-
ISSN: 1309 4173 (Online) 1309 - 4688 (Print)
Volume 6 Issue 6, p. 17-41, December 2014
Journal of History Studies
JHS
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
Nazilerin Gölgesinde 1936 Berlin Olimpiyatları ve Türk
Sporcuların
Müsabakaları The 1936 Olympics Under the Shade of Nazis and the
Games of Turkish Athletes
Yrd. Doç. Dr. Celil Bozkurt Düzce Üniversitesi - Düzce
Öz: Dönemin Türk basınına ve ikinci el kaynaklara dayanarak
hazırlanan bu makale Almanya'da
Nasyonel Sosyalistlerin iktidarı döneminde düzenlenen 1936
Berlin Olimpiyatlarını ve bu
olimpiyatlarda mücadele eden Türk sporcuların müsabakalarını
incelemektedir. Bu olimpiyatlarda
güreş branşında bir birincilik ile bir üçüncülük elde eden Türk
sporcular, ilk kez Türkiye’ye
madalya kazandırmışlardı. Ulus devlet kurma aşamasındaki
Türkiye’de dönemin Türk basını bu
spor başarılarına geniş yer vererek bu başarıyı Türklüğün gücü
olarak göstermiştir. Bunun yanında
Nazilerin, olimpiyat sürecinde Türk sporcu ve misafirlerine
gösterdiği sıcak ilgi ve sunduğu
ayrıcalıklar, Türk basınında Türk-Alman dostluğunun bir
göstergesi olarak yorumlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Olimpiyatlar, Naziler, Yahudi aleyhtarlığı,
Yaşar Erkan, Türk sporu, güreş
Abstract: Relying on the Turkish press of the period and the
secondary sources, this article
examines the 1936 Berlin Olympics held by the Nazi-ruled Germany
and the games of Turkish
athletes in the Olympics. Turkish athletes won the first Olympic
medals for Turkey with one gold
and one bronze medal in wrestling. During this nation-state
formation period of Turkey, the Turkish
press presented this achievement as a representation of Turkish
power. Furthermore, the Turkish
press reflected the Nazi hospitality and warm welcome toward the
Turkish athletes and delegate as
a sign of Turkish-German friendship.
Keywords: 1936 Olympics, Nazis, Germany, Turkey, Antisemitism,
Yaşar Erkan, Turkish Sports, wrestling
Giriş
Olimpiyatlar, insanları fiziksel, kültürel ve sosyal yönlerden
eğiten, milletler arasındaki
kardeşlik ve barış duygularını geliştiren çeşitli spor
faaliyetleridir. Olimpiyatlar, insanların
sadece bedeni gelişimlerini değil; ortaya koyduğu eğitsel,
estetik ve sosyal kriterler vasıtasıyla
akli gelişimlerini de sağlamaktadır. Fiziksel ve ruhsal
gelişimlerin bir bileşimi olan olimpizm,
sadece bir gruba, millete veya ırka seslenmeyip, tüm insanlara
hitap eden evrensel bir olaydır.
Bu yönüyle, uluslar arası bir özellik taşıyan olimpiyatlar,
özerk bir yapıda olup, her türlü siyasi
ve ekonomik müdahalelerden uzak tutulur. Dünyada dört yılda bir
yapılan olimpiyatlarda dil,
din ve ırk ayrımı olmaksızın tüm sporcular adil bir yarışın
içinde, eşit koşullar ve kurallar
dahilinde kardeşlik ve dürüstlük ruhu içinde yarışırlar.
Modern dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyat
oyunlarının geçmişi Antik
Yunan'a kadar uzanmaktadır. İlk olimpiyatlar, Eski Yunan'da
Tanrı Zeus adına yapılan
şenliklerdir. M.Ö. 776 yılında, Yunanistan'ın Olimpia bölgesinde
Sparta Kralı Likorgos'un
önerisiyle yapılan şenlikler, ilk olimpiyat oyunları olarak
tarihe geçmiştir.1 M.Ö. 146'da
Yunanistan'ın Romalılar tarafından işgal edilmesi üzerine
oyunlar, Olimpia'dan alınıp Atina'ya
1 Judith Swadding, Antik Olimpiyat Oyunları, Çev:Burçak Gürün,
Homer Kitabevi, İstanbul 2000, s.4.
-
Nazilerin Gölgesinde 1936 Berlin Olimpiyatları ve Türk
Sporcuların Müsabakaları
Journal of History Studies
JHS
18
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
aktarılmıştır. Yunanlılar döneminde yarışmalar halinde yapılan
olimpiyatlar, Romalılar
döneminde zamanın ruhuna uygun olarak dövüş sporlarına dayalı
seyirlik oyunlar haline
getirilerek olimpiyat ruhundan uzaklaşmıştır. Bunun üzerine
Bizans İmparatoru II. Theodosius,
M.S. 392 yılında olimpiyat oyunlarının yapıldığı stadyum ve
tapınakları yıktırarak olimpiyat
geleneğine son vermiştir.2
Modern olimpiyat oyunlarını düzenleme fikri, yaklaşık bin beş
yüz yıllık bir aradan sonra
ilk kez 1892'de Fransız Baron Pierre de Coubertin3 tarafından
ortaya atılmıştır. 1894'te
Coubertin'in öncülüğünde Uluslararası Olimpiyat Komitesi IOC
(International Olympic
Committee) kurulmuş ve aynı yıl 23 Haziran'da Paris'te toplanan
komitede alınan kararla, ilk
modern olimpiyatların 1896'da Yunanistan'da yapılmasına karar
verilmiştir. Ayrıca,
olimpiyatlarda bayanların da yer alması, bir çok yeni branşın
eklenmesi ve dört yılda bir
yapılması planlanan olimpiyatların farklı ülkelerde yapılması
kararlaştırılmıştır.4 Böylelikle,
olimpiyatların tek bir ülkenin tekelinden çıkarılması tüm dünya
milletlerine mal edilmesi
hedeflenmiştir.
Olimpiyat oyunları, uzun yıllar istenilen düzeyde ve başarılı
bir şekilde
gerçekleşmemiştir. 1896 Atina, 1900 Paris ve 1904 St. Luis
Olimpiyatları, katılımcı
sporcuların yetersizliği, müsabakaları etkileyen olumsuz hava ve
zemin şartları gibi
nedenlerden beklenileni verememiştir. Ancak, 1908 Londra
Olimpiyatları'ndan itibaren daha
profesyonelce geçekleştirilen oyunlar, ülkelerin gerekli alt
yapı hazırlıklarını tamamlamasıyla
birlikte çok çeşitli branşlarda, yoğun sporcu ve seyirci
katılımıyla gerçekleşmeye başlamıştır.
1912'de Stockholm'de yapılan olimpiyatların, 1916'da Berlin'de
yapılması planlanmış, fakat I.
Dünya Savaşı'nın patlak vermesi yüzünden yapılamamıştır. 1920'de
Ansvers'te, 1924'te
Paris'te, 1928'de Amsterdam'da ve 1932'de Los Angeles'ta
başarıyla yapılan olimpiyatlar,
sporun evrensel ruhuna paralel olarak coşku ve heyecan ivmesini
giderek artırmıştır.
1936'da Berlin'de gerçekleştirilen olimpiyatlar, görkemli
hazırlıkları ve rekor sayıda
sporcu ve seyirci katılımıyla diğer olimpiyatlardan farklı bir
konum edinmiştir. Ayrıca, dünya
siyasetine alet edilmiş, "büyük Almanya" ve "aryan ırkın
üstünlüğü" ideolojisini ispata çalışan
Almanya devlet başkanı Hitler'in gövde gösterisine dönüşmüştür.
Bu olimpiyatlar, Türk
2 Age, s.93-94. 3 Pierre de Coubertin, 1 Ocak 1863'te Paris'te
doğdu, 2 Eylül 1937'de Cenevre'de öldü. Bir eğitimci olarak,
eğitim
ve reform konularında sürekli araştırmalar yapan Coubertin, o
dönemlerde ülkesinin (Fransa'nın) içinde bulunduğu
politik ve ahlaki çöküntünün nedenini, skolastik Fransız eğitim
sistemine bağlamaktaydı. Coubertin'e göre, bu
durumun düzeltilebilmesi için, yeni bir sistem ve bu sistemin
içinde spora çok büyük yer vermek gerekiyordu. Spor
alanında yapılan çalışmalar bu kadarla kalmamalı,
evrenselleştirilerek tüm dünyayı kardeşlik duygularıyla bir
araya
getirebilmeliydi. Bu aşamada Coubertin'in kafasında, eski
olimpiyatlardan esinlendiği modern "Olimpiyat Oyunları"
fikri belirdi. 25 Kasım 1892'de Fransa Atletik Sporlar Kulüpleri
Birliği'nin 5. yıl dönümü toplantısında yaptığı
konuşmayla bu fikrini ilk kez açıkladı: "Olimpiyat Oyunları'nın
modern bir şekilde yeniden yapılacağının karar
altına alınmasını istiyorum ve bu nedenle sporcularımızı başka
ülkelere gönderelim ve onlardan da sporcularını
yurdumuza göndermelerini isteyelim. Geleceğin gerçek, özgür spor
alış verişini kabul ettiğimiz ve Yunanlıların
tekelinden çıkarıp dünyanın belli başlı şehirlerine mal
edebildiğimiz gün, barış davası yeni ve kuvvetli bir dost
kazanacaktır." Coubertin, iki yıl sonra 14 üyeyle Paris'te,
Uluslararası Olimpiyat Komitesi'ni kurdu. (Daha sonra
Olimpiyat Oyunları'nın başlatılması kararının alındığı bu 23
Haziran günü "Olimpizm Günü" olarak kutlanmaya
başladı.) I. Dünya Savaşı'ndan sonra komitenin merkezini Lozan'a
aktardı. Büyük bir düşünür olan ve modern
olimpiyatların babası sayılan Coubertin, olimpiyatları
gerçekleştirebilmek için büyük uğraşlar verdi ve bu uğurda
kendi kişisel servetini harcamaktan çekinmedi. 1937 yılında
öldüğü zaman, hiç parası ve malı kalmamıştı. Vasiyeti
üzerine, kalbi bir kutu içine konarak Yunanistan'ın Olimpia
Dağı'nda, tarihi Zeus Tapınağı'nın bulunduğu yerde
mermer bir sütun altına gömüldü. Dünya sporu bugün de Lozan'dan,
onun şatosundan yönetilmektedir. Bkz.
Hüdaver Öğretici-Ahmet Karcılılar "Olimpiyatlar", Spor
Ansiklopedisi, 4. Cilt, Morpa Kültür Yayınları TDŞ,
İstanbul 2005, s. 149-150.
4 Age, s. 135-136.
-
Celil Bozkurt
Journal of History Studies
JHS
19
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
sporcuların ilk kez olimpiyat kürsüsüne çıktıkları oyunlar
olarak da Türk spor tarihine
kaydedilmiştir. Bu makalede, Türk sporcuların 1936 Berlin
Olimpiyatları'na iştiraki, yaptıkları
müsabakalar ve olimpiyatların Türk kamuoyundaki yankıları
incelenmiştir.
A. Olimpiyat Oyunlarında Türkiye
Osmanlı Devleti, 1896 yılında Yunanistan'da yapılan ilk
olimpiyatlara resmen müracaat
etmişse de IOC'ye üye olmamasından dolayı kabul edilmemiştir. Bu
nedenle, Atina'ya giden
Türk güreşçi Koç Mehmet oyunlara alınmamıştır. Modern
olimpiyatların mimarı Pierre de
Coubertin, İstanbul'a gelerek Selim Sırrı Tarcan'la5 tanışmış,
ondan Osmanlı Olimpiyat
Cemiyeti'ni kurmasını ve Osmanlı Devleti'nin IOC'deki ilk
temsilcisi olmasını istemiştir.
1908'de II. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte "Osmanlı Milli
Olimpiyat Cemiyeti" kurulmuş, fakat
cemiyetin IOC'ye kabul edilmesi 1911'de gerçekleşmiştir.6
Osmanlı Devleti'nin ilk olimpiyat başarısı, modern
olimpiyatların 10. yıl dönümünde
1906'da Atina'da düzenlenen ara oyunlarda gelmiştir. IOC
kurallarının uygulanmadığı
oyunlarda Osmanlı Devleti'ni temsil eden Yorgo Albiranitis 10
metrelik ipe tırmanma
yarışında birincilik kazanmıştı.7 Osmanlı Devleti'ni 1908 Londra
Olimpiyatları'nda
Galatasaray Lisesi öğrencisi Aleko Moulos jimnastik dalında
temsil ederken;8 1912'de
Stockholm'de yapılan olimpiyatlarda Vahram Papazyan ve Mıgırdıç
Mıgıryan adında iki
sporcu temsil etmiştir.9 1914'de I. Dünya Savaşı'nın patlak
vermesi üzerine 1916'da Berlin'de
yapılması planlanan olimpiyatlar yapılamamıştır. Savaş sonunda
5-8 Nisan 1919’da 18.
toplantısını yapan IOC, savaşın müsebbibi olarak gördüğü
Almanya, Avusturya, Macaristan,
Bulgaristan ve Osmanlı Devleti'nin 1920 Anvers Olimpiyatları'na
çağrılmamasına, bu ülkelerin
Milli Olimpiyat Komitelerinin tanınmamasına ve IOC'ye üye olarak
seçtikleri yetkililerin de
üyeliklerinin düşürülmesine karar vermiştir. Sonradan, 2-6
Haziran 1921 tarihleri arasında
Lozan'da toplanan 19. IOC Kongresi'nde, Macar ve Bulgar
temsilcilerin yanı sıra Türkiye
temsilcisi Selim Sırrı Tarcan'ın da üyeliğinin kabulüne ve
Osmanlı Devleti'nin 1924 Paris
Olimpiyatları'na çağrılmasına karar verilmiştir.10
5Selim Sırrı Tarcan, 1874 yılında Mora Yenişehir'de doğdu.
Galatasaray Lisesi ve Mühendishane-i Berr-i
Hümayun'u bitirdi. Lise yıllarında hocası Faik Üstünidman'dan
cimnastik dersleri aldı. Bir süre Servet-i Fünun
dergisinde spor bölümünü yönetti. O dönemde Galatasaray Lisesi
öğretmenlerinden Juery ile iyi görüşen Tarcan,
Juery aracılığıyla Pierre de Coubertin ile temas kurdu.
Coubertin, Türkiye'nin de IOC'ye girmesini istiyordu. 1908
yılında II. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte harekete geçen
Tarcan, ilk Milli Olimpiyat Komitesi toplantısına katıldı ve
aynı yıl İsveç Kraliyet Askeri Beden Eğitimi ve Cimnastik
Akademisi'ne başladı. 1911'de akademiyi bitirip yurda
döndü ve beden eğitimi öğretmeni olarak çalışmaya başladı. I.
Dünya Savaşı nedeniyle 1918'de IOC üyeliğinden
çıkarılan Türkiye'nin Milli Olimpiyat Komitesi de dağıldı.
1922'de Tarcan'ın çabalarıyla Türkiye Milli Olimpiyat
Cemiyeti tekrar kuruldu ve Tarcan komitenin başkanlığına
seçildi. "Prag Spor Pedagajisi Kongresi" adıyla çıkardığı
kitabında, 1925 yılında yapılan VIII. Olimpik Kongre'nin
konuşmalarını yayımladı ve çeşitli konferanslarda
"amatörlük, amatör sporcu ve spor müsabakaları" konularında
keskin görüşler dile getirdi. 1926'da konuşmaları
yüzünden TİCİ (Türkiye İdman Cemiyeti İttifakı) tarafından
kınandı. Tarcan, bu olay sonrasında TMOK
başkanlığından çekildi ve 1930'da Uluslararası olimpiyat
komitesi üyeliğinden de istifa etti. Cumhuriyetin ilanına
kadar çeşitli okullarda beden eğitimi öğretmenliğini sürdüren
Tarcan, 1924'te Beden Terbiyesi'nde başmüfettiş oldu.
1935'te bu görevinden emekliye ayrıldı ve bir dönem Ordu
milletvekilliği yaptı. Tarcan, yaşamı boyunca 58 kitap,
2500 makale yayımladı ve yine pek çok spor konusunda 1520
konferans vererek erişilmesi güç bir rekora ulaştı. 2
Mart 1956 tarihinde vefat etti. Bkz. Cem Atabeyoğlu, Kurucumuz
Selim Sırrı Tarcan, Türk Milli Olimpiyat
Komitesi Yayınları, İstanbul 2000, s.8-41. 6 Selim Sırrı Tarcan,
Yeni ve Eski Olimpiyatlar, Ülkü Basımevi, İstanbul 1948, s.24-26. 7
Age., s.129. 8 Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'nin 100. Yılı
1908-2008, Der: Altuğ İstanbulluoğlu, İstanbul 2008, s.39. 9 Age.,
s.40. 10 Atabeyoğlu, Kurucumuz Selim Sırrı Tarcan, s.22-23.
-
Nazilerin Gölgesinde 1936 Berlin Olimpiyatları ve Türk
Sporcuların Müsabakaları
Journal of History Studies
JHS
20
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
1924 Paris Olimpiyatları, Türkiye Cumhuriyeti'nin geniş bir
sporcu kitlesiyle katıldığı ilk
olimpiyat oyunları olmuştur. Uluslararası spor faaliyetlerine
önem veren Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal, ülkenin maddi
yetersizliklerine rağmen genç
cumhuriyetin dünyaya tanıtılması için Türk sporcuların
olimpiyatlara katılmasını çok
arzulamıştır. Bu hususta Mustafa Kemal başkanlığında 16 Ocak
1924 günü yapılan Bakanlar
Kurulu toplantısında, ülke sporunun gelişmesi ve yayılması için
uluslararası müsabakalara
katılmanın önemi üzerinde durulmuş, Türk sporcuların
olimpiyatlara hazırlanması için
Avrupa'dan uzmanlar getirilmesine ve olimpiyat hazırlığı olarak
örtülü ödenekten 17 bin liralık
tahsisat ayrılmasına karar verilmiştir.11
İlk olarak güreş milli takımının çalışmalarını yönetmek
üzere Macar antrenör Raol Peter, ardından da Futbol milli takımı
çalışmaları için İskoç
antrenör Billy Hunter ve atletizm için de Amerikalı Tobin
görevlendirilmiştir.12
Türkiye
Cumhuriyeti olimpiyatlara atletizm, bisiklet, eskrim, futbol,
güreş ve halter gibi branşlarda
katılmış fakat başarılı olamamıştır. Ancak, dünya milletlerine
genç Türkiye Cumhuriyeti'nin
adını duyurmuş ve önemli bir olimpiyat tecrübesi edinerek
sportif vizyonunu genişletmiştir.13
1928'de Amsterdam'da düzenlenen olimpiyatlara Türkiye; atletizm,
bisiklet, eskrim,
futbol, halter ve güreş branşlarında 40 sporcuyla katılmıştır.
Oyunlarda, güreşçilerden Tayyar
Yalaz 4. olurken, Saim Arıkan 6., Nuri Boytorun ve Çoban Mehmet
7. olmuştur Halterde
yarışan Cemal Erçman da 8. lik derecesi elde etmiştir. Adı
geçenler, Türkiye Cumhuriyeti'nin
olimpiyat şeref kütüğüne adını yazdıran ilk sporcuları
olmuştur.14
1932'de Los Angeles'ta
düzenlenen olimpiyatlara mesafenin uzaklığı ve ağır maliyet
nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti
iştirak edememiştir.
B. Türk Sporcuların 1936 Berlin Olimpiyatları'na Katılışı
II. Dünya Savaşı'nın arifesinde gerçekleşen 1936 Olimpiyatları,
hem dünya sporu hem de
Türk sporu açısından önemli gelişmelere sahne olmuştur. 1924 ve
1928 Olimpiyatları'nda
temelde ülke prestiji için mücadele eden Türk sporcuları, Berlin
Olimpiyatları'na devlet
desteğinde ve örgütlü bir süreçte hazırlanmıştır. Olimpiyatları
oldukça önemseyen Mustafa
Kemal Atatürk, Avrupa semalarında savaş rüzgarlarının estiği bir
sırada yapılan olimpiyatların
batılı güçlerin gövde gösterisine dönüşeceğini öngörmüş, bu
bağlamda Türkiye
Cumhuriyeti'nin de olimpiyatlarda varlığını ve gücünü
hissettirmek istemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Berlin Olimpiyatları'na güreş, basketbol,
binicilik, bisiklet, eskrim
ve yelken branşlarında hazırlanmıştır. Futbol, Türk Olimpiyat
Komitesi tarafından başlangıçta
olimpiyat dışı bırakılmıştır. Türk Spor Kurumu Başkanı General
Ali Hikmet Ayerdem, hazırlık
maçlarında Macar milli takımını 5-1 yenen ve Yugoslavya milli
takımıyla 3-3 berabere kalarak
başarılı bir performans sergileyen Türk futbol takımının yine de
hazırlıksız olduğunu ve bazı
teknik eksiklerinin bulunduğunu mazeret göstererek takımın
olimpiyatlara götürülmeyeceğini
açıklamıştır.15
Fakat, Ayerdem'in sonradan Başvekil İsmet İnönü ve Adliye Vekili
Mahmut
Esat Bozkurt ile yaptığı toplantıdan sonra futbol takımının da
olimpiyatlara iştirak etmesi
kararlaştırılmıştır.16
11 Haluk San, Belgeleri ile Türk Spor Tarihinde Atatürk, Türk
Spor Vakfı Yayınları, 1. Cilt, [y.y] 1981, s.66-67. 12 Doğan
Yıldız, Atatürk ve Spor, Telebasım, İstanbul 2008, s.193. 13
Türkiye Cumhuriyeti'nin 1924 Olimpiyatları'na katılımıyla ilgili
olarak bkz. Beynelmilel Olimpiyat Oyunları :
Sekizinci Olimpiyatlara Türklerin iştiraki münasebetiyle,
Matba-i Ebuzziya, İstanbul 1340, 96s. 14 Doğan Yıldız, Çağlar Boyu
Türklerde Spor, Telebasım, İstanbul 2002, s.182. 15
"Futbolcularımız Olimpiyatlara gitmiyecek", Haber, 13 Temmuz 1936.
16 "Türk Hükümeti Karar Verdi Sporda Yenmek Kadar Yenilmek de Caiz
ve Tabidir", Haber, 19 Temmuz 1936;
"Futbolcularla ve bisikletçilerin Berlin Olimpiyatına
iştirakleri kararlaştı", Kurun, 20 Temmuz 1936.
-
Celil Bozkurt
Journal of History Studies
JHS
21
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
Olimpiyatlara iştirak eden milli sporculara, eğitimleri ve
hazırlıkları için bazı branşlarda
devlet desteği sağlanmıştır. Güreşçilerin eğitimi için
Finlandiya'dan 8 kişilik bir eğitmen kadro
davet edilmiş, bunların Helsinki'den İstanbul'a geliş ve
gidişleri ile 10 günlük yol masrafları
için Maliye Bakanlığı'ndan 1550 liralık ödenek
ayrılmıştır.17
Aynı şekilde, eskrim takımının
Macaristan'da yapacağı eğitim ve seçmeler ile orada kalacakları
20 günlük konaklama masrafı
için Maliye Bakanlığı 12000 liralık döviz tahsis etmiştir.18
Diğer taraftan, 1936
Olimpiyatları'nda binicilik branşında mücadele eden konkur hipik
[engelli atlama] takımında
bulunan heyete, Türkiye sınırlarından başlamak üzere gündelik
verilmesi, hayvanların nakil,
iaşe, han vs masrafları için harcanan 8346.41liranın
karşılanması ve heyette bulunan erlere de
her türlü masrafları için 238 kuruş gündelik verilmesi
kararlaştırılmıştır.19
Kafilenin başında
Berlin'e giden Türk Spor Kurumu Umumi Katibi Nizamettin Kırşan'a
da Bakanlar Kurulu
kararı ile siyasal pasaport verilmiştir.20
Berlin'e ilk hareket eden Türk kafilesi, Yarbay Saim Bey
başkanlığındaki 9 kişilik
binicilik takımı olmuştur.21
19 Temmuz 1936'da Galata Limanı'ndan saat 12.00'de hareket
eden
kafile, 20 Temmuz'da Berlin'in Anhalter İstasyonu'na ulaşmış,
burada kalabalık bir Türk-
Alman heyeti tarafından karşılanmıştır. İstasyon, kafilenin
gelişi dolayısıyla Türk ve Alman
bayraklarıyla süslenmiştir. Kafileyi karşılayan Türk heyeti
arasında Berlin Ataşemiliteri Şinasi
Bey ve elçilik erkanından bazı şahıslar hazır bulunmuştur.
Heyeti karşılayan Berlin Askeri
kumandanı ve Berlin Olimpiyat Köyü Nazırı Obers Von und Zu Gilsa
yaptığı konuşmada;
"Dost ve asil Türk milletinin süvarilerini Alman hükümeti ve
olimpiyat komitesi namına
selamlamakla müftehirim. Alman-Türk dostluğunun yadına bir
vesile teşkil eden bu hadiseden
dolayı büyük memnuniyet duymaktayım. Bu vesile ile büyük
şefinizi hürmetle selamlar,
renginizi temsilen gireceğiniz bütün müsabakalarda en büyük
muvaffakiyet dilerim" diyerek
Türk-Alman dostluğuna vurgu yapmıştır. Ardından, Berlin Türk
olimpiyat ajanı bahriye zabiti
Hakkı Oluğ Bey de, Alman yetkililerin gösterdiği yakın ilgiye ve
dostluğa teşekkür eden bir
konuşma yapmıştır. Türk basınından Haber, istasyondaki
manzarayı, "Bu, Türk ve Alman
dostluğunun daima yaşadığının bir ispatıydı" şeklinde
yorumlamıştır. Türk Milli Marşı'nın
çalınmasından sonra sporcular, kendilerine tahsis edilen
otobüslerle Unter Den Linden'deki
Meçhul Asker Anıtı'na çelenk koymak üzere yola çıkmıştır.22
Basketbol ve güreş sporcularından oluşan ikinci Türk kafilesi,
23 Temmuz 1936 günü
Berlin'e ulaşmıştır. Kafile; Alman Olimpiyat Komitesi üyeleri,
Berlin Türk Elçiliği yetkilileri,
Berlin'deki Türk talebeleri ile daha önce gelen binicilik
takımından oluşan kalabalık bir heyet
tarafından karşılanmıştır. Alman Olimpiyat Komitesi'nden bir
yetkili, Türk kafilesine hoş
geldiniz diyerek bir konuşma yapmıştır. Konuşmaya Türkçe
karşılık veren kafile başkanı
Süreyya Gençay, Türk-Alman dostluğuna değinerek Türk sporcuları
Hitler Almanyası namına
üç defa "yaşa" diye bağırmaya davet etmiştir.23
176 Haziran 1936 tarihli Bakanlar Kurulu Toplantısı'nda alınan
karar için bkz. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi
(BCA), Tarih. 6/6/1936, Dosya. 148-61, Fon Kodu. 030.18.01.02,
Yer No. 65.48.012. 18 30 Haziran 1936 tarihli Bakanlar Kurulu
Toplantısı'nda alınan karar için bkz. BCA, Tarih. 30/6/1936,
Dosya.
148-62, Fon Kodu. 030.18.01.02, Yer No. 66.56.010. 19 6 Şubat
1937 tarihli Bakanlar Kurulu Toplantısı'nda alınan karar için bkz.
BCA, Tarih. 6/2/1937, Dosya. 148-70,
Fon Kodu. 030.18.01.02. Yer No. 72.14.005.1. 20 10 Temmuz 1936
tarihli Bakanlar Kurulu Toplantısı'nda alınan karar için bkz. BCA,
Tarih. 10/7/1936,
Dosya.112-183, Fon Kodu. 030.18.01.02, Yer No. 66.58.014. 21
Kafile'de yer alan sporcular şunlardı: Yarbay Saim Önhon, Yüzbaşı
Cevad Kula, Teğmen Cevad Gürkan, Teğmen
Eyüp Öncü, Teğmen Saim Pulatkan, Teğmen Sadettin Erokay ve
Teğmen Fahri İlhan. Bkz. "Olimpiyadlara gidecek
Türk binici ekibi tespit edildi", Ulus, 6 Temmuz 1936. 22 Suat
Erler, "Süvarilerimiz Berlinde", Haber, 20 Temmuz 1936. 23 Ahmed
İhsan, "Sporcularımız Berlinde merasimle karşılandı", Cumhuriyet,
27 Temmuz 1936.
-
Nazilerin Gölgesinde 1936 Berlin Olimpiyatları ve Türk
Sporcuların Müsabakaları
Journal of History Studies
JHS
22
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
Türk Spor Kurumu Umumi Katibi Nizameddin Kırşan başkanlığındaki
futbolcu ve
bisikletçilerden oluşan üçüncü Türk kafilesi, 26 Temmuz 1936
akşamı Berlin'e varmıştır.
Burada Alman yetkililer ve kalabalık bir Türk heyeti tarafından
karşılanan kafile, bir Alman
yetkilinin yaptığı konuşmanın ardından, Hitler namına üç defa
"yaşa" diyerek yetkilileri
selamlamıştır. Türk sporcular, kendilerine ayrılan otomobillerle
saat 12.00 sularında Olimpiyat
Köyü'ne geçmiştir. Berlin'e ulaşan son Türk kafilesi eskrim
milli takımı olmuştur.
Budapeşte'de çalışmalarını sürdüren milli takım, 28 Temmuz 1936
günü Berlin'e gelerek
çalışmalarına başlamıştır. Bu alanda yarışan Suat Fetgeri Aşeni
ve Halet Çambel, olimpiyatlara
katılan ilk kadın sporcularımız olmuştur.24
1936 Olimpiyatları'na Katılan Türk Kafilesi25
Branş Sporcu Teknik
şef
Hakem Antrenör Toplam
Güreş 18 1 3 1 23
Basketbol 10 1 - - 11
Yelken 4 1 - 1 6
Bisiklet 5 1 - 1 7
Futbol 19 1 - 1 21
Eskrim/Erkek 6 1 - - 7
Eskrim/Kadın 2 1 - - 3
Binicilik 7 1 - 1 9
Kafile
Sorumlusu
- - - - 4
Toplam 71 8 3 4 91
Olimpiyat süresince Türk sporcularına refakat eden kafilede şu
isimler yer almıştır:
Süreyya Gençay (Kafile başkanı), emekli general Ali Hikmet
Ayerdem (Yönetici), Vildan Aşir
Savaşır (Yönetici), Kemal Halim Gürgen (Yönetici), Nizamettin
Kırşan (Yönetici), Yüzbaşı
Saim Önhon (Binicilik şefi), Fuat Balkan (Eskrim yöneticisi),
Ahmet Fetgeri Aşeni (Güreş
Federasyonu Başkanı), Rıza Sueri (Su Sporları Federasyonu
Başkanı), Hamdi Emin Çap
(Futbol Federasyonu Başkanı), Cavit Cav (Bisiklet Yöneticisi),
Rupen Semerciyan (Basketbol
Antrenörü), Mc Donnely (Futbol Antrenörü), Şazi Tezcan (Futbol
Hakemi), Seyfi Cenap
Berksoy, İsmail Hakkı Vefa ve Sadullah Çitçioğlu (Güreş
Hakemi)26
24 Ahmed İhsan, "Futbol ve bisiklet takımları da Berlinde",
Cumhuriyet, 31 Temmuz 1936. 25 "Türk Hükümeti Karar Verdi Sporda
Yenmek Kadar Yenilmek de Caiz ve Tabidir", Haber, 19 Temmuz 1936.
26 Yıldız, Çağlar Boyu Türklerde Spor, s.185.
-
Celil Bozkurt
Journal of History Studies
JHS
23
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
Alman yetkililer, Berlin'e gelen Türk sporculara ve misafirlere
azami derecede yakınlık
göstermiştir. Rehberlik hizmetleri için sporculara olimpiyat
boyunca 30 tercüman tahsis
edilmiştir. Türk misafirler için de Berlin'in modern
bölgelerinden olan Türfrstdani'de
konaklama imkanı sağlanmıştır. Ayrıca, misafirlere danışmanlık
hizmeti görecek bir telefon ve
adres tahsis edilmiştir. Haber, "Türkiye'den gidecekler için
azami suhulet gösterileceği
aşikardır" diyerek Alman yetkililerin söz konusu hassasiyetine
işaret etmiştir.27
C. Nazilerin Olimpiyat Hazırlıkları
IOC, 1931'de olimpiyatların Berlin'de yapılmasına karar
vermişti. Bu karar, aynı zamanda
Versay Antlaşması'yla itaat altına alınan Almanya'nın
uluslararası arenaya dahil edilmesi
anlamına geliyordu. IOC'nin, XI. Olimpiyatların Berlin'de
yapılmasına karar vermesinden iki
yıl sonra 1933'te Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP)
Almanya'da iktidara
gelmişti. Adolf Hitler liderliğinde Yahudi aleyhtarlığını ve
"Aryan ırkın üstünlüğü" teorisini
bayraklaştıran Nasyonal Sosyalistler (NAZİ), anti demokratik
yollardan tüm ülkeye egemen
olmuştu. Nazilerin Yahudi aleyhtarı tutumu ve dış politikada
sergilediği agresif davranışlar
Avrupa ve Amerika kamu oylarında olimpiyatların Berlin'de
yapılmaması yönünde şiddetli
protestolara neden olmuştur. Bu tepkiler IOC'ye de yansımış,
özellikle IOC'nin Amerikan
delegeleri Almanya aleyhinde yoğun mesai sarf etmiştir.28
IOC'nin 7 Temmuz 1933'te
Viyana'da ve 15 Mayıs 1934'te Atina'da yaptığı toplantılarda
Almanya'nın pozisyonu
sorgulanmış fakat bir karara varılamamıştır. Nihayet, IOC'nin
gelecek başkanı Avery
Brundange'nin 1934 Eylülünde Almanya'da gerçekleştirdiği
olimpiyat teftişinden sonra
oyunların Berlin'de yapılması kesinleşmiştir.29
Naziler için olimpiyatlar, savaş sonrası gelişen Almanya'nın
devasa gücünü dünya
kamuoyuna teşhir etmek ve "aryan ırkın üstünlüğünü" sporcular
üzerinden kanıtlamak için
emsalsiz bir fırsattı. Bu nedenle, 1933'ten itibaren büyük
hazırlıklar yapılmış, bu uğurda 20
milyon marklık muazzam bir bütçe sarf edilmiştir. Naziler,
olimpiyatlar için yabancı
ülkelerden Berlin'e gelen turistler için şehrin duvarlarında
bulunan ırkçı afiş ve Yahudi
aleyhtarı sembolleri itinayla temizlemiş ve uluslararası
kamuoyuna "barış ve huzur" dolu bir
Almanya fotoğrafı sunmuştur. Nazilerin hedefi, olimpiyatlar
tarihinde o güne kadar dünyanın
şahit olmadığı en görkemli ve başarılı oyunları
gerçekleştirmekti.30
Berlin'de yapılan ihtişamlı hazırlıklar Türk basınında da
yankılanmakta ve oyunları takip
eden Türk muhabirler tarafından gazete okuyucularına
aktarılmaktaydı. Berlin'in kusursuzca
işleyen şehir düzeni, sporculara ve misafirlere gösterilen
kolaylıklar Türk basınında etraflıca
anlatılmaktaydı. Haber, olimpiyatların sporun da üstünde bir
siyaset halini aldığına değinerek
yapılan hazırlıkları için; "Almanların olimpiyatlar için sarf
ettiği gayret, dünyanın hiçbir
yerinde hiçbir zaman tesadüf edilmemiş nevindendir"
diyordu.31
Cumhuriyet, Almanların
devasa olimpiyat hazırlığını, Birinci Dünya Savaşı'ndan ağır
yaralı olarak çıkan Almanya'nın
kısa sürede toparlanışının ve dünya devletleri arasındaki yerini
alışının bir göstergesi olduğunu
27 "Berlin Olimpiyatlarında", Haber, 13 Temmuz 1936. 28 Berlin
Olimpiyatları aleyhinde Amerika'da yapılan boykot faaliyetleri ve
IOC'deki Amerikan delegelerin
mücadelesi için bkz. Allen Gutman, "The 'Nazi Olympics and the
American boycott controversy", Sports and
International Politics, Ed: Pierre Arnaud and James Riordan,
Taylor & Francis, New York 1998, s.31-50. 29 Bill Mallon-Jeroen
Heijmans, Historical Dictionary of the Olimpic Movement, Scarecrow
Press, 4. baskı,
Maryland 2011, s.I-II. 30 And Krüger, "The role of sport in
German international politics 1918-1945, Sports and International
Politics,
s.87-89. 31 "Berlin Olimpiyatları başladı", Haber, 1 Ağustos
1936.
-
Nazilerin Gölgesinde 1936 Berlin Olimpiyatları ve Türk
Sporcuların Müsabakaları
Journal of History Studies
JHS
24
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
ifade etmekteydi. Cumhuriyet'e göre XI. Olimpiyatlar,
Almanya'nın kalkınmasına maddi ve
manevi yönlerden büyük katkılar sağlayacaktı.32
Olimpiyat oyunlarına katılan sporcular için Berlin'in 35 km
batısında 145 binadan oluşan
modern bir Olimpiyat Köyü oluşturulmuştur. Olimpiyat Köyü,
oyunları yerinde izleyen Türk
muhabirlerin ilgi odağı olmuştu. Cumhuriyet muhabirinin
yazdığına göre, yukarıdan
bakıldığında Almanya haritasını andıran köyde bulunan her bina,
Alman şehirlerini temsil
etmekte ve bu şehirlerin armasını taşımaktaydı. Yeşillik bir
alan üzerinde kurulan ve özenli
asfalt yollara sahip olan köy, temizliği ve düzeniyle dikkat
çekmekteydi. Köyü; "o kadar temiz
ki insan yürürken kirletmekten korkuyor" ifadeleriyle betimleyen
muhabir, köyün telgrafhane
ve postane gibi iletişim ihtiyaçlarını karşılayan kurumlara
sahip olduğunu nakletmekteydi.
Erkek ve kadın sporcuları farklı iki bölümde ağırlayan köyde,
erkek ve kadın sporcuların
iletişimi yasaklanmıştı. Muhabir, erkek sporcular için
"Sporcular burada itikafa [inziva]
çekilmiş birer zahid" diyerek köyde hakim olan disiplin ve
motivasyona dikkat çekmekteydi.33
Akşam muhabiri; "Köy, hakiki bir Babil şehrini andırıyor. Burada
dünyanın dört köşesinde
konuşulan dilleri işitebilirsiniz" diyerek Olimpiyat Köyü'nde
hakim olan zenginliğe vurgu
yapmaktaydı.34
Köydeki ihtişamdan etkilenen Son Posta muhabiri, "Olimpiyat
Köyü, büyük ve
meşhur bir sinema şehrine benziyor" ifadelerini
kullanmaktaydı.35
Haber muhabirinin
naklettiğine göre Türk sporcular, köyde diğer milletlerden
ayrıcalıklı olarak 2 farklı binada
misafir edilmekteydi.36
D. Olimpiyatların Açılışı
1 Ağustos 1936 sabahı, olimpiyat Komitesi'nin hazır bulunduğu
Protestan Kilisesi'nde ve
Sent Hedvige Katedrali'nde dini bir merasim yapılmıştır.
Ardından, Meçhul Asker Anıtı'na
gidilerek çelenk bırakılmıştır. XI. Olimpiyat Oyunları, Berlin
Olimpiyat Stadı'nda Almanya
Devlet Başkanı Adolf Hitler'in açılış nutkuyla açılmıştır.
Hitler nutkunda; "Dünyanın beş
kısmından gelen binlerce gençler burada haftalarca kardeş hayatı
yaşayacaklardır. Bu mesut
neticeyi temin etmekle, Almanya sulha büyük hizmette bulunduğuna
kanidir. Almanya devlet
reisi sıfatıyla büyük bir samimiyetle sulha bağlı olduğumu
resmen beyan ederken, daimi
idealim olan kardeşliğin yalnız sporcular arasında değil, bütün
milletler arasında teessüssünü
de candan temenni ederim Bu samimi arzu ve temenni ile On
birinci Olimpiyatı açıyorum"
diyerek savaş gerginliği yaşayan dünyaya barış ve kardeşlik
mesajları vermiştir. Ardından,
1896'da yapılan ilk olimpiyatlarda maraton birincisi olan
Spiridon adlı Yunanlı atlet
Yunanistan'dan getirdiği zeytin dalını Hitler'e vermiştir.37
Bu olimpiyatlarda ilk defa olimpiyat
meşalesi yakılmış ve olimpiyat güzergahında bulunan ülkelerin
sporcuları tarafından taşınması
bir gelenek haline getirilmiştir. Olimpiyat meşalesi
Yunanistan'ın Olimpiya Dağı'ndaki Zeus
Mabedi'nde 12 genç kız tarafından güneş ışınlarıyla yakılmış;
Yunanistan, Bulgaristan,
Yugoslavya, Avusturya, Macaristan ve Çekoslovakya güzergahıyla
Berlin'e ulaştırılmıştır.38
Berlin Olimpiyatları'nın resmigeçidi coşkulu bir atmosferde
gerçekleşmiştir. Türk kafilesi,
bayrağı taşıyan 72 kiloda güreşçi Nuri'nin peşinde, elleri
kaskette asker selamıyla geçidi
tamamlamıştır. Türk sporcuların geçidi sırasında Alman
seyircilerin coşkun tezahüratı dikkat
çekmiştir. Hitler selamı veren Fransa ve Avusturya en fazla
alkışlanan misafir ülkeler
32 "11. Olimpiyadlar", Cumhuriyet, 2 Ağustos 1936. 33 Ahmed
İhsan, "Dünya sporcuları çok itina ile hazırlanıyor", Cumhuriyet,
29 Temmuz 1936. 34 "Berlin olimpiyad köyüne merasimle şanlı
bayrağımız çekildi", Akşam, 31 Temmuz 1936. 35 Ömer Besim,
"Olimpiyadlar için yapılan tesisat ve hazırlıklar", Son Posta, 1
Ağustos 1936. 36 İzzet Muhiddin Apak, "Türk sporcuları ziyaret",
Haber, 3 Ağustos 1936. 37 Ahmed İhsan "Dün Berlinde çok büyük
merasim yapıldı", Cumhuriyet, 2 Ağustos 1936. 38 "Olimpiyat
Meşalesi", Haber, 21 Temmuz 1936.
-
Celil Bozkurt
Journal of History Studies
JHS
25
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
olmuştur. Haber muhabiri, töreni "Kuvvetle iddia edebilirim ki,
bugünkü merasim gibi
muazzam bir spor tezahürünü görmek için, bu dünya herhalde epey
zaman bekleyecektir"
ifadeleriyle değerlendirmiştir.39
1-16 Ağustos 1936 tarihlerinde gerçekleştirilen Berlin
Olimpiyatları'na 49 ülkeden 3955
(3626 erkek, 329 kadın) kişi katılmıştır.40
Olimpiyat Komitesi İstanbul temsilcisi Alexi
Abraham'ın Türk basınına verdiği istatistiklere göre, 19
kategoride gerçekleşen oyunların
branşları ve bunlara katılan milletlerin sayısı şöyleydi:41
Sıra Branş Katılan
ülke
1. Atletizm 45
2. Yüzme 40
3. Boks 38
4. Güreş 32
5. Eskrim 32
6. Bisiklet 32
7. Atıcılık 31
8. Yelken 27
9. Kürek 26
10. Basketbol 25
11. Binicilik 24
12. Babelbot 19
13. Halter 19
14. Futbol 18
39 İzzet Muhiddin Apak, "Olimpiyat Mektubu", Haber, 5 Ağustos
1936. 40 Mallon-Heijmans, s. II. Cumhuriyet gazetesinin bu hususta
verdiği istatistik şöyledir: Toplamda 4503 erkek, 341
kadın. Almanlar, 385 erkek ve 45 kadın sporcuyla oyunlara
katılan en kalabalık ülke olurken; onları 323 erkek ve
44 kadın sporcuyla Amerika Birleşik Devletleri takip etmekteydi.
Bkz. "Olimpiyada ne kadar sporcu kaydedildi?",
Cumhuriyet, 31 Temmuz 1936. Cumhuriyet'in bu istatistiği
olimpiyatların hemen başında verdiği ve bazı ülke
sporcularının değişik nedenlerle oyunlara iştirak edemediği
dikkate alınırsa, olimpiyat tarihçesinde bir otorite kabul
edilen Bill Mallon'un verdiği istatistiği daha doğru kabul etmek
gerekir. 41 "Berlinde kim kazanacak", Kurun, 27 Temmuz 1936;
"Berlin Olimpiyatlarında", Haber, 13 Temmuz 1936.
-
Nazilerin Gölgesinde 1936 Berlin Olimpiyatları ve Türk
Sporcuların Müsabakaları
Journal of History Studies
JHS
26
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
15. Asri Pentatlon 18
16. İdman 15
Berlin Olimpiyatları, Naziler tarafından radyo, televizyon ve
sinema gibi propaganda
organları vasıtasıyla dünya kamuoyuna servis edilmiştir.
Uluslararası radyo yayını sayesinde,
300 milyon insanın oyunları seyretmesi sağlanmıştır. 41 ülkede
ve 50 dilde gerçekleşen
yayınlar için, 1000 Alman basın mensubuyla 700 yabancı basın
mensubu seferber edilmiştir.
Olimpiyatlar, Almanya televizyonu tarafından dünyada ilk defa
canlı olarak yayımlanmıştır.
Tv yayını; Leipzig, Dresden ve Postdam kentleri başta olmak
üzere Almanya'da 160 bin
seyirciye ulaştırılmıştır.42
Oyunlar, Hitler'in talimatı doğrultusunda Alman film ve
sinema
yapımcısı Leni Reifenstal tarafından filme alınmıştır. 1938'de
"Olimpia" adıyla gösterime
giren film, Nazilerin dünyaya servis ettiği tipik propaganda
filmlerinden biri olmuştur. Alman
propaganda bakanlığının film için harcadığı 1.5 milyon Reich
Marklık ödenek dikkate
alındığında, Nazilerin filmi ne denli önemsemiş olduğu
anlaşılabilir. Türk basınındaki verilere
göre, 400.000 metrelik bu filmin ortaya çıkmasında, 30 operatör
günde 15.000 metre filmlik
bir mesai harcamak zorunda kalmıştır.43
E. Olimpiyat Müsabakaları
Berlin Olimpiyat Stadı'nda görkemli bir açılışla başlayan
müsabakalar, büyük oranda
Alman ve Amerikalı sporcular arasında geçmiştir. Özel
yöntemlerle bir yıl öncesinden
olimpiyatlara hazırlanan Alman sporcular, pek çok yarışta
başarılı sonuçlar elde etmiştir.
Almanlar, jimnastik ve kürekte bariz üstünlük sağlamıştır.
Basketbol ilk kez Berlin
Olimpiyatları'nda yarışmalara dahil edilmiş ve Amerika
birincilik kazanmıştır. Olimpiyatlarda
trampenli dalmada Amerika'yı temsil eden 13 yaşındaki Marjorie
Gestring altın madalya
kazanan en geç bayan sporcu unvanını almıştır. 200 metre
kurbağalama yarışında bronz
madalya kazanan 12 yaşındaki Danimarkalı İnge Sorensen bireysel
yarışmalarda madalya
kazanan en genç sporcu olmuştur ve bu unvanı hala
taşımaktadır.44
Adolf Hitler, ilk günden itibaren Berlin Olimpiyat Stadı'ndaki
yerini almış ve Nazilerin,
"Aryan ırkın üstünlüğü" teorisini ispata çalışan Alman
sporcuları merakla takip etmiştir. Hitler,
olimpiyatların ilk gününde Alman ve Finlandiyalı sporculara
madalyalarını taktıktan sonra,
sıra yüksek atlamada altın ve gümüş madalya kazanan ABD'li
siyahi atletler Cornelius Johnson
ile Dave Albittron'a gelince yağmuru gerekçe göstererek
stadyumdan ayrılmıştır. Bu durum,
Hitler'in sonuçlardan duyduğu rahatsızlığın göstergesi olarak
yorumlanmıştır. Hitler, ertesi gün
IOC Başkanı Kont Baille-Latour'dan "ya bütün kazananlara madalya
takması veya hiçbirine
takmaması" yönünde nazik bir uyarı alınca madalya takmaktan
vazgeçmiştir.45
Olimpiyatlara damgasını vuran isim Amerikalı siyahi atlet Jesse
Owens olmuştur. Owens,
100 m, 200 m, uzun atlama ve 4x100 m bayrak yarışlarında 1.
olarak 4 altın madalya kazanmış
ve olimpiyat tarihine geçmiştir.46
Olimpiyatları muntazaman takip eden Hitler'in, Owens'ın bu
efsanevi başarısını hazmedemeyip hiddetle stadyumu terk ettiği
söylenmiştir.47
Başta Owens
42 Oktay Hekimler, "1936 Berlin Olimpiyatları: Bir Barış Aracı
mı? Yoksa Meşruiyet Arayan Bir Rejimin
Propaganda Aracı mı?", Hümanitas, Namık Kemal Üniversitesi
Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 1, 2013,
s.119. 43 M. Sporcu, "Olimpiyat oyunları nasıl filme çekildi?",
Haber, 9 Ağustos 1936. 44 Öğretici- Karcılılar, age, s. 138. 45
Önay Yılmaz, Nazilerle Beş Yıl, Remzi Kitabevi, İstanbul 2005,
s.77. 46 "Olimpiyad atletizm mücadeleleri dün başladı", Cumhuriyet,
3 Ağustos 1936. 47 Mallon-Heijmans, s.XII.
-
Celil Bozkurt
Journal of History Studies
JHS
27
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
olmak üzere, siyahi atletlerin olimpiyatlarda rakiplerine karşı
kurduğu ezici üstünlük, Hitler'in
"aryan ırkın üstünlüğü" teorisinin çöküşü olarak
yorumlanmıştır.
Türk Sporcuların olimpiyat oyunlarında en favori oldukları
alanlar güreş ve binicilik idi.
Spor kamuoyu, Türklerin ata sporları olan güreş ve binicilikte
rakiplerine nazaran hem fiziksel
hem de zihinsel bir avantaja sahip olduğu kanaatindeydi.
Nitekim, Beynelmilel Güreş
Federasyonu Başkanı M. Smads, Olimpiyat Köyü'nde Türk Güreş
Federasyonu Başkanı
Ahmet Fetgeri'yi ziyaret etmiş ve Türk güreşçilerin olimpiyatta
favori olduklarını
belirtmiştir.48
Türk sporcuları, olimpiyat oyunları tarihindeki ilk madalyasını
beklendiği gibi güreşte
kazanmış ve ilk kez olimpiyat kürsüsüne çıkmıştır. Serbest güreş
kategorisinde 79 kiloda
mücadele eden Mersinli Ahmet (Kireççi), dünya olimpiyat 3. sü
olarak Türk spor tarihine
geçmiştir.49
Günde dört zorlu maça çıkan Mersinli Ahmet, ilk maçında İsveçli
rakibini sayı ile,
ikinci maçında İtalyan rakibini hakem kararıyla ve üçüncü
maçında da İsviçreli rakibini sayı
ile mağlup etmiştir. Dördüncü maçında güçlü Amerikalı rakibine
sayı ile yenilen Mersinli,
grubunda 3. olarak bronz madalya kazanmıştır.50
Serbestte mücadele eden diğer Türk
sporcuları, çektikleri talihsiz kuralar sonucunda güçlü
rakiplerle eşleşmiş ve dereceye
girememiştir. Türkiye, Amerika'nın olimpiyat birinciliği
kazandığı serbest güreşlerde takım
halinde 1 bronzla 9. olmuştur.51
Türkiye'nin Berlin Olimpiyatları'ndaki en parlak zaferi yine
güreşte, grekoromende
mücadele eden Yaşar'dan (Erkan) gelmiştir.52
61 kiloda güreşen Yaşar, Türkiye'ye
olimpiyatlarda ilk altın madalyayı kazandıran sporcu unvanıyla
tarihe geçmiştir. Yaşar'ın
olimpiyat şampiyonluğu, ilginç bir taktik savaşının sonunda
belirlenmiştir. Kurallar gereği,
tüm karşılaşmalar bir günde yapılmakta ve güreşçilerin
performansında ciddi düşüşler
olabilmekteydi. Yaşar, ilk maçında Danimarkalı, ikinci maçında
Japon ve üçüncü maçında
İtalyan rakiplerini tuşla yenmiş, dördüncü maçında Letonyalı
rakibini de sayı üstünlüğüyle
mağlup etmiştir. Yaşar, beşinci maçında Finlandiyalı rakibine
tuşla boyun eğmiş ve 4
dezavantaj puanına yükselmiştir. Fakat, bu mağlubiyetin bir
taktik icabı olduğu anlaşılmıştır.
Şöyle ki, Yaşar Finli rakibini yenmiş olsaydı, ondan daha güçlü
bir rakip olan İsveçli
güreşçiyle zorlu bir maç daha yapacaktı. Fakat, yenilse bile
kurallar gereği turnuvada
elenmeden yoluna devam edecekti. Bu durumda 4 dezavantaj puanına
sahip Finli ile 3 dez
avantaj puanına sahip İsveçli güreşçinin yapacağı maç turnuvanın
galibini veya finalistlerini
belirleyecekti. Burada üç olasılık mevcuttu: Birinci olasılığa
göre, Finli güreşçi İsveçliyi sayı
üstünlüğüyle yener, böylece her iki güreşçi de dezavantaj
puanlarından dolayı elenir ve Yaşar
şampiyon olurdu. İkinci olasılığa göre, Finli, rakibini tuşla
yener, fakat yorulmuş bir vaziyette
Yaşar'ın karşısına çıkar, bu da Yaşar'ın işini kolaylaştırırdı.
Üçüncü olasılığa göre de, İsveçli
güreşçi, rakibini tuşla veya sayı üstünlüğüyle yener, fakat
yorgun vaziyette final karşılaşmasını
Yaşar'la yapardı. Bu durumda, dinlenme fırsatı bulan Yaşar
favori durumuna gelirdi. Nitekim,
Finli güreşçi İsveçliyi sayı üstünlüğüyle yenmiş, 5 dezavantaj
puanına erişen her iki güreşçi de
48 "Dünya sporcuları çok itina ile hazırlanıyor", Cumhuriyet, 29
Temmuz 1936. 49 "Mersinli Ahmet Serbest Güreşte dünya üçüncüsü
oldu", Haber, 5 Ağustos 1936. 50 Ahmed İhsan, "Serbest güreşlerde
son maçların tafsilatı", Cumhuriyet, 8 Ağustos 1936. 51 "Amerika
birinci, biz dokuzuncuyuz", Cumhuriyet, 6 Ağustos 1936. 52 Yaşar
Erkan'ın spor hayatı için bkz. Cem Atabeyoğlu, Olimpiyatlardaki İlk
Altın Adamımız Yaşar Erkan, Türkiye
Milli Olimpiyat Komitesi, İstanbul 2003, 95s.
-
Nazilerin Gölgesinde 1936 Berlin Olimpiyatları ve Türk
Sporcuların Müsabakaları
Journal of History Studies
JHS
28
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
elenmiştir. 4 dezavantaj puanına sahip Yaşar da dünya şampiyonu
ilan edilmiştir.53
Türkiye,
grekoromende takım halinde 3 puanla 6. olmuştur.
Yaşar'ın olimpiyat şampiyonluğunda milli takımın Finlandiyalı
antrenörü Onni
Pellinen'in54
büyük emeği geçmiştir. Yaşar, Japon rakibiyle yaptığı mücadelede
baş
parmağından sakatlanmış ve şampiyonadan çekilmek istemişti.
Aslında, Yaşar'ın sakat bir
halde müsabakalara devam etmesi kurallar gereği yasaktı. Fakat,
Pellinen'in verdiği destek ve
yönlendirmeyle sakatlığını gizleyen Yaşar, İtalyan rakibini
yenerek şampiyonluğun yolunu
açmıştı. Ayrıca, şampiyonanın tam bir taktik-strateji savaşı
halinde geçen final maçlarında
Pellinen'in verdiği akıllıca taktikler Yaşar'ı şampiyonluğa
taşımıştı.55
Yaşar'ın Berlin'de yazdığı şampiyonluğun final süreci Türk
kamuoyu tarafından yakından
takip edilmiştir. Merakla Türk sporcuların olimpiyat
başarılarını bekleyen Cumhurbaşkanı
Mustafa Kemal Atatürk, Yaşar'ın şampiyonluk haberini telefon
başında beklemiş56
ve müjdeyi
aldıktan sonra da Yaşar'a "Kendin küçüksün ama memleket için çok
büyük bir iş yaptın. Çok
yaşa Yaşar" satırlarını içeren bir kutlama telgrafı
çekmiştir.57
Başbakan İsmet İnönü de,
Yaşar'ın şampiyonluğunu kutlayan devlet büyüklerinden biri
olmuştur.58
Dahiliye Vekili Şükrü
Kaya, Spor Kurumu Başkanı Ali Hikmet Ayerdem'e çektiği
telgrafta; "Çocuklarımızın iyi
metotlarla çalışarak spor alanında da tarihlerinin kendilerinden
beklediği yüksek yeri
alacaklarına imanımız vardır. Yaşarı tarafımdan kutlamanızı
diler, size ve bütün gençlere sevgi
ve saygılar sunarım"59
diyerek Yaşar'ın başarısını takdir etmiştir. Türkiye Güreş
Federasyonu
Başkanı Ahmet Fetgeri de şunları kaydetmiştir:
Çocuklarımız her türlü tecrübesizliklere, hele bir sürü
haksızlıklara
rağmen Cumhuriyet rejiminin, Büyük önderimizin gençliğe
hitabesinde işaret
ettiği çok geniş manalı umdeleri düstur edinerek çalıştılar. Ve
memleketin
kendilerinden beklediği vazifelerinin ilk merhalesine bir adım
attılar. Dünya
birinciliğinin Türk gençliği için bir hayal olmadığını ispat
eden bu çocuklar
artık o merhaleye muhtelif cephelerden vasıl olmak yolunun
açılmış
bulunduğunu düşünerek çalışacaklardır. Ve böylece muhakkak ki,
büyük
ödevimize daha çok yaklaşmış olacağız.60
Yaşar'ın Berlin Olimpiyat Stadı'nda yapılan madalya töreni,
stadyumda bulunan Türk
sporseverleri bir coşku ve duygu seline gark etmiştir. Türk
basını, bu duygulu anları şöyle
tasvir etmektedir:
Oparlörler, 61 kiloda dünya birinciliğini ve altın madalyayı
Türk Yaşar
kazandı diye haber verdi. Bunun üzerine bando İstiklal
marşımızın ilk
53 "Arslan Yaşar nasıl dünya birincisi oldu?", Cumhuriyet, 13
Ağustos 1936. 54 Onni Pellinen (1899-1945), 1920 ve 1930'larda
grekoromen güreşte dünyanın önde gelen Finli güreşçilerinden
biriydi. Pellinen, 82.5 kiloda katıldığı 1924 Olimpiyatları'nda
bronz, 1928 Amsterdam Olimpiyatları'nda bronz,
1929 Avrupa Şampiyonası'nda altın; 87 kiloda katıldığı 1931
Avrupa Şampiyonası'nda altın; 1932 Los Angeles
Olimpiyatları'nda gümüş madalya kazandı. 1935'de güreşi bırakan
Pellinen, 1935-1945 arasında 10 yıl süreyle Türk
milli güreş takımını çalıştırdı. Pellinen, 30 Ocak 1945 yılında
İstanbul'da frengi hastalığından vefat etti. Mezarı,
Mecidiyeköy Protestan Mezarlığı'ndadır. Bkz. Ali Gümüş,
Şampiyonlar Geçiyor, Türk Güreş Vakfı Yayınları,
Lazer Ofset, Ankara, [t.y], s.49. 55 Gümüş, age, s.48-51. 56
Turgut Gürer, Atatürk'ün Yaveri Cevat Abbas Gürer, Cepheden Meclise
Büyük Önder ile 24 Yıl, 4. Baskı, Gürer
Yayınları, İstanbul 2007, s.346. 57 Gümüş, age, s. 50. 58
"Başbakan Yaşar'ı tebrik etti", Cumhuriyet, 11 Ağustos 1936. 59
"Şükrü Kayanın tebrik telgrafı", Cumhuriyet, 14 Ağustos 1936. 60
Kandemir, "Yaşar anlatıyor", Cumhuriyet, 21 Ağustos 1936.
-
Celil Bozkurt
Journal of History Studies
JHS
29
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
nağmelerini stadın dört bir tarafına yayarken şanlı bayrağımız
birincilik
direğine yavaş yavaş çekildi. Yüz bin kişilik bir kalabalığın
arasında elli altmış
kişilik küçük bir kafilenin, Galatasaray izcilerinin,
ciğerlerinin bütün kuvvetile
"korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak" diye Milli
marşımızı
söylemeleri son derece müteheyyiç [heyecanlı] bir manzara idi.
Bugün stada
gelmiş olan bütün Berlin'deki Türkler, sevinçlerinden,
heyecanlarından,
iftiharlarından ağladılar. Stadı dolduran belki de Türk
bayrağını hiç görmemiş
olanlar da bulunan yüz binlerce insan şanlı bayrağımızı sürekli
bir surette
alkışladılar.61
Yaşar'ın zaferini adım adım takip eden Türk spor muhabirleri,
olimpiyat
şampiyonluğunu gayet hamasi ifadelerle takdir etmiş ve kendisini
Türk tarihindeki abide
şahsiyetlerle kıyaslamıştır. "Kol kuvveti bakımından yeryüzünde
hiçbir millet Türkler kadar
bol harika göstermedi" ifadesiyle yazısına başlayan M. Turhan
Tan, Yaşar'ın olimpiyat
şampiyonluğunu, 1570'de Budin'de vali bulunan Sokullu Mehmet
Paşa'nın amca oğlu Mustafa
Paşa'nın Folek Kalesi'ni alışıyla kıyaslamıştır. Tan, "Folek,
alınması zor bir kaledir fakat
Budin'in güvenliği için aşılması elzemdir. Bu işi yapacak 40
gönüllü seçilir, bu zor görev
sessizce halledilir. İmkansız başarılmıştır, Yaşar'ın yaptığı
gibi" diyerek Yaşar'ın başarısını
yüceltmiştir.62
Şampiyonluğun ardından Son Posta, Yaşar'a bir ev alınması için
kampanya
başlatmış, bir Fenerbahçe-Galatasaray maçının hasılatının bu
yönde kullanılmasını teklif
etmiştir.63
Kamuoyunda oluşan büyük desteğin ardından Cumhurbaşkanı Mustafa
Kemal
Atatürk, İstanbul Valisi Muhiddin Üstündağ'a verdiği bir
talimatla Yaşar'ı Sultanahmet
semtinde mütevazi bir evle ödüllendirmiştir.64
Olimpiyatlarda mücadele eden diğer güreşçilerden grekoromen
dalında +87 kiloda
Mehmet Çoban dördüncü, 72 kiloda Nurettin Boytorun altıncı, 87
kiloda Mustafa Çakmak
sekizinci olurken; serbest dalda mücadele eden 56 kiloda Ahmet
Çakıryıldız altıncı ve 72
kiloda Hüseyin Erçetin yedinci olmuştur65
. Bahsi geçen sporcular, adlarını Olimpiyat Onur
Kütüğü'ne yazdırarak gelecek için ümit vaat etmiştir.
Türk sporcuların favori gösterildiği branşlardan biri de Türk
tarihiyle özdeşleştirilen
binicilikti. Bu alanda, "Uluslar Ödülü (Milletler Mükafatı)
yarışmasında Cevat Kula, Çapkın
adlı atıyla 6. olurken, Üsteğmen Saim Polatkan Çakal ile 27.
olmuştur. Bu sonuçla Cevat Kula,
adını Olimpiyat Onur Kütüğü'ne yazdırmayı başarmıştır.66
Üç Günlük Yarışmalarda Üsteğmen
Saadettin Erokay Akın ile çok iyi yarışmalar çıkararak son günkü
engel atlama bölümünde iyi
bir parkur yaparak alandan çıkmış; ancak, bitiş çizgisinden
geçmeden alanı terk ettiği için
olimpiyat ödülü alacağı bir yarışmadan elenmiştir.67
Binicilik müsabakalarında yapılan bazı hakem hataları da Türk
sporcuların başarısını
olumsuz etkilemiştir. Yarışmalara katılan sporculardan Üsteğmen
Saim Polatkan, anılarında
şunları kaydetmiştir:
61 "Yaşar'ın dünya şampiyonluğu töreni", Haber, 12 Ağustos 1936.
62 M. Turhan Tan, "Aferin Yaşar", Cumhuriyet, 12 Ağustos 1936. 63
"Yaşara bir ev alınmalı", Son Posta, 13 Ağustos 1936. 64 "Yaşar'a
bir ev alınacak", Akşam, 30 Ağustos 1936. 65 E. Cüneyt Koryürek,
"Olimpiyat Oyunları Tarihi",
http://www.olimpiyatkomitesi.org.tr/files/dosya/1_116_634987952880210000.pdf.
(ET: 10.5.2014) 66 Aynı yer. 67 Fuat Ünver, Antik Çağdan Modern
Olimpiyatlara Binicilik Sporu ve Türk Biniciliğinin Olimpik
Gelişimi, [y.y],
2006, s.68.
-
Nazilerin Gölgesinde 1936 Berlin Olimpiyatları ve Türk
Sporcuların Müsabakaları
Journal of History Studies
JHS
30
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
Uluslar Engel Atlama Yarışmasında Ütğm. Cevat Gürkan “Güdük”
ile
son engelden önceki üçlü kombine engele (Tribli) gelişinde
ikinci elemanda
durur. O dönem kural gereği birinci elemanın arkasında, yani iki
eleman
arasındaki mesafeden ikinci elemana yeniden gelerek atlaması
gerekmektedir. Döner ve bir daire yaparak ikinci elemanı da
geçer ve
yarışmayı 21 ceza puanıyla bitirir. Ancak uzun süre sonuç
açıklanmaz.
Hakemlerden ikisi yapılan dairenin volt (yani ikinci duruş),
diğer iki hakem
ise atını yeniden engele gelmek için ve engele doğrultmaksızın
bir hazırlık
olduğunu ileri sürerek hata olmadığını ileri sürerler. Sonuçta
başhakem de
aleyhte karar verince 3 karşılık 2 hakem kararıyla elemine
edilir. Dolayısıyla
Türk takımı, dördüncü olabileceği olimpiyat oyunlarından
elemine
edilmiştir.68
Sonuçta, milli takım, seçkin binicilere sahip olmasına karşın,
müsabaka esnasında
atlardan birinin ölmesi, bazılarının yaralanması ve bazı teknik
hatalardan dolayı beklediği
sonuçları alamamıştır. 69
Buna, kritik durumlarda aleyhte kullanılan hakem tercihleri de
ilave
edilince Türk sporcular, madalya şanslarını tamamen
yitirmiştir.
Binicilik Milli Takımı’nın 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları Toplu
Sonuçları70
Binici Atı Yarışma adı Yükseklik Ceza Katılım Ceza
Yzb. Cevat
Kula
Çapkın Engel Atlama
(Bireysel)
160 cm
12
54
6
Ütğ. Saim
Polatkan
Çakal
28
27
Yzb. Cevat
Kula
Çapkın Engel Atlama
Uluslar
Şampiyonluğu
(Takım)
12
18
Takım
E
Yzb. Cevat
Gürkan
Güdük E
(21)
Ütğ. Saim
Polatkan
Çakal 28
Ütğ.
Saadettin
Erokay
Akın Üç Günlük
Yarışma
(Bireysel)
120 cm
Atlama
E
49
Ütğ. Saim
Polatkan
Kısmet Kros
E
68 Saim Polatkan, 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları Hakkında.
Yayınlanmamış Anı Kitabı. (Teksir). Aktaran, Ünver,
age, s.2. 69 "Binicilerimiz ilk müsabakalara takım halinde
girmediler", Cumhuriyet, 14 Ağustos 1936. 70 Ünver, age, s.67.
-
Celil Bozkurt
Journal of History Studies
JHS
31
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
Son anda olimpiyatlara gönderilen milli futbol takımı, daha ilk
maçında Norveç milli
takımına 4-0 yenilmiş ve ilk turda elenmiştir.71
Basketbolda, ilk maçında Amerika temsilcisi
Şili'ye 30-16'lık skorla yenilen milli takım, ikinci maçında da
Mısır'a 33-23 yenilerek
olimpiyatlara veda etmiştir.72
Yelkende olimpiyat yole sınıfında mücadele eden Türkiye, 25
ülke arasında sonuncu olurken, star sınıfında Behzat Baydar’la
Harun Ülman, Marmara adlı
tekneleriyle 38 puanla sekizinci olmuştur.73
Bu iki sporcu, adlarını Olimpiyat Onur Kütüğü'ne
yazdırmayı başarmıştır.74
Türkiye, bu dalda genel tasnifte 11. olmuştur.
Bisiklet gibi Türkiye'de bir alt yapısı ve deneyimi bulunmayan
bir branşta mücadele Türk
sporcuları, 100 km'lik parkurda Talat'la (Tunçalp) 10. olurken,
Orhan'la (Suda) 18. olmuştur.
İlk 35 km'yi 1. sırada giren Talat, 2 saat 33 dk 6 sn'lik
derecesiyle Türkiye rekoru kırmıştır.75
Yarışmayı 1. bitiren Fransız sporcuyla 10. bitiren Talat
arasında yalnızca 1.5 saniyelik bir
farkın oluşması, Türk sporcuların bisiklet branşında başarılı
oldukları yönünde
değerlendirilmiştir. Bu alanda mücadele eden Talat adını
Olimpiyat Onur Kütüğü'ne yazdıran
başka bir sporcumuz olmuştur. Son olarak kılıç müsabakalarında
Yugoslavya ve İsviçre'yi
yenen milli takım, ABD ve Polonya'ya yenilerek elenmiştir.76
1936 Berlin Olimpiyatları'nda Bisiklet Yarışlarında İlk 10
Derece77
Sıra Ülke Sonuç/dk.
1. Fransa 2.33.05
2. Fransa 2.33.051/5
3. İsviçre 2.33.054/5
4. Almanya 2.33.06
5. İngiltere 2.33.06
6. Fransa 2.33.06
7. İtalya 2.33.061/5
8. Belçika 2.33.063/5
9. Belçika 2.33.063/5
10 Türkiye 2.33.063/5
71 "Dün Norveçlilere 4-0 yenildik", Haber, 4 Ağustos 1936. 72
"Olimpiyatlarda", Cumhuriyet, 9 Ağustos 1936. 73 "Bayrağımız bugün
şeref direğine çekilecektir", Cumhuriyet, 11 Ağustos 1936. 74
Koryürek, age. 75 "Olimpiyad bisiklet müsabakasındaki
muvaffakiyetimiz", Cumhuriyet, 13 Ağustos 1936. 76 "Kılıç
müsabakalarında tasfiye edildik", Haber, 15 Ağustos 1936. 77
"Bisikletçilerimizin muvaffakiyeti", Cumhuriyet, 18 Ağustos
1936.
-
Nazilerin Gölgesinde 1936 Berlin Olimpiyatları ve Türk
Sporcuların Müsabakaları
Journal of History Studies
JHS
32
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
1936 Olimpiyatları Genel Sonuç Tablosu78
Sıra Ülke Altın Gümüş Bronz Toplam
1 Almanya 32 26 30 88
2. Amerika 24 20 12 56
3. Macaristan 10 1 5 16
4. İtalya 8 9 5 22
5. Finlandiya 7 6 6 19
6. Fransa 7 6 6 19
7. İsveç 6 5 9 20
8. Japonya 6 4 8 18
9. Hollanda 6 4 7 17
10. İngiltere 4 7 3 14
11. Avusturya 4 6 3 13
12. Çekoslovakya 3 5 0 8
13. Arjantin 2 2 3 7
14. Estonya 2 2 3 7
15. Mısır 2 1 2 5
16. İsviçre 1 9 5 15
17. Kanada 1 3 5 9
18. Norveç 1 3 2 6
19. Türkiye 1 0 1 2
20. Hindistan 1 0 0 1
21. Y. Zelanda 1 0 0 1
22. Polonya 0 3 3 6
78 "Son Tasnif", Cumhuriyet, 18 Ağustos 1936.
-
Celil Bozkurt
Journal of History Studies
JHS
33
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
23. Danimarka 0 2 3 5
24. Letonya 0 1 1 2
25. Yugoslavya 0 1 0 1
26. Romanya 0 1 0 1
27. G. Afrika 0 1 0 1
28. Meksika 0 0 3 3
29. Belçika 0 0 2 2
30. Avustralya 0 0 1 1
31. Filipinler 0 0 1 1
32. Portekiz 0 0 1 1
F. Türk Kamuoyunun Değerlendirmesi
Türk basını, henüz olimpiyatlar başlamadan önce Türkiye'de ve
dünyada yapılan
hazırlıkları yakından takip etmiş, Türk ve yabancı sporcuların
son durumları hakkında
okuyucularını aydınlatmıştır. Gazetelerin olimpiyatlara dair
verdiği istatistikler, Türk
kamuoyunda bir spor bilinci ve merak duygusunun oluşmasında
etkili olmuştur. Kamuoyu,
basın vasıtasıyla olimpiyat müsabakalarını ilgiyle izlemiş ve
olimpiyat coşkusunu sıcağı
sıcağına yaşama fırsatı bulmuştur.
Türk kamuoyu, sporun sıradan bir gösteri olmadığını, milletlerin
olimpiyat arenasında bir
prestij ve güç mücadelesine girdiğinin farkındaydı. 1936
Olimpiyatları'na gösterilen ilgi,
olimpiyatların gelecekte de önemini artırarak dünya kamuoyunun
gündeminde kalacağını
göstermekteydi. Bu bağlamda, dünya sporunu yakından takip eden
Türk otoriteler, oyunların
başlamasıyla birlikte sporun önemine eğilmiş ve sporun
Türkiye'de geliştirilmesi hususunda
yetkililerin dikkatini çekmiştir. Bunlardan Cafer Çağatay,
olimpiyat coşkusunun zirve yaptığı
ilk müsabakaların ardından Türk ve dünya sporcularını farklı
yönlerden karşılaştırmış, yabancı
sporcuların spor disiplini, azmi ve çalışkanlığı yanında Türk
sporcuların oldukça lakayt ve
disiplinsiz kaldığını vurgulamıştır. "Onlara erişemememiz
çalışmamaktan ileri gelmektedir.
Bunu tashih etmek, sistematik çalışmak artık bir hizmet-i
askeriye kadar vatan borcu sırasına
gelmiştir" diyen Çağatay, sporun Türk toplumu için taşıdığı
hayati öneme dikkat çekmiştir.79
Haber, "sporların an asili ve faydalısı" dediği atletizmde Türk
sporunun dünyanın gerisinde
olduğuna dikkat çekmiş ve “Atletizmi bütün memlekette bereketli
bir buğday ekimi gibi
yetiştirmeliyiz. Yurdumuzun her yanından iyi koşan, geniş
göğüslü, kocaman ciğerli, kocaman
kalpli, becerikli, içinde mücadele ateşi yanan, çalışkan,
gençlik kudretini sporda inkişaf ettiren
gençler fışkırmalıdır" diyerek planlı ve uzun vadeli yatırımlara
vurgu yapmıştır.80
79 Cafer Çağatay, "Spor yapmak bir vatan borcu sırasına
girmiştir", Haber, 2 Ağustos 1936. 80 Sertoğlu, "İstemiyoruz",
Haber, 2 Ağustos 1936.
-
Nazilerin Gölgesinde 1936 Berlin Olimpiyatları ve Türk
Sporcuların Müsabakaları
Journal of History Studies
JHS
34
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
Türk sporunda eğitim ve kalifiye eleman sıkıntısına dikkat çeken
spor otoriteleri, başarıyı
eğitime endeksli bir olgu olarak tanımlamıştır. Rıza Koskun,
sporun okul ortamında, örgütlü
ve bilinçli bir eğitim modelinde verilmesi gerektiğini
savunmuştur. Amerikalı sporcuların
eğitim düzeylerine dikkat çeken Koskun, onların üniversiteli
olduklarını ve spora lisede
başladıklarını vurgulayarak, sporun mektebe sokulmasını, beden
terbiyesi programlarının
yenilenmesini ve beden terbiyesi hocalarına atletizm ve sporu
gereği gibi öğretmek gerektiğini
vurgulamıştır.81
Koskun ayrıca, yabancı antrenörlerden istenilen verimin
alınamadığını,
antrenör sorununun Türk gençlerinin yurt dışında eğitilip
geliştirilmesiyle çözülebileceğin öne
sürmüştür.82
Beden Terbiyesi'nin 1925'ten beri uyguladığı İsveç usulü
jimnastik modeliyle
Türk sporunun ilerleyemeyeceğini savunan Hakkı Atakuman, "Bugün
medeni ve yüksek
milletlerde, ilmin, fennin yanında kudret-i bedeniyenin de
beraber yürüdüğünü görüyoruz. Ve
gene görüyoruz ki bizim talebelerimiz bu yanlış usul neticesi
cılız, çelimsiz bir vaziyete
girmiştir. Çünkü vücudu işlememiştir" diyerek çağdaş ve isabetli
bir eğitim modelinin
gerekliliğine dikkat çekmiştir.83
Ş. Hasan Bahri Özdeniz, spor eğitmenlerinin
yetersizliklerini
vurguladığı yazısında, "En güç ve faziletli meslek olan
muallimlik bizde en rahat istifadeli
meslek haline gelmiştir." diyerek öğretmenlik mesleğinin
ıslahına dikkat çekmiştir. Özdeniz,
çözüm önerisi olarak ülkede, ciddi bir öğretmen ayıklamasının
yapılması gerektiğini ve ehil
olmayanların, aile rızıklarına dokunmamak şartıyla, başka
memurluklara nakledilmesini
tavsiye etmiştir.84
Otoritelerin Türk sporu hakkındaki eleştirileri, yetkililerin
Türk sporu hakkında bazı
düzenlemelere gitmesine zemin hazırlamıştır. Olimpiyatların
devam ettiği günlerde Ankara'da
Kültür Bakanlığı'na bağlı bir spor müsteşarlığının kurulmasına
karar verilmiştir.85
Cumhuriyet,
spor işlerini devletin üzerine alması gerektiğinden hareketle,
söz konusu müsteşarlığın
Başvekalete bağlanması gerektiğini savunmuştur.86
Diğer taraftan, futbolun beşiği kabul edilen
İngiltere'den futbol antrenörü getirilmesine, bu hususta Türkiye
Futbol Federasyonu Başkanı
Hamdi Emin Beyin Londra'ya gönderilmesine karar
verilmiştir.87
Türk basınının olimpiyat değerlendirmelerinde, dönemin havasına
uygun olarak sıkça
"ırk" ve "savaş" vurgusunun yapıldığı dikkat çekmektedir. Haber,
Berlin Olimpiyatları'nı
"Irkların, milletlerin, hatta fırkaların Spor Harbi" olarak
nitelemiş ve Avrupa'da yaklaşmakta
olan savaşın adeta olimpiyatlarda yaşanacağını vurgulamıştır.
Gazete, "Amerikalı zenci
sporcu Ovens, siyah ırkın birbirini takip eden talihsizliklerini
yenip, Berlin gibi bir ırkçılık
vatanında Habeşlerin ve Joe Luis'in intikamını alacak mı?"
sözleriyle de İtalya'nın Habeşistan
işgaline ve Hitler'in ırkçı siyasetine gönderme yapmıştır.88
Cumhuriyet, oyunlara damgasını
vuran Afro-Amerikalı sporcuların atletizmdeki parlak zaferini;
"...hem Amerika'ya şeref
kazandırdılar, hem de derilerinin rengi kara olduğu için
kendilerine etmedik hakaret
bırakmayan beyaz derili vatandaşlardan mazlum ırkların
intikamını almış oldular" diyerek
Avrupa'da yükselmekte olan ırkçılığa siyahi sporcuların en makul
cevabı verdiğine vurgu
yapmıştır.89
Benzer bir bakış da "Va-Nu" imzasıyla Vala Nureddin'den
gelmiştir. Amerikalı
siyahi atletlerin beyazlara üstünlüğüne dikkat çeken Va-Nu,
"Zenciler, stadda, abanoz
vucutlarıle mevzun adelelerile, hareketlerindeki çalaklıkle daha
zarif, hatta daha "Asil"
81 Rıza Koskun, "İstemiyoruz", Haber, 3 Ağustos 1936. 82 Rıza
Koskun, "İstemiyoruz", Haber, 5 Ağustos 1936. 83 Hakkı Atakuman,
"İsveç usulü jimnastik istemiyoruz", Haber, 11 Ağustos 1936. 84 Ş.
Hasan Bahri Özdeniz, "Türk Gençliği itham edilemez", Haber, 12
Ağustos 1936. 85 "Bir spor müsteşarlığı kuruluyor", Haber, 4
Ağustos 1936. 86 "Hem nalına hem mıhına", Cumhuriyet, 5 Ağustos
1936. 87 "Futbol antrenörü getiriliyor", Haber, 15 Ağustos 1936. 88
"Berlin Olimpiyatları başladı", Haber, 1 Ağustos 1936. 89 "Hem
nalına hem mıhına", Cumhuriyet, 3 Ağustos 1936.
-
Celil Bozkurt
Journal of History Studies
JHS
35
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
görünüyorlar... Bilhassa muzaffer Berlin'in bu derece ehemmiyet
verdiği olimpiyatlarda,
feleğin zevkine doyulmaz bir istihzasını temsil ediyorlar."
diyerek Almanların "üstün ırk"
nazariyesine istihzai bir göndermede bulunmuştur. Almanlar için,
"tam bir daire-i faside
içindeler. Ya spor nazariyeleri (Bütün olimpiyatlara filan
verdikleri kıymet) yanlış bir şey,
yahut da ırkçılık nazariyesi hata ender hata..." diyerek
Almanların düştüğü ironik çelişkiye
vurgu yapmıştır.90
Cumhuriyet yazarlarından Abidin Daver, olimpiyatlardaki başarı
kriterini Turani
milletlerin üstünlüğünü kanıtlayan bir tür ırk nazariyesiyle
açıklamıştır. Olimpiyatlarda turani
menşeli Macaristan'ın 3.lük ve Finlandiya'nın 5. lik almasına
dikkat çeken Daver, söz konusu
devletlerin nüfusça ve imkanlar nispetinde rakiplerinden çok
geride olmasına karşın başarılı
olmalarını "turani kanın üstünlüğüyle" açıklamıştır. "Şu halde
Macaristan'la Finlandiya'yı
büyük milletlerin önüne geçiren kudreti, nüfuslarının
fazlalığında, spor teşkilatlarının
mükemmeliyetinde ve memleketlerinin zenginliğinde aranamaz.
Fikrimce, onları er
meydanında birinci safa çıkaran damarlarındaki Turani kandır.
Bizim de damarlarımızda aynı
kan dolaştığına göre canla başla spora sarıldığımız, bilgi ve
teknikle çalıştığımız takdirde
muvaffak olacağımız şüphesizdir" diyerek, Türklerin de "turani
kan"dan kaynaklanan
potansiyel bir üstünlüğe sahip olduğunu öne sürmüştür.91
Spor otoriteleri, Türk sporcuların olimpiyatlara hazırlıksız
gittikleri, bazı teknik ve
fiziksel yeterlilikten yoksun bulundukları hususunda hem
fikirdi. Bu durum kamuoyunda
mütevazi bir beklenti yaratmıştı. Fakat, güreşte alınan bir
dünya şampiyonluğu ile üçüncülük
payesi Türkiye'nin olimpiyatlarda genelde başarılı olduğu
yönünde değerlendirilmiştir. Falih
Rıfkı Atay, Ulus'taki yazısında Türk sporcular için
olimpiyatların olumlu geçtiğini, bunun da
1940'da düzenlenecek olimpiyatlarda umut vaat ettiğini ifade
etmiştir. Atay, "... daha çok para
sarf etmek değil, fakat daha iyi organize olmak, küçük hislere
kapılarak değil, milli şeref
düşüncesiyle hareket etmek, spor gençliğini daha geniş mikyasta
teşkilatlandırmak ve hepsine
1940 olimpiyatlarına iştirak etmek vazife ve mesuliyetlerini
şimdiden benimseterek sporu daha
çok hareketlendirmek ve hamlelendirmek lazım geliyor" diyerek
spordaki hedeflerin milli bir
ruh çerçevesinde yükseltilmesi gerektiğini savunmuştur.92
"Üstün Türk ırkı" vurgusu yapan
Cumhuriyet, olimpiyatlardaki başarıya dikkat çekerek
"...damarlarımızdaki Türk kanının ilahi
gücü bütün metotsuz çalışmalarımıza rağmen bize 50 millet
arasında 19. olmak imkanını
vermiştir." değerlendirmesini yapmıştır.93
Türk sporcuların olimpiyatlarda başarılı olduğuna inanmakla
birlikte, tek branşta alınan
başarının abartılmamasını öğütleyen kimi yazarlar, daha temkinli
ve rasyonel
değerlendirmelerde bulunmuştur. Cumhuriyet'in başyazarı Yunus
Nadi, 1936 Olimpiyatları'nda
gereken dersin alındığını belirterek, devletin sporda sadece
erkekleri değil kızları da
geliştirecek reformlar yapması gerektiğini savunmuştur. Nadi,
"Spordan beklediğimiz asıl gaye
ırkı takviye ve tesviyedir" diyerek Cumhuriyet'in 1930'larda
vurguladığı "üstün Türk ırkı"
tezine uyumlu bir kanaate varmıştır.94
Aynı gazetenin yazarı Peyami Safa, "maziye bakarken
aşağımızda bıraktığımız bu 32 milleti düşünerek övünebiliriz;
fakat 1940 olimpiyatlarına
hazırlanırken üstümüzde kalan 18 milleti düşünmeliyiz"95
diyerek realist bir değerlendirmede
bulunmuştur.
90 Va-Nu, "Benim görüşüm", Haber, 8 Ağustos 1936. 91 "Sporcu
millet kanı", Cumhuriyet, 19 Ağustos 1936. 92 Falih Rıfkı ,"1940"
Ulus, 19 Ağustos 1936. 93 "Spora yeni bir hız vermeliyiz",
Cumhuriyet, 21 Ağustos 1936. 94 Yunus Nadi, "Olimpiyatlar bittikten
sonra", Cumhuriyet, 18 Ağustos 1936. 95 Peyami Safa, "Olimpiyat
merdiveni", Cumhuriyet, 23 Ağustos 1936.
-
Nazilerin Gölgesinde 1936 Berlin Olimpiyatları ve Türk
Sporcuların Müsabakaları
Journal of History Studies
JHS
36
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
Türk kamuoyunda hakim olan olumlu kanaatin aksine, bazı kalemler
Türk sporcuların
olimpiyat oyunlarında başarısız olduklarını ve hatta aldıkları
kötü sonuçlarla Türklüğü "tahkir"
ettiklerini iddia etmiştir. Henüz, Yaşar'ın şampiyonluğundan
önce bir yazı kaleme alan Akşam,
Türk sporcuların hazırlıksız olarak olimpiyatlara
gönderilmelerini sert bir dille eleştirmiş
"...bile bile, felaket ve ayıbı göre göre gittiler" diyerek
duyduğu hayal kırıklığını dile
getirmiştir. Gazetenin şu satırları, duyduğu infiali yansıtması
bakımından dikkat çekicidir.
Neticenin ne olduğunu bile bile sporcularımızı olimpiyada
götürenler
Türklüğü tahkir cürümünü işlememişler midir? İçimizde o kadar
şiddetli bir
infial ve isyan hissi var ki şu dakikada müddeiumumilik işe
vaziyet ederek
bunlar hakkında bir dava açmalıdır diye düşünüyoruz. Her
halde
müddeiumumilik mi karışacak, hükümet mi artık bu fecaate resmi
bir hatime
çekerek, ne yapılacak ise yapılsın ve şu facia daha fazla
tekerrür ettirilmesin.
Bir memleket için o kadar lüzumlu ve hayati bir faaliyet olan
spordan bizi
nefret ettirdiler.96
Benzer bir yaklaşım Tan yazarı Ahmet Emin Yalman'dan gelmiştir.
Akşam'a göre, daha
makul ve ılımlı bir dil kullanan Yalman, Türk sporcuların
olimpiyatlarda "mağlup" olduğunu
belirterek "...mağlubiyeti görmek ve bilmek de bir faydadır.
Mağlubiyet bir ibret aynasıdır.
Bize noksanlarımızı aksettirir. Yeni uğraşmalar için lazım gelen
kamçılayıcı kuvveti ve hızı
buradan alırız" diyerek ders alınmasını tavsiye etmiştir.
Olimpiyatların spordan ötede bir
prestij mücadelesi olduğu kanaatinde olan Yalman, "Türklüğü
hariçte temsil eden her faaliyet,
mutlaka üstün ve hakim bir seviyede olmalı, böyle değilse o
seviyeye gelinceye kadar geriye
bırakılmalıdır" diyerek başarıyı garanti edecek bir hazırlık
sürecinin önemini vurgulamıştır.97
Sonuç
XI. Berlin Olimpiyatları, modern dünyanın o güne kadar
gerçekleştirdiği en görkemli ve
başarılı olimpiyatlar olarak spor tarihine kaydolmuştur.
İktidarda bulunan Nasyonal
Sosyalistler, olimpiyatlardaki başarılı organizasyonla dünyaya
güçlü ve kalkınmış bir Almanya
fotoğrafı sunmak istemiştir. Olimpiyat sürecinde yaşanan barış
ve kardeşlik havası, oyunlara
gelen sporculara ve misafirlere gösterilen nazik ilgi, Naziler
tarafından Almanya'nın bozulan
imajını düzeltmek için kurguladığı bir propaganda aracı olmaktan
öteye geçememiştir. Naziler,
kusursuz bir olimpiyat için sporun bir çok sahasında ciddi
yatırımlar yapmış, olimpiyatları
"üstün aryan ırk" teorisini ispatlayabileceği bir arenaya
dönüştürmüştür. Böylelikle, spor
Naziler tarafından militarizmin emrine sokulmuş ve dünya
kamuoyunu etkilemek için bir
propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Ne var ki, Almanların
olimpiyat şampiyonu olmasına
karşın siyahi atletlerin oyunlardaki üstün başarısı, Hitler'in
"üstün aryan ırk" teorisinin çöküşü
olarak yorumlanmıştır.
XI. Berlin Olimpiyatları, Türkiye Cumhuriyeti'nin spor
arenasında adını duyurduğu ilk
olimpiyatlar olmuştur. Türk sporcuları, ilk kez bu
olimpiyatlarda kürsüye çıkmış ve Türk
bayrağını Berlin Olimpiyat Stadı'nda dalgalandırma onuruna
erişmiştir. Güreş branşında gelen
bir altın ve bir bronz madalya, sonraki olimpiyatlar için Türk
sporunda bir özgüven ve cesaret
kaynağı olmuştur. Yine, çağdaş Türkiye'nin kadın sporcuları ilk
kez Berlin Olimpiyatları'nda
mücadele etmiş, erkeklerle aynı hak ve fırsatlara sahip
olmuştur. Bu, kadın-erkek ayrımı
yapmaksızın olimpiyatlara katılan Türkiye'nin değişen ve gelişen
yüzünü göstermesi
bakımından önemli bir gösterge olmuştur.
96 "Olimpiyadlar faciası", Akşam, 8 Ağustos 1936. 97 Ahmet Emin
Yalman, "Tecrübeden ders", Tan, 11 Ağustos 1936.
-
Celil Bozkurt
Journal of History Studies
JHS
37
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
Alman yetkililer, olimpiyatlarda mücadele eden Türk sporculara
yakın ilgi göstermiş,
onlara konforlu bir misafirlik için ayrıcalıklı muamele
etmiştir. Bu yakınlık, Alman seyircilerin
müsabakalarda Türk sporculara yaptığı yoğun tezahüratta da
hissedilmiştir. Almanların
Türklere olan bu meyli, I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'yle
yapılmış olan ittifakın
doğurduğu bir sempatiyle birlikte, Almanya'nın II. Dünya Savaşı
öncesinde Türkiye'yi
kazanma ve kendi bloğuna çekme politikasının bir sonucu olarak
ortaya çıkmıştır. Türk basını,
söz konusu yakınlaşmayı Türk-Alman "dostluğunun" ve "silah
arkadaşlığının" bir sonucu
olarak algılamış ve bunu Alman milletinin Türklere duyduğu
sevgiye yormuştur. Bu
algılamada, Türkiye Cumhuriyeti'nin 1930'larda dış politikada
uyguladığı denge politikası ve
gelişen Türk-Alman ekonomik ilişkileri etkili olmuştur.
Türk muhabirlerin, olimpiyat süresince Almanya'dan aktardığı
haberler, Türk
kamuoyunda bir spor ve olimpiyat bilincinin oluşmasına önemli
katkılar sunmuştur. Türk
kamuoyu, olimpiyatlarda alınan sonuçları genelde başarılı
bulurken, Türk sporunun taşıdığı
zihinsel ve fiziksel eksikliklere dair de önemli tespitler
yapmıştır. Otoriteler, Türk sporunun
yapılacak reformlarla yeniden yapılandırılması ve kurumsal bir
kimlik edinmesi konusunda
hem fikir olmuştur. Olimpiyatların ardından, sporun farklı
alanlarında yapılan reformlar, Türk
sporunun ferdi ve takım branşlarında kurumsal bir kimlik
edinmesini sağlamıştır. Nitekim, bu
reformların bir sonucu olarak Türk sporcuların 1948 Londra
Olimpiyatları'nda güreşte aldığı
parlak sonuçlar, Türk sporunu dünya şampiyonluğuna taşımıştır.
Türk basınında, bir üstünlük
ve başarı simgesi olarak Türk ırkına yapılan güçlü vurgular
dikkat çekmiştir. Özellikle,
hükümete yakınlığıyla bilinen Cumhuriyet'te dile getirilen bu
temalar, CHP iktidarının
1930'larda uyguladığı Türkçü/Turancı ve uluslaşma siyasetinin
spora bir yansıması olarak
görülmelidir.
-
Nazilerin Gölgesinde 1936 Berlin Olimpiyatları ve Türk
Sporcuların Müsabakaları
Journal of History Studies
JHS
38
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
Kaynakça
1. Arşiv Belgeleri
A. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA)
BCA, 6 Haziran 1936 tarihli Bakanlar Kurulu Toplantısı'nda
alınan karar.
BCA, 30 Haziran 1936 tarihli Bakanlar Kurulu Toplantısı'nda
alınan karar.
BCA, 6 Şubat 1937 tarihli Bakanlar Kurulu Toplantısı'nda alınan
karar.
BCA, 10 Temmuz 1936 tarihli Bakanlar Kurulu Toplantısı'nda
alınan karar.
2. Kitaplar
ATABEYOĞLU, Cem. Kurucumuz Selim Sırrı Tarcan, Türk Milli
Olimpiyat Komitesi
Yayınları, İstanbul 2000.
ATABEYOĞLU, Cem. Olimpiyatlardaki İlk Altın Adamımız Yaşar
Erkan, Türkiye Milli
Olimpiyat Komitesi, İstanbul 2003.
Beynelmilel olimpiyat oyunları : Sekizinci Olimpiyatlara
Türklerin iştiraki münasebetiyle,
Matba-i Ebuzziya, İstanbul 1340.
GÜMÜŞ, Ali. Şampiyonlar Geçiyor, Türk Güreş Vakfı Yayınları,
Lazer Ofset, Ankara,
[t.y].
GÜRER, Turgut. Atatürk'ün Yaveri Cevat Abbas Gürer, Cepheden
Meclise Büyük Önder
ile 24 Yıl, 4. Baskı, Gürer Yayınları, İstanbul 2007.
MALLON, Bill- Jeroen Heijmans, Historical Dictionary of the
Olimpic Movement,
Scarecrow Press, 4. baskı, Maryland 2011.
SAN, Haluk. Belgeleri ile Türk Spor Tarihinde Atatürk, Türk Spor
Vakfı Yayınları, 1.
Cilt, [y.y] 1981.
SWADDING, Judith. Antik Olimpiyat Oyunları, Çev: Burçak Gürün,
Homer Kitabevi,
İstanbul 2000.
TARCAN, Selim Sırrı. Yeni ve Eski Olimpiyatlar, Ülkü Basımevi,
İstanbul 1948.
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'nin 100. Yılı 1908-2008, Der:
Altuğ İstanbulluoğlu,
İstanbul 2008.
ÜNVER, Fuat. Antik Çağdan Modern Olimpiyatlara Binicilik Sporu
ve Türk Biniciliğinin
Olimpik Gelişimi, [y.y], 2006.
YILDIZ, Doğan. Atatürk ve Spor, Telebasım, İstanbul 2008.
.........., Doğan. Çağlar Boyu Türklerde Spor, Telebasım,
İstanbul 2002.
YILMAZ, Önay. Nazilerle Beş Yıl, Remzi Kitabevi, İstanbul
2005.
3. Makaleler
"Amerika birinci, biz dokuzuncuyuz", Cumhuriyet, 6 Ağustos
1936.
APAK, İzzet Muhiddin. "Türk sporcuları ziyaret", Haber, 3
Ağustos 1936.
..........,"Olimpiyat Mektubu", Haber, 5 Ağustos 1936.
"Arslan Yaşar nasıl dünya birincisi oldu?", Cumhuriyet, 13
Ağustos 1936.
-
Celil Bozkurt
Journal of History Studies
JHS
39
H i s t o r y S t u d i e s
Volume 6 Issue 6
December 2014
ATAKUMAN, Hakkı. "İsveç usulü jimnastik istemiyoruz", Haber, 11
Ağustos 1936.
"Başbakan Yaşar'ı tebrik etti", Cumhuriyet, 11 Ağustos 1936.
"Bayrağımız bugün şeref direğine çekilecektir", Cumhuriyet, 11
Ağustos 1936.
"Berlin Olimpiyatlarında", Haber, 13 Temmuz 1936.
"Berlin Olimpiyatları başladı", Haber, 1 Ağustos 1936.
"Berlin olimpiyad köyüne merasimle şanlı bayrağımız çekildi",
Akşam, 31 Temmuz
1936.
"Berlinde kim kazanacak", Kurun, 27 Temmuz 1936.
BESİM, Ömer. "Olimpiyadlar için yapılan tesisat ve hazırlıklar",
Son Posta, 1 Ağustos
1936.
"Binicilerimiz ilk müsabakalara takım halinde girmediler",
Cumhuriyet, 14 Ağustos 1936.
"Bir spor müsteşarlığı kuruluyor", Haber, 4 Ağustos 1936.
"Bisikletçilerimizin muvaffakiyeti", Cumhuriyet, 18 Ağustos
1936.
ÇAĞATAY, Cafer. "Spor Yapmak bir vatan borcu sırasına
girmiştir", Haber, 2 Ağustos
1936.
"Dün Norveçlilere 4-0 yenildik", Haber, 4 Ağustos 1936.
"Dünya sporcuları çok itina ile hazırlanıyor", Cumhuriyet, 29
Temmuz 1936.
ERLER, Suat. "Süvarilerimiz Berlinde", Haber, 20 Temmuz
1936.
"Futbol antrenörü getiriliyor", Haber, 15 Ağustos 1936.
"Futbolcularımız Olimpiyatlara gitmiyecek", Haber, 13 Temmuz
1936.
"Futbolcularla ve bisikletçilerin Berlin Olimpiyatına
iştirakleri kararlaştı", Kurun, 20
Temmuz 1936.
GUTMAN, Allen. "The 'Nazi Olympics and the American boycott
controversy", Sports
and International Politics, Ed: Pierre Arnaud and James Riordan,
Taylor &
Francis, New York 1998, s.31-50.
HEKİMLER, Oktay "1936 Berlin Olimpiyatları: Bir Barış Aracı mı?
Yoksa Meşruiyet
Arayan Bir Rejimin Propaganda Aracı mı?", Hümanitas, Namık
Kemal
Üniversitesi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 1, 2013,
s.103-127.
"Hem nalına hem mıhına", Cumhuriyet, 3 Ağustos 1936.
"Hem