T.C. ÜNiVERSiTESi SAGLIK ( YÜKSEK LiSANS TEZi ) HASTANE YILLAR DAGILIMI VE TEMEL DiRENÇ ORANLARI EMiNE NURHAN AKIN PROF. DR. GÖKHAN AYGÜN VE ANABiLiM DALI PROGRA;.;..M:.;.I ________ .. ,- l ü. KütüphaJ;Je ve Dök. D. Su" ANBOL- 2011
T.C. İSTANBUL ÜNiVERSiTESi
SAGLIK BiLiMLERİ ENSTİTÜSÜ
( YÜKSEK LiSANS TEZi )
HASTANE İNFEKSİYONLARI ETKENLERİNİN YILLAR İÇİNDEKi DAGILIMI
VE TEMEL ANTİBİYOTİK DiRENÇ ORANLARI
EMiNE NURHAN AKIN
DANIŞMAN
PROF. DR. GÖKHAN A YGÜN
MİKROBiYOLOJi VE KLİNİK MİKROBiYOLOJi ANABiLiM DALI MİKROBiYOLOJi PROGRA;.;..M:.;.I ________ .. ,-
l ü. KütüphaJ;Je ve Dök. D. 8şk.
Su" ~~u. İST ANBOL- 2011
TEZONAYI
İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim
Dalı Mikrobiyoloji Progran1ında Emine Nurhan Akın tarafından hazırlanan "Hastane
infeksiyanları Etkenlerinin Yıllar İçindeki Dağılımı ve Temel Antibiyotik Direnç
Oranları" başlıklı Yülsek Lisans tezi, yapılan tez sınavında Jürimiz tarafından başarılı
bulunarak kabul edilmiştir.
23 1 09 1 20 II
Tez Sınav Jürisi
Ünvanı Adı Soyadı (Üniversitesi, Fakültesi, Anabilim Dalı) imzası
ı .Prof. Dr. Nuri KiRAZ i.ü. c~ruııesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
2.Prof. Dr. \ustafa SA
"~-/
3.Prof. Dr. Nevriye G Dalı
!
STI İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi \ \
NÜLLÜ İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim
0A·1/l 4.Prof. Dr. Gökhan A YGÜN (Danışman) İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi. Tıbbi Mikrobiyoloji
Anabilim Dalı ..
ll /
HAR İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
iii
BEYAN
Bu tez çalışmasının kendi çalışınam olduğunu, tezin planlanmasından yazımına
kadar bütün safhalarda etik dışı davranışıının olmadığını, bu tezdeki bütün bilgileri
akademik ve etik kurallar içinde elde ettiğimi, bu tez çalışmayla elde edilmeyen bütün
bilgi ve yorumlara kaynak gösterdiğimi ve bu kaynakları da kaynaklar listesine
aldığıını. yine bu tezin çalışılması ve yazımı sırasında patent ve telif haklarını ihlal edici
bir davranışıının olmadığını beyan ederim.
EMİNE NURHAN AKIN
V
TEŞEKKÜR
Yüksek lisans eğitimim boyunca bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım,
hoşgörüsünü hiç esirgemeyen Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
Başkanı, değerli hocam Prof. Dr. Nuri KİRAZ' a teşekkürlerimi sunarım.
Tezimin fikir aşamasından sonuçlanmasına kadar olan süreçte değerli vaktini ve
bilimsel desteğini sunan, sevgisini, ilgisini ve desteğini hep yanımda hissettiğim değerli
danışman hocam Prof. Dr. Gökhan A YGÜN' e teşekkür ederim.
Eğitimimde emeği geçen değerli hocalarım; Prof. Dr. Mustafa SAMASTI'ya~
Prof. Dr. Müzeyyen MAMAL TORUN'a, Prof. Dr. Kemal ALTAŞ'a, Prof. Dr. Yaşar
BAG DA TL I' ya, Prof. Dr. Arif KAYGUSuz· a, Prof. Dr. Bekir Sami KOCAZEYBEK ·
e, Prof. Dr. Nevriye GÖNÜLLÜ·ye, Prof. Dr. Ömer KÜÇÜKBASMACI'ya, Doç. Dr.
Hrisi BAHAR'a. Doç. Dr. Kenan MİDİLLİ'ye, Doç.Dr. Suat Sarıbaş·a ve Yrd. Doç. Dr.
Erdal POLAT'a teşekkür ederim.
Hastane infeksiyon Kontrol Komitesi Başkanı Prof. Dr. Recep ÖZTÜRK başta
olmak üzere Hastane infeksiyon Kontrol Komitesi çalışanlarına teşekkür ederim.
Tezim sırasındaki çalışmalarda bana yardımcı olan değerli dostum Msc. Biyolog
Huriye Yıldız·a, PhD. Pelin Yüksel'e, tüm asistan. laborant arkadaşlarım ile kürsümüz
personeline teşekkür ederim.
Bugünlere gelmen1de desteklerini hiçbir zaman esırgemeyen. her zaman
yanımda olan sevgili annem Fatma Akın, babam İlhan Akın ve kardeşim Dr. İhsan
Haluk Akın ·a çok teşekkür ederim.
Tıbbi Biyolog En1ine Nurhan Akın
vi
İÇİNDEKİLER
~Ey AN ............................. ·········································································· ı· ı· ı· ITHAF ···················
TEŞ E K~~·~.::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::·· ....................... .İVV İ ÇiN D EKİ LE ···························
R ·············································································· vı· T ·······························
ABLO LAR LiSTESi ·········································································· vı· ı· ı· s ···················· EMBOLLER 1 KI SAL TMALAR............................... · ······················ IX
ÖZET ............................................................................ ························· ························ X
ABSTR..I\CT ······································································ ·························· . ····················· XI ı. GİRİŞ VE AMAÇ ............................................................................. :::::::::::::::: ........ ı 2. GENEL BİLGİLER.......................................................... ·········· 3
; · 1. END EM lK HASTAN E İN FEK S lY O NLAR 1 ..........•......•......... :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: 4 -.2. EPIDEMIJ-.:. HASTANE lNFEKSIYONLARI : ....................................... 5 2.3; ~~LAŞMA Y?L!ARI ..................................................................... ::::::::::::::::::::::::::: 6
-· .. Tema.\ } olu Ile Bulaşma ...................................................................... 6 ) ') ) . . . ' ····· ······ -·-'· -· DamlaCik } olu Ile Bulaşma .......................................................... 6 .., 3 ') . . . ················· ~- . -'· Hal'a } olu Ile Taşınma ......................................................................... 6 ) 3 . . . . . ·········· -· . -1. Ortak 1\..aynak} olu Ile Taşznma..................................................... 7
2. 3. 5. rektörler rol u ile Taşınma............ .. . . . . . . ... . . . . . . .. . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . ................ ~ 2 4 . . ······················· / .. ZEMP\ HAZlRLA YAN FAKTÜRLER .............................................................. 7 ) . . . ........... .. -.-1.1. 1-Jasta lle Ilgili Faktörler......................................................................... ~
2.-1.2. ~'evresel Faktörler .................................................................................. :::::::: 8
1
2. 4. 3. !Jastc~ne h?feksznJnlarında Antibiyotik Direnci Sorunu ................................. 8
-.5. HASTA'E INFEJ-.:.SİYONLARINDA SORUNyARATAN BAŞLlCA MIKR()()R(i:\NIZ\1:\L.i\R ..................................................................................... 1 o ) - ' ......... .
-. J.1 . .Staphylococcus aureus: ............................... ··· .............................................. 1 O ., - ., -.J.~. Enterococcus ·'PP. : ....................................................................................... 12 ., ) ., n j . ...;.~ ·-'· 1 seıu omonas aerugınosa : ........................................................................... 14 ) -- · J. -1. Acinetohacter ·'PP. : .. .................................. · ...... · .... · ............ · ........................ 15
2. 5. 5. Escherichia co/i ve Klehsiella .\pp. : .. ............ · ...... · ....................................... 1-2. 5. 6. Hastane il?fi:kszvonu etkeni hakteri/erin epidemiyoh~jisi ............................. 19
3. (;ERE(' \·rE \"ÖJ\'TEM ............................................................................................. 22
3. ı. Mıı-.:.ROBIYOLO.II LABORATl 1\"ARINDA KULLANILAN YöNTEMLER ........................ 22 3.1.1. Uelenmah'rl'Glin ekimi ................................................................................. 22 3.1. 2. ;\/uayene mc~ddelerinden etken olan mikroorgani=maların i=ola5yonu ve identilikasnnw ............ ............................................................................................ 23 3. 1. 3.· l=ol~, edilen patojen/erin in-l'itro olarak çeşitli antimikrohik du..varlıhklannın SllfJ/(/11111liSI ...................................................... · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · ............. ]6
4. B lı L (; l ı L .4 R . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 2 7
5. T ARTIŞM.I\ ............................................................................................................... 37
vii
6. KAYNAKLAR .......................................................................................................... 43
ETİK KURUL KARARI .............................................................................................. 50
ÖZGEÇMİŞ .................................................................................................................. 51
vii i
TAB LO LAR LiSTESi
Tabio-l: En sık rastlanan hastane infeksiyonları ve etkenler
Tablo-2: Etkenierin (1997-1998 çalışmasında) sayısı ve örneklere göre dağılımı
Tablo-3: Etkenierin (1997-1998 çalışmasında) temel antibiyotiklere direnç oranları
Tablo-4: 2000-2010 yılları arasında etkenierin dağılımı
Tablo-5: Etkenierin yıllara göre dağılımı
Tablo-6: Etkenierin yıllara göre dağılım trendi
Tablo-7: Yatan hasta sayısı ile üretilen etkenierin yıllara göre dağılımı
Tablo-8: Klebsiella spp.'nin yıllar içindeki dağılımı
Tablo-9: Klebsiella spp.'nin yıllar içindeki GSBL direnç oranları
Tablo-lO: E.coli'nin yıllar içindeki dağılımı
Tablo-ll: E. co li' nin yıllar içindeki GSBL direnç oranları
Tablo-12: Acinetobacter spp. 'nin yıllar içindeki dağılımı
Tablo-13: Acinetobacter s pp. 'nin yıllar içindeki karbapenem direnç oranları
Tablo-14: P.aeruginosa' nın yıllar içindeki dağılımı
Tablo-15: P.aeruginosa' nın yıllar içindeki karbapenem direnç oranları
Tablo-16: S.aureus'nun yıllar içindeki dağılımı
Tablo-17: S.aureus'nun yıllar içindeki metisilin direnç oranları
Tablo-18: Enterococcus spp.'nin yıllar içindeki dağılımı
Tablo-19: Enterococcus spp.'nin yıllar içindeki vankomisin direnç oranları
SEMBOLLER 1 KISAL TMALAR
BAL: Bronkoalveolar lavaj
BOS: Beyin Omurilik Sıvısı
CLSI: Clinical and Laboratory Standart Institue
EARSS: Avrupa Antimikrobiyal Direnç Sürveyans Sistemi
ETA: Endotrakeal Aspirat
GSBL: Genişlemiş Spektrumlu Beta Laktamaz
HİKK: Hastane infeksiyon Kontrol Komiteleri
KPS : Koagülaz Pozitif Stafiolok
KNS : Koagülaz Negatif Stafilokok
MİK: Minimal İnhibisyon Konsantrasyonu
MRSA: Metisilin Dirençli Staphylococcus aureus
MSSA: Metisilin Duyarlı Staphylococcus aureus
MYSTIC: Meropenem Yearly Susceptibilitiy Test Information Calleetion
NCCLS: National Comittee for Clinical Laboratory Standarts
NNIS: Ulusal Nozokomiyal infeksiyon Sürveyans Sistemi
VRE: Vankomisin·e Dirençli Enterokok
ix
ÖZET
Akın, EN. Hastane infeksiyanları Etkenlerinin Yıllar İçindeki Dağılımı ve Temel
Antibiyotik Direnç Oranları. İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü~
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji ABD. Yüksek Lisans
Tezi. İstanbul. 20 ı 1.
Her hastanenin kendi florasını oluşturan mikroorganizma profilini~ bunların
direnç paternlerini, her bölümdeki hastane infeksiyonu dağılımını ve sıklığını bilmesi ve
bunları izlemesi hastane infeksiyonu ile mücadelede doğru stratejilerin geliştirilmesini
sağlar. Çalışmamızda Mart ı 997- Temmuz ı 998 tarihleri arasında, İstanbul Üniversitesi
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nin hastane infeksiyonu etkenleri tanımlanmış ve bu etkenler
ileri incelemeye alınmıştır. Bu sonuçlar başlangıç verileri olarak kabul edilmiş~
sonrasında 2000-201 O yılları arasında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ~nin hastane infeksiyon u
etkenlerinden S.aureus, Acinetobacter spp.~ Klebsiella spp., E.colL P.aeruginosa ve
enterokok oranları ile S.aureus bakterilerinde metisilin direnci laboratuar bilgi işlem
merkezi verileri kullanılarak elde edilmiştir. Ayrıca 2006-20 ı O yılları arasında saptanan
Klebsiella spp. ve E.coli izolatlarında geniş spektrumlu beta-laktamaz (GSBL),
P.aeruginosa ve Acinetobacter cinsi bakterilerde karbapenem direnci ile enterokoklarda
vankon1isin direnci oranları laboratuar defterleri taranarak ve Hastane infeksiyon
Kontrol Komitesi verilerinden faydalanılarak hesaplanmıştır. E.coli ve enterokok
hakterilerinde etken olarak sapıanma oranları diğer etkeniere kıyasla belirgin artış
göstermektedir. S.aureus sayısında artış olmakla birlikte, metisilin direnci oranlarında
bir azaln1a izlenn1ektedir. Enterokoklarda vankarnİsin direncinde ciddi artış dikkati
çekn1ektedir. p .aeruginosa. Acinetobacter cinsi bakterilerin etken olarak saptanma
oranları belirli bir seviyede dalgalanmalar göstermekte, özellikle P.aeruginosa için
karhapenem direncinde azalma eğilimi gözlenmektedir. E.coli ve Klebsiella için GSBL
oranları belirli bir seviyede devan1 etmektedir.
Bu veriler antibiyotik dirençli bakterilerin sürveyansL antibiyotik uygulama
politikaları ve infeksiyon kontrol önlemleri konusunda özellikle direnç artışının · ·ı · , ı · alar oerektiğini gösterınektedir.
saptandığı etkeniere yönelık ı en ça ışm e
A h .
1 ı · 1t'eksivonu antibiyotik direnci. sürveyans, karbapenem
na tar kelımeler: -ıastane ıı . · · direnci. MRSA. vankon1isin direnci. GSBL
X
xi
ABSTRACT
Akın, E.N. The distribution of nosocomial infections between years and basic antibiotic
resistance ratios. İstanbul University, Institute of Health Science~ Microbiology and
Clinical Microbiology Departmant. Master thesis. İstanbul 20 ll.
To know the profiles related with the microorganisms existing as hospital flora
and the resistance patterns of these microorganisms and the distribution and frequency
of nosocomial infections in every department of the hospitals leads to establish optimal
strategies in hospital management. Causative bacteria that were detected as causative
agents of nosocomial infections from Cerrahpasa Medical Faculty, İstanbul University
were included in this study between March 1997-July 1998. These causative agents
were further investigated. In addition to this preliminary findings~ isolation ratios of S.
aureus, Acinetobacter 5pp., Klebsiella spp., E.coli, P.aeruginosa and enterococci strains
together with methicillin-resistant ratios of S. aureus strains isolated from nosocomial
infections of Cerrahpasa Medical Faculty were obtained from the laboratory databases.
Also, Extended-spectrum Beta-lactamases (ESBL) ratios of Klebsiella 5pp. and E. coli
strains, carbapenem resistance ratios of P. aeruginosa and Acinetobacter strains.
vancomycin resistance ratios of enterococci strains were also obtained by using
laboratory databases, screening laboratory registries and Hospital Infection Committee ~s
databases between 2006-201 O years. Especially the isolation ratios of E. co li and
enterococci strains showed had an upward trend. While the isolation ratios of S. aureus
strains was showing an upward trend, MRSA strain ratios were decreased. V aneamycin
resistance ratios of enterococci were significantly increased. Isolation ratios of
Acinetobacter 5pp., and P.aeruginosa strains were stayed in a steady line showing a
fluctuating state. Carbapenem resistance ratios of P. aeruginosa showed a decreasing
trend. ESBL ratios for E.coli and Klebsiella strains were also staved in a steadv line . .,; . As a result we suggest that new further and specific studies focused on the
causative agents of nosocomial infections that have an increasing trend were needed for
the surveillance of antibiotic-resistant bacteria and antibiotic usage politics and
preventative n1easures for infection control.
Key Words: Nosocomial Infection, Antibiotic resistance. Surveillance. Carbapenem
Resistance, MRSA, vancomycin resistance, ESBL
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Hastane infeksiyonu bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir sağlık
sorunu olma özelliğini sürdürmektedir. Mortalite ve morbiditenin dışında hastane
infeksiyonu ile ilgili üzerinde en çok durulan nokta yatış süresinin uzaması ve tedavi
maliyetlerinin artmasıdır (31 ). Hastane infeksiyon u, hasta hastaneye yattığında
inkübasyon döneminde değilse veya o infeksiyonun belirti ve bulguları yoksa hastanede
ortaya çıkan infeksiyonlar olarak tanımlanır ve aynı zamanda bu infeksiyonlar
''nozokomiyal'' olarak isimlendirilir (2).
Tanı ve tadavi amacıyla hastaneye yatırılan hastalara uygulanan endoskopi.
biopsi gibi işlemler, mekanik ventilasyon, trakeostomi gibi girişimleL kullanılan
antibiyotikler. hem konak savunmasının ve bütünlüğünün bozulmasına hem de hastanın
kendine özgü florası yerine hastane florası ile kolonize olmasına yol açar ve hastane
florası genellikle metisiline dirençli stafilokoklar, çoğul dirençli gram-negatif çomaklar
gibi tedavisi güç mikroorganizmalardan oluşur. Bu infeksiyanları tedavi etmek daha
geniş spektrumlu ve daha pahalı antibiyotikler kullanmayı gerektirir (53 ). Hastaneye
yatan hastalarda ilk bir hafta içinde normal floranın yerini hastane florasındaki
bakterilerin aldığı bilinmektedir. Hastane mikroflorası açısından her hastanenin kendine
özgü farklılıkları (bakteri türlerinin sıklığı, direnç durumu gibi) vardır. Aynı zamanda
bu farklılıklar da aynı hastane içinde sürekli olarak dinamik bir değişim gösterirler (36 ).
Her hastanenin kendi profilini, hastane florasını oluşturan mikroorganizmaları.
bunların direnç patemlerini, her bölümdeki hastane infeksiyonu dağılımını ve sıklığını
bilmesi doğru stratejilerin geliştirilmesini sağlar. Bu konuda özellikle mikrobiyoloji
laboratuarı verileriyle yapılan sürveyans faydalı oln1aktadır (3 7~54 ). Antibiyotik
direncinin izlenmesi hastanenin, antibiyotik uygulamaları ve infeksiyon kontrol
önlemlerinin etkinliği konusunda fikir vermektedir. Bu konuda hastane mikrobiyoloji
laboratuarları ve bilgi işlem verileri kullanılarak antibiyotik direncinin izlenmesi iyi bir
yöntem olarak gündeme gelmiştir (3 7,5 1 ).
2
Biz bu çalışmada bilgi-işlem verileri ve mikrobiyoloji laboratuar verileri
kullanılarak önemli hastane infeksiyonu etkeni mikroorganizmaların hastanemizdeki
seyrini ve aynı zamanda temel direnç parametreleri ile direnç sorununun izlenınesini
amaçladık. Uzun vadeli izlemin infeksiyon kontrol politikaları konusunda nasıl fayda
sağlayabileceğini tartışmaya çalıştık.
3
2. GENEL BİLGİLER
infeksiyon hastalıklarını toplumda gelişen toplum kaynaklı infeksiyon
hastalıkları ve hastane infeksi yonları olarak ayırabiliriz. Toplum kaynaklı
infeksiyonların çoğu insanlık tarihi kadar eskidir ve antibiyotiklerin keşfi ile bu
hastalıkların tedavisinde önemli adımlar atılmıştır ya da aşı ile önlenebilir ( kızamık,
viral hepatit gibi ) hale gelmiştir. Böylece günümüzde infeksiyon hastalıklarının azalıp~
tedavisinin kolayiaşmış olacağı hayal edilmiş fakat iklim değişikliği: çevresel
değişn1eler. ulaşım .... gibi bir çok faktör ile bu hastalıkların epidemiyolojisi değişmiş
ve sorun olmaya devam etmektedir. Bunların dışında hastane infeksiyonlarL hem artış
göstermekte hem de bu infeksiyonlarda tedavisi olmayan etkenler ortaya çıkabilmesi
nedeniyle önemini korumaktadır. (50.52, 69).
Hasta hastaneye yattığında inkübasyon dönen1inde değilse veya o infeksiyonun
bulguları yoksa hastanede ortaya çıkan infeksiyonlar, • "nozokomiyal: ~ olarak
değerlendirilir. Genellikle nozokomiyal infeksiyonlar hasta hastaneye yartıktan 48-72
saat sonra ve taburcu olduktan sonra 1 O gün içinde gelişir. Operasyon yerinde
operasyon sonrası bir ay içinde gelişen infeksiyonlar ve implant takıldı ise bu in1plantta
bir yıl içinde gelişen infeksiyonlar da nozokomiyal kabul edilmektedir. Son yıllarda
hen1odiyaliz~ günübirlik tedavi hizmetleri, kronik bakım üniteleri gibi gelişn1eler göz
önüne alındığında hastane infeksiyonu tanımı yerine artık '"sağlık hizmetleri ile ilişkili
infeksiyon .. tanımı kullanılmaktadır ( 53 ).
Hastane infeksiyonlarının oluşmasında n1ikroorganizmalar. hastaneye başvuran
hasta. hastane personeli. çevre ve uygulanan tedavi yöntemleri önemli rol oynar. Patojen
veya potansiyel patojen mikrorganizmaların virulansının veya sayısının artması. hastalık
ve tedavi nedenleri ile hastanın bağışıklık sisteminin bozulması ile vücut direncinin
azalmasının avrıca mikroorganizmaların vücuda giriş noktasının hastane infeksivonu ~ ..
oluşmasında büyük rolü vardır. Hastaneye gelen hastanın taşıdığı mikrorganizmalar.
hastanın tedaviye alındığı yer. hastane ve çevresinde bulunan çoğul dirençli suşlarla
infeksiyon olasılığı artmaktadır ( 37,50).
Hastane infeksiyonuna yol açan mikrorganizmaların endojen ve eksojen olmak
üzere iki önemli kaynağı vardır: Endojen infeksiyonlar; birincil ve ikincil olmak üzere
4
ikiye ayrılır. Birincisinde kaynak hastanın kendi derisi, üst solunum yolu veya
gastrointestinal kanala ait kendi florası dır, buna • • birincil ( otojen infeksi yon) ~ · ~
ikincisinde ise hastanın hastanede yatmasından sonra kendi florasının hastane florasıyla
yer değiştirmesinden kaynaklanan ·• ikincil (endojen infeksiyonr· infeksiyonlardır (3).
Eksojen infeksiyanda kaynak ise, hastanın içinde bulunduğu çevredir. Hastane
personelinden ve diğer hastalardan çapraz olarak ve daha az sıklıkla cansız hastane
çevresinden yayılır. Direkt ve indirekt temas ile bulaşan infeksi yonlardır (24 ).
Hastane infeksiyanları günümüzde giderek artan bir sağlık sorunu
görünümündedir. Yaklaşık olarak yatarak tedavi gören hastalarda o/o 1-1 7 hastane
infeksiyonu gelişmekte iken bu oranlar hastaneden hastaneye ve hatta üniteden üniteye
değişe bilmektedir. Yoğun bakım Üniteleri (YBÜ) hastane infeksi yonlarının en sık
görüldüğü birimlerdir. Tahminlere göre yaklaşık sayı: Dünyada 5 - 1 O milyon olgu 1
yıl (200 milyon yatan hasta) ve Türkiye: 50-150 bin olgu /yıl (2 milyon yatan hasta)
civarındadır. Bu oranın değişimi hastaneye başvuran hastanın yatış süresi~
mikroorganizmaların virulansı, infeksiyonun bulaşma yolu, hastanın bakımı ve alınan
infeksiyonu önleyici tedbirler gibi değişik faktörlere bağlıdır. Konuyla ilgili olarak; ll
Ağustos 2005 tarih ve 25903 sayılı T.C. Resmi Gazete~ de yayıınianan ··Yataklı Tedavi
Kuruıniarı infeksiyon Kontrol Yönetmeliği" öneınli düzenlemeler getirmiş ve
hastanelerde bu konularla ilgilenen, denetleyici ve sorumlu olacak ·•infeksiyon Kontrol
Kon1iteleri'" oluşturulmasını zorunlu kılmıştır (53).
Hastane infeksiyanları endemik ve epidemik olarak iki ana grupta incelenebilir.
Nozokomiyal patojenlerin dağılımı endemik ve epidemik infeksiyonlara göre
değişmektedir.
2. ı. E ndemik Hastane infeksiyon ları
Bir hastanede var olan hastane infeksiyonun riskinin ne olduğu hakkında sayısal
bir fikir verir. Bu infeksiyonlar sporadik olarak gözlenen. kontrolleri uygulanan
infeksiyon kontrol çalışmalarının ana amacını oluşturan infeksiyonlardır. ABD" de süre
giden NNIS (National Nosocomial Infections Surveillance) sistemi en sık görülen dört
infeksiyon (üriner. cerrahi .yara, pnömoni ve bakteriyemi) ve diğer infeksiyonlar
kategorilerinde sürveyansı uygulamaktadır ( 17).
5
Bir çok etken bir çok farklı hastane infeksiyon una neden olabilirken (Tablo-I)
son yıllarda panrezistan Acinetobacter baumannii ve Pseudomonas aeruginosa
kökenleri. metisilin hatta vankomisine dirençli stafilokoklaL vankomisine dirençli
enterokokların ortaya çıkışı ve yayılıını tedavisi imkansız infeksiyonlar kavramını
ortaya çıkarmıştır. Bu direnç gelişiminde antibiyotiklerin gereksiz kullanımlan temel
öneme sahiptir. En sık rastlanan hastane infeksiyanları ve en olası etkenler Tablo-I de
gösterilmiştir ( 53 ).
En sık rastlanan infeksiyonlar Tüm infeksiyonlarda
en sık rastlanan etkenler
Üriner sistem infeksiyanları (% 20-40) Escherichia co li~ Klebsiella pneumoniae
Cerrahi yara infeksiyanları ( o/o 20) Pseudomonas aeruginosa~
Alt solunum yolu infeksiyanları (% 17) Acinetobacter spp.
Bakteriyemi ( % 1 O) Stenotrophomonas maltophilia~
Deri ve deri altı infeksiyanları (% 7) stafilokoklar, enterokoklar
Nozokon1iyal ishal Clostridium difficile
Diğer infeksiyonlar
Tabio-l: En sık rastlanan hastane ınfeksıyonları ve etkenler
2.2. Epidemik Hastane İnfeksiyonları :
Geneide tüm hastane infeksiyanları içinde salgın olarak tanımlananların oranı %
5 olarak belirlense de moleküler metodların daha sık kullanılması ile aslında salgınların
bir bölümünün atlandığı da saptanmıştır. Salgın (epidemi): bir hastalığın beklenen
düzeyin ( endemi) üzerine çıkması, bir zaman diliminde artmasL bir bölümde. bir
işlernde ya da ortak özellikler nedeniyle kümelenmesi olarak tanımlanabilir. fakat
hastaneler gibi komplike yapılarda kümelenmelerL gerçek artışları belirlemek pek kolay
olamamaktadır. Bu yüzden sıklıkla özel bir etkenin artışı ya da kümelenmesi kolayca
saptanırken sık etkenierin artışı ve kümelenmesi pek kolay belirlenememektedir ( 17.3 7).
E pidemilerin önemli bir oranından metisiline dirençli S aureus sorumludur.
Gram-negatifler arasında~ Salmone/la, Serratia. Pseudomonas ve Klebsiella cinsi
bakteriler ön planda görülmektedir. Adenovirus. Rorarirus. İl?/luen=a. Respİ!·aruar
sinsizval virüs ( RSV) ·a bağlı nozokomiyal viral infeksi yonlar da artan sıklıkta rapor
edilmeye başlanmıştır. Nisbeten yakın geçmişte Legionella. Candida. Clostridium
1
1
1
6
dif/icile ve atipik mikobakterilerin epidemik hastane infeksiyonuna yol açabilen önemli
patojenler olduğu tesbit edilmiştir ( 44 ).
2.3. Bulaşma Yolları
Mikroorganizmalar hastanelerde değişik yollarla taşınmaktadır ve aynı
mikroorganizn1alar birden fazla yolla yayılabilir. Beş önemli geçiş yolu temas,
damlacık, hava, ortak kaynak ve vektörler olarak tespit edilmektedir.
2.3.1. Temas Yolu İle Bulaşma
Hastane infeksiyonunun taşınmasında en önemli ve en sık rastlanan yoldur ve
kendi içinde direkt ve indirekt olmak üzere ikiye ayrılabilir.
a- Direkt temas yolu ile geçişte duyarlı bir konak ile infekte veya kolonize bir
kişinin vücut yüzeyleri temas etmekte ve mikroorganizmanın fiziksel transferleri
gerçekleşmektedir. Bu geçiş hasta bakımı ve muayene sırasında personelden
hastaya. hastadan personele olabileceği gibi hastadan hastaya da olmaktadır.
b- indirekt temas yolu ile geçişte genellikle cansız, kontamine bir ara nesne söz
konusudur. Kontamine aletler, iğneler, örtüler örnek gösterilebilir. Hasta
ten1asları arasında yıkanmaınış kontamine eller veya değiştirilmeyen eldivenler
de bu yolla geçişin en önemli araçlarıdır (27).
2.3.2. Damlacık Yolu İle Bulaşma
Damlacıklar kaynak kişinin öksürmesi, hapşırması, konuşması esnasında veya
bu kişiye bronkoskopi veya aspirasyon gibi işlemler uygulanırken oluşmaktadır.
Bunların çapı 5 mikrondan büyük olup, havada yaklaşık 1 metreden daha uzağa
gidemezler. Havada bu kısa mesafeyi aştıktan sonra, konağın konjunktiva. nazal
mukoza veya ağzına ulaştıklarında geçiş gerçekleşir. Damlacıklar havada asılı
kalmadıklarından bu yolla geçişi önlemek için özel havalandırma tedbirlerine gerek
yoktur. H influen=a tip b veya meningokok ile gelişen invaziv hastalıklar (pnömoni~
menenjit gibi) kabakulak, difteri, boğmaca ve Mpneumoniae infeksiyanlarında
görülebilen taşınn1a yolu bu yola örnektir ( 44 ).
2.3.3. Hava Yolu İle Taşınma
Bu yolla taşınma ya infeksiyöz aJanı taşıyan toz parçacıkları ya da
ınikroorganizma içeren damlacıkların buharlaşması ile oluşan 5 mikron veya daha
7
küçük çaplı damlacık çekirdeklerinin yayılması ile gerçekleşebilmektedir.
Mikroorganizmalar hava akımları ile uzaklara taşınabilmekte ve duyarlı konak
tarafından solunabilmektedir. Bu yolla bulaşmayı önlemek için özel havalandırma
önlemlerine gereksinim vardır. Mycobacterium tuberculosis, kızamık ve Varicelfa
virüsleri hava yolu ile taşınmaktadır (27,44).
2.3.4. Ortak Kaynak Yolu İle Taşınma Kontamine yiyecek su, ilaç, alet ve cihazlar ile mikroorganizmaların
yayılması dır.
2.3.5. Vektörler Yolu İle Taşınma
Sivrisinek, sinek, fare v.s gibi vektörler yolu ile mikroorganizmaların
taşınmasıdır. Ortak kaynak ve vektörler yolu ile taşınma gelişmiş ülkelerde çok daha az
görülmektedir (24 ).
2.4. Zemin Hazırlayan Faktörler
2.4.1. Hasta İle İlgili Faktörler
Konağın hastalığa ilişkin savunma mekanizmaları ve duyarlılığı yanı sıra
aşağıda belirtilen özelliklerde infeksiyona yakalanma riskini etkilemektedir. Başlıca risk
faktörleri aşağıda belirtilmiştir:
• Yaş: Yaşın ilerlemesi ile doğal savunma mekanizmalarının zayıflaması
nedenivle infeksivon oranı artmaktadır (14 ). ~ '"'
• Altta )'atan hastalıklar: Diyabet, malignansi, endokrin hastalıklar, periferik
vasküler hastalıklarda infeksiyonlara eğilim artmıştır (33).
• ilaçlar: Steroidler. radyoterapi, kemoterapi uygulaması ımınun sistemde
bozukluklar yaratarak infeksiyon riskini arttırır. Antibiyotikler. normal florayı
bozması nedeniyle dirençli bakteriler ile infeksiyonlara yatkınlık yaratırlar. Mide
asiditesini bozan ilaçlar bir çok etkenin sindirim sisteminde kolonizasyonunu
kolaylaştırırlar ( 14 ).
• İnvaziv girişimler: Operasyon (türü, süresi, yeri), entübasyon. endoskopi.
biopsi. mekanik vantilasyon, kateterizasyon. Her invaziv girişim infeksiyon için
uygun bir giriş kapısıdır (21 ).
8
2.4.2. Çevresel Faktörler
• KoJonizasyon basıncı: Bir ünitede sorun yaratacak mikroorganizmaların voo-un "' o
•
olarak bulunması.
İzolasyon prosedürlerine uyuJmaması: Üniteler arasında dolaşan personelin~
hastanın pansumanlarına, yatağına v.b eşyalarına dokunarak fark etmemekten
veya özen göstermernekten aldığı olası patojenleri diğer hastalara taşımaları.
• Dezenfeksiyon ve antisepsi: Prosedürlere uygun olmamasL infeksiyon riskini
ve olasılığını arttırır.
.. • EJ hijyeni: EI yıkama. alkol bazlı el antiseptikleri uygulamalarına veterince
uyulmaması günümüzde de halen süregiden bir sorundur. Bu sorun hastane
infeksiyonu etkenlerinin yayılımında hala en önemli yol olmaya devam
etmektedir ( 19.33.30).
2.4.3. Hastane İnfeksiyonJarında Antibiyotik Direnci Sorunu
Bakterilerde antibiyotik]ere direnç gelişmesi ile antibiyotik kullanımı arasında
doğrudan bir ilişki vardır. Antibiyotik kulJanımı bakterilerde çeşitli direnç
mekanizmalarının ortaya çıkmasına neden olduğu ve ortamda antibiyotik bulunması
dirençli bakterilerin seJeksiyonuna yol açtığı gibi, ortamda antibiyotik bulunmaması da
bu mekanizmalara sahip olmayan duyarlı bakteriler için bir avantaj sağlar (35~63).
Antibiyotik kullanımının daha fazla olması ve ortamın antimikrobiyal ajanlarla
kontamine oJn1ası nedeniyle. hastaneler bakterilerde antibiyotik direncinin ortaya
çıkması ve yayı1n1ası için uygun ortamlardır. Dirençli bakterilerin hastanede yayılması
ve yeni infeksiyonlara yol açmasında plazmid ve transpazonlarda taşınan direnç
n1ckanizmalarının öneınİ büvüktür. Plazmidler değişik gruplardan 1 0-12 kadar
antibiyotiğe direnç geni taşıyabiien, bu direnç genlerini konjugasyonla duvarlı bir
bakteriye geçirip onu bir anda 10-12 antibiyotiğe dirençli hale getirebilen genetik
eJemanlardır. Bir bakteriden diğerine konjugasyonla direnç p1azmid1erinin aktarımı en
çok barsak ta ve antibiyotik baskısı altında olur (57~63 ).
Dirençli bakterilerin direkt olarak hastane infeksiyanlarını arttırdığı söylenemez.
Ancak hastanelerde hastaların özellikle sindirim sisteminde dirençli bakterilerin
kolonizasyonu. bu bakterilerin hastane ortamında yayılabilmesi ve başka hastalara
9
intekte etme olasılığını arttırır. Hastane infeksiyonunda saptanan etkenlerde
antibiyotiklere direnç oranı, hastane dışında saptanan etkeniere göre daha yüksektir.
Hastane içinde de bölümlere göre antibiyotik direnci farklılık gösterebilmektedir.
Örneğin: yoğun bakım ünüelerindeki yatan hastalardaki infeksiyenların antibiyotiklere
daha dirençli mikroorganizmalara bağlı olduğu belirtilmektedir. Bunun bir nedeni bu
bölümlerde antibiyotik kullanımının daha fazla olması ve bu dirençli bakterilerin bir çok
faktör nedeniyle bu hastalarda daha kolay yayılabilmesi dir (35.63 ).
Kolonizasyon: Konakta infeksiyonun oluşabilmesL mikroorganizmanın konağın
mukoza ve epitel hücrelerine tutunması, burada çoğalması ve kalıcı olması yani
kolonize olması ile mümkündür. Patojen kolonizasyondan infeksiyon oluşturmasına
kadar olan aradaki süreç tam olarak anlaşılmamış olmasına karşın yoğun bakım
ünitelerinde edinilmiş infeksiyonların % 50"sinde aynı etkenle kolonizasyonu takiben
yine aynı etkenle oluşan infeksiyonlar gözlenir (55).
Staphy/ococcus aureus. hastane personelinde % 1-6 arasında değişen nazaJ
taşıyıcılık oranları. yoğun bakım ünitelerinde % 24 'e kadar çıkabilmektedir. Persistan
taşıyıcılık infeksiyon geliştirmesi ve bulaştıncılık açısından daha risklidir. Nazal
taşıyıcıların yarısında ise ellerde de metisiline dirençli S aureus saptanır ve
bulaştırıcılıkta eller başlıca rolü oynar. Ayrıca solunum yolu, cerrahi yara. yanık, bası
yaraları, trakeostomi perine, rektum diğer vücut bölgelerinde de stafilokok taşıyıcılığı
olabilir. Stafilokok kolonizasyonu diyabet, hemodiyaliz, periton diyaliz hastaları.
intravenöz ilaç alışkanlığı olanlar ve HIV ile infekte kişilerde sık görülmektedir.
Özellikle koma, hipotansiyon. endotrakeal tüp, asidozazotemi, H2-reseptör antogonisti
ve antiasit veya antibiyotik kullanımı bu kolonizasyonu arttırmaktadır ( 4 7_68
).
Hastanelerde stetoskop, tumike, zemin, dosyalar, havalandırma ve hİdroterapi
tüplerinden metisiline dirençli S aureus izole edilebilir, fakat bunların infeksiyon
kaynağı olma olasılığı çok düşüktür. Yanık ünitelerinde ise bu yüzeylerin
kolonizasyonu infeksiyon kaynağı olma açısından önem taşımaktadır ( 44 ).
Hastane infeksiyanlarında antibiyotik kullanımında karşılaşılan en önemli
sorunlardan biri kolonizasyonla infeksiyenun iyi ayırt edilmemesidir. Bu özellikle
katetere bağlı üriner infeksiyon ve vantilatöre bağlı pnömoni düşünülen hastalarda
karşılaşılan bir sorundur (68).
10
2.5. Hastane İnfeksiyonlarında Sorun Yaratan Başlıca Mikroorganizmalar
2.5.1. StaphyJococcus aureus:
Stafılolokoklar birer birer veya ikişer ikişer durabildikleri gibi düzensiz kümeler
de yapan 0.5-1 ~5 11m çapında koklardır. Stafılokoklar hareketsizdirler ve gram
pozititlerdir. Hücre duvarının % 30-50'sini teikoik asit yapmaktadır. Bunun terkibinde
bir şeker veya aminli şekere bağlı ribitol veya g1iserol vardır. Teikoik asit faj
reseptöründe esas maddedir ( 15~66).
Stafılokoklar kemoorganotrofturlar~ metabolizmaları solunurula veya
fermentleme iledir. Katalaz yaparlar~ bu özellik Streptococcaceae·lerden ayıran
özelliktir. fakültatif anaeoropturlar. Glikoz parçalanması sonucu. anaerop ortamda
başlıca 1aktik asit. oksijen varken asetik asit oluştururlar. Stafi1okların çoğu % 1 0-15
tuzlu su veya % 40 safrah ortamda çoğalabilirler. Lizozimle erimezler. Birçok
besiyerinde üreyebilirler. En tipik üremeleri kanlı agardadır. Kolonileri yuvarlak
düzgün, kabarık. mat. S tipinde olup S.aureus kökenierinin çoğunluğunda sarı pigment
ve beta hernaliz görülür. Mannitale etkileri değişken olup özeliki e S. aureus bu şekere
etkilidir ( 15 ).
S.aureus infeksiyonlara neden olan mikroorganizmaların belirlenebildiği ilk
yıllardan beri önen1ini korumuştur. Piyasaya çıktığı 1940'1ı yıllarda S. aureus penisiline
tamamen hassasken. I950'1i yılların ortalarına gelindiğinde penisiline karşı ciddi direnç
ortaya çıkmış ve penisilin stafılokoka1 infeksiyonlara karşı etkili bir ajan olma özelliğini
kaybetmiştir. Penisilinin özelliğini kaybetmesiyle metisilin kullanılmaya başlann1ış. S.aureus ·ı arın tekrar direnç geliştirmesi yle, I 960'lı yı Il arda ilk metisiline dirençli
S.aureus (MRSA) tesbit edilmiş, hastane kökenli MRSA ilk olarak ABD.de 1968.de
gösterilmiştir. Amerika. Japonya ve Güney Avrupa' da diğer ülkelere kıyasla oldukça
çok sık olan MRSA, stafiolokok infeksiyenların % 40'ından fazlasından sorumludur
(68).
Hastanelerde veya ünitelerde MRSA salgını genellikle MRSA ile infekte veya
kolonize bir hastanın, daha az oranda ise MRSA taşıyıcı bir personelin kliniğe kabulü
ile başlar. Klinik içinde başlıca bulaşma yolu hastane personelinin elleri ile infekte veya
kolonize hastalardan diğer hastalara MRSA ·nın taşınmasıdır. Bu tür bulaşıcılıkta uzun
süreli taşıyıcılığa gerek yoktur. bazı personelde ise geçici kolanizasyon olabilir. Daha az
ll
sıklıkta ise bulaşmacia kronik taşıyıcı veya tekrarlayan stafilokok infeksiyonu geçiren
hastane personeli hem kaynak hem de direkt taşıyıcılık açısından vektör özelliği
taşıyabilir. Hava yolu ile taşınma trakeostomi gibi sekresyonlarını atma güçlüğü olan
hastalarda görülebilir (13, 70).
MRSA ile kolanizasyon ve infeksiyon için en önemli risk faktörleri yaş, altta
yatan hastalıklar, nazal kolanizasyon ve yabancı cisimlerdir (kateteL trakeostomi vb.).
MRSA ile infekte olan hastaların çoğunda yatış süreleri uzun, antibiyotik kullanımı
fazladır. Nozokomiyal MRSA infeki yonları ve MRSA epidemilerinin yaklaşık 2/3 ~ü
yoğun bakım ünitelerinde çıkmaktadır. Hastanede görülen MRSA sıklığındaki artışın en
önemli nedeni, el yıkama gibi basit yöntemlerin olmamasıdır. MRSA sadece hastanede
MSSA ·nın yerini almakta kalmayıp, infeksiyon hızınında artmasına neden olmaktadır
(47,70).
MRSA suşlarının belirli bir hastanede görülmesinden sonra ortadan kaldırılması
çok zordur. Ayrıca uzun süre hastanede yatan ve MRSA suşları ile kolonize olan
hastalarda infeksiyon görülme riskinin, metisilin ·e duyarlı S. aureus suşu taşıyaniara
veya S. aureus ile kolonize olmayan hastalara nazaran daha yüksek olduğu
gözlemlenmiştir. ( 68).
Metisilin ·e duyarlı kökenierin sağahımında metisilin veya penisilinaza dirençli
diğer penisilinler glikopeptidlere tercih edilmelidir. Çünkü beta-laktam antibiyotiklerin
vücut sıvılarına ve dokulara geçişleri glikopeptidlere kıyasla daha iyL komplikasyonları
daha azdır. Ayrıca glikopeptidlere dirençli mikroorganizmaların seleksiyonuna yol
açmazlar ve sağahım maliyetleride daha düşüktür. Bu nedenle stafilokok kökenierinde
metisilin direncinin tanınması önemlidir ( 51 ).
Metisilin dirençli stafilokoklar tüm beta-laktam antibiyotiklere dirençli olarak
kabul edilir. MRSA suşları glikopeptid antibiyotiklere (vankomisin-teikoplanin)
duyarlıdır. Ayrıca son yıllarda toplumda kazanılan infeksiyonlardan özel bir gen
kasediyle taşınan MRSA izolatları tanımlanmış ve bu etken hastanelerde de artma
eğilimi yaratmıştır ( 46).
Vankomisin kullanımı sonrasında vankomisine duyarlılığı azalmış S aureus
izolatları belirlenmiştir. Duvar kahnlaşması nedeniyle bu özelliğin ortaya çıktığı
12
saptanmıştır. Sorun rutin disk diflizyon yöntemiyle tanınamadığından dolayı
atlanabilmekte ve vankomisine duyarlılığı azalmış bu etkenler (VISA~ h-VISA) tedavi
başarısızlıkianna neden olabilmektedir. Ayrıca son yıllarda vankomisine dirençli
S aureus izolatları da tanımlanmıştır. Bu etkenler için tedavi de linezolid kullanılmış ve
linezolide dirençli izolatlar da saptanmıştır (23).
2.5.2. Enterococcus spp. :
Lancefield sınıflandırmasında D grubu streptokoklar~ enterokoklar ve
nonenterokoklar olarak ikiye ayrılır. Enterokoklar içinde yer alan mikroorganizmalar
gram pozitif boyanan, kısa zincirler yapan kok ve diplokok şeklinde görülebilen
bakterilerdir. Çeşitli besiyerlerinde 1 O °C ile 45 °C arası ısı da üreyebilirler. Kanlı
jelozda alfa ve beta hemoliz gösterebilirler, gama enterokoklarda vardır. Fakültatif
anaerop olan bu bakteriler % 40 safrab besiyerinde, o/o 6,5 tuzlu besiyerinde üreyebil
dikleri gibi 60 derece ısıda 30 dakika tutulduktan sonra üreme özelliklerini
kaybetmezler, canlılıklarını sürdürürler (15,66).
Enterokoklar insanda gastrointestinal sistemde, ağızda, hem kadında hem
erkekte ön üretrada ve vaginada sıklıkla bulunurlar. Bu kolanizasyon özelliğinden
dolayı, enterokoklar genellikle intra-abdominal infeksiyonlarda izole edilirler: bunlar,
pelvik infeksiyonlar ve üriner sistem infeksiyonlarıdır (9Al, 75).
Bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda ve hastanede uzun süre yatanlarda,
özellikle yoğun bakım ünitelerinde yatan hastalarda ve daha önceden antibiyotik
kullanmış olanlarda ve yaşlılarda enterokok infeksiyanlarına eğilim olmaktadır.
Enterokoklar nozokomiyal infeksiyonlu hastalarda önemli bir mortalite ve morbidite
etkeni olduğu belirtilmektedir. Başta E.faecium olmak üzere çoğul direnç gösteren
kökenierin artması, invaziv yöntemlerin sıklıkla uygulanması enterokoklara bağlı
hastane infeksiyonlarının başlıca sebepleri arasındadır (29,60). Enterokoklar yara
infeksiyonu, üriner sistem infeksiyonu, endokardit, pnömoni ve septisemi gibi çeşitli
infeksiyonların etkeni olabilirler. Enterokoklara bağlı infeksiyonlar hastanın kendi
florasından kaynaklanan endojenik tipte olabileceği gibi hastadan hastaya taşınması da
n1ün1kündür. Nozokomiyal üriner sistem infeksiyonuna neden olan enterokoklar hastaya
kendi fekal florasından idrar sondası yoluyla bulaşmaktadır ( 41 ). Enterococcus faecium
ve Enterococcus faecalis daha sıklıkla klinik materyallerden izole edilmiştir. Özellikle
13
penisilin, sefalosporin, klindamisin, tetrasiklin, metisilin gibi birçok antimikrobiyal
ajana çoğul direnç gösterebilirler. Avrupa~ da hayvan yemlerinde av oparsin isimli
antibiyotik kullanımıyla vankomisin direnci ilişkisi ilgi çekici bir bulgudur (73 ).
Nozokomiyal infeksiyonlarda enterokoklar sırasıyla en sık üriner sistem
infeksiyanları (% 16), ikinci olarak intraabdominal ve pelvik yaralanmalarında
polimikrobiyal olarak, üçüncü sıklıkla ise bakteriyemilerde, endokarditlere daha nadir
olarakta santral sinir sistemi ve solunum yolu infeksi yonlarında görülür ( 49).
Enterokoklar 1980'lerden beri hastane infeksiyonu olarak önemi fark edilmeye
başlanmıştır. Kan akımı infeksi yonlarında 3. sırada olan enterokokların virülansı
düşükte olsa çok çeşitli ve ciddi klinik tablolarda (intraabdominal infeksiyonlar, yara
infeksiyonları, endokardit, menenjit vb) izole edilmekte pek çok antibiyotiğe intrinsik
olarak dirençli olmaları nedeni ile tedavi sorunlarına yol açmaktadır. Maliyet mortalite
ve hastanede kalış süresini arttıran bu infeksi yonların% 80'inden Enterococcus faecalis
sorumlu tutulmaktadır. Buna rağmen Enterococcus faecium klonal olarak yayılıma
adapte olması nedeni ile daha önemli bir patojen olarak kabul edilmelidir. E.faecalis ve
E.faecium 'da glikopeptid ve yüksek düzeyli aminoglikozid direncinin oluşması aynı
dönemlere rastlar. Hastalar ve sağlık personeli arasında kolayca temas yolu ile
horizontal olarak yayılan enterokoklar uzun süre çevrede kalabilirler (48~61 ).
Enterokoklarda vankomisin direnci ilk kez 1986 yılında Avrupa~ da (Kasım ayı)
saptanmış ve 1988 (Ocak ayındafda bildirilmiştir. 1988 yılı ortalarında ise Paris"te
Hemotoloji kliniğinde yatan hastalarda VRE kolonizasyonu saptandığı bildirilmiştir.
Daha sonra yaygınlaşmıştır, özelikle ABD" de önemli bir nazokomiyal patojen haline
gelmiştir; 1989"da NNIS sistemine yansıyan enterokokların o/o 0~3 "ü (Yoğun Bakım
Birimleri (YBB)'i 0/o O.l"i) vankomisine dirençli olarak bulunmuş: Devam eden süreçte.
enterokokarın vankomisin direnci 1993"de% 7,9 YBB'de% 13.6. 2003· de YBB"de o/o
28.5 oranında saptanmıştır. Avrupa· da ise VRE insidansı çok düşük kalmıştır: 2004 ·de
tüm Avrupa"da ise Enterococcusfaecalis'lerde o/o 0,9 E.faecium"da% 9"u vankomisin
-e dirençli olarak bulunmuştur. Son yıllarda ise vankomisin direnci hızla yayılma
eğilimine gim1iş ve Türkiye dahil bir çok ülkede salgınlar yaratan önemli bir
nozokomiyal etken haline gelmiştir (20).
14
2.5.3. Pseudomonas aeruginosa :
Pseudomonas cinsinde bulunan bakteriler 1.5-4/ 0,5 ı.ım büyüklüğünde, küçük~
bazen ikişerli, bazen zincir oluşturacak gibi fakat çoğu kez tek tek görülen sporsuz,
uçlarında tek, nadiren 2-3 adet kirpikleri ile çok hareketli, aerop, oksidaz olumlu, gram
negatif çomakçıklardır. Kanlı agar plakta kolonileri R kolonileri biçiminde olup, beta
hemoliz yaparlar. Bu bakteriler adi besiyerinde iyi gelişirler. Karbonhidratlan
fermentleyemezler ancak glikoz ve ksiloz gibi şekerleri oksitleyebilirler (15,66).
Pseudomonas cinsinin pigment oluşturan ve oluşturmayan türleri vardır. En
önemli pigmetleri piyosiyanin ve piyoverdin'dir. Pseudomonas türlerinde piyosiyanin
yapımı yanlızca P. aeruginosa'ya özgüdür. Ayrıca piyosiyanin antibiyotik etkisi de
vardır ( 12,66 ).
Pseudomonas cınsı bakteriler doğanın yaygın bakterileridir. İnsan ve
hayvanların barsak boşluklarında P. aeruginosa saprofit olarak yer alır. Pek çok türü
vardır, yalnız bir kısmı insanda infeksiyon oluşturur. En sık rastlanan tür ise P.
aeruginosa·dır. Bu bakterilerin insanda hastalık yapmasına vücut direncini kıran
n1etabolizma ve kan hastalıklan ile urlar yardım eder. Bağışıklığı bastırıcı ilaçlarla,
kortikosteroidlerle, antimetabolit ve antibiyotiklerle uzun süre tedavi ve vücut direnci
düşük olanlarda infeksiyon sıklığını arttırır (77).
P. aeruginosa insanda bakteriyemi, endokardit, solunum yollarında pnömoni ve
ampiyem. üreme ve idrar yolları infeksiyonlan, osteomiyelit, menengit, beyin absesi,
konjuktivit, sistit. göz kapaklarının nekrozlu yangısı, endoftalmit, dış kulak yangısL
ufak çocuklarda bazen salgın yapabilen sürgün, göbek infeksiyonu, deride çeşitli
yangınlar yapabilir. Çeşitli nedenlerle savunma sistemi zayıflamış kişilerde ise farklı
klinik bulgularla seyreden infeki yonlar oluşturmaktadır (56.64 ).
P. aeruginosa en çok bilinen nozokomiyal etkenlerdendir ve özelikle yoğun
bakım ünitelerine yerleşir. Distile suda üreyebilen Pseudomonas·lar hastane çevresine
nemli solunum cihazlarında, inflizyon sıvılarında, lavabo ve banyo duvarlarında,
paspaslarda. dezenfeksiyon çözeltilerinde yoğun olarak bulunabilmektedir (72, 74 ).
Geniş spektrumlu antibiyotiklerin kullanımı hastanede yatan hastalarda
bakterinin kolonizasyonuna sebep olur. İndüklenebilir beta-laktamaz yoluyla tedavi
ıs
sürecinde bir anda tüm sefalosporinlere direnç gelişebilir ve bu direnç beta-laktamaz
inhibitörlerine yanıtsızdır. Trimetoprim-sulfametoksazole dirençlidir, çoğu beta laktam
antibiyotiğe, aminoglikozitlere, kinolanlara duyarlılığı düşüktür. İmipenem direnci o/o
28'e kadar çıkmıştır (77).
P.aeruginosa, birçok antibiyotiğe intrensek dirençli olmasının yanında
mutasyonla hızla dirençli duruma gelmesi nedeniyle bu bakterinin etken olduğu
infeksiyonların tedavisinde güçlük yaşanmaktadır. Pseudomonas'larda çoğul direnç
genellikle birden çok direnç mekanizmasının aynı anda çalışmasına bağlıdır. Özellikle
beta-laktam kullanımında tedavi sürecinde direnç gelişiminde porinierin değişimi,
kromozomal ve plazmid kaynaklı beta-laktamazlar, aktif po m pa sistemleri rol oynarlar.
Bu sistemle kullanılan antibiyotiklere bağlı olarak seçilip baskın hale gelir ve tedavi
sürecinde direnç gelişebilir ( ı2, 7 4 ).
Pseudomonas'da karbapenem direnci, aztreonam dışındaki beta-laktamları
hidrolize eden MBL enzimlerine bağlıdır ve bu enzimler yüksek düzeyde dirence yol
açar. Geçtiğimiz sekiz-dokuz yıl içinde başta Akdeniz yöresi olmak üzere birçok
Avrupa ülkesinde VIM tipinde MBL üreten P. aeruginosa kökenieri endemik olarak
bulunmaktadır (74).
EARSS'nin 2007 verileri P.aeruginosa 'da karbapenem direncinin Avrupa'da
artmakta olduğunu göstermiştir. Bu oran Kuzey Avrupa ülkelerinde o/o 1 O'un altında
iken, Yunanistan, Türkiye, Almanya, İtalya gibi ülkelerde o/o 25'in üzerindedir. Türkiye
için bu oran% 3ı olarak bulunmuştur (74).
2.5.4. Acinetobacter spp. :
Acinetobacter kökenieri kısa küt ı ,5-2,5/ ı ,O-ı ,5 ~m büyüklüğünde küçük. üre-
me dönemi dışında kok biçiminde görülebilen, ikişerli ve kısa zincir oluşturabilen.
sporsuz, kirpiksiz ve bazen ince kapsüllü bakterilerdir. Nonfermentatif. hareketsiz.
oksidaz negatif, aerop, gram negatif kokobasil, morfolojisindeki bakterilerdir. Kanlı
agardaki kolonileri S kolaniler olup. değişik hemolitik özellikler gösterirler ( 4~ 1 5~66).
Doğada yaygın olarak ve kuru ve nemli yüzeylerde sağlıklı insan derisinde
bulunabilirler. Hastane epidemilerinin en sık nedenlerinden birisidir. Büyük oranda
hastane personelinin deri florasında bulunur ve elleriyle taşınır (39.46).
16
Acinetobacter türleri ile pek çok infeksiyon oluşur. Bunlar sıklıkla pnömoni.
endokardit, menenjit, deri ve yara infeksiyonları, üriner sistem~ sepsis ve perİtonit gibi
infeksiyonlardır. Acinetobacter için virülans faktörlerin azlığL onların fırsatçı
patojenlerini öne çıkarır (29,32).
Sebep olduğu hastalıklar genellikle hastaneden kazanılmış infeksiyonlardır.
Acinetobacterin yaşamasına etki eden faktörler, hastane çevresinde bulunanlarla benzer
olduğu ve bunların araştırılarak Acinetobacter infeksiyonlarının epidemiyolojisine
yardımcı olacağı düşünülmüştür (39).
Acinetobacter 'in çapraz kolonizayonu için risk faktörleri arasında~ hastanın yatış
süresinin uzaması, cerrahi yara ve tedavinin geniş spektrumlu olması gelir (42 ).
Özellikle A. baumannii son yıllarda yoğun bakım ünitelerindeki salgınlarda sıklıkla yer
almaya başlamıştır. Yoğun bakım ünitelerinde uzun süreli kalmak, cerrahi girişim. uzun
süre antibiyotik kullanımı, kateter, sonda gibi tedavi amacıyla kullanılan enstrümanlar
Acinetobacter infeksiyanları açısından risk etmenleri arasında sayılabilir (29~34).
Acinetobacter türlerinin antibiyotiklere karşı oluşturduğu direnç günümüzde
önemli bir sorun halini almıştır. Yıllar içinde artan direnci özelikle A. baumannii 'de
belirgindir. Her şeye dirençli bakteri olarak tanımlanmaktadır. Acinetobacter spp.
infeksiyanları en sık yoğun bakımlar olmak üzere hastanelerde artan sıklıkla
görülmektedir. Acinetobakter'ler genellikle çoğul dirençlidir ve aminoglikozidlere~
florokinolonlara, karbapenem dışı beta-laktamazlara yanıtsız kalırlar. Bu özellikleri
bilindiğinden, Acinetobacter infeksiyanlarında karbapenemler ilk sırada tercih edilen
antibiyotiklerdir. Bununla birlikte hem dünyada hem Türkiye' de karbapenem dirençli
Acinetobacter'ler hızla yayılmaktadır ve direncin büyük bir kısmı bakteriden bakteriye
transfer olabilen karbapenemazlara bağlıdır. Türkiye' de gram-negatiflerdeki varlığı fark
edilmeye başlayan OXA enzimlerinin Acinetobacter'lerdeki karbapenem direncinde de
rol oynadığı görülmüştür ( 40).
Penisilin, ampisilin ve sefalotine karşı üniversal bir direnç söz konusudur. II. ve
III. kuşak sefalosporinlere, amikasin ve gentamisin dahil aminoglikozidlere.
kinolonlara, kloran1fenikol ve tetrasikline direnci artmaktadır. Beta laktan1az
inhibitörlerine direnç görülebilir. Trimetoprim-sulfometaksazole direnç değişkendir
(32,46).
17
On bir Avrupa ülkesini kapsayan 1997-2000 yılları arasında gerçekleştirilen
MYSTIC çalışmasında Avrupa genelinde Acinetobacter kökenierinde imipenem direnci
o/o 16 ve meropenem direnci o/o 18 iken; SEN TR Y çalışmasının 3 O Avrupa ülkesini
içeren 2001-2004 verilerine göre imipenem direnci o/o 26~3, meropenem direnci o/o 29~6
olarak bulunmuş, 2006 yılında gerçekleştirilen 12 ülkeyi kapsayan MYSTIC
çalışmasında imipeneme % 42~5~ meropeneme % 43,4 direnç olduğu saptanmıştır. Bu
çalışmada Türkiye kökenieri in1ipeneme o/o 48, meropeneme o/o 42 oranında dirençli
bulunmuştur. Buda kısa zamanda bu bakterilerde karbapenem direncinin hızla artığının
göstergesidir (74).
2.5.5. Escherichia coli ve Klebsiella spp. :
E. co li, ortalama 1-3/ 0,6 ~m büyüklüğünde bir çomakçık olup, hareketli köken-
lerde kirpikler, bazı kökenierde kapsül ve mikrokapsülümsü yapılar bulunur. ayrıca
tüycüklerde bulunabilir. Adi jelozda 3 7 °C' de 24 saatte 1-3 ~m çapında S kolonileri
yapar ( 15,66).
E. co/i, katalazlı fakat oksidazsızdır, glikozu gaz yaparak fermente etmektedir. 3 7
°C' de bazı kökenieri hareketlidir, asetoin yapımı olumsuz, beta-galaktozidaz olumlu
bulunmuştur. Laktoz, sukroz gibi maddeleri bazı kökenler parçalamaktadır. H2S yapımı
ı se değişkendir. E. co li kökenieri sitrattan yararlanamamaktadır. jelatİnİ
eritememektedir, üreyi parçalayamamakta, fenilalanini aminsizleştirememektedir
E. co li idrar yolu infeksiyonları, bakteriyemi ve bakteriye bağlı turist di yaresi
yapabilir. Ayrıca yeni doğan menenjiti ile pnömoniye, safra yolları infeksiyonlarına,
peritonite, apandisite ve muhtalifyerlerde irinli yangılarda da etken olabilir (28.66).
E. co/i Gram-negatif hastane infeksiyon u etkenlerinin başında gelmektedir.
E.coli en sık hastane kaynaklı idrar yolu infeksiyonu ve sepsis etkenidir. Toplumda
görülen infeksiyon etkeni olan E. co li' ler ne kadar duyarlı ysa. genelde hastane kaynaklı
kökenierde o kadar dirençli olmaya yatkındırlar (40).
Hastane infeksiyonu etkenleri arasında penisilinlere, beta-laktamaz inhibitörlü
kombinasyonlara. II. ve III. kuşak sefalosporinlere, aztreonama, trimetoprim-
18
sulfametoksazole, tetrasikline, kloramfenikole ve artan oranlarda aminoglikozitler ile
kinolanlara direnç gözlenmektedir ( 46).
Klebsiella cinsi bakteriler 0,6-6,0/ 0,3-1,5 ıım büyüklüğünde küt, bazen ikişer
ikişer duran çomakçıklardır. Bir çoğunda tüyler vardır. Klebsiella cinsi bakteriler
kapsüllü olduklarından büyük mukuslu koleniler oluştururlar ( 66).
Klebsiella türleri 3 7 °C~ de hareketsidirler, beta-galaktozidazları olum! udur.
Glikozdan gaz yaparak fermente etme, laktoz, sitrattan yararlanma, üreyi ve !izini
parçalaması, indol yapımı gibi bazı özellikler bazı kökenler için mevcuttur. H2S yapımı,
jelatini eritme, fenilalanini aminsizleştirme tüm kökeni er için olumsuzdur ( 43~66).
Bu bakteri özellikle vücut direncinin kırık olduğu durumlarda~ şeker
hastalığında, alkoliklerde~ akciğerinde süregen infeksiyon bulunanlarda başta pnömoni
olmak üzere çeşitli infeksiyenlara sebep olmaktadır. insanda anjin, menenjit,
endokardit, idrar ve üreme yolları infeksiyonları, seyrek olarak hepatit, kolesistit_
peritonit, osteomiyelit, artrit, otit ve beyin apsesi infeksiyonu yapabilir (43,66).
K. pneumoniae, sebebi tam olarak bilinmeyen bir şekilde direnç plazmitlerini
edinme, barındırma ve diğer bakterilere nakletme işinde diğer bakterilere üstünlük
gösterir. Bu sebeple de hastane infeksiyonu salgınlarının en yaygın sorumlularından
biridir. Tek plazmit alımıyla aynı anda başta III. kuşak sefalosporinler ve aztreonam
olmak üzere beta-laktam ilaçlarının çoğuna, tetrasiklin, sulfanomid ve
aminoglikozidlere direnç kazanabildiği, yıllarca süren salgınlarda diğer Gram-negatif
çomaklara bu direnci aktarabildiği gösterebilmiştir. Beta-laktam dirençli Klebsiella
kökenierinin çoğunda kinolan direnci de bulunmaktadır. Bunlar aynı zamanda beta
laktamaz inhibitörlü kombinasyonlara dirençli olabilirler (76).
Çoğul dirençli K. pneumoniae salgınları yoğun bakım üniteleri ve yeni doğan
servislerinde görülebilir. Ancak beta-laktamaz yapan kökenieri karbapenemlere
duyarlıdır ( 1 9).
E. co li ve Klebsiella gibi enterik hasiller toplum ve hastane kökenli
infeksiyenların en sık etkeni bakterilerdendir. Bu bakterilere bağlı infeksiyenların
tedavisinde üçüncü kuşak sefalosporinler de dahil beta-laktam antibiyotikler. kinolonlar
ve karbapenemler en çok kullanılan ilaçları oluşturur. Beta-laktam antibiyotiklere karşı
19
gelişen çoklu direncin Klebsiella ve E. co li 'de en yaygın nedeni kromozomal Amp C
beta-laktamazların aşırı salgılanması yanında genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz
(GSBL) salgılanmasıdır. GSBL pozitif bakteriler karbapenem ve sefamisin dışındaki
tüm beta-laktamlara dirençli hale gelmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi Avrupa· da ve
ülkemizde bu antibiyotiklere direnç sorunu artmaktadır. Avrupa~ da ve ülkemizde en sık
görülen GSBL CTX-M enzimidir. GSBL enzimlerinin genetik kontrolü plazmidlerle
sağlandığı için bu enzimiere bağlı direncin bakteriler arasında yayılması kolay
olmaktadır (74).
EARSS 2007 verilerine göre Avrupa' da Enterobacteriaceae ailesinde karbepem
direnci en yüksek olan K.pneumoniae 'dir. Yunanistan, 33 ülke verileri arasında bu tipte
en yüksek dirence sahiptir (o/o 46). Türkiye 'nin karbepem için direnç oranları o/o 2~2 ~dir
(74).
Ulusal çapta altı merkezle yürütülen HİTİT çalışmasında, E.coli ve Klebsiella~
lardaki GSBL pozitiflik oranı hastane izolatlarında% 29, yoğun bakım izolatlarında o/o
33 olarak saptanmıştır ( 40).
2.5.6. Hastane infeksiyonu etkeni bakterilerin epidemiyolojisi
"'Hastane infeksiyanlarında son dönemin majör etkenleri hangileridir?"·
sorusuna, kategorize edilebilir tek bir yanıt vermek mümkün değildir. Çünkü etkenler,
güncel tedavi ekolleri ve antibiyotik kullanım alışkanlıklarıyla doğrudan bağlantılı
olarak değişiklik göstermektedir; her ülke hatta her hastanede hatta her serviste farklıdır
(37,50).
Antibiyotik öncesi dönemde Streptococcus pyogenes ve Streptococus
pneumoniae hastane infeksiyonlarının en belli başlı etkenleriyken, 1940"larda. penisilin
ve sulfonamid kullanımı sonrasında penisiline dirençli S. aureus bu alanda baş etken
haline gelmiştir (37,67).
Penisilinaz yapımına bağlı olan bu direnç başlangıçta sık görülmezken. 1960"1ı
yıllarda birçok hastanenin önemli problemi haline gelmiştir. Metisilinin kullanıma
girdiği 1960 yılından bir yıl sonra S.aureus suşlarında metisilin direnci rapor edilmiştir.
Metisilene dirençli S. aureus (MRSA) sıklığında 1977 yılına kadar değişiklik
görülmezken semisentetik penisilinlerin ve 1. kuşak sefalosporinlerin kullanıma
girmesi ile direnç sıklığında hızla artış olmuştur. Dar spektrumlu sefalosporinlerin
20
kullanılmaya başlanrnasıyla birlikte Gram-negatif çomak hakimiyeti belirleyici
olmuştur ( 40.4 7).
İmplante edilebilen kateterlerin ve ımmunsupresyon tedavilerinin
yoğunlaşmasına ek olarak geniş spektrumlu sefalosporinlerin devreye girmesiyle 1970
sonu ve 1980 başında Gram-pozitif bakteriler yeniden gündeme gelmiş, fakat bu kez
koagülaz negatif stafilokoklar ve enterokoklar gibi daha önce • 'non virulan · · sayılan
mikroorganizmalar hastane infeksiyonlarının önde gelen etkenleri olmuştur. 1980'lerde
genel çizgiye bakarak 1990'lı yılların temel nozokomiyal patojenlerinin metisiline
dirençli stafilokoklar, penisilin ve vankomisine dirençli enterokoklar ve Grup JK
korineform bakteriler olacağı öngörülmüştür. Fakat 1990'lı yıllarda Gram-pozitiflerin
yanı sıra çoğul dirençli Gram-negatif çarnakların güncel sorun olmayı sürdürdüğü
görülmektedir ( 40.50).
Hastane infeksiyonu etkenleri 1990'lı yıllardan itibaren belli bir grup bakterinin
değil, dirençli mikroorganizmaların damgasını taşımaktadır. Hangi dirençli
mikroorganizma olduğu ise farklı coğrafik bölge, ülke, hastane ve hatta alt birimlerde
antibivotik kullanma ve kullandırma politikalarına bağlı olarak çeşitlilik 2:östermekte ve ~ ~
aylar, yıllar içinde sürekli değişmektedir (3 7.50).
Stafilokoklara bağlı i:pfeksiyonlar gerek endemik gerekse epidemik şekilde
büyük eğitim hastanelerinde görülürken, hastaneler arasında hasta transferinin
yaygınlaşması ve invaziv girişimler sıklığının artışı ile küçük hastanelerin de sorunu
olmaya başlamıştır. Türkiye ·de MRSA sıklığı o/o 20-73 arasında rapor edilmiştir
(16.4 7.65 ).
Gram-negatif çamaklar bugün nozokomiyal pnömonilerin °/o 60.ını.
nozokomiyal üriner sistem infeksiyonlarının o/o 59'unu ve nozokomiyal cerrahi yara
infeksiyonlarının o/o 35'ini oluşturmaktadır. Genel olarak Gram-negatif çomakların.
hastane infeksiyonlarının önemli bir bölümünden sorumlu oln1ayı sürdüreceği
söylenebilir. Fakat konunun asıl vurgulanması gereken yanı bu grup bakteri içinde
antiınikrobiyallere direncin kolay geçmesi, kolay yayılması ve direncin sıklıkla .. çoğul
direnç .. şeklinde ortaya çıkmasıdır (38).
21
Günümüzde hastane infeksiyonlarının başlıca etkenleri aerop Gram-pozitif
koklar ve Gram-negatif çomaklardır. Gram-negatif çarnakların başında sırasıyla
Klebsiella. Enterobacter, Serratia, Proteus ve E. co li gelmektedir. Son vıllarda bu
listeye Acinetobacter, Flavobacterium, Legionella ve P.aeruginosa dışındaki diğer
Pseudomonas türleri eklenmiştir. Anaerop bakterilere daha seyrek rastlanmasına karşın;
viruslar, mantarlar ve hatta parazider önemli hastane infeksiyonu listesine girmişlerdir
(40,50).
Bu nedenle hastane infeksiyanlarında etkenin tanımlanması genellikle güçtür ve
hastadan izole edilen bir potansiyel patojen her zaman gerçek hastane infeksiyonu
etkeni olarak tanımlanmamalıdır (24 ).
22
3. GEREÇ VE YÖNTEM
İlk olarak Mart 1997- Temmuz 1998 yılları arasında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Laboratuarı 'nda çalışılan nozokomiyal
infeksiyon örneklerinden üretilen bakteriler tanımlanıp, antibiyotik duyarlılıkları
saptann1ıştır. Aynı hastaya ait birkaç kez gönderilen muayane maddelerinde, aynı tür
bakteri ve direnç paterni görüldüğünde tek bakteri olarak kabul edilmiştir. Bu ön
çalışmada etkenlerle ilgili olarak sadece daha sonra uzun süreli izlem altına alınan
etkenierin sayısı. dağılımı ve direnç oranları belirlenmiştir.
Sonrasında 2000-201 O yılları arasında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nin tüm
mikrobiyoloji laboratuariarına gelen örneklerde üreyen S. aureus, Acinetobacrer spp ..
Klebsiella spp. E.coli. P.aeruginosa ve enterokok bakterileri laboratuar bilgi işlem
merkezi verileri kullanılarak belirlenmiştir. S. aureus bakterilerinde metisilin direnci
oranlarının saptanması ve izlenmesinde de bilgi-işlem kayıtları kullanılmıştır. Ayrıca
2006-201 O yılları arasında saptanan Klebsiella cinsi bakteriler ve E. co/i izolatlarında
geniş spektrumlu beta laktamaz (GSBL) P.aeruginosa ve Acinetobacter cinsi
bakterilerde karbapenem direnci ile enterokoklarda vankomisin direnci oranları
laboratuar defterleri taranarak saptanan direnç oranlarının çıkartılmasıyla hesaplanmış,
bu konuda Hastane infeksiyon Kontrol Komitesi (HİKK) verileri· nden de
faydalanılmıştır.
3.1. Mikrobiyoloji Laboratuvarında Kullanılan Yöntemler
3.1.1. Gelen materyalin ekimi
1) idrar örneğinin ekimi : Gelen idrar örnekleri kantitatif kültür yöntemiyle ekilmiş.,
besiyeri olarak Endo/ MacConkey agar ve Koyun Kanlı agar ve 2008 yılından
itibaren Chrom Orientation Agar (BD) kullanılmıştır. Anlamlı üremeler ileri
tanımlamayla isimlendirilmiş ve ileri incelemeye alınmıştır ( 43 ).
2) Balgam ve diğer solunum örneklerinin ekimi: Öze ile irinli kısmından alınan
balgam. temiz bir larnın üzerine dairesel hareketler yapılarak ince bir tabaka
halinde yayılmıştır. Gram boyalı preparatların 100 büyü tm e ile yapılan
incelemesinde her mikroskopik alanda 1 O' dan az dök ün tü epiteli bulunan ve
23
ortalama lökosit sayısının 25 ve daha fazla olması da onun incelenebilecek
nitelikte bir örnek olduğu anlamını taşır. İrinli kısımdan alınan balgam örneği
Koyun Kanlı agar, Çikolatamsı agar ve Endo/ MacConkey agara tek koloni ekimi
yapılmış ve anlamlı ilierneler ileri incelemeye alınmıştır. Ayrıca entübe edilmiş
hastalarda endotrakeal aspirat (ETA) ya da bronkoalveolar lavaj (BAL) örnekleri
de aynı şekilde çalışılmış ve kantitatif ekim ile yorumlanmıştır. ETA örneklerinde
ı o5-6 ve BAL örneklerinde ı 04 ve daha fazla üreyen bakteriler anlamlı üreme
olarak yorumlanmış ve ileri incelemeye alınmıştır (43,66).
3) Hemokültür örneğinin ekimi: BACTEC (üxoid) ya da Bac-T Alert (Biomeireux:
France) hemokültür şişelerine alınan kan örnekleri laboratuarda şi şeye özgü
cihaziarda inkübe edilmiş ve bu süreçte sinyal saptanan şişelerden pasajlar
yapılmış ve üremeler ileri incelemeye alınmıştır. S. aureus. Acinetobacter spp ..
Klebsiella spp. E.coli, P.aeruginosa ve enterokok cinsi bakteriler tek hemokültür
şişesinde bile saptansa anlamlı üreme olarak yorumlanmıştır ( 43,66).
4) Katater örneğinin ekimi: Gelen katater Çikolatamsı agar besiyerine Maki
yöntemiyle semikantitatif olarak ekilmiş ve inkübasyona bırakılmış~ 24 saatte
değerlendirildiğinde besiyerinde ı5 ve üzeri üreyen koloniler etken olarak kabul
edilerek ileri incelemeye alınmıştır (43).
5) Yara örneklerinin ekimi: Gelen örneklerden Gram preparatı hazırlanmış ve Kanlı
agar, Çikolatamsı agar ve Endo/ MacConkey besiyerine azaltına yöntemi ile
ekimler yapılarak. 37 °C'de ı8-24 saat inkübe edilmiş, etken olduğu düşünülen
bakteriler ileri incelemeye alınmıştır ( ı5).
6) Beyin ümurilik Sıvısı (BüS): Gelen BüS örneklerinden hücre sayımı yapılmış ve
Çikolatamsı agar, Endo/MacConkey agar ve Koyun Kanlı agar besiyerine ekimler
yapışmıştır kalan BüS örneği pediatrik hemokültür şişesine ekilmiş ve üreyen her
etken ileri incelemeye alınmıştır ( 43 ).
3.1.2. Muayene maddelerinden etken olan mikroorganizmaların İZolasyonu ve
identifikasyonu Etken olarak tanımlanan bakteriler Gram preparatı ile ilk değerlendirmeye
alındı. Gram ( +) ko klar katalaz deneyi ile ayrıldı. Katalaz, koagülaz ve DNAZ testi
pozitif bulunanlar S. aureus olarak tanımlanmıştır. Katalaz negatif olup alfa hemoliz
24
yapan ya da hemoliz gözlenmeyen bakteriler PYR ( + ), eskülin ( +) bulunduğunda
enterokok olarak tanımlanmıştır ( 43,66).
Gram negatif çomaklarda ise üç şekerli demirli besiyeri (TSI)~ sitrat, indoL ...
gibi biyokimyasal özellikleri ile tanımlamaya gidilmiştir. F ermentatif bakteriler
arasında oksidaz (-) bulunanlar Enterobactericeae ailesinden kabul edilmiş ve
biyokimyasal testlerle tanımlanmışlardır. Nonfermentatif, oksidaz ( +) ve yeşil pigmenti
olan bakteriler P.aeruginosa, oksidaz negatif, hareketsiz olanlar Acinetobacter spp.
olarak tanımlanmıştır. Temel testler ile tanımlanamayan bakteriler ise APL VİTEK
(Biomerieux, France) sistemi ile tanımlanmıştır (43,66). Tanımlamalarda en çok
kullanılan testler aşağıda açıklanmıştır:
ı) İndol yapımının araştırılması deneyi: Bakterilerin 24 saatlik ürünü triptofandan
zengin bir besyeri olan % 20 sulandırılmış ana balıklı buyyona ekilmiştir. Tüpün
üst kısmına Ehrlich.Pringsheim çözeltisi emdirilmiş indol kağıtları asılmıştır. 24-
48 saat 37 °C'de üremeye bırakılmıştır. Üreme sırasında bu kağıdın renginin
kızarınası indol varlığını göstermiştir ( ı5).
2) H2S oluşumunun araştırılması: Bakterilerin 24 saatlik ürünü, içinde S kağıdı
bulunan, uygun bir besiyerine ekilmiştir. % ı O kurşun asetat em dirilmiş süzgeç
kağıtları tüpün üst kısmına asılmıştır. Kağıdın kararması H2S yapımını
göstermiştir ( 66).
3) Voges-Prousker deneyi: Çözeltiler ayrı ayrı hazırlanmış, kullanılacağı zaman A'
dan ( Alfanaftol 5 g, % 95' lik etil alkol ı 00 ml) 0,6 ml, B' den ( KOH 40 g~ distile
su ı 00 ml) 0,2 ml alınarak Clark- Lubs besiyerine ilave edilmiştir. ı5 dakika
içinde renk oluşumu pozitif sonuç olarak kabul edilmiştir ( 66 ).
4) Oksidaz aktivitesi: Kovac's ayıracı (suda 0/o ı tetrametil-p-fenilendiamin dİlıid
roklorür çözeltisi) kullanılmıştır. Bir petri kutusu içine süzgeç kağıdı konup
ortasına 2-3 damla ayıraç damlatılmıştır. Bakteri kültüründen steril öze ile
alınarak kağıt üzerine sürülmüştür. Koyu mor rengin oluşumu oksitlenmenin
varlığını ifade ettiğinden pozitif sonuç olarak değerlendirilmiştir ( 43.66).
5) Fenil alanin deaminaz deneyi: Fenil alaninli besiyeri üzerine 24 saatlik kültür
yapıln1ıştır. 37 °C'de 4-24 saatte üreyen bakteriler üzerine suda 0/o 1 O Fe3CI
25
eriyiğinden 3-4 damla konulmuş, ı -5 dakika içinde besiyerinde ve aşağıda
toplanan sıvı da yeşil rengin belirmesi olumlu sonucu göstermiştir (ı 5).
6) Üreaz deneyi: Christen'in üreaz besiyerine bakterilerin eğri jelozdaki 24 saatlik
ürününden ekilmiş, 3 7 °C' de 24-48 saat içinde rengin kızarınası pozitif olarak
kabul edilmiştir ( 66).
7) Sitrat deneyi: Sitratlı besiyerine 24 saatlik bakteri kültüründen alınarak ekilmiş. 24
saat sonra besiyerinde rengin yeşilden maviye dönüşmesi pozitif olarak kabul
edilmiştir ( 66).
8) Dekarboksilaz deneyleri: Önceden hazırladığımız ve aminoasit (lizin, arginin,
omitin) ilave ettiğimiz Möllerin dekarboksilaz buyyonlarına bakterilerin eğri
agardaki ürünlerinden az miktarda bulanıklık oluşturulmuştur. Aminoasitsiz
Möllerin dekarboksilaz huyyonuna ekilerek kontrol tüpü olarak alınmıştır.
Besiyerinin üzeri 2-3 ml steril sıvı parafinle örtülmüş, 3 7 °C' de üretime konup
mor rengin oluşması pozitif olarak değerlendirilmiştir ( 43,66).
9) Oksitlenme fermentleme deneyi: Tanımlanacak olan bakteri 2 tane Glukozlu
besiyerine batırma ekimi yapılmıştır. Bunlardan biri 2-3 ml sıvı parafinle
örtüln1üş. 37 °C'de 2-4 gün tutulmuştur. Fermentlemede her iki tüpte sararma
olduğu halde oksitlemede yalnız parafinsiz besiyerinde sararma olduğu
görülmüştür ( 43.66).
ı O) Katalaz deneyi: Taze pasajianmış bakteri kültüründen alınan örnek temiz bir
pipetle lama sürülmüş, üzerine 1 damla % 3 'lük H202 ·den damlatılmıştır.
Hava kabarcıklarının çıkışı katalaz enziminin varlığını göstermiştir ( 66).
11) Plazn1a koagülaz deneyi: 18-24 saatlik kültürden bir öze alınarak lan1
aglütünasyonu ile kümeleşme olup olmadığı araştırıln1ıştır. Tuzlu su ile
aglütinasyon kontrol edilmiş, negatif çıkanlara tüpte koagülasyona bakılınıştır
(66).
ı 2) PYR testi: Enterokoklar ve A grubu beta hemolitik streptokokların
identifikasyonunda kullanılan önemli bir testtir. Bu testte kullanılan substratı ·L
onidonyl-betanaphtylamide'dir. Oluşan kırmızı renk pozitif reaksiyonu gösterir.
Hızlı testte emdirilmiş filtre kağıdı üzerine şüpheli koloniden 2-3 adet konularak
26
önce broth damlatılmış, 5 dakika beklenmiştir. Ardından reageni bulunan diğer
ayıraç damlatılmış, 30-60 saniye içerisinde pozitif reaksiyon için kırmızı renk
oluşması beklenmiştir. Sarı veya portakal rengi negatif olarak değerlendirimiştir
(43).
3.1.3. izole edilen patojenlerin in-vitro olarak çeşitli antimikrobik duyarlılıklarının saptanması
Bakterilerin antimikrobik maddelere olan dirençlerini ölçmek için Kirby-Bauer
Disk yöntemi kullanılmıştır. Petri kutularına yaklaşık 4 mm kalınlıktaki Mueller
Hinton agar besiyeri dökülmüştür. Bakterilerin besiyerlerine standart ekilmesi
gerektiğinden, standart baryum klorür bulanıklık tüpü (0,5 no~ıu Mc Farland tüpü)
hazırlanmıştır. 0.5 ml % 1,175 W/v BaClı.2H20 üzerine 99~5 % rlik H2S04
eklenmiştir.
Ekimi yapılacak mikroorganizmanın agar kültüründen 4-5 koloni alınmıştır. 4-5
ml buyyonda 0,5 Mc Fariand bulanıklığına ulaşan bakteri süspansiyonundan 3 ekim
halkası alınmış ve besiyeri üzerine damlatılmıştır. Bakteriyi besiyeri üzerine eşit
miktarda yayabilmek için steril eküvyon kuilanılmıştır. Antibiyotik diskleri plak
kenarına yaklaşık 15 mm ve birbirinden 25-30 mm uzaklıkta dizilmiştir. Bu işlem için
standart disk dağıtıcısı kullanılmıştır. Diskler yerleştirilmeden önce 3-5 dakika kadar
neminemilmesi için bekletilmiş, 37 °C'lik etüvde I 8-24 saat inkübasyona bırakılmıştır.
Disklerin etrafında oluşan üremeıne zonlarının çapları mm olarak ölçülmüş ve not
edilmiştir. Alınan sonuçlar NCCLS/CLSI nin önerdiği sınırlar çerçevesinde incelenmiş
ve ··dirençli·~. ··duyarlı'' ve ""orta duyarlı'' olarak değerlendirilmiştir. Orta duyarlı
bulunanlar genel hesaplamada dirençli kategorisinde sayılmıştır ( 43.66).
GSBL varlığı çift disk sinerji yöntemiyle taranmıştır, stafilokoklarda metisilin
direnci aksasilin ve sefoksitin diskleri kullanılarak izlenmiştir. Direncin izlenmesi ve
yorumlanmasında NCCLS/CLSI standartları örnek alınarak değerlendirmeler
yapıln1ıştır. Gereğinde E-test (Biodisc. Sweden) ile doğrulama testlerine başvurulmuş
ve direnç tanımları bu değerlendirmenin sonunda yapılmıştır.
27
4. BULGULAR
Mart ı997- Temmuz ı998 tarihleri arasında, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi 'nin değişik servislerinden ve yoğun bakım ünitelerinden nozokomiyal
infeksiyon şüphesi ile gönderilen muhtelif 399 materyalden patojen kabul edilen ı24 (o/o
63,6) Gram-negatif çomak, 52 (o/o 26,7) Gram-pozitif kok olmak üzere toplam ı76
etken tanımlanmış ve ileri incelemeye alınmıştır. Bu etkenler arasından ileri
çalışmalarda değerlendirilen ı45 etkenin sayı ve örneklere göre dağılımı Tablo-2.de
gösterilmiştir.
-ı: ı-ı- = Ql 5 "' rJ:ı
~ c:ı: r,n eo: -= ı- c:ı: ..Q c:ı:
,...... = -o ~ ~ - .....,
< eo: 0: ..... eo: :;;ı::: = S.aureus 41 21 4
, 33 ı ..)
Acinetobacter spp. 37 19 2 2 ,
27 2 1
ı ..)
ı
P .aeruginosa 33 17 , ,
24 2 ı l ..) ..) ı
Klebsiella spp. 20 10 2 2 ı ı5
E.coli 8 4.1 5 ı ı ı
Enterococcus spp. 6 3.1 2 4
*Balgam: Balgam, trakeal aspirat, bronkoalveolar lavaj gibi tüm solunum örnekleri dahil
edilmiştir.
Tablo 2: Etkenierin ( ı997-ı998 çalışmasında) sayısı ve örneklere göre dağılımı.
28
Etkenierin temel antibiyotiklere direnç oranları Tablo-3 de belirtilmiştir.
Temel Antibiyotik ~ = ~ = ~
Etkenler Direnci
S.aureus 41 21 Metisilin direnci 29 70.7
Acinetobacter spp. 37 19 Karbapenem direnci 4 10.8
P.aeruginosa 33 17 Karbapenem direnci 17 51.5
Klebsiella spp. 20 lO GSBL 12 60.0
E.coli 8 4.1 GSBL ı 12.5
Enterococcus spp. 6 3.1 Vankomisin direnci o o
Tablo-3: Etkenierin (1997-1998 çalışmasında) temel antibiyotik! ere direnç oranlan
Etkenler 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010
Yatan Hasta sayısı 33.512 39.871 35.511 36.699 38142 38.030 37.774 41.879 43.272 40.400 40.695
YBÜyatan 954 832 hasta sayısı 856 921 1143 1255 620 449 503 894 1070
S.aureus 420 338 490 385 359 591 617 629 697 659 762
E. co li 1064 1397 1595 1544 1593 1699 1755 2448 2716 3315 3507
Klebsiella spp. 174 350 428 417 415 427 602 666 705 829 910
Acinetobacter s pp. 291 273 315 235 266 302 240 300 260 344 451
P .aeruginosa 700 952 901 991 1029 1022 978 1101 1089 1315 1476
Enterococcus s pp. 296 467 418 387 388 380 437 511 851 854 1285
Tablo-4: 2000-201 O yılları arasında yatan hasta sayısı ve saptanan etkenierin dağılımı
29
4000
3500
3000
2500 • S.aureus
• Klcbsiella spp.
2000 Enterococcus spp.
• Acinctobactcr s pp.
1500 P .aerugi no sa
• E.coli
1000
soo
o 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010
Tablo-S: Etkenierin yıllara göre dağılımı
4000
3500
3000
2500 - S.aurcus
- Kicbsiella spp.
2000 - Enterococcus s pp.
- Acinetobacter s pp.
1500 - P.aeruginosa
--E.coli 1000
soo
o 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010
Tablo-6: Etkenierin yıllara göre dağılım trendi
o ("(')
4000 ~----------------.,....
3500
3000 1 - - ... ~ -~ · .. ,.
2500 ~- ı
2000
1500 ! - .~ f
1000
soo 1 ~· · ·.zd-2 .. f!C.,...--= :: : ı : er >;
o 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010
50000
45000
40000
35000 S.aureus
30000 Klebsiella s pp.
25000 Enterococcus spp.
Acinetobacter s pp. 20000
P .aerugl nosJ 15000
E.coli 10000
... YJtan HastJ Sayısı
5000
o
~ ı:: (1)
ı ı-. ......
] ı )~
'"d (1) ı-. :o 00 Cl:! ı-.
~
~ ı::
·ı:: (1)
""2 (1)
~ ...... (1)
ı:: ~ ·-...... (1) ı-. :~
~
(;i
~ C/)
Cl:! ...... C/)
ro ...ı:::
ı:: ro ...... ro
ı ~ t"--
ı
o -~ e': ~
900
800
700
600
soo 400
300
200
100
o
80,000;-b
70,000/ıı
60,000/ıı
50,000/ıı
40,000/ıı
30,000Aı
20,000/ıı
10,000/ıı
0,00%
S.aureus
1998 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010
Tablo-S: S.aureus'un yıllar içindeki dağılımı
mr sa
1998 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010
Tablo-9: S.aureus 'un yıllar içindeki metisilin direnç oranları
31
- S.aureus
- mrsa
S.aureus izolatlarında artış saptanmış, MRSA oranlarında 2004 sonu-2008
yılları arasındaki azalma eğilimi son yıllarda yeniden hafifbir artışa geçmiştir.
1400
1200
1000
800
600
400
200
o
32
Enterococcus spp.
- Enter .. .
1998 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010
Tablo-lO: Enterococcus spp. 'in etkeninin yıllar içindeki dağılımı
10,00%
8,00%
6,00%
4,00%
2,00% 4---
0,00%
1998 2006
Enterococcus spp.
- Enterococcus s pp.
2008 2009 2010
Tablo-ll: Enterococcus spp. 'nin yıllar içindeki vankomisin direnç oranları
Enterokokların son yıllarda hem etken olarak hem de vankomisin direnci
oranlarının artışı belirlenmiştir. Özellikle enterokoklardaki vankomisin direncindeki
artış hızı daha belirgin olarak görülmektedir.
1600 1400 1200 1000 800 600 400 200
o
60,00%
50,00%
33
P.aeruginosa
- P .aeruginosa
1998 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010
Tablo-12: Pseudomonas aeruginosa 'nın yıllar içindeki dağılımı
P.aeruginosa
40,00% +------~--~-----,.,~~-·~---------
30,00%
20,00%
10,00%
000%
1998 2006
- P .acruginosa
2008 2009 2010
Tablo-13: Pseudomonas aeruginosa'nın yıllar içindeki karbapenem direnç oranları
Pseudomonas aeruginosa son üç yıl içinde sayıca artma eğilimine girdiği halde
karbapenem direncinde azalma eğilimi görülmüştür.
34
ı Acinetobacter spp. soo
400
300
200 - Acinetobacter ...
100
o 1998 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010
Tablo-14: Acinetobacter s pp. 'nin yıllar içindeki dağılımı
80,00% 1 70,00%
60,00% 50,00%
40,00%
Acinetobacter spp.
J------ -------------
10,00% -+----1-
0,00% T
1998 2006 2008 2009 2010
- Acinctobacter spp.
Tablo-15: Acinetobacter spp. 'nin yıllar içindeki karbapenem direnç oranları
Acinetobacter cinsi bakteriler son yıllara gelene kadar nisbeten stabil bir sayıda
kalmış fakat son üç yılda belirgin bir artış göstermiştir. Karbapenem direnci nisbeten
stabil bir oranda seyretmektedir.
35
E.coli 4000
3500
3000 ---2500
2000 - E.coli
1500
1000
soo o
1998 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010
Tablo-16: E. co/i 'nin yıllar içindeki dağılımı
E.coli 40,000/o
30,000/o
20,00% - E.coli
10,00%
0,00% 1998 2006 2008 2009 2010
Tablo-17: E.coli nin yıllar içindeki GSBL direnç oranları
E.coli hasta sayısı ve örnek sayısına paralel olarak belirgin bir artış göstermiş,
fakat GSBL oranlarında son yıllarda stabil bir seyir göstermiştir. Klinik örneklerde en
çok üretilen etken E.coli'dir.
36
Klebsiella spp. 1000
800
600
400 - Kiebsiclla ...
200
o 1998 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010
Tablo-18: Klebsiella spp. 'nin yıllar içindeki dağılımı
Klebsiella spp. 70%
60%
SO%
40%
30% - Klebsiella spp.
20%
10%
0%
1998 2006 2008 2009 2010
Tablo-19: Klebsiella spp. 'nin yıllar içindeki GSBL direnç oranları
Klebsiella cinsi bakterilerin hasta sayısı ve örnek sayısına paralel olarak artışı
belirlenmiş, fakat GSBL oranlarında son yıllarda belirgin bir artış saptanmamıştır.
37
5. TARTIŞMA
Bakterilerde antibiyotiklere direnç gelişmesi ile antibiyotik kullanımı arasında
doğrudan bir ilişki vardır. Hastane infeksiyonu etkenlerinin ve direnç oranlarının
dağılımındaki değişiklik ilk olarak ı 959'da Firland ve arkadaşlarının yaptıkları
çalışmada bildirilmiştir. ı 93 5- ı 95 7 tarihleri arasında antibiyotik! ere duyarlı Gram
pozitif etkenierin penisilin dirençli S. aures ve çok ilaca dirençli Gram-negatif
mikroorganizmalar (Pseudomonas, Klebsiella vb) ile yer değiştirdiği gösterilmiştir. Bu
değişikliklerle beraber antibiyotiklerin gelişmesi bakterilerde etken ve direnç
paternlerini etkilemiştir ( 61 ).
Özellikle hastane ortamında son 50 yılda çeşitli bakterilerde direnç
durdurulamaz bir şekilde artmıştır. ı 970' li yıllarda vankomisinin kullanıma girmesiyle
birlikte hastane ortamında Gram-pozitifler yanında Enterobacteriaceae ve
Pseudomonas aeruginosa suşları öne çıkmaya başlamıştır. Buna karşılık geniş
spektrumlu antibiyotiklerin (sefalosporinler gibi) yaygın kullanıldığı 1980.li yıllarda
Gram-negatif bakterileri e mücadelede savaşı kazanma umudu belirmiş, ama bakterilerin
direnç geliştirmesi kısa zamanda bu umudu ortadan kaldırmıştır. Beta-laktamazların
karşımıza çıktığı bu yıllarda hastanelerde metisilin dirençli stafilokoklar başka bir tehdit
olarak gündeme gelmiştir ( 61 ).
Bu olumsuz gelişmelere daha sonra vankomisine dirençli enterokokların artışı
eklenmiştir. Bu arada düşük virulanslı kabul edilen ve infeksiyonlarda önemli bir yeri
oln1adığı düşünülen metisilin dirençli koagülaz negatif stafilokoklar, mantarlar ve
Corynebacterium jeikeium gibi etkenler hastanelerde dikkat çekmeye başlamıştır. Çok
ilaca direnç pateminin ortaya çıkması bu yıllarda fark edilmiştir. Stafilokoklarda
metisilin direncinin artışı, Pseudomonas' larda yeni kinolanlara ve Enterobacteriaceae
kökenierinde imipenem direncinin ortaya çıkması 1990'1ı yıllarda baş göstermiştir ( 6 ı).
Son ı O yıl içinde de hemen hemen tüm antibiyotik! ere dirençli Acinetobacter
baumannii. P. aeruginosa, Klebsiella pneumoniae ve Enterococcus.faecium kökenieri ve
vankomisine yüksek düzeyde dirençli S. aureus kökenieri rapor edilmeye başlanmıştır.
Nasıl ki antibiyotik öncesi dönemde bakterilere karşı elimizde yeterli ajan yoktu.
direncin artmasıyla da günümüzde gelinen noktayı ·'antibiyotik sonrası dönem'· diye
adlandırabiliriz. Bizim çalışmamızda antibiyotiklerde gözlenen direnç oranları ve bazı
38
etkenlerdeki direnç artış eğilimleri (Acinetobacter spp., P.aeruginosa, VRE) hastanemiz
açısından kaygı verici bulunmuş ve özellikle sorgulanması gerektiği sonucuna
ulaşılmıştır ( 61 ).
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde 2000-2009 yılları arasında yapılan 'Bir
yanık ünitesinde nozokomiyal infeksi yonların epidemiyolojik değişimi'' adlı çalışmada
en sık izole edilen bakteriler arasında P.aeruginosa % 45 ve A.baumannii % 27
oranlarıyla ilk sıralarda bulunmuş ve bunu% 7 ile S.aureus takip etmiştir (5).
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi' nde ı 998-2008 yılları arasında yapılan ''Gram
negatif nozokomiyal patojenler: ı o yıllık değişim" adlı çalışmada ı 998 yılında E.coli
% 32, Pseudomonas s pp. % 30, A.baumannii o/o ı 8 ve Klebsiella spp. % ı 3 olarak, 2008
yılında ise E.coli 0/o 22, Pseudomonas spp. 0/o ı9, A.baumannii% 35 ve Klebsiella spp.
% 12 olarak bulunmuştur. Bu süre içerisinde Acinetobacter spp. (p<O,OO ı) türlerindeki
artış ve Pseudomonas spp. (p< 0,00 ı) ve E. co li (p=0,002) türlerindeki azalma
istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Klebsiella türlerinde ise anlamlı bir fark
saptanmamıştır (26).
Çalışmamızda özellikle son yıllarda enterokoklar ve E. co li sayısında belirgin bir
artışla birlikte yüksek direnç oranları dikkat çekicidir. Bu hastanemizin önemli bir son
merkez olması ile açıklanabilir. Sıklıkla dirençli etkenleri taşıyan hastaların yatınlıyor
olması bir önemli sorun konumundadır (25). Fakat bu etkenierin yerleşmesinde ve
yayılmasında, uygun olmayan antibiyotik uygulamaları, altyapı sorunları, infeksiyon
kontrol önlemlerinin yeterince alınamıyor olması da bir neden olabilir (ı ı .17, 18~30).
Avrupa' da MRSA prevalansı ülkeden ülkeye değişmektedir~ en yüksek oranların
verildiği 2004 yılına ait bir çalışmada İngiltere· de % 44, İrlanda' da 0/o 41 ve
Yunanistan'da % 44 MRSA saptanmıştır. Ayrıca İtalya ve Belçika gibi ülkelerde ve
hatta MRSA sıklığı çok düşük olan kuzey Avrupa ülkelerinde dahi sıklığın giderek
artma eğilimi gösterdiği bilinmektedir (20).
EARSS tarafından Türkiye'den de suşların olduğu 31,59ı izolatın o/o 22"si
MRSA olarak identifiye edilmiştir (61). Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi·nde •·s. aureus
bakteriyemilerinde direnç patemi'' adlı 200 ı -2005 yılları arasında yapılan çalışmada
S.aureus kökenlerinin, metisilin direnci 2001' de % 73,8, 2005"de 0/o 55 olarak
bulunmuştur. 2001-2002 ve 2004-2005 dönemleri arasında metisilin, gentamisin,
eritromisin ve klindamisin direncinde istatiksel olarak anlamlı (p < 0,001) azalma
39
saptanmıştır (59). Sili ve ark. laboratuara dayalı sürveyans verileri ile konuyu
incelemişler ve 2003 yılından 2007 yılına kadarki dönemde örnek sayısı ve örneklerde
MSSA üremesi artış gösterdiği halde MRSA oranlarının düştüğünü saptamışlardır (58).
Bizim verilerimiz MRSA oranlarında genel bir azalmayı desteklemekle birlikte
son iki yıldır MRSA oranlarında hafif bir artış olduğuna dikkat çekmektedir. Bu azalma
ve artma trendinin açıklanması zordur. Bir dönem çok etkin uygulanmaya çalışılan
MRSA İzolasyonunun zamanla öneminin unutulmasına bağlı olabileceği düşünülebilir.
Başka bazı hastane verilerinde de MRSA azalma trendinden bahsedilmesi belki ülke
çapındaki etkili bir yapılanmanın sonucunu düşündürebilir.
E.faecium vankomisin direncinin değerlendirildiği 31 ülkeden elde edilen
EARRS verilerine göre 2007 tarihi itibarı ile ll ülkede direnç oranları < % 1 iken,
Yunanistan, İrlanda ve Portekiz' de bu oran % 25 olarak bulunmuştur. 2001-2007
tarihleri arasında Türkiye' ninde içinde bulunduğu altı ülkede (Yunanistan, İrlanda~
İsrail, Slovenya ve Almanya) vankomisine dirençli E. faecium artışı önemlidir (61).
Bizim yaptığımız çalışmada hastanemizde özellikle son birkaç yıl içinde hem
infeksiyon etkenleri arasında enterokokların hem de enterokoklarda vankomisin
direncinin arttığı belirlenmiştir. Bu artış özellikle diğer hastanelerden gelen pediatrik
hastalarda dikkati çekmiş, sonrasında tüm hastanelerde bu etkenin yayılmasına koşut
olarak bizim hastanemizde de önemli bir sayıya ulaşmıştır. (62). Bu etkenin ortaya
çıkmasında ve yayılmasında İzolasyon uygulamalarında yaşanan sorunlar, antibiyotik
kullanımında sıkıntılar ve çevrede uzun süre canlı kalabilmesi başlıca etmenler olarak
dikkati çekmektedir (7,23,62). Hastanemizde daha önce yapılan çalışmalarda etken
Efaecium ve direnç geni Van A olarak tanımlanmıştır ( 48).
EARSS 2007 raporuna göre P.aeruginosa 'da karbapenem direnci tüm Avrupa
ülkelerinde yüksektir. Bu oran Kuzey avrupa ülkelerinde % 1 o~un altında
iken,Yunanistan,Türkiye, Almanya, İtalya gibi ülkelerde % 25'in üzerindedir. Türkiye
için bu oran % 31 olarak bulunmuştur ( 61 ).
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi'de 2005-2009 yılları arasında yapılan
"'Hastane infeksiyonu etkeni olan P. aeruginosa ve A.baumanni suşlarının dağılımı ve
antibiyotik duyarlılığı" adlı çalışmada, P.aeruginosa suşlarının oranı 2005 yılı için%
19,5, 2006 yılı için % ı 8, 2007 yılı için % 20,6, 2008 yılı için % ı 5, 2009 yılı için %
40
ı 6,9 olarak bulunmuştur. P.aeruginosa suşları imipeneme% 52-77, meropeneme % 54-
89 oranlarında duyarlı bulunmuştur (7 ı).
Avrupa ülkelerini kapsayan 52 yoğun bakım ünitesi sonuçlarına göre çok ilaca
dirençli (ÇİD) P. aeruginosa oranı % 50 ile en yüksek Türkiye~de bulunmuştur (6ı).
Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde yapılan ''Yoğun bakım ünitelerinde izole edilen
Pseudomonas türlerinde 5 yıllık sürede antibiyotik duyarlılık değişimi ve risk
faktörleri'~ adlı çalışmada Pseudomonas türlerinin karbapenem dirençleri imipenem ve
meropenem için sırasıyla; 2003'de % 67,5 ve o/o 68,9, 2004'de % 54,3 ve % 54,3,
2005'de % 70,5 ve % 58,8, 2006'da % 62,6 ve % 68,6, 2007'de % 58,4 ve % 66.1
olarak bulunmuştur (6).
Bizim yaptığımız çalışmada P.aeruginosa'nın etkenler içindeki oranı özellikle
son iki yılda artma gösterse de bu bakterilerde karbapenem direnci ı 998 ve 2006
yıllarında % 50 civarında iken son yıllarda düşme eğilimi göstermiştir. Fakat diğer
çalışmalarda da gözlendiği gibi bu etkenler yıllar içinde dalgalanmalar
gösterebilmektedir ( 6, 7 ı). P. aeruginosa için direnç oranlarının yanı sıra bu bakterinin
hemen her antibiyotiğe karşı direnç geliştirebileceği de unutulmamalı ve tedavi
sırasında yakından izlenmelidir.
Acinetobacter cinsi bakterilerde son yıllarda özellikle Yoğun Bakım
Üniteleri'nde dikkat çekici bir artış yaşanmış ve YBÜ için yerleşik (endemik) etkenler
haline gelmişlerdir. Çevrede birçok yüzeyde uzun süreler canlı kalabildikleri için sık sık
salgınlar da yaratmaktadırlar. Hücre duvar yapıları ve bir çok plazmid taşıyabilme
yetenekleri nedeniyle kolayca dirençli klonlar oluşmakta ve tedavide ciddi zorluklar
yaşanmaktadır. Çok merkezli ulusal HİTİT çalışması sonuçlarına göre Acinetobacter
cinsi bakterilerde karbapenem direnci genel hastane izolatlarında 0/o 52, yoğun bakım
izolatlarında ise % 63 olarak bulunmuştur ( 40).
Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi"nde Eylül 2005-Mart 2007 arasında
yapılan "Nozokomiyal Acinetobacter baumannii suşlarının antibiyotik duyarlılığı'~ adlı
çalışmada A.baumannii 'nin karbapenem direnci meropenem için% 63, imipenem için
ise % 49 bulunmuştur ( 1 0).
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi 'nde 2005-2009 yılları arasında yapılan
· • Hastane infeksiyon u etkeni olan P. aeruginosa ve A. baumannii suşlarının dağılımı ve
antibiyotik duyarlılığı'' adlı çalışmada, A. baumannii suşlarının oranı 2005 yılı için %
41
25, 2006 yılı için% 19,6, 2007 yılı için% 18,8, 2008 yılı için % 19,3, 2009 yılı için %
24 olarak bulunmuştur. Görüldüğü gibi A.baumannii suşlarının dağılımında yıllar içinde
belirgin bir değişiklik saptanmamıştır. A.baumannii suşları imipeneme % 23-38,
meropeneme% 21-35 oranlarında duyarlı bulunmuştur (7ı).
Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi' nde 2005-2009 yıllan
arasında yapılan ''Nozokomiyal Acinetobacter spp. izolatlarının antibiyotiklere direnç
oranlarında yıllar içindeki değişimler'' adlı çalışmada 2005 yılı için imipenem direnci
% 33, meropenem direnci %25, 2006 yılı için imipenem direnci % 59,5, meropenem
direnci % 59,4, 2007 yılı için imipenem direnci % 46,5, meropenem direnci % 49,4,
2008 yılı için imipenem direnci % 54,3, meropenem direnci % 55,6, 2009 yılı için
imipenem direnci% 73,7, meropenem direnci% 76,5 olarak bulunmuştur (1).
Bizim yaptığımız çalışmada ise Acinetobacter cinsi bakterilerde imipenem
direnci 2006-20 ı O yıllarında % 34 - % 70 arasında değişmiştir. Acinetobacter cinsi
bakterilerde özellikle son iki yılda YBÜ'nde yatırılan hasta sayısına paralel şekilde artış
olduğu dikkati çekmektedir. Özellikle YBÜ hastalarında endemik olan bu bakteri zaman
zaman salgıniara yol açarak sıklık oranlarında oynamalar yaratabilm ektedir (8, 72).
Enterik bakterilerde GSBL pozitifliği Avrupa genelinde bazı çalışmalarda E. co/i
ıçın ı 997-1998 yıllarında % 1 ,3 (SENTR Y çalışması ), 2006 yılında ise % 8,2
(MYSTIC çalışması) olarak bildirilmiştir. EARSS sonuçlarına göre GSBL oranlan
2005, 2006 ve 2007 yılları için sırasıyla E.coli'de% 30,9,% 32,9 ve% 40,2, Klebsiella
pneumoniae'de ise% 46,2,% 42,7 ve% 44,4 olarak bulunmuştur (74).
Türkiye' deki 13 merkezde hastane infeksiyon u etkeni bakterilerin direnç
durumunu inceleyen HITIT 2 çalışmasının sonuçlarına göre merkezler arasında
farklılıklar olmakla beraber GSBL pozitifliği E. co/i 'de % 42 (% 20-77), K.pneumoniae'
da% 41 (%ı ı-77) olarak bulunmuştur (74).
Kocatepe üniversitesi Tıp Fakültesi'nde nozokomiyal infeksiyon etkeni olan
E.coli ve Klebsiella suşlarında GSBL oranları 2005, 2006 ve 2007 yılları için sırasıyla
E. co/i için % 54,5, % ı 8, % ı 5,4, Klebsiella türlerinde ise o/o 6 ı ,5, % 12, % 8, ı olarak
bulunmuştur (22).
istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakülte'sinde 2001-2006 yılları arasında
yapılan .. 'Kan kültürlerinden elde edilen E. co/i ve Klebsiella cinsi bakterilerin GSBL
42
oranı ve antimikrobiklere direnci'' adlı çalışmada GSBL oranı E.coli ıçın % 40,
Klebsiella cinsi bakteriler için% 49 olarak bulunmuştur ( 45).
Son yıllarda karbapeneme dirençli enterik bakteriler ciddi bir sorun
oluşturmakta ve artık ülkemizde de bu etkenler karşımıza çıkabilmektedir.
Bizim yaptığımız çalışmada E. co li ve Klebsiella bakterilerinde sayısal artış
görülmesine karşılık GSBL oranlarında belirgin bir artış gözlenmemiştir. Karbapenem
grubu antibiyotiklerin kullanılması bu sonucu oluşturmuş olabilir. Laboratuar
kayıtlarında son yıllarda karbapenem dirençli enterik bakterilerin saptanıyor olması
önemli bir soruna işaret etse de bu çalışmada bu direnç özelliği araştırılmamıştır.
Sonuç olarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde hastane infeksiyonu etkenlerinde son
on yıl içinde belirgin değişiklikler yaşanmıştır. Özellikle E.coli ve enterokok
bakterilerinde belirgin artış dikkati çekmektedir. S. aureus sayısında artış
gözlemlenirken, metisilin direnci oranlarında belli bir azalma izlenmektedir.
Enterokoklarda vankomisin direncinde ciddi bir artış görülmektedir. P.aeruginosa,
Acinetobacter cinsi bakterilerin etken olarak saptanma oranları belirli bir seviyede
dalgalanmalar göstermektedir. P. aeruginosa için karbapenem direncinde azalma eğilimi
gözlenmektedir. E. co li ve Klebsiella için GSBL oranları belirli bir seviyede devam
etmektedir.
Bu veriler antibiyotik dirençli bakterilerin sürveyansı, antibiyotik uygulama
politikaları ve infeksiyon kontrol önlemleri konusunda özellikle direnç artışının
saptandığı etkeniere yönelik ileri çalışmalar gerektiğini göstermektedir.
43
6. KAYNAKLAR
ı. Akçay SŞ, Aksaray S, İnan AŞ, Adaleti R, Boz ES, Cevan S, Engin DÖ,
Özyürek SÇ. Nozokomiyal Acinetobacter spp. izolatlarının antibiyotiklere yıllar
içindeki değişimleri. Hastane infeksiyanları Dergisi 20ı0; ı4 (1): ı37-243.
2. Akhan S, Hayran M. Hastane infeksiyanlarına epidemiyolojik bakış. Hastane
infeksi yonları Dergisi ı997; ı (1 ): 33.
3. Akpir K. Yoğun Bakım ünitelerinde infeksi yon. Ankem Dergisi ı989; 3: 480-86.
4. Alien DM, Hartman BJ. Acinetobacter species. In. Mandell GL, Bennett JE,
Do lin R.( eds ). Principles and Pratica of İnfectious Diseases, 4th eds. Churchill
Livingstone, New York ı995: ı980-2003.
5. Alp E, Çoruh A, Yontar Y, Günay G, Doğanay M. Bir yanık ünitesinde
nozokomiyal infeksi yonların epidemiyolojik değişimi: ı O yıllık deneyim.
Hastane infeksi yonları Dergisi 20ı O; ı4(1 ): ı37-243.
6. Aşık Z, İnan D, Günay G, Keskin S, Turhan Ö, Büyüktuna SA, Özhak B. Yoğun
Bakım ünitelerinden elde edilen Pseudomonas türlerinde 5 yıllık sürede
antibiyotik duyarlılık değişimi ve risk faktörleri. Hastane infeksiyanları Dergisi
2008; 12: ı.
7. Aygün G, Mete B, Aşık L, Ak K, Gümüş D, Yılmaz M, Demirel A, Aybar Bilir
Y, Yaşar H, Canberk MB, Utku T, Karaşahin K, Özdemir E, Erol S, Bağdatlı Y,
Altaş K, Dikmen Y, Öztürk R. Vankarnİsine dirençli enterokok salgını ve
çevresel dekontaminasyon: Terminal dezenfeksiyon gerekli mi? Ankem Dergisi
2005; 19 (Ek ı): 30.
8. Ay gün G, Demirkıran O, Utku T, Mete B, Ürkmez S, Yılmaz M, Yaşar H,
Dikmen Y, Öztürk R. Environmental contamination during a carbapenem
resistant Acinetobacter baumannii outbreak in an intensive care unit. J Hosp
Infect 2002; 52: 259-62.
9. Bakır M, Yalçın A. Nozokomiyal enterokok infeksiyonları. infeksiyon Dergisi
ı 996; ı 0(2): ı39-41.
44
1 O. Balcı M, Bitirgen M, Kandemir B, An baş E, Erayman İ. Nozokomiyal
Acinetobacter baumannii suşlarının antibiyotik duyarlılığı. Aknem Dergisi 201 O;
24(3): 124-29.
ll. Balkan ii, Yemişen M, Mete B, Erol S, Tayran N, Kılıç K, Güner S, Aygün G,
Saltoğlu N, Samastı M, Tabak F, Öztürk R. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastane
infeksiyon Kontrol Komitesine iletilen sorunların irdelenmesi. 3 .EKMUD
Kongresi, 12-16.Mayıs 2010, Ankara 312-13.
12. Baran EJ, Peterson LR, Finegold SM.In: Baley and Scotfs Diagnostic
Microbiology. 9 th ed. Mosby, St. Louis, Missouri. 1994: 334.
13. Beşirbellioğlu Yoğun Bakım Ünitelerinde Mikroorganizma Profilinde Değişim
Gram-pozitifbakteriler. Yoğun Bakım Dergisi 2007; 7(1): 99-100.
14. Biberoğlu K. Yoğun bakım infeksiyonları. infeksiyon Hastalıkları ve Klinik
Dergisi 1997; 2(2): 79-84.
15. Bilgehan H. Özel bakteriyoloji ve bakteri infeksiyonları. 9. Baskı. Fakülteler
Kitabevi, Barış yayınları, İzmir 1996: 218-221.
16. Birengel S, Kut H, Boşca A, Balık İ, Tekeli E. Çeşitli klinik örneklerden izole
edilen stafilokların metisilin direncine göre antibiyotiklere duyarlılıkları.
infeksiyon Dergisi 1994; 3(3-4 ): 121-5.
17. Can G, Aygün G, Böttjer N, Yurtseven E, Aygün P, Erol S, Öztürk R, Kaypmaz
A, Bağdatlı Y. Prevalence of and risk factors for hospital-acquired infections ina
Turkish university hospital. 7th European Congress of Chemotherapy and
Infection 19-22 October 2005, Florence, J Cheroother 2005 17 (Suppl.3): 122.
18. Can G, Aygün G, Parlar E, Tayran N, Erol S, Öztürk R, CTF HEKK Nokta
Prevalans Çalışma Grubu. Üniversite hastanesinde cerrahi profilaksi
uygulamaları. Hastane infeksi yonları Kongresi, 10- ı 3 .Nisan 2008. Hastane
infeksi yonları Dergisi 2008; 12:1: ı 24-6.
ı 9. Craven DE, Kunches LM, Lichtenberg DA et al. Nosocomiyal İnfections and
fatality in medical and surgical intensive care unit patients. Arch Intern Med
1988:148:1161-8.
20. Çağatay A. Yoğun bakım birimlerinde antibiyotik direnç problemi ve tedavide
güncel durum. Gram-pozitifbakteriler. (MRSA,VRE). Klimik Dergisi 2007: 14
2 I. Çakar N, Tütün cü A. Yoğun bakım birimlerine yatış se bel eri; invaziv girişimler
ve infeksiyon sorunu. Klimik Dergisi 1996: 3-5.
45
22. Demirdal T, Demirtürk N, Aktepe CO, Sara N,Uyar S. Nozokomiyal infeksiyon
etkeni olan E.coli ve Klebsiella suşlarında GSBL oranları: Üç yıllık sonuçlar.
Hastane infeksiyanları Dergisi 2008; 12: 1-5.
23. Demirkıran O, Utku T, Dikmen Y, Ürkmez S, Aygün G, Mete B, Öztürk R.
V ancomycin resİstant enterococci endemia in the intensive care unit. 8th. World
Congress oflntensive and Critica! Care Medicine, Sydney-Australia, 2001:147.
24. Derbentli Ş. Hastane infeksi yonlarında çevrenin rolü. Ankem Dergisi ı990; 4(3 ):
372-75.
25. Dikmen Y, Karaşahin K, Aygün G, Aygün P. Yoğun bakım ünitesine yatınlan
hastalarda kolonizasyon. Türk Anest Rean Cem Mecmuası 2002; 30: 458-462.
26. Dizbay M, Tozlu DK, Arınan D. Gram-negatif patojenler 1 O yıllık değişim.
Hastane infeksiyanları Dergisi 20ı0; 14(1): 137-243.
27. Dokuzoğuz B. İzolasyon uygulamaları. Hastane infeksiyanları Dergisi ı997;
ı (2): 69-74.
28. Eisentein BI. Enterobacteriaceae. In Mandell GL, Bennet JE, Do lin R( eds ),
Mandel, Douglas and Bennet' s Principles and Pratica of İnfectious Diseases. 4 th
ed.Churchill Livingstone, New York ı995: ı964-80.
29. Elmer W, Koneman MD, Stephen DA, William M. Janda et. 4' üncü baskı.
Diagnostic Microbiology. JB Lippinsott Company, Philadelphia ı992: 185-432.
30. Erol S, Tayran N, Kılıç K, Balkan ii, Saltoğlu N, Aygün G, Samastı M, Öztürk
R. Bir üniversite hastanesi erişkin ve çocuk yoğun bakım üniteleri çalışanlannda
el hijyenine uyumu değerlendirme. Hastane infeksiyanları Kongresi oı-04.Nisan
2010. Antalya. Hastane infeksiyanları Dergisi 20ı0; ı4: 238.
3ı. Ertek M. Hastane infeksiyanları Türkiye Verileri. Hastane infeksiyanları
Korunma ve Kontrol Kitabı 2008: 9-ı3.
32. Fındık D, Kaloğlu G. Acinetobakter türlerinin neden olduğu altı klinik olgunu
değerlendirilmesi. infeksiyon Dergisi ı996; ı 0(1 ): 3 7-9.
33. Görak G. Yoğun Bakım ünitelerinde hastane infeksiyonlarının önlenmesi. Yoğun
Bakım Dergisi ı997; 1(1): 17.
34. Graeveitz AV. Acinetobacter, Alcaligenes, Moraxella and other none
fermantative Gram-negatif bacteria. Murray PR, Baran JE. Et.al. 6' cı baskı.
Manuel of Clinical Microbiology, American Society Microbiology, Washington
DC 1995: 520.
46
35. Gür D. Hastane infeksiyanlarında önem kazanan Gam-negatif bakterilerde
antibiyotik! ere direnç mekanziması. Hastane inf eksiyonlan Dergisi ı 997; ı (ı):
38-45.
36. Hasçelik G. Hastane infeksiyonlannda laboratuann rolü. Hastane İnfeksiyonlan
Dergisi ı997; ı(l): 2ı-30.
37. Horan TC, Gaynes RP. Surveillance ofnosocomial infections. (In) Mayhall CG
(ed). Hospital Epidemiology and Infection Control. Lippincott Williams &
Wilkins, Philadelphia 3. ed. 2004: ı 660- ı 702.
38. James L. Cook, Denver MD, Colorado. Gram-Negative Bacillary Pneumonia in
the Nosocomiyal Setting. Role of aztreonam therapy. The American jomal of
Medicine Volume 88(suppl 3 C) ı990: 34-7.
39. Jawad A, Heritage J, Snelling AM, Gascoyne Binzi DM, Hawkey PM. Influence
of relative humidity and suspending mestrua on survival of Acinetobacter spp. on
dry surfaces. J. Clin Microbiol ı996; 34(ı2): 288ı-7.
40. Kayacan ÇB. Çoğul dirençli Gram-negatif bakterilerin kontrolü: Çoğul dirençli
Gram-negatif bakterilerin epidemiyolojisi. Hastane İnfeksiyonlan Dergisi 2008;
ı2: 58-61.
41. Kocazeybek B, Öner A, Ünlü Y, Yazıcıoğlu N, Anğ Ö. Hastane infeksiyonu olan
enterokoklar. infeksiyon Dergisi. ı 993; 7(1-2): ı 53.
42. Koeleman JG, Parlevliet GA, Dijkshoom L, Savelkoul PH; V anderbroucke
Grauls CM. Nosocomiyal outbreak of multi-resİstant Acinetobacter baumannii on
surgical ward: Epidemiology and risk factors for acquisition. J. Hosp Infect ı 997;
37(2): ı 13-23.
43. Koneman EW, Alien SD, Janda WM, Schrecken berger PC, Winn WC. Color
Atlas and Textbook of Diagnostic Microbiology; 4.baskı; JB. Lippincott Co;
Philadelphia 1992: 791.
44. Korten V. Hastane infeksi yonlarnda antimikrobik tedavinin genel ilkeleri.
Günümüzde Antimikrobik Tedavi. İstanbul Bulaşıcı Hastalıklarla Savaş Derneği
ı 998; 12: 360-63.
45. Köksal F, Ak K, Küçükhasmacı O, Samastı M. Kan kültürlerinden elde edilen
E. co li ve Klebsiella cinsi bakterilerin GSBL oranı ve antimikrobiklere direnci.
Kemoterapi Dergisi 2009; 55(4): 293-7.
47
46. Leblebicioğlu H. Hastane infeksiyonu ve antibiyotik kullanımı. Hipokrat Dergisi
1997; 57: 6-12.
47. Leblebicioğlu H. Metisilin dirençli stafilokoklar. Aktüel Tıp Dergisi 1996; 1(6):
457-60.
48. Midilli K, Aygün G, Kuşkucu M, Mete B, Yaşar B, Öztürk R. ve Altaş K.
, "Yoğun bakım birimindeki hastalardan izole edilen dirençli E. faecalis ve E.
faecium kökenierinde V an A direnç elemanlarının moleküler analizi'', XI. Türk
Klinik Mikrobiyoloji ve infeksiyon Hastalıkları Kongresi, İstanbul, Klimik
Dergisi 2003: 275.
49. Murray BE; 1990. The life and times of enterococcus. Clin. Microbiol Rev 1990
;3: 4665.
50. Nicholls TM, Morris aT. Nosocomiyal İnfections In Auckland Healthcare
hospitals. N Z. Med J. 1997; 110(1050): 314-6.
51. Özkan F, Ay demir S, Tünger A, Özinel MA. Stafilokok kökenierinin metisilin
dirençlerinin belirlenmesinde dört farklı yöntemin karşılaştırılması. infeksiyon
Dergisi 1997; 11(3): 247-50.
52. Öztürk R. Hastane infeksiyanları sorular, yeni hedefler ve hukuki sorumluluk.
Hastane infeksiyanları Korunma ve Kontrol Kitabı. Sürekli Tıp Eğitimi Dizisi
No: 60; İstanbul 2008: 23-5.
53. Öztürk R, Saltoğlu N, Aygün G (editörler). Hastane Enfeksiyonlan: Korunma ve
Kontrol. Sürekli Tıp Eğitimi Dizisi No: 60; İstanbul, 2008: 15-7.
54. Perl TM. Surveillance, reporting and the use of computers. I n W enzel RP (ed)
Prevention and Control of Nosocomiyal Infections. 2th eds, Wilkins& Wilkins,
Baltimore; Maryland 1993: 139-76.
55. Pittet D, Loreen A, Herwalt R, Massanuri M. The Intensive Care Unıt; Bennett
SU; Brachman PS: Hospital Infections 3' üncü baskı; Little Brown and Company
Boston; 1992: 405.
56. Sanford JP: Pseudomonas aeruginosa. In Mandeli GL, Bennett JE, Dolin R,
( eds ). Principles and Practice of Infectious Diseases. 4 th eds Churchill
Livingstone, New York, 1995: 2009-13.
57. Schaberg DR, Rubens CE, Aiford RH, Farrar We, Schaffer w, Mc Gee ZA.
Evolution of antimicrobial resistance and nosocomial infections. Lesson from the
Vanderbilt, Am J. Med 1981;70: 445.
48
58. Sili U, Mete B, Aydın S, Hondur AN, Özaras R, Saltoğlu N, Mert A, Tabak F,
Öztürk R, Aygün G. Bir üniversite hastanesinde metisiline dirençli
Staphylococcus aureus sürveyansı: Retrospektif laboratuara dayalı
değerlendirme. 24. ANKEM Kongresi, 29 Nisan-03 .Mayıs 2009, Ankem Dergisi
2009; 23 (Ek1 ): 72.
59. Sipahi OR, Pullukçu H, Aydemir Ş, Tunger A, Arda B, Yamazhan T, Ulusoy S.
Mikrobiyolojik kanıtlı hastane kökenli S.aureus bakterilerinde direnç patemleri:
2001-2005 yıllarının değerlendirilmesi. Ankem Dergisi 2007; 21(1): 1-4.
60. Söyletir G, Çerikçioğlu N. Streptekok infeksiyon hastalıkları. Nobel Tıp
Kitabevleri Ltd. 1996: 334.
61. Taşova Y. Etkenler nasıl değişti? Elimizde ne kaldı? Ankem Dergisi 2009; 23
(Ek 2) 25-36.
62. Tayran N, Erol S, Aygün G, Parlar E, Yaşar H, Doğan Z, Kurtuluş F, Samastı M,
Aygün P, Bağdatlı Y, Büyükünal C, Öztürk R. Bir üniversite hastanesinde
vankomisine dirençli enterokok salgını ile mücadele deneyimi. Hastane
infeksiyonları Kongresi, 10-13.Nisan 2008. Hastane İnfeksiyonları Dergisi 2008;
12: ı: 140.
63. Töreci K. Antibiyotik direnç mekanizması ve hastane infeksiyonları açısından
önemi. Aktüel Tıp Dergisi 1996; 1(6): 441-47.
64. Tuncer S, Akova M. Pseudomonas infeksiyonları. Flora (infeksiyon Hastalıkları
ve Klinik Mikrobiyoloji Dergisi) Dergisi 1997; 1: 61-5.
65. Ulutan F, Sultan N, Akça O. Stafılokokların çeşitli antibiyotiklere duyarlılıkları.
Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji Dergisi 1990; 4 7: 79-85.
66. Unat EK. insanda hastalık yapan bakteriler ve bunlarla oluşan infeksiyon
hastalıkları. Tıp bakteriyol oj isi ve virolojisi. 2. 'nci baskı Dergah yayınevi,
İstanbul 1986 (1-II).
67. Usluer G, Ozgunes I, Leblebicioglu H, Group S. A Multicenter Point Prevalence
Study: Antimicrobial Prescription Frequencies in Hospitalized Patients in
Turkey. Ann Clin Microbiol Antimicrob 2005; 3: 16.
68. ünal S. Çoğul dirençli Gram-pozitif bakterilerin kontrolü: MRSA hastane
infeksiyonlarındaki yeri, önemi ve kontrolü. Hastane İnfeksiyonları Dergisi 2008;
12: 51-52.
49
69. Ünal S. Hastane infeksiyonlarında antibiyotik tedavi ilkeleri. Aktüel Tıp Dergisi
ı 996; ı (6): 448-50.
70. Ünal S~ Akkan S, Topçu A, Söyletir G, Doğanay M. ve arkadaşları. Stafılokok
infeksiyonları. infeksiyon Hastalıkları. Nobel Tıp Kitabevleri ı996: 773-5.
71. Üser Ü, İnan D, Günay N, Keskin S, Aşık Z, Baysan BÖ. Hastane infeksiyonu
etkeni olan Pseudomonas aeruginosa ve Acinetobacter baumanni suşlarının
dağılımı ve antibiyotik duyarlılığı. Hastane İnfeksiyonları Dergisi 20 ı O; ı4(1 ):
ı37-243.
72. Vahaboğlu H, Öztürk R, Aygün G, Coşkunkan F, Yaman A, Kaygusuz A,
Leblebicioğlu H, Balık I, Aydın K, Otkun M. Widespread detection of PER-ı
type extended spectrum beta lactamases among nosocomial Acinetobacter and
Pseudomonas aeruginosa isolates in Turkey a nationwide multicenter study.
Antimicrobial Agents and Chemotherapy ı997~ 4ı: 2265-69.
73. Wade JJ. Enterococcus faecium in hospitals. Eur j Clin Microbial Infect Dis
ı997; ı6(2): 1ı3-9.
74. Wilke A. Çoklu dirençli Gram-negatif basiller, değişen epidemiyoloji. Hastane
İnfeksiyonları Dergisi 20ı0; ı4(1): ıüü-3.
75. Yücesoy M, Abacıoğlu YH, Yuluğ N. Nozokomial Klebsiella pneumoniae çoklu
antibiyotik direnci. infeksiyon Dergisi ı996~ ı O (3):227. ,
76. Yücesoy M, Yüce A, Yuluğ N. Enterokok bakteriyemili dokuz olgunun sunumu.
infeksiyon Dergisi ı996; ı O( 4): 339.
77. Zwadyk P: Pseudomonas. Joklik WK, Willet HP, Amos DB, Wilfot CM. Zinsser
Microbiology 20. 'ci baskı. Prentice Hall international Ine, USA, ı 992.
Sayı : ·z.. i l. L ~
Konu
ETİK KURUL KARARI
T.C. İSTANBUL ÜNiVERSiTESi
CERRAHPAŞA TIP FAKÜL TESİ DEKANLIGI
Temel Tıp Bilimleri Bölümü Başkani ığına
ILGi: 15.07.201 1 tarihli, 1479 sayılı yazınıza:
so
İstanbul .... .. .! ....... 1 ...... ..
o 3 ijQ ıon
Bölümünüze bağlı Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı ö~retim üvesi
Prof.Dr.Gökhan A YGÜN'ün danışmanlığında Yüksek Lisans Ö~rencisi Emine Nurhan AKIN'n;n yürOıi1cUlüğünde "Hastane İnfeksiyonu Etkenlerinin Yıllar İçindeki Dağıhmı ve Temel Antibiyotik Direnç Oranları" başlıklı Yüksek Lisans Tezi hakkında ilgi yazın ız ve ekieri 26 Temmuz 201 I tarihinde toplanan Fakültemiz Klinik Araştırmalar Etik Değerlendirme Kurulunca mOı.akere edilmiş olup, etik açıdan uygun olduğuna karar verilmiştir.
Bilgilerinizi, durumun adı geçen anabilim dalı başkanlığına bildirilmesini rica ederim
Eki: 1 dosya
Prof.Dr.Fatiş AL Tl!'\DAŞ Dekan Yardımcısı ve Klinik Araştırmalar Etik Değerlendirme Kurulu Başkanı
~~ Not: Yanıtlarda yazımızın gün sayısının belirtilmesi rica olunur.Tei(0212)4t43000
sı
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler
Adı Emine Nurhan Soyadı Akın
Doğ.Yeri İstanbul Doğ.Tar. 19.05.1974
Uyruğu T.C. TC Kim 39019586922 No
Email [email protected] Tel 5354707417
Eğitim Düzeyi Mezun Olduğu Kurumun Adı Mez. Yılı
Lisans İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 1996
Tıbbi Biyolojik Bilimler Bölümü
Lise Fatih Kız Lisesi 1992
İş Deneyimi (Sondan geçmişe doğru sıralayın)
1 Görevi Kurum Süre (Yıl- Yıl)
1- Laboratuar Sorumlusu Özel Belde Tıp Merkezi 1999-2010