-
İKTİSAT VE TOPLUM
2011 • Yıl 1 • Sayı 718
Türkiye’de bir yıl öncesine dönülürse mali kuralın maliye bakanı
ve maliye bürokrasisi tarafından sürekli gündem-de tutulduğunu,
medyada sürekli yer verildiğini anım-sayabiliriz. Hatta bakan
ta-rafından mali kural adeta bir “sihirli formül” olarak
açık-lanmış, artık kamu mali yö-netiminin bu formüle ayak
uyduracağı vurgulanmıştı... Zaman içerisinde IMF ile ya-pılan
müzakereler sürecinde mali kural ve formülü unu-tuldu...Zaman zaman
ana muhalefet partisinin kimi sözcüleri mali kuralın neden rafa
kaldırıldığını sorgula-dılar! Gündemden düşmüş olan mali kuralın
aslında mali disiplin anlayışına dayanması “formül”e gerek
kalmaksızın neoliberal etiketli istikrar ve yapısal uyum
programlarında uygulandığını kanıtlamakta-dır. Bununla birlikte
krizden çıkış arayışlarında can simidi olarak da
değerlendirilebilen mali kural finansal istikrar için sağlam bir
çıpa mıdır? Başka bir deyişle ne tür bir çıpadır? Küresel finansal
kriz
büyüme hızının göreli olarak hız kestiğini görüyoruz.Kriz
ortamında ekonomideki olumsuz seyri durdurma ve ekonomiyi
canlandırma doğ-rultusunda ilgili devletlerin veya toplulukların
(örneğin AB) merkez bankaları ve ha-zineleri aracılığıyla
hazırlanan ve uygulanan kurtarma ve teşvik paketleri piyasaya
liki-dite şırınga ettiği gibi bütçe/kamu harcamalarını önemli
ölçüde artırmıştır. Nitekim IMF de mali teşvik ve para-sal
genişlemeyi sanayileşmiş ülkeler açısından etkin araç-lar olarak
değerlendirmiştir. IMF’ye göre mali/vergisel destek zamanında
yapılmalı, çeşitlendirilmiş, müşterek, kalıcı ve sürdürebilir
olmalı-dır (Spilimbergo ve Diğerleri, 2008).
naSıl bİr Malİye PolİtİkaSı?Konjonktür karşıtı maliye politikası
ekonomik topar-lanmayı hedefleyen makro-ekonomik politikanın
önemli
ortamındaki işlevi nedir? Bu soruların yanıtlarını maliye
politikası arayışları ile bağlan-tılı olarak arayalım...2008
yılında belirginleşen küresel finansal kriz piyasa ekonomisinin
kendi dinamik-leriyle ayağa kalkamayacağı-nı ve dengeye
gelemeyece-ğini gözler önüne sermiştir. Finansal piyasaların hızlı
ge-lişmesi/genişlemesi, bir baş-ka deyişle 1990’lı yıllarla
bir-likte giderek sisteme egemen olan finansal kapitalizm kri-zin
ardında yatan ana etken olmuştur. Bu bağlamda krizin biyolojik
kökenlerinin serma-ye birikimi ve sermayenin değerleme
gerekliliğine da-yandığı güçlü bir sav olarak ortaya konulabilir.
Reel ve finansal çevrimler arasında doğrudan bağlantı her zaman
kurulamayabilir ancak küre-sel finansal krizin şiddetlen-diği 2009
yılında merkez ül-kelerin yanı sıra bir dizi çevre ülkesinin
negatif büyüme kaydettiğini, bu son katego-ride yer alan Çin ve
Hindistan gibi bazı ülkelerdeki yüksek
Sinan SönmezAtılım Üniversitesi
İktisat Bölümü[email protected]
KÜRESEL FİNANSALKRİZ ORtAmINDA MALİYE POLİTİKASI VE MALİ
KURAL
-
İKTİSAT VE TOPLUM • 2011 • Yıl 1 • Sayı 7 19
bir aracı olarak değerlendiril-mektedir. Ne var ki IMF’nin üye
ülkelerle imzaladığı an-laşmaların büyük çoğunlu-ğu (Stand-by
Düzenlemele-ri-Stand-by Arrangements, Yoksulluğun Azaltılması ve
Büyüme Kolaylığı-Poverty Reduction and Growth Fa-cilities, Dışsal
Şok Kolaylı-ğı-Exogenous Shocks Faci-lities) konjonktür yanlısıdır.
IMF çevre ülkelerin büyük çoğunluğu için genişlemeci makroekonomik
politikaları onaylamadığı ve önermediği ölçüde çelişkili bir tavır
ser-gilemektedir (Alesina, Cam-pante and Tabellini, 2007). Fon’un
tavrındaki çelişkiler çevre ülkelerin karşılaştığı döviz
kısıtlamaları ile açıkla-nabilir. Ancak Çin gibi yük-sek döviz
rezervlerine sahip bazı çevre ekonomileri söz konusu kısıtlamayla
karşı-laşmamaktadır. Bu yaklaşım çerçevesinde sağlam paraya sahip
ekonomiler (ABD, Ja-ponya, Euro Bölgesi ülkeleri) de facto döviz
kısıtlamasına tabi olmamaktadır. Gerçekte ABD ve Japonya’da
kronik-leşen büyük yapısal bütçe açıklarının kriz öncesinde daha da
artması ilkesel ola-rak mali disiplinin dikkate alınmasını gerekli
kılsa da, ABD’de resmi otoriteler büt-çe açığının yanı sıra cari
iş-lemler açığını azaltacak bir arayışa girmemiştir. İngiltere,
İrlanda ve İspanya’da krizle birlikte bütçe denkliğinin gi-derek
bozulması açığın daha çok yapısal olduğunu göster-miştir.
Yunanistan ve Porte-kiz gibi zaten önemli yapısal bütçe açığı veya
Belçika ve İtalya örneğinde gözlendiği üzere yüksek kamu borç
sto-ku olan ülkelerde kriz önce-sinde -kriz patlak vermeseydi bile-
mali disipline uygun bir
politika deme-tinin açılması gerekmek-teydi (IMF, 2009:23).
Merkez eko-nomilerde, hatta AB ve özellikle de Euro Bölge-si gibi
yaklaşık olarak bütünleşik bir ekonomide bile kriz öncesi ve kriz
sü-recinde ülkeler arasında önemli ekonomik ve fi-nansal farklıklar
gözlem-lenmektedir. Bu yönden özellikle Euro Bölgesi’nde çevreyi
oluşturan ekono-milerde toplam borç yükü (kamu ve özel) ve özel
bor-cun kamu borcuna oranı ve dış borcun da iç borca oranı
yüksektir (Lapavitsas ve Di-ğerleri, 2010). Çevre ekono-milerde
ortaya çıkan önemli boyutlardaki finansal açık, özellikle Euro
Bölgesi’ndeki merkez ülkelerden sermaye ihracı ile finanse
edilmiştir. Özetle bazı merkez ülkeler ve düşük gelir grubunda yer
alan birçok ülke ile yükselen piyasa ekonomileri yüksek iç ve dış
borç, önemli yapısal bütçe açığı, kısa vadeli ser-maye akımları ve
yüksek risk primi gibi ekonomik ve finan-sal kısıtlamalara tabi
olmuş-tur (Blanchard, Dell’Arriccia and Mauro, 2010). Mali ayarlama
ve maliye po-litikası, borç düzeyi ve eko-nomik yapıya bağlı olarak
ül-kelere göre farklılaşmaktadır. En uygun maliye politikasının
belirlenmesinde görüş birliği-ne ulaşılmadığı gibi, maliye
politikasının teknik ve daha çok teknokratik bir boyuta çekilmesi
uygun düşmemek-tedir. Bununla birlikte kon-jonktür karşıtı maliye
politika-
sının kısıtlı ekono-mik stabili-zatöre (istikrar sağlayıcı)
sa-hip yükse-len piyasa ekonomi-leri tara-fından uy-gulanması
olanaklı gö-zükmektedir. Fakat yüksek borçluluğa sa-hip
ekonomilerde konjonk-tür karşıtı maliye politikası ile borcun
sürdürebilirliğinin bağdaştırılması riskli görül-mektedir. Gerçekte
ekonomi-yi canlandırma doğrultusun-da hazırlanmış olan paketler
bütçe/kamu harcamalarında önemli artışa yol açmakta-dır. Ancak
yukarıda vurgu-landığı üzere, kriz öncesinde bazı merkez ülkelerde
zaten iç borç ve/veya dış borç sto-ku ve kısa vadeli borç düzeyi
yüksektir. Ağır iç ve dış borç baskısı altındaki yükselen pi-
-
İKTİSAT VE TOPLUM • 2011 • Yıl 1 • Sayı 720
yasa ekonomilerine ise mali ihtiyat ve disiplin ekonomik
istikrar için gerekli ilkeler ola-rak önerilmektedir.
Malİye PolİtİkaSı ve Malİ kUralResmi kurallara veya mali
disipline bağlı makroekono-mik politika, bir başka deyiş-le
konjonktür yanlısı maliye politikası bir grup yükselen piyasa
ekonomisinde ve Yu-nanistan örneğinde somut olarak gözlendiği üzere
bazı Euro Bölgesi ülkelerinde uy-gulanmıştır. Konjonktür yan-
lısı maliye politikası ve mali sürdürebilirlik mali kural
il-kesine dayanmaktadır. Mali kural maliye politikasının
oluşturulması ve uygulanma-sına ilişkin ilkeler ve hukuk-sal
normlar olarak tanımlan-dığı gibi (Hallerberg, Stauch ve Von Hagen,
2004), daha yaygın olarak kabul edilen bir yaklaşıma göre bütçe
değiş-kenlerine konulan sayısal sı-nırlamalar aracılığıyla maliye
politikasına kısıtlama getiril-mesidir (Kopits, Symanski, 1998).
Zaman içerisinde tek kural yerine otoriteler kamu borcunun
sürdürebilirliğini
Mali kural maliye politikasının oluşturulması
ve uygulanmasına ilişkin ilkeler ve hukuksal normlar
olarak tanımlandığı gibi, daha yaygın olarak kabul edilen bir
yaklaşıma göre
bütçe değişkenlerine konulan sayısal sınırlamalar
aracılığıyla
maliye politikasına kısıtlama getirilmesidir
-
İKTİSAT VE TOPLUM • 2011 • Yıl 1 • Sayı 7 21
sağlamak doğrultusunda bir-çok kuralın bileşiminden olu-şan mali
kurallar bütününü benimsemiştir. Bu bağlamda mali kurallar, kamu
maliye-sini güçlendirme ve borcun sürdürebilirliğine destekleme
doğrultusunda, bütçe denk-liği, borçlanma, bütçe/kamu harcamaları
ve bütçe/kamu gelirlerine ilişkin kısıtlayıcı kuralları
kapsamaktadır. Bu kuralların bütçe/kamu açığını denetlemenin yanı
sıra özel-likle siyasal iktidarın tercihleri ve vergi sistemi ve
harcama-ların özelliklerine bağlı olarak oluşabilecek sapmalar ve
za-man uyumsuzluğunu ortadan kaldırabileceği özellikle neoli-beral
düşünceyi benimsemiş iktisatçılar tarafından savu-nulmaktadır Son
yıllarda giderek daha çok ülkenin maliye politika-sını yönlendirme
amacıyla mali kural ilkesini benimsedi-ği gözlenmektedir. Şöyle ki,
mali kural ilkesini 1990 yı-lında 7 ülke kabul etmişken, 2009’da,
ulusal veya ulus-lararası kurallara bağlanan ülke sayısı 80’e
ulaşmıştır. Bunların 21’i merkez, 33’ü yükselen piyasa ve 26’sı da
düşük gelirli ülkelerdir. Kuralların yaklaşık %52’si dört
uluslararası anlaşmay-la oluşturulmuştur. Avru-pa’da İstikrar ve
Büyüme Paktı-Stability and Growth Pact, Batı Afrika Ekonomik ve
Para Birliği- West African Economy and Monetary Uni-on, Orta Afrika
Ekonomi ve Para Topluluğu Central- Afri-can Economic and Monetary
Community ve Doğu Kara-yipler Para Birliği-Eastern Ca-ribbean
Currency Union söz konusu anlaşmaların çerçe-vesini oluşturmaktadır
(IMF, 2009a). Benimsenen mali
mali kural ilkesini 1990 yılında 7 ülke kabul etmişken, 2009’da,
ulusal veya uluslararası kurallara bağlanan ülke sayısı 80’e
ulaşmıştır. bunların 21’i merkez, 33’ü yükselen piyasa ve 26’sı da
düşük gelirli
ülkelerdir.
kuralın kategorisi ekonomi-lere göre farklılık
gösterebil-mektedir. Bununla birlikte mali kural ilkesini kabul
eden ülkelerin %80’inden fazlası bütçe denkliği ve borçlanma
kurallarını dikkate almakta-dır. Bu iki kural gerek mer-kez gerekse
yükselen piya-sa ekonomileri tarafından benimsenmiştir. Düşük gelir
grubunda yer alan ülkelerin yaklaşık %70’i bütçe denkli-ği kuralını
ve yarısı da borç-lanma kuralını kabul etmiştir (IMF, 2009b,
Fig.1a, 2 and 3, Appendix1 and Iıa)Parasal genişleme (örneğin AB)
ve mali teşvikler ara-cılığıyla merkez ülkelerde genişleyici
makroekonomik politikalara destek veren IMF işsizliğin azaltılacağı
ve üre-timdeki daralmanın en aza indirgenebileceğini düşün-müştür.
Dünya ekonomisinin yaklaşık dörtte birini oluş-turan ve ikiz
açığıyla (büt-çe ve cari açık) ile küresel ekonomik mekanizmaların
ardındaki itici gücü oluşturan ABD ekonomisi sahip olduğu istisnai
konumuyla ekono-mi otoritelerinin açıkça gev-şek para politikasıyla
birlikte mali/vergisel destek paketi açmalarını olanaklı kılmıştır.
IMF krizin başlangıç aşama-sında yüksek bütçe/kamu açığı ve cari
açık ile önemli borç stokuna sahip bazı mer-kez ülkelerde sıkı para
po-litikası ve kısıtlayıcı maliye politikası uygulanması taraf-tarı
değildi. Temel sorunsal deflasyonist eğilimin engel-lenmesi ve
krizin ekonomik ve sosyal maliyetinin azaltıl-ması olduğu ölçüde bu
tavrı anlamak olanaklıdır. Ancak benzer kırılganlıklara sahip çevre
ülkeler için de IMF’nin benzer bir davranışta bulun-
ması beklenirdi. Nitekim gi-derek artan işsizliğin ve üre-tim
daralmasının damgasını vurduğu resesyon ortamında bütçe veya kamu
mali den-gesinin hedeflenmesi optimal bir ekonomik ve sosyal çö-züm
olarak kabul edilemez. Büyümenin yabancı sermaye girişine sıkı
sıkıya bağımlı ol-duğu ekonomilerde ise temel sorunsal sermaye
kaçışını en azından sınırlandırabilecek sermaye kontrolüne
başvur-mak olabilir. Bu bağlamda ağır borçlu ülkelere
güvenilir-liği artırabilmek için IMF’nin sağladığı finansal destek
önemli bir katkı olarak düşü-nülebilir. Yakın tarihlerdeki
koşullara bağlı olarak ihtiyatlı kontrol önerisi bir yana
bı-rakılırsa (Ostry ve Diğerleri, 2010), IMF sermaye
hare-ketlerinin kontrolüne karşı tavır sergilemiştir. IMF kri-zi
önlemek ve kriz baskısını azaltmak amacıyla, geçmişte sağlam
iktisat politikaları uy-gulamış ve güçlü performans göstergelerine
sahip olan ekonomilerin yararlanması için 2009 yılında Esnek Kredi
Hattı’nı (Flexible Credit Line) oluşturmuştur (IMF, 2010). Esnek
Kredi Hattı’nı kullanan ekonomilere yeni kısıtlayıcı koşullar
getirilmemektedir. Bu yeni kredi olanağından başlangıçta yalnızca
Ko-lombiya, Meksika ve Po-lonya yararlanmıştır. Ancak IMF’nin
konjonktür yanlısı politika önerileri, büyüme ve resesyon konusunda
oldukça iyimser ve gerçekçi olmayan varsayımlara dayandığı için
kriz ortamında ekonomik ve sosyal sorunları çözebilecek niteliğe
sahip olamamıştır. Nitekim çok sayıda çevre ülkede krizle birlikte
somut-laşan yapısal ekonomik den-
-
İKTİSAT VE TOPLUM • 2011 • Yıl 1 • Sayı 722
gesizliklere, finansal kırılgan-lıklara ve karmaşaya çözüm
arayışında neoliberal politika araçları olan serbestleşme,
özelleştirme, kamu hizmet-lerinin ticarileştirilmesi ve ücretlerde
kesintilere başvu-rulmuştur. Bu bağlamda mali disipline dayalı
ayarlamalar ve bütçe kesintileri sosyal harcamalar ve ücret
ödeme-leriyle somutlaşmıştır. Ör-neğin IMF ile imzalanan 41
anlaşmanın 31’i konjonktür yanlısı makroekonomik poli-tika
önlemlerini içermektedir. Bağlantılı olarak 31 anlaşma-dan 23’üne
kısıtlayıcı maliye politikası ve ücret kesintileri damgasını
vur-
muştur (Weisbrot et al., 2009, Table 1). Kriz ortamın-da önemli
sayıda çevre ülke-de sosyal harcamalar (sağlık, eğitim ve sosyal
güvenlik) artışı hız kesmiştir. Düşük gelir grubunda yer alan 56
ülkenin üçte ikisinde uygula-maya konulan mali/vergisel destek
paketi IMF’nin temel yaklaşımında bir değişikliğe yol
açmamıştır.2008-2010 kesitinde yük-selen piyasa ekonomilerinde
ve düşük gelir grubunda yer alan ülkelerde krizin yol aç-tığı
2,6 trilyon dolar tutarın-daki toplam kaybın (Dolphin and Chappell,
2010) gelir dağılımındaki eşitsizliği ve yoksulluğu daha da
artırdığı bir gerçektir. Artan yoksul-luk, azalan bütçe gelirlerine
karşın 2008-2009 kesitinde sosyal harcamalarda göre-li artışa yol
açmıştır. Çevre ülkelerdeki mali paketlerin yaklaşık dörtte biri
yoksulla-ra destek ve sosyal koruma programı niteliğine sahip
ol-muştur. Kamu harcamala-rındaki artış ve bütçe/vergi gelirlerinde
dramatik azalma (2009’da %60 dolayında)
çok bü-
yük boyutlara ulaşan bütçe/kamu açıklarına yol açmıştır (Kyrili
and Martin, 2010). Ancak sosyal harcamalarda-ki artış sınırlı
kalmıştır; 2005-2008 döneminde %10 olan ortalama artış hızı,
2009’da %2’nin altına inmiştir (Ortiz ve Diğerleri, 2010). Krizin
başlangıç aşamasında sosyal harcamalardaki artışa destek veren IMF
ise daha sonra bu tür harcamalarda kesinti-ye gitmeyi zorunlu
görmüş,
hatta ilgili ülkelere görüşünü empoze etmeye soyunmuş-tur.
Malİ dİSİPlİn ve ÖteSİ Maliye politikası kuralları ta-sarım ve
uygulamada farklılık gösterse de, küresel finansal kriz kamu
bütçesi açığını artırıcı etkiler doğurmuş ve ülkelerin büyük
bölümünde açık önemli ölçüde genişle-miştir. Aynı zamanda
bütçe/kamu harcamalarının bileşimi de değişmiş, sosyal hizmet-ler
ve kamusal faydaya sahip kamu hizmetleri sunumuna daha az kaynak
aktarılmaya
başlanmıştır. Çözüm ola-rak önerilen mali kural uygulaması, bu
bağlam-da mali disipline uyul-masının bütçe/kamu harcamalarında
aşırı genişlemeyi, dolayı-sıyla savurganlığı ön-leyeceği
savunulmak-tadır. Teorik olarak
kamu maliyesinde sür-dürebilirliğin sağlanma-sı mali disiplin
ilkesine
uyulmasını gerekli kıl-maktadır çünkü mali sürdürebilirlik
uzun
vadede bütçe denkliğini öngörmektedir. Kamu har-
camaları ve gelirleri arasın-daki ayarlama süreci, dozu
değişmekle birlikte katı mali disipline dayalı kısıtlayıcı
büt-çe/maliye politikaları ile öz-deşleşebilmektedir. Yüksek bütçe
/ kamu açığı ile önemli kamu borç stokuna sahip ve yeni finansman
kaynaklarına ihtiyaç duyan ekonomilerde iç borcun çevrilmesi kamu
maliyesinin sürdürülebilirliği için gerekli bir strateji olarak
değerlendirilmektedir. İç bor-cun çevrilmesine ilişkin farklı
-
İKTİSAT VE TOPLUM • 2011 • Yıl 1 • Sayı 7 23
strateji veya yöntemler özün-de bütçe/kamu açığının azal-tılması
ve faiz dışı fazla (FDF) sağlanmasına odaklanmak-tadır. Bütçe/kamu
açığının azaltılarak denkliğe yönelme ile FDF’ye odaklı
politikala-rının ardında ise mali disip-lin ilkesi yer almaktadır
Ni-tekim ekonomik literatürde yer alan karmaşık modeller ve denklem
kümelerinden aynı sonucun süzülmesi şa-şırtıcı gözükmemektedir.
Ancak mali disiplin uyarınca gerçekleştirilen kaynak tah-sisinin
sosyal refah devleti ve sosyal yurttaşlık hakları ile ne derece
uyumlu oldu-ğu sorgulanması gerekli bir konudur. Çünkü sosyal
yurt-taşlık kavramı sosyal eşitlik
ve refah hakları ile devletin sağladığı minimum ekonomik
güvenceyi kapsamaktadır. Refah konusundaki yakla-şımlar bireyler ve
toplumu kucakladığı ölçüde geniş bir yelpazede yer alan
politika-lar ve düzenlemeler dikkate alınmak durumundadır. Bu
bağlamda vergiler, sübvansi-yonlar, transfer programları, sağlık
hizmetleri, regülas-yon, çevre politikası, sos-yal güvenlik
sistemi, eğitim hizmetleri ve bu alanlardaki yeni düzenlemelerin
bireyle-rin ve toplumun refah düze-yini nasıl etkilediğinin mer-cek
altına alınması gereklidir Bireyden hareketle topluma doğru yönelme
sosyal refah veya –sosyal-refah devleti
kavramına odaklanmayı ge-rektirmektedir. Sosyal refah toplum
refahı kadar birey re-fahını da kapsamaktadır ve sosyal refahın
biçimlendiril-mesinde devlet birincil role sahip olmaktadır.
Özellikle de modern refah devletinin çekirdeğini oluşturan sosyal
yurttaşlığın kapsamına kon-vansiyonel hakların (emek-lilik, sağlık
hizmetleri, fırsat eşitliği) girdiği ve bu hakların kullanılmasında
devletin sağ-ladığı sosyal refah hizmetle-rinin ön plana çıktığı
dikkate alınırsa, mali disiplin ilkesi ve buna dayalı politikaların
sos-yal yurttaşlık penceresinden mutlaka yeniden okunması gereği
ortaya çıkmaktadır.
kaynaklarAlesina, Alberto, Filipe Campante and Guido Tabellini
(2008), “Why is Fiscal Policy Often Procyclical?”, European
Economic Association, 6 (5), 1006-36.
Blanchard, Olivier, Giovanni Dell’Arriccia and Paulo Mauro
(2010), Rethinking Macroeconomic Policy, IMF Staff Position Note,
February, SPN/10/03).
Dolphin,Tony and Laura Chappell (2010), The Effects of the
Global Financial Crisis on Emerging and Developing Economies,
Institute for Public Policy Research-IIPR, September
Hallerberg, Mark, Rolf R. Strauch and Jürgen Von Hagen (2004),
The Design of Fiscal Rules and Forms of Governance in European
Union Countries, European Central Bank Working paper Series, No:
419.
IMF (2009a), The State of Public Finances Cross-Country Fiscal
Monitor, IMF Staff Position Note, SPN/09/25, November 3
IMF(2009b), Fiscal Rule-Anchoring Expectations for Sustainable
Public Finances, paper prepared by the Fiscal Affairs Department,
December 16,
IMF(2010), The IMF’s Flexible Credit Line (FCL), Factsheet, 5
October. www.imf.org/external/np/exr/facts/fcl.htm).
Kopits, George and Steve Symansky (1998), Fiscal Policy Rules,
IMF Occasional Paper 162, Washington D.C.
Kyrili, Katerina. and Mtthe Martin (2010) The Impact of the
Global Financial Crisis on the Budgets of Low-Income Countries,
Research Report for Oxfam, Development Finance International, July
2010;3 www.developent-finance.org; www.oxfam.org
Lapavitsas, Costas et al. (2010), The Eurozone Between Austerity
and Default, RMF Occasional Report, RMF-Resarch on Money and
Finance, September. www.researchonmoneyandfinance.org
Ortiz, Isabel, Jingqing Chai, Matthew Cummins, Gabriel Vergara
(2010), Prioritizing Expenditures for a Recovery for All, UNICEF,
Social and Economic Policy Working Paper, October.
Ostry, Jonathan, D. ve Diğerleri (2010), Capital Inflows: The
Role of Controls, IMF Staff Position Note,IMF, SPN/10/04, February
19
Spilimbergo,Antonio, Steve Symansky, Olivier Blanchard and Carlo
Cottarelli (2008), Fiscal Policy for the Crisis, IMF Position Note,
December 29, 2008, SPN/08/01; December 29.
Weisbrot, Mark, Rebecca Rey, Jake Johnston, Jose Antonio Cordero
and Juan Antonio Montecino (2009), IMF-Supported Macroeconomic
Policies and the World Recession: A Look at Forty-One Borrowing
Countries, Center for Economic and Policy Research (CEPR),
Washington D.C., October.