Top Banner
T.C. AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ TARİH BÖLÜMÜ MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA VE KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA LİSANS TEZİ Hazırlayan Sedat MUSLUOĞLU Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Ayşe Nimet BAKIRCILAR 1
98

MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA VE KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Apr 25, 2023

Download

Documents

Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

T.C.

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ

EDEBİYAT FAKÜLTESİ

TARİH BÖLÜMÜ

MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA

VE

KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

LİSANS TEZİ

Hazırlayan

Sedat MUSLUOĞLU

Tez Danışmanı

Yrd. Doç. Dr. Ayşe Nimet BAKIRCILAR

1

Page 2: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

ANTALYA-2014

ÖNSÖZ

Tanzimat dönemi denilince akla, döneme damgasınıvuran üç şahıs gelir: Mustafa Reşid Paşa ve onunyetiştirmeleri olan, Mehmet Emin Âli Paşa ve KeçecizadeMehmed Fuad Paşa. Bu lisans Tezinin konusu da birbirlerinebirader diye hitap ettikleri, ikisi de aynı derecede zekive başarılı diplomatlar olan Âli ve Fuad Paşalardır.

Biyografisini ortaya çıkarmaya çalıştığım bupaşalar yaşadığı döneme damgasını vurmakla kalmamışlar vekendilerini Avrupa’ya bile fevkalade şekildetanıtmışalardır. Âli ve Fuad Paşalar bulundukları mevkiegöre yetkilerinin hat safhada olduğu ender şahsiyet vedevlet adamlarından birisidir.

Bu çalışmada; paşaların ailesi, çocukluğu, almışolduğu eğitim, bulundukları devlet görevleri ve hayatınadair anekdotlara yer verilmiştir. Biyografi ortaya konmayaçalışırken, daha çok aktif bulundukları konulara yerverilmiş ve siyasi konuların derinliklerine inmeden özetşeklinde ele alınmıştır. Biyografi çalışmak eğlenceliolduğu gibi, şahsın tüm hayatına dair bilgi içerdiği içinde oldukça zaman isteyen bir türdür. Burada konu, MehmetEmin Âli Paşa ve Keçecizade Mehmet Fuad Paşa olarak ikiyeayrılmış ve paşaların hayatları iki ayrı ana başlıkaltında ele alınmıştır.

2

Page 3: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Kaynak olarak umumi kitaplar kullanırken, bazıkonularda ayrıntılı bilgi veren ansiklopedi maddelerindende yararlanılmıştır. Bu konuda en çok malumata sahip olanİbnülemin Mahmut Kemal İnal’dan da yararlanılarak farklımüelliflerin bilgileri ile karşılaştırma yapılmıştır.

Konuyu çalışmak bana haz verirken, konu seçimindeve çalışmalarımda bana yardımcı olan, kaynak konusunda dakendi kitaplarını vermekten çekinmeyen ve bana yolgösteren danışman hocam: Yrd. Doç. Dr. Nimet AyşeBakırcılar’a teşekkürü borç bilirim.

Ayrıca dört yıl boyunca bana destekleriniesirgemeyen aileme, çalışmam da ve kaynak konusundayardımcı olan arkadaşlarıma ve Akdeniz ÜniversitesiKütüphanesi personeline teşekkür ederim.

MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA

Önsöz…………………………………………………………………………………………………2

Giriş…………………………………………………………………………………………………..5

1- Hayatına ve Siyasi Vaziyetine Dair…………………………………………………………….6

2- DÖNEMİNDE VÂKIF OLDUĞU SİYASİ OLAYLAR………………………………………..15

2.1-1848 Eflak Boğdan ile Mülteciler Meselesi……………………………………………………15

2.2- Islahat Fermanı………………………………………………………………………………...17

3

Page 4: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

2.3- Girit Meselesi…………………………………………………………………………………..19

2.3.1- Avrupa’lı Devletler’in Tutumu……………………………………………………………...20

2.3.2- Osmanlı’nın İsyanı Bastırma Teşebbüsleri………………………………………………….22

2.3.3-Sadrazam Âli Paşa’nın Girit Memuriyeti…………………………………………………….23

2.3.4- ‘’Âli Paşa’nın Girit Siyeseti’’ Hakkında Bazı Osmanlı Aydınının Düşünceleri…………….24

3- Âli Paşa ve Muhalifleri Yeni Osmanlılar (Jön Türkler) …………………………………………25

4- Âli Paşa ve Eğitim………………………………………………………………………………..28

5- Şahsına Dair Malumat ve Anekdotlar……………………………………………………………30

KEÇECİZADE MEHMET FUAD PAŞA

1- Hayatına ve Siyasi Vaziyetine Dair………………………………………………………………35

2- DÖNEMİNDE VÂKIF OLDUĞU SİYASİ OLAYLAR………………………………………...37

2.1- 1848 Eflak Boğdan ile Mülteciler Meselesi…………………………………………………….37

2.2- Bursa Seyahati………………………………………………………………………………….39

2.3- Mısır Görevi…………………………………………………………………………………….39

2.4- Yanya ve Tırhala Görevi………………………………………………………………………..42

2.5- Cebel-i Lübnan Olayı…………………………………………………………………………...43

2.6- İlk Sadaret Görevi ve Abdülaziz’in Mısır Seyahati ……………………………………………46

2.7- II. Sadaret Görevi ve İstifası……………………………………………………………………48

3- Sultan Abdülaziz’in Avrupa Seyahati ……………………………………………………………49

4- Fuad Paşa’nın Ölümü ve Son Meşgaleleri ………………………………………………………53

4

Page 5: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

5- Şahsına Dair Malumat ve Anekdotlar……………………………………………………………56

Sonuç………………………………………………………………………………………………..61

Kaynakça…………………………………………………………………………………………...62

5

Page 6: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

GİRİŞ

Âli ve Fuad Paşaları anlamak için öncelikle TanzimatDönemini, Tanzimat Dönemi siyasetini ve diplomasisini iyianlamak gerekmektedir. Zira Tanzimat Dönemi Osmanlı’nın apayrıbir dosyasıdır. Burada İlber Ortaylı’nın, Tanzimat’ı da içinealan Osmanlı’nın son yıllarını anlattığı kitabına‘’İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı’’ ismini vermesi demanidardır.

III. Selim döneminden beri, devletin içinde bulunduğudurumdan kurtulması için Avrupa’ya duyulan ilgi, devletyönetiminde, aydın kişilere duyulan ihtiyacın artmasına nedenolmuştur. Burada aydın kişilerden kasıt, devletin içindebulunduğu durumdan kurtularak; askeri, eğitim, bilim, maliyegibi vs. konularda Avrupa ile olan dengenin kurulabilmesiamacıyla, yeniliklere açık bir Osmanlı diplomatıdır.

Yenilikçi kişiler sadece diplomasi de değil,Osmanlı’nın her kurumundan ihtiyaç duyduğu bir zorunluluktu.Zira Batılı tarzda oluşturulan bir kurumun başına, kanun-ukadim düşkünü bir yetkilinin getirilmesi, yapılan bütünçalışmaları baltalayabilirdi. Bu yüzden Osmanlı ihtiyaç duyduğuaydın kişileri yetiştirmek amacıyla batılı tarzda bir çok kurumoluşturarak, buradan yetişen insanları, oluşturduğu bukurumların başına geçirmeye başlamıştır.

Bu sistem Tanzimat döneminde de devam etmiş veOsmanlı’nın yıkılış sürecini yavaşlatan bir mekanizma halinegelmiştir. Osmanlı bundan önce 1821 Rumların bağımsızlığınakadar, devletin en stratejik noktalarından birisi olan TercümeOdasında bile Rumları bulunduruyordu. Yaptığı hatanın farkındaolan Osmanlı, artık böyle noktalara kendi yetiştireceği

6

Page 7: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

öğrencileri almaya başlayacaktır. İşte Âli ve Fuad Paşalar buoluşumun meyvelerini yiyen kişilerden olmuşlardır.

Bu ihtiyaç nedeniyledir ki Mustaf Reşid Paşa, başta Âli ve Fuad Paşalar olmak üzere bir çok genci himaye ederek devlet yönetimine ortak etmeye çalışmıştır. Devlet adamı yetiştirme düşüncesinin son temsilcisi Mustafa Reşid Paşa iken,son yetişenlerde Âli ve Fuad Paşalardır. Çünkü kendileri böyle işlerle uğraşmamışlardır.

Paşaların biyografilerinden de öğrenileceği gibi, ikisi de Mustafa Reşid Paşa sayesinde genç yaşta önemli devlet işlerine nail olmuşlar ve bu konuda ellerinden geleni yapmışlardır.

MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA

1- Hayatına ve Siyasi Vaziyetine Dair

Mehmet Emin Âli Paşa 1814’te (23 Rebiülevvel 1230)İstanbul Mercanda doğmuştur. Mercan, Beyazıtta olup günümüzdeFatih sınırları içerisinde yer alır.Doğum tarihi ile ilgiliolarak farklı bilgiler bulunmaktadır. İbnülEmin ‘’SonSadrazamlar’’ adlı eserinde doğum tarihini 3 Mart 1814 (23Rebiüevvel)) olarak verirken Yılmaz Öztuna, ‘’Âli Paşa’’ adlıeserinde 5 Mart 1815 olarak vermiştir. Mehmet Süreyya ise‘’Sicill-i Osmanî’’ de İbnülemin ile gün ve ay konusunda aynıbilgileri verirken yıl olarak 1815’i belirtmiştir.1 Tarihlerin

1 SÜREYYA Mehmet, Sicill-i Osmani, Yay.Haz. Nuri Akbayar, c.1, Tarih Vakfı, İstanbul, 1996, s.296

7

Page 8: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

doğru yazımı bu konu için çok önemlidr, zira doğum tarihininyanlış bilinmesiyle ilgili yapılan bir yanlışlık diğer tümtahminleride çürütecektir. Yılmaz Öztuna’nın tarih yazımı ileilgili olarak verdiği bilgilere baktığımız zaman ‘’Sicil-iOsmanî’’ nin etkisinde kaldığı gözlemlenmektedir. MehmetSüreyya’nın yine 3 Mart olarak belirrtiği tarihi, Öztuna’nın 5Mart olarak vermesi ise şaşırtıcıdır.

Babası Mısır Çarşısında attarlık yapan, aynı zamandaMısır Çarşısının Bahçe Kapısı’nı belli bir ücret karşılığındasabahları açıp, akşamları kapatan Alirıza Efendi’dir. Âli PaşaBâb-ı Âli’ye girmeden önce kendisine Ali Rıza Ağa denilirdi.2

Yılmaz Öztuna, Ali Rıza Efendi’ye Âli Paşa Bâb-ı Âlî’yegirdikten sonra ‘’Efendi’’ denildiğini belirtirken aynıeserinde Alirıza Efendi’nin 1825 yılına doğru öldüğünüsöyleyerek kendisiyle çelişmektedir. Zira 1825 yılında MehmedEmin 11 yaşında idi.3

Mahalle mektebinde Kuran-ı Kerim’i baştan sonahatmettikten sonra Bayezit Camii’nde Arapça dersleri almış,babasının ölümünden sonra ise tahsili terketmek zorundakalmıştır. Yakın bir aile dostunun yardımı sayesinde 1829’daDivan-ı Humayun kalemine girdi ve buradaki adete uygun olarakkendisine boyunun kısalığından veya güzel tavrı vekabiliyetinden dolayı boyunun kısalığına tezat olarak büyük,yüce anlamında gelen ‘’Âli’’ mahlası verildi. Daha sonra bumahlas ile şöhret bulmuştur. Burada kitabet ve muamelâtıöğrenmiştir. Birazda Fransızcasını geliştirmiştir. 4

Âli Paşa’nın büyük bir devlet adamı olmasında kendisinevesile olan bu kişinin kim olduğu konusunda hiçbir kaynaktabilgi yoktur. Ayrıca Âli Paşa’nın, aşağıda bahsedilecek olanKeçeci-zade Fuad Paşa gibi aristokrat bir aileye mensupolmadığı bilinmekle beraber, kendisinin soyu hakkında herhangi

2 ÖZTUNA Yılmaz, Âli Paşa, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1988, s.7.3 ÖZTUNA Yılmaz, a.g.e. s.69.4 İNAL İbnül Emin Mahmut Kemal, Son Sadrazamalar, I.Cilt, Dergah Yayınları, İstanbul, 1982, s.4.

8

Page 9: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

bir malumaâta sahip değiliz. Yılmaz Öztuna ‘’Âli Paşa’’ adlıeserinde, hiç kimsenin Âli Paşa’yla oturarak kendisinin bumevkiye gelmesine kimlerin vesile olduğu ya da soyu hakkındaherhangi bir sorunun yöneltilip, kayda geçirilmemesindenyakınmaktadır.

1833 yılında Divan-ı Humayun Tercümanı Esrar Efendimaiyetindeki iki memurla vazifesini ifâ etmekte ise de işlerçoğaldığından Avrupa diline vâkıf memurlar yetiştirilmesigerekli görülmüştür. Tercüme odasının 1833 tarihli nizamnamesigereğince Âli Efendi ile birlikte eski Sadrazam Saffet Paşa veSefaret Müsteşarlarından Nedim Efendi’de Tercüme Odasına dahilolmuşlardır. Bir zaman sonra Âli Efendiye Hacegânlık rütbesiverilmiştir.

Tercüme odasında bulunduğu süre içerisinde TercümeOdası’nda ki hulefaya ders veren ve Fransa Akademisi azasındanViktoria Sardo’nun babası olan Jorj Sardo’dan bir yılmütamadiyen Fransızca dersleri alarak kendisini geliştirmiştir.Yine Mustafa Reşid Paşa’nın 1835’te Paris elçiliğine giderkenÂli Paşa’yı da yanında götürerek Cizvit Papazları idaresindekiCollege Saint Barbe’ye yerleştirdiğini bilmekteyiz.5

1835 yılında ise Avusturya İmparatoru I.Ferdinand’ıntahta çıkışışını tebrik ve aynı zamanda babasının ölümü üzerinedevletin resmi taziye ziyaretini gerçekleştirmek amacıylaAsakir-i Hassa Feriki Ahmet Fethi Paşa’nın6 önderliğindeAvusturya’ya giden heyet-i resmiye içerisinde, ikinci başkâtipolarak görev almıştır. Ayrıca kendisine Rabia rütbesiverilmiştir. Burada kaldığı 1,5 yıl içerisinde Fransızcasınıilerletmiş ve diplomasi mesleğinin inceliklerini deöğrenmiştir. Ahmet Fethi Paşa 1837’de Aydın Valiliğine tayinedilmekle birlikte, Petersburg’da icrasına karar verilen askeritalimlere katılmak amacıyla bu görev için memur edilmiştir. Âli

5 EBÜZZİYAD Ziya, Şinasi, Yay.Haz.,Hüseyin Çelik, İletişim, İsatnbul, 1997, s.80.6 KARAL Enver Ziya, Büyük Osmanlı Tarihi, c.II, TTK, Ankara, 1976, s.110.

9

Page 10: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Efendi de bu görev için Paşa ile birlikte giderek tekrarbirlikte İstanbul’a geri dönmüşlerdir.7

Geri dönüşün ardından 1837’de Salise rütbesiyle TecelliEfendi’nin yerine Divan-ı Humayun Tercümanı olmuştur. Bunamüteakip Saniye rütbesi verilmiştir. Saniye rütbesi Yarbay’aeşit sivil bir rütbedir. Divan-ı Humayun Tercümanı EsrarEfendi’nin vefatı üzerine Dahiliye Nazırı Akif Paşa tarafından,Divan-ı Humayun Tercümanlığı görevi için Sadrazam Rauf Paşa’yatavsiye edilmiştir . Âkif Paşa, Rauf Paşa’ya yazdığüı tezkiredeşöyle diyor:

‘’… Âli Efendi, devletlü Fethi Paşa ile gidüp gelmek hasebi ile her bir halinevukuflarından başka filhakika gayet edip ve terbiyeli ve Fransızca tekellüm vetercümesi dahi rabıtalı olduğu görülüp bilinerek sâye-i mekârım vaye-i şahane’de iki,üç sene kadar bil istihdam müteveffa Esrar Efendi derecesinde bir Memduh tercümanolması me’mulune binaen Divan-ı Hümayun Tercümanlığına kaydolunmuş olduğu…’’8

1838’de Hariciye Nezareti’nin uhdesinde kalmak üzereMustafa Reşid Paşa’nın Londra Sefaretine tayininde Divan-ıHümayun Tercümanlığına ek olarak Sefaret Müsteşarlığına tayinoldu. Reşid Paşa’nın oradan Paris’e geçmesi üzerineMaslahatgüzar olarak Londra’da kaldı.

25 Yaşında ki bir gence böyle bir görevin verilmesi,Reşid Paşa’nın Âli Efendiye ne kadar güvendiğini ortayakoymakla birlikte, Âli Efendi’nin ne derece başarılı bir devletadamı olduğunu göstermektedir.

II. Mahmut’un ölümü ve Abdülmecid’in culüsü üzerineReşid Paşa ile birlikte İstanbul’a dönerek tekrar Divan-ıHumayun Tercümanlığına devam etmiştir. Mehmet Emin Âli Paşa’nınM.Reşid Paşa’ya intisap etmesi, onun takdir ve himayesinikazanması, Âli Paşa’nın önemli bir Diplomat olması yolunda hiçşüphesiz yadsınamaz bir durumdur.

7 BEYDİLLİ Kemal, ‘’ Âli Paşa, Mehmet Emin’’, İslam Ansiklopedisi’’ c. 2, TDV, İstanbul, 1989, s.425.8 İNAL ibnülemin a.g.e. , s.5.

10

Page 11: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

1840’da Sadık Rıfat Paşa’nın memuren Mısır’agitmesinden sonra vekaleten Hariciye Müsteşarlığınagetirilirken, yine S. Rıfat Paşa’nın Sadaret Müsteşarlığınatayiniyle birlikte Ulâ rütbesi ile asaleten Hariciyemüsteşarlığı görevine getirilmiştir. 1841’de ise ŞekibEfendi’nin yerine Büyükelçi olarak Londra Sefaretine tayinedilmiş ve 3 yıl Londra’da kalmıştır.9

İstanbul’a döndüğünde Meclis-i Valâ Azalığına ve1845’te (aynı zamanda Hariciye Nazırı) Paris Sefiri ReşidPaşa’nın Dönüşüne kadar Nezaret Vekâletine tayin edilmiştir.(Hariciye Nazırı Şekip Efendi’nin Cebel-i Lübnan’a tayinindendolayı) Ardından ikinci defa Hariciye Müsteşarlığına tayinedilmiş ve 1846’da Mustaf Reşid Paşa’nın Sadrazam olması ileBâlâ rütbesiyle Hariciye Nazırı olmuştur.10

Hatt-ı Hümayun’un:

‘’Benim Vezir-i Meal-i Semirim11

Diğer Hatt-ı Humayun’umuzda beyan olunduğu veçhile Hariciye Nezareti liyakatımüsellemesine mebni Âli Efendiye tevcih kılınmış ve memuriyetinin ehemmiyetineEfendi-i Müşarünileyhin haysiyet-i zatiyesi dahi munzam olduğundan kendisineRütbe-i Balâ verilmiş ve ol veçhile Bab-Âli’mize gönderilmiş olmağla memuriyetiniilân eyliyesin.Hemen Rabbimiz Tealâ ve Tekaddes Hazretleri cümle-i tevfikâtısamedaniyesine mazhar buyura âmin. 7 Şevval 1262.’’12

1848’de ise meydana gelen Yunan Meselesini güzel birşekilde hallettiği için vezaret rütbesi ile Paşa olmuştur.

Hatt-ı Hümayun:

Benim Vezir-i Meal-i Semirim

Cümlenin malumu olduğu üzere Umur-ı Hariciye Nezareti Saltanat-ıSeniyyemizin mesalih-i ehemme ve mutenasından olarak nezaret-i mezkureye memurÂli Efendi bidayet-i memuriyetinden beri doğrusu dirayet-i zatiye ve malumat-ı

9 İNAL İbnül Emin a.g.e. , s.6.10 BEYDİLLİ Kemal a.g.e., s. 425.11 Mustafa Reşid Paşa’ya hitaben yazılmıştır.12 İNAL İbnülemin a.g.e., s.7

11

Page 12: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

müktesebesi iktizasınca umur-ı memuresini güzel rüyet etmekte olmasıyla efendimüşarünileyhe rütbe-i vezaret ve müşir-i tevcihi nezd-i şahanemizde tensib olunarakmüşarünileyh celb ile iktizası icra ve icab eden nişannı ita kılınıp Bab-ı Âlimizegönderilmiştir. Rabbimiz Tealâ ve Tekaddes Hazretleri cümlemiz herhalde tevfikat veteshilat-ı ilahiyyesine mazhar buyura. Âmin.13

1848’de Reşid Paşa’nın azliyle birlikte Âlî Paşa’daHariciye Nazırlığından ayrılmış ve Ahkam-ı Adliye Riyesetinetayin edilmiştir. Böylece Sadrazam Mustafa Reşid Paşa 3 aysüren ilk sadaretinden ayrılırken, Âlî Paşa’da 1,5 yılı aşkınsüredir devam ettirdiği Hariciye Nazırlığı görevini sonaerdirmiş oldu. Yine aynı yıl Mustafa Reşid Paşa’nın ikinci kezSadarete gelmesi üzerine 1848’de Sarım Paşa’nın azli ile ÂliPaşa’da ikinci kez Hariciye Nazırlığı görevine gelmiştir.1850’de İmtiyaz Nişanı ve 1852’de Mecidî Nişanının ikincirütbesi verilmiştir. Yine 1852 yılında Mustafa Reşid Paşaazledilince yerine Sadrazam olmuştur.14

Hatt-ı Humayun:

‘’Benim Vezir-i Meal-i Semirim Âli Paşa

Sadaret hidmetimizde bulunan Reşid Paşa ile Tophane-i Âmiremiz Müşiri FethiPaşa’nın azilleri lâzım gelmiş olduğundan senin mücerrebimiz olan hilye-i sıdk-ıistikamet ve dirayet-i liyaketin cihetiyle Vekalet-i Mutlakamız hizmeti ile uhdene vemüşirlik-i mezkur dahi evsaf-ı marziye ile muttasıf olmasıyla asakir-i hassa-işahanemiz müşiri Reşid Paşaya, Seraskerliğe olan merbutiyet-i kadimesi ibkaolunarak tevcih olunmuş ve ehliyetine mebni Hayrettin Paşa dahi Zaptiye Müşiri nasbkılınmış ve Hariciye Nezaretine aharının memuriyeti derdesti icra olub HassaMüşirliğine Kürdistan Valisi Abdi Paşa’nın ve Kürdistan Valiliğine Ankara ValisiVecihih Paşa’nın ve Ankara Valiliğine dahi meclis azasından Mahmut Paşa’nınmemuriyeti icab-ı halin icrasında mübaderet eyleyesin. 20 Şevval 1268.’’

Sadarete gelmesinden sonra Âli Paşa, Reşid Paşa’nın üstüneSadrazam olmanın uygun bir davranış olmayacağını düşündüğündenyaşının henüz kırk’a bile gelmediğini arz ile itiraz etmiştir.Sultan Abdülmecid ise ‘’ İnşallah bu makamda sakal

13 İNAL İbnülemin, a.g.e. , s.7.14 ÖZTUNA Yılmaz a.g.e., s. 20.

12

Page 13: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

ağartırsınız.’’ Diyerek ısrar edince görevi kabul etmek zorundakalmıştır. Bab-ı Âli’deki merasimin ardından Âli Paşa, MustafaReşid Paşa’nın Balta Limanı’ndaki yalısına giderek eteğiniöpmeye çalışmıştır. Mustaf Reşid Paşa, Âli Efendinin bu sürprizgelişinden memnun kalmış ve kendisini kapıda karşılamıştır.15

Ancak ne kadar memnun olsa da Âli Paşa işe ReşidPaşa’nın arasındaki ilk ayrılıklar buradan başlamıştır. 3.Selimden beri süre gelen devlet adamı yetiştirme çalışmalarınınson diplomatlarından birisi olan ve Mustafa Reşid’in öğrencisidiyebileceğimiz Âli Paşa, devlet erkanındaki yükselişinden birmüddet sonra kendi görüşlerinin peşinden giderek bağımsızdavranmaya çalışmıştır. Zaten Mustafa Reşid Paşa’nın takipettiği İngiliz politikası yerine Fransız politikasını dışpolitikada uygulamaya çalışması, başlı başına bir ayrılıksebebi teşkil ediyordu.

Mustafa Reşid Paşa ile Âli Paşa arasındaki husumetinne boyutta olduğunu İbnülemin Mahmut Kemal İnal ‘’Rical-iMühimme-yi Siyasiyye’de geçen bir beyan üzerinde açıklamayaçalışıyor. Şöyle ki, o devirlerde sadarazamlar, ata binerek veönlerinde iki nevbetci fener çekerek yangın yerine giderlerdi.Âli Paşa, sadarete gelince kethüdası Billuri Mehmed Efendi ÂliPaşa yangına giderken giymek üzere uzun konçlu bir çizmeyaptırdı. Paşanın vücudu küçük, boyu kısa olduğundan çizmeyigiyince tuhaf bir şekle girdi. Reşid Paşa’nın adamları, bunueğlenceye çevirerek Paşalarını eğlendirmeye başladılar. İkitaraf arasına söz taşıyan bazı kişilerin bu olayı Âli Paşayahaber vermeleri üzerine, Paşa bu durumdan çok rahatsızolmuştur.16

Aynı yıl sadrazamlıktan azledilen Âli Paşa’nın siyasetikısa sürmüştür. Kendisinin azline neden olan olay ise Makamat-ıMübareke olarak bilinen Kudüs’te ki kutsal yerler meselesidir.Bu olay daha sonra Kırım Savaşı’nın bir nedeni olacaktır.17

15 ÖZTUNA Yılmaz, a.g.e., s.25.16 İNAL İbnülemin, a.g.e., s.8.17 ÖZCAN Besim, ‘’Kırım Savaşı(1853-1856), Osmanlı, Ed. Güler Eren, c.2, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, s.98.

13

Page 14: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Yeni sadrazam Damat Mehmet Ali Paşa, Reşid Paşa’yaEdirne, Âli Paşa’ya ise İzmir Valiliği’ni teklif etmiştir ReşidPaşa şiddetle karşı çıkarken, Âli Paşa kabul etmiş ve 1853’deİzmir Valiliğine tayin edilmiştir. Bu tayinlerde şüphesiz DamadMehmed Ali Paşa’nın etkisi büyüktür. Zira kendisi dönemin enaktif siyasetçilerini merkezden uzaklaştırarak, sadaretetamamen hâkim olma düşüncesindeydi. Reşid Paş’nın ise bu teklifüzerine ‘’Çıkarım ama İstanbul’un içi karışır.’’ dediği ve bunedenle ısrar edilemediği rivayet edilmektedir. Damat MehmetAli Paşa’nın konuyla ilgili vermiş olduğu tezkire-i maruzat’daÂli Paşa’ya İzmir Valiliğinin teklifi yerine, Âli Paşa’nıntaleb ettiğini yazması siyasi bir entrikanın ürünüdür.18

Osmanlı Devletine iltica eden ve Kütahya’da bulunanMacar İhtilâlcilerinden Martin Kosta’nın, serbest bırakılarakAmerika’ya gidip ve daha sonra İzmir’e döndüğü esnada,Avusturya konsolosunun silahlandırdığı Rum kayıkçılarıtarafından yakalanarak limandaki Avusturya Beylik gemisinegötürülmesi, Avrupalı devletleri harekete geçirmiştir. Ertesigün geminin iki zabiti ve doktoru kahvehane ’de otururlarkenüzerlerine birtakım İtalyanlar saldırarak zabitin biriniyaralayıp diğerini de öldürmüşlerdir. Avusturya konsolosununtalebiyle saldırganlardan yedi kişi yakalanıp tutuklandığıhalde mensup oldukları konsolos ‘’Bu mesele iki ecnebi devletarasında tehaddüs ettiğinden onların arasında arasında tesviyeolunur. Hükümet-i Mahalliye müdahele edemez.’’ diyerektutukluları aldı. Avusturya konsolosu’nun sürgün edilmesiniistediği gayr-i mülteci İtalyanlar konusu hakkında da diğerkonsoloslar müdahale ettiler. Avusturya konsolosu isesaldırganların hemen yakalanmadığını ve İtalyan mültecileresahip çıkıldığını ve bu olaydan valinin sorumlu olduğunu ilerisürerek sefarete bildirmiştir. Sefir Baron Dö Brok ise ÂliPaşa’yı İstanbul’a şikayet etmiştir. Bu durum Meclis-i Vükela’da tartışılarak, Âli Paşa’nın azline ve yerine ŞekipEfendi’nin( Paşa) İzmir’e gönderilmesine karar verilmiştir.Sefaret becayiş kabul etmeyip direkt olarak Âli Paşa’nın azlini

18 ÖZTUNA Yılmaz, a.g.e., s.27.14

Page 15: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

istediğindendir ki, Paşa azledildi. Yalnız Âli Paşa daha sonrakonuyla ilgili savunmasını Şekip Efendiye sunmuş, Şekip Efendiise sunulan layihayı Bab-ı Âli’ye gönderek Âli Paşa’nınsavunmasını haklı bulduğunu belirtmiştir.19

Kısa bir süre sonra Hüdavendigar valiliğine tayinedilmiş ve valilik üzerinde kalmak kaydıyla yeni açılan Meclis-i Âli Tanzimat reisliğine getirildi. Kırım Savaşı esnasındaReşid Paşa’nın dördüncü sadaretinde, üçüncü defa HariciyeNazırı oldu ve savaşın sonunda yapılacak olan barış protokolünütespit için Viyanaya gönderildi. Süveyş Kanalı projesiyeleilgili meydana gelen usulsüzlükten dolayı henüz Viyana’dabulunduğu esnada, Mayıs 1855’te ikinci defa sadrazamlığagetirildi. Konferansta Karadenizde Rus donanmasınınsınırlandırılması ile ilgili bir uzlaşmaya varılamaması üzerineÂli Paşa İstanbul’a geri dönmüş ve sadarete tayin merasimigerçekleştirilmiştir.20

Kırım Savaşı sonunda 25 Şubat 1856 Paris’te yapılankonferansta Osmanlı Devletini temsil etmiş ve 30 Mart 1856tarihli 34 maddelik Paris Barış Antlaşmasını imzalamıştır.21

Bu konferansa Reşid Paşa gitmek istemiş vetecrübelerine dayanarak istediği şekilde yürütmeyi düşünmüştür.Bu dönemde Mustafa Reşid Paşa Hariciye Nazırıdır ve Sadrazamolan Âli Paşa bu durumu saygıyla karşılamıştır. Ancak FransaHariciye Nazırı’nın muhalefeti üzerine Âli Paşa baş murahhasolarak temsil görevini üzerine almıştır.. 22

İbnülemin bu baskının Hariciye Nazırı tarafındanyapıldığını belirtirken Yılmaz Öztuna, bu baskının Fransaİmparatoru III.Napoleon tarafından yapıldığını yazmaktadır.Ayrıca Napoleon’un Bâb-ı Âliye, Reşid Paşa’nın gönderilmesi

19 PINAR Hayrettin, ‘’Kapitülasyonlar ve XIX. Yüzyıl Osmanlı Yönetim Gerçeğine Bir Örnek: Âli Paşa’nın İzmir Valiliği’’, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, c. 9(2), Eskişehir, Aralık 2008, s.144-145.20 BEYDİLLİ Kemal, a.g.e., s. 425.21 ARMAOĞLU Fahir, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Alkım, İstanbul, 2010, s.372.22 İNAL İbnülemin, a.g.e., s. 14.

15

Page 16: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

halinde müşkil durumların ortaya çıkabileceğini belirten biryazı gönderdiğini belirtmiştir.(bkz. Öztuna s.40)

Konuyla ilgili olarak Fransa Hariciye Nazırı KontWalewsky tarafından sefarete gönderilen tahrirat da:

‘’Zat-ı Şahanenin Âli Paşa’yı murahhas initsab eylemesini şiddetle arzuederim. Reşid Paşa’nın ta’yinine i’tirazımız olup olmadığını Londra bize sordular.Bende bir i’tirazımız yoktur fakat, şüphesiz Âli Paşa’yı, hatta Fuad Paşa’yı ona tercihederiz cevabını verdim.’’ demiştir.23

Mustafa Reşid Paşa Kırım Harbi Zaferi ile devletesağladığı büyük menfaatlerin, Paris Barış Konferansında ÂliPaşa tarafından elden kaçırılmakta olmanın üzüntüsünü unutmakiçin, 13 Şubat 1856’da yakın dostu olan ve bu sırada Mısır’davali bulunan Sait Paşa’yı ziyarete Kahire’ye gitmiş ve beş ayorada kalmıştır.24

Bu münasebetle ilân edilen Islahat Fermanı nedeniyle vekonferansta devletin menfaatlerini yeterince müdafaa edemediğiithamlarıyla özellikle Reşid Paşa tarafından ağır tenkitlereuğratıldı ve Kasım 1856’da azledildi. Mustafa Reşid Paşa ÂliPaşa’yı Sultan Abdülmecid’e hem yazılı hem de sözlü olarakşikayet etmiş ve Kırım Savaşı’nın neticelerini yeterli derecededeğerlendiremediğini söylemiştir. Bunun üzerine SadrazamlığaReşid Paşa getirildi ve kendisine teklif edilen HariciyeNazırlığı görevini ise reddetmiştir. Olayları müteakiben FuadPaşa’da Hariciye Nezaretinden çekilmiştir. Bazı kaynaklar FuadPaşa’nın da Âli Paşa gibi azledildiğini yazarken, İbnüleminFuad Paşa’nın kendi isteği ile çekildiğini yazmaktadır.25

Tüm bu görevden alma ve çekilmelerde İngiltere’ninetkisi de büyüktür. Zira İngiltere sefiri, Hariciye Nazırı FuadPaşa’nın Fransız yanlısı politika izlemesini kendi çıkarlarınaters görerek padişahın huzuruna çıkmış ve Hariciye Nazırı Fuad

23 TÜRKGELDİ Ali Fuad, Mesâil-i Mühime-i Siyasiye, Yay. Haz. Bekir Sıtkı Baykal, TTK, Ankara, 1996, s.94.24 EBUZZİYAD Ziya, a.g.e., s.105.25 ÖZTUNA Yılmaz a.g.e., s.42.

16

Page 17: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Paşa’dan şikayetle nâzırların değiştirilmesini ve Mustafa ReşidPaşa’nın sadaret makamına getirilmesini talep etmiştir.

İnbülemin Mahmut Kemal İnal, vükelayı tayin ve görevdenalma gibi önemli devlet işlerinin padişah tarafından değildeecnebi sefirlerin etkisinde olmasını ulusal bağımsızlığa aykırıbularak eleştirmektedir. Ayrıca bir İngiliz Sefiri’nindesteğiyle başa gelen eşhasın idare ettiği bir devletinbağımsızlığa ancak ‘’uzaktan merhaba’’ edebileceğinisöylemiştir. Burada müellif’in Mustafa Reşid Paşa’nındavranışlarına ciddi şekilde muhalif bir tavır aldığını ve buyapılanları tasvip etmediğini görmekteyiz.

Ancak Âli Paşa, Ağustos 1857’de Reşid Paşa’nın azliile bu görevi kabul etti ve böylece Reşid Paşa ile olanküskünlüğünü açıkça belirtmiş oldu. Bununla beraber Ekim1857’de yeniden iş başına getirilen Mustafa Reşid Paşa’nınsadrazamlığında Hariciye Nazırı olarak görevine devam etmektede bir sakınca görmedi.26

Reşid Paşa’nın vefatıyla birlikte 11 Ocak 1858’deüçüncü defa sadarete getirildi. Bir yıl devam eden bugörevinde, Kırım Savaşı nedeniyle hâsıl olan masraflar vepadişahın düğünleri sebebiyle bol keseden harcanan paralardevletin içinde bulunduğu mali durumu sıkıntıya sokmuş ve budurumun padişaha söylenmesi gerekli görülmüştür. Bunun içintopluca padişahın huzuruna çıkılarak maruzat da bulunulmuş vearkadaşları tek söz söylememiştir. Âli Paşa’nın bu açıksözlülüğü 18 Ocak 1859’da azledilmesine neden oldu.. Azlindensonra Meclis-i Âli Tanzimat reisliğine getirildi. SadrazamKıbrıslı Mehmed Emin Paşa’nın Rumeli’ye seyahati sırasındasadâret kaymakamlığına, Hariciye Nazırı Fuad Paşa’nın fevkalâdememuriyetle Şam’a gitmesi üzerine önce vekâleten, ardından daaltıncı defa asaleten 1861’de Hariciye Nezaretine tayinedildi.27

26 BEYDİLLİ Kemal, a.g.e., s.426.27 İNAL İbnülemin, a.g.e., s.18.

17

Page 18: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Abdülaziz’in tahta çıkışından kısa bir süre sonradördüncü kez Sadrazam oldu.(6 Ağustos 1861) Fakat çok geçmeden22 Kasım 1861’de azledildi. Yerine tayin edilen Fuad Paşa,sadrazamlığı Âli Paşa’nın Hariciye Nazırlığını kabul etmesişartıyla üstlenmiş olduğundan 7. Kez Hariciye Nazırlığınagetirilmiş ve 6 yıl bu görevi yürütmüştür.28

Rusya Kırım Savaşı’nda kaybettiği nüfuzunun intikamınıalmak için epey mesai harcayıp kaleler için Sırplıları, Girit,Tırhala ve Yanya içinse Yunanlıları ve diğer diğer Hıristiyantebâyı kışkırtmaktan geri kalmamıştır. Bu yüzdendir kikendisine sağlam bir hâmi bulduğunu düşünen Sırplılar, BelgradKalesiyle sair kalelerin Osmanlı tarafından terkedilmesiniistemişlerdir. Yine aynı şekilde Yunanlılar’da Girit’de gündengüne şiddetlene meşhur Girit İsyanını başlatmışlardır. GiritMeselesidir ki Avrupa’da ‘’Şark Meselesi’’ adı verilenİbnülemin’in deyimiyle ‘’müsîbet-i siyasiyye’’ yenidenalevlenmiştir. Tüm bu gidişatın kötü bir vahamete sebebiyetvereceğini düşünen dönemin sadrazamı Mütercim Rüştü Paşa istifaetmiştir. Burada Rüştü Paşa’nın risk almaktan çekindiğinigörmekteyiz.

Mütercim rüştü Paşa’nın istifası üzerine Âli Paşa1867’de 5. Defa Sadrazam olmuştur.

Hatt-ı Humayun:

Vezir-i Meal-i Semirim Âli Paşa

Bu defa hidmet-i mutena bihayı sadaretin, senin mücerrreb olan sadakat vefetanet ve reviyyetin cihetiyle uhde-i liyaketine ve seraskerliğin ehliyet ve mâlumat-ıkâmilesine mebni Mehmet Rüştü Paşa’ya ve Umur-u Hariciye Nezaretniin vukuf vedirayetine binaen Fuad Paşa’ya ve Meclis-i Ahkâmı Adliye riyasetinin liyakat vekiyafeti müsellem olan Yusuf Kâmil Paşa’ya ihale ve tevcihive Reis ve Seraskeri sabıkMuhammed Paşa ve Rıza Paşa’nın mecalis-i âliyeye memuriyeti nezdimizde bittensibiktizaları icra olunmuştur. Cümlemiz bilittifak mesalih-i saltanat-ı seniyyemizin bi

28 BEYDİLLİ Kemai, a.g.e. s. 426.18

Page 19: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

tevkihi teâla hüsn-i rüyet ve temşiyetine gayret ve dikkat eyleyesiniz. Hak teâlahazretleri cümleyi muvaffak buyura amin. 6 Şevval 128329

Âli Paşa yeni sadrazamlık görevinde gündemde olan BelgradKalesi ve diğer kaleler konusunda tavizkar bir politikaizlemiştir. Sırp Beyi Mihal Bey, Sırbistan’da ki kaleleri veözellikle Belgrad Kalesi’nin olduğu gibi bırakılması SırpHalkı’nın emniyeti açısından tehlikeli olduğunu, bu kalelerinkendileri için terkedilmesinin hem milleti hem de kendisi içinbir inayet olacağını ve bu anlamda tabiiyet ve sadakatlerinibildirmiştir.

Fransa devlete gerekli olmayan bu kalelerin bu şekildebırakılması, Sırplıların müfdisetlerinin icrası için fırsatdoğuracağını; ancak kalelerin devredilmesi halinde Yunanlılarlabirleşerek, devletin bekası aleyhinde herhangi bir faaliyettebulunmalarının engelleneceğini ve Rusya’nın kışkırtmalarının daneticesiz bırakılacağını belirmiştir. İngiltere ve Avusturya’daFransa ile aynı görüşü paylaşarak bu sorunun bir an evvelçözüme kavuşturulmasının elzem olduğunu belirmiştir.

Meclis-i Vükela ise konuyu her yönüyle araştırıpinceleyerek, müzakereler sonucunda, kalelerin burçlarınaOsmanlı bayrağı ve Sırp bayrağı çekilerek koruma veidarelerinin Sırp Beyi’ne verilmesine ve kale müstahfızlarınkaldırılmasına karar verilmiştir.(1867) Böylece SırbistanMeselesi de çözüme kavuşmuş oldu.

Ancak âli Paşa bu tavizkâr politikasında ötürü oldukçamuhalefet toplamıştır. Bunların başında Ziya Paşa ve Ali Suavigelmektedir. Ziya Paşa ‘’Zafername’’ sinde:

Belgrad kal’asın ihsan ile Sırbistane

Devletin kıldı tamamiyetin istikmal.

Diyerek itiraz etmiş ve yapılan diplomatik faaliyetler iledalga geçmiştir.29 İNAL İbnülemin, a.g.e. s.21.

19

Page 20: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Bundan sonra Âli Paşa aşağıda değinecek olduğumuzGirit Meselesi ile uğraşmıştır. Fuad Paşa’nın vefatı üzerine1869’da Sadaret makamına ek olarak, Hariciye Nazırlığı görevinide üzerine almıştır.

Âli Paşa artık 55 yaşındaydı ve devlet işleri onu çokyıpratmıştı. Gerek Padişah nezdinde gerekse Avrupa siyasetindenamı oldukça artmıştı. Ancak tüm bunlara rağmen Âli Paşa artıkyılların verdiği stres ve muhalif kanadın baskıları onu oldukçabitap düşürmüştü. Özellikle Ziya Paşa’nın ‘’Zafername’’sikendisini çok müteessir etmekteydi. Tüm bunların sonucu olaraküç ay devam eden ıstırapları başlamış ve derdine derman aramakamacıyla hava değişimi için Erenköy’de kalmış ancak birfaydasını görememiştir.

Nihayet 7 Eylül 1871’de Bebek’te ki yalısında 58yaşında vefat etmiş, Süleymaniye’de ki camii haziresinedefnolunmuştur. Ziya Ebüzziyad, Âli Paşa’nın na’şının Sirkeciyoluyla Süleymaniye mezarlığına nakil olunurken etrafında,Asker, Zaptiye, Polis ve Belediye Efradının saygı duruşundadurduğunu ve arkasında hükümet ricalinin sessiz adımlarlailerlediği, şeklinde tasvir etmiştir.30

Burada Âli Paşa’nın ölümü ile ilgili olarak dakaynaklar farklı tarihler üzerinde durmaktadır. İbnülemin,başta da belirttiğim gibi Âli Paşa’nın doğumunu 1814 vermekteidi. Ölüm tarihini ise 7 Eylül 1871(21 Cumadelâhire) vermeklebirlikte 58 yaşında vefat ettiğini belirtmiştir. Oysa bubilgiler ışığında Âli Paşa’nın 58 yaşında değil, doğumunu 1814mart (3) ayı olarak alırsak 57 yaşını 6 ay 4 gün geçe vefatetmesi gerekmektedir. Mehmet Emin Âli Paşa’nın Mezarında kikitabette şu yazı yer almaktadır:

‘’Defa-i hâmise-i saârette irtihâl-i dâr-ı bekaaeyliyen Mehmet Emin Âli Paşa’nın rûhiçün Fâtiha. 21Cumadelâhire 1288.’’ 31

30 EBÜZZİYAD Ziyad, a.g.e., s.311.31 İNAL İbnülemin, a.g.e. s. 25

20

Page 21: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Mezarda ki kitabette yazan 21 Cumadelâhire 1288tarihini yine Mehmet Süreyya’nın Sicill-i Osmanî’de 21Cemaziyeevvel 1288 (8 Ağustos 1871) olarak vermesi deilginçtir.32

Mehmet Emin Âli Paşa’nın kişiliğine ve yaşamına dairaşağıda ayrıntılı olarak bilgi verilecektir.

2- DÖNEMİNDE VÂKIF OLDUĞU SİYASİ OLAYLAR

2.1-1848 Eflak Boğdan ve Mülteciler Meselesi

Avrupa’da 1848 İhtilali ile gündeme gelen Eflak-BoğdanSorunu ile Mülteciler Meselesi Âli Paşa’nın 2. Hariciye Nazırıolduğu döneme rastlar. Bu 4 yıllık Hariciye Nazırlığı dönemindeMustafa Reşid Paşa, 3 yıl 5 ay 15 gün süren 2. Sadaretini, RaufPaşa, 39 gün süren 5. Sadaretini, yine Reşid Paşa 5 ay 1 günsüren 3. Sadaretini ifa ederken; Hariciye Nazırı Âli Paşakoltuğunu 4 yıl muhafaza etmiştir. 4 yıla tekabül eden bu 1848-52 arasındadır ki, Avrupa’da 1848 İhtilali ve neticelerininyaşandığı, 1814’den beri iktidarını devam ettiren Avusturyaşansölyesi Prens Metternich’in Avrupa’ya hükmeden siyasetiylebirlikte düştüğü, Avusturya İmparatoru’nun da tahtını muhafazaedemeyerek 18 yaşındaki Franz Joseph’in tahta çıktığı,Avrupa’da devletler dengesinin değiştiği dönemdir. Âli Paşa,Türk Hariciye Nazırı olarak, Reşid Paşa’nın istikametinde budönem Avrupa Politikasına birinci derecede katıldı veAvrupa’nın en büyük diplomat ve devlet adamlarından biri olaraktanındı. Yine 1848-52 dönemi, Fuad Efendi’yi de çok büyük bir32 SÜREYYA Mehmet, a.g.e., s.296.

21

Page 22: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

diplomat olarak ortaya çıkardı. Âli Paşa’nın, Reşid Paşa’dansonra ve Fuad Efendi’den önce fiilen ve birinci derecedekatıldığı bu dönemde olanların ana çizgileri şu şekildedir:

1848 Fransa’dan başlayan İhtilâl, İngiltere dışındabütün Avrupa’ya yayıldı. Fransa’da meşruti krallık düştü veikinci Cumhuriyet ilan edildi. İhtilal Türkiye’nin bir eyaletiolan Eflak- Boğdan’a da sıçradı. Keçeci-zade Fuad Efendi,olağanüstü komiser olarak Bükreş’e gidip duruma hâkim oldu. 1Mayıs 1849’da Balta Limanı Anlaşmasını imzalayan Âli Paşa,Eflak-Boğdan meselesini halletti. Böyle büyük bir krizi devletisavaşa sokmadan halleden Âli Paşa, aynı zamanda yıllardırelinde bulundurduğu Eflak-Boğdan yönetimini Rusya’nın nüfuzunaterk etmekteydi.

Ancak daha büyük bir savaş tehlikesi, Rusya ile savaştehdidi, Mülteciler Meselesinden çıktı. Reşid paşa enindesonunda Rusya’ya ders vermek, Rusları bir çizgide durdurmakkararında idi. Türkiye’yi tehdit edemez hale getirmeliydi. Ama1848’de Osmanlı Devleti böyle bir savaşa hazır değildi. ReşidPaşa, 4 yıl için savaşı önlemeye ve daha elverişli bir ortamaramaya karar verdi. Bu müddet içinde yeni Türk ordusunu dahaiyi şekilde düzenlemek gerekiyordu. 33

1848 İhtilalleri Avusturya-Macaristan’ı da önemliölçüde etkilemiştir. Buna bağlı olarak Macarlar ayaklanmış veönce Viyana’ya bağlı olarak ayrı bir hükümet kurmuşlar, dahasonra da bağımsız Macar Cumhuriyetini kurmuşlardır. Bununüzerine Macarlarla mücadele edemeyen Avusturya Rusya’dan yardımtalep etmiş ve zaten tüm bu hareketlilikten rahatsız olan ÇarNikola, Polonya’yı kana bulayan ve Türk savaşlarında büyük birtecrübe sahibi olan yeğeni General İvan Paskieviç’i 200.000kişilik büyük bir ordu ile birlikte Macaristan topraklarınasokmuştur. Haynau komutasındaki birliklerle birlikte Macarlarınkarşısına toplamda 370.000 kişilik bir ordu çıkmıştır.34

33 ÖZTUNA Yılmaz, a.g.e., s. 2134 GÜMÜŞ Musa, 1848 İhtilalleri Sonucunda Osmanlı Devleti’ne Sığınan Leh ve Macar Mültecileri’nin Osmanlı Modernleşmesine Etkileri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara,

22

Page 23: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

General Paskieviç’in burada isyanı kanlı bir şekildebastırması hem buradaki Macarların hem de Lehistan’dabastırılan isyandan kaçan Leh’lerin Osmanlı’ya kaçmasına nedenolmuştur. Osmanlı içerisinde birçok siyasi olaya meydan verenbu mültecileri, Avusturya ve Rusya’nın vatan haini ilan ederekgeri istemesi, Rusya-Avusturya-Osmanlı arasında büyük birsiyasi gerileme sebebiyet veren hatta daha sonra Kırım Savaşınaneden olacak olan, ‘’Mülteciler Meselesi’’ adı verilen sorunugündeme getirmiştir.35

Avusturya ve Rusya Türkiye’de ki Macar ve Lehmültecilerin faaliyetlerinden korktukları için bu kişilerin tambir vatan haini olduğunu ve kendi devletlerine silahçektiklerini, geri gönderilmesi halinde Bab-ı Âli ilePetersburg ve Viyana ilişkilerinin düzeleceğinibildirmişlerdir. Âli Paşa ise Mustafa Reşid Paşa’ya danışarakhazırladığı cevabî notaları 17 Eylül ve 22 Kasım tarihlerindePetersburg ve Viyana hükümetlerine göndererek isteklerinireddetmişlerdir.36

Macarların bu bağımsızlık hareketine tüm dünyaTürkleri dâhil olmak üzere Osmanlı’da destek vermiştir.Hristiyan olmasın rağmen Osmanlı’nın Macarlara destekvermesinin nedeni ise onların Türk ırkından geliyor olmaları vetarihi bağlara dayalı olarak Macaristan’ın Kanuni zamanında birOsmanlı Eyaleti olmuş olmasıdır. Sonradan Osmanlı Avusturya’yayenilince buralar kaybedilmiştir. Macaristan’ın Avusturya’dankopup bağımsız olması Osmanlı’nın da yararına olduğundanOsmanlı bu harekete ilgi duymuştur.37

Osmanlı Devleti’nin, bu hukukî, insancıl ve onurludavranışı İngiliz ve Fransız kamuoyu ile birlikte Amerika’dabile büyük bir sempati uyandırmıştır. Bu ülkelerde OsmanlıDevleti lehine çok büyük gösteriler yapılmıştır. O kadar ki 17Eylül tarihli Âli Paşa notası Lonra basınında yayınlandığı gün

2007, s.15.35 UÇAROL Rıfat, Siyasi Tarih(1789-2001), DER, İstanbul, 2006, s. 190.36 ÖZTUNA Yılmaz, a.g.e., s.23.37 ARMAOĞLU Fahir, a.g.e., s.244.

23

Page 24: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Londra’da gösteri yapan bir grup İngiliz gençleri bir caddedengeçerken Osmanlı Büyükelçisi Muzuros Paşa’ya rastlayınca,arabasının atlarını sökerek, arabayı elçilik binasına kadarkendileri çekmişlerdir.38 Yılmaz Öztuna (Bkz. Keçecizade FuatPaşa, s.16) bu Osmanlı Büyükelçisi’ni Kıbrıslı Mehmet Paşaolarak vermektedir.

2.2 Islahat Fermanı

Islahat Hatt-ı Humayun’u ilan edildiği zaman MehmetEmin Âli Paşa 2. Sadrazamlık görevini yürütmekte idi. IslahatFermanı, gerek Osmanlı açısından gerekse Âli Paşa’nın siyasivaziyeti açısından önemli bir olay olmakla birlikte konununtetkiki bakımından da değinilmesi muktezidir. Burada IslahatFermanı’na uzun uzadıya değinmek konumuz açısında yersizolacağından konu kısaca anlatılacaktır.

Tanzimat Fermanı nasıl Mustafa Reşid Paşa’nın eseri iseIslahat Fermanı da aynı derecede Âli Paşa’n eseridir. Ferman,hem Avrupa devletleri ve kamuoyunu kazanmak hem de Türkİmparatorluğunu dış görünüş bakımından Avrupa devletlerindenfarksız şekilde göstermek için yayınlanmıştır. Çok önemli birreform vesikası olmakla birlikte Abdülmecid, bu fermanla,Türkiye tarihi açısından bir çizgiyi daha aşıyordu.39

Kırım Savaşı, Osmanlı içerisindeki Hristiyan tebaanınayrıcalık konusundan çıkmış olup savaşın sonunda mümza edilenParis Antlaşması ile bu ayrıcalıklar diğer Avrupalı devletlertarafından garanti altına alınmış ve daha sonra yapılacak Paris

38 ARMAOĞLU Fahir, a.g.e., s.246.39 ÖZTUNA Yılmaz, a.g.e., s. 34.

24

Page 25: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Kongresinde de bir karar ve tedbir alınması düşünülmüştür.Hristiyanların hak ve ayrıcalıkları ile ilgili konu ilk defa 8Ağustos 1854’de İngiltere, Fransa ve Avusturya arasında kabuledilen ‘Dört Nokta’’ da ele alınmış ve bu hak ve ayrıcalıklarındevletlerin garantisi altına konulacağı belirtilmiştir.Buradaki amaç Rusya’nın Ortodokslar üzerindeki kontrolünükaldırmaktı. İşte bu nedenle konu Paris Kongresinegetirilmişti. Ancak kongrede yapılan tartışmalarla birbirindefarklı konular ortaya çıkmıştı. Burada en farklı görüş Rusya’yaaitti. Aslında Rusya’nın görüşünün Dört Noktadan hiçbir farkıyoktu ama bu sefer Rusya’nın amaçları farklı idi. Diğerdevletler, Eflak, Boğdan ve Sırbistan’ın Osmanlı devletindenkazandığı hak ve ayrıcalıkları ortak garanti altına almaksuretiyle, Rusya’nın adeta kendi özel alanı saydığı bu yerlere,nasıl müdahale hakkı kazandılarsa, şimdi aynısını Rusya’daOsmanlı için uygulayacak ve iç işlerine karışma fırsatıbulacaktı.40

Osmanlı ise tebaası olan Hristiyan uyrukluvatandaşların hak ve ayrıcalıklarını bir fermanla vurgulayarakişi büyütmeme derdinde idi. Osmanlı bu fermanla daha çok‘’Gayr-i Müslim tebaaya gereken ilgi gösterilmektedir.’’ mesajıvermeyi amaçlamıştır.

Diğer devletler ne Osmanlı’nın ne de Rusya’nınsöylediklerine kulak asmamıştır. Ortamın gerginleşmesi üzerineFransa araya girmiş ve orta yol bulunmuştur. Fransa, Müslümanve Hristiyanlar arasındaki medeni haklar, vergiler, askerlik,eğitim ve devlet memurluklarına geçme bakımından sürüp gelenfarklar bir ferman ile kaldırılarak, Tanzimat Fermanı’ndabelirtilmiş olan eşitlik tam anlamıyla gerçekleştirilmesiniönermiş ve bu görüş Osmanlı tarafından da kabul edilmiştir.41

Islahat programının, padişahın kendi arzusu ilegayrimüslim tebaasına bazı imtiyazlar verdiği zannı uyandırmakiçin bir ferman şeklinde ilanına karar verilmiş ve program

40 ARMAOĞLU Fahir, a.g.e., s. 380.41 ARMAOĞLU Fahir, a.g.e. s.381.

25

Page 26: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

hemen bir ferman haline getirilerek Sultan Abdülmecidtarafından 11 Cemaziyelahir (18 Şubat 1856) tarihinde Bâb-ıÂlî’de merasimle okunmuştur. Bu sırada Sadrazam Âli Paşa ParisKongresi’ne gittiği için sadâret kaymakamı Kıbrıslı Mehmet EminPaşa’nın huzurunda yapılan merasime devlet ileri gelenleri vebirçok din adamıyla devlet temsilcileri katılmışlardır. IslahatFermanı’nın birer kopyası Paris Kongresi’ne katılan devletlerede verilmiştir. Devletler Islahat Fermanı’nın ParisAntlaşması’nın bir maddesinde yer almasını isterlerken Âli Paşabu isteklerine şiddetle karşı çıkmıştır. Daha sonra konuüzerinde uzlaşılmış ve bu istekler 30 Mart 1856 tarihindeimzalan Paris Antlaşması’nın 9. Maddesinde şu şekildedüzenlenerek yer almıştır:

‘’Padişah tebaasının durumunu düzeltmek için kendi iradesiyle ilan ettiğihatt-ı hümayunun devletlere tebliğini uygun görmüştür. Devletler bu tebliğinkıymetini kabul ve tasdik ederler. Şurası muhakkaktır ki bu tebligat devletlere,padişahın tebaası ile olan ilişkilerine müştereken veya ayrı ayrı müdahale etmehakkını hiçbir şekilde vermez.’’

Bu madde Âli Paşa’nın büyük çabaları üzerine düzenlenmiş veherhangi bir devletin Osmanlı iç işlerine müdahalesiniengellemek amacı güdülmüş ancak zannedildiği gibi olmamıştır.42

Islahat Fermanı ile Tanzimat Fermanı arasında oldukçayoğun farklar gözlemlenebilir. Tanzimat Fermanı, devletin kendifikriyle ortaya çıkan ve devletin birçok alanda gelişmesinihedef alan, kendi içerisinde oluşturulmuş bir reformgirişimidir.43 Islahat Fermanı ise tamamen devletin dışpolitikası gereği, hatta dış devletlerin baskısı ile meydanagelen bir oluşumdur. Bu oluşum bir nevî devletin ‘’Yağmur’dankaçarken Dolu’ya tutulması’’dır. Zira yukarıda da bahsedildiğigibi bütün bu reform girişimleri, Avrupa’nın devletin içişlerine karışmasını engellemek maksadıyla yapılmışsa da;

42 GÜLSOY Ufuk, ‘’Islahat Fermamı’’, İslam Ansiklopedisi, c.19, TDV, İstanbul, 1999, s.186.43 Ayrıntılı bilgi için bkz. AKYILDIZ Ali, ‘’ Tanzimat’’, İslam Ansiklopedisi, c.40, s. 1-10, TDV, İstanbul,2011.

26

Page 27: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

aksine Avrupalı devletler Islahat Fermanı’na dayanarak devletinişlerine daha da karışmaya başlamıştır.

Islahat Fermanı getirdiği ayrıcalıklar ile gayrimüslimhalkı ön plana çıkarmış ve Müslüman halk bu duruma ciddianlamda tepki göstermiştir. Fermanın ilanından sonra ülkeninçeşitli yerlerinden birçok olay patlak vermiştir.Gayrimüslimlere verilen ayrıcalıklarla Hristiyanlar kilisedeçan çalmaya başlamış ve bu da Müslümanların tepkisine yolaçmıştır. Hristiyanlar arasında da Müslümanların kendilerinesaldıracakları konusunda asılsız haberler ortaya çıkmıştır.Maraş’ta bir İngiliz tüccarı karısı ve çocuğu ile birlikteöldürülürken, Halep ve Şam’da ecnebilerin işyerleriyağmalanmıştır.44 Yine halkın en büyük tepki gösterdiğiolaylardan birisi de yabancıların toprak satın alabilmesiydi.Fermanda ki bu hüküm üzerine Avrupa devletlerinin sefirleriBâb-ı Âlî’ye konuyla ilgili olarak başvurmuşlar, Âli Paşa’da‘’uhud-u atîkaya’’, yerel mahkemelerin kararlarına ve yerelkurallara uyulmak şartıyla bu isteğin kabul edileceğinibildirmiştir.45

Fermana en çok tepki gösterenlerden birisi de MustafaReşid Paşa olmuştur. Reşid Paşa, fermanı, ülkeyi tahrip etmekiçin Avrupa’ya verilmiş bir silah olarak görmekte ve bu yüzdenÂli ve Fuat Paşa’ları hain olarak değerlendirmekteydi.46 YineAbdülmecid’i tahttan indirerek yerine Abdülaziz’i geçirmek içinyeltenilen ve bir darbe girişimi olarak niteleyebileceğimiz, 14Şubat 1859 tarihli Kuleli Vak’ası; aynı zamanda temelindeIslahat Fermanı’na duyulan tepkinin yattığı bir girişimdir. 47

2.3 Girit Meselesi

1856 Paris Anlaşmasından sonra Osmanlı’yı dışpolitikada uğraştıran en önemli konulardan birisi de Girit

44 GÜLSOY Ufuk, a.g.e., s.188.45 ORTAYLI İlber, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri, TTK, Ankara, 2000, s.178.46 GÜLSOY Ufuk, a.g.e. s.187. 47 Ayrıntılı bilgi için bkz. İĞDEMİR Uluğ, Kuleli Vak’ası Hakkında Bir Araştırma, TTK, Ankara, 2009.

27

Page 28: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

meselesi olmuştur. Girit Osmanlı’nın eline 17. Yy ortalarındageçmiş ve ada halkı Osmanlı’nın hoşgörü politikası sayesinderahat bir hayat sürmüştür. Ancak gerek Fransız İhtilâli’ninyaydığı milliyetçi unsurlar gerekse dış mihrakların Rum’laraolan desteği arttırması, Osmanlı’nın zayıflamasını fırsat bilenRumlar üzerinde önemli ölçüde etki yapmıştır. Tüm bunlaramüteakip Girit Rumlarının 19.yy başlarından itibaren rahatdurmadıklarını görmekteyiz.

Girit de ilk isyan II. Mahmut döneminde 1821’de patlakvermiştir. II. Mahmut bu isyan için Mısır Valisi Mehmet AliPaşa’yı görevlendirmiş ve isyan bastırılırmıştır. Bir diğerisyan ise 1830 Londra Protokolü ile Yunanistan Devletikurulduğunda, Rumların adanın bu devlete bağlanmadığınıgörmesiyle çıkmıştır. Mehmet Ali Paşa 1831 yılında 2. Defa buisyanı da bastırmıştır. Ancak kendisine Valiliği de verilenGirit’ten büyük bir çıkar sağlayamayacağını anlayan Mehmet AliPaşa, 1840 Londra Protokolü ile adayı boşaltmış ve Girit’inyönetimi yeniden doğrudan İstanbul’a bağlanmıştır. Bu durumunfırsat bilen Rumlar, adaya gelen Yunan göçmenlerinin dekışkırtması ile 1841'den itibaren sık sık isyan çıkarmışlarancak her defasında bastırılmıştır.48

Ancak 1864’te Yedi Ada’nın Yunanistan’a verilmesiüzerine, Rumlarla meskûn bütün adalara göz diken Yunanistan’ın,halkı galeyana getirmek amacıyla Girit’e Öğretmen ve Papazgöndermesi, 1866 yılında burada geniş çaplı bir isyan çıkmasınaneden oldu. Ada’da ki hareketlilik üzerine Girit Valisi İsmailPaşa, Hanya’da 28 Nisan’da Girit Rumlarına hitaben hazırladığıbir beyannamede halkın şikâyetlerini ifade etmekte serbestolduğunu, bunları ılımlı bir şekilde ifade etmesi gerektiğihususunda bir uyarıda bulundu. Rumlar ise bu istekleriOsmanlı’ya değil 26 Mayıs 1866’da Girit’de ki büyük devletlerinkonsolosluklarına mektuplarla ilettiler ve birtakım isteklerdebulunarak ada yönetimine el koymak istediler. 49

48 UÇAROL Rıfat, a.g.e. s. 225.49ARMAOĞLU Fahir, a.g.e., s.412.

28

Page 29: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Bu istekler; vergilerin hafifletilmesi, hatt-ı hümayunhükümlerine riyayet edilmesi, mekteplerin düzeltilmesi,limanların açılması, Hristiyanların aleyhine olan adaletsisteminin ıslahı, bir Ziraat Bankası’nın kurulması gibikonulardı. Osmanlı ise bu isteklerin bir kısmını reddetmeklebirlikte meclis halinde toplanmış olan Giritlilerin dağılmasınıistemiştir.50 Lakin uyarıları dikkate alan olmadığı gibi ‘’Girit Genel Meclisi’’, 28 Ağustos 1866’da yayınladığı birbildiride köklerinin Yunanistan’a dayandığını ve 1812’den beriMilli Beraberlik için çalıştıklarını belirterek Yunanistan ilebirleştiklerini açıklamıştır.51

2.3.1-Avrupa’lı Devletler’in Tutumu

1866 isyanında Rusya’nın etkisi çok büyüktür. ÇünküRusya, Girit’te Osmanlı Devleti yerine zayıf bir Yunanhâkimiyeti düşünerek yayılma politikası bakımından daha rahatbir duruma gelecekti. Rusya, Girit isyanının başlamasından önceİngilizlerin etkisi ile Yunan tahtına geçen Kral Yorgi’yi,İngiliz etkisinden kurtarmak ve Rusya’ya kazandırmak için ÇarII. Aleksandr’ın yeğeni Rus Grandüşesi Olga ile evlendirmiştir.Bu evlilik vesilesi ile de Yunanlılar ve Giritliler arasındaGirit’in Yunanistan’a çeyiz olarak verileceği söylentisiçıkmıştır. Giritlilerin bu söylentileri aslında yersiz dedeğildi. Rusya Başbakanı Prens Gorçakof, 1 Eylül 1866’daİngiltere ve Fransa’ya başvurup, Girit meselesine üç devletinbirlikte müdahale etmesini istedi. Ayaklanmadan bir müddetsonra da Gorçakof Türk elçisine, “Girit adası sizin içinkaybolmuştur… Muhafaza edemeyeceğiniz bu Girit adasınıYunanlılara bırakınız. Zaten önceden de Girit’i Mısır valisiMehmet Ali Paşa’ya vermekten çekinmemiştiniz” demiştir.52

1866 yılında patlak veren bu isyanın reisi Hacı Mihaladlı bir Rum idi. Yıllarca çalışarak adayı bir kıvılcımlainfilak edecek barut deposu haline getirmişti. Hacı Mihal,

50TUKİN Cemal, ‘’Girit’’, İslam Ansiklopedisi, c.14,TDV, İstanbul, 1996, s.89.51 ARMAOĞLU Fahir, a.g.e., s.412.52 ARMAOĞLU Fahir, a.g.e., s.413.

29

Page 30: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

isyan sırasında Girit Rumlarına yönelik olarak yayımladığıbeyannamede, adadaki bütün Rumları isyana davet ediyor;silahını alıp kendilerine katılmayan Rumlar ise aileleriylebirlikte öldürüleceği tehdidini savuruyordu. Öte yandan Rusyada bu isyanı büyük ölçüde destekliyordu.53

İngiltere ise Rum isyanının gelişmesinde stratejik biryol takip etmiştir. Osmanlı Devleti’nin isyana müdahale ederektedbirler alacağını ümit etmiş ve devletin Girit’e Hıristiyanbir vali ve Lübnan’da olduğu gibi karışık üyeli bir idaremeclisi tayin etmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu durumunnedeni olası bir Fransız-Rus dayanışmasını önlemekti. AncakOsmanlı Devleti, İngiltere’nin bu tavsiyesini dikkate almadığıgibi İngiltere de buna karşılık sert tedbirler almaya hiçyanaşmadı. Adadaki büyük bir Türk nüfusunun bulunması ve adanınterki gibi tehlikeli bir örnekten doğacak karışıklıklar da gözönüne alınacak olursa, İngiltere’nin Girit’teki Türk idaresiniistemesinin makul nedenleri vardı. Çünkü Süveyş kanalınıninşası yakında tamamlandığında, Hindistan yolu üzerinde zarurîbir istasyon olan Girit’in önemi bir kat daha artacaktı.

Ayrıca İngiltere, küçük bir Yunanistan’ın kurulmasınıkabul etmişti. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakbütünlüğünü korumayı, büyük bir Yunanistan’ın kurulmasınatercih ediyordu. İngiltere, Rusya’nın işbirliğini reddederken,her devletin sahip olduğu, ülkesindeki bir ayaklanmayı silahkuvvetiyle bastırma hakkının Osmanlı hükümetine tanınmasıgerektiğini belirtiyor ve “Asilerin sevdasına sempati anlamınagelebilecek bir itidal tavsiyesinde bulunmak için vakit henüzgelmemiştir” diyordu. İngiltere’nin bu tutumu Giritli Rumlarıve Yunanistan’ı hayal kırıklığına uğratmıştı.54

Fransa İmparatoru III. Napolyon’un da GiritMeselesi’nde ki görüşleri Rusya’nınkinden pek de farklı

53 http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/1268/14606.pdf (TÜRKMEN Zekeriya, Girit Adasını Osmanlı’dan Ayırma Çabaları.)54 ÜNSAL Emin, Girit’in Türk Hakimiyetinden Çıkışı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne, 2009, s.41.

30

Page 31: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

değildi. Milliyetçilik politikası gereğince Fransa, Girit’inYunanistan’a dâhil olmasına karşı itiraz edemezdi. Çünkübununla beraber kendisinin de Belçika’nın Fransa’ya ilhakıemelinde bulunduğundan ve bu yüzden nasıl olsa İngiltere ilearasının bozulacağını bildiğinden, o sırada Rusya’yıgücendirmek de istemezdi.

Girit isyanının başladığı sıralarda Yunan Kralı, III.Napolyon’u ziyarete gitmiş, ziyaret sonrası Yunan Kralı vedaederken III. Napolyon kendisini “Allahaısmarladık aziz kardeşimiyi seyahatler temenni ederim. Unutmayınız ki Girit sizin içinçantada keklik demektir” diyerek uğurlamıştır. Fransa ayrıcahareket olacağını söylemekten de geri kalmamış, bundan başkaGirit’te Sırbistan’a benzer bir idare şekli kurulması içinOsmanlı Devleti’ne baskı yapılmasını ileri süren Rus teklifineşahsen asla karşı olmadığını da belirtmişti.55

Fransa’nın Avrupa’da uğradığı mağlubiyetler yeni birmüttefik kazanmasını zorunlu kılmıştı. Ancak meydan daRusya’dan başka devlet görünmüyordu. İki devlet arasındakianlaşma Prusya’nın yalnız kalmasını sağlayacak ve Rusya’nın daher istediği zaman doğuda yalnız hareket etmesine engelolamayacaktı. Sonuçta Fransız siyasetinde birbirine zıt ikieğilim belirmişti. Birincisi Rusya ile beraber hareket ederekOsmanlı Devleti’ne baskı yapmak, diğeri de bu meselede öncülüğüele alarak doğudaki Rus nüfuzuna (dolayısıyla İngiliz nüfuzunada) karşı rekabet etmekti.56

Avusturya ise, 1866 Temmuz’unda Sadowa’da Prusya’danağır bir darbe yemişti ve etrafına bakacak hali yoktu. Fakatmillî birliğini yeni tamamlamış olan İtalya Girit’te ki Rumlarıdestekledi. Hatta Garibaldi Girit Liderlerinden birine y azdığı1 Ocak 1867 tarihli mektupta, “Eğer bacaklarım izin verseydi,yiğit Giritlilerin kaderini paylaşmak için şüphesiz yanınızdaolurdum. Mamafih, onlar için elimden geleni yapacağım”diyordu.57 55 KARAL Enver Ziya, a.g.e., c. III, 1976, S.22.56 ÜNSAL Emin, a.g.e. s. 42.57 ARMAOĞLU Fahir, a.g.e., s.413.

31

Page 32: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Yunanistan’a gelince büyük devletlerin bu bölünmelerikarşısında, Girit ayaklanmasına eylemli bir şekilde müdahaleederek Osmanlı Devleti ile savaşa girmeyi göze alamadı. AncakYunanistan halkı Girit’e yardım için ayağa kalkmıştı. Busebeple Yunan hükümeti, Girit asilerine para, silah, eşya vegönüllü olmak üzereler türlü yardımı gönderdi. Hatta İstanbulRumları bile bu yardım kampanyasına katılmaktan geridurmadılar.58

2.3.2-Osmanlı’nın İsyanı Bastırma Teşebbüsleri

İşte bu ahval de Osmanlı bir taraftan isyanı bastırmayakoyulurken bir taraftan da Avrupalı devletlere uyguladığıhareket tarzında haklı olduğunu ispatlamaya çalışıyordu. İsyanbaşlar başlamaz Osmanlı kuvvetleri, Girit’e nakil hareketleriiçin toplanmaya başladı. 12 Tugay’dan ibaret olan bukuvvetlere, Mısır Hıdivi tarafından Şahin Paşa komutasındangönderilen, tugay ve dört topluk bir kuvvet de katıldı.59

Osmanlı bu isyanı batırmak için iki yola başvurmuştu.Birincisi yukarıda da bahsedildiği gibi adaya kuvvetgöndermekti. Diğeri ise sorunu barışçı yollarla halletmekti.Bunun için ada halkının Müslüman ve Rum temsilcileriniİstanbul’a davet ederek müzakerelere girişmiş; ancak yapılanmüzakerelerden bir sonuç çıkmamıştır. Zaten Girit Genel Mecliside, 1 Şubat 1867’de, İstanbul’a gidecek Giritlilerin hainsayılacaklarını ve kendi sonlarını hazırlamış olacaklarını ilan

58 KARAL Enver Ziya, a.g.e. c.III, s.23.59 KARAL Enver Ziya, a.g.e., c.III, s.23.

32

Page 33: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

etmiştir. Bunun üzerine bu temsilciler kaçarak aslında bumüzakere için kendilerinin gönüllü olmadıklarını, hükümetinzorla seçtiğini açıklamışlar ve tüm bunların neticesinde biruzlaşmaya varılamamıştır. Bu sırada adada Bâb-ı Âlî tarafındanolağanüstü yetkilerle donatılarak buraya gönderilen MustafaNaili Paşa bulunmaktadır. 60

Bu sırada Fransa, Girit’in Yunanistan’a bırakılmasıiçin ısrarlı faaliyetlerde bulunmakta idi. İstanbul’da kiFransa elçisi Moustier, padişah Abdülaziz ile arasında geçenbir konuşma esnasında Fransız Kabinesi’nin konu ile ilgiligörüşlerini açıklamış, Abdülaziz ise: ‘’ Osmanlı Devleti’ninGirit’ten vazgeçmeyeceğini, bunun için ikinci bir Navarin’elüzum olduğunu’’ belirtmiştir. Bu konuşmadan Osmanlı’nın GiritMeselesi üzerindeki hassasiyetini pekâlâ görmekteyiz. HattaSultan Abdülaziz Avrupa seyahatinde iken Paris’te misafirbulunduğu esnada, Napolyon Girit’in Yunanistan’a verilmesiniAbdülaziz’e söylemiş ve bunun üzerine Napolyon bu durumkarşısında oldukça sıkılmıştır61

Fransa ve İngiltere, Girit’in Yunanistan’abağlanmasından çok imtiyazlı bir vilayet olması taraftarı iken;Giritli asiler ‘’ Ya hep ya hiç’’ mantığı ile hareketetmekteydiler. Bâb-ı Âlî isyanı bastırmak için daha sertönlemler almanın gerekli olduğunu düşünmüş ve bunun içinMustafa Naili Paşa’yı İstanbul’a çağırarak yerine, Karadağ’damuzaffer olan ve gerilla savaşını iyi bilen Ömer Paşa’yıGirit’e göndermiştir. Ömer Paşa ise adaya gelir gelmezkuvvetlerini ikiye bölerek saldırıya geçmiş ve kısa süredeisyancıları dağıtarak İstanbul’a tebliğ etmiştir. Ancak isyantam anlamıyla bastırılmış sayılmazdı. Girit’te ki konsoloslarve bağlı oldukları hükümetler, Girit’te Avrupalı devletlertarafından bir halk oylaması yapılması gerektiğini belirtmişlerve bu durum karşısında Osmanlı’nın vaziyeti daha da güçleşti.Bunun üzerine Bâb-ı Âlî ‘’Meclis-i Vükelâ’’ da konuyu enineboyuna tartıştıktan sonra, Sadrazam Âlî Paşa Girit Meselesi

60 ARMAOĞLU Fahir, a.g.e., s.414.61 İNAL İbnülemin, a.g.e., s.22.

33

Page 34: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

için gönüllü olduğunu belirtmiş ve 2 Ekim 1867’de bizzatGirit’e giderek durumu ele almıştır. Âlî Paşa Girit’e gitmedenönce Serdar- Ekrem Ömer Paşa’ya: Girit’de askeri hareketleridurdurmasını,45 günlük bir mütareke ilan etmesini ve bu müddetiçerisinde silahlarını bırakacak asiler için genel af ilanetmesini emretmiştir.62

2.3.3- Sadrazam Âli Paşa’nın Girit Memuriyeti

Âlî Paşa Girit’e gitmesinin sebeplerini Girit dengönderdiği bir mektupta şu şekilde dile getirmektedir:

‘’… Bendelerinin bu taraf azimeti çakirâneme dair arz eylediğim niyazıkemteraneme müsaade buyrulduğu esnada efendilerimize dahi biddefaat ifadeettiğim veçhile işbu niyaza mübaderetim haşa min haşa kendimde işi hemanbitirmeye liyakat görerek müteahhit olduğumdan neşet etmeyip devletçe Girit’inidare-i âtiyesi için ittihaz buyrulan nizamat-ı esasiyeyi adi yolda bir memur ile ilanettirmek iktiza etse eşkiyanın muallim ve muharriki olan ecânibin bütün bütünçürütecekleri ve hiç takdir etmeyecekleri derkâr olmasıyla nizamat-ı merkumenindevlet-i aliyyece ne rütbe mutena tutulduğunu ahali ve ecânibe göstermek ve bir dedüvel-i ecnebiye’nin mussirane dermeyan etmekte oldukları teftiş-i müşterek teklif-imühlikini bir nevi tahkikihale memur bir heyet-i fevkalâde ile geçiştirmeye çalışmakiçin min gayr-ı hakkın ve istihkakın uhte-i kemteranemde bulunan memuriyet-icelile’nin buraya gelmesinde fayda gördüğümden neşet etmiştir. 63

Âli Paşa 4 gün sonra Girit’in Kandiye Limanında törenlerlekarşılanmış ve aynı gün Giritlilere bir beyannameyayınlamıştır. Bu beyannamede onları padişahın haklarındagösterdiği hayırlı niyetlerinden faydalanmaya, adayı harabeyeçevirmekte olan yabancılardan ayrılmaya davet etti.

Padişah’ın 10 Ocak 1868 tarihli fermanı ile Girit içingeniş bir özerklik statüsü kabul edilirken, artık Girit’teisyan hareketleri etkisini kaybettiği gibi, Avrupalıdevletlerin de Osmanlı üzerinde ki baskısını azalttığınıgörmekteyiz. Âli Paşa bu memuriyetine dayanarak Girit’de silahbıraktırmanın çözümünü, Yunanistan ile Ada’nın bağlantılarının

62 KARAL Enver Ziya, a.g.e., s. 27.63 KARAL Enver Ziya, a.g.e., s.28

34

Page 35: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

kesilmesinde görmüş ve bunun için 4 Aralık 1868’de Yunanistan’abir nota göndererek Girit Ayaklanması için yaptığı her türlüyardımı kesmesini istemiştir. Yunanistan ise verilen notayakarşılık saygısızca cevap vermiştir. Ayrıca 9 Aralık 1868 günüdevletlere verdiği notlarda adeta devletleri kendisine çekmekistedi. Bunun üzerine Osmanlı Devleti 11 Aralık 1868 günüYunanista’a bir kesin uyarı daha göndererek Girit ile ilgiliisteklerini 5 madde halinde bildirdi. Ancak istediği cevabıalamayan Osmanlı, 16 Aralık 1868’de Yunanistan ile diplomatikilişkileri keserek savaşın eşiğine gelmiştir. 64

Bu durumda Avrupalı devletler hemen harekete geçmiş veöncelikle Fransa 1856 Paris Konferansı’na katılan devletlerlekonunun yine Paris’te ele alınmasını teklif etmiştir. Bâb-ı Âlîise konferansta Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğü ve Girit’deki idaresi hakkında konuşulmaması, sadece Türk-Yunanihtilafı üzerine konuşulması şartıyla böyle bir teklifi kabuledeceğini açıklamış ve sonuçta kabul edilmiştir. 1869’daParis’te toplanan bu Konferansa Yunanistan istişare olarakçağrılmış ancak kabul etmeyerek Osmanlı ile aynı statüdekonferansa dâhil olmak istemiştir. Bu görüş Rusya tarafındandesteklense de neticede reddedilmiştir. 1869 ParisKonferansı’nda alınan kararlar, Türk-Yunan Anlaşmazlığındakiültimatomlar dikkate alınarak belirlenmiş olup, iki tarafındaistekleri dinlenmiş ve neticede Bâb-ı Âlî’nin istekleri haklıgörülerek Yunan hükümetine bildirilmiştir.65

Tüm bu yaşananlara müteakiben Girit İsyanı ve buisyanın meyvesi olan Türk-Yunan anlaşmazlığı’nın son safhası dakapanmış oldu.

2.3.4- ‘’Âli Paşa’nın Girit Siyeseti’’ Hakkında Bazı OsmanlıAydın’ının Düşünceleri’’

Sadrazam Âli Paşa’nın Girit siyasetini değerlendirmekiçin, öncelikle devletin o dönem için, içinde bulunduğuvaziyetin iyi tetkik edilmesi şarttır. Ayrıca bu

64 ARMAOĞLU Fahir, a.g.e., s.416.65 KARAL Enver Ziya, a.g.e., s.36.

35

Page 36: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

değerlendirmede suçu Âli Paşa’da aramak absürt bir durum olsagerek. Zira devletin durumu ortada olmakla birlikte,kendisinden önceki diplomatların sorunu çözememesi Âli Paşa’nındöneminde yeteneksiz olmadığının kanıtıdır. Yaptıklarınınbaşarı mı?, yoksa hezimet mi? olduğu ise ayrı bir tartışmakonusudur.

Girit İsyanında Bâb-ı Âlî’nin aldığı tutum bazı kişilertarafından destek görürken bir takım aydın ve muhalif kişilertarafından da eleştiri yağmuruna tutulmuştur. Bilhassa GençOsmanlılar 1867’den sonra bu isyan üzerinde durarak devletinaciziyetini gündeme getirmişlerdir. Tabi ki düşünülen buaciziyet devletin içinde bulunduğu ekonomik, askeri vs. vaziyetdeğil, hükümetin izlediği siyasi politikadır.

Genç Osmanlılardan birisi olan ünlü şair ve devletadamı Ziya Paşa, Londra’dan sunduğu bir layihasında 7 maddedenoluşan bir görüş ortaya atmıştır.66 Özetlemek gerekirse ZiyaPaşa bu layihasında, Girit Meselesinde uygulana politikanınyanlış olduğundan, donanmanın niçin kullanılmadığından,Yunanlıların ümitlendiklerinden ve tüm bu olaylardan birçokinsanın hayatını kaybederken, Osmanlı’nın Avrupa’da ve Dünya’daitibar kaybettiğinden yakınmaktadır.

Osmanlı aydını tüm bu olanlardan Padişahı ve ÂliPaşa’yı sorumlu tutuyordu ancak padişah açıkça eleştirilemediğiiçin tüm gözler Âli Paşa’ya çevriliyordu. Girit’te Âli Paşa’nınyanında bulunmuş olan Kabulî Paşa ise, Viyana Elçisi iken,özel bir memuriyetle Paris’te bulunan Sadık Paşa’ya yazdığı birmektupta şöyle diyordu:

‘’Âli Paşa Girit’de iken neler söylemediler. O, belâyı devletten def etmişiken asilerle ve müttefiktir dediler. İstanbul’a gelir ise hanesine gidinceye kadarnecaset atacaklardır, deyü yazdılar. Biçarenin bağrı hun olurdu.’’

Âli Paşa’nın can düşmanı olan Ziya Paşa yazdığı bir hicivleGirit Meselesine olan tepkisini şu şekilde dile getirmiştir:

66 KARAL Enver Ziya, a.g.e. s.37..36

Page 37: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Sadr-ı Âli zemane ne yapardı acaba

Köprülü zâde şu hengaâmede sağ olsa idi.

Kapıcı-zâde ile farkı budur Köprülü’nün

Birisi almış idi, diğeri verdi Girit’i.

Paşa’nın yakınlarından ve Köprülü soyundan gelen Atıf Bey ise:

Ceddimin eyledi âsarını ba avni huda

Sadr-ı Âli himemin sa’yi afifa tecdid.

Eser-i himmet-i ihlâsını fikreyler iken

Düştü tarihi seza, Fatih-i sani-i Girit. 67

Ziya Paşa, Âli Paşa’yı hicvederken, Atıf Bey’inatalarının aldığı Girit ile ilgili olarak; Âli Paşa’yı yazdığıdörtlükte Girit’in ikinci Fatihi olarak addetmesi, olaya yenibir boyut kazandırmak için yeterlidir. Zira burada akıllara,Âli Paşa’nın siyaseti üzerine yapılan eleştiriler gerçektendevletin bekâsı düşünüldüğü için mi, yoksa koltuk sevdası içinmi yapılmaktaydı? Sorusu gelmektedir. Biz bilmekteyiz ki, herbaşarılı diplomatın olduğu gibi Âli Paşa’nın da çekemeyenlerivardı ve Ziya Paşa’da şüphesiz bunlardan birisiydi.

Yine dönemin aydın kesiminden bir zât olan Ali Suavi‘de Bâb-ı Âlî’nin Girit politikasını şiddetle eleştirerek, ÂliPaşa’nın bizzat Girit’e giderek Müslümanlar aleyhinde veHristiyanlar lehinde düzenlemeler yaptığını, sırf Avrupa’yahoş görünmek için Girit eşkıyasına affedilmeyecek tavizlerverdiğini öne sürmüştür.68

3. Âli Paşa ve Muhalifleri Yeni Osmanlılar (Jön Türkler) 67 İNAL İbnülemin, a.g.e., s. 24.68 ÇELİK Hüseyin, Ali Suavi ve Dönemi, İletişim, İstanbul, 1994, s.679.

37

Page 38: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Genel olarak baktığımızda Âli Paşa’nın etrafında birçokmuhalif şahsiyetin belirdiğini görmekteyiz. Bu muhalif kanadında daha çok ‘’Yeni Osmanlılar’’ taifesinden olduğunugörmekteyiz. Bu muhalefetin sebebi bazen bir koltuk sevdasıolmakla birlikte bazen de görüş ayrılıklarındandoğabilmekteydi. Özellikle edebiyatçı yazar kesimin Âli Paşaile hiç anlaşamadığını bilmekteyiz. Özellikle Şinasi, AliSuavi, Namık Kemal, Ziya Paşa gibi yazarlar siyasisürtüşmelerden dolayı Avrupa’ya gitmiş ve Osmanlı topraklarınaancak Âli Paşa’nın ölümünden sonra dönebilmişlerdir. Âli Paşahayatta iken İstanbul’a ilk gelen yazar ise Namık Kemal’dir.

Şinasi, Meclis-i Maarifte iki defa görev almış ve ilkgörevi 1 yıl 2 ay kadar sürmüştür.(18 Temmuz 1855-16 Eylül1856) Bu görevinden haksız yere ayrıldığı düşünülmektedir. Onunazledilmesinin nedenini ilk açıklayan Ebuzziya olmuştur.Ebuzziya bu azlin sebebini Âli ve Fuat Paşa’ların Şinasi’yikıskanmasına bağlar bu kıskançlığın nedeni olarak da üçünün deMustafa Reşid Paşa’nın öğrencisi olması ve bu üç kişi arasındasadece Şinasi’nin yazı yazma konusunda yetenekli olmasınıgösterir. Mustafa Reşid Paşa bir ara Muamelat-ı Maliye’nintetkiki için görevinden uzaklaştırıldığı zaman bunu fırsatbilen Paşa’lar Şinasi’yi Meclis-i Maarif azalığı ile üyesibulunduğu Encümen-i Daniş’ten ihraç ederler. Ebüzziya buihraç’ın nedeni olarak da Âli Paşa’nın Şinasi’nin sakalınıbahane ettiğini söyler. Şöyle ki: Şinasi Paris’te iken sakalına‘’Saçkıran’’ hastalığı musallat olmuş ve hastalığın saçlarınada yayılmaması için doktorların tavsiyesi üzerine sakalını traşetmiştir. Aradan 5 yıl geçtikten sonra bu olay tekrar gündemegelerek Şinasi için suçlama vesilesi olmuş ve Âli Paşa’nınsadaret makamından yazdığı: ‘’rütbesinin ref’i, memuriyetindendef’i ve maaşının kat’ı’’ şeklinde ki kâfiyeli buyruldu ilegörevinden azledilmiştir.69 Âli Paşa Şinasiyi azlettikten ikibuçuk ay sonra Sadaretden uzaklaştırılmış ve yerine MustafaReşid Paşa geçmiştir. Şinasi de bu arada haksızlığa uğradığını

69 EBÜZZİYA Ziyad, a.g.e., s.107.38

Page 39: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

bir dilekçeyle bildirip ispatladıktan sonra padişahıniradesiyle yeniden eski memuriyetine geri dönmüştür.

Yine Âli Paşa’ya tüm Yeni Osmanlılar gibi NamıkKemal’in de düşman olduğunu söylemiştik. Yeni Osmanlılar ÂliPaşa’nın memlekete büyük fenalıklar ettiğine inanmışlardır. AliSuavi, Âli Paşa’nın Belgrad dahil birçok kaleyi hediye edergibi Sırplara vermesi üzerine, gazetesi Muhbir’de eleştirelbir yazı yazmasında dolayı Ali Suavi, Âli Paşa tarafındantevkif ettirilerek sürgüne gönderilmiş ve gazetesi ‘’Muhbir’’kapatılmıştır.70 Ali Suavi gazetenin 31. Sayısında yazdığı‘’Belgrad Tarihi’’ başlıklı yazıda:

’’Acaba kal’a hey’etiyle teslim olunaca ise acaba hediye edilecek kadarucuz mudur? Öyle bir kal’ayı metine ki şu günde 90.000 keseye yapılamaz. Ve hâlâiçinde bulunan hükümet konağı dört bin keseye çıkmaz.’’

Diyerek hangi mecburiyet karşılığında kaleninverildiğini sormuş ve Muhbir Gazetesi olarak bu sorulara cevapbeklediklerini de eklemiştir.71

Öyle görülüyor ki Âli Paşa bu Yeni Osmanlılara karşıtemkinli davranıyordu. Zira bunun en bariz örneğiniAbdülaziz’in Avrupa Seyahati sırasında, Âli Paşa’nın Fransızhükümetine, ülkelerinde bulunan bu kişiler için tedbiralmalarını istemesiyle görmekteyiz. Burada Âli Paşa Jön Türkler’in herhangi bir eylem yapmasından çekinmektedir. Zatenöncesinde de Fransa hükümeti önlem alarak bu Namık Kemal veArkadaşlarını Fransa’yı terke davet etmiştir. Bu zâtlar odönemin Avrupa basınına da epey konu olmuşlardır.72

Âli Paşa dönemin aydınlarınla ciddi bir tartışmaiçerisinde olmasıyla birlikte aynı zamanda gündemi de oldukçailgili bir şekilde takip ediyordu. Öyle ki zaman zaman basındayer alan bazı haberlerden dolayı gazete kapatmaya kadar varankararlarının olduğunu görmekteyiz. Bu kararlarından enönemlisi, dönemin basınına alay konusu olarak ‘’Kararname-i70 EBÜZZİYAD Ziya, a.g.e, s.135.71 ÇELİK Hüseyin, a.g.e., s.76.72 EBÜZZİYAD Ziya, a.g.e., s.278.

39

Page 40: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Âli’’ şeklinde literatüre geçen 5 Mart 1867’de alınan karardır.Bu kararnamede: Gazete birtakım zararlı düşünceler ve yanlışhaberler yer aldığı, buna hoşgörü ile bakılamayacağı ifadeedilmekle birlikte; basınla ilgili yasalar dışında hükümetçecezalandırma işlemine ve bu tür yayınları engelleyici önlemleralınmasına karar verildiği belirtiliyordu. Alınan bu karar,daha sonra birtakım Yeni Osmanlı’nın Avrupaya kaçarak oradayayınlara girişmelerine yol açacaktır.73

Yine Ali Suavi Hürriyet Gazetesi’nin 78. Sayısındayazdığı bir yazıda 1869 yılına ait Osmanlı Devlet Bütçesi’nderesmen ilan edilen 761.879 kese açığın hesabını sorarak ÂliPaşa’yı memleketin başına musallat olan bir bela olarakniteler. Suavi Âli Paşa’yı maddi sefalete neden olmasındandolayı zalim ilan etmekle kalmayarak, İslam dininin zalimlerhakkındaki hükümlerini farklı kaynaklar göstererek zikretmiş veonların katli için fetva verildiğini, zalimleri öldürenkimselerin ise sorumlu olmadıklarını söylemiştir. Hatta ÂliPaşa’yı ‘’Kâfir’’ ve öldürülmesi gereken bir zalim ilan eder:‘’Billahi’l-kerim katli farz olan kafir-i lâim işte bu zâlim-i zemîm Âli Paşa’dır.’’74

Ali Suavi’nin Defter-i Âmâl-i Âli Paşa adlı bir eseriolduğunu da bilmekteyiz. Bu eserin II. Meşrutiyet ’den sonra‘’Âli Paşa’nın Siyaseti’ ’adıyla yeni bir baskısı yapılmıştır.Ali Suavi bu risalesinde 1854’den 1870’e kadar Âli Paşa’nınSadrazam ve Hariciye Nazırı olarak idare başında bulunduğudönemlerde Osmanlı İmparatorluğu’nda cereyan eden: Giritİsyanı, Kırım Savaşı, Islahat Fermanı, Memleketeyn Meselesi,Duyun-ı Umumiye gibi birçok konunun sorumlusu olarak gördüğüÂli Paşa’yı şiddetli bir şekilde eleştirmiştir.75

Yeni Osmanlılar Âli ve Fuad Paşa’nın uyguladıkları dışpolitikayı hep tavizci, barış yoluyla günü kurtarmak olarakgörmüşlerdir. Namık Kemal ve arkadaşları Âli ve Fuad Paşaları73 KABACALI Alpay, ‘’Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemlerinde Sansür’’, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c.3, İletişim Yay., İstanbul, 1985, s.609.74 ÇELİK Hüseyin, a.g.e., s.190.75 UÇMAN Abdullah, ‘’ Ali Suâvi’’, İslam Ansiklopedisi, c.2, İstanbul,1989, s. 448.

40

Page 41: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

tenkid ederken onları her fırsat da Reşid Paşa ilkıyaslamışlardır. Bu yüzden Reşid Paşa’nın hatıralarınıLondra’da Hürriyet matbaasında basarak dağıtmışlardır. AncakÂli Paşa bu hatıratın Osmanlı ülkesine sokulmasına vedağıtılmasına izin vermemiştir.76

Âli Paşa’nın Ziya Paşa ile de arası pek hoş değildir.Bunun nedeni Ziya Paşa’nın da Âli ve Fuad Paşalar gibi ReşidPaşa’nın öğrencisi olmasıdır. Ziya Paşa, Mabeynde MustafaReşid Paşa’ya sadık olan bir bürokrattı. Âli Paşa, ZiyaPaşa’nın Sultanla kendisine bir komplo kurulduğundanşüphelenerek onu saraydan uzaklaştırmıştır.(1861)77

Ziya Paşa bir şiirinde Âli Paşa’ya ‘’sen gibi alçak’’der. Bir diğer şiirinde ise ‘’yıl içinde öldüğü takdirde murdarnâşına köpek ölüsü muamelesi yapılması gerektiğini’’ söyleyerekhoş olmayan tavırlar sergiler. Âli Paşa’nın ağırlığından mıyoksa sabrından mı bilinmez ama Âli Paşa tüm bu hakaretlerinekarşı bir ceza almamıştır. 78

Namık Kemal, Âli Paşa’nın kısa boyuyla dalga geçerekkendisini ‘’Maymun’’ şeklinde tasvir etmiştir. Paşa’nın kusurolmayacak kadar şaşı bakan gözleriyle de ayrıca dalga geçmiş veyüzünün çirkin olduğunu, bakanın midesini bulandıracağınısöylemiştir. Bu tahkirini beyitlerine şu şekilde yansıtmıştır:‘’

Eyleyen vech-i dilârasına bir kerre nigâh

Bir daha aleme bakmadan-eder- istikrah.79

Ziya Paşa ‘’Rüya’’ ve ‘’Zafername’’ adlı eserlerinde,ayrıca Muhbir ve Hürriyet Gazetelerinde, Ali Suavi ‘’ÂliPaşa’nın Siyaseti’’ adlı eserinde ve yine Namık Kemal çeşitli

76 ÇELİK Hüseyin, a.g.e., s. 677.77 EBU MENNAH Butrus, ‘’ Âli ve Fuad Paşaların Bab-ı Âli’deki Nüfuzlarının Kökleri’’, Çev.Fatih Yeşil, Tanzimat: Değişim Sürecinde Osmanlı İmparatorluğu, Ed. Halil İnalcık- Mehmet Seyitdanlıoğlu, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2012, s.486.78 ÖZTUNA Yılmaz, a.g.e., s.112.79 ÖZTUNA Yılmaz, a.g.e., s.114.

41

Page 42: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

ceride ve risalelerde Âli Paşa’nın şahsına ve mesleğine dairtürlü türlü eleştiride bulunmuşlardır.80

Bir diğer Yeni Osmanlı mensubu olan Ahmet CevdetPaşa’da Âli Paşa’yı eleştiren şahsiyetler arasındadır. Bazeneleştirilerin dozunu kaçırarak ağır bir üslup kullanır. ReşidPaşa’nın devlete çok adam yetiştirdiğini, Âli Paşa’nın ise bukonuda hiçbir teşebbüsü olmayıp yetişecek adamlar da engelolduğundan yakınır. Ayrıca Reişd Paşa’nın tercüme odasınagayrimüslim almadığını Âli Paşa’nın ise bu kuruma Ermenileridoldurduğunu söyleyerek eleştirilerini devam ettirir.81

Namık Kemal’de Türkçeyi ihmal ettiği içinGalatasaray’ı eleştirmekteydi. Ayrıca Fransız Büyükelçisi’ninısrarı ile açılan bu okulu Şura-yı Devlet’in eseriymiş gibigösterildiğini ve İmparatorluğun eğitim sorunlarına en ufak birkatkısının olmadığını ileri sürmektedir. İlber Ortaylı, NamıkKemal’in bu görüşünü haklı bir temele dayandırırken yine deabarttığını söylemektedir.82

Yeni Osmanlılar’ın en büyük hamisi ise Mısır ValisiHıdiv İsmail Paşa’nın kardeşi olan Mustafa Fazıl Paşa idi.Mustafa Fazıl Paşa da, Âli Paşa’dan nefret eden bir kişiydi veonu yıkabilmek için milyonlarca altın sarf etti. Birçokgazeteci ve yazara Türk ve yabancı yazara para dağıttı. Ancakölümüne kadar bırakın Âli Paşa’yı azlettirmeyi, otoritesinibile gevşetmek mümkün olmamıştır.83

4. Âli Paşa ve Eğitim

Macar asıllı bir Türkolog olan Armınıus Vambery, meşhurOrta Asya gezisini yapmadan önce bir müddet İstanbul’da HüseyinDaim Paşa’nın konağında kalarak Âli ve Fuad Paşaları yakındantanıma fırsatı bulmuştur. Âli Paşa’nın kütüphanesinde Orta Asyaüzerine yazılmış kitapların çokluğunu görünce şaşırdığını

80 İNAL İbnülemin, a.g.e., s.31.81 ORTAYLI İlber, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İletişim, İstanbul, 2003, s.234.82 ORTAYLI İlber, İmparatorluğun…. ,s. 258.83 ÖZTUNA Yılmaz, a.g.e., s.106.

42

Page 43: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

söylemektedir.84 Burada Âli Paşa’nın kitaba ve Tarih ilmine nekadar önem verdiğini görmekteyiz.

Abdülhamit döneminde sadrazamlık yapmış olan SaitPaşa, Tanzimat devlet adamlarının eğitimle pekilgilenmediklerini söylemektedir. Reşid, Âli, Fuad gibiPaşaların, dış politikada önemli başarıları olmasına rağmen bukonuda pek girişimlerinin olmadığından yakınmaktadır.85

Yahya Akyüz, Âli Paşa’nın Tanzimat döneminde eğitimiönemseyen ve devletin bekası için eğitimin rolünü kavrayan, enönemli devlet adamlarından birisi olarak nitelemektedir. ÂliPaşa Girit İsyanını bastırmak için gittiği bu adadan padişahagönderdiği 1867 tarihli layihada ‘’ bir büyük bora ufuktabelirmekte’’ diyerek bunun nedenini eğitimsizliğe bağlamıştır.Ona göre milletin eğitim ve bilgi düzeyini yükseltmekzorunludur. Aksi takdirde bilgi düzeyi yüksek devletleringiderek her şeylerini ellerinden alacaklarını söyler. Halkıneğitilmesini devletin birinci vazifesi olarak görür. AyrıcaMüslüman ve Hristiyan tebaanın bir arada okumasını, aksitakdirde yabancı okullarda Türklere karşı düşmanyetiştirildiğini savunur ve bunun için gerekli önlemlerinalınması gerektiğini belirtir. İşte Âli Paşa’yı GalatasaraySultanisinin açılışı(1868), 1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesigibi girişimlere iten bu düşüncelerdir. Ayrıca Darülmuallimîn-iSıbyan (1868), Darülmuallimat (1870) ve Darülfünun Âli Paşa’nınsadrazamlığı döneminde açılmış kurumlardır.86

Âli Paşa, eğitimin işinin ehli kişiler tarafından vedoğru şekilde verilmesi gerektiğini, aksi halde verileneğitimin hiçbir anlam ifade etmeyeceğini belirterek, verileneğitim esnasında, toplumların itici gücü olan ihtiraslarınöldürülmemesine özellikle dikkat edilmesi gerektiğinivurgulamıştır.87

84 BERKES Niyazi, Türkiyede Çağdaşlaşma, Yay. Haz. Ahmet Kuyaş, Yapı Kredi Yay., İstanbul, 2011, s.301- 5 no’lu dipnot. Ayrıca bkz. VAMBERY Armınıus, Bir Sahte Derviş’in Orta Asya Gezisi, Ses Yay., İstanbul, 1993.85 AKYÜZ Yahya, Türk Eğitim Tarihi, Pegem, Ankara, 2012, s. 193.86 AKYÜZ Yahya, a.g.e., s.194.87 BUDAK Ali, Münif Paşa, Kitabevi, İstanbul, 2004, s. 231.

43

Page 44: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Roderic H. Davison ise, Münif Paşa, Ahmet Vefik Paşa,Âli Paşa ve Ziya Gökalp gibi son dönem aydınlarını, batı eğitimönderleri arasında saymıştır. Davison’a göre kendi kendisiniyetiştirmiş olan bu aydınlar, İslamî geçmişleriyle iyi vefaydalı yanlarının alınmasını istedikleri batıyı uyuşturmaya veuzlaştırmaya çalışmışlardır.88 Ayrıca Âli Paşa’nın, Reşid Paşaile arasındaki zıtlıktan dolayı Encümen-i Danişe gereken ilgiyigöstermediğini görüyoruz. Bu yüzden giderek zayıflayan bukurumdan sonra, Âli ve Fuat Paşalarında desteklediği, Cemiyyet-i İlmiyye-i Osmaniyye’nin yıldızı parlamıştır.

Âli Paşa’nın Reşid Paşa ile arasında ki görüş ayrılığıEncümen-i Daniş’e gereken ilgiyi göstermemesinde bir etkenolduğu yukarıda belirtilmişti;ancak bir diğer etken iseEncümen-i Daniş üyelerinin içerisinde ‘’bilim adamı’’ vasfınınbulunmadığı kişilerin de yer almasıydı. Bu kişilerin çoğu zatenhatır icabı kurulun içerisinde bulunuyordu. İşte bu durum ilksezen Âli Paşa olmuş ve bu şekilde oluşturulacak bir kurulunfaydadan ziyade zarar getireceğini belirtmiştir.89

5. Şahsına Dair Malumat ve Anekdotlar

Mehmet Emin Âli Paşa 3 Osmanlı Sultanı dönemindeyaşamıştır. Bunlar Sultan II. Mahmut ve Oğulları, Abdülmecidile Abdülaziz’dir. Sultan Mahmut ile çalışmamış lakin onu bazıtörenlerde izleme ve yakından görme şansına nail olmuştur.Oğulları olan diğer iki Sultan ile de bizzat çalışmıştır. ÂliPaşa, Abdülmecid’den 8 Abdülaziz’den ise 15 yaş küçüktür.90

Âli Paşa’nın ailesi hakkında fazla bilgiye ulaşmakmümkün değildir. 1840 a doğru 25 yaşında iken Fatma hanım ile88 BUDAK Ali, a.g.e., s.636.89 GENCER Ali ihsan, ‘’ Encümen-i Daniş ve Mustafa Reşid Paşa’’, Mustafa Reşid Paşa ve Dönemi Semineri, TTK, Ankara, 1987, s.37.90 ÖZTUNA Yılmaz, a.g.e. s.73.

44

Page 45: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

evlenmiş ve eşi kendisinden 14 yıl sonra 1885 yılında vefatetmiştir. Âli Paşa’nın konağı doğduğu mahalle olan BeyazıtMercan’da, yalısı ise Bebek’te idi. Önceleri Boyacıköyü veKanlıca’daki yalılarında oturmuştur. Ayrıca Teselya’nın Tırhalaşehrinde bir çiftliği vardı ve onun gelirlerindenyararlanıyorudu.Doğduğu mahalleye hayrat olarak bir camiyaptırmıştır.91

Âli Paşa’nın Fatma Hanım’dan 3 oğlu, 2 kızı olmuştur.Oğullarından Ali Fuat Bey genç yaşta vefat etmiştir. Diğer oğluReşid Bey, Defter-i Hakan-i Nezareti muavini, küçük oğlu RızaBey ise padişah yaveri olarak binbaşı olmuştur. DamatlarıSelahattin Bey ile piyade dairesi ikinci reisi, İsmail PaşazadeMirliva Nazım Paşa’dır.92

Âli Paşa başından beri belirttiğimiz gibi Mustafa ReşidPaşa’nın öğrencis idi. Devlet içerisinde görüş olarak ReşidPaşa’nın fikirlerine ortaktır; ancak zaman zaman bazıfikirlerinde birbirlerini eleştirdiklerini de görmekteyiz.İkisi arasında ki tek fark, birisinin İngiliz, birisin Fransızyanlısı politika izlemesi idi. Âli Paşa genç yaşına büyükgelebilecek devlet işlerinde görev almış ve bu vazifelerinçoğunu Reşid Paşa’ya borçludur. Kendisi, hocası gibi birdiplomat yetiştirmemiştir. Devlet ricalindeki davranışlarınabaktığımız zaman kendisinin hep birinci adam olmaya çalıştığınıgörmekteyiz.

Kendisinden sonra bir diplomat yetiştirmemesinin nedenibilinmez ama ölümünden sonra devlet işlerine vakıf birdiplomatın bulunmaması imparatorluğu epey zora sokmuştur.

Âli Paşa’nın aldığı değişik görevlerin kendisine büyükbir tecrübe ve vukuf kazandırdığı aşikârdır. Yaptığıaraştırmakla ve içindeki öğrenme isteği ile ansiklopedik birşahsiyet haline gelmiştir. Ayrıca Tanzimat aydınının çoğundaansiklopedik bir kişilik olmaya çalıştığını görmekteyiz.

91 Öztuna Yılmaz, a.g.e., s.69.92 SÜREYYA Mehmet, a.g.e., s. 270.

45

Page 46: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Kendisi vücut olarak ufak tefek, zayıf ve narinolmasına karşın otoriter ve ciddi idi. Laubali hareketlerdenhoşlanmazdı. Merasim ve teşrifata son derece düşkündü. Genişbilgi ve diplomasi usul ve kaidelerine yatkınlığı yabancıdiplomatları da etki altında bırakmıştır. Franszı elçiliğinemensup bir zat yazdığı hatıratında:

’’... Âli Paşa kendi ehliyet ve dirayetiyle iktisab-ı terakki etmiş ve mesalih-idevlette vukuf-u mahsusiyetle temeyyüz eylemiştir. İlahiyattan bahsedebilir vepsikoposa karşı durabilir.bir Musevi ile mezheb-i yahuddan mübaheseye girişebilir.Elhasıl her şeyden habir bir sahib-i malumattır.’’ Diyerek paşayı bu şekildeövmektedir.

Paris Kongresinde meslektaşlarının övgülerine mazharolmuştur. Avusturya elçilerinden Baron Hubner yazdığıhatıratında kongre de Âli Paşa ayarında bir adam olmadığınıyazmıştır. Fransız İmparaoru III.. Napolyon ‘’Ali Paşa gibi birDışişleri Bakanı bulsaydım kendimi bahtlı sayacaktım’’ dediğibilinmektedir. Thiers gibi bazı büyük Avrupa diplomatlarının daönemli siyasi meseleler hakkında Âli Paşa’nın görüşlerinialması, ona siyaset ve diplomasi de verdiği değerigöstermektedir. 93

Sultan Abdülaziz, bir gün bir meseleden dolayı ÂliPaşa’ya canı sıkılarak kendi kendine ‘’ Allah şu âdemi başımdankaldırsın ‘’ diyerek söylenir. O sırada bunu duyan Baş MabeynciHasan Bey’in ‘’ Efendimiz niçin üzülüyorsunuz? Azledersiniz,başınızdan kalkar demesiyle Padişah sinirlenip:‘’Çık dışarı benonu azletmeyi senin kadar bilemiyor muyum? Azledip de Avrupatarafından bu kadar tanınmış bir âdemin yerine kimigetireceğim’’ diye azarlamıştır. Ayrıca Âli Paşa’nın ölümündende memnun kalmıştır.94 Âli Suavi, Abdülaziz’in Âli ve FuadPaşa’nın elinde oyuncak olduğundan yakınarak, Abdülhamid ilemukayese etmiş ve Sultan Abdülhamid’in bazı mühim konularda kiaktif siyasetini takdir etmiştir.95

93 KARAL Enver Ziya, a.g.e, c.II, S.111.94 İNAL İbnülemin, a.g.e., s.27.95 ÇELİK Hüseyin, a.g.e., s.301.

46

Page 47: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Ebüzziye ‘’Yeni Osmanlılar’’ adlı eserinde, SultanAbdülaziz’in Âli Paşa’yı katiyen sevmediğini; ancak paşanınAvrupa devlet ricalindeki saygınlığı ve entrikalardakimaharetinden dolayı katlandığını belirtmektedir.96

Eğer Âli Paşa kendi yerine zeki ve yetenekli birdiplomat yetiştirseydi, belki de bu nüfuz ve saygınlığısağlayamazdı. Hiçbir kaynak bu durumdan bahsetmezken benimkanaatim Âli Paşa’nın bu konuda ince düşündüğünden yanadır.Zira kendisi Reşid Paşa’nın Öğrencisi idi. Keza Fuad Paşa vediğer şahsiyetler de aynı şekilde Reşid Paşa’nınöğrencileriydiler ve kendilerini geliştirip diplomasi vesiyasete dâhil oldukları andan itibaren, hocalarının önünegeçerek bir çekişme içerisine girmişler ve hocalarını koltuksevdasına rakip olarak görmüşlerdir. İşte böyle bir ortamdayükselen Âli Paşa tek adam olmanın gerekliliği olarak diplomatyetiştirme zahmetine girmemiştir.

Yukarıda belirtildiği üzere Âli Paşa son dereceteşrifata düşkün bir diplomat idi ve birtakım prensiplerivardı. Ona göre sadaret makamına Sultan Abdülaziz bile saygıgöstermek zorundaydı. Protokolde ve resmi ilişkilerde kendisinekarşı yapılan en ufak saygısızlığı bile kesinlikle kabuletmezdi. Bir gece sarayda Padişah kendisini geceliklekarşıladığı için mâruzat da bulunmamıştır. Âli Paşa’nınsadrazamlığı sırasında yönetim ve hukuk alanında Tanzimatdöneminin en kalıcı reformları gerçekleştirilmiş ve bureformlar gerçekleştirilirken Avrupa’nın etkisini en azaindirecek bir yöntem izlenmiştir.97

Sultan Abdülaziz zamanın da mabeyn kitabetinde bulunanBükreş sefiri iken vefat eden Hurşid Paşa Zade Süleyman Bey:‘’Sultan Abdülaziz Âli Paşa öldü de öyle Padişah olduğumuanlamaya başladım diyormuş, hâlbuki haberi yok, asıl şimdiçukurun başına gelmiştir.’’demiştir. Müverrih Sinyobos ‘’Âli

96 İNAL İbnülemin, a.g.e., s.27.97 ORTAYLI İlber, İmparatorluğun…., s.242.

47

Page 48: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Paşa’nın vefatı Türkiye için mucib-i felaketolmuştur.’’demektedir.98

İbnülemin, Âli Paşa’nın lehinde ve aleyhinde söylenensözlere bir dayanak olmaksızın riayet edilmesini hoşkarşılamamaktadır. Bunun için tarafsız birçok evrak vevesikanın iyice araştırılması gerektiğini savunmaktadır. Ayrıcayine bu dönemde Paşa ile arasında bir sorunu olmayan bir kişitarafından, tarafsız yazılmış bir eserden yararlanılmasıgerektiğini de belirtmiştir. Aksi takdirde dayanağı olmayan herşeye değinerek bilgi vermenin Tarih’e ihanet sayılacağını ve buihanetin de büyük bir cinayet olduğunu belirtmektedir.

Âli Paşa’nın babası yukarıda da belirtildiği gibi MısırÇarşısında aktarlık yapan aynı zamanda Kapalı Çarşının bahçekapısından sorumlu bir zât idi. Böyle bir ailenin ferdi olanPaşa, Osmanlı Devleti’nin en stratejik noktalarında görev almışve zekâsıyla herkes üzerinde hayranlık yaratmıştır. Ancakbabasının fakir bir kapıcı olması yüzünden bu durum her zamanmuhalifleri tarafından hicivlere ve dedikodulara konu olmuş vekendisini tahkir etmişlerdir.

Ziya Paşa Zafername’sinde, Sadrazam Efendimizin bukadar serveti olduğunu biliyoruz ama bunları nereden edindi?Diye okuyucusuna sorar ve pederinden miras kaldı desek, Kapıcıolan bir kişinin ne kadar miras bırakabileceği malumdur diyerekeleştirirken aynı zamanda kendisinin bir kapıcı zade olduğunutekrardan vurgulamaktadır.99

Âli Paşa’nın öldükten sonra arkasında 105 bin altınborç bıraktığına dair belgeyi İbnülemin, yıldız evrakı arasındabizzat kendisinin gördüğünü belirtmektedir. Bu belge ÂliPaşa’nın ölümünden sonra kızı Rukiye Suad Hanım tarafındanAbdülhamid’e sunulmuştur. Yine bu belgeden Paşa’nın Tırhala’daki çiftliğinin borç yüzünden satıldığını öğrenmekteyiz. Ayrıcaoturdukları konakta borç yüzünden satılmış ve darda kalanailesi Abdülhamid’e sığınmıştır.

98 İNAL İbnülemin, a.g.e., s.27.99 İNAL, ibnülemin, a.g.e., s. 34.

48

Page 49: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Âli Paşa hayatta iken birçok kez geçim derdinedüşmüştür. Bilindiği üzere paşa büyük bir konakta ikametetmektedir ve haliyle bu paşa konağının masrafları da bir haylikabarıktır. Diplomatik işlerden ev idaresine zaman ayıramayanÂli Paşa ekonomik olarak sıkıntıya düşmüştür. Hatta Tırhala’daki çiftliği devlet kendisine hibe ederek geçim derdinedüşmesini engellemek istemiştir. Paşa zorda kaldığı zamanlardaarkadaşı Yusuf Kamil Paşa’dan borç alarak geçinirdi. Y. KamilPaşa zaman zaman bu paraları karşılıksız olarak arkadaşınavermiştir.100

Âli Paşa’nın değeri öldükten sonra anlaşılmıştır. Enazılı düşmanlarında birisi olan Ziya Paşa bile, Paşa öldüktenbirkaç yıl sonra mezarına giderek kendisinden af dilemiştir.Yine Said Bey, Âli Paşa’nın vefatında 42 sene sonra EbüzziyeTevfik Bey’e yazdığı bir bir cevap namede:

‘’Âli Paşa merhumun hepimiz düşmanı olduğumuz halde şimdi, ittihazetmiş olduğu meslekte isabetini ve devletin cidden menafi-i ciddiyesi yolundaki sayinitasdik ve teslim etmeğe mecburiyetimiz derkârdır.’’101 diyor.

Sultan Abdülhamid devrinde senelerce Seraskerlik yapanRıza Paşa’nın:‘’Mühim bir konuda nota yazılacağı zaman ÂliPaşa’nın, Hazine-i Evrak’ta muhafaza edilen nota müsveddeleriMeclis-i Vükela’ya getirilir ve Hariciye Memurları bumüsveddelerde ki usule bakarak nota yazarlardı.’’ dediğinikendi ağzından işitenler olmuştur. Ayrıca Fransa’nın,Almanya’nın mağlubu olduğu yıllarda, Prens Bismarck tarafındanCumhurbaşkanı Mösyö Tiyer’e yöneltilen: ‘’Başka diplomatlardanbu hususta fikir aldınız mı’’ sorusuna Tiyer:’’ Âli Paşa’nınreyini dahi aldım’’ şeklinde cevap vermiştir.102 Burada barizbir şekilde görülüyor ki Âli Paşa’nın diplomatik alanında kiolağanüstü yeteneği, Bâb-ı Âlî tarafından örnek alınırkenAvrupa tarafından referans kabul ediliyor.

100 İNAL, İbnülemin, a.g.e., s.35.101İNAL, İbnülemin, a.g.e., s.42.102 İNAL, ibnülemin, a.g.e., s.43, 1 ve 2 no’lu dipnot.

49

Page 50: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Âli Paşa, siyasi kariyeri boyunca hep Fransız yanlısıbir politika izlemiştir. Hatta bu yüzden İngiliz taraftarı olanMustafa Reşid Paşa ile arasının açıldığını ve siyasi görüşolarak aralarında ki tek farkın da bu olduğu yukarıdabelirtilmişti. İngiltere ve Fransa da bu durumu bildikleri içindaha çok anlaşabilecekleri paşalar ile ilişki kurmayaçalışmışlardır. Rusya ise Âli Paşa’nın siyasetinden pek ziyadememnun değildir. Özellikle Rus diplomatları ve başta Panslavistlider Orgeneral Kont İgnatiev olmak üzerei Âli Paşa’yı ciddişekilde eleştirirler. Buradan paşanın Rus politkalarına nederece engel olduğunu görmekteyiz. Nitekin Âli Paşa’nın şunüktesi ünlüdür:

‘’Ne zaman bir siyasî mesele üzerinde tereddüt etsem, Rusya büyülelçisinçağırır, fikrini sorarım, dediğinin aksini uygularım ve devletimizin menfaatinin hangiistikamette olduğunu tayin ederim.’’103

Âli Paşa siyasi olarak ne kadar Mustafa Reşid Paşa ileters düşse de hocası olması hasebiyle kendisine saygı da kusuretmemiştir. Mustafa Reşid Paşa’nın ölümünden sonra bir gün FuadPaşa ile birlikte Sultan Abdülaziz’in karşısında bulunurlarkenbir olay hakkında; (M.Reşid’i kastederek) efendimiz olsa şöyleyapardı demelerine üzerine Abdülaziz Han: ‘’Sizin benden başkaefendiniz mi var? Yoksa Abdülmecid’i mi kastediyorsunuz?Deyince Âli Paşa: ‘’Şevketmehab; paşa biraderim de ben de ReşidPaşa merhuma hep efendimiz diye hitap ederdik. Şimdi efendimizdiye andığımız yine merhum Reşid Paşa efendimizdir.’’ demiştir.104

Mehmet Emin Âli Paşa’nın ölümünden sonra zamanıngazetelerinde yayınlanmış Bebek 1871 tarihli bir vasiyetnamesiolduğu sanılır. Davison, kendisinin böyle bir belgenin Türkçekopyasını görmediğini belirtmekle birlikte, sadece 1910 yılındaFransızca çıkmış bir sürümünü bulabildiğini söylemektedir.Belgeyi gerçek olarak kabul eden ve kaynakçalarının‘yayınlanmış belgeler’ bölümünde kaydeden müellifleri ise:103 ÖZTUNA Yılmaz, a.g.e., s.140.104 Fatma Âliye Hanım, Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı, Pınar Yay. İstanbul, 1994, s.107.

50

Page 51: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Edouar Driault ve Michel Lheritier olarak belirtmektedir.Vasiyetname, Türk tarihinin önceki on yılına bir bakış ve ÂliPaşa’nın iç ve dış siyasette savunduğu varsayılan görüşlerinözeti olarak görülmektedir. Belge Girit’den gönderdiği ünlü1867 layihasını andırdığı için gerçek olma ihtimaline yakındır.Ancak belge içerisindeki bazı cümleler başkaları tarafındankaleme alındığını da düşündürmektedir.105 Mehmet Galip, buvasiyetnamenin Ermeni bir Müslüman’ın oğlu olan Melküm Han diyebilinen bir kişi tarafından, Âli Paşa’nın kendisini bir görevegetirmemesinden dolayı, intikam almak amacıyla yazdığınıdüşünür. Davison ise teorik olarak bunun mümkün olabileceğinidüşünmekle birlikte ihtimal vermemektedir.106

Âli Paşa’nın ölümünden sonra gerek Avrupa basının dagerekse Osmanlı basınında kendisine dair birçok haber yer almışve her yerde kendisinden her yerde övgüyle ve hayranlıklabahsedilmiştir. Bu dönemde kaleme alınan yabancı seyyahlarınhatıralarında da Paşa’dan bahsedilmeden geçilmemiştir.Sağlığında iken atıştığı düşmanları bile öldükten sonra onunyokluğunu ve yönetim anlayışını ciddi şekilde aramışlardır.

Âli Paşa’yı; başı vücuduna göre büyük, kısa boylu,zayıf bünyeli, hafif sesli, güzel sözler söylemekten uzak, azkonuşan ve konuşurken mahcubane bir tavır alan, aynı zamandakonuşurken hislerini karşıdakine kesinlikle bildirmeyen birşahsiyet olarak niteler, İbnülemin. Ayrıca Türkçe ve Fransızcaresmi yazılardaki ustalığı bilinirken, çok güzel rika yazdığıve şiir söylediği de bilinir.107

105 DAVİSON Roderic, Osmanlı İmparatorluğunda Reform(1856-1876), çev. Osman Akınbay, Agora, İstanbul, 2005, s.434.106 DAVİSON Roderic, a.g.e., s.435.107 SÜREYYA Mehmet, a.g.e., s.296.

51

Page 52: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

1- Hayatına ve Siyasi Vaziyetine Dair

19.yy’ın önemli sadrazamlarından birisi olan KeçecizadeFuad Paşa, 1815 yılında İstanbul’da doğmuştur. Doğum tarihiolarak bazı kaynaklar 1814 tarihini vermektedir.108 Âli Paşakonusunda da bahsedildiği üzere, tarihler üzerinde birtakımfarklılıklar bulunmaktadır. Fuad Köprülü, h.1230 tarihinin ilkayı 1814 yılının içine girdiği için doğum tarihini 1815 olarakverilmesinin hata olmayacağını belirtmiştir. Babası ise 19.yydivan şiirini son temsilcilerinden, meşhur şair Keçecizadeİzzet Molla’dır.109

108 Doğum Tarihinin 1814 olarak geçtiği kaynaklar:- ŞENTÜRK Nazır, Bâb-ı Âlî Vakanüvisleri, Doğan Kitap, İstanbul, 2008, s.151.- İNAL İbnülemin Mahmut Kemal, Son Sadrazamlar, c., Dergah Yay., İstanbul, 1982, s.149.Doğum Tarihini 1815 olarak veren kaynaklar:- KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, ‘’Fuad Paşa’’, İslam Ansiklopedisi, c.4, s.672-681, MEB, Ankara, 2001, s.672.- ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizaded Fuad Paşa, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1988, s.1.- SÜREYYA Mehmet, Sicill-i Osmani, c.II, Yay.Haz. Nuri Akbayar, Tarih Vakfı, İstanbul, 1996, s.539109 KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, a.g.e., s.672.

52

Page 53: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

İzzet Molla’nın dedesi olan Mustafa Efendi küçük yaştaKonya’dan İstanbul’a gelerek ilmiye sınıfına girmiştir. İzzetMolla’nın babası olan Salih Efendi ise babasının takip ettiğiyoldan ilerleyerek ilmiyeye mensup olmuştur. İzzet Molla’nınhanımı ise Merzifon zadelerden Hibetullah Hanım’dır. Görüldüğüüzere Fuad Paşa devlet ricalinde emeği geçmiş, iki taraftan daaristokrat bir aileye mensuptur. Keçeci lakabı ise atalarınınKonya ‘da Keçe işiyle meşgul olmasından ileri gelmektedir.110

İlmiyeye mensup bütün aile çocukları gibi erken yaştahem özel hem de resmi derslere başlayarak Arapça ve Farsçaöğrenmiştir. Babasının Ağustos 1829’da Sivas sürgününde ölmesiüzerine, Fuad Paşa bir üvey anne ve kendisinden küçükkardeşlerle ortada kalmıştır. Hayatını idame ettirmek içinSultan II. Mahmut’un Galatasaray’da açtığı Tıbbiye’ ye girdi veburada çok iyi Fransızca öğrendi.111 Burası bir askeri okuldu veburadan 22 yaşında hekim yüzbaşı olarak mezun oldu. Artık o,babasını padişah dâhil tüm aydınların yakından tanıdığı, HekimYüzbaşı Fuad Efendi idi.112

Eğitimini en iyi şekilde bitiren Hekim Yüzbaşı FuadEfendi, Çengeloğlu Tahir Paşa’nın mahiyetinde alay tabibiolarak Trablusgarp’a giderek bir müddet burada görev yapmıştır.Daha sonra İstanbul’a dönen Fuad Efendi önce Tophane, dahasonra Bahriye askerlerinin hekimliğine tayin edilmiştir. Amiriolan Çengeloğlu Tahir Paşa ile İstanbul’a döndükten sonra dairtibatı koparmamış, bayram ve kandil gibi özel günlerde yanınagiderek kendilerini ziyaret etmiştir. Tahir Paşa kendisiniziyarete gelen Fuad Efendi’yi çocuklara şeker götür diyeverdiği külahın içerisine altın doldurarak gönderirdi.113

110 OKÇU Naci, İzzet Molla-Keçezizade, İslam Ansiklopedisi, c.23, TDV, İstanbul, 2001, s.561.111 Sultan II. Mahmut bu okulun açılış konuşmasında özetle: ‘’ Okulun eğitimdilinin Fransızca olacağını ancak, buradaki amacın Fransızca’yı çok sevdiklerinden değil; Tıp alanında Avrupa’nın yarattığı bilgi biliminden yararlanmak.’’ Olduğunu belirtmiştir. Bkz. BERKES Niyazi, Türkiyede Çağdaşlaşma(İstanbul, 2011) s. 186.112 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade… a.g.e., s.2.113 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.149.

53

Page 54: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Mustafa Reşid Paşa bu dönemde, yeni rejim içerisindekendini geliştirebilecek ve düzene uyum sağlayabilecekyetenekli gençler aramaktaydı. Ayrıca aradığı vasıflardan enönemlisi de Fransızca bilgisiydi. Bilindiği üzere yıllardırOsmanlı’nın tercümanlık gibi resmi işlerini Ermeniler ve Rumlaryapmış, resmi okullarda da dil eğitimi verilmemiştir. Bunedenledir ki Müslüman kesim de yabancı dil öğrenmeye muvaffakolamamıştır.

İşte Reşid Paşa böylesine arayış içerisinde olduğu birdönemde ileri düzeyde Fransızca bilgisine ve olağanüstü birzekâya sahip olan Fuat Efendi ile tanışarak kendisinediplomasiye atılmasını teklif etmiştir. Tam da bu sıralardaaskeri binbaşı rütbesine geçmiş olan Fuad Efendi, askerlikmesleğini bırakarak, adını tüm dünyaya duyuracak olduğudiplomasi mesleğine geçmiştir. Bu göreve, binbaşılığa eşitmülkiye rütbesi olan sâlise rütbesi ile geçmiştir. Askeriüniformasını çıkaran Fuad Efendi, II. Mahmut’un kıyafetinkılabına uyarak mülkiyeli memur kıyafetleri olan: pantolon,uzun ceket ve fes giyerek hemen ardından hâcegân rütbesinemuvaffak olmuştur.114

Bu anlamda Fuad Efendi’nin ilk sivil görevi 1837’deBâb-ı Âlî Tercüme odasında başladı. Burada iki yıl çalıştıktansonra 1839’da mütercim-i evvelliğe yükseltilmiştir. MehmetŞekip Efendi Londra Büyükelçiliğine tayin edilince sefaretbaşkâtibi olarak onunla birlikte Londra’ya gitmiştir. Orada ikiyıl Mehmet Şekip Efendi’nin, bir yıl kadar da kendisiyle aynıyaşta olan ve ileride büyük işlere birlikte imza atacakları ÂliEfendi ile birlikte ve onun himayesinde çalışmıştır. Londra’dabir süre maslahatgüzarlık da yapmıştır.115

Kendisini ciddi anlamda geliştirmiş olarak yurda dönenFuad Efendi bir süre sonra İspanya Kraliçesi Elizabeth’in artıkreşit olduğunu ve hükümet yönetimine dahil olduğunu belirten veAbdülmecid’e yazılan mektubun, tebrik cevabını götürmek üzere114 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s.4.115 KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, ‘’Fuad Paşa-Keçecizade’’, İslam Ansiklopedisi, TDV, c.13, İstanbul, 1996, s.202.

54

Page 55: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

1844’te İspanya’nın Başkenti Madrid’e gönderilmiştir. Buradabir yıl kadar kalmıştır. Görevini tamamen bitirdikten sonra ÂliEfendi tarafından kendisine bir tebrik mektubu gönderilmiştir.Fuad Efendi’nin görevini layıkıyla yerine getirmesi takdiredilmiş ve Saffet Efendi’nin hariciye kitabetine tayini üzerineonun yerine divan-ı hümayun tercümanlığına getirilmiştir. Aynızamanda yine aynı yıllarda sıbyan mekteplerinin düzenlenmesiiçin, meclis-i valâ kararı ile, haftada iki kere toplanan birmecliste, mütercim-i evvel sıfatıyla azâ bulunmuştur. Diğertaraftan 18 Şubat 1847’de rütbe-i ulâ sınıf-ı evvelî ile divan-ı hümayun amedciliğine tayin edilmiştir. 116

2- DÖNEMİNDE VÂKIF OLDUĞU SİYASİ OLAYLAR

2.1- 1848 Eflak Boğdan ile Mülteciler Meselesi

Avrupa’da büyük 1848 ihtilalleri başladığı zaman FuadEfendi divan-ı hümayun amedciliği görevinde bulunmakta idi. Buarada Avusturya Devlet’ne ait Macaristan’da, Macarlar ayrı birdevlet kurmak için isyan etmişler ve neticede çok büyük bir içsavaş çıkmıştır. Avusturya orduları Macarlarla baş edememiş,Lehler de bağımsız bir Polonya için Rusya’ya başkaldırmıştır.117

İhtilal ateşi Avusturya ve Fransa’da rejim ve kraldeğişikliğiyle neticelenirken, Osmanlı’nın iki Romen eyaletiolan Eflak ve Boğdan’a da sıçramıştır.

Avusturya’nın isteği üzerine Macaristan’a giren 200.000kişilik Rus ordusu birçok kişiyi katlettikten sonra, Osmanlıeyaleti olan Eflak’a yönelerek isyanı bastırmak istemiş; bunun

116 KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, a.g.e., MEB, s.673.117 ÖZTUNA, Keçecizade…, a.g.e., s.8.

55

Page 56: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

üzerine Bâb-ı Âlî Fuad Efendiyi Olağanüstü Müfettişlik göreviile geniş yetkilerle donatarak Eflak Prensliği’nin merkeziBükreş’e göndermiştir. Fuad Efendi kendisi için önemli olan birdiplomatik görevi başarıyla yerine getirmiş ve Rusya’nınEflak’ı işgalini önleyerek, Romen görevlilericezalandırmıştır.118

İhtilal ve kanlı olaylar neticesinde birçok Macar veLeh mülteci(çoğu bilim adamı ve aydın kişiler) sığınma hakkıtalep ederek Osmanlı’ya sığınmışlardır. Böylece tarihe ‘’MacarMültecileri Meselesi’’ olarak geçecek olan olay başlamışoluyordu. Fuad Efendi 23 Temmuz 1849’da Bükreş’ten MustafaReşid Paşa’ya yazdığı bir mektupta, Rusya ile olası bir savaşınönenmesi için 36 Subayın Rusya’ya teslim edilmesi ve diğermültecilerinde Vidin’de muhafaza edilmesini önerdiyse de ReşidPaşa buna şiddetle karşı çıkarak böyle bir durumun Osmanlı’nınitibarını zedeleyeceğini söylemiştir.119

Rusya ve Avusturya mültecilerin kendilerine verilmesinitalep etmiş, aksi takdirde Osmanlı ile ilişkilerininkesileceğini belirtmişlerdir. Ayrıca Rusya sınıra asker yığarakgözdağı vermeye çalışmıştır. Bundan başka Rusya İmparatoruNikola baş yaveri ile sultan Abdülmecid’e bir mektup göndererekMültecilerin iadesi için ısrar etmiştir. Sadrazam Mustafa ReşidPaşa, Hariciye Nazırı Âli Paşa aracılığıyla İngiltere veFransa’ya danışarak fikirlerini sormuş ve iade edilmemesicevabını almıştır. Bunun üzerine konu Meclis-i Vükelada tekrartartışılmış ve mültecilerin iade edilmmesi konusunda kesinkarar verilmiştir.120 İngiltere ve Fransa ise Bâb-ı Âlî’ninaldığı bu kararı takdir ederek herhangi bir tacize meydanvermemek amacıyla Çanakkale Boğazına donanma sevk etmişlerdir.

Mustafa Reşid Paşa Rusya ile bir savaşa henüz hazırolunmadığı tespitinde bulunarak Rusya’ya Osmanlı Padişahı adınabir elçi göndereceğini ve bu elçinin kabul edilmesiniistemiştir. Bu önemli konu için Fuad Efendi seçilmiş ve118 ÖZTUNA, Keçecizade…, a.g.e.,s.9.119 ÖZTUNA Keçecizade…, a.g.e. s.10.120 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.150.

56

Page 57: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Olağanüstü Büyükelçi payesiyle Bükreş’ten 5 Ekim 1849’daPetersburg’a geçmiştir. Fuad Efendi’ye Çar tarafından kabuledilmesini temin etmek, çar iade talebinde ısrar ettiğitakdirde, münasebeti kesmeden Bâb-ı Âlî’ye bildirerek, yenitalimatları bekleme gibi son derece önemli görevler verilmişti.Fuad Efendi Rus Hariciye Nazırı Nesselrode ile görüşmesinde onuikna ederek Çar ile görüşmeye muvaffak olmuştur. Huzura kabuledilen Fuad Paşa Abdülmecid’in gönderdiği mektubu Çar’a vermişve uzun süren müzakereler sonucunda Çar, kendisinin demuhafaza-ı namusuna mecbur olması dolayısıyla bu husustaverdiği kararı Nesselrode’dan öğrenebileceğini Fuad Efendiyebildirmiştir. Fuad Efendi otelinde bulunduğu sırada Nesselrodekendisini ziyaret gelerek Çanakkale Boğazında bulunan İngilizve Fransız gemilerinden bahsetmiş ve izlenen ikili politkanınne anlama geldiğini sormuştur. Fuad Efendi ise mültecilermeselesi konusunda tek dikkate alınması gereken konununkendisinin getirdiği mektup olduğunu söyleyerek müzakerelerindevamını temin etmiştir. Fuat Efendi Bâb-ı Âlî’ye gönderdiğiikinci tahriratında son derece uyanık davranılmasını, İngilizve Fransızlarla sürdürülen münasebetin çok gizli tutulmasınıtavsiye etmiştir.121

Bu müzakereler boyunca Fuad Efendi ile Çar arasındaçeşitli konuşmalar geçmiştir. Çar; Fuad Efendiye Padişahlayaptığı bütün anlaşmalara titizlikle uyduğu halde, SadrazamReşid Paşa’nın Rus aleyhtarı politikasını anlayamadığını ve Rusve Avusturya asilerini korumanın Bâb-ı Âlî’nin göreviolmadığını söyleyerek içini boşaltmıştır. 122

Çar, yine Fuad Efendi ile konuşurken: ‘’Devlet-iAliyye’nin askeri alanda epey değişiklik yaptığını, askerlerinkıyafetlerini değiştirdiğini, şimdi de Fransızca başta olmaküzere diğer ecnebi dillerini öğrenmeye çalıştığını öğrendim.Sizin kendi dilinizi öğrenmeniz yeterlidir.’’ deyince FuadEfendi: ‘’Ecnebi dilini öğrenmek bizim için nasıl gereksiz

121 KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, a.g.e., MEB, S.674.122 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s.14.

57

Page 58: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

olur? Haşmetpenahiniz ile o sayede teşerrüf ediyorum’’ diyerekÇar’ı bozmuştur.123

Yine buna benzer bir saygısızlığı birkaç yıl sonraolağanüstü büyükelçi sıfatıyla İstanbul’a gelen Prens Mençikofyapmıştır. Sultan Abdülmecid’e, ‘’çok yol, köprüyapıyorsununuz, Çar’ım siz efendimizin dostudur, böylelikledışarıdan gelebilecek düşma istilasını kolaylaştırıyorsunuz.’’Deyince, Padişah:’’ söylediğiniz kaideye nazaran Çin’i taklitedip sınırlarımızı sur ile mi çevirelim? Diyerek ilzametmiştir.124

Yapılan görüşme ve haberleşmelerden sonra meselediplomatik ilişkilerle halledilmiş, Fransa ve İngiltere boğazdabulunan gemilerini geriye çekmişlerdir. Osmanlı’nın bu insancıldavranışı Amerika ve Avrupa’da büyük bir takdirlekarşılanmıştır. Burada Mustafa Reşid Paşa’nın kararlı birpolitika izlemesi etkili olmuştur.

Fuad Efendi’nin memleketeyn ve mülteciler meselesindegösterdiği başarıları devlet tarafından takdir edilerek 1849’darütbe-i balâ ile Sadaret Müsteşarlığına tayin edilmiştir.1850'de İstanbul’a gelmiş, müteakiben imtiyaz nişanıverilmiştir. Encümen-i Daniş’in kurulması ile birlikte dâhilîazalığa naspedilmiştir.125

2.2- Bursa Seyahati

Fuad Efendi, İstanbul’da 3-4 dinlendikten sonrasonbaharda doktorların tavsiyesi üzerine Rusya’da yakalandığıromatizmasını tedavi ettirmek için Bursa’ya gitmişti. Buradadinlenerek ve sabah-akşam termal kaplıcalara girerek iyileşmeyeçalışmıştır. Bursa seyahatinde kendisine Ahmed Cevdet Efendi deeşlik etmişti. Bu seyahat ikilinin ilk beraberliği değildir.Ahmed Cevdet Efendi, daha önce de Fuad Efendi’nin Bükreş’te

123 İNAL ibnülemin, a.g.e. c.2, s.152.124 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, c.2, s.15.125 İNAL ibnülemin, a.g.e., c.2, s.153.

58

Page 59: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

iken bir ay süreyle yanında kalmıştı. Doğu ve batı medeniyetiniçok iyi bilen, çok yönlü bir kişidir. Aynı zamanda şair de olanAhmed Cevdet, Fuad Efendi’ye gelir gelmez “Bahâriye Berây-iFuad Efendi” 56 başlıklı bir kaside söyleyerek gönlünü dekazanmıştı.126

Cevdet Efendi bu sırada Meclis-i Maarif üyesi veDarülmuallimin müdürü idi. yani ilmiye sınıfına mensup sarıklıidi. Fuad Efendi’den 7 yaş küçük ve 28 yaşında idi. Fuad Efendiile Cevdet Efendi, Bursa’da ki ikametlerinde boş durmamışlar veiki tane önemli eser ortaya koymuşlardır. Osmanlı Lisanı’nınkaidelerinin yazılıp kitap haline getirilmesi icap ettiğinden‘’Kavaid-i Osmaniye’’ adlı eseri ortaya koymuşlardır. Bu eseraynı zamanda Türk Dilinin ilk gramer kitabıdır. Bir deAvrupa’da büyük zenginliğin ve mamuriyetin sebebi olan anonimşirketler, henüz ülkemizde yaygın olmadığı için halka birnumune göstermek istemişlerdir. Bunun içinde İstanbul halkınınkarşıya gelip gitmelerine bir kolaylık getirmek amacıyla birvapur şirketi kurulması düşünülmüş ve bunun için de birnizamname taslağı kaleme almışlardır. Bu iki mühim eseriBursa’da bir ayda kaleme almışlardır. İstanbula döner dönmezşirket meselesi halladilmeye çalışılmış ve Türkiye’nin ilkanonim şirket olma özelliğini taşıyan bu şirketin adı Şirket-iHayriye olmuştur. Sonradan şirket bir vapuruna’’Cevdet Paşa’’,ve 73 numaralı diğer vapuruna da ‘’Fuad Paşa’’ isminivermiştir. Cevdet Efendi İstanbul’a geldikten sonra bir deKavaid-i Osmaniye’nin acemilere öğretilmesi için ‘’Medhal-iKavaid’’ adlı risaleyi yazmıştır.127

Ayrıca Kavid-i Osmaniye, Encümeni-i Daniş’in açılışgününde padişaha taktim edilmiş ve çok takdir gördüğü içineserin Encümen-i Daniş’in yayını olarak basılmasına kararverilmiştir.128

126 GÜMÜŞSOY Emine, Keçecizâde Mehmed Fuad Paşa, Yayınlanmamış Doktora Tezi,Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2006, s.21.127 Fatma Aliye Hanım, a.g.e., s.75.128 UÇMAN Abdullah, ‘’Encümen-i Daniş’’, İslam Ansiklopedisi, c.11, TDV, İstanbul, 1995, s.178.

59

Page 60: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Cevdet Efendi, Fuad Efendi ile geçirdikleri Bursagünlerini anlatırken; Fuad Efendi’nin sabah-akşam tedavi amaçlıolarak kükürtlü suya girdiğini belirttikten sonra birliktegezintilere çıktıklarını bazen de Gümüşsuyu ve Pınarbaşı gibimesire yerlerine ve ara sıra Ulucami’ye gittiklerindenbahsetmektedir. Ahmed Cevdet büyük bir zevkle anlattığı bugünlerle ilgili olarak bazen Fuad Efendi ile birlikte gazelbile söylediklerini belirtmiştir.129

2.3- Mısır Görevi

Fuad Efendi Bursa dönüşünde bir süre İstanbul’dakaldıktan sonra sadaret müsteşarlığı uhdesinde olmak üzereTanzimat’ı ilan ettirmek ve miras meselesi başta olmak üzeremevcut meseleleri çözümlemek üzere Mısır’a gönderilmişti. Bugörevinde de kendisine Bükreş’te ve Bursa’da bir süre beraberkaldığı Ahmed Cevdet’in eşlik etmesi kararlaştırılmıştı. CevdetEfendi’nin bu yolculuğa eşlik etmesi önemliydi. Zira birtarihçi olarak burada gördüklerini yazması bilim açısındanoldukça önemlidir. 25 Mart’ta yola çıkan ikili deniz yoluyla 6Mart 1852’de Mısır’a ulaşmıştı.130

Aslında Mustafa Reşid Paşa’nın niyeti Mısır ValisiAbbas Paşa’yı azlettirmekti. Ancak Fuad Efendi ve Âli Paşa’nınisteği üzerine bölgeye bir müfettiş gönderilmesikararlaştırılmış ve Mustafa Reşid bu görev için Fuad Efendiyiuygun görmüştür. Abbas Paşa, Fuad Paşa’ya karşı bir sempatiduymuyordu. Çünkü o dedesinin hayallerine engel olan MustafaReşid’in iki numaralı adamıydı. Abbas Paşa, Fuad Efendidenrütbe olarak büyük olmasına karşın bir yaş küçüktü. Fuad PaşaKahire’ye gelir gelmez, bütün büyük devlet görevlilerini biraraya toplayarak 12,5yıl önce ilan edilen Tanzimat Fermanınıokumuş ve Abbas Paşa sabırla dinlemiştir. Paşa, Fuad Efendiyediş biliyordu ancak bir şey diyemedi. Netice de o Sadrazamınmüfettişiydi ve kafa tutması mümkün değildi.131

129 GÜMÜŞSOY Emine, a.g.t., s.21.130 GÜMÜŞSOY Emine, a.g.t., s.26.131 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s.18.

60

Page 61: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Fuad Paşa’nın Bâb-ı Âlî’ye, aleyhinde rapor vermesindençekinen Abbas Paşa, Osmanlı hazinesine elli yedi bin kese altınbağışlayarak bunun vergi fazlası olduğunu belirtmiştir. FuadEfendi bununla yetinmeyerek, Mısır’ın gelirlerinin arttığını vedevlete verilen yıllık verdinin 60.000’den 80.000 eçıkarılacağı üzerine Abbas Paşa ile anlaşmıştır. Ancak AbbasPaşa bu vergi meselesini hemen kabul etmeyince Fuad Efendi:‘’Reşid Paşa senin eyaletdeki bazı tasarruflarını beğenmiyor,verginin yükseltilmesini istemiştir. Şimdi kabul etmezsen,İstanbul’dan Mısır’a defterdar tayin eder ve defterdar yoluylaalır.’’ Diyerek tehdit edince, Abbas Paşa boyun eğmek zorundakalmıştır.132

Başarılı bir teftiş yapan Fuad Efendi, Abbas Paşa’nınBâb-ı Âlî’ye gönderdiği tahriratı alarak hemen İstanbul’adönmüştür. Fuad Efendi bu mektubu bir hediye olarak İstanbul’agötürürken, Reşid Paşa ne kadar teşekkürlerini sunsa da kendimaksadına erişemediği için üzülmüştür. Onun isteği ise AbbasPaşa’nın aleyhinde bir rapordu. Bundan sonra Fuad Efendi ilehocası Mustafa Reşid’in arası açılmaya başlamıştır. Fuad Efendiİstanbul’a geldikten bir süre sonra, burada ki Mısırlılar,Mustafa Reşid Paşa’nın huzuruna çıkarak Fuad Efendi’yi rüşvetalmakla suçlamışlardır. Cevdet Efendi’de bu olayın doğruolduğunu yazmıştır. Ancak bütün bunlar dikkate alınmayarak,Fuad Efendi’nin bu görevi Devlet-i Aliyye tarafından takdir vetebrik edilmiştir. Bu olaydan sonra Âli Paşa ve Fuad Efendi ileMustafa Reşid Paşa’nın yolları ayrılmıştır. Serasker RüşdüPaşa’nın da Fuad Efendilerin yanında yer almasıyla, MustafReşid Paşa yalnız kalmıştır. Bundan sonra başka diplomatlaryetiştirmeye çalışsa da muvaffak olamamıştır.133

Ancak bu ayrılık hiçbir zaman Tanzimat’ın bu üç önemlipaşası arasında muhalefet boyutuna ulaşmamış ve Devlet-iAliyye’nin bütünlüğünü tehlikeye düşürecek şahsi menfaatyarışına girmemişlerdir. Özellikle Âli ve Fuad Paşalar

132 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s.19.133 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.154.

61

Page 62: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

kendilerini üstün görmemişler ve ikiside birbirininyeteneklerini kabullenerek, görüşlerine saygı göstermişlerdir.

Fuad Efendi Mısır görevinde geldikten bir süre sonraHariciye Nazırı olmuştur. İlk hariciye nazırlığı Âli Paşakabinesi ile başlar. Mustafa Reşid Paşa 6 Ağustos 1852’de3.Sadaretinden ayrılmış ve Âli Paşa ilk hükümetini kurmuş,hariciye nezaretine de yakın arkadaşı Fuad Efendiyigetirmiştir. Böylece dış siyasette Fransız yanlısı bir politikaizlenmeye başlanmıştır.

Fuad Efendi, Prens Napeleon’un amcası gibi başarılı birpolitika izleyeceğini düşünerek, Fransa’ya yakınlaşmayaçalışırken; Fransa’nın dönemin en büyüklerinden birinin olmasıda böyle bir politika izlemesinde etkili olmuştur. Ancak Rusyaile ilişkilerim gerginleşmesi üzerine, İngiltere yanlısı birpolitika izlenmesi gerektiği düşünülmüş ve bunun için de 2 aybile iktidarda kalamayan Âli Paşa’nın yerine Mehmet Ali Paşageçerken, Fuad Efendi hariciye nazırlığı görevine devametmiştir.134

Kudüs meselesinde, bölgedeki statükonun Ruslar lehinekorunacağı Devlet-i Aliyye tarafından gönderilen bir mektuplaÇar’a bildirilmiş; ancak Fransız elçiliğine yapılan birbildirimde, Beytüllahim Kilisesi’nin büyük anahtarınınLatinlere verileceğinden bahsedilmesi üzerine Çar II. Nikolahiddetlenerek: ’’hilekâr nazır’’ (Fuad Efendi için) demiştir.135

Rusya Osmanlı’da ki Tanzimat yönetimini sevmediği gibi,Mustafa Reşid Paşa ve öğrencileri gibi bürokratları dasevmiyordu. Zira bu diplomatlar uyguladıkları zekice dengepolitikaları sayesinde Rusya’nın bütün emellerinin önündedurmuşlardı. İşte bu muhalif tavırları yüzündendir ki Rusya, enufak fırsatta bu kişilerin kuyusunu kazmaya çalışmıştır.

Daha sonra Çar, Kudüs’te ki kutsal yerlerdeOrtodoksların hukukunu korumak ve Osmanlı tebaası olan

134 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s123.135 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.156.

62

Page 63: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Ortodokslar üzerinde himaye temin etmek amacıyla, BahriyeNazırı ve Baş Yaveri olan Prens Mençikof’u olağanüstü elçiolarak İstanbul’a gönderdi. Mençikof resmi protokol gereği önceHariciye Nazırı ve Sadrazamı ziyaret etmesi gerekirken, direktolarak Sadrazam Mehmet Ali Paşa’nın yanına geçmiş ve bu sohbetesnasında da Fuad Efendiyi şikâyet etmiştir. Bu olay üzerineHariciye Nazırı Fuad Efendi, 7 ay süren ilk Hariciye Nazırlığıgörevinden istifa etmiştir.136 Prens Mençikof’un tekliflerinikabul etmeyen Bâb-ı Âlî 4 Ekim 1853’te Rusya’ya savaş açmakzorunda kalmıştır.137

2.4- Yanya ve Tırhala Görevi

Kırım Savaşı’nı fırsat bilen Epir ve TeselyaRumları’nın çeteler kurarak harekete geçmesiyle, OsmanlıDevleti çeşitli tedbirler almak zorunda kalmış ve özellikleYanya ve Tırhala bölgesinde etkili olan isyancılara karşıİngiltere ve Fransa da Osmanlı Devleti’nin yanında bir tutumizlemiş ve isyanın sona erdirilmesini istemişlerdi. Bu sıradabölgedeki güven ortamını sağlamaya çalışan Ömer Paşa’nın tekbaşına bir başarı sağlayamadığı görülmüş ve eski HariciyeNazırı Fuad Efendi’nin ‘’olağanüstü komiser’’ olarak bölgeyegönderilmesine karar verilmiştir. Bu görev için Fuad Efendi’ninseçilmesi daha önceki Eflak-Boğdan ve Mülteciler Meselesikonularında başarı göstermesi etkili olmuştur.138

Nitekim Fuad Efendi verilen bu görevi de layıkıylayerine getirmiş ve buradan Cevdet Efendi’ye yazdığı mektupta:‘’işte efendim, kalemi kılıca değiştim’’ demiştir. FuadEfendi’nin bu alaycı sözü çok manidardır. Zira mülkiye sınıfınamensup olan bir şahsiyete böylesine askeri bir görev verilmesiilginçtir. Fuad Efendi’nin bu şekilde laubali bir mektup kalemealması kızgınlığından mı yoksa karakterinin getirdiği bir durummudur? Bilinmez.

136 İNAL İnnülemin, a.g.e., c.2, s.156.137 KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, a.g.e., TDV, s.202.138 GÜMÜŞSOY Emine, a.g.t., s.35.

63

Page 64: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Üstün hizmetlerinden dolayı Fuad Efendi’ye, kendisininYanya görevinde olduğu sırada kurulan Meclis-i Âli Tanzimat’aüye seçilmiş ve müteakiben I. Derece mecidiye nişanıverilmiştir. 2 Mayıs 1855’te Mustafa Reşid Paşa kabinesi düşmüşve Âli Paşa ikinci defa Sadrazam olmuştur. İki gün sonra daarkadaşı Fuad Efendiyi 2. Defa Hariciye Nezaretine getirmiş veartık Fuad Efendi, mülkiyenin en yüksek payesi olan vezirlikpayesine ulaşarak ‘’paşa’’olmuştur. 1 Kasım 1856’da Âli Paşayerine M.Reşid Paşa 5. Kabinesini kurmuş ve Âli Paşa ileberaber Fuad Paşa’da görevden çekilmiştir.139

Reşid Paşa, Kırım Savaşından sonra İngiltere yanlısıpolitika izlenmesi gerektiğini düşünerek Âli Paşa’yı HariciyeNezaretine getirmek istemiş ancak Fuad Paşa ile arasınınaçılmasından korktuğu için kabul etmemiştir. Bunun üzerinepaşalar Meclis-i Aliyye’ye memur edilmişlerdir. Reşid Paşa Âlive Fuad Paşaların yerine Ferik Edhem ve kendi oğlu GalipPaşa’yı Hariciye Nezaretine tayin etmiş ancak bir başarıgösterememişlerdir.140

Mustafa Reşid Paşa Sadrazamlık makamında iken 7 Ocak1858’de, 58 yaşında vefat etmiş ve yerine Âli Paşa 3. defaSadrazamlık makamına gelerek kabinesini kurmuştur. Âli Paşa 3.Defa Sadrazam olurken arkadaşı Fuad Paşa da 3. Defa HariciyeNazırı olmuştur. Böylece Âli Paşa Tanzimat’ın liderliğini tamolarak üzerine almış ve meşhur Âli-Fuad ikilisinin iktidardönemi başlamıştır.141

Fuad Paşa’nın Paris’te toplanacak konferansta Devlet-iAliyye’yi temsil etmesi uygun görülmüş ve 22 Nisan 1858’deParis’e hareket etmiştir. Yardımcı olarak ise; Fuad Paşa’nınoğlu Nazım Bey, Âli Paşa’nın damadı Selahaddin Bey ve ViyanaKonsolosu Davut Efendi konferansa katılmışlardır. Konferansıtoplanma nedeni ise Eflak-Boğdan meselesi idi. Fransa buMemleketeyn’in birleştirilmesini isterken, İngiltere veAvusturya tam tersini savunmaktaydı. Paşa Viyana üzerinden139 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s.29.140 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.159.141 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s.30.

64

Page 65: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Paris’e giderek Viyana Şansölyesi ve Hariciye Nazırı ilegörüştü. Avusturya ile anlaştığını haber alan 3. Napeleon sertbir şekilde konuşarak konferanstan önce Viyana ile görüşmesinive Karadağ Prensliğine asker göndererek asilerle mücadeleedilmesini şiddetle eleştirmiştir.142

Aslında Fransa, Fuad Paşa’dan ümitli idi. Zira herzaman Fransa yanlısı politika izlemekteydi. Napoleon’un sertçıkışları üzerine Fransa’nın İstanbul büyükelçisi İmparatoruuyararak, ‘’Fuad Paşa Fransanın dostudur. Yeni bir Reşid Paşamı yaratmak istiyorsunuz?’’ demiştir. Bunun üzerine yumuşayanNapoleon, iltifat etmeye başlamış ve kendisine yine ded’Hounner nişanı takdim etmiştir. Fuad Paşa 6 ay Paris’tekaldıktan sonra İmparator’un mektubunu alarak İstanbul’agelmiştir. Sultan Abdülmecid Fuad Paşa’nın buradaki siyasetini,Karadağ meselesi ve anlaşmış olduğu 5 milyon altınlık dış borçyüzünden beğenmemiş; ancak hükümeti de değiştirmekistememiştir.143

2.5- Cebel-i Lübnan Olayı

Eflak-Boğdan meselesinin hallinden sonra Fuad PaşaOlağanüstü Komiser olarak Lübnan’a gönderilmiştir. Buradakisorun Dürziler ve Maruniler arasındaki çatışmadan ilerigelmiştir. Bâb-ı Âlî’yi sıkıntıya sokan asıl mesele olayınkendisinden ziyade Avrupa’lı devletlerin olaya karışması idi.Zira buradaki Marunî Araplar Hristiyan Katolik’ti ve Katolikolan Fransa burada hamilik çabasında idi. Fransa’nın Lübnan’akarıştığını gören İngiltere (Müslüman olmadığı halde) hemenharekete geçerek Müslüman Dürziler ’in hamiliğinesoyunmuştur.144

İstanbul’dan çıktıktan 5 gün sonra Beyrut’a gelen FuadPaşa, buraya gelmeden bir hafta önce Şam’da iki grup arasındameydana gelen çatışmada 500 Hristiyan Maruni’nin katledildiğiniöğrenmiş ve bunun için İstanbul’a haber göndererek buraya asker

142 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s.31.143 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s.32.144ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s.32.

65

Page 66: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

sevkedilmesini istemiştir. Buraya Lübnan meselesi için geldiğihalde Şam’da ki olaylarla da ilgilenen Fuad Paşa, olayın büyükbir Arabistan vak’ası haline geldiğini düşünerek Şam ve Cebel-iLübnan olaylarını ayrı ayrı ele almayı düşünerek Beyrut’danŞam’a hareket etmiştir.145

Bu arada meseleyi halletmek amacıyla İngiltere, Fransa,Rusya, Prusya, Avusturya ve Osmanlı Devleti’nintemsilcilerinden oluşan bir komisyon oluşturulmuş ve sürekliolarak bazı konular aktif bir şekilde tartışılarak halledilmeyeçalışılmıştır.146 Avrupa komisyonunun halletmesi gereken üçmesele vardı. Dürzileri cezalandırmak, verdikleri zararlarıntazminatını almak ve gelecekteki durumlarını düzenlemekti. Enönemli mesele ise şüphesiz Dürzilerin gelecekteki durumuydu vebu konuda 5 devlet temsilcisinin de düşüncesi birbirineuymuyordu. Fransa Dürzileri, Cebel’den ihraç etmek istiyor, bumümkün olmazsa Sayda, Trablus ve Beyrut gibi şehir vesancaklara ilhak ederek Marunîlerin başına Katolik bir reistayin etmek istiyordu. Rusya ise buradaki Ortodoksların sözdehamisi sıfatıyla buna itiraz ediyordu. Fransa ise buradakinüfuzunu Rusya ile paylaşmak istemiyordu. Netice de Fransa veRusya’nın müşterek bir karara varamayacağı belli olmuş veburada tek bir idare şeklinin oluşturulması lüzum görülmüştür.Bu şekilde kurulacak olan idare şekline Dürziler üzerindekihamiliğinden vazgeçmiş İngiltere ile Avusturya ve Prusyatemsilcilere de sıcak bakmaktaydı.147

Fuad Paşa’nın en çok korktuğu şey ise Fransa’nınLübnan’a asker çıkarması ve askeri olacakta olaya müdahilolmasıydı. Böyle bir durumda Suriye Eyaleti elden çıkar veyıllarca sürecek olan bir çatışma dönemi başlayabilirdi. İşteböyle bir ortamda Fuad Paşa Fransızlara fırsat vermemek içinŞam Olayında adı geçen 167 kişiyi idam ettirmiş ve bununla dayetinmeyerek Şam Valisi Müşir Ahmet Paşa’yı ve emrindeki diğerbazı kişileri de kurşuna dizdirerek can feda etmekten de145 KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, a.g.e., MEB, s.676.146 ORTAYLI İlber, Tanzimat Devrinde…, s.51.147 GÖKBİLGİN M.Tayyip, ‘’Cebel-i Lübnan Meselesi ve Dürziler(1840-1861), c.X-40, Belleten, Ekim 1946, s.698.

66

Page 67: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

çekinmemiştir. Böyle bir şiddetin baş göstermesindeFransızların Ahmet Paşa aleyhine gösterdikleri tavır ve FuadPaşa’nın tarafsız olduğunu ispatlamak istemesi etkili olmuştur.Fransızlar bu durumdan memnun olurken hala Dürzilere karşı birfaaliyete geçilmediği konusunda baskı yapmaya başlamışlardır.Fuad Paşa ise kendilerinin de askeri yardım bahanesiylemüdahale edeceklerinden korktuğu için ağırdan alıyordu. Tam busırada bazı Dürzi liderlerin teslim olması işse Paşa’nın işinikolaylaştırmıştır. Fuad Paşa ağırdan aldığı bu dönemdeFransızlara bazı tavizler vermek zorunda kalsa da neticedeonların askeri müdahalesini önleyerek, Cebel’in İmparatorluktanayrılmasını reddettiği gibi, İngiltere’nin Suriye Hıdivliğiisteğini de geri çevirmeyi başarmıştır.148

Bu esnada Fransızların bölgede kalmasına gerekkalmadığı gündeme gelmiş ve 9 Haziran 1861’de AvrupaKomisyonu’nun Lübnan Nizamnamesini imzaladığı sırada Fransa dabölgeyi boşaltmıştır. Lübnan Nizamnamesine göre, Lübnan ayrıbir vilayet olacak ve başına Osmanlı tarafından bir tayinedilen ve doğrudan doğruya Osmanlı’ya bağlı olacak bir‘’Hristiyan Vali’’ atanacaktı. Halkın mensup olduğu unsurlardanher biri valinin yanında bir vekil bulunduracak ve anamezheplerin her birinin iki temsilcisini bulunduracağı birmeclis, danışman niteliğinde olmak üzere vergilerin tahsili,gelirlerin ve harcamaların denetimi ile uğraşacaktı.149

Cebel-i Lübnan 6 kazaya ayrılacak ve her kazadacemaatler tarafından seçilen 3 ila 6 üyelik bir kaza meclisiolacaktı. Kazalar da etnik bakımdan homojen olan nahiyelereayrılacak ve her nahiyede cemaatlerin kendi sulh yargıçlarıbulunacaktı. Kazalarda 3-6 üyelik bir bidayet mahkemesi vemerkez sancakta ise her cemaatin iki temsilcisinden kurulu birtemyiz divanı bulunacaktı. Güvenlik işleri ise yerli ve karmabir zabıta kurulu tarafından yönetilecekti.150

148 KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, a.g.e., MEB, s.676.149 ARMAOĞLU Fahir, a.g.e., s.397.150 ORTAYLI, Tanzimat Devrinde…, s.52.

67

Page 68: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Böylece Lübnan muhtar idaresi kurulmuş ve elçilerinseçtiği David Efendi adındaki Ermeni-Katolik bir zat,mutasarrıf olarak işbaşına geçirilmiştir. Önce 3 yıllığınaseçilen David Efendi, daha sonra Bâb-ı Âlî tarafından kendisineverilen vezirlik payesi ile, Paşa olarak görevine devametmiştir. Böylece Cebel-i Lübnan 50 yıl daha Osmanlıhâkimiyetinde kalmıştır.151

Ahmet Paşa’nın idamından sonra Fuad Paşa: ‘’Ben ömrümdebir tavuk kesmemiş ve bir kuş vurmamış iken, Cenabı Hak bakınıznelere alet etti’’ diyerek üzüntüsünü dile getirmiştir. AhmetPaşa Mekteb-i Harbiye’nin yetiştirdiği ilk askerlerdenbirisidir. İdamından sonra cenazesini vaziyeti gereğinceMuhyiddin Arabi Hazretlerinin türbesinin kapısında ayakucunadefnetmek istemişler ancak Fuad Paşa buna önce engel olmuş,Hurşid Paşa’nın araya girmesiyle razı gelmiştir.

Hurşid Paşa’nın idamı İstanbul halkı üzerinde de çokbüyük tesir etmiş ve halk Fuad Paşa’nın konağının 2 defayanmasını ve iki oğlunun ansızın ölmesini Paşa’nın Suriye’dedöktüğü kanlara bağlamaktadır. Hatta söylentiler o kadar çokyayılmış ki Âli Paşa’nın Ahmet Paşa’yı sevmediği ve bu yöndeFuad Paşa’yı kışkırttığı bile söylenmeye başlamıştır.152

Fuad Paşa Suriye’de iken Abdülmecid vefat etmiş veyerine kardeşi Abdülaziz tahta çıkarak Meclis-i Valâ-yı Ahkâm-ıAdliye ile Meclis-i Âli Tanzimat’ı birleştirmiş ve 1861’de FuadPaşa’yı tayin etmiştir. Yine aynı ayın sonunda 4. Defa HariciyeNezaretine tayin edilmiş ve birinci derece Osmanî Nişanıverilmiştir. Daha sonra Sadarete tayin edilmiş ve yerineSadaret Kaymakamı olarak Yusuf Kamil Paşa geçirilmiştir.Sadarete tayin olunduktan birkaç gün sonra İstanbul’a dönenFuad Paşa ilk Sadaret görevini üzerine devralmıştır.153

151 GÖKBİLGİN M.Tayyip, a.g.m., s.703.152 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s.34.153 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.165.

68

Page 69: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

2.6- İlk Sadaret Görevi ve Abdülaziz’in Mısır Seyahati

Fuad Paşa’yı ilk sadaretinde en çok uğraştıran mesele,hiç şüphesiz maliyenin düzeltilmesi olmuştur. Sultan Abdülazizkendisine bir hatt-ı hümayun göndererek devletin içine düştüğüzor durumda borçlanmaya gidildiğini ve bu borçlarınödenebilmesi için kağıt para154 çıkarıldığını belirttikten sonramaliyenin düzeltilmesi gerektiğini vurgulamış ve Fuad Paşa’dangerekli tedbirleri alması istenmişti. Bu amaçla AbdülazizHazinelerin denetimi ve hazâin meclisini Fuad Paşa’nındenetimine vermiş ve ayrıca ondan konu ile ilgili olarakayrıntılı bir rapor istemiştir. Fuad Paşa da bu isteği vedevletin şartlarını göz önüne alarak “Ahvâl-i Maliyeye DairIslahat Layihası” başlıklı bir rapor hazırlayarak SultanAbdülaziz’e takdim etmiştir.155

Fuad Paşa bu layihada devletin içinde bulunduğu malisıkıntıya neden olarak kâğıt parayı göstermiştir. Zira kâğıtpara taşra piyasasında sirküle olmuyordu ve bu da ticareti

154 Kaime-i Nakdiye-i Mutebere.155 GÜMÜŞSOY Emine, a.g.t., s.59.

69

Page 70: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

olumsuz olarak etkiliyordu. Yine bu kâğıt paranın bir değerininolması ticareti etkileyen başka bir sebep olmakla birlikte dışticarette de Avrupa’yı olumsuz olarak etkiliyordu. Avusturya veRusya bunun zararını hala görmekteydiler. 156

Fuad Paşa ayrıca bu layihada bütçe açığının 334.000keseyi bulduğunu da belirtmiştir. Bu durumun düzeltilmesiiçinse alınan dış borçların düzenlenmesi, gelirlerinarttırılması, bunun içinde; vergilere zam yapılmasını ve tütünve tuz gibi maderlerden vergi alınmasını öneriyordu. Tümbunların yapılması halinde ise bir sene öncesine göregelirlerin 885.000 kese artabileceğini öngörüyordu.157

Fuad Paşa’nın yapılması gereken tanzim ile ilgili başkabir görüşü de eldeki evani’nin toplanarak yeniden sikkekesilmesi idi. Bu anlamda padişahtan fetva da almıştır. Konuylailgili padişahla arasında şöyle bir mülakat da geçmiştir.Abdülaziz Fuad Paşa’ya:

“Bu iş nasıl olur, sultanların evanisi nasıl alınır? Meselâ anların seyiryerlerinde su içtikleri gümüş tasları var, bunlar alınır mı?” diye sorduğundaFuad Paşa: “Hayhay efendim onları da alırız. Allah göstermesin Devlet-i aliyye’yebir fenalık gelip de efendimiz Konya’ya doğru giderken bizler dahi rikâbınıza düşüpgidecek olduğumuz vakit sultan efendiler bu taslarla ayrılık çeşmesinden su muiçecekler? Efendimiz vâris-i saltanatsınız, lâkin bir medyûn Türkiye’ye vâris oldunuz.’’

Diyerek, cesurca fikirlerini dile getirmiştir. BöyleceKaime’nin ilgasına karar verilmiş ve Avrupa’da alınan dış borçile de devlet rahat bir nefes almıştır. Bundan sonra Fuad Paşa,Sarayın devlet işlerine çok fazla karışması, Bâb-ı Âlî’ninnüfuzunun ortadan kaldırılmak istenmesi ve içerde ve dışardakiçeşitli tehlikelerden dolayı arkadaşları Âli, Kâmil ve RüştüPaşalar ile birlikte istifa etmiştir.158

Paşalar’ın toplu halde istifa etmesini tarihçilerfarklı şekillerde yorumlamaktadırlar. Fuad Köprülü ise buistifanın sebebini daha geniş yetkiler alabilmek için156 GÜMÜŞSOY Emine, a.g.t., s.60.157 KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, a.g.e., MEB, s.677.158 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.166.

70

Page 71: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

olabileceği ihtimali üzerinde durmaktadır. Ancak istifalarsonrasında bu dört paşa verdikleri kararın arkasında ısrarladurmamışlardır. Yusuf Kâmil ve Âli Paşa verilen sadaretgörevini reddetmişler, fakat daha sonra Hariciye Nezaretigörevini kabul etmişlerdir. Fuad Paşa ise istifasından birhafta sonra Meclis-i Valâ-ı Ahkâm-ı Adliye reisliği görevinikabul etmiştir.159

Fuad Paşa 1 ay 13 gün yürüttüğü Adliye’den alınarakseraskerliğe getirilmiştir. Seraskerlik, Harbiye Nazırlığı olup(günümüz Milli Savunma Bakanlığı) aynı zamanda kara kuvvetlerikumandanı ve ordunun fiilen başıdır. Seraskerlik, Mülkiye’ninen yüksek rütbesi olan vezirliğe eşittir. Böyle bir göreveMülkiyeli sivil bir vezirin getirilmesi ise Osmanlı tarihindeistisnadır.160

İbnülemin ve Yılmaz Öztuna Seraskerlik göreviniAbdülaziz’in Mısır seyahatinden önce aldığını belirtirken FuadKöprülü; görev için Fuad Paşa’nın uygun görüldüğü sıradaSeraskerlik görevine getirildiğini belirtmektedir.

Netice de Fuad Paşa, Abdülaziz’le birlikte Seraskerolarak Mısıra gitmiş ve Mısır seyahati sırasında Abdülaziz’inyanından hiç ayrılmamıştır. Abdülaziz Mısır’a geldiği sıradaamcası Mehmet Said Paşa’nın ölümünden sonra yerine geçen 33yaşındaki İsmail Paşa, Mısırda Vali bulunuyordu. Mısır HalkıSultanını çok büyük heyecanla karşılamış ve Abdülaziz, İsmailPaşa’nın kendisi için süslettiği bir atla Kahire sokaklarınıgezmiştir. İsmail Paşa daha az süslü 2 atı daha kendisi ve FuadPaşa için hazırlatmış ve bu durumu yadırgayan Fuad Paşapadişahın arkasından yaya olarak devam etmiştir. Böylece İsmailPaşa’da yürümek zorunda kalmıştır. Burada zekice davranan FuadPaşa’nın amacı, padişahın forsundan yararlanmak isteyen İsmailPaşa’nın sıradan bir validen başka bir şey olmadığınıgöstermektir.161

İzmir’e gelindiği sırada burada demiryolu inşaatınabaşlamak üzere gelmiş bulunan İngilizler Padişah’ın geleceğini159 KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, a.g.e., MEB, s.677.160 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s.39.161 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s.38.

71

Page 72: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

haber alınca, süsleme işine girişerek temel atma törenineAbdülaziz’in iştirak etmelerini istemişlerdir. Neticedesembolik olarak bir el arabası ve kürek hazırlanarak, Padişahınel arabasına birkaç kürek atarak bir iki adım arabayı tahtaüzerinde götürülmesi düşünülmüştür. Ancak böyle bir görevikendisinin yapmasının daha iyi olacağını düşünen Fuad Paşauygun bir dille izin atmış ve temel atma törenigerçekleştirilmiştir. 162

Yine İzmir’de kendisinin hazırlayıp padişaha okuttuğuİzmir nutku ile padişahın prestijini arttırarak kendisi depadişahla yakınlaşmıştır. Mısır ve İzmir’de kendisinegösterilen sevgi gösterilerinden son derece memnun kalanpadişah, bu memnuniyetini:

“Mısır ve İzmir ahalisinden gördüğümüz âsâr-ı meyl-ü muhabbeti İstanbulahalisinden dahi görmedik” diyerek ifade etmiştir.163

Mısır Seyahati ve İstanbul’da yaptığı merasimleİzmir’de ki davranışları, Abdülaziz’in ilgi ve alakasınıyeniden kazanmaya muvaffak olmuştur. Kendisini kanıtlayan FuadPaşa, İstanbul’a döndükten biraz sonra Osmanlı tarihinde ilkkez vuku bulan Yaver-i Ekrem unvanının sahibi olmuştur. Aradanbir geçmemiştir ki Seraskerlik uhdesinde kalmakla birlikte,1863’te ikinci sadaret görevine hâsıl olmuştur.164

Yukarıda da belirtildiği gibi Fuad Paşa davranışları vediplomatik tecrübesi ile Abdülaziz’in gözüne girmeyi başarmışve İstanbul’a geldikten sonra istediği nüfuza sahip olaraksesini daha gür çıkarmaya başlamıştır.

2.7- II. Sadaret Görevi ve İstifası

Fuad Paşa’nın 2. Sadaretini ifası sırasında başınatalihsiz bir olay gelmiştir. Bu sırada Şehzade Camii karşısındaikamet ettiği konak yanmış ve çıkan yangında Paşa’nın mecidînişanı yandığından, Padişah kendi nişanını bir takımhediyelerle birlikte Darüssaade Ağası aracılığıyla göndermiş ve

162 GÜMÜŞSOY Emine, a.g.t., s.82.163 GÜMÜŞSOY Emine, a.g.t., s.84.164 KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, a.g.e., MEB, s.677.

72

Page 73: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

kendisini teselli etmiştir. Paşa’nın eşyaları Yusuf KâmilPaşa’nın müsaadesiyle Demirkapı’da ki konağına nakledilmiş vebu konağın düzenlenmesi görevi Salih Efendiye verilmiştir.Ancak bu konakta bir süre sonra yanmıştır. Konak konusunda birdüzen tutturamayan Fuad Paşa, yine Beyazıt’ta yaptırdığı birkonak maliye dairesi tarafından elinden alınmıştır. Türbesininkarşısında yaptırmak istediği konak ise, yapım aşamasındaykenkendiliğinden çökmüştür.165

Fuad Paşa’nın 2. Sadrazamlığı sırasında Mısır Valisiİsmail Paşa, aldığı birtakım imtiyazları arttırma yoluna gitmişve vilayetin yönetimini saltanat haline getirmiştir. Unvanınıise Hıdivliğe yükseltmek istemiş ve Fuad Paşa buna engelolmadığından istediği her şeyi yaptırmıştır. Bu yüzden FuadPaşa birtakım eleştirilere maruz kalmıştır. Memduh Paşa, bununiçin Fuad Paşa’nın rüşvet aldığını ileri sürerken aldığı dışborçlarla da devleti Avrupalı devletlerin kontrolü altınasokmasından yakınmaktadır. Yine Mustafa Fazıl Paşa ve HalimPaşalar veraset hakkından mahrum kaldıkları için devletegücenirken, Fuad Paşa’ya karşı da büyük bir nefret duymayabaşlamışlardır. Bunun üzerine Fazıl Paşa hakkını aramak içinFransa’ya gitmiş ve hiçbir davranıştan geri kalmayarak epeypara sarf etmiştir. Fransa’da Yeni Osmanlılar’ı himaye edenFazıl Paşa, onları maddi olarak desteklemiş, bu şahıslar da Âlive Fuad Paşalar aleyhine çıkarılan gazete de yazılaryazmışlardır.166

Kısa bir süre sonra Fuad Paşa 1868 yılınınMuharrem’inde Seraskerlik görevinden azledilmiştir. 2. Sadaretgörevinden ayrılması ise tamamen bir yanlış anlaşılmasonucudur. Zira bu sırada Sultan Abdülaziz Mısır Hıdivi İsmailPaşa’nın kızı Tevhide Hanım ile evlenmek istemiş ve FuadPaşa’nın bu konudaki görüşlerini almak amacıyla Kanlıca ’da kiyalısına Baş Mabeyinci Ali Bey’i göndermiştir. Fuad Paşa irade-i seniyye’yi aldıktan sonra bu izdivacı uygun görmemiş vekonunun dağılmaması için görüşlerini küçük bir kâğıda yazarak

165 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.172.166 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.173.

73

Page 74: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

bunu Padişaha okumasını istemiştir. Ali Bey, kâğıt parçasındakiyazanları Sultan’a okumak yerine, kâğıdı kendisine vermiştir.Bu kâğıdın içeriği ise şöyledir:

‘’Kullarında iki hal vardır: Birisi Fuad’lık, diğeri Sadrazamlıktır. Fuad’lık efendimizinrahatı ve gönlü neyi isterse onu yapmaktır. Sadrazamlık, çaresiz bazı mütalaadermiyan etmeye mecbur eder. Bu mütalaa ise sed çekmek değil, sed var m ı yok muonu aramak vesed var ise def’i çaresine bakmaktır. Bu dahi düşünmeye veefendimizle bereber bir kolay tarikini bulmaya çalışmaya muhtaçtır. Onun için buahşam senin Mısır valisine gitmeni tensib edemem ve bu ifademi veliyyinimetinayakları bastığı yerlere yüz bin kere yüz sürerek arz etmeni yine sadrazamlıkla sanateklif eylerim. Yine herhalde ferman veliyyinimetimizindir.’’

Sultan, Fuad Paşa’nın bu izdivacı uygun görmemesine ve budurumu küçük bir kâğıt parçasıyla bildirilmesine fena haldekızmış ve azline karar vererek, yerine Mütercim Rüştü Paşa’yıSadarete getirmiştir. Fuad Paşa, daha sonra bu evliliği uygungörmeyişinin nedenini şu şekilde açıklamıştır: ‘’Eğer PadişahTevhide Hanım ile evlenseydi, Hıdiv akrabalık bahanesiyleSultana istediğini yaptırırdı. Bu yüzden devlet zarar görür vehalk bana tepki gösterirdi. Bu yüzden hem devletim hem dehalkım için bu evliliği uygun görmedim.’’ diyerek düşünceleriniortaya koymuştur.167

İbnülemin bu konuda Fuad Paşa’yı haklı bulurken,Sultanı sonuna kadar haksız bulmaktadır. Fuad Paşa’nın aldığıböyle bir kararın memleket için en hayırlısı olduğunubelirterek onun ileri görüşlülüğünü takdire şayan bulmuştur.Fuad Paşa 8,5 aylık boşluktan sonra, Rüşdü Paşa’nın istifasıüzerine başa geçen Âli Paşa’nın ısrarı üzerine, 1867’ de defaHariciye Nezareti görevine muvaffak olmuştur.168

3- Sultan Abdülaziz’in Avrupa Seyahati

Fuad Paşa’nın ömrünün son yıllarında uğraştığı vekendisinin deyimiyle ömründen ömür aldığı ve bütün dünyadageniş yankılar uyandıran bir olaydır, Abdüzazi’in Avrupa

167 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.174.168 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.176.

74

Page 75: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

seyahati. 1 Haziran 1867-7 Ağustos 1867 tarihini kapsayan 47günlük bu seyahatin tarihini 46 gün ve 1868 olarak gösteren tekkişi Yılmaz Öztuna’dır.

Osmanlı Tarihi boyunca, hiçbir padişahın hususi birAvrupa seyahati görülmemişti ve Abdülaziz’in bu seyahatiOsmanlı Tarihi için bir ilk teşkil ediyordu. Avrupalımonarklar, 19.yy da gerek iş amacıyla gerekse gezi amacıylabirbirlerini ziyaret ediyorlardı. Osmanlı sultanları isegeleneksel olarak, yalnızca savaş halinde orduya kumanda etmekamacıyla sınırlarının dışına çıkarlardı. Bu yüzden yapılacakolan seyahat Osmanlı Tarihi açısından oldukça önemli idi.169

Dönemin Hariciye Nazırı Fuad Paşa iken, Sadarette Âli Paşabulunuyordu.170

Fransız İmparatoru, Paris’te yapılacak olan EvrenselSergi’ye birçok Avrupalı hükümdarı davet etmişti ve buhükümdarların arasında Sultan Abdülaziz’de bulunmaktaydı.Hakkında pek fazla şey bilinmeyen güçlü bir imparatorun gelecekolması Batı Avrupalılar arasında büyük bir merak ve ilgiuyandırmıştı. Bazı Avrupa liderlerinde ise bu ziyaret kuşku veisteksizliğe yol açmıştı. Zira Avrupalı devletlerin dışpolitikalarının geleceği Osmanlı’nın akıbetine bağlıydı. Busırada Avrupa diplomasisi de kritik bir dönemden geçiyordu.Sultan’ın ziyareti Fransa ve Prusya ilişkilerinde gerginlikolduğu bir döneme rastlıyordu. Polonya’da bir ayaklanma meydanagelmiş ve daha önce Çar’ın Paris ziyareti sırasında ona karşıbir suikast girişimine sebebiyet vermişti. Ayrıca Osmanlıimparatorluğuna karşı Girit’de meydana gelen ayaklanmaFransa’yı, adanın Yunanistan’a verilmesini isteyen Rusya ilekolay olmayan bir birlikteliğe zorlamıştı. Sultan’ın Avrupaseyahati öncesinde Bâb-ı Âlî Fransa’ya kuşku ile bakarken,

169 DAVİSON Roderic, ‘’Tanzimat Döneminde Osmanlı Diplomasisinin Modernleşmesi’’, çev. Hayrettin Pınar, Tanzimat: Değişim Sürecinde Osmanlı İmparatorluğu, Ed. Halil İnalcık- Mehmet Seyitdanlıoğlu, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2012, s.300.170 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, s.51.

75

Page 76: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

İngiltere ve Avusturya ise Paris Antlaşmasının destekçisiolarak gözüküyordu.171

Judy Upton bu seyahatin temelinde politik hesaplarınyattığını belirtirken, Girit Meselesi konusunda zamankazanılması için düzenlenmiş olabileceği ihtimali üzerinde dedurmaktadır. Seyahat 1867’de gerçekleşirken, davet ve daveteicap edileceğinin Sultan tarafından bildirilmesi 2 yılöncesinde gerçekleşen bir olaydır.172

Âli ve Fuad Paşalar, Sultanı bu seyahate ikna etmekiçin oldukça çaba harcamışlardır. Hatta 20 Mayıs 1867’debeklenen davet mektubu geldiğinde, Paşalar Sultanın annesi olanValide Sultan Pertevniyal’in oğlu üzerindeki etkisinibildiğinden, onu bu seyahatten vazgeçirmesini önlemek amacıyla,Âli Paşa bizzat Valide Sultanın huzuruna hediyelerle çıkarakkendisini bu konuda ikna etmiştir.173

Aslında Sultan da Avrupa’yı görmeyi çok arzuluyordu.Ancak çekindiği birtakım sorunlarda yok değildi. Çünkü kendisiAvrupa’ya gittiği anda arkasında 27 yaşındaki Şehzade Murat,Abdülhamid ve 12 yaşındaki Yusuf İzzettin Efendiyi bırakacaktıve İstanbul’un karışmasından korkuyordu. Sultanın sıkıntısınınfarkında olan Âli Paşa, çözümü Şehzadelerinde Avrupa’yagelmesinde bulmuş ve Sultan biraz olsun rahatlamıştı.174

Sonunda Paşaların iknası ile yumuşayan padişah seyahateikna olmuş ve İstanbul’da ki hareketlilik başlamıştı. Bir diğerkonu ise Sultana bu seyahat de kimleri eşlik edeceği idi. Bukişiler de yine Paşalar tarafından belirlenmişti ve şuşekildeydi: Veliaht Murad Efendi (V.Murad), Şehzade AbdülhamidEfendi (II. Abdülhamid), padişahın büyük oğlu Yusuf İzzeddinEfendi, kısa süre sonra şeyhülislam olacak olan hâce-i sultanHasan Fehmi Efendi, eski sadrazam Hâriciye Nâzırı Keçecizade

171 UPTON Judy, ‘’Abdülaziz’in Avrupa Seyahati’’, Osmanlı, Ed. Güler Eren, c.2, s. 119-126, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, s.119.172 UPTON Judy, a.g.e., s.173 KUTAY Cemal, 47 Gün Sultan Abdülaziz’in Avrupa Günlüğü, Abm Yayınevi, İstanbul, 2012, s.22.174 KUTAY Cemal, a.g.e., s.26.

76

Page 77: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Fuad Paşa,baş mabeynci Hüseyin Cemil Bey, mabeyn başkâtibiMehmed Emin Bey, II. mabeynci Hâfız Mehmed Bey, Sadrazam Divân-ı Hümâyun baş tercümanı Ârifî Bey, mabeyn ikinci kâtibi HalîmîEfendi bunlar arasındaydı. Yine Fransa sefîri mösyö Boure veİngiltere Sefareti baş tercümanı da davet sahiplerini temsîlenpadişahın maiyetinde yer almışlardır.175

Ayrıca askeri ricalden Başyaver Halil Paşa ve altıyaver, iki Ferik, on zabit ve yirmi de silahşör katılmaktaydı.Yine Hariciye Teşrifat Umum Müdürü Mahşer Midillisi Kamil Bey,Hariciye Nezareti Hususi Katibi Ali Fuad Bey ve Âli ve FuadPaşaların isteği üzerine katılan ve kendisinden seyahatin günügününe not alınması istenen, seyahat kadrosunun en yaşlı üyesibulunan İstanbul Şehremini Hafız Ömer Faiz Efendi de buseyahate iştirak etmiştir. Bunun dışında seyahate katılacakyatlar ise şu şekildedir: Sultaniye, Pertevniyal, Aziziye veOrhaniye. Sultaniye, Padişah ve maiyetinin bulunduğu yattır veseyahate çıkmadan önce Haliç Tersanesinde kızağa çekilerek iyibir bakımdan geçirilmiştir. Pertevniyal ise Sultanınhizmetlileri ve erzakların bulunduğu yat ’tır. Aziziye veOrhaniye ise Padişah’ın Sultaniye ’ye eşlik etmesini istediğifirkateynler olup, Orhaniye’nin bir eşi Rus donanmasında bilemevcut değildi.176 21 Haziran Cuma günü, Cuma namazını OrtaköyCamisinde kıldıktan sonra Beşiktaş Sarayına geçen Abdülaziz,saray önünde bekleyen Sultaniye vapuruyla yola çıkmıştır.Buradan büyük bir törenle uğurlanan Sultan, ertesi günÇanakkale Boğazı’ndan her iki taraftan atılan toplarlaselamlanarak geçti ve Boğaz çıkışında Fransız donanmasıncakarşılanıp yine top atışlarıyla selamlandı. Girit meselesisebebiyle Yunanistan ile muhasamata rağmen 24 Haziran’da Moraaçıklarından geçen Sultan, 25 Haziran’da Sicilya’nın MessinaLimanına ulaştı. Burada küçük bir İtalyan donanmasıncakarşılandı ve 28 Haziran’da Napoli’ye vardı. Bir gün sonraFransa’nın Toulon Limanına çıkan Abdülaziz, Fransız

175 KÖKSAL Osman, ‘’Sultan Abdülaziz’in Avrupa Dönüşü Münasebetiyle Yapılan Kutlamalar ve Bir Manzum Tarihçe’’, Osman Gazi Üniversitesi Sosyal BilimlerDergisi, c.4, say.1, Haziran 2003, s.119.176 KUTAY Cemal, a.g.e., s.28.

77

Page 78: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

donanmasının büyük töreniyle karşılandı.177 İstanbul’da Sultanınyerine kalan kişi ise Âli Paşa idi.

Sultan’ın 47 gün süren bu seyahatinden bahsetmek zorolacağından, Fuad Paşa’nın seyahat üzerindeki etkisindenbahsetmek, konunun anlaşılması için yeterli olacaktır.

Denizde seyr devam ederken Fuad Paşa, Sultanınsıkılmaması için elinden geleni yapmış ve engin Osmanlı Tarihibilgisiyle de geçtiği yerlerin tarihini ve Osmanlı’nın zaferdolu günlerini anlatarak keyifli bir yolculuk geçirmesinisağlamıştır. Bir ara Tulon yakınlarında, kafile şiddetli birfırtınaya yakanlarmış ve Sultan’ın: ‘’avdet edilsin’’ demesinerağmen, Fuad Paşa kaptana seri bir şekilde fırtınadankurtulmasını emrederek yolculuğun devamını sağlamış ve Tolunlimanına demir atılmıştır.178

47 günlük bu yorucu ve bir o kadar da ilginçanekdotlarla dolu olan bu seyahat 7 Ağustos 1867’de deniz yoluile İstanbul’a dönülmesiyle sona ermiştir. Sultan Abdülaziz’indönüşü de gidişi gibi görkemli olmuş ve geniş halk kitleleritarafından karşılanarak günlerce eğlence yapılmıştır.Mimarlığını Fuad Paşa’nın yaptığı bu seyahat her anlamdaamacına ulaşmış ve Avrupa ilk defa Türk hakanını ve Üçimparatorluk prensi şehzadeyi görmeye muvaffak olmuştur. HattaŞehzade Murad Efendi’ye Kraliçe Victoria’nın 19 yaşındaki4.kızı bile teklif edilmiştir. Fuad Paşa bu izdivacın devletüzerinde büyük bir İngiliz nüfuzuna sahip olacağında korktuğuiçin,- tıpkı Tevhide Hanım ile Sultanın evliliğine karşıçıktığı gibi- karşı çıkmıştır. Bu duruma Abdülaziz’de bu durumkarşısında oldukça sinirlenmiştir.179

Abdülaziz’de bu seyahatten oldukça memnun kalmış ve birgün seyahatten açılan bir konu üzerine Başmabeyncisi HafızMehmet Bey’e: ‘’Keşke bizden evvelkiler de didip görse imiş biz dahi geç177 KÖKSAL Osman, a.g.m, s.120.178 KUTAY Cemal, a.g.e., s.37.179 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s.58.

78

Page 79: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

kalmışız.’’ diyerek memnuniyetini ifade etmiştir. Yine bir gün OğluYusuf İzzettin Efendi’yi huzuruna kabul ederek samimi birşekilde: ‘’Bak Yusuf Seyahatte gördün. Frenkçeyi bilmemek yarıdilsiz olmak demek. Bir lisan, bir insan demekmiş. Bir değiliki, üç öğren. Sadece Arapça, Farsça yetmez. Hatta bunlardanbirisini eksik öğren, amma şu Fransızca’yı iyi öğren.’’ Diyerekoğluna telkin etmiştir.180 Sultanın bu telkininden yabancı dilbilmenin, dönemin diplomasisi için ne kadar elzem bir durumolduğunu anlamak güç değildir.

Ebüzziya Yeni Osmanlılar Tarihi’nde, SultanAbdülaziz’in Londra’da bulunduğu sırada, Fuad Paşa’ya adetacanından bezdirecek derecede hakaretler de bulunmuştur. HattaFuad Paşa’nın mevcut olan kalp hastalığının artmasında JönTürkler ’in aşırı muhalefet ve hakaretlerinin de etkisininolduğu söylenmektedir.181

İstanbul’a dönüldükten sonra Fuad Paşa, Sadrazam ÂliPaşa’nın yanına gelerek: ‘’İşte efendimizi sağ salim getirdimve Sadrazamına teslim ediyorum. Ama ben de bittim. Müsaadeediniz de bir müddet Yakacık’a giderek istirahat edeyim.’’diyerek dinlenmek amacıyla Yusuf Kamil Paşa’nın köşkünegitmiştir. 182

180 KUTAY Cemal, a.g.e., s.45.181 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.176.182 İNAL İbnülemin, a.g.e, c.2, s.177.

79

Page 80: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

4- Fuad Paşa’nın Ölümü ve Son Meşgaleleri

Gerek Avrupa seyahati gerekse Jön Türklerin artan baskıve hakaretleri Fuad Paşa’nın zaten mevcut olan kalprahatsızlığını daha da arttırmış ve yukarıda da bahsedildiğigibi Fuad Paşa dinlenmeye çekilmişti.

Ancak 2 Ekim 1867’ de Âli Paşa uzun bir teftiş içinGirit’e gitmek zorunda kalmış ve Sadaret Kaymakamı olarak FuadPaşa’yı bırakmak istemiştir. Önce hasta ve yorgun olmasındandolayı kabul etmemiş; ancak Âli Paşa’nın ısrarı üzerine kabuletmek zorunda kalmıştır. Hariciye Nezareti görevine ek olarakbir Kaymakamlık görevini üzerine alması onu daha dayıpratmıştır. Yukarıda da belirtildiği gibi Paşa konakkonusunda çok şanssızdı. Paşa Beyazıt da bir taş konak inşaatıyaptırmış ve tam inşaat bitmek üzereyken, bu arazinin hazineyeait olduğu Rüşdü ve Cemil Paşalar tarafından belirtilince;Maliye Nezareti tarafından el konularak bu bina mumaileyhnezaretin dairesi haline getirilmiştir. Bu durum Fuad Paşa’nınçok zoruna gitmiş ve istifasını istemiştir. Ancak istifasıkabul edilmemiş ve hiç olmazsa Âli Paşa gelinceye kadar idareetmesi istenilmiştir. Ayrıca Abdülaziz bina konusunda bir halçaresine bakılacağını da kendisine vaad etmiştir. Bu durumaüzülen Fuad Paşa hasta olduğunu belirterek 10 gün Bâb-ı Âlî’yeuğramamıştır. Konak Meselesi, Avrupa basınına da yansımış veFuad Paşa’nın çok sevildiği Fransa basını padişahta dâhil olmaküzere Osmanlı hükümetini eleştirmiştir.183

183 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s.59.80

Page 81: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Fuad Paşa yeteri kadar dinlenememiş ve yaşadığıbirtakım olaylarda kendisini üzdüğünden doktorların tavsiyesiüzerine kışı geçirmek amacıyla Fransa’nın Nice şehrineyerleşmiştir. Nice’de hasta halde iken bile boş durmamış,Yunanlılarla ilişkilerin kesildiğini duyunca hastalığınıdüşünmeyerek oturup beş saat üzerinde çalıştığı bir talimatnameyazmıştır. Bu durum da hastalığının artmasına neden olmuştur.Fuad Paşa artık oldukça bitap düşmüş ve yaptığı her iş onubiraz daha yıpratmaktaydı.184

Fuad Paşa, 5. Hariye Nazırlığı görevini yürüttüğü 12Şubat 1869’da185, Nice şehrinde kalp krizi sonucu vefatetmiştir. Öldüğünde 54 yaşında olan Fuad Paşa, daha gençolmasına rağmen sakalı bembeyazdı. Bunun sebebi ise genç yaştadevlet işleri ile uğraşmaya başlaması ve ölümüne kadar doğrudürüst tatil bile yapmadan en kritik devlet işleri ileuğraşmasıdır. 186

Fuad Paşa öldükten sonra Paris Büyükelçiliğinde bulunanHoca Tahsin Efendi Nice şehrine gelerek cenazesinin yıkama vekefen işlerini uygun bir şekilde yerine getirmiştir. Daha sonraFransa hükümeti çok sevdikleri Fuad Efendi’nin nâşını birbeylik gemisiyle İstanbul’a getirerek teslim etmişlerdir.187

Cenazesi kendisinin sağlığında yaptırdığı Fazıl Paşayakınlarındaki türbesine defnedilmiştir.188 Bu türbe günümüzdede ziyarete açık olup İstanbul Üniversitesi yakınlarındadır.

Fuad Paşa’nın vefatı ve cenazesi ile ilgili olarak çoksayıda söylenti çıkmıştır. Şarl Mismer, “Fuad Paşa elinde birKur’an-ı Kerim olduğu halde vefat etmiştir” derken Hürriyetgazetesinde Fuad Paşa’ya ‘’ölüm döşeğinde bir Katolik ayiniicra edildiği’’ yazılmıştır. Hürriyet gazetesinin ileri sürdüğüKatolik ayini yapıldığı iddiasının hiçbir dayanağı olmamaklabirlikte, Fuad Paşa’nın Hoca Tahsin Efendi tarafından İslâm184 KÖKSAL Osman, a.g.m, s. 117.185 Sicill-i Osmani’ye göre.186 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s.60.187 Fuad Köprülü ve Yılmaz Öztuna bu gemiyi savaş gemisi olarak yazmışlardır.188 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.178.

81

Page 82: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

usullerine göre kefenlendiği tamamen gerçektir. Ayrıcakendisinin Nice’de vefatına tarih olarak “ehl-i imân ruhunageçme oku bir fatihâ” dediği de rivayet edilmektedir189

Fuad Paşa’nın ölümünden sonra birçok manzume de kalemealınmıştır. Bunların en önemlilerinden bir tanesi de YusufKâmil Paşa’ya aittir ki o da şöyledir:

Kırk yıl oldu gideli cennete İzzet Molla

Yadigârı idi mahdûmu me‘ârif- vâye

Kâr-bendi nasâfet yani Fuad Paşa’nın

Ah çok gördi felek rağbetini dünyaya

Devletü millete hidmette himem-kâr idi ol

Vükelâ meclisine re’yi olup semâye

Söylemiş sanki kehânetle mukaddem pederi

Niçe kıydın a felek acımadan paşaye

Yaşı elli beşe ermişti henüz itdi vefat

İttisâl eyledi ruhi babası Mollaye

Oldu zâhir burada

Dar-ı gurbette revân oldu re’bi me’vae

Lezzet-i sohbeti hayranı idi ahbâbı

Dar-ı nutkiyle alur dar-ı bekâda pâye

Emr-i dünya ile meşgul iken Allah deyüb

İntisâb etmiş idi Hazreti Mevlânaye

On bin âdem var idi piş-ü pesü na’şinde

Açdılar dest-i du‘â mağfireti mevlâye

Bağ-ı cennette içüp dest-i Âlîden kevser

189 KÖKSAL Osman, a.g.m., s.118.82

Page 83: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Nahl-i tûbâ kad-i vâlâsına salsun sâye

Müfred-i hey’et idi gitdi denildi târîh

Sadr-ı firdevs makâm oldu Fuad Paşaya190

Fuad Paşa’nın en yakın arkadaşlarından birisi olan CevdetPaşa, Paşa’nın cenazesinde, onun ölümüne sevindiğinisöyleyenler olduğunu belirtmektedir. Fuad Paşa öldükten birsüre sonra da Âli Paşa ölmüştü; ancak onlara muhalefetedenlerden hiç birisi de onların boşluğunu dolduramamıştır.Fuad Paşa hakkında ki söylentilerden en önemlilerinden biriside onun dinsiz olduğuna dair yayılan dedikodulardır. Böylesöylentilerin yayılmasına neden olan ise, Mevlevî edebiyledeğil, Bektaşî serbestliği ile nükteler yapmasıdır. Hatta birseferinde Cuma namazına son anda yetişmiş ve en arka safta yerbularak yanında ki subaylara da:’’ öyle dikilmeyin sizdekılın’’ deyince subaylar: - ‘’efendim abdestimiz yoktur’’ -FuadPaşa da: ‘’kimin abdesti var ki’’ demekten kendini alamamış vebu nükte tüm cemaat tarafından duyulmuştur. Ancak böylekonuşması dinsiz olduğundan değil, karakter itibariye esprilibir mizaca sahip olmasındandır.191

190 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.179.191 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade, a.g.e., s.63.

83

Page 84: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

5- Şahsına Dair Malumat ve Anekdotlar

Fuad Paşa zayıf, seyrek ve beyaz sakallı, Âli Paşa’nınaksine uzun boylu bir kişi idi. 54 yaşında ölmesine rağmensanki 80 yaşında gibi görünüyordu. Bunun sebeplerini yukarıdaaçıkladığımız gibi, oğlunun genç yaşta ölmesi de onu çok büyükbir üzüntü içerisine sokmuştur. 14 yaşında iken babasınınSivas’a sürülerek ölmesi üzerine genç yaşta kendi başınınçaresine bakmak zorunda kalmıştır. Doğuştan gelen diplomasizekası, hazır cevaplığı ve özgüveni sayesinde kimseninsöylediklerini kafasına takmayarak önemli mevkileregelmiştir.192

İbnülemin, babası Mehmet Emin Paşa’dan duyduğu, FuadPaşa ile ilgili bir anekdotu şu şekilde anlatmaktadır: YusufKamil Paşa dermiş ki: ‘’ Meclis-i Vükelada bazen zihnimizdurur. Fuad Paşa, biz müzakereye başladıktan sonra gelir vegözlüğünü silip taktıktan sonra o meseleyi kolaylıklahallederek bizi sıkıntıdan kurtarırdı.’’

Fuad Paşa, dönemine göre toplum tarafından kabuledilmesi zor alan ‘’alafranga’’ adetleri İstanbul’a getirmiş vebu yüzden oldukça eleştirilmiştir. Ayrıca Hariciye Nezareti’ninen parlak devri de yine Fuad Paşa’nın nezaret de bulunduğuyıllardır.193 Genetik olarak ailesinde bulunan kalp rahatsızlığı

192 İNAL İbnülemin,a.g.e., c.2, s.181.193 FINDLEY Carter, ‘’Hariciye Nezareti’’, İslam Ansiklopedisi, c.16, TDV, İstanbul, 1997, s.180.

84

Page 85: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

yüzünden hiç bir şeyi kendisine dert etmemeyi adet edinmiş veen ciddi şeyleri bile dalgaya almıştır. Bu sayede mizaç olarakda oldukça güler yüzlü idi. Âli Paşa ise daha içine kapanık,meseleleri dert edinen bir kişi idi. Yine Âli Paşa FuadEfendi’ye göre daha kinci bir yapıya sahipti. Çoğu özellikleribakımından uyuşmamalarına rağmen 27 yıllık ayrılmaz bir dostlukve işbirliği kurmuşlardır.194

Fuad Paşa’nın yazlarını ve görevden uzaklaştığızamanlarda kaldığı, Kanlıca ’da ki yalısı, devrin en güzelyalılarından birisi olup; bazı Avrupalı tarihçilerin muhteşemkelimesi ile tabir ettikleri bu yalı, 1855’te Yunanistan ileimzalanan Kanlıca antlaşmasının burada imzalanmasından dolayıayrı bir önem taşımaktadır. Ayrıca bahçesinin olağanüstü güzelolması ile de meşhurdur. Bu yalı Fuad Paşa’nın üç oğlununkendisinden önce ölmesi hasebiyle, karısı Behiye Hanıma intikaletmiştir. II. Abdülhamid daha sonra bu yalıyı varislerindensatın alarak Küçük Said Paşa’ya vermiş ve daha sonra yıkılaraktarihe karışmıştır.195

Ahmet Cevdet Paşa bazı konularda Fuad Paşa’yıeleştirirken ileri gitmiştir. Özellikle Fuad Paşa’nın karısınınırz ve namusuna düşkün olmadığını, bu konularda da FuadPaşa’nın karısına hiç müdahele etmediğinden yakınarak, tabiricaizse Fuad Paşa’nın ailesinin namus bekçiliğine soyunmuştur.Hanımının bu konulardaki rahatlığını da babasınadayandırmaktadır. Zira babası Ahmet Efendi’nin tarafı Nusayriidi ve Ahmet Cevdet’e göre Nusayriler ırz ve namus kavramlarınaönem vermezlerdi. Bu yüzden karısının rahat davranışlarınınbabasından miras kaldığını söyleyerek sert bir eleştiri debulunmuştur.196

Jön Türklerle Fuad Paşa arasında, Âli Paşa kadar derinayrılıklar yoktu. Bu kişiler aslında Fuad Paşa’yı seviyorlardı;ancak Âli Paşa ile olan yakınlıklarını tasvip etmediklerinden

194 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade, a.g.e., s.66.195 KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, a.g.e., MEB, S.678.196 İNAL İbnülemin, a.g.e, c.2, s.181.

85

Page 86: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

kendisine de sataşmaktan vazgeçmemişlerdir. Bu yüzden ayrı birbaşlık altında ele almaya gerek duyulmamıştır.

Şinasi, Âli-Fuad Paşa’lar ilk husumetini meşhur sakalolayı nedeniyle yaşamış, bu yüzden azledilmişti. Âli Paşa’nınazli ile yerine M. Reşid Paşa gelmiş ve kendisine övgü dolukasideler yazarak affedilmiş ve Sultan’ında izniyle yenidengörevine dönmüştür. Şinasi zaman zaman yazdığı kasidelerlepaşalara dokundurmadan edememiştir;

Kavukla Arif-i billâh olur mu şeyh-i cuhûl

Cenab-ı humku ganîdir zavallı aklı fakir

Yalan dolanla çıkarmaktadır sudan keçesin

Fuad ehl-i riyadır mazanna-i tezvir

Fuad Paşa’yı yalancılık, dedikoduculuk ve hilekârlık ilesuçlamıştır. Aslında Fuad Paşa’nın onu engelleme gibi birdüşüncesi yoktu. Hatta Tasvir-i Efkâr’ın ilk sayısını görüpbeğenen Sultan Abdülaziz’in 500 altın lira ihsanını kabul etmekistemeyen Şinasi’yi razı eden Fuad Paşa olmuştur.197

Namık Kemal’de Paşaları eleştiren ünlü isimlerdenbirisidir. Fuad Paşa ile muhabbetleri aslında eskiyedayanmaktadır. Avrupa’ya kaçarak muhalefete başlamadan önceFuad Paşa ile aralarının iyi olduğu bilinmektedir.198 N.KemalAvrupa’ya gittikten sonra çeşitli gazetelerde, Fuad Paşaaleyhinde iftiraya varan yazılar yazmıştır. Fuad Paşa’nınyabancı devlet adamları ile fazla anlaşacak düzeyde Avrupakültürüne hakim olması da N.Kemal’i rahatsız etmekteydi.. NamıkKemal, Fuad Paşa’nın tarzını da beğenmeyerek onu “yerli değil”diyerek “frenk” olarak tanımlar. Ölümünden sonra da ona karşısoğukluğunu göstermek için Fuad Paşa’dan “merhum” değil“müteveffa” olarak bahsetmiştir.199

Namık Kemal yine bir dörtlükte;

197 GÜMÜŞSOY Emine, a.g.t., s.319.198 GÜMÜŞSOY Emine, a.g.t., s.299.199 GÜMÜŞSOY Emine, a.g.t., s.302.

86

Page 87: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Ağlamaz mı bakıp ahval-i perişanımıza

Dil-i can ile seven devletini milletini

Nasıl ah etmeyelim memleketin haline kim

Ne zamandır çekiyor sad-ı Fuad illetini

Diyerek Fuad Paşa’dan bir illet olarak bahsetmektedir.İbnülemin daha sonra gelen illetlerin devleti mahvettiğindenyakınarak; Namık Kemal’in de Fuad Paşa yönetimini yeğleyeceğimiifade etmiştir.200

Ziya Paşa, genel olarak Tanzimat’ı beğenmekte idi.Ancak onun sorunu tamamen yönetimle ilgiliydi ve uygulananpolitikayı beğenmemekteydi. Bu konuda eleştirilerin sakınmamışve özellikle dönemin mimarı olan Âli ve Fuad Paşalarayüklenmiştir. Ziya Paşa, Hürriyet’te yer alan ‘’KarıncaKanatlandı’’ adlı bir yazısında paşaları yerden yere vurarak,mali konularda ki başarısızlarından yakınmaktadır. Bu konudaçok ilginç eleştirileri bulunmaktadır. Paşaların yönetimegelmeden önce devletin hiçbir borcunun bulunmadığını, bunlardansonra devletin kendisini toparlayamadığını, halkı zor durumdabırakırken kendilerinin ceplerini doldurduğunu ve kadınlarınıda mücevherlerle donattıklarından bahsetmektedir. Ayrıca FuadPaşa’nın Fransız Bankalarında otuz milyon frank nakit parasınınbulunduğunu öne sürmüştür.201

Ziya Paşa’nın Fuad Paşa ile ilgili olarak yaptığıeleştiriler, daha çok diplomasi alanında ki uygulamalarıkonusundadır. Özellikle Şam olaylarına ciddi tepki vermiş veburada bir çok Müslüman’ın ve Serasker Ahmet Paşa’nınkatledilmesini yanlış bulmuştur. Bu uygulamaları nam salmakamacıyla yaptığını söylerken; amacı gerçekten nam salmakyönünde ise, Âli Paşa’yı taklit etmesini tavsiye etmiş ve GiritMeselesini örnek göstermiştir. Bu konuda: ‘’Şöhret kazanacağımdiye zemzem kuyusuna işemek layık değildir.’’ diyerek tepkisiniağır bir şekilde dile getirmiştir.202 Ayrıca ‘’Zafername ‘’ adlı

200 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.184.201 GÜMÜŞSOY Emine, a.g.t., s.308.202 GÜMÜŞSOY Emine, a.g.t., s.310.

87

Page 88: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

eserinde de paşalarla ilgili bol miktarda tenkitleribulunmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi Jön Türklerin FuadPaşa’ya karşı, Âli Paşa’ya nazaran pek bir kinleri yoktur. Bukonuda özellikle Ali Suavi başı çekmektedir. Hatta Fuad Paşaiçin: ‘’Ben Fuad Paşa’dan ne zarar gördüm, cami’e derslerimegelirdi. Sofrasında beraber yemek yedik, birlikte oturupmuhabbet ettik.’’ demiştir.203 Âli Suavi’nin en çok eleştirdiğikonu maliye ve Tanzimat’la birlikte arttığını düşündüğü dışpolitikada ki aşırı taviz ve teslimiyetçiliktir. ‘’Hukuk-ımillete dokunan ecnebilere kılıç göstermek lâzım gelen yerdedahi güler yüz, tatlı dil hediye,behiye gösterildi’’ diyerekTanzimat dönemi dış politikasını ciddii şekilde eleştirmiştir. Bu eleştiriyi yaparken de satrançbenzetmesi yapmaktadır. Avrupalı diplomatların Osmanlı ülkesinisatranç tahtası, Fuad ve Âlî Paşa’yı da satranç taşı gibikullandığından bahsederek taşların yeri değişse de bir şeyifade etmediğini iddia eder. Dolayısıyla tavizin teslimiyetedönüştüğünü belirtir.204

Fuad Paşa, Fransızcayı ana dili gibi konuşurken, ÂliPaşa gibi iyi derecede yazma yeteneğine sahip değildi. CevdetPaşa maruzat da:’’ Hem güzel söyler, hem de güzel yazardı.Lâkin söylediği başka edada ve yazdığı başka vadide idimüsevvid olan kimse onun sözünden maksadı anlayıp da kendisikaleme almaya muhtaç olurdu.’’ demektedir. Ancak Türkçe de kinazım yeteneği ‘’Kavaid-i Osmaniye’’ ile ortadadır. 205

Her zaman şakacı ve güler yüzlü bir mizacı vardır.Yukarıda da belirtildiği gibi ailesinden gelen genetik kalprahatsızlığı yüzünden bazı şeyleri kafaya takmamayaçalışmıştır. ‘’Sadaretin zevki koltuğa oturuncaya kadardır.Oturduktan sonra bütün sıkıntılar başlar.’’ diyen Fuad Paşa, busıkıntıları hafifletmek içinde mizah ve latifeyi en ciddikonularda bile terk etmemiştir. 206

203 ÇELİK Hüseyin, a.g.e., s.66.204 GÜMÜŞSOY Emine, a.g.t., s.117.205 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.186.206 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.187.

88

Page 89: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

İşte zekâsı, hazırcevaplığı, eğlenceli mizacı venüktedanlığını teyid eden bazı hadiseler: Kör lakabıyla bilinenMahmud Nedim Paşa’nın kardeşi, Sağır Ahmet Bey’in oğlu AliHaydar Bey, paşaya bir manzume takdim eder. Paşa okuduktansonra: ‘’Aferin Efendi Bey oğlum, Amca Paşa hazretleri görse,Peder Beyefendi duysa, memnun olurlardı.’’ demiştir. Yine FuadPaşa, Maliye Nezaretine tayin ettirdiği Hurşid Paşa için:’’Cenab-ı Hak ahirette bana yaptıklarımdan sual edince her birinebir kulp bulabilirim; ancak Hurşid Paşa’yı niçin HariciyeNazırlığına getirdin? Derse ona cevap bulmaktan acizim’’demiştir.207

Fransız İmparatoru III. Napoleon’un ve Fuad Paşa ilebirkaç kişinin bulunduğu bir sohbet de, hangi devletin dahagüçlü olduğu konuşulurken Fuad Paşa, İmparatora: ‘’en güçlüdevlet Türkiye’dir’’. İmparator: ‘’nasıl olur, niçin?’’ deyinceFuad Paşa:’’ siz dışardan, biz içerden yıkmak için her şeyiyapıyoruz, bir türlü yıkılmıyor’’ cevabını vererek herkesigüldürmüştür.208

Fuad Paşa’nın bu şekilde o kadar çok anekdotumevcuttur ki Yılmaz Öztuna’nın da belirttiği gibi sadece bukonuyla ilgili olarak bir kitap yazılsa yeridir. Özellikleİbnülemin bu diyaloglara oldukça çok yer vermiştir. Haricî, mali ve askeri işlerin yanı sıra, hükümetmerkezini gündelik işlerle meşguliyetten kurtarmak amacıyla;kârgir binalar inşası usulünün tesisi, yolların tesviyesi gibiişlerle de uğraşmıştır. Ayrıca vilayet teşkilatınınkurulmasıyla, eyalet teşkilatı yerine, yetki genişliğine sahipvalilerce idare edilen vilayetler ortaya çıkarmıştır.Galatasaray Lisesi’nin kurulmasında dahi bazı hizmetleribulunmuş ve bu lisenin programı, Fuad Paşa ile FransızSefirinin bulundukları bir heyet tarafından hazırlanmıştır.209

Fuad Paşa’nın ölüm döşeğinde iken Abdülaziz’e hitabenİngilizce ve Fransızca yazdığı bir vasiyatname olduğu tartışmakonusu olmuştur. Bu vasiyetname İngilizce ve Fransızca olarakyayın yapan ‘’The Levant Herold’’ gazetesinde yayınlanmıştır.Gazeteye göre bu belge Abdülaziz’e hitaben yazılmış; ancak207 İNAL İbnülemin, a.g.e., c.2, s.189.208 ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizade…, a.g.e., s.71.209 KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, a.g.e., MEB, s.679.

89

Page 90: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

eline geçmeden yayınlanmıştır. Bazı gazetelerde bu belgeningerçekliği konusunda tartışmalar da yapılmıştır. Bazımüellifler ise bu vasiyetnamenin sahte olduğunu söylemektedir.Sultana hitaben yazıldığı için Türkçe olması gerekirken,Fransızca ve İngilizce bulunmaktadır. 210

Bu belge daha sonra birçok yerde yayınlanmıştır. FuadPaşa’nın yakın dostu olarak bilinen İngiliz asıllı J.LevisFarley, 1875’te yayınladığı bir kitabına Fuad Paşa’nın torunuİzzet Bey’den aldığını iddia ettiği vasiyetnameyi de koymuştur.Vasiyetname daha sonra 1896’da La Revue de Paris’de yayımlanmış veyayımcı, Türkçe ’sinden çeviriyi Arif Paşa’nın yaptığını vedergiye, Fuad Paşa’nın torunu Mustafa Hikmet tarafından teminedildiğini belirtti. Daha sonra Melküm Han adlı İranlı birdiplomat vasiyetnameyi kendisinin yazdığını ve Arif Paşa’nıntercüme ettiğini ileri sürmüştür. Bunun üzerine gazete FuadPaşa’nın torunlarından Mustafa Hikmet Bey’e mektup yazarakdurumu sormuş ve Mustafa Bey, belgenin Türkçe olduğunu vekendisinde bulunduğunu bildirmiştir. Mehmet Galip, belgeyi1911’de Fransızcadan çevirerek yayımlamış ve içeriğinin FuadPaşa’nın görüşleri ile uygun olduğunu belirtirken, Melküm HanTarafından yazılmış olabileceği tezini tekrar ortaya atmış;ancak ispatlayamamıştır. Davison ise ileri sürdüğü birtakımfikirler çerçevesinde 3 Ocak 1869 tarihli bu vasiyetnameninFuad Paşa tarafından yazılmış olabileceğini belirtmektedir.211

Bu vasiyetname de, Osmanlı’nın gerileme sebeplerindenbahsedilirken; yükselmesi için de gerekli tedbirlerin alınmasıiçin tavsiyede bulunulmuştur. Ayrıca eğitim konusuna dadeğinilerek şöyle denilmektedir: ‘’ Zannolunmasın ki İslamiyet’in emrettiği ilim başka, sair milletlerintahsil ettiği eğitim başkadır. İlim âlem-i akıl ve izan için ışık saçan tek parlakgüneştir. Ve mademki bizim itikadımızca İslamiyet bütün hakayiki, bütüm maarificamidir, o takdirde faydalı keşifleri ve yeni ilimleri, geldikleri yer her neresi olursaolsun ve herhangi millet nezdinde bulunursa bulunsun onu almalı ve kabuletmeliyiz’’.212

210 KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, a.g.e., TDV, s.204.211 KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, a.g.e., TDV, 204.212 KARAL Enver Ziya, a.g.e., c.III, s.197.

90

Page 91: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

SONUÇ

Âli ve Fuad Paşalar Osmanlı’nın en sancılıdönemlerinden birisi olan Tanzimat Dönemini yaşamışlar vebu evrede önemli işler başararak devleti en iyi şekildetemsil etmişlerdir.

İktidarda bulundukları sırada kendilerinebirçok muhalif çıkmış; ancak ölümünden sonrakendilerine muhalefet eden kişilerde paşalarındeğerini anlamışlarıdır. Zira onlar siyasi arenadan

91

Page 92: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

çekildikten sonra yerlerini dolduracak bir diplomatortaya çıkmamıştır.

Birlikte çalıştıkları yıllarda ikisi debirbirlerine karşı kötü bir davranışta bulunmamışlar,devletin menfaati konusunda ortak hareket etmeye özengöstermişlerdir. Sadaret makamına kim gelirse diğeriniHariciye ya da stratejik noktalara getirmeye özengöstermişlerdir.

Mısır çarşısında aktarlık yapan birisinin oğluolarak, devletin en üst kademesine kadar çıkan ÂliPaşa; aslında Osmanlı’da aristokratların hâkim olduğubir yönetim anlayışının bulunmadığını ortayakoymaktadır. Ne kadar Fuad Paşa, Keçecizadeler gibiaristokrat bir aileye mensup olsa da, belli birzümreden gelmeyenlerin de devlet yönetiminde sözsahibi olması mümkün gözükmektedir. Bu yüzden Âli Paşaküçümsense de Avrupa’yla mukayese edildiği zaman budurum oldukça önem arz etmektedir.

Bâb-ı Âlî’de oldukça söz sahibi olan paşalar,Avrupa’lı kralları kıskandıracak derecede önemlimeselelere imza atmışlardır. Padişah’ın bile zamanzaman azletmekten çekindiği bu paşalar, Osmanlıteşrifatını tersine çevirmişlerdir. Zira klasik dönemOsmanlısında, bir Sadrazam, padişahla yüksek seslekonuşamazken, Fuad Paşa’nın Abdülaziz’le Avrupaseyahatinde tartıştığı ve bunun haricinde şakalaştığıda bilinir.

Paşalar devlet yönetiminde o kadar çok sözsahibi olmuşlardır ki, padişahların ölümlerinesevindikleri de rivayet edilmektedir. Kurdukları bazı

92

Page 93: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

kurumlar günümüz Türkiye Cumhuriyeti’nin miras olarakaldığı kurumlardır. Bu denli devlet işleriyleuğraşmaları ikisinin de genç yaşta ölümüne sebepolurken, ikisi de geride kalanlarına dolu bir hazine,yalı, konak vs. miras bırakamamışlardır. Hatta ÂliPaşa’nın devlet işlerinden dolayı evinin masraflarıylailgilenemediği ve bu yüzden birçok borca girdiğibilinmektedir.

KAYNAKÇA

1- AKYILDIZ Ali, ‘’ Tanzimat’’, İslam Ansiklopedisi, c.40, s.1-10, TDV, İstanbul,2011.

2- AKYÜZ Yahya, Türk Eğitim Tarihi, Pegem, Ankara, 2012.

3- ARMAOĞLU Fahir, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Alkım, İstanbul,2010.

4- BERKES Niyazi, Türkiyede Çağdaşlaşma, Yay. Haz. AhmetKuyaş, Yapı Kredi Yay., İstanbul, 2011.

5- BEYDİLLİ Kemal, ‘’ Âli Paşa, Mehmet Emin’’, İslamAnsiklopedisi’’ c. 2, s. 425-426, TDV, İstanbul, 1989.

6- BUDAK Ali, Münif Paşa, Kitabevi, İstanbul, 2004.

7- ÇELİK Hüseyin, Ali Suavi ve Dönemi, İletişim, İstanbul,1994.

9- DAVİSON Roderic, Osmanlı İmparatorluğunda Reform(1856-1876), çev. Osman Akınbay, Agora, İstanbul, 2005.

10- EBU MENNAH Butrus, ‘’ Âli ve Fuad Paşaların Bab-ı Âli’dekiNüfuzlarının Kökleri’’, Çev.Fatih Yeşil, Tanzimat: DeğişimSürecinde Osmanlı İmparatorluğu, Ed. Halil İnalcık- Mehmet

93

Page 94: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

Seyitdanlıoğlu, s.479-490, İş Bankası Yayınları, İstanbul,2012.

11- EBÜZZİYAD Ziya, Şinasi, Yay.Haz.,Hüseyin Çelik, İletişim,İsatnbul, 1997.

12- Fatma Âliye Hanım, Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı, Pınar Yay.İstanbul, 1994.

13- FINDLEY Carter, ‘’Hariciye Nezareti’’, İslamAnsiklopedisi, c.16, s. 178-180, TDV, İstanbul, 1997

14- GENCER Ali ihsan, ‘’ Encümen-i Daniş ve Mustafa ReşidPaşa’’, Mustafa Reşid Paşa ve Dönemi Semineri, TTK, s.31-37,Ankara, 1987.

15- GÖKBİLGİN M.Tayyib, ‘’Cebel-i Lübnan Meselesi veDürziler(1840-1861), c. X-40, Belleten, Ekim 1946.

16- GÜLSOY Ufuk, ‘’Islahat Fermanı’’, İslam Ansiklopedisi,c.19, s.185-190, TDV, İstanbul,1999.

17- GÜMÜŞSOY Emine, Keçecizâde Mehmed Fuad Paşa, YayınlanmamışDoktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,Ankara, 2006.

18- GÜMÜŞ Musa, 1848 İhtilalleri Sonucunda Osmanlı Devleti’neSığınan Leh ve Macar Mültecileri’nin Osmanlı ModernleşmesineEtkileri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi ÜniversitesiSosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2007.

19- KABACALI Alpay, ‘’Tanzimat ve Meşrutiyet DönemlerindeSansür’’, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c.3,İletişim Yay., İstanbul, 1985.

20- İĞDEMİR Uluğ, Kuleli Vak’ası Hakkında Bir Araştırma, TTK,Ankara, 2009.

21- İNAL İbnül Emin Mahmut Kemal, Son Sadrazamalar, I.Cilt,Dergah Yayınları, İstanbul, 1982.

22- KARAL Enver Ziya, Büyük Osmanlı Tarihi, TTK, Ankara, 1976.

94

Page 95: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

23- KÖKSAL Osman, ‘’Sultan Abdülaziz’in Avrupa DönüşüMünasebetiyle Yapılan Kutlamalar ve Bir Manzum Tarihçe’’, OsmanGazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, c.4, s. 4, 1 Haziran2003.

24- KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, ‘’Fuad Paşa, Keçecizade’’, İslamAnsiklopedisi, c.13, s.202-205, TDV, İstanbul, 1996.

25- KÖPRÜLÜ Orhan Fuad, ‘’Fuad Paşa’’, İslam Ansiklopedisi,c.4, s.672-681, MEB, Ankara, 2001.

26- KUTAY Cemal, 47 Gün Sultan Abdülaziz’in Avrupa Günlüğü,Abm Yayınevi, İstanbul, 2012.

27- OKÇU Naci, İzzet Molla-Keçezizade, İslam Ansiklopedisi,c.23, s.561-563, TDV, İstanbul, 2001.

28- ORTAYLI İlber, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İletişim,İstanbul, 2003.

29- ORTAYLI İlber, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalliİdareleri, TTK, Ankara, 2000.

30- ÖZCAN Besim, ‘’Kırım Savaşı(1853-1856), Osmanlı, Ed. GülerEren, c.2, s. 97-110, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999.

31- ÖZTUNA Yılmaz, Âli Paşa, Kültür ve Turizm BakanlığıYayınları, İstanbul, 1988.

32- ÖZTUNA Yılmaz, Keçecizaded Fuad Paşa, Kültür ve TurizmBakanlığı Yayınları, İstanbul, 1988.

33- PINAR Hayrettin, ‘’Kapitülasyonlar ve XIX. Yüzyıl OsmanlıYönetim Gerçeğine Bir Örnek: Âli Paşa’nın İzmir Valiliği’’,Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, c.9(2), s.135-153, Eskişehir, Aralık 2008.

34- SÜREYYA Mehmet, Sicill-i Osmani, c.I-II, Yay.Haz. NuriAkbayar, Tarih Vakfı, İstanbul, 1996.

35- ŞENTÜRK Nazır, Bâb-ı Âlî Vakanüvisleri, Doğan Kitap,İstanbul, 2008.

95

Page 96: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

36- TUKİN Cemal, ‘’Girit’’, İslam Ansiklopedisi, c.14, s.85-93, TDV, İstanbul, 1996.

37- TÜRKGELDİ Ali Fuad, Mesâil-i Mühime-i Siyasiye, Yay. Haz.Bekir Sıtkı Baykal, TTK, Ankara, 1996.

38- UÇAROL Rıfat, Siyasi Tarih(1789-2001), DER, İstanbul,2006.

39- UÇMAN Abdullah, ‘’Encümen-i Daniş’’, İslam Ansiklopedisi,c.11, s.176-178, TDV, İstanbul, 1995.

40- UÇMAN Abdullah, ‘’Ali Suâvi’’, İslam Ansiklopedisi, c.2,s.445-448, TDV, İstanbul, 1989.

41- UPTON Judy, ‘’Abdülaziz’in Avrupa Seyahati’’, Osmanlı, Ed.Güler Eren, c.2, s. 119-126, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara,1999.

42- ÜNSAL Emin, Girit’in Türk Hâkimiyetinden Çıkışı,Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi SosyalBilimler Enstitüsü, Edirne, 2009.

Elektronik Kaynaklar

43- (TÜRKMEN Zekeriya, Girit Adasını Osmanlı’dan AyırmaÇabaları.)

96

Page 97: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

97

Page 98: MEHMET EMİN ÂLİ PAŞA  VE  KEÇECİZADE MEHMED FUAD PAŞA

98