-
1
Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim
Yöneticisi
ORTAÖĞRETİM 9. SINIFLAR DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 1. ÜNİTE
DERS NOTU
İNSANIN EVRENDEKİ KONUMU
İnsanın evrendeki konumunu anlayabilmemiz için VARLIKLAR ALEMİ
hakkında bilgi sahibi olmamız gerekmektedir.
Buradan hareketle İNSAN; VARLIKLAR ALEMİ içinde kendisine HEM
MADDİ – HEMDE MANEVİ yer verilen tek varlıktır.
İnsan kendisine verilen bu çift yönlü özellik sayesinde diğer
tüm varlıklardan ayrılır. Diğer tüm varlıklar
dolaylı veya dolaysız yollardan insana hizmet etmek için
yaratılmışlardır.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran başka özellikleri de
bulunmaktadır.
İnsan, akıllı bir varlıktır: Akıl, insanı diğer varlıklardan
ayıran en belirgin özelliktir. İnsan, düşünen bir varlıktır: İnsana
özgü faaliyetlerden biri de düşünmektir. Düşünme eylemi aklın
doğal bir ürünüdür. İnsan, inanan ve ibadet eden bir varlıktır:
Bir inanca sahip olmak, onu savunmak ve bu inanca uygun
davranmak
yalnızca insanda bulunan bir özelliktir
Düşünmesi, İnanması, Sevmesi, Acı çekmesi, Hissetmesi vb. ile
Manevi
Melekler, Cinler,
Şeytanlar, Ruhlar vb.
Hava, Nefes, Sevgi, His, Sıcaklık vb.
Kuşlar, Böcekler, İnek, Koyun, Aslan vb.
Çiçekler, otlar, ağaçlar, meyveler vb.
Güneş, Ay, Yıldızlar, Taşlar, Dağlar vb.
İNSAN VE DİN 9. SINIF 9. SINIF
VARLIKLAR ALEMİ
MADDİ (GÖRÜNEN) VARLIKLAR
MANEVİ (GÖRÜNMEYEN) VARLIKLAR
UZAY ALEMİ
HAYVANLAR
BİTKİLER
Yemesi, İçmesi, Fiziksel Özellikleri, Uyuması, Yorulması vb. ile
Maddi İNSANLAR
SOYUT VARLIKLAR
RUHANİ VARLIKLAR
Özellikleri olan olan canlılardır.
-
2
Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim
Yöneticisi
- Allah insanı yeryüzünün en şerefli varlığı olarak yaratmıştır.
- Yukarıda ifade edilen özellikler insandan başka hiçbir varlığa
verilmemiştir. - Bu durumlar K.Kerim’de şu şekilde ifade
edilmiştir:
“Biz insanı en güzel biçimde yarattık.”
(Tîn Suresi, 4. Ayet)
“Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık...
kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları,
yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık.”
(İsra Suresi, 70. Ayet)
İNSANIN DOĞASI VE DİN
İnsandaki din duygusu doğuştandır. İnsanda doğuştan var olduğu
düşünülen değişmez özelliklerin bütünü insan doğasını oluşturur.
İslam dininde buna fıtrat veya yaratılış denir. İslam'a göre Allah,
insanları kendini bilip tanıyacak kabiliyette yaratmıştır.
İnsan iki yönlü bir varlıktır. İnsanın bir maddi yönü bir de
manevi yönü vardır.
Maddi yönüyle yeme, içme ve giyinmeye; manevi yönüyle de
inanmaya ihtiyacı vardır. İnsanda yeme, içme ve barınma gibi
biyolojik ihtiyaçlar nasıl doğuştan geliyorsa, din duygusu da
doğuştandır. İnsan her zaman yüce ve kudretli bir varlığa güvenme,
ona sığınıp ve ondan yardım dileme ihtiyacı
hisseder. Bu sığınma ve güvenme duygusu din ile karşılanır.
Bu nedenle diyebiliriz ki;
o Allah insanları bir yüce varlığa inanmaya, bir dinin mensubu
olmaya meyilli olarak yaratmıştır. o Bu sebeple İnsanlar inanırlar,
ve bir dinin mensubu olurlar. o Bu durum K.Kerim’de şöyle ifade
edilmiştir;
"Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat
üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında
değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu
bilmezler." (Rum Suresi, 30. Ayet)
"Dünyaya gelen her insan fıtrat üzere (inanma duygusuyla) doğar;
sonra anne ve babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar."
(Hadis-i Şerif)
- Ancak yukarıdaki ayette ifade edilen HANİF OLAN DİN ve FITRAT
Allah’ın peygamberleri aracılığı ile göndermiş olduğu HAK
DİN’dir.
- - O halde şimdi din nedir, çeşitleri nelerdir, ortak ilkeleri
nedir, gayeleri nedir vb. sorulara cevap
vermemiz gerekmektedir.
-
3
Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim
Yöneticisi
DİN NEDİR?
DİNİN GAYESİ NEDİR? Din, bize yaratılışımızın amacını, Allah'a
karşı yükümlü olduğumuz görevleri öğretir. İyi ile kötüyü, doğru
ile yanlışı tanıtır ve iyiye ulaşmanın yollarını gösterir.
DİNİ NİÇİN ÖĞRENMELİYİZ?
(DİN İNSANA NELER KAZANDIRIR)
Din, insanı ruhen yükseltir, ahlâken olgunlaştırır, haklara
saygılı olmayı öğretir, uyulması gereken hak ve görevleri
belirler.
Din, insanı hem dünya hayatında, hem de ahirette mutluluğa
kavuşturur.
Din,
insanın iç dünyasını aydınlatır. insan, din adına doğru
düşüncenin ve doğru davranışın ne olduğunu anlar. Dine sonradan
katılmış hurafelerden uzak durur.
Din,
toplumda birlik ve beraberliğe, dayanışmaya katkıda bulunur.
- Dinini iyi öğrenen insan diğer insanlara yararı olacak pek çok
işi Allah rızası için ve sevap ümidiyle yapar. - Bizler dinimizi
niçin öğrenmemiz gerektiğini maddeler halinde kısaca şu şekilde
sıralayabiliriz;
Din, bizi niçin yaratıldığımız konusunda bilgilendirir. Din,
bize hayatın anlamı hakkında bilgi verir. Din, bizi ölüm ve ötesi
hakkında aydınlatır. Din, bize inanç esaslarıyla ilgili bilgi
verir. Din, bize ibadet esaslarını öğretir. Din bize ahlak
kurallarını öğretir. Din bize toplumsal hayatta başkalarına karşı
olan görevlerimizi hatırlatır.
Din ; Allah’ın Peygamberleri aracılığı ile gönderdiği, akıl
sahibi insanları kendi istekleri ile dünya ve ahirette iyiliğe ve
mutluluğa ulaştıran ilahi emirler, kanunlar ve yasaklardan oluşan
bir sistemdir.
-
4
Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim
Yöneticisi
HAKK DİN Tek Allah înancına dayanan ve yalnızca O'na kulluk ve
ibâdeti emreden dinlere Hak dinler denir.
KAÇ ÇEŞİT DİN VARDIR?
HAKK DİN NE DEMEKTİR? - Hak dinler, Allah'ın göndermiş olduğu
dinlerdir. - Bunlara Semavî Dinler de denilmektedir. - Hak dinlere,
temelini, Allah'ın birliğine îman ve sadece
O'na ibâdet esası teşkil ettiği için, Tevhid Dini adı da
verilir.
Örn: İslâmiyet, Hrıstiyanlık, Yahudilik gibi.
- Hak dinlerin bazıları, sonradan insanlar tarafından bozulmuş,
içine dînin aslından olmayan hurâfeler ve bâtıl inançlar
konulmuştur.
- Bu gibi, aslı hak iken sonradan bozulan dinlere, Muharref
dinler (Aslı Değiştirilmiş) denir. Örn: Yahudîlik ve Hıristiyanlık
gibi.
- Bunlar başlangıçta Hak din iken, sonradan içlerine hurâfeler
ve tevhide aykırı fikirler girmesiyle bozulmuş ve birer muharref
din olmuşlardır.
- Muharref dinler de, bâtıl dinlerden sayılır.
BATIL DİN NE DEMEKTİR?
- Allah tarafından gönderilmemiş, insanların kendilerinin
uydurdukları, tek Allah inancını taşımayan inanç ve fikirlere ise,
Bâtıl Din denir.
Örn: Hinduizm, Budizm, Mecusilik vb.
DİNİN İNSAN HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ
Din, tarihin bütün devirlerinde ve bütün toplumlarda var olan
evrensel ve köklü bir olgudur. İnsana hitap eden ve
insan için söz konusu olan din, insanla beraber var olmuş ve
tarih boyunca varlığını sürdürmüştür . Kutsal kitaplarda, ilk insan
olan Hz. Adem'in, Allah tarafından görevlendirilmiş bir peygamber
olduğu belirtilmektedir
.Yüce Allah'ın bu peygambere, emirlerini ve yasaklarını
bildirdiği açıklanmaktadır .Yüce Allah'ın, ilk insanı peygamber
olarak görevlendirmesi, dinin ilk insanla birlikte var olduğunu
göstermektedir.
Din, insanların barış ve güven içinde yaşamalarını sağlar. Din,
haksızlık, zulüm, kin gütmek, yalan söylemek gibi kötülükleri
yasaklar. Sevgiyi, saygıyı, yardımlaşmayı, dürüstlüğü, insanlara
iyi davranmayı emreder. İnsanların birbirleriyle iyi geçinmelerini,
birbirlerinin haklarını gözetmelerini ister. Barış içinde
yaşamalarını öğütler.
İnsanlar, dinin emirlerini yerine getirdikleri ve yasaklarından
kaçındıkları zaman mutlu ve huzurlu olurlar . Birbirlerine
haksızlık etmezler, kin gütmezler; saygılı ve dürüst davranırlar.
Böylece toplumda huzur, güven ve mutluluk sağlanır.
Hakk Dinler (İlahi Dinler) Batıl Dinler
-
5
Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim
Yöneticisi
DİNLERİN EVRENSEL ÖĞÜTLERİ
Dinler, insanların inanç ve davranışlarını güzelleştirmek
isterler. Bu amaçla, insanlara çeşitli öğütlerde bulunurlar.
Bu özellik, dünyadaki bütün dinler için geçerlidir ve
evrenseldir. Dinin kendisi de evrensel bir olgudur. Dünyanın her
tarafında bir veya birden fazla dine inanılmakta ve inanılan dine
göre yaşanmaktadır. Dinlerin evrensel öğütleri vardır. Bu öğütlerin
amacı, insanların hayatını kolaylaştırmak, güzelleştirmek ve
iyileştirmektir. Bunlardan bazıları şunlardır;
1.Doğruluk. 2. Temizlik. 3. İyilik ve Yardımseverlik. 4.
Büyüklere Saygı, Küçüklere Sevgi Göstermek. 5. Hayvanlara İyi
Davranmak. 6. Çevreyi Korumak. 7. Zararlı Alışkanlıklardan
Kaçınmak. 8. Başkalarına Zarar Vermemek. 9.Öldürmemek. 10.Çalmamak.
11.Yalancı Şahitlik Yapmamak.
ÇEŞİTLİ İNANIŞ BİÇİMLERİ
Tarihin akışı içerisinde değişik sosyal ve kültürel şartların
etkisiyle farklı inanç biçimleri ortaya çıkmıştır.
İnanmanın çeşitli biçimleri de daha çok tanrı kavramı üzerinde
yoğunlaşmış olup, monoteizm, politeizm, gnostisizm, agnostisizm ve
ateizm şeklinde ortaya çıkmıştır.
Son zamanlarda satanizm ve Reenkarnasyon (Ruh Göçü) denilen bir
başka inanış biçimi de ortaya çıkmıştır. İnanmak, insanoğlunun
doğuştan itibaren taşıdığı ve farklı şekillerde ifade ettiği bir
duygudur. Bu duyguyu ifade etmedeki farklılıklar, değişik inanma
biçimlerini doğurmuştur.
İnsanlar tarihin başlangıcından bu yana fıtratlarının gereği
olarak bir takım şeylere inanma,
onlardan güç alma, ruhi anlamda teskin olma (teselli bulma)
ihtiyacı hissetmişlerdir. Vahye dayalı olan inanç biçimini (yani
kaynağı Allah olan) benimseyen insanlar; neye, nasıl
inanılacağını
bilerek inanç biçimlerini geliştirmişlerdir. Çünkü Vahiy, nelere
inanacağımızı bildirirken, peygamberler de vahyi nasıl
anlayacağımız konusunda bizlere
rehberlik etmişlerdir.
Monoteizm (Tek Tanrıcılık)
Politeizm (Çok Tanrıcılık)
Gnostisizm (Gizemcilik)
Agnostisizm (Bilinemezcilik)
Ateizm (Tanrı Tanımazlık)
Satanizm (Şeytana Tapınma)
Reenkarnasyon (Ruh Göçü)
-
6
Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim
Yöneticisi
Ancak; Vahiyden uzaklaşıp sadece kendi akıllarının yolunu tutan
insanlar çok çeşitli inanç biçimleri ortaya çıkarmışlardır. Örn:
Güneşe, putlara, yıldızlara, ateşe, insanlara, tapınmışlar ve buna
bağlı olarak ta benliklerini yitirmişlerdir.
Monoteizm (Tek Tanrıcılık): - Tanrının varlığını ve birliğini
savunup eşi ve benzeri bulunmadığına inanma biçimine monoteizm veya
tek
tanrıcılık denir. - Bu inanç biçiminin özünü tevhid inancı
oluşturmaktadır. - Tevhid, Allah'ın birliği demektir. Bu inanç
biçimine göre;
Allah birdir, O'ndan başka tanrı yoktur. O, eşi, benzeri ve
ortağı olmayandır. Doğmamış ve doğurmamıştır. Gördüğümüz ve
göremediğimiz bütün varlıkları yaratan, yoktan var eden Allah'tır.
O, yaratıcı olarak tek'tir. O'ndan başka yaratıcı yoktur. Allah,
hiçbir kusur ve eksikliği bulunmayan, en üstün niteliklere sahip
olan çok Yüce bir varlıktır. İbadet yalnız O'na yapılır. O'ndan
başkasına ibadet edilmez.
“Sizin ilahınız, yalnızca kendisinden başka tanrı olmayan
Allah’tır. O’nun ilmi her şeyi kuşatmıştır.”
(Ta-ha Suresi, 98. Ayet)
“İlâhınız bir tek Allah‘tır. O'ndan başka ilâh yoktur. O,
rahmândır, rahîmdir..” (Bakara Suresi, 163. Ayet)
Tevhid (Allah'ın birliği) inancı İhlâs Suresinde şöyle
açıklanmıştır:
Monoteist inanç biçimini benimsemiş olan dinler, İSLAMİYET,
HIRİSTİYANLIK ve YAHUDİLİK’tir.
Ancak; HIRİSTİYANLIK ve YAHUDİLİK zaman içinde mensuplarının bu
dinler içine başka unsurları da katmalarından dolayı monoteist
özelliklerini yitirerek POLİTEİST (Çok Tanrıcı) bir özelliğe
dönüşmüşlerdir.
Örn: Hıristiyanlar; - Allah’ın varlığına inanmakla beraber bunun
yanında Hz. İsa’yı onun oğlu kabul ederek tanrılaştırmışlardır. -
Hıristiyanlıkta Allah'ın üç unsurdan meydana geldiğine inanılır. Bu
inanca TESLİS (Üçleme) İNANCI denir. - Allah'ın tek ve bölünmez bir
âlemde ayrı, eşit ve tek cevherli üç kişi (Baba, Oğul,
Rûhu'l-Kudüs) olduğu şeklinde
tarif edilmektedir. Hıristiyanlığın üç şekilli tek Tanrı
anlayışı demek olan bu temel inanç, Allah mefhumunu Baba, Oğul,
Kutsal Ruh formülü içinde "teklik" olarak açıklamaya çalışmaktadır.
Hıristiyanlığın bu temel inancı üç
«Deki! O Allah birdir. Allah Sameddir. (Kimseye muhtaç değildir,
her şey O'na muhtaçtır.)
O, doğurmamış ve doğurulmamıştır. Hiçbir şey O'na denk
değildir.»
-
7
Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim
Yöneticisi
görüntüde tek tanrı anlayışını anlatmaktadır. Buna göre "Oğul"
diye nitelendirilen Hz. İsa da tanrı kabul edilir.
- Ortaya çıkan bu görüntü temelde monoteist olan Hıristiyanlığı
politeist bir yapıya dönüştürmüştür.
Yahudilikte ise; - Yahudi inancına göre Tanrı Yahova tek ve her
şeyin yaratıcısıdır. - Yahudiler Tanrı Yahova'nın kendilerini her
türlü zorluklara karşı koruyup yardım ettiğine inanırlar. -
Yahudiler, Yehova adını verdikleri tek tanrıya inanmakla birlikte
Yehova onların milli tanrısıdır. Bu yüzden
Yahudilikte Allah inancı millîleşmiştir. - Yahudiler Hz. Musa’yı
Allah’ın oğlu olarak kabul etmeye kadar işi götürerek Allah’a
oğullar isnad etmişlerdir. - Bu nedenle çok tanrıcı bir yapıya
doğru kaymışlar ve politeistleşmişlerdir.
Politeizm (Çok Tanrıcılık): - Monoteizm’in tam zıddıdır. -
Birden çok tanrının varlığına inanmak demektir. - Tanrının özü
itibariyle bir değil de çok olduğunu savunan anlayıştır. -
Politeizme göre birden çok tanrı vardır ve tanrıların sayısı
belirsizdir. - Politeizm’de (çok tanrıcılık) tanrıların farklı
görevleri bulunur ve her tanrının belirli bir görevi vardır. - Çok
tanrıcılık, eski Yunan, Mısır, Roma, Hinduizm, Budizm, Şintoizm,
İslamiyet'ten önce Arap
Yarımadası'nda çok yangındı. Örneğin ; Şintoizm’de :
Amaterasu : Güneş Tanrıçasıdır. Gök ülkesini temsil eder.
Tskukiyomi : Ay tanrısıdır. Susanowa : Fırtına ve Deniz
Tanrısıdır.
Hinduizm’de ise;
Brahma : Yaratıcı Tanrıdır. Vişnu : Koruyucu Tanrıdır. Şiva :
Yok edici Tanrıdır.
İslamiyet; çok tanrıcı bir anlayışı kesinlikle reddeder.
İslamiyet’e göre çok tanrıcı bir dini benimseyenlere MÜŞRİK
denir.
Gnostisizm (Gizemcilik): Bu inanç sistemine göre doğa üstü bazı
güçler vardır ve bunlarla iletişim kurmak mümkündür. Gnostisizm
(Gizemcilik) Tanrıyla birleşme ve Tanrı’da yaşama felsefesini
savunur. Tanrıyla birleşmek ve Onda yaşamak da ancak sevgi ve sezgi
yoluyla olur. Gnostiklere (Gizemci) göre, Tanrının duyularla
algılanması, akıl yoluyla kavranması
mümkün değildir. Tanrı ancak, Ona karşı duyulan derin sevgi
sayesinde sezilebilir. Gnos; bilgi, yüksek ilim demektir. Gnostizm
ise; bilinebilirlik, bilinircilik demektir. Ancak, gnostik bilgide
bir gizemlilik ve kendiliğinden var olma gibi bir durum söz
konusudur. Herkesin
elde edeceği bir bilgi değildir. Bu bilgi Ruhları yüksek bazı
kimselere mahsustur. İslam Alimleri bunu “Marifet” olarak
adlandırmışlardır. Gnostizmi felsefi bir akım gibi algılayanlar,
elde ettikleri bu tabiat üstü bilgiyi dini kaynaklardan daha
üstün kabul etmişlerdir. Bu akım, insanların tekrar bedenen
dirilemeyeceğine inanır. Onlara göre, kötülüklerin nesilden. nesile
devam etmemesi için evlenmemek daha doğrudur Bu tür inanma
biçimleri İslam düşüncesi içinde asla yer almamıştır. Bunlar vahye
aykırı, yanlış
düşüncelerdir.
-
8
Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim
Yöneticisi
Agnostisizm (Bilinemezcilik): Gnostisizm’in zıddıdır.
Agnostisizm düşüncesine göre, insan aklı ve zihninin hiçbir şeyi
bilmesi mümkün değildir. Agnostiklere (Bilinemezci) göre, insanın
Tanrı’ya ilişkin bir bilgisi olamaz. Tanrının varlığı da yokluğu da
kanıtlanamaz. Agnostiklere göre bilgi edinmek imkansızdır. Çünkü
insanın bilgi edinmesini engelleyen bir çok engeller ve
çaresizlikler vardır. Bu akıma göre Allah duyularla algılanamaz.
Çünkü Allah, duyusal deneyimlerimizin dışındadır. Agnostisizm,
doğrudan Allah’ı inkar etmemektedir. Sadece elimizde bilgi olmadığı
için, Allah ile ilgili
herhangi bir yargıya varamayacağımızı iddia etmektedir.
Agnostikler, insan ömrünün kısalığını, Tanrının gözle
görülememesini ve duyularla
algılanamamasını kendi düşüncelerini desteklemek için
kullanırlar. Vahye dayanmayan bu akım da doğruyu isabet
ettirememiştir. Zira vahiy ürünü olan din, gerçek varlığın
bilgisine ulaşılamayacağını kabul etmekle beraber, ulaşılsa da
bu, bilgi ve akıl ile değil, iman ile mümkün olacağını
söylemektedir
Ateizm (Tanrı Tanımazlık): Ateizm (Tanrı Tanımazlık); evreni ve
varlıkları yaratan herhangi bir güç ya da tanrı olmadığına inanan
ve bu
görüşü savunan inanç biçimidir. Felsefi bir akım olan bu düşünce
Allah’ı ve ruhu inkar ederken alemin tesadüfler sonucu bir
takım
kombinezonlar ile meydana geldiğini kabul ve iddia eder. Ateizm
(Tanrı Tanımazlık); Allah'ı yaşamına dahil etmeyen, hatta bunun
gereğini bile duymayan görüş olarak
ifade edilmektedir. Ateizm, dini inançsızlığa ve dini olan tüm
değerler ile dinlerin hepsine karşıdır. Bu akımın temeli ve kaynağı
materyalizmdir (maddecilik). En belirgin olarak Marksizm'de
ortaya
çıkmıştır.
SATANİZM
Özel olarak Hıristiyanlığa, genel olarak da bütün dinlere karşı
“alternatif din” olarak sunulmak istenen yeni din arayışlarından
birisi de Satanizm’dir.
Kelime olarak Şeytan’a inanma, Şeytana tanrı diye tapınma
anlamlarına gelir. Fransızca bir kelime olan "SATAN" kelimesinin
Türkçe karşılığı "ŞEYTAN"'dır. Satanizm ise
şeytana ve kötülüğe gösterilen bağlılık ve onları yüceltme
demektir. Satanizm; Şeytan’a tapınma faaliyeti adı altında Yahudi-
Hıristiyan geleneğine, Yahudi-
Hıristiyan din tahakkümüne ve özellikle de Hıristiyanlığa karşı
başlatılan bir reaksiyonun adı olmuştur.
Buna “Modern Protesto Hareketi” demek de mümkündür.
Bu hareket başta Hıristiyanlık olmak üzere, bütün dinlere ve
dinlerin ortaya koymuş olduğu kutsal değerlere karşı bir
başkaldırıyı temsil etmektedir.
İngiltere, Fransa ve Almanya olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde
ve özellikle de Amerika’da ortaya çıkan, oradan diğer ülkelere
yayılmıştır.
Satanizm; Şeytan’ın en önemli özelliği olan muhalefet ve
başkaldırıyı esas alarak, dinin ve dini olan her şeyin karşısında,
fakat Şeytan’ın ve onun temsil ettiği şeyin yanında yer alma
hareketidir.
Satanizm’in temelinde, geleneksel düşman olarak Hıristiyanlık
dini görülmekte, toplum tarafından kabul gören temel ahlak
kuralları reddedilmektedir.
Cinsel sapıklıklar, Cinayetler, Kara büyü ve cadılık
Satanistlerin bizzat yaptıkları olaylardır.
-
9
Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim
Yöneticisi
Satanizm’de bazı sayıların özel bir anlamı ve önemi vardır. 13
sayısının kutsallığına inanılır. 666 sayısına da özel bir önem
verdikleri bilinmekte olup, bu sayının kutsal kitaplarda
(Tevrat,
Zebur, İncil) geçen Şeytan ile ilgili ayet sayısına denk olduğu
düşünülmektedir. Kedinin dünyada Şeytan’a en yakın hayvan olarak
kabul edildiği, bu sebeple âyinlerinde kedi
kurban edilerek ruhi anlamda Şeytan ile birleşmenin kabul
gördüğü düşünülmektedir. Satanizm günümüzde ağırlıklı olarak
Norveçte görülmektedir. ABD’de göçmen olarak dünyaya gelen Anton
Szandor Lavey isimli Macar asıllı bir şahsın
öncülüğünde kurulmuştur. LAVEY’in yazmış olduğu “SATANİST BİBLE”
(Şeytanın Not Defteri), isimli kitap, Satanist
guruplarca Şeytan’ın kutsal kitabı olarak kabul edilmektedir. Bu
kitapta; 1- Sonsuz kişisel tatmin için çalış, 2- Hayatı canlı yaşa,
3- Düşmanından nefret et, sana vuranı yok et, 4- Basit bir hayat
yaşa, hayvanlar gibi ol. 5) Şeytan, günah adı verilen düşünsel ve
duygusal yücelikleri savunur. 6) Şeytan bir öcü gibi kullanıldığı
takdirde, tüm dinlerin en iyi dostudur.
7) İstenmedikçe kimseye akıl verme 8) Kendini sakın kandırma,
şefkat gibi duygulara sakın kapılma... ilkeleri, Satanizmin temel
öğreti ve felsefesi
olarak açıklanmaktadır. Satanizm olgusu günümüzde düşüncede
kalmayıp, bir inanç tarzına dönüştürülmüş, bu inancın öğretisi bazı
sembolik tören ve ayinler olarak ortaya çıkmıştır. Satanist
törenler,
o Ortaya konulan pentagram işareti etrafında mumların
yakılması,
o Baltaların elde tutulması, o Ters haç işaretinin çizilmesi
veya tahta bir
haç’ın yakılması, o Şeytan’a dua edilmesi ve kurban olarak
bir
kedinin kesilerek kanının içilmesi ile gelişip, o Genellikle
burçları aynı olan veya birbirine
yakın kız ve erkeklerin cinsel ilişkiye girmeleri ile biter.
o Kedinin kurban edilmesinin sebebi ise kedinin Şeytan’a en
yakın havyan olarak görülmesidir.
o Ayrıca törenlerinde civcivleri de ayak altında ezmek suretiyle
öldürmektedirler. o Yabancı ülkelerde yapılan ayinlerde ise
Şeytan’a bakire kızlar da kurban edilmektedir. o Bu şahıslar bir an
önce ölüp Cehenneme giderek Şeytan’a hizmet etmeyi
düşünmektedirler.
Mü’min bir insanın en büyük gayesi, Allah’ın rızasını
kazanmaktır.
Materyalist (maddeci) bir insanın amacı ise, nefsini memnun
etmek, Satanist bir bireyin amacı da şeytanı memnun etmektir.
Nasıl Satanist olduğunu anlatan bir yurttaşımızın ifadeleri çok
dikkat çekicidir;
“Ailemden kopmuş, sevgi bağım kalmamıştı. Maddi açıdan durumum
ailem sayesinde oldukça iyiydi, zengin aile
çocuğuydum kısacası. Değişik arayışlar içindeydim, macera
arıyordum. Beyoğlunda takılıyorduk. Satanist bir grupla tanıştım ve
Ataköy’de oturduğumu öğrenince benimle yakından ilgilendiler. Bana
okumam için
Satanizmle ilgili kitaplar verdiler. Okuduğum zaman oldukça
ilgimi çekti. İşte aradığım şey dedim hemen. Mistik şeyler vardı
kitapta, kıyamet gününden bahsediyordu, ölümsüzlükten falan
bahsediyordu. Daha sonra beni Ataköy’de oturan o gruptan diğer
kişilerle tanıştırdılar.
İlk başta benim oyun olarak baktığım ayinler yapıyorduk. Kendimi
tutamayıp gülüyordum ama onlar çok ciddiydiler, sanki uçuyorlardı.
İlk başlarda korktum gerçekten, ama sonra ben de onlardan biri
oldum. Heavy Metal türü müzikler dinlerdik. Bu müzikleri yapanlara
tapardık. Kedi kanına bayılırdık.
Kedi öldürmeye, kanlarını akıtıp kurban etmeye bayılırdık. Akla
hayale gelmeyen sapık zevklere sahiptik. Aklıma geldikçe kendimden
utanıyorum. Kedi kanını içip ölümsüzlüğe ulaşmaya çalışanlar bile
vardı içimizde.
-
10
Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim
Yöneticisi
Ben de buna inanmıştım. Kanı içmek için içimden büyük bir istek
geliyordu. Fakat midemin bulanması bunu engelliyordu. Kandırdıkları
gençlere ölümsüzlüğü ve dünyayı ele geçirmeyi vadediyorlardı. Bir
oyun oynuyorduk sanki. Şeytan’a tapar gözükecektik fakat asıl
amacımız Şeytan’ı yok edip dünyayı ele geçirmekti. Şimdi tüm
bunlara gülüyorum.”
REENKARNASYON (RUH GÖÇÜ)
Reenkarnasyon, ölen kişilerinin ruhlarının başka bir bedende
yeniden dünyaya geleceğini savunan
batıl bir inançtır. Reenkarnasyona göre, , ölen kişilerinin
ruhları bir ağaç, hayvan ya da bir bedende yeniden dünyaya gelir.
Ruhun, bir bedenden diğer bir bedene geçişini kabul eden bâtıl
inanışa tenasüh yada bugün daha yaygın
bilinen adıyla reenkarnasyon denilmektedir. Bu inanca göre,
bedenler ruhların kalıpları gibidir; ruh, kalıptan kalıba, bedenden
bedene göç etmektedir,
insan ruhu, cesedini terk ettikten sonra, karada, havada, yahut
denizde yaşayan herhangi bir hayvanın bedenine girmekte, oradan da
başka bir hayvanın bedenine, sonra, tekrar diğer bir insanınkine
girerek varlığını devam ettirip gitmektedir.
Tâ ilkçağlara kadar uzanan bir görüş, daha çok basit fikirli
insanlarca kabul görmüştür. Tenasüh fikrinin, ilkönce nerede
doğduğu hakkında ihtilâflar vardır. Bâzı kaynaklara göre, bu
teorinin
kaynağı Eski Mısır'dır.