitekim tekkeler, ta-

(254) Uzunçarşılı, OT, İII-I, 345.(255) Ahmed Cevdet Paşa, Tezâkîr, Tetlmme, 13.

84 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 99: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İLMÎ HAYAT VE TARİKATLAR 85

rikatlann kendilerine ait âyin, zikir ve ibâdetlerini ifâ ettikleri yerler olmalarına karşılık, okul, tedâvi ve yardımlaşma müesseseleri, yolcular ve mensûbla- rı için misâfir-hâne, bazan bir spor kulübü gibi va­zifeleri de görmüşlerdir. Ayrıca, çalışma hayatını tari­kat usûlüne bağlayan ve spor dallarında da faaliyet gösteren tekkeler vardı. İstanbul’daki Okçular Dergâhı ve Unkapam ’ndaki, Pehlivanlar Tekkesi, spor, oyun ve atıcılığa mütemâyil gençlerin, dinamik enerjileri­ni meşrû zeminlere kanalize ettiği gibi, Miskinler Tekkesi de, evinde, evlâd ve ıyâılnde aradığı huzûr ve şefkati bulamayan ruh ve beden haftalıklarını, hat­tâ cüzzamlıları, dergâh disiplini içinde tedâvıye uğ­raşan ve onlara evlerini aratmayacak derecede hu­zûr verme ve hizmet etmeyi, mürîdlerinin kemâli için şart koşan b ir nevi’ huzur evleri gibi faaliyet göste­ren, cemiyet hayatının kanayan yaralarını saran ku­rum ve kuruluşlar olmuşlardır. (256) Bu yüzden, me­deniyet, san’at, edebiyat, mûsikî, hüsn-i hat târihle­rimizi, tekkeler olmadan ele almak ve öylece düşün­mek mümkün değildir.

(256) Tekkelerin içtimâi hayatımızdaki yeri ve değeri, kıymetli ve müstakil çalışmalara konu olmuştur. Geniş bilgi için bkz. Ergin, Osman, TMT, I, 224-241; Kara, Mustafa, Tek­keler, Küçük, Haşan, Tarikatlar.

Page 100: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Ç — ASKERÎ HAYAT VE TARİKATLAR

XIII. asnn ikinci yansında, istikrarsız idare ve iç kargaşalıklar elinde, kendi kendisini tasfiyeye doğru götüren Anadolu Selçuklu Devleti’iıde, uçlardaki ara­zinin, liyâkat ve kabiliyet esaslarına göre, «ze’âmet» ve «timâr» adı altında parçalanarak, A pl’lere, Gâzı’- lere ve Aşiret Beylerine tevdi ve tefviz edilmesi usûl­dendi. Bunlar Devletin kilit ve nâzik noktalarında, çiftçilik, bağcılık gibi toprağı im ar ile uğraştıklan gi­bi, lüzûmu hâlinde devlete verilmek üzere, «sipâhi» adı ile asker yetiştirirler, tehlikeli bölgelerde, ıssız kavşak ve yamaçlarda, inzibat ve asayişi, hudut boy­larında da, emniyeti te’min işiyle uğraşırlardı. (257) Fakat Babailer İsyanı ve M oğol istilâlan neticesin­de, Selçukluların, za ’a f ve bocalam a devrinin açılm a­sı ile, bu uç beyliklerinin vazife ve selâhiyetleri renk değiştirmiş, âdetâ herbiri, birer tâbi devletçik hüvi­yetini elde etmişlerdi. (258) Dış baskı, iç isyân ve oto­rite boşluğu neticesinde doğan anarşi, içtimâi haya­tı altüst ederken, «cemiyete en şifalı el, yine tekke­lerden uzatılmıştı» denebilir. (259) Nitekim, m eşhûr seyyah İbn Batûta’ya, «Anadolu’nun şefkat diyân» ol­duğu hükmünü verdiren ahiler, belli başlı m erkezler­de, kendi teşebbüsleriyle te’sîs ettikleri, bir nevi' müs-

(257) Kafesoğlu, t., «Selçuklular», İA, X, 396.(258) Kafesoğlu, t., ag. mak. 395.(259) İbn Batûtâ, 312-313; Kara, Mustafa, Tekkeler, 147.

Page 101: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ASKERÎ HAYAT VE TARİKATLAR 87

takil ve cum hûrî idare ile, bölgelerindeki cemiyeti in- hilâlden kurtarmışlar ve bu durumlarını, Osmanlı Devleti’nin teessüsüne kadar m uhâfazaya m uvaffak olmuşlardı. (260) Böylece tekke m ensûblan yıkılan bir devletin yerine, kurulacak yeni bir düzen ve dev­letin de ilk hazırlayıcısı olmuştur. «Bir taraftan me- sâib-i siyâsiyye, diğer taraftan mezâhim-i tabîiyye yü­zünden bed-baht olan pek çok halk, şiddet ve belâla­rın amansız darbeleri ile başbaşa kaldığında, âğûş-ı m âder’e ilticâ eden bir m a’sûm gibi zâviye’ye gider, müteselli ve metîn olurdu.» (216) Halkı, kol ve ka­natlan altına alarak, koruyan ve kollayan bu teşki­lâtlar, devlet kurma fikrinde olan beylikler için, ye­gâne güç ve kuvvet kaynağı durumunda idi. Anado­lu ’nun kuzey-batı uçlarında faaliyet gösteren Osman­lI uç beyliği, bu kargaşa döneminde soğuk kanlılı­ğını hiç kaybetmemiş, Osman Bey, çevresindeki ahî ve mürşidlerle istişâre ederek, olup bitenlere karşı ge­çerli bir çâre bulmanın yollarını araştırmaya koyul­muştu. (262) Başlangıçta işâret ettiğimiz rü ’yâ m o­tifleri, bu arayışın tipik misâli durumundadır. Beylik­ten, müstakil ve müstekâr bir devlet fikrine doğru gi­dişin ilk şartı olan şey, şüphesiz, düzenli b ir kuvvet teşkili m es’elesidir. Osman Bey ve Orhan Gâzî za­manlarında beyliğin teşkilâtlı güce olan ihtiyâcı, üç nevi’ askere istinâd ediyordu.

1. Fetholunan bölgelerde, yerli Türkmen ahâli­den, timarlı sipâhilik karşılığı alınan ve hükümetin sefer hizmetine, gerektiği yer ve zaman da, guruplar

(260) İbn Batûta, 326; Kafesoğlu, ag. mak. 402.(261) Ahmed Hilmi, İslâm Târihi, 486; Kara, Tekkeler,

147. '(262) Pakalın, M. Zeki, OTDT Sözlüğü, m , 497-498 vd.

Page 102: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

hâlinde katılan, «Timarlı sipâhî»leri.. (263)2. Osman Bey’in şahsına bağlı olarak «hassa or­

dusu» nu teşkil eden ve ücret karşılığı tutulan «Nö- ker»ler, bilâhare «azap» ta’bîri ile anılinış ve daha yeniçerilik ihdâs edilmeden önce, devletin, ücretli dâ­imi ordusunu teşkil etmişti. (264)

3. Ziraatle meşgül köylü ve Türkmen ahâlîden, ulûfe veya birtakım vergi m uâfiyetleri karşılığı ve yalnız savaş zamanlarında çağırılan, diğer zamanlar­da ise kendi işiyle iştiğâl eden, «yaya» ve «müsellem» sınıfı idi. (265)

Savaş zamanlarında, memleketin dört bir yanın­dan çağırılan, A lp ’ler, gâzı’ler, abdal’lar ve ahi’lere tevdi edilen timarlı sipâhîler, o zamanlar için mem­leket savunmasında, hem ucuz, hem de verimli bir kuvvet idi. A ncak devletin bu kuvvete paralel olarak, eğitimli ve daimî bir orduya olan ihtiyâcı da muhak­kaktı. Bu zarüretler sebebiyle, Orhan Gâzî zamanın­da Bursa Kadılığı’nda bulunmuş olan Ahî Kara Halil (780/1378)’in teşebbüsü ile gerçekleştirilen yaya ve müsellem teşkilâtı, ihtiyâca cevap veremiyordu. (266) Bu d ef’a, I. Murad devrinde, vezir olan aynı zâtın tavsiyesi ile, savaşlarda alınan, genç hristiyan esir-

88 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(263) Şeyh Edebâlî’yi, Osman Bey’in zaman zaman zl- yâreti ve evinde misafir olması da bunu gösterebilir. Mecdî, 20.

(264) Pakalın, OTDT Sözlüğü, I, 128-129.(265) 1329 M.’de, Ahî Çandarlı Kara Halil’in tavsiyesi ile

kurulan «yayamlar, bugünün piyadesinin vazifesini görür ve başına ahî serpûşu giyerdi. (Pakalın, age., III, 608-612) «Mü­sellem» teşkilâtı da, Orhan Bey zamanın, vergi muafiyeti kar­şılığı askere alman süvariler İçin kullanılır bir ta’bîr olup, 6avaş zamanı sefere gider, harbin devâmı müddetince de ulû­fe alırlardı. (Pakalın, age., II, 627-628).

(266) Uzunçarşılı, «Murad I», İA, VIII, 589.

Page 103: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ASKERÎ HAYAT VE TARİKATLAR 89

lerden istifâde edilerek, «yeni çeri» ismi ile yeni bir askerî ocak vücûda getirildi (1363). (267) Devletin umumiyetle küçük yaşta olanlarını tercih ettiği bu esîr çocuklar, Selçuklular’da olduğu gibi, önce Ana­dolu Türk çiftçilerinin eline tevdî edilerek, onların yanında milli ve dini terbiyeyi alm alan sağlanıyor, bilâhare de yeniçeri ocağına girmelerine müsâade edi­liyordu. (268)

İnzibat ve asayişi te ’min yanında, fetihleri kolay­laştırmak ve devletin kalıcılığım sağlamak maksadı ile kurulan bu teşekkülde de, başta Ahî Kara Halil olmak üzere, alperenler ve «baba»lann te ’sîrini gör­memek mümkün değildir. Şeyh ile, müderris derviş ile gaziyi birbirinden tefrik etmenin kolay olmadığı o çağlarda, mezkûr te ’sırler sebebiyle kışla hayatı, «baba»lardan Hacı Bektâş Velî (738/1337-38)’ye bağ­lanarak, bir «pîr»in m a’nevı m urakabesine tevdî edil­miş, (269) çatık kaşlı ve ağır bir disiplin isteyen kış­la hayatında da, «şeyhlerine yıkayıcı elindeki ölü gi­bi teslimiyeti* şiar edinen tekke terbiyesinden mül­hem olarak, âm ir ve kumandanlarına itaat duygusu ikâme edilmiştir. Kendilerine, «dûdemân-ı bektâşi- yân», «zümre-i bektâşiyân» denilen, erâtm dinî ter­biyesi ve moral takviyesi, ocağın kurucuları tarafın­dan, İslâmî prensipleri, şehâdet ve gazâ duygusunu

(267) Uzunçarşılı, Saray Teşkilâtı, 41.(268) Selçuklular’da, merkez (kapı kulu) askerî teşkilâ­

tının kaynağı, «ğulâm-hâneler»di. Osmanlılar’da «acemi oğ­lanları» adını alan, (Pakalın, OTDT Sözlüğü, I, 8-9) «ğulâm- hânelerade, küçük yaşta satın alınan ve esir edilen gayr-ı müslim çocuklar, kendilerine «baba» denilen, sûfî hocalara teslim edilir ve «baba»lar da onları, İslâm Dini ve Osmanlı kültürüne göre yetiştirip, cemiyete ve devlete kazandırırlardı. Köprülü, M. Fuad, «Baba», tA, II, 165-166.

(269) Uzunçarşılı, OT, I, 512, 531; Akdağ, TÜT, I, 419.

Page 104: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

kolayca telkin edebilen, her türlü hata ve kusuru rin- dâne tavırları ile örtebilen, «bektâşı dervişleri» ne emâ­net edilmiştir. (270) Hammer’in ifâdesine göre, ku­ruluşu Orhan Gâzî devrine rastlayan bu teşkilât men- sûblannın tamamı, hem asker, hem mürid idi. Hat­tâ tarikatın şeyhi, 99. alayın m iralayı olduğu gibi, dervişlerinden de sekizi kışlalarında bulunarak, dev­letin saadet ve bekâsı, arkadaşlarının muzafferiyeti için, gece gündüz dua ederlerdi. (271)

Yeniçerilik ve bektâşi’lik münâsebetlerinde, Ha­cı Bektâş V eli’nin, yeniçerilerin isim babası olduğu ve onlar için hayır duasında bulunduğu târihen meş­kûk ise de, (272) bu tarikatın ordu üzerindeki nüfû- zu kesinlikle bilinen bir vakıadır: Hattâ bektâşî ba­balarından biri, Hacı Bektaş V elî’ye vekâleten, 94. kışlada ikâmet ederdi. Hacı Bektaş Türbesi’nde şeyh olan zât vefat ettiği zaman, yerine geçen şeyh, İs­tanbul’a kadar gelip, ocaklı onu, debdebeli bir tören­le, Ağakapısı’na kadar götürerek, tacım da, yeniçeri ağasının başına geçirirler ve aynı şekilde devam eden resmi bir merasimle, Bâb-ı Â lî’ye gönderilerek, ken­disine ferâce giydirilir, dönüşüne kadar da, izzet ve ikramla muamele edilirdi. (273)

XIV. ve XV. asırlarda, A nadolu ’da, ahilik, mev- levîlik, babaîlik başta olm ak üzere, rifâiyye ve kâdi- riyye gibi tarikatların münteşir bulunduğunu gör-

90 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(270) Koçu, R. Ekrem, Yeniçeriler, 8-9; Küçük, H., Ta­rikatlar, 202.

(271) Hammer, Târih, I, 200; Yılmaz, H. Kâmil, Aziz Mah- tnûd Hiidâyî, 11.

(272) Köprülü, M. Fuad, İlk Mutasavvıflar, 48-49 ve ilgili dipnotlar.

(273) Pakalın, M. Zeki, OTDT Sözlüğü, III, 619.

Page 105: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ASKERÎ HAYAT VE TARİKATLAR 91

inekteyiz. (274) O târihlerde Anadolu ’ya hâkim olan küçük beyliklerin, kuvvetlerini takviye ve saltanat­larını devam ettirebilmek için, böylesine yaygın ve güçlü tarikatlardan birine mensûb oldukları veya en azından mensûb olma ihtiyâcını hissettikleri çok ra­hat söylenebilir. Hâkimiyeti altında bulunan bölge­de, her köy ve kasabanın, ahilerin kontrolü altında olduğu beyan edilen Osmanlı aşiretinin de, bu irti- bâtı devam ettirmesi gayet tabii, belki de zarûrîdir. Bu yüzden, Edebâli, Kara Halil, Ahi Haşan ve Şeyh Mahmûd gibi müessir şahsiyetlerle Osmanlı Beyliği üzerindeki nüfûzunu bildiğimiz ahilerin beyaz börk’ü, bilâhare, Orhan Gâzî, yaya askerini, M urad Hüdâven- digâr da, yeniçeri ocağını kurarken, askerlerine ser­puş olarak kabûl etmişlerdir. (275)

Tekke ile kışlanın elele verdiği ve yeniçeriliğin bozulm adığı ilk devirlere ait tesbitleri dile getiren şu ifâdeler, bizce düşüncemizi te ’yîd etmesi bakımından çok önemlidir.

«..Bu derviş-gâziler, emirleri altına giren kitleye, evvelâ yegâne gâye olarak cihâd ve i ’lâ-yı kelimetul- lah umdelerini aşılıyor ve sonra bu umdelerin tahak­kuku için lâzım olan bilgi ve tecrübeyi veriyor, yo­lu gösteriyor, teşkilâtlandırıp sevk ve idâre ediyor­lardı. Alp ve abdal gibi unvanlar taşıyan bu mürşid-' ler evvelâ Bizans topraklarını harben işgâl ediyor ve sonra oralarını tamamen Îslâm-Türk toprağı hâ­line getirmek için muazzam bir faaliyete girişiyorlar­dı. Târihin en dikkate şâyân hâdiselerinden biri olan

(274) Köprülü, M. Fuad, İlk Mutasavvıflar, 213-215; Turd­aydın, H. G. İslâm Târihi Dersleri, 105; Taneri, A., Hükümdar­lık Kuruntunun Gelişmesi, 116.

(275) Akdağ, Mustafa, TİİT, I, 413; Pakalın, M. Zeki, OTDT Sözlüğü, III, 619.

Page 106: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

92 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

bu faaliyet, büyük bir enerji ve m a’nevi dehâ ile, en müsbet şekilde ve az zamanda netice veriyordu. Türk derviş-gâzileri bir şehri, bir memleketi fetheder et­mez, derhal bir kısmı oralara yerleşiyor, kalan kısmı ise daha ileriye doğru gidiyordu. Arkadan dâima ta­ze kuvvetler geldiği ve en ateşli kuvvet en ileriye sevkedildiği için, bu yürüyüşün ardı kesilmiyordu. Bu taze kuvvetler Türk Milleti’nin en müteşebbis taba­kasını teşkil ettikleri, yerlerini yurdlarm ı t erk ederek, i ’lâ-yı kelimetullah aşkına, gazâ ve şehâdet aradık­ları için târihteki mevkileri Amerikan, pionnerlerin- den daha üstündür.» (270)

Muhtelif bölgelerin İslâmlaşması ve fetihlerin in­tişârında, derviş-sûfîlerin müsbet rolleri, yerli târih- çiler tarafından böylece ifâde edilirken, yabancı araş- tm cılarca da, şöyle dile getirilmektedir: «..Dîn-i İs­lâm ’ın beynelmilel ve âlem-şümül bir din olması sû- fiyye sayesinde olmuştur. Sûfiler, bilâd-ı gayr-ı müs- limeyi irşâd-ı enâm için dolaştıklarından, din-i İslâm beynelmilel olmuştur. Şöyle ki, çeştiyye, şuttâriyye ve nakş-bendiyye dervişleri, Hindistan ve Mala adaları­na giderek, yerli ahâlînin lisanlarını öğrenmiş ve on­ların hayatlarına karışmış olduklarından, o memle­ketleri hâriçten fetheden, başka lisan konuşan muta­assıp fâtihlerden ziyâde, ahâlî arasında İslâm’ı neş- retmişlerdir.» (277) Ordudan önce, ordu içinde ve or­dudan sonra yürütülen bu müessir ve müsmir gay­retler neticesinde vukû bulan yapıcı te’sirler, sonra­ları açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Nitekim tahta

(276) Öztuna, Yılmaz, BTT, II, 247-248.(277) Aynî, M. Ali, Hacı Bayram-ı Veli, İ li Massignon’ -

un, Essai Sur Ics Origines du Lcxiquc, 5’den naklen. Tahralı, Mustafa, Tasavvuf Tarihi Ders Notları, 13. Aynı eserin, 15. s.’den naklen.

Page 107: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ASKERÎ HAYAT VE TARİKATLAR 93

cülûs eden Osmanlı padişahlarına, saltanat ve hü­kümranlığın tescili sadedinde, meşâyihten birisi ta­rafından kılıç kuşatılması ile, ahiliğin şedd kuşanma m erasimi arasında bariz bir benzerlik görülmektedir. «Taklîd-i seyf» veya «takallüd-i seyf» adı verilen bu merasim, ahilikte, yetişen ve mesleğinde ehliyet kes- beden bir müride, Ahi Baba tarafından, kabiliyet ve ehliyetin bir nişanesi olarak kuşatılan şedd, müridin şeyhine bel bağlamasını ifâde etmekten başka bir şey değildir. (278) Varlığını kılıçla kuran ve koruyan bir devletin temsilcisi olan padişah, fütüvvetin seyfî kolu sayılan Yeniçeri O cağı’nın, kayıt kütüğünde, ilk sı­rayı alıyor ve ancak böyle bir merâsimle hüküm ran­lık hakkını kazanıyordu. (279) Çünkü b ir hüküm da­rın, hükümranlık salâhiyetlerine sâhip olması ancak, «nakîbü’l-eşrâf», (280) şeyhülislâm veya meşâyihden birisi tarafından kuşatılan kılıç ile f i ’len ilân edili­yor, aksi halde geçersiz kabul ediliyordu. (281)

Beylikten devlete, devletten de im paratorluk sta­tüsüne geçmekle, idârî teşkilâtta büyük bir esneme zarûreti başgöstermiştir. Ciddî ve insicamlı bir sos­yal işbölümüyle, fetihlere geniş ölçüde ve f i ’len işti­rak eden derviş-gâzılere paralel olarak, yeniçeri oca­ğının muntazam ve m uvazzaf b ir kuvvet olarak te’-

(278) Ergin, O., Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, I, 546; Ça­ğatay, N., Ahilik, 45-46; Pakalın, OTDT Sözlüğü, III, 383-385.

(279) Gölpmarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, 275-276; Öztuna, Yılmaz, BTT, IX, 354; Koçu, R. Ekrem, Yeniçerilik, 9.

(280) Nakibü'l-eşrâf: Hz. Peygamber neslinden gelen ve bu nesle mensûb olanların reisi sıfatı ile, onların çeşitli hak­larını gözeten, siyâdet makamı yerinde kullanılan bir ta’bîrdir. Pakalın, M. Zeki, OTDT Sözlüğü, II, 647-648; Kazıcı-Şeker, Me­deniyet Târihi, 167-170.

(281) Gölpmarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, 275-2.76; Öztuna, BTT, VIII, 62.

Page 108: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

sisi ile de, devletin askerî gücü teşekkül ettirilmiş ol­du.

III. M urad zamanına kadar (999/1590) hâriçten kimsenin alınmadığı yeniçeri ocağı, kendi an’anesi, silsile ve hiyerarşisi içerisinde nizâmını kurmuş ve bu kanunlara riâyet edildiği m üddetçe intizamını ko­rumuş, aksi yapılm aya başlandığı andan itibâren de, bütün kuvvet ve kudretini kaybetmeye başlamıştır.III. M urad’m, Şehzade M ehm ed’in sünnet düğününde başarı gösteren oyuncuların, ocağa alınmasını, Yeni­çeri A ğa ’smm değiştirilmesi pahasına emretmiş ol­ması, askeri kuvvetin gücünü yavaş yavaş yitirme­sine sebep olmuştur. (282) Koçi Bey m eşhur Risâle’- sinde, bundan uzun uzadıya bahseder. Çağına göre, askerliğin içtimâi hayat içindeki itibarı ve devlet için­deki önemi dikkate alındığında, «millet ve mezhebi nâ-m a’lûm ecnâs-ı muhtelife» nin ocağa girerek, oca­ğın ne hâle gelebileceği ve ifsâdın nasıl hızlanacağı çok rahat kestirilebilir. Nitekim III. M urad’ın nizamı temelinden yıktırdığı târihe kadar, kışlalarında, va­tan müdâfaası ve savaş ta’lîmi ile uğraşan ocaklı arasında, bu târihten itibâren, mensûb oldukları yer­de oturmak, çarşı-pazarda alış-verişle meşgûl olmak gibi, askerlik mantığına sığm ayan gayr-ı tabiî durum ­lar zuhûr etmeye başlamıştır. Ayrıca Bektaşîliğin, böylesine m uvaffak ve sağlam bir müessese üzerin­deki nüfûzunu dikkate alan, bozguncu zümrelerin, bu tarikat vâsıtasıyla, ifsâd etmek için ocağa sızma­ları, bozuluşu daha da hızlandırmıştır. Devletin inh'i- tâMna çözüm ve çâre arayan idareciler, ilk d e fa oca- ğ,m ıslahı ve modernize edilmesi için çaba harcam ış­lar, fakat her defasında bu çabalar, ocaklının dire--

(282) Kazıcı-Şoker, Modcni.vet Tâıilıi, 105; Pakalm, M. Zeki, OTDT Sö/.ItiBii, III. 621-623.

94 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 109: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ASKERÎ HAYAT VE TARİKATLAR 95

niş ve karşı-koyması ile engellenmiş, ıslâhı, devlet ve ordunun idâmesi için zarûrî tedbirler bir türlü alına­mamıştır. Sonunda bu ocak, II. Mahmûd zamanında, (1241/1826), meşâyih ve ulem â ile yapılan bir istişâre neticesinde lâğvedilerek, ocakla manevî irtibat ve alâ­kası bilinen bektâşî tekkelerinin bir kısmı yıktırılmış, b ir kısmı da, nakşbendîler başta olmak üzere, diğer tarikatlara tevdi edilerek ıslâhı cihetine gidilmiş, bu tarikat müntesipleri de, medrese kültürünün hâkim olduğu bölgelere nefyedilerek, onlann cemiyet haya­tına kazandırılması arzû edilmiştir. (283)

(283) Ahmed Cevdet Paşa, Târih, XII, 179-180; Pakalın, M. Zeki, OTDT Sözlüğü, III, 572-574. Yeniçeri Ocağı’nın ilgası için b. bkz. 133-134 vd.

Page 110: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

D — İKTİSÂDİ HAYAT VE TARİKATLAR

Devlet hayatının bekası ve idâmesi için, İktisadî hayatın sağlamlığı ve ekonomik hâkimiyetin lüzumu­na inanan Osmanlılar, kuruluş döneminin çalkantı­ları aşıldıktan sonra, İçtimaî hayatın insicamlı sey­rini te’mîn etmek maksadı ile, istihsâl, sürüm, satış, mübâdele ve yol emniyeti gibi, ticarî ve İktisadî ha­yatın icaplarını, devletin kuruluş felsefesine uygun bir tarzda tanzim etmenin gerekliliğini hissetmişler­dir. Önceleri, câmi tekke ve ribatların çevresinde te­şekkül ettirilen ekonomi, bilâhare san’at erbâbmı, müşterek bir iş ahlâkı ve disiplini içinde muhâfaza etmek için, zarûret olmadıkça iş, güç ve meslek de­ğiştirmemek, düşkünü gözetip kollamakla görevli «Ahî»lik rûhuna emânet edilmiştir. (284)

Bünyesinde alpler, alperenlere de yer veren ahî teşkilâtı, bir yandan fetih ve gaza hamlelerini kolay­laştıran, ordunun ikmâl ve lojistik ihtiyâçlarını, im­kânları ölçüsünde te’mîn eden askerî bir teşekkül, bir yandan da, şehir, kasaba ve hattâ köylerde, san’at erbâbmı ve çalışanları himâyesine alarak, bu kuru­luşların, işleyiş, eleman yetiştirme ve kontrolünü dü­zenleyen bir esnâf kuruluşudur. (285)

(284) Ülgener, S.F., Ahlâk ve Zihniyet Mes’eleleri, 27-28.(285) Çağatay, Neşet, Ahilik, 3; Banarlı, Türk Ed. Târihi,

I, 296-297, Ahîlik hakkında geniş bilgi için bkz. Şapolyo, E. Behnan, «Ahiliğin Târihçesi ve Ah-ı Evrân-ı Velî», Önasya Mec. X. (1967), 11-20; Çağatay îfeşet, Bir Türk Kurumu Olan Ahilik, Ank. 1974; Gölpmarlı, Abdülbâkî, «İslâm ve Türk İl­lerinde Fütüvvet Teşkilâtı ve Kaynakları»,. İÜtF Mec. XI (1949-

Page 111: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İKTİSADÎ HAYAT VE TARİKATLAR 97

XIII. asırdan, XVIII. asra kadar «Ahilik», XX. as­rın başlarına kadar da, «gedik ve lonca» adıyla, ce­miyetin ekonom ik hayatını tanzim eden bu teşek­külün adını, arapça «kardeşim» mânâsına gelen «ahi» kelimesinden veya Türkçede «yiğit, eli açık ve cö ­mert» mânâlarına gelen «akı» kelimesinden aldığı, tahmin edilmektedir. (286)

Cemiyetin İktisâdi hayatını tanzimde, mühim va­zifeler icrâ etmiş olan ahı’lik, âdâbı, kuruluşu, işle­yişi itibârı ile, tasavvufi tefekkürle içiçe ve çok ya­kından irtibatlı bir manzara arzetmektedir. Ancak, ahi’lik ve fütüvvetin, tarikatlarla olan münâsebet ve farklılığı, araştırılması ve gerekli bir konu olarak kar­şımızda durmaktadır.

İlk plânda, esnaf ve san’at kuruluşlarının eğitim, üretim, kalite kontrolü ve fiyat politikası gibi mes’e- lelerini düzenleyen ahiliğin usûl ve âdâbı, iç-tüzük- leri diyebileceğimiz, fütüvvet-nâmelerle tesbıt edil­miştir. Bu tesbîtler ile, sair tarikatların usûl ve âdâbı mukâyese edildiğinde, çoğu yerde benzerlik ve para­lellik ârzeden prensiplerin, bazı mühim noktalarda farklılık arzettiği müşâhade edilmektedir. Şöyle ki:

1. Mürıdlere kıyâfet olarak, ahî’likte, «şedd = kuşak» bağlanması ve şalvar giydirilmesi tercih edil­diği halde, tarikatlarda, «hırka»nın, esas libas olarak kabul edildiği görülmektedir. (287)

1958), 4, 5 6; Güllülü, Sabahattin, Ahî Birlikleri, İst. 1977; C. Van Arendok-Bichr Faris, «Ftitüvvet», İA, IV, 700; Köprü­lü, Mehmed Fuad, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ank. 1966, 213-215, 337-339; Bayram, Mikâil, «Ahî Evren Kimdir» Türk Kültürü Dergisi, sy. 191, Ankara, 1978;; Çetin, Osman, Anadolu’da İslâmiyet’in Yayılışı, 175-179. Pakalın, M. Zeki, OTDT Sözlüğü, I, 038, 639.

(286) Çağatay, Neşet, Ahilik, 51-52; Güllülü, Sabahattin, Ahî Birlikleri, 18.

Page 112: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

2. A hi’lik ve fütüvvet’de, «yiğit, ahi, şeyh veya ahbâb, nîm-tarîk, müfred, naklb, nakîbü'n-nukabâ, halîfe-i dâim-makam-ı şeyh, şeyh ve şeyhü’ş-şüyûh»şeklinde dereclendirilen, teşekkül içi hiyerarşi, tari­katlarda, «mürid-şeyh» veya «mübtedî, mutavassıt, müntehi, mürşid» şeklinde bir tasnife tâbi tutulmak­tadır. (288)

3. A hı’likde mürid olmanın ilk şartı, esnaf, san’- atkâr ya da bir meslek mensubu olmak olduğu ve miintesiplerini, her birinin seviye ve kabiliyetine gö­re, iş başında ve iş dışında iki yönlü bir eğitime tâbi tuttuğu bilindiği halde, tarikatlarda böyle bağlayıcı bir hükmün bulunmayışı dikkatleri çekmektedir. (289)

Daha da çoğaltılması mümkün olan bu nüanslar­dan hareketle, bazı muhtemel neticeler çıkarm ak im ­kân dahilindedir.

Mensûblarım, m a'rifetullah’a erdirmeyi hedef edi­nen tarikatlar, irşâd usûllerinde, insanların fıtri te­mayül ve istidatlarındaki farklılığı dikkate almışlar ve «Allah’a götüren yollar mahlûkâtın nefesleri sayı- sıncadır» gerçeğini gözönünde bulundurarak hareket etmeye büyük önem vermişlerdir. Bu sebeple, münte- siplerini, aynı yere, ayn yollardan götüren, sâdece isim ve usûlleri birbirinden farklı, birer sistemle yek- diğerlerinden ayrılmışlardır. Bütün insanların, aynı seviyede bilgi ve ma’rifete ermeleri, anlayış ve idrak­te aynı seviyeye sâhip olm alan, fıtratları gereği müm­kün değildir. «İnsanlara, seviye ve kabiliyetlerine gö­re konuşunuz» hadisi, (290) bu farklı yaratılışa işâ-

(287) Çağatay, age., 29.(288) Çağatay, age., 44.(289) Çağatay, Neşet, Alıîlik, 58-59.(290) Hadîs için bkz. Aclûnî, Keşfu’I-Hafâ, II, 327. (2850);

Gazâlı, thyâ-u Ulûmi’d-Dîn, I.

98 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 113: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İKTİSADÎ HAYAT VE TARİKATLAR 99

ret etmesi bakımından, dikkat ve itina ile değerlen­dirilmelidir.

Bu yüzden tarikatlar, prensiplerini vaz’ederken, herkesi değil, kabiliyet, karakter ve meşreb yapısı iti­barı ile, asgarî müşterekleri bulunan, cemiyetin belli bir kesimini ve onların psikolojik yapı ve fıtrî isti­datlarındaki farklılığı dikkate alarak, buna göre, sis­temini tesbıte itinâ göstermiştir. (291) Bu düşünce­miz, her tarikatın, müntesip, mürşid ve usûllerinin, ma’nevî, rûhî, psikolojik ve sosyolojik tahlilleri yapı­larak incelenmesi ile daha da vuzûha kavuşturulabi­lecek mâhiyettedir.

Tarikatlara tevcih edilen tenkid noktaları arasın­da mühim bir yer işgal eden, «semâ’, raks ve devrân­ın, husûsen mevlevîlikte, bariz bir usûl olarak be­nimsenmiş olması, bu tesbîtimize ışık tutabilecek bir kıymeti hâiz bulunmaktadır. (292)

Günümüzde, sâdece eğlence vâsıtası olarak kul­lanılan mûsikîyi konumuz dışında tutarak, bir ger­çeğe işâret etmek istiyoruz. Eğlence ve dinlenme va­kitleri, insanların en fazla telkine müsait oldukları ve kendi geçmişleri ve değer hükümlerinden isteye­rek uzaklaştıkları, dolayısı ile de, şahsiyetlerini en az kontrol altında tutabildikleri zamanlardır. Mûsi­kî ile sağlanan bu vasattan bilistifade, eğlence mec­lislerinde, müzik, tiyatro ve parodilerle istenilen her şey verilebilmekte ve her istenilen de onlardan alı­nabilmektedir. İşin en ilgi çekici tarafı ise, o zama­na kadarki meşgalelerinden kendi isteği ile kopmak ve kurtulmak duygusu ile bu meclise gelen insan­lardan, bu değerler alınırken veya mevcûd alışkan-

(291) Tahralı, M., Tasavvuf Târihi Ders Notları, 6-7.(292) Kâtip Çelebi, Mîzânü’l-hakk fi ihtiyâri’I-ehakk, 22-

25.

Page 114: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

lıkları bir b ir bıraktınlırken, kişilerin bunun farkı­na dahi varmamış olmalarıdır. (293) Buna rağmen, eğlence ve mûsikînin, karakterine ve içinde taşıdığı prensiplere göre, son derece müsbet ve yapıcı oldu­ğu kadar, son derece de, menfî ve yıkıcı olabileceği dikkatten uzak tutulmamalıdır.

Yaratılışı gereği, eğlenceye, mûsikîye ve estetik zevke meyyal insanların, cemiyet içinde varlığı bir vakıadır. İşte mevlevîlik, bu karakter ve yaratılışta olan kişileri, bu zaaflarından yakalayarak, neyin si­hirli sesi ve büyüleyici nağmesi ile, kendi saflarına çekmekte ve zamanla onların, gönül dünyâsını tezki­ye ve tasfiye ederek, menfi temâyüllerini, Hakk’a tev­cih etmektedir. (294)

M üıidlerini, delişmen tabiatlı, garib etvarlı ve savaşçı kişilerden seçen, tekkelerini, hudut boyların­da ve serhadlerde kurm aya büyük önem veren, Ka- zerûniyye tarikatı, bu tutumu ile, mezkûr karakter yapısındaki kişilerin, kabına sığmayan ve deşarj ol­m ak isteyen enerjilerini, fitne ve tefrika gibi içe dö­nük değil, cihad gibi kudsı ve dışa dönük bir hedefe tevcih etmek usûlünü, tercih etmiştir. (295)

Müridlerine, mürşidlerinden, günlük m ev’iza din­lemekten başka vird vermeyen bir kısım bektâşiliğin,

(293) Daryal, A. Murad, Kurban Kesmenin Psikolojik Te­melleri, 46-47. İğneli fıkraları ile Nasreddin Hoca’nın, Kara­göz oyunu ile de Şeyh Kuşteri’nin insanları güldürürken dü­şündürmeleri, kendilerinin tasavvufî hüviyetleri bu bakımdan ne kadar önemlidir

(294) Mevleviyye tarikatı ve âdabı için bkz. Gölpınarlı, Mevlevîlik Âdâb ve Erkânı, Mevlânâ'dan Sonra Mevlevîlik isimli müstakil eserleri ile, aynı müellifin, «Mevlevilik», İA, VIII, 164-171.

(295) Vittek, P. «Kâzerûni», İA, VI, 523; Kara, M. Tek­keler, 204.

100 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 115: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İKTİSADÎ HAYAT VE TARİKATLAR 101

yeniçeriler arasında revaç bulmasına da bu nazarla bakılabilir. Hayatı at sırtında, savaş meydanlarında ve ölüm ile burun buruna geçecek bir kimse için, hem zaman, hem de, muhtaç olduğu moral destek bakı­mından, böylesine uygun ve o nisbette de kolay bir usûlün benimsenmesinden daha mantıki bir şey yok­tur. (296)

Her tarikatı, diğerlerinden ayıran, bariz husûsi- yetleri incelemek ve göstermek, konumuz dışında ol­makla birlikte, ahilik ile sair tarikatlar arasındaki farklılıklar incelenirken, mes’eleler, insanların meş- reb ve karakter farklılığı dikkate alınarak ele alın­malı ve öylece değerlendirilmelidir.

Medresede, dersleri ile haşir-neşir olan birisi ile, atölye veya iş-yerinde, işi ile başbaşa olan kişiye, ya da, gençliğin ve delikanlılığın bütün özelliklerini üze­rinde taşıyan bir kişi ile, «bir ayağı çukurda olan» bir kişiye hitabın değişik olacağı gayet tabii, böyle bir farklılığın yokluğu ise gayr-ı tabiidir. Bu değişik­lik, diğer tarikatlar için söz konusu olduğu kadar, iş kolunun her kademesine yön veren ahilik için de, aynı şekilde düşünülmelidir. Camcı ile demirci, sar­raf ile bezcinin, ayn usûl ve metodlarla irşâd edile­bileceği izahtan varestedir. «Aynı şeyleri yapan insan­ların, aynı şeyleri seveceği, aynı şeylerden hoşlanma­yacağı», rûhî, ma’nevî, psikolojik ve sosyolojik bir gerçek olarak ifâde edilmektedir. Tasavvuf terbiye­sinin derinliği, insanların içinden geçen niyyet ve his­lere değer vermesi, rü’yâları birer tecrübe olarak kul­lanıp, fıtri kabiliyetleri gözönünde bulundurması, hep bu düşüncenin mahsûlü olsa gerektir.

Neşet. Çağatay tarafından, Selçuklu ve Osmanlı

(296) Sunar, C. Melâmîlik ve Bektaşîlik, 20-41; Pakalın, M. Zeki, OTDT Sözlüğü, I, 196-202.

Page 116: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Türk’lerinin kendi yapı ve içtimâi ihtiyaçlarına göre kurup, geliştirdiği, îslâm Dünyâsı’ndaki fütüvvet ve diğer teşekküllerden büyük nisbette istifâde edilmek­le birlikte, Türk’e has bir kurum olduğu işâret edilen ahilik, (297) bize OsmanlIların, te'sis edip inkişâf et­tirdikleri devleti, hangi prensiplerle, teşekkül ve te­essüs ettirdiklerinin canlı b ir misâli olarak karşımız­da durmaktadır.

Bizce ahilik, genç ve delikanlı, dinç ve enerjik ki­şileri, kendi bünyesine alıp, onların, herhangi bir meslekte mahâret kesbetmelerini, cemiyet hayatına kazandırılıp, başıboş bırakılmamasını dikkate aldığı kadar, gençlerin taptaze enerjilerini, mütehassıs mür- şidler elinde, içtimâi hayatın idâmesi için zarurî olan mesleklere, ibâdet neşvesi içinde kanalize etmenin yolunu tercih ve te’sis etmiş, bir esnaf tarikatıdır.

M a’nevi terakkide, belirli bir merhaleyi katetmiş ve m a’rifet lezzetinden bir nebze tatmış bir mürid için, dünyevî herhangi bir işin seyrine müdâhale, tak­dir ve kazâ-yı ilâhı’ye m uhâlefet telâkki edildiği hal­de, iş-yerinde demir döğen, m aden eriten ve eşyaya şekil veren san’atkâr ile deri tabaklayan debbâğ için durumun böyle olmaması hem tabiî bir ihtiyaç, hem bir mecbûriyettir. Bu düşünce iledir ki, A hîlik ’de, kı­yafet olarak, müride, şalvar, kabul edildiği halde, di­ğer tarikatlarda, hırka tercih edilmiştir. Bunlardan birincisi, vücûdun süfli kısmını, İkincisi ise, hem ul­vi, hem de süfli kısmını zabt u rabt altına almanın sembolü olmuştur. (298)

Bir emri ile, devletlere savaş açabilecek ve bir­çok insanın ölümüne hükm edebilecek yetkilere sâ-

(297) Çağatay, Neşet, Ahilik, 53.(298) Hırka için bkz. Pakalm, OTDT Sözlüğü, I, 804-805;

Şedd için bkz. Pakalın, a. esr. III, 314-315.

102 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 117: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İKTİSADÎ HAYAT VE TARİKATLAR 103

hip padişahların, ahiliğin seyfî kolu kabül edilen, ye­niçeriliğin bir numaralı neferi sayılarak, tarikat hır­kası yerine, beline kılıç kuşatılması bu düşünce ile olsa gerektir. (299) Ayrıca, Peygamber soyuna m en­sûb bir nakibü’l-eşrâf, şeyhülislâm veya bir şeyh ta­rafından deruhte edilen bu merâsim, sultana bu sa­lâhiyetleri veren, daha üstün m a’ne-vi bir otoritenin mevcûdiyetini göstermesi bakımından da mânâlıdır. Bu tür mesleklerde, bedenin süfli kısmının kontrol altına alınarak, ulvî kısmındaki terakkinin şahsî isti’- dad ve kabiliyete terkedildiği çok rahat söylenebilir. Zira hırka giyen bir müridin, değil yığınla insanı, ka­rıncayı bilo incitmekten sakınması, seyr ü sülûkunda terakkisi için şart olan bir keyfiyettir. Hal böyle iken, fütüvvet erbâbınm da, cemiyet nizâmını korum ak ve idâme ettirmek için, her türlü karan vereceği, işini ifâ edeceği de tabiî ve zarurîdir. Birçok mutasavvıf ve meşâyihin, gençliklerinde, demircilik, m arangoz­luk, yüncülük ve dokumacılık gibi san’atlarla meş- gûl olduğu ve bu yüzden bu mensûbiyetleri ile tanın­dığı, bütün kronik eserler ve terâcim-i ahvâl kitap­larında mevcuttur. Dolayısı ile ahîlik, meslek erbabı­nı, iş hayatının içinde bile, m a’rifete hazırlayan bir rolü de başarı ile ifâ etmiştir denebilir.

XIII. asır Anadolu Türk cemiyetinde, iş hayatının bütünü, işlenen eşyânm cinsine ve san’atm şekline göre, sıkı kaidelere bağlı birer esnâf tarikatına ayrıl­mıştı. Bugünün esnâf dernekleri diyebileceğimiz bu zâviyeler, san’atın her kolunda çalışan insanları, bir «pir»in, (300) m a’nevî kudsiyetine bağlayarak, onla­rı, bu san’atm tarikatı içinde, mesleğinin prensiple-

(299) Ergin, Osman, Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, I, 546.(300) Pir için bkz. Pakalın, M. Zeki, OTDT Sözlüğü, II,

776-777.

Page 118: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

rine sâdık ve işinin bütün kâidelerine candan bağlı bir mürîd hâline getirmiştir. (301) Bununla da kal­mamış, bu insanların, o büyük pirlerle gönülden ve m a’nen bağlanmaları sağlanmış ve kendilerine, iş­lerinde gösterecekleri en küçük bir ihmâl ve kusûr ile, pirin sevgi ve himmetinden mahrûm kalınacağı telkin edilmiştir. (302) Her işe, böylesine bir ulviyyet ve kudsiyyet izafe etmenin neticesidir ki;

Ok atıcılar - toz koparanlar-, değil müsabakalar­da, günlük idmanlarında bile abdest alıp iki rek’at namaz kılmadan, herhangi bir sebeple de olsa, ok ve yaylarını ellerine almazlar ve el sürmezlerdi.

Gemiciler tûfanda, inananları kurtardığı için, ge­milerini mukaddes sayarlar, bu düşünce ile, üzerinde abdestsiz dolaşmadıkları gibi, kazara, insan hâli, ona çer-çöp atmayı bile günah telâkki ederlerdi.

Pehlivanlar, abdest alıp iki rek’at namaz kılma­dan ve kendilerine cazgır tarafından pîr’leri Hz. Ham- za ’nın rûhâniyeti hatırlatılmadan güreşe başlamaz­lardı. (303)

Şeyhlerine, yıkayıcı elindeki ölü gibi teslimiyet gösteren ve onu her zaman yanıbaşında hisseden sa­natkâr bu yüzden, işinde ihmâlin olmaması için bü­tün dikkat ve hassasiyetini ortaya koyup, mahâretini ibraz için gayret gösterirdi.

Böylece yerli sanâyiin imalâtçıları diyebileceği­miz, kuyumcular, ayakkabıcılar, dokumacılar, derici-

(301) Şapolyo, E. Behn&n, Tarikatlar Târihi, 234-235.(302) Kafesoğlu, î. «Selçuklular», İA, X, 401-403.(303) Ergin, O., TMT, I, 226-227; Ayanoğlu, İ. Fazıl, Ok

Meydanı ve Okçuluk Târihi, 23-31; Daryal, A. Murad, Kur­ban Kesmenin Psikolojik temelleri, 74-75.

104 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 119: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İKTİSADÎ HAYAT VE TARİKATLAR 105

ler ve diğerleri, birer zaviye ve «pîr»e sahiptiler. (304) Her san’at dalında, içlerinde en dürüst, bilgili ve hür­mete değer olanı, üstâd-reis olup, kendisine «ahî» de­niyordu. Ayrıca esnaf arasındaki, inzibat ve sükûne­ti te’minle görevli, işçilere kumanda eden, «server» adında bir reis vardı. Çalışan işçilere de, «fityân» de­niliyordu. (305) Eğer bir merkezde, birden fazla mes­lek varsa, sayıları da, ona göre artan, «ahî»lerden bi­risi, diğerlerine reis olup, kendisine de «ahî baba» adı veriliyordu. (306)

Müşterek hayat şartlarının, perçinleyici te’siri al­tında esnaf, diğer züm reler ve bilhassa tarikatlarla başlangıçtan beri öylesine içiçe girmiş, o kadar bir- biriyle bütünleşmiştir ki, aralarında herhangi birini diğerlerinden ayırd ederek, tek başına tanımaya bile imkân yoktur. Ancak ahilik, I. Murad Hüdâvendigâr zamanından itibaren iki kısma ayrılmış, «eli bayraklı, beli kuşaklı» kısmı, yeniçerilik adıyla, merkezî ve müstakil bir kuvvet olarak, kurulurken, (207) diğeri de, san’at erbabı ve esnaf arasında yaşamakta olan zihniyetini, Anadolu, İstanbul ve Rumeli’nin bedes­ten ve loncalarında, günümüze kadar devam ettire- gelmiştir. (308)

Umûmiyetle, A nadolu ’nun, doğu-batı, kuzey-gü- ney hatları arasındaki alış-verişi sağlayan, transit

(304) Hz. Âdem’i, çiftçilerin, Hz. Şîd’i, hallaç ve gazzâz- ların, Hz. Hamza’yı, pehlivanların, Selmân-ı Fârisî’yi, ber­berlerin pîr’i gösteren liste için bkz. Şapolyo, Tarikatlar Tâ­rihi, 234-235.

(305) Akdağ, M., TİİT, I, 17-18.(306) Gölpmarlı, «Füttivvet Teşkilâtı ve Kaynakları»,

İFM, X I (1949), 38.(307) Ülgener, S.F., Ahlâk ve Zihniyet Meseleleri, 28.(308) M. Cevdet, «Ahilik Mtieşsesesi», BM, V, 77.

Page 120: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

kervan ticâretine dayalı ticârî hayat için, (309) yolla­rın emniyet altına alınması, hayâtı önemi hâiz bulun­makta idi. Bu sebeple ticârî hayatın tanzimi de, za- rûrî olarak zaviyelere tevdî edilmiştir. Yerleri bazan kendi arzuları» bazan da, devletin tensibi ile tesbit edilen zaviyeler, (310) ıssız dağ-başları, tehlikeli b o ­ğazlar, ser-hadler, önemli kavşak noktaları ve yam aç­larda kurularak, herbiri, imkânları ölçüsünde, kendi çevrelerinde, adetâ birer minyatür şehir, birer mede­niyet merkezi m eydana getirmişlerdi. (311)

Memleketin en işlek ulaşım yollarında, aralıksız ticârî eşya taşımakta olan kervan kafilelerinin, soy­gunlara karşı güvenliği, yolcuların, geceleri konakla­yacakları yerlerdeki istirahatleri, böylece te’mîn edil­diği gibi, memleketin muhtaç bulunduğu her nevi zi­raî işler, bağlar, meyve bahçeleri, değirmenler bu za­viyeler çevresinde te’sîs edilmiştir. (312) M. 1300 yıl­larında, Selçuklu şehirlerinin, sürekli, siyâsî ve içti­mâi karışıklıklara sahne olması ve OsmanlIların fet­hettikleri bölgeleri, çabucak Türk nüfûsu ile doldur­ma zarureti neticesinde vukû bulan muhâceret sebe­biyle, Horasan’dan ve diğer bölgelerden gelen derviş­ler derhal' buralarda yerleşerek, zâviyeler te’sîs et­mişler, ziraat ve hirfetle meşgûl olarak, Rumeli’nde

106. OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(309) Akdağ, TÜT, I, 34-35.(310) Ocak, A. Yaşar, «Zâviyeler», VD, XII (1978), 262.(311) Barkan, Ömer Lutfi, «Kolonizatör Türk Dervişleri»,

VD, II (1942), 290; Akdağ, TİİT, I, 340-495; Turan, O., TCHM Târihi, I, 109. Bugün bazı kasaba ve köylerin, hatta şehir ve bazı büyük semtlerin, aynı adlarla yâd edilmesi de bunu göstermektedir. Kırklareli, Erenköy, Gözcü Baba, Tekke-viran, Babaidağ, vb. gibi.

(312) Barkan, Ö. Lutfi, «Kolonizatör Türk Dervişleri», VD, II (1942), 290-291.

Page 121: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

bulunmayan bazı meyveleri de, beraberlerinde getirip yetiştirmişlerdir. (313)

Osmanlı Devleti’nin, teşekkülü döneminde, bu müesseler vâsıtası ile:

a. Devlet hâkimiyetini te’mın ve idâreyi te’sıs ede­cek olan/Türk personelin, âileleri ile birlikte gelip, şehirlerde yerleşmeleri, serbest veya mecbûrî iskân­larla fethedilen bölgelerde müslüman-Türk nüfûsun artırılması,

b. Câmi, medrese, tekke, dârü'ş-şifâ, imâret ve va­kıflar gibi, hem dinî, hem içtimâî, hem de İktisâdi formasyonu hâiz teşkilâtın te’sîsi ile, kültür hâkimi­yetinin gerçekleştirilmesi ve bu müesseselere bağlı olarak, Türkleşme ve İslâmlaşmanın hızlandırılması,

İktisâdi ve ticâri hâkimiyetin ele geçirilerek, re­fahın yaygın hâle getirilmesiyle, yeni muhâcir Türk kitlelerin, şehirlere celbi ve böylece yerli unsurun, ye­ni gelen muhâcirler elinde eritilmeye çalışılması, bil­hassa ahi esnaf, kuruluşunun organizasyonu ile, ti- cârî ve sınaî hayatın Türkler eline geçmesi gibi muh­telif gâyeler gözönünde bulundurulmuştu. (314)

Böylesine, yapıcı bir hizmet ve oldukça da ağır bir mes’ûliyeti üzerinde taşıyan ahilik, Türkleri ve yerli göçmenleri, bir meslek sâhibi yaparak, onların şehir hayatına girişini ve uyum göstermelerini sağ­layabilmiştir. Bu da san'at sahasının Türkler eline geçmesine müncer olmuştur. Moğol istilâları ile Ana­dolu’ya gelen yeni san’at erbâbı, desteklenerek tak­viye edilmiş, iş hayatı, hristiyan ve yerli esnafa kar­şı rekâbet kâbiliyeti ve iş-yeri sâhibi olma imkânını kazanmıştır. (315) Ayakkabı, çizme, at koşumu, si-

(313) Togan, Z. Velidî, UTT Giriş, 1, 535.(314) Çetin, Osman, Anadolu’da İslâmiyet’in Yayılışı, 102.(315) Çağatay, Neşet, Ahilik, 90.

İKTİSADÎ HAYAT VE TARİKATLAR 107

Page 122: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

lâh v.s. gibi, devletin, zarûrî ihtiyaçlarını gideren iş- kolları, millî hâle getirildiği gibi, ahi esnafının da­yanışması ile meydana gelen güçlü teşkilât, gayr-ı müslim esnafın karşılarında tutunmalarını imkânsız- laştırmşıtır. (316)

Dayanışma ihtiyacından doğan birbirini korumak ve kollamak, dış te’sir ve tehlikelere karşı, birlik için­de karşı çıkmak gibi târihî hâdiselerin varlığını mec- bûrî hâle getirdiği bu güçlü teşkilât, siyâsi otoritenin sık sık el değiştirdiği devirlerde, kendi bölge ve bel­delerini, bu tehlikeli badirelerden kurtarmak ve sa­nat hayatının devamlılık kazanmasını te’mîn etmek gibi bir vazifeyi başarı ile ifâ etmiştir. Nitekim İbn Batûta, bu konuda şu müşâhadelerine yer vermekte­dir: «Bu bilâdın âdetince, bir mahalde sultan bulun­madığı takdirde, hâkimi ah! olup, âyendegâna at ve libas i’tâ ve kadrine göre ihsan eder, Emr ü nehy ü rükûbı aynıyle mülûke müşâbhitir.» (317)

Her ahinin emeğini değerlendirecek bir iş ve sa­nat sahibi olması esas olduğu gibi, bir ahinin birkaç işkolunda değil, kabiliyetine en uygun olan, tek bir iş veya san’at dalında çalışması da şarttır. «..Elbette ve elbette ahiye ve şeyhe gerektir ki, bir san’atla meş­gul ola.. Eğer san’atı yoksa ona fütüvvet değmez..» (318)

Her ahi birliğinin, yöneticilerini kendi içinden serbestçe seçmesi yanında, «ham madde ve ma’mûl eşya fiyatlarının belirlenmesinden,» üretimin kalite ve miktar olarak planlanması ve onların rahatlıkla

(316) Çağatay, Neşet, age. 93, 94, 95 vd.(317) İbn Batûta, I, 312-314, 326; Akdağ, M., TİtT , I,

119-120; Turan, O., TCHM Târihi, II, 21.(318) Güllülü, Sabahattin, Ahi Kirlikleri, 102; Tarus, İl­

han, Ahiler, 26.

108 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 123: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İKTÎSADÎ HAYAT VE TARİKATLAR 109

pazarlanmasına kadar bütün kararlarında bağımsız olduğu görülmektedir. Bu bağımsızlığın zaman za­man, siyâsî otorite ile sürtüşmelere sebep olduğu bi­linmektedir. (319). XV. yy. ortalarına kadar, bu nü­fuzları ile dikkati çeken ahiler, Yıldırım Bâyezid dev­rinden itibâren, yavaş yavaş bu hüviyetlerini kaybet­meye başladılar. Bir def’asında Ankara ahileri, bir ticâret ve hak işinden dolayı, Yıldmm’a karşı bayrak açmışlar, dükkânlarını kapatarak, silâh başı yapmış­lardı. Yirmi gün kadar Ankara’ya bilfiil hâkim olduk­tan sonra, hak ve isteklerinin kabûl edilmesi üzeri­ne, işlerinin başlarına dönmüşlerdi. (320)

XV. yy.’ın sonlarına doğru, Bey’lıkten, Pâdişahlı- ğa geçiş dönemi, Fâtih Sultan Mehmed Han ile yep­yeni bir safhaya girmiştir. Bu devreden itibâren, Os­manlI Devlet yapısının sıkı bir merkeziyetçi ta­vır takındığını, idareci kadrolar yanında, ordunun da, merkezî bir yönetime doğru kaydığını görüyoruz. Devletin genişleyen topraklarında, hâkimiyet için za- rûrî olan bu durum sebebiyle, cemiyet hayatının da, idarenin bu prensibine uygun bir biçimde, yeniden tanzim edilmesi ihtiyâç hâline gelmişti. Bunun bir ne­ticesi olarak, başlangıçta, Selçuklu Devleti’nin par­çalanmış topraklarında ve tek bir otoriteden mahrûm olunduğu o devirlerde, her biri, bulunduğu mıntıka­da, siyâsî bir istiklâle de sahip gözükürken, yavaş yavaş bağımsızlığını kaybederek, Şehir ve kasabalar­daki diğer kuruluşlarla birlikte, saltanata sıkı sıkıya bağlı bir karakter kazanmalarına sebep olmuştur. Zi­ra, cihân hâkimiyeti ideali ile ortaya çıkan Osmanlı Devleti’nin, savaş endüstrisine dayalı olan ihtiyacı,

(319) Evliya Çelebi, III, 230; Güllülü, S., Ahî Birlikleri, 119.(320) Gölpınarlı, «Fütüvvet Teşkilâtı ve Kaynakları», İFM,

XI, 81; Tarus, îlhan, Ahiler, 42.

Page 124: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

devletin bu birliklere doğrudan müdâhalesini ve mer­kezî bir otoriteye bağlanmasını mecbûri hâle getir­miştir. Bu müdâhale târih içinde, iki yönlü olarak ortaya çıkmıştır.

Önce bazı birlikler, yeniçeriler arasına alınarak askerileştirilmiş, bunun dışında kalanlar ise, seçim­leri devlet tarafından tasvîb edilen, «esnaf şeyh»leri veya «ahî baba»lar ve «kethüda»larla yönetilmeye ça­lışılmıştır. Bazı işkollarınm askerileştirilmesine misâl olmak üzere, yeniçeri ocağı bünyesinde teşkil edilen, «cebeci ocağı», (321) «topçu ocağı» (322) gibi resmî teşekküller gösterilebilir. Cebeci Ocağı, ordunun, kı­lıç, kalkan, yay, tüfek, balta, kazma, kurşun, barut- vs. gibi ihtiyaçlarını gidermek üzere kurulduğu gibi, topçu ocağı da, topları kullananların yamsıra, bun­ları döken ustaları da içine almakta idi. (323) Devlet için oldukça mühim ve lüzumlu olan askerî endüst­rinin, yeniçeri ocağı bünyesine alınmasına karşılık, iç piyasa için üretimde bulunan diğer kolların, tüke­ticisi de, büyük nisbette yine askerî zümrelerdi.

Ahilerin nüfûzlarının kaybolmasını hazırlayan se­beplerden biri de: Savaş gelirleri ve ganimetlere da­yalı olan, Osmanlı mâliyesinin, zamanla savaşların verimliliğini kaybetmesi, uzun süren harplerin mağ­lûbiyetle neticelenmesi ve getirdiği ile götürdüğünün kıyaslanamayacak derecede dengesiz oluşu, gibi se­beplerle, savaş masraflarını karşılayamaz duruma düşmesidir. Harcamaların, mâliyenin kaldıramıyacağı bir seviyeye gelmesi üzerine, ticâret ve zenaat ala­nındaki kazançların vergilendirilmesi zarûreti hâsıl

110 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(321) Pakalın, M. Zeki. O TPT Sö/.Iiisii, I. 262-263.(322) Pakalın, a. csr. III, 512-513.(323) Uzunçarşılı, OT, I, 513-514; Güllülü, S., Ahî Bir­

likleri, 122-123.

Page 125: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İKTİSADÎ HAYAT VE TARÎK ATLAR İH

olmuş, bu da siyâsî otorite ile, ticâret ve zenaat er- bâbmı içine alan, ahî birliklerini karşı karşıya getir­miştir. Zira, Devlet, bu ve benzeri zarûretler yüzün­den, bir yandan bunların yönetimine, bir yandan da, sâhip oldukları imtiyazlara el koymak zorunda kal­mıştır. Böylece «ahî baba» ve «keihüdâ»lann seçimi ile birlikte, ham-madde ve ma’mûl eşya fiyatlarının tasdik ve ilânı, devletin resmî temsilcisi olan kadıla­rın yetkisine tevdi edilmiş, tatbikattaki aksaklıkların giderilmesi ve usûlsüzlüklerin kontrol edilmesi yetki­si de «muhtesib»e verilmiştir. (324)

XVIII. yy.’dan itibaren, bazı iç ve dış sebeplerin te’sıri ile ahiliğin, çözülmeye başladığına şâhid olu­yoruz. Hârici sebeplerin başında-, gelişen batı sanayii ve ma’mûllerinin, Anadolu pazarını işgâli gelmekte­dir. Batı’ya yönelişin, bir özenti ve taklîd duygusu hâ­linde, dalga dalga Anadolu’ya yayılışı ve Avrupa ma’~ mûlâtmın bu bölgelerde tutunup aranır olması, yerli imâlatın pazarlama ve rekabet imkânını ortadan kal­dırmıştır. Bu durum karşısında devletin, birtakım en­gelleyici tedbirler almak yerine, yabancı tüccara, Kâ- nûnî devrinde başlayan ve her defasında da bir ye­nisi eklenen, «kapitülasyon» adı altında imtiyazlar tanınması ve bu imtiyazların, giderek genişletilmesi, yerli esnaf ve sanayiin tükenişine zemin hazırlamış­tır. (325) Ayrıca kapitülâsyonlarla, kendisinden yalnız­ca ham,-madde taleb edilen bir ülke durumuna gelen Osmanlı Devleti’nin zaten yetersiz ve kıt olan ham­madde kaynaklan büsbütün erimiş ve iç îmâlât için zarûrî olan kaynaklar dahi bulunamaz olmuş, bulu­nan da, fazla taleb yüzünden fiatları yükselmiş ve

(324) Muhtesib için bkz. Pakalın, M.Z. OTDT Sözlüğü, II,572.

(325) Güllülü, S., Ahî Birlikleri, 123-124.

Page 126: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

üretimin daralmasına sebep olmuştur. Bu yüzden da­ralan üretimin de, iç pazarlarda, batı sanayi ma’- mûlieri ile rekabet imkânı ortadan kalkmıştır. Bir yandan îmal ettiği eşyaya, pazar bulmakta güçlük çeken yerli sanayi, alışılmış üretim tekniği yerine, yeni teknolojiyi koruyamadığı için de büsbütün yoz­laşmış ye gerilemiştir. Bu İktisâdi çözülüşü hazırla­yan dâhili sebeplerin başında ise, yerli sanayiin ge­rilemesi ile başlayan bocalama ve kargaşalıktan is­tifâde etmek isteyen bazı gurupların bu sahaya ka­tılmış olmaları ileri sürülebilir. XVI. yy.’ın ortaların­dan itibaren, esnaf arasına, köyden şehire göç eden­lerle, daralan ve ticârî bir krize dûçâr olan, transit- ticâret imkânları karşısında, kendilerine, iç pazarla­ra dönük işlerde kısmet arayan, müteşebbis-sermâye mensûbları katılmıştır. (326) Bunlar ham-madde pi­yasasını ellerine geçirerek, esnaf ve san’atkâr kesi­mini, kendilerine bağlamış ve bu durum ise, ahî bir­liklerini, o zamana kadar karşılaşmadıkları yepyeni bir durumla karşı karşıya getirmiştir. Müteşebbis- sermâye, az emek, bol kazanç esasına bağlı olduğu İçin, imkân nisbetinde, en kısa yoldan, en kârlı iş yapmayı tercih ediyorlardı. Ahî birliklerinin kalifiye personelinin, emeklerinin karşılığını pahalı istemele­ri veya istenilen fiyatın, sermâyenin işine gelmeme­si üzerine, şehre göç eden guruplardan ucuz emek te’mini cihetine gidilmiş, bu ise, hem yerli sanayiin dumûra uğramasına, hem de kalitenin düşmesine müncer olmuştur. (327)

Mezkûr sebep ve neticelerin vukûu ile meydana gelen iktisâdı kriz, gittikçe artarak, XVIII. ve XIX.

112 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(326) Ülgener, S.F., Ahlâk Meseleleri, 144; Güllülü, S., Ahi Birlikleri, 166.

(327) Güllülü, S., Ahî Birlikleri, 167.

Page 127: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

yy.’lara kadar gelinmiştir. Bu asırlara kadar, Osman­lI içtimâi hayatında, her biri, kendi içinde teşekkül eden ve dışa kapalı bir hiyerarşi sistemi ile çalışan, terfi ye yükselmeleri kâbiliyet ve maharet esasları­na bağlı olan içtimâi düzen, sarsılmaya ve bozulma­ya başlamıştır. Esnâf ve san’atkârlığın değer kaybet ­meye başladığı zamanlar, bir kısım esnâf, yeniçerili­ğe kaymış, yeniçeriliğin değer kaybettiği zamanlar­da da, birçok yeniçeri esnâflığa el atmıştır. Ve bu hal, esnâfm yeniçerileşmesi, yeniçerinin esnâflaşması gibi garib bir durum meydana getirmiştir. 1740 M. senesinde, yeniçeri esâmi tezkeresinde, kırk binden fazla yeniçeri kayıtlı olduğu halde, (328) asıl yeniçe­ri sayısının iki bin’i geçmemesi, bu husûsa bâriz bir misâl olarak düşünülebilir. Yeniçerilikten tekrar iş hayatına dönen esnâf arasında, artık ahiliğin gelenek­leşmiş ve kökleşmiş prensipelrini görmek muhâl ol­muştur. Bu teşkilâtı tanımak bir yana, onların getir­diği kâidelere-. «Bizler sipâhîlerüz, deyû âlât-ı harp»le karşı çıkma imtiyâzı bile kazanmışlardır. (329) Sırf asker ocağına kaydolmak için, yeniçeri ağasına ver­dikleri rüşvetleri de, mâliyete ekleyen bu esnâf, ar­tık başıboş bir şekilde, kirli ve hileli yollara ve ihti­kâra sapmaya başlamıştır. (330)

İç pazarlan işgâl eden, sahte ve kalitesiz mallar­la, müşterilerini aldatan kirli tutumları yanında, ger­çek emek ve kalite ile mal üreten esnâf, pahalı ma­liyet karşısında tutunamayınca, geçimini dahi te ­minden acze düşmüş, onlar da, son çâre olarak, ham­maddeden kısmaya, standartlara uymamaya, başka-

İKTİSADÎ HAYAT VE TARİKATLAR 113

(328) Pakalin, M. Zeki, OTDT Sözlüğü, III, 621-623; Gül- lülü, S.f Ahi Birlikleri, 173.

(329) Ülgener, S.F., Ahlâk Meseleleri, 149.(330) Güllülü, S., Ahî Birlikleri, 173.

Page 128: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

lannm çıraklarım ayartmaya, müşterilerini, yalan yemin ve sahte te’minâtlarla, aldatma yoluna ister istemez bulaşmışlardır. (331)

Başlangıçta, devlet, halk ve idareciler nezdinde, desteklenen bu teşkilât, mezkûr sebeplerle çözülüp dağılmış, böylece efkâr-ı umûmiyyedeki asırlardır sü­ren itibârını büsbütün kaybetmiştir. Meşrûtiyet yıl­larına kadar, özellikle «peştemalcı» esnâfı arasında yaşatılan ahi geleneğinin son kalıntılarını da, cum- hûriyetten sonra, 1341/1925 senesinde çıkarılan, «te- lcâyâ ve zevâyânm şeddi» ile ilgili kanunla resmen ortadan kaldırılmıştır. Buna rağmen, ahilikten kalan bazı âdet ve an’anelerin izleri, Kırşehir Ahi Evren Festivali’nde, turistik düşüncelerle de olsa, her yıl bir defa sergilenmektedir. Hattâ, Türkiye Esnâf ve Sa­natkârları Konfederasyonu, neşrettirdiği «Orta Yol Ahilik» isimli eserde, ahiliğin «şedd kuşanma» merâ- simine sâhip çıktığını, Genel Başkan Hüsâmeddin Ti- yenşan imzası ile, resmen îlân ve tescil etmiştir. (332)

(331) Ülgener, S.F., Ahlâk Meseleleri, 149.(332) «XIII. asırdaki, otuz iki esnafın pîri Ahî Evran-ı

Velî’ye, bugün dört milyon esnâf ve sanatkârın ziyâret ede­bileceği, huzûrunda huşû ile dua edebileceği, anma törenleri sahaları ile, kültür ve sanat galerilerini ihtivâ eden bir kül- liyye hazırlamaktayız.

Belki, bizim mesaîmiz yetmiyecektir. Ancak, bizden son­ra nöbeti alacak postnişîn, ibâdet saydığımız bu hizmeti ta­mamlayacaktır. ..»

Türkiye Esnâf ve Sanatkârları Kenfederasyonu Genel Bag- kanlığı’nca, Refik SOYKUT’a hazırlatılan, «Orta Tol Ahilik» adındaki eser, Ankara, 19^1’de neşredilmiştir, bkz. sahîfe, IV.

114 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 129: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

XIX. ASIRDA TARİKAT VE TEKKELER

Page 130: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve
Page 131: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

I — XIX. ASRIN GENEL DURUMU

XIX. asırda Osmanlı Devleti, kendisini târih sah­nesine çıkaran, maddî ve ma’nevî mesnedlerinden kaymış, askerî-siyâsî grafiğinin yanında, İlmî, içtimâi, İktisadî ve hukûkî sistemleri, intizamlı seyrini kay­betmiş, iç gaile ve dış müdâhaleler elinde, devletin esas unsurları arasındaki irtibat ve muvâzene zede­lenmiş bir vaziyettedir.

Asırlardır, «muhteşem ve mağlûb edilemezliği» ile meşhûr olan bu devletin, saltanat, ordu, medrese ve tekke üzerine binâ ettiği nizâmın hızı, birden ke­silmeye başlamış, asırlardır teba’aya saâdet veren ge­lenekler, itibardan düşmüş, nizamsız ve adaletsiz bir gidiş almış yürümüştür.

Devletin en mühim mesnedi olan ordu, mütead­dit mağlûbiyetler, bozguncu iç sızmalar, inzibat ve inkişâfsızlık neticesi, nüfûz itibârını kaybetmiş, bu hâli ile, merkezî otoritenin muhâfazasma yarar bir kuvvet olmaktan çıkmıştır. Muhtelif zarûret ve en­dîşeler sebebiyle, bu halden kurtarılması, bir çeki­düzen verilmesi mecbûrî olan yeniçerilik, za’fını ve illetlerini telâfi edici tedbîrleri kabûl yerine, mevcûd hastalıklı hâlini muhâfaza etmek için, elinden gelen muhâlefeti yapmaktan çekinmemiştir. Böylece, dev­letin bekâsı için alınması lüzûmlu her tedbiri, isyân

Page 132: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ve kıtal ile karşılayan bir teşekkül durumuna düş­müştür. (1)

Bu hâli ile, esas vazifesini yapmaktan âciz kalan ocak, devletin teba’ası üzerindeki dâhili nüfûzunu da ortadan kaldırmıştır. Bu boşluk ve otoritesizlikten is­tifâde etmek isteyen ve menfi emelleri için fırsat kol­layan, imparatorluğun, muhtelif din, milliyet ve mez­hebe mensûb unsurları, bazı iç ve dış tazyiklerin de te’sîri ile, devletten ayrılmak temayülüne kapılmış­tır. (2)

Batıda doğan «kavmiyetçilik» akımının, muhte­lif unsurlardan teşekkül eden, Osmanlı Teba’ası ara­sına girişi ve yayılışı, dinî ve ırki tecânüsten mahrûm, devletin tabanında, derin çatlaklar ve tedâvısi imkân­sız içtimâi problemler meydana getirmiş, muhtâriyet ve istiklâl isteyen hareketler alabildiğine hız kazan­mıştır. (3)

Alışılmış eğitim düzeni, hayatın akışı ve ilmi in­kişâfa ayak uyduramayan öğretim tarzı ile medrese­ler, kurtarıcı, yol gösterici ve yön verici kafalar ye­tiştiremez duruma düşmüştür. (4) «İsmi var, cismi yok havaî medreselerde», «akçe ile mülâzim olup, az zamanda müderris olma» (5) çığırının da açılması ile

(1) «Avrupa usûlü üzere muallem olmadıkça, a’dâya mu­kabele, kâbll olamayacağı mukaddem ve muahhar Nemçe ve Rusya seferlerinde sabit olarak, bu emr-i ehemm’in, hayyiz-i fi’le îsâli, erkân-ı devletin ehass-ı a’mâli olduğu halde, yeni­çerilerin serkeşliği bunun icrâsma mâni olurdu..» Ahmed Cev­det Paşa, Târih, VIII, 139.

(2) Ongunsu, A.H., «Tanzimat ve Âmillerine Umûm! Bir Bakış», Tanzîmât I, 4.

(3) Ali Reşat, Asr-ı Hâzır Târihi, 518; Ülken, H.Z., TÇD Târihi, 38.

<4) Koçi Bey Risâlesi, 25; Ahmed Cevdet Paşa, Târih, I, 87-94; Ma’rûzât, 50.

118 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 133: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

XIX. ASRIN GENEL DURUMU 119

devam eden bu düşüş, «velî-nimetlerine kul, devlet ricaline zebûn, menfaate köle olmaktan» öte hünerleri olmayan, ehliyetsiz hocalar elinde büsbütün varlığını yitirmiştir. (6)

Cemiyeti, baştan aşağı kuşatan, tekkeler de, eri­yen diğer devlet müesseseleri gibi, bu inkıraz ve in- hilâlden nasibini almış, onlar da, «yol’dan değil, bel’- den gelen mürşidler»in tasarrufu altına girerek, za’- fa uğramış, bu üstün halk eğitimi müesseseleri de, seviyesini yitiren mesnedler arasında yerini almıştır. (7)

Bir cemiyetin, târih içinde yaşadığı iyi ve kötü günler, gökten düşer gibi sessiz ve habersiz gelmez­ler. Daha önceki, bir sürü içtimâi, İktisâdi, fikri ve siyâsî şartların hazırladığı zeminde, mûzır bir sar­maşık gibi, kök salarak filizlenir, büyür ve gelişir ve sağlıklı bünyeyi tehdîd eder hâle gelirler. Böylesine karışık bir toplum içerisinde yaşama ve yetişme du­rumunda bulunan ferdler de, bu değişme ve çürüme­den müstağni kalamaz. Bu yüzden, cemiyet içerisin­de, sürükleyici ve yön verici bir mevkî kazanmış olan şahıslar hakkında, verilecek değer hükümlerinin sağ­lamlığı, çağının şartları içinde aranmalı ve mümkün olduğu kadar tarafsız tesbît ve değerlendirmelere da- yandırılmalıdır.

OsmanlIlarda, kültür, edebiyat ve medeniyet an­layışı bakımından getirdiği, «ikilik» ve yeni fikri ce­reyanlarla, mühim bir ma’nâ taşıyan, XIX. asnn in-

(5) Cevdet Paşa, Târih, VII, 195; Adıvar, A,, Osm. Türk­lerinde İlim, 110-111, 193.

(6) Uludağ, S., «Taklîd», Hareket, VIII (1979), 9.(7) Cerîde-i Sûfiyye, sy. 82, 358; Cem’iyyet-i Sûfiyye-1 İt-

tihâdiyye Nizam-nâmesi, md. 2. bkz. Kara, M., Tekkeler, 285.

Page 134: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

celenmesi cemiyetin hâkim teşkilâtlan olan tekkeler açısından bir hayli ihmâl edilmiş gibidir. Mevzû’a bu açıdan yaklaşarak, başından beri, hayatın içinde ve her kademesinde, devletle, elele bir rûh bütünlüğü arzeden, tekkelerle, idâri ve içtimâi hayat arasında vukû bulan, istihâleleri göstermeğe çalışacağız. Ko­numuz, mücerred ma’nâda ve kronolojik bir târihçe içerisinde, yenileşme gayret ve hareketlerini ele al­mak değil, tezimizin girişinde gösterdiğimiz çizgi ve sınırlar içinde, bu hareketlerin, klâsik müesseselerden olan tekkelerle münâsebetini, gelişen yeni durumlara karşı, bu teşekküllerin tavrı ve tekkelerin toplum ha­yatındaki yerini tesbîte çalışmaktır.

Bu asra kadar, batılı devletlerle olan münâsebet­lerimiz, siyâsi vak’alar istisnâ edilirse, coğrafi konum­lan itibân ile, âdetâ birbirinin mütemmimi bulunan iki ayrı âlemin, arasında varlığı tabii olan, siyâsî ve iktisâdı ilişkileri pek aşmaz. III. Ahmed devrine kadar, ne örf ve âdette, ne de fikir ve san’at saha­sında belirli bir te’sîr alış-verişine pek rastlanmaz.

Târih boyunca, hep muvaffakiyetine alışılmış ve «mağlûb edilemez» ünvânmı kazanmış ordu’nun, Vi­yana savaşından bozgunla dönmesi neticesinde, dev­letin, batı karşısında, askerî. ve siyâsî yönden zayıf olduğu anlaşılmıştır. Avrupa devlet yapısını yerinde incelemek ve Osmanlı Devleti teşkilâtı ile mukayese­sini yapmak üzere, Yirmisekizinci Çelebi Mehmed’- in, Paris’e gönderilmesi ile, batı ile ilk resmî temas­lar başlamış olur. (1721 M.) (8)

Türk matbaacılığının ihdâsı ve ordunun yeni ih­tiyaçlara göre ıslâhı gibi teşebbüslerin başlatıldığı bu devrin en önemli hâdisesi, şüphesiz, Yirmisekizin-

120 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(8) Tanpınar, A. Hamdi, XIX. Asır Türk Edebiyat Târihi, 3, 4, 9.

Page 135: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

XIX. ASRIN GENEL DURUMU 121

ci Çelebi Mehmed’in oğlu, Sa’ıd Mehmed Efendi ile İbrahim Müteferrika’nın, birlikte kurdukları matbaa olmuştur. (1726 M.) (9)

I. Mahmûd’un cülûsu üzerine, İbrahim Mütefer­rika tarafından kaleme alman, Usûlü’l-hıkem fî nizâ- mi’l-'âlem isimli eser, ordu, askerlik ve ilmi sahada, imparatorluğun ve müslüman şark’ın muhtaç olduğu, kurtuluş reçetelerini gösteren, batılılaşma hareketle­rinin ilk başlangıç beyan-nâmesi hüviyetindedir (10)

Devletin eksikliğini hissettiği hususlarda yapılan bu ve benzeri tavsiyeler neticesi, ihtiyaç duyulan yeni ve teknik bilgilerin yurda mâl edilmesi için, ba­tılı uzmanların, devlet hizmetinde istihdamı ciheti­ne gidilir. Böylece, bilhassa askerlik sahasında batı ilim ve fikir dünyâsı ile irtibât fiilen kurulmuş olur. (11) I. Mahmûd döneminde, mühtedı Fransız gene­rali Humbaracı Ahmed Paşa, (Comte de Bonneval)’- ın riyâsetinde, topçu sınıfının ıslâhı ve tanzimi için alman tedbirler ve 1734 M.'de Üsküdar Hendesehâne- si’nin aynı zâtın gayretleri ile açılması bu meyanda zikredilebilir. (12)

III. Mustafa zamanına kadar, dağınık ve netice­siz teşebbüslerden öteye geçmeyen, ordunun batı stan­dartlarına göre ıslâhı fikri, onun saltanatında, devam­lı ve esaslı bir fikir hâlini alır. Sür’atçi ocağının teş­kili, yeni topların ıcâdı ve kullanılışı, top-hâne’nin

(9) Geniş bilgi için bkz. Gerçek, S. Nüzhet, Türk M atba­acılığı, İst. 1939. Adıvar, Adnan, Osm. Türklerinde İlim, 149- 151.

(10) Tanpmar, age., 120; Adıvar, age., 151.(11) Tanpm ar, X IX . Asır Türk Ed. Târihi, 14; Yurdaydm ,

İslâm Târihi Dersleri, 143-144.(12) Ülken, H. Ziya, TÇD Târihi, 937; Tanpıııar: age., 14-

15.

Page 136: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

122 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

ıslâhı, mühendis-hâne mektebinin te’sisi, hep bu dev­rin mahsûlü olan yeniliklerdir. (13)

I. Abdülhamîd devrinde de devam edilen bu gay­retlerin, asıl kökleşme ve yayılma istıdâdı gösterdiği dönem III. Selim’in cülûsu ile başlar. Islâhat hareket­lerine devlet ricâli arasında yaptığı görüşmelerle ve­rimlilik kazandırmak isteyen pâdişâh, ordunun ıslâ­hı, adâletin te’mîn ve mâliyenin tanzimi çârelerini araştırmak üzere, devlet adamlarından teşekkül eden bir istişâre meclisi toplar (1203/1788). Büyük ümid- lerle başlatılan bu teşebbüsler, bazı iç ve dış tazyik­ler yüzünden, yanm kalan ma’sûm tedbirlerden öte gidemez. Fikirlerine müracaat edilen devlet adam­larının verdiği, raporların mühim bir kısmı, ıslâhın­dan ümîd kesilen yeniçeri ocağının, yanıbaşında, «ni- zâm-ı cedid» adı ile bilinen, bu girişimler genel ola­rak, askerî sahaya münhasır bir mânzûme gibi gö­zükürse de, devletin ilmiye, kalemiye, adliye ve mül­kiye gibi temel müesseselerine şâmil, yenileşme gay­retlerinin bir tezâhürü olarak değerlendirmek gere­kir. (14) Devletin ihtiyaç duyduğu sahalarda, yalnız Fransa’dan değil, İsveç ve İngiltere’den getirtilen uz­manların -politik ihtidâlarla- idâri kademede istih- dâm edilmesi, batılı büyük devletlerin merkezlerinde, üç yıllık ikâmet şartı ile elçiliklerin ihdâsı, Paris, Lond­ra, Berlin ve Viyana’da görevlendirilen ve devleti temsil yetkisi verilen elçilere, ilim, fen ve ma’ârif ile

(13) Tanpınar, age., 15.(14) 1207/1792’de ordu Silistre’de iken, Sadrazam Koca

Yusuf Paşa’ya, gönderilen bir emir-nâme’de: «..nizâm-ı devle­te dâir herkesin mütâlaâtım bir lâyiha şeklinde kaleme al­ması..» istenmiştir. Ahmed Cevdet Paşa, Târih, VI, 4-29; Se- bük, İ. Habîb, TT Edebiyatı Târihi, 56-57; Tanpınar, XIX. Asır TE Târihi, 19-20.

Page 137: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

XIX. ASRIN GENEL DURUMU 123

ilgili her türlü bilginin ülkeye aktarılması gibi hu- sûslann ta’mimi, bunu te’yîd eder mâhiyettedir. (15)

Batı ilim ve fikir dünyâsı ile, eleman alış-verişi­nin fiiliyâta döküldüğü bu dönemde, pâdişâhın, mî- zâcı ve bazı iç çekişmeler yüzünden, düşünülen ye­nilikler tahakkuk imkânı bulamamış, Kabakçı Mus­tafa İsyâm’nm patlak vermesi ile, III. Selim öldürül­müş, Nizâm-ı cedîd hareketi de, devlet hayatından çekilmek veya sinmek mecburiyetinde kalmış gibi gözükür (1807). (16)

Hülâsa olarak vermeye çalıştığımız bu bilgilerden anlaşılacağı gibi, XVIII. asır ıslâhat hareketlerinin bâ- riz hususiyeti, cemiyet bünyesinde, fi’len esaslı bir değişikliği istihdâf etmeksizin, devrin muayyen ihti­yaç ve zarüretleri k-arşısında, bazı teknik bilgi ve bel­gelerin, memlekete en kısa zamanda intikâli için, ya­pılan yarım teşebbüsler olarak kalmış olmasıdır.

(15) Verilen lâyihalar ve tamamlayıcı bilgiler için bkz. Ahmed Cevdet Paşa, age., VI, 19-20; Kaynar, M. Reşil, Paşa, 7-9 vd.

(16) Ahmed Cevdet Paşa, age., VIII, 150 vd.; Kaynar, age., 22.

Page 138: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

A — YENİLİK HAREKETLERİ VE TEKKELER

III. Selim devrine kadar meydana gelmiş olan ak­sama ve imkânsızlıkları ve bunların ber-taraf edil­mesi için gösterilen çâreleri ihtivâ eden bu lâyihalar, konumuza ışık tutabilecek ilgi çekici bilgiler vermek­tedir.

Devleti, asırlardır karşı koyduğu bir medeniyet­ten istimdâda mecbûr eden bu düşüşün sebepleri ara­sında, lâyiha sâhiplerinin, üzerinde ittifak ettiği mes’- eleler arasında, seyfiyye, kalemiyye, ilmiyye, adliyye, mâliye ve mülkiye müesseselerinîn bozulmuş olması başta gelmektedir. Zira, zamanın icaplarına göre ken­dilerini yenilemiyen, ihtiyâç ve inkişâflara ayak uy­duramayan müesseselerin, zamanlarının çetrefil me­selelerine çözüm getirmesi de imkânsızdır. Bu durum OsmanlIlarda da böyle olmuş, meydana gelen boşlu­ğu ve za’fı giderme gayretleri, istenilen neticeyi ver­memiştir. Bu lâyihalar içerisinde, tekke ve meşâyihi ilgilendiren aleyhte fikirlerin bulunmaması aynca dikkat çekicidir.

Bu temel müesseselerden, ilmiyye ve sûfiyye’nin, XVII. yy.’da başlayan meşhûr mücâdelesi, aslında zâ- hirı parlaklığa rağmen, içinde taşıdığı hastalığın ve gizlediği za’fın ilk tezâhürleridir. (17) Buna rağmen,

(17) Geniş bilgi için bkz. Naîmâ, Târih, VI, 218-230; K â ­tip Çelebi, Mîzânü’l-Hakk, ilgili bölümleri.

Page 139: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

tekkeler ve medreseler, yine de devlete ve cemiyete yön verebilecek seviyede elemanlar yetiştirebilmiş- tir.

Nitekim, devrin celvetî meşayihinden, Osman Faz­lı (1102/1690), zamanında, başta padişah olmak üze­re, vezirlerine ve halka istikâmet verebilen üstün bir şahsiyete sahipti. Bir defasında, Özi nehrinin sağ ta ­rafı Osmanlı Devleti’ne, sol tarafı da, Rus’lara ait ol­mak üzere, yirmi senelik, Nemçe andlaşması imza­lanmıştı. (1091/1680). Sadrazam Kara Mustafa Paşa, Kânûnî Sultan Süleyman’ın, başaramadığı, büyük bir işi başarabilmek, hem de, Almanya İmparatorluğu’nun pâyitahtı olan Viyana’da, biriktirilmiş muazzam ser­vete el koymak istiyordu. O’nu bu işte tahrik ve teş­vik eden, hattâ rüşvetle destekleyen Macar Bey-zâde- 6İ Emerich Tökeeli vardı. Bu zât Macar mezâliminin ve bu mezâlimde ölen babasının intikâmını alabilmek için böyle bir yolu seçmişti. Bu iğvâlara kapılan Sad­razam, muâhedeyi yenilemek üzere İstanbul’a gelen Nemçe hey’etinin, andlaşmayı yenileme fikrini red­detmiş ve mezkûr gâyeler uğruna orduyu Viyana üze­rine sevketmişti (14 Temmuz, 1683). 12 Eylül 1683’de, ordu büyük bir hezimetle döndü. Daha savaştan ev­vel, Osman Fazlı, «Bir kavim, özlerindeki (güzel hal ve ahlâkı) değiştirip bozuncaya kadar, Allah şüphe­siz ki onun (hâlini) değiştirip bozmaz...» (18) âyeti ile başlayan mektûbunda: «Müddeti bitmemiş bir mu­ahedenin ahkâmını feshederek, Nemçe ile muharebe kapısı açılırsa, neticenin felâket olacağını..» söylemiş­ti. Bunun üzerine, Sultan IV. Mehmed, Osman Faz- lı’yı. va’z ü nasihat için, İstanbul’dan .Edirne’ye çağır­mıştı (1096/1684). (19)

(18) er-Ra’d (13), 11.(19) Aynî, M. Ali, Türk Azizleri, 31-34.

YENİLİK HAREKETLERİ VE TEKKELER 125

Page 140: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Yine aynı şeyh, 12 Ağustos 1687’de, Mohaç muha­rebesinde, Ordu kumandanlığını deruhte eden Süley­man Paşa’nın, ağır bir hezimete uğrayarak, savaştan kaçtığını duyunca: «Malım olsa Hindistan’a hicret ederdim. Zira gayreti olmayan bir sultanın yanında vakit zâyî etmekte fayda yoktur.» diyerek, Padişah ve veziri îkaz görevini îfâ etmiştir. (20) Devlet işleri­ni yüzüstü bırakarak, avcılığa merak salan ve bu dav­ranışı ile idârî otoritenin zedelenmesinde en büyük hissesi olan IV. Mehmed, bir gün, Hacı Evhad Tekke­si Şeyhi Hüseyin Efendi’yi, va’z ü nasihat için Dâvûd Paşa Câmii’ne da’vet etmişti. Bunun üzerine mezkûr şeyhin verdiği şu cevap, ne kadar düşündürücüdür: «Va’z isteyen İstanbul’a gelip, şâir nâs gibi, câmide meclisimizde hazır bulunurlar. Ve biz varmağa me’- mûr değiliz. Buraya gelsinler. Benim söyleyeceğim, av­dan fariğ ol ve gelip tahtında otur, ibâdet ve tâatla meşgûl ol. Vilâyât harap oldu. Hizmet-i ibâdu’l-lah’ı gör, gözet derim. Nasihati kabûl etmeyen, söyleni­len hakk kelâm, bir kulağından girip, öteki kulağın­dan çıkan adamın ayağına varmak câiz değildir.» de­di. Ve elçiye, «sana ne dedi isem, onlan aynen hu- zûra ilet» diye de, yemin ettirdi. Bunu duyan Sultan, şeyhe bir ceza verme yoluna gitmemekle berâber bir başka şeyh Himmet-zâde Abdullah Efendi’yi, va’z ver­mek için da’vet ettirdi. O da, pervasız bir eda ile, di­line geleni söylemekten çekinmemiş.- «Ümmet-i Mu- hammed ve devlet sâhipsiz kaldı. Bunca memâlik ve kal’a-i İslâm, düşmen-i dîn yedine girip, bî-hesâb ce- vâmi’ ve mesâcid put-hâne oldu. Fi’linizi değiştirin. Günahınıza tevbe ve istiğfâr edin. Şimden sonra bize lâzım olan, gözümüz yaşından çimen bitince, başımız yerden kalkmamak gerekir. Nedir bu inip, binme?

126 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(20) Aynî, a. esr., 36.

Page 141: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Ve nedir bu hay, huy? Nefs-i emmârenize uymalar, nice bir hâb-ı gaflette yatarsız? Gerçi padişahlar şi­kâra gide-gelmiştir. Ancak şimdi zamanı değil. Her asnn bir vakti var.» (21) Bu ve benzerî sözlerin te’- sîri ile, galeyana gelen halk, bir def’asında şeyhülis- lâm’ı çevirip: «Allah’tan korkmaz, Peygamber’den utanmaz, makam ve mansıb endîşesi ile Pâdişah’a hak kelâm söylemezsin.» diyerek işi tehdide kadar götür­müşlerdir. (22)

Avcı Mehmed’in saltanatı zamanında bocalama devresine giren nizâmın sarsıntısı, ilk def’a te’sîrini orduda göstermiş, «Yeniçeri ocağının ısrân ile padi­şah, Siyâvuş Paşa’yı veziriazam yapmıştı. Bilâhare İstanbul’a avdet eden askerler, halkı isyân ve tuğ­yanları ile bî-zâr etmişlerdi. Bu sırada yeni pâdişâh olan II. Süleyman’a karşı, can, mal ve ırz emniyeti haleldar halk galeyâna gelmiş, bu zorbaların tenki­lini istiyordu. Bu duruma muttali olan ve işin vehâ- metini kavrayan Şeyh Osman Fazlı saraya geldiğin­de, ulemâ ve vükelâyı, orada ölü gibi sessiz ve derin bir sükût, fakat şaşkınlık içersinde bulmuştu. Bunun üzerine, sarayın kapısındaki kale üzerine çıkan Şeyh Fazlı, halka hitaben bir konuşma yaparak, onların derd ve dileklerinin, zorbaların tenkiline ruhsat ve­rilmesi olduğunu tesbît etmişti. Birkaç def’a saray ile halk arasında gidip gelen, Osman Fazlı, nihayet san- cağ-ı şerifi alarak, kale üzerine çekmiş ve halka da istedikleri me’zûniyeti vermişti. Bunun üzerine, âsî askerin zorla yüksek makamlara nasbettiği kimseler­le, ne kadar azgın, taşkın ve zâlim kimse varsa, hep­si bu ahâli tarafından imhâ edilmiş ve böylelikle,

YENİLİK HAREKETLERİ VE TEKKELER 127

(21) Aynî, M. Ali, Türk Azizleri, 38-39. Silâhtar Târihi, II, 245-246’dan naklen.

(22) Aynî, age., göst. yer.

Page 142: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

bir şeyhin halk indindeki te’sîr ve nüfûzu sayesinde, İstanbul, aranılan eski huzûr ve sükûnuna kavuşmuş­tu.» (23) Bu misâller de gösteriyor ki, mevkilerinin ehli olan meşâyih, hem halkı, hem orduyu, hem de padişahı kuşatan, ma’nevî bir otorite ve mehâbete sa­hipti. Bu ma’nevî otorite ve mehabette, eriyen ve çö­ken diğer müesseseler gibi, za’fa uğramaya başlamış ve meşâyih, kendi müesseselerinin bozulmasına yine ilk defa kendileri karşı koymaya çalışmışlardır. Ka­lemi ve kelâmı ile, bu çöküntüyü durdurmaya çalı­şanların başında, Bursevî İsmail Hakkı Celvetî (1137/ 1724) gelmektedir. (24)

Tesbitimize mesned ittihaz ettiğimiz lâyihalardan biri, belki de en önemlisi, Ulemâdan Tatarcık Abdul­lah Efendi lâyihasıdır. Birinci bendi, ordu’nun, ikinci bendi ulemâ sınıfının tefessüh ve ıslâhından bahset­mekte ve şöyle denmektedir:

«..Tarik-ı tedrise nisbetle, tarik-ı kuzâtın inhilâli sad mertebe efzûn olduğundan, hemân mehmâ em­ken, nizâmına teşebbüs olunması, kütüb-i fıkh ve fe- râizden, dikkat-i tâmme ile alenen imtihan edilerek, istihkakı nümâyan olmadıkça, bir ferdin tarik-ı ka- zâya idhal olunmaması.. Böylece beş-on sene içersin­de tarîk-i ilmiyye’nin nâ-ehilden tathîr olunması..» is­tenmektedir. (25) Bu durum, XIX asırda da aynen de­vam etmiş ve ilmî inhitâtm önü alınamamıştı. Ahmed Cevdet Paşa, bu vaziyete şöyle işâret etmektedir-. «Ez cümle o zaman, İstanbul pâyelilerinden Burunî Veh­bi Molla nâmında bir kallâş var idi. İlmi, «mızraklı

128 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(23) Aynı, M. Ali, Türk Azizleri, 44-45. Râşid Târihi, I, 131 - 132’den naklen.

(24) Aynı, age., 96-92, 100-101.(25) Ahmed Cevdet Paşa, Târilı, VI, 9-10 vd.

Page 143: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

YENİLİK HAREKETLERİ VE TEKKELER 129

ilmihal»in üst tarafına geçmezdi. Lâkin Âli Paşa’nın, akşamcılarından, yani kadeh yârânmdan olduğu ci­hetle, İstanbul payesine kadar çıkmış ve Ma’ârif-i Umûmiyye Nezâreti Çelilesi muâvini olmuş idi. Halk indinde fuhşiyyâtı ile ma’rûf olduğundan azledilmiş, vakıflar müfettişliğine ta’yîni beyne’l-viikelâ kararlaş­tırılmış idi. İcrâsma iki gün kala, bu müfettişlik, Ha- rameyn pâyelilerinden Kadri Bey’e tevcihi olundu. Ba­zı kimseler bu ta’yîne de karşı çıktılar ise de, ehl-i tarîk dahi, «Kadri Bey hiç değilse ehl-i ırzdır. Vüke­lânın müntehabı olan Vehbî’ye müreccahdır» dedi­ler. (26) Alman bütün tedbirlere rağmen, durumun değişmediği, hattâ daha da kötüye gittiğini gösteren bu iki misâl, XIX. asır ilmiye müessesesinin, gerek eleman, gerekse tefessüh yönünden ne hâle geldiğini açıkça gösterir.

Aynı lâyihanın üçüncü bendinde, mâlî sıkıntının giderilmesi ve sikkenin tashihi, dördüncü bendi ise, «tabâbetin lüzumuna, ve medeni insanlar, bedevi gi­bi başıboş bırakılamıyacağma göre, terbiye, nizam ve siyâset-i belediyye’nin vücûda getirilmesinden», bahsederken, işâret ettiği şu husûslar bilhassa dik­katimizi celbetmektedir. «.. Zira, tavr-ı hazeriyyet, maddî ve manevi, envâ’-ı mehâsini müstedbi’ olma­sı ile, berâber, ebdân-ı beşeriyye’nin za’f ü nezâketi­ne ve envâ’-ı il el ü emrâzın hudûsuna bâis ve bu cihetle nev’-i beşer hakkında maddeten bazı gûnâ mazarratı müris olduğu gibi, ma’nen dahî insanda, fıtri olan ahlâk-ı haseneyi ifsâd ile beyne’n-nâs, tür­lü desâis ve tezvırât vukûunu mûcib olup, ancak ma- zarrat-ı maddiyyesine tababet ile tedbir alındığı mi- sillü, mazarrat-ı ma’neviyyesine dahî ta’lîm ve ter­biye ve nizâmât-ı mülkiyye ve siyâsıyye tedbîr alın­

(26) Ahmed Cevdet Paşa, Ma’rûzât, 50-51.

Page 144: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

mak lâzım gelir.» (27) Burada ileri sürülen, «mazar­rat-! ma’neviyye»nm terbiye ve nizam altına alınma­sından bahsedilmektedir. Tekkelerin, başından beri bu fonksiyonu icra ettiği dikkate alınırsa, ıslâhat ted­birlerinin, yaygınlaştırılması ve istenilen gayenin hâ­sıl olabilmesi için, tekke ve tarikat erbabından, en azından bu ma’nevî rahatsızlıkların giderilmesi için istifâde imkânlarının araştırıldığı ileri sürülebiliri

Bütün olup-biten bu misâllerden anlıyoruz ki, tekkeler, inhitat ve inhilâl târihimizde, en son bozu­lan ve hattâ, yeri gelince kendisinden istimdâd edi­len bir müessese olma gibi bir özelliğe hâlâ sahip gözükmektedir. Ne var ki, tekkeler de aynı geminin içindedir. Onlar da bu bozulmalardan nasibini ala­caktır. III. Selim’in başlattığı «nizâm-ı cedîd» teşeb­büsüne, Galata Mevlevi-hânesi şeyhi Gâlib Dede (Şeyh Gâlib):

«Müceddid olduğu Sultân Sellm’in dîn ü dünyâya,Nümâyândır bu nev-pûşîdesinden kabr-i Molla’ya»

beyitleri ile sâhip çıkıp desteklerken, aynı harekete,. Konya Mevlânâ Dergâhı Şeyhi Mehmed Çelebi’nin, rehberliğinde bir muhâlefetin yürütüldüğü, arşiv ka­yıtlarından anlaşılmaktadır.

22 Zilhicce 1218 (1804) târihli, Mehmed Çelebi’y© hitâben yazılmış bir fermânda: «Konya’da bazı kişi­lerin, padişahın emrine karşı geldiğinin haber alın­dığını» beyanla, bu hareketi te’dîb ve tenkil ile gö­revlendirilen Karaman Beylerbeyi Abdurrahman Pa­şa’ya, kendilerinin yardımcı olması istenmiş, şeyhin bu kargaşalıktan zarar görmemesi için de, Karahisar

130 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(27) Ahmed Cevdet Paşa, Târih, VI, 67.

Page 145: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

yahut Kütahya’ya gitmesinin daha uygun olacağı, nâ­zik bir üslub ile bildirilmiştir. (28)

Abdurrahman Paşa’ya hitâben yazılmış olan bir fermanda ise, bu isyâna Çelebi ve müftünün ön-ayak olduğunun belirlendiğini, (29), âsîlerin te'dibi ve Çe- lebi’nin, Konya dışına nefyedilmesinin istendiği ilade edilerek, «sülâle-i tâhire-i Mevlânâ’dan olan Şeyh’in zarar-dîde olmamasına, dikkat ve itinâ gösterilmesi» emredilmektedir. (30) İstanbul Mevlevileri'nden Şeyh Gâlib ile, Konya Mevlânâ Dergâhı post-nişini Meh­med Çelebi’nin, aynı harekete karşı gösterdikleri fark­lı tepki, aynı müesseseler içinde bile, bütünlüğün bo­zulduğunun ve bir çözülüş ve çöküntünün ilk işaret­leri olarak değerlendirilebilir.

Bütün bu nâ-müsâid şartlara rağmen, müessese olarak, za’fa uğrayan ve erimeye yüz tutan tekkeler, İsmail Hakkı Bursevî (1137/1724), İbrahim Hakkı Er­zurum! (1186/1772) ve Abdülğani en-Nâblûsî (1143/ 1731) gibi, müsbet te’sîrleri günümüze kadar gelebi­len şahsiyetler yetiştirmeyi başarabilmişlerdir.

III. Selim’in acı âkıbetinin ardından, teceddüd devrinin en mühim sîmâsı şüphesiz II. Mahmûd ol­muştur. Saltanata geçer geçmez, II. Mahmûd, müte­mâdi mağlûbiyetler ve iç huzursuzluklar yüzünden, nüfûz ve itibarı hayli sarsılmış saltanat müessesesi- ne, haysiyet ve itibarını iâdeye, ayrıca sultanların da şahsî emniyetinin te’mînine önem verme zarûreti ile karşı karşıya kalmıştır. (31) Saltanat sâhibinin sık- sık el değiştirmesinin, istikrarlı tedbir almaya en bü-

(28) BA., Dolap, 2, Sandık, 34, Zarf, 34.(29) BA., Dolap, 2, Sandık, 49, Zarf, 15.(30) BA., Dolap, 2, Sandık, 49, Zarf, 123.(31) Sebtlk, İs. Habib, Türk Teceddttd Ed. Târihi, 56.

YENİLİK HAREKETLERİ VE TEKKELER 131

Page 146: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

yük engel olduğunu bilen pâdişâh, bu gâyelerini ger­çekleştirebilmek, iç isyan ve ayrılık hareketlerini bas­tırabilmek için, ilk önce, her defasında olduğu gibi, ordudan işe başlamayı ve ordunun takviyesi ile, mer­kezi otoritenin yeniden te’sîsi cihetine gitmeyi düşün­müştür. Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa’nın, katı disiplini ve «sekbân-ı cedid» teşebbüsü yüzünden, is­yan eden yeniçeriler tarafından katledilmesi, onu, ordunun üzerinde yapılması lüzumlu tedbirleri ciddi olarak düşünmeye sevketmiştir. (32) Eli ve emri al­tındaki silâhlı gücüyle, saltanat müessesesini bütün hürriyet ve iktidarından mahrûm eden bu teşekkü­lün köklü bir şekilde ıslâhı, ya da tamâmen ilgâ edil­mesi âdetâ bir zarûret hâlini almıştı. Mağlûb edile­meyen bir ordunun durup dururken kaldırılmasının güçlüğünü düşünen II. Mahmûd, kendisine bu imkânı verecek bir fırsatın doğmasını beklemeye başlamıştır. Nihayet binlerce yeniçeri gönderilerek te’dib edileme­yen, Yunanlı âsîlere karşı, Mehmed Ali Paşa’nm gön­derdiği, onbeş bin kişilik yeni ve modem askerin, iki hafta gibi kısa bir zaman içerisinde kazandığı Mıso- lonya zaferinin, halk indinde meydana getirdiği ye­niçeri aleyhindeki te’sîrlerden bilistifâde, bu ocağı, 1241/1826 senesinin onbeş haziranında tamamen orta­dan kaldırmıştır. (33) Yakın târihimizde «Vak’a-i Hay- riyye» adı ile yâdedilen bu hareket, ıslâhat teşebbüs­lerini, ilgaya çevirmesi bakımından önemli olduğu ka­dar, yeniçeri ocağının bektâşiyye tarikatı ile ilgisi do- layısı ile de, tasavvuf târihi bakımından da, XIX. as­rın şüphesiz en önemli hâdiselerinden birisidir.

132 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(32) Tanpmar, A.H., XIX. Asır Türk Ed. Târihi, 31; Yurd- aydın, H.G., İslâm Târihi Dersleri, 149.

(33) Ahmed Cevdet Paşa, Târih, XII, 179-180.

Page 147: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

B — YENİÇERİ OCAĞI'NIN İLGÂSI VE TARİKATLARLA MÜNÂSEBETİ

Târihi boyunca pek çok zaferler kazanmış ve şev­ket devirlerinde, devletin tek ve en ehemmiyetli mes­nedi olmuş olan bu ocak, başından beri te’sîs edilen teamül ve an’anelere sâdık kalınarak idâre edildiği dönemlerde, Bektaşî tarîkatı’nm, bir nevi seyfl kolu olarak hizmet görmüştür. Orhan Bey zamanında, as­ker tertıb ve tahririne başlandığı zaman, müteşebbis­lerden bazıları, Hacı Bektaş Velî (738/1337)’ye gönde­rilerek, kurulacak olan yeni ordunun muvaffakiyeti için, kendisinden hayır ve zafer duası taleb edilmiş­ti. Gelenleri, büyük bir hüsn ü kabûl ile karşılayan. Hacı Bektaş Velî, istenilen duayı yapmış, teberrüken de, «ridâ»sından bir aba parçasını kopararak, hediy- ye etmişti. Onlar da, bunu, büyük bir teveccüh kabûl ederek, «ridâ» parçalarını başlarına «taylaşan» gibi takmayı âdet hâline getirmişlerdi. Bilâhare, yeniçeri­lerin başlarındaki keçeler, bu hâtırayı yâd etmek üze­re aynen muhâfaza edilmiş, sonuna kadar da giyil­miştir. (34)

Bu ve benzerî rivayetlere müsteniden, Hacı Bek­taş Velî’nin ma’nevî murâkabesine tevdî edildiğini bil­diğimiz bu ocak, inhitat devrinin getirdiği, bazı iç ve dış te’sîrler sebebiyle, çözülmeye ve bozulmaya baş­lamıştır. Bu sebepler arasında:

(34) Ahmed Cevdet Paşa, age., XII, 179-180.

Page 148: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

a. Osmanlı Devleti’nin muhtelif zamanlarında, fikirleri cerhe* müntesipleri ve muhibleri sıkı ta’kî- bâta uğrayan, babai, haydarı, hurûfi, kalenderi ve ışklar gibi bâtını zümrelerin, varlıklarını ve fikirleri­ni muhafaza edebilmek için, çeşitli tarikatlara ve Özel­likle bektâşiliğe, bu yolla ve bu gaye ile sızmaları, başta gelmektedir. Bâtınî zümreler, bu davranışları ile, bektâşîliğin, devamlı savaş hâlet-i rûhiyyesi içerisin­de bulunan ocaklı için benimsediği müsamahalı tav­rından faydalanmak istemişler, hem tarikat ve tek­kelerin halk indindeki nüfuzunun, hem de, pâdişâh ve idârecilerin, tarikat ve tekke erbâbına tanıdığı im­tiyazların ardına saklanarak menfî emellerini tahak­kuk ettirme yolunu tercih etmişlerdir.

b. Kışla ve süâhlı kuvvetlerin, saltanat ve cemi­yet üzerindeki keskin te'sirini de dikkate alan mez­kûr zümrelerin, bektâşiyye tarikatı vâsıtası ile ye­niçeri ocağına hulûl ederek, onun silâhlı gücünü de kendi hesaplarına kullanmak istemeleri, bu tip sız­maları daha da hızlandırmıştır.

Daha da çoğaltılması mümkün olan bu sebeplere, siyâsî kaynaklı bazı iç ve dış tahrikler te’sîri de ilâve edilirse, durumun hiç de içaçıcı olmayacağı âşikârdır. Zira bu sızmalar, sâdece bektâşiyye ile orduyu hedef almakla kalmamış, ulemâ ile meşâyih, ordu ile salta­nat, tekke ile medrese karşı karşıya gelmiş, devletin ana unsurları atasındaki âhenk ve muvâzeneyi zedele­miştir. Zamanla daha da genişleyen ocak ve bektâ­şîliğin karşılıklı bozulmaları, Osmanlı Devleti’ni sık sık mağlûbiyetle neticelenen savaşlar ve toprak kay­bı ile küçültmeye ve sarsıntıya sürüklemiştir. Kendi toprağı içerisindeki bâtınî zümreleri, saltanatlarının idâmesi ve genişletilmesi için birer ileri karakol gibi kullanan Safevîler ve özellikle Şah İsmail’in, tarikat-

134 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 149: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

YENİÇERİ OCAĞI’NIN İLGASI 135

lan ele geçirmeyi hedef alan bu gayretlerinin, oca­ğı ne hâle getirdiği Sultan II. Mahmûd’un kapat­ma fermânmda, bizzat söylediği şu sözlerden açıkça anlaşılmaktadır.

«..İşbu tâife-i yeniçeriyân, şer’-i şerife muğâyir ve küfre müncer olacak, istihlâl-i muharremât ve terk-i savm ü salât (35) ve Hulefâ-i Râşidin hazret­lerine küfretmek gibi hareketlere cesaret ederek bir­takım saf îman sahiplerini cehaletlerinden ötürü, cad- de-i müstakimden ayırarak, dalâlet yoluna saptırmış­lardır.» (36)

Yeniçeriler, Şeyhülislâm Tâhir Efendi (1254/ 1838)’nin bir fetvâsı ile, kendi içlerinden seçilecek, «eşkinci ocağı» nın yeni usûl ile eğitimini, 11 Haziran 1826’da kabûl etmişlerdi. Ne hikmettir bilinmez, eş-

(35) Yeniçeri ocağı’na, şii ve bâtıni karakterli sızmala­rın, ne derecede vukû bulduğunu, anlatılan şu hâdise de apa­çık göstermektedir. «1241/1826 senesi ramazanının onbeşinci pazar günü, devlet erkânı ve saltanat erbabı, ber-m ûtâd Hır- ka-i şerif ziyaretine gittiklerinden, Ocaklı da, bir alay ile M atbah-ı Âmire’den baklavayı merasim alayı ile aldılar. Çeşit­li kıyafetlere bürünerek, onları yağma ettiler. Bu sırada, ih ­tiyarın birisi, elinden tuttuğu 7-8 yaşlarında bir çocukla bak­lava alayını seyrediyordu. Oruç yemeği alışkanlık hâline ge­tiren yeniçeriler, o bî-çâre ihtiyara: «Savul bre herif yol üze­rinden, bize zahmet veriyorsun.» diye yakasından çekip, başı­na vurarak yaraladılar. O da: «Benim suçum nedir? Bu küçük torunum olup, beni ta ’cîz etmekle, temaşaya getirmiş idim. Yoksa böyle bir günde, Allah’ın evini bırakjp d a ,/İ lâ h î la’ - nete müstehak şu topluluğu görmeyi kim , isterdi, flâhî, İlâhî, Dergâh-ı Kibriya’ dan dilerim ki, bu topluluğu takımı ile yer­yüzünden kaldır. Gelecek ramazana yetiştirmeden kaldır.1* di­ye ağlayarak yalvardı. Ne garîb ki, bir sene değil, iki aya varmadan yehiçeri tfcağı ilga edildi.» Ahmed Cevdet Paşa, T â ­rih, X II , 145.

(36) ÖA., Cevdet Adliye tâsnîfl. No: 1734.

Page 150: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

kincilerin eğitime başlamasından üç gün sonra (15 Haziran 1826) isyan etmişler ve bu kabullerinin sah­te olduğunu böylece göstermişlerdir. (37)

Bu hâdise üzerine Şeyhülislâm, Pâdişah'tan: «İs­yan eden eşkiyâmn kahr ü tedmiri için Livâ-yı şerif» - in ihrâcını istedi. Son durumu görüşmek ve genel bii* değerlendirme yapmak üzere, saray erkânı, ricâl-i devlet ve ileri gelen ulemâ, Bâb-ı Âli’ye da’vet edildi. Bunun ürerine, Şeyhülislâm Tâhir Efendi, Rumeli Ka­zaskeri Arif Efendi, İstanbul Kadısı Sâdık Efendi gi­bi zamanın en ileri gelen ulemâsı ilö, devrinin en şöhretli âlim ve mutasavvıflarından, aynı zamanda, hem II. Mahmûd, hem de Gümüşhânevî’nin hocası Kürd Abdurrahman Efendi başta olmak üzere, diğer devlet adamları Bâb-ı Âlî’ye geldiler. II. Mahmûd hu- zûrunda kabûl ettiği bu zevâta: «Kendi nzalan ile şürû’ olunan bir emr-i meşrû’dan, bağteten ‘udûl ile i’lân-ı tuğyân eden yeniçerilerin bu isyânı «hurûc .ale’s-Sultân değil midir? (38) ve kıtâlleri hakkında hükm-i şer’î ne veçhiledir?» diyerek cevap vermele­rini istedi. Ulemâ da, hep bir ağızdan: «Bunların öl­dürülmesi meşrû’dur» diyerek fetvâ verip, «ölme var, dönme yok» şeklinde yemin ile kararlarını açıkladı­lar. Neticede iş, Livâ-yı Şerif-i Nebevî’nin çıkarılarak, yeniçerilere karşı fi’len muhârebe i’lânı mes’elesinde takılıp kalmıştı. Neticesi meçhûl bir iç savaşın mes’û- liyetinden II. Mahmûd bile çekiniyordu. Bu hususta tereddütleri ortadan kaldıran son söz yine bir muta­savvıf ve âlim olan, Saray Hoca’sı Kürd Abdurrah-

136 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(37) Ali Reşat, Asr-ı Hâzır Târihi, 620-621.(38) Hurûc ale’s-Sultân: Meşrû Sultana karşı, alenen kı-

yâm ve İsyan ki, katil gerektirir bir suç, yerinde kullanılan bir ta’bîrdir. Pakalın, M.Z., OTDT SözlUğii, I, 856.

Page 151: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

YENİÇERİ OCAĞI’NIN İLGÂSI 137

man Efendi (1270/1853) (39) tarafından söylenerek, netice alınması cihetine gidildi. Cevdet Paşa bu va­ziyeti şu şekilde anlatmaktadır: «Kürd Hoca, söze başlayıp, hiddetlendi, şiddetlendi, ağzı köpürdü.. «Bu dîn ve devletin bekâsı murâd-ı İlâhî ise, o habisleri ururuz, mahvederiz. Değil ise, biz de bu din ile be- râber batıp gideriz. Daha ne olmak ihtimâli kaldı.» diyerek, elindeki kehribar teşbihi hiddetle yere vur­du. Teşbih koptu dağıldı. Kehribar taneleri, mermer zemin üzerinde yuvarlanırken, huzurda bulunanlara rikkat gelip, göz yaşlarını tutamadılar. II. Mahmûd da, ağlayarak Hırka-i Şerif Odası’na girdi. Livâ-yı Şe- rif-i Nebevî’yi çıkararak, Şeyhülislâm ile Sadrazam’a teslim etti. (40) Başta Şeyhülislâm Tâhir Efendi ol­mak üzere Kazaskerler, ileri gelen ulemâ, üçbin beş- yüzü aşkm medrese talebesi toplanarak halkı teşci edici konuşmalar yapmaya başladılar. (41)

Bir yandan da, «Kazan çıkarmadan hurûc etmekr Dûdemân-ı Bektâşiyân kânununa muhaliftir» (42) di­yen ocaklı bayrak açmış, halkı kendi çevrelerinde top­lamaya ve kendilerindenmiş gibi gözükmeye çağırı­yorlardı. Aralarında Bektaşî Baha’larından bazıları, ellerinde teber ve ziller olduğu halde, Et Meydanı (Aksaray) ’nda, zorbaları tahrik ve teşvik ediyor iken, diğer bir kısmı da, semt ve mahalle aralarına dağı-

(39) Kvlrd Hoca için bkz. Mardin, E., HD, II-III, EK, 953; M. Süreyyâ, Sicill-i Osmânî, III, 327; A. Râsim, İstibdattan Hâkimiyet-i Milliyyeye, 156-157; Sunguroğlu, Harput Yolların­da, II, 136-137.

(40) Cevdet Paşa, Târih, XII, 158; Hafız Hızır İlyas, Le- tâlf, 367-368; Öztuna, Y., BTT, VI, 445-450.

(41) Ali Reşat, Asr-ı Hâzır Târihi, 623; Öztuna, Y., BTT, VI, 449.

(42) Dûdemân-ı Bektâşiyân: Hacı Bektâş Velî’den kinâ- ye, Yeniçerilerin, kendi kendilerine verdikleri bir ünvan.

Page 152: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

larak, halkın kendilerine katılması için gayret sarfe- diyordu. Kendi aralarında da, çözülme ve dağılmaya fırsat vermemek için: «Ey arkadaşlar, fütûr getirme­yin. Sûret-i tereddüt göstermeyin. Ocak nâmı dem-i kıyamete dek kalkmaz. Göreyim sizi, Hacı Bektâş Oca- ğı’nı uyandırın» diyerek birbirlerine moral vermeye ve destek olmaya çalışıyorlardı. (43) Bir tarafta, dev­let, ulemâ, meşâyih, diğer yanda ordu ve bektâşiy- ye’yi karşı karşıya getiren bu durumu, bir yeniçeri­den bizzat nakleden Cevdet Paşa şöyle ifâde etmek­tedir:

«Yeniçerilerin mezkûr isyanında aralarında bulu­nup, sonradan Anadolu’ya firar ile, Abdülmecîd Ha­n’ın cülûsu üzerine İstanbul’a gelen ihtiyar bir adam ile görüştüm. Şöyle diyordu: «Ben yeniçerilerin bir gü­zide fırkası içerisinde bulundum. Et Meydanı'nın bir ucuna kadar geldik. Niyyetimiz yatağanları çekip, hü- cûm ederek Sancağ-ı Şerîf’i ele geçirmek idi. Hüseyin ve İzzet Paşa’lann askerleri henüz gelmediğinden, bu­nu yapabilirdik de. Lâkin, binlerce başı kavuklu’nun, gülbank tekbîrleri arasmda, Bâb-ı Hümâyûn’dan San- cağ-ı Şerifin çıkması ile, hepimizi bir dehşet kapla­dı. Dizlerimizin bağları çözüldü. Hareket etmeye me­calimiz kalmadı. Ne yapacağımızı şaşırdık. Ne tara­fa gideceğimizi bilemedik. Ben de, o kargaşalıkta bir fırsatını bularak firar ettim.» (44)

Bu vakte kadar, medrese ve tekke’yi, yanlarına alan yeniçerilerin isyânlan netîce vermiş, aksi halde ezilmişlerdi. Bu def’a, ulemâ ve meşâyihin devlet ya-

(43) Ma’nevî bir Pir’ln, himmetinde oldukları duygusu İçinde ocaklarının bâkî olduğunu ileri süren, Ocaklının, ken­disini «Hacı Bektâş Ocağı» diye takdimi de mânidârdır. Dâ- nişmend, Kronoloji, IV, 110-111.

(44) Ahmed Cevdet Paşa, Târih, XII, 160.

138 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 153: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

mnda yer alması ile yalnız kalan Yeniçeri Ocağı’nın akıbeti başından belli olmuş, bir kısmı kaçarak tek­kelere, bir kısmı da kışlalarına sığınarak kurtulmak mecburiyetinde kalmişlardır (9 Zilka’de 1241/15 Ha­ziran 1826. Bu hâdisenin zuhûrundan iki gün sonra, 11 Zilka’de 1241/17 Haziran 1826 Cumartesi günü, alı­nan bir kararla ocak resmen ilga edilmiş oldu. (45)

Hastalıklı ve nizamsız hâli ile, her zaman ıslâhat tedbirlerinin karşısında yer alan bu mânianın ber-ta- raf edilmesinde, başta pâdişâh olmak üzere, ricâl-i devletteki tereddüdü izâle eden, son sözün bir muta­savvıf tarafından söylenmesi ve bu söz üzerine, ilga­nın fi’len başlatılmış olması, konumuz açısından ve meşâyihin saltanat ve halka istikamet verebilen nü- fûzunu göstermesi bakımından önemli olduğu kadar, asırlara varan mâzîsi ile, âdetâ milletin bir uzvu ol­muş ocağın kaldırılışında, halkı kadınlar da dâhil ol­mak üzere saltanatın çevresinde kenetleyen güç de, yine tasavvufî şahsiyetlerin nüfûzu olmuştur. Ulemâ yanmda meşâyihin de, bu gâilenin kaldırılmasındaki rolünü, Cevdet Paşa şöyle anlatmaktadır.- «İsyân gü­nü sabahleyin erkenden Ulayıcı Mehmed adında bir meczûb, Üsküdar Mahkemesi’ne giderek, Bâb Nâibi Nakîb-zâde Ali Efendi’ye hitâben: «Mevlânâ, bugün İstanbul’da, kırkdört kapısından, Hacı Bektâş Velî göçtü. Varıp namazını kılacağım. Siz de tedârikli olun.» diyerek, eşkiyânın mağlûb olacağını -ma’nen- işâretle, halkın hazırlıklı olmasını istemişti. Bugün sâlih zâtların çoğu tarafından görülen rü’yâlar, dev­let güçlerinin gâlib geleceğini müjdeliyordu. Bunlar halk üzerinde büyük te’sîr icrâ ettiğinden, isyâncıla- ra karşı halk, silâhlı ve hazırlıklı olarak, Sancak-ı

YENİÇERİ OCAĞI’NIN İLGÂSI 139

(45) Dânişmend, İH.,. Kronoloji, IV, 110-111.

Page 154: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Şerif’in altında toplanmaya başladılar...» (46)Yeniçeriliğin ilgasından sonra, devlet ve ulemâ­

ya karşı, isyâncılann. safında yer alan Bektâşîlerin cezalandırılması ile tekkelerinin kapatılmasına sıra gelmiştir. Bu konunun görüşülmesi ve gerekli kara­rın alınabilmesi için, 2 Zilhicce 1241/8 Temmuz 1826 günü, Saray-ı Hümâyûn Câmii'nde bir toplantı tertıb edilir. Bu toplantıya Sadrazam, mevcûd ve sabık şey­hülislâmlar, Anadolu ve Rumeli Kazaskerleri ile, za­manın Nakşbendiyye meşâyihinden; Beşiktâşi Yahya Efendi Türbe-dân Hafız Ahmed Efendi, İdris Köşkü’n- de tekkesi bulunan Balmumcu Mustafa Efendi, Mev- leviyye tarikatından; Galata Mevlevi-hânesi Şeyhi Kudretullah Efendi, Kasımpaşa Mevlevi-hânesi Şeyhi Ali Efendi, Beşiktaş Şeyhi Abdülkadir Efendi, Halve­ti meşâyihinden; Kocamustafapaşa Şeyhi ile, Zâkir- başı Şikârî-zâde Şeyh Ahmed Efendi, Merkezefendi Şeyhi Ahmed Efendi, Üsküdar’da Nasûhi-zâde Şeyh Şemsüddın Efendi, Celvetî meşâyihinden-, Hüdâyı Şey­hi, Şihâb Efendi-zâde Seyyid Efendi, Bandırmalı-zâde Gâlib Efendi, Sa’diyye meşâyihinden-, Kovacı Şeyh Emîn Efendi, ricâl-i şûrâ ve kibâr-ı ulemâdan teşek­kül eden bir meclis tertîb edildi. Sultan II. Mahmûd’- un kafes arkasmdân nazâret ettiği bu istişâre toplan­tısı, Şeyhülislâm Tâhir Efendi’nin şu mânidar ve de, ilmiyye’nin süfiyye’ye bakış açısını gösteren sözleriy­le açıldı. «Hacı Bektaş Velî vesâir pirân-ı ızâm ve e’izze-i kirâm (k.s.) hepsi ehlullah, olup onlara kat­an bir diyeceğimiz yoktur. Şeriatta mekrûh olan, ta­rikatta haram menzilesinde olduğu halde, bazı câhil­ler bektâşîlik nâmı ile, hevâ-yı nefsine tebe’an, ferâ- izi edâ değil belki, tahlil-i muharremât ve istihfâf-ı ibâdât ile kâfir oldukları şayi’ ve mütevâtir olmakla,

140 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(46) Ahmed Cevdet Pa§a, Târih, XII, 156.

Page 155: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

YENÎÇERÎ OCAĞI’NIN İLGÂSI 141

meşâyih-i turuk-ı aliyye’den olan sîzler ne dersiniz?» Tarikat erbabı ile ilgili mes’elelerin, bizzat meşâyih tarafından çözümlenmesini isteyen bu konuşma, dev­let ve ilmiyye’nin sûfiyye’ye karşı tutumunu göster­diği kadar, meşâyihin, devlet ve ulemâya nisbetle bir nevi istiklâl denebilecek ma’nevî muhtariyetini de tebarüz ettirmektedir. Turuk-ı aliyye meşâyihinin bu soruya cevâbı ise, yeniçerilerin içerisinde bulunan ve anlan destekleyen bektâşiyye mensûblannı, her şey­leri ile ifâde edebilecek kadar özlü ve nettir. «O taife ile ülfetimiz olmadığından, hallerini bilemeyiz.» (47)

Meşâyihin bu ifâdelerinden, onlann, Hacı Bektâş Velî’nin şahsiyet ve Pîr’liğinde müttefik olmakla be­raber, evvelki bahislerimizde işâret ettiğimiz menfî sızmalar neticesinde, mevcûd müntesiplerinde hâsıl olan gayr-ı ahlâkî ve gayr-ı İslâmî davranışları, ta­savvuf ve Hacı Bektâş Velî'nin yolu ile bağdaştıra- madıklan anlaşılmaktadır.

Ayrıca, «bazı bektâşîlerin, oruç yemek, namazı terketmek gibi kötülüklerden başka, «sebb-i Şeyhayn» ettikleri, (48) tevatür derecesinde vâkî ve ma’lûm ol­duğundan, Üsküdar, Eyyüb, Hisar vs. gibi muhitler­de olan Bektâşî tekkelerinin altmış sene evvel yapıl­mış olanlarının kadîm itibar olunarak, derûnlanna

(47) Ahmed Cevdet Paşa, Târih, X II , 182.(48) Sebb-i Şeyhayn: Hz. Ali’yi tek halîfe bilerek, Hz.

Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in hilâfet ve faziletini kabûl etmeme ve hattâ hakaret ve küfretmeleri yerinde kullanılan bir ta ’ - bîrdir. Şiî sızmalarının Bektaşîliği ne hâle getirdiğini gösterme­si bakımından oldukça ilgi çekici bir noktadır. Şiî’ler, hutbe­lerini, hulefâ-i Râşidîn adına değil de, münhasıran Hz. Ali adına okurlar, zaman zaman da, minberlerinden aleyhlerinde söz sarf ederlerdi. Hattâ bu sebb mes’elesi, 1150/1737 Osm anlı- îran harbinin vukûuna bile sebep olmuştu. Uzunçarşılı, OT, IV -I , 299. 313.

Page 156: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

turuk-ı şâire ricalinden ve ehl-i sünnetten bir türbe- dar nasbedilmesine, altmış seneden sonra yapılmış olanlarının, muhdes kabûl edilerek yıktırılmalarına, tekyelerle birlikte bulunan, câmi, mescid ve medre­selerin aynı maksadlar için kullanılmasına, gerek es­ki, gerek yeni bektâşî tekyelerinde bulunan Baba’lar ile mürîd nâmına olan veled-i zinaların tashîh-i i’ti- kad ettirilmek üzere, Hâdim, Birgi, Kayseri gibi ule­mâ makam olan beldelere nefyolunmasma» karar verildi. (49) Bu meyanda, bektâşiyye tarikatına men- sûb olan bazı âlimlerin de, çeşitli bölgelere sürgüne gönderildiğine şâhid oluyoruz. Hattâ, bu durum, mü­zâkere ve istişare meclisinde, uzun süren münâka­şalara sebep olmuştu. Meselâ: Bektâşîlik ile itham edilen ulemâdan, Anadolu pâyelisi Melekpaşa-zâde Abdülkadir Efendi Manisa’ya, meşhûr vak’a-nüvist Şânı-zâde Muhammed Ataullah Efendi Tire’ye, Fer- rûh Efendi ise Bursa’ya nefyolunmuşlardı. Bektâşî âlimlerin İstanbul dışına nefyolunmasında da önem­li rolü bulunan, Gümüşhânevî’nin Hocası Kürd Ab- durrahman Efendi’riin: «Kethüdâ-zâde Arif Efendi de bektâşîdir. Şânî-zâde’yi nefyettiğimiz gibi onu da nef- yedelim» diye bağırması üzerine, sonraları Kazasker olan Çerlceşli Muhammed Refi’i Efendi: «Adam uta­nın. Kethüdâ-zâde, hepimizin hocasıdır. Ben de oku­dum. Mezhebi ve itikadı pâk bir adamdır.» diyerek Ârif Efendi’yi nefy’den kurtarmıştır. (50)

(49) BA, Cevdet, Adliye tasnifi, No: 1734.(50) Mardin, E., HD, II-III, 954; Ergun, S. Nüzhet, «Ket­

hüdâ-zâde Ârif Efendi», İslâm-Türk Ansiklopedisi, 501. Ayrıca, bektâşî tekkelerinin «türbeler istisna ile hedmi, hayvânat, hu- bûbât, ve eşyanın zabtedilerek satılması, paralarının, beytül- mâl’de muhâfazasına, ve bu paraların küffâr ile cihad vukû- un-da sarfına, mescid, câmi ve medreselerin, aynen ibkâ edil­mesini» âmir ferman için bkz. BA., Cevdet, Evkâ.f, No: 21839.

142 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 157: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

YENİÇERİ OCAĞI’NIN İLGÂSI 143

Aynı şekilde, Ferruh Efendi’nin de, aynı sâikle, nefyi düşünülmekte iken, O'nun o sıralar «Tefsîr-i Mevâkib» te’lîfi ile meşgûliyeti gözönünde bulundu­rularak eserini tamamlaması için, menfası irâde-i se- niyye-i pâdişâhi ile, Tire’den, Kadıköy’e tahvil edil­di. (51)

Bektâşîler arasında itikâdi bozulmalardan kendi­sini koruyabilmiş saf ve temiz bektâşîlerin de mev- cûdiyetini gösteren bu tartışma, ulemâ arasında ih­tilâfa sebep olduğu gibi, devlet teşkilâtı ve içtimâi hayattaki çatlakların te’sîr bakımından nerelere ka­dar sirâyet ettiğini, suda ufak bir taşın hareketi ile gittikçe büyüyen dalgalar gibi, ufak bir çatlamanın da, giderek nasıl genişlediğini göstermektedir.

Bilâhare, Şeyhülislâm Tâhir Efendi’nin: «Selâtîn-ı mâzıyyeden Zeyd, bazı kurâ ve mezâri’i, temlik ve vakf ve gailesini bir zâviyede şeyh olan ile ol zavi­ye hücürâtma sâkin olanlara şart ve ta’yîn buyurup, mezbûrlar galle-i mezbûreye mutasarrıflar iken, fevt olup, ol zâviyede, şeyh ve hücürâtmda sâkin olanlar, ehl-i bid!at ve müdmin-i hamr ve fisâkadaıı olup, gal­le-i merkûmeye müstehak olmasalar, hâlâ pâdişâh-ı İslâm eyyedallahü ilâ yevmi’l-kıyâm Hazretleri, gal- le-i merkûme-yi cihet-i âhâra sarfa kâdir olur mu? El- cevâb: Olur.» fetvasına müsteniden, 1242/1826 Eylül tarihli bir fermanla, II. Mahmûd, bektâşı tekkelerini kapatmıştı. (52) Devletin her bölgesinde, özellikle de,

(51) Padişahların ulemâya ve İlme olan saygısını göste­ren bu hâdise için bkz. Ahmed Cevdet Paşa, Târih, X II , 133.

(52) Bu fermandan önce, alm an kararın icâbını İcra et­mek üzere, 20 Zilhicce 1241’de, Anadolu ve Rumeli tarafların­daki bektâşî tekkeleri için, özel bir m e’mûr ile bir dersiamın ta ’yin edildiğine dâir bkz. Ahmed Cevdet Paşa, Târih, X II , 182. Rumeli tekkelerini yıktırmak İçin, Hacı Ali Bey ile Pirlepe’li

Page 158: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Rumeli’nde pek yaygın olan bektâşî tekkelerinin bir kısmı, cami, medrese ve mekteplere tahsis olunmuş, bir kısmı da, diğer tarikat ehli ile, husûsen nakşbendî- lere tevcih edilmiştir. Bu sebepledir ki, Hacı Bektaş Hankâh’ı meşîhatine, naltşî meşâyihinden Kayserili Şeyh Mehmed Sa’îd Efendi nasbedilmiş, (53) Hacı Bek­taş kasabasındaki Pîr-evi külliyyesindeki camiye de, «Nakşbendiyye» camii adı verilmiştir. (54) Böylece askeri ve siyâsî ehemmiyetini kaybeden ve şiiliğe mey­leden bektâşîliğin yerine, ehl-i sünnetten bir tarikat anlayışına sâhip olan nakşilik ikâme edilmiştir. Ay­rıca, saray erkânı ile, yüksek tabaka arasında da, mev- levîlik hâkim olmuştur. Bu yüzdendir ki, son devir padişahları, ya nakşî ya da mevlevî idiler. (55)

Böyle bir uygulamaya sebep olarak, bektâşîliğin şii ve bâtmî sızmalarla tefessüh etmiş bir tarîk-ı hâ- cegân olduğunun dikkate alındığının düşünülebilece­ği gibi, nakşbendiyye mensûblannm evvelki asırlar­daki, medrese-tekke münâkaşalarını asgarîye indirici ve uzlaştırıcı tavn ile, ulemâ arasındaki nüfûzunun da, müessir olduğu söylenebilir. (56)

144 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Ali Ağa, Anadolu tekkelerini yıktırmak için de; Cebeci-başı Ali Ağa ile, müderrislerden Çerkeşî Mehmed Efendi me’mûr edilmiştir. Şapolyo, E. Behnan, Tarikatlar Târihi, 343.

(53) Son devrin en büyük, nakşbendî meşâyihinden, Mu- râkabc Risalesi ve Miftâhu’l-Kulub sâhibi, Şeyh Muhammed Nû- ri Şemsüddîn Nakşbend, burada ikmâl-i sülük ederek, Şeyh Muhammed Sa’îd Efendi’den, icâzet-i tâmme ile müstahlef olmuştur. Vassaf, Sefine, II. 68-69.

(54) Kara, M., Tekkeler, 210; Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, 319.

(55) Ülken, Hilmi Ziya, İslâm Düşüncesi, 198-199.(56) 1244/1828’de, «Sancağ-ı Şerıt-i Nebevi Şeyh’llğine,

Şeyh Şâkir Efendi'nin: Turuk-ı aliyye’nin ekserisinden müs­tahlef ve kibâr-ı sûfiyye ile dâima halef-selef gibi görünen,

Page 159: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

YENİÇERİ OCAGI’NIN İLGÂSI 145

Başından beri devletin kuruluşunda gördüğümüz, ordu-medrese-tekke ve saltanat üzerine müesses ni­zâmın, nasıl dejenere olduğu ve bu dejenerasyonun durdurulması ve ortadan kaldırılması için, mes’ele- nin, medrese-tekke işbirliği ile çözümü cihetine gidil­diği yukarıda zikri geçen, bilgi ve belgelerden anla­şılmaktadır. İçtimâî hayatın bu üç ana unsuru ile, bunların hemen hepsini kuşatan tasavvufî atmosfe­rin, içersinde meydana gelen muvazenesizliğin, ileri­de, devlet için telâfisi imkânsız neticeler açacağı mu­hakkaktır. Meşâyihe hürmet ve itibarda kusûr etme­yen ve hattâ bazan bizzat intisâb eden Hânedân men- sûblarmın te’sîs ettiği an’aneye sâdık kalan, ulemâ ile halkın pek çoğunun -bizzat içersinde bulunduğu- tarîkatlara olan temayülünü dikkate alan II. Mahmûd, yeni teşekkül ettirilen kışla hayatını da, ma’nevî bir «Pir» in murakabe ve kudsiyetine tevdi etmeyi, zarû- ret derecesinde hissetmiştir. Bu hususu gerçekleştir­me kiçin, huzûr-ı hümâyûn’da ders takrirleri bile yap­tırmıştır. Bir defasında, kurulan «Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye»nin, muhârebelerde, «sabr u sebatı ve Allah’a rabt-ı kalb etmeleri ve düşmana karşı som taştan metin binalar gibi şecî’âne durmalarını te’mîn» için: «Allah, kendi yolunda, kurşunla kaynatılmış bi­nalar gibi çarpışanları sever» (57) ile «Ey inananlar, sabredin, direnip (düşmanlarınıza) üstün gelin. Ci-

meşâyih-i lıakşbendiyye’den» olması sebebiyle ta ’yini de, bu tesbitimizi doğrular mâhiyettedir. Burada, nakgbendiyyenin, birleştirici bir silsileye sahip olmasının dikkate alındığı açık­ça ifâde edildiği gibi, turuk-ı saire beyninde revaç bulmasına da işâret etmektedir. Livâ-ı Şerif çevresinde, «Muhammed» isimli yetmiş dervişin iştiraki .ile, her gün 70.000 kelime-i tev- hîd zikri icrâ edilirdi. Hâfız, Hızır İlyâs, Letâif, 470.

(57) es-Saff (61), 4.

Page 160: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

hâda hazırlıklı, uyanık bulunun ve Allah’tan korkun ki, başarıya eresiniz.» (58) âyet-i kerîmelerinin tef­sirini Kethüdâ-zâde Ârif Efendi’nin mukarrirliğindeki bir derste yaptırmıştı. (59) Bu duygular neticesinde, Hacı Bektâş Velı’nin, rühâniyetinde idâme-i hayat eden yeniçeri ocağı’nda miralay rütbesinde temsil edi­len bektâşiyye şeyhi yerine, yeni teşkil edilen Asâkîr-i Mansûre-i Muhammediyye’yi, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin kudsiyyetine havale etmiş, ordu şeyhliğine, mevlevî meşâyihinden birini «mareşal» rütbesi ile ta’- yîn etmiştir. (60)

Buna rağmen, Irak çöllerinden, Mısır’dan, Arna­vutluğa kadar geniş bir sahaya yayılmış olan bektâ- şîliğin, binlerce muhibb ve müntesibi bulunan tekke­lerinin kapatılması hâdisesi, başlangıçta sükûtla kar­şılanmış olabilir. Fakat bu sükût sürekli olmamış, za­manla mensûbları, tarikatlarının meşrûiyetinin tanın­ması ve faaliyetlerine müsâade edilmesi için gayret göstermekten geri durmamışlardır. (61) Abdülazîz devrinde üç bektâşî tekkesi, kısmen buna muvaffak olabilmişler ise de, daha ziyâde varlıklarını diğer ta­rikat erbâbı arasında ve onlann tekkelerinde devam ettirmişlerdir. (62)

Kapatılma hâdisesinden sonra ilk def’a, Merdiven-

146 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(58) Â l-i İmrân (3), 200.(59) Mardin, E., HD, II-III , 761.(60) Hasluck, Bektaşîlik Tedkîkleri, 133.(61) M eclis-i Meşâyih’a müracaatla, tekkelerinin tekrar

açılması için ruhsat taleb eden bektâşî baba’larına verilen ce­vâbı yazıda: «..II. Mahmûd devrinden beri bektâşî türbe ve zaviyelerinin, tarîkat-ı aliyye-i nakşbendiyye meşâyihine tev­cih edildiğl»ni sarahaten beyan eden cevap sureti için bkz. Kara, Tekkeler, 422.

(62) Vassaf, Hüseyin, Sefîne, I, 314; Köprülü, M. Fuad, «Mısır’da Bektâşîlik», TM, VII (1936-1939), 28-29.

Page 161: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

YENİÇERİ OCAĞI’NIN İLGÂSI 147

köy Bektaşî Dergâhı, Halil Revnak Baha’nın gayret­leri ile açılmıştı. Sonra da, Rumelihisarı’ndaki Nâfi’ Baba Dergâhı ile, Çamlıca Bektâşî Dergâhı faaliyete geçmişti. Bütün bu olanlara rağmen, şâir tarikatlar arasında varlıklarını sürdüren ve II. Mahmûd’un ölü­münü müteâkib meydana gelen bu gelişmelere rağ­men, (63) bektâşiyye’nin kuvvet bulması, II. Meşrû­tiyet döneminde İttihad-Terakkî Fırkasının, bektâşî ve ve melâmîlerin, saltanata, olan kırgınlıklarından is­tifâde etmek istemeleri ve onlan desteklemeleri neti ­cesinde vukû bulmuştur. (64)

(63) Bektâşî mensûblarının, değişik tarikat kisvesine bü­rünerek varlıklarını devam ettirdiklerine, aşağıda anlatılan h â ­dise, çok güzel bir misâl teşkil edebilir. 1145/1732’de inşâ olan Üsküdar Rifâî Âsitânesi’nde post-nişîn olan Şeyh Ziyâ Efen­di, kendisine «müctehid süsü vererek, tarîk-ı feyz-i refîk-z ri- fâiyye’ye, bektâşîlik neşvesiyle, birtakım hurâfat karıştırmağa kalkarak, tarîk-ı hezeyana sülük etmiş ve hatta mevlid cemi­yetlerinde, velâdet bahsinde, herkes ta ’zîmen ayağa kalkıp, kıbleye teveccüh ettiği sırada, bu nasıl oturduysa, o cihete, yani herkesin hilâfı bir cihete müteveccih oturmuştu. Gûyâ O’na: «Doğu da, batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz, A l­lah’ın yüzü (Zâtı) oradadır.» (el-Bakara (2), 115) sırrı n ü - mâyân olmuş gibi sahtekârlık ederdi. T îğ-ı ecel, bir an evvel, darbe-i kahrına alarak vücûdunu ortadan kaldırmıştır. Vas- saf, H„ Sefînetü’I-Evliyâ, I, 210.

(64) Şapolyo, E. Behnan, Tarikatlar Târihî, 330. Bu devir­de, İstanbul’da, 14, Edirne’de, 16 bektâşî tekkesi bulunmakta İdi. Şapolyo, a. esr. 324.

Page 162: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

C — BATILILAŞMA GAYRETLERİ VE TEKKELER

Devlet teşkilâtına çeki-düzen vermek, bozulan ve aksayan nizâmı ihyâ etmek için gayret gösteren idâ- reciler, ulemâ ve meşâyihin işbirliği ile, yeniçeri oca- ■ ğını ilga ederek, düşünülen her tedbir ve girişilen her teşebbüse,. isyan ve kıtal ile cevap veren, silâhlı bir güçten kurtulmuş oldular.

Bu gâilenin ber-taraf edilmesinden sonra, birbiri­ni ta’kîb eden yeni teşebbüslere başlandı. Evvelâ ye­ni teşkil edilen ordunun, teknik ve eleman ihtiyâcını karşılamak için, Harbiye ve Müheııdis-hâne. Mektebi te’sîs edildi. Bilâhare ilâve edilen, Mekteb-i tıbbiyye ile birlikte üçe bâliğ olan yeni öğretim müesseseleri, memlekette eksikliği hissedilen, batı ilim ve tekniği­ni elde etmek ve aradaki gelişme farkını kapatmak gâyesi ile kurulmuştu. Daha sonra Fransa’ya tahsil için yüzelli genç gönderilmişti. (65)

Bunlara ilâveten, selâhiyetleri, faaliyet sahaları­na münhasır kalan, mâliye, hâriciye, dâhiliye vb. ye­ni nâzırlıklar ihdâs edilmiş, Takvim-i Vekâyi’ adıyla ilk resmî gazete yayınlanmış, batılı ülkelerde dâimî büyük elçilikler bulundurulması resmen kabûl edil­miştir. Yeni kıyafet nizâmı, ilk öğrenim mecburiyeti

(65) Dânişmend, Kronoloji, IV, 114-120.

Page 163: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

gibi, OsmanlIlar için oldukça yeni denilebilecek deği­şikliklere girişilmiştir. (66)

Başlangıçta, bir fikir nüvesi hâlinde iken, hudu­du devlet teşkilâtını pek aşmayan bu teşebbüsler, te’- sis edilen yeni öğretim kurumlan, cemiyet hayatına yön verici nizâmlar ve batılı ülkelerle başlayan sıkı temaslar neticesi, yukarıdan aşağıya doğru genişle­yerek, cemiyet hayatının bütününe doğru bir yayılma istidadı gösterir. Önceleri, sâdece orduya nizam ver­mek fikri ile başlatılan bu hareketlerin, sonraları top­lum hayatında derin değişiklikler getiren bir veçhe kazanması, içtimâi hayatta değişik düşüncelerin doğ­masına yol açar. Zira, asırlardır, «frenk usûlü» diye hor ve hakir gördüğü bir medeniyetin değerlerini, OsmanlI’ya kabûl ettirmek oldukça güçtür. Târihi, an’anesi, kültürel değerleri birbirinden tamamen ay­rı, temel düşünce yapıları birbirinden o derece uzak iki ayrı toplumu birbirine, daha doğrusu, Osmanlı cemiyetini, Avrupalı’ya yaklaştırmaya çalışmak pek o kadar kolay olmamıştir. İşte XIX. asra, bu tebed­dül ve teceddüdü, devletin bekası için zarûret dere­cesinde hissedenlerle, aynı şeylerin lüzûmuna pek inanmayan ve hattâ karşı çıkanların bir mücâdelesi içinde, içtimâi sancılar ve fikri buhranlarla girilmiş­tir.

Başından beri, idarenin ana mesnedlerinden biri olmuş ocağın kaldırılmasından, yeni teşekkül ettirilen ordunun arzû edilen kıvamı bulmasına kadar geçen zaman, devlet bünyesindeki, müesseseler arası âhenk ve düzenli dengeyi derinden sarsmış, meydana gelen otorite boşluğu ve iç kargaşadan istifâde etmek iste­yen tebaanın muhtelif unsurları, ayrılık, muhtariyet

BATILILAŞMA GAYRETLERİ VE TEKKELER 149

(66) Yurdaydın, H. Gâzi, İslâm Târihi Dersleri, 149-150.

Page 164: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ve istiklâl temâyülüne kapılmışlardır. (67) Bilâhare, hâsıl olan bu dengesizliği ve düzensizliği gidermek üzere, Tanzîmât Fermânı’mn ilânı cihetine gidilmiş­tir.

Tanzimat öncesi yapılan, yenileşme hareketlerin­den bazılarının, alışılmışın dışında olması, cemiyetin düşünce yapısı ve an’anevi değerlerine aykırı birta­kım hükümler ihtivâ etmesi veya alman tedbirlerin hazmedilememesi neticesi, içtimâi hayatta meydana gelen muhâlefet, tarikat erbâbı arasında da kendisi­ni göstermiştir.

III. Selim’in, «nizâm-ı cedîd» teşebbüsüne karşı çıkan Konya Mevlânâ Dergâhı Şeyhi Mehmed Çele- bi’nin bu davranışı, farklı kanaatte olan şeyhlerin mevcûdiyetini göstermekle birlikte, tarikat erbâbmın tümüyle muhalefetini ifâde etmez. Ve fakat, içlerin­de başlayan iç kıpırdanmaların ilk işareti olarak pe­kâlâ değerlendirilebilir.

Bu muhâlefetleri dikkate alan Sultan II. Mahmûd, meşâyih ve tekkelerin, halkın nabzını elinde tutan kişi ve kyruluşlar olduğunu dikkate alarak bazı te­şebbüslerine, daha önceki sultanların yaptığı gibi, me- şâyihin «küşâdı» ile başlamayı, bir tedbîr olarak dü­şünmüştür. Böylece, hem yeniliklere karşı, halk indin­de doğacak muhalefetin önleneceğini, hem de, onla­rın, cemiyet tarafından daha kolay benimseneceğini hesab ettiği düşünülebilir.

Nitekim, dinî ve fıkhî bakımdan, durumu olduk­ça münâkaşalı, cemiyetin o zamanki anlayış ve yaşa­yışına yabancı olan, «devlet dâirelerine kendi resmi-

150 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(67) Tanpınar, A.H., XIX. Asır Türk Edebiyat Târihi, 38-39.

Page 165: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

BATILILAŞMA GAYRETLERİ VE TEKKELER 151

nin asılması» teşebbüsünde, II. Mahmûd’un bu endî­şesi kendisini açıkça hissettirir.

«II. Mahmûd’un resminin, Selimiye Kışlası’na asılması için yapılan merasimde, bütün vezir ve emir­ler attan inerek, resmi hürmet dolu bir eda içinde alıp, hazırlanan özel yerine koydular. Kurbanlar ke­sildi. Sonra Hz. Hüdâî Şeyhi tarafından okunan du­aya, meşâyih-i Sünbiliyye’den meşhûr Yûnus Efendi «Fatiha» diyerek, yirmibir pâre top atılmış ve resmin önünden merasim geçit töreni düzenlenmiştir.» (68)

«1835 yılında, Bâb-ı Âli’ye, alay ile gelen resmin açılış duasını ise, Sütlüce Sa'diyye Tekkesi Şeyhi Ha- sırcı-zâde Süleyman Sıdkı Efendi yapmıştır.» (69)

Bunun yanında, yine de muhalefet ve dedikodu­ların önü alınamamış, nihâyet pâdişâhın ölümünden sonra, resimlerin üzeri birer örtü ile kapatılmıştır.

Zamanına göre oldukça ileri ve cesur adımlar at­mak isteyen II. Mahmûd, İstanbul’da pek yayılmış olan ve şer’i esaslara sıkı sıkıya bağlılığı şiâr edi­nen hâlidiyye tarikatının, bu durum ve tutumunu, teşebbüs ve hamleleri için, bir tehlike ve mahzûr te­lâkki ederek, 1828 senesinin nisan ayının ilk haftasın­da, İstanbul’da bulunan, meşhûr hâlidî halîfelerini, bir gecede ânîden toplatarak, kayık ile Kartal’a, ora­dan da Sivas’a sürmüştür. (70) O’nun böyle bir dav­ranışı, muhtemel muhâlefetleri önlemek şeklinde de­ğerlendirilebileceği gibi, bektâşî tekkelerinin kapatıl­masından iki sene sonra meydana gelmiş olabileceği-

(68) Ahmed R&sim, İstibdattan Hâkimiyet-i MiIIlyye’ye, 205-206.

(69) Lütfî, Târih, V, 50; «İstanbul», İA, V-II, 1214/31-32:(70) Lütfî, Târih, I, 286-287; İA, «İstanbul», V-II, 1214/

29.

Page 166: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ni tahmin ettiğimiz hâlidi-bektâşi mücâdelelerini ya­tıştırmak maksadına ma'tuf olabileceği, ya da, ileri- ki bahislerimizde işaret edeceğimiz gibi, hâlidiyye ta­rikatı bünyesinde, bu tarikatın kurucusu ile, İstanbul Halîfesi Abdülvehhâb es-Sûsî ve taraftarları arasında husûle gelen bir iç çekişmenin durdurulması gayesi ile yapıldığı düşünülebilir. Akla en yakm ihtimâl de, bu sonuncusu olsa gerektir.

1837 senesinde, Pâdişâh II. Mahmûd, yeni ünifor­ması ile, atı üzerinde, Galata Köprüsü’nden geçerken, Şeyh Saçlı adında bir derviş: «Ey gâvur padişah, iş­lediğin mel’anetlere hâlâ doymadın mı? Dinsizliğinin hesabını, elbette Allah senden soracaktır. Ecdadının müesseselerini yıkıyor, İslâmiyeti harâb ediyor, hem kendinin, hem de bizim üzerimize, Hz. Peygamber’in gazabım celbediyorsun.» Padişahın maiyyetindeki dev­let adamları, bu «herifin» deli olduğunu ileri sürmüş­lerse de, Saçlı Şeyh tekrar sesini yükselterek, «Deli mi dediniz? Hayır, ben deli değilim! Akıllarını kaçıranlar, işte bu padişahla, onun iğrenç müşavirleridir. Beni harekete getiren Rabb’imdir. Onun için, hakikati ol­duğu gibi söylemek' mecburiyetindeyim., Bu sözlerim, doğru yoldan sapmış olanları insaallah uyandırır.»(7 1 ) Bu son hâdise, -hepsini temsil etmez ise de- ta- rîkat, erbâbınm, Sultan Mahmûd’a karşı alenen bir cephe alışının açık bir işâreti olarak değerlendirile­bilir. Hangi tarikata mensub olduğu meçhulümüz olan bu zâtın sözleri, gâyet manidar ve serttir. Bu yüzden II. Mahmûd ,bir mağlûbiyetin verdiği fırsat ve efkâr-ı umûmiyyede, yeniçeri ocağı aleyhine doğan havadan istifâde ederek, ocağı lâğvedip, bektâşı tekkelerinin faaliyetine son verirken, tekkelerini nakşbendilere

(71) Ahmed Râsim, İstibdattan Hâkim iyet-i Milliyye’ye» 179, Dânişmend, İ.H., Târihi Hakîkatlar, I, 161-162.

152 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 167: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

tevcih etmiş, bunun yanında, şer’î esaslardan ta’vîz vermez tavrı ile, bektâşîliğin tam karşısında yer alan, Nakşbendiyye’nin Hâlidiyye kolu halîfelerini, İstan­bul’dan uzaklaştırmak ihtiyâcını hissetmiştir. Bunla­rı yaparken de, bizzat kendisinin de, mevlevî, ya da nakşbendî tarikatına müntesib olduğu rivayet edilen Pâdişsıh, tarikat erbabı ve tekkelerin, kendisine ve saltanata olan itimadlarmı sarsmamak için, tekke ta­mirleri, sebiller, camiler ve çeşmelerin inşâ ve imâ­rına ayrı bir önem vermiştir. Evvelce âdet olmadığı halde, baba soyundan Mevlânâ’ya mensüb olanlara dağıtılmak üzere, Konya mukâtaasmdan, yılda 1500 krş. verilmesini, aynca,, İstanbul ve diğer bölgelerde­ki mevlevî meşâyihine maaşlar tahsisini emretmiştir.(72)

O zamana kadar, saltanat erbabının, mâlî yar­dımlarına karşı oldukça müstağni davranan mevlevî meşâyihinin, kendilerine tahsis edilen bu maaşları ka- bûl etmeleri, burada tebarüz ettirilmesi gerekli bir hu- süstur. Bir def'asında, Yenikapı Mevlevî-hânesi’ne zi- yâret için gelen II. Mahmûd’a, dervişler tarafından, tekkelerdeki normal faaliyeti aksatacak derecede özel bir karşılama merâsimi yapılır. Tekkelerin tavrına ya­kışmayan bu nevi hareketlerden sıkılan Şeyh Abdül- bâkı Dede (1236/1820), bir fırsatını kollayarak, du­rumu pâdişaha arzetmek ister. Yine böyle bir ziyaret dönüşü, mukâbele-i şerîfe’nin bitimini müteâkib, memnuniyetini izhâr etmek üzere Şeyh'in yanma ge­len pâdişâh, garkolduğu ma’nevî zevkden dolayı şey­he teşekkür eder. O da, bu fırsatın geldiğine inana­rak, pâdişaha: «Ne olur efendim, bir daha, böyle bu dergâha gelmeyin.» dediğinde, ummadığı ve bekleme­diği sözler karşısında irkilen ve şaşkına dönen pâdi-

BATILILAŞMA GAYRETLERİ VE TEKKELER 153

(72) BA, UM, No: 31768.

Page 168: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

şah, birden kendini toparlayarak: «Şeyhim, beni bâb-ı Mevlânâ’dan mı kovuyorsunuz?» deyince, Şeyh Ab- dülbâkı Dede: «Hayır Devletlim! Bu kapıdan kimse kovulamaz. Lâkin siz geliyorsunuz. Giderken de der­vişlere para dağıtıyor, hediyeler veriyorsunuz. Bu du­rum onları, dervişlik yerine, dünyâ-perest yapıyor. Sizden istirhâmım, bir daha bu dergâha, Sultan Mah­mûd olarak değil, Mahmûd Efendi olarak gelin. Hat­tâ her zaman buyurun gelin.» (73)

Aynı şekilde, siyâsî hayâtım yeniçeri ocağına yas­lanarak sürdüren ve türlü entrikaları ile meşhûr olan Sadrazam Hâlet Saîd Efendi, «Vak’a-i Hayriyye’de ocaklı ile işbirliği» içerisinde bulunduğu gerekçesi ile azl ve nefyedildiğinde, nefyinin Konya’ya tahvilini istemiş ve böylece can emniyetinin Konya Mevlânâ Dergâhı’nda daha da güvenli olacağını düşünmüş­tü. Ömrü boyunca mevlevîliğe duyduğu muhabbet ve hizmeti ile meşhûr olan bu zât hakkında, sadra­zamlığında, makam kapısının iki tarafında, mevlevî dervişlerine nöbet tutturduğu için, mevlevî meşâyihi tarafından hakkında: «Dervişleri, evliya kapısından, ağniyâ kapısına alıştırdı.» şeklinde ağır tenkîd ve ta’- rîzlerin yapıldığı, söylenmektedir. (74)

Bu iki rivâyetten de anlaşılacağı gibi, meşâyihin, devlet adamlarının mâlî yardımlarına karşı bu müs­tağni tutumu, II. Mahmûd tarafından kendilerine tah­sis edilen maaşları kabûl etmeleri ile ortadan kalk­mış gibi gözükmektedir. Bu durum tekke mensûbla- rı açısından dikkatle değerlendirilmesi gerekli bir ko­nudur.

II. Mahmûd’un ıslâhatları meyânmda, Tanzimat

154 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(73) Gölpmarlı, A., 100 Soruda Tasavvuf, 162-165.(74) Ahmed Cevdet Paşa, Târih, XII, 57.

Page 169: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

BATILILAŞMA GAYRETLERİ VE TEKKELER 155

Fermâm’nın ilânından onüç sene evvel, «Evkâf-ı Hü­mâyûn Nezâreti» nin kurulduğunu ve bu nezârete bağlanan müslüman vakıflarının tek elden yönetil­meye başlandığını biliyoruz. (75)

O zamana kadar hayatiyetlerini, kendilerine tah­sis edilen vakıflarla kuran ve koruyan, tekke ve za­viyeler için, bu çok ehemmiyetli bir gelişmedir. Ön­celeri, tekkeler ve vakıfların idareleri, vakfiyye şart­larına göre seçilen bir mütevelli hey’eti tarafından deruhte edilirken, kurulan yeni nezâret ile, bu im­kân ve imtiyazları ellerinden alınmış, vakıf gelirle­rinin toplanıp, tevzii bu nezâretin insiyâtifine tevdi edilmiştir. Böylece tekke ve zaviyeler üzerinde, mâ­lî kaynakları kontrol altına alınarak, bir devlet bas­kısı te’sıs edilmeye başlanmış ve onların nüfuz ve te’sirlerinin, kendilerine tahsis edilen maaş ve vergi muafiyetleri ile de, devlet hayatının gidişine doğru yönlendirilmeleri, te’mîn edilmeye çalışılmıştır. Böy­le bir uygulama ile, şeyh ve dervişler de, âdeta bi­rer me’mûr hâline getirilerek, onlann da devlete ba­ğımlılığı sağlanmak istenmiş ve böylece, halk indin­deki nüfûzlarından, icâbında baskı ile, istifâde im­kânları araştırılmıştır. Bu uygulamalar sebebiyle, Ev- kâf-ı Hümâyûn Nezâreti ile Bâb-ı Meşihat (Şeyhül­islâmlık) arasında epey sıkıntı çeken tekkeler, 1281 (1864) yılında kurulan, devlet kontrolündeki Meclis-i Meşâyih’in teşkili ile, nisbeten ferahlamışlarsa da, yine de, insiyâtif, kendilerinin değil, medreselilerin ve şeyhülislâmlığın olmuştur. (76)

Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti’nin, tekkeler üzerinde­ki te’sîs ettiği baskının te’sirini göstermesi bakımın-

(75) BA, İrâde, Meclis-i Vâlâ, No: 25320; Albayrak, S., Dârü’l-Hikmeli’l-İslâmiyye, 40-41.

(76) BA, İrâde, Meclis-i Vâlâ, No: 25320.

Page 170: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

dan, aşağıda zikredeceğimiz misâl, kâfî derecede bil­gi verecek mâhiyettedir.

Evkâf-ı Hümâyûn Nâzın Ahmed Vefik Paşa (1309/ 1891)’nm, Galata Mevlevî-hânesi’nin, kendisine tah­sis edilen ve fakat Evkâf idâresince bir türlü zama­nında karşılanmayan ta’yinlerinin, bir an önce ve zamanında verilmesi için yapılan müracaatlarını, şid­detle reddetmesinden pek müteessir olan Şeyh Kud- retullah Efendi (1288/1871), Nâzır’a: «Ben seni, Hz. Mevlânâ’ya havâle ettim.» demiş, O da.- «Ben de se­ni, Hz. Mevlâ’ya havâle ettim.» diyerek, nezâretin, meşâyih üzerindeki baskısını tebarüz ettirecek bir üslûb ile mukabelede bulunmuştur. (77)

Zikredilen bu misâllerden anlaşılmaktadır ki, bü­tün aksaklığına rağmen, yine de, tekkelerin, XIX. asırda, halk üzerinde müessir müessese olma vasfını koruduğu, bu yüzden de, içtimâi ve idâri hayata yön vermeye çalışan ıslâhat teşebbüslerinde, devletin bu nüfuz sahiplerini kendi taraflarında görmek istedik­leri, zaman zaman bunu te’min edebilmek için de, yeni düzenlemelere gidildiği müşâhede edilmektedir.

1 — Tanzîmât Dönemi ve Tekkeler:

a. Tanzîmât Döneminin Genel Durumu*.

II. Mahmüd’un ölümü ve Abdülmecıd Han’ın, tah­ta cülûsu ile 3 Teşrin-i sânı 1839 Pazar günü ilân edi­len Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu, cemiyet hayatında yepyeni bir devrin başlangıcı demektir. Adlî, idâri, siyâsî sahalarda, devlet bünyesini yeni esaslar üze-

156 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(77) İbnü’l-Emîn, M. Kemal (İnal), Son Sadrazamlar, V. cüz, 714.

Page 171: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

TANZÎMÂT DÖNEMİ VE TEKKELER 157

rinde teşekküle da’vet eden ve ferd-devlet münâse­betlerini, yeni bir tarzda ele alan bu fermanın en ehemmiyetli tarafı; bizzat Abdülmecîd Han’ın, kendi hak ve salâhiyetlerini, bu hattın hükümleri ile sınır­landırmış bulunmasıdır. (78) İkinci büyük ehemmiyeti ise, ferdin hak ve hürriyetlerinin söz konusu olduğu yerde, pâdişâhın bile kanunsuz uygulamalara giri- şemiyeceğinin resmen tescil ve îlân edilmiş olması­dır. (79)

Islâhat teşebbüslerine yalnız ordudan başlama­nın yanlış ve sakat bir davranış olduğu fikrinden hareketle, idâri, hukukî ve siyâsî bir silkinmenin ifâ­desi olan bu fermanın îlânı ile, içtimâi hayatta şekli bir değişiklik kendiliğinden başlamış olur. (80

Müslim ve gayr-ı müslim tebaaya eşit haklar ta­nınması, can, mal, ırz ve nâmûs emniyetinin devlet te’mînâtı altına alınmış olması da mühim özellikle- rindendir. (81)

Uçurumun kenarına gelmiş bir devlet için, böyle bir hamleye duyulan ihtiyaç meydandadır. Ancak bu fermanla karar altına alman ıslâhat tedbirleri, asır­lardır meydana gelmiş olan, devletin temel müessese- leri ve bunların âhenkli bir mecmuu olan cemiyetin, teessüs etmiş an’anevî yapısına ne dereceye kadar uygun düşecekti? Çünkü, Tanzimat’ın hem kuvveti, hem de za’fı, îdârî ve içtimâî hayatın hukûkî ve si­yâsî esaslarını değiştiren bir yapıya sahip olmasında idi. Karşı tedbir alınmadan, yapılan yenilik hareket-

(78) Kaynar, R., M. Reşit Paşa vc Tanzimat, 160-161.(79) Kaynar, age., 181.(80) Tanpmar, X IX . Asır Türk Ed. Târihi, 99-100; Ü l­

ken, TÇD Târihi, 39.(81) Kaynar, age., 181.

Page 172: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

leri, alışılagelmiş bir sistemi bir çırpıda nasıl kaldı­rıp yerine yenisini nasıl gerçekleştirecekti? Bu tered- düd ve bocalamaların yanında, ordusuz ve donanma- sız kalan, askerî teşkilâtı acemi ve zayıf düşen dev­letin, dış dünyâya karşı direniş gücünü kaybetmiş ol­ması ve devletler arasındaki mevkiini, siyâsi menfa- atlara dayalı muvâzenelerde arayan bir bocalamanın, içine düşmüş bulunması da, ilâve edilince, Tanzimat devrinin içtimâi çehresi daha vâzıh olarak müşâhede edilebilir.

Tanzîmât-ı Hayriyye’nin getirdiği, mal-can masu­niyeti, din ve ırk farkı gözetilmeden, herkesin bu haklardan aynı derecede istifâdesinin te’mini gibi maddeler, memleket içindeki yabancı unsurlara tanı­dığı imtiyazlar kadar, dış devletlerin, bunlar vâsıtası ile, emellerini gerçekleştirici bir karakter kazanmaya başladı. (82)

Dış müdâhalelerin şemsiyesi altında, İktisâdi fa­aliyetleri artan azınlıkların sesi yükseliyor, bu hak ve hürriyetlerin tevlîd ettiği vasattan faydalanarak, Ma­kedonya, Mısır ve Balkanlardaki müslüman unsurla­rın bağımsızlık teşebbüsleri de yaygınlaşıyordu. (83) Bünyesi içerisinde muhtelif unsurları barındıran Os­manlI Devleti, bazı dış müdâhalelerin de te’siri ile dağılma tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyordu. (84)

(82) Bu husûs pâdişâhın dilinden pratik bir nezâketle şöyle ifâde edilmektedir: «Devlet-i Aliyye’mizin, dost ve mu- âhidi olan, devletler tarafından vâkî olmakta olan teblîğât-ı dostâne ve teşvîkât-ı hâlisâneye nazaran, der-dest olan bazı mevâddm dahî, bltevfîkihi teâlâ karîben, rehîn-i hüsn-i hi­tâm olmasını me’mûl etmekteyim..» Kaynar, M. Reşit Paşa ve Tanzimat, 210; Ali Reşat, Asr-ı Hâzır Târihi, 512-514; Ül­ken, H.Z., TÇD Târihi, 37.

(83) Ülken, age., 38; Yurdaydm, İslâm Târihi Dersîeri, 162-163.

158 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 173: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

TANZÎMÂT DÖNEMİ VE TEKKELER

Son merhalesi yakın gözüken bir inhilâl manza­rası arzeden devletin, idârî ve hukûkı veçhesine sa- lâbet ve metanet kazandırma, siyâsî birliğin dayan­dığı yenileme zarûreti ile doğmuş olan Tanzîmât, bu sebepler neticesi, kendi yaptığı reformlardan bizzat yine kendisi rahatsız olmuştur. Zira, daha işin başın­da iken, tebaaya eşitlik va’deden prensiplerin cemi­yetin çeşitli çevrelerinde yapacağı te’sîrler, iyice he- sâb edilip değerlendirilmeliydi. Kendilerine verilen hak ve hürriyetlerden istifâde etmek isteyen, müslü- man ve hristiyan yabancı unsurlar istiklâl istiyorlar­dı. Bunlara evet demek devleti, hayır demekse, ma’- sûm ümîdlerle îlân edilen Tanzîmât’ı fedâ etmek de­mekti. Böyle yapılmadığı için tanzîmâtı îlân eden dev­let adamları, batıya yönelmek ile, siyâsî bütünlüğü muhâfaza edebilmenin uzlaştırılması imkânsız buh- rânına düştüler. Yeni fikirlerle yetiştirilen nesiller, başlanan teşebbüslerin ısrarla devam ettirilmesini is­tiyor, devlet adamları ise, bahsi geçen mahzûrlar yü­zünden, bunlara karşı çıkıyor ve kendi kadrosu ile ters düşen bir tavrın içerisine giriyordu. (85) Yapı­lan ıslâhatların, devletin yapısı icâbı, tepeden inme tedbirler şeklinde tezâhürü ve bunlara, cemiyetin haz­medememesi de ilâve edilince, memlekette gittikçe kuvvetini artıran ve te’sîrleri, günümüze kadar gelen siyâsî bir ikilik meydana çıkmıştı. (86) Cemiyetin vahdet manzarasını ve rûh bütünlüğünü zedeleyen bu ikili karakter, zamanla içtimâi hayatı kendiliğin­den bir iç mücâdele ve huzursuzluğa sürükledi. Zira Tanzîmât, ne eskiyi değiştirerek onun yeni icaplara

(84) Tanpınar, X I X . Asır Türk Ed. Târihi, 107-121.(85) Ülken, H.Z., TÇD Târihi, 53.(86) Tanpınar, age., 105-106; Ülken, age., 46-47; Safa,

P., Türk İnkılâbına Bakışlar, 40-41.

Page 174: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

göre gelişmesini sağlayabilmiş, ne de onu, ordu me­selesinde olduğu gibi, tam olarak ortadan kaldırabil- miştir. Medrese yanında mektebi, şer’î mahkemeler yanında nizamî mahkemeleri kuran Tanzimat’ın ha­tası, mektebi açmasında mı, yoksa medreseleri ka­patmasında mı idi? (87)

Böylesine iyi niyyetlerle başlatılan teşebbüsleri, eskiyi temsil eden; Enderûn ve medrese menşeli dev­let adamları ve ulemânın kısır düşünceleri ile, yeni­yi temsil eden kadronun kültür noksanlığı içerisin­de değerlendirmek bizi daha sağlıklı sonuçlara gö­türecektir. Birisi mazisinden mevrûs nüfûzuna istina­den alınması zaruret haline gelen tedbirleri kabûle yanaşmamış, diğeri ise, Batıdan gelen yaşayış ve an­layışın dışında, milletin ma’nevî ve kültürel değerle­rini kabûl etmek istememiştir. Bu da, yapılan teşeb­büslerin halk desteğinden yoksun ve tabandan ko­puk bir hareket olmasına zemîn hazırlamıştır. (88)

160 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(87) Safa, P., Türk İnkılâbına Bakışlar, 40-41.(88) Bu durumu, naklettiği bir hâdise ile Ahmed Cev­

det Paşa şöylece tevsik etmektedir: «Âlî Paşa vefat ettiği za­man, cenazesi Yeni Câmi’de kılındı. Cemaat kalabalık idi. Ye- nikapı Mevlevî-hânesi Şeyhi Osman Efendi, üç def’a, «bu zâ­tı nasıl bilirsiniz?» diye sordu. Ve orada: «Büyük bir zât idi. Devlete çok güzel hizmetler etti.» diye durdu. Kimesne tara­fından, lâ ve na’am bir cevap zuhûr etmedi. Böyle tezkiyede sükût-ı tâm ile mukabele olunduğunu görmedik. Ve hiç bir târihte vukuunu dahi işitmedik. Bir adamın beraber yaşadı­ğı milleti içinde, menfûr olarak âhirete gitmesinin menfî te’ ­sîri muhtâc-ı beyân değildir. Âlî Paşa cenazesinde, halkın böy­le zikr-i hayr ile yâd etmek âdet olan yerde, sükût-ı tâmm’ı İhtiyar ettiklerini gördükten sonra, artık efkâr-ı umûmiyye’- ye muğâyir hal ve hareketten be-gâyet havf ü hazer eder ol­dum..» Ahmed Cevdet Paşa, Te:e&feîr (13-20), 44. Ayrıca bkz. Turan, O., TCHM Târihi, II, 288-281.

Page 175: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

TANZÎMÂT DÖNEMİ VE TEKKELER 161

Maârif sahasında başlayan bu ikilik, bilâhare bir medeniyet ve dünyâ görüşü mücâdelesine dönüşmüş, böylece milli ve içtimâi hayat, neticesi kestirilemi- yen bir kargaşa ve iç kavganın içerisine düşmüş gi­bidir.

Bir yandan kadîm müesseseleri ihyâ etmek üze­re, «Cem’iyyet-i Tedrîsiyye-i İslâmiyye» (1864), «Cem’- iyyet-i ‘İlmiyye-i Osmâniyye» (1867) ve Dârüşşafaka Lisesi açılırken, diğer yandan yeni fikirlerin inkişâf ve intişârı için, «Encümen-i Dâniş» (1851) ve Mek- teb-i Sultânî gibi müesseseler faaliyete geçiriliyor- du. (89) Bununla berâber, eski ve yeniyi karşı kar­şıya getiren bu durumun, İslâmî ilimlerin inkişâfına zemin hazırladığı söylenebilir. O zamana kadar medrese dışına taşmayan İslâmî ilimler, «Dârü’l-Hik- meti’l-İslâmiyye» (1834), (90) «Meclis-i Meşâyih» (1834) ve «İttihâd-ı İslâmî Cem’iyyeti» (1868) gibi ku­rum ve kuruluşların gayretleri ile oldukça genişleme ve yayılma imkânına kavuşmuş olur. Abdülaziz Han’­ın saltanatında daha da gelişen ve genişleyen bu fa­aliyetler neticesinde, «Mecelle-i Ahkâm-ı ‘Adliyye» ki­tap kitap neşredilmeye başlamıştır. (91)

Tanzîmât sonrasının getirdiği ehemmiyetli geliş­melerden birisi: Hukukçu ve târihçi Cevdet Paşa’nın şahsında temsil edilen, muhâfazakâr görüş ile, Nâ­mık Kemâl ve arkadaşlarının temsil ettiği yenilik ta­raftarı görüştür. Devletin inhitâtma, doğru bildikleri kendi düşünceleri istikâmetinde yön vermek isteyen bu farklı düşünce sâhipleri, yenilik hareketlerinin,

(89) Ülken, H.Z., TÇD Târihi, 47-48.(90) Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye hakkında geniş bilgi için

bkz. Sâdık Albayrak, Dârü’l-hikmeti’l-İsIâmlyye, İst. 1973.(91) Ahmed Hilmi, îslâm Târihi, 762.

Page 176: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

yurda girmesi ile başlayan eski-yeni zıddiyetinin bir devamı durumundadır. Geçmişe bağlılığı, batılı te’- sırlere kapalılığı ve devletin asırlardır takarrür etmiş prensiplerinin takviyesini esas alan bir görüşle çı­kan muhafazakârlar, tanzîmât ve ıslâhat teşebbüsle­ri ile gelen, iç ve dış kargaşalığı kendilerine mesned yapıyorlardı. Yeni Osmanlılar ise, Tanzimât’ın başarı­sızlığını kabûl etmekle berâber, bu başarısızlığa, onun getirdiği yetersiz prensiplerin bile, istenilen şekilde uygulanmadığını gerekçe gösteriyor, daha geniş ve köklü tedbîrlerin tâlibleri olarak gözüküyorlardı. (92)

Sultan Abdülazîz’in: «Pâdişahlann rey ve kara­rında müstakil olması saltanat şartlanndandır.» düs­tûruna bağlılığı ve idâreyi kendi düşünceleri etrafın­da şekillendirmeye çalışması ile, muhâfazakâr züm­re kuvvetlenmiş, Tanzîmât taraftarları ise, fikirlerinin tahakkuku için mücâdeleye koyulmuşlardır. 1860 yıl­larından. itibaren adlarını duyurmaya başlayan Ye­ni Osmanlılar, 1864 yılında, Londra’da, Hürriyet isim­li bir gazete çıkararak fikirlerini neşretmeğe başlar­lar. (93) «İstibdâdm yıkılması, meşrûtî bir hükümet sisteminin kabûlü, Kânûn-ı esâsî ve meclislerin teşek­külü» gibi, idârî ve hukûkî sahada oldukça yeni olan fikirlerini gazeteleri vâsıtası ile kamuoyuna kolayca intikâl ettirerek siyâsî bir cereyan mâhiyetini kazan­mışlardı. (94) Çıkardıkları Tasvir-i Efkâr, Muhbir ve Tercümân-ı Ahvâl gibi gazeteleri ile, batıdan öğren­dikleri fikirleri kolayca halka intikâl ettirebiliyorlar- dı. Bu gayretlerle gerçekleştirilen efkârdı umûmiyye,

162 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(92) Karal, E.Z., OT, VII, 297-300; Yurdaydın, İs. Târi­hi Dersleri, 167-170.

(93) Karal, age., VII, 116; Yurdaydın, age., 167.(94) Yurdaydın, age., 166.

Page 177: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

saltanat üzerinde, ordu, medrese, tekke yanında, dör­düncü bir baskı unsuru olarak ortaya çıkmış oldu.

Bilâhare serpilen ve gelişen bu cereyan, faaliyet­lerini yoğunlaştırarak, Abdülazîz’in hal’ine muvaffak olabilmiş ve yerine de kendileri ile aynı fikirleri pay­laşan V. Murad’ış, tahta çıkmasını te’mîn edebilmiş­lerdir. (95) Tanzimat devrinde yetişmiş olan V. Mu- rad’ın, İngiliz Veliahdı’mn delâleti ile masonluk teş­kilâtına girmiş olması, kendisinin Avrupa’da büyük bir şöhret kazanmasına sebep olmuştu. «İstibdâd»- dan «hürriyet» e geçişin ilk işâreti kabül edilen bu tebeddül, meşrûtiyetin ilânında, mütereddid davra­nan vekiller hey’etinin ihmâli ve çekişmesi yüzünden neticeye gidememişti. Zira vekillerin bir kısmı, meş­rûtiyetin hemen ilânını istiyor, bir kısmı ise vaktin henüz erken olduğuna inanıyordu. (96)

İlk okunan fermân-ı hümâyûnda, bu husûsun müphem geçiştirilmiş olması, Vekiller arasında Sul­tan Murad’a karşı bir memnûniyetsizlik hâsıl etti. Bir taraftan Genç Osmanlılar, çıkardıkları «Vakit» gazetesi ile, muhâlefetlerini açıkça ortaya korken, di­ğer taraftan muhafazakârları temsilen de, «Basiret» gazetesi, meşrûtiyetin aleyhinde yayın yapmakta idi. Bu gerginliğin kamuoyunda meydana getirdiği tedir­ginliğe, Abdülazîz’in şüpheli ölümü de eklenince, Sal­tanatın mes’ûliyeti kendisine ve salâhiyetleri vekiller hey’etinde olan V. Murad ne yapacağını büsbütün şa­şırdı. Bu buhran ve bâdirelerin te’sîri altında, aklî muvâzenesini kaybeden V. Murad, kılıç kuşanma me­rasimi dahi yapılamadan hal’ edilerek yerine, daha veliahdlığmda iken: «Hürriyet esasları üzerine memle-

TANZÎMÂT DÖNEMİ VE TEKKELER 163

(95) Karal, age., 297-298: Yurdaydın, age., 167-170.(96) Karal, E.Z., OT, VII, 353-354.

Page 178: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

i 04 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

keti idâre edeceğine söz veren» II. Abdülhamid tahta çıkarıldı. (97)

b. Tanzimât ve Tekke Münâsebetleri:

Geçen bahislerimizde sebep ve neticelerini genel çizgileri ile göstermeğe çalıştığımı^*'Tanzimât, mem­lekette meydana gelen anarşi havasını dağıtacak, kuv­vetli bir idâri mekanizmanın te’sîsi, iktidar ve kapi­tülasyon sisteminin himâyesi altında artan ecnebi nü- fûzuna son verilmesi, tebaanın muhtelif unsurları arasında baş gösteren infirâd ve istiklâl temayülle­rinin kırılması gayesine ma’tûf batılılaşma hareket­lerinin bir devamıdır. Ne var ki, devleti bu tedbirlerin alınmasına mecbur eden anarşik atmosfer, ferdî ..hür­riyetlerin ifratından değil, cemiyetin siyâsî bütünlük­ten mahrum tabanı ile, merkezî otorite za’fmdan ile­ri gelmiştir. (98) Getirdiği hak ve hürriyetler, bu se­beplere aykırı olarak, otorite yerine, serbesti getir­mişse de, Tanzimat, eskiyen ve yıpranan bir nizâma yeniden işlerlik kazandırma ve ona yeni bir rûh ve taze bir muhteva vermenin adı olmuştur. II. Mah- mûd’un, ilk hamlede, hükümdarlık kurumunun kar­şısına, idâri ve kazâî salâhiyetleri hâiz bir kabine çı­karması, memleketin meşhûr münevverlerinden te­şekkül eden, istişâri mâhiyette «Meclis-i Vâlâ-yı Ah- kâm-ı ‘Adliyye»yi kurması, parlamenter rejime doğ­ru atılan adımların ilk işâretleri olarak ele alınabi­lir. Evvelce, ulemâ, meşâyih ve ordu tarafından de­ruhte edildiğini bildiğimiz devleti murâkabe vazifesi,

(97) Karal, E.Z., OT, VII, 354-355; Ahmed Hilmi, İslim Târihi, 763-764.

(98) Abadan, Y., «Tanzimât Fermanının Tahlili», Tanzî- mât I, 34-35, 47.

Page 179: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

böylece yeni kurulan bu iki teşekküle tevdi edilmiş gibidir. (99)

Tanzimat döneminde bu durum biraz daha net­leşmiş, Abdülmecıd Han, «okunan fermanın hüküm­lerine bağlı kalacağına» dâir verdiği yemin ile kendi salâhiyetlerini, yine kendisi bizzat tahdıd edebilmiş­tir. (100) Bütün bu tedbir ve teşebbüsler, devletin ba­şıbozuk ve disiplinsiz gidişine mâni olmak için giri­şilen teşebbüslerin Padişahlığa kadar uzanan teza­hürleridir. İnsicam ve intizâmını kaybetmiş Osmanlı cemiyetinin, ana unsurlarından biri olan tekkelerin, bu değişme ve gelişmelerden uzak bulunması ise ol­dukça müşkildir. Dolayısı ile, bozulan her şeye çeki­düzen verme zarûretı, bu müesseselerde de kendini hissettirmiş ve idareyi bu yöne mecbûren sevketmiş- tir. Tarikat ve tekkelerin ,bu noktaya nasıl ve neden geldiğini ve bu meyânda, ne gibi tedbirlere ihtiyaç hissedildiği ve tevessül edildiğini, başlatılan teşebbüs­lerin, ne gibi neticelere müncer olduğunu, konumuz­la ilgisi nisbetinde göstermeye çalışalım.

c. Tarikatlarda Bozuluşun Âmilleri-.Osmanlı Devleti’nin, kuruluş ve yükseliş dönem­

lerinde, idârî ve içtimâi hayat ile iç içe hizmet ifâ eden tarikat ve tekkelerin, işgâl ettiği yeri, geçen bahislerimizde göstermeye çalışmıştık. İnhitat döne­minin başlaması ile, her müessesede olduğu gibi bu müesseselerde de, bazı dâhili ve hârici sebeplerin tev- lıd ettiği erime ve çözülme başlamıştır. Tarikatların çözülüşüne zemin hazırlayan sebeplerin, dâhili olan­larını şöylece sıralayabiliriz:

1. Cemiyet hayatına yön veren müesseselerin ba-

TANZÎMÂT DÖNEMİ VE TEKKELER 165

(99) Kaynar, M. Rcşid Paşa ve Tanzimat, 101-102; K a - ral, OT, VI, 119-120.

(100) Kaynar, age., 179.

Page 180: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

şında yer alan tekkelerin, devletin dağılmaya yüz tu­tan diğer müesseselerinde olduğu gibi, İlmî ve ma’- nevî bir değer kaybına uğraması, güçlü şeyh ve muk­tedir mürşidlerden mahrûm kalması başta gelmek­tedir. Eğer bunun için târihî bir başlangıç verilmesi arzû edilirse, ele alacağımız vesikalar ışığında, tek­kelerde çözülüşün, Sultan III. Mustafa (1757-1774)'- dan sonra başladığını söyleyebiliriz. Aşağıda zikrede­ceğimiz vak’a bu hususa bâriz bir misâl teşkil ede­bilir.

«Zamanının bütün ricâl ve kibân tarafından se­vilen ve hürmet edilen, nakşbendi meşâyihinden Şeyh İsâ Efendi'yi çok seven, III. Mustafa, zaman zaman tebdîl-i kıyâfet ederek, tekkesinde şeyhi ziyâretten zi­yâdesi ile hoşlanırmış. Bir def’asında, tekkeye gider­ken, yolda karşılaştığı kimsesiz bir cenâzeyi, «kırk adım götürmek sevabtır» düşüncesi ile mezara ka­dar taşıdığı söylenen III. Mustafa, el değiştirecek baş­ka bir kimse bulamadığını ve bu yüzden yorgun düş­tüğünü şeyhe arzettiğinde, îsâ Efendi’nin cevâbı bir hayli ilgi çekicidir: «Size, yâni mülûke, ibâdet-i be- deniyye, ferâizden başka o kadar lâzım değildir. Si­ze, ibâdet-i mâliyye lâzımdır. Allah sizden ibâdet-i mâliyye ve adalet ister.» diyebilmiş ve bu sözleri ile, Sultan’ın hasislikten kurtulmasını imâ etmiştir. Yaz ve kış, çıplak ayakla dolaşarak riyâzat yapmayı alışkanlık hâline getiren bu şeyhe: «Ayaklarının üşüyüp üşümediği» sorulunca-. «Ya sizin yüzleriniz üşümüyor mu? Orası da çıplaktır» der ve bu hâli ile, halk indinde Sultan Mustafa’dan daha zengin sa­yılırmış. Zira, «o vaktin meşâyihi, ipliğini boyamak, küpünü doldurmak kaydında olmayıp, dîn, devlet ve millete hizmet efkârında imişler.» (101) Nakledilen

166 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(101) Mardin, E., HD, II-III , 762.

Page 181: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

bu vak’a ve verilen şu son hükümde, o devrin me- şâyihi arasında böyle bir seviye kaybının bulunma­dığı sarahaten beyan edilmektedir. Yine bektâşî tek­kelerinin faaliyetten men’edilmesi için yapılan, isti- şârî toplantıda, ulemâ, meşâyih ve devlet adamları­nın: «Altmış sene evvel yapılan bektâşî tekkelerinin kadim itibar olunarak, ibkâ edilmesi» (102) kararma varmış bulunmaları da, bu tesbîtimizi te’yîd eder mâ­hiyettedir. Demek oluyor ki, o zamanlar, yani 1760’- larda, sızma ve bozulmalara, nüfûzu sebebiyle en faz­la hedef olduğunu bildiğimiz bektâşiyye tarikatı da dâhil, diğer tarikat ve tekke erbabı böyle bir çöküş ve çözülüşten uzak bulunmakta idiler. Belki de, tekke menşe’li muktedir mürşidlerin mevcûdiyeti, ilk işaret­lerini vermekte olan, erimeyi saklayabiliyordu. Nite­kim, Fâtih’e: «Cenâb-ı Hakk, seni sâlik olarak değil, mâlik olarak yaratmıştır. İntisâb ve dervişlikte öyle lezzet vardır ki, onun zevkine vardın mı, bütün meş­galeleri bir tarafa bırakır, seyr ü sülûk’un, engin lez­zetinde kaybolur gidersin. Bu durumsa, mülk ve mil­letin zulme uğraması, senin de, benim de zâlim ol­mama müncer olur.» (103) diyebilecek kadar padişa­ha yakın ve üzerinde otorite sâhibi Akşemseddin gibi, üstün mürşidlerin varlığı belli olmaktadır. Çıplak ayaklı hâli ile, Sultan III. Mustafa’dan daha zengin addedilen Şeyh îsâ Efendi’nin, aynı şekildeki irşâd ve ikazları da bunu doğrulamaktadır.

2. XVI. asra kadar, birbirinin mütemmimi olan ve seviyelerini müdrik bulunan, ilmiye ve sûfiyye gibi iki ana müessese arasındaki iyi münâsebetler, aynı sıralarda başgösteren, medrese-tekke mücâdelesi ile,

TANZÎMÂT DÖNEMİ VE TEKKELER 167

(102) BA, Cevdet, Adliye tasnifi, No: 1734; Cevdet E v­kaf, No: 21839.

(103) Etraflı bilgi için, b. bkz. 33 vd.

Page 182: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

bir iç ihtilâf ve soğuk bir rekabete müncer olmuştur. Bu halse, bunları kendi mes’eleleri ile uğraşıp, ek­sikliklerini telâfi edecekleri yerde, hiç de gereği ol­madığı halde, birbirlerinin sahasına tecâvüz etmişler ve yekdiğerinin, hata ve yanlışlıklarını arama ve te­cessüse koyulmuşlardır. Bu tartışmalar, her ikisinin de za’fma zemin hazırladığı gibi, bu iki güçlü mü­essese mensûblarmı, baştan beri ifâ edegeldikleri, dev­leti, orduyu ve cemiyeti murakabe ve onlara yön ver­me iktidânndan mahrûm bırakmış, buna paralel ola­rak da, içtimâî hayata yansıyan bu münâkaşaların tezahürleri, cemiyeti hızlı bir gerilemenin içerisine itmiştir. (104)

3. Yine, tekkelerin seviye kaybına sebep olan hâdiseler arasında, tarikatlar arası anlaşmazlık, re- kâbet ve çekişmelerin de önemli bir yeri bulunduğu dikkatten uzak tutulmamalıdır. Bazan, bir post-nişîn- lik, bazan tarikat prensip ve sistemleri, bazan da nü- fûz mes’elesi yüzünden ortaya çıkan iç mücâdeleler, zamanla, mürîd ve müntesipler kanalı ile topluma da yansımış, bu da, tarikat ve tekkeler arasında bir mü- vâzenesizlik, kırgınlık ve hattâ kanlı kavgaların doğmasına sebep olmuştur. (105)

4. Kuruluşu, sistemi ve gâyesi icâbı, şeyhlerine, «ölü teslimiyeti» içinde kayıtsız-şartsız bir bağlanmayı gerektiren tarikatların ve onların geniş halk kesimle­rine uzanan te’sirleri ve bu sebeple, zamanın şartları içerisinde, teşkilâtlı bir güç ve birlik içinde dinâmik bir zümre oluşları, siyâsî ikbâl ve ihtiraslarına mesned

168 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(104) Bu husustaki tartışm alar ve etraflı bilgi için bkz. Kâtip Çelebi, Mîzânii’l-hakk fî ihtiyâri’l-ehakk’ın ilgili bölüm­leri.

(105) BA, İrâde, Meclis-i Vâlâ, No: 25320.

Page 183: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

TANZÎMÂT DÖNEMİ VE TEKKELER 169

arayan devlet adamlarının, bu nüfûs ve nüfuz sâhip- lerinden istifâde etmek istemeleri, gerçek şeyhler ol­masa bile, müteşâyihler elinde emellerini tahakkuk ettirmek istemeleri de, bozulmanın müessir âmille­rinden biri olmuştur. (106)

5. Tekkelerde başlayan müessesevı seviye kaybı­nın ve ma’nevı kemâl noksanlığının neticesinde, me­şihat bazan, tevarüs yolu ile ehliyetsiz kişilerin elle­rine geçmeye başlamıştır. Pâdişahlan, paşaları ve devlet adamlarını bile dize getiren meşâyihin üstün itibârı, kendisine teslimiyet ve hürmeti şiâr edinen mürîdleri tarafından, vefâtından sonra da devam et­tirilmek istenmiş, şeyhin sulbünden gelen nesile, hür­meten, meşihat tevcih edilmiş, bu durum da, tarikat­ların bozulmasında önemli âmillerden biri olmuştur. Gerçi bazı şeyh-zâdelerin, seyr ü sülûklannı bir baş­ka mürşidin murâkabesi altında tamamladıktan son­ra, bizzat babalarının izin ve icâzeti ile irşâd postu­na oturdukları ve pek çoğunun da, bunda muvaffak oldukları bilinmektedir. Daha ziyâde bu durumlar, bir evvelki şeyhin halife nasbetmeden vefâtı netice­sinde vukû bulmuş, tarikat prensipleri hilâfına, mür- şidlerince değil de, mürîdleri tarafından, ehliyetli ol­madıkları halde, kendilerine yakıştırılan şeyhlik ile, 1760’lardan sonra bu makama getirilen ehliyetsiz ki­şiler, ahfâdmın da aynı şeylerden istifâdesini te’mîn maksadı ile, «beşik şeyhliği» ya da «evlâdiyelik me­şihat» usûlünü ihdâs etmişlerdir. (107)

(106) Safevîlerin menfûr teşebbüsü, Bedreddin Simâvî’- nln isyânı, kalenderi, hurûfî vb. adlar altında ve tarik at kis­vesinde yapılan ayaklanm alar ve nihayet, Yeniçeri ocağı ve bazı Bektâşîlerin tavrı, buna yeter derecede misâl olabilir.

(107) Mehmed Ziya, Ycnikapı M cvicvî-liânesi, 62.

Page 184: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Tarikat ve tekkelerin inhilâline zemin hazırlayan dış te’sirlere gelince, bunlan da şöylece izah edebil­mek mümkündür:

Bunlar arasında: Tekkelerin Osmanlı Devletinde­ki ma’lûm nüfûzundan yararlanarak, menfî fikirleri­ni neşretmek isteyen ibâhî ve bâtınî zümrelerin tari­katlar arasına sızmaları başta gelmektedir. Bâtıni ve ibâhî zümreler bu usûl ile tarikatlara ustalıkla hulûl edebilmişler ve kendi inançlarından pek çoğunu, o tarikatlara ait prensiplerdenmiş gibi göstermeyi ba­şarabilmişlerdir. Hele ibâhîler, gittikleri tekke, hangi tarikata ait ise, o tarikatlara mensûbmuş gibi gözü­kerek, o tarikatın en mühim ve esrarlı esaslarından- mış gibi, kendi fikirlerini, câhil buldukları derviş ve ehliyetsiz şeyhlere ta ’lîm ve takdim edebilmişlerdir. Onlar da, ibâhiliğe ait bu fikirleri, farkına varmadan, kendi tarikatlarının esası imiş gibi benimsemişler ve kendilerinden sonrakilere de devretmişlerdi. (108)

Osmanlı Devleti’nin muhtelif zamanlarında, siyâ­sî ta’kîbâta uğradıklarını bildiğimiz şiî, babaî, kalen­deri ve hurûfî gibi bâtınî zümreler de, varlıklarını sür­dürebilmek için bu yola başvurmuşlardır. İşte bu gibi telkinât ve vukû bulan bu tip sızmalar, bilgi ve ma’- rifette seviye kaybeden tarikat erbabı arasında bir anarşi ve kavram kargaşalığı meydana getirmiştir. Bu husûsu misâllendirecek olursak şynları ileri sürebili­riz.

Teslimiyet ve tevekkül konusunda, tasavvuf erba­bı ile cebriyye ve benzeri fırkalar aynı düşünceye sahipmiş gibi zannedilirler. Fakat aralarında hem ne­tice, hem de muhtevâ itibariyle, çok önemli farklar vardır. Cebriyye, inanç ve itikadına göre, fiillerinde,

170 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(108) Ahmed Hilmi, İslâm Târihi, 516.

Page 185: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

kulun irâdesini yok farzederken, işleyeceği günahlara mübahlık kazandırmak ve «çalacağı minareye kılıf hazırlamak»la meşgûldür. Bunu, nefsine ve menfaati­ne yapılacak en ufak bir tecâvüzde, infialle cevap ve­rip, irâde sıfatına bürünmesiyle alenen isbât eder. Vahdet-i vücûd akidesinde de, durum bundan farklı değildir. Ârif-i hakîkî, müşahedesine mazhar olduğu İlâhî bir hakikat ve tecellînin karşısında, kendisinden geçerek bir şeyler söyleyebilir. Ancak «sahv» hâlinde aklı başına gelince kulluk vazife ve mükellefiyetleri­ni eksiksiz îfâ eder. Mülhid Ve vahdet’in sahte taraf­tan ise, sırf şenaatim izhâr ve ibâdetinden âzâde kal­mak için böyle bir sıfâta bürünür. (109)

Siyâsî ve fikrî mülâhazalarla tekkelere yapılan bu ve benzerî sığınmaların, bir tarikatı ve müntesip- lerini ne hâle getirdiğini görebilmek için bektâşîlere bakmak kâfidir.

Hacı Bektâş Veli (738/1337)’ye nisbetle, «Bektâ­şiyye» adı ile anılan bu tarikat da, diğer tarikatlar gibi, müntesiplerini ma’rifet-i Îlâhî ve hakîki’ye erdi- rebilmek için, zamanının içtimâi şartları muvâcehe- sinde, irşâd sistemini vaz’etmiş bir tarikat idi. Bu prensiplerini teşekkül ettirirken de, Horasan’dan Ana­dolu’ya gelen ve hâlâ mahallî âdet, örf ve an’anele- rini muhâfaza etmekte olan gezginci Türkmen kabi­lelerini irşâdı esas almıştı. Çeşitli mevsimlere göre, değişik bölgelere giden ve gittikleri yörelerde idâme-i hayat eden bu insanların, İçtimaî vaziyetleri dik­kate alınarak, diğerlerine nisbetle, müsâmahalı bir tarikat içi usûl ve âdâb teşekkül ettirilmişti. (110)

(109) Ahmed Hilmi, İslâm Târihi, 516.(110) Harîrî-zâde, Kemâleddîn, Tibyânü’I-Vcsâil, I, Vr.

Köprülü, M.F., «Hacı Bektaş Velî», İA, II, 461-4G2; Pakalın. M.Z., OTDT Sözlüğü, I, 200-201.

TANZÎMÂT DÖNEMİ VE TEKKELER İTİ

Page 186: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Bu benzerlik ve psikolojik bir yakınlık sebebiyle, ye­niçeri ocağını nüfûzu altına alan bu tarikat, ocağı âdeta «seyfı bir kol» hâline getirmişti. Öyle ki, saf­fetini muhafaza ettiği dönemlerde, çok faydalı hiz­metler ifâ eden bu tarikat, bulundukları bölgelerde idârecilerle ters düşen bâtınî zümrelerin, silâhlı bir güce sirâyetle, menfi fikirlerinin daha kolay tahak­kuk edeceğini düşünmeleri, onların sızmak için bek- tâşiliği tercih etmelerine sebep olmuştur. Buna bek­tâşîliğin müsamahalı usûl ve âdâbı da ilâve edilince, İslâm ve tasavvufun ruhuna aykırı pek çok inanç ve görüşler, tarikat kılığında arz-ı endâm ederek, «ken­dilerini bektâşî diye tanıtabilmişlerdir.» (111) Dini, tasavvufî ve siyâsî şekillerde meydana gelen bu hu­lul ve ilticalar, 1730’larda, İranlılara, «sebb-i şeyhayn» etmeleri dolayısı ile savaşan ocağı, 1826’da, bizzat ken­dileri, aynı suçu işledikleri gerekçesi ile kapattırabil- miştir.

Sulandırılmış bektâşilerin de, aynı şekil ve metod- larla, tarikatlar arasına daha fazla sokulması, XIX. asrın ortalarına doğrudur. Zira, bu sıralarda böyle bir hulûl onlar için zaruret hâlini almıştır denebilir. «Vak’a-i Hayriyye» neticesinde, bir kısım bektâşîle- rin öldürüldüğü, tekkelerinin yıkıldığı, bir kısmının da değişik bölgelere sürüldüğünü bilmekteyiz. Bu sı­kı siyâsî ta’kîbât sebebiyle sıkışıp kalan bektâşîlerin, bazısı canını kurtarabilmek, bazısı da, akide ve gö­rüşlerini devam ettirebilmek için, bu mûtâd usûlü tercih ederek, tarikatların tekkelerine sığınmışlar ve sonra da kendi fikirlerini, bu tarikat müntesiplerine benimsetmek yolunu tutmuşlardır. Ocağın ilgasını ve ordunun bektâşilikten tecrîd edilmesini tabiî bulan bazı bektâşiler tekkelerinin faaliyetten alıkonmasmı

172 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(111) Ülken, H.Z., TÇD Târihi, 339-340.

Page 187: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

TANZÎMÂT DÖNEMİ VE TEKKELER 173

hazmedememişler ve açılması ve tarikatlarının meş- rûiyetinin tescili için olanca gayreti göstermişler­dir.

Abdülmecîd Han’ın cülusundan sonra yapılan ba­zı yeniliklere karşı, diğer tarikat erbabının muhale­fetini değerlendiren bektâşîler fikir değiştirerek, ye­niliklere taraftar bir tavırla ortaya çıkmışlardır. Dar ve insicamsız bir kadro ile ve tabandan kopuk ola­rak başlatılan yenilik hareketlerinin teşvikçileri de, yeni fikirlerine halk indinden taraftar toplayarak, des­tek te’mınine ihtiyaç hissettiklerinden, büyük bir gay­retle bunu değerlendirmişler ve bektâşîlerin resmen olmasa bile, fi’len ortaya çıkmasına göz yummuşlar­dır. (112)

Daha ziyâde varlıklarını diğer tarikatlar arasın­da devam ettiren XIX. asır bektâşileri, câhil bazı der­vişlerin itikadları üzerinde müessir olmuşlar, kendi bâtmî ve ıbâhî akidelerinin -tabiî dînin ve tarikatın esasından bî-haber olanlar arasında- yayılmasında önemli faaliyetler icrâ etmişlerdir. Mürîdlerini, na­mazdan, niyazdan affeden, şer’i mükellefiyetlerden kurtaran birtakım mürşidlerin türemesi de en ziyâde bu târihlerden sonralara rastlamaktadır. XIX. asnn sonlarına doğru, muhtelif tarikat kisveleri altında, bazı bektâşılere tesâdüf edilmesi de bu yüzdendir. Hüssâmüddîn-i Uşşâkî tarafından kendi ismine nis-

(112) Zam an itibarı ile, daha sonraları da olsa, «İttihad ve Terakkî’nin önde gelen isimlerinden ve Sam atya şu’besi re ­isi, Şeyh Nail Efendi’nin» isminden bahsedilmesi, (Dânişmend, İ.H., 31 M art Vak'ası, 6.) ve İttihad ve Terakkî’nin hâkim ol­duğu hükümetler zamanında, derviş kıyâfetl ile G alata Köp- rilsü’nden geçenlerden ücret alınmaması, böyle bir duygunun mahsûlü olsa gerekir. Gölpmarlı, M evlânâ’dan Sonra Mevle­vilik, 259.

Page 188: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

betle teessüs eden ve Halvetiyye’nin bir kolu olarak kurulan Uşşâkiyye, tam mânâsı İle müteşerrî ve sün- nî bir tarikat olduğu halde, bunun bir koluymuş gibi takdim edilen, «nâzenîn-i uşşâkiyye»nin, uşşâkiyye ile uzaktan yakından hiç bir ilgisi yoktur. Yine, Üskü­dar Rifâî Âsitânesi Şeyhi Ziyâ Efendi’nin, başında «bektâşi fahr»ı ile dolaşması, (113) mevlid’in velâdet bahri okunurken, herkes hürmeten ayağa kalkıp kıb­leye döndüğü halde, onun oturduğu yerde ve herke­sin hilâfı bir istikâmete yönelerek: sır­rının kendisinde tezahür ettiğini ilân ve iddia etmiş bulunması, (114) hep bu tezahürlerin bir neticesi ol­sa gerektir.

Aynı şekilde bektâşıler, normal zamanlarında ol­duğu gibi, tekkeleri kapatılıp, müntesipleri dağıtıl­dıktan sonra da, kendilerince «da’vet» denilen bir prensibi oldukça hızlandırmışlardır. Mezkûr tarikat­ların esaslarından biri olan da’vet, aslında, bâtınî bir ta’bîr olup «ma’rûf ve meşhûr şahsiyetleri kendi ta- rîkatlarmdanmış gibi göstererek, onların şöhretinden bilistifâde halkı kendilerine ısındırmak» yerinde kul­lanılan bir bektâşî terimidir. (115) Bu yüzdendir ki, ehl-i bey t muhibbi olan Fuzûlî ve Şeyh Gâlib gibi meşhûr şâirleri kendi mensûblan imiş gibi gösterme­ye ayn bir ehemmiyet atfederler. Mezkûr tarikatın düşüncelerini yaymak için, müracaat ettikleri diğer bir usûl de; Yûnus Emre gibi, meşhûr ve sevilen şâ­irlere, bektâşî akidelerini terennüm eden şiirler is- nâd etmek sûretiyle, onun da bektâşiliğini ilân etmek-

174 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(113) Ergun, S.N., Türk Mûsikisi Antolojisi, II, 410.(114) Vassaf, Hüseyin, Sefine, 210.(115) Ergun, S.N., Türk Mûsikîsi Antolojisi, II, 409-410.

Page 189: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

tir. Ehl-i sünnete bağlı tarikatların şiâri: «Ya oldu­ğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol» düstûru olduğu halde, bektâşilikte gûyâ, kibir ve gurûr en­dişesine mebnî, «göründüğü gibi olmamak, olduğu gi­bi görünmemek» prensibi benimsenmiştir. Bu yüzden, hakîkî îtikad ve hüviyetini, «ser verip sır vermemek» derecesinde saklamak demek olan, «takıyye» son de­vir bektâşîlerinin bariz hususiyetlerinden birisi olmuş­tur. Cemiyet içinde birbirlerini, kendi aralarında ih­das ettikleri ve yalnızca kendilerince bilinen şifreli bir giyim, kuşam, tokalaşma, küpe takma ve yemek yeme âdâb ve âdeti ile tanımak cihetini tercih etmiş olmaları da bu yüzdendir. (116) Bu itibarladır ki, bunlar diğer tarikat müntesiplerinin kisvelerine bü­rünerek, kendilerini sünnî tarikatların samîmi bir bağlısı gibi göstermekten çekinmemişlerdir. (117)

Aslında bir tarikat şeyhinin, diğer bir tarikattan, «teberrüken» hırka giymesi veya şeyhine, yine «te- berrüken» intisabı, gâyet normal karşılanan bir hâdi­sedir. Meselâ: XIX. asrın ilk yarısında yaşayan Hoca Neş’et, önce mevlevî iken, sonradan nakşbendiyye’- ye intisâb etmiş ve bu hareketi ile de, hiç de mevle- vilerin hiddetini celbetmemiştir. Zira bütün tarikat­lar arasında ma’nevî bir irtibâtm varlığı bilinmekte­dir. Bunlar, aynı yere, ayrı yollardan yürüyen, niha­yet seyr ü sülük usûllerinde, neşvede ve birtakım me­rasimlerde birbirinden farklılık arzeden birer m a­nevî yol olarak zuhûr etmişlerdir. Bektâşîler ise, zik­rettiğimiz sebepler yüzünden bir nevi ibâhîliğe kay­mış, böylece hem aslî saffetini, hem de diğer tarî-

TANZÎMÂT DÖNEMİ VE TEKKELER 175

(116) Ergun, S.N., Türk Mûsikîsi Antolojisi, II, 410; P a - kalın, M.Z., OTDT Sözlüğü, I, 200-201.

(117) Ergun, S.N., age., II, 409.

Page 190: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

katlarla olan yakınlığını yitirmiştir. Bu bozulma yü- zündendir ki, bir rifâî şeyhinin veya bir mevlevi mür­şidinin, ya da müntesiplerinden birinin aynı zaman­da bektâşî şeyhine intisâbı imkânsız hâle gelmiştir. Bu duruma düşen bir kimsenin, artık ehl-i sünnet an­layışına sâhip tarikatlarla bir ilgisi kalmamış farze- dilmiştir. Târihte böyle kişilere tesâdüf edilirse eğer, o kişi ya esâsen bektâşîdir, ya da birtakım maddî mü­lâhazalarla, kendisini tarikatlardan birisine mensûb imiş gibi takdim etmekte menfaat gören birisidir. Ve­ya, mensûb imiş gibi gözüktüğü tarikat ile lâfzı bir alâkadan başka, bir intisâbı olmayan bir bektâşîdir. (118) Bu sâikler sebebiyledir ki şâir tarikatlar, kendi mensûblarından birinin, diğer tarikatlardan birine teberrüken inâbesine iz.in verdikleri halde, muahhar bektâşiliğe asla müsâade etmemişlerdir. Hattâ böyle bir davranışı, kendilerinden ve ehl-i sünnet akidesin­den bir kopuş olarak telâkki etmişlerdir. Nitekim, XIX. asrın son yarısında yaşayan Celvetî meşâyihin­den Mustafa Hâşim Baba, Üsküdar’da, Celvetiyye ta­rikatına ait Bandırma Dergâhı şeyhi olmakla birlik­te, Mısır’da, bektâşî tarikatına mensûb Kasru’l-'Ayn tekkesi şeyhi Haşan Baba (1170/1756)’ya intisâb ile müstahlef olduğundan, aynı zama,nda İstanbul’da, Ha­cı Bektâş Han-kâhı post-nişîni olan Baba’nın da, İs­tanbul temsilcisi ve halîfesi durumunda idi. Muhyid- din-i Arabi’nin ‘Ankâ-yı Muğrib isimli eserindeki, «muğrib» kelimesini, yanlışlıkla «mağrib» okuyarak, bu esere, «‘Ankâ-yı Meşnk» adıyla bir nazire yazmak isteyen ve Mevlânâ’yı meczûb telâkki eden bu zât vefât ettiği zaman, cenâzesi, Celvetİ Âsitânesi Hz. Hüdâi Dergâhı’na getirildiğinde, Âsitâne’nin şeyhi Bü­yük Rûşen Efendi (1209/1794), cenâzeyi içeriye kabûl

176 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(118) Ergun, S.N., Türk Mûsikîsi Antolojisi, II, 409.

Page 191: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 177

etmemiş ve zarûrî olarak namazı tekke hâricindeki türbe önünde kılınmıştı. (119)

Yukarı bahislerimizde, varlığından bazı vesikalar ışığında bahsettiğimiz, menfî te’sfrlere rağmen, yirçe de, tekkeler, halk indinde en fazla te’sîr sâhibi ku­ruluşlar olarak bu asırda da, kendi varlıklarını his- settirebilmiştir. Tekkelerin genel olarak uğradığı za’- fa rağmen bir çoğu, bu sebeplerin te’sîr sahası dışın­da kalabilmiş, fonksiyonunu, XX. asrın başlarında da devam ettirebilmiştir. Cevdet Paşa tarafından âdeta bir «Dârü’l-fünûn» olarak tavsif edilen, Murad Molla Dergâhı, Kuşadalı İbrahim Efendi Tekkesi, (120) ve bizim araştırmalarımızla tesbît ettiğimiz Gümüşhâ- neli Dergâhı, bunlara canlı bir misâl olarak verilebi­lir. Bu ve benzerî daha pek çok tekkeler, bazı mües- seselerin, kendilerini kemâl ve seviye kaybından ko­ruyabildiklerinin açık delilidir. XIX. asrın, ilim ve kültür târihi içerisinde, tekkelerin rolü ve bu mües- seselerin içtimâi hayat içindeki mevkiini gösteren, merhum sosyolog Ziyâeddîn Fahri Fındıkoğlu’nun şu ilgi çekici tesbiti de bunu apaçık göstermektedir.

«...En azından Tanzîmâta kadar olan bir devre içinde, büyük şehirlerimizin «medrese» gibi tekkele­ri de, kendi ölçü ve çaplarında birer fikrî ve harsî merkez idiler. Kıymet ölçülerimizi, medeniyet nev’ine ve kültür çeşidine göre ta’yîn ettiğimiz ve böylece bugünün mantığından kurtulduğumuz takdirde, ço­ğu yerde harabeleri bulunan, bazı mahallerde, ancak

(119) Bektaşî tarikatında başlayan bozulmaların., 1760’- lardan sonra ortaya çıktığına ve bu târihten itibaren, mez­kûr tarikatın, meşâyih arasındaki itibârım yitirmeğe başladı­ğına evvelce işâret etmiştik. Bu hâdise de, tesbitimizi tevsik etmektedir. Ergun, S.N., Türk Mûsikîsi Antolojisi, II, 409.

(120) Cevdet Paşa, Tezâkir, tetlmme, 13-15.

Page 192: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

yerleri, zorlukla ve yaşlı nesillerin müphem hafıza­larına dayanılarak tesbıt edilebilen medreseler, tek­keler ve hattâ cami kürsüleri, zamanlarının fakülte ve üniversiteleri mesabesinde idiler. Fakat ne yapa­lım ki, târih çarkı, şarkta, garbtaki gibi işlemedi. Bir samyeli çarkın dönüşüne te’sir etti. Garbın bugünkü üniversiteleri, fakülte ve seminerleri, hep orta-çağ devresinin hristiyan medreseleri içinden çıktı. Daha doğrusu, aynı müessese içinde bir tefekkür ameliye- si ve istihâlesi vukûa geldi. Düşünce devam eden bir uzviyyet gibi ömrünü sürdürdü. Sâdece bugünkü Pâ- ris Üniversitesi’ni adlandıran Sorbon’un, vaktiyle, me­selâ, Bursa'daki Yeşil Câmi’e benzer bir orta-çağ hris­tiyan kilisesinin adını yaşattığını, kilisenin hâlâ üni­versite mahallesinde yaşatıldığını söylemekle kala­lım.. Bizim kültür hayatımızda bir uzviyyeti ikiye bö­len traji-komik bir kesme hareketinin her nasılsa vu­kûa geldiği görülmektedir. İçtimaî uzviyyetimizdeki marazların çoğu bu kesme işi ile alâkalıdır. Sosyolo­jik teşhisler ve tedâvîler, dâima bu kesme üzerinde sarf edilecek derin araştırmalar ve mesâilerle müm­kündür.» (121) Eğer, devletin, beşerî ve içtimâi bün­yeye dayalı ve millet irâdesinin kuvvet ve kudretini yansıtan bir teşekkül olduğu fikrinden hareket eder­sek, târihte her devletin, kuruluşuna sebep olan hâ­diselerin, ona dayanan müesseseler veya kuruluşta en başta rol oynayan zümreler olduğunu söyleyebili­riz. Osmanlı Devleti’ne vücûd veren âmiller, arasın­da, ordu, medrese ve tekke başta gelmektedir. Bun­lardan ordu, nizam ve otoriteyi; medrese, din ve il­mi; tekke, din ve ahlâkı temsil ediyordu. Birincisi, or-

178 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(121) Fmdıkoğlu, Cemâleddîn Server Revnakoğlu’nun, Erzurumlu İbrahim Hakkı ve Ma’rifet-nâm esi, (İst. 1961) isim­li eserine yazdığı önsöz, s. 4.

Page 193: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

du mensûblan ile devlet ve idâre adamlarım, İkinci­si, münevverleri, üçüncüsü ise, halkı yetiştirmeye, şu- urlandırmaya ve devletin gayesine yöneltmeye çalışı­yordu. (122) Çöküş döneminde, başından beri, aynı gâye için elele veren bu üç temel mesnedin birbirine düştüğü, birbirinden koptuğu ve medeniyetin, muva­zenesiz bir girdâbm içine düşürüldüğü müşahede edil­mektedir. Düşmanlarımız, evvelâ bu üç büyük mües­sese arasına fitne ve ikilik sokma ile işe başladılar. Orduyu halka, medreseyi tekkeye düşman ettiler. Böy- lece, devleti ayakta tutan müesseseleri birbirine dü­şürmek suretiyle, onu za’fa uğrattılar. (123)

İşte XIX. asnn bunalımlı dönemi, mezkûr tahlil­ler ışığında değerlendirildiği ve toplumun içine düş­tüğü ikilik dikkate alınarak mes’elelere bakıldığı za­man, daha da vâzıh bir şekilde izah edilebilecektir. Osmanlı Devleti’nde, asırlardır gelenekleşmiş mües- seselerin bozulması, takarrür etmiş nizâmın sarsılma­sı ve gevşemesi ile başlayan ve gitgide gelişen dağıl­malara karşı alınan tedbîr ve teşebbüslerin en yoğun olduğu çağ, şüphesiz XIX. asırdır. Yukarıdaki işaret ettiğimiz çalkantılar yüzünden, bu çağın en önemli problemi ve zihinleri işgal eden sorusu, «Neden geri kalmıştık?» Siyâset ve devlet adamları geri kalmış­lığın sorumluluğunu medrese ve tekkeye yükleyerek işin içinden sıyrılmak ve sorumluluktan kurtulmak istiyorlardı. «Devleti ve milleti onlar idâre edecekler, ordulara onlar kumanda edecekler, devlet hazînesi­nin anahtarları onların cebinde olacaktı. Fakat dev­letin gerilemesinin, milletin yoksul hâle gelmesinin sebbib ve mes’ûlleri, kendileri değil de, medrese ve

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 179

(122) Işık, E., Devleti Kuran İrâde, 9, 11.(123) Işık, E., a. esr. 11.

Page 194: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

tekke ınensûbları olacaktı. Daha açıkçası, yetkili ki­şiler sorumsuz, yetkisiz kişiler sorumlu tutulacaktı.» (1 2 4 ) Kendilerine isnâd edilen, böylesine yersiz ve haksız ithamlara karşı, medrese ve tekke derlenip, toparlanıp cevap verecekleri yerde, onlar da, bu suçla­maları ‘kabûl ederek, suçu birbirlerinin üzerine yık­mağa çalışıyorlardı. Islâhat, tanzîmât, meşrûtiyet adı altında devam edip gelen yeniliklerde, onların kayda değer bir rol oynamamış olmaları ve çoğunlukla, mu­halefette imiş gibi gözükmeleri de bunu bariz bir şe­kilde göstermektedir. Geri kalmışlığı ilk def’a devlet adamları farkettikleri için, çâreler, tedbirler ve ıslâ­hat teşebbüsleri de, ilk def’a yine onlardan gelmekte, medrese ve tekke mensûblarına da, ya birbirbirleriy- le uğraşmak veya bu teşebbüslere tepki göstermek, karşı çıkmak, ya da bî-gâne kalmak düşüyordu. Pa­dişahlara, devlet adamları ve idârecilere çalışma aş­kı ve mücâdele azmi Veren ulemâ ve meşâyihin so­nu gelmiş, yerlerini ehliyetsiz kişiler almıştı. Sultan­lara şuur veren âlimler gitmiş, yerine gaflet içinde ömür tüketen mukallidler zümresi gelmişti. (1 2 5 ) İş­te XIX. asrın buhranlı devresine bu garîb atmosfer içerisinde girilmiştir.

ç — Düşünülen Düzenleyici Tedbirler:

Ulemâ ve taîkat erbâbı arasındaki, ma’nevî ve İl­mî seviye kaybını gösteren mezkûr mülâhazalara rağ­men, yine de, tekke ve medreseler idâreye bütünüyle istikâmet verebilecek bir vasattan mahrûm gibi gö-

(124) Uludağ, S., «İçtimaî ve Dinî Açıdan Taklîd Mes’e- lesi». Hareket, VII (1979), 6.

(125) Uludağ, ag. mak., 5; Işık, E., Devleti K uran İrâde, 46-47.

180 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 195: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

züküyorsa da, hem padişah, hem bazı devlet adamı ve idareciler, hem de halk indinde nüfuzlarını koru­yan ma’nevî bir otorite ve birer içtimâî teşkilât ol­ma vasfını devam ettiriyorlardı. Bu sebepledir ki, nıy- yet ve gâyelerini tahakkuk ettirmek isteyen devlet adamı ve idârecilerin, cemiyetin bu güçlü ve mües­sir teşkilâtına karşı, pek ilgisiz kaldıkları söylenemez. Çünkü, alınmasında fayda mülâhaza edilen tedbîrle­rin te’sîrli ve müstakâr olması, bu müesseselerin tav­rı ve zabt u rabt altına alınması ile yakından ilgi­lidir. Cemiyetin her kesiminde değişik şekil ve adlar altında faaliyet gösteren, çeşitli hizmetler îfâ eden bu müesseselerin tanzim edilmesi, bilhassa bu dönem­de, oldukça ehemmiyet arzetmektedir. Bu tedbîr ve teşebbüslerin, târih içindeki seyrini, nasıl ve ne şe­kilde cereyan ettiğini ve ne ölçüde gerçekleştiğini, zikredeceğimiz vesikalar ışığında incelemeye çalışa­lım.

Kuruluş ve gelişme seyri içinde, saltanat mües- sesesinin dışında, hür ve müstakil olarak doğan ve gelişen tekkelerin yetiştirdikleri muktedir mürşidler sayesinde, devlet adamları ve idârecileri nüfûzları altına aldığını biliyoruz. Sultanları dahi huzurların­da titreten tasavvuf ehlinin, batılılaşma ye yenilik hareketlerinin başladığı bu devirde, erimeye yüz tut­tuğunu gördükleri kendi müesseselerini, yine bizzat kendilerinin düzene koymaya çalışmaları, zaman ve şartların getirdiği yeni durum ve değişikliklere, yine kendileri tarafından çâreler aranması cihetine gidil­mesinin lâzım geldiğini söyleyebiliriz. Bu sebeplerle, tekkelerin erimesi ve zayıflamasına mânı olmak mak­sadı ile alman tedbîrlerin, târih içinde iki yönlü ola­rak zuhûr ettiğini ifâde edebiliriz.

1. Mes’elenin şuurunda olan ve bu gidişin önü­

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 181

Page 196: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ne geçmek isteyen tarikat erbabı ile, bizzat meşâyi- lıin, bu hususta kalemi ve kelâmı ile sürdürdükleri şahsî gayretleri başta gelmektedir.

2. Devlet adamı ve idârecilerin, bu teşekkülle­rin istikâmet kazanması içitı yaptıkları, tanzim edici teşebbüslerdir. Tanzîmât öncesi ve tanzîmât sonrası olmak üzere iki kısımda ele alacağımız bu teşebbüs­ler, tekkelerin, medenî, ahlâkî ve içtimâi vazifeleri tebaaya intikâl ettirici bir müessese olma vasfını ka­zanmaları gâyesine ma’tûf idi. (126)

d — Tarikat İçi Düzenleyici Tedbîrler:

Başlıbaşına, bir iç disiplin ve rûhî bir dinamizmi ihtivâ eden tarikatlarda düşüş ve eriyişin, ehli ve erbabı arasında meydana gelen, ilmi ve ma'nevî se­viye kaybı neticesinde meydana geldiğini evvelce söy­lemiştik. Bu kaybın önüne geçmek ve hâsıl olan boş­luğu telâfî etmek için alman tedbîrlerin de, yine ilk def’a bu sahaya inhisâr ettiğini söyleyebiliriz. Bunun için, ilk önce, Kuşeyrî Risalesi, İhyâ-u Ulûmi’d-Dîn, Mektûbât-ı Rabbânî gibi kaynak eserlerin, ya tertib, ya da terceme yolu ile dilimize kazandırılması cihe­tine gidilmiş, böylece taşavvufi tefekkürün esas kay­naklan ile irtibât te’mınine gayret gösterilmiştir. Ya da ehliyetli meşâyih tarafından, Kur’ân-ı Kerim ve Sünnet-i Nebeviyye’ye göre, tasavvufun izâhını e9as alan eserler te’lîf edilerek, fikrî tedenniye karşı dur­maya gayret sarfedilmiştir. İsmail Hakkı Bursevî’nin taşavvufi bir tefsir hüviyetinde olan Rûhü’l-Beyân’ı bu meyânda zikredilebilir. (127)

(126) Albayrak, S., Dârü’l-lılkmetn-İslâmîyye, 25.(127) Rûhü’l-Beyân’ın, müellifin kendi el yazısı ile olan

182 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 197: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Tekkelerin teşevvüşüne âmil olan husûslardan bi­risinin de, bozguncu iç sızmalar olduğuna daha ev­vel işâret etmiştik. Bunun önüne geçebilmek için de, her tekke ve şeyhin, kendi tarikat içi, irşâd usûl ve âdâbını, birer risâle veya kitab hâlinde neşrederek müridlerine dağıttığını görüyoruz. Tarikat esaslarının sağlam tutulmasına sebep olan bu tutum, bağlıların, şeyhlerine, birbirlerine, çevrelerine karşı davranışla­rını gösterdiği gibi, onlann îtikad ve îmanlarını tak­viye edici husûslan da hâizdi. (128) Bu usûl ve âdâb risâlelerinde, şeyhliğin sıhhati için gerekli olan şart­lar ve kemâl esasları en ince noktalarına kadar ızâh edilmiş, bu vasıfları taşımayanların şeyhliğine itibar edilmemesi istenmiştir. Ehliyetsiz kişiler elinde, kay­bolmaya başlayan ve nüfûzunu zâyî eden tekkelerin bu durumu ve akıbetini müdrik şeyhler: «Kendilerin­den ma’nevî yönden daha üstün bir şeyhi gördüğün­de o şeyhin mürîdleri ile birlikte, ona intisâbını» mür- şidliğin âdâbmdan sayarak, müesseselerinin nâ-ehil ellere geçmemesine hassâsiyet göstermişlerdir. Bu hu- sûsu te’mîn için, son devir hâlidî meşâyihi, hilâfet için, akli ve naklî ilimlerde istikmâl etme şartını dahî koy­muşlar, aksi halde, hilâfet vermenin zararlı olacağını beyan etmişlerdir. (129)

Aynca cemiyetin, çözülen ve çöken diğer mües- seseleri gibi, tekke ve tarikat erbâbının da, bundan

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 183

orijinal nüshası, Bursa’da, kendi adına mensûb kütüphânede kayıtlı bulunmakta olup, bir çok defalar basılmıştır. Bizdeki jıüsha, Mısır, 1287 H. tarihli nüshadır ve altı cllddir.

(128) Hüseyin Hamdi b. Hüseyin’in, Hasbihâli’s-sâlik fi akvâli’l-mesâlik, (İst. 1318), Muhammed b. Abdullah el-H âni’- nin, el-Behçetti’s-Seniyye (Kahire, 1319), Yûsuf Ziyâüddîn’- ln, Kitâbil âdâbl’l-lrşâd, (yzm.) vb. eserler bu nevidendir.

(129) Hâlidî, S.Z., Mecmû’atü’r-Resâlî, 102.

Page 198: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

nasibini almakta olduğunu gören meşâyih, müsbet mâzileri ve içtimâi hayattaki itibarları bu durumu ile bir müddet gizleyebilmiş bile olsalar, istikbâlden endişe duyarak bunu zamanında teşhis ve tesbit edebilmişler, bütün gücü ile bu gidişin durdurulması için gayret sar- fetmişlerdir. XIX. asrın, nakşıbendi-hâlidi meşâyihin- den, Gümüşhânevi Ahmed Zıyâüddin, Muhammed Nûri Şemsüddın Nakşbend, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî, Ha- riri-zâde Kemâleddin, Ebulhüdâ Efendi gibi birçok meşâyih, telifleri ile bu konuda açık birer misâl teş­kil edebilir.

Gümüşhânevi, Câmi’u’l-Usûl isimli eserinin te’lıf sebebini, «İnsanların tarikat usûlünü kaybettiklerini görünce, onları bu menfî gidişin akıbetinden koru­mak için, bütün tarikatların usûlü, vasıflan, velîler ve nevileri, onların kendilerine has ıstılah ve etvân ve bunlarla alâkalı bazı esrar, âdâb, meslek ve şart­larını ihtivâ eden bir eser yazmayı arzü ettim.» (130) diyerek, bunu bizzat ifâde etmiş, kendisini böyle bir te’lîfe sevkeden sebepler ile, zamanının tasavvufi at- ıhosferini şu tesbîtlerle dile getirmiştir:

«Bu asır tasavvuf erbâbmı beş şeyle iştiğâl eder gördüm.

1. Cehalet ve bilgisizliği, ilim üzerine tercih edi­yorlar.

2. Çevrelerindeki insanlardan gelecek tenkîdler- den çekinerek, İlâhî emir ve yasaklara riâyette kusûr ediyorlar.

3. Azîmet yolunun güçlüklerine göğüs gerip, ger­çekleştirecekleri yerde, ruhsat yolunun kolayına sapı­yorlar.

184 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(130) Gümüşhânevi, Câmi’u’l-Usûl, 2.

Page 199: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 185

4. Kuru ve lâftan öteye gitmeyen intisâblarını, kendilerine bir gurur vesilesi yaparak, şartlarını ye­rine getirmeden bağlandıkları tarikattan ile lüzumsuz yere böbürlenip kibirleniyorlar.

5. Usûl ve âdabına tevessül edip, esaslarını ye­rine getirmeden, hem seyr ü sülûklarında, hem de sair işlerinde çok aceleci ve teennîsiz davranıyorlar. Dolayısı ile bu beş ibtilâya ma’rûz kalan tasavvuf er­babı, beş ayrı felâkete mahkûm oluyorlar.

1. Bid’at ve hurafeleri birer hakikatmiş gibi, sün­net-i seniyye’ye tercih ediyorlar.

2. Allah yolunda olanların yanında olmaktan çe­kinerek, bâtıl yolda, olanlann peşine takılıyorlar ve onlara tâbî oluyorlar.

3. Hakikat ve gerçek olan şeyleri bırakıp, ye­rine sahte ve uydurma olanlannı alıyorlar.

4. Bütün işlerinde, Allah’a değil, nefislerine hoş gelen şeylere sarılıyorlar.

5. Hakk!m nzasmı değil de, yalnız nefsi da’va- larmın kabûl görmesi için mücâdele ettiklerinden, Rızâ-yı Bârî’yi bir kenara itip halkın iğreti itibanm tercih ediyorlar.

Bu yüzden bu musibetlere mübtelâ olan, dalka­vuk âlim, ğâfil ve câhil sûfiler, halkın iltifatına maz- har olmanın gayreti içinde olduklanndan, bu davra- nışlannm Hakk’tan ve Hakk’ın rızâsından uzaklaş­mak olduğunu bilemediler.» (131)

Gümüşhânevı’den naklettiğimiz bu fikir ve tes- bîtler,, XIX. asrın tasavvufı çehresindeki bulanıklığı

(131) Gümüşhanevî, Câmi’u’l-Usûl, 13.

Page 200: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

tebârüz ettirdiği kadar, bu bozukluklara karşı meşâ- yihin hassâsiyetini ve bizzat kendileri tarafından lü- zûmlu görülen tedbirleri de apaçık ifâde; etmektedir. Bu ve benzerî, daha nice usûl ve âdâba ait eserlerin, bugün kütüphânelerimizde mevcudiyeti, hep bu gay­ret ve düşüncelerle meydana getirilmiştir. Tasavvu- fî eğitim ve öğretimin bir nevi el-kitâbı gibi olan bu tip risale ve eserler evvelce el-yazmalan ve istinsah­larla çoğaltılırken, matbaanın gelişi ile, daha da hız­lanmış ve alabildiğine artmıştır. Böylece bü asnn son­larından itibâren başlayan ve «tekâyâ ve zevâyâ’mn şeddi» ne kadar devam eden, tasavvufî neşir faaliye­tine, basm-yaym ve gazeteciliği de ilâve etmek lâ­zımdır.

Fikirlerini gazete ve dergiler vâsıtası ile efkâr-ı umûmiyyeye yansıtan yenilik taraftarlarına mukabil, tasavvuf erbâbı geç de olsa, bu kervana katılabil- miş, onlar da neşrettikleri değişik dergi ve gazeteler kanalı ile, fikirlerini duyurma imkânına kavuşmuş­lardır.

Tekke düşüncesindeki çöküntünün en önemli âmil­lerinden biri olarak, «beşik şeyh» ligini gören ve ya­yınlanan bir yazıda: «..evlâdiye usûl-i sakimi bizde neşr-i irfana en büyük mânidir» (132) diyerek bunu alenen îlân eden Cerîde-i Sûfiyye (1911-1920), başta olmak üzere, Tasavvuf, Muhibbân, Hikmet, Mirsâd ve Mihrâb isimli dergi ve gazeteler bunların başında yer almaktadır. (133)

II. Meşrûtiyetin ilânından sonra, Osmanlı Cemi­yeti yapısında bazı kültür ve haberleşme değişiklik-

186 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(132) Cerîde-i Sûfiyye, sy. 82, 358.(133) Kara, M., «Cumhûriyet öncesi tasavvufî yayın or­

ganları ve cemiyetler», Hareket, VIII (1979), 17-18.

Page 201: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 187

leri vukû bulduğunu biliyoruz. Bunlar arasında muh­telif gayelerle, çeşitli cemiyet ve derneklerin kurul­muş olmasını zikredebiliriz. Bu cemiyetler arasında, tasavvufî gayelerle kurulması düşünülen, fakat yarım kalan, «Cem’iyyet-i Sûfiyye-i İttihâdiyye» ile, teşek­külünü tamamlamış olan «Cem’iyyet-i Sûfiyye», ni- zam-nâmelerinden de anlaşılacağı gibi, tekke ve ta­savvuf düşüncesine ânz olan durgunluğu gidermek arzûsu ile başlatılan teşebbüslerin bir devamı duru­mundadır.

Muhibbân Dergisi ve Bektaşî Şeyhi Nailî Efendi (1324/19081 ’nin gayretleri ile kurulmak istenen «Cem- iyyet-i Sufiyye-i İttihâdiyye», nizam-nâmesini neşret­miş ve kuruluş çalışmalarını başlatmış ise de, bu te­şebbüs, Tasavvuf Dergisi’nin önderliğinde, «Cem’iy- yet-i Sûfiyye>nin teşekkülü ile yanm kalmıştır. (134)

Her iki cemiyetin kuruluş çalışmaları ve faali­yetleri daha sonra olmakla birlikte, gayelerini ifâde eden nizam-nâmeleri, konumuz açısından ilgi çekici bilgiler vermektedir.

Nailî Efendi’ye göre: «Tekkeleri birer tembel-hâ- ne ve dervişleri bir heykel-i müteharrik» olarak gör­mek ve göstermek isteyenlere karşı, bunun doğru bir şey olmadığını isbât etmek gereklidir. Bununla be­raber, tekkeler için de, bir ıslâhatın yapılması lüzû- muna inanan Şeyh Nailî: «..Binâenaleyh, sahihi sah­teden ayırmak, daha doğrusu, taklidi tashih etmek İçin, turuk-ı aliyye’nin hâl-i hâzır itibâriyle, şâyân-ı ıslâh olduğunu teslimde tereddüd etmeyiz.» (135) Dü-

(134) Kara, M., ag. mak. 19.(135) Kara, M., «Cumhûriyet öncesi tasavvufî yayın or­

ganları ve cemiyetler», Hareket, VIII (1979), 19.

Page 202: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

şündüğü ve lüzûmuna inandığı ıslâhat için, bilhassa şu dört husûs üzerinde özellikle durmakta idi:

1. Kuruluşuna, devlet tedbirleri arasında işaret edeceğimiz, «Meclis-i Meşâyih ki, (136) memâlik-i Os- mâniyye’de mevcûd tekâyâriın, ehl-i tarikin, zahiren ve bâtmen, merci’-i mahsûsu demektir. Memâlik-i Os- mâniyye’de münteşir turuk-ı aliyye meşâyihinden» zülcenâhayn ve sâdıku'l-hâl kimesnelerden müteşek­kil olması lâzımdır. Tasavvuf! hayat ancak bu yolla, Allah, eyvallah, hırka ve külâhtan ibaret zanneden­lerin elinden kurtanlabilir.»

2. «Meşihat ve hilâfet, emvâl ve emlâk gibi, pe­derden evlâda intikâl edemez. Ehliyet ve liyâkat is­ter. Kâmil bir şeyhin çocuğu yolunda bulunmaz, pe­derinin feyzine, kemâline vâris olmazsa, yerine geçe­mez. Hattâ pederinin feyz ve kemâline vâris olsa bi­le, hâl-i hayâtında, pederi tarafından, halîfe ta’yîn edilmedikçe, seccâde-nişin-i irşâd olamaz. Çünkü hi­lâfet emr-i ma’nevıdir.»

3. «Tekkelerin bir intizâm-ı dâhili içinde bulu­nabilmesi için, yine ehl-i tarikattan olmak üzere, muktedir ve müsta’id müfettişler ta ’yîn edilmelidir. Bunlar sâdece, İstanbul’daki tekkeleri değil, devletin diğer bölgelerindeki tekke ve zâviyeleri de murakabe etmeli, teftiş etmeli, noksanlıkların giderilmesine ça­lışılmalıdır.» (137)

Tasavvuf Mecmuâsı (10 Mart 1327)’nın, önder­liğinde kurulmuş olan, «Cem’iyyet-i Sûfiyye»nin, ger­çekleşmesini arzû ettiği ve nizâm-nâmesinde de be-

188 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(136) bkz. s. 184.(137) Ergin, O., TMT, I, 295-297; Kara, M., Tekkeler ve

Zâviyeler, 284-285. (II. bs.)

Page 203: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

lirttiği husûslar ve giriştiği faaliyetler de konumuz açısından ehemmiyetli bilgiler ihtiva etmektedir.

1. Tasavvuf târihinin bütün yönlerini içine alan bir veya birkaç kitabı, ehillerine hazırlattırarak neş­retmek.

2. «Turuk-ı aliyye ve ‘ulûm-i sûfiyye»ye ait, kay­nak eserleri bir araya getiren, taşavvufi bir kütüp­hanenin teşekkül ettirilmesi.

3. Cemiyet merkezinde, hem üyelerini, hem de t-arîkat erbabını tenvir edici, meslekî konferanslar ter- tîb etmek... (138)

Değişen yeni şartların îcâbettirdiği mücâdele va­satına böylece giren tasavvuf erbabının, tahakkukun­da fayda mülâhaza ettiği gâyeleri, zamanlarına ge­linceye kadar şikâyet konusu olan aksaklıkları dile getirmesi bakımından manâlı olduğu kadar, yukarı­da işâret ettiğimiz, «tarikat içi tedbîrler» e ait tesbîti- mizi te’yîd etmesi açısından da manidardır. Belli bir fikir ve gâyeyi gerçekleştirmek ve onları daha dü­zenli ve daha sistemli bir şekilde müdâfaa etmek ve yaşatmak için kurulan bu taşavvufi cemiyetler, ki -bunların an’anevî esaslara ne kadar uygun olduğu da aynca ele alınıp incelenmesi gerekir- asırlardan. beri sözkonusu edilen, taşavvufi hayattaki durgun­luğu gidermek ve onlann müessese olarak eski canlı­lığına kavuşması için bizzat meşâyih tarafından baş­latılan teşebbüs ve tedbîrlerin bir devâmı olarak mü­tâlâa edilebilir.

Yine bu meyanda, Gümüşhâneli Dergâhı’nda, ön-

(138) Ergin, O., TMT, I, 299-300; K ara, M., Tekkeler ve Zâviyeler, 288-289 (II. b s .) ; «Cumhûriyet öncesi taşavvufi ya­yın organları ve cemiyetler», Hareket, VIII (1979), 20.

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 189

Page 204: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

çeleri birkaç müellif istihdam edilerek, Umi eserler te’lîf ve tertibine gayret sarfedilirken, bilâhare, dört büyük merkezde, dört tane kütüphâne te’sîs edilme­si, ayrıca, mürîdlerin yardımları ile satın alman bir matbaa ile, burada neşredilen eserlerin, ilim erbabı­na bedava dağıtılması da, yine meşâyihin, tekkeler­deki, ilmi düşüklüğü durdurmak için giriştikleri bir faaliyet olarak ele alınabilir. (130)

e — Devlet Eli İle Alınan Tedbirler:

Zamanm icâb ve imkânları içinde idarecilerin, tekke ve tarikat erbâbı ile olan yakınlıklarına geçen bahislerimizde temas etmiştik. Tasavvufi düşüncenin mektebi ve müessesesi olan tekkeler, müstakil görün­melerine rağmen, yine de, devletin içinde yer alan bir müessesedir. İçtimâi hayatın diğer müesseseleri- ne göre zaman zaman, bazı imtiyazlara sâhip gibi gözüküyorsa da, -tekkelerin kuvvetli zamanlar baş­ta olmak üzere- gene de, idâreriin gözetim ve dene­timinde bulunduğu söylenebilir. Devletin siyâsî bekâ- sı ile yakından ilgili olan tekke ve zaviyelerin, va­ziyeti zaman zaman bizzat padişahlar tarafından ya­kın alâka ve yardımlarla desteklendiği gibi, kontrol da edildiği, «âyende ve râvendeye hizmette kusuru görülen» meşâyihin, tekkesinden uzaklaştırıldığı, ya da zaviyesinin yerlerinin değiştirildiği bilinmektedir. (140)

Devletin kuruluş ve yükseliş dönemlerinde meşâ­yihin kazandığı itibarın, duraklama ve çöküş dönem­lerinde, diğer müesseselerde olduğu gibi, kaybolmaya

190 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(139) Kevserl, M.Z., et-T ahrîrti’l-Vecîz, 27-28.(140) OCAK, A. Y aşar, «Zaviyeler» VD., 257.

Page 205: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 191

başladığı, ya da istisnalar dışında pek zayıfladığı mü­şahede edilmektedir. Mensublannın yanında mü- esseselerin de zayıflamasına sebep olan bu durum, za­manla tekkeleri, kendilerinden bekleneni veremez hâ­le getirmiştir.

Başlangıçta, Horasan’dan Anadolu’ya gelen bü­yük sûfîlerin çeşitli bölgelere gönderilip, irşâdla gö­revlendirilmelerinde varlığı hissedilen devlet-tekke münâsebetleri, şimdi yerini, tarikat usûl ve âdâbma işlerlik kazandırmaya ma’tûf, bir nevi müdâhale de­nebilecek ileri tedbirler almaya kadar varmıştır.

Buna rağmen, «Meclis-i meşâyih»in kurulmasına kadar bu tutum, padişah fermanlarıyla devam etti­rilmiştir. Buna göre, 1280/1863’lere kadar, tekke-dev- let münâsebetleri, bu fermanlarla yürütülmeye çalı­şılmıştır. OsmanlIlarda, devlet-tekke münâsebetleri» diyebileceğimiz bu konuyu târihi seyri içerisinde gös­termeye çalışalım.

f — Tanzimat Öncesi Tekkeleri Islâh Tedbirleri-.Osmanlı Devlet hayatında, ıslâhat hareketlerinin,

idâri ve içtimâi hayata getirilmek istenen, yeni şekil ve düşüncelerin mahsûlü olduğu gözönünde bulun­durulursa, bunların tekkeleri, içine almıyacağmı dü­şünmek pek mümkün değildir. Zira, bazı imtiyâzla­rına rağmen yine de tekkelerin, idârenin bir unsuru olduğunu hatırdan uzak tutmamak gerekir. Bu dü­şünceden hareketle, 1760’lardan sonra başlayan tek­kelerdeki müessesevi duraklamanın, sayısı ziyâdesi ile artmış bu ocaklarda, muktedir meşâyih yetiştiri­lememesi neticesinde başladığı kanaatine varılabilir. Saltanatın ise buna sessiz kaldığını düşünmek olduk­ça güçtür. 1227/1811-12 yılına ait, elimizde mevcûd olan bir ferman, bize bu husûsta kâfi miktarda bil­gi verecek mâhiyettedir.

Page 206: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

192 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Güçlü mürşid ve kudretli şeyhlerden mahrumi­yetle başlayan bu düşüşün, böylesine müessir mües- seselerin ehliyetsiz kişiler eline geçmesine sebep ola­cağını düşünen Sultan II. Mahmûd, bu konuda bil­hassa hassasiyet göstermiş ve bu menfî gidişin kont­rol altına alınması gayesi ile bir dizi tedbirlere baş­vurma ihtiyâcını duymuştur.

Evvelce tekke idarelerinin, kadîm usûl gereğince, bir önceki şeyh tarafından, kendisinden sonra gele­cek halîfenin, bizzat ve silsilesi ile rûhânî bir istişa­re neticesinde ve ma’nevî bir işaretle ta’ym edildiği­ni ve seçilen bu halîfenin idaresinde tekke hizmetle­rinin yürütüldüğünü bilmekteyiz.

Devletin zamanla gelişen ve genişleyen toprakla­rında, sayılan, nüfûzları ve ehemmiyetleri de o de­rece artan tekkelerin, ilmî ve ma’nevî seviye kaybı yanında, siyâsî maksatlarla bâtmî zümrelerin sızma­larına ma’rûz kaldığım ifâde etmiştik. Bu ve benzerî sebepler yüzünden neticenin pek müsbet olmayaca­ğından endîşe duyan II. Mahmûd, yine de, tekke ida­resine doğrudan müdâhale yerine, neşrettiği bir fer­manla, mes’eleye, tekkelerin kendi içlerinden çözüm bulmalarını tercih etmiş, Memâlik-i Osmâniyye’deki, aynı tarikata ait bütün tekkeleri, aynı tarikatın İs­tanbul âsitânesi post-nişînliğine bağlayarak, şeyhlik müessesesinin ve tekkelerin inzibat altına alınmasını te’mîne çalışmıştır. Mevlevîler için, Konya Mevlânâ Dergâhı, Bektâşıler için Hacı Bektâş Dergâhı istisnâ olarak, bu merkezlere bağlanmıştır. Nitekim, Sa’diy- ye tarikat ve tekkelerine hitâben yazılmış bir fer­man bu husûsu apaçık göstermektedir.

İstanbul Abdüsselâm Tekkesi Post-nişîni Muham­med Emin Efendiye hitâben yazılmış olan ferman şu

Page 207: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 193

hususi,an ihtiva etmektedir:«Sa’diyye tekke ve han-kâhlannm meşâyihi, tek-

mîl-i sülûk-ı hakikat etmiş olmaları lâzım iken, bir müddetten beri nâ-ehil kimesneler, mutasarrıf bulun­duğu han-kâhı, kendûye mâl ittihâz ile nâ-ehil yed- lerine geçmekte olduğundan mâada, hilâf-ı şerî’at-ı ğarrâ ve harekât-ı ııâ-revâya ictirâ olunmakta olup bu hususun, taht-ı nizâma idhâli zımnında..» (141) şu tedbirlerin alınması emredilmiştir.-

1. Her tarikatın mümkünse, Pır’inin medfûn bu­lunduğu dergâh, merkez tekke kabûl edilerek, Os­manlI ülkesindeki, aynı tarikata ait bütün tekkeler bu merkezlere bağlanarak, merkez tekke şeyhliğinin, kendi tarikatlarına ait diğer tekkelerin nizâmından sorumlu tutulması istenmiş, böylelikle, tekke idarele­rine fiili bir müdâhaleden sakmılmıştır. Şöyle ki:

Sa’diyye tarikatına ait tekke ve zâviyelerden bi­rinin, şeyhliği boşaldığında: «İbtidâ Âsitâne-i Sa’âdet’- te kâin, tarîk-ı Sa’diyye’den, Abdüsselâm Tekkesi post-nişini olanların, tarîk-ı mezkûrun nezâreti tak­ribiyle, müsinn ve ihtiyâr, zâhiren ve bâtınen ma’- mûr olan meşâyih-i kirâm ile bil-müzâkere, meşîha- te istihkâk-ı nümâyân birini intihâb ile «tekke ve han-kâhm, tevcihini Şeyhülislâmlığa arzederek, şey­hülislâmlığın da görüşünün alınması ve «mucibince amel edilmesi» istenmektedir. (142) Böylece mezkûr tarikata ait tekkelerin, yavaş yavaş ehli ve erbâbı eli­ne geçeceği beyân edilerek, Anadolu, Rumeli ve di­ğer bölgelerde münhal olan şeyhlik için müracaat­lar vâki olursa: «Sen ki, şeyb-i mumâileyhsin. Sana havâle olunma»sı lâzım gelir diye, tarik-i Sa’diyye’-

(141) 5A, Cevdet Evkâf, No: 11874.(142) BA, Cevdet Evkâf, No: 11874.

Page 208: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

nin tekke ve han-kâhı meşıhatinin tevcihinde, mev­cut merkez tekkenin görüşü alınmadan, ta’yini cihe­tine gidilmemesi özellikle ifâde edilmektedir. (143)

2. Önceleri bizzat şeyhin, kendi halîfesini nas­bi, umûmi teâmül iken, bu fermanla, bu yetki mer­kez tekke şeyhliğine havâle edilmiştir. Onun da, mes’- eleyi, ehliyetli ve kâmil meşâyih ile enine boyuna is- tişâre ederek, halifeliğe gerçekten hak kazanan biri­sinin tensib edilmesi emredilmiştir. Böylece meşiha­tın ehliyetli ellere geçmesinin te’mini istenmiştir. Şey­he ait bir hakkın, merkez tekke post-nişinine veril­mesini âmir olan bu ferman, hilâfetin gerçekleşmesi için de, Şeyhülislâmlığın görüşü alınarak, ona göre hareket edilmesini emretmektedir. Bu durum, devlete ait resmî bir kuruluş olan şeyhülislâmlığın, tekkeler üzerinde doğrudan müdâhalesine zemin hazırlayabi­lecek bir tedbîr mâhiyetinde olduğundan, tekkeler ve meşâyih açısından oldukça önemli bir gelişmedir.

3. Mevcûd ve mekşûf tekkelerin, bazı kişilere haksız yere kiraya verildiği, ya da herhangi bir şey­he para karşılığı, kiraya verilir gibi tekke verildiği ifâde edilmektedir. Merkez tekke post-nişın'inin, dı­şarı bölgelerdeki tekkelere şeyh ta’yîn ederken, on­lardan «bir habbe ve bir akçe» alınmamasına dikkat ve itinâ gösterilmesi emredilmiş, merkez tekke şey- hince mezkûr husûsların, «düstûrü’l-'amel tutularak, mûcib ü muktezâsı ile amel ü hareket ve Aziz-i mü- şârün ileyh’in bi’l-cümle tekye ve han-kâhı meşîhati nâ-ehil makûlelerine verilmemesine, mezid itinâ v© dikkat olunması, irâde-i seniyye muktezâsından idü- ği» resmen ve alenen tebliğ edilmektedir. (144)

194 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(143) BA, Cevdet Evkâf, No: 11874.(144) BA, Cevdet Evkâf, No: 11874.

Page 209: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

İstanbul sur içi ve «Bilâd-ı selâse» ta ’bîr edilen, Üsküdar, Galata ve Eyyüb bölgelerindeki tekkelere mahsûs olup, kuruluşuna, 128,1/1864 târihinde karar verilen Meclis-i Meşâyih'e esas olarak tutulan ve Baş­bakanlık Arşiv Genel Müdürlüğü Kepeci Tasnifi def­terleri arasında, 6290/1 numarada kayıtlı bulunan def ­terden, bu uygulamanın 1280/1863-1825/1868'lere ka­dar devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu defterde, 1285/ 1867 ile 1299/1881 yılları arasında, İstanbul’da bulu­nan 252 tekkenin otuzbeş merkez tekkeye ayrılarak, durumlarının incelendiği görülmektedir. (145)

Bu tedbirler dikkatle incelendiğinde, devletin, tek­kelere doğrudan müdâhale yerine, herhangi bir tek­kenin sorumluluğunu, aynı tekkenin bağlı bulundu­ğu ve kendi içlerinden seçtiği bir merkez tekke şey­hine tevdi etmeyi tercih ettiği, böylece, tarikat usûl ve âdâbının devamı ve seviyenin muhâfazasmın te’- minine çalışıldığı ve tekkelerin, ma’nevl muhtariye­tini nisbeten korumaya devam ettiği söylenebilir.

Tanzîmât öncesi idâri tedbirler arasında, tekke­lerle ilgili önemli bir gelişme de, «Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti»nin kurulmasıdır. OsmanlIlarda, mutlâkiyet İdâresinin îcâbı, teceddüd tedbirleri hep saraydan gel­mişti. Huzursuzluk, iç isyân ve anarşi ile itibârı sar­sılan pâdişâhların, bu duruma bir son verebilmeleri için, gayret göstermeleri lâzım geliyordu. İşte ıslâhât hareketleri, bu sebepler neticesinde başlamış ve baş­latılmıştır. Ancak o zamana kadar devlete vücûd ve­ren müesseselerin, bu teşebbüslere karşı tavrının ne olacağı, ya da alınmasında fayda gözetilen tedbirle­rin nasıl karşılanacağı, önemli bir husûstur. Zira, başlatılan hareket, bir bakıma, asırlarca mücâdelesi

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 195

(145) BA, Kepeci tasnifi, No: 6290/1.

Page 210: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

sürmüş, doğu-batı kavgasında, mağlûbiyeti peşinen kabullenip, onların isteklerine «evet» demek gibi bir harekettir. Çoğu def’a bunlara muhalif gibi gözüken ulemâ ve meşâyih, başlatılan teşebbüslerin istenileni verebilmesi için, çok önemli iki unsurdur. NitekimII. Mahmûd, yeniçeri ocağını, ancak bu ikilinin des­teğinde lâğvedebilmiştir. Ne var ki, işler sâde ordu ile bilmemektedir. Bu yüzden tebaanın, yapılan ye­nilik hareketlerini benimsemesi veya en azından sus­ması, yeni idareciler tarafından istenmektedir. Tek­kelerin, bu mülâhazalarla kontrol edilmesi bir zarû- ret hâlini almıştır. Bu meyânda biraz evvel işaret et­tiğimiz, «meşihat tevcihi için şeyhülislâmlığın görü­şünün alınması» husûsu atılan ilk adım olarak ele. alınırsa, (146) ikinci adım olarak da, «Evkâf-ı Hümâ­yûn Nezâreti»ııin kuruluşunun geldiği ve bu nezâret vâsıtası ile, müdâhalenin bir baskı unsuru şeklinde te­celli ettiği söylenebilir.

3. Ekseriytele varlıklarını, kendilerine tahsis edi­len vakıflarla kuran ve koruyan tekkelerin, müstakil mütevelliler tarafından îfâ edilen idaresi, böylece mez­kûr nezârete bağlanarak, mâlî kaynaklarının, devlet denetiminde yürütülmesi cihetine gidilmiştir. Böylece, tekkelerin idareye yardımcı olması veya en azından ayak-bağı olmaması düşünülmüş, onlara cephe al- maktansa, maddî kaynaklarını kısarak, istikâmet ver­mek daha faydalı telâkki edilmiştir. Bu yüzden mez­kûr nezâret ve şeyhülislâmlık, meşâyihi nüfûzu altı­na alabilmiştir. Nitekim, daha önceleri, bir mevlevî şeyhinin, herhangi bir yere halîfe gönderebilmesi için, Çelebi’nin bile tasdiki lâzım değilken, bu yeni geliş­me ile, Çelebi’nin dahi, kendiliğinden bir yere halîfe

196 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(146) BA, Cevdet Evkaf, No: 11834.

Page 211: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 197

nasbetmesi imkânsız hâle gelmiştir. Zira, herhangi bir telekeye halîfe ta’yîn edebilmek için, önceleri, şeyhül­islâmlık makamının, sonraları da, «Meclis-i meşâ- yih»in, tasdik ve tasvibi şart koşulmuştur. Şeyhülis­lâmlığın bu doğrudan müdâhalesi, bilâhare, vakıflar mes’elesi "yüzünden umûmi bir teâmül hâline gelmiş­tir.

Gerçekte bu tedbirler, tekke müessesesinin, tabi­atına ve an’anelerine aykırı bir uygulama görünümün­de ise de, her sahada merkeziyetçiliğe kaymaya baş­layan ve buna mecbûr da olan devletin, tercih ede­bileceği başka bir şık da ortada gözükmüyordu. Alı­nan her tedbîr, mahzürlannı da berâberinde getirdi­ği için, zaman ilerledikçe bu mahzürlar ön plâna çı­kıyor ve bütün tedbirleri te’sîrsiz hâle getirebiliyor­du.

4. XVIII. ve XIX. asır bektâşi tarikatının, şiî ve bâtınî sızmalarla, aslî hüviyetini kaybetmiş olduğu dikkate alınarak, Yeniçeri Ocağı ile birlikte tekkele­rinin kapatıldığı müntesiplerinin de muhtelif bölge­lere dağıtıldığına, evvelki bahislerimizde işâret etmiş­tik. Tarikatlarını yaşatmak, fikirlerini devam ettirmek için, gizlilik esasını ve «takiyye»yi şiâr edinen bu tarikatın, binlerce muhibb ve müntesibi, yüzlerce tek­kesi ile varlığı bir vakıadır. Böylesine yaygın bir ta­rikatın, fikir ve akidesini devam ettirebilmek için, di­ğer tarikatlar arasına sızmaya çalışacağı gâyet tabiî idi. Bektâşîlerin bu çeşit davranışlarım dikkate alan Sultan II. Mahmûd’un bu sızma ve sığınmalarla, diğer tarikatların dejenere olmaması için -Yeniçeri Ocağı ve bektâşî tekkelerinin kapatılmasından, yaklaşık on yıl sonra- aşağıdaki bir dizi tedbîrleri alma cihetine gittiği görülmektedir.

Şeyhülislâm Dürrî-zâde Abdullah Efendi’nin tek-

Page 212: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

lîfi ve II. Mahmûd’un tasdik ve imzası ile ilân edilen, 1252/1836 yılına ait bir ferman, mezkûr sebeplerle, za’- fa uğramaya yüz tutmuş sair tekke ve tarikat erba­bını, bektâş! geçinenlerin bu sızmalarına karşı uyanık olmaya da’vet ettiği kadar, kendilerine sirayet eden çöküntü emmârelerine de işaret etmektedir. Konumuz açısından oldukça önemli bilgiler ihtiva eden bu fer­man, «Meclis-i meşâyih»in kurulmasına kadar olan devre içerisindeki, devlet-tekke münâsebetlerine dâir esaslı bir belge hüviyetini de hâiz bulunmaktadır. Mezkûr fermanda şu hüküm ve tedbîrlerin yer aldığı görülmektedir:

a. Osmanlı Devleti'nde, içtimâi tabakaların, sey- fiyye, kalemiyye, ilmiyye gibi sınıflarına ait, ayn ay­rı kıyafetler tesbît edildiği ve esaslarının da, kıyafet nizâm nâmelerinde gösterildiği bilinmektedir. Yeni­çeri Ocağı’nm kapatılmasından üç, bektâşî tekkele­rinin lâğvedilmesinden iki yıl sonra çıkarılan yeni kıyâfet nizâm-nâmesi ile, bunlarda bazı değişiklikler yapılmış ve ilân edilmiştir (1244/1829).

Evvelce olduğu gibi, bu nizam-nâme ile her ta­rikat erbabı için ayrı ayn kıyafetler tesbît edilmiş ve bunların erbâbı tarafından giyilmesinin şart olduğu resmen emredilmiştir. «...Her bir tarikat-ı aliyye es- hâbının, başka başka kisve-i şerîfe-i mütemâyizele- ri olduğundan, her biri müntemî ve müntesib olduğu tarîkat-ı aliyye’nin, hey’et ü kıyâfet-i mahsûsalan ile mümtaz ve müstesna olarak, içlerinde sekene-i han- kâh olanların, sair elbise ilbâs etmemeleri ve tarî- kat-ı aliyye meşâyih ve dervışânından olmayanlar da­hî, hod be hod, zeyy-i erbâb-ı tarikat-ı aliyye’yi tak- lîd sûretinde, tebdil-i şekl ü hey’et vadisine gitmeme­leri» (147) özellikle belirtilmiştir. Bu tür kıyafetler,

198 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(147) BA, Cevdet Evkâf, No: 18014.

Page 213: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 199

cemiyet içinde müridin, mensubiyetini ifâde ettiği ka­dar, onların tekke dışındaki hayatlarını kontrol et­mesi bakımından da önemlidir. Böylece dervişlerin, zâhirî davranışları, -çevre baskısı ile de olsa, zabt u rabt altına alınması düşünülürken, onların cemiyet için nümûne-i imtisâl olmaları da te’mîn edilmeye çalışılmıştır.

b. Bunun yanında, derviş kıyâfetinde gezen ta­rikat erbâbımn, dervişliğe lâyık bir davranış için­de bulunmaya dikkat göstermeleri istenmiştir. Bü­tün bu tedbirlere rağmen, mensub olmadığı halde, derviş kıyafetinde gezen, gezerken de, şer’î esaslara aykın hareket edenlerin bulunduğu görülmüş, bunun önlenebilmesi için de, adı geçen tedbirlere ilâveten, her tarikat müntesibinin, kendi şeyhinin mühür ve im­zası ile tasdik edilmiş bir kimlik belgesini beraberin­de bulundurması emredilmiştir. (148) «..Evvelemirde, han-kâh-nişîn ve sahîhan müntesib-i turuk-ı aliyye-i hakikat-âyîn olan bilcümle müridân ü dervışân yed- lerine, müntesib olduğu meşâyih-i kirâm tarafından, başka başka memhûr tezkireler verilerek, hüsn-i za­bıta tahtına idhâli..» istenmiştir. (149)

c. Tarikatlarda kadîm usûl gereğince teâmül hâ­line gelmiş ve an’aneleşerek müesseseleşmiş ve lcâide- leşmiş olan, «icâzet-nâme» usûlünün istismân dile ge­tirilmekte ve şöyle denilmektedir: «...ve mine’l-kadîm, erbâb-ı tarik ve eshâb-ı sülûk’ün istikmâl-i kemâl­den zâtiyyelerine göre, mürşid ve mürebbısi olduğu meşâyih-i kirâm tarafından, bi’l-istihkâk istihdam olunmak, usûl-i mer’iyye-i tarikat-ı aliyye’den iken, bir müddetten beri işbu usûl-i şerifeye riâyet olun-

(148) BA, Cevdet Evkâf, No: 18014.(149) BA, Cevdet Evkâf, No: 18014.

Page 214: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

mayarak, öteden beriden, bazı ehl ü erbâb olmayanlar halîfe intihâb ile, hod be hod icâzet-nâme verilerek müsamaha vukû bulmakta olduğu..» (150) resmen işa­ret edilmiş, bundan böyle halifelik tevcihi için* yalnız kendi şeyhinin icazeti ile iktifa edilmeyeceği, diğer meşâyihin de mühür ye imzası ile tasdik edilmiş icâ- zet-nâmelerin geçerli kabûl edileceği bildirilmiştir, «..bu hal dahî, kemâ yenbeği dikkat ve tekmil ve âdâb-ı sülük ile istihlâfa şâyân görünen zâta yalnız kendi şeyhinin icâzet-nâmesiyle iktifâ olunmayıp, şâ­ir kibâr-ı meşâyih-i kirâmın ma’rifetleri ve cümlesi­nin mühür ve imzası olan icâzet-nâme verilip, zinhar nâ-ehil ve gayr-ı müstehak olanlara, sûret-i müsâ’ade gösterilmemesi..» hassâsiyetle belirtilmiştir. (151)

d. Tarikat ve tekkeler arası mücâdele ve kırgın­lığa sebep olan durumlardan birinin, bir tarikata vak­fedilmiş tekkeye, şâir tarikatlardan bir şeyhin ta’yîn edildiği ve bu durumun lüzûmsuz çekişmelere sebep olduğunu evvelce söylemiştik. Bu huzursuzluğa mey­dan verilmemesi için, herhangi bir tarikata ait tek­ke şeyhliğinin boşalması hâlinde, o tekkenin vakfiy- yesine göre, aynı tarikata müntesip, sülük ve icâze- tini istenilen usûllerle ikmâl etmiş birisinin, ta’yini- ne dikkat edilmesi istenmiş, şâir tarikat mensûplan- na tevcihine mân! olunması, husûsen emredilmiştir. «Tarikat-ı sa’diyye ve nakşiyye’den vesâirînden bir tekye ve han-kâh mahlûl oldukta, ol tekye ve han- kâh’ın meşrût olduğu veçhile sahih olan tarîkden ve erbâb-ı istihkâktan münâsibi tedkîk ve tahkik olu­narak, arz u istid’â olunup, sair tarîk ehline verilme­mesi» (152) îlân edilmiştir.

(150) BA, Cevdet Evkâf, No: 18014.(151) BA, Cevdet Evkâf, No: 18014.(152) BA, Cevdet Evkâf, No: 18014.

200 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 215: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

e. Her tekke şeyhi üzerine yalnız bir tekkenin tevcih edilebileceğinin işaret edilmesi de manidardır.Bir önceki fermanda, bazı tekkelerin hem haksız ye­re, hem de ehliyetsiz ve erbabı olmayan kişilere ki­raya verilmekte olduğu zikredilmekte idi. Bu ferman­da, bir şeyh’e birden fazla tekkenin -arsa bile olsa-' tevcihinin yasaklandığı bildirilmiştir. «..Bazı meşâyi- hin uhdesinde kendi tekyesinden başka, usûl-i hak­kaniyete münâfi birkaç zaviye bulunduğu ecilden, bundan böyle tekâyâ ve zevâyânın velev muhterik arsa bulunsun, bir zât üzerinde teferrüd ve ictimâ’ı caiz olmadığı..» ifâde edilmiştir. (153)

f. Tekkelerde cehrî zikir âyinlerinin icrasına mah­sûs olan kudüm, sancak ve mazharın, hacc’a giden­leri uğurlama veya hacc’dan dönenleri karşılama gi­bi bahanelerle de olsa, tekke dışına çıkılarak âyin ic­ra ediliyormuşcasına yakışıksız davranışlardan kaçı­nılması istenmiştir, «..bazı taşra mahallerde, hacc-ı şerife gidip gelenleri teşyi’ ve istikbâlleri zımnında, vesâir bahane ile tekye*-i şerîfelerden kudüm, mazhar ve sancak ihrâc ile, esvâk ve pazarda icrası, tekâyâ- yı şerîfe’ye mahsûs olan âyîn-i şerife icrâ olunmak misillü nâ-sezâ hürmetsizliklerdin, (154) külliyyen men’olunması emrolunmaktadır. Çoğunun bâtınî ve bektâşî sızmalarına karşı alınmış olduğunu tahmin ettiğimiz bu tedbîrler arasında bu husûsun yer almış olması ayrıca dikkat çekicidir.

g. Ayrıca, bazı kişilerin «zikr-i cehrî» icrâ eden tekkelerde, namaz kılmadığı, evrâd ve tevhîd zikrine iştirâk etmediği halde, «devrân zikri» halkasına dâhil olduklarının istihbâr edildiğinin bildirilmesi de, bu

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 201

(153) BA, Cevdet Evkâf, No: 18014.(154) BA, Cevdet Evkâf, No: 18014.

Page 216: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

fikrimizi te’yid eder gözükmektedir, «..bazı tekye-i şerifelerde, mukâbele-i şerife günlerinde hâriçten ba­zı ahâli-i nâs ve hakîkat-ı usûl-i tarikattan bî-haber âdemler salât-ı şerife ve bidâyet-i zikr ü tevhidde bu­lunmayarak, sonradan halka-i devrâna girmekte olup, halbuki, usül-i tarîkat-ı aliyye üzere, mukâbele-i şe- rîfede bulunacak zevât, ibtidâ salât vakti tekyede be- râberce edâ ve ba’dehû evrâd ü ezkâr-ı şerife’yi me’- an icrâ eylemeleri lâzım geleceğinden, bu kaziyyeye dahî dergâh-ı şeriflerde dikkat olunup, ol makûle hâ­riçten ve avam-ı nâstan gelip, salât vakti, cemaatla kılmayan ve evrâd-ı şerîfede bulunmayanların, son­radan halka-i devrân’a girmemesi..»nin, (155) isten­mesi de, bu düşüncelerle olsa gerektir.

h. İstanbul tekkelerinde, mezkûr fermanın hü­kümlerine aykın hareket edenler bulunup da, tekke şeyhinin ikaz ve ihtarına aldırış etmiyenler olursa, onların derhal o semtin emniyet kuvvetlerine haber verilerek yakalanması, bunlardan avâm-ı nâstan olan­ların, Bâb-ı Seraskerî (Emniyet müdürlüğü) ’ne, as- hâb-ı tarikattan ise, cânib-i Şeyhülislâmi’ye irsâl ile iktizâ-yı te’dîbleri» cihetine gidilmesi, (156) bildiril­mektedir.

Aynı fermanda, bütün meşâyihe, müridleri için dolduracakları kimlik belgesi ile, kendilerine has kı- yâfetleri gösteren bir çizelgenin gönderilmiş olduğu­nun ifâde edilmesi de bildirilmektedir. (157)

Bu düşüncelerle getirilen bu tedbîrlerden, tekke­lerin, kısmen de olsa, medrese ve ilmiyye’nin dene­timine verilmesinin hedef alınmış olduğu söylenebi-

202 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(155) BA, Cevdet Evkâf, No: 18014.(156) BA, Cevdet Evkâf, £'o: 18014.(157) BA, Cevdet Evkâf, No: 18014.

Page 217: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

lir. Ancak, mevcûd medrese-tekke ayrılığının, bu ga­yenin tahakkukunu engellediği, bu sebeple tedricî bir usûlün benimsendiği de söylenebilir. Bu yüzdendir ki, nakşbendiyye ve hâlidiyye gibi, medrese mensûb- lan arasında pek yaygın olan müteşerrî tarikatların, devlet eli ile desteklenmesi cihetine gidildiği müşa­hede edilmektedir. Nitekim, 1280/1863’lerde, kuruluş çalışmalarına başlandığını bildiğimiz, «Meclis-i meşâ­yih» e, tekke-medrese uyuşmazlığını yatıştırmak için, tedricî bir usûl ile tekkeleri medresenin, murâkabe- sine vermek gâyesi ile teşekkül ettirilmiş, şeyhülis­lâmlığa bağlı, resmî bir devlet kuruluşu denebilir.

g. Tanzimat Sonrası Tekkeleri Islâh Tedbirleri:

«Tanzîmât-ı Hayriyye» ile başlayan, 1856 ıslâhât fermânı ile gelişen, Kânûn-ı Esâsi’nin kabûlü ve I. Meşrûtiyetin îlânı ile arzuladığı hedefe doğru ilerle­yen hukûkî ve idâri yeniliklerin neticesinde, memle­kette muhtelif meclislerin teşekkül ettiğine şâhid olu­yoruz. Cemiyetin belirli bir kesiminin, kendi mes’e- lelerini, bizzat yine kendilerinin çözmesini gâye edi­nen, meclislerden biri de, tekkelerin tarikat usûlleri­ne göre idârelerini te’mîn ve tekke şeyhliklerine, fa­ziletli ve münevver kişileri seçip, ta ’yîn etmekle gö­revli «Meclis-i meşâyih» idi. (158)

Islâhât hareketlerinin başladığı devirlere kadar, devletin vakıflara müdâhale usûlü, (159) veya fer-

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 203

(158) Ergin, O., TMT, I, 288.(159) Tekkenin içinde meydana gelen anlaşmazlıklar ve­

ya taraflardan birinin m üracaatı üzerine, tekke vakıflarına, ya doğrudan doğruya, ya da kadılar vâsıtası ile yapılan hü­kümet müdâhaleleri, için bkz. Faroghi, Suraiya, «Osmanlı Sul- tanları’nm husûsî şahıslar tarafından te ’sis edilen vakıflara çeşitli müdâhaleleri», İÜ EF, Türkiyat Enstitüsü, I. Milletler­arası Türkoloji Kongresi (İst. 1973), İst. 1979, 53.

Page 218: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

manlar yolu ile tekkelerin nizâm ve intizâmını te’- min cihetine gitmiş iken, yine de, devlet-tekke mü­nâsebetlerini düzenliyen, resmî ve müstakil bir ku­ruluştan mahrûm bulunmakta idi. Devlet, târih sah­nesine, XIX. asnn son çeyreğinde çıkan «Meclis-i me- şâyih» ile, tekkelerle ilgili alman ıslâh tedbîrlerine is­tikrar kazandırmak istenmiştir denebilir. Meşrûtiyet temâyüllerinin sebep olduğunu da söyleyebileceğimiz mezkûr meclisin kuruluş çalışmalarına, 1280/1863’ler- de başlanıldığı halde, konunun fiiliyât sahasına inti­kâlinin 1283/1866’da mümkün olduğu, arşiv kayıtla­rından anlaşılmaktadır. Bu târihlerde sadece, İstan­bul ve bilâd-ı selâse (Üsküdar, Galata, Eyüb)’de yü­rürlüğe konulmuş olduğunu anladığımız adı-geçen ka­yıt aynen şöyledir:

«Ma’rûz-ı dâi-i kemîneleridir ki;Der-aliyye ve bilâd-ı selâse’de kâin tekâyâ ve ze-

vâyâ meşihatlarından birinin inhilâli vukûunda ve bazan beynlerinde münazara zuhurunda, bi’t-tahkık iktizâsının icrâsı zımnmda, makâm-ı âcizîye ve câ- nib-i Evkâf-ı Hümâyûn’a beyân ve inhâ etmek üzere bundan akdem teşkil kılınmış olan, Meclis-i meşâyi- hin vazifelerini, hâvi olup, onyedi maddeyi mutazam- mm bu kerre kaleme alman lâyiha yollu varaka ile berâber, rneclis-i mezkûr âzâlığma intihâb olunan ze- vâtm esâmisini mübeyyin pusula, manzûr-ı dekâyık mufûr-ı sadâret-penâhîleri buyrulmak üzere, leffen takdim kılındı. Fi’l-hakîka, meclis-i mezkûrun teşki­li iki seneye karîb olmuş ise de, teessüs etmediği ci­hetle... Meclis-i mezkûrun ba’de-zîn tahkim ve te’- sîsi ile, Der-aliyye ve bilâd-ı selâse’de kâin tekâyâ ve zevâya meşihatine müte’allik..» mes’elelerin bu mec­lise havâlesi ile, mezkûr lâyihanın icrâya konulması­nı isteyen ferman, «Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti’ne

204 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 219: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 205

emr ü iş’âr edilmek üzere,» Sadâret’e arzedilmiştir (27 C. Âhir 1283, Mehmed Refîk, Şeyhülislâm). (160)

Meclis-i meşâyih’in, 1283/1866’da kuruluşu ile bir­likte, onyedi maddelik nizâm-nâmenin hazırlanarak yürürlüğe konduğu, mezkûr vesikada zikredildiği hal­de, belgelerin tamamen tasnif edilmemiş olması, ma­alesef, bu nizâm-nâmenin bulunması imkânını ver­memiştir.

Tekke ve zâviyelerden birinin şeyhliği boşaldı­ğı, ya da aralarındaki bir anlaşmazlığı gidermek ve gereğini ifâ etmek üzere şeyhülislâmlık ile Evkâf-ı Hümâyûn nezâretine karşı sorumlu bir teşekkül du­rumunda bulunan ve kuruluş gâyesi bu düşünceler­le ifâde edilen Meclis i meşâyih’in, sorumluluk ve yet­ki sahasını belirleyen bu nizâm-nâme, 1336/1917 yı­lında Cerîde-i ‘Ilmiyye’de yayınlanan, üç fasıl üzerine tertlb edilmiş ve onyedi maddeyi ihtiva eden nizâm­nâmenin, aynısı olmasa bile, ufak-tefek ilâve veya de­ğişiklikleri ihtiva eden bir devâmı olduğu ileri sürü­lebilir. (161)

İlk Meclis-i Meşâyih âzâlığma seçilen meşâyihin isimleri ise şunlardır:

1. Murad Molla Tekyesi Şeyhi Feyzullah Efen-, di, Hâfız ve re’îsü’l-kurrâ da olan bu zat, 25. C.evvel 1284/1867’de vefât etmiş olup, tekkede medfûııdur. (162)

(160) BA, İrâde Meclis-i Vâlâ, No: 25320.(161) 1336/1917 yılına ait Meclis-i Meşâyih nizâm -nâm esi

için bkz. Ceıîde-i ‘İlmiyye, X X X IV (1336), 1108-1111; Takvîm -i Vekâyi’, 9 Şsvvâl 1336/18 Temmuz 1334, No: 3296; K ara, M., Tekkeler ve Zaviyeler, 389-393 (II. B s).

(162) Bu zâtın meşihatı ve Şeyh Murad Molla Tekkesi şeyhleri için bkz. Akbatu, Ş., «İstanbul Tekkeleri Silsile-i Me-

Page 220: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

2. Yeni-kapı Mevlevî-hânesi Şeyhi Osman Sa- lâhaddîn Dede Efendi b. Şeyh Nâsır Abdülbâkî Dede„ doğ.: 1235/1819, vefâtl: 18 C.evvel 1304/186. (163)

3. Kâdiri-hâne Şeyhi Seyyid Mehmed Şerâfed- dîn Efendi b. Şeyh Seyyid Abdüşşekûr Efendi. 1291/ 1874’de, meşihattan aynlan bu zât imâm-ı sultâni ol­muştur (12 Muharrem 1302/1884). (164)

4. Merkezefendi Hazretleri Şeyhi Seyyid Nüred- din Efendi b. Şeyh Ahmed Efendi. Sünbülı Yûsuf Hil­mi Efendi’nin halifesi olan bu zâtın vefat târihi: 1298/ 1880. (165)

5. Sütlüce Şeyhi Atâ Efendi. (?)6. Eyyûbi Şeyhi Hoca Mustafa Efendi. (?)7. Hazret-i Nasühî Tekyesi Şeyhi Mehmed Muh-

yiddîn Efendi b. Şeyh Şemseddin Efendi, Doğ.: 1245/ 1829, vefâtl: 28 Zilka’de 1315/1897. (166)

Tekkelerin kendi mes’elelerini yine kendi arala­rından seçilen şeyhler tarafından halledilmesi için ku­rulan Meclis-i meşâyih’in, eskiye nisbetle bazı yeni­likler getirdiği söylenebilir.

Bu meyândâ, o zamana kadar, aynı tarikata ait bütün tekke ve zâviyelerin, yine aynı tarikata ait bir Âsitâne ya da Dergâh’a bağlanması ve buraların mer­kez tekke ittihaz edilerek, diğerlerinden sorumlu tu­tulması teamül hâline gelmiş iken, (167) bu yeni uy-

206 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

şâyihi», «Zâklr Şükrü Efendi’nin Derûn-ı Islâmbol’daki Han- katalann Silsile-i Meş&yihi isimli yazma eserinden sadeleştir­me, İMM., I (1981), 96.

(163) Akbatu, Ş., ag. mak. IV (1980), 85.(164) Akbatu, Ş., ag. mak. I (1981), 84.(165) Akbatu, Ş., ag. mak. IV (1980), 58.(166) Akbatu, Ş., ag. mak. IV (1980), ‘75.(167) BA, Cevdet Evkâf, 11874.

Page 221: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 207'

gulama ile farklı bir gelişmenin meydana gelmiş ol­duğu müşâhade edilmektedir. O da, merkez tekkele­rin, bağlı bulundukları tarikatlara göre değil de, bu­lundukları bölgelere ve birbirlerine olan yakınlık ve coğrafî könumun dikkate alınarak tesbît edilmiş ol­duğu hususudur. Meclis-i meşâyih’in verimli çalışa­bilmesi için tutulduğu tahmin edilen bu uygulamaya göre, İstanbul, Galata, Üsküdar ve Eyüb bölgelerin­deki tekkelerin, coğrâfî mekânlarına göre, tarikat far­kı gözetilmeksizin, otuzbeş merkez tekkeye ayrılmış olması bu tesbîtimizi te’kîd eder mâhiyettedir. (168)

Bu tatbikatın, 1336/1918 yılında yayınlanan Mec­lis-i Meşâyih nizâm-nâmesinde aynen bulunması ve merkez tekkelerin, görev ve sorumluluklarını göste­ren ayrı bir talîmât-nâmenin, (169) neşredilmiş ol­ması, aynı şekilde bu nizâm-nâmenin, 1280’lerde ha­zırlanıp da bulünamıyan nizâm-nâme hükümlerini aşağı-yukan aynen muhafaza ettiği kanaatini uyan­dırmaktadır.

Gümüşhânevî’nin, Câmi’u’l-Usûl’üne yazdığı tak­rizdeki imzâsmdan, ilk Meclis-i meşâyih re’îsi olduğu­nu anladığımız, (170) Murad Molla Tekkesi Şeyhi Fey- zullah Efendi’nin yanında, meşâyihin böyle bir çö­zümü benimsemiş olmasında, memleketteki tekâyânm durumu ile, 1283/1868 yılında Şeyhülislâm olan Meh­med Refîk Efendi (1288/1871)’nin şahsiyetinin de te’-

(168) BA, Kepeci tasnîfi, No: 6290/1 ile, 1336 yılına alt Meclis-i meşâyih nizâm -nâm esinin tatbikatına ait ta ’lim -nâ- menitı, 3. fasıl ve 10.-10. md. Cerlde-i ‘İlmiyye, X X X V III, (1336), 1136-1137.

(169) «Merâkiz-1 tekâyâ nizâm-nâmesi» için bkz. c f , X X X V III, (1336), 1138-1139; K ara, M., Tekkeler ve Zâviyeler, 398-399 (II. Bs.)

(170) Gümüşhânevi, Câmi’u’I-UstU, 265.

Page 222: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

208 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

sîri olduğu söylenebilir. Zira bu zât tasavvuf ile ya­kından ilgili olup, Mevlânâ Hâlid-i Bağdadi (1242/ 1826)’nin önde gelen halîfelerinden Abdülfettâh el- Ukarî (1281/1864) ’ye intisâb ile, Hâlidiyye tarikatına girmiş, bizzat tasavvufun içinde bir kişidir. (171) Bu yüzden, meşâyihden teşekkül edden bir idâre kurulu ile Şeyhülislâmlığa bağlı olarak, tekkelerin idâresi ilk zamanlar normal karşılanmış olabilir. Ancak «tah­ta tepenler, düdük çalanlar» (172) şeklinde tekke ve tarikat erbâbma cephe almış bir şeyhülislâm geldi­ğinde, vaziyetin aynı derecede uygun görülemiyece- ği hatırdan uzak tutulmamalıdır. (173) Tekke yöne­timine, medresenin denetiminde yön verme gayretle­rinin bir devamı olduğuna inandığımız bu gelişme, 1292 yılından itibâren başlayan bir uygulama ile or­taya çıkmış gibidir. Bu târihe kadar muhtelif me­şâyih tarafından temsil edilen Meclis-i Meşâyih'e, bu târihten itibâren, Meclis-i Meşâyih Nâzırı sıfatı ile, tekke şeyhlerinin hâricinde bir kişi -Kütahyavi Hak­kı Efendi-zâde Y a’kûb Âsim Efendi- ile, müderrisler­den bir de kâtip -Seyyid Halil Efendi’nin- ta ’yîn edil­miş olması da bu husûsu tebârüz ettirmektedir. (174)

Meclis-i Meb’ûsân’da, Meclis-i Meşâyih’in kanun­laştırılması için yapılan tartışmalarda söz alan Şem-

(171) İlmiyye Sâl-nâm esî, (1134), 596.(172) K âtip Çelebi, Mîzânü’l-Hakk, ilgili bölümü.(173) Şeyh Saffet Efendi ile İzmirli İsm ail Hakkı’nın,

önce gazete sütûnlarında fikir düellosu şeklinde bağlayan bi­lâhare kitaplar hâlinde neşredilen mücâdele ve m ünâkaşaları, tekke-medrese uyuşmazlığının bu asırda da varlığını devam ettirdiğini göstermektedir. Bu tartışm alar ve eserleri için bkz. İz. İsmail Hakkı, Hakkın Zaferleri, İst. 1341; Şeyh Saffet, T a ­savvufun Zaferleri, İst. 1343.

(174) K ara, M., Tekkeler ve Zaviyeler, 306 (II. Bs.).

Page 223: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 209

şeddin (Ertuğrul) Bey’in şu ifâdeleri de, bu tesbîtimi; zi ve mezkûr meclisin kuruluş gayesini aynen yansıt­maktadır.

«...Meclis-i Meşâyih’in, meşihat dâiresinde teşki­li, bir noktadan pek muvâfıktır. Bilirsiniz ki, bir va­kit medreselerle tekkeler arasında vahim bir uçurum hâsıl olmuştu. Kadı-zâdeli’ler ve Sivâsî’ler taraftarla­rının uzun münâkaşaları, bu memleketin târihini pek ziyâde sarsmış, hattâ dâhilî ihtilâle meydan verecek şekiller almıştı. Bu da medreseler ile tekkeler ara­sındaki açıklık ve uçurumdan neş’et ediyordu. Hal­buki bugün hükümet medreseler ile tekyeleri birbi­rine yaklaştırmak istiyor... Bu itibarla bu hey’etin, meşihat dâiresinde ictimâ’ı pek muvafıktır.» (175)

Meclis-i Meşâyih’in, kuruluşu ve işleyişi ile ilgili en son gelişme, 1336/1917 yılında olmuş, neşredilen nizâm-nâme ve ta’limât-nâmelerle iş daha da geniş ve etraflı bir şekilde ele alınarak, tekkelerle ilgili ka­rarlar, İstanbul’da, Şeyhülislâmlığın, Taşra bölgeler­de ise* Müftülerin başkanlığında teşekkül eden en­cümenlere tevdi edilmiştir. (176) Müftünün başkan­lığında ve mahallin ulemâ ve meşâyihinin oyları ile, ehl-i tarîk arasından seçilen iki üyeden oluşan «En- cümen-i meşâyih» in, «Tekâyâ ve zevâyâya ait bilu­mum cihâd-ı ilmiyye ve bedeniyyenin tevcih, ref’i ve tâliblerin icrâ-yı imtihanı ve evrâk-ı imtihâniyyenin tedkîki (177) husûsunda yetkili ve söz sâhibi tek mer-

(175) Albayrak, S., Dârü’l-hikm eti’I-İslâmiyye, 17.(176) «Taşra Encüm en-i Meşâyih Hey’etlerinin Vezâifi»

için bkz. MM. Nizâm-nâmesinin tatbikatı için ta ’lim ât-nâm e; CÎ, X X X V III (1336), 1139-1141; K ara M., Tekkeler ve Zâvi- yeler, 400-401 (II. Bs.).

(177) MM Nizâm-nâmesi’nin, 9. md. Ct, X X X V II (1336),1109.

Page 224: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ci’ olması, tarikatlarla ilgisi olmaması ihtimâl dâhi­linde bulunan müftünün de, «Encümen»in başkanı bulunması, tekkeler üzerinde teessüs edilmesi düşü­nülen medrese murâkabesini gösterebilmesi bakımın­dan câlib-i dikkat bir husustur. Zira, seyr ü sülûku- nu İkmâl etmiş bir kimseye bile hilâfet icâzeti veri­lirken, encümen’den bir üyenin de, bu merâsimde bu­lunması kânûn icâbı idi. (178) Hafta bu encümenler, usûlüne uygun görmedikleri icâzet-nâmelerin ibtâli- ne dahî yetkili idiler. (179)

Birbirinin mütemmimi bulunan iki temel mü- esseseyi kaynaştırmak arzusu ile gerçekleştirilme­ye çalışılan bu teşebbüsler, arzû edilen bir hedefe yönelmekle birlikte bazı mahzûrlannı da berâberin- de getirmektedir. Şeyhülislâmlığın idâreye bağlı res­mî bîr kuruluş olması ve zaman zaman siyâsî sebep­lerle sık sık el değiştirir bir hâle gelmesi, Meclis-i meşâyihi de etkilemiş, bıi yüzden, şahsî veya politik baskılara ve usûlsüz ta’yînlere bile sahne olmuştur.

Meclis-i meşâyih nizâm-nâmesine göre, tekkeler resmî ve . husûsî olmak üzere ikiye ayrılmış olup, res­mî tekkeler, bütünü ile MM'a bağlanarak, şeyhleri imtihanla ta’yîn edilmiştir. Husûsî tekkelerde ise, im­tihan olmamakla birlikte, hilâfet vermek için yapıl-* ması âdet olan merâsimde, MM veya EM’dan birisi­nin resmen bulunması ve verilen icâzeti tasdîk ve imzâsı şart koşulmuştu. (180)

210 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(178) «Meşâyih-1 kirâm tarafından hulefâya verilecek icâ- zet-nâm elere dâir ta ’lîm ât-nâm e, 4. md. K ara, M., age. 410.

(179) TEM heyetlerinin vezâifi hakkında ta ’lîm ât-nâm e,3. fas. 15. ve 16. md. Cİ, X X X V III (1336), 1140-1141.

(180) TEM hey’etlerinin vezâifi hk. ta ’lîm ât-nâm e, 3. fas. 15. ve 16. md. Cİ, X X X V III (1336), 1140-1141.

Page 225: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Resmî tekkelerde post-nişinlik için açılacak im­tihanda sorulacak sualler şu şekilde düzenlenmişti:

«Post-nişinlik imtihanı için arapça kaidelere tat­bik edilerek harekelemek ve mazmûnu yazılarak ter­cüme ve tasvir olunmak üzere «Halebî»den, on satır­dan aşağı olmamak şartı ile, münâsib bir miktar, ibare ta’yîn olunacak ve üçü akaide, üçü ibâdete, üçü de, tasavvuf ve tarikatın erkânına ait mes’elelerden dokuz soru tertîb edilecektir. Eğer post-nişînlîğe, mu- haddislik, mesnevî-hânlık gibi cihetler şart koşulmuş ise, bu cihetlere taallûk eden ilimlerden de, ikişer so­ru ilâve olunacaktır.» (181)

/

Tekkelerde teâmül hâline gelmiş olan icâzet ve hilâfet usûlüne, ters gibi görünen bu tedbîrler, tek­kelerdeki ilmî seviye kaybının önüne geçilmesi bâ- bmda alınmış olmalıdır. Nitekim nizâm-nâme ve ta’- lîmât-nâmelerde, derviş ve mürîdân ile erbabının eği­tilmesine ayn bir önem verilmiş, onlann dâhili ve hârici, vazife ve mes’ûliyetleri madde madde gösteril­miştir. (182)

Alman bu tedbirlere rağmen, tekkelerin bu ted­bîrler bahâne edilerek, siyâsî baskılara ma’rûz kal­dığı da târihî bir gerçektir. Bu husûsta, hâlidiyye ta­rikatına ait Mustafa İsmet Efendi (1290/1872) Der­gâhı ile, mevleviyye tarikatına ait, Konya Mevlânâ Dergâhı post-nişînliği misâl olarak verilebilir.

Hâlidiyye tarikatına ait, Şeyh Mustafa İsmet Efen­di Dergâhı post-nişînliği, aynı silsileden Şeyh Halil

(181) 23 Temmuz 1329/6 Ağustos 1913 târihli Tevcîh-I cihâd nizâmsnâmesi, İst. 1331, 30. md. 8.

(182) «Tekâyâda m â-b a’de’t-tatbik» olmak üzere kaleme alm an ta ’lîm ât-nâm enln birinci ve ikinci faslı bu vazifelerin düzenlenmesi içindir, bkz. Âlbayrak, S., Din Kavgası, 196-199.

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 211

Page 226: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Nûrullah Efendi’nin halîfelerinden Şeyh Ali Rıza Efen­di ( 1 3 3 0 /1 9 1 4 )nin vefatı ile boşalmıştı. Yerine şart-ı vâkıf gereğince, «kendilerine mensûb halîfe ve mü- rîdlerinin seçeceği» bir post-nişinin tekkeye ta ’yin edilmesi gerekiyordu. Bunun için de, Ali Rızâ Efen­di’nin halîfelerinden Ahıskalı Ali Haydar Efendi, «bü­tün ihvân ve mürîdânın» da bîatı ile post-nişînliğe seçilmiş, mezkûr dergâhın kendilerine tevcihi için; «bütün halîfe ve mürîdlerin mühürleri ile mühürlü» seçim mazbatası, MM’a takdim edilmiş olduğu halde, ne şart-ı vâkıf, ne de, yapılan seçim dikkate alın­mamış, MM tarafından, «müşârün ileyhin tarikat sil­silesinden hâriç» Mustafa Hâkî Efendi’ye post-nişîn- lik tevcih edilmiştir. (1 8 3 )

Usûlsüz yapılan bu ta’yin tekke mensûblan ara­sında huzursuzluğa sebep olmuş ve müridândan Hâ- fız Halîl Sâmî Efendi tarafından, pâdişaha hitâben yazılan bir dilekçe ile durum saraya intikâl ettiril­miş ve sarayın müdâhalesi ile Ali Haydar Efendi’nin hakkı irâde-i seniyye-i pâdişâhî ile iâde edilmiştir. (184)

Aynı şekilde mevlevîliğin Osmanlı Devleti ile sa­ray muhiti ve devlet adamları nezdindeki nüfûzunu bilen ve kendi fikirlerinin, bunların desteğinde daha da güçlü olabileceğini düşünen İttihâd ve Terakki, Mevlânâ Dergâhı Post-nişînliğine, kendilerine yakın

(183) Vasiyyet üzerine, Abdülmecid Han’ın türbesinde, her cum ’a gecesi, on mürld ile hâlidî âdabı üzere hatm -i hâcegân icrâ ile vazifeli M ustafa İsm et Efendi’nin Dergâhı, Sultan Se­lim Camii yakınında ve Cebecibaşı M ahallesi’nde bulunmak­tadır. Albayrak, S., age., 204-206.

(184) Halîl Sâmî Efendi’nin mezkûr mektûbunun foto­kopisi ve Türkçesi için bkz. Albayrak, S., Din Kavgası, 204-206, Ves. No. 13:

212 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 227: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 2,13

bir şeyhin ta’yinini istemesi de bu tesbitin bir tevsi­ki mâhiyetinde değerlendirilebilir. Bu gayenin bir te­zahürü olarak II. Meşrûtiyetin başlarında, Konya Mev­lânâ Dergâhı Post-nişini Abdülhalîm Çelebi (1344/ 1925)’ye, önce Abdülhamîd’in hal’i için «cebren» tel­graf çektirilmiş, (185) bilâhare kendisi azledilerek ye­rine fikren kendilerine yakın hissetikleri Veled Çe­lebi (İzbudak)’yi ta’yîn ettirmişlerdir. (186) Veled Çe­lebi’nin dokuz sene süren şeyhliğine karşılık, kendi­si «hak ve hakikatin inkişâfına intizâr» ile mücâde­lesine devam eden Abdülhalîm Çelebi, Haydarî-sâde İbrahim Efendi’nin şeyhülislâmlığında, meşihata mü­racaatla, durumun açıklığa kavuşturulması, ve mağ- dûriyetinin önlenmesini istemiştir. MM’ın tedkîki ne­ticesinde, «şer’î ve kânûni bir sebep olmadığı halde azledildiği»nin anlaşıldığı halde, makamına iâde edil­mesi için ilgi çekici bir uygulamaya teşebbüs edildi­ği vesikaların tedkîkinden anlaşılmaktadır. Şöyle ki:

Önce, ma’rûzât dilekçesinde, târihte «benzeri geç­memiş olduğu halde, Mevlânâ’nın erkek evlâdlan arasında bir seçim mes’elesi ihdas» edilmiş, Abdül­halîm Çelebi ekseriyetin müsbet reyini alarak durum şeyhülislâmlığa bildirilmiştir. Daha sonra bununla da iktifâ edilmemiş, seçim işi mevlevî çelebilerine teşmil edilerek, onların da reylerine mürâcaat edilmiş, (187) yapılan oylama sonunda, Veled Çelebi’nin oniki oyu-

(185) Gölpınarlı, A., Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, 178- 179. Abdülhalîm Çelebi’nin kendi elyazması mektubundan n a k ­len.

(186) Albayrak, S., Din Kavgası, 208-210. Abdülhalîm Çe­lebi’nin Şeyhülislâmlığa hitaben yazmış olduğu dilekçenin fo- to-kopisi için bkz. a. esr. ves. No: 15.

(187) Aynı dilekçenin Türkçesi için bkz. Albayrak, S,, Dim Kavgası, 209.

Page 228: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

na karşılık, Abdülhalîm Çelebi, elli yedi oyla tekrar Mevlânâ Dergâhı post-nişînliğine hak kazanmıştır. (188) Bilâhare de, ta’yin için mes’ele, sa’diyye şeyhi Elifi Efendi ile sâbık meclis-i meşâyih re’îslerinden Gülşen Efendi’den müteşekkil bir komisyona havâle edilmek istenmiş ise de; bunun üzerine kaleme alın­mış olan bir dilekçe ile durum şeyhülislâmlığa bil­dirilmiş ve Abdülhalîm Çelebi, dokuz sene sonra, hak­kı olan mevlevî dergâhı post-nişînliğine ta’yîn edile­bilmiştir. (189)

MM’in, tekke şeyhlerinin ta’yininde, vakfiyye şartlarına ve tarikatların an’anevi usûlüne aykırı mü­dâhalelere zemin hazırlayan, (190) bu tutumu, siyâ­set adamlarının şeyhülislâmlık kanalı ile baskı ya­parak tekkeleri kendi emellerine hizmet ettirmek ve bu kuruluşların hâiz oldukları te’sir ve mevki saha­sından istifâde etmek istemelerinden ileri geldiği tah­min edilebilir. (191)

Bu niyyet ve teşebbüsler dolayısı iledir ki; tekke-

214 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(188) Albayrak, age.; 211.(189) Abdülhalîm Çelebi’nin mezkûr dilekçesinden nak­

len, Albayrak, S., age., 209-210.(190) Abdülhalîm Çelebi bu haksız tasarrufu şöyle teba­

rüz ettirmektedir. «Yüce makamlarının m a’lûmudur ki. mevle­vî tarikatının yediyüz seneden beri mer’î ve câri usûl ve er­kânı vardır ki, bunu ancak mevlevî şeyhleri ve tarikat müfet­tişleri bilirler. Binâenaleyh, teşkil buyurulan komisyon âzası- nın idrak ve alâka dereceleri düşünülmeğe değerdir.» Aynı dilekçe, Albayrak, S., age., göst. yeı.

(191) Ittihad ve Terakki liderlerinden Talât Paşa ile, Melâmi şeyhi Abdülaziz Mecdî Toluın (1941) arasında geçen ve «İttihad ve Terakki cem’iyyetine şövalyelerin sâlik olduğu bir tarikat havasının verilmek» istendiğini gösteren konuşma da, bu yönde değerlendirilebilir. Ergin, O., A. Mccdi Tolun, Hayatı ve Şahsiyyeli, 98-99.

Page 229: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ler kendi hallerine bırakılmak istenmemiş, zaman za­man yapılan bu ve benzeri müdâhalelerle kendilerin­den istifâde imkânları araştırılmıştır. Bu misâllerden hareketle, bu devirde tekkelerin seviyeli durumlarını kaybetmelerine rağmen, yine de kuruluş ve yükseliş dönemlerinde olduğu gibi, cemiyete yön verici ve iç­timâî hayatı şekillendirici bir güçten mahrûm bulun­madıkları anlaşılmaktadır.

Tekkeleri ıslâh maksadı ile başlatılan ve devam ettirilen tedbîrlerin, târih içinde ta’kîb ettiği seyir dik­kate alınırsa, devletin, tekkeleri kademeli olarak med­resenin kontrolüne vermek istediği ve böylece hâlâ varlığını hissettirmekte olan medrese-tekke uyuşmaz­lığına çözüm getirmek istediği kanaatine va,nlabilir. Önceleri, şeyh ve halîfe ta’yîninde şeyhülislâmlığın görüşünün alınmasını şart koşan tedbirlerin, bilâha­re aynı işi, müftülerin başkanlığında teşekkül eden «Encümen-i Meşâyih» e havâle etmiş olması da, bu arzunun tahakkuku olarak değerlendirilebilir. Tekke ve tarikat erbâbına ânz olan ilmî ve ma’nevî seviye kaybının da, sebep olduğu bu duruma karşılık, mu­tasavvıfların da, kendi müesseselerine aynı gâyelerle sâhip çıkmakta gecikmediğine evvelce işâret etmiş­tik. (192) Bu tedbîrler meyânında, bazı tarikat şu’- belerinin, bağlı bulundukları esas tarikatın temel ve fârik kâidelerini bozmadan, zamanın îcâb ettirdiği ye­ni şartlar içerisinde yeni irşâd prensipleri geliştirdik­leri görülmektedir. İnsanları «ma’rifetullah» a erdir­mek gayesi ile te’sîs edilen tarikatların, zamanların­daki cemiyetlerin temayüllerine göre, esnek bir usûl ve âdâb teşekkül ettirdikleri, ferdlerdeki farklı istî- dât ve kâbiliyetlerden hareketle, içtimâî hayata is-

(192) Geniş bilgi için bkz. «Tarikat içi tedbirler» bölü­m ü, s.. 182 vd.

TANZİMAT DÖNEMİ VE TEKKELER 215

Page 230: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

tediği kıvamı vermeyi arzuladıkları ve bu hususun «Allah’a götüren yollar, insanların nefesleri sayısın- cadır» fehvasınca, tarikatların muhtelif oluşuna ze­min hazırladığını daha önce de ifâde etmiştik. İslâm cemiyetinin gelecekte içine düşeceği, fikrî ve içtimâi buhranlara önceden teşhis koyabilen tasavvuf büyük­leri ve tarikat ehli arasında, nakşiliğin hâlidiyye ko­lu meşâyihi, şer’i esaslara sımsıkı bağlılığı şiar edi­nen, hilâfet için zâhir ve bâtın ilminde kemâli şart koşan CZü’l-cenâhayn) bir tarikat anlayışını esas al­mış, devletin ve ulemânın da arzü ettiği ve zamanın şartlarının da îcâb ettirdiği bir irşâd sistemi geliştir­miştir. XIX. asrın ortalarından itibâren bu tarikat, bu hüviyet ve husûsiyeti ile medreseleri, huzur dersi mu­hatap ve mukarrirleri, şeyhülislâm, mülki ve askerî erkânı kuşatan bir seviyeye ulaşmış, ulemâ arasında da en yaygın tarikat ünvânını kazanmıştır.

2 — Meşrûtiyet Dönemi ve Tekkeler:

Devletin dengesiz ve dağılmaya doğru gidişini durdurmak maksadı ile, Tanzimât’tan çok önce, III. Selim’in, «Nizâm-ı Cedid»; Alemdar Mustafa Paşa­nın, «Sekbân-ı Cedid» teşebbüsleri ve başlatılan ıs- lâhât hareketleri ile, parlamenter rejime doğru giden devlet ve hükümet müessesesi, II. Mahmûd’un gay­retleri ile devam ettirilerek, daha da ileri gitmiş, «Vak’a-i Hayriyye»nin ardından, muhtelif nazırlıkla­rın ve «Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye»nin teş­kili ile, yepyeni bir veçhe kazanmış gibidir. (193) İs- tişârî bir gâye ile de olsa böyle bir meclisin kurul­ması, Abdülmecîd Han’ın, kendi selâhiyetlerini bizzat

216 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(193) Kaynar, R., M. Reşid Paşa ve Tanzîmât, 198-202.

Page 231: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

tahdîd ettiği Gülhâne Hatt-ı Hümâyûn’u ve II. Ab- dülhamîd’in cülûsu ile ilân edilen Kânûn-ı Esâsı, mez­kûr hedefe doğru gidişin ilk ve en önemli işâretleri olarak ele alınabilir. Nihâyet, 18 Mart 1877’te teşkil edilen meşrûtî idâre ile, bu duygu ve düşünce kuv­veden fi’le çıkmış gibidir.

İlk anayasa demek olan Kânûn-ı Esâsi’nin kabu­lü ve Meclis-i Meb’usân’m teşkili ile te’sis edilen rrıeş- rûti idârenin dinî, içtimâi ve İktisâdi istiklâllerini, si­yâsî bir istiklâl ile bütünlemeye çalışan, devletin mü- tecânis olmayan unsurları arasında nasıl bir netice tevlîd edeceği aşağı-yukarı kestirilebilir1. Kânûn-ı Esa­si ile kabûl edilen şahsi hürriyet, tebaanın adıgeçen kesimlerinde, muhtâriyet şeklinde yorumlanmış, bu is­tekleri de ilk Meclis-i Meb’ûsân’da, herbiri kendi dil­lerinin resmi dil olmasını isteyecek derecede tezahür etmiştir. Siyâset dilinde, «hasta adam» damgasını ye­miş, yorgun ve yıpranmış Osmanlı Devleti’nin her böl­gesinde, istiklâl sevdâsı ile başkaldırmış, müslim ve gayr-ı müslim tebaanın temsilcisi ve zıt menfaatlajm çarpıştığı bu meclis, 13 Şubat 1878’de, II. Abdülhamîd tarafından, fi’len ta’tîl edilmiş, otuz yılı aşkın bir süre de, hiç açılmamıştır. XIX. asrın bâriz vasfı olan ikilik veya eski-yeni mücâdelesi, Abdülhamîd’in bu icraatından sonra yepyeni bir safhaya girmiş ve asıl mücâdele, yenilik adına başarısız kabul edilen I. Meş­rûtiyet ile, eski adına bir mağlûbiyet telâkki edilenII. Meşrûtiyet arasında cereyan etmiştir denebilir.

İlk Meclis-i Meb’ûsân’m yürürlükten kaldırılması üzerine, devletin bütün müesseselerini ve bütün mes’- elelerini saltanatında toplayan II. Abdülhamîd idare­sinde, devlet her geçen gün sıkı bir merkeziyetçiliğe kaymıştır. Binâenaleyh, konumuz ile ilgili gelişmele­rin, bundan sonraki safhasını, pâdişâhın şahsi insi-

MEŞRÛTİYET DÖNEMİ VE TEKKELER 217

Page 232: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

yâtifi içinde geçen bu günlerde ve O’nun karakteri ile yakın münâsebetler kurarak ta’kîb etmek gere­kecektir.

Devletin muhtâriyet isteyen muhtelif unsurlarını, «İttihad-ı İslâm» fikrinin etrafında muhâfaza etmek gâyesi ile ortaya çıkan Pan-islâmizm siyâseti, dağı­nık ve teşkilâtsız bir güç hâlinde bulunan müslüman unsurları hilâfet merkezinin etrâfmda toplamak ve böylece Osmanlı Devleti’nin varlığına hayâtiyet ka­zandırmak maksadını taşıyordu. Abdülazız devrinde diplomatik konuşmalara kadar giren bu kelime ve onun îcâbı olan hareket, esas gelişmesini Abdülha- mıd Han’ın saltanatında sağlayabilmiştir. (194) Dev­rine kadar devam eden, devleti kurtarma teşebbüs­lerinin başarısızlıkla neticelenmiş olduğunu gören pâ­dişâh, hem iç, hem de dış politikada bu hususa ağır­lık vermiş, icraatında da, medrese ve tekke gibi iki temel müesseseye dayanmayı tercih etmiştir. Kendi­sinin, şâzilî şeyhi Mehmed Zâfir Efendi’ye müntesib olduğu söylenen II. Abdülhamîd, (195) Ebulhudâ Efendi ve Ahmed Zıyâüddîn-i Gümüşhânevî gibi me­şâyih ile zaman zaman sohbet eder, (196) onlarla is­tişare ederek görüş ve temennilerini almaya ayn bir eheıîımiyet verirdi. Tekkeleri ve şahsiyetleri ile, mil­yonlara istikâmet veren şeyhler de, aynı vaziyetten derin bir ızdırap duymakta ve bu konuda ellerinden geleni yapmaktan geri durmamakta idiler. Padişah, kara ve demir-yolu hatlarına verdiği ehemmiyetle, devletin birbirinden oldukça uzak coğrâfi parçaları­nı madde plânında yaklaştırmayı gerçekleştirmek is-

218 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(194) Ülken, H.Z., TÇD Târihi, II, 640.(195) Tahralı, M., Tasavvuf Târihi Ders N otlan, (1974),

11.(196) Mustafa Fevzî, Hedlyyetü’l-Hâlidln, 51.

Page 233: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

tediği kadar, ülkenin her köşesine serpilmiş binlerce tekke ve şeyhin çevresinde de, gönülden ve içten ge­len ma’nevı bir yakınlaşmayı te’sîs ederek dağılmayı durdurmak azim ve kararında idi. Bu yüzden batılı yazarlar, «Pan-islâmizm hareketinin, Sultan Abdül- hamîd tarafından, bilhassa tarikatlara dayanılarak yürütüldüğünü» öne sürmekte ve batı dünyâsı aley­hine olabilecek bu faaliyete bilhassa dikkat çekmek­tedirler. (197)

Pâdişâhın böyle bir usûlü benimsemesinde, sal­tanat an’anesine sadâkati yanında, vatan sathında yaygın olan tekkelerin, millet nezdindeki itibârını da hesap ettiği söylenebilir. Bu davranışının sebebini Ab- dülhamid, Hâtırât’ında şu şekilde ifâde etmektedir. «OsmanlIlarda töre budur. Pâdişâh, tebaasının ne dü­şündüğünü, hangi şikâyetleri olduğunu bir yandan kendi vâli ve kadılarından hükümet yolu ile öğrenir­ken, bir yandan da ülkenin dört bucağına serpilmiş tekkelerin, şeyh ve dervişlerinden haberler toplaya­rak ülkeyi idâre ederdi. Ceddim Sultan Mahmûd-ı Sânî, buna gezginci dervişleri de ilâve ederek istih- bârâtım genişletmişti.» (198) Güçlü istihbârât teşki­lâtı ile meşhûr olan Abdülhamîd, devletin «töre»si­ni devam ettirmek sûretiyle, hem Osmanlı Devleti nizâmında, tekke ve tarikatların yerine işâret etmiş olmakta, hem de XXI. asrın sonlarında dahî bu mü- esseselerin canlılığına işâret ederek, saltanat ve istih- bârat gücünü de tarikat erbâbmdan aldığını itirâf et­miş bulunmaktadır. Bu düşünceden hareketle, tekke­lerin, idâri ve içtimâi hayat içerisinde, nasıl yapıcı hizmetler îfâ ettiği düşünülebilir. 1285/1808’lerde, İs-

MEŞRÛTİYET DÖNEMİ VE TEKKELER 219

(197) Tahralı, M., age., 11.(198) Bozdağ, İ., Abdülhamîd’in Hâtıra Defteri, 83.

Page 234: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

tanbul’da, 166 medreseye karşılık, (199) aynı tarihler­de, 252 (200) 1300/1882’de, 260; (201) 1908’de, 311; (202) 1914’te, 258 tekke (203) ve zaviyenin mevcûdi- yeti, bize tekkelerin yaygınlığı hakkında yeterli bil­gi verebilecek mâhiyettedir.

Ayrıca, kabarık sayılan ve kalabalık nüfûsları ile dikkati çeken tarikat erbabının, Abdülhamid devri­ne gelinceye kadar, muhtelif zamanlarda düşman kuv­vetlerine karşı ve değişik bölgelerdeki başarılı mücâ­delelerinin de, böyle bir siyâsetin benimsenmesinde rol oynadığı iddia edilebilir. Nitekim, 1813 senesin­de, Rus’lar Dağıstan’a saldırdığı zaman, karşılarında nakşî meşâyihinin önderliğinde teşekkül eden bir mu- kâvemet hareketi ile karşılaştılar. Bu hareketin fik­ri ve fiilî lideri olan İmam Gâzi Muhammed, Kuralı Muhammed ile O’nun halifesi Gâzi Kumûh, Şeyh Ce- mâleddın Efendi’yle yakın münâsebetler kurduğu gi­bi, bilâhare Kuralı Muhammed’e intisâb da etmişti. Kendisi Rus’lara karşı cihâd etmek istediğini şeyhi­ne arzetmişti. Nihâyet 189’da, Gâzî Muhammed şey-

(199) Kiitükoğlu, M., «1869’da İstanbul Medreseleri», TED, V I-VII (1976), 77.

(200) BA, Kepeci Tasnifi, No: 6290/1.(201) Ergin, O., TMT, I-II, 240. Tekkelerin tarikatlara da­

ğılımı şöyle: Nakşî, 52; Kâdirî, 45; Rifâî, 40; Halveti, 32; Stin- bülî, 21; Sa’di, 15; Şa'bânî, 14; Bedevi, 8; Cerrahî, 7; Mev­levi, 5; Gülşenî, 4 ; Bayrâm î, 4 ; Uşşâkî, 4 ; Sinânî, 4; Hâlidı, 3; Şâzilî, 2.

(202) Ergin, O., TMT, I-II , 240. Muhibbân mec. sene: 2, No: l ’den.

(203) İst. Bld. İhsâiyât Mec. III, 45; Bandırm ah-zâde A. Münîb’in Mccmû’a -i Tekâyâ’sm a göre, 1307 yılına ait İst. tek­kelerinin dağılımı şöyle sıralanm aktadır: Nakşî, 65; Kâdirî, 57; Rifâî, 35; Şa’bânî, 25; Sa’dî, 23; Sünbülî, 23; Cerrahî, 14; Halveti, 13; Bedevi, 8 ; Mevlevi, 5; Uşşâkl, 4; Bayrâm î, 4; Si­nânî, 3; Şâzilî, 3; Gülşenî, 3.

220 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 235: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

hinin de teşvik ve tavsiyesi ile bir beyân-nâme neş­rederek resmen mücâdeleyi başlatmıştı. Şeyhlerinin kumandanlığında, mürîdlerden teşekkül eden mahal­lî muharebe birlikleri, bilâhare Hamza Bey, Hâlidî meşâyihinden Şeyh Şâmil ve Hacı Murad’ın liderli­ğinde, dinî ve tasavvuf! bir atmosfer içerisinde, mücâ­delelerini kıyasıya devam ettirmişlerdi. Sonunda, bu mücâdele 1864’de, Ruslar tarafından çok kanlı bir şekilde bastırılmıştı. (204)

I. Meb’ûsân Meclisi’nin kapatılmasından takriben bir ay sonra (24 Nisan 1877)’de başlayan, Osmanlı- JFtus harbinde, tarikat şeyhlei'inin müridleri ile birlik­te savaşa fiilen cephelerde katılmaları ve faydalı hiz­metler îfâ etmiş bulunmaları da bu sebepler arasın­da zikredilebilir.

93 Harbi de denilen bu savaşta, muhibb ve raü- rîdlerinden 70-80 kişi ile, Eleşkirt ordusuna iltihak eden, öncülük ve karakolluk hizmetlerini yerine ge­tiren Nakşbendî meşâyihinden ErzincanlI Hacı Fe- him Efendi'bunlardan biridir. Yaşı 65’i geçtiği halde, bu zât sırf cihâd ve gazâ farizasını yerine getirmek ve Allah rızâsı için Ordû-yı Hümâyûn’a katılmış âlim ve âbid bir kimse idi. Tüfeği omuzunda, rovelveri yanında, kaması belinde, çevik ve ateş-parçası bir kahraman kesilen bu zat, ıslâhatın çevreden merkeze doğru gitmesi gerektiği fikrinde olduğu için, büyük şehirlerden önce, köylülerin tahsiline önem verir, köy

MEŞRÛTİYET DÖNEMİ VE TEKKELER 221

(204) Gökçe, C., K afkasya ve Osm. İmp.nun K afkasya Si­yâseti, 121, 197. Gâzî Muhammed’in, İkâm etü’l-burhân ‘alâ irtidâd-ı ‘urefâ-yı Dağıstan, isimli bir eserinin de bulunduğu nakledilmektedir. Nedvî, Ebû’l-H asan, Gerçek Tasavvuf, 124. Gordlevskiy, «Bahâüddin Nakş-bend Buharisky», A. Caferoğ- lu'nun .tahlil ve tenkîdli yazısı, TM, IV (1936), 364; İnal, İ., Son Asır Türk Şâirleri, III, 1208.

Page 236: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

hocalarını, bunun için teşvik eder, mektebi olmayan köylere de mektep yaptırmak için çabalardı. (205) Ki böylece, teba’a arasındaki kopukluk ortadan kal- dınlabilsin.

Aynı şekilde Hakkâri havâlisinde hâlidiyye ta­rikatı büyüklerinden Şeyh Ubeydullah Efendi’nin, 2.000 kişilik bir kuvvet ile, Eleşkirt fırkasına katıldı­ğı (206) bilindiği gibi, o taraf ahâlîsinin hürmet ve itimad ettiği bu zât sâyesinde, kürtlerin Nastûrîlere karşı birleşmesinin te’mîn edilebileceği, bu sebeple tekkesinin devlet yardımları ile desteklenmesinin iyi olacağı pâdişaha arzedilmiştir. (207) 93 Harbi için Üsküdar’da teşkil edilen Mevâhib-i Hümâyûn’a ku­mandan olarak iştirak eden, Özbekler Dergâhı Şeyhi İbrahim Ethem Efendi (1321/1903) ile, (208) Batum cephesinde müridleri ile birlikte bilfiil savaşa katılan Gümüşhânevı Ahmed Zıyâüddin Efendi (209) ve ben­zerlerinin orduya moral gücü kazandırmadaki başa­rılı hizmetlerinin de, pâdişâhın, bu istikâmette bir si­yâset ve strateji gütmesine hak verdirecek sebepler meyânında zikredilebilir. Ayrıca meşâyihin içtimâi hayatı tanzimdeki mühim rolleri de dikkatten uzak tutulmamalıdır. Devlet ve hükümet için oldukça pa­halı ve külfetli hizmetleri kendiliğinden icrâ ve ifâ eden şeyhler, müridleri arasında -muhtelif ırka da mensûb olsalar- te’sîs ettikleri kardeşlik duygusu ile, hem halkın huzûrunu te’mîn ediyor, hem de, arala­rındaki anlaşmazlıkları gideriyor ve o zamanki dev-

222 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(205) Mehmed Ârlf, Başımıza Gelenler, II, 334-335.(206) Mehmed Arif, a. esr. I, 235-236.(207) Gâzî Ahmed M uhtar P aşa’nm, 28. Teş.sânî 1293 tâ -

rihli telgrafından naklen, M. Arif, a. esr., III, 879.(208) Derman, U., Türk Sanatında Ebrû, 34.(209) M ustafa Fevzi, Hedlyyetti’I-Hâlidîn, 44-45.

Page 237: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

letin en fazla muhtaç olduğu ma’nevî ve içtimâi vah­deti te’min ve te’sîs edebiliyorlardı. Kastamonulu Şeyh Seyyid Efendi’nin bu vadideki faaliyetleri, bu gerekçenin tevsiki bakımından oldukça ilgi çekici bir misâldir.

Kendi çevresindeki muhibb, mürîd veya tanıdığı iki kişi arasındaki anlaşmazlığı bizzat kendisi halle­der, hükümete ve mahkemeye pek iş bırakmazdı. Şey­hin karan ile sulh olan taraflar ise, mahkemeye mü- râcaat etmezler ve onun hükmüne râzı olurlardı. Et­seler bile, şeyhin nüfûzunun mahkemeyi de te’sîri altına alacağını ve kendileri açısından neticenin pek değişmeyeceğini bilirler ve ister istemez öylece su­sarlardı. (210) Kuruluş ve yükseliş dönemlerinde, fe­tihlere ıştirâk eden, istilâlara karşı beldelerini mu­hafaza eden meşâyihin, XIX. asırda görüntüsü ise,, devleti kurtarma mücâdelesine fiilen katılma, bölge ve beldelerindeki emniyet, huzûr ve içtimâi vahdeti te’min şeklinde tecellî etmiş gözükmektedir. XIX. asır batılı yazarlann müşâhedeleri de, bu tesbîti te'yid eder mâhiyettedir. Cezayir’de tarikatların müsbet fa­aliyeti neticesinde, kabileler arası iç kavga ve harp­lerin yatıştmldığı, bölünmelerin ve tefrikanın böy- lece önlendiğini, (211) tarîkatlann halklan ve kasıt- lan banştırmada, üstün ve müsbet bir te’sir ve ha­yırlı bir rol oynamalan ile daha da takviye edildiği­ni söylemektedirler. (212) Bu yüzden batılılarca: «Af­rika’da ekvator bölgelerini İslâmlaştıran, tarıkatlar-

MEŞRÛTİYET DÖNEMİ VE TEKKELER 223

(210) Mehmed Arif, Başımıza Gelenler, II, 337-338.(211) Tahralı, age., L. Rinn, M arabouts et Khouan, 14

nr.l’den naklen.(212) Tahralı, M., Tasavvuf Târihi Ders Notları, 15. M as-

signon, Essai, 87’den naklen.

Page 238: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

224 OSMANLILARDA D EVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ(

dan biri değilse, mutlaka ötekidir.» hükmünün ve­rildiği tesbit edilmektedir. (213)

Fransız ihtilâli neticesinde, Osmanlı Devleti bün­yesinde kendini göstermeye başlayan kavmiyetçi fi­kirlerin, dış müdâhalelerle de desteklendiği ve kışkır- tıldığı bilinen bir keyfiyettir. Bu tazyik ve tahrikler sebebiyle, tebaa içindeki gayr-ı müslim azınlıklar ile, gayr-ı Türk müslüman unsurlar yer yer isyânlar çı­kartmış ve onların bu başkaldırmaları Avrupalılarca da desteklenmiştir. (214) Bu dağılma, fikir ve hare­ketlere karşı Abdülhamıd, tarikatların kendi münte- sipleri arasında te’sîs ettiği ırkî farklılığı aradan kal­dıran kardeşlik duygularından istifâde etmek istemiş, İstanbul’dan çok uzakta bulunan müslümanlar ve Ba­tılı devletlerin müstemlekesi altında bulunan İslâm cemaatı ile ilgilenmeye özel bir ehemmiyet atfetmiş­tir. Bağlıları arasında, dil ve ırk farkını ikinci plâna iten ve birbirlerine «ihvân» diye hitâb etmeye âdâbı içerisinde yer veren ve bunu titizlikle koruyan tari­kat anlayış ve terbiyesinin, bu dağılmaları durdura­bilecek bir güçlü unsur olduğu üzerinde durulmuş, bu maksatla, Afrika, Japonya, Türkistan ve hattâ Çin’e kadar şeyh Ve deryiş kâfileleri gönderilmiştir. (215) Bu düşünce ve faaliyetlerini, tarikat şeyhleri vâsıta­sı ile yürütmeyi esas alan Abdülhamîd, bu husûsu Hâtırâtı’nda bilhassa belirtmiştir. (216) Pâdişaha ya-

(213) Tahralı, M., age., 14. Estournelles, Les Congregati- ons, V l’dan naklen.

(214) Sırma, İ.S., Yem en İsyanları, 166. T.G. Djuvara, Cent Projets de P artage de la Turgule, Paris, 1914’ten naklen.

(215) Sırm a, İ.S., «II. AMülhamıd’in Pan-İslâm ist faali­yetlerine dâir birkaç vesika», İÜ EF, TED, V II-V III (1977), 157- 158; «X IX . y.yıl Osmanlı siyâsetinde büyük rol oynayan ta ­rikatlara dâir bir vesika», TJO X X X I (1977), 183, 185 vdd.

(216) Bozdağ, i., Abdüllmmid’in H âtıra Defteri, 74, 75, 80.

Page 239: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

kinliği ile bilinen muhtelif tarikatlara mensûb şeyh­ler arasında, Sultan’m mürşidi olarak bilinen Şeyh Muhammed Zâfir, Şeyh Ebu’l-Hudâ Efendi, Şeyh Rah- metullah, Seyyid Hüseyin el-Cisr ve Şeyh Fazl ile, (217) Gümüşhânevi’nin halîfelerinden Lüleburgazlı Mehmed Eşref Efendi, Özbekler Dergâhı Şeyhi Sü­leyman Efendi (218) başta gelmektedir. İslâm Dün­yâsının dört-bir yanma gönderdiği şeyhler vâsıtası ile Çinli müslümanları merkezî hilâfete bağlayabil­miş ve buradaki cemaat, Pekin’de pâdişâh adına aç­tıkları «Hamidiye Üniversitesi» ile de bu bağlılıkla­rının derecesini göstermek istemişlerdir. (219) Bu si­yâset ile, yurtdışına, devleti temsîlen gönderilen hey’- etlerin başkanlığına bazı şeyhlerin ta’yin edilmiş ol­duğu resmî vesikaların incelenmesinden anlaşılmak­tadır. Özbekler Dergâhı Şeyhi Süleyman Efendi, 6 Re- bîülevvel 1294-7 R.sâni 1294 târihleri arasında, resmî görüşmelerde bulunmak üzere Macaristan’a giden hey'etin başkanlığını deruhte ettiği gibi, (220) Peş- te’de akdedilen «Turan Kongresi»ne Abdülhamîd’i temsîlen katılmış, (221) Türkler ve Türkmenlerle gö­rüşmek üzere Orta-Asya’ya kadar resmi görevle gön­derilmiştir. (222)

Aynı gâye ile, Çin’e gönderilen, Huzûr dersi mu-

MEŞRÛTİYET DÖNEMİ VE TEKKELER 225

(217) Sırma, İ.S., «X IX . y.yıl Osmanlı siyâsetinde mühim rol oynayan tarik atlara dâir bir vesika», TD, X X X I (1977), 183. ‘

(218) Geniş bilgi için bkz. Mardin, HD, II-III , 767.(219) Sırma, İ.S., «Pekin Hamidiye Üniversitesi», İİF , M.

Tayyib Okiç arm ağanı, 159 vdd.(220) Bu gezinin bir hâtırası olarak kaleme alınan, M.

Tevfik, Y âdigâr-ı M acaristan Asr-ı Abdiilhâmld Han, 17’de ge­niş bilgi vardır.

(221) Dânişmend, İ.H., Kronoloji, IV, 288.(222) Dânişmend, İ.H., age., göst. yer.

Page 240: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

hâtab ve mukarrirlerinden ve Gümüşhânevî’nin önde gelen halîfelerinden, Lüleburgazlı Mehmed Eşref Efen- di’ye, bu yüzden «Çinli Hoca» ünvânı verilmişti. (223)

Osmanlı hâkimiyetini Kafkasya’da gerçekleştir­mek için gönderilen Ferah Ali Paşa, bir asker olduğu kadar da, bir tarikat mensûbu idiler. Tarikatı bildi­rilmeyen bu zâtın, vasiyyeti üzerine hazîne sandığı açıldığında, içerisinden bir tarikat tâcı ile bir de hır­kası çıkmıştı. (224)

Abdülhamîd Han, tarikat erbâbı vâsıtası ile müs- lümanları hilâfet merkezine bağlamaya gayret sar- fettiği kadar, devlete bağlı bölgelere dindar ve amel-i sâlih sâhibi vâli göndermeye de ayrı bir ehemmiyet vermiş, bu hususta ayrıca bir ferman neşretmiştir. (225) Özellikle, İngiliz ve Fransız sömürgesi altında yaşayan müslümanlan hilâfete ma’nen bağlı tutmak ve bütün müslümanlarm, merkezî ve ma’nevî bir oto­rite etrâfmda toplanarak büyük bir güç oluşturma­larını isteyen pâdişâh, bu konuya Hâtırâtı’nda şöy­le işâret etmektedir;

«Asya’da yüz-elli milyon müslümanı idâreleri al­tında tutan İngilizlerin, hilâfet mevzûunda teşebbüs­lerinin sonu gelmiş değildi. Bu müslümanlar üzerin­de, hilâfetin büyük bir nüfûzu vardı. Bunu bildiğim için, İngilizleri kuşkulandırmadan, her ihtimâle kar-

226 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(223) Mardin, E . HD, II-III , 767.(224) Gökçe, C., K afkasya ve Osm. îm p’nun K afkasya Si­

yâseti, 124-125.(225) «Bir de m e’m ûrîn-i hükümet İçin, şart-ı a ’zam olan

şey, dâim a bir m e’m ûr mütedeyyin olduğunu göstermelidir. Em r-i bi’l-m a’rûf ile nehy-i ani’l-m ünker ile mütehallî ve k âf- fe-i m ünkerâttan müctenib olmalıdır.» BA, trâde Defteri, Dâ­hiliye, No: 72560.

Page 241: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

MEŞRÛTİYET DÖNEMİ VE TEKKELER 227

şı, şeyhler, dervişler gönderip Asya’daki müslüman- ları hilâfete ma’nen bağlamaya husûsi bir itinâ gös­teriyordum. Buharalı Şeyh Süleyman Efendi’nin Rus­ya’daki müslümanlar arasındaki yaptığı hizmetleri, bilhassa şükranla yâd ederim. Bunun İngilizlerle olan münâsebetlerimizde çok faydasını gördüm. Hindistan umûmî vâlileri, oradaki müslümanlann Osmanlı Dev­leti ile yakından ilgilendiklerini gördükçe, hükümet­lerine, OsmanlIlarla iyi geçinilmesini yazıyorlar ve böylece bizim işlerimizi bir nebze kolaylamış oluyor­lardı.» (226)

Rifâî Şeyhi Ebu’l-Hudâ Efendi vâsıtası ile Hindis­tan ve Türkistan’a şeyh ve dervişler göndererek, Rus ve İngilizleri tedirgin eden Abdülhamıd’e karşı mez­kûr ülkeler, mukabele etmekten geri durmamışlar, onun faaliyetlerini te’sırsiz hâle getirmek için karşı tedbir alma cihetine gitmişlerdir. Bu hususa işaretle Abdülhamîd: «...İngilizler Cemâleddîn Efgânî vâsıta­sı ile hilâfet mes’elesini kurcalamaya başladılar. Hi­caz emirlerini de ele geçirerek maksatlarına ulaşmak istiyorlardı. Ben de buna karşılık büyücek bir derviş kafilesini Hindistan müslümanlan arasına gönder­dim...» (227) «Hattâ İngilizlerin tahrik ve teşviki ile, «hilâfetin Türkler tarafından zorla alındığı» iddiası­nı ileri süren Ceniâleddîn Efgânî’yi, araplarca çok mûtemed bir kişi olan Ebu’l-Hudâ es-Seydî kanalı ile İstanbul’a çağırttım. Ve bir daha da İstanbul’dan dı­şarı çıkmasına müsâade etmedim.» (228)

Tarikat ve tekke erbâbınm, devlet ve siyâset ha­yatında mühim bir yer işgal ettiğini gösteren, bizzat Abdülhamîd Han’ın Hâtırâtı’nda zikrettiği bu misâl-

(226) Bozdağ, İ„ Abdülhamîd’in Hâtıra Defteri, 74-75.(277) Bozdağ, İ„ age., 80.(228) Bozdağ, 1 , age., 74.

Page 242: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ler yanında, ilgili batılı devletlerin Dış İşleri Bakan­lığı arşivlerinden elde edilen belgeler de, bu keyfiy- yeti aynen isbât etmektedir. 20 Nisan 1902 tarihli, Fransa’nın Cidde Konsolosluğu’nun Afrika’daki tari­kat faaliyetleri ile ilgili raporundan nakledilen şu bil­giler cidden bir hayli düşündürücüdür:

«...İmparatorluğun iç işlerinde olduğu gibi, dış işlerinde de çok büyük itibara sahip olan şâzilî, med- yeniyye tarikatı şeyhi olan bu büyük zâtın nüfuzu ve hareketi büyük bir ehemmiyeti hâizdir. Çok güzel teşkilâtlandırılmış olan silsile-i merâtibi ve bütün mü- ridlerin kesin olarak teslim olduğu, te’sîr kabûl et- miyen disiplini ve müridi erinin sayılarının kabarık oluşu sebebiyle hem dinî, hem de askeri bir kuvvet kazanmış» (229) olduğunu beyân eden bu belge şu ilgi çekici fikirlere de te’kiden yer vermektedir:

«Mekke ve Medine’nin AvrupalIlara kapatılması ile, Mekke’de toplanan ve İslâm Dünyâsı’nın her ta­rafına yayılan müslümanlardân istifâdeyi düşünen, Şâzilı şeyhi (Şeyh Muhammed Zâfir Efendi olabilir.?) Mekke ve Medine’deki zaviyelerinin başına mümtaz müridlerini yerleştirerek, Hacc’m muazzam gücünden faydalanma yönüne gitmiştir. Aynı endîşeler rifâiyye şeyhi için de söylenebilir. Müntesiplerinin çokluğu, sâ- hip oldukları zenginlik ve yukarıdan gelen özel hi­maye ile bu iki tarikat, Türk siyâsi hayatının en faal ve en korkulacak âletleridir.» (230)

228 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(229) Sırma, İ.S., «XIX. yy. Osmanlı siyâsetinde mühim rol oynayan tarikatlara dâir bir Vesika», TÖ, X X X I (1977), 183-185. «Fransa’nın K. Afrika’daki sömürgeciliğine karşı II. Abdülhamid’in pan-islâmist faaliyetlerine alt birkaç vesika», İÜEF, TED, VI-VIII (1977), 158, 178.

(230) Sırma, İ.S., TD, X X X I (1977)’de ag. mak. 185-186.

Page 243: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Dil, din, ırk vb. gibi menşe’ farklılığından doğan, devletin dağılma emmâreleri ile karşı karşıya kaldığı bir dönemde, tarikat erbabının devletin lehine sür­dürdüğü bu faaliyetlerden tedirgin olan ve endîşe duyan, batılı ülkelerin, pâdişâhın bu tür siyâsî dav­ranışını te’sîrsiz kılmak için, aldıkları tedbirler de, üzerinde hassâsiyetle düşünülmesi gerekli bir husûs- tur. Bunlardan en mühimleri şöyle sıralanmaktadır:

«1. Mümkün olduğu kadar, sağlık ve ekonomik sebepleri bahâne ederek, müslüman tebaamızın, Hi­caz’a yapacakları Hacc’ı zorlaştırıp, azaltmak.

2. Birbirine rakîb olan tarikatlara birtakım im­tiyazlar tevcih ederek, aralarındaki rekâbetin artma­sına yardımcı olmak. (231)

3. Tarikatların, Osmanlı siyâsetim Araplar ara­sında hâkim kılmada rollerini ve hilâfete bağlı kal­madaki başarılı propagandalarından hoşlanmayan Mekke Şerifi’nin desteğini ve teveccühünü kazanarak, faaliyetten alıkonulması..» (232) Tarikat erbâbının Osmanlı Devleti lehine yürüttüğü faaliyetler ve bu faaliyetlerin te’sîrliliği üzerine dikkati çeken bu ted­birler, devleti kurtarma ameliyesinde tekkelerin müs- bet rollerini, bütün nâ-müsâit şartlarş, ve seviye dü­şüklüğüne rağmen apaçık izhâr etmektedir. Bu ve benzeri düşüncelerini dikkate aldığımız takdirde, Os­manlI Devleti’nl güçsüz kılmak ve parçalamak eme­linde olan batılı ülkelerin bu gerçeği çok evvel far-

(231) Tarikat erbabını, birbirleri ile çekişmeye iten tari­kat taassubunun, nerelerden kaynaklandığı ve bu davranışla­rın ne gibi menfî neticeler meydana getirdiğine daha önce de işaret edilmişti, b. bkz. ş. 165-166 vd.

(232) Sırma, İ.S., «XIX. yy. Osmanlı siyâsetinde mühim Rol oynayan tarikatlara dâir bir vesika», TD, X X X I (1977), (186-187.

MEŞRÛTİYET DÖNEMİ VE TEKKELER 229

Page 244: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

kettiğini düşünebilir ve tezimizin evvelki bahislerin­de ifâde etmeye çalıştığımız, tekke ve tarikatların bo­zulmasında önemli bir yer işgal eden -bilhassa ikin­ci madde- sızma, sığınma ve casusluk faaliyetlerinin de, bu müesseselerin za’fa uğramasında rol oynadığı­nı iddia edebiliriz.

Batılı ülkelerin, Afrika’daki yayılma isteklerine mâni olan tarikatlar arasında, Sünûsiyye ile Arûsiy- ye tarikatlarını da zikretmek gerekir. (233) «Mü’min- ler, ancak kardeştir» (234) düstûrunu kendilerine şi­ar edinen Sünûsiyye tarikatı, II. Abdülhamîd’in mâlî yardımları ile desteklenmiş ve kendilerine, İtalya ve Fransa’nın Kuzey Afrika üzerindeki emelleri sık sık hatırlatılarak, buna karşı «zâbitân, asker ve esliha» gönderilmiş, mensûblanmn modem harp usûllerini öğrenmesi sağlanarak, garbm vâki olabilecek tecâ­vüzlerine karşı her an hazır bulunmalarının te'mini­ne çalışılmıştır. (235) Bu yüzden Seyyid Mehdi es- Sünûsî, «hür ve kuvvetli olmadan Kur’an yaşanamaz» diyerek, müridlerini dâimâ atıcılık ve binicilik ta li­mine teşvik ederdi. Seyyid Ahmed Şerif es-Sünûsî, bunu amcasından şöyle nakletmektedir: «Bizzat ken­disine has 50 tüfeği vardı. Bunların bakımını bizzat

230 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(233) Geniş bilgi için bkz. Jong, F.De. Turuq and turuq- lınked, 70, 76, 99 vd.. 140-152.

(234) el-Hucurât (49), 10.(235) Şeyh Muhammed Mehdi es-Silnûsî’ye özel emir ve

hediyyelerle gönderilen Sâdık el-Müeyyed Paşa, raporunda: «Bu bölgeye şimdiye kadar hiç bir devlet me’mûrunun gel­mediğinden bahisle, «Kufra, Kuzey ve Orta Afrika'da kendi­sine kutup nazarı ile bakılan Sünûşt Şeyhi sâyeslnde Osman­lıya bağlılık ve hayır duasında bulunan Afrikalılardan» söz ediyor, bkz. BA, Yıldız Ev. Kıs. 14, zarf, 126, ev. no: 451; Ah­med Hilmi, İslim Târihi, 523; BA, Yıldız Ev. Kıs. 18, zarf, 93, kutu, 39, ev. 1871.

Page 245: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

kendi elleri ile yapar, başka kimsenin bu işe müdâ­halesine râzı olmazdı. Cum’a gününü, atıcılık ve bi­nicilik eğitimine ayırmış olup, kendisi yüksekçe bir kulede oturarak gözcülük görevi yapardı. Perşembe günlerini el işlerine ayırmış olup, o gün bütün işleri ta ’til eder, mürîdlerinin her birinin, inşaatçılık, ma­rangozluk, demircilik, dokumacılık, gazetecilik, vb. işlerle meşgul olmalarını ve öğrenmelerini sağlamak ister, kendisi de bizzat çalışırdı.» (236)

Afrika’nın kavurucu sıcağı altında, cemiyet ha­yatının her kesiminde faaliyet gösteren ve bütün nâ- müsâit şartlara rağmen, mensuplan arasında okuma- yazma ■•.oranını yüzde doksan’a çıkaran Arûsiyye tari­katı da, bu havâlîde oldukça ehemmiyetli hizmetler îfâ etmiştir. Hilâfete ve Osmanlı Devleti’ne bağlılık­ları ile dikkati çeken bu tarikatın II. piri Seyyid Ab- düsselâm el-Fevteri: «Türkler İslâmiyet’in inkişâfına, mansûr ve muzaffer olmasına hizmet eden bir mil­lettir. Onlara muhabbet edinifc.» diye mürîdlerine na­sihat ettiğinden, onlar da, Türkleri kardeş gibi sevip, hilâfet makamına dahi büyük bir saffet ve samimi­yetle bağlı kalmışlardır.» (237)

Batılı ülkelerin desteğinde, ırk farklılığı bahâne edilerek, tebaanın müslüman unsurlarını, devletten koparmaya ma’tûf hareketlere karşı, dağılmak üze­re olan güçleri bir araya getiren ve ya,pılan istilâ ve saldırılara karşı, millete mücâdele azmi veren tarî-

(236) Berka bölgesi ile, Trablus’u onbeş günde işgâl ede­bileceklerini söyleyen İtalyan’lara karşı, tam onüç sene mü­câdele veren Sünûslyye’nin bu başarısı şöyle anlatılmaktadır: «Sünûsiyye, teşkilâtlı bir devlettir. Hatta o zaman bu tarikat mensûblarınm sâhip olduğu kadar araç ve gereçe sâhip ol­mayan pek çok devlet vardı. Nedvî, Ebû'l-Hasan, Gerçek Ta­savvuf, 124-127. Eraydın, S., Tasavvuf ve Tarikatlar, 171.

(237) Ahmed Hilmi, İslâm Târihi, 520-522.

MEŞRÛTİYET DÖNEMİ VE TEKKELER 231

Page 246: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

katların müşâhade edilen bu tutumu, «İttihad-ı İs­lâm» fikrinin benimsenmesine vesile olduğu gibi, te­essüs ettirdiği birlik ile de, devleti en buhranlı dö­nemde, uzun sayılabilecek bir müddet, hem de en zayıf döneminde ayakta tutabilmiştir. Tarikat ehli i le tekke mensûblarınm kuruluş ve yükseliş dönemlerin­de tesbit edebildiğimiz yapıcı faaliyetleri, yıkılış dö­neminde, bütün menfî şartlara rağmen, yine de müs­bet bir şekilde neticelenmiş ve onlar, üzerine düşeni yapabilmiştir denebilir.

Millet nezdinde gelenekleşmiş bazı âdetlerin be­nimsenmesine ve uzun yıllar devam ettirilmesine ve­sile olan, tarikatların bu büyük te’sîr ve nüfûz saha­sına, yeni fikirlerine mesned arayan, îttihad ve Te- rakki’nin de bı-gâne kalmış olduğu pek söylenemez. Genç Osmanlılar’ın önde gelen isimlerinden, Ebuzzi- yâ Tevfik ile Nâmık Kemal arasında geçen bir hâ­dise şu şekilde nakledilmektedir:

«O gün -Gelibolu’ya kaymakam olarak ta’yin edi­len Nâmık Kemâl’le- berâber Yazıcı-zâde Mehmed Efendi (855/1451)’nin türbesini ziyârete gittik. Çün­kü memleketin âdeti böyle imiş. Türbenin bitişiğin­de bulunan hamamdan gusl abdesti aldıktan sonra türbeyi ziyâret etmek lâzımmış... Gelibolu Mevlevı- hânesi Şeyhi Hüsâmeddin Efendi merhum rica etme­miş olsa idi, Kemâl’i bu işten vazgeçirmeye çalışacak­tım. Bereket versin Kemâl birinci teklifi kabule ya­naşmadı.. Sıkıcı bir ziyâret işinden sonra -Kemâl’­in- evine döndük.» (238) Tasavvuf ehlinin toplum hayatındaki kalıcı te’sirlerini gösteren bu olay, ye­nilik taraftarlarının milletçe benimsenmiş değer hü­kümlerine, âdet ve an’anelerine küçümseyici bir edâ

(238) Ebuzziyâ Tevfîk, Yeni OsmanlIlar Târihi, II, 164-

232 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

165.

Page 247: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

MEŞRÛTİYET DÖNEMİ VE TEKKELER 233

içerisinde baktıklarını da göstermektedir. Bilâhare «neşredeceği mecmû’a ’ya Ebu’l-Hudâ Efendi’nin yar­dım va’dettiğine ve mecmû'anın saray bendegâm ara­sında intişârının emr ü ferman buyurulmasına» dâir dilekçe vererek, tarikat şeyhi ve mutasavvıf Ebu’l-Hu dâ’nın nüfûzundan istifâde etmek isteyen Ebuzziyâ Tevfîk’in bu hareketi gâyet mânidardır. (239)

Aynı şekilde, İttihad ve Terakkî’nin tarikatlar vâ­sıtası ile, Abdülhamîd aleyhine kamuoyu oluşturmak için, tasavvuf ehlinin mevkii ve şöhretlerinden yarar­lanmak istemeleri de bu hususta zikredilebilir. Meş­rûtiyeti îlân edeceğine dâir veliahdlığında söz verdi­ği halde, II. Abdülhamîd’in, I. Meclis-i Meb’ûsân’ı ka­patmasını bir vefâsızlık olarak telâkki eden İttihad ve Terakkî'hin, te'sîri olur düşüncesiyle, şeyhlere «cebren» telgraf çektirdiği kaynaklarda zikredilmek­tedir. Mevlânâ Dergâhı Post-nişîn’i Abdülhalîm Çele­bi, başından geçen bir hâdiseyi şöyle anlatmaktadır-.

«..II. Abdülhamîd’in meşrûtiyete sâdık kalacağına ahd ü peymân etmiş olduğu halde, nakz-ı ahd ettiği, İttihad ve Terakki tarafından beyan edilerek, «nakz-ı ahd eden bir pâdişâh’ın malcâm-ı hükümdâri’de be- kâsı câiz olamayacağından» bahisle, Konya’da ma­kamımda bulunduğum zamanlar, cem’iyyet, Meclis-i a ’yân ve meb’ûsân riyâsetleri ile Hareket Ordusu ku- mandanı’na, «nakz-ı ahd eden bir pâdişâhın makâm-ı hükümdâri’de bekası câiz olamayacağından, ceddim

(239) BA, Yıldız Ev. Kıs. 15, ev, 2052, zarf 74, kutu 14. Bilâhare İttihad ve Terakki fırkası adını alan bu cereyânm, hâkim olduğu hükümetler zamanında, derviş kıyâf etiyle Ga­lata Köprüsü’nden geçenlerden ve bilhassa mevlevîlerden üc­ret aldırmamaları da, onların bu fikirlerinin bir tezâhürü ola­rak ele alınabilir. Gölpmarlı, A., Mevlânâ’dan Sonra Mevlevî­lik, 114.

Page 248: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

234 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Sultan Veled Hazretleri cânibinden kendilerine he- diyye edilen seyfin müşârünileyh’den nez’i» hakkında «cebren» birer telgraf-nâme keşide ettirmiş..» (240) olmaları, bu durumu tevsik eden bir hâdise olarak değerlendirilebilir.

Fikirlerine destek bulma ve emellerine nail olma arzusu ile, tekkelerin te’sırinden faydalanmayı isteyen İttihad ve Terakkî’nin zaman zaman taraftar topla­mak gayesiyle içtimâi birliği zedeleyici bir tutum içe­risine girdiği, buna karşı tarikatların toplayıcı ve bir­leştirici rolü ile engel olduğu da, Doğu vilâyetlerinden Der-sa’âdet’e çekilen, 4 Nisan 1325/1907 tarihli, aşa­ğıdaki telgrafın incelenmesinden anlaşılabilir.

«..Buralar Kürdistân olup, ecdadımızın hûn-ı şe- hâdeti ile alınmış ve şimdiye kadar muhâfazası uğ­runda, milyonlarla islâmlar fedâ-yı hayat etmişler­dir. İttihad cem’iyyetelrinin miistebiddâne olarak, ber vech-i ma’rûz teblığât-ı nâ-lâyıkada bulunmaları, ef- kâr-ı umûmiyyeyi tahrik ve âheng-i i’tilâfı tahdiş et­mek maksadına mübteni olmasına mebni, bilâhare başka bir renk alacağı şüphe edilemez. (...) Efkâr-ı istiklâl-cûyâneleri, derece-i bedahette olan, İttihad ve Terakki cem’iyyetlerinin ahvâl-i nâ-becâlan, ileride efrâd-ı ailemizin kanlar içerisinde yuvarlanmasına sebeb-i kavi olacağı havâlimizce.te’vîl ü tefsirden âzâ- de bir keyfiyyet olduğu nümâyândır. Bunların fikr-i nâ-meşrû’alanna hiçbir ferdin iştirak etmiyeceği emr-i âşikârdır. (..) Yetmiş bini mütecaviz, aşâir ve kabâ-

(240) Telgraf metni için bkz. Gölpmarlı, A., Mevlânâ’- dan Sonra Mevlevîlik, 277. 20 Nisan 1325 gün ve 281 sayılı Servet-i Fünûn’un 3. shf.der, naklen. Mes’elenin diğer safâ- hatı için bkz. a. esr. 178-179. Abdülhalîm Çelebi’nin şahsi mek- tûbundan naklen.

Page 249: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ilden mürekkep, Bitlis umûm meşâyih, ulemâ ve eş­raf u mütehayyizân u aşâir u kabâili nâmına, meşâ- yihten, es-Seyyid Abdülğaffâr Fethi, 4 Nisan 1325/ 1907.» (241)

Kuruluş ve yükseliş dönemlerinin tahlil ve terki­binde, Osmanlı içtimâî hayatı içinde önemli hizmet­lerini tesbît etmiş olduğumuz tekkelerin, XIX. asnn can çekişen,. yorgun ve dağılmak üzere olan idâre düzeninde, değişen ve gelişen yeni şartlara göre, ba­zı müsbet faaliyetlerini ve cemiyeti ayakta tutan kud­retini hemen hemen devam ettirebildiğini söyleyebi­liriz. Bütün bu işaret edilen misâller, zayıf ve güç­süz bir içtimâi bünye içinde tarikat erbabının mües­sir varlığını devam ettirdiğini, eski devirlerdeki gibi olmasa bile mevkii ve nüfûzu ile varlığını devam et­tirmekte olduğunu göstermektedir.

MEŞRÛTİYET DÖNEMİ VE TEKKELER 235

(241) Dânlşmend, İ.H., 3İ Mart Vak’ası, 89-90.

Page 250: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Ç — X IX . ASIR OSMANLI TÂRİHİNDE HÂLİDİYYE TARİKATININ DOĞUŞU

VE GELİŞMESİ

Hâlidiyye tarikatı’nm, XIX. asır Osmanlı içtimâi hayatındaki te’sîrine, tezimizin geçen bahislerinde ye­ri geldikçe ve mevzûlarm elverdiği ölçüde işaret et­meye çalışmıştık. (242) Osmanlı Devleti’nin medrese ve tekke gibi iki ana müessesesi arasında, XVI. asır­dan itibâren başlayan, «ehl-i zâhir ve ehl-i bâtın» mücâdelesi şeklinde meydana gelen muvazenesizliği, birleştirici prensipleri ile gidermeye çalışan bu tari­kat konumuz açısından ayrı bir ehemmiyeti hâiz bu­lunmaktadır.

Kendi devrine kadar «müceddidiyye» ve «mazha- riyye» diye bilinen nakşbendiyye tarikatının adını «hâlidiyye» ismi ile devam ettiren Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî (1242/1826)’nin, hayatı, şahsiyyeti ve tarika­tı mezkûr sebepler gözönüne alındığında, hem nakş­bendiyye tarikatı, hem de XIX. asır Osmanlı ilim ve kültür târihi açısından ehemmiyetli bir safha teşkil etmektedir.

Müstakil bir araştırmayı gerektirecek kadar ge­niş ve XIX. asır Osmanlı bünyesini tanımak bakımın­dan da o derece ehemmiyetli gördüğümüz bu konu­da etraflı bilgi vermek konumuzun dışında kalaca-

(242) b. bkz. 208-209.

Page 251: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

HÂLİDİYYE TARİKATI 237

ğındân, biz burada, Mevlânâ Hâlid’in hayatı hakkın­da kısa bilgiler verdikten sonra, tarikatının Osman­lI ülkesinde intişârı ve bilhassa İstanbul’a gelişi ve gelişme seyri üzerinde duracak, mevzûyu konumuzla ilgisi nisbetinde incelemeye çalışacağız.

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdi’ye nisbetle, bu isimle anılan bu tarîKat, usûl ve âdâbı itibâriyle müstakil bir tarikat olmayıp, kendi târihi içerisinde muhtelif isim ve nisbelerle ma’rûf olan nakşbendiyye tarika­tının bir devâmı, kendisi de aynı silsile içerisinde bir kol-başı ve şu’be müessisi durumundadır. (243)

a -— Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (1242/1826):

Kaynaklarda, baba tarafından Hz. Osman (r.a.)’a, anne tarafından da, Hz. Ali (k.v.)’ye ulaşan ve halk arasında «şeş-engüşt» (= altı-parmak) lâkabı ile meş- hûr, Mikâili aşiretine mensûb olan Mevlânâ Hâlid’in, baba adının Ahmed, dedesinin de Hüseyin isminde bir zât olduğu, isim künyesinden anlaşılmaktadır. (244)

Mevlânâ Hâlid’in, Şâfi’i mezhebinden olup, Bağ­dat vilâyetine bağlı Şehrizor sancağının, Süleymâni- ye’ye beş mil mesâfede bulunan, Karadağ kasabasın­da, 1189/1775 yılında dünyâya geldiği genellikle ka- bûl edilmektedir. (245)

İlk tahsiline Karadağ’da başlayan Mevlânâ Hâ-

(243) Nakşbendiyye’nin târih boyunca aldığı diğer isim­ler için b. bkz. 33-34; Bandırmalı-zâde A.M., Mir’âtü’t-Turuk, 42-43; Hoca-zâde, Ahmed Hilmi, Hadîkatü’l-Evliyâ, 155-156; Pakalm, M.Z., OTDT Sözlüğü, I, 708.

(244) Necdî, Asfa’l-Mevârid, 23-27; Bağdâdî, el-Hadîka, 29; Haydarî-zâde, Mecd-i Tâlid, 41; Kazânî, en-Nefâisü’s-Sâ- sıihât, 161; Hâni, el-Hadâik, 224; Harîrî-zâde, Tibyanü’l-Vesâil,I, vr. 327; Vassaf, efîne, II, 162; Hoca-zâde, age., 155.

Page 252: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

lid’in bilâhare Süleymâniye’ye giderek, Abdülkerîm ve Abdurrahîm el-Berzenci vb. gibi ulemânın en meş- hûrlarından, dinî bilgilerini ikmâl ettiği, (246) Kâ- mûs lügati’nı ezberleyecek derecede başarılı olduğu beyân edilmektedir. (247) Bu arada Bağdat’a giden ve mahallin âlimlerinden, kelâm, fıkıh, hadîs, tefsir, edebiyat ve hikmet gibi ilimler tahsil eden Mevlânâ Hâlid’in, Süleymâniye sancağına döndüğü ve kendi­sine, bölgenin mutasarrıfı tarafından, istediği herhan­gi bir medrese müderrisliğinin tevcih edilebileceğinin teklif edilmiş olmasına rağmen, ehliyetsizliğini ileri sürerek, mezkûr teklifi kabûl etmekten imtina gös­terdiği nakledilmektedir. (248)

Kendisinin müderrisliğe karşı bu müstağni dav­ranışının, ileride fikir, şahsiyyet, irşâd ve tarikat pren­siplerine şekil verebilecek derecede, müsbet ilim me­rakından ileri geldiğini söylemek mümkündür. Bu yüzdendir ki, kendisi bizzat Senendec’e giderek, zamanının Ali Kuşçusu diye bilinen Muhammed Ka- sîm es-Senendecî’den, riyaziye, hesap, hendese, hey’- et ve üsturlâb tahsil ederek, düşünce yapısında eksik­liğini hissettiği ilmi yönünü böylece telâfi etmeyi ter­cih etmiştir. (249)

Riyaziye tahsilini müteâkib, Süleymâniye Sanca- ğı’na dönen Mevlânâ Hâlid’in, hocası Abdülkerîm el-

(245) Necdî, Asfa’l-Mevârid, 23; Bağdâdî, el-Hadîka, 29; Haydarî-zâde, Mecd-i Tâlid, 41; Kevserî, M.Z., İrğâmü’l-Merîd,78.

(246) Necdı, age., 28-33; Haydarî-zâde, age., 42-43; Kev­serî, age., 78-79; Hânî, el-Hadâik, 224; Kazânî, en-Nefâis, 162.

(247) Haydarî-zâde, age., 41.(248) Necdî, age., 38; Bağdâdî, age., 31; Haiidarî-zâde,

age., 43; Hânî, age., 224-225; Kazânî, age., 162.(249) Necdî, age., 38-39; Bağdâdî, age., 32; Hâni, age.,

225; Kazânî, age., 162.

238 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 253: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

HÂLİDİYYE TARİKATI 239

Berzencî (1213/1798)’nin vefatı ile boşalan medrese­nin müderrisliğine fiilen başlaması da bu fikrimizi doğrulamaktadır. (250)

Aklî ve naklî ilimlerdeki kemâlin ardından başla­yan ve aralıksız yedi yıl süren tedris faaliyetlerinden sonra, hissettiği ma’nevî bir boşluğu gidermek ve kâ­mil bir mürşid aramak gâyesi ile, haccü’l-harameyn’e niyyet ederek yola çıktığı söylenmektedir. Yolculuğu sırasında, gidiş güzergâhında bulunan Şam’a uğra­yan ve burada bir müddet kalan Mevlânâ Hâlid’in, Şam’ın en meşhûr muhaddislerinden Şeyh Muham­med el-Küzbürî’den hadîs icâzeti aldığı gibi, kâdirî şeyhi Mustafa el-Kürdî’den de, kâdiriyye tarikatından hilâfet icâzeti aldığını görmekteyiz (1228/1805). (251)

Mevlânâ Hâlid’i bu mukaddes yolculuğunda ta­savvufa bağlayan hâdise, bizzat kendilerinden şöyle nakledilmektedir. Medine’de bulunduğu bir gün, ha­cılar arasında gönül dünyâsına devâ olabilecek bir mürşid aramak maksadı ile dolaşırken, birden istikâ­met ve riyâzât sâhibi olduğu anlaşılan bir zâtla kar­şılaşır. Ve ondan kendisine, nasihat ve duada bulun­masını niyâz eder. O da tek cümle ile-. «Mekke-i Mii- kerreme’de bulunduğun müddet içerisinde, şeriata aykın zahiri davranışlarla karşılaşırsan, inkâr etmek ve karşı çıkmakta aceleci olma yeter» diyerek savu­şur gider. Mekke’de Harem-i Şerîf’de, bir günün er­ken saatlannda, «Delâil» okumaya başladığı bir sıra­da, «sırtını Kâ’be’ye, yüzünü kendisine doğru dön-

(250) Necdî, Asfa’l-Mevârid, 40; Bağdâdî, el-Hadika, 32; Hânî, el-Hadâik, 225; Kazânî, en-Nefâis, 162.

(251)- Necdî, age.» 42-47; Bağdâdî, age., 32-33; Hânî, age., 225; Kazânî, age., 163; Harirî-zâde, Tibyânü’l-Vesâil, I, vr. 327- 328; Hoca-zâde, Kadîkatü’I-Evliyâ, 155; Haydarl-zâde, Mecd-5 Tâlid, 43-44.

Page 254: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

müş» bir adamla karşılaşınca, onun edebe aykın bu davranışı karşısında hayret etmekten kendisini ala­maz. Mezkûr nasihati da hatırından çıkarmadığı için, o zâtı îkâz edici bir şeyler söyleme cesaretini kendin­de bulamaz. Kendisi boylesine karmaşık duygular içerisinde iken birden o zât: «Bilmez misin ki, Allah indinde, mü’min bir gönüle hürmet, Kâ’be’ye hürmet­ten daha kıymetli ve değerlidir. Niçin itiraz ediyor­sun? Hem Medine’deki zâtın söylediklerini ne çabuk unuttun?» deyince, onun kendisini çevreden gizleyen bir velî olduğunu anlayarak dizlerine kapanır ve ir- şâd edilmesini ister. O zât ise: «Seni irşâd edici işa­retler, Hindistan havâlisinden gelmektedir. Binâena­leyh, o tarafa yönel» cevâbı karşısında, aradığını bu­lamamanın üzüntüsü ve bu ma’nevî işâretin verdiği müjdenin tahakkukunu beklemek ümîdi ile, Süley- mâniye Sancağı’na ve müderrisliğine döner ve ara­yış içinde beklemeye başlar. (252)

Tedris hizmetlerine devam ederken, nakşbendî meşâyihinden Şeyh Abdullah-ı Dihlevî (1240/1824)’- nin seyyah halîfelerinden Mirza Rahîmullah Derviş Muhammed Azîm-âbâdî (1260/1844)’nin irşâd için Sü- leymâniye’ye gelmesi ile hayatında yeni bir safha başlar. Şeyh Mirza ile karşılıklı halvet ve sohbetler­den sonra, beklediği zamanın geldiğine inanan Mev­lânâ Hâlid’in bütün meşgalelerini bir tarafa bıraka­rak, mezkûr şeyhle birlikte Hindistan’a mütevecci­hen yola çıktığı tesbît edilmektedir (1224/1809). Ya­ya olarak tam bir yıl süren ve yol boyunca gittikleri her bölgede bulunan ulemâ, sûfî ve evliya kabirle­rini ziyaret ettikten sonra, Abdullah-ı Dihlevî’nin der-

(252) Necdi, Asfa’I-Mevârid, 50, 51; Bağdadî, el-Hadîka, 33; Hânı, el-Hadâik, 225; Kazânî, en-Nefâls, 165-166; Hayda- rî-zâde, Mecd-i Tâlid, 44-45.

240 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 255: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

HÂLİDİYYE TARİKATI 241

gâhının bulunduğu Cihân-âbâd’a vâsıl olurlar (1225/ 1810). (253)

Şahsiyeti üzerinde en önemli te’sîrleri icrâ eden bu seyâhati sırasında, ziyâret edilen kabir ve türbe­lerin kendisinde hâsıl ettiği ma’nevi his ve duygula­rını terennüm eden şiirleri bir kolleksiyon hâlinde Dîvân’mda toplanmış bulunmaktadır. (254)

Şeyh Abdullah-ı Dihlevi’nin nezâretinde, Cihân- âbâd’da beş ay müddetle ma’nevi terbiye ve seyr ü sü- lûka tâbi tutulan Mevlânâ Hâlid, şeyhinin izin ve işâ- reti ile, şia akâidine karşı ehl-i sünnet akidesini mü­dâfaası ile meşhûr, Tuhfe-i İsnâ ‘Aşeriyye’nin müel­lifi, nakşı şeyhlerinden Molla Abdülazız el-Hindi’nin derslerine devamla, bütün merviyyâtmdan icazet al­mıştır.

Abdullah Dihlevî de, Ebû Sa’îd el-Hindi ve Şah Beşâretullah Nakşbendî’nin de bulunduğu bir tevec­cüh meclisinde, Mevlânâ Hâlid’i ortalarına alarak, kendisine yapılan üçlü bir feyz ve teveccühü müte- âkib, nakşbendiyye, kâdiriyye, sühreverdiyye, kübre- viyye ve çeştiyye tarikatlarından irşâd, hadis, tefsir, tasavvuf, evrâd ve benzeri me’zûn oldukları ilimler­den de, ilim icâzeti verdi (1225/1810). (255)

Böylece seyr ü sülük ve terbiyesi tamamlanarak nakşbendiyye halkasına dâhil olan Mevlânâ Hâlid, şeyhinden ayrılacağı sırada, son arzûsunun ne'oldu­ğuna dâir yöneltilen bir soruya: «Din ve dinin kemâl

(253) Necdi, age., 52; Bağdâdi, age., 34; Hânî, age., 226; Kazânî, age., 166-167; Haydarî-zâde, age., 45-46.

(254) Arapça, farşça ve kürdçe şiirleri ihtivâ eden, Dî- v&n’ı Bulak’da 1260/1844’de basılmış olup, Sadreddîn Yüksel tarafından yapılan şerh ve tercümesi, Sabah Gazetesi kültür yayınları serîsi arasında, İstanbul’da (1977) yayınlanmıştır.

(255) Necdî, Asfa’l-Mevârid, 62-63; Bağdâdi, el-Hadlka,38-39; Haydarî-zâde, Mec^-i Tâlid, 49-50.

Page 256: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ve kuvvet bulması için dünyâyı da isterim» cevâbını vererek, daha sonraları, Hâlidiyye tarikatının irşâd prensiplerine esas olarak rastlayacağımız bir nokta­ya, o zaman bu sözleri ile işâret etmişlerdir. (258)

1226/1811 senesinde Senendec üzerinden Süley- mâniye Sancağı’na dönen Mevlânâ Hâlid’in, burada bir müddet beklediği, bilâhare şeyhinin ma’nevî izin ve işaretiyle Bağdat’a giderek, Vâli Sa’îd Paşa’nm da yardımları ile İhsâiyye Medresesi'ni ihyâ ettiği, böylece ilk Hâlidi tekkesini te’sîs ederek, tarikat neş­rine başladığını tesbît etmekteyiz (1228/1813). (257)

Bağdat’ta başlayan irşâd halkasının inkişâfına karşı, bazı tepkilerin doğduğu ve Berzenc’li Şeyh Ma’- rûf tarafından neşredilen ve Mevlânâ Hâlid’in tek­firine kadar varan suçlamaların Vâli Sa’îd Paşa’ya kadar intikal ettirildiğini görmekteyiz. Başta Bağdat Müftüsü Şeyh Seyyid Abdullah el-Haydarî olmak üze­re, Hılle Müftüsü Muhammed Emîn Bağdâdî ve Yah­ya el-Mezûrî gibi âlimler tarafından şahsî çekeme- mezliklerin sebep olduğu söylenen bu iftira ve hak­sız isnadları reddeden risaleler te’lîf edilerek, tasav­vufu kitap ve sünnetten delillerle isbât eden eserler neşredilmiş ve böylece muhâlefetin önüne geçilmeye çalışılmıştır. (258)

Bu hâdiseden bir müddet sonra Süleymâniye San- cağı’na giden Mevlânâ Hâlid’in, burada kendilerine mahsûs bir zâviye yaptırarak, ikinci irşâd merkezini faaliyete açtığı kaynaklarca ifâde edilmektedir. (259)

242 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(256) Haydarî-zâde, Mecd-i Tâlid, 50.(257) Necdî, Asfa’l-Mevârid, 64-66; Bağdâdî, el-IIadika,

39-40; Haydarî-zâde, age., 49.(258) Geniş bilgi için bkz. Sâhip-zâde, Buğyetü'I-Vâcid,

40-42; Hânî, el-Hadâik, 231; Bağdâdî, age., 40-41.(259) Haydarî-zâde, age., 55; Bağdâdî, age., 41.

Page 257: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

HÂLİDİYYE TARİKATI 243

Böylece Bağdat ve Süleymâniye menşe’li pekçoîî ha­lîfe, kendi memleketlerine gönderilerek, Kudüs, Ha­lep, Irak, Arabistan* Basra, Kerkük, Erbil, Diyarba­kır, Cizre, Mardin, Urfa, Antep, Rumeli, Konya ve Mısır gibi Osmanlı Devleti’ne ait bölgeler ile, Hin­distan, Afganistan, Mâverâünnehir, Dağıstan, Umman ve Mağrib gibi diğer İslâm beldelerinde yayılarak ge­lişmeye ve genişlemeye başladığı görülmektedir. (260) Bilahare tekrar Bağdat’a gelen Mevlânâ Hâlid’in 1238/1822’ye kadar İhsâiyye’deki dergâhta tarikat neş­rine devam ettiği, bu târihten sonra da Şam’a gide­rek, Sâlihiyye Dergâhı’mn te’sîsi ile üçüncü bir mer­kezin faaliyete geçirilmesiyle halkanın daha da ge­nişletilmeye çalışıldığı müşâhede edilmektedir. (261) 1241/182 yılında tekrar Hacc’a giden Mevlânâ Hâli- d’in, Şam’a dönüşünden sonra, kolera hastalığına ya­kalandığı, çok geçmeden de, 12 Zilka’de 1242/1826’- da bir cum’a günü, akşam namazından sonra: «Ey huzûra eren nefs, râzı edici ve râzı edilmiş! (Yaptı­ğın işlerle Allah’ı memnûn etmiş ve aldığın nimet­lerle Allah tarafından memnûn edilmiş) olarak Rab- bine dön.» (262) âyet-i celîlesini, lâf zan okuyarak, rûhunu teslim ettiği, kaynaklarda kaydedilmektedir. (263)

Zâhir ve bâtın ilimlerindeki kemâli sebebiyle; «Zülcenahayn», «Müceddudü’l-kami’s-sâni ‘aşer» (=XII. hicri asnn yenileyicisi) (264) gibi vasıf ve ün- vânlarla meşhûr olan Mevlânâ Hâlid’in türbesi, Şam’-

(260) Bağdadî, el-Hadika, 41-42; Haydarî-zâde, Mecd-i Tâlid, 56.

(261) Bağdâdî, age., 46; Haydarî-zâde, age., 56.(262) el-Fecr (89), 27-30.(263) Bağdâdî, age., 50-51, 56; Haydarî-zâde, age., 56.(264) Hânı, el-Hadâik, 223.

Page 258: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

da, Sâlihiyye’deki Kasyon tepesinin eteğindedir. Şey- hinin vefatını müteâkib İstanbul’a gelen Şeyh Mu­hammed el-Firâkî (1262/1845)’nin gayretleri ve Ab- dülmecid Han’ın emir ve yardımları ile, hem tekke tamir edilmiş, hem de Mevlânâ Hâlid’in türbesinin üzerine bir kubbe ilâve edilmiştir. (265) Bu târihten itibaren de, Şam Hâlidi Dergâhı’'na, devlet tarafından şeyhlik tevcih edilmiş, fakirlere dağıtılmak üzere de günlük erzak ta ’yinine başlanmıştır (1258/1842). (266)

Müntesipleri arasında, Mekkî-zâde Mustafa Âsim Efendi ve Mehmed Refik Efendi gibi iki büyük şey­hülislâm başta olmak üzere, Sa’îd Paşa, Dâvûd Paşa, Abdullah Paşa, Necîb Paşa ve Nâmık Paşa gibi ile­ri gelen devlet adamlarının da bulunduğu rivâyet edi­len (267) bu tarikatın, henüz müessisi hayatta iken bile nasıl bir hızlı gelişme gösterdiği kolaylıkla kes­tirilebilir. Tarikatının kısa zamanda böylesine hızlı bir şekilde gelişmesi ve yayılmasında, Mevlânâ Hâ­lid’in ilme ağırlık veren ve şer’i esaslara sımsıkı bağ­lılığı şiar edinen tarikat anlayışının ve de, halifele­rinin ilmiyye sınıfına mensûb oluşlarının sebep ol­duğu ileri sürülebilir.

1258/1842 yılında Abdülmecîd tarafından yaptırı­lan türbe içindeki sandukasının başında beyaz bir arakiye ve sarık bulunmaktadır. Ayrıca, II. Abdülha- mid’in emriyle ve itinalı bir şekilde hazırlanıp işlen­miş olan sırma işlemeli sanduka örtüsünün mevcûdi-

(265) Bağdâdî, age., 80-81; Hânî, age., 260; Vassaf, Se­fine, II, 163-164.

(266) Bağdâdî, age., 73.(267) Hâlidiyye’ye mensûb ulemâ için bkz. Haydarî-zâde,

Mecd-i Tâlid, 98-100; Mevlânâ Hâlld’in bu şahıslara gönder­diği mektuplar için bkz. Sâhip-zâde, Buğyetü’l-Vâcid’İn ilgili bölümleri.

244 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 259: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

HÂLİDİYYE TARİKATI 245

yeti, (268) saltanatın hâlidiyye ve hâlidîlere karşı ya­kınlığını ve yardımını gösterdiği kadar, padişahların tarikat şeyhlerine, hayatlarında iken izhâr ettikleri hürmeti, vefatlarından sonra da, aynen devam ettir­dikleri ve hattâ bu husûsa bir saltanat an’anesi şek­linde bağlı kaldıklarını da gösterebilir.

Mevlânâ Hâlid’in önceleri eğitim ve öğretim hiz­metleri ve ilmî eserleri ile başlayan şöhreti, (269) da­ha ziyâde tarikat neşri için gönderdiği halifeler ye­tiştirmiş olmasından ve tasavvufî şöhretinden ileri gelmektedir.

Bağdat, Şam ve Süleymâniye gibi üç merkezî böl­gede yetiştirilen ve*her biri zahirî ilimlerde icâzet verebilecek derecede ilim sahibi yüz-onaltı halîfenin, bizzat Mevlânâ Hâlid’in çizdiği hilâfet sınırlan için­de (270) ve kendi çevrelerinde yürüttükleri irşâd fa­aliyetleri, Hâlidîliği XIX. asrm Osmanlı Devleti’nde en yaygm tarikatlarından biri hâline getirmiştir. Öyle ki, nakşbendiyye’nin diğer kollarına mensûb bazı şeyhler, inâbelerini hâlidiyye kanalı ile tecdîd ede-

(268) Vassâf, Sefine, II, 164.(269) O’nun, kelâm, akâid ve fıkıh ilmine ait eserleri

yanında:1. Rabıta Risâlesi: Raşahât ayne’I-faayât kenarında, İst.

1291 H. ss. 221-257.2. Arapça, farşça ve ktirdçe şiirlerini ihtiva eden Dîvân,

Bulak, 1260.3. Halîfe ve bağlılarına yazdığı, Sâhıb-zâde tarafından

derlenen Arapça Mektûbât’ı zikredilebilir. Bursalı, M.T., OM, II, 66-67.

(270) Her bölgeye bir halîfe ta’yinini şart koşan, fıkıhla, diğer ilimlerden daha fazla meşgûl olunması ve irşâdın şer’2 esaslar çerçevesinde ifâsını esas alan tavsiyeleri için, tezimi- esaslar çerçevesinde ifâsını esas alan tavsiyeleri için, bkz. Sâ- hlp-zâde, Buğyetii’l-Vâcid’in ilgili bölümleri.

Page 260: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

rek, irşâd meşreblerine yeni bir çeşni vermek iste­mişlerdir. Bu yüzden bazı nakşi tekkelerinde hâlidî meşâyihinin irşâd hizmetlerini ifâ ettiklerini görmek­teyiz. (271)

Abdullah Hakkâri, Tâhâ el-Hakkâri, Hâlid el-Ce- zirî ve Muhammed el-Firâkî (1262/1845) ile Doğu ve Güney-doğu Anadolu bölgesini nüfûzu altına alan Mevlânâ Hâlid, (272) Muhammed el-Mehdî-i Dağıs- tâni ve Şeyh İsmail Şirvâni (1277/1860) ile de, Kaf­kasya ve Kazan bölgelerinde tarikat neşrine muvaf­fak olabilmiştir. (273) Şirvânî’nin halîfeleri arasında Şeyh İm£hı Şâmil (1288/11870) başta gelmektedir. XIX. asır ortalarında, Rusların Dağıstan’a vâki tecâ­vüzlerinde, hem bir mürşid, hem de bir kumandan olarak, yirmi yıl kahramanca direnen İmam Şâmil’in bu mücâdelesi, kendi hayatı çevresinde efsânevî bir târihin vücûda getirilmesine sebep olmuştur. (274)

Bunlardan başka, Şeyh Molla Fevzi, Şâir Hamza Nigârî (1886) (275) ile Şirvâni silsilesine mensûb Os­man Abdülmennân Efendi’nin Denizli ve İstanbul’daki hizmetlerine işâret etmek gerekir. Mürdîleri arasın­da, tarihçi ve ilim adamı, İbnü’l-Emîn M. Kemal İnal

(271) Üsküdar Alaca Minare Tekkesi’nde, Abdülfettâh Efendi ile Murad Molla Tekkesi Şeyhi Alı Tâllb Efendi, buna misâl olarak verilebilir. Akbatu, Ş., «İstanbul tekkeleri silsi­le-i meşâyihi», İMM, IV (1980), 70-81.

(272) Hâni, el-Hadâik, 259-260; Bağdâdî, el-Hadîka, 76; Haydari-zâde, Mecd-i Tâlid, 95-96.

(273) Hânî, age., 259-260; Haydarî-zâde, age., 86; Vas­sâf, Sefine, II, 203.

(274) Vassâf, age., II, 203-204. Hayatı İçin bkz. a. esr.II, 206.

(275) Türkçe ve farsça Divân’ları neşredilmiş olup, Nt- gâr-nâme, ile, Sâkî-nâme adında basılmamış iki eseri vardır. Bursalı, OM, I, 65.

246 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 261: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

HÂLÎDİYYE TARİKATI 247

ile kardeşi, Ahmed Tevfik İnal Beylerin mevcûdiyeti,onun hizmetleri ve geliştirdiği çevre konusunda kâfi derecede bilgi verebilir. (270)

Urfa’da, Hâlidiyye’yi yayan zât, Hartâvî-zâde Şeyh Muhammed er-Ruhâvî (277) olduğu gibi, Erzurum, Erzincan ve Karadeniz sahillerinde neşreden zât da, Tortumlu Şeyh Feyzullah Efendi omluştur. (278)

Nüfûzu ve halîfeleri ile Konya ve İç Anadolu böl­gesinde meşhûr olan Şeyh Muhammed el-Kudsî (1269/ 1852)’nin faaliyetlerini belirtmek gerekir. (279) Halî­felerinden, Silistreli Hacı Feyzullah Efendi (1292/ 1875); Malatya ve Elâzığ bölgelerinde başlattığı irşâd hizmetlerine, Rumeli’nde devam etmiş, bilâhare, 1282/ 1865’de İstanbul’a gelerek, Hâliç Halıcılarda, kendi ismine nisbetle te’sîs ettiği tekkede, tarikatı bir mah­fil hâline getirebilmiştir. Mürîdleri arasında, Leskof- çalı Gâlib gibi, son devir dîvan şâiri ile, Mehmed Emîn Paşa ve halîfelerinden Şeyh Haşan Visâlî ve Anka­ralI Küçük Hüseyin Efendi’lerin bulunması, te’sîs et­tiği çevrenin ilim, san’at ve kültür seviyesi ve ehem­miyetini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. (280)

(276) Vassâf, Sefine, II, 205, 207-212, 214-221.(277) Haydarî-zâde, Mecd-i Tâlid, 87; Bağdâdî, d-IIadî-

ka, 77-78.(278) Haydarî-zâde, age., 97; Hoca-zâde, Hadîkatü’l-Ev-

liyâ, 175.(279) Kazan’da zuhûr eden, isyan ve ihtilâl’iıı bastırıl­

masında mühim hizmetleri görülen ve «Mâl-i tayyib ile ta’- ayyüşe» büyük1 önem veren Hacı Ömer Efendi’nin bu bölge­deki müessir nüfûzu, Anadolu’da bu tarikatın te’sîrine bir mi­sâl olarak verilebilir. Ahmed Cevdet Paşa, Ma'rûzât, 161-162, 180.

(280) Vassâf, age., II, 165-168, 168-173 vd.

Page 262: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

248 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Mevlânâ Hâlid’in emri ile, Erzurum, Erzincan, Ku­düs ve bilâhare de Mekke’de hilâfetle görevlendiri­len Abdullah-ı Mekki’nin, hâlidîliğin yayılmasında husûsi bir yeri vardır. İslâm Dünyâsı'mn kalbi me- sâbesinde olan Mekke’de, hâlidiliği devam ettiren bu zâtın gayretleri, sırasıyla, Kırımlı Süleyman Efendi, Süleyman Zühdî el-Hâlidî ve Muhammed b. Muham- med el-Hâni (1279/1862) ile daha da genişletilmiştir. (281) Diğer halîfeleri arasında, cezbesi ile meşhûr Er­zurumlu Hayyât Vehbi (Terzi Baba), (282) zâhiri ri­yaseti terkederek, kendisini kemâl neşrine adayan, A’rec Halil Hamdi Paşa (283) ile halîfesi Balabânî Hüseyin Hüsnü Efendi (1347/1928) (284) gibi zâtların bulunması ve tarikatın devamlılığı açısından bunla­rın faaliyetleri ehemmiyet arzeder. Bunun yanında, Mekkî’nin halîfelerinden en meşhûru şüphesiz Mus­tafa İsmet Efendi (1289/1872)’dir. Kendisi, yirmi yıl Mekke’de, Abdullah-ı Mekkî’nin hizmetinde bulun­muş ve seyr ü sülûkunu tamamladıktan sonra, önce Edirne’de tarikat neşrine me’mûr edilmiş, sonraları, İstanbul’da, 1270/1853’de kendi imkânları ile te’sîs et­tiği, günümüze kadar canlı bir şekilde gelebilen, Fâ­tih Çarşambası Hâlidî Dergâhı’nda faaliyetini devam ettirebilmiştir. Mürîdleri arasında, Memdüh Paşa gibi ileri gelen devlet adamları ile, Mecelle-i Ahkâm-ı Ad- îiyye’nin hazırlanmasında önemli hizmetler îfâ etmiş olan, son devir hukukçularından Ahıskalı Ali Haydar Efendi’nin de bulunduğu bu zâtın gayretleri, saraya

(281) Hâlidî, S.Z., Mecmû’atü’r-Resâil, 18-19; Kazânî, en- Nefâis, 118-179.

(282) Vassâf, Sefine, II, 183-185.(283) Kazânî, age., 179-180.(284) Vassâf, age., 183-185.

Page 263: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

HÂLİDİYYE TARİKATI 240

te’sir edebilecek bir seviye kazanmıştır. (285)II. Abdülhamid’in tekkesine zaman zaman gele­

rek, bizzat kendisini ziyaret ettiği ifâde edilen Musta­fa İsmet Efendi, Abdülmecîd Han’ın vasiyyeti üzeri­ne, türbe girişinde, her cum’a gecesi, on müridi ile ve Hâlidi âdâbı üzere hatm-i hâce zikri icrası için görevlendirilmiş, dergâha tevcih edilen bu vazife, tek­kelerin kapatılmasına kadar aynen devam ettirilmiş­tir. (286) İstanbul Üsküdar, Ahmed Edebî Mescidi’n- de irşâd hizmetini icrâya çalışan ve haftada iki gün, mezkûr mescidde hatm-i hâce zikri icrâ eden Mek- ki’nin halifelerinden Mustafa Hüdâvendî (287) ile, Mevlânâ Hâlid’in halîfelerinden İsmail Bursevi’nin Bursa’da, (288) Ahmed Siyâhî’nin de Kastamonu’da devam ettirdikleri hizmetleri belirtmek îcâb eder. (289) Son devir saz şâirlerinden Erzurumlu Âşık Em­rah'ın da mensûb olduğu bu halka, Siyâhî’nin oğlu ve halifesi Ahmed Hicâbı (1306/1888) ile daha da ge­nişletilmiş ve devam ettirilmiştir. (290) Gümüşhâne- vî’nin hocası Şehrî Hâfız’dan ders gören, Müneccim- başı Tâhir Efendi’den de riyâzî ilimler tahsil eden Hi- câbi Ahmed Efendi, «Seyyid» mahlâsı ile yazdığı şi­irleri ile de meşhurdur. (291) Siyâhi ve Hicâbi ile di-

(285) Albayrak, S., Türkiye’de Din Kavgası, 204. Evvel­ce de İşâret ettiğimiz, Halîl Sâmî Efendi’nln saraya hltâben yazılmış mektûbundan naklen. Revnakoğlu, C.S., İstanbul Tek­keleri Târihi, Divân Ed. Müzesi, Ar. B., No: 212.

(286) Revnakoğlu, C.S., îst. Tekkeleri Târihi, DEM, Ar.B, No: 212.

(287) Vassâf, Sefine, II, 212.(288) Hâlidi, Mecmû’atü’r-Resâil, 16; Hâni, el-Hadâik,

273.(289) Hâni, age., 259; Bursalı, M.T., OM, I, 89-90.(290) Vassâf, Sefîne, II, 213.

Page 264: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

ğer hâlidî halîfelerinin, her birinin kendi çevrelerin­de, nasıl giderek hızla genişleyen bir irşâd çemberi oluşturdukları işaret ettiğimiz bilgilerden anlaşılmak­tadır.

İslâm memleketlerinin her tarafına gönderdiği ha­lîfeleri vâsıtası ile, tarikatının yayılmasına ayrı bir ehemmiyet verdiğini tesbît edebildiğimiz Mevlânâ Hâ- lid’in, hilâfet ve saltanat merkezi olan İstanbul'a da, ayrı bir önem verdiği ve buraya me’mûr etmek is­tediği halîfelerine ayn ve uyulması zorunlu şartlar ileri sürdüğü, kaynaklarda verilen bilgilerden anlaşıl­maktadır. (292) «Her beldeye bir halîfe» prensibini esas aldığı halde, kendisinin İstanbul için böyle bir şarttan sarf-ı nazar etmiş olması da, bu hususu açık­ça tebârüz ettirmektedir.

Mevlânâ Hâlid, İstanbul’a ilk def’a Muhammed Sâlih adında bir halîfesini göndermiş ise de, «hatm-i hâce zikri’nin icrası sırasında, mescidin kapılarını ka­pattığı ve namaz sonrası meclise dâhil olmak iste­yenlere müsâade etmediği ve kendilerine mensûb ol­mayanları aralarına almadığı» gerekçesiyle, tenkıd- lere ma’rûz kalan bu zâtın yerine Abdülvehhâb es- Sûsî’yi ta’yin etmiş, bu zâtın müridlerinin de Abdül- vehhâb’a bağlanmasını emretmiştir. (293)

Başta Şeyhülislâm Mekkî-zâde Mustafa Âsim Efendi olmak üzere, Nâmık ve Necîb Paşa’lar gibi ileri gelen devlet adamları ile, halktan, hâlidiyye’ye

250 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

(291) Vassâf, age., II, 213.(292) Geniş bilgi için, bkz. Sâhip-zâde, Bugyetü’I-Vâcİd’in

ilgili bölümleri.(293) Hâlidî, S.Z., Mecmû'atü’r-Resâil, 16-19; Hânî, el-

Iladâik, 232; Sâhib-zâde, Bugyetü’l-Vâcid, 123-124.

Page 265: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

HALİDİYYE TARİKATI 251

gönül vermek ve teslim olmak isteyen pekçok kimse Abdülvehhâb’a intisâb etmişti. (294) İstanbul ve hi­lâfet merkezinde böylesine hızlı bir gelişme seyri gös­teren hâlidiyye tarikatı mensûblannın, bazı haksız suçlamalara ma’rûz kaldığı görülmektedir. Nitekim, meşhûr Sadrazamlardan Hâlet Sa’îd Efendi ile, bâzı hâlidiyye muarızlarının saraya kadar intikâl ettirdik­leri, tarikatın ve Mevlânâ Hâlid’in aleyhine suçlama­ları üzerine, zamanın pâdişâhı II. Mahmûd, Şeyhül­islâmı Mekkî-zâde’ye durumu açmış, o da: «Ey ina­nanlar, size fâsık (yoldan çıkmış) bir adam bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilme­yerek, bir topluluğa karşı kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.» (295) âyet-i kerime­sinin emri gereğince, vaziyeti vuzûha kavuşturmak üzere, gizlice iki kişinin Şam’a gönderilerek, mes’e- lenin tahkik- edilmesi ve onlann verecekleri rapora göre hareket etme ve, hüküm vermenin, daha uygun olacağını» söylemiştir. Bunun üzerine, Mevlânâ Hâ- lid ve tarikatı üzerine bilgi toplamak üzere Şam’a gönderilen iki kişi, verilen bilgilerin tam aksi bir du­rumla karşılaşınca, önce tarikata intisâb etmişler, sonra da dönüşlerinde, saraya sundukları rapor ile, işin gerçeğini ortaya koymuşlardır. (296)

(294) Mevlânâ Hâlid, Mekkî-zâde’ye yazdığı bir mektû- bunda: «Sizin, şerî’atın özü olan tarikatımızın revaç bulması konusundaki dikkat, ihtimâm ve gayretinizin şöhreti, tarafı­mıza ulaşmış bulunmaktadır..» derken. Şeyhülislâm’ırı, hâli- diyye’nin intişârında önemli hizmetlerde bulunduğuna açık­ça işâret etmektedir, bkz. Sâhib-zâde, age., 105, 123.

(295) el-Hucurât (49), 6.(296) Hânî, el-Hadâik, 233. Hâlet Efendi’nin, padişahı hâ­

ildiler aleyhine kışkırtmalarına çok üzülen M. Hâlid: «Ben onu, Kutbü'l-Evliyâ, Mevlânâ Celâleddln-i Rûmi’nin nezdine havale ettim. Onu kendi tarafına çekerek, lâyık olduğu ceza-

Page 266: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Mevlânâ Hâlid’in vefatından iki yıl kadar sonra, tarikatının fazlaca yayılmasından duyulan bir endî­şe ile, bazı halîfelerinin, bir gecede toplanarak, Kar­tal yolu ile Sivas’a sürülmeleri, (297) bu suçlama­ların bir neticesi, ya da aşağıda beyân edeceğimiz tarikat içi bir çekişmenin sonucu olarak mütâlâa edi­lebilir.

'Mevlânâ Hâlid’in İstanbul halîfelerinden Abdül- vehhâb es-Sûsî’nin, kibir ve enâniyete kapılarak, sâ- likleri, hilâfet şartlan hilâfına, kendisine râbıta et­tirmesi ve evvelce kendisinin uyacağına kat’iyyen söz verdiği husûslardan inhiraf etmesi üzerine, bizzat Mevlânâ Hâlid tarafından, «ma’nevî bir işaretle*, ta­rikattan ve hilâfetten tardedilmiş, mes’elenin tahkiki için, Gümüşhânevî’nin sohbet şeyhi Abdülfettâh el- ‘Ukarî (1281/1864) görevlendirilmiştir. (298)

Bilâhare Sûsi’nin yerine, İstanbul hilâfetine, İz­mirli Şeyh Ahmed Eğribozî nasbedilmiş ise de, Mev­lânâ Hâlid’in vefatı üzerine Şam’a da’vet edilen bu zât, dönüşünde de, İzmir’de irşâd hilâfeti ile görev­lendirilmiştir. (299)

Bu zâtlann yanında kaynaklarda, İstanbul’a gön-

252 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

yı verecektir.» (Hânî, age., 258; Haydarî-zâde, Mecd-i Tâlid, 68.) Çok geçmeden de, Konya’ya nefyedilen Hâlet Efendi, ba­şında mevlevî sikkesi olduğu halde, Mevlânâ Derg&hı’nda, k ı­lıç kaytanı ile boğulmuş, (A.C. Paşa, Târih, XII, 7) ve bu hâ­dise şeyhin bir kerameti şeklinde yorumlanmıştır. Hâni, age., 232-233; Sâhib-zâde, Buğyetü’l-Vâcid, 123.

(297) Lutfî, Târih, I, 286-287; «İstanbul», İA, V-II, 1214/29.

(298) Sâhib-zâde, Buğyetü’l-Vâcid, 123-124; Bağdadi, el- Hadika, 78; Haydarî-zâde, Mecd-i Tâlid, 65.

(299) Hânî, el-Hadâik, 260; Haydarî-zâde, age., 87.

Page 267: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

HÂLİDİYYE TARİKATI 253

derilen halîfeler arasında ismi geçen, Arpacılar Camii İmamı Hafız Ahmed Efendi (300) ile İstanbullu Yû­suf Efendi de bulunmaktadır. (301) Ancak görebildi­ğimiz eserler içerisinde bu zatların ne gibi faaliyette bulunduğuna işaret edilmemiştir.

Mevlânâ Hâlid’in, irşâd kasdı ile İstanbul’a sık sık gelen halîfeleri arasında, Şam Hâlidiyye Dergâ- hı’nm III. Kâim-makâmı Muhammed b. Abdullah el- Hânî (1279/1862)’ye de işâret etmek gerekir. Mûsâ Safvetî Paşa’nın da’veti üzerine İstanbul’a gelen ve Paşa’nm evinde misafir olan bu zât, Abdülmecîd’in alâkasını celbe muvaffak olabildiği gibi, pekçok dev­let adamının da, hâlidiyye’ye intisâbına vesile olmuş­tur. (302) Bu yüzden Mûsâ Safvetî Paşa, Hoca-paşa’- da kendi adı ile yaptırdığı ve meşihatını da: «Hâli­diyye’ye mensûb fakat kürd olmayan meşâyihe tev­cihini» şart koştuğu, İstanbul’daki üçüncü hâlidî mer­kezinin te ’sîsine sebep olmuştur. (303)

Hânî’nin halîfeleri arasında yer alan, Ayasofya Vâizi Yûsuf Efendi (1260/1844) ile Şeyh Haşan Fey- zullah Efendi (1290/1873) ve Hânî’nin oğlu Muham­med b. Muhammed el-Hâni gibi pekçok zât, (304) tarikat neşri için İstanbul’a gelmiş olmalarına rağ­men, Hâlidîliğin burada, sürekli olarak devâmına ze­min hazırlayan ve onun Anadolu’nun her köşesinde, halifeler vâsıtası ile temsil edilen bir tarikat hâline

(300) Hânî, age., 275.(301) Hânî, age., 272; Haydarî-zâde, age., 96.(302) Hânî, age., 281-282.(303) Hâni, age., 282. bkz. BA, Kepece tasnifi, Noâ 6290/1.(304) Hânî, el-Hadâik, 272; Hoca-zâde, A., Hadîkatü’l-

Evliyâ, 175; Kufralı, K., Nakşbendiyye’nin Kuruluşu ve Yayı­lışı, 187.

Page 268: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

254 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

gelmesine vesile olan zât, Gümüşhânevi Ahmed Zıyâ- üddîn (1311/1893) olmuştur. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâ- dı’nin emir ve işâreti ile, halîfelerinden Trablus-şam Müftüsü Ahmed b. Süleyman el-Ervâdî (1275/1857)’- yi, sırf Gümüşhânevi’yi irşâd etmek üzere İstanbul’a göndermiş olduğunun nakledilmesi de, bu tesbiti te’- yîd eder mâhiyettedir. İki sene kadar İstanbul’da ka­larak, Ayasofya Câmii’nde hadîs okutan ve Gümüş- hânevî’yi yetiştirdikten sonra Şam’a dönen Ervâdi’- nin hizmetleri, konumuz açısından ayrı bir ehemmi­yeti hâiz bulunmaktadır. Ervâdî’nin, Gümüşhânevi’- den başka, Abdullatıf b. Ömer el-Buhârî admda bir halifesinin bulunduğunu, Harîri-zâde’nin, bu zâttan aldığı bilgilerle, «Hâlidiyye»yi Tibyânü’l-Vesâil’ine yazdığını ifâde etmesinden anlamaktayız. (305)

Hâlidiyye’nin, İstanbul’da kökleşmesi ve Anado­lu’da yayılmasında, Gümüşhânevî’nin gayret ve hiz­metlerinin başta geldiği, hem hâlidiyye’nin esas ve kronik kaynaklarında, hem de, ilmî araştırmalarda müttefikan ifâde edilmiş bulunmaktadır. (300)

Gümüşhânevî’nin, nakş-bendiyye ve hâlidiyye’nin İstanbul ve Anadolu’daki intişârında arzettiği ehem­miyetli mevki, onun halîfeleri, Es’ad Erbilî ve Abdül- hakîm Arvası gibi son devir hâlidî halîfelerinin hiz­metleri ile, (307) Hâlidiyye’nin günümüze kadar uza­nan te’sîrlerini ifâde etmek arzûsu ve hâlen canlılı­ğını muhafaza eden bir tarikat oluşu, bizi böyle bir konunun ele alınıp incelenmesi yönüne sevketmiştir.

(305) Harîrî-zâde, K., Tibyânü’I-VesâiI, I, vr. 329/a-329/b.(306) Bağdâdî, el-Hadlka, 76-77; Kazânî, en-Nefâis, 180-

182; Kevserî, M.Z., İrğâmü’I-Merid, 96-97; Kufralı, K. age., 187; Jong, P.D., Turuq and turuq-linked, 81-82, 141-142.

(307) Vassâf, Sefine, II, 191-199.

Page 269: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

HÂLİDİYYE TARİKATI 255

XIX. asır Osmanlı Ülkesi’nde en yaygın ve müessir tarikatlardan biri olan Hâlidıyye’nin, gelişme seyri bize, tarikatların toplum içerisindeki te’sirini devam ettirdiğini apaçık göstermektedir.

Page 270: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve
Page 271: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

K İ T Â B İ Y Â T

Abadan, Y . :«Tanzimat Fermânının Tahlili», Tanzimat I

Abdurrezzak Kureyşî:Mirza Mazhar Jân-ı Jânân aur ülka Urdu kelâm (Bom­bay 1961)

Aclûni :Keşfu’l-Hafâ II

Adıvar, Adnan :Osmanlı Türklerinde İlim (İst. 1970)

Ahmed Cevdet Paşa :Tezâkir

— Târih— Marûzat

Ahmed Hilm i:İslâm Târihi

Ahmed Haşini :İstibdattan Hâkimiyet-i Milliyyeye

Akbatu, ŞInasi:«İstanbul Tekkeleri Silsile-i Meşâyıhı», İM, V/II (1981)

Akbulut, A. Turan :«Dâvûd-ı Kayseri», İM, II I (1980)

Akdağ, Mustafa :Türkiye’nin İktisâdi ve İçtimâi Târihi (İst. 1974)

— Celâli İsyanları Albayrak, Sadık :

Darü’l-Hikmeti’l-İslâmiyye— Din Kavgası

Algar, Hamid«Bibliographical notes one the Nagshbandı tarıqat», Es-

Page 272: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

says on tslamic Philopshy and science, 524 Algiil, Hüseyin:

İst. Fethi ve Fatih Ali Emirî :

Tezkire-i Şıı'arâ-i Âmid— «Meşîhat-ı Islâmiyye Tarihçesi»

Ali R eşa t:Asr-ı Hâzn Târihi

Anonim Tevârih-i âl-i Osman, İÜ Ktb. TY. No: 2438 Asrar, Ahmed :

OsmanlIların Dinî Siyâseti ve İslâm Âlemi Aşık Paşazâde :

Târih Altundağ, Ş in asl:

«Selim I», İA, X A tâ î:

Zeyl-i Şakâlk Ayanoğlu, 1. Faz ıl:

Ok Meydanı ve Okçuluk Târihi Ayni, M. Ali :

Türk Azizleri— Hacı Bayram-ı Veli

Ayvansarayi:Hadîkatü'l-Cevâmî:

Ayverdi, Samiha :T.T. Osmanlı Asırları

— Fatih Bağdadî:

el-Hadîka Baltacı, Cahid :

Osmanlı Medreseleri Banarlı, Nihad Sam i:

Türk Edebiyatı Târihi Bandmnahfeâde Ahmed Münib :

Mecmuâ-yı Tekâyâ (İst. 1908)— Mlrâtü’l-Turuk

Barkan-Ayverdi:Tahrîr Defteri, VD.

Barkan, Ömer L tttfl:«Kolonizatör Türk Dervişleri* VD.

258 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 273: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

K İ T Â B İ Y Â T 259

— «Osmanlı İmparatorluğunda İmaret Sitelerinin Kuru­luş ve İşleyiş Tarzı», İÜİF. İFM. X X III (1962-1963)

Başbakanlık Arşivi Bayram, M ikâil:

«Ahî Evren Kimdir», Türk Kültürü Dergisi sy. 191 (Ank.1978)

Baysun, M. Cavid :«Emir Sultan», İA, IV

— «Bâyezid I», İA, II— «Murad IV», İA, VIII

. «Mescid», İA, VIIIBerki, Ali Himmet :

Fatih ve Adalet Hayatı Bozdağ, İsmet :

Abdülhamid’in Hatıra Defteri Brockelmann :

GAL Brown, J.P. :

The Dervıshes Bursevî, İsmail Hakkı :

Kltabu’l-Hıtâb— Ruhu’l-Beyân (Mısır 1287 H.)

Bursalı, Mehmed T a h ir :Osmanlı Müellifleri

C. Van Arendok-Bichr Faris :«Fütüvvet», İA, IV

Cerîde-i İlmiyye (Meşîhat-ı Islâmiyenin aylık mecmuası) Cerîde-i Sûflyye Cerrahoğlu, İsm ail:

Kur’an Tefsirinin Doğuşu ve Buna Hız Veren Âmiller Cezeri :

Hısnu'l-Hasîn fî Menheci’d-Dîn, Süleymâniye Ktb. Hacı Mahmûd Ef. 626

Çağatay, N eşet:Bir Türk Kurumu Olan Ahîlik (Ank. 1974)

Çetin, Osman :Anadolu’da İslâmiyetin Yayılışı

Çobanoğlu H alil:Fütüvvetnâme

Dânişmend, İsmail Hami :

Page 274: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

260 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Tarihî Hakikatlar— İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi (İst. 1971)— 31 Mart Vak’ası

Daryal, A. Murad :Kurban Kesmenin Psikolojik Temelleri

Derman, Uğur :Türk San'atında Ebrû

Dinçer, Sıdıka :Nakşbendilik

Ebuzziya Tevfik :Yeni OsmanlIlar Târihi

Enîsi :Menâkıb-ı Akşemseddin

Eraydm, Selçuk :Tasavvuf ve Tarikatlar

Ergin, Osman :Türkiye Maarif Târihi (İst. 1978)

— Mecelle-i Ûmûr-ı Belediyye I— Abdulaziz Mecdi Tolun, Hayatı ve Şahsiyyeti (İst. 1942)

Ergun, S. Nüzhet:Bektaşî Şâirleri (İst. 1930)

— «Kethüdazâde Arif Efendi», İslâm-Türk Ansiklopedisi Evliya Çelebi SeyahatnamesiFaroghi, Suraiya :

«Osmanlı Sultanlarının husûsî şahıslar tarafından te’sis edilen vakıflara çeşitli müdahaleleri», İÜEF, Türkiyat Ens­titüsü, I. Milletlerarası Türkoloji Kongresi (İst. 1973), İst. 1979

Fındıkoğlu, Cemâleddin :Server Revnakoğlu’nun Erzurumlu İbrahim Hakkı ve Ma- rifetnamesi (İst. 1961) isimli eserine yazdığı önsöz

G azali:İhyâ-u Ulûmi’d-Din

Gerçek, S. Nüzhet :Türk Matbaacılığı (İst. 1939)

Gibb :A History of Ottoman Poetry

Gibbons:Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, Tere. Ragıb Hulusi

Page 275: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

K İ T Â B İ Y Â T 261

Özdem (İst. 1928)Gordlevskyi :

«Bahaüddin Nakş-bend Buharisky», A. Caferoğlu’nun tah­lil ve tenkidli yazısı, TM, IV

Gökbilgin, M. Tayyib :* «Osman I», İA, IX

— «Orhan», İA, IX— XV ve XVIII Asırlarda Edirne ve Paşa Livası (İst. 1952)

— Osm. Müesseseleri Teşkilâtı Gökçe, C. :

Kafkasya ve Osmanlı İmparatorluğunun Kafkasya Siyâseti Gölpınarlı, Abdulbakî :

Mevlevîlik Âdâb ve Erkânı— «Mevlevîlik», İA, VIII— 100 Soruda Tasavvuf— Mevlâmîlik ve Melâmîler— Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik— «İslâm ve Türk İllerinde Fütüvvet Teşkilâtı ve Kay­

nakları», İÜİF Mec. XI, 1949-1958Güllülü, Sabahattin :

Ahî Birlikleri (İst. 1977)Gümüşhancvî, Ahmed Ziyâüddîn :

Râmûzü’l-Ehâdîs— Câmiu’l-Usûl

llafız Hızır İlyas :Letâif

Halidl, S.Z. :Mecmûatü’r-Resâil

Hammer :Devlet-i Osmâniye Târihi

Harîrîzâde, Kemâleddîn :Tıbyânü’l-Vesâil

Hasluck F. :Bektaşîlik Tedkikleri, Tere. R. Hulûsi (İst. 1928)

Haydarızâde :Mecd-i Tâlid

Hikmet, Ali Asgar :Câmî

Hoca Sadüddin :Tâcü’t-TevârUı

Page 276: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

262 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Hocazâdc, Ahmed H ilm i:Hadikatiü’l-Evliyâ

Hüseyin Hamdı b. Hüseyin :Hasbihâli's-sâlik fi akvâli’l-mesâlik (İst. 1318)

Işık, Emiri : ,Devleti Kuran İrada

İbn Batûtaİbnü’l-Emin, M. Kemâl (İn al):

Son Sadrazamlar— Son Asır Türk Şairleri

İlmiye Saltıâmesi, (1334)! îınam R abbânî:

Mektûbât İnalcık, Halil :

«Murad II», İA, VIII— Fatih Devri Üzerine Tedkikler— «Mehmed II», İA, VII

İstanbul Belediyesi İhsâiyât Mecmuası III İzmirli, İsmail Hakkı:

Hakkın Zaferleri (İst. 1341)Jang. F. D e .:

Turuq and turuqlınked Kafesoğlu, İbrahim

«Selçuklular», İA, X Kansu, N afî:

«kültür Tarihimiz Bakımından Tarikatlar», ÜM, VI (1942) Kara, Mustafa :

Tekkeler ve Zâviyeler— «Cumhuriyet Öncesi Tasavvuf! Yayın Organları ve Ce­

miyetler», Hareket VIII (1979)Karal, Enver Ziya :

Osmanlı Târihi VII Kâtip Çelebi :

Mîzanü’l-Hakk fi İhtiyâr’il-Ehakk (İst. 1972)Kayda, Ekrem :

«Şeyhülislâmlık Müessesesinin Ortaya Çıkışı», İÎFD, n Kaynar :

M. Reşit Paşa ve Tanzimat K azânî:

En-Nefaisü’s-Sânihat

Page 277: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

K İ T Â B İ Y Â T 1263

Kazıcı-Şeker :Medeniyet Târihi

Kazıcı, Ziya :«OsmanlIlarda Şeyhülislâmlık Müessesesi», İM, II (1981)

Kefevi :Kitabu'l-Ketâib, Halet Ef. No: 630

Kenân Rifâî :Darü’l-Hilâfeti’l-âliyye, Matbaa-i Âmire 1340

Kevserî, M. Zahîd :Et-Tahrîrü’l-Vecîz

— İrgamü’l-Merid Koçi Bey Risalesi Koçu, R. Ekrem :

Yeniçeriler Köker, H. S ıtk ı:

«Vakıflar Tarihinde Tosya», VD. V Köprülü, M. Fuad :

Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu— «Mısır’da Bektaşilik» TM, VII (1936-1939)— Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Te’siui

(İst. 1931)— Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (Ank. 1966)— «Baba», İA, II— «Hacı Bektaş Velî», İA, II

Kramers :«Şeyhülislâm», İA, X I

Kufralı, Kasım :«Molla İlâhî ve Kendisinden Şonraki Nakşbendiyye Mu­hiti», İÜEF, TDED, (1949)

— Nakşbendiyye’nin Kuruluşu ve Yayılışı Küçük, Haşan :

Tarikatlar Kütükoğlu, Bekir :

Osmanlı-İran Siyâsî Münasebetleri— «Muı'ad III», İA, VIII

Kütükoğlu, M ubahat:«1869’da İstanbul Medreseleri», TED, VI-VII (1976)

Lâmiî :Nefahatü’l-Üns L a tifi:

Page 278: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

Tezkire Lütfi Paşa :

TârihMardin, Ebu’l-Alâ :Huzur Dersleri

Mayer, G. Hans :«Osmanlı Devleti’ndte Ulemâ-Meşâyıh Münasebetleri», KAM, IIV (1980)

M ecdî:Şakâik Tercümesi

Mehmed Arif :Başımıza Gelenler

Mehmed Süreyya :Slcill-i Osmânî

M. Şerefeddin :Slmavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin, (İst. 1341/1925)

M. Tevfik :Yadigâr-ı Macaristan Asr-ı Abdulhamid Han

Mehmed Ziya :Yenikapı Mevlevîhanesi

Mekkf Muh. Ef. :Menâkıb-ı Hz. Şeyh Muhammed Murad (Murad Buhari,. No: 256)

Mevlânâ Safiyyüddln :Reşâhat

M. Cevdet:«Ahîlik Müessesesi», BM, V

Muhammed b. Abdullah el-H&nî :El-Behçetü’s-Seniyye (Kahire 1319)

— El-Hadâiku’l-Verdiyye Muhammed H. Bedahşâni

Zübdetü’l-Makâmat (Cownpore-1308/1890)Mustafa Fevzi :

Hediyyetü’l-Hâlidîn Mustafa Nûri Paşa :

Netâyicü’l -Vukûât II Miistakimzâde, Süleyman Sadeddtn :

Devhatü’l-Meşâyıh— Naima Târihi

264 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Page 279: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

K Î T Â B İ Y Â T 265

Naimullah Bahraichi :Malûmat-ı Mazhariyye (Cownpore-1275/1858)

Necdî :Asfca’l-Mevârid

Nedvî, Ebu’l-Hasan :Gerçek Tasavvuf

Nişancı, Mehmed Paşa :Târih

Ocak, A. Yaşar :Babaîler İsyânı (İst. 1980)

— «Zaviyeler», VD.Okiç, Tayyib :

Bazı Hadîs Mes’eleleri Üzerine Tedkikler Ongunsu, A.H. :

«Tanzimat ve Âmillerine Umûmî Bir Bakış», Tanzimat I Öcal, Safa :

Şeyh Edebâli Hazretleri, TDAD Özdemir, Hikmet :

Müsâ b. Hüseyin el-İzniki, Hayatı ve Eserleri (Basılmamış doktora tezi)

Öztuna, Yılmaz :Büyük Türkiye Târihi

Pakalın, Mehıııed Zeki :Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü (İst. 1971)

Râşid Târihi Revnakoğlu :

İstanbul Tekkeleri Târihi Rıfkı Melül Meriç :

Hurufilik (Tez), İÜ Ktb. No: 305 Bitter, H. :

«Ayasofya Kütüphanesinde Tefsir İlmine Ait Arapça Yaz­malar», Türkiyat Mecmuası, VII-VIII (1045)

Safa, Peyâmî :Türk İnkılâbına Bakışlar

Sâhipzâde :Buğyetü'l-Vâcid

Sarı Abdullah Efendi :Dürre ve Cevhere, Bâyezid Veliyyüddîn Ef. 1677

Sebük, İsmail Habib :Türk Teceddüt Edebiyatı Târihi

Sırma, İhsan Süreyya :

Page 280: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

266 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Yemen İsyanları— «XIX. y.yıl Osmanlı siyâsetinde büyük rol oynayan ta­

rikatlara dair bir vesika, TD, X X X I (1977)— «Pekin Hamidiye Üniversitesi» İİF.— «Fransa’nın Kuzey Afrika’daki sömürgeciliğine karşı

II. Abdulhamid’in Pan-islâmist faaliyetlerine ait bir­kaç vesika», İÜEF, TED, VI-V III (1977)

Silâhtar Târihi Solakz&de Târihi Sunar, C. :

Melâmîlik ve Bektaşîlik Sunguro&Iu :

Harput. Yollarında II Süyûtî:

Câmiussagîr Şapolyo, Enver Behnan :

«Ahiliğin Tarihçesi ve Ahî Evran-ı Velî», Önasya Mec. X (1967)

— Mezhepler ve Tarikatlar Târihi (İst. 1964)Şeyh Saffet:

Tasavvufun Zaferleri (İst. 1343)Şnşûd, H. Lutfi:

Hâcegân Hânejdâm Tahralı, Mustafa:

Tasavvuf Târihi Ders Notları Takvim-i Vekâyi Taneri. A .:

Hükümdarlık Kurumunun Gelişmesi Tanpınar, A. Hamdi

X IX. Asır Türk Edebiyatı Târihi Tarus, İlhan ;

Ahiler Taşköprüz&de :

Eş-Şakâik Tayşî, M. Serhan

Die İstanbuler Derwıshes Tecrîd-i Sarih Teklodağ, Şehabeddln:

«Mahmûd Paşa», İA, VII

Page 281: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

K İ T Â B İ Y Â T 267

Togan, Z. Velidî :Umûmî Türk Tarihine Giriş

Turan, Osman:Türk Cihan Hâkimiyeti Mef küresi Târihi

Uluçay, Çağatay :«Yavuz Sultan Selim Nasıl Padişah Oldu», TD IX

Uludağ, Süleyman :Nefatatü’l-Ühs’ün (İst. 1980) tıpkı basımı için yazdığı takrîz bölümü

— «İçtimâi ve Dinî Açıdan Taklid Mes’elesi», Hareket VII1979)

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı :Osmanlı Târihi

— Saray Teşkilâtı— «Murad I», İA, VIII— «Mehmed I», İA, VII— «Bâyezid II», İA, II

Ülgener, S .F .:Ahlâk ve Zihniyet Mes’eleleri Ülken, Hilmi Ziya :

İslâm Düşüncesi— TÇD Târihi

Vassaf, H. :Sefînetü’l-Evliyâ

Vlcdânî:Tomar

Vlttek, P . :«Kâzerûnî», İA, VI

Yazıcı, Tahsin :«Fazlullah-ı Hurûfî», İA, IV

— «Şah İsmail», İA, X I— «Safevîler», İA, X— «Nakşbend», İA, IX

Yıldız, Sakıtı:İsmail Hakkı Bursevî (Basılmamış doktora tezi)

Yılmaz, H. Kâmil:Aziz Mahmûd Hüdâyî

yinanç, Mükrlmin Halil:«Cüneyd», İA, IH

Page 282: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

268 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Yurd. Ali İh san :Akşemseddîn

Yurdaydın, H. Gaz! :İslâm Târihi Dersleri

— «Türkiye’nin Dinî Târihine Umûmî Bir Bakış», AUİF' Dergisi IX (1961)

Yûsuf Ziyâüddîn :Kitabü Adâbi’l-İrşâd (yzm.)

Page 283: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

KARMA İNDEKS

— A —Abdallar: 65 Abdalân-ı rum: 9 ABDAL Murad: 9, 17 ABDAL Mûsâ: 17 ABDULAZİZ Han: 146, 161,

162, 163, 218 ABDULFETTAH el-Ukârî:

208, 252 ABDULGANÎ en-Nablûsî: 42,

61, 131 ABDULHADÎ: 44, 53 ABDULHAKÎM Arvasî: 254. ABDULHÂLIK Gucduvâni: 59 ABDULHALİM Çelebi: 213,

214, 233 ABDULHAMİD 1: 122 ABDULHAMİD II : 164, 213,

217, 218, 219, 220, 224, 225,226, 227, 230, 233, 244, 249.

ABDULKADÎR Efendi: 140 ABDULKADÎR Gîlânî: 19 ABDULKERÎM el-Berzenci:

238ABDULLAH Hakkari: 246 ABDULLAH-I Mekkî: 248 ABDULLAH Paşa: 244 ABDULLATÎF Efendi: 57 ABDULLATİFb. Ömer el-Bu-

îıârî: 254 ABDULMECİD Han: 138, 156,

157, 165, 173, 216, 244, 249, 253

ABDULMECİD Slvâsî: 80, 82 ABBULVEHHAB es-Sûsî: 152,

250, 251, 252 ABDURRAHİM el-Berzeııcî:

238ABDURRAHMAN i Efendi: 57

ABDURRAHMAN Paşa/Kara­man beylerbeyi: 130, 131

ABDÜSSELÂM Tekkesi: 193 Ahi esnafı: 108 AHİ Evren: 5 Ahi geleneği: 114 AHÎ Haşan: 9, 16, 91 AHÎ Kadem: 9 AHÎ Kara Halil: 88, 89, 91 AHÎ Mahmûd: 18 AHÎ Mahmûd b. es-Seyyid

Kasım: 59 ABİD Çelebi: 51, 52, 68 Âdet-i hasene: 15 Afganistan: 243 Afrika: 223, 224, 228, 230, 231 Ağakapısı: 90Ahi, Ahilik: 3, 8, 9, 11, 14,

17, 19, 23, 73, 86, 90, 91, 93, 96, 97, 98, 101, 102, 103, 105, 107, 110, 113, 114.

AHÎ Baba: 93, 105 AHÎ Babalar: 110, 111 Ahi birlikleri: 111, 112 AHÎ Mûsâ: 19 AHÎ Şemsüddîn: 7, 14 Ahi zâviyeleri: 73 Ahîyân-ı rum: 9 AHMED I: 67 AHMED III : 68, 120 AHMED / Mevlânâ Halid’in

babası: 237 AHMED el-Buhârî: 51 AHMED Cevdet Paşa: 83, 128,

137, 138, 139, 161 Ahmed Edebî Mescidi: 249 AHMED Efendi/Merkezefendî

şeyhi: 140

Page 284: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

270 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

AHMED Fârûk Serhendi: 42 AHMED Hicâbî: 249 AHMED Siyâhi: 249 AHMED b Süleyman el-Er-

vâdi: 254 AHMED Vefik Paşa: 156 AHMED Yesevl: 69 AHMED Ziyaüddin Gtimüş-

hanevî: 136, 142, 184, 185, 207, 218, 222, 226, 237, 249, 252, 254, 255

Ahmediyye: 10 Ahrâriyye: 60 AKBIYIK Sultan: 33 Akşehir: 58AKŞEMSEDDİN: 29, 30, 33,

34, 35, 36, 67, 81, 167 ALÂADDÎN Ali: 47 ALÂADDİN Bey: 16 ALÂADDÎN Esved: 71 ALÂADDÎN Paşa: 17 ALÂADDÎN et-Tûsî: 43, 48, 66 ALEMDAR Mustafa Paşa:

132, 216 Alevî kıyâmı: 26 Alevîler: 37 ALİ Hz.: 237ALÎ Efendi/Kasımpaşa Mev-

levlhanesi şeyhi: 140 ALİ Efendi/Şaban Efendi’-

nin halifesi: 59 ALİ Haydar Efendi/Ahıskalı:

212, 248 ALİ Kuşçu: 238 ALİ Paşa: 129 ALİYYÜ’L-ALÂ/bir hurûfl:

32Almanya İmparatorluğu: 125 Amasya: 10, 26 Amerikan plonnerleri: 92

Anadolu: 3, 5, 6, 8, 9, 10, 13,21, 25, 26, 3T, 38, 40, 46, 47, 48, 49, 58, 60, 61, 63, 64, 66, 72, 73, 86, 87, 90, 91, 105, 107, 111, 138, 142,:171, 191, 193, 253, 254

Anadolu Türk cemiyeti: 103- Anadolu Türk çiftçileri: 89 Anadolu Türkmenleri: 63 Anadolu Selçukluları: 35, 71»

86Anadolu ve Rumeli kazasker­

leri: 140 Ankâ-yı Meşrık: 176 Ankâ-yı Muğrib/Muhyiddln-1

Arabi: 176 Ankara: 10, 19, 23, 109 Ankara ahileri: 109 Ankara savaşı: 23, 40, 47 Antep: 243 Arabistan: 243 Araplar: 227, 229 A’REC Halil Hamdi Paşa: 248 ARİF Efendi/Rumeli kazas­

keri: 136 Arnavutluk: 146 Arûsiyye: 230, 231 Asâkir-i Mansûre-i Muham-

mediyye: 145, 146 Asya: 226, 227ÂŞIK Emrah/Erzurumlu: 132 ÂŞIK Paşa: 14 Âşık Paşa-zâde Tarihi: 8 ATÂ Efendi/Sütlüce şeyhi:

206ATÂULLAH Efendi: 56 Avrupa: 111, 120, 163 Avrupai ı, AvrupalIlar: 149,

224, 228 Ayasofya Camii: 35, 51, 254

Page 285: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

KARMA İNDEKS 271

Aydın: 10, 25 Ayvansaray: 54

Bâb-ı Âli: 90, 136, 151 Bâb-ı Hümâyûn: 138 Bâb-ı Seraskerî: 202 BABA Efendi: 56 BABA Haydarî-i Semerkandî:

58BABA İlyas: 9 BABA İshak: 9 Baba İshak taraftarları: 25 BABA Nimetullah b. Mah­

mûd en-Nahcuvânî: 58 Babaî: 9, 90, 134, 170 Babailer isyanı: 37, 86 Baba!-Bektaşi: 24 Babaî Tilrkînenleri: 25 Bağdat: 238, 242, 243, 245 Bağdat seferi: 59 Bağdat vilâyeti: 237 Bahâüddin Nakşbend Hz.: 40.

42, 48, 59 Bakırkaresi: 52 BÂKÎ: 56BALABANI Hüseyin Hüsnü

Efendi: 248 Balkanlar: 158 BALMUMCU Mustafa Efendi:

140BALTAOĞLU Süleyman Bey:

34Bandırma Dergâhı: 176 BANDIRMALIZÂDE Galib

Efendi: 140 BARAK Baba: 16 Basîret/gazete: 163 Basra: 243 Batı Anadolu: 5

Azerbeycan: 57 AZİZ Ahmed: 60

B —Batılı devletler: 224, 230, 231 Batılılar: 223 Bâtınî: 9, 66, 69 Bâtınî ve Bektaşî sızmalar:

201Bâtını ve İbahî akideler: 173 Bâtıni İtikadı: 63 Batmiyyü’l-mezheb Türk-

menler: 25 Batınî zümreler: 63, 64, 69,

172 Batum: 222BAYEZİD II : 36, 37, 38, 39,

40, 44, 46, 50, 52, 53, 54,57, 63, 64, 65, 67, 81, 82, 84

BAYEZİD-İ Bistâmî: 59 Bayramiyye: 27,-28, 47. 81 BEDREDDİN Simâvî: 53 Bektaşî, Bektaşfter: 28, 89»

90, 140, 141, 143, 171, 173,174, 175, 176, 192, 197, 198

Bektaşî akideleri: 174 Bektaşî babalan: 137 Bektaşî fahr’ı: 174 Bektaşî tekkeleri: 69, 95, 141,

142, 143, 151, 152, 167, 198 Bektaşiyye: 10, 32, 66, -68, 69,

90, 94, 132, 133, 134, 138, 140, 141, 142, 144, 146, 147, 153, 167, 171, 172, 197

Bergama: 10 Berlin: 122Beşik şeyhliği: 169, 186Beyaz börk: 91Beylik devri medreseleri: 72

Page 286: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

272 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Beyzavî Tefsiri Haşiyesi: 58Bid’at ve hurafeler: 185Bilecik: 15Bistamiyye: 47Bitlis: 57, 235Bizans: 3, 15, 91, 142Bosna,: 42

Camiu’l-Usûl / Ahmed Ziya- üddın Gümüşhanevî: 184,207

Cebeci ocağı: 110 Cebriyye: 170 Celâli isyanları: 38 Celvetiyye: 140, 176 Celvetî meşâyıhı: 125 CEMÂLEDDÎN Çelebi: 36 CEMÂLEDDÎN Efgânî: 227 Cemiyyet-i İlmiyye-i Osma-

niyye: 161 Cemiyyet-i Sûfiyye: 187, 188 Cemiyyet-i Sûfiyye-i İttiha-

Ç AĞ AT AY Neşet: 101 Çaldıran Savaşı: 64 ÇANDARLI Kara Halil: 9,20 Çarşamba/Fatih: 61, 68, 84 Çavuş Tekkesi: 56 Çelebi: 196ÇELEBİ Mehmed: 25, 26, 37,

73

Dağıstan: 220, 243, 246 Danişmendler: 28 Darphâne: 56Darü’l - Hikmeti’l - İslâmlye:

BÖRKLÜCE Mustafa: 25 Buhara: 12, 21, 40 Bursa: 10, 19, 20, 26, 52, 58,

59, 74, 88, 142, 178, 249 Bursa Ulu Camii: 21, 22 BURÛNÎ Vehbi Molla: 128 BÜYÜK Rûşen Efendi: 176

C —

diyye: 187 Cemiyyet-i Tedrisiyye-i İslâ-

miyye: 161 Ceneviz: 34Ceride-i İlmiyye/gazete: 205 Ceride-1 Sûfiyye/gazete: 186 Ceştiyye: 92, 241 Cezâyir: 223Cidde Konsolosluğu/Fransa:

228 Cizre: 243CLEMENT Huart: 3 CÜNEYD-İ Bağdadî: 63

ç -Çin: 224, 225 Çinli Müsliimanlar : 225 ÇİVİZÂDE Muhyiddiıı Meh­

med Efendi: 55, 79 Çorum: 10ÇULCUZÂDE Halil Efendi:

59

D —161

Darüşşafaka Lisesi: 161 Da’vet/Batmi bir tabir: 174 DÂVÜD-ı Kayseri: 17

Page 287: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

KARMA İNDEKS 273

DÂVÛD Paşa: 244Davudpaşa Camii: 126Delâil-i Hayrat: 239Deliorman: 26Denizli: 246Der-saâdet: 234Deşt-i Abbas: 44Devrân zikri: 201Dış İşleri Bakanlığı Arşivleri:

228Dimetoka: 39 Dimetoka Sarayı: 38 Dîvân/Mevlânâ Halid-i Bağ­

dadî: 241

— EEbheriyye: 47 EBÛ BEKİR Hz.: 40, 59 EBU’L-HUDÂ Efendi/Rıfaî

şeyhi: 184, 218, 225, 227,233

EBU’N-NASR Muhammed Pârsâ: 48

EBU SAÎD el-Hindî: 241 EBU SAÎD Mirza: 41 EBUSSUÛD Efendi: 58, 78,

82EBUZZİYA Tevfik: 232, 233 EDEBÂLÎ: 1, 7, 8, 14, 15, 16,

18, 91.îdim e: 25, 28, 74, 86, 125,

248Edirne Hastanesi: 81Edimekapısı: 54Edirne Üç Şeref eli Camii: 32Eğridir: 55Ehl-i batın: 236Ehl-i beyt: 174Ehl-i hâl: 80Ehl-i kâl: 79

Dîvân-ı Hafız: 57 Diyarbakır: 243 Dobruca: 25 DOĞLU Baba: 9 Doğu Anadolu: 59, 246 Doğu-Batı kavgası: 196 Doğu illeri'. 5, 234 93 Harbi: 222 Dûdemân-ı Bektaşiyân: 89 Dûdemân-ı Bektaşiyân kanu­

nu: 137 Dursun Fakih: 14, 15, 17. DÜRRİZÂDE Abdullah Efen­

di/şeyhülislâm: 197

Ehl-i sünnet: 41, 142, 144, 175, 176

Ehl-i sünnet akidesi: 42, 45, 64, 65, 69, 241

Ehl-i zahir: 236 Ekberiyye: 28 EKMEKÇİ Hoca: 22 Ekmel: 82 Elazığ: 247 Eleşkirt Fırkası: 222 El-Fevâtihu’l - İlâhiyye ve’l-

Mefâtihu’l-Gaybiyye / Mahmûd en-Nahcuvâni: 58

ELÎFÎ Efendi: 214 ELVAN Çelebi: 14 EMERİCH Tökeeli / Macar

Beyzadesi: 125 EMÎR Buhârî: 21, 22, 23, 27.

29, 47, 48, 53, 54, 55 Emir Buhârî Dergâhı: 54, 56 EMÎR Timur: 4i Emr-i Fetvâ: 15 Encümen-i Daniş: 161 Encümen-i Meşâyih: 209, 215

Page 288: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

274 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİEnderûn: 160 Erbil: 243 Erdebil âsîleri: 45 Erdebil sûfîleri: 63 Erdebil Tekkesi: 38 ERTUĞRUL Gâzî: 6 Erzincan: 247, 248 Erzurum: 5, 59, 248 ESAD Erbilî: 254 Eskişehir: 9, 15 Esnaf şeyhleri: 110 Eşkinci Ocağı: 135

FAHRUDDÎN Irakî: 6, 71 FAKtH Ahmed: 34 Faslu 1-Hıtâb / Ebu’n-Nasr

Muhammed Pârsâ: 48 Fatih Çarşambası Halidî Der­

gâhı: 248 FATİH sultan Mehmed: 27,

30, 33, 34, 35, 36, 42, 43, 44, 45, 46, 50, 67, 74, 78,81, 109, 167.

Fâtiha Sûresi: 22 FAZLULLAH-İ Tebriz!: 31 FAZLURRAHMAN: 60 F. Glese: 3 FERAH Ali Paşa: 226

Galata: 195, 204, 207 Galata Köprüsü: 152 Galata Mevlevîhanesi: 130,

156GÂZÎ Kumûh: 220 Gâzîyân-ı rûm: 8 Gedik: 97 Gelibolu: 19, 232 Gönç OsmanlIlar: 163, 232

Et Mey dam/Aksaray: 137, 138

EVHADÜDDÎN Kirmânî: 5 Evkaf-ı Hümâyûn Nezâreti:

155, 195, 196, 204, 205 Evlâdiyelik meşihat: 169 EVRENOSZÂDE Gâzî Ahmed:

51Eyyûb: 33, 141, 95, 204, 207 EYYÛB el-Ensârî: 35 Eyyûb Nişancası: 68

F —FERRÛH Efendi: 142, 143 Fetret devri: 24 FEYZULLAH Efendi / Mu­

rad Molla Dergâhı şeyhi: 68, 205, 207

FINDIKOĞLU Ziyaeddîn Fahri: 177

Fil Damı/Lâleli: 55 FOÇEVÎ Seyyid Efendi: 55 Fransa: 122, 148, 226, 228,

230Füsûsu’l-Hikem / Muhyiddîn

Arabi: 58 FUZÛLÎ: 174Fütüvvet-nâme: 73, 97, 98

G —GEYİKLİ Baba / Azerbey-

canlı: 9, 16, 17 GIYÂSEDDÎN Keyhusrev II :

9GİBBONS: 3Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu:

156, 217 Gülistan: 57 GÜLSEN Efendi: 214

Page 289: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

KARMA İNDEKS 275

Gülşen-i Râz: 58 189Gümüşhaneli Dergâhı: 177, Güney-doğu Anadolu: 59, 246

— H —Hacc: 228l HÂCE Atâ: 41 HÂCE İshak Buhârî-i Hindî:

47HÂCE Muhammed Kasım: 44 HÂCE Selim: 68 Hâcegâniyye: 60 HACI Bayram Veli: 27, 29,

33, 35, 47, 78, 89 Hacı Bektaş Dergâhı: 176,

192Hacı Bektaş Kasabası: 144 Hacı Bektaş Ocağı: 138 Hacı Bektaş Türbesi: 90 HACI Bektaş Velî: 65, 69, 90,

133, 139, 141, 146, 171 HACI Fehim Efendi / Erzin­

canlI: 221 HACI Feyzullah Efendi / Si-

listreli: 247 Hacı Hankâh meşîhâtı: 144 HACI Hüşeyin el-İznikî: 48 HACI Murad: 221 HACI Paşa: 17 Haçlı Orduları: 30 HADIM Ali Paşa: 38 Hâdim: 142HAFIZ Ahmed Efendi/Arap-

cılaı- Camii imamı: 253 HAFIZ Ahmed Efendi/Beşik-

taşî Yahya Efendi türbeda- rı: 140

HAFIZ Halil Sami Efendi: 212

HAFIZ Seyyid Efendi: 83 HAFIZ Tevfik Efendi: 83

HAKİM Çelebi: 54, 55, 56 Hakkari: 222 Halebî: 211 Halep: 243HALET Said Efendi: 154, 251 Haliç: 61Haliç Halıcılar: 247 HALİD el-Cezîrî: 248 Halidî-Bektaşî mücadeleleri:

152Halidı halifeleri: 151, 250 Halidi meşâyıhı: 183, 221, 246 Hâlidiyye: 60, 69, 151, 152,

153, 203, 208, 211, 236, 245,247, 250, 251, 253, 254, 255

Halifelik: 200 HALİFE-İ Hamîdî: 55 HALİL Revnak Baba: 147 HALLAÇ-I Mansûr: 51 Halvetlyye: 47, 65, 67, 128,

174Hamid ili: 38Hamidiye Üniversitesi: 1 225 HAMİDÜDDÎN-i Aksarayî :

22, 47 HAMMER: 90 HAMZA Bey: 221 HAMZA Nigârî: 246 Harameyn: 129 Harbiye: 148 Hareket Ordusu: 233 Harem-i Şerif: 239 HARÎRÎZÂDE Kemâleddin:

62, 184, 254 HARTAVÎZÂDE Şeyh Mu­

hammed er-Ruhâvî: 247

Page 290: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

276 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

HARZEMSAH: 13 HAŞAN Baba: 176 HASIRCIZÂDE Süleyman

Sıdkı Efendi: 151 Hâşiye-i Tecrid: 82 Hatırat/Abdülhamid Iî': 219,

224, 226, 227 Hatm-i hâce: 249, 250 Haydarî: 65, 134 HAYDARÎZÂDE İbrahim

Efendi: 213 HAYYAT Vehbi/Erzurumlu:

248Hemedan: 46 Herat: 46Hırka-i Şerif Odası: 137 HIZIR Bey Çelebi: 30 Hicaz: 45, 61, 229 Hicaz Emirleri: 227 Hidâye: 82Hilâfet: 183, 188, 227, 229,

231Hilâfet merkezi: 226 Hikmet/dergi: 186 HİMMETZÂDE Abdullah

Efendi: 126 Hindistan: 42, 60, 61, 91, 126,

227, 240 Hindistan müslümanlari: 227

— I,Irak: 63, 243 Irak çölleri: 146 Islahat hareketleri: 122 IŞK/bir şiî: 37 Işklar: 65, 134 İbahî, îbrahilik: 170, 175 İbahî ve Batınî zümreler: 170 ÎBN Batuta: 10, 73, 86, 108 İBRAHİM b. Ethem: 27

Hisar: 141HOCA Hayreddin: 30 HOCA Hüsamüddin Efendi:

68, 84HOCA Mustafa Efendi: 206 HOCA Neş’et: 175 Hocapaşa: 253 HOCA Sadüddin: 40 HOCAZÂDE/Bursalı: 84 Horasan: 43, 45, 46, 48, 49,

50, 57, 106, 171, 191 Horasan Erenleri: 9 Hulefa-i Râşidin: 135 HUMBARACI Ahmed Paşa:

121HUNDÎ Hatun: 21 Hurûfî, Hurûfîlik: 28, 31, 65,

82, 134, 170 Hurûfî ayaklanması: 31 Huzûr dersi: 225 Hürriyet/gazete: 162 HÜSAMEDDÎN 'Efendi: 232 HÜSAMEDDÎN-i Uşşâkî: 173 HÜSEYİN / Mevlânâ Halid’-

in dedesin 237 HÜSEYİN BAYKÂRA: 45 HÜSEYİN Efendi / Hacı Ev-

had Tekkesi şeyhi: 126 HÜSEYİN Paşa: 138

, J -İBRAHİM Ethem Efendi/

Özbekler Dergâhı şeyhi: 222 İBRAHİM Hakkı Erzurumî:

131İBRAHİM Halveti/Kuşadalı

83İBRAHİM Müteferrika: 121 İBRAHİM Paşa: 65 İç Anadolu: 58, 247

Page 291: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

KARMA İNDEKS 277

İdris Köşkü: 140 İhsaiyye: 243 İhsaiyye Medresesi: 242 İhyâ-u Ulûmiddîn: 182 İLÂHÎZÂDE Yakûb Efendi:

59İlhanlı bürokrasisi: 5 İlmiyye sınıfı: 77, 140, 141 İMAM Gâzî Muhammed: 220 İMAM Rabbani: 60, 61 İNAL, Ahmed Tevfik: 47 İNAL, İbnülemin M. Kemal:

246İngilizler, İngiltere: 122, 226,

227İngiliz veliahdı: 163 İran, İranlılar: 5, 11, 38, 39,

40, 42, 43, 63, 64, 66, 172 İran savaşı (1578): 65 İSA Bey/Karesioğlu: 25 İslâm: 8, 11, 12, 92 İslâm Devleti: 45 İslâm Dünyası: 45, 102 İslâmî ilimler: 161 İslâm memleketleri: 7ö İslâm tasavvufu: 36 İslâm tefekkürü: 60

— K,KABAKÇI Mustafa isyanı:

123Kâbe: 239, 240 Kadıköy: 143KADIZÂDE Mehmed Efendi:

80, 82, 209 Kadiriyye: 28, 90, 239, 241 KADRİ Bey: 129 Kafkasya: 226, 246 Kahire: 42Kalenderîler, Kalenderiyye:

İslâm-Türk toprağı: 91 İSMAİL Çelebi: 59 İSMAİL Hakkı Bursevk 128,

131, 182, 249 İstanbul: 7, 29, 39, 42, 43, 45,

47, 48, 49, 50P 51, 54, 57, 58, 61, 67, 74, 84, 85, 90, 105, 125, 126, 127, 128, 129,138, 139, 142, 151, 152, 153, 176, 188, 192, 195, 204, 207,209, 224, 227, 244, 246, 247,248, 249, 250, 251, 252, 253, 254.

İstanbul muhasarası: 27 İstanbul tekkeleri: 202 İsveç: 122 İtalya: 230İttihad-ı İslâm: 218, 232 İttihad-ı İslâmî Cemiyyeti:

161İttihad ve Terakki: 147, 212, 232, 233, 234 İzmir: 10, 25, 252 İznik: 15, 25, 71, 73 İZZET Paşa: 138Japonya: 224

L —38, 65, 66, 82, 134, 170 Kamûs: 238 Kansu: 42Kanûn-ı Esâsî: 162, 203, 217 KANUNÎ Sultan Süleyman:

55, 57, 58, 65, 66, 74, 81,82, 111, 125

Kapitülasyon: 111 KARA Mustafa Paşa: 125 Karaeahisar: 15 Karachi: 60

Page 292: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

278 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Karaburun: 25 Karadağ kasabası: 237 Karadeniz sahilleri: 247 Karacahisar: 130 Kartal: 151, 252 KASIM Karahisarî: 14 Kasr-ı Arif ân: 49 Kasru’l-Ayn tekkesi: 176 Kastamonu: 52, 249 Kasyon tepesi: 244 Kaşgar: 12KÂTİP ÇELEBİ: 80, 81 Kavmiyetçilik: 118 Kayseri: 5, 10, 142 Kazan: 246KAZASKER Man.lsalı Çelebi:

50Kâzerûniyye: 23, 100 Kellme-i şehâdet: 12 KEMALEDDÎN eş-Şâsî: 58 KEMAL Paşazâde: 78, 82 Kepeoi tasnifi / Başbakanlık

Arşiv Genel Müdürlüğü: 195Kerkük: 243 Kethüdalar: 110, 111 KETHÜDAZÂDE Arif Efendi:

142, 146 Kırım medreseleri: 5 Kırşehir Ahî Evren Festivali:

114Kızılbaş: 83 KİRMANI: 71 KOÇİ Bey: 94 KONUR Alp: 8 Konurhisar: 17

Konya: 10, 58, 72, 130, 131,154, 233, 243, 247

Konya Mevlânâ Dergâhı: 154, 192, 211

Konya mukataası: 153 KUDRETULLAH Efendi: 140 Kudüs: 243, 248 KURALI Muhammed: 220 Kur’ân-ı Kerîm: 73, 76, 182,

230Kuşadalı İbrahim Efendi

Tekkesi: 177 Kuşeyrı Risalesi / Abdülkerim

Kuşeyrî: 182 Kuzey Afrika: 230 kuzey Anadolu: 10 Kübreviyye: 241 Kübreviyye-i Zehebiyye: 22 KÜÇÜK Hüseyin Efendi/An-

karalı: 247 Küçük Mustafapaşa: 84 KÜRD Abdurrahman Efendi:

136, 142 Kürdistan: 234 Kürdler: 222 Kütahya: 10, 131 LADİSLAS/Macar kralı: 30 Lâleli-Koska: 55 LÂMİİ Çelebi: 54, 55, 58 LAZAR/Sırp kralı: 21 LESKOFÇALI Galib: 247 Livâ-yı Şerîf-i Nebevi: 136,

137 Lonca: 97 Londra: 122, 162 LÜTFULLAH Üskübi: 51, 53

— M —Maarif-i Umûmiye Nezâreti Macaristan: 225

Çelilesi: 129 Macar mezâlimi: 125

Page 293: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

KARMA İNDEKS 279

Mağrib: 243 MAHMÛD I: 121 MAHMÛD II: 69, 95, 131, 132,

135, 136, 137, 140, 143, 145, 147, 150, 151, 152, 153, 154,156, 164, 192, 196, 197, 198, 216, 219, 251

MAHMÛD Çlebi: 57 MAHMÛD İncir Fağnevî: 53 MAHMÛD Paşa: 31, 35 MAHMÛD Resmî: 59 MAHMÛD er-Rûmlyyü’l-Kay-

serî: 71 Mala adaları: 92 Malatya: 247 MALHÛN Hatun: 7 Malkara: 19 Makedonya: 158 Manisa: 25, 30, 142 Mardin: 243 Masonluk: 163 Maveraünnehir: 41, 243 Mazhariyye: 236 MECDÜDDÎN: 13 Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye:

161, 248 Meclis-i Ayan: 233 Meclis-i Mebûsan: 208, 217,

221, 233 Meclis-i Meşâyih: 155, 161,

188, 191, 195, 197, 198, 203, 204-, 205, 206, 207, 208, 209,210, 214

Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Ad­liyye: 164, 216

Medine: 24, 228, 239 Medyeniyye: 228 MEHMED IV: 67, 125, 126,

127MEHMED Ali Paşa: 132

MEHMED b. Hamza el-Fe- âri: 72

MEHMED Çelebi: 130, 131, 150

MEHMED Efendi: 56 MEHMED Emin Efendi/To­

katlı : 62 MEHMED Emin Paşa: 247 MEHMED Eşref Efendi: 225,

226MEHMED Murad Efendi: 83,

84MEHMED Refik: 205, 207,

244MEHMED Zarif Efendi: 218 Mekke-i Milkerreıne: 228, 239,

248MEKKÎ: 249MEKKÎZÂDE Mustafa Asım

Efendi: 244, 250, 251 Mekteb-i Tıbbiyye: 148 Mektûbât-ı Rabbânî: 62, 1882, Melâmîler, Melâmilik: 66, 67,

147Melâmiyye-i Nûriyye: 62 MELEKPAŞAZÂDE Abdulka-

dir Efendi: 142 MEMDUH Paşa: 248 Memlûk elçisi: 19 Merdivenköy Bektaşî Dergâ­

hı: 146Mesnevi / Mevlânâ Cemâled-

dîn Rumî: 55, 57, 68, 71,84

Meşihat: 188Meşrûtiyet: 114, 180, 216,

233Meşrûtiyet I: 203 Meşrûtiyet II : 147, 186, 213,

217

Page 294: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

280 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

Mevâhib-i Hümâyûn: 222 MEVLÂNÂ Celâleddin Rumî:

6, 10, 36, 51, 52, 68, 72, 79, 131, 146, 153, 154, 156, 176, 213

Mevlânâ Dergâhı: 212 MEVLÂNÂ Halıd-i Bağdadi:

60, 69, 184, 208, 236, 237, 238, 239, 240, 241, 242, 243, 244, 245, 248,'249, 250, 251, 252, 253, 254.

MEVLÂNÂ Sinan: 17 Mevlevi, Mevleviyye: 10, 28,

68, 90, 99, 100, 140, 144, 153, 154, 175, 176, 192, 196, 2 1 1 , 212

Mevlevi meşâyihi: 153 Mısır: 5, 76, 146, 158, 243 Mısolonya zaferi: 132 Mızraklı İlmihal: 128 Miftahu’l-maiyye fi’t-tarîka-

tı’n-Nakşbendiyye / Abdul- gani en-Nâblûsî: 61

Mihrab/dergi: 186 Mikâilî aşireti: 237 MİRAHOR-ı Kebîr Rtistem

Paşa: 55 Mirsad/dergi: 186 Mirzalar: 41MİRZA Mazhar Cân-ı Cânân:

61MİRZA Rahîmullah Derviş

Muhammed Azîmabâdi:240

Miskinler Tekkesi: 85 MİŞMELZÂDE Mehmed

Efendi: 57, 59 Moğollar: 11, 13 Moğol istilâları: 11, 86, 107 Moğol müstevlileri: 3

Mohaç muharebesi: 126 MOLLA Abdullah-ı İlâhî: 43,

48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 66 , 68

MOLLA Abdurrahman Cami:40, 42, 43, 45, 46, 48, 50r 57

MOLLA Abdülaziz el-Hindî:241

MOLLA Fahrüddîn-i Acemi:31, 32

MOLLA Fenârî: 22, 23, 79 MOLLA Gürânî: 30, 33, 34 MOLLA Haydar/Heratlı: 26 MOLLA Hüsrev: 30 MOLLA Lütfi: 84 Mudurnu: 19, 56 MUHAMMED Buharî: 53 MUHAMMED Emin Bağdadî:

242MUHAMMED Emin Efendi:

192MUHAMMED Harzemşah: 12 MUHAMMED el-Hânî: 248,

253MUHAMMED Kasım es-Se-

nendecî: 238 MUHAMMED Masum: 61 MUHAMMED el-Mehdî-i Da­

ğıstan! : 246 MUHAMMED Murad-ı Buhâ­

rî: 61MUHAMMED Nûru’l-Arabî:

62MUHAMMED Nuri Şemstid- din Nakşbend: 184 MUHAMMED Refri Efendi:

142MUHAMMED Salih: 250 Muhbir/gazete: 162

Page 295: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

KARMA İNDEKS 281

Muhibbân/dergi. 186, 187 Muhtesib: 111MUHYİDDÎN-i Arabi: 5, 71,

79, 176MURAD I: 17, 19, 20, 40, 73,

88, 91, 105 MURAD II: 26, 27, 28, 29, 30,

47, 48, 73, 74, 78 MURAD III: 56, 67, 94 MURAD V: 59, 163 MURAD/Şehzâde Ahmed’in

oğlu: 64 MURAD Buhârî: 68 MURAD Molla: 68 Murad Molla Dergâhı: 68,

83, 84, 177 Murad Paşa Camii: 47 MUSTAFA/II. Murad’ın am­

cası: 26 MUSTAFA III : 121, 166, 167 MUSTAFA Haiti Efendi: 212

— NNafi Baba Dergâhı: 147 NAİLÎ Efendi: 187 Nakîbti’l-eşraf: 93, 103 NAKÎBZÂDE Ali Efendi: 139 NAKŞBEND, Muhammed Ba-

hatiddîn: 41, 49, 60 Nakşbendi, Nakşbenülyye:

39, 40, 41, 42, 43, 45, 46,47, 48, 49, 50, 51, 53, 57.58, 59, 60, 62, 66, 68, 69,92, 95, 140, 144, 152, 153,175, 209, 203, 236, 237, 241,245

Nakşî Dergâhı: 40 Nakşî meşâyıhı: 41, 69, 220 Nakşbendî-Halidî: 216- Nakşbcndî-Halidî meşâyıhı:

MUSTAFA Haşim Baba: 176 MUSTAFA Hüdavendî: 249 MUSTAFA İsmet Efendi: 248,

249Mustafa İsmet Efendi Der­

gâhı: 211 MUSTAFA el-Kürdî: 239 MÛSÂ Çelebi: 25 MÛSÂ Safveti Paşa: 253 MUSLIHUDDÎN Mustafa

Efendi: 52 Müceddidiyye: 60, 61, 62, 236: Müceddidiyye-i Mazhariyye:.

60MÜEYYEDİDDÎN Cendr. 6 Mühendishane Mektebi: 148 MÜNECCİMBAŞI Tahir Efen­

di: 249MÜSTAKİMZÂDE Süleyman

Sadüddîn: 62

184Nakşbendiyye silsilesi: 41 Namazgâh Meydanı: 32 NAMIK Kemâl: 161, 232 NAMIK Paşa: 244, 250 Nastûrîler: 222 NASUHÎZÂDE Şeyh Şemsüd-

din Efendi: 140 Nâzenîn-i Uşşakiyye: 174 NECİB Paşa: 244, 250 NECMÜDDÎN Dâye: 5 NECMÜDDÎN Kübrâ: 12, 13 Nefahatü’l-Üns: 54 Nemçe: 125Nemçe andlaşması: 125 NEV’Î: 56Nizâm-ı Cedîd: 122, 123, 150,

Page 296: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

282 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

216NİZÂMEDDÎN Ahmed Paşa:

17

— O,Okçular Dergâhı: 85 OSMAN Hz.: 237 OSMAN Afodülmennân Efen­

di: 246OSMAN Bey: 6, 7. 9, 14, 15,

16, 18, 20 OSMAN Fazlı: 125 Osmanlı, OsmanlIlar: 16, 40.

42, 47, 60, 64, 69, 70, 71, 74, 77, 96, 102, 106, 119, .124, 149, 191, 195, 219, 227, 235, 236

Osmanlı akınları: 14 Osmanlı aşireti: 91 Osmanlı Beyliği: 91 Osmanlı cemiyeti: 7, 28, 165,

186Osmanlı devlet hayatı: 191 Osmanlı Devleti: 3, 5, 8, 9,

17, 24, 37, 39, 40, 48, 70, 73, 74, 75, 78, 81, 87, 107, 109, 111, 117, 120, 125, 134,158, 165, 170, 178, 179, 198,22, 217, 218, 219, 224, 227, 229, 231, 236, 245

Osmanlı hâkimiyeti: 226 Osmanlı hânedânı: 6, 62 Osmanlı hükümdarları: 21,

28, 69* 93 Osmanlı mâliyesi: 110

— P,Pan-İslâmizm: 218, 219 Papa: 30Paris: 120, 122, 178

Nûr-Bahşiyye: 22 NUREDDÎN Halveti: 52

Ö —

Osmanlı medreseleri: 72 Osmanlı ordusu: 23, 24 Osmanlı-Rus harbi: 221 Osmanlı siyâseti: 229 Osmanlı tahtı: 31 Osmanlı tebaası: 37, 118 Osmanlı Türklerl: 101 Osmanlı Uç Beyliği: 6, 87 Osmanlı ulemâsı: 66 Osmanlı ülkesi: 40, 42, 60,

61, 62, 64, 82, 188, 192, 255 Osmanlı Vekâyînâmeleri: 20 Osmanlılaşmış Rumlar: 3 Osmanlılaştırılmış BizanslI­lar: 8Ordû-yı Hümâyûn: 221 ORHAN Gâzî: 16, 17, 20, 71,

73, 87, 88, 90, 91 Orhaniye medresesi: 71 Orta Asya: 23, 225 Orta Asya Türklüğü: 41 Orta Yol Ahilik/Türkiye Es­

naf ve San’atkârları Kon­federasyonu yayını: 114

Oxford: 60ÖMER Şeyh Mirza: 41 ÖZBEKGÎR Mehmed Efendi:

59Özi Nehri: 125

R —Pehlivanlar Tekkesi: 85 Pekin: 225 Peşte: 225

Page 297: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

KARMA İNDEKS 283

Peştemalcı esnâfı: 114 PEYGAMBER (S.A.V.): 35,

36, 42, 103* 152 Pîr evi Külliyesi: 144 Râfızî: 45 REŞİDÜDDÎN: 12 Revan; 59 RIZÂÎ: 56Rifaı, Rifaiyye: 10, 28, 62, 90,

176, 228 Risâle/Koçi Bey. 94

SADIK Eîendi/İstanbul ka­dısı; 136

Sadiyye: 140, 192, 193, 200, 214

Sadiyye tekke ve hankâhlan:193

SADRUDDÎN Konevî: 5, 71, 72

SADÜDDÎN-1 Kaşgârî: 60 Safevîler, Safeviyye: 37, 39,

63; 64, 134 Safevî Devleti: 37 Safevî Hânedâm: 45, 65 Sahn-ı seman medreseleri:

74, 81SAİD Mehmed Efendi: 121 SAİD Paşa: 242, 244 Salihiyye: 243, 244 Salihiyye Dergâhı: 243 Sancak-ı şerîf: 138 Saray-ı Hümâyûn Câmii: 140 SARI Saltuk: 16, 25 Sekban-ı Cedîd: 132, 216 Selçuklu - Bizans hudutları:

3Selçuklu bürokrasisi: 5 Selçuklu Devleti: 5, 9, 109

Risale fi’l-vücûd/Molla Ab- durrahman Cami: 46

Rûhü’l-Beyân/Ismail Hakkı Bursevî: 182

Rûm diyarı: 144 Rumeli: 17, 18, 25, 39, 64,

105, 106, 144, 193, 243, 247 Rumeli Hisarı: 147 Rus, Ruslar: 125, 220, 227,

246RÜSTEM Paşa: 56

Selçuklular: 6, 10, 37, 63, 70, 86, 89

Selçuklu medreseleri: 72 Selçuklu sultanları: 9 Selçuklu şehirleri: 106 Selçuklu Türkleri: 101 Selected Letters of Shaikh

Ahmed Sirhindî: 60 SELİM II: 68SELİM III : 68, 122, 123, 124,

130, 131, 150, 216 Selimiye Kışlası: 151 Semerkand: 43, 44, 50, 60 Senendec: 238, 242 Serez: 26ŞEYDİ Gâzî Zâviyesi: 66 Seyr u sülük: 32 SEYYİD Abdulgaffar Fethi:

235SEYYİD Abdüsselâm el-Fev-

terî: 231 SEYYİD Ahmed el-Buhârî:

49SEYYİD Ahmed Şerif es-Sü-

nüsî: 230 SEYYİD Emîr Külâl: 47 SEYYİD Halil Efendi: 208

Page 298: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

284 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

SEYYİD Hüseyin el-Cisr: 225 SEYYİD Mehdî es-Sünûsl:

230SEYYİD Yahya-yı Şirvânî: 65 Sıddıkiyye: 59Sırplı gayr-ı müsllm askerler:

23Silsiletü’z-Zeheb: 40 Simav: 49, 50, 54 SİNAN Paşa: 84 Sivas: 5, 151, 152 SİYAVUŞ Paşa: 127 SOKULLU Mehmed Paşa: 82 SOMUNCU Baba: 47 Sonisa: 10 Sorbon: 178Studies in İslamic Culture İn

the İndian Environment:60

Sûfîler, Sûfiyye: 28, 92, 140,141

SULTAN AHMED Mirza: 41 SULTAN Hoca Ali: 63

- ŞŞABAN Efendi/Kastamonu­

lu: 56, 57, 59, 67 Şafiî mezhebi: 237 ŞAH Beşâretullah Nakşben-

dî: 241 ŞAH Haşan: 41 ŞAH İsmail: 37, 38, 39, 42,

46, 57, 64, 65, 134 Şah Kulu isyanı: 38, 50, 64 ŞAH Vellyullah Dihlevî: 42 Şam: 45, 239, 243, 245, 251,

254Şam Halidi Dergâhı: 244, 253 ŞANİZÂDE Muhammed Ata-

SULTAN Mahmûd Mirza: 41 SULTAN Orhan: 57 SULTAN Veled: 234 Sumatra: 42, 60 Sûre-ı Fetih: 29 Suriye: 42, 61, 63 Sühreverdiyye: 241 SÜLEYMAN Efendi/Kırımlı:

248SÜLEYMAN Efendi/Özbek-

ler Dergâhı şeyhi: 225 SÜLEYMAN Paşa: 126 SÜLEYMAN Zühdî el-Halidî:

248Süleymaniye: 237, 238, 240,

242, 243, 245 SÜNBÜLÎ Yusuf Hilmi Efen­

di: 206Sünnî, Sünnîlik: 24, 39, 66 Sünnî tarikatlar: 38, 42, 175 Sünûsiyye: 230 SÜRÛRÎ: 57Sütlüce Sadiyye Tekkesi: 151

ullah Efendi: 142 Şazilî: 228ŞEHÂBEDDÎN Paşa: 34 ŞEHRÎ Hafız: 249 Şehrizor sancağı: 237 ŞEHZÂDE Ahmed: 64 ŞEHZÂDE Cem: 37 JŞEHZÂDE Gâzî Süleymaju

17, 18ŞEHZÂDE Mehmed: 94 ŞEHZÂDE Selim: 39 ŞEHZÂDE Sultan Mustafa:

57ŞEMSEDDÎN Ertuğrul Bey:

Page 299: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

KARMA İNDEKS 285

209ŞEMSEDDÎN Habîbullah

Cân-ı Cânân: 60 Şemsiyye: 81 Şerh-i Mevâkıf: 82 ŞEYH Abdulbakl Dede: 153,

154ŞEYH Abdullah-ı Dihlevî:

240, 241 ŞEYH Ahmed Efendi/Mer-

kezefendl Dergâhı şeyhi: 206

ŞEYH Ahmed Eğribozî/İz- mirli: 252

ŞEYH Ahmed Sadık: 58 ŞEYH Ali Rıza Efendi: 212 ŞEYH Bedreddîn: 25, 53, 82 Şeyh Bedreddin isyanı: 37 ŞEYH Cemâleddın: 11, 12 ŞEYH Cemâleddîn Aksarayî:

81ŞEYH Cemâleddîn Efendi:

220ŞEYH Emin Efendi/Kovacı:

140ŞEYH En veri: 66 ŞEYH Fahrüddîn Efendi: 20 ŞEYH Fazl: 225 ŞEYH Feyzullah Efendi/Tor'

tumlu: 247 ŞEYH Galib: 130, 131, 174 ŞEYH Halil Nurullah Efen:

di: 212ŞEYH Hamza Bali/Bosnah:

82ŞEYH Haşan Feyzullah Efen:

di: 253 ŞEYH Haşan Visali: 247 ŞEYH İbrahim Efendi: 59 ŞEYH îsâ Efendi: 166, 167

ŞEYH İsmail Maşûkî: 82 ŞEYH İsmail Şirvânî: 246 ŞEYH Kudretullah Efendi:

156ŞEYH Mahmûd Çelebi: 55.

56ŞEYH Mahmûd Gâzı: 9, 14,

91ŞEYH Mahmûd Hayranı: 24 ŞEYH Mahmûd-ı Urmevî'. 59 ŞEYH Ma’rûf/Berzencli: 242 ŞEYH Mecnliddîn: 12 ŞEYH Mehmed Saîd Efendi:

144ŞEYH Molla Fevzi: 246 ŞEYH Muhammed el-Firâkî:

244, 246 ŞEYH Muhammed el-Kudsî:

247ŞEYH Muhammed el-Küzbü-

rî: 239ŞEYH Muhammed Zafir: 225,

228ŞEYH Muhlis Karamanı: 14 ŞEYH Muhyiddın Karamanı:

82ŞEYH Muslıhuddin İskilibî:

52ŞEYH Muslıhuddin Tavil: 51 ŞEYH Muslıhuddin Vefâ: 51 ŞEYH Mustafa Vahyi: 68 ŞEYH Nasır Abdulbakî Dede:

206ŞEYH Osman Fazlı: 127 ŞEYH Rahmetullah: 225 ŞEYH Ramazan: 23 ŞEYH Saçlı: 152 ŞEYH Sadî-i Rûmi: 47 ŞEYH Safiyüddin Ebu’M eth

İshak: 63

Page 300: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

286 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

ŞEYH Seyyid Abdullah el- Haydari: 242

ŞEYH Seyyid Abdtişşekûr Efendi: 206

ŞEYH Seyyid Efendi: 223 ŞEYH Sunullah Efendi: 57 ŞEYH Süleyman Efendi: 227 ŞEYH Sinan: 33 ŞEYH Şamil: 221, 246 ŞEYH Şemseddîn Cezerî: 23 ŞEYH Şemseddîn Efendi: 206 ŞEYH Şücâuddîn Karamanî:

28, 67ŞEYH Ubeydullah Efendi:

222Şeyhülislâmlar, Şeyhülislâm­

lık: 71, 72, 77, 78, 79, 93. 103, 140, 155, 193, 194, 196,

Tabib-i sultanî: 81 TACÜDDÎN el-Kürdî: 17, 71 TAHÂ el-Hakkarî: 246 T AHİR Efendi / Şeyhülislâm:

135, 136, 137, 140, 143 Takıyye: 175 Takvim-i Vekâyî: 148 Tanzimat: 156, 157, 158, 159,

160, 162, 163, 164, 177, 180, 182, 191, 203, 216

Tanzimat Fermanı: 150, 154 TAPDUK Emre / Horasanlı:

16Tarîk-ı Hâcegân: 69 Tasavvuf /dergi: 186, 188 Tasvir-i Efkâr/gazete: 162 TATARCIK Abdullah Efen-

197, 203, 209, 210, 214 Şeyh Vefâ Zâviyesi: 49, 84 ŞİHAB Efendizâde Seyyid

Efendi: 140 Şiî akaidi: 42, 65, 66, 241 Şiîler, Şiîlik: 37, 38, 39, 40,

41, 45, 50, 63, 64, 65, 66,69, 82, 83, 144, 170

Şiî-Batınî karakterli itikad- lar: 24

Şiî ve Batınî sızmalar: 144,197

ŞİKÂRÎZÂDE Şeyh Ahmed Efendi: 140

Şirvan: 65 Şirvanî silsilesi: 246 Şirvan sünnîleri: 65 Şuttâriyye: 92

T —

di: 128 Tayfüriyye: 59 Tebriz: 57, 59Tefsîr-i Mevâkib / Ferruh

Efendi: 143 Tekâyâ ve zevâyâmn şeddi:

114Teke ili: 38 Teke kızılbaşlan: 64 Tercüman-ı Ahvâl / gazete:

162The Naqshbandî reaction /

Aziz Ahmed: 60 Tibyanü’l-Vesâil / Kemâled-

din Harîrî: 62, 254 TİMUR: 23, 24 Timur istilâsı: 24

Page 301: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

KARMA İNDEKS 287

Timur ordusu: 24, 40, 41, 47 Timur prensleri: 41, 47 TİMURTAŞ Paşa: 48 Tire: 142, 143TİYANŞAN Hüsameddin: 114 TOKLUK Timur Han: 11, 12 Topçu ocağı: 110 TORLAK Kemal: 25 Tuhfe-i İsnâ Aşeriyye / Molla

Abdülaziz el-Hindî: 241 TULİK: 12 Tunca: 28

Turan Kongresi: 225 TURGUT ALP: 8 Türk, Türkler: 41, 92, 102,

106, 107, 225, 227, 231 Türkistan: 41, 224 Türkiye Esnaf ve San’atkâr-

ları Konferedasyonu: 114 Türk matbaacılığı: 120 Türkmenler: 24, 25, 63, 171,

225Türkmen babaları: 14 Türkmen dervişleri: 16

UBEYDULLAH Ahrar: 41, 42,43, 44, 46, 48, 49, 50, 53, 57, 58, 60

ULAYICI MEHMED: 139 Uludere/Eskişehir: 9 Umman: 243 Unkapanı: 85

Üsküdar: 140, 141, 176, 195, 204, 207, 222, 249

Üsküdar Hendesehanesi: 121

Vahdet-i vücûd: 43, 45, 46,51, 53, 66, 71, 171

Vak’a-i Hayriyye: 132, 154,172, 216

Vakit/gazete: 163 Vardar Yenicesi: 51, 53, 54 VEHBÎ: 129

U —

Uşşakiyye: 67, 174 Usûlü’l-hikem fî nizâmi’l-

âlem / İbrahim Müteferri­ka: 121

Urfa: 243, 247 Urmiye: 59

Ü —

Üsküdar Mahkemesi: 139 Üveysî: 49

V —

VELED Çelebi (İzbudak): 213 Velî Halîfe: 38VELİYÜDDÎN Ahmed Paşa:

34Viyana: 122, 125 Viyana savaşı: 120

Page 302: OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ · 2016-10-10 · OSMANLILARDA DEVLET - TEEEE MÜNASEBETLERİ Dr. İRFAN GÜNDÜZ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve

288 OSMANLILARDA DEVLET-TEKKE MÜNASEBETLERİ

— Y —

YAHYA el-Mezûrî: 242 YAKUB Asım Efendi: 208 YÂR Ali Şirâzî: 71 YAVUZ Sultan Selim: 57, 63,

64, 65, 81 Yaya asker: 91 YÂZICIZÂDE Mehmed Efen­

di: 232 Yeniçeri Ağası: 94, 113 Yeniçeri Ocağı: 68, 89, 90,

91, 93, 94, 103, 105, 110, 113, 117, 122, 127, 132, 133,134, 135, 136, 138, 139, 140, 146, 148, 152, 154, 172, 196, 197, 198

Yenikapı Mevlevîhanesi: 153 Yeni kıyafet nizâmnâmesi:

198Yeni OsmanlIlar: 162 Yeni Şehir: 15 Yerli Rumlar: 3 Yeşil Cami/Bursa: 178 YILDIRIM Bayezid: 21, 22,

23, 24, 40, 47, 73, 109 YİRMİSEKİZİNCİ Çelebi

Mehmed: 120 Yunanlı asîler: 132 YÛNUS Efendi: 151 YÛNUS Emre: 174 YÛNUS Han: 41 YÛSUF Efendi/Ayasofya va­

izi: 253 YÛSUF Efendi / İstanbullu:

253

— Z —

ZAĞANOS Paşa: 34 ZATÎ 84.ZENBİLLİ Ali Cemâlî Efen­

di: 78, 84

Zeyrek Medresesi: 48, 50, 52 Zikr-i cehri: 201 ZİYÂ Efendi: 174 ZÜNNÛN: 38