GİRİŞ Türk dili tarihinde ses bilgisi farklılıkları, Türkçenin ilk yazılı eserlerinin verildiği Eski Türkçe döneminden beri görülmektedir. Bu ses farklılıkları bazı biçim farklılıkları ile birleşerek Türkçenin ilk ağızları olan Osmanlı kadını hakkında yapılan çalışmaların çoğunda özellikle Oryantalist yazarların eserlerinde, Osmanlı’da kadın, evine kapatılan, birçok haktan mahrum bırakılan ve sosyal hayattan tecrit edilen bir varlık gibi gösterilmiştir. Fakat son zamanlarda kadın üzerine yapılan çalışmalarda durumun böyle olmadığı görülmüştür. Osmanlı toplumunda kadının konumu ve kadına verilen değer Osmanlı’yı ziyaret eden birçok seyyahı şaşırtmış, eserlerinde kadının özgürlük noktasında kendilerinden daha ileri bir konumda olduğunu belirtmişlerdir. Bilinenin aksine Osmanlı kadınının evlere kapatılmış bir köle olmayıp; kocasına karşı söz hakkı olan bireyler olduğunu yazmışlardır. 1 XVIII. yüzyılda Osmanlı’yı ziyaret eden Lady Montagu ise Osmanlı kadınlarının dünyanın diğer bütün kadınlarından daha hür yaşadığını belirtir. 2 Osmanlı kadınları toplumsal hayatın birçok alanında rol aldığı gibi, ekonomik alanda da aktif bir rol oynamış, mülk alım satımından borç ve kredi vermeye, ticaret yapmaya kadar değişik şekillerde ekonomik hayatın içinde bulunmuşlardır. Osmanlı kadınları ev, bağ, dükkân, tarla gibi gayrimenkuller alıp satmışlardır. XVII. yüzyıl Bursa ve Kayseri şer’iye sicilleri üzerinde yapılan araştırmalara göre kadınlar yoğun bir şekilde şehirlerde ve köylerde gayrimenkullerin alım satım * Prof. Dr. İbrahim SOLAK KSÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü [email protected]** Selçuk Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Öğrencisi. 1 Filiz Barın Akman, Batılı Kadın Seyyahların Gözüyle Osmanlı Kadını, İstanbul 2011, s. 47 2 Lady Montagu, Şark Mektupları, İstanbul 1998, s. 117. OSMANLI TOPLUMUNDA KADIN (KONYA ÖRNEĞİ 1670-1680) İbrahim SOLAK * Zeynep UYSAL **
14
Embed
OSMANLI TOPLUMUNDA KADIN (KONYA ÖRNEĞİ … İbrahim Solak...992 OSMANLI TOPLUMUNDA KADIN (KONYA ÖRNEĞİ 1670-1680) ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR ve kiralamalarını
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
GİRİŞ
Türk dili tarihinde ses bilgisi farklılıkları, Türkçenin ilk yazılı eserlerinin verildiği Eski
Türkçe döneminden beri görülmektedir. Bu ses farklılıkları bazı biçim farklılıkları ile birleşerek
Türkçenin ilk ağızları olan Osmanlı kadını hakkında yapılan çalışmaların çoğunda özellikle
Oryantalist yazarların eserlerinde, Osmanlı’da kadın, evine kapatılan, birçok haktan mahrum
bırakılan ve sosyal hayattan tecrit edilen bir varlık gibi gösterilmiştir. Fakat son zamanlarda kadın
üzerine yapılan çalışmalarda durumun böyle olmadığı görülmüştür. Osmanlı toplumunda kadının
konumu ve kadına verilen değer Osmanlı’yı ziyaret eden birçok seyyahı şaşırtmış, eserlerinde
kadının özgürlük noktasında kendilerinden daha ileri bir konumda olduğunu belirtmişlerdir.
Bilinenin aksine Osmanlı kadınının evlere kapatılmış bir köle olmayıp; kocasına karşı söz hakkı
olan bireyler olduğunu yazmışlardır.1 XVIII. yüzyılda Osmanlı’yı ziyaret eden Lady Montagu ise
Osmanlı kadınlarının dünyanın diğer bütün kadınlarından daha hür yaşadığını belirtir.2
Osmanlı kadınları toplumsal hayatın birçok alanında rol aldığı gibi, ekonomik alanda da
aktif bir rol oynamış, mülk alım satımından borç ve kredi vermeye, ticaret yapmaya kadar değişik
şekillerde ekonomik hayatın içinde bulunmuşlardır. Osmanlı kadınları ev, bağ, dükkân, tarla gibi
gayrimenkuller alıp satmışlardır. XVII. yüzyıl Bursa ve Kayseri şer’iye sicilleri üzerinde yapılan
araştırmalara göre kadınlar yoğun bir şekilde şehirlerde ve köylerde gayrimenkullerin alım satım
* Prof. Dr. İbrahim SOLAK KSÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü [email protected] ** Selçuk Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Öğrencisi. 1Filiz Barın Akman, Batılı Kadın Seyyahların Gözüyle Osmanlı Kadını, İstanbul 2011, s. 47 2Lady Montagu, Şark Mektupları, İstanbul 1998, s. 117.
ve kiralamalarını yapmışlardır.3 Dokumacılıkla ünlü Bursa’da kadınlar tüccarlara İran ipeği
ısmarlamış, evlerinde kumaş dokumuş ve ticaretine de katılmışlardır.4
A- AİLENİN OLUŞUM SÜRECİNDE KADIN
1- Nişan ve Nikâh
Toplumsal hayatın en temel kurumu ailedir. Ailenin oluşmasındaki ilk aşama evliliktir ve
evliliğin her aşamasında Osmanlı kadını aktif rol alır. Nişanlılıktan boşanmaya kadar bazı haklara
sahiptir ve haksızlığa uğradığına inandığı zaman mahkemeye başvurabilir.
Evliliğin ilk adımı nişandır. Şer’iye sicillerinde yer alan namzed5, namzedlik, genellikle
anne babalar ya da diğer yakınlarının küçük yaştaki kız çocuklarını, damat adayına söz vermeleri
şeklinde gerçekleşmiştir.6 İncelenen Konya sicillerinde küçük yaştaki çocukların namzed edildiği
kayıtlar bulunmaktadır.7
Nişanlılık döneminin en güzel yanlarından birisi hem gençlerin hem de ailelerin birbirini
tanıması, kaynaşmasıdır. Bunda da hediyeleşme kültürünün önemli bir yeri vardır. Nişan
süresince aileler karşılıklı olarak birbirlerine yiyecek, giyecek ve para gibi çeşitli hediyeler
gönderirler. İncelenen dönemde aileler hediye olarak papuç, keten, al atlas kaftan, derayi zıbın,
sagîr kaliçe, münakkaş makrama, münakkaş peşkir, zahâir, nakit akçe göndermişlerdir.8 Pek tabi
nişanlar bazen kötü de sonuçlanabilmektedir. Bunun her iki taraftan kaynaklanan farklı nedenleri
vardır. Bazen kızların nişanlısını beğenmeyip, istemeyip nişanı bozdukları görülmektedir. Bunun
sebebi ise çoğunlukla anne babaları tarafından küçük yaşta nişanlanan, buluğa eriştikleri zaman
anne ve babalarının yapmış olduğu nişanı kabul etmeyen kızlardır.9
Nişanın bozulmasına sebep olan olaylardan biri de uzun süre nişanlı kalmaktır. Bu süre
içerisinde erkek nikâh yapmamış ise kızlar nişanı bozabilmektedirler.10
3Haim Gerber, “Social and Economic Position Of Women in an Ottoman City, Bursa 1600-1700”, International Journal of Middle East Studies, Vol. 12, No. 3 (Nov. 1980), s. 233; Ronald Jennings, “Women in Early 17th Century Ottoman Judicial Records: The Sharia Court of Anatolian Kayseri”, Journal of the Economic and Social History of the Orient, Vol. 18, No.:1 (Jan., 1975), s. 99. 4Kadriye Yılmaz Koca, Osmanlı’da Kadın ve İktisat, İstanbul 1998, s. 106 5 Nişanlı, sözlü ve yavuklu anlamı bulunmaktadır. Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Ankara 2010, s. 944. 6İzzet Sak, “Osmanlı Toplumunda Namzedin (Nişanın) Bozulması ve Sonuçları: Konya Örneği (18. Yüzyılın İlk Çeyreğine Ait Konya Şer’iye Sicillerine Göre)”, SÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 16, 2006, s. 497. 7KŞS 16/9-1; 95-2; KŞS 20/203-2. 8KŞS 14 / 159-3; KŞS 20 / 274-3; KŞS 13 / 133-2; KŞS 13 / 208-2; KŞS 20 / 237-2; KŞS 21 / 222-3. 9Sicillerde bu durum “hȃlȃ ben ȃkıle ve bȃliğa olmam ile nefsimi mezbȗra akd-ı nikȃha rızam yokdur”, “ben
fa’il-i muhtȃre olduğuma binȃen nefsimi merkuma kat’a tezvic ve nikȃha rızam yokdur” ya da “ben fa’ile-i
(Nişanın) Bozulması ve Sonuçları”, s. 504. İhtiyȃreddȋn Mahallesi’nden Ayşe 6 ay önce nişanlandığı Mehmed
ile aralarında nikâh akdi gerçekleşmediği ve başkasıyla evlenmek istediğini ileri sürerek nişandan ayrılır. KŞS 21 / 222-3. 10Sarı Ya’kȗb Mahallesi’nden Saliha mahkemeye başvurarak 4 sene önce nişanlandığı Hüseyin’in bu zamana
kadar evliliğe yanaşmadığı ve başkasıyla evlenmek istediği gerekçesiyle mahkemeye başvurup nişanı bozar. KŞS 13 / 214-3.
Ailenin oluşmasını sağlayan en önemli adım nikâhtır. Lügatte cinsi münasebet olarak
ifade edilen nikȃh, hukukta ise cinsi münasebeti meşru kılan akit olarak tanımlanmaktadır.11
Osmanlı Devleti’nde nikâh akitleri ya bizzat kadılar ya da kadıların verdiği izinname ile yetkili
kılınan din adamları tarafından yapılmıştır.12 Nikȃh akdinin geçerli olabilmesi için birtakım şartlar
gerekmektedir. Öncelikle tarafların karşılıklı rızası olmalıdır. Hanefilere göre kız bir kere bȃliğa
olduktan sonra velisi tarafından rızası olmadan evlendirilemez. Ayrıca, velisi tarafından
evlendirilmiş olan kız bȃliğa olduktan sonra hıyarü’l bülȗğ adı verilen bir seçim hakkına
sahiptir.13 Hıyarü’l bülȗğ, bȃliğ olmakla velayet altından kurtulan kişinin, hakkındaki nikâhı
kabul ya da feshettirebilme yetkisidir.14 Kız isterse velisi tarafından akdi yapılan nikâhı
feshettirebilir. Konya sicillerinde rızasız evlendirildikleri için mahkemeye başvuran ve mahkeme
kararıyla nikâhı iptal ettiren kadınlar bulunmaktadır.15 Nikâhları geçersiz kılan durumlardan biri
de, iddet süresi sona ermeden yapılan evliliklerdir. İddet, evliliğin herhangi bir sebeple sona
ermesi durumunda yeniden evlenebilmek için kadının beklemekle yükümlü olduğu süredir.
Buradaki sürenin amacı, boşanmış olan kadının doğuracağı çocuğun babasının hüviyeti
hakkındaki şüpheleri kaldırmak, eğer koca boşamada aceleci davranmışsa onun boşamayı geri
almasını sağlamaktır.16 Evlenmenin boşanma ile sona ermesi halinde hür kadınların iddet süresi
üç hayz, cariye olan zevcelerin hayz ile olan iddetleri ise tam iki hayzdır.17 Kocası ölen kadının
ise iddet süresi eğer hamile değilse kocasının ölüm tarihinden itibaren 4 ay 10 gündür.18 Bu tür
durum incelenen dönemde Konya’da da karşımıza çıkmaktadır.19
Nikâhın kadınlar lehine, erkekler üzerinde başta mehr olmak üzere bazı mali
yükümlülükleri vardır. İslam hukukuna göre Müslüman bir erkekle evlenen kadın mehr almaya
hak kazanır. Mehr mal olabileceği gibi mal ile değişimi olan bir menfaat de olabilir. Nikâh
sırasında mehr zikr edilsin ya da edilmesin her halükarda gereklidir.20 Kadınlara verilen mehirler,
onlardan yapılan cinsi istifadeye karşılık bir bedeldir. Hanefi hukukçulara göre mehr, kadının
fercine karşılıktır (ivaz anü’l-bud, bedelü’l-bud) ve mehre karşılık olarak verilen nesnenin teslimi
11Halil Cin, İslȃm ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, Konya 1988, s.39. 12M. Akif Aydın, “Osmanlılarda Aile Hukukunun Tarihi Tekamülü”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, BAAK, C.2, Ankara 1992, s. 438. 13 Cin, Evlenme, s. 81. 14Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslȃmiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, C. 2, İstanbul 1988, s. 8. 15Sa’ȋd-ili Nȃhiyesi Saraycık Köyündenİsmihanüvey babasının kendisini küçükken Lâdik Köyünden
Süleyman’a nikahladığını fakat kendisinin artık ȃkıle ve bȃliğa olmasıyla bu evliliği istemeyip feshettirdiği
görülmektedir. KŞS 14 / 11-1. 16J. Schacht, “Talȃk”, İA, C. 11, İstanbul 1979, s. 684. 17 Bilmen, Hukukı İslȃmiyye, s. 372. 18 Halil Cin, Eski Hukukumuzda Boşanma, Konya 1988, s. 113. 19Muhtar Mahallesinden Güşade hanım kocasının kendisini boşamasının üzerinden 70 gün geçtiğini, temiz olduğunu ve evlenmek istediğini belirtir, KŞS 16 / 101-1. 20Bilmen, Hukukı İslȃmiyye, s. 115.
cinsel ilişki yoluyla gerçekleştiği için mehrin ödenme zamanı da ilişki sonrasıdır. Koca, mehri
ödemekle kadının cinsel organlarının mülkiyetini edinmiş olmaktadır.21 Mehrin niteliği ve miktarı
taraflar arasında yapılan anlaşmayla tespit edilmiş, kadının fiziki, kültürel ve mali durumuna göre
verilecek olan mehr miktarı kararlaştırılmıştır. Mehr miktarlarındaki farklılıklar genelde evlenen
kadının bekâr, dul, köylü ya da şehirli olmasına göre değişmektedir.22 Konya’da incelenen
dönemde en düşük 800, en yüksek 80000 akçe mehr verildiği görülmektedir23. Mehr para olarak
verildiği gibi yorgan, döşek, kap kacak gibi ev eşyaları, elbise türleri, ziynet eşyaları, koyun, keçi
gibi hayvanlar ve ev işlerine yardımcı olması için cariye şeklinde de verilmiştir.24
Mehr, menkȗhe yani nikâhlı kadının malı olup onu istediği gibi kullanma hakkı vardır.25
İslam hukuku mehr konusunu evlenen kızın lehine düzenlemiş ve mehrin kızın babası, erkek
kardeş ya da yakın akrabaları tarafından kullanılmasını önleyecek hükümler getirmiştir.26 Mehrin
tasarruf hakkı kadına aittir, fakat kadın isterse mehrini kocasına hibe edebilir.27 İncelenen
sicillerde Konyalı kadınların mehrini kocasına hibe ettiği görülmektedir.28
Nikâhın erkeklere yüklediği bir diğer mali yükümlülük de nafakadır. Nikâhtan sonra ȃkile
ve bȃliğa olan kadın evlilik hayatını sürdürmek için kocasının evine geldiği andan itibaren
kocasından nafaka istemeye hak kazanmış olur.29 Koca, karısının normal bir şekilde hayatını
devam ettirebilmesi için gerekli olan bütün yiyecek ve diğer ihtiyaç maddelerini karşılamalıdır.30
Kadının nafakası yiyecek, kisve ve meskenden ibarettir.31
İncelenen dönemde çeşitli nedenlerden dolayı nafakası sağlanmayan kadınların
mahkemeye başvurarak kocalarından nafaka talep ettiği görülmektedir.32 Bir diğer husus ise uzak
bir yere, sefere ya da hacca giden erkeklerin eşlerinin nafakalarını vermek üzere kendilerine
vekiller tayin etmeleri, bu vekiller aracılığıyla kadınlarının nafakalarını temin etmeleridir.33
21Colın Imber, “Kadınlar, Evlilik ve Mülkiyet: Yenişehirli Abdullah’ın Behçetü’l-Fetȃvȃsında Mehr”,
Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları, s. 84. 22Saim Savaş, “Fetva ve Şer’iye Sicillerine Göre Ailenin Teşekkülü ve Dağılması”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, BAAK, C. 2, Ankara 1992, s. 519, 521. 23KŞS 13 / 58-1; KŞS 13 / 53-2; KŞS 23 / 124-2. 24KŞS 15 / 42-3; 74-5; KŞS 15 / 42-3; KŞS 13 / 104-2; KŞS 15 / 42-3; KŞS 19 / 144-2; Jülide Akyüz, “Evlenme Sözleşmesinin Önemli Bir Öğesi Olan ‘Mehir’ Hakkında Bazı Düşünceler”, AÜDTCF Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 24, S. 37, 2005, s. 219 25Bilmen, Hukukı İslȃmiyye, s. 147. 26İlber Ortaylı, “Osmanlı Aile Hukukunda Gelenek, Şeriat ve Örf”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, BAAK, C. 2, Ankara 1992, s. 459. 27Akyüz, “Mehir”, s. 219; Geniş bilgi için bkz. Bilmen, Hukukı İslȃmiyye, s. 135, 136. 28KŞS 13 / 53-2; 65-2; 89-2; KŞS 15 / 32-2; KŞS 16 / 74-3; 77-1; KŞS 19 / 59-3; 98-5; 159-1; KŞS 20 / 95-1; 261-2; KŞS 21 / 101-2; KŞS 23 / 10-2; KŞS 24 / 189-1. 29Hamza Aktan, “İslȃm Aile Hukuku”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, BAAK, C. 2, Ankara
1992, s. 407. 30Cin, Evlenme, s. 197. 31Bilmen, Hukukı İslȃmiyye, s. 448. 32KŞS 23 / 27-3. 33KŞS 14 / 13-4.
Eşinden boşanıp geride kalan çocuklarının her türlü ihtiyacının giderilmesi için eski kocasından
nafaka talep eden kadınlar da bulunmaktadır.34
2-Tek Eşlilik
Toplumsal hayatın en önemli unsurlarından olan evlenme Osmanlı'da genel olarak tek
kadınla gerçekleştirilmiştir. Aile üzerine yapılan çalışmalarda Osmanlı toplumunun hem
genelinde hem de Konya’da, çok kadınla evlilik oranı % 10’un üstüne çıkmamıştır.35
Gayrimüslimler üzerinde yapılan araştırmalarda da gayrimüslimler arasında dini inançları
gereği çok eşle evliliğe izin verilmediğinden, birden fazla kadınla evlilikle pek
karşılaşılmamıştır.36 XVIII. yüzyıl Bursa gayrimüslim terekeleri üzerine yapılan incelemelerde
birden çok kadınla evli olan erkek bulunmamaktadır.37 Osmanlı toplumunda çok eşliliğin yaygın
bir durum olmadığını Konya sicilleri de desteklemektedir. Birden fazla eşi olan sadece iki kişi
görülmektedir.38
3-Boşanma
Evlilik müessesesinin sona ermesini ifade eden boşanma sürecinde de Osmanlı kadını
birtakım haklara sahiptir. Boşanma üç şekilde olmaktadır; kocanın tek taraflı irade beyanıyla
gerçekleşen talȃk, karı-kocanın karşılıklı anlaşarak boşanmaları olan muhȃla’a ve kadının
mahkemeye başvurarak hâkim kararı ile ayrılması olan tefrȋktir.
Talȃk, evliliğin tümüyle ortadan kaldırılıp kaldırılmamasına göre talȃk-ı ric’ȋ ve talȃk-ı
bȃin olarak ikiye ayrılmaktadır. Dönülebilir ya da cayılabilir boşanma olarak da ifade edilen talȃk-
ı ric’ȋ evlilik bağını hemen koparmaz. Kadın üç hayz dönemi bekler. Bu süre içerisinde koca
boşanma kararından dönerek evlilik bağını tekrar eski haline getirebilir. Kadının bu konuda rızası
aranmaz.39 Dönülemeyen veya ayırıcı boşanma olarak ifade edilen talȃk-ı bȃyin iki şekilde
gerçekleşir. Bunlardan birincisi talȃk-ı ric’ȋ ile boşanan eşlerin iddetin bitiminden sonra
birbirlerinden kesin olarak ayrılmış sayılmalarıdır. Yani üç hayz müddeti içinde geri alınmayan
boşanma ayırıcı boşanma olur. Evlilik tamamen sona erer. Talȃk-ı bȃyinin gerçekleştiği diğer bir
durum, kocanın boşanma iradesini açıklarken boşanmanın kesin, ayırıcı olduğunu ifade eden
sözler kullanmasıdır.40 İncelenen sicillerde Konya’da talȃk-ı bȃyin şeklinde boşanmaların
34KŞS 13 / 88-3. 35Muhittin Tuş, Sosyal ve Ekonomik Açıdan Konya, Konya 2007, s. 147. 36Ömer Demirel, Adnan Gürbüz, Muhiddin Tuş, “Osmanlılarda Ailenin Demografik Yapısı”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, BAAK, C. 1, Ankara 1992, s. 106. 37Ali İhsan Karataş, Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimlerin Toplum Hayatı –Bursa Örneği-, İstanbul 2009, s. 59. 38KŞS 13 / 224-1; KŞS 20 / 134-1. 39Cin, Boşanma, s. 54; Aktan, “Aile Hukuku”, s. 410. 40Cin, Boşanma, s. 55
Kadınlar bugün olduğu gibi geçmişte de bazı sıkıntılı durumlarla karşılaşmışlardır.
Osmanlı’da kadınlar, tecavüz, darp, hırsızlık gibi davranışlara maruz kaldıklarında hukuki
haklarını kullanarak mahkemeye başvurmuş, davacı oldukları kişilerin cezalandırılmasını talep
etmişlerdir. Diğer taraftan kadınların suçlu oldukları durumlarda mağdur olan kişiler mahkemeye
müracaat etmiş, kadınlar mahkemede yargılanmışlardır.
Kadınlar kimi zaman bizzat kendileri, kimi zamanda vekilleri aracılığıyla hukuki
haklarını kullanarak erkekler gibi mahkemelere başvurmuşlardır. Yapılan çalışmalarda Konya,
Kayseri, Ankara gibi şehirlerdeki kadınların sorunlarını mahkemeye taşımaktan çekinmedikleri
görülmüştür.78 Bunların yanı sıra, mahkemelerde kadınların şahitlikleri erkeklere oranlara sınırlı
kalmış, incelenen sicillerde çok az belgede kadınların şahit olarak mahkemede bulunduğu
davalara rastlanılmıştır.79Aynı sonuca Leslie Peirce’de 1540-1541 yılları arasındaki Ayntab
tutanaklarında ulaşmış, tutanaklar arasında sadece dört olayda kadınların tanıklık görevini
üstlendiği görülmüştür. Her durumda hatta davayı açanın kadın olduğu durumlarda bile
Müslüman erkeğin tanıklığına öncelik tanınmıştır.80 Mahkemede erkeklerin kadınlar konusunda
bir adım önde olduğu diğer bir durum sanık durumunda olduklarında yemin ederek
suçsuzluklarını kanıtlamaları olmuştur. Çoğu zaman mağdur sıfatıyla mahkemeye başvuran
kadınlar, iddialarını ispatlayamamaları ve davacı oldukları kişinin de fiili işlemediğine dair yemin
etmesiyle mağduriyetten kurtulamamış ve davadan men edilmişlerdir. Kadın davacılar ve
davalılar kendilerini yasadışı eylem suçlamalarından temize çıkarmak için erkeklere göre önemli
ölçüde daha az imkâna sahip olmuşlardır. Suçsuzluk yemini edemeyen kadın, açtığı davada, sesini
duyurmada sırtını dayayabileceği daha az yapısal dayanağa sahip olmuştur.81
77KŞS 21 / 83-4; KŞS 15 / 57-1; KŞS 14 / 101-4; KŞS 16 / 142-2; Koca, Kadın ve İktisat, s. 18-19. 78Jennings, “Kayseri”, s. 61;Suraiya Faroqhi, Stories of Ottoman Men and Women Establishing Status, Establishing Control, İstanbul 2002, s. 152; Faroqhi, Orta Halli Osmanlılar, s. 229. 79KŞS 13 / 59-3; 172-1; 179-1. 80Leslie Peirce, Ahlak Oyunları 1540-1541 Osmanlı’da Ayntab Mahkemesi ve Toplumsal Cinsiyet, çev. Ülkün Tansel, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2005, s. 194. 81Peirce, Ahlak Oyunları, s. 254.