adir Keskin, 1944 Afyon-Dazkýrý-Çiftlik doðumlu. Ýlkokulu kendi köyünde, ortaokulu dýþarýdan bitirdi. Ýzmir Ýmam-Hatip Lisesi’ni 1965'te, ayný yýlýn eylül Kayýnda Savaþtepe Öðretmen Okulu’nu dýþarýdan bitirdikten sonra Konya Yüksek Ýslam Enstitüsü’nü 1969 yýlýnda bitirerek Çanakkale / Biga'da öðretmenlik hayatýna baþladý. Yedek subay olarak askerlik yaptýktan sonra Manisa / Salihli Lisesi’nde öðretmenliðe devam etti. Salihli Ellinci Yýl Ortaokulu Müdür Baþyardýmcýlýðý yaptý. Daha sonra Manisa / Kýrkaðaç Lisesi Müdürü olarak atandý. Oradan zamanýn þartlarý nedeniyle Manisa'nýn Osmancalý köyüne öðretmen olarak gönderildi. Bir müddet burada çalýþtýktan sonra 1980 yýlýnda Manisa Lisesi Müdür Baþyardýmcýlýðýna getirildi. Manisa Lisesi’nin müdürü emekli olunca bu okula müdür oldu. Meslek hayatýnýn ve idarecilik hayatýnýn büyük bir bölümünü Manisa Lisesinde geçirdi. 1998 yýlýnda siyasi iktidar deðiþikliði sebebiyle zorunlu olarak emekli edildi. Yazarýmýz eðitimcilik hayatý boyunca eðitim alanýnda önemli çalýþmalar yaptý. Özellikle Almanya'nýn Ingolstadt þehrindeki Apian Lisesi ile Manisa Lisesi’ni kardeþ okul yaptý. Bu kardeþlik iliþkisi þehirlere de yansýdý ve Ingolstadt ile Manisa'nýn kardeþ þehir olmasýný saðladý. Avrupa'ya açýlan bu kapý sayesinde Manisa'da birçok okul bu imkânlardan yararlandý. Yazarýmýzýn müdürlüðü sýrasýnda Almanya'dan kendi okuluna hibe yoluyla komple fizik-kimya laboratuvarý, Çýraklýk Eðitim Merkezi’ne de eðitim amaçlý dört adet çýplak motor ve Manisa Belediyesi’ne de makam aracý kazandýrdý. Emekli olduktan sonra yine Almanya'da Türk çocuklarýnýn din eðitimi çalýþmalarýnda bulundu. Almanya'dan döndükten sonra yoksul aile çocuklarý için Manisa Belediyesi Eðitim Merkezi (MABEM) Dershanesi’ni kurarak bu dershanenin iki yýl kurucu müdürlüðünü yaptý. 2009 yýlýnda buradan ayrýlarak yine yoksul ve dar gelirli aile çocuklarý için Soma Belediye Baþkaný Sayýn Hasan ERGENE'nin daveti üzerine, Soma Belediyesi Eðitim Merkezi (SOBEM) Dershanesi’ni kurdu. Evli ve iki çocuk, iki torun sahibi olan KESKÝN, hâlen Manisa Hedef Koleji'nde fahri olarak Avrupa Kardeþ Okul Projesi’ni yürütmektedir. Okullarda Öðrencilere ve Velilere Yönelik *Baþarýlý ve Baþarýsýz Öðrencilerin Ýtiraflarý *Öðrenci Öðretmen , Öðretmen ve Veli Ýliþkileri *Öðretmen Ýdare ve Veli Münasebetleri *Ergenlik Çaðýndaki Çocuklarýmýzla Doðru Ýletiþimin Yararlarý gibi baþlýklar altýnda çok sayýda lise ve ilköðretim okullarýnda seminer ve konferanslar vermiþ olup halen bu tür seri seminer ve konferanslarýna devam etmektedir. Yayýmlanmýþ Eserleri: 1- Manisa'da Vakýf Ýzleri ve Ýz Býrakanlar (1. baskýsý bitti) 2- Kýrk Gün Kýrk Programla Yaz Tatili Dinî Bilgiler Kitabý,(23. baský) 3-Eðitim Öðretim Dedikleri (9. baský) 4- MABEM’li Öðrencilerin Ýçinden Gelenler 5- Eðitimde Fýrsat Eþitliði (proje çalýþmasý) 6- Laleler Solmasýn (Mustafa Pala ve Dr. Fahrettin Er ile birlikte geliþtirdiði proje) Yayýna Hazýrlanan Eserleri: 1- Ýki Kardeþ Þehir ile Ýki Kardeþ Okulun Hikâyesi (Almanya Ingolstadt ile Manisa Lisesi- Apian Gymnasium (lisesi) iliþkilerinin hikâyesi)
436
Embed
Kortaokulu dýþarýdan bitirdi. Ýzmir Ýmam-Hatip Lisesi’ni ...eðitimdir. Eðitimde önemli olan ise güzeli, iyiyi, doðruyu, mükemmeli benimsemek, yaþamak, yaþatmak ve...
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
adir Keskin, 1944 Afyon-Dazkýrý-Çiftlik doðumlu. Ýlkokulu kendi köyünde, ortaokulu dýþarýdan bitirdi. Ýzmir Ýmam-Hatip Lisesi’ni 1965'te, ayný yýlýn eylül Kayýnda Savaþtepe Öðretmen Okulu’nu dýþarýdan bitirdikten sonra Konya Yüksek
Ýslam Enstitüsü’nü 1969 yýlýnda bitirerek Çanakkale / Biga'da öðretmenlik hayatýna baþladý. Yedek subay olarak askerlik yaptýktan sonra Manisa / Salihli Lisesi’nde öðretmenliðe devam etti. Salihli Ellinci Yýl Ortaokulu Müdür Baþyardýmcýlýðý yaptý. Daha sonra Manisa / Kýrkaðaç Lisesi Müdürü olarak atandý. Oradan zamanýn þartlarý nedeniyle Manisa'nýn Osmancalý köyüne öðretmen olarak gönderildi. Bir müddet burada çalýþtýktan sonra 1980 yýlýnda Manisa Lisesi Müdür Baþyardýmcýlýðýna getirildi. Manisa Lisesi’nin müdürü emekli olunca bu okula müdür oldu. Meslek hayatýnýn ve idarecilik hayatýnýn büyük bir bölümünü Manisa Lisesinde geçirdi. 1998 yýlýnda siyasi iktidar deðiþikliði sebebiyle zorunlu olarak emekli edildi.
Yazarýmýz eðitimcilik hayatý boyunca eðitim alanýnda önemli çalýþmalar yaptý. Özellikle Almanya'nýn Ingolstadt þehrindeki Apian Lisesi ile Manisa Lisesi’ni kardeþ okul yaptý. Bu kardeþlik iliþkisi þehirlere de yansýdý ve Ingolstadt ile Manisa'nýn kardeþ þehir olmasýný saðladý. Avrupa'ya açýlan bu kapý sayesinde Manisa'da birçok okul bu imkânlardan yararlandý. Yazarýmýzýn müdürlüðü sýrasýnda Almanya'dan kendi okuluna hibe yoluyla komple fizik-kimya laboratuvarý, Çýraklýk Eðitim Merkezi’ne de eðitim amaçlý dört adet çýplak motor ve Manisa Belediyesi’ne de makam aracý kazandýrdý.
Emekli olduktan sonra yine Almanya'da Türk çocuklarýnýn din eðitimi çalýþmalarýnda bulundu. Almanya'dan döndükten sonra yoksul aile çocuklarý için Manisa Belediyesi Eðitim Merkezi (MABEM) Dershanesi’ni kurarak bu dershanenin iki yýl kurucu müdürlüðünü yaptý. 2009 yýlýnda buradan ayrýlarak yine yoksul ve dar gelirli aile çocuklarý için Soma Belediye Baþkaný Sayýn Hasan ERGENE'nin daveti üzerine, Soma Belediyesi Eðitim Merkezi (SOBEM) Dershanesi’ni kurdu. Evli ve iki çocuk, iki torun sahibi olan KESKÝN, hâlen Manisa Hedef Koleji'nde fahri olarak Avrupa Kardeþ Okul Projesi’ni yürütmektedir.
Okullarda Öðrencilere ve Velilere Yönelik*Baþarýlý ve Baþarýsýz Öðrencilerin Ýtiraflarý*Öðrenci Öðretmen , Öðretmen ve Veli Ýliþkileri*Öðretmen Ýdare ve Veli Münasebetleri*Ergenlik Çaðýndaki Çocuklarýmýzla Doðru Ýletiþimin Yararlarý
gibi baþlýklar altýnda çok sayýda lise ve ilköðretim okullarýnda seminer ve konferanslar vermiþ olup halen bu tür seri seminer ve konferanslarýna devam etmektedir.
Yayýmlanmýþ Eserleri: 1- Manisa'da Vakýf Ýzleri ve Ýz Býrakanlar (1. baskýsý bitti)2- Kýrk Gün Kýrk Programla Yaz Tatili Dinî Bilgiler Kitabý,(23. baský)3-Eðitim Öðretim Dedikleri (9. baský)4- MABEM’li Öðrencilerin Ýçinden Gelenler 5- Eðitimde Fýrsat Eþitliði (proje çalýþmasý)6- Laleler Solmasýn (Mustafa Pala ve Dr. Fahrettin Er ile birlikte geliþtirdiði
proje) Yayýna Hazýrlanan Eserleri:1- Ýki Kardeþ Þehir ile Ýki Kardeþ Okulun Hikâyesi (Almanya Ingolstadt ile
Manisa Lisesi- Apian Gymnasium (lisesi) iliþkilerinin hikâyesi)
Editörün Notu
Ýnsanoðlu, doðduðu günden ölünceye kadar sürekli olarak eðitimle iç içedir. Duyduðumuz bir söz, yaþadýðýmýz bir olay, kavradýðýmýz veya anladýðýmýz bir konu, edindiðimiz tecrübeler, yaþananlardan çýkardýðýmýz dersler, bizim hayatýmýza mutlaka bir katký saðlar. Bunlarýn bizdeki etkisi eðitimdir. Eðitimde önemli olan ise güzeli, iyiyi, doðruyu, mükemmeli benimsemek, yaþamak, yaþatmak ve yaygýnlaþtýrmaktýr.
Bu kitapta kendinizden, hayatýnýzýn çeþitli anlarýndan kesitler bulacaksýnýz.
Eðitimle ilgisi olan olmayan herkesin okumasý, ibret almasý ve düþünmesi gereken, birbirinden farklý ve ilginç olaylara þahit olacaksýnýz.
Bütün eðitimcilerin, idarecilerin, anne-babalarýn, öðrencilerin, gençlerin, yetiþkinlerin, yaþlýlarýn, kýsacasý herkesin ibretle okuyacaðý gerçek hayat hikâyeleri, hayatýmýza yön verecek güzellikte…
Çocuklarýmýzýn iyi yetiþtirilmesi için, geleceðimizin teminatý gençlerimizin hayatýný hem kolaylaþtýrmak hem de gerçek anlamda hayata hazýrlamak için, kitaptaki gerçek hayat hikâyelerini iyi okuyup anlamak gerekiyor.
Bu kitabý, eðitim ve öðretimle ilgilenen herkese tavsiye ediyorum.
Mustafa ATALAY
“Bir Okul Müdürünün Günlüðünden”
Kadir KESKÝNMABEM ve SOBEM Dershaneleri Kurucu Müdürü
Özel Hedef Koleji Avrupa Kardeþ Okul Proje Sorumlusu
Zor Þartlarda Öðrencilik...............................................................Stajyer Öðretmen........................................................................Ýnsan Nefsi Azmaya Görmesin.....................................................Mesleðin Yüz Aký Öðretmenler....................................................Þafaðýn Sessizliðini Bozan Telefon..................................................Aþkýn Arkadaþý Kim ve Gözünü Kim Kör Etti?................................Bir Gençlik Hatasý........................................................................Gençler Balýk Avýnda....................................................................Öðretmenimin Hayat Dersi..........................................................Mesleði Evliliðini Yýktý....................................................................Dilek ve Þikâyet Kutusunun Kurtardýðý Hayat.................................H.Þ.'nin Üniversite Ýken Yazdýðý Mektup........................................Gece Sokaða Atýlan Kýz Öðrencimin Mektubu...............................Üç Küçük Öðrencimin Ýçki Macerasý.............................................Çocuk Safiyeti..............................................................................Baba Böyle Yapar mý?...................................................................Merhaba Saygýdeðer Hocam........................................................Mehmet'in Kalbini Göremedim....................................................Ürkek Bakýþlar..............................................................................Sýnýftan Atýlan Öðrenci..................................................................Ameliyat Dört Ay Sonraya............................................................Müdürüm Kadir Keskin................................................................Sahur Ziyafeti..............................................................................Güzel Gözlü Kýz..........................................................................Sobem'de Oyuncak Araba........................................................... Sobem'in Güzel ve Þirin Kýzý S......................................................Acý Biberin Tatlý Hikayesi...............................................................
Lütfen Bu Masalý Okuyun ............................................................Kopya Çeken Ýki Öðrenci .............................................................Ayrýmcýlýk ....................................................................................Ýki Öðrencinin Erik Kavgasý ...........................................................Japonya’da Genetik Okuyacaðým .................................................Ben Sana Bunu Hatýrlatýrým ..........................................................Kalem ve Gözyaþý ........................................................................Öðretmene Benziyordu ..............................................................Ýddiayý Kaybettim .........................................................................Ergenlik Çaðýndaki Çocuklarýmýzla Doðru Ýletiþimin Yararlarý ..........Özenip Taklit Edenin Ulaþtýðý Gerçek............................................Tuba Konuþmuyor........................................................................Arkadaþ Sen Bu eve Ne Yüzle Geldin?..........................................Öðrenci Kalbinin Anahtarý.............................................................
Piþmiþ Aþa Soðuk Su Katan Müdür Yardýmcýsý.................................Bayrak Merasimine Gelmeyen Öðrenci........................................Okul Tuvaletinde Ders Çalýþmak...................................................Ökçeleri Basýk Ayakkabýlý Öðretmen.............................................Oðlumdan Öðrendiklerim.............................................................Genç Müdür Yardýmcýmýn Öðrettikleri...........................................Kýz Öðrencim Bira Ýçiyordu...........................................................Akla Bilgi Ekersen Düþünce Büyütür Baþarý Biçersin.......................Bil, Uygula, Piþman Olma.............................................................Kýzý Doðum Günü Kutladý Babasý Ýntihar Etti..................................50 Yýldýr Uðraþý Alaným.................................................................Lise Çaðýnda Kýzlarýn Yaþadýðý Gizli Gerçekler.................................Zaman Zaman Notlarýma Düþenler..............................................Ýyi Örnekler de Var.......................................................................Bu Da Basýndan............................................................................Müdür Bey Arkadaþlarýmýn Saçýný Kesme.......................................Ev Resmi Çizerken Yakalandý Mimar Oldu.....................................Yere Atýlan Çöp............................................................................Sýrayý Öpen Öðrenciler.................................................................Yüzme Bilmeyen Giremez ...........................................................
Okul Mührünü Çaldýlar.................................................................
Asalet...........................................................................................Ýki Öðretmenin Kavgasý.................................................................Orak Çekiçli Duvar Gazetesi........................................................Ýstifaya Davet Edildim....................................................................Peygamberlerin ve Manevi Rehberlerin Baðýþlamasý ve HoþgörüsüKeþke Benim Babam da Sizin Gibi Öðretmen Olsaydý....................Evlatlarýmýz Adýna Karar Vermenin Zorluðu....................................
Hayat Duyduðum En Büyük Haz..................................................Çocuðun Aynasýnda Anne- Baba ve Öðretmenler Görünür............Emekli Öðretmen Arkadaþýmýn Arzusu..........................................Ana Babalara Tavsiyeler.................................................................Öðretmenim Sevgi ve Ýlgi Ýstiyorum..............................................Sevginin Büyük Sihri .....................................................................Eðitimde Ailenin Payý.....................................................................Eðitimde Atýlacak Yanlýþ Adým........................................................Çocuklar Ailenin Kopyasýdýr...........................................................Çocuðun Geleceðine Ailenin Etkisi................................................Velilerimizin Ýtiraflarý......................................................................Bilgisayara Baðýmlý Çocuklar...........................................................Alman Emniyet Müdürlüðü’nün Raporunu Hep Beraber OkuyalýmHuzurumun Resmi.......................................................................Bir Liselinin Ürperten Ýtiraflarý........................................................Nefis ve Necis Kokular..................................................................Alman Lise Müdürü’nün Mektubu.................................................Cesaret Gösterisi Yaparken Boðuluyordu......................................Yaramazlýkta Sýnýr Tanýmayan Öðrenci............................................Mevlana Diyor Ki.........................................................................Kýzýlderili Çocuk...........................................................................Ortopedik Ayakkabý......................................................................Açým Açým Açým!..........................................................................Arkamýzda Ýyi Bir Fabrika mý Ýyi bir Evlat mý? ..................................Manisa’da Cami Hocasý Arkadaþýmdan Dinlediðim Bir Hatýra ......... Yaþadýðým Olaylar Öðretmenim Ýntihar Edecek..........................................................Körün Rüyasý................................................................................
Fatma Teyze’nin Ýrfaný...................................................................Üçüncü Dünya Harbi...................................................................Boþanmak Kötülüðe Hizmettir .....................................................Boþanan Anne-Babalarýn Çocuklarýnýn Uðradýðý Psikolojik Travmalar ....................................................................................Boþanmýþ Aile Çocuklarýnýn, Anne-Balalarýndan Ýstekleri ................Kýssadan Hisse..............................................................................Kýrkaðaç Lisesi’nin En Güzel Öðretmeni........................................Fýrsatlarý Deðerlendirmek..............................................................
Her Ýyilik Karþýlýk Bulmaz...............................................................Dost Dediðin...............................................................................
Benim kýzým Aç Kalýr.....................................................................Kader Buluþturunca......................................................................Ýdeoloji Gözleri Kör Edince...........................................................Müdür Törpülemek Ýsterse...........................................................Buket...........................................................................................Boya Sandýðýndan Makam Masasýna ..............................................Maldanlý Fatih...............................................................................Bilge Ýnsan Arkadaþým Rahmetli Ýsmet Bey.....................................Sertlik Savaþçýya, Tebessüm Öðretmene........................................Hür Kürsü....................................................................................Çaðdaþ(!) Bir Velim.......................................................................Ýyi Ýle Kötünün Resmi....................................................................Ýyi Ýle Kötünün Mücadelesi............................................................Öðrencinin Hayalindeki Müdür......................................................
Bürokrasinin Kötü Alýþkanlýðý..........................................................Gençlik Komisyonu’nda Yaptýðým Konuþma...................................Barometre...................................................................................Müdür Bey Oðlumu Dövüver.......................................................Ah Þu Bürokrasi............................................................................Yönetici Nelere Dikkat Etmeli.......................................................Beraber Ýnceleyelim.....................................................................Yöneticiye Uymayan Özellikler......................................................Öðretmenden Beklenen Davranýþlar ............................................Birazda Kendimizi Deðerlendirelim ..............................................
Öðrencilerin Öðretmenlerinden En Çok Þikayet Ettiði Konular ......Öðretmenin Sýnýftaki Temel Görevleri ..........................................Gönüllerde Taht Kuran Öðretmenler ...........................................Ýdeal Öðretmen ...........................................................................Ýmam-ý Gazali’ye Göre Muallim ...................................................Eðitimde Ýnanmanýn Önemi .........................................................Tembel Öðretmenlerin Kulaklarý Çýnlasýn ......................................Ýhtiyarlýðýn Üç Alameti...................................................................Öðretmenin Altý Hatasý.................................................................Kusur Kabul Etmeyen Meslekler....................................................Öðrencilere Göre Üç Öðretmen Tipi...........................................Öðrencilerimizin Ýtiraflarý...............................................................Ben Dosdoðru Arkadaþ Ýsterim.....................................................Baþarýsýz Öðrencilerimden Dinlediðim Piþmanlýklar.........................Baþarýsýz Öðrencilerin Baþarýsýzlýklarýnýn Sebepleri ..........................Baþarýsýz Öðrencinin C.K.nin Ýtirafý ................................................Okulumuzdan ÖSS’de Tirkiye Dereceli Baþarýlý Öðrencilerimizin Beyanlarý .....................................................................................Nasýl ÖSS Ýkincisi Oldum? ............................................................Baþarýlý Öðrencilerin Takip Ettiði Yol ..............................................Baþarýlý Öðrencilerin Ortak Özelliði...............................................Mezun Öðrencimin Ýsteði..............................................................Gençlerin Büyük Hatalarý..............................................................Elli Yýllýk Meslek Hayatýmýn Tespitlerine Gelince.............................Azmini Yitirmeyen Baþarýr.............................................................Aðaca Çýkmasý Gereken Kaplumbaða ...........................................Kayýkçýnýn Küreði .........................................................................Elyafýn Hikayesi ............................................................................Kýr Tavuðu Gibi Yaþamak ve Bir Kýr Tavuðu Gibi Ölmek .................Meslek Hayatýmýn Üçüncü Baharýný Yaþarken.................................Bitti Bitiyor Derken ......................................................................Aðlayan Kadýn...............................................................................Böyle Okul Müdürü Olur mu?......................................................Müdüre Bak Müdüre....................................................................
Müdürün Böylesi De Vardý...........................................................Okullarda Þiddet ..........................................................................Yüzde Elibeþ Virgül Altýlýk Oran ile Manevi Yozlaþmanýn Getirdikleri ve Gençleri Bekleyen Tuzaklar .....................................................Satanizm .....................................................................................Okullarda Þiddet ve Vicdan Eðitimi Ýliþkisi ......................................Alman Eðitim Sistemi ...................................................................
A. Almanya'da Meslekî Eðitim Almanya'da Ortaöðretim Avrupa’daki Din Eðitimleri Meslekler ve Meslek Sahibi Olmanýn Önemi Mesleði Hayatýný Kurtardý Öðretmenlik Mesleði ve Türk Eðitim Sistemi Öðrenci Anketleri Dilek ve Þikâyet Kutularý
340343
345345348359363365370372375377383415426427433436
Bu kitabý çok sevdiðim torunlarým Serra Nur ve M.Furkan
ile vefakâr öðrencilerime ithaf ediyorum.
Sunum 1
“Güzel yapamýyorsan güzel yapanlarý örnek al!” diye bir söz vardýr. Ýþte meslektaþým Kadir KESKÝN de böylesine güzel iþleri baþaran birisi. Herkesin bir iþi zor yaptýðý ülkemizde o, birden fazla iþi yapýyor. Bir yandan sivil toplum çalýþmalarýný yürütüyor, bir yandan maddî imkânlarý sýnýrlý üniversite adayý öðrencileri Manisa Belediyesi’nin örnek bir uygulama olarak baþlattýðý MABEM projesiyle bir üst öðrenime hazýrlýyor, diðer yandan da yazýyor. Hem de bu iþleri yorgunluk ve bezginlik hissetmeden yapýyor. Tahsillilerin okumadýðýndan, yazmadýðýndan þikâyet ettiðimiz bir Türkiye'de Kadir Keskin, hem okuyor hem araþtýrýyor, hem de yazýyor. Öðretmenlik ve yöneticilik yýllarýnda sadece yaþamamýþ, hayatý boyunca deðerli bulduklarýný kayýt altýna almýþ, emekliliðinde de kitaplaþtýrmýþ. Bu yönüyle okuyup da yazma cesareti gösteremeyenler için güzel bir örnek o. Tarihi, coðrafyasý, kültür ve medeniyet deðerleri zengin, ancak yazýlý kayýt konusunda fakirliðimiz malum. Bilgi eskimesinin sonucu toplumumuzda oluþan fikrî durgunluk ile kalkýnma ve ahlakî dinamizmde baþ gösteren uyuþukluðu bireysel çalýþmalarýyla aþmaya çabalayan bir enerji küpü Kadir Keskin. Lafýn çok, icraatýn az olduðu ülkemizde o, bir cesaret timsalidir Manisa'da.
Yenilgi psikolojisi ile hareket eden ülke aydýnlarýnda sýk rastlanan, galibin ve güçlünün yanlýþýnda bile hikmet arama, kendi doðrusundan kuþku duyma kompleksinden, öncelikle eðitimcilerin kendilerini kurtarmalarý gerektiðine inanan Kadir Keskin; muhafazakâr, karþý görüþçü, savunmacý anlayýþýn yerine toplumumuzun doðrularý ve kültür deðerleriyle meselelerimize bakmaya ve çözüm üretmeye çabalayan bir eðitimci. O, ilmi çalýþmalarýn, deðiþen doðrularýn alaný olduðu bilinci ile araþtýran, farklý kabullerden hareketle farklý bilgi disiplinlerinin oluþabileceðini gören medeni cesaret sahibi bir kiþilik.
Dünyada önemli, fakat etkisiz bir ülke durumunda olan Türkiye'mizi, etkili bir ülke hâline getirmek için aydýnlarýmýzýn sadece eleþtirilere cevap veren ve savunmaktan baþka bir þey yapmayan insan konumundan bir üst seviyeye yükselip iddialý ve kendine güvenen insanlar
> 1 1 <
olmasý gereðine inanan Kadir Keskin, “Manisa'da Vakýf Ýzleri ve Ýz Býrakanlar” , “40 Gün 40 Programlý Yaz Tatili Dinî Bilgiler Kitabý” adlý kitaplarýndan sonra, eðitim camiasýnýn üçayaðýný oluþturan öðretmenlere- velilere-öðrencilere, hatta okul idarecilerine hitap eden bu yeni kitabýyla görevini fazlasýyla yerine getirmiþtir.
Bu çalýþmasýnda öðrenci, öðretmen, idareci, veli herkesin kendisini içinde bulabileceði bir kitap olmuþtur. Kadir Keskin'in, Türkiye standartlarýnda büyük potansiyele sahip; fakat olmasý gereken yerde olmayan Manisa ilimizde, yürüttüðü bu çalýþmalarýn eðitimciler arasýnda kýskanýlmak yerine örnek alýnmasýný diliyor, yeni çalýþmalarýný bekliyoruz.
Mustafa YILDIZ MEB Baþmüfettiþi
31 Mart 2008
> 1 2 <
Sunum 2
Günümüz dünyasýnda bilgi, en belirleyici unsur hâline geldi.
Bilgideki bu geliþmeye paralel olarak teknoloji deðiþti, endüstrileþmenin
yönü ve þekliyle beraber ticari yapý ve sektörler deðiþti. Alýnýp satýlan,
paketlenip sevk edilen bilgi, tarlada ve fabrikada üretilen zenginliðin
yerini alýnca bilginin üretildiði insan beyni ve insan, ayrý bir deðere
baþlandý ve “insan kaynaklarý” tanýmý zenginlik ifade eden tanýmlar
arasýnda sayýlýr oldu. Bu yüzden eðitim, ülkeler için millî güvenliðe
eþdeðer bir boyut kazandý.
Her þeyi deðiþtirip dönüþtüren bilgi patlamasý, eðitim sistemini de deðiþtirdi. Tarým çaðýnda öðretmen, sanayi çaðýnda müfredat merkezli olan eðitimin yerini, öðrenci merkezli eðitim aldý. Eðitimdeki bu deðiþim, eðitimin taraflarýnýn rollerini deðiþtirdi. Bilgi aktaran öðretmenlik, herkesin vasfý haline geldi. Öðretmen, yardýmcý olup yol gösteren, öðrencinin iyi yapmakta olduklarýný bulup ortaya çýkaran, rehberlik eden daha saygýn bir konuma yükseldi. Öðretme merkezli eðitimden öðrenme merkezli eðitime geçildi. Okuldan ve öðretmenden öðretme sorumluluðunu aldý. Öðrenciye öðrenme sorumluluðunu verdi. Eðitimi bir dönemle sýnýrlý olmaktan çýkarýp herkesi, mezuniyeti olmayan bir ömürlük öðrenciye dönüþtürdü ve yeryüzünü açýk bir okul yaptý. Bu sebeple okullarý, “öðrenmeyi öðrenme” ve “düþünme becerisi kazandýrma” programlarýnýn önemli bir parçasý hâline getirdi. Eðitimde öðretmen ve okulun sorumluluklarýnýn yanýnda aileye, eðitim politikacýlarýna, eðitim planlayýcýlarýna, eðitim yöneticilerine, eðitim denetçilerine ve iþverenlere sorumluluklar getirdi.
E ð i t i m , ö ð r e t m e n l e r i n v e o k u l u n i þ i d i r, d e y i p geçiþtiremeyeceðimiz bu zaman diliminde, Sayýn Kadir Keskin'in, eðitimin tüm taraflarýna yani öðrencilere, anne-babalara, öðretmenlere, eðitim yöneticilerine ýþýk tutacak nitelikteki tecrübelerinden seçip getirdiði örnekleri ibretle okudum. Derin manalar taþýyan bu anlamlý örneklerin bireysel, toplumsal ve pedagojik manadaki etkili sonuçlarý karþýsýnda
> 1 3 <
gururlandým ve hayýflandým. Bir eðitimcinin yaptýðý doðru hizmetlerin olumlu neticesinden gurur duydum. Ýyi insan olmanýn erdemini bir kere daha anladým. Öðretmen okulunda verilen formasyon eðitiminin bu gerçek örneklerden arýndýrýlarak verilmesinin, iþin özünü iskelete dönüþtürdüðünü, mesleðe yeni baþlayan eðitimcilerin tüm meslek hayatlarýný bu iskeleti giydirmeye harcadýklarýný düþününce ister istemez etkisiz hizmetlerimize ve geçip giden ömrümüze, yitirdiðimiz deðerlere ve insan yetiþtirme sanatýmýzdaki kayýplarýmýza üzüldüm.
Mesleðime baþlarken yaþanmýþ böyle gerçek ve somutlaþmýþ örneklerden yararlanabilseydim, toplumsal yararým çok daha fazla olabilirdi, diye düþünüyorum. Vaktinde ve yerinde söylenen küçük bir sözün, yapýlan küçük bir yardýmýn kurtardýðý hayatlarý, kurduðu mutluklularý ve hayatýn rengini nasýl deðiþtirdiðini, millet bahçesinde gül isteyenlerin, millete bahçývanlýk etmesinin nice güllerin yetiþmesini saðladýðýný öðrendim. Abartmadan söyleyeyim, kitabý, çeþitli sebeplerle birkaç kez okudum. Gördüm ki bu hayat tecrübesinden öðrenci, veli, öðretmen, yönetici ve bütün bir toplumun çýkaracaðý müthiþ dersler var. Hayat doðrular üzerine kuruludur ve hayat bize, daima kendi doðrularýný öðretir. Bu doðrularý ya eðitim yoluyla benimsersiniz ya da acý tecrübelerle pahalý bir þekilde öðrenirsiniz. Bu öðrenmenin sýnýrsýz olaný baþkalarýnýn tecrübeleridir.
Tecrübelerini en veciz ifadelerle bizimle paylaþan Sayýn Kadir Keskin Hoca’ma teþekkür ederim. Yine örnek bir hizmette bulundu. Bu gerçekçi tecrübeleri okuyacak ve içselleþtirip hayatýna katacak olan öðrencileri, anne-babalarý, öðretmen arkadaþlarý ve eðitim yöneticilerini, eðitim politikacýlarýný, eðitim planlayýcýlarýný, eðitim denetçilerini kutlarým. Bu hayýrlý çalýþmanýn diðer eðitimcilerimizin anýlarýyla zenginleþerek eðitimimizi bir meþale gibi aydýnlatmasýný can-ý gönülden dilerim.
Mustafa PALA MESOB Genel Koordinatörü
(Emekli Ýl Milli Eðitim Müdür Yardýmcýsý ve Halk Eðitimi Baþkaný)
31.03.2008
> 1 4 <
Önsöz
Altmýþ dokuz yýlý geride kalan ömrümün, elli senesi kamuda, özel
sektörde ve yurtdýþýndaki eðitim hizmetlerinde geçti. Emekli bir eðitimciyim;
ama emekliliðin nasýl bir þey olduðunu henüz anlayamadým. Günlerimi,
öðrenci cývýltýsý ve zil sesleri içinde tamamlýyorum. Gündüzün bitmeye yüz
tuttuðu erguvan rengi akþamýn baþladýðý saatte, son bir çiçek daha diyen arý
misali acele ediyorum. Nice kýr çiçekleri var kenarda, köþede kadife bir
dokunuþ bekleyen... Ulaþmalýyým onlara henüz gün kararmadan…
Þimdi hizmetin son duraklarýndan birindeyim. Manisa Belediyesi
Eðitim Merkezi (MABEM)’ni kurup iki yýl kurucu müdürlüðünü yaptýktan
sonra, þimdi de çok deðerli Belediye Baþkaný Sayýn Hasan ERGENE’nin
daveti üzerine yine dar gelirli aile çocuklarýný sýnavlara hazýrlamak üzere Soma
‘da Soma Belediyesi Eðitim Merkezi (SOBEM) Dershanesi’ni kurdum.
Soma’da yaþayan, dar gelirli ailelerin zeki çocuklarýný üst okullara hazýrlamak
ve insan kaynaklarýmýzýn güçlenmesine katkýda bulunmak amacýyla açýlan,
Soma Belediyesi Eðitim Merkezin’de (SOBEM) hizmetlerimi sürdürüyorum.
Her þeyi ile yeni oluþturulan bu hizmet yuvasýnýn kuruluþ safhasýnýn her
adýmýnda görev aldýðým için tarifsiz mutluluklar yaþýyorum. Bana güvenip bu
hizmetlerime kapý aralayan çok deðerli Belediye baþkanlarý Sayýn Bülent KAR
ile eðitime düþkün Sayýn Hasan ERGENE’ye müteþekkirim ve Allah’a hamd
ediyorum.
Elli yýl eðitime emek vermenin getirdiði sosyal bir birikim olmalýydý ve
bunlar baþkalarýyla paylaþýldýkça deðer bulacaktý. Öyle ise, elli yýlýn tecrübesini
paylaþmaya açmalýydým. Gelecek kuþaklar için oluþturulacak toplumsal
hafýzaya katký saðlamalýydým. Yeni neslin daha akýllý olduðu söylenir. Bu
doðrudur. Þimdi onlar, bilgiye daha çabuk ulaþabiliyor; ama hayatýn farklý bir
gerçeði daha var ve denir ki “Aklýn bütün fonksiyonlarýný icra etmesi için
hafýzaya ihtiyaç var.” Bu hakikatten hareketle, elli yýllýk hizmetim süresinde
kendi doðrularýmýn ve yanlýþlarýmýn yanýna, hayatýn bana kattýklarýyla birlikte
eðitim hizmetinde görev alacak genç kuþaklara bu mirasý býrakmayý
> 1 5 <
düþündüm.
Biliyoruz ki “Akýllý insan kendi deneyiminden ve daha akýllý insan da
baþkalarýnýn deneyiminden faydalanan insanmýþ.” Ýþte bu akýllý nesle
sunulabilecek en iyi hizmetlerden birinin tecrübelerimi onlarýn istifadesine
sunmak olduðunu düþünerek kendi açýmdan “Yöneticinin Günlüðü” isimli
kitabýmý yazma ve yayýnlama zorunluluðunu hissettim.
“Oku!” diye emrolunan bir dinin mensuplarý olan milletimizin, en
okumayan toplumlarýndan biri hâline geldiðini biliyoruz. Bir baþka gerçek
daha var. Yazarýmýz da pek az. Okuma konusunda olduðu gibi bu alanda da
medeni dünyanýn çok gerisindeyiz. Oysa Sevgili Peygamber’imiz (S.A.V) :
“Kýyamet koparken bile elinizdeki fidaný dikin.” ve bir baþka öðüdünde ise,
“Dünya ahiretin tarlasýdýr.” diye buyuruyor. Bir faninin ilk kýyameti ömrün
sonudur. Altmýþ dokuz yaþý aþmýþ birisi olarak güneþi batýdan aldýðýmý,
gölgemin uzayýp ömrümün kýsaldýðýný biliyorum ve bildiklerim de benim
fidanýmdýr, düþüncesindeyim. Bu bilgiler ki dünyanýn imarýna yarar. Öyle ise,
bunlarý eðitimle ilgilenen meslektaþlarýma býrakmalýydým ve onlarda gelecek
kuþaklarýn hakký vardý. Bu düþüncelerle yazmayý denedim, bu denemelerden
elinizdeki kitapla birlikte, “Manisa’da Vakýf Ýzleri ve Ýz Býrakanlar”, “40 Gün 40
Programlý Yaz Tatili” “ Yöneticinin Günlüðünden” sonra “MABEM’li
Öðrencilerin Ýçinden Gelenler” ile “Asýrlýk Eðitim Çýnarý Manisa Lisesi” isimli
kitaplarým da basýma hazýrlýk aþamasýndadýr.
Aslýnda ben bir yazar deðilim. Kendimi yazarlýk disiplini ve deðerleri
konusunda çok hazýrlýklý ve donanýmlý görmem; ama Manisa eðitimcisi yoðun
olan bir ilimiz olmasýna raðmen 1930’larýn eðitimcisi Çaðatay Uluçay ve
Ýbrahim Gökçen’den günümüze dek Manisa’da bizim nesilden eli kalem
tutup arkasýnda eser býrakan üç eðitimci arkadaþýmýz çýktý. Bunlardan biri,
fikir ve görüþlerinden her zaman yararlandýðým Manisa için bir deðer olan
proje adamý, deðerli kardeþim eðitimci Mustafa Pala, emekli öðretmen
Bedriye Aksakal ve þahsým. Mektup yazmanýn bile tarih olduðu günümüzde
kitap yazmanýn ne kadar zor olduðunu bizzat bilenlerdenim; ama kitap
> 1 6 <
yazmaktan daha zor olaný ise yazýlan kitaplarýn geri döþümüdür.
Sevgili gençler, biz büyükleriniz hatta dünyanýn en
en zengin adamý Bill GATES bütün varlýðýmýzý ve
servetimizi þu anda ilköðretim sýralarý ile lise sýralarýný
dolduran siz çocuklara ve gençlere versek sizin
çocukluðunuzu ve gençliðinizi satýn almamýz mümkün
deðildir; ama sizlerin bizim gördüklerimizi, yaþadýðýmýz
ve yaþanýlan yanlýþlarý yaþamadan bedava veya bir
kitap bedeli ile öðrenmeniz mümkün.
Ülkemizin deðerli fikir adamý Rahmetli Cemil
Meriç “Gazete günlüktür. Okuyunca biter. Kitap ise
istikbale yollanan bir mektuptur.” diyor. Ýstedim ki bizim
gördüklerimiz, yaþadýðýmýz ve yaþanýlan yanlýþlar
bizimle beraber mezara gitmesin. Bizden sonraki
gelecek ve halen týklým týklým sýnýflarý dolduran
öðrenciler, stajyer öðretmenler, genç müdürler, evlat
sahibi olan anne-babalar, bizim gördüðümüz, yaþadýðýmýz ve yaþanýlan
yanlýþlara düþmesin. Hatýrladýðýmda hâlâ büyük üzüntü duyduðum öðrencim
L.K.’ ler çýkmasýn.(Bu kitabýn okunmasýna, “Bira Ýçen Kýz Öðrencim” isimli
yazýmla baþlanmasýný tavsiye ediyorum.)
Evet,“ Manisa’da Vakýf Ýzleri ve Ýz Býrakanlar” “ 40 Gün 40 Programlý
Yaz Tatili Kitabý” “ Eðitim Öðretim Dedikleri- Yöneticinin Günlüðünden”
sonra “ MABEM’li Öðrencilerimizin Ýçinden Gelenler”ile “ Asýrlýk Eðitim Çýnarý
Manisa Lisesi” adlý kitaplarým da yukarýda ifade ettiðim gibi basýma hazýr
beklemektedir.
Gayret bizden, baþarý Allah’tandýr. Umudum ve inancýmla bu eserimi
istikbale, sizlere bir mektup olarak gönderiyorum. Her mektup selam ve
kelamla bittiðine göre bundan sonra bu kitabý eline alan ve satýrlarý okuyan
her okuyucum bana göre genç olacaktýr. Sizlere selam olsun diyorum. Mutlu,
> 1 7 <
Emekli maaþýndan baþka hiçbir geliri olmayan þahsýmýn bile bile bu maddi
külfetin altýna girmemin sebebi
nedir? Bunun sebebi, bu kitabýn
içinde okuyacaðýnýz “ Bingül'ün arkadaþý
L.K.” ler için. Her geçen gün bataklýða
düþen L.K. ler her eðitimci gibi beni de
yürekten yaralamaktadýr.
huzurlu, sýmsýcak güzelliklerle dolu bir hayat sizi sarýp sarmalamasý dileðiyle
gözlerinizden öpüyorum.
Umarým bu mektubumla umduðum mesajlar yerine ulaþýr ve yeni
L.K. ler yaþanmaz.
Selam ve dualarýmla...
Kadir KESKÝN
Manisa Lisesi Emekli Müdürü
24 Kasým 2013
> 1 8 <
Giriþ
Her zaman olduðu gibi bugün de insanlarýn fedakârlýklarýný sonuna
kadar zorladýklarý ve bu konuda hiçbir fedakârlýktan çekinmedikleri iki konu
vardýr. Bunlardan birincisi saðlýk, ikincisi de eðitimdir. Saðlýk konusunda bilgim,
herhangi bir sade vatandaþýmýzýn bilgisinden ibarettir; ancak kendime
kadardýr. Saðlýk konusunda baþkasýna aktaracak bir bilgi birikimim yoktur.
Dolayýsýyla bu konuyu hemen kapatarak sadece bizim ülkemizde deðil, bütün
ülkelerde anne-babalarýn, öðretmenlerin eðitimle ilgili olsun veya olmasýn
herkesin, her meslekten insanýn, her ortamda ve her kademede çokça
konuþtuðu, gazetelerde çokça yazýlan, televizyon ekranlarýnda açýk oturumlar
yapýlýp sýkça konuþulan ve bu alanda olabildiðince kitap yazýlan bir konu var.
Bu, hepimizi çok yakýndan ilgilendiren; ama çok iyi bildiðimizi zannettiðimiz,
ancak yeteri kadar bilgi ve birikim sahibi olmadýðýmýz çocuklarýmýzýn eðitimi ve
öðretimi konusudur.
Kýrk bir yýllýk meslek hayatýnýn yirmi beþ yýlýný okul idareciliðinde geçirmiþ bir eðitimci olarak bu konuda ben de biraz söz sahibi olduðumu düþündüm ve bu eseri kaleme aldým. Bu kitap, kendi gözlemlerimin ve birikimimin yanýnda sene sonlarýnda yaptýðým anketlerle kýsmen öðrencilerin de görüþlerini ifade edecektir.
Büyük laf etmekten korkarým. Burada da böyle bir duruma düþmek istemiyorum; ama þurasý da bir gerçek. Eðitim konusunda sürekli olarak belli bir kesim konuþuyor, veliler konuþuyor, öðretmenler, bakanlýk yetkilileri, pedagoglar; herkes ama herkes konuþuyor. Üniversite gençliði dýþýnda ortaöðretim öðrencilerinin konuþmasýna pek fýrsat verilmiyor; verilse de onlara çocuk gözüyle bakýlýp görüþleri dikkate alýnmýyor. Böylece bir kargaþadýr, devam edip gidiyor.
Ben bu kitabýmda, eðitimdeki sorunlarýn odak noktasýnda görülen öðrencilerin olumsuz davranýþlarý ile kusuru onlarda görme anlayýþýndan ziyade esas sorumluluðun ve kusurun veliler ve öðretmenler olarak kendimizde aramamýzýn daha doðru olacaðý anlayýþýný iþlemeye çalýþýyorum.
> 1 9 <
Zira çocuklarýmýz evde anne-babalarýn, sýnýflarda da öðretmenlerin birer aynasý olduðunu düþünüyorum. Çocuklarýmýzda ve öðrencilerimizde gördüklerimiz bizim verdiklerimizin karþýlýðýdýr. Bunu bir hikâye ile de daha iyi anlatacaðýmý sanýyorum.
Bir adam ile oðlu ormanda yürürlerken oðlunun ayaðý takýlýp yere düþer. Caný acýyan çocuk, “Ahhhh!” diye baðýrýr.
Ýlerideki daðdan, “Ahhhh!” diye bir ses duyulur ve çocuk bu sese þaþýrýr.
Çocuk merak ederek “Sen kimsin?” diye baðýrýr. Aldýðý cevap ayný ses tonu ile “Sen kimsin?” olur.Çocuk, aldýðý bu cevaba kýzar ve “Sen bir korkaksýn!” diye tekrar
baðýrýr.Daðdan gelen ses yine aynýdýr: “Sen bir korkaksýn!”Bu durum karþýsýnda þaþkýnlaþan çocuk, babasýna dönüp “Baba ne
oluyor, kim bu?” diye sorar.Babasý oðluna, “Oðlum, þimdi beni iyi dinle ve öðren!” der. Sonra da
daða doðru dönüp “Sana hayraným!” diye baðýrýr. Gelen cevap, “Sana hayraným!” olur.Baba, tekrar baðýrýr: “Sen muhteþemsin!” Karþýdan duyulan ses: “Sen muhteþemsin!”Oðlan, olan bitene çok þaþýrýr; ama hâlen ne olduðunu
anlayamamýþtýr. Babasý açýklamasýný yapar: “Ýnsanlar buna, 'yanký' derler, ama aslýnda
bu hayatýn ta kendisidir. Hayat, daima sana, senin verdiklerini geri verir. Hayat, yaptýðýmýz davranýþlarýn aynasýdýr. Daha fazla sevgi istediðin zaman daha fazla sev; daha fazla þefkat istediðinde ise daha fazla þefkatli ol; saygý istiyorsan daha fazla saygýlý ol. Þayet kötülük yaparsan da daha fazlasýný görürsün, bunu iyi öðren. Bunlar hayatýn bir parçasýdýr, herkes için geçerlidir. Hayat bir tesadüf deðildir, yaptýklarýmýzýn aynasýdýr.” der.
Bizim de çocuklarýmýz ve öðrencilerimiz üzerinde gördüðümüz olumlu ve olumsuz davranýþlar, bizim onlara verdiklerimizin birer yansýmasýdýr. Gençlerin bu olumsuz davranýþlarý karþýsýnda ne veliler ne de öðretmenler, mazereti birbiri üzerine atarak sorumluluktan kurtulamazlar. Bu konuda mazeret üretmekten ziyade hep beraber, “Nerede hata yapýyoruz?”
> 2 0 <
diyerek herkes, kendi payýna düþeni almalý ve gereðini yerine getirmelidir. Sorumluluktan kaçmakla hiçbir sorun çözülemez
Bir defa þunu iyi bilelim. Çocuk, anasýndan doðduðu günden itibaren iyi bir gözlemcidir. Çevresinde gördüðü her þeyi adeta bir fotoðraf makinesi gibi hafýzasýna almaya çalýþýr. Hatta fotoðraf makinesinden de öte bir kamera gibi hiçbir þeyi de ihmal etmeden kaydeder, hatta en ufak ayrýntýyý bile kaçýrmaz; çünkü o çocuðun beyni boþtur, beynine doldurduðu bilgilerle hayata tutunabilecektir. Beynine doldurup yüklediði örneklemeler ve bilgi yükü, onun hayatýnda yönlendirici olacaktýr.
Üç aylýk çocuðu olan bir anne, psikiyatri profesörü olan doktora giderek:
-Doktor Bey, çok erken geldiðimin farkýndayým; ama çocuðumu çok güzel eðitmek istiyorum. Bu yüzden sizin önerilerinizi almaya geldim, der.
Doktorun cevabý ilginçtir:-Hanýmefendi, çocuðunuzun eðitimi için çok geç kalmýþsýnýz. En geç
üç aylýk hamileyken gelecektiniz.
Bundan da anlaþýlýyor ki eðitim, anne karnýnda baþlayýp ölünceye kadar devam eden bir süreçtir. Eðitimde, öðretmenin payý ve sorumluluðu olduðu kadar anne-babalarýn da payý ve sorumluluðu büyüktür.
Anneler, sürekli olarak çocuklarýnýn eðitimi ile ilgilenirler. Sonra onlarý öðretmenlere teslim ederler. Peki, bir öðretmen, öðrencisinin eðitim sürecinde hangi konumdadýr? Nerede bulunmalýdýr? Öðretmen olmayý düþünen her insan bu sorularý kendine sormalýdýr. Bir öðretmen, öðrencinin anne-babasý gibi her þeyi deðildir; ama bunun yanýnda çok þeyidir. Meselâ onun öðreteni, eðiteni, rehberi, yol göstereni, öðrencilerin örnek aldýðý bir idolü müdür; yoksa öðrencinin ufkunu aydýnlatan, bilgi veren ve bakýþ açýsýný geniþleten biri midir? Tabii ki hayýr! Dünyanýn büyük bir köye dönüþtüðü hayatýmýzda öðretmenin görevi, öðrencinin bilgiye nasýl ulaþacaðýnýn yollarýný göstermektir. Ýyi bir öðretmen olmak için öncelikle araþtýrýp sorgulayan ve iyi bir insan kimliðine sahip olmakla baþlar. Onun için biz çocuklarýmýzýn nasýl olmasýný istiyorsak öncelikle kendimiz de çocuklarýmýzýn olmasýný istediðimiz gibi olmak zorundayýz; ancak bu durumda öðretmenden bir þeyler
> 2 1 <
bekleyebiliriz. Eðitimi sadece okuldan ve öðretmenden beklemek, bir veli için kolaycýlýða kaçmak demektir.
Þu bir gerçek ki ailede çocuklarýmýz, sýnýflarda ise öðrencilerimiz bizlerin birer aynasýdýr. Onlar da bizim aynamýzdýr. Onlar bizde kendilerini, biz de onlarda kendimizi görürüz. Bu gerçeði baþtan kabullenmemiz gerekir. Kabullenmesek bile bu gerçek deðiþmez. Denemesi de gayet basittir. Sýnýflarda derse giren öðretmen arkadaþlarýma sesleniyorum. Sýnýfa gülerek girerseniz, karþýnýzda gülen bir sýnýf bulursunuz; þayet sýnýfa asýk bir suratla girerseniz, karþýnýzda asýk suratlar bulursunuz. Siz sýnýfta hafiflik yaparsanýz, aynýsýný hatta daha fazlasýný karþýnýzda bulursunuz. Evde de ayný þekilde deðil mi? Evine gülerek gelen babayý sevinçle ve gülerek karþýlayan çocuklar evde huzurlu ve neþeli bir hava yaþarken somurtarak gelen babayý gören çocuklar da nereye saklanacaðýný bilemezler. Nasýl ki öðrencilerimiz ve çocuklarýmýz bizim yüz ifademize göre þekil alýyorsa, onlarýn ruh âlemleri de bizim onlara davranýþlarýmýza göre þekillenmektedir.
Bu gerçekleri kabullenmeyen anne-babalar ve eðitimciler gerçeklerle yüzleþmekten korkuyor demektir. Bu tip insanlar çocuklarýnda ve öðrencilerinde hoþlanmadýðý davranýþlarý kendilerinde aramaktan ziyade mazereti hep baþka yerlerde aramaya baþlarlar. Kendilerine göre o kadar çok mazeret üretebilirler ki bunlarýn kusuru anne-babalara göre bazen komþu çocuðundadýr. Güya kendi ailesine münasip olmayan aile çocuklarýndan edindiði arkadaþ tipleri, televizyon yayýnlarý, yetersiz öðretmenler, zararlý kitaplar, kafeler, internet kafeler... Bunlarýn sayýsýný bir hayli uzatabiliriz. Öðretmene göre mazeretler de boldur.
Yalnýz öðretmen deyince burada iki kesim öðretmenden söz edeceðim:
Birincisi, devlet okullarýnda görev yapan arkadaþlarýmýz. Ýkincisi de özel okullarda görev yapan öðretmen arkadaþlarým. Zaten bu kitabýn konusu da anne-baba çocuk iliþkileri deðil. Öðretmen ve öðrenci iliþkileri üzerine olacaktýr. Kitabýn adýndan da anlaþýlacaðý gibi bizler bugüne kadar hep öðrencileri kendi gözümüzle görmeye çalýþtýk. Onlarýn gözüyle kendini deðerlendiren öðretmenin, müdür yardýmcýsýnýn ve okul müdürünün çok az
> 2 2 <
olduðunu düþünüyorum. Bugün eðitimde yaþanýlan sýkýntýlarýn ana kaynaðý da burada yatmaktadýr.
Her eðitimcinin sýnýfa girer girmez hemen almasý gereken bir mesaj vardýr. O mesaj, o kadar belirgindir ki þu anda sýnýfta ders veren öðretmen arkadaþlarýmýn büyük bir çoðunluðunun maalesef bu mesajdan habersiz olduðunu düþünüyorum. Her öðretmenin sýnýfa adýmýný atar atmaz almasý, hissetmesi gereken ileti her öðrencinin gözünde, belki de alnýnda büyük puntolarla yazýlýdýr. Evet, o mesaj nedir biliyor musunuz? “Lütfen öðretmenim! Ben, çok önemli biriyim!”
Devlet okullarýnda görev yapan öðretmen arkadaþlarýmdan çok azýnýn öðrencilerin gözlerinde veya alýnlarýnda iri puntolarla yazýlý olan bu mesajý algýladýðýný ve hissettiðini sanmýyorum. Hatta böyle bir þeyden haberi olmayan birçok öðretmenin varlýðýný bizzat kendim müþahede ettim. “Nereden biliyorsunuz?” diye soracak olursanýz þöyle açýklayabilirim. Her veli toplantýsýnda bu mesajý algýlayamayan, bu mesajýn varlýðýndan bile habersiz olan öðretmenlerin öðrenci velileriyle yaþadýklarý problemleri çözmek için çok zor anlar yaþadýðým günlerden biliyorum. Veli toplantýlarýna velilerin gelmesi için ýsrarla duyuru yaparýz; ama devlet okullarýnda özellikle liselerde toplantýlara öðrenci velilerinin katýlýmý çok düþüktür. Buna mukabil özel okullarda veli toplantýlarýna katýlým, devlet okullarýna nazaran en üst seviyededir. Veli toplantýsýna katýlmayan öðrenci velisi, hemen hemen yok gibidir. Çok önemli veya acil mazereti dolayýsýyla toplantýya katýlamayan veli, bilahare mutlaka okula gelir ve çocuðu ile ilgili bilgileri, ilgili sýnýf öðretmeninden ve ders öðretmenlerinden alýr. Gözlemlerime göre maalesef her iki kesimde de veliye karþý çok farklý davranýlmaktadýr.
Devlet okullarýnda çok kýymetli öðretmen arkadaþlarýn yanýnda maalesef, pedagojik formasyonu eksik, beþeri münasebetleri son derece zayýf arkadaþlar da bulunmaktadýr. Devlet okullarýnda, veli toplantýsýnda çoðu kez velilerle öðretmen arkadaþlar arasýnda ufak tefek sýkýntýlar yaþanýr. Devlet okullarýnda çalýþan memur ve öðretmenler, iþ güvencesi açýsýndan kendilerini daha rahat hissederler; çünkü lokmalarýnýn rizikosu yoktur. Verimli olsa da olmasa da maaþlarýný ve ücretlerini eksiksiz alýrlar. Onun için bazý
> 2 3 <
öðretmenlerin veli toplantýlarýnda, velilere çocuklarý hakkýnda “Bu senin çocuk adam olmaz! O tembelin tekidir. Nato mermer, nato kafa! Sýnýfta duvardan ses alýyorum; ama senin çocuðun bugüne kadar aðzýný bile açmadý. Senin çocuðun çok pýsýrýk. Senin çocuðun üniversiteyi kazanamaz. Sen bunu sanayiye götür, çalýþsýn. Burada zaman kaybetmesin!” gibi aslýnda çocuðu hakkýnda söylediði doðrular, veli üzerinde þok etkisi oluþturuyordu. Bazen öðretmen ve veli arasýnda tatsýzlýða varan aðýz münakaþalarý hatta kavgalar yaþanýyordu. Konu bana kadar gelince benim de arayý bulmak için dökmediðim dil kalmazdý. Veliye ve öðrenciye karþý hep öðretmenin yanýnda oldum. Bu yüzden zaman zaman sýkýntýlar da yaþadým; çünkü öðretmenin otoritesi, bir yerde devletin otoritesidir. Öðretmen zaafa uðrarsa eðitimde sonuç almak mümkün olmaz. Toplantýdan sonra öðrenci velisiyle sorun yaþayan öðretmenle konuþur, hatasýný hatýrlatýr, bir daha böyle hatalara düþmemesi için gerekli ikazlarý yapardým. Nedense devlet okullarýnda az da olsa öðrenciye ve veliye karþý yumuþak dil kullanmayan öðretmen arkadaþlarým vardý. Bu tür arkadaþlar, öðrenci ve veliyle yaþadýðý olumsuz hallerde, nefsine yenik düþerek hep karþýsýndakini suçlamamalýdýr. Biraz da kendini ortaya koyarak “Nerede hata yaptým?” diye kendini sorgulamalýdýr.
Anlatýlýr, kralýn biri rüyasýnda otuz iki diþimin de çýktýðýný görür. Sabahleyin özel müneccimbaþýný çaðýrýr der ki:
-Bu gece gördüðüm rüyamda otuz iki diþimin de çýktýðýný gördüm. Bu durum neye iþarettir?” der.
Müneccimbaþý:-Efendim, bunun anlamý, öleceksiniz ve tacýnýz da tahtýnýz da
saltanatýnýz da tarumar olacaktýr, deyince kralýn tepesi atar: -Götürün bunu derakap sallandýrýn, diye sehpaya gönderir ve idam
ettirir. Kral baþka bir müneccimbaþýný çaðýrýr, ona da gördüðü rüyayý aynen
anlatýr ve rüyanýn yorumunu ister. Ýkinci müneccimbaþý ise: -Efendim, ölümlü dünyada yaþýyoruz. Þu ana kadar dünyaya kazýk
çakan olmadý. Bizler de öleceðiz, vezirlerin ölecek, en yakýnlarýn ölecek; ama içimizde en muammer (uzun ömürlü) sen olacaksýn.” diye yorumlar. Bu defa kral, adamlarýna emreder:
-Götürün bunu hazineye, ihtiyacý kadar altýn verin, der.
> 2 4 <
Dikkat edersek, burada iki müneccimbaþý da ayný þeyi söyledi. Ýkisi de kralýn öleceðini söyledi; ama söyleyiþ tarzý ve üslup farklý olduðu için biri üslubunun karþýlýðýný boynuna geçen ilmikle ödedi. Diðeri de hoþ ve güzel üslubunun karþýlýðý olarak altýnla takdir edildi.
Çoðu devlet okulunda velilere, çocuklarýnýn durumu bazý öðretmen arkadaþlar tarafýndan maalesef birinci müneccimbaþýnýn tarzýyla ifade ediliyor. Bu gibi durumlar, maalesef, çeþitli kýrgýnlýklara sebep oluyor. Hatta üslup nedeniyle yaka paça kavga eden öðretmen-veli kavgalarýna þahit olan bir idareciyim.
Özel okullarda ise velilere öðrencinin hep iyi taraflarý gösteriliyor. “Çocuðun çok zeki, ama yeteri kadar çalýþmýyor. Çalýþýrsa istediði üniversiteyi kazanýr.” gibi ifadeler velinin hoþuna gidiyor. Böylece özel okullardaki veliler de öðretmeni okul idaresine ne kadar çok överse o öðretmen, iyi öðretmen oluveriyor. Diðer tarafta ise devlet okullarýnda veli ve öðrenci, öðretmeni ne kadar eleþtirirse o kadar deðersiz, o kadar kötü öðretmen olarak tanýnýyor. Ben, hem devlet okullarýnda hem de emekli olduktan sonra özel okullarda çalýþan bir eðitimci olarak her iki sektörde yaþanan olumsuzluklarý yakýndan izleme fýrsatý buldum. Önce devlet okullarýnda yaþanan problemleri izah ettikten bilahare özel okullarýn durumunu da izah etmeye çalýþacaðým.
Kim ne derse desin, ülkemizde bazý özel okullarýn haricinde büyük bir çoðunluðu, bu iþi sadece para kazanmak amacýyla yapmaktadýr. Birinci hedefleri para kazanmaktýr. Özellikle özel okullarda, veli toplantýlarýndan önce Öðretmenler Kurulu Toplantýsý yapýlýr. Bu toplantýda öðretmenlere, velilere nasýl davranýlacaðý ve çocuklarý hakkýnda övücü konuþmalar yapmalarý için uyarýlarda bulunulur. Her türlü þýmarýklýðýn yaþandýðý bir sýnýfta, ayný sýnýftaki dört beþ kýza birden âþýk olan ve bu kýzlarla birlikte okul ortamýna uymayan davranýþlarda bulunan öðrencinin velisine, “Oðlunuzla gurur duyuyoruz, efendim.” diyen idareciler, öðretmenler gördüm. Yani veli, parasý için resmen yanýltýlmakta, öðrencinin istikbali ile oynanmaktadýr.
Siz deðerli okuyucularýmýn aklýna þöyle bir soru gelebilir. “Mademki
> 2 5 <
rahatsýzlýk duyuyorsun, senin böyle bir okulda ne iþin vardý?” derseniz, zaten daha fazla dayanamadým, ancak bir yýl bu kadar bu riyakârlýklara tahammül edebildim. Üstelik bu okulun çok muhafazakâr olarak bilinen bir kurumun okulu olmasýna raðmen diploma törenlerinin diskolarda içkili yapýldýðýný söylesem herhâlde benim ne söylemek istediðimi anlar ve bana hak verirsiniz. Bu özel okulda uygulanan eðitim dýþý davranýþlarý, ilgili kurumun baþkanýna ve yetkililerine rapor etmeme raðmen hiçbir sonuç almadýðýmý da özellikle belirtmek isterim. Özel okullarda öðretmen, öðrenciden korkuyor ve çekiniyorsa burada yapýlacak eðitimin kalitesini ve deðerini sizin takdirlerinize arz ediyorum. Þuna inanýyorum ki özel okullarda, özellikle çalýþtýðým okulda yaþanan öðrenci disiplinsizliði, “tü, kaka!” olarak gördüðümüz devlet okullarýnda yaþanmamaktadýr.
Devlet okulunda çalýþan meslektaþlarýmýz, iþ güvencesi içerisinde kendini güvende hissedip “Öðrenciye ne kadar faydalý olabiliyorum?” gibi bir soruyu kendine sormuyorlar. Sýnýfta yaþanan en ufak bir olumsuzlukta yaydan fýrlamýþ ok gibi soluðu doðru idare odalarýnda alýrlar ve “Müdür Bey, ben bu öðrenci ile ayný sýnýfta olmak istemiyorum, bu öðrenciyi benim sýnýfýmdan alýn!” gibi þikâyetlerle gelirler. Sýnýfta yaþanan olumsuzlukta kendisinin payý nedir, hiç düþünmez. Hiçbir iþ, problemsiz deðildir. Elbette her iþin kendine göre sýkýntýlarý vardýr ve olacaktýr da. Kaloriferli sýcacýk sýnýflarda ders yapan öðretmen arkadaþlarým, bir de binlerce metre yer altýnda çalýþan maden iþçilerini, karda kýþta çalýþan bir inþaat iþçisini, daha nice aðýr þartlarda çalýþan iþçi kardeþlerimizi düþünen bir öðretmen, eðer iþini seviyorsa mesleklerin en zevklisi olan öðretmenlik mesleðinden þikâyet etmemesi gerekir. Bu kadar para ile bu kadar ders, diye düþünen bir öðretmenin mesleðinde baþarýlý olmasý ve öðrencilerin beyninde kalýcý, güzel ve olumlu izler býrakmasý mümkün deðildir. Bu tip öðretmenler, öðrenciler tarafýndan sevilmeyen öðretmen tipleridir.
Ergenlik çaðýndaki gençlerin sýnýfta suspus oturmalarýný elbette bekleyemeyiz. Nitekim kendi öðrencilik hayatýmýzý düþünelim. Hangimiz o sýralarda yaramazlýk yapmadýk? Hem bu gibi öðretmen arkadaþlar, özel sohbetlerinde ve hatta sýnýflarda, öðrencilik hayatýndaki bazý yaramazlýklarý ballandýra ballandýra anlatýp da kendisine karþý bir yaramazlýk yapýlýrsa bu
> 2 6 <
durumdan þikâyet etme hakký olur mu? Bunun yanýnda nice öðretmen arkadaþlarým da vardý ki öðretmen içeri girdiðinde, elli elli beþ kiþilik sýnýflarda en ufak bir sinek sesi duyulacak misali büyük bir sessizlik içerisinde ders verdiklerini gördüm. Öðretmenin sesini duymasanýz sanki dýþardan o sýnýfta öðrenci yok sanýrsýnýz.
O halde her mesleðin bir inceliði olmasý gerekir. Öðretmenliðin inceliði de öncelikle öðretmenin branþ bilgisi açýsýndan yeterli bilgiye sahip olmasý gerekir. Öðretmenin her konuda bilgi sahibi olmasý elbette istenemez; ama branþý konusunda dolu dolu bilgiye sahip olmasý gerekir. Bu konudaki eksikliði öðrenci katiyen affetmez. Yirmi otuz sene öncesinin öðrenci öðretmen ve veli öðretmen iliþkileri artýk çok gerilerde kaldý. O yýllarda öðrenci, öðretmen kadar; veli de öðretmen kadar bilgiye sahip deðildi. Ama bugün bir fizik öðretmeni kadar fizik, matematik öðretmeni kadar matematik, bir tarih öðretmeni kadar tarih bilen üniversite mezunu mühendis veya öðretmen olan veliler var. Üstelik son zamanlarda ailelerin aile doktoru olduðu gibi ailelerin aile öðretmenleri tuttuklarýna þahit olmaya baþladým.
Velilerimizden biri, bir gün çocuðunun fizik dersine giren fizik öðretmeninin sýnýfta problemi yanlýþ çözdüðü gerekçesiyle bana baþvurdu. Mesleðini sordum. Kendisinin esnaf olduðunu söyledi. Olayý baþlangýçta içimden hafife aldým, 'olamaz böyle bir þey' diye düþündüm. Sonra öðrenci velisine, “Pekâlâ, fizik probleminin yanlýþlýðýný nereden biliyorsun?” dediðimde, “Aile öðretmenimiz var, her hafta sonu gelir, çocuðumun bir hafta boyunca okulda aldýðý derslerin alýþtýrmasýný yapar, yeni haftada alacaðý ders konularýný iþler.” diye cevap verdi. Sonra da çocuðunun fizik defterini bir dilekçe ile bana býraktý.
Bu durumdan sonra hemen fizik öðretmenlerinden bir komisyon kurulmasýný saðladým. Velinin býraktýðý defterdeki problemlerin çözümünü kendilerinden istedim. Gerçekten velinin þikâyetinde haklý olduðunu gördüm. Sonra da o ders öðretmenini çaðýrarak derslere daha hazýrlýklý girmesini tembih ettim.
Artýk öðretmen arkadaþlarým þunun farkýna varmalý. Öðrenciler ve
> 2 7 <
veliler, artýk eski veli ve eski öðrenci deðil. Bugün ister kabul edin, isterse etmeyin her þehirde günden güne mantar gibi çoðalan dershane faktörü var. Öðrencilerin gözünde dershanelerin ayrý bir yeri var. Okulda raporlu veya izinli öðretmenin dersi boþ geçtiðinde bayram yapan öðrenci, dershanede boþ geçen ders için dershane yetkililerinden hesap sorabiliyor. Ýdarecilik hayatýmda boþ geçen dersten dolayý öðrencilerin çok azýndan boþ geçen ders için “Dersimiz neden boþ geçiyor?” diye þikâyeti aldým. Boþ geçen derslerde veya derse gelmeyen öðretmenler için öðrenciler, “oleeeyyy” diye sevinçlerini belirtirler. Ama dershanelerde böyle bir sevinç gösterisine þahit olamazsýnýz.
Öðrenciler, dershanelerde edindikleri yeni bilgilerle ders öðretmeninin bilgisini sýnamak için zaman zaman öðretmenlerine de çeþitli sorular sorabiliyorlar. Þayet öðretmen bu problemi çözemezse veya öðrenciye tatmin edici bir cevap veremezse öðretmen branþ bilgisi açýsýndan öðrencinin gözünde bitmiþ oluyor. Yine öyle veliler var ki makine mühendisi veya üniversitede matematik profesörü. Fizik, kimya, tarih, coðrafya, edebiyat gibi birçok alanda bilgisi olan velilerimiz var. Her akþam eve geldiðinde ne öðrenip öðrenmediðini soran ve çocuðunun defterini kontrol eden veliler var. Elbette bu tür veliler öðretmenin yanlýþýný bulduðunda, bu öðretmeninin gerek veli nezdinde gerekse öðrencinin gözünde deðeri bir hiç oluveriyor. Öðrenci de öðretmenin ders anlatýþýna pek kulak vermiyor. Kýrk beþ dakika boyunca öðretmeni dinlemeyen bir öðrenicinin sýkýntýsýný göz önüne getirin. Hayatta en zor þeylerden biri, boþ laf dinlemektir. Artýk bu öðretmenin durumu, öðrencinin karþýsýnda deðeri olmadýðý için boþa konuþan bir insana dönüþmüþtür. Buna misal olarak yaþadýðým bir olayý anlatayým.
Bin dokuz yüz seksen öncesinin hýzlandýrýlmýþ kurslarýndan, yani üç aylýk öðretmenlerden bir arkadaþ, müdürlük yaptýðým okula tayin edildi. Branþ bilgisinin ve meslekî yeterliliðinin son derece zayýf olduðunu yaþanan bu olayla kýsa zamanda anlamýþ oldum. Derse girdiði sýnýflardan, ders anlatamadýðý konusunda þikâyetler gelmeye baþlamýþtý. Bir gün sýnýfta bir problem dolayýsýyla öðrencilerle sýkýntý yaþanmýþ; olay, bana kadar intikal etmiþti. Olayýn konusu, kitapta geçen bir problemin çözümü sýrasýnda dört kere sekizin kaç yaptýðýydý. Öðrenciler, otuz iki olduðunu söylerken öðretmen, on altý
> 2 8 <
olduðunu iddia ediyordu. Meseleyi dinledikten sonra branþým fizik olmamasýna raðmen tartýþmanýn sebebini hemen anladým ve öðrencileri sýnýflarýna gönderdim. Ders öðretmenine oturmasýný söyledim. “Nedir bu konu?” diye sordum. Öðretmen, “Müdür Bey, buyurun bakýn, kitapta on altý yazýyor. Ben kitaptakini söylüyorum, kitap yanlýþ mý yazacak?” diye kendini savunmaya kalkýþtý. Ben de dayanamadým, “Evet (…) arkadaþým, kitap yanlýþ yazmýþ. Yazýlan bu kitap Allah kelâmý deðil ya! Bir mürettip hatasý olabilir ve görüldüðü üzere olmuþ, bu yanlýþta diretmekte ne fayda var? Bu bir ilk okul talebesinin bileceði bir kerrat cetveli!” dediðimde, öðretmen arkadaþýn verdiði cevap “Müdürüm, ben de otuz iki olduðunu biliyorum, ama kitapta on altý yazdýðý için ben görüþümde ýsrar ettim.” þeklinde olunca þunu anladým: Öðretmenin kendine güveni olmadýðý için yanlýþ yaparým korkusu içinde kitaba inanarak yanlýþta ýsrar ettiðinin bile farkýnda deðildi. Daha sonra bu öðretmenin adý okulda bir anda yayýldý. “Kerrat cetvelini bilmeyen fizik öðretmeni” diye, her yerde konuþuldu. Maalesef lisede çalýþamadý ve kendi isteðiyle bir köy ortaokuluna fen bilgisi öðretmeni olarak tayinini istemek zorunda kaldý.
Ýnsan bindiði dalý keser mi? Maalesef kesiyor. Milli Eðitim Bakanlýðý, 12 Eylül öncesi aldýðý siyasî kararlarla eðitime en büyük darbeyi vurmuþtu. Kýrk beþ günlük ve üç aylýk kurslardan geçirilerek okullara tayin edilen öðretmenler, eðitim enstitülerini ve yüksek öðretmen okullarýný kapatýp öðretmen yetiþtirme yetkisini Yüksek Öðretim Kurulu’na devretmesi, bana göre eðitimde yapýlan en büyük yanlýþlýktýr. O yýllarda eðitimin mayasýný oluþturan öðretmen okullarýnýn araç ve gereçleri haraç mezat okullara daðýtýlmýþ; ancak bu okullarda malzemeleri koyacak laboratuarlar, atölyeler, iþlikler ve çalýþma odalarý olmadýðý için kýyýda köþede atýlarak harap olup gitmiþtir. Daha sonra bu yanlýþlýðýn farkýna varýlmýþ, Öðretmen liselerinin açýlmasý ile bu yanlýþtan dönülmeye çalýþýlmýþtýr. Ne yazýk ki yüksek öðretmen okullarýný tekrar açma imkâný ise yoktur. Bu tasarrufu ele geçiren Yüksek Öðretim Kurulu, elinde bulundurduðu bu yetkiyi, tekrar Milli Eðitim Bakanlýðý’na devretmeyi de düþünmemektedir. Zaten ülkemizde bir bürokrasi imparatorluðu oluþturulmuþ; hiçbir kurumun elindeki gücü, bir baþka kuruma devretme gibi bir niyeti görülmemektedir. Ýþte bugün, eðitimde yaþanan sýkýntýlarýn sebebi, geçmiþte yapýlan yanlýþlarýn bir sonucudur. Öðretmenlik mesleði, en büyük darbeyi, yukarýda bahsettiðimiz yanlýþ uygulamalarla almýþtýr.
> 2 9 <
Daha önceki öðretmen okullarýnýn eðitim süreleri ilk okuldan itibaren altý yýl idi. Buraya gelen öðrenci, öðretmen olacaðý düþüncesiyle altý yýllýk eðitimi süresince gerçek anlamda öðretmenlik eðitimi alýr, öðretmen olmak için çalýþýr, öðretmen gibi olmayý düþünürdü. Bu okullarý tercih eden çocuklar, öðretmen olmak amacýyla bu okullara geliyor, daha küçük yaþta öðretmenlik mesleðine motive oluyor ve kendilerini ona göre hazýrlýyorlardý. Biliyordu ki mezun olunca gideceði yer, kuþ uçmaz kervan geçmez bir köy ilk okulu idi. Orada yemeðinden banyosuna, ekmeðinden aþýna kadar her iþini kendisi yapacak, söküðünü dikecek ve sosyal hayatýný idame ettirecek bir hayat tecrübesini kazanarak gidiyordu. Ama YÖK'ün yürürlüðe girmesiyle beraber öðretmen yetiþtirme sistemimiz sekteye uðratýlmýþ; hatta yüksek öðretim sistemi önemli derecede karmaþaya uðratýlmýþtýr. Böylece okullarýmýzdaki eðitim sistemi de bozulmuþ, lise son sýnýfa kadar gelmiþ olan çocuklarýmýz, hangi mesleði seçeceðine, hangi yüksek okula gideceðine; daha doðrusu ne olacaðýna bir türlü karar verememiþlerdir. Rasgele yazdýðý okul isimlerinden ve boþta kalmayayým anlayýþýndan hareketle herhangi bir yüksekokulu kazanmýþ oluyorlar. En acýsý, kaloriferli evlerde doðup büyümüþ, modern banyolarda duþ almýþ, hayatta mutfaða bile girmemiþ ve hiçbir sýkýntý ile karþýlaþmamýþ bay veya bayan gençlerimizin tesadüfen yazdýðý öðretmen yetiþtiren bir bölümü kazanmasýný, mezun olduktan sonra da mahrumiyet bölgelerinin köy veya mezralarýna öðretmen olarak tayin edildiklerinde ne kadar verimli olabileceklerini düþününüz? Sizce hangi uygulama daha gerçekçi? Benden önce cevabýný verdiniz. Tabiî ki eski öðretmen okulu menþeli öðretmenler. Ýþte maalesef bu okullar, siyasî hýrslarýn kurbaný olmuþ ve bu güzide eðitim kurumlarý kýyýma uðratýlmýþtýr.
Bu okullarda öyle bir hiyerarþi geliþtirilmiþti ki bu öðretmen okullarýnda gerçek anlamda baþarý gösteren öðrenciler, hiçbir tavassut ve torpil olmaksýzýn Öðretmenler Kurulu Kararý’yla seçilip yüksek öðretmen okullarýna gönderiliyor, sonra da branþ öðretmeni olarak ortaokullara ve liselere tayin ediliyorlardý. Yýllardýr liselerde idarecilik yapan bir eðitimci olarak elbette çok iyi ve deðerli öðretmenlerle çalýþtým. Ama gerçekten bu okullarda çalýþtýðým yýllarda yüksek öðretmen okulu mezunlarýnýn ortaokul ve liselerde çok farklý bir yeri vardý. Siyasî kararlarla kapatýlan bu okullar, yýllar sonra da olsa
> 3 0 <
yapýlan yanlýþlýðýn farkýna varýlarak öðretmen liseleri olarak tekrar canlandýrýlmaya çalýþýlmaktadýr.
Milli Eðitim’deki siyasî kararlar, maalesef milli eðitimimize çok pahalýya patlamýþtýr. Yap bozlarla eðitim sistemimiz çökertilmiþ, gençliðimizin umutlarý ve geleceði karartýlmýþ, milletimiz hem maddî hem manevî yönden çökertilmiþtir. Zira o, eski öðretmen okullarý ve içlerindeki araç gereçler, haraç mezat hesabý okullara daðýtýlýyor gibi yapýlarak yok edilmiþtir. Daðýtýlan okullarda ise bunlarý kullanacak ne yetiþmiþ eleman ne de doðru dürüst yer vardýr. O okullarda bu araç gereçlerden yeteri kadar faydalanýlamamýþtýr. Yüzyýlýn öðretmen yetiþtirme birikimi olan bu okullara yazýk edilmiþtir.
Burada özellikle maya kelimesini kullandým. Bir müessesede birikim, birden bire oluþan bir hadise deðildir. Bunu, uzun süre idareci olarak çalýþtýðým Manisa Lisesi’nden biliyorum. Ýlimizde her mahallede bir lise olmasýna raðmen bölgemiz dýþýnda ikamet eden ancak Manisa Lisesi civarýndan ev kiralayýp, ikamet göstererek Manisa Lisesine kayýt olan öðrenciler, bir hayli fazla idi. Sýnýf mevcutlarýný azaltmak için koyduðumuz bütün engeller, bir þekilde aþýlýyor, lisemize kayýt yaptýrýlýyordu. Siz de dikkat ederseniz, bir þehirde tarihçesi eski okullarla yeni açýlan okullar arasýnda öðretim kalitesi çok farklýdýr. Kenar mahallelerde oturan aileler bile þayet durumu el veriyorsa evinin karþýsýnda okul olmasýna raðmen sabahýn erken saatlerinde servis veya yol parasýna katlanarak çocuklarý iyi eðitim alsýn diye merkezî okullara göndermektedirler. Neden? O okullarda daha iyi eðitim öðretim verildiðine inandýklarý için. Ben, eski bir eðitimci olarak katiyetle okul ve öðretmen ayrýmý yapmak istemiyorum, ama velilerin bu düþüncelerine katýlmamak da mümkün deðil. Birçoðumuz, çocuklarýmýz okullara baþlarken ayný endiþeleri taþýmýþýzdýr; çocuðumuzu hangi okula gönderelim diye?
Lise ve ortaokullarda görev yapan Yüksek Öðretmen Okulu mezunlarý, branþ ve meslekî formasyon açýsýndan gerçekten iyi yetiþmiþ öðretmenlerdi. Yirmi beþ yýllýk idarecilik hayatýmda onlarýn derse girdiði sýnýflarda hiçbir problem yaþamadým. Branþýnda yeterli, meslekî formasyon sahibi bu kiþiler, öðrenci ve veli ile olan iletiþimleri gayet iyi hem de mesleðini seven donanýmlý öðretmenlerdi. Onlarý bu þekilde takdir etmekle elbette
> 3 1 <
diðer okullardan mezun olan öðretmenler için donanýmsýz veya yetersiz demek istemiyorum. Ben, burada bir gerçeði vurgulamak istiyorum. Ne yazýk ki kýsa sürede, üç aylýk kurslardan geçirilerek okullara öðretmen diye gönderilen kiþilerle lise son sýnýfa kadar gelip de ne olacaðýna karar vermeyenler nasýl uyum saðlayacaklar? Tesadüfen öðretmenlik puaný ile üniversiteye girip henüz daha kendisini öðretmenlik mesleðine motive edemeyen öðretmen adaylarý ya da yeni öðretmen arkadaþlar, maalesef lise sýnýflarýnda çok zorluk çektiler. Milli Eðitim Bakanlýðý bunun farkýna varmýþ olmalý ki öðretmen liselerini tekrar hayata geçirdi. Hatta bu liselerden mezun olup da öðretmen yetiþtiren fakülteleri tercih edenlere hem artý puanlar verilmesi hem de dereceye girenlere Milli Eðitim Bakanlýðý’nca karþýlýksýz burs verilmesi, öðretmenlik mesleðine ilgiyi arttýrmýþtýr. Bu uygulama hem öðretmenlik kalitesini ve seviyesini hem de bu mesleðe verilen deðeri tekrar yükseltmiþtir. Bu ve bunun gibi gerçekçi ve doðru kararlar, eðitim sistemimizi yüceltecek ve kalitesini artýracak önemli atýlýmlardýr. Ýnþallah bu çalýþmalarýn ikinci ayaðý olan yüksek öðretmen okullarýnýn da devreye sokulmasýyla öðretmen yetiþtirmede kalite yakalanmýþ olur. Çünkü görülmüþtür ki Yüksek Öðretim Kurulu yani eðitim fakülteleri, her ne kadar bilgi bakýmýndan branþlarýnda yeterli bilgiye sahip öðretmenler yetiþtirmiþ olsalar da yetiþtirdikleri öðretmenlere yüksek öðretmen okullarýnýn verdiði pedagojik formasyonu verememektedir. Milli Eðitim Bakanlýðý, bu eksikliði gördüðü için yeni mezun öðretmenleri, doðrudan sýnýfa sokmadan onlarý uzun süreli uygulamalý eðitime tabi tutmaktadýr. Bu da hem zaman hem de kaynak israfýna sebep olmaktadýr. Yüksek öðretmen okulu mezunlarý ise mezun olduklarýnda doðrudan sýnýflara girerek hiçbir zorluk ve acemilik çekmeksizin derslerini rahatlýkla verebilmekteydiler.
Eðitim, týpký zincirin halkalarý gibi bütünlük arz eden bir konudur. Eðitimin hedefine ulaþmasýnda baþta aile, çocuðun bulunduðu çevre ve okul, bir sacayaðý gibi birbirini tamamlamasý gerekir. Þayet ayaklardan biri eksik olursa eðitimde sonuca ulaþmak zorlaþýr; hatta imkânsýzlaþýr. Ýþte günümüzde okullarda görmek istemediðimiz davranýþlarýn altýnda yatan gerçek de budur. Ben bu kitabýmda gördüklerimi, yaþadýklarýmý ve tecrübelerimi aktarmaya çalýþtým. Umarým yararlý olur.
> 3 2 <
Ýlk Dersim(Yeni Öðretmenler için)
Bin dokuz yüz altmýþ beþ yýlý Haziran ayýnda Ýzmir Ýmam-Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ayný yýlýn Eylül ayýnda, okul dýþýndan Savaþtepe Öðretmen Okulu bitirme imtihanlarýna girdim. Girdiðim farklý derslerin tümünü baþarý ile geçtim. Yalnýz, uygulama dersim kaldý. Uygulama dersinin deðerlendirilmesi ise okullar açýldýktan sonra müfettiþ denetiminde bir ilk okulda vereceðimiz örnek derse göre yapýlacaktý. Bu örnek derste baþarýlý olduðumuz takdirde, diplomamýz verilecek ve ilkokul öðretmeni olma hakkýný kazanacaktýk. Bu arada daha önce girdiðim yüksek okul imtihanlarýný kazanarak Konya Yüksek Ýslam Enstitüsü’ne de kaydýmý yaptýrmýþ ve Konya'da okumaya devam ediyordum. Savaþtepe Öðretmen Okulu’ndan kalan uygulama dersimi de Konya Öðretmen Okuluna naklettirdim. Konya Öðretmen Okulu da benim gibi diðer öðretmen adaylarýný, yirmi bir günlük uygulama dersi için Konya merkezinde bulunan Mümtaz Koru Ýlkokulu’na gönderdi.
Arkadaþlarla birlikte Mümtaz Koru Ýlkokulu’na giderek elimizdeki yazýyý okul müdürüne verdik. Yazýyý okuyan okul müdürü, bizi çok iyi karþýladýktan sonra bize önce okulu tanýttý. Okul, gerçekten o günün þartlarý içerisinde Konya'nýn en iyi ve en gözde okullarýndan biriydi. Çevre itibariyle de öðrenciler, refah seviyesi yüksek aile çocuklarýnýn öðrenenim gördüðü bir okuldu. Okulun laboratuvarlarýný, kütüphanesini, öðretmenler odasýný, spor salonunu gezdikten sonra okul müdürü odasýna geldik. Okul müdürü bize öðretmenlik hakkýnda bilgi veriyor, bir taraftan da söylediði çayý içiyorduk ki bize göre yaþlý, elli elli beþ yaþlarýnda, pamuk gibi bembeyaz ama saçlarý biraz dökülmüþ bir bayan hýþýmla içeri girdi. Doðrudan okul müdürüne yönelerek:
-Lan müdür! Ben öðleden sonra derse girmeyeceðim, dedi. Okul müdürü, gayet yumuþak bir tavýrla:-Hay hay hocam, olur. Siz dert etmeyin, çaresine bakarýz, dedi. Bilahare buðulu gözlerle odada bulunan bizleri süzen bayan
öðretmen, tekrar müdüre dönerek:Kim bu delikanlýlar, dedi.
> 3 3 <
-Okul müdürü:-Okulumuzda yirmi bir gün boyunca uygulama yapacak öðretmen
adaylarý, dedi. Bunun üzerine bize dönen bayan öðretmen:-Bakýn delikanlýlar! Ben bu müdürün öðretmeniyim. Bu okulda o,
müdür; ben, öðretmenim.
Öðretmenin bu tavrý karþýsýnda hepimiz bir tuhaf olduk. Bir öðretmenin okul müdürüne karþý bu tavrý hepimizi þok etti. Herkes hayretler içinde iken her nasýlsa ben:
-Hocam, o kadar göstermiyorsunuz, dedim. Bunun üzerine fal taþý gibi gözleri açýlan bayan öðretmen, benim
yanýma gelerek sýrtýma okkalý bir yumruk atarak:-Yaþa be delikanlý, sen iyi bir delikanlýya benziyorsun, dedikten sonra
okul müdürüne döndü:-Müdür! Öðleden sonra benim sýnýfýma bu delikanlý girecek, dedi. Okul müdürü de:-Tamam, hocam. Bu delikanlýyý göndereyim, dedi. Bayan öðretmen
kapýyý kapatarak odayý terk etti.
Okul müdürü daha sonra, öðretmenin aslýnda çok deðerli bir öðretmen olduðunu, hiç evlenmediðini, yalnýzlýðýn da etkisiyle kendisini alkole verdiðini belirterek bu sene sonunda emekli olacaðýný söyledi.
Öðleden sonra okul müdürü, beni o bayan öðretmenin sýnýfýna nöbetçi öðretmenle gönderdi. Ben o hoca hanýmýn sýnýfýna sadece o gün için derse girdim ve böylelikle öðretmenliðe ilk adýmýmý atmýþ oldum.
Okuldaki on beþ günümüz sýnýflarda dinleyici olarak geçti. Öðretmenlerin nasýl ders anlattýklarýný gözlemledik. Üçüncü hafta, bize örnek ders vereceðimiz sýnýf ve iþleyeceðimiz konu ile ilgili bir program verdiler. Gerekli hazýrlýðýn tarafýmýzdan yapýlmasý istendi.
Ertesi günü, örnek ders verme sýrasý bende idi. Koridorda karþýlaþtýðýmýz bayan öðretmen, gireceðim sýnýfý ve iþleyeceðim konuyu sordu. Ben de elimdeki programý kendisine takdim ettim. Üçüncü sýnýfta, “Kýrda Bir
> 3 4 <
Gezinti” adlý parçayý iþleyecektim. Kendisi, beni alarak sýnýfýna götürdü. Konu ile ilgili resimleri tahtaya bantladý ve:
Bu sene ilköðretimdeki deðiþikliðe göre yaparak ve yaþayarak öðrenme metodu uygulanmaya baþlandý. Sýnýfta öðretmenden ziyade öðrenciler aktif hale getirilecek; ben nasýl anlatýrsam yarýn sen de öyle anlatacaksýn ve uygulama dersinden en yüksek notu sen alacaksýn, dedi.
Öðretmen, önce tahtaya bantladýðý resimler hakkýnda öðrencileri teker teker konuþturdu. Kendilerinin pikniðe gidip gitmediklerini, gittilerse nasýl geçtiðini ve oralarda neler gördüklerini sorup onlarý konuþturarak çok güzel bir ders iþledi. Dersin sonunda bütün malzemeleri bana verdi:
-Yarýn aynýsýný anlat. Bir de sýnýf hâkimiyeti çok önemlidir, sýnýfa hâkim olmayý da unutma, dedi.
Öðretmenin bu yardýmýna çok sevinmiþtim ve ertesi günü kendimden emin bir þekilde ders zili çalýnca örnek ders vereceðim sýnýfa girdim. Fakat öðrenciler bir türlü sýralarýna oturmuyor, olabildiðince þýmarýk davranýyorlardý. “Oturun, susun!” demem hiç iþe yaramýyordu. Bunun üzerine ben de elimdeki kitabý sýranýn üzerine vurunca sýnýfta uðultuya benzer bir ses çýktý ve herkes bana döndü. Onlara dedim ki:
-Benim adým Kadir, soyadým Keskin. Bu gün size dersim var. Eðer sýnýfta bir yaramazlýk yaparsanýz, ders dinlemez de gürültü yapar ve birbirinizle konuþursanýz sizin kulaklarýnýzý keserim, dedim.
Sýnýf bir anda sus pus oldu. Ben de bu arada bayan öðretmenin verdiði resimleri tahtaya asmaya baþladým. Arkamdan biraz fýsýldar gibi oldular, tekrar bir baðýrýþla onlarý susturdum. Sýnýf adeta süt liman olmuþtu. Ben de içimden sevinmeye baþladým. En önemli konu olan sýnýfta hâkimiyeti saðlamýþtým. On dakika sonra okul müdürü, bir müfettiþ, bir de o sýnýfýn öðretmeni sýnýfa girdiler. Ben, kendilerine kendimi ve sýnýfýmý takdim ettim. Onlarýn müsaadesini aldýktan sonra derse baþladým. Onlar da arka sýralara oturarak beni izlemeye baþladýlar.
> 3 5 <
Ben, kendimden emin bir þekilde öðrencileri konuþturmak için “Çocuklar, tahtada neler görüyorsunuz?” dediðimde sýnýftan en ufak bir cevap çýkmýyordu. Bu defa teker teker sormaya baþladým. “Bak evladým. Tahtada ne görüyorsun?” dedikçe öðrencinin aðzýndan tek kelam çýkmýyor, sadece “Ben bilmiyorum.” anlamýnda omuz silkiyordu. Mümkün deðil, öðrencileri konuþturamýyordum. Öðrencileri konuþturamayýnca parçayý kim okuyacak diye soruyor, yine en ufak bir isteklilik göremiyordum. Tek tek “Sen oku!” diyordum. Okuma parçasýný bir türlü okutamamýþtým. Sýnýfta adeta ölü sessizliði hâkimdi. Kan ter içinde kalmýþ, sýkýlýp bunalmýþtým. Daha sonra parçayý ben okudum. Kendi kendime konuþtum ve bir þeyler anlatmaya çalýþtým; ama kýrk dakikanýn nasýl geçtiðini bilmiyordum. Zil imdadýma yetiþip çaldý. Hep beraber sýnýftan çýktýk. Bana, kendileriyle gelmemi söylediler. Hep beraber okul müdürünün odasýna gittik. Dersi deðerlendirmeye baþladýlar:
Hoca’m, ilk öðretimde uygulanan yeni metodu biliyorsunuz. Hazýrlýðýnýz gayet güzeldi; ama sýnýfý aktif hale getiremediniz. Derste klasik metot uyguladýnýz, dediklerinde ben:
-Hoca Haným, biz sýnýfý çok pasif bulduk. Herhâlde sýnýfta öðrencilere çok baský uyguluyorsunuz, dediklerinde Hoca haným:
-Vallahi Müfettiþ Bey, sýnýfa girdim, öðrencilerimi tanýyamadým. Benim öðrencilerim kýpýr kýpýrdýr. Bu derste neden böyle oldular bilmiyorum. Ýnanýn sýnýfýmý ben de tanýyamadým. Acaba arkadaþlarýnýn bir sýkýntýsý mý var nedir? Ben de çok merak ettim. Þimdi sýnýfa girdiðimde neden bu kadar sessiz kaldýklarýný soracaðým, dedi.
Bilahare sonuçlar açýklandýðýnda derse hazýrlýklý girdiðimden dolayý “beþ” verilmiþ; ama ders iþleme notum tamamen kýrýlmýþtý. Ben, bu olaydan sonra öðretmenliðin sevgi mesleði olduðunu daha ilk dersimde anlamýþ oldum.
> 3 6 <
Zor Þartlarda Öðrencilik
Öðrenciliðim Ýzmir'de yoksulluklar içinde geçti. Cumartesi-pazar
inþaatlara giderek harçlýðýmýzý çýkarýyor; yaz tatillerinde de pamuk çapasýyla
yurt parasýný kazanýyorduk. 1965 Haziran ayýnda mezun olduktan sonra Eylül
ayý için Savaþtepe Öðretmen Okulu’na okuldýþý kayýt yaptýrdým. Okuldýþý
sýnavlarýna giriyorum. O yýllarda öðretmen okulunun en zor dersi, Eðitim
psikolojisiydi. Beþ ve Altýncý sýnýfta okutulurdu. Okuldýþýndan gelen
öðrencilere, iki sýnýfýn sorularý beraber sorulurdu. Ýmtihandan bir gün önce,
öðretmen okulunun bahçesinde, sabahleyin, bir aðacýn dibine oturdum ve
akþam karanlýðýna kadar, yemek bile yemeden aç susuz derse çalýþtým. Akþam
karanlýðýndan yazýlarý okuyamaz hale gelince kalktýðýmda, baþým döndü ve
yere yýkýldým. Sonra kendimi toparladým ve ertesi günkü gireceðim sýnav için
gerekli hazýrlýðý yaptým. Sabah oldu, imtihan saati geldi ve bizi sýnýflara aldýlar.
Kâðýtlar ve arkasýndan sorular daðýtýldý. Sorulara þöyle bir göz gezdirdim. Her
iki sýnýftan onar soru sorulmuþ yirmi sorudan ondokuz soruyu adým gibi
biliyorum. Sadece “Ölçme ve Deðerlendirme” sorusunu bilmiyorum.
Baþladým sorularý cevaplamaya durmadan yazýyorum dolan kâðýt sayýsý üç
oldu. Bu arada sýnýfýn kapýsý açýldý, içeriye okul müdürü ile konumu okul
müdüründen daha üst konumda olduðunu tahmin ettiðim bir bey girdi.
Öðretmenler hemen ceketlerinin düðmelerini iliklediler, gelenleri saygýyla
karþýladýlar. Tanýmadýðým bey, sýnýfý dolaþtýktan sonra benim yanýma geldi ve
kâðýtlarýmý alarak öðretmenlere gösterdi, “ Bu öðrenci maç mý anlatýyor, çok
yazmýþ.” dediðinde, öðretmenler, kâðýtlarýma baktýlar ve fýsýldayarak “ yok
efendim, güzel cevaplýyor altý-yedilik yazmýþ dediler.” Bunun üzerine bana
dönerek; “Sen bu kadar çalýþkandýn da neden bütünlemeye kaldýn?” dedi.
Beni okulun öðrencisi sandý. Okulun öðrencisi olmadýðýmý okuldýþý öðrencisi
olduðumu söyledim. Bunun üzerine hangi okuldan olduðumu sordu. Ben de
imam-hatip lisesi mezunu olduðumu söyleyince; yüzü birden deðiþti, ekþi erik
yemiþ gibi buruþtu “ Siz kendi mesleðinizde neden çalýþmýyorsunuz?” diye
küçümser bir eda ile sordu. Ben de öðretmenliði çok sevdiðimi söyledim.
Boynunu büktü ve sýnýftan ayrýldý.
> 3 7 <
Bunun üzerine salonda görevli öðretmenlerden biri sürekli benim
etrafýmda dolaþmaya baþladý. Kâðýdýmý alarak bakýyor, heyecanlanma oðlum,
geçer notu almýþsýn diyordu. Oysa ben heyecanlanmamýþtým. O yýllarda yeni
naylon gömlekler çýkmýþtý, giyildiðinde insanýn iç çamaþýrý gözükürdü. Bir hafta
sonu iki gün ameleliðe gittiðim ve iki günlük yevmiyemle Ýzmir Bitpazarý’ndan
aldýðým gömlek vardý üzerimde, içindeki atlet eskidiðinden kuþ gözü gibi
delikler oluþmuþtu. Öðretmen o delikleri terden gömleðimin sýrtýma
yapýþtýðýný sanýyordu.
Sonra imtihan bitiminde bana ilgi gösteren bu öðretmenle tanýþtým.
Kimdi biliyor musunuz? Türkiye'nin önde gelen fikir adamlarýndan Rahmetli
Seyit Ahmet Arvasi idi. Bize öðretmenden ziyade bir baba gibi sahip çýktý
okulda yatmamýzý saðlayarak otel parasýndan kurtardý. Zaman zaman da evine
alýr, karnýmýzý doyururdu. Nur içinde yatsýn.
Bana horlayarak bakýp adeta buraya niye geliyorsunuz, kabilinden
soru soran kiþinin de Öðretmen Okullarý Genel Müdürü olduðunu bu deðerli
hocamdan öðrenmiþtim.
Bir öðretmenle, öðretmen yetiþtiren okullarýn genel müdürünün bir
öðretmen adayýna tavrý ne kadar farklý olabildiðine hâlâ þaþýyorum.
Stajyer Öðretmen Okuldan yeni mezun stajyer bir öðretmen okulumuza ilk atama
olarak geldi. O yýllarda öðretmen sýkýntýsýyla stajyer öðretmenler de derse
girerlerdi. Öðretmen yeni evli ve yakýþýklý bir delikanlý, henüz yirmi iki-yirmi üç
yaþlarýndaydý.
Ergenlik çaðlarýndaki kýz öðrenciler, genç erkek öðretmenlere, erkek
öðrenciler de genç bayan öðretmen arkadaþlara kendi hayal dünyalarýnda âþýk
olurlar. Bu çocuksu duruma gençler, platonik aþk diyorlar. Gelip geçici bir
durumdur. Öðretmen arkadaþlar bunun farkýnda bile olmazlar; ama gençler
> 3 8 <
zaman zaman böyle duygularýn etkisi altýnda kalýrlar.Okulumuzda görev yapan, yeni evli bu yakýþýklý öðretmene kýz
öðrencilerden biri ilgi duymaya baþlar. Bu durumunu da bir þekilde en samimi
görüþtüðü arkadaþýna açar; fakat bu türlü bilgilerin öðrenciler arasýnda kalmasý
mümkün deðildir. Öðretmenin bundan katiyen haberi yoktur. Öðrenciler
arasýnda kýzýn durumu yarý þaka yarý ciddi konuþulmaya baþlar. “Öðretmen
derste hep sana baktý veya sana bakarak ders anlatýyor.” gibi sözlerle kýz
öðrenciyi iyice havaya sokarlar. Öðrencinin bu duygu yoðunluðu devam
ederken, bir gün stajyer öðretmen, not defterini, numara sýrasýna göre
yazmak üzere sýnýf baþkaný bir kýz öðrenciye verir. Sýnýf baþkaný kýz öðrenci de
sýnýf içinde arkadaþlarýnýn yanýnda, öðretmene duygusal aþk yaþayan öðrenciye
þaka niyetiyle “ Bu defteri sana (....) gönderdi. Yazýp ona teslim edeceksin,
ayrýca seninle görüþmek istiyor.” diyerek defteri verir. Bu durum sýnýf
ortamýnda olduðu için diðer arkadaþlarý da duyar. Kýzýn komþu
arkadaþlarýndan biri akþam kýz öðrencinin babasýna giderek kýzýnýn öðretmen
(.…) ile Ýliþkisi olduðunu söyler. Bunu duyan baba, akþam kýzýný yalnýz bir
odada karþýsýna alýr ve durumu sorar. Kýz öðrenci, öðretmeni sevdiðini ve ona
ilgi duyduðunu söyleyince baba küplere biner. Ertesi günü namludan çýkan
kurþun gibi- cebinde býçak, doðru okula gelir ve öðretmeni sorar. Bereket, o
gün öðretmen, dersi olmadýðý için okulda yoktur. Hýzýný alamayan veli bu defa
doðru müdür odasýna gider ve durumu müdüre “ Ne biçim müdürsün,
okulda neler oluyor, sen burada oturuyorsun?” sözleriyle üst perdeden
müdüre baðýrýr çaðýrýr. Müdür, gayet sakin bir þekilde veliyi teskin etmeye
çalýþýr. Ona çay söyler, oturtur ve gereðini yapacaðýný söyleyerek sakinleþtirir
ve okuldan gönderir. Ayný gün öðretmeni evinden çaðýran müdür, sadece
veliden aldýðý bilgiyle sýnýfta hiçbir araþtýrma yapmadan okula gelen öðretmeni
daha odasýna girer girmez “Sen ne biçim öðretmensin, üstelik evli barklýsýn,
utanmýyor musun bir kýz öðrenci ile iliþki kurmaya?” diye baðýrýr. Öðretmenin
hiçbir þeyden haberi yoktur. Ne olduðunun farkýna varamaz, þaþýrýp kalýr.
-Ne oldu sayýn müdürüm, benim bir þeyden haberim yok, dediyse
de veliden aldýðý psikolojik incinmeyi okul müdürü öðretmene yansýtarak
rahatlar.
> 3 9 <
Olay bir anda okula yayýlýr. Öðretmenin konunun esasýndan zerre
kadar haberi yoktur. Kýz öðrencinin kendi dünyasýnda tahayyül ettiði sevgisini
öðrenci arkadaþlarý da yok derste sana baktý, yok hep seni gözledi, nöbetçi
iken hep bizim sýnýfýn katýna geliyor, seni görmek için diyerek, öðrenciyi
öðretmenin zerre kadar haberi olmadan öðretmene âþýk ediyorlar. Sonra da
olay patlak verince öðretmen için soruþturma açýlýyor ve soruþturmanýn
sonunda öðretmen, en ufak bir suçu olmadýðý görüldüðü hâlde, teftiþ
raporunda “ Olayýn þuyuu vukuundan beterdýr. Okuldan alýnarak bir baþka
okulda görev yapmasý uygundur.” gerekçesiyle öðretmen, okuldan alýnarak
bir baþka okula tayin edilir. Tayin edildiði okulda da ayný gözle bakýlýnca genç
öðretmen daha mesleðinin ilk yýlýnda ruhen incinir. Bu defa aile sorunlarý
baþlar. Ailesi; “Demek sen bu iþi yaptýn ki suçlu görüldün, bir baþka okula
alýndýn.” gerekçesiyle huzursuzluk çýkarýr, yeni doðan bebeklerine raðmen
yuvalarý daðýlýr, evlilikleri boþanma ile sonuçlanýr. Ondan sonra da öðretmenin
psikolojik sorunlarý baþlar. Baþka ile tayin yaptýrýr. Uzun psikolojik
tedavilerinden sonra öðretmen iyi olur; ama geride boynu bükük; babasýz
büyüyen bir bebekle parçalanmýþ bir aile kalýr.
Þimdi yýkýlan bu yuvanýn ve boþ yere çekilen üzüntünün vebali kime
ait. Bu vebalin hesabýný kim ve kimler nasýl verebilir?
düþme; çünkü kulak, göz ve gönül, bunlarýn hepsi ondan sorumludur.”
Bu olay Salihli'de çalýþýrken meydana gelen bir olaydý. Bu ve buna
benzer olaylar dün olduðu gibi bugün de yarýn da her okulda olabilecek
olaylardýr. Bu olayýn aslý da olabilir. Nitekim öðrenci öðretmen arasýnda
duygusal iliþki dolayýsýyla evlilikle sonuçlanan ve yuva kuran meslektaþlarýmýz
da olmuþtur ve gayet mutlu yuva kuran meslektaþlarýmýz da vardýr. Burada
okul idarecilerine çok önemli görev düþmektedir. Sadece bir tarafý deðil,
olayýn her iki tarafýný dinlemekle beraber sýnýfý, sýnýf öðretmenini ve diðer o
sýnýfa giren öðretmenleri ve öðrencileri dinledikten sonra bu konularda karar
vermeleri uygundur.
> 4 0 <
Ýnsan Nefsi Azmaya Görsün
Elli yýllýk meslek hayatýmýn otuz yýlý Manisa ve merkez ve ilçelerinde
geçti. Yine müdür olarak bulunduðum bir ilçenin lisesinde bir öðretmen
arkadaþýn lise birinci sýnýf öðrencisine yakýnlýðý öðretmen arkadaþlarýn dikkatini
çekmiþ. Olay bana kadar intikal etti. Ben de olayý uzaktan izlemeye baþladým;
fakat bir gün öðretmenin, Öðretmen arkadaþlar ve öðrenciler arasýnda yanlýþ
anlaþýlmamasý için öðretmeni odama çaðýrarak öðrencimiz Y. ile yakýnlýðýnýn
dikkat çekici olduðunu, bunun baþkalarý tarafýndan yanlýþ anlaþýlabileceðini
söylediðimde, öðretmen, gayet kendinden emin bir þekilde: “ Hoca’m teessüf
ederim, hakkýmda çok yanlýþ düþünüyorsunuz. Adý geçen öðrenci (Y.) benim
ortaokuldan öðrencim. Ortaokulda da ben (Y.)nin sýnýf öðretmeniydim.
Kendisini bana yakýn bulduðu için derslerinde yardýmcý oluyorum.” deyince,
olayda herhalde bir yanlýþlýk var diye düþündüm. Çünkü öðretmen evli ve iki
çocuklu olup hem öðretmenin hem de öðrencinin okulumuzda ilk seneleri
idi. Kendileri hakkýnda da fazla bir kanaat sahibi deðildim. Öðretmen kasaba
ortaokulundan bize yeni tayin olmuþtu ve ilk senesi idi. Öðrenci de
öðretmenin geldiði ortaokulu bitirerek lisemize kaydýný yaptýrmýþ bir öðrenci
idi. Öðretmen ile öðrencinin tanýþýklýðý ortaokuldan olunca bana bu yakýnlýðýn
masumane bir öðretmen öðrenci iliþkisi olabilir gibi geldi. Bu öðretmenle ilgili
gelen bilgileri de bu açýdan deðerlendirdim; fakat “ Gafletten aðýr uyku,
þehvetten daha kuvvetli bir hýrs yokmuþ.” derler.
Bu iþi yapanlar, gerçekten þehvet hýrsýyla büyük bir gaflet içinde âlemi
sersem, tek akýllý kendilerini sanýyorlar. Nitekim bir hafta sonu öðretmen ile
öðrenci, beraberce Manisa'da bir pastanede kýzýn köylüleri tarafýndan görülüp
babasýna haber verildiðinde, veli, beline tabancayý taktýðý gibi soluðu okulda
alýyor. Öðretmeni soruyor, bereket versin, öðretmenin o gün okulda dersi
yokmuþ. Veliyi bana getirdiler. Veli, burnundan soluyor. Öðretmeni þayet o
anda okulda bulsa rahat tetiði çekecek durumda. Veliyi odama oturttum.
Kendisini gayet sakin bir þekilde dinledim ve el altýndan da öðretmene haber
salarak üç gün izinli saydýðýmý ve çok acele olarak ilçeyi terk etmesini söyledim
> 4 1 <
ve veliyi teskin ederek kasabasýna gönderdim. Olayýn vahametini duyan
öðretmen ilçeyi terk edip ikinci günün gecesinde evime geldi. Adeta her
tarafý zangýr zangýr titriyordu. Korku ve telaþ içinde ne yapacaðýný bilmez
haldeydi. Ýlk sözü; “ Müdür Bey! Ben ettim, siz etmeyin; ne olur, bana bir
babalýk yapýn; bundan sonra ( Yeminin her çeþidini sýralýyordu.) böyle bir þey
yapmayacaðým, beni bu iþten kurtarýn.” diye yalvarýyordu. Kendisi için deðil, iki
çocuðu için yardýmcý olacaðýmý söyledim.” ve olayý derhal Milli Eðitim
Müdürü’müz rahmetli Kemal Aydoðdu'ya bildirdim. Kendisi güngörmüþ bir
idareci idi. Öðretmeni aciliyetine binaen Valilik oluru ile okulumuzdan aldý,
Manisa'nýn en ücra bir ilçesine verdi. Soruþturmasý orada tamamlanarak
mesleðine mani olmayacak bir ceza aldý.
Sonradan öðrendiðime göre geri kalan meslek hayatýnda yaptýðý
yeminlere gerçekten sadýk kalmýþtý.
Mesleðin Yüz Aký Öðretmenler
Þahit olduðum bu kötü örneðin benzerlerine zaman zaman da
medya haberlerinde rastlýyoruz. Nitekim geçenlerde Antalya'nýn bir ilçesinde
öðrencilerini cinsel tacizden dolayý bir öðretmen cezaevine girdi. Her
meslekte olduðu gibi maalesef, bizim meslekte da olmamasý gereken bu tür
yanlýþlýklar oluyor; ama böyle olaylar medyaya intikal ettiði için öðretmenlik
mesleði hakkýnda yanlýþ imajlar oluþuyor. Aslýnda bu tür olaylarýn en az
olduðu meslek öðretmenlik mesleðidir. Güvencelik sýralamasýnda
öðretmenlik mesleði önde gelen mesleklerden biridir. Bugün senedi geri
tepen, borcunu ödemeyen, aldýðý maaþa raðmen evine en az haciz gelen
öðretmenlerdir. Bunu burada gururla belirtmem lazým. Bu kahramanlardan
birinin hikâyesini paylaþmak istiyorum.
Manisa Lisesi Müdürü iken veli toplantýlarýmýzdan birinde, tanýdýðým
bir veli, odama gelerek kýzýnýn notlarýný öðrendiðini, kýzýnýn kimya notunun çok
düþük olduðunu söyleyerek kýzýna evinde özel ders verecek bir kimya
öðretmeni konusunda yardýmcý olmamý istedi. Veli de Manisa'nýn varlýklý
> 4 2 <
kiþilerinden biriydi. Ben de okulumuzun kimya dalýnda en baþarýlý
öðretmenlerinden (U.Ý.)yi tavsiye ettim ve tanýþmalarýný saðladým.
On beþ yirmi gün sonra Öðretmen (U.Ý.) odama gelerek “ Müdür
Bey, müsaade ederseniz, ben, o velimizin kýzýna ders veremeyeceðim.” dedi.
“Hayrola Hoca’m!” dediðimde, öðretmenin tavýrlarýnda bir çekingenlik
gördüm ve ýsrar edince de “ Müdür Bey, kýz öðrencimiz benimle yakýnlýk
kurmaya çalýþýyor, öðrencime bu þartlar altýnda ders veremeyeceðim; ama
lütfen, bu bilgi sadece ikimiz arasýnda kalsýn.” dedi. Tamam, Hoca’m,
haklýsýnýz, sizi tebrik ederim, yapmanýz gereken de buydu, dedim ve genç
öðretmeni gözlerinden öptüm. Birkaç gün sonra öðrencimizin babasý
telefonla arayarak kýzýnýn kimya dersinde kendisinden çok faydalandýðýný
belirterek öðretmenin eve gelmediðini þayet ücret az geldiyse daha fazla ücret
verebileceðini söyleyerek tekrar yardým istedi. Bunun üzerine öðretmenin
okul kurslarýndan dolayý yorulduðunu, özel kurslarýn yorucu olduðu
mazeretini beyan ederek olayý kapatma yoluna gittik.
Bu tür olaylar her okulda her zaman rastlanabilecek türdendir.
Özellikle ergenlik çaðlarýnda bu tür hissi durumlar yaþanabilir. Ýzmir'de
çalýþtýðým bir özel okulda, orta ikinci sýnýftaki bir erkek çocuðu, bayan
öðretmenlerden birine deli gibi tutkundu. Teneffüslerde dahi Hoca Haným’ý
görmeden duramazdý. Bu tür olaylar, kýz ve erkek çocuklarýn yaþýnýn gereði
gelip geçici durumlardýr.
Sonra kýz öðrenciyi bir gün müdür odasýna çaðýrarak yaptýðý yanlýþlýðý
kendisine hatýrlattým ve dedim ki “Senin baban Manisa'nýn tanýmýþ bir iþadamý.
Babanýn atölyesinde birçok bayan iþçi çalýþýyor. Baban onlardan birine ilgi
duysa bunu hoþ karþýlayabilir misin? Öðretmenin, yeni evli üstelik çocuðu var.”
dediðimde, öðrencim aðlamaya baþladý ve gözyaþlarý içinde, “ Aman Hocam
babam duymasýn.” dedi. “Senden ve benden baþka kimse duymayacak.”
dedim ve kendisine þu nasihati yaptým: Sen henüz bir tomurcuksun. Erken
açan çiçeði soðuk vurur. “Ben bir küçüçük tomurçuk idim. / Aklým ermedi kýþ
günü açtým. / Aman ellere, karayellere, bora yellere...” diye þarkýlara bile
> 4 3 <
konu olmuþtur. Aman bundan sonra yanlýþ ellere gönlünü kaptýrma. Her
zaman karþýna (U.Ý.) Öðretmen’in gibi biri çýkmayabilir, diye nasihatte
bulundum. Olay böylelikle kapandý. Öðrencim okulunu baþarýyla bitirdi ve
konumuna uygun bir evlilik yaptý. Bazen karþýlaþmalarýmýzda gözlerinin içi
gülerek “ Hoca’m, sizin sayenizde zamanýnda açtým deðil mi?” diyerek
benimle þakalaþýr. Bu tür þeylerin duyulmamasý çok önemlidir.
Þafaðýn Sessizliðini Bozan Telefon
Gecenin bir yarýsý, evin telefonu acý acý çaldý. Gecenin geç
vakitlerinde çalan telefonlar, herkesi olduðu gibi beni de ürpertir. Korkarak
ahizeyi elime aldým. Çok uzaklardan, çok samimi bir öðretmen arkadaþým.
Gecenin bu saatinde rahatsýz ettiðini söyleyerek “Ýstanbul'dan çok yakýn bir
akrabam þu anda Manisa'da, elinden bir kaza çýkmasýndan korkuyorum. Onu
size gönderdim, teskin olmasý açýsýndan, onu telefonla aramanýzý ve elinizden
geleni, bu yakýným için yapmanýzý istirham ediyorum.” dedi. Sýnýf
arkadaþýmdan gelen bu telefona duyarsýz kalmam mümkün deðildi. Bu
telefon görüþmesinden sonra bilmediðim ve o zamana kadar da Türkiye'de
rastlamadýðým bir numaradan belirtilen kiþiyi aradým. Karþýma söz konusu
þahýs çýktý. “Arkadaþ, (…) sizi aramamý istedi. Ben, sabah kýsmet olursa sizin
için saat yedide okulda olacaðým ve elimden gelen yardýmý yapmaya
çalýþacaðým; ancak bu saate kadar herhangi bir kanunsuz iþe bulaþmamaný
istiyorum. Þayet haklý da olsanýz bir suç iþlerseniz yardýmcý olmam.” dedim.
Bu þekilde telefon görüþmesi yaptýk ve telefonu kapattýk; ama dikkatimi çeken
bir þey vardý. Telefondaki kalýn ve dolgun bir erkek sesi olmasýna raðmen
aðlamaklý bir hal hissediliyordu.
Neyse, o saatten sonra beni bir türlü uyku tutmadý. Kahvaltýmý yaparak saat altý buçukta okula gittim. On dakika sonra okulun bahçesine Ýstanbul plakalý, o günün þartlarýnda son model marka bir araba girdi. Arabanýn içinde telefonla görüþmeler yapýldýðý anlaþýlýyordu. Ben de odamýn penceresinden gelen misafirleri seyrediyorum. Arabanýn içinde þoförle beraber üç kiþi daha vardý. Hepsi de iri yarý insanlardý. Bu gelenler, arkadaþýmýn görüþmemi istediði ve benim telefon görüþmesi yaptýðým kiþiler
> 4 4 <
olmalýydý. Araç telefonunu ilk defa o arabada görmüþtüm. Meðer gece yarýsý telefon görüþmemiz de bu araç telefonundan olmuþ.
Arabadan indiler, okula girdiler. Ben de kendilerini salonda karþýlayarak odama aldým. Özellikle benim gece yarýsý konuþtuðum kiþiyi sesinden tanýdým. Çok üzgün ve adeta aðlamaklý hâli devam ediyordu.
Kendilerine sordum. “Hayrola, nedir bu telaþýnýz?” der demez, koskoca adamcaðýz hüngür hüngür aðlamaya baþladý ve sonra dedi ki “Müdür Bey, bizi (…) Bey gönderdi. Bizim gibi iki araba da garajda bizden gelecek haberi bekliyorlar. Eðer þu anda siz olmasaydýnýz, biz ya katil olup cezaevine düþecektik veya ölüp mezara girecektik. Siz olduðunuz için ve gece sizinle konuþtuðumuz için planýmýzý uygulamadýk. Ben daha çok meraklanarak “Hayrola, çok merak ettim, nedir sizin sýkýntýnýz?” dediðimde, adamcaðýz: “Ben Karadenizliyim. Ýstanbul'un önde gelen müteahhitlerindenim. Benim Boðaziçi Üniversitesi Mimarlýk Bölümü üçüncü sýnýfýnda okuyan kýzým, (…)'dan ilkokul mezunu bir delikanlý ile kaçmýþ. Ýzini sürdük. Bugün saat bir buçukta Belediye Nikâh Salonu’nda oda nikâhý var. Kaldýðý evi de tespit ettik. Gece eve baskýn yapýp kaçýracaktýk. Ancak (…) Bey, mutlaka sizi görmemizi istedi. Onun için eve baskýn yapmadýk. Ne olur, sizden rica ediyorum. Ne yapmamýz gerekiyorsa nikâhtan önce yapalým.” diye adeta yalvarýyordu. Ben, kendilerine sakin olmalarýný öðütledim. Bu arada Manisa'da çok iyi görüþtüðümüz savcý arkadaþa telefon ederek durumu ve vahameti anlattým. Sað olsun, Savcý Bey yardýmcý olacaðýný söyledi. Beraberce Emniyet Müdürü’nü ve Asayiþ Müdürü’nü aradýk, Onlar da eksik olmasýn, konuya ilgi gösterdiler. Saat on üç sularýnda nikâh salonu etrafýnda sivil polisler tarafýndan tertibat alýndý. Bizler okuldan durumu takip ediyoruz. Tam on üç yirmide damat ve damadýn yakýnlarý ile nikâh salonuna gelen kýz, polisler tarafýndan alýnarak asayiþe götürüldü. Asayiþten (…) Bey beni arayarak kýzýn asayiþte olduðunu söyledi. Ben de kýzýn babasýný asayiþe götürmek üzere arabalarýna binip gittik. Kýz ile oðlan her ikisi de Müdür Bey’in odasýndaydý. Kýz, babasýný görür görmez, damat adayýnýn arkasýna geçerek oðlana sarýldý ve “Ne olur, beni babama býrakma!” diye feryat ederek aðlamaya baþladý. Karadenizlileri anlatmaya gerek var mý bilmiyorum. Babasý o anda kýzýn saçlarýndan tuttuðu gibi arabaya doðru götürdü ve arabanýn içine attý. Bize dahi “Allah’a Ismarladýk”
> 4 5 <
diyemeden gittiler. Daha sonra kýzý, Ýstanbul'a, oradan da taa Avustralya'ya kaçýrdýklarýný bana telefonla bildirdiler. Olayýn tahliline girmek istemiyorum, ama kýzýn konumuyla oðlanýn konumu arasýnda denklik bakýmýndan kýyas kabul edilemeyecek bir farklýlýk vardý. Üstelik delikanlýnýn da (…) üyesi olduðuna dair tespitleri de vardý.
Burada þunu tespit ettim. Kadýnlar kulaklarýyla erkekler de gözleriyle severmiþ. Bizler çocuklarýmýzýn cebine bol para koymakla, onlarýn her istediðini almakla çocuklarýmýza sevgimizi verdiðimizi sanýyoruz. Aslýnda çocuklarýn en büyük ihtiyacý, onlarýn karýnlarýnýn yanýnda kulaklarýný da doldurmamýz lazým. Baþkalarýnýn söyleyeceði sevgi sözcüklerini baþlangýçta biz söyleyelim. Ergenlik çaðýndaki çocuklarýn en büyük ihtiyaçlarý anneleri babalarý tarafýndan da fark edilmelidir.
Gençliðin ruhunu iþlenmeyen bir tarla gibi kendi haline býrakýrsanýz, orada ýsýrganlar, dikenler yetiþir.
Aþkýn Arkadaþý Kim ve Gözünü Kim Kör Etti?
Bir gün delilik yakýn arkadaþlarýný yemek için evine çaðýrmýþ. Bütün
arkadaþlarý gelmiþ. Yemekler yenip kahveler içildikten sonra delilik oyun
büyüklerinizden alýnýz. Acele ve merakla bir dirhem balý zamansýz tadarsanýz
ileride batmanlarca baldan mahrum kalýrsýnýz. Aþkýn kör, arkadaþýnýn da delilik
olduðunu unutmayýn. Mutlaka ama mutlaka aþkýnýzýn onayýný
büyüklerinizden almayý ihmal etmeyiniz; çünkü sizin göremediklerinizi
büyükleriniz görür. Örnek mi istiyorsunuz? Alýn iþte basýndan iki örnek:
Kararan hayatlar, evladý yüzünden yere bakan anne babalar.
> 4 7 <
Bebeklerini Barbeküde Yakan Ýki Üniversiteliye
Müebbet Hapis 28 Nisan 2010 Ýstanbul'da on günlük bebeklerini boðduklarý, cesedini götürdükleri Kýrlareli'nde barbeküde yaktýklarý iddiasýyla yargýlanan anne ve baba hakkýnda iki buçuk yýl sonra karar çýktý. Emniyette itiraf ettiði suçunu yargýlama sürecinde inkar eden baba Mesut Baþaran, “bebeðini kasten öldürme” suçundan müebbet hapis cezasýna çarptýrýldý. Anne Aslý Kuran'a ise, suça yardým ettiði gerekçesiyle 16 yýl 8 ay hapis cezasý verildi.
Yirmi dört yaþýndaki Mesut Baþaran ile yirmi beþ yaþýndaki Aslý Kuran, Kýrklareli'ndeki Trakya Üniversitesi'nde okurken tanýþýp birbirlerine aþýk oldular. Sevgilisiyle iliþkiye giren Aslý Kuran, hamile kaldýðýný fark ettiðinde bebeði aldýrmak için çok geçti. 20 Aðustos 2004'te “Yiðit Arda” ismini koyduklarý bir oðullarý oldu. Bebekten aileler de haberdar olunca genç çiftin evliliklerine onay çýktý.
Liseli Kýz, Bebek Doðurdu Çöpe Attý!
19 Ocak 2011
Beykoz'da bir lise öðrencisi, sýnýf arkadaþýndan doðurduðu bebeðini çöpe attý. Daha sonra kanamasý olduðunu söyleyerek bir týp merkezine giden öðrenci, doktorun þüphelenerek çaðýrdýðý polise, gerçeði anlattý. Hamileliðini gizlemeyi baþaran öðrenci (H.K)'nin çöpe attýðý bebeðinin cesedi, Adli Týp Kurumu'na kaldýrýldý. Hamileliðini emekli bir baba ve gündelikçi çalýþan annesinden gizleyen (H.K) ile babasý pazarcýlýk yapan (C.Þ) gözaltýna alýnarak Sarýyer Çocuk Büro Amirliði'ne götürüldü.
Bir Gençlik Hatasý
Gençlik, hislerin baskýn geldiði, duygularýn isyan ettiði, aklýn devre dýþý
kaldýðý bir dönemdir. Bu dönemde gençler akýl almaz kararlar alýr; akýl, mantýk
dýþý durumlara girebilirler. Sonunda yaptýklarýnýn yanlýþlýðýný anlarlar. Bu
yanlýþlýðýn piþmanlýðýný da ömür boyu çekerler. Çekerler, ama artýk çok geçtir.
Bir defa ok yaydan çýkmýþ, öfkeyle, hisle verilen kararýn acýlarý yaþanmaya
baþlanmýþtýr.
> 4 8 <
Ýþte böyle hatalardan biri de çok sevdiðim haným hanýmcýk bir kýz
birlikte çýkmaya baþladýðý gençle dört yýl sonra evlenmeye karar verir. Anne babasý ayrý olan bu genç delikanlý, babasýný bir kadýnla beraber (U.)'yu istemeye gönderir; fakat çeþitli sebeplerden dolayý (U.)'nun babasý diretir. “Hayýr!” der, kýzýný vermez. Sonunu öðrencim (U.)'dan dinleyelim.
“Sayýn Hoca’m,Bu mektubumu, benim oturduðum sýralarda oturan arkadaþlarýma
oku ki onlar da benim durumuma düþmesinler. Özellikle sizin nasihatlerinizi, kafalarýnýn bir kenarýna not etsinler. Sizi dinleyip de o güzel sözlerinize uymayan ablalarýnýn ne duruma düþtüklerini duysunlar da onlar benim çektiðim sýkýntýlarý çekmesinler, diye yazýyorum.
Evet, Sayýn Hoca’m, sevdiðim delikanlýnýn annesinden ayrý yaþayan babasý, bir kadýnla beni babamdan istediler. Cahil cühela diye küçümsediðim babam, beni sevdiðim delikanlýya vermedi. O zaman saydýðý gerekçeleri de çok gerçekçi idi; ama ah kafam, ah!..
O günden sonra kendi aileme düþman oldum. Benim arzu ettiðim gençle evlenmeme niçin izin vermiyorlardý; ama, biricik kýzlarýnýn kötülüðünü isterler mi hiç, diye düþünemiyordum. Üstelik evlenecek olduðum kiþinin iþi de yoktu. Ailesi arasýnda da sýcak bir bað yoktu.
Ben hele bir evlenelim iþ de olur, aþ da olur, düþüncesiyle kendi kendimi avutuyordum. Sonunda kararýmý verdim: “Ya o gençle evleneceðim, ya da bu evden kaçacaðým.”
Evet, inadýmda samimiydim. Nihayet sevdiðim gençle evlenmeme mani olan ailemi de cezalandýrmýþ olacaktým. Nereye mi? Doðru sevdiðim gencin yanýna. “Ben geldim. Seninle olmama artýk hiçbir engel kalmadý.” dedim.
> 4 9 <
Bu davranýþýmý o da beklemiyordu. Þaþýrdý. Ama madem bir kýz kendi ayaðý ile gelmiþ, neden “Evet” demesin ki?
Ah kafam, ah! Hoca’m, lise yýllarýmda dinlediðim sizin o güzel nasihatlerinizi can kulaðý ile dinliyordum; ama aþk denen þey benim hafýzamý sildi süpürdü. Hiç itibarýmý, gençliðimi, gururumu, namusumu, düþünmeden kendi ayaðýmla gittim. Neyse…
Baktý ki olmayacak, köylerine annesinin yanýna gittik, þehirden köye; ama bir kere evden kaçmýþtým. Bir erkeðin yanýna kaçarken deðil de annemin, babamýn yanýna geri dönmeyi gururuma yediremiyordum. Derken evde bir de görümcem vardý, onlara yük olmaya baþladýk. Huzursuzluk ve evde bize karþý isteksizlik baþladý. Biz de annesinin yanýndan ayrýlarak Balýkesir'e babasýnýn yanýna gittik; ama onun yanýnda da ancak bir ay kalabildik. Ýnsan yükü hiçbir þeye benzemiyor. Bu arada ailemin kiminle nereye kaçtýðýmdan ve ne durumda olduðumuzdan, her þeyden haberleri varmýþ. Kaçak geçen iki ayýn sonunda nikâhýmýz kýyýldý; ama düðün, gelinlik hak getire… Ne altýn, ne kýna; ama yine sevdiðim gençle olduðum için mutlu sayýlýrdým. Mutluyum, ama nerede kalacaðýz? Baba evinden de ayrýlan bizler birkaç günlüðüne eþimin arkadaþýnýn evinde kaldýk. Rezillik paçadan akýyordu. Bir insanýn anasý-babasý bakmazsa el kaç gün bakar ki. Yine ne varsa insanýn kendi ailesinde var.
Babamlar, bizim rezilliðimize dayanamamýþlar haber gönderdiler, “Gelsinler bize!” diye. Nihayet iþportacýlýkla ev geçindirmeye çalýþan emekli babamýn sayesinde sýcak bir yuvaya iki buçuk ay sonra kavuþtuk. Bir hafta sonra da hemen evimizin yakýnýndan bir ev tuttu babacýðým. Evden ve komþulardan temin ettiði eski eþyalarla bize bir ev düzdü. Bu arada eþim de bir iþ bularak çalýþmaya baþladý. Kýsmen de olsa gidiþatý düzelttik. Bir yýl sonra doðan çocuðumuz sayesinde aileler arasýndaki gergin hava yumuþadý. Ýki aile arasýnda gidip gelmeler baþladý; fakat mutluluðumuz eþimin annesi tarafýndan kýskanýlmaya baþlandý. Mutfakta “Oðlum, sen bunlara iþ güveysi mi geldin? Ne derlerse yapýyorsun.” diye konuþurken duydum. Annesinin bu tür fitleri dolayýsýyla çok sevdiðim eþimle aram açýldý. Bize, onun ailesi deðil, benim ailem sahip çýkmasýna raðmen eþim bile ailemin bu iyiliðini görmezden gelmeye baþladý. Sonunda ayrýldýk. Þu anda annemlerde kýzýmla beraber oturuyorum. Onu severken hiç böyle bir þeyin olabileceðini aklýma bile
> 5 0 <
getirmedim. Meðer biz, karþý cinse duyduðumuz arzuyu aþk zannediyor, gerçek sevginin ne olduðunu bilmiyor muþuz? Okuldaki arkadaþlarýmýn ayarladýðý, flört etmeye baþladýðým gençle evlilik maceramýz böyle sonuçlandý. Yani arkadaþ kurbaný olmuþtum.
Ýnsanlar, en uzun süreyle annesini; en çok da eþlerini severlermiþ; ama eþlerine olan sevgi bir gün nefrete dönüþtüðü halde, annelere olan sevgi hiç bitmez, ömür boyu devam edermiþ.
Sayýn Hoca’m, benim bu kafasýzlýðým, benim gibi gençliðini, namusunu, onurunu, kýzlýk gururunu düþünmeden elin kapýsýna giden ve gidecek olan kýzlara ders olsun. Bu mektubumu diðer arkadaþlarýma da oku da benim yaptýðýmý yapmasýnlar.”
Gençler Balýk Avýnda
Bir gün balýk meraklýsý üç genç, nehir kenarýnda gezinirken nehir
içinde yüzen üç balýk görürler. Nehrin bir aðzý da denize dökülmekte.
Gençler o gün hazýrlýksýz olduðu için ertesi güne bir plan yaparlar. Yarýn aðý
getirelim de nehrin denize dökülen tarafýna aðýmýzý atalým. Balýklarý
yakalayalým derler. Balýklardan biri bu gençleri gözetler ve niyetlerinin kötü
olduðunu anlayarak o gün nehrin aðzýndan hemen denize akar ve kendini
kurtarýr. Ertesi gün gençler aðlarýný akþamdan atarlar ve baþýnda sabahlarlar.
Balýklardan ikincisi bakar ki iþ kötü denize geçemez. Hemen ölü numarasý
yaparak suyun üstünde hareketsiz durmaya baþlar, sabah olunca bakarlar ki
bir tanesi ölmüþ. Ölü balýðý gençlerden biri denize doðru fýrlatýr; çünkü
denizdeki ölü balýk yenmez. Üçüncü balýk ise ne aklýný kullanýr ne de etrafýný
gözler, aða takýlýp kalýr. Gençler de aðý çeker yakaladýklarý bu balýðý afiyetle
yerler.
Evet, her canlý etrafýnda olup bitene karþý dikkatli olmak zorunda.
Gençler bu konuda daha dikkatli olmalýdýrlar; çünkü etrafta gençlerin
yakalanacaðý çok að var. Aðlara kendinizi kaptýrmanýz durumunda artýk oradan
kurtulmak zor ve hatta çoðu kez imkânsýz hale gelmektedir. “Dizginlenmeyen
emeller, istekler ve arzular azgýn bir at gibi sahibini çiðner.”
> 5 1 <
Öðretmenimin Hayat Dersi
Elli yýl önce lise üçüncü sýnýf öðrencisiyiz. Otuz yedi kiþilik sýnýfýn
tamamý erkek. Edebiyat dersimize otuz beþ yaþlarýnda Nafize Sarýoðlanoðlu
adýnda çok deðerli bir öðretmeniz giriyor. Çok güzel bir bayan. Ýki mutsuz
evlilik yaþamýþ. Mükemmel bir edebiyat bilgisine sahipti ve þiiri çok severdi.
Zaman zaman da edebiyat dergilerinde þiirleri yayýmlanýrdý. Bize bir
öðretmenden ziyade abla gibi yaklaþýr, okulumuzu ve bizi çok sevdiðini
davranýþlarýyla belli ederdi.
Bir gün edebiyat dersinde Fuzuli'nin aþk þiirini iþliyorduk. Sýnýfta sinek
uçsa duyulacak derecede bir sessizlik hakim. Zaten bütün dersleri de bu
minval üzere geçerdi. Fuzuli'nin o meþhur aþk þiirini, o güzel sesiyle okumaya
baþladý. Þiir deðil sanki müzik dinliyorduk. Tam bu arada Fuzuli'nin:“Beni candan usandýrdý, cefadan yar usanmaz mý?Felekler yandý ahýmdan, muradým þem'i yanmaz mý?”
beytini okurken adeta yüzü kýzardý, bir tuhaf oldu. Birden elindeki Ali Nihat
Tarlan'ýn kalýn edebiyat kitabýný önündeki sýraya fýrlatarak:
-Çocuklar, bunlar kitaptaki aþklar. Her þey kitaplarda yazýlanlar gibi
olmuyor. Bugün delikanlýsýnýz ve okuldan iki ay sonra mezun oluyorsunuz.
Yarýn mutlaka biriyle hayatýnýzý birleþtireceksiniz; ama hayatýnýzý birleþtirdiðiniz
bu kiþi ile mutlu olmak istiyorsanýz þunu asla unutmayýn; evleneceðiniz kýz,
mutlaka sizden bir parmak aþaðýda olsun. Bu bir parmak; tahsil, görgü, yaþ,
makam, boy pos, vs. olabilir. Bakmayýn siz bizim Feministliðimize. Biz kadýnlar
zayýf varlýklarýz. Mutlaka bizden güçlü bir koltuðun altýna sýðýnma ihtiyacýný
duyarýz. Sýðýndýðýmýz koltuk bizden zayýf ise daha güçlü koltuðun ihtiyacýný
duyar veya düþünü kurarýz. Bu söylediklerim, mutlaka ama mutlaka kafanýzýn
bir köþesinde kalsýn eðer mutlu olmak istiyorsanýz.” Hoca’mýzýn bu öðüdünün
hemen ardýndan ders zili çaldý; ama biz oturduðumuz yerden
kýmýldayamadýk. Þiir, ders ve nasihat birleþip adeta gerçeðe dönüþmüþtü.
Aslýnda daha sonraki yýllarda dinimizin evlilik kurallarý arasýnda “küfüv” diye bir
> 5 2 <
terime rastladým. Evlenecek çiftlerin denklik konusunda dikkate almalarý
gereken hususlarý kapsýyordu. Aslýnda öðretmenimiz, hayatýnýn acý
tecrübelerini bize aktarýrken, dinimizin nikâh konusunda dikkate almamýz
gereken hususlarýný öðretmiþti.
Mesleði Evliliðini Yýktý
Adý Ceylan. Güzel mi güzel, þirin mi þirin, haným hanýmcýk bir kýz
öðrencim vardý. Babasý Manisa'da üst düzey bir bürokrattý. Ceylan'ýn,
Manisa'nýn yakýn kazasýndan Ahmet isimli bir öðrencimizle arkadaþlýklarý
öðretmen ve öðrenciler tarafýndan fark ediliyordu. Lisemizden mezun
oldular. Ceylan'ýn ailesinin Konyalý olmasý nedeniyle ikisi de Selçuk
Üniversitesi’ni tercih ettiler. Ahmet bilgisayar mühendisliði bölümünü,
Ceylan elektrik bölümünü kazandý. Üniversiteden mezun olduktan sonra
kýzýn ailesinin yardýmlarýyla Ahmet bir þirkette bilgisayar mühendisi olarak iþ
buluyor, Ceylan da TEDAÞ'ta iþ buluyor. Evlenip mutlu bir yuva kuruyorlar.
Ahmet Konya merkezde büroda çalýþýyor, Ceylan ise görevi gereði erkek
meslektaþlarýyla sürekli arazide çalýþýyor. Elektrik direklerinin dikimi,
planlamasý, arazideki trafolarýn bakýmý vs. Evliliðin ilk yýllarý böyle devam
ederken, Ceylan, iþi arazide olmasý nedeniyle bazý akþamlarý eve geç geliyor.
Tabii arazide tek bayan o, diðerleri erkek. Bu durum Ahmet'te kýskançlýklara
sebep oluyor. Ceylan eþini seviyor; dürüst, namuslu, haným hanýmcýk
öðrencim. Konya'da çalýþan oðlumun yanýna gelip giderken öðrencim ve
ailesiyle karþýlýklý ziyaretlerde bulunuyorduk. Maalesef evliliðin ikinci yýlýnda
ayrýlýk çanlarý çalmaya baþlamýþ. Araya girdik ama baþarýlý olamadýk; çünkü
Ahmet'in kýskançlýðý paronayaya dönüþmüþtü. Bu evlilik de ikinci yýlýnda, bir
yaþýndaki kýz çocuklarýna raðmen sona erdi.Meseleyi bu duruma getiren neydi? Her ikisi de birbirini seviyordu.
Sevgi, kýskançlýða dönüþtü ve neticede aile birliði daðýldý. Þimdi siz kýskançlýðý
nedeniyle Ahmet'i suçlayabilirsiniz; ama ben size, özellikle kýz öðrencilerin
meslek seçimine dikkat etmelerini tavsiye edeceðim. Tabii erkek
öðrencilerime de evlilik birliðinin ortasýnda deðil, baþýnda bunu düþünmelerini
tavsiye ederim.
> 5 3 <
Dilek ve Þikâyet Kutusunun Kurtardýðý Hayat
Manisa Lisesi üç bloktan ibaretti. Her bloðun birinci katýnda en göze
çarpan bir yerine “Dilek ve Þikâyet” kutularý koymuþtuk. Bu kutularýn
anahtarlarý masamýn çekmesinde olup benden baþka hiç kimsenin eline
geçmezdi. Her hafta perþembe günü akþamý anahtarlarý baþ kalfaya verirdim.
O da her üç binadaki dilek ve þikâyet kutularýný açar öðrencilerin, velilerin ve
öðretmenlerin dilek ve þikâyetini içeren kâðýtlarý getirirdi. Cuma günü bayrak
Bu arada öðrencileri de gözaltýndan izliyorum, bacaklarý titriyordu. Gittim
odanýn perdelerini kapattým, oda karanlýk olunca odanýn ýþýklarýný yaktým,
sonra söndürdüm. Öðrencileri yan gözle izlemeye devam ediyorum,
olabildiðince korku içindeydiler.
Karþýlarýna geçip “Siz nerelisiniz?” diye sordum. Ýkisinin Kula'nýn
köylerinden, diðerinin ise, Selendi'nin bir köyünden olduklarýný öðrendim.
“Pekâlâ, bu iþ sizin için bu kadar küçük yaþta erken deðil mi? Niçin içtiniz?” diye
sorduðumda, hafta sonu Devlet Parasýz Yatýlýlýk harçlýklarýný aldýklarýný,
cumartesi günü pastaneye gittiklerini, ondan sonra da Fatih Parký’na gidip
burada düðün muhabbetine baþladýklarýný, ne olduysa bundan sonra
olduðunu þöyle anlattýlar. “Bizim köyde düðünlerde böyle içilir, sizin köyde
þöyle içilir, baþladýk biz de bira içmeye. Bira içmenin de suç olduðunu
bilmiyorduk.” dediler. Zaten o yýllarda parklarda ve kahvehanelerde bira satýþý
ve içilmesi serbest býrakýlmýþtý. Bu olay, 12 Eylül 1980' den sonra oldu. Zaten
o yýllarda bira v.s. su gibi kullanýlýr hâle gelmiþti. 12 Eylül'ün politikalarýndan biri
> 6 3 <
de “Dev-Genç”, “Ülkü-Genç” veya idealist ve siyasi gelecek düþünen
gençlik yerine sanki “Sev-Genç” denilen sadece aþký, eðlenceyi ve amaçsýz
yaþamayý düþünen gençlik oluþturulmaya çalýþýlmýþtý.
Uzatmayayým, içki içmenin hata, hatta bir suç olduðunu bilip
bilmediklerini sorduðumda, önce suç olup olmadýðýný bilmediklerini ama bu
durumdan sonra suç olduðunu anladýklarý için suç iþlediklerini kabul ettiler.Öðrencilere, “Bu suç, sizin okuldan atýlmanýzý gerektiriyor. Ben de
köylü çocuðuyum, siz de köylü çocuðusunuz. Size bir torpil yapmak
istiyorum. Sizi disipline vermeyeceðim, sizi hem okuldan hem de
pansiyondan atmayacaðým. Yalnýz iþlediðiniz bu suçun da cezasýz kalmasýný
istemiyorum. Bunun için size bir þans vereceðim. Size bir soru soracaðým, bu
soruyu bilirseniz sizi dövmeyeceðim; ama soruyu bilemezseniz buradan nasýl
çýkarsýnýz, onu bilemem!” dedim. Biraz rahatlar gibi oldular; fakat hâlâ
korkuyorlardý. Odanýn ýþýklarý sönüktü ve odada loþ bir ortam vardý. Þartýmý
kabul ettiler, ben de soruyu sordum.
- Benim yaþým kaç? Bilen cezadan kurtulacak, dedim.Birinci öðrenci: -Elli yaþýndasýn Hoca’m, dedi.Bu cevap karþýsýnda ben:-Ulen, kerata! Senin karþýnda deden mi var, dedim ve kafasýna hafifçe
iki kere cetvelle vurdum. Korkudan olsa gerek bacaklarýný havaya doðru
kaldýrýyordu. Ýkinci öðrenciye de ayný soruyu sordum.-Benim yaþým kaç?Ýkinci öðrenci:-Yirmi beþ yaþýndasýn Hoca’m.Ben yine kýzgýn bir þekilde:-Ulen, kerata! Senin karþýnda çocuk mu var, diyerek cetveli iki kere
de ona vurdum. O da aðlamaklý oldu. Sýra geldi üçüncü öðrenciye gelmiþti; ama öðrenciye baktým ki ön
taraf ýslanmýþ. Deðil iþemek, “….”ný yapsan elimden kurtulamazsýn; ancak yaþýmý
> 6 4 <
bilirsen kurtulursun, dedim. Tekrar sordum:-Yaþým kaç? Geçmiþ gün, elli ile yirmi beþin arasýný bulmaya çalýþarak otuz iki
buçuk veya otuz yedi buçuk gibi buçuklu bir rakam söyledi. Bunun üzerine
ben:-Ulen kerata, benim yaþým kýrk iki. Ben bu zamana kadar bu alkolün
damlasýný tatmadým. Sadece meyhane önlerinden geçerken kokusunu
hissettim. Siz bu yaþta bunu kullanmaya baþlarsanýz sizin sonunuz ne olacak?
Ýleride alkolik olursunuz, diye nasihatte bulundum. Bir daha böyle bir iþ
yapmayacaklarýna dair kendilerinden söz aldýktan sonra okullarýna
gönderdim.Aradan epey zaman geçti. Altý ay kadar sonra idi herhalde. Öðretim
yýlý sonunda okulumuzdan bir lise öðrencisine durumu anlattým. Sonra da ona
para vererek o öðrencileri Fatih Parký’na götürmesini ve orada onlardan
habersiz garsona bira sipariþi vermesini söyledim. Lise öðrencim o öðrencileri
Fatih Parký’na götürür, bir müddet masada oturduktan sonra garson biralarla
bunlarýn masasýna yönelip masaya servis yapacaðý sýrada namludan çýkan
kurþun gibi her biri bir tarafa koþarak parktan kaçarlar. Bu durum parkta
oturanlarýn da dikkatini çeker ve oradaki insanlar bu durma bir hayli gülerler.
Öðrencim gelip durumu bana anlattýðýnda, biz de bir hayli gülmüþtük.
Ýnþallah bu davranýþým onlara iyi bir ders olmuþtur.
Çocuk Safiyeti
Manisa'da televizyon tamircisi Karadeniz Elektronik dükkânýnýn sahibi
olan yeðenim Mehmet Üzen'in þahit olup bana anlattýðý bir olayý özellikle ben
de çocuk saflýðýný anlama ve anlatma açýsýndan sizlere aktarmak istiyorum.
Yeðenim Mehmet Üzen, yakýn bir aile dostunun arýzalanan
televizyonun tamiri için eve çaðrýlýr. Tamir için eve giden yeðenim
televizyonun arka kapaðýný açtýðýnda bir de ne görsün? Televizyonunun arka
kapaðýnýn ýzgarasýndan atýlan ekmek parçalarý televizyonu arýzalandýrmýþ.
Bunu gören anne ve baba, ikisi birden anaokuluna giden çocuðuna
> 6 5 <
yüklenirler: “ Nedir bizim senden bu çektiðimiz? Kýrýp döktüðün yetmiyormuþ
gibi bir de televizyonu bozdun. Bu ekmek parçalarýnýn iþi ne burada? diye
çýkýþtýklarýnda çocuk neye uðradýðýný bilemeden bir köþeye sinerek tir tir
titremeye baþlar. Bir ara anne mutfaða kahve yapmaya, baba da lazým olan
tornavidayý almak üzere bir baþka odaya gittiðinde, yeðenim Mehmet, küçük
Tahsin'e sorar: “Tahsin, hayrola burasýný çöp sepeti mi sandýn? Küçük Tahsin, “
Amca ben orada aç çocuklar gördüm onlara yemesi için o ekmekleri attým;
ama yememiþler.” dediðinde, yeðenim Mehmet, bu cevap karþýsýnda çarpýlýr.
Mutfaktan dönen anne, babaya çocuðun niyetini söylediðinde onlara da bir
hâl olur. Çocuklarý ile gururlanýrlar; ama anlamadan, dinlemeden çocuklarýný
azarladýklarý için de çok üzülürler.
Dünyanýn en saf ve en temiz duygusunu taþýyan çocuklarý ve
gençleri anlamadan ve dinlemeden alelacele yargýlamamak lazým. Bu
yaklaþým hayatýmýzýn büyük hatalarýndan birini oluþturur.
Manisa Next&NextStar bayii Karadeniz Elektronik sahibi yeðenim
Mehmet Üzen'e gelince Küçük Tahsin 'in bu durumundan çok etkilenir ve her
yýl insanlarýn dikkatini çekmek üzere Afrika'da çölde açlýktan ölmek üzere olan
ve onu yemek için bekleyen akbabanýn fotoðrafýný takvim kapaðýna basarak
müþterilerine daðýtmaktadýr.
Baba Böyle Yapar mý?
Hafta sonlarý pansiyon öðrencileri pansiyon müdür yardýmcýsýnýn
izniyle ailelerin yanýna giderler. Biz de yemeklerin israf olmamasý için
pansiyonda kalan öðrenci sayýsýna göre yemek çýkarýrýz.
Bir hafta sonu lisemizin birinci sýnýfýnda okuyan ve okul pansiyonunda
kalan dört öðrenci, Pansiyon Müdür Yardýmcýsý M.Selim Bal'dan köylerine
gidecekleri gerekçesiyle izin alýrlar; fakat bu öðrenciler ailelerinin yanýna
gitmezler. Çantalarýna, battaniye, mutfaktan da tabak, çatal býçak alarak Gediz
Nehri kenarýnda bir bað damýna giderler, aðlarýný nehre atarak avladýklarý
> 6 6 <
balýklarý kýzartarak yiyip keyiflerince bir hafta sonu geçirmeyi düþünürler.
Nihayet nehir kenarýna giderler, oltalar nehre atýlýr, beklemeye baþlarlar. Bir
ara oltanýn birine balýk takýlýr. Oltayý çekerlerken olta, nehrin ortasýnda bir
Ayaðým ilk cýzlavat marka lastik ayakkabýya rahmetli Menderes döneminde
kovuþtu. Çocukluðumda “Ah! iki takým elbisem olsa, birini her gün, diðerini
de bayramlarda giysem...” diye; gençliðimde ise,“ Ah, bir bisikletim olsa...”
diye hayal kurardým. Maalesef, hayallerim gerçekleþmeden çocukluðum da
gençliðim de geçip gitti. Hayallerim yýllar sonra öðretmenliðe baþladýðýmda, ilk
maaþýmla ikinci el bisiklet aldýðýmda gerçekleþti. Þimdi arabam da elbiselerim
de var. Bütün bunlarý yazmama ve hatýrlamama SOBEM Dershanesi’nde,
kullanýlmýþ oyuncak arabaya hayran hayran bakan öðrencim “Enis Sarý” sebep
oldu. Nasýl mý? Anlatayým: Allah, bana, eðitim hayatýmda hiçbir eðitimciye nasip olmayacak imkân verdi. Otuz dört yýl Devlet’te hizmet ettikten sonra yurtdýþýnda Türk iþçilerin çocuklarýný, Ýzmir ve Manisa'da özel kolejlerde varlýklý aile çocuklarýný, kuruculuðunu yaptýðým Manisa Belediyesi Gençlik Merkezi”ndeki MABEM Dershanesi’yle, Soma'da Soma Belediyesi'ne ait SOBEM Dershanesi’nde, maden iþçisi, yoksul ve dar gelirli aile çocuklarýný tanýma ve onlara hizmet etmeyi nasip etti. Bu engin tecrübe sayesinde yoksulluðun, yetimliðin, kimsesizliðin çocuk kalplerdeki yükünü ve etkisini görmemi saðladý.
Bir gün kýzýmý evinde ziyarete gittim, ev temizliði yapýyordu. Bir köþede çöpe atýlmak üzere içi oyuncak dolu bir çuval gözüme iliþti. Çuvalý döktüm, içinde daha el deðmedik oyuncaklar vardý. Bunlarý seçerek arabama aldým. Kýzým: “Ne yapacaksýn baba onlarý?“ diye sorduðunda, ben de: “Pazarda satacaðým.” diye cevap verdim. Netice olarak bunlarý Soma'ya dershaneye götürdüm ve çalýþma odamda bulunan dolabýn üzerine bunlarý sýraladým. Bir gün rehberlik dersine girdiðim sýnýftan çýktýðýmda 6. Sýnýf öðrencisi Enis Sarý arkamdan odama geldi. “Hayrola yavrum, bir isteðin mi var, bir þey mi soracaksýn?” dedim. “Hayýr, Hoca’m!” dedi. “Derslerin nasýl?” dediðimde yere baktý. Belli ki iyi deðil, bu arada ben Enis'e dikkatlice bakmaya baþladým. Enis, oldukça sevimli ve masum bir çocuktu. Babasýnýn ne iþ yaptýðýný sordum. “Babam yok Hoca’m, Antalya'da bir kuyu temizliði sýrasýnda, ben küçükken zehirlenmiþ ve kuyuda ölmüþ. Ben pek hatýrlayamýyorum.” dedi. Annesini sordum. “Annem de yok Hoca’m, Antalya taraflarýnda imiþ; ama görüþemiyoruz, aradýðý sorduðu yok. Enis'e soru sordukça aldýðým cevaplar karþýsýnda içim daralmaya baþladý. Burada kimin yanýnda kaldýðýný sorduðumda ise; üç kardeþiyle halasýnýn yanýnda kaldýðýný söyledi. Konuþtukça hem Enes duygulanýyor, hem ben. Ne ise kendisine
> 8 2 <
biraz harçlýk verip ve odamda bulunan oyuncaklardan en beðendiðini almasýný söyledim. Gitti bana göre en eski oyuncaðý aldý. Israr ettimse de daha iyi, daha göz alýcý oyuncak arabayý aldýramadým. Hemen ertesi gün halasýný dershaneye çaðýrdým. Otuz beþ yaþlarýnda olmasýna raðmen elli yaþlarýnda bir bayan görüntüsü var. Ayný þeyleri halasýndan da dinledim. Cenkyeri Ýlköðretim Okulu'nda aile birliði kanalýyla 400 TL. maaþla çalýþtýðýný, yaz tatilinde maaþ alamadýðýný, çocuklarla beraber tarla iþlerinde çalýþtýklarýný, kýþ aylarýnda cumartesi-pazar günleri de ne iþ bulursa çalýþtýðýný söyledi. Elleri, inþaat iþlerinde çalýþanlarýn ellerine benziyordu. Kendisini yeðenleri için feda etmiþti. Tebrik ettim. Bu çocuklarýn sevabý sana yeter, izin verirsen ben de bu sevaba ortak olmak istiyorum, dedim. Bundan sonra dershaneye gelen her iki yeðeninin katýlým paylarýný yatýracaðýmý söyledim ve yeðenlerinin çanta kýrtasiye eksikliklerini de tamamladým. Hem çocuklar hem de halalarý çok sevindi. Enis'e harçlýðýný verirken: “Bak Enis, notlar düþerse bu harçlýklarý geri alacaðým.” diye takýlýyordum. Dershanede herkes, Enis'i, benim manevi torunum olarak biliyor ve öyle görüyordu.
Yine bir gün erkenden dershaneye gittim, ders saatinin baþlamasýna daha 45 dakika var. Öðretmenler odasýnda çayýmý içtikten sonra odama gittiðimde, Enes'i, cama kendinden geçmiþ vaziyette dolabýn üzerindeki oyuncak arabalara bakarken gördüm. Yanýna geldiðimin farkýnda bile deðildi. “Enis hayrola ne yapýyorsun bu saatte?” dediðimde, irkildi ve yüzünde bir mahcubiyet belirdi. Kapýyý açtým ve dolabýn üstünden en beðendiði arabayý almasýný rica ettim ve utana sýkýla beðendiðini söyleyebildiði arabayý ona verdim.
Ben bu olayý yakýn dostlarým Sosyal Hizmetler Ýl Müdür Yardýmcýlarý Mehmet Dedebaþ ile Murat Nail Gelgeç'in de bulunduðu bir dost meclisinde anlattým ve evlerinde çocuklarýna ait giyilmiþ ayakkabý ve elbise ne varsa bana getirmelerini ve bunlarý dershanede deðerlendireceðimi söylediðimde, bu iki arkadaþým; “Hoca’m, onun kolayý var. Bizim orada Sosyal Hizmetlerin þubesi var. Orada Cafer Öcal arkadaþýmýz var, ona git anlat o çocuða biz 400 TL maaþ baðlayalým.” “Hayrola nereden?” dediðimde. “Hoca’m, yeni kanun çýktý, sosyal güvencesi olamayan ve bakýma muhtaç çocuklara devlet 400 TL. maaþ baðlýyor.” dediler. Hemen ertesi günü gittim kurumun müdürü Cafer Bey’i buldum ve kendisine durumu anlattým, sað olsun ilgilendi ve iþlemleri baþlattýk. Yakýnda Enis 400 TL. maaþa kavuþuyor. Bu geliþmelerden sonra, baþarý
> 8 3 <
durumuna göre dershanenin en son sýnýfýnda olan Enis, deneme sýnavlarýnda dudak uçuklatacak bir yükselme ile en baþarýlý sýnýfta yerini aldý. Enis'in hedefi polislikti. Bu baþarýdan sonra polislik Enis'e az geldi. Soruyorum Enis ne olacaksýn dediðimde, Hoca’m, polislerin getirdiði suçlulara ceza vereceðim, Hâkim olacaðým diyor. Merdivenin son basamaklarýnda bulunmam nedeniyle Enis 'in hâkimliðini görür müyüm bilemem; ama hep Enis'in hâkim olmasý için duacý olacaðým.
Belirtmek istediðim ayrý bir husus da 1986 yýlýnda kardeþ okulun daveti üzerine Almanya'ya gittiðimde, oradaki yurttaþlarýmýz bana dediler ki “Hoca’m burada dilenci yoktur. Çalýþamayacak durumda olan özürlülerle bakýma muhtaç olan çocuklara devlet maaþ veriyor.” dediklerinde aðzým açýk kalmýþtý. Gerçekten dikkat ediyor musunuz? Sokaklarda hiç özürlü dilenciye rastlýyor musunuz? Evet, þu anda Avrupa’da ne varsa Türkiye'de fazlasý var. Allah Devlet’imize Millet’imize zeval vermesin. Ülkemiz için çalýþanlara da Allah saðlýk ve afiyet versin.
SOBEM'ÝN Güzel ve Þirin Kýzý S.
Soma Belediyesi SOBEM Dershanesi’nin en güzel, en çalýþkan ve en
sempatik kýzlarýndan biridir. Öðretmenlerine saygýlý, arkadaþlarla olan iliþkisi
sempatik, girdiði yeri neþelendiren cývýl cývýl bir öðrencimizdir. Kendisine
“Çok güzel bir kýzsýn. Manisa'da senin kadar güzel kýz yok.” diye takýldýðýmda,
S.:“ Manisa'da bile benim kadar güzel kýz yokmuþ.” diye, arkadaþlarýna
kendisini övermiþ. Her dershaneye gittiðimde mutlaka bir bahane ile beni
görür ya notlarýný gösterir ya da bir þeyler sorar; ben de her zamanki “ Güzel
Kýz” diye iltifatýmý eksik etmem. Sadece S.ye deðil, diðer öðrencilerime de
erkekse “yakýþýklý”, kýz ise “Güzel Kýz” diye iltifat etmek eðitim hayatýmdaki
alýþkanlýklarýmdandýr. S. de iltifatlarýmdan inanýlmaz sevinç duyduðunu okulda
öðretmenlerine, evde anne babasýna gururla anlatýrmýþ. Bu yaþlardaki
gençlerin hassasiyetini elli yýldýr gözlüyorum. Özellikle karma okullarda
gençlerin en yumuþak karný, birbirlerine güzel görünmeleri ve güzelliklerinin
özellikle anne babalarý, öðretmenleri tarafýndan dillendirilmesidir.
Bir gün dershaneye gittiðimde beni gören S. benden kaçar bir
> 8 4 <
þekilde uzaklaþtý. Teneffüslerde yanýma gelmez oldu. Ertesi günlerde baktým
teneffüste yalnýz baþýna bir köþeye çekilmiþ ve olabildiðince üzüntülü bir hali
var.”S. hayrola hasta mýsýn neyin var?” dediðimde kaçarcasýna yine benden
uzaklaþtý. S.nin bu davranýþlarýna bir türlü anlam veremedim. Dershanenin
S.nin anne babasý boþanmak üzere mahkemeye baþvurmuþlar. Bu ayýn yirmi
yedisinde de duruþmalarý varmýþ.” dediðinde S.nin benden kaçýþýnýn sebebini
anladým. Hemen S.yi çaðýrdým. Olayý bir de S.den dinledim ve Tuncay Bey'in
verdiði bilginin doðruluðunu öðrendim. Bir an ne yapabilirim, diye düþündüm.
Hemen aklýma annesini çaðýrmak geldi. Çaðýrdým, bir süre sonra annesi geldi.
Baktým kýzým yaþýnda bir bayan. Sebebini sordum. Beyinin kredi kartýný
kaynýna verdiðini, kaynýnýn da limit dýþý harcama yaptýðýný, yaptýðý harcamayý
ödeyemeyince borcun üzerlerine kaldýðýný ve maddi sýkýntý içinde olduklarýný
söyledi. Bunun üzerine ben de evlenirken “ tasada, kederde ve sevinçte
beraber olmak üzere” nikâh defterine imza attýklarýný kendisine hatýrlattým,
dedim ki “Hiçbir evlilik birinci evliliðe benzemez; gençsiniz, çalýþýr, bu sýkýntýnýn
üstesinden gelirsiniz. Þunu unutma! Bak gençsin, yalnýzlýk Allah'a mahsustur.
Yarýn talibin çýkacak evleneceksin. Kýzýn S.yi de hâkim sana veya babasýna
verdi. Zaman zaman evine gelecek. Pekâlâ, evlendiðin adama kýzýnýn nikâhý
düþer mi düþer. Evlendiðin beyin de ayný yaþta bir erkek çocuðu varsa ayný
evde bulunmalarý sýkýntýlý olmaz mý?” dedim ve kitabýmdaki “Açým, Açým,
Açým!” baþlýklý yazýmý kendisine okuttum. Yazýyý okuduktan sonra bayan bir
tuhaf oldu ve “Ben bunlarý hiç düþünmemiþtim Hoca’m.” dedi.
Arkasýndan beyini çaðýrdým. Ayný þeyleri beyine de söyledim. Ayný
yazýyý ona da okuttum. Evliliði sýkýntýda olan okurlarým mutlaka bu kitaptaki “
Açým Açým Açým!” baþlýklý yazýmý okusunlar. Sanmasýnlar ki birinci evlilikte
yaþadýklarý problemler, ikinci evliliklerinde olmayacak. Birinci evliliklerinde
yaþadýklarý problemin sarmalýný, ikinci evliliklerinde de yaþacaklarýný asla
gözden ýrak tutmasýnlar. Nihayet her ikisi de yumuþadý. Duruþmaya kalmadan
mahkemeyi geri aldýlar. S.nin de yuvasý kurtuldu. Bizim güzel kýz S. babasýnýn
da evde olduðu bir zamanda, bir öðle teneffüsünde SOBEM'in bütün
öðretmenlerini evine davet ederek annesinin yaptýðý güzel pasta ve
böreklerden bizlere ikram etti. S.nin de eski neþesi yerine geldi.
> 8 5 <
Bu arada yurtdýþýnda kalmam nedeniyle oradaki aile yapýsýný da
kýsmen inceleme fýrsatý buldum. Batýda aile hayatý maalesef büyük bir çöküntü
içinde. Bu çöküntü sonucu babasý belli olmayan çocuk sayýsýnýn oraný günden
güne korkutucu bir þekilde artmaktadýr. Almanlarýn bizim aile yapýmýza olan
övgülerini bizzat yakýn Alman dostlarýmdan iþittim. Özellikle Alman
dostlarýmla bulunduðum bir toplantýda lisemiz Kardeþ Okul Ýngolstadt Apian
Lisesi Müdürü Dr. Frans RÝEDERER'in Türk aile yapýsý hakkýndaki konuþmasý
beni oldukça duygulandýrmýþtý. Aile yapýmýza imreniyorlar. Hastaneye düþen
bir Alman'ýn çocuðu dahi ziyaretine gelmezken, yurttaþlarýmýzdan biri
hastaneye yattýðýnda eþinin dostunun ve uzak hemþerisinin hastane ziyaretleri
bile dikkatlerini çekmektedir. Özellikle bizzat þahit olduðum bir olayý anlatarak
iþin vahametini sizlere arz etmiþ olayým. Almanya'da, Bielefeld'de Okul Aile
Birliði’nin tertiplediði ve yüksek dereceli bir polis yetkilisi tarafýndan verilen “
Almanya'da Çocuklara Cinsel Taciz” konulu konferansa katýldým. Konferans
sonucu her dilde hazýrlanmýþ “Nereye Gidiyoruz?” baþlýklý bir broþür daðýtýldý.
Ben de Türkçe hazýrlanan elli beþ sahifelik broþürü aldým ve bir solukta
okudum. Bu broþürden size bir paraf sunduðumda, Almanya'da aile yapýsýnýn
ne büyük çöküntü içerisinde olduðunu arz etmiþ olacaðým.
Sahife 53. baþlýk “ Çocuklara Cinsel Tacizde Suçlular”
“Yakýn sosyal çevrede seksüel anlamda þiddetin suçlularý genellikle
erkekler olmaktadýr. Bunlar da genellikle aile dýþýndan deðil, çocuklarýn güven
duyduðu aile yakýnlarýndan birisidir. Suçlular genellikle aileden birisi, üvey
baba, üvey erkek kardeþ, annenin bir erkek arkadaþý veya amcasý veya babasý
da olabiliyor.” (Geniþ bilgi: www.polizei.propk.de)
Baþka söze hacet var mý? Evet sonuna kadar aile. Dünya cennetinin
huzurlu bir aile olduðunu unutmayalým. Bu huzuru temin de karý koca her
ikisinin görevidir. Reçetesi ise,“Kadýn deli olduðunda erkek, veli; erkek deli
olduðunda, kadýn veli olacak.” Þu anda ülkemizin en büyük teminatý aile
yapýmýzýn hâlâ dipdiri olmasýdýr. Ailemizi yaþatalým. Çocuklarýmýzýn ruh saðlýðý
ve baþarýsý açýsýndan bunun önemini belirtmeme gerek var mý, bilmiyorum?
> 8 6 <
Acý Biberin Tatlý Hikâyesi
Deðerli dostum, Emekli Milli Eðitim Müdür Yardýmcýsý, MESOB Genel Koordinatörü Mustafa Pala ve deðerli öðrencim Dr. Fahrettin Er ile birlikte 2005 yýlýnda, dar gelirli aile çocuklarý için “ Laleler Solmasýn Eðitimde Fýrsat Eþitliði” adýyla “Yerel Yönetimler Dershanesi Projesi’ni hazýrladýk. Hazýrladýðýmýz bu projeyi, zamanýn TBMM Baþkaný ve hâlen Baþbakan Yardýmcýsý olarak görev yapan Sayýn Bülent Arýnç’a, takdim etme fýrsatým oldu. Ýlgilerini çeken bu projeyi Manisa Belediye Baþkaný’mýz Sayýn Bülent Kar’a önerdiler. Sayýn Kar’ýn direktifleriyle Manisa Belediyesi’nin sosyal hizmet projeleri kapsamýnda, Manisa Belediyesi Eðitim Merkezi’nin kurucu müdürlüðünde görevlendirildim. Kurduðumuz bu dershane iki yýlda, ÖSS’de %80, SBS’de %72 baþarýya ulaþtý. Yerel seçimlerden sonra Manisa Belediyesi Baþkaný Cengiz Ergün ve ekibi, “Halka, önceki yönetimi hatýrlatýyorsun.” iddiasýyla görevime son verdi. Akabinde Soma, Akhisar ve Turgutlu Belediyelerinden davet aldým. Ýlk daveti yapan Soma Belediye Baþkaný Sayýn Hasan Ergene’nin ricasýný kýrmayarak Manisa Belediyesi’nde kurduðum eðitim merkezinin benzeri olan Soma Belediyesi Eðitim Merkezi (SOBEM) Dershanesi’ni Sayýn Baþkan’ýmýzýn Soma Garajý’nýn karþýsýnda inþa ettirdiði, ikiz kuleler olarak anýlan ve Soma’nýn en güzel binasýnda faaliyete geçirdim. Kuruluþ aþamasýnda her gün olmak üzere, bu aralar haftada üç veya dört gün, Manisa-Soma arasýnda günde 200 km yolu trenle gidip geliyorum. Benim bu çýrpýnýþlarýmý gören eþim, ben sabah erkenden evden çýkarken “Neden kendini bu kadar yoruyorsun? Allah’a þükür hiçbir sýkýntýmýz yok yeter artýk.” diye serzeniþte bulunuyor. Eþim gibi çocuklarým ve dostlarým da olayý benim açýmdan deðerlendiriyorlar. ”Yeter artýk biraz da kendine zaman ayýr! Soma neresi, Manisa neresi, senin yaþýn kaldýrýr mý bu kadar yolu ?” diyorlar. Hoca Nasrettin’in tabiriyle onlar da haklýlar, ben de haklýyým, herkes haklý! Hayatý ben merkezli olarak deðerlendirirsek çok þükür, Allah, bana her þeyi fazlasýyla lütfetti. Çoluk çocuk ne olacak, diye bir endiþem yok. Herkesin iþi, aþý var. Oðlum beyin cerrahý, damadým bir devlet hastanesinin baþtabibi. Bu durumda daha çok þükreden bir kul olmam gerekmez mi? Ýnsanlarýn en hayýrlýsý, insanlara faydalý olaný deðil mi? Can tende kaldýðý, saðlýðým elverdiði müddetçe, insanlara hizmet etmeye çalýþýyorum ve karþýlýðýnda acýyý bal eyleyen güzellikler yaþýyorum. Yaþadýðým bu güzelliklerden biri olan ”Acý
> 8 7 <
Biberin Tatlý Hikâyesi”ni paylaþmak isterim.Manisa Belediyesi Eðitim Merkezi’ni kurduðumuzda, fakir ve muhtaç
öðrencilerden ve ailelerinden gördüðüm ilgiyi kelimelerle anlatamam. Þimdi ayný duygularý misliyle Soma’da yaþýyorum. Dershanenin karþýsýnda, durakta dolmuþtan iner inmez bütün öðrenciler sanki yolumu gözlüyorlar; kimisi elimden çantamý alýr, kimi þemsiyemi veya paltomu alýr, elimi öperler. Gözlerindeki ýþýltýyý kelimelerle anlatamam. Soma’ya gelip gitmem nedeniyle evimin pazar ihtiyacýný Manisa’dan karþýlayamaz olunca, cumartesi günleri Soma’nýn istasyon semtinde kurulan pazardan karþýlamaya baþladým. Yemeklerde acý biberi çok sevdiðim için pazar alýþveriþine acý biberle baþlarým. Soma pazarýnda, karþýma çýkan ilk sebze tezgâhýnýn önünde durdum ve satýcýya sordum:
- Biberlerin acý mý?” - Pazarcý: Acý. - Acý diyorsunuz ama hep tatlý çýkýyor.
- Pazarcý: Hoca’m, bunlar Arnavut biberi; al götür, bir tane tatlý çýkarsa gelecek hafta gel parasýný iade edeyim, bundan acýsý olamaz.
Pazarcýnýn bu sözleri üzerine ben ihtiyacým olan biberi aldým. Ertesi hafta SOBEM öðrencilerimizden Eda Gedik sýkýlarak utangaç bir tavýrla odama geldi. Eda, Ayþe Temizel Ýlköðretimokulu son sýnýfta okuyor ve dershanemizde de SBS’ye hazýrlanýyordu. Ýzin isteyecek diye düþündüm. Ýzin konusunda dershanenin çok sýký bir kuralý var. Dönem içinde beþ gün devamsýzlýðý olan öðrencinin kaydýný siliyoruz. Hemen yerine yedekteki öðrencinin kaydýný yapýyoruz.
- Eda buyur, izin mi isteyeceksin; yoksa bir sýkýntýn mý var?- Eda: Hayýr Hoca’m, dedi. - Peki, ne söyleyeceksin?- Hoca’m, geçen hafta sizi pazarda gördüm ve pazarcýya acý biberi
çok sevdiðinizi ve acýsýz yemek yemediðinizi söylediðinizi duydum. Eve gittim. Anneme, ben müdürümüzü çok seviyorum, acý bibersiz yelmek yemezmiþ, anne kuruttuðun acý biberlerden hocama götürebilir miyim, dedim. Annem de tabii kýzým, dedi ve bana kuruttuðu acý biberlerden verdi. Onlarý getirdim, çantamda, ayýp olmazsa alýr mýsýnýz, dedi.
Oturduðum yerde adeta dona kaldým. Gözlerinin derinliklerine
> 8 8 <
baktým, ýþýl ýþýl parlayan gözlerinde yalvaran bir ifade var. Memnuniyetle, zahmet etmiþsin. Sana ve annene çok teþekkür ederim. Bana baklava getirsen bu kadar hora geçmezdi. Beni çok sevindirdin, dediðimde Eda’nýn sevincini görmeliydiniz… Þimdi; hâlâ mý çalýþýyorsun, diyen eþime ve dostlarýma, iþte bu acý biber hikâyesini anlatýyorum. Baðdat’ýn ünlü medrese öðretmenlerinden Ýmam-ý Gazali, bir gün sokakta yürürken karþýdan gelen bir öðrencisiyle selamlaþýr. O arada evlerinin önünde oturan iki yaþlý kadýndan biri diðerini dirseðiyle uyararak “Bu giden bir öðretmendir.” der. Diðer yaþlý kadýn, “Nereden biliyorsun?” diye sorar. “Selam alýþýndan bildim.” diye cevaplar. Anlatýlmasý zor anlaþýlmasý kolay olan sevgi baðýnýn en kuvvetlisi her hâlde sadece öðretmenle öðrencisi arasýnda olur; çünkü sevgi saygýdan doðar ve saygýyý öðretmenler öðretir.
Sevgi mesleði olan öðretmenliði özümsemiþ eðitimciler, acý biber hikâyesinin taþýdýðý bal ý misl iyle yudumladý lar. Öðretmenliði özümseyemeyenler, bu acýdan bir gram bal çýkaramazlar. Ben öðretmenliði sevdim, öðretmenlik de beni sevdi ve Allah elli yýldýr sýnýfsýz ve öðrencisiz býrakmadý, binlerce þükür… Herkesin sevdiðiyle beraber olmasý dileðimdir.
Lütfen, Bu Masalý Okuyun!
Ben 1944 doðumluyum. Yaþým yetmiþe dayandý. Küçüklüðümde ne televizyon ne bilgisayar ne de radyo vardý. Radyo varsa bile, bizim evde yoktu. Akþam olsun da dedemizin, ninemizin dizlerine yaslanýp onlardan masal dinlemeyi iple çekerdik. Okullara konferansa çaðrýldýðýmda aksakallý, nur yüzlü dedemden dinlediðim bu masalý anlatarak baþlýyorum. Bakalým siz de sýkýlmadan okuyacak mýsýnýz?
Bir bahar mevsimi, prens atýna binerek arkadaþlarý ile bir kýr gezintisine çýkar. Yemyeþil halý örtüsüne bürünen, rengârenk çiçeklerin açtýðý kýrlarda dolaþýrken yol kenarýndaki bir tarlada kan ter içinde çalýþan bir köylüye rastlarlar. Prens atýndan inerek köylünün yanýna varýr, selamýný verir.
- Prens: Tarla senin mi?Kan ter içinde çalýþan köylü cebinden çýkardýðý mendille terini siler.- Köylü: Hayýr efendim, patronun. Ben iþçi olarak çalýþýyorum.
> 8 9 <
- Prens: Kaç para alýyorsun? ( Bugünkü parayla elli TL. aldýðýný söyler.)- Prens: Ev kira mý?- Köylü: Kira efendim.- Prens: Pekala bu para sana yetiyor mu?- Köylü: Yetiyor efendim; üstelik ben bu paranýn üçte biriyle borç
ödüyorum, üçte biriyle yatýrým yapýyorum, geri kalanýyla da evimin geçimini saðlýyorum.
Prense göre çekirdek parasý olan bu paraya karþýlýk köylünün verdiði cevapla kendisiyle dalga geçtiðini sanýr ve sorar:
Köylünün haddime mi düþmüþ efendim, niye dalga geçeyim, olaný söylüyorum dediðinde prens izahýný ister.
Ben de burada öðrencilere soruyorum. Bu köylü kime borç ödüyor, nereye yatýrým yapýyor, dediðimde öðrencilerden muhtelif cevaplar alýyorum. Doðru cevap verenleri ödüllendiriyorum. Haydi, ayný soruyu sizlere de soralým bu köylü kime borç ödüyor ve nereye yatýrým yapýyor? Alttaki cevabý okumadan siz de bir zihin cimlastiði yapýn.
Köylü: Efendim! Ben küçükken nasýl babam, annem beni besleyip büyütmüþlerse þimdi onlar yaþlandý, bakýma muhtaç hâle geldiler. Kazancýmýn üçte birini onlarýn bakýmýna ayýrarak onlara olan borcumu ödüyorum, çocuklarým da eðitim çaðýnda olduðu için üçte birini de onlarýn eðitimi için harcayarak onlara yatýrým yapýyorum. Geri kalanýný da ailemin geçimi için harcýyorum.
Diye cevap verir. Bu cevap prensin hoþuna gider. Evet, sevgili okurlarým, bu masalýn verdiði mesajý alamayan okurum
bilsin ki yaþayacaðý sýkýntýlarý þimdiden göze almak durumundadýr. Hayatta “yanký” diye bir þey yoktur. Hayatta “gerçek” vardýr. Hayata ne verirseniz karþýlýðýnda onu alýrsýnýz. Alýnteri verirseniz karþýlýðý baþarýdýr. Alýnteri vermez, tembellik yaparsanýz sonu sürüngenliktir. Babalarýmýzdan mal, unvan, þöhret, miras kalýr; ama baþarý miras kalmaz. Babalarýndan servet kalan bazý öðrencilerimin þu anda sefalet içinde olmalarý beni çok üzüyor. Karnýný nasýl doyurur dediðim nice öðrencim de bütün imkânsýzlýklarýna raðmen alýnteri sonucu bugün, Manisa’nýn önde gelen zenginleri ve ülkemizin önde gelen bürokratlarý arasýnda yerini almaktadýr. Mal, mülk, þan, þöhret, rütbe, saðlýk,
> 9 0 <
gençlik, güzellik ilelebet insanda kalýcý deðildir. Bunlarýn hiçbiri insana ait deðildir. Ýnsanýn yanýndadýr. Zaman gelir hepsi insaný terk eder.
34 yýldýr Devlet’te çalýþtým. Özel sektörde, yurtdýþýnda çalýþtým. Emekliyim, 50 yýl çalýþtým ve hâlâ çalýþýyorum. Markalarýn ismini duymama raðmen markalý bir giysi ne gençliðimde ne meslek hayatýmda ne de meslek hayatýmýn on dokuz yýlýný geçirdiðim ilin en önde gelen Manisa Lisesi müdürüyken giymek nasip oldu. Þikâyetçi deðilim, Devlet’im çok þükür, beni aç açýk da býrakmadý. Neyin var derseniz, elli yýldýr çalýþmama raðmen bir evim, düþük model bir de arabam vardý. Geçen yýl beyin cerrahý oðlum, bana, üst model bir araba alarak “ Baba, bundan sonra bu arabaya bineceksin.” diyerek hediye etti. Yine yirmi yýldýr oðlumun giymediði elbiseleri ile idare ederken ben, hayatýmda önünden dahi geçmediðim ünlü markalarýn satýldýðý bir giyim maðazasýndan iki takým elbise alarak beni giydirdi.
Sevgili gençler, elli yýlým aranýzda geçiyor. Yarýn hanginiz babasýna böyle bir jest yapmak istemez. Hepinizin de evet, diye baðýrdýðýnýzý duyuyorum. Bunun yolu, þu anda babalarýnýzýn size yaptýðý yatýrýmýnýn hakkýný vermenize baðlý. Eðer bu yatýrýmýn hakkýný verirseniz, yarýn, hem borcunuzu öder hem de çocuklarýnýzýn eðitimi için yatýrým yaparsýnýz. Aksi takdirde ne borcunuzu ödeyebilir ne de çocuklarýnýzýn eðitimi için yatýrým yapabilirsiniz. Bizim sýnýfta Rafet isimli bir arkadaþýmýz vardý. Zengin sayýlmayan ama bize göre biraz varlýklý aile çocuðu idi. Okul dýþýndan yanlýþ arkadaþlar edindi. Dersleri ciddiye almaz, iþi gücü derslerde þaklabanlýk yapardý. Zaman zaman öðretmenleri bile üzer ve bu yaptýðýnýn bir kahramanlýk olduðunu sanýrdý. Düzensiz bir öðrenci idi. Otuz iki yýl sonra 1997 yýlýnda Ýzmir’de karþýlaþtým. Baktým üzeri baþý derli toplu deðildi. O arada yakýndaki bir kahvede oturarak hayatýný dinledim. Okuldan sonra evlenmiþ. Düzensiz öðrencilik hayatý, iþ hayatýnda da devam etmiþ çok iþ deðiþtirmiþ, hiçbir baltaya sap olamamýþ. Neticede evi de geçindirememiþ ve üç çocuklu hanýmý da sonunda kendisini terk etmiþ. Sonuç: Yanlýþ ve kötü yollar. O ara öðle vakti idi. Kendisini bir lokantaya götürdüm, yemekte o da bana durumumu sordu. Ben de durumumu kendisine söylediðimde gözleri nemlendi. Yemekten sonra ayrýlýrken cebine biraz da harçlýk koydum, “Allah ýsmarladýk!” diye ayrýlýrken boynuma sarýlarak “ Kadirciðim, siz güzelliklere talip oldunuz, çoluk çocuðunuzla birlikte güzellikler içinde yaþýyorsunuz. Ben ise çirkine ve yanlýþa talip oldum, sonunda da burnuma kadar çirkefin içine battým. Kendimi geçtim,
> 9 1 <
çoluk çocuðuma üç gün olsun güzel bir gün yaþatamadým ona kahroluyorum. Ne olur, benim durumumu öðrencilerine anlat da benim durumuma düþmesinler.” dedi ve gözyaþý içinde birbirimizden ayrýldýk. Kaldý ki arkadaþýmla beraber okuduðumuz yirmi dört kiþilik sýnýfýmýzda doktor, mühendis, profesör, milletvekili dahi çýktý.
Yine geçenlerde rahatsýzlýðým nedeniyle Manisalýlarýn da yakýndan tanýdýðý on parmaðýnda on hüner bulunan öðrencim Dr. Fahrettin Er’e rahatsýzlýðým nedeniyle muayene oldum. Reçetemi alýp dýþarý çýkarken öðrencim Dr. Fahrettin Er kolumdan tutarak “ Hoca’m çay içirmeden göndermem.” dedi. Ben de bunun üzerine “ Doktor’um dýþarýda bir sürü hastan beklerken ben senin çayýný içip senin iþini aksatmak istemem.” dedimse de Doktor Bey “ Hoca’m, hem çayýmýzý içeriz hem de ben de hastalarýmý muayene ederim. Her zaman sizi göremiyorum, lütfen, bir çayýmý için, beni kýrmayýn.” ýsrarý üzerine kabullendim. Doktor Bey kantine telefon ederek çay söyledi ve 10 dakika sonra çay geldi. Aaa, bir de ne göreyim, çayý getiren de eski bir öðrencim. Beni görünce “Hoþ geldin Hoca’m” diyerek elimi öptü ve getirdiði çayý ikram etti. Ýþin tuhaf tarafý, çayý getiren öðrencim de yýllar önce Dr. Fahrettin Er’le birlikte ayný sýnýfta okuyan eski bir öðrencimdi, yani Doktor Bey’in eski bir sýnýf arkadaþý. Týpký benim eski bir sýnýf arkadaþým gibi. Buna benzer müþahhas misaller mi istiyorsunuz? Çok. Alýn iþte, eski öðrencilerimden Semih Balaban. Manisalýlarýn yakýndan tanýdýðý Hedef Dershaneleri ve Hedef Koleji sahibi ve koordinatörü, profesyonel eðitimci Semih Balaban. Onunla ayný sýnýfta, ayný öðretmenlerde okuyan bir öðrencim de onun dershanesinde yardýmcý hizmetli olarak çalýþmaktadýr. Sanayiye doðru uzanýrsam bunun örneklerini o kadar çok görüyorum ki mühendis öðrencim, maiyetinde çalýþan öðrencim; sanayici öðrencim, fabrikasýnda çalýþan öðrencim.
Bu misallerden sonra þu soruyu hep beraber soralým. Ayný okulda, ayný öðretmenlerde okuyup da arkadaþýmýn ve öðrencilerimin bu konumda olmalarýnýn sebebi; annesi, babasý mý, öðretmenleri mi? Tabii ki hiçbiri. Yine köyümüzde ana-babasýna bakmayan Yakup isimli biri vardý. Adý kötü Yakup kaldý. Ne kýzýný alan ne de oðluna kýz veren oldu. Bu arada Ýstiklal Marþý Þairi rahmetli Mehmet Akif Ersoy’un da bir þiirini hatýrlatmýþ olayým.
Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parasý,Dostunun yüz karasý, düþmanýn maskarasý.
> 9 2 <
Kýsacasý hayatta yanký yoktur. Hayatýn gerçeði vardýr. Hayata ne verirseniz, karþýlýðýnda onu alýrsýnýz. Ýleride borcunuzu ödemenin, çocuklarýnýzý eðitmenin yolunun, oturduðunuz sýralardan geçtiðini unutmayýn. Evet, gençler yýllarým aranýzda geçiyor. Lütfen ama lütfen, kiminle gezdiðinize, kiminle arkadaþlýk ettiðinize dikkat edin; çünkü bülbül güle, karga çöplüðe götürür.
Kopya Çeken Ýki Öðrenci
12 Eylül 1980 öncesiydi. O yýllarda eðitimde yaþanan sýkýntýlarý bugünün öðretmenleri ve öðrencileri bilmezler. Okullar âdeta savaþ alaný gibiydi. Okullarda her gün sað–sol kavgalarý olurdu. O yýllarda polisler bile POL – DER, POL-BÝR diye ayrýlmýþlardý. Öðretmenler de çeþitli ideolojik kamplara bölünmüþ; bir kýsmý TÖB–DER, TÖS; bir kýsmý da ÜLKÜ – BÝR, Hürriyetçi Öðretmenler Derneði (HÖD) diye ayrýlmýþ. Diðer kamu kurum ve kuruluþlarýnda da benzer kamplaþmalar had safhaya varmýþtý. Öðretmenler arasýndaki bu bölünmeler, ister istemez öðrencilere de yansýmýþ, toplumun büyük bir kesimi özellikle aydýn kesim, ideolojik kamplara bölünmüþtü. Bu bölünmüþlüðün yoðun olarak hissedildiði kesim, gençlik kesimi yani üniversite ve lise gençliði idi. Okullarda polisler her gün nöbet tutardý. Tabii benim de görevli bulunduðum okul da Salihli’nin öðrenci yoðunluðu olan tek okulu idi.
Bir gün odamda otururken nöbetçi öðretmen, telaþla odama gelerek 3 Mat-A sýnýfýnda öðretmenle öðrencilerin yaka paça kavga ettiðini söyledi. Derhal sýnýfa çýktým, baktým ki öðretmen ile öðrenciler birbirine girmiþler, ortalýkta yýrtýlan yazýlý kâðýtlarý ve sýnýfta nahoþ bir görüntü… Nihayet tartýþmanýn daha fazla büyümesin önledim. Önce öðretmeni müdür odasýna alarak niçin kavga ettiklerini sordum. Öðretmen: “Müdür Bey, yazýlý yaparken iki öðrencinin kopya çektiðini gördüm. Ýkaz ettim, dinlemediler. Ben de kâðýtlarýný almaya kalkýnca karþý geldiler, yazýlý kâðýtlarýný vermek istemediler. Ben de almaya kalkýnca yazýlý kâðýdý yýrtýldý ve bana karþý geldiler. Kendilerinden þikâyetçiyim. Bu öðrencilerin derhal okuldan atýlmalarýný istiyorum.” dedi. Ben de “Tamam hocam, gereðini yaparýz.” diye karþýlýk verdim. Öðretmeni sakinleþtirmeye çalýþtým. Hemen, hafta sonu bir program deðiþikliði ile öðrencileri o sýnýftan alarak baþka bir sýnýfa yerleþtirdim. Bu arada olayýn kahramaný öðrencileri dinledim. Öðrenciler, “Hoca’m, öðretmenimiz sorularý
> <9 3
sordu, eline bir kitap aldý, kürsüye oturdu. Bütün öðrenciler kopya çekmeye baþladý. Yalan söylemiyoruz, biz de çektik; ama bütün öðrenciler kopya çekerken onlara bir þey demedi, geldi, bizim yazýlý kâðýtlarýmýzý elimizden almaya kalktý. Biz de vermeyince bize vurdu, biz de kendimizi korumak zorunda kaldýk.” dediler. Öðrencilere, “Bakýn çocuklar, söylediðiniz doðru olabilir. Doðru söylediðinize de inanýyorum; ama size þunu söylemek istiyorum. Herkes yanlýþ yapýyorsa sizin de yanlýþ yapmanýz gerekmez. Üstelik öðretmeninize karþý tavrýnýzý da beðenmedim. Bu yaptýðýnýz, okuldan atýlmanýzý gerektiren bir suç; ama baþarabilir miyim, bilmiyorum. Ben öðretmeninizin gönlünü almaya çalýþacaðým. Ondan özür dileyeceksiniz, bu iþi kapatmaya çalýþalým. Aksi takdirde bu konuda siz zararlý çýkarsýnýz.” dedim. Öðrenciler, “Hayýr hocam, biz öðretmenimizden özür dilemek istemiyoruz. Bize hep taraflý davranýyor, sýnýfta bizim hep eksiðimizi, hatamýzý arýyor. Biz, …cýyýz; o, ….. cu. Bize karþý hep ayrýmcýlýk yapýyor.” diye karþý çýktýlar. Ben de “Hayýr, ben öyle bir þey kabul etmiyorum. Size bir hafta müsaade, düþünün, karar verin!” diyerek öðrencileri odamdan gönderdim.
Daha sonra sýnýfta yaptýðým küçük bir araþtýrmada öðrencilerin haklý olduðunu anladým; çünkü öðretmenin öðrencilere ideolojik yaklaþtýðýný tespit ettim. Ne öðretmeni refüze etmek ne de öðrencileri kaybetmek istiyordum. Sonuçta hem öðretmene hem de öðrencilere yaptýklarýnýn yanlýþ olduðunu anlattým. Öðretmeni de yanlýþ davranýþýndan dolayý ikaz ettim. Neticede olay disiplin kuruluna havale edildi. Sonuçtan öðretmen razý olmasa da öðrencilere “kýnama” cezasý vererek konuyu kapattým.
Öðrencilerin hiç affetmediði hususlardan birisi de haksýzlýktýr.
Ayrýmcýlýk
Necati Abalý, öðrenciliðinden beri yakinen tanýdýðým ve ilgilendiðim bir öðrencimdir. Efendidir, çalýþkandýr, yiðittir, hele haksýzlýða asla tahammülü yoktur. Askerle öðrencinin gözünden hiçbir þey kaçmaz. Manisa Lisesi’nde okurken Necati Abalý’nýn dersine giren bir öðretmen sýnýfta apaçýk ayrýmcýlýk yaparak haksýz bir uygulamaya yer verir. Bu durum öðrencilerin dikkatinden kaçmaz. Korkudan hiçbir öðrenci itirazda bulunamaz; fakat Necati, açýkça öðretmen arkadaþýmýzýn bu haksýz davranýþýna karþý çýkar. Öðretmen itibarýný korumak için Necati’yi sýnýfta azarlayarak ve refüze ederek susturacaðýný sanýr;
> 9 4 <
ama Necati direnir; çünkü haklýdýr. Sýnýfta nahoþ hadise olur. Disiplin kurulu baþkaný olmam nedeniyle konu bana intikal etti. Öðretmen âdeta burnundan soluyarak “Ben böyle saygýsýz öðrenciyi sýnýfýmda istemiyorum. Derhal okuldan atýlmasýný istiyorum. “diyerek bir destan dolusu dilekçe ile müracaat etti. Ben Necati’yi çaðýrdým “ Neden öðretmenine karþý saygýsýzlýk yaptýn, ayýp deðil mi, oysa ben, seni efendi bir öðrenci olarak biliyordum. “ dediðimde Necati hüngür hüngür aðlamaya baþladý ve kendisinin haklý olduðunu söylüyordu. Bunun yanýnda sýnýfý da dinlediðimde Necati’nin haklý olduðunu anladým ve öðretmeni çaðýrarak dedim ki: “ Sayýn hocam, yaptýðýn bir öðretmene yakýþmayacak davranýþ. Senin haksýz uygulaman nedeniyle ben bir öðrencinin istikbali ile oynayamam. Hele bu öðrenci efendiliði ile tanýnan bir öðrenci Necati Abalý ise…” velhasýl uzatmayayým, öðretmenin de prestijini kurtarmak için Necati’nin davranýþýný “uyarma “ ile geçiþtirdik. Öðretmeni de yanlýþ davranýþý dolayýsýyla ikaz ederek konuyu kapattýk.
Sonuç mu? Necati Abalý baþarýlý öðretmenliðinden sonra Uþak ve Çanakkale’nin ilçelerinde baþarýlý ilçe milli eðitim müdürlüklerinde bulundu. Daha sonra ilimize milli eðitim müdür yardýmcýsý olarak atandý. Necati Abalý’yý hep izledim. Milli Eðitim’de hangi görevi üstlenmiþse, o görevin altýndan hep baþarýlý olarak çýktý. 15. 16. yüzyýllarda Osmanlý gemilerinin yelkenleri Manisa’da faaliyet gösteren üç bin tane dokuma tezgâhýnda dokunurken 18. 19. yüzyýllarda üç bin tane dokuma tezgâhý üç yüze indi. 20. yüzyýlda Manisa’da tek dokuma tezgâhý yoktu. Manisa bezi, Denizli, Buldan, Þile gibi yerlere kaydý. Ne zaman ki Necati Abalý halk eðitime bakan milli eðitim müdür yardýmcýlýðýný üstlendi, Manisa’nýn önde gelen iþadamlarýna kurdurduðu dokuma tezgâhlarý ile Halk Eðitim Merkezi’nde açtýðý dokuma kurslarý ile bu tarihi Manisa bezini tekrar canlandýrarak önemli bir iþe imza attý. Þu anda kaç tane ev kadýný bu iþten ekmek yiyor bilemiyorum; ama þunu iyi biliyorum. Manisa Milli Eðitimi’nin, Manisa Valiliði’nin ve Manisa’daki diðer kurumlarýn misafirlerine hediye olarak verdiði Mesir þekerinin yanýnda en makbul hediyeleri, nadide Manisa el dokuma bezleridir.
Sadece bu mu? Müdürlüðüm sýrasýnda yurtdýþýndan ilk “Kardeþ Okul” iliþkilerini baþlatan Manisa Lisesi ile Almanya Ýngolstadt Apian Lisesi oldu. Daha sonra iki okul müdürü olarak dönemin belediye baþkanlarý Sayýn Zafer Ünal ile Sayýn Peter Schnell’i tanýþtýrdýk. Bu tanýþma daha sonra “Kardeþ Þehir” iliþkisine dönüþtü. Bu iliþkilerin sonunda Ýngolstadt Belediyesi, Manisa Lisesi’ne
> 9 5 <
hibe olarak fizik – kimya laboratuvarý, Çýraklýk Kalfalýk Okulu’na dört adet çýplak motor, Manisa Belediyesi’ne de makam arabasý verdiler. Bu araba ve çýplak motorlar, Belediye Baþkaný Sayýn Adil Aygül zamanýnda Belediye önünde Almanya Ýzmir Konsolosu’nun katýldýðý bir törenle teslim edilmiþti. Hâlen bu iliþkiler devam etmektedir. Bu tür sosyal faaliyetlerin ne türlü sorumluluk içerisinde yürütüldüðünü yakinen bilenlerdenim. Necati Abalý bu yurtdýþý iliþkilerine ilimizde ivme kazandýran bir eðitimcidir. Geliþtirdiði “ Avrupa Projeleri” ile birçok okulun kapýsýný yurtdýþýna açarak birçok öðrencinin, eðitimcinin yurtdýþýnda deneyim kazanmasýný, bilgi ve görgülerinin artmasýný saðlamýþtýr. Milli Eðitim yetkililerinden aldýðým bilgiye göre Necati Abalý, Avrupa Projeleri Koordinatörü olarak yüz kýrk beþ projeyi gerçekleþtirerek ülkemize iki milyon iki yüz bin euro hibe kazandýrmýþtýr. Manisa, Türkiye’de en çok proje üreten il sýralamasýnda da on ikinci olmuþtur. Her gittiði yerde gösterdiði baþarýlarý ile birçok ödülün sahibi olduðunu da biliyorum. Bu çalýþkan, üretken ve becerikli öðrencimin bayramdan önce ilimizde sayýsýz insanýn meslek sahibi olmasý ile birlikte, birçok insanýn iþ ve aþ sahibi olmasýný saðlayan “Elgingan Vakfý”nýn baþýna yönetici olarak getirilmesi, inanýn ki bir öðretmeni olarak beni çok sevindirdi. Necati Bey’in burada da çok verimli hizmetler ifa edeceðine inancým tamdýr.
Öðretmen arkadaþlarým, þu hususa çok dikkat etmelidirler. Öðrencilerin en çok nefret ettiði þey, “ayrýmcýlýktýr”. Öðrencilerin ailelerinin sosyal konumlarýna göre farklý davranan öðretmenler, okullarda öðrencinin en nefret ettiði öðretmenlerdir. Ýddiama inanmayanlar, kitabýn sonunda “ Dilek ve Þikâyet Kutularýndan Çýkanlar” baþlýklý yazýmý okuyabilirler.
Ýki Öðrencinin Erik Kavgasý
Emekliyim. Elli yýldýr çalýþýyorum. Þu anda da Manisa Özel Hedef Koleji’nde öðretmenliðe devam ediyorum. Sanýrým, þu anda Türkiye’de benim yaþýmda çalýþan baþka bir öðretmen kalmadý. Elli yýllýk meslek hayatýmýn sürgün olarak gittiðim Osmancalý Ortaokulu’nda on yedi öðrenci ile bir yýl çalýþmam hariç tutulursa, geri kalan otuz dört yýl Devlet’te çalýþtýðým okullar, kasaba nüfusundan daha kalabalýktý. Önceleri Manisa ve ilçelerinde tek okul vardý. Salihli Lisesi’nde çalýþýrken orta-lise beraber dört bin beþ yüz öðrencisi vardý. Salihli Lisesi daha fazla öðrenciyi taþýyamadýðý için 1974 yýlýnda Salihli’nin
> 9 6 <
en kenar mahallesi, Cumhuriyet Mahallesi’nde bahçelerin içinde, bir vatandaþýmýzýn baðýþladýðý bahçesine Salihli’nin en büyük okullarýndan 50. Yýl Ortaokulu açýldý. Þahsým ve kulaðý çýnlasýn Zihni Doðan Kargýn’la okula kurucu idareci olarak atandýk. Adý mahalleydi ama etrafýnda hiç ev yoktu. Okulun çevresi, erik, badem ve elma bahçeleriyle çevriliydi. Þimdi ise Salihli’nin en lüks mahallesi olmuþ. Ne ise biz konumuza dönelim.
Okulun çevresi meyve bahçeleriyle çevrili olduðu için bahar mevsiminde çok sýkýntý çekerdik. Çocuklar zaman zaman bahçelerden erik, badem çalarlardý. Bahçelere zarar verirlerdi. Tabii bu durum da bahçe sahiplerinin haklý þikâyetlerine sebep oluyordu.
Bir hafta sonu bayrak merasiminde öðrencilere; bahçe sahiplerinin haberi olmadan aldýðýnýz erikler, bademler dinimize göre haramdýr. Bir Türk çocuðu ve üstelik bir Müslüman çocuðu olarak hepinizin böyle bir þey yaptýðý kanaatýnda deðilim. Bahçe sahiplerinin þikâyetine muhatap olduðumuz için bu yanlýþý içinizde yapan arkadaþlarýnýz da maalesef var. Ne olur, bunu yapmayýn. Sizin adýnýza bahçe sahiplerinin karþýsýnda mahcup oluyorum. Ben sizi çok seviyorum. Ýnsan, kendini seven insaný üzer mi? Lütfen çocuklar! Bu son ikazým; ama bilin ki bu iþi yapan arkadaþlarýnýz haram yiyerek günah iþliyorlar, yaptýklarý bu yanlýþ iþle de ecdada layýk bir genç olmadýklarýný gösteriyorlar. Önümüzdeki hafta Sosyal Bilgiler Öðretmeniniz Ali Özceylan, bütün sýnýflarda “ Osmanlýnýn Viyana Seferi”ni anlatacak. Ben de din bilgisi öðretmeni olarak dinimize göre “Haram ve Günah” olduðunu söylüyorum. Bütün bu samimi uyarýlarýmdan sonra beni mahcup eden öðrenci olursa onu da affetmeyeceðim. Dövmeyeceðim, hakaret etmeyeceðim; ama verdiðim ceza ile çok utanacak. Ne arkadaþlarýnýn ne de annesinin ve babasýnýn yüzüne bakabilecek. Oysa bu bir kuru tehditti. Ýdarecilik hayatýmda disiplini çok az kullandým.
Bahçelere zarar verme býçak gibi kesildi. Bu defa bahçe sahipleri teþekküre gelmeye baþladýlar. Ýþlerinde pasta getirenler de oldu. Ben de bunlarý sýnýflara gönderiyordum, bahçe sahipleri adýna. Sonuçtan hepimiz memnunduk. Yirmi- yirmi beþ gün sonra odamda otururken nöbetçi öðretmen kavga eden orta birinci sýnýf öðrencisi, iki öðrenciyi kulaklarýndan tutarak odama getirdi. Kavga etmiþler, elleri yüzleri kýzarmýþ, ceketlerinin yakasý yýrtýlmýþ, gömleklerinin düðmesi kopmuþ. “Ne oldu, hayrola hocam, nedir bu hal?” dediðimde, “ Erik çalmýþlar, kavga ediyorlardý Kadir Bey! Size
> 9 7 <
getirdim.” dedi. Baktým biri Ö.B. diðeri R. Ý. Ben Ö.B.yi görür görmez sen mi Ö.B. dediðimde, Ö.B. aðlayarak “Hayýr hocam! Arkadaþým erik çalarken gördüm, müdüre söyleyeceðim, günah iþliyorsun diye ikaz ettiðimde, bana küfür etti. Öðretmenim de bizi dinlemeden size getirdi.” dedi. Baktým, Ö.B. bildiðim Ö.B. yanýlmamýþtým. R.Ý.ye “ Niye böyle yaptýn R.Ý. Ayýp deðil mi yaptýðýn, ben anlattým, sosyal bilgiler öðretmenin anlattý. Buna raðmen sen bu iþi yaptýn. Üstelik sana doðru yolu gösteren arkadaþýna da küfretmiþsin. Biliyorsun bu iþi yapana çok büyük bir ceza vereceðimi söylemiþtim. Cezamý merak ediyorsan söyleyeyim. Hafta sonu Bayrak Merasimi’ne çýkararak bu arkadaþýnýz ecdada layýk bir arkadaþýnýz deðildir, üstelik Allah’tan da korkmuyor, hýrsýzlýk yapmýþ günah iþlemiþtir, diyeceðim. R.Ý. Baþladý aðlayarak yalvarmaya “ Ne olur hocam, suç iþledim bir daha iþlemeyeceðim, haram yemeyeceðim, günah iþlemeyeceðim, ecdada layýk bir insan olacaðým, ne olur, beni affet.” dediðinde ben, biliyorsun bütün arkadaþlarýn karþýsýnda sözüm var. Benim bu sözümü yerine getirmezsem ne der arkadaþlarýn, “ Yalancý Kadir Bey” demezler mi? Öðrenciyi sýkýþtýrdýkça hüngür hüngür aðlamaya baþladý. Ýyice piþman olduktan sonra R.Ý.ye dedim ki haydi seni bayrak merasimine çýkarmayacaðým. Varsýn arkadaþlarýn bana “yalancý” desinler; ama seni de cezasýz býrakma niyetinde deðilim. 1- Senin iyiliðin için seni ikaz eden Ö.B. den öncelikle özür dileyeceksin. 2- Bundan sonra sen, teneffüslerde top oynamayacaksýn, okulun bahçelere bakan bahçe duvarýnýn önünde nöbet tutacaksýn, bunu kabul edersen bu iþi anne-babana duyurmayacaðým. Teklifime çoktan fit oldu. R.Ý. sene sonuna kadar muntazaman nöbetini tuttu. Hiçbir bahçe sahibinden þikâyet gelmedi. Arkadaþýndan da özür diledi. Mahcup bir þekilde odamdan ayrýldý.
O iki öðrenci kimlerdi diye elbette merak etmiþsinizdir. Biraz daha meraklandýrayým. Olacak çocuk, küçüklüðünden belli olur, derler ya. Daha o yaþlarda öðretmenleriyle ve arkadaþlarýyla sempatik iliþkiler kuran sevimli, sýcakkanlý, âdeta “ Gelin beni sevin!” diyen tavýrlarýyla meslek hayatýmda hafýzamda iz býrakan öðrencilerimden biri de Ö.B. idi. Sevimli olduðu kadar çok zeki bir öðrenciydi. Zekâsý ve dini duyarlýlýðý da aileden kaynaklanan bir durumdu. Nitekim kardeþi de öðrencimiz olan N.B. de TÜRKSAT’ýn ilk kuruluþunda görev alan mühendislerdendir. Küçüklüðünden beri arkadaþlarýyla beþeri iliþkileri son derece samimi, arkadaþlarýyla ve öðretmenleriyle çok iyi diyalog kuran Ö.B. daha küçükken idarecilik
> 9 8 <
kabiliyetine sahip olduðu belli olan bir yapýsý vardý. Ayný zamanda çok okuyordu. Hafta geçmez ki benden aldýðý kitabý okumadan haftayý geçirsin.
Öðrenciliðini anlatmaya çalýþtýðým bu Ö.B. kim biliyor musunuz? Ö.B. Kula Ýlçe Milli Eðitim Müdürlüðü, Alaþehir Celal Bayar Üniversitesi Yüksek Okulu Sekreterliði ve 1994/1998 Manisa Milli Eðitim Þube Müdürü, 1998/2011 Hakkâri Milli Eðitim Müdürü, 2011 Uþak Milli Eðitim Müdürü Ömer BULUT. Kimsenin gitmeye cesaret edemediði, terörün en yoðun olduðu dönemde gözünü kýrpmadan canýný ortaya koyarak Hakkâri Milli Eðitim Müdürlüðü’nü kabul etti. Eðer 1998 /2011 arasý Hakkâri’de Milli Eðitim, okul yakýlmasýný daha az hasarla atlatmýþsa yukarýda öðrenciyken özelliklerini saydýðým, Hakkâri’de halkla çok iyi diyalog kuran sessiz kahraman Ömer Bulut sayesindedir. Türkiye çapýnda çok önemli görevlerde bulunan, Rektöründen valisine, sanayicisine kadar çok öðrencilerimiz var. Bunlarý yazmaya kalkarsam satýrlar yetmez; ancak bunlardan Selendi’nin en ücra köyünden Yaþar Akgün, bugün Türkiye hazinesinin çok önemli bir biriminde Türk parasýna yön veren bir bürokrat olarak çalýþmaktadýr. Ömer Bulut’u, Manisa’da çalýþtýðý sürece gözümün önünde olduðu için hep izledim. Ýþi düþen okul müdürü, öðretmen, veli, öðrenci, büyük küçük odasýna giren kim olursa olsun, ayrým yapmaksýzýn saygýyla karþýlayan bir bürokrat profili çizdi. Kendisine iþi düþen herkesin iþini yapmaya çalýþýrdý. Ýþini yapamadýðý insanlar bile odasýndan gönlü ferah olarak ayrýlýrdý. Zaten idareciliðin püf noktasý burasýdýr. Manisa’da, Hakkâri’de sergilediði görev ve idarecilik anlayýþýný, aynýyla Uþak’ta da baþarý ile ifa etmesi, eski bir öðretmeni olarak beni sevindiriyor. Uþakta görev yapan öðretmen öðrencilerimden baþarýlý hizmetlerini duymak beni mutlu ediyor.
Ömer Bulut’u anlatýrken R.Ý.yi unuttuk. O da þu anda Anakara’da Maliye Bakanlýðý’nýn üst kademesinde önemli bir bürokrat olarak çalýþmaktadýr.
Okullar açýlýrken bayramlarda þiirler okunurken “ Bugünün küçükleri, yarýnýn büyükleri” diye nutuklar atarýz. Ýþte dünün nice küçükleri bugün milli eðitim müdürü, doktor, vali, elçi ve rektör olarak karþýmýza çýkýyor.
Anlattýðým erik kavgasý dolayýsýyla hem öðretmen arkadaþlara hem velilere hem de gençlere yönelik elli yýllýk edindiðim deneyimlerimi âcizane olarak aktarmak istiyorum. Unutmayalým ki “ Akýllý insan kendi deneyiminden, daha akýllý insan da baþkalarýnýn tecrübelerinden faydalanan insanmýþ.” Ýþte size
> 9 9 <
elli yýlýn birikimiyle söyleyeceklerim:A – Önce öðretmen arkadaþlara:1-Öðrencilere karþý kararlarýnýzda toptancý olmayýn, acele karar
vermeyin, suçlu da olsa onlarý mutlaka sabýrla dinleyin. Ýçinde bulunduðum iþ yoðunluðu, zaten her zaman bahçe sahiplerinin de þikâyetinin getirdiði stresle nöbetçi öðretmen arkadaþým gibi dinlemeden Ö. Bulut’a ben de “ erik çalan öðrenci” muamelesi yapsaydým, o yaþta tertemiz duygular içindeki körpecik öðrencimin hafýzasýnda býraktýðým “kötü öðretmen” imajým, hayatý boyunca devam edecek, belki de ailesinden aldýðý deðer yargýsýný da terk edecekti.
2- Hata yapan öðrencileri leyleðin yuvadan yavru attýðý gibi, hemen okuldan atmaya veya ceza vermeye çalýþmayýn. Allah, ona deðer verip insan olarak yaratmýþ. Bizim iþimiz o öðrenciyi eðitmek ve topluma yararlý insan hâline getirmek. Hayvanlarý eðitebilen insan, neden insaný eðitemesin. Eðitilemeyecek insan yoktur. Yeter ki biz eðitmesini bilelim.
3-Notu hiçbir zaman tehdit olarak öne sürmeyin, notu tehdit ve baský unsuru olarak kullanan öðretmen, okullarda sevilmeyen öðretmendir.
4- Ayrýmcýlýk yapmayýn, sýnýfa girdiðinizde her öðrencinin alnýnda bulunan “ Öðretmenim, ben çok önemli bir öðrenciyim, lütfen beni taný!” yazýsýný mutlaka okuyun. Bu yazýyý öðrencinin alnýnda okuyamayan öðretmen, öðrencinin belleðinde iz býrakamaz.
5- Öðrencilerin aile konumlarýna göre farklý davranmayýn. Öðrencinin sosyal yapýsýna göre farklý davranan öðretmenler, okullarda en çok nefret edilen öðretmenlerdir.
6- Öðrenciyi toplum içinde rencide etmeyin. Yukarýda da söylediðim gibi, o öðrenci istikbalde hastalara þifa veren doktor, eðitime yön veren mili eðitimi yöneten bir Ömer Bulut, bakan, rektör, vali, baþbakan, cumhurbaþkaný olarak karþýnýza çýkabilir. Dolayýsýyla hiçbir öðrenciyi harcama
B-Gençlere:Gençler! Eðitimde ihmal kolay kolay telafi edilmiyor. Yolda görülen
boþ tenekeye vurup geçiyorlar; ama dolu tenekeye kimse vurmaya cesaret edemez; çünkü ayak incinir. Ömer Bulut gibi küçüklükten sepeti doldurursanýz sizi gelip bulurlar. Sepeti boþ býrakýrsanýz hiç kimse size dönüp bakmaz. Boþ teneke gibi bir de tekme yersiniz. Onun için yapmanýz gerekenler:
alýþkýnlýk hâline gelir ve sizin karakterinizi oluþturur.2-Saðlýðýnýzýn kýymetini bilin. Sigara, alkol uyuþturucu ve þans
oyunlarýndan, kýsacasý zararlý alýþkanlýðý olan arkadaþlarýnýzdan uzak durun; çünkü saydýðým zararlý maddelerin hiçbirini sizlere ne anneni -babanýz ne de öðretmenleriniz veriyor. Zararlý maddeleri sizlere, bu maddeleri kullanan arkadaþlarýnýz veriyor. Anne, baba, kardeþ Allah vergisidir; bunlarý tercih etme hakkýnýz yok; ama arkadaþýnýzý kendiniz seçiyorsunuz. Arkadaþ seçiminde dikkatli olun, yanlýþ arkadaþ seçmeyin. Farkýnda olmadan seçmiþseniz acilen býrakýn. Saydýðým zararlý alýþkanlýklarý olan arkadaþlarýnýzýn hiçbirini, hayatta saðlýklý ve itibarlý bir adam olarak görmedim. Bu maddelerle büyüdüðünüzü, birden delikanlý, genç kýz olduðunuzu sanmayýn. Bunlarý kullananlar baþta yakýnlarýnýn yanýnda, sonra da toplum içinde çok çabuk küçülüyorlar, itibar kaybediyorlar. Hem Allah’ýn yanýnda hem de büyüklerinizin yanýnda itibarlý olmak istiyorsanýz, yukarýda saydýðým zararlý alýþkanlýklardan mutlaka uzak durun.
4- Büyükleriniz, hiçbir zaman sizlerin kötülüðünüzü istemezler. Özellikle lise çaðlarýnda anne-babanýzla, öðretmenlerinizle zýtlýk yarýþýna girmeyin. Onlarý mutlaka dinleyin
5- Vaktinizin kýymetini bilin. Zaman katillerine fazla zaman ayýrmayýn.6- Erken çýkan, yol alýr hesabý, hedefinizi erken tespit edin. Hedefe
varmak için cesaretli olun. Büyük adamlarýn gökten zembille inmediðini, çalýþarak oralara geldiklerini unutmayýn. Bu konuda size etrafýnýzdan çok örnek verebilirim; ama Batman’ýn en ücra Arýca köyünde oldukça fakir, dokuz çocuklu bir ailenin son çocuðu olarak dünyaya gelen Mehmet Þimþek ile Konya’nýn Taþkent ilçesinde, o da çok yoksul bir ailenin yetim çocuðu olarak dünyaya gelen Ahmet Davutoðlu’dur. Her iki bakanýmýz da öðrenim hayatlarýný çalýþarak sürdürdüler. Þimdi biri Maliye, diðeri de Dýþiþleri Bakaný’mýz olarak görevlerini baþarý ile sürdürmekteler. Bu iki bakanýmýz öðrenim hayatlarýnda ne özel hocalardan ders aldýlar ne de özel okullarda okudular.
hassasiyetinin aynýsýný ruh dünyasýna da gösterin. Pedegoklar “Dindarlýðýn da dinsizliðin de temeli yedi ile on yaþýna kadar atýlýr.” diyorlar. Nitekim atalarýmýz da “Ýnsan yedisinde ne ise yetmiþinde de odur.” diyerek bu tespiti
> 1 0 1 <
doðrulamaktadýrlar. Ýnsan karakterinin yüzde yetmiþi, yedi yaþýna kadar teþekkül edermiþ. Bu tespitlerin, küçük yaþlardaki çocuklarda dini duyarlýlýðýn geliþmesi ve yerleþmesi için ailenin ne kadar önemli olduðunu gösteriyor.
2- Unutmayýn ki her gördüðünü isteyen deðil, her istediði alýnan çocuk çok tehlikelidir. Bir Rus atasözüne göre “Çocuðunuzun her istediðini yaparsanýz, bilin ki iyi bir evlat deðil, iyi bir domuz yetiþtirmiþ olursunuz.” diyor. Bugün çok özendiðimiz Amerikan ailesi bunun farkýna varmýþ ki müþtereken bazý mahallerde oturan aileler, haftanýn bir veya iki gününde çocuklarý ne isterse ”hayýr” deme kararý almýþlar. Bunu tavizsiz uygulamaktadýrlar.
3-Çocuklarýnýzýn yanýnda arkadaþlarý, öðretmenleri ve tanýdýklarý kiþiler aleyhinde konuþmayýn.
4- Her insan kýskançtýr; ama iki insan kýskanç deðildir. Biri anne- babalar yani sizler, diðeri de biz öðretmenler. Hiçbir öðretmen öðrencisinin kötü olmasýný istemez. Hep öðrencilerinin iyi konumlarýyla gurur duyar, kötü durumu dolayýsýyla da kendi evlatlarý gibi üzülür. Bu nedenle çocuðunuzun öðretmenine ve okul müdürüne güven duyun.
5-Çocuðunuzun okul ve öðretmeni hakkýnda getirdiði bilgileri karþý tarafý dinlemeden kurþun asker gibi okul basmaya gitmeyin. Geçtiðimiz yýllarda öðretmen öldürmeler, müdür dövmeler, öðretmen yaralamalarý gibi müessif olaylar hepimizi üzdü. Biz “Eti senin kemiði benim.” eðitim geleneðine sahip bir toplumuz. Çocuðunuza deðer verin, dinleyin; ama karþý tarafý da mutlaka dinlemeden karar vermeyin.
6-Çocuklarýnýza evde, okulun müdürü, öðretmeleri aleyhinde konuþmayýn. Bu kiþilerle varsa probleminiz kendileriyle görüþün.
7- Çocuðunuza sorumluluk verin. Odasýndaki kitaplýðý, elbise dolabýný ve odasýný kendisi toplasýn, düzeltsin.
8-Çocuðunuz, dersle ilgili soru sorduðunda, bilginiz ölçüsünde cevaplayýn.
9-Çocuðunuza ihtiyacý kadar harçlýk verin. Kardeþleriyle kýyaslamayýn.
10-Öðrencinizin okula geliþ gidiþlerini, devam- devamsýzlýðýný, gezip dolaþtýðý yerleri ve kiþileri takip edin.
11-Çocuklarýnýza iyi ve çalýþkan arkadaþ bulmada yardýmcý olun, tavsiyede bulunun. Beðendiðiniz çocuklarýn aileleriyle çocuðunuzun geleceði için dostluk kurun.
hissettirmeden denetim altýnda tutun. Çocuðunuzun baþarýsýnda çok büyük engel olan zaman katilleri konusunda hassas olun. Çalýþma odasýnda cep telefonu ve internet aðý ve tv. bulunmamasýný saðlayýn.
“Bilgi ve birikimine deðer verdiðim ve kendisini sevip takdir ettiðim Manisa Mehmet Þehzade Fen ve Anadolu Lisesi’nin baþarýlý Müdürü Sayýn Giray Kara’nýn gençlere ibretlik iki anýsýný kitabýma almayý uygun buldum.”
Japonya’da Genetik Okuyacaðým
Bundan önce müdür yardýmcýsý olarak çalýþtýðým okullardan birinde kayýt yapýyorum. Bir öðrenci geldi; anne öðretmen, baba teknik personel olarak çalýþýyor. Kaydýný fen lisesine yaptýktan sonra dedim ki ilerde ne olmak istersin? Bana, öðrencimiz ilerde Japonya’da genetik mühendisi okumak istediðini söyledi. Ben açýkçasý çok da inanmadým; ama hayýrlý olsun, dedik ve ayrýldýk. O zamanlar lise dört yýldý. Bir yýl da Ýngilizce hazýrlýk vardý. O yýl derslerine giremedim; ancak bir yýl sonra derslerine de girdim. Bir gün yine derste ayný soruyu sordum. Ýlerde ne olmak istiyorsun, diye bana, Japonya’da genetik mühendisliði okuyacaðým ve genetik mühendisi olacaðým dedi. Lise 3, lise 4 derken son sýnýfta dönem ortasýnda yine bir gün odama bir evrak imzalatmak için geldiðinde ayný soruyu sordum, “ Ýlerde ne olmak istiyorsun?” diye. Bana Japonya’da genetik mühendisliði okumak istediðini ve genetik mühendisi olacaðýný söyledi. Ben de ona dedim ki “Bak evladým, Japonya’da bir yýllýk sadece eðitim ücreti yirmi bin dolar, pansiyon ve diðer masraflar hariç. Senin annenin ve babanýn gelirleri belli, nasýl okumayý düþünüyorsun?” Beni çok þaþýrtan bir cevap verdi: “Hoca’m, ben o iþi çözdüm.” dedi. ”Nasýl çözdün?” diye sordum. “Bizim orada, þu an ismini söyleyemeyeceðim, Türkiye’de tanýnmýþ bir fabrikatör var. Ona gittim, dedim ki ben filan okulda fen lisesinde okuyorum, benim en büyük hayalim Japonya’da genetik mühendisliði okumak; ancak benim ve ailemin imkânlarý buna yetmiyor. Benim bir yýllýk ücretimi karþýlar mýsýnýz? O kiþinin de çok hoþuna gitti ve kabul etti.” Ben gerçekten çok þaþýrmýþtým.
Bu öðrencimiz Japonya’da bir yýl okudu sonra üniversitenin açtýðý imtihanda bursluluk kazandý ve Japonya’da genetik mühendisliðini bitirdi.
> 1 0 3 <
Bu olay bana her kim olursa olsun, eðer kendine bir hedef koyuyor ve o hedef doðrultusunda gayret ediyorsa, çalýþýp çabalýyorsa, hedefe varmamasý için hiçbir gerekçe yoktur. Yeter ki hedef koyup çalýþalým.
Ben Sana Bunu Hatýrlatýrým
Yine çalýþtýðým okullardan birinde akþamlarý etüd nöbetlerine de kalýyoruz. Bu nöbetler esnasýnda bir öðrencimiz var, ders çalýþtýrmak mümkün deðil. Sürekli uyarýyoruz. Arkamýzý döner dönmez bir bakýyorum yine konuþmaya ortalýðý karýþtýrmaya, orya buraya saldýrmaya baþlamýþ. Bu öðrenci son sýnýf öðrencisiydi, vakit yaklaþmýþtý. Sýnava çok az bir süre kalmýþtý ancak hiç mi hiç çalýþmýyordu. Bir gün yine etütte kendisini uyarýnca bana döndü dedi ki; “Hocam benimle niye uðraþýyorsun? çalýþmama gerek yok ki . Bizim farikamýz var. Þu çalýþanlar var ya, bunlarýn çoðu bana gelecek benden iþ isteyecekler ben o zaman istediðime iþ vereceðim. Yani kýsacasý çalýþsam da ayný çalýþmasam da ayný iþi yapacaðým. Benimle uðraþma gerek yok” dedi. Bak ben bu söylediklerini sana hatýrlatýrým” dedim. O sene 5 Nisan kararlarý denen bir takým kararlar alýndý ciddi bir ekonomik kriz oldu ve ülkede bir çok esnaf iflas etti. Ýflas edenler arasýnda ne yazýk ki bu öðrencimizin babasý da vardý. Elde avuçta ne varsa hepsi gitmiþti. Neyse üniversite sýnavlarý yapýldý sonuçlar açýklandý tercihler için okula gidiyorum. Belediye otobüsüne bindim baktým bizim öðrencinin yaný da boþ,hemen gidip yanýna oturdum. Havadan sudan biraz konuþtuktan sonra nereyi kazandýðýný sordum. Boynunu büktü “ kazanamadým” dedi. “Ben sana hatýrlatýrým dememiþ miydim” dedim. “Hocam ben böyle olacaðýný nereden bilebilirdim ki” dedi. Aradan bir yýl kadar geçmiþti; bir gün büyük bir markette alýþveriþ yapýyorum baktým biri bir un çuvalý sýrtlamýþ gidiyor, hemen tanýdým bu bizim öðrenciydi. Yanýna yaklaþtým selam verdim. Halini hatýrýný sordum. “Burada çalýþýyorum hocam durumu görüyorsunuz
Ýhtiyacým var” dedi. “Ben bunu sana hatýrlatýrým dememiþ miydim?” dedim. “Hocam yarama basmayýn” dedi. Aradan 3-4 yýl kadar geçmiþti bir gün arabamla giderken baktým kaldýrýmda yürüyor korna çaldým baktý “aaa… Hocam siz miydiniz?” “ Evet benim. ne yapýyorsun buralarda” dedim. “Hocam askerden geldim epey oldu ama iþ bulamadým iþ arýyorum” dedi. Artýk tekrar hatýrlatmak istemedim. Ama o
> 1 0 4 <
hatýrlamýþtý. Gözleri doldu, yüzüme bakamadý ve baþýný önüne eðdi, aðlamaklý bir hal aldý.
Büyük âlim zatlarýn hepsi akýbetleriyle ilgili hep endiþe duymuþ. Hep Allah sonumuzu hayreylesin diye dua etmiþlerdir. Bir atasözü var; Derki “Güzelliðine güvenme bir sivilce, malvarlýðýna güvenme bir kývýlcým yeter”diye. Babamýzýn mal varlýðý çok iyi olabilir. Ancak bizler ilkönce okuyacaðýz iyi bir eðitim alacaðýz kendi ayaklarýmýz üzerinde duracaðýz daha sonra gerekirse babamýzýn iþine talip olacaðýz. Bu hatýramý sýralarda oturan tüm öðrencilere ithaf ediyorum.
Kalem ve Gözyaþý
Yýl 1965 Savaþtepe ilk öðretmen okulunu bitirdikten sonra Konya’nýn merkez köylerinden birinde bir aylýk bir sýnýf öðretmenliðim oldu. Bana 4. Sýnýf öðrencilerini vermiþlerdi. Göreve baþladýðýmýn ikinci haftasýnda öðrencilerime bir ev ödevi vermiþtim. Ertesi günü verdiðim ödevi kontrol ediyordum. Elimde kýrmýzý renkli kalemle de ödevler üzerine imza atýyordum. Küçük yapýlý çok þirin bir öðrencim vardý. Kontrolde onun ödevini yapmadýðýný gördüm. Neden yapmadýðýný hem sordum, hem de elimdeki kalemle kafasýna yavaþça vurdum. Ýkinci defa vuracaðým zaman caný acýmýþ olacak ki kafasýný geriye çekince kalemin ucu boþa gitti ve kalem elimden yere düþtü. Bu küçük öðrencim bir eliyle gözünün yaþýný silerken, diðer eliyle de yere düþen kalemimi yerden alýp, tozunu da önlüðüne sildikten sonra saygý ile bana uzattý. Öðrencimin bu davranýþý karþýsýnda þaþkýna uðradým. Çocuðun saygý ve sevgi dolu bakýþlarý beni o kadar etkiledi ki 50 yýllýk meslek hayatýmda hiç unutamadýðým anýlardan biri olarak hafýzamda hep yerini korudu.
Bu olay dolayýsýyla genç meslektaþlarýma tavsiyem: Öðrencilerinizi sevin, öðrencilerinizi anlayýn. Çünkü onlar yaþadýðým bu örnekte olduðu gibi size karþý çok güzel duygular içerisinde, sizleri seviyorlar.
Öðretmene Benziyordu
Afyon’un Dazkýrý ilçesinde yaþlý bir esnaf vardý. Askerde öðrendiði Okuma yazmasý pek yeterli deðildi. Fakat uyanýk aklý baþýnda ileri görüþlü
> 1 0 5 <
biriydi. Oðlu lisede öðrenciydi. Kendisi akþama kadar dükkânýnda satýþýný yapar, veresiye verdiklerini de o yýllarda yaygýn olarak kullanýlan kaðýttan yapýlmýþ kese kaðýdý denilen krem renkli kaðýt torbalarýn üzerine yazardý. Lisedeki oðlu okuldan çýktýktan sonra bu notlarý alarak veresiye defterine iþlerdi. Bir gün yine ayný iþlemi yaparken bir not dikkatini çeker “ Öðretmene benzer bir adamdan… TL.” bir anlam veremez babasýna sorar.
-Baba bu kim? der. Babasý-Oðlum genç bir adam geldi. Çok düzgün konuþuyordu, temiz
giyimli güler yüzlü saygýlý bir hali vardý. Tavýr ve davranýþlarýnda insana güven veren bir hali vardý. Benden bazý þeyler aldý. Ödemek için eline cebine attýðýnda yüzü pembeleþti, mahcup bir halde
-Amca bunlar kalsýn þimdilik alamayacaðým, dedi. Sebebini sorduðumda yanýna cüzdanýný almayý unuttuðunu söyledi. Ben de kendisine güven duyduðum için “ Efendi oðlum bu aldýklarýný götür, sonra verirsin” dedim. Almak istemedi ama benim ýsrarým üzerine aldý gitti. Benim de kim olduðunu, isminin ne olduðunu sormak ayýbýma geldi. Hareketleri ve tavýrlarý ayný öðretmenlere benzediði için buraya da “ Öðretmene benzer bir adam diye yazdým” der. Oðlunun bu ifadeye kafasý pek yatmaz. Baba bu para bir daha gelmez. Kim bilir kimdi, seni dolandýrmýþ” der. Fakat alacak defterinin bir köþesine de ayný ifadeyi not olarak düþer. Babasýnýn ise bu öðretmene benzer adama olan güveni tamdýr. Oðluna döner “ Oðlum sen endiþe etme o temiz birisi idi. Göreceksin ki gelecek” der. Konu, baba- oðul arasýnda kapanýr.
Hafta sonu temiz giyimli köy öðretmeni adam dükkâna çýkagelir. “Amca kusura bakma ben ….. Köyün öðretmeniyim. Hafta içinde gelemedim, buyurun paranýzý” der. Baba-oðul bir anda gözgöze gelirler, dükkan sahibi baba “ Efendi oðlum acelesi yok, sýkýntýn varsa ay baþýnda da verebilirsin “der. Genç öðretmen “ Hayýr amca öyle bir sýkýntým yok, buyurun” der. Köy arabasýný kaçýracaðý endiþesiyle teþekkür eder ve dükkândan ayrýlýr. Baba ile oðul ise genç öðretmenin arkasýndan bakakalýrlar.
Ben o kiþinin tavýr ve davranýþlarýn, giyim ve kuþamýn öðretmenlerde bulunabileceði teþhisini koyan da benim amcamdý. Allah rahmet eylesin.
Ýþte öðretmen budur, sevgili meslektaþlarým
> 1 0 6 <
Ýddiayý Kaybettim
Size göre ne kadar anlamsýz bir baþlýk deðil mi? Lisede çalýþýrken ondört tane müdür yardýmcýsý arkadaþtan oniki tanesii sigara kullanýyordu. Daha ülkemizde sigaraya karþý savaþ açýldýðý yýllar deðildi. Sigara içenlerin birinci sýnýf, içmeyenlerin de II. Sýnýf vatandaþ sayýldýðý yýllardý. Trenlerde, otobüslerde her türlü kamu kurum ve kuruþlarýnda sigara serbestti. Öðretmen daha sýnýftan çýkar çýkmaz sigarasýný yakar, ÖSS’de sýnýfa alýnan öðrencilerden sigara kullananlar ilk defa sýranýn üzerine kalem ve silgiden önce çakmakla sigarasýný çýkarýr, sýranýn üstüne koyar, ve ilk defa sýnav baþlamadan önce sigarasýný yakardý. Sýnav boyunca sýnýflar tilki ini gibi olurdu. Sigara içmeyen öðrencilerin sýnav boyunca eli burnunda olurdu. Bazý sigara içmeyen öðrenciler yanlarýnda maske getirir sýnav boyunca maske takarlardý.
Ben de sigara tiryakisi olmamakla beraber tek tük içenlerden biriydim. Bir taraftan da müdür yardýmcýsý arkadaþlara sigarayý býraktýrmak istiyordum. Onlarla yazýlý bir anlaþma yaptýk. “Kim ………..tarihinden itibaren sigara içer ve yakalanýrsa her birimize (14 tane) belirlenen markadan birer gömlek alacak.” Anlaþma imzalandý bana teslim edildi. Ben arkadaþlarý sigarayý býraktýrmak için böyle bir yola girdiðim için sevinçliyim. Nasýl olsa böyle bedeli göze alamazlar diye. Ama bir taraftan da bazýlarý kaçamak yapýyormuþ, ama bana ispat edici bir bilgi gelmiyordu.
O zamanlar düðünlerde, sünnetlerde, evlere misafir olarak gelenlere de kahveden, çaydan önce sigara ikram edilirdi. Ben de bir sabah kahvaltýdan sonra evden çýkarak okula doðru giderken akþam misafir için aldýðým sigaradan bir tane yaktým. Okula doðru gidiyorum. Evim de okula çok uzak bir yerde. Hemen ayný gün II. Ders saatinde bütün müdür yardýmcýlarý odama gelerek “ Müdür bey bugün evinden çýktýn sigaraný……. þurada yaktýn, þu ……. Sokak baþýnda da yere attýn” dediklerinde þoke oldum, tabi itiraz edecek durumum yoktu. Yer ve zamanda tam isabet vardý. Çünkü bana komþu olan öðrencileri beni takiple görevlendirmiþler. Ayný gün akþam mesaiden çýktýktan sonra 14 gömleði aldým. Anlaþma devam ediyor. Yine sanýrým bir yirmi gün sonra yine hepsi geldiler “ Müdür bey dün þu kiþinin……. dükkânýnda þu saatte sigara içtin “ yine ispatlý. Yine bir 14 gömlek. Onlar fosul fosul sigara içiyor ama onlarý bana ihbar eden yok. Baktým olmayacak bir gün hepsini toparladým “Arkadaþlar ben bu anlaþmayý iptal
> 1 0 7 <
ediyorum” dedim ve daha fazla masrafa girmekten kurtuldum.Sonra evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde okudum. Evliya Çelebi diyor ki “En lüzumsuz laf sigara içen bir insana sigara içme! demek”
Sizin de etrafýnýzda sigara içen varsa hiç kendinizi zorlamayýn. Baþarýlý olmanýz mümkün deðil. Benim o sigara içmesini istemediðim can dostlarýmýn hepsi de þu anda sigarayý býraktýlar. Ama benim telkinimle deðil, ya kalp krizi geçirdi, ya da kýsmi felç, ya da baþka hastalýklarýn yoklamasýyla hepsi de sigarayý býraktýlar.
Þunu gördüm: “Hayatta insanlarýn kýymetini bilmediði deðerlerden biri de saðlýk . Maalesef saðlýðýn kýymeti kaybedilence anlaþýlýyor.”
devletler neden ilerledi de biz geri kaldýk? Bu durumumuzu biraz da
kendimizde arayalým.Rahmetli Mehmet Akif Ersoy, 1932 yýlýnda Almanya'ya gider.
Dönüþte sorarlar:> 1 3 2 <
- Üstat, nasýl buldun Almanya'yý? Üstat, bir cümlede bizi de onlarý da özetler. - “Ýþleri var, dinimiz gibi; iþimiz var, dinleri gibi!”Üstadýn bu sözünün üzerine ne söyleyebilirim ki?
Kýz Öðrencim Bira Ýçiyordu
Bir gün görev gereði okuldan Milli Eðitim Müdürlüðü’ne giderken
Emniyet Müdürlüðü’nün önünden geçiyordum. Hemen karþýsýnda ise Sergen
Pastanesi vardý. Cam kenarýna iki kýz, iki erkek öðrenci oturmuþlar, önlerinde
bira dolu bardaklar gördüm. Ýster istemez gözüm bu kiþilere takýlýnca
okulumuzun öðrencileri olduðunu anladým. Onlar da benim onlarý fark
ettiðimi anlayýnca kafalarýný eðdiler. O anda müdahale etmedim. Ben yoluma
devam ettim. Milli Eðitim Müdürlüðü’ne gidip iþimi gördüm. Zaten müdahale
edecek zaman da yoktu.
Ertesi gün sabah okula geldim. Her zaman olduðu gibi öðrenciler,
nöbetçi idareci ve nöbetçi öðretmenler nezaretinde içeri alýnýyordu. Ben de
okul müdürü olarak zaman zaman öðrencileri içeri alýrken nezaret ederdim.
Öðrenciler sýra ile önümüzden geçerlerken bir gün önce Sergen
Pastanesi'nde bira içerken gördüðüm kýzlardan birini tanýdým. Öðrenci sýnýfýna
gittikten sonra o sýnýfa dersi olan öðretmenle haber gönderdim. O öðrencinin
müdür odasýna gönderilmesini rica ettim. Öðrenci, ders baþladýktan biraz
sonra odama geldi. “Kýzým sen, benim Sergen Pastanesi’nde gördüðüm
yanlýþlarý, hatalý davranýþlarý umursamazlýktan gelmeyin. Mutlaka tatlý dille ve
güzel sözlerle uyaralým. Eðitim, topraða atýlan bir tohumdur. Ya hemen etkisini
gösterir ya da yýllar sonra. Ýþte Bingül adlý öðrencimde etkisini hemen
göstermiþ. Mevlâna diyor ki “Hangi tohumu topraða attýn da filiz vermedi!”
Topraða düþen hiç bir tohum zayii olmaz; er geç filizlenir. Eðitim de týpký
topraða düþen bir tohum gibi insan ruhuna ve beynine düþen bir tohum
gibidir; er geç mutlaka bir gün etkisini gösterir.
O günden beri Bingül'ün arkadaþý o eski öðrencim L.K. için kendimi
hâlâ suçlu hissederim. O kýz öðrencimin yanlýþa ve bataklýða düþmesinden
kendimi sorumlu tutarým. “Keþke L.K.yi de çaðýrýp birkaç kelime de ona
söyleseydim!” diye hayýflanýr dururum. Boþuna dememiþler, “Kadehlerde
boðulanlar, denizlerde boðulanlardan çok daha fazladýr.” Mevlânâ'dan
> 1 3 5 <
bir söz: Hangi tohumu topraða attýn da filizlenip çiçek açmadý, meyve
vermedi!
Akla Bilgi Ekersen Düþünce Büyütür, Baþarý Biçersin
Ýlaçlar ne kadar mükemmel olursa olsun, masanýn üzerinde
kullanýlmadan durduklarý takdirde iyileþtirici etkileri yoktur. Yani bir ilaç
kutusuna bakarak iyileþen hasta görülmemiþtir. Düþünce de böyledir.
Düþünce gerçeðin anasýdýr; ama eyleme dönüþmemiþ düþüncenin baþarýya
ulaþma ihtimali yoktur. Yan yana iki mümbit kocaman tarla düþününüz. Ýkisine
de bol yaðmur yaðýyor, ikisi de güneþin ýsýsýndan ve ýþýðýndan faydalanýyor,
ikisinin de verimlilik gücü, toprak kalitesi ayný. Zamaný geldiðinde iki tarla da
sürülüyor, sürgüleniyor, sonunda birisinden yemyeþil ekinler fýþkýrýrken
diðerinden ise yabanî otlar, dikenler boy atýyor; çünkü birine ekin tohumu
atýlmýþ, diðerine ise atýlmamýþ. Tohum atýlmayan tarlada ekin yetiþmez. Onun
yerine yabani otlar ve dikenler biter.
Ýnsan aklý da böyledir. Oraya bilgi tohumu ekerseniz, kýymetli fikirler
elde edersiniz. O fikirleri uygularsanýz, baþarý biçersiniz. Unutmayalým akýl
tarlasý boþ kalmaz, üstünde kontrolsüz bitenler de seni periþan eder.
Bil, Uygula, Piþman Olma
Öðrencim Bingül vasýtasýyla durumunu sonradan öðrendiðim
öðrencim L.K.nin o hayata düþmesinden dolayý piþman olduðunu duyunca
toparladýðým ibretlik güzel sözleri gençlere ithaf ediyorum.
*Aþk, yedi saniye; heves, yedi dakika; piþmanlýk ise ömür boyu sürer.*Gafletten aðýr uyku, þehvetten kuvvetli hýrs yoktur.*Aldýrmadan iþlediðimiz küçük suçlar, ileride hiç utanmadan ve
piþman olmadan büyük suçlarý iþlememize sebep olur. Ýnatçýlýktan kaçýnýn,
çünkü sonu cehalet ve piþmanlýktýr.*Yaptýðýnýz hatadan dönmekten korkmayýn.
> 1 3 6 <
*Öfkene hükmedemezsen bir hiç yüzünden olay çýkarýp sonunda
piþman olursun.*Dikkatsizlik, piþmanlýðýn baþlangýcýdýr.*Öfke, þeytanýn eseridir. Sonuçta piþman olursunuz.*Ýyiliðin karþýlýðýný bekliyorsan, piþmanlýk duyarsýn.*Piþmanlýk, bir suç iþledikten sonra duyulur; tövbe ise onun cezasýdýr.*Neden daha önce piþmanlýk duyduðun bir iþi, yine tekrarlýyorsun?*Piþman olmak istemiyorsan heveslerinden vazgeç.*Telafisi mümkün olmayan piþmanlýklar daha acýdýr.*Bugün ateþ, yarýn küldür.*Ýster taþý vazoya, ister vazoyu taþa vur; her iki durumda da vazo
kýrýlacaktýr.*Hayranlýk uyandýran bir baþarý için hayranlýk duyulacak þekilde
çalýþmak gerekir.*Önce doðruyu bilmek gerekir. Doðru bilinirse yanlýþ da bilinir; ama
önce yanlýþ bilinirse doðruya ulaþýlmaz.*Dizginlenmeyen emeller, istekler ve arzular, azgýn at gibi sahibini
çiðner.*Aslan bile kendini sineklerden korumak zorundadýr.*Zararýn neresinden dönülürse kârdýr. *“Para her þeyi yapar.” diyen adam, para için her þeyi göze alan
adamdýr.*Hýrsla mutluluk, hiçbir zaman birbirlerini görmezler.*Bir kýzýn kusurlarýný öðrenmek istiyorsanýz, onu bir kýz arkadaþýna
övünüz.*Sana yapýlan haksýzlýklarý toza, iyilikleri de mermere yaz.*Hiç kimse baþarý merdivenlerini elleri cebinde týrmanmamýþtýr.*Hayatta neyin önemli olduðunu keþfetmek için bir felaket
beklememek gerekir.*Kadýnlar sevdikleri adamla deðil, kendilerini seven adamla
evlenmelidirler.*Oðlunuzu istediði zaman, kýzýnýzý da fýrsat çýkar çýkmaz evlendirin.*Çocuklar donmamýþ beton gibidir; üzerine ne düþse iz býrakýr.*Baþarýnýn yüzde doksan dokuzu ter, yüzde biriyse, yine terdir.
> 1 3 7 <
*Çalýþmak, insaný þu üç beladan kurtarýr: Can sýkýntýsý, kötü
alýþkanlýklar ve yoksulluk.*Allah'ýn insana en güzel armaðaný çalýþmak mecburiyetidir.*Kendisini seven insanýn rakibi olmaz.*Çocuk, okunurken üzerinde uyuklamayý kabul etmeyen kitaptýr.*Güzellik, bakan kimsenin gözündedir.*Geleceðin bütün çiçekleri bugünün tohumlarý içindedir.*Kýyýyý gözden kaybetmeye cesaret edemeyen insan, okyanusu
keþfedemez.*Unutma! Unutulanlar, unutanlarý asla unutmazlar.*Yüksek tepelerde hem yýlana, hem kuþa rastlayabilirsiniz; fakat biri
sürünerek, öteki uçarak yükselmiþtir.*Sevginin namusu vardýr, o da endamda aranmaz.*Ulu aðaçlar fýrtýnalý diyarlarda yetiþir. *Gençliðin ruhunu iþlenmeyen bir tarla gibi kendi haline býrakýrsanýz,
orada ýsýrganlar, dikenler yetiþir.
Çocuklarý iyi eðitmenin beþ yolu vardýr:
1- Onlarýn dilinden konuþmak. 2- Öðütleri temsil ederek göstermek. 3- Her þeye raðmen sevgiyle yaklaþmak.4- Mükâfat ve ceza sistemini doðru uygulamak. 5- Sabýrlý davranmak.
Kýzý Doðum Günü Kutladý. Babasý Ýntihar Etti
Sene 1972, Manisa'nýn büyük bir ilçesinin öðrenci mevcudu çok fazla
olan bir ortaokulunda müdür baþyardýmcýsý olarak görev yapýyorum. Ayný
zamanda okulun Disiplin Kurulu Baþkanlýðý görevini de yürütüyordum. Ýlçenin
varlýklý ailelerinden birinin kýzý, orta üçüncü sýnýfta öðrencimizdi.
Bu öðrencimiz, yaþgününü kutlamak için bir program hazýrlar. Annesi
büyük bir özenle masayý hazýrlar. Annesinin kendi elleriyle yaptýðý pasta, börek
çörek ve tatlýlarla birlikte kolalar, gazozlar ve meyve sularý da alýnarak tam
tekmil bir kutlama masasý donatýlýr. Kýzý, arkadaþlarý ile beraber rahatça > 1 3 8 <
yaþgününü kutlasýnlar, diye yakýn bir arkadaþýna gider. Annesi gittikten sonra
kýzýn arkadaþlarý eve gelirler. Her biri getirdikleri hediyeleri takdim ederler. Bu
arada hazýrlanan ikramlar yenilir, içecekler içilir. O günün sevilen müzik
parçalarý kasetlerden dinlenir. Bu arada doðumgünü pastasý getirilir. Masanýn
etrafýna toplanýrlar. Pastaya dikilen mumlar, “Ýyi ki doðdun A.” diyerek
söndürülür. Her þey gayet güzel masumane bir þekilde devam eder. Bu arada
kývrak müzikler, dans ve eðlence derken gençlerin muhabbetleri iyice
koyulaþýr. Duygusal yakýnlaþmalar da kendini belli eder. Kýzýn erkek
arkadaþlarýndan biri, doðumgünü kutlamasýna gelirken babasýnýn eve aldýðý
alkol þiþesinden birini yanýnda getirmiþtir. Merak ve istek duygularý arasýnda
þiþe açýlýr. Baþlangýçta tadýna bakmak amacýyla tadýlýr; ama bununla yetinilmez.
Þiþe tamamen bitirilir. Sonuçta kafalar bulanýr. Kýzýmýzýn okuldan gönül baðý
olan erkek arkadaþý da bu kutlamada bulunmaktadýr. Sarhoþluðun etkisiyle
daha samimi olabilmek için evin müsait bir odasýna çekilirler. Ýki genç arasýnda
arzu edilmeyen olay vaki olur.
Bu olay baþlangýçta ört bas edilmeye çalýþýlýr. Bir yanlýþ. Birkaç ay
sonra baþka bir yanlýþlýðý meydana getirir ve kýzýmýzýn hamilelik belirtileri baþlar.
Artýk mýzrak çuvala sýðmaz. Olay kýsa zamanda ilçeye yayýlýr. Öðrencimizin bu durumu, okul Disiplin Kurulu’na intikal eder.
salim kafa ile bir kez daha düþünmelerini tavsiye ediyorum.
Maðazalardan aldýðýmýz elektronik bir eþyayý saðlýklý ve uzun ömürlü
kullanabilmek için o eþya ile birlikte verilen kýlavuzu dikkatle okuyup ona göre
kullanmak zorunda kalýyoruz; çünkü aldýðýmýz elektronik eþyayý en iyi, uzun
ömürlü ve faydalý bir þekilde kullanabilmek için onu yapanýn talimatlarýna
uymamýz gerekmektedir. Bir insan olarak biz de kendi vücudumuzu ve
aklýmýzý doðru ve saðlýklý kullanabilmemiz için bizi yaratan ve bizim nasýl
davranacaðýmýza dair gönderilen kýlavuz kitabýmýz olan “Allah Buyruðu”na
kulak vermemiz gerekir. Dinlemesek, kulak vermesek ne olur? Sonunda
zararlý çýkan biz oluruz.
Çocuk sahibi olan anneler, babalar çok iyi bilirler. Anne babalar, daha
çocuklarý küçükken “Aman sobaya yaklaþma, elin cýs olur.”; yemeðe her
oturuþta “Ellerini yýka!”; yemeklerden sonra “Diþlerini fýrçala!”; okula
gidiyorsa “Derslerine çalýþtýn mý, ödevini yaptýn mý?” gibi uyarýlarda bulunarak
güzel alýþkanlýklar kazanmalarý için býkmadan usanmadan defalarca tekrar
ederler. Allah da bizi o kadar çok seviyor ki “içki, kumar, zina, gýybet gibi zararlý
ve kötü olan davranýþlarý yapma!” diye tekrarlarken namaz, zekât, iyilik,
yardým, ahiret gibi güzel, faydalý ve hayýrlý olan konularda sýk sýk hatýrlatmalarda
bulunuyor. “Bak, senden öncekiler öldü, yakýn komþularýndan ölen var, bir
gün sen de öleceksin. Bu iþin sonunda bir hesap kitap var. Aman, yanlýþ
yapma!” diye haþa bir anne babanýn çocuðunu uyardýðý gibi Allah da bizi
annemizden, babamýzdan daha büyük bir þefkat ve merhametle uyarýyor.
> 1 4 1 <
Birçok ayet-i kerimenin sonunda “Niçin tefekkür etmiyorsunuz? Niçin
düþünmüyorsunuz? Niçin aklýnýzý kullanmýyorsunuz?” diye defalarca uyarýyor.
Tekrar gençlere seslenmek istiyorum. Ýleride meþru yoldan
milyonlarca tadacaðýnýz lezzeti, gençliðinizde tadacaðýnýz bir parmaklýk zevkle
hem hayatýnýzý karartmayýn hem de anne babalarýnýzý baþkalarýnýn yüzüne
bakamayacak duruma düþürmeyin. Þimdi hep beraber kendimizi, on üç
yaþýnda yaptýðý bir yanlýþlýkla babasýný mezara gönderen ve kendi hayatýný geç
yaþta karartan Þ.nin yerine koyalým. Bu vicdan azabýyla yüz sene de yaþasa bu
hayatta artýk mutlu olmasý mümkün deðil, yaþadýðý yýllarýn hamallýðýný
yapmaktan öte bu dünyadan ne bekleyebilir ki?
Yine ekranlara çýkýp namus insanýn beynindedir, diyen baylara ve
bayanlara haykýrmak istiyorum. Hani namus insanýn beyninde idi. Bu
sloganlarý seslendirenler, her þeyini kaybetmiþ kimselerdir. Bunlarýn durumu
mahallenin bir kötü kadýnýn mahallede yer edinebilmesi için herkesin kendisi
gibi olmasýný istemesi gibidir.
Gençler, ergenlik çaðlarýnda katiyetle yanlýþ arkadaþ edinip anne
babanýzdan uzaklaþmayýn. Gençlerin anne babalarýndan en uzaklaþtýðý yaþlar
ergenlik çaðlarýdýr. Anne babalarýnýzý dinleyin. Hiçbir anne baba kötü de olsa
çocuðuna yanlýþý göstermez.
Elli Yýldýr Uðraþý Alaným
Bir insanýn gençlik çaðý kýzlarda 12–17, erkeklerde ise 13–17 arasýdýr.
Önce bu yaþlardaki gençleri tanýmadan, onlarýn eðilimlilerini iyi bilmeden
onlarla diyalog kurmak çok zorlaþýr, hatta imkânsýzlaþýr. Yýllardýr gençlerin
içinde bulunan ve hâlâ da bulunmakta devam eden bir eðitimci olarak gerek
eðitimciler, gerekse anne babalar bu yaþlardaki çocuklarýna yaklaþýrken önce
kendi gençliklerini hatýrlamalý ondan sonra onlara yaklaþmalý. Biz büyüklerin
en büyük yanlýþlýklarý, bu yaþtaki gençlerin kendimiz gibi düþünmeleri ve
kendimiz gibi davranmalarýný istiyoruz. Sýkýntý da burada baþlamaktadýr.
> 1 4 2 <
O halde genç kimdir?Genellikle yukarýda belirttiðim yaþlardaki gençler: Heyecanlý, ateþli,
çabuk kýzmaya elveriþli, sabýrsýz, hareketli, canlý, kanlý, baðýmsýz olmak
arzusunda, takdir edilen, kendini göstermek isteyen veya lider olmak
arzusundadýr. Genellikle de bekâr belli bir gelire sahip olmayan insanlar
gurubudur.Ýþte ergenlik döneminde olan bu gençlere ailede ve okulda dozunda
bir terbiye ve eðitim verilmezse gençler kaba saba davranýþlarýný artýrýr, ilgi
çekmeyi dener, davranýþlarý gösteriþli ve mübalaðalýdýr. Bu yaþtaki gençlerin
seçtiði renkler genelde göz alýcý renklerdir. Yine bu yaþlarda yüksek sesle
gülerek kendini otorite görmek ister. Fikirlerinin doðruluðuna inanýr,
büyüklerini pasif ve korkak olarak niteler. Çevresini üzmekten zevk duyar.
Gençlerin bu tür davranýþlarýnýn geliþip gerçekleþmesinde ailenin kötü aile
iliþkilerinin büyük rolü vardýr. Küçük yaþta adam yerine konulmuþ, kendilerine
gerçekten sevgi, saygý, ilgi ve yakýnlýk gösterilmiþ gençlerde bu gibi davranýþlara
rastlanmamaktadýr, veya diðerlerine nazaran daha az görülmektedir. Sadece bizde deðil, yurtdýþýnda da okullarda disiplin kurulu kayýtlarýný
incelersek belki yüzde yüz deðil; ama yüzde doksan itibarýyla suç iþleyen
çocuklar genelde ya baskýcý aile çocuklarý ya da anne veya baba yurtdýþýnda
veya ailede þiddetli geçimsizlik veya parçalanmýþ aile veya üvey anne babaya
sahip gençler olduðu görülür. Ailede gerçek sevgiyi tatmayan bu tür aile
çocuklarý maalesef istenmeyen istikamete doðru yol almaya baþlýyor.
Benim bu arada gençlere de bir çift sözüm olacak. Ýnadýna
büyüklerinizle diyalogu sonuna kadar zorlayýn. Yanlýþa düþmüþ bir anne veya
bir baba katiyetle çocuklarýnýn yanlýþa düþüp kötü olmalarýný istemez.
Büyüklerinize kýzýp yorgan yakmaya kalkarsanýz baþýnýza gelecek felaketleri
önleyemezsiniz. Biz büyükler bazen size ideal bir örnek oluþturmayabiliriz.
Bu yüzden yanlýþa saparsanýz bunun üzüntüsünü yine önce siz çekersiniz. Zira
ateþin önce düþtüðü yeri yaktýðýný hepimiz çok iyi biliyoruz.Bu arada anne – babalara da seslenmek istiyorum. Çocuðunuzla
diyalogu asla kesmeyin. Anne-babasýyla veya çocuklarýyla iyi diyalog kuran
gençler, kendilerini bir süre yanlýþlýða kaptýrsa da geri dönüþ
> 1 4 3 <
yapabilmektedirler. Ruhsal alanda birtakým çalkantýlar yaþasalar da onlarda
birtakým olumlu geliþmelerde görülür. Gençlerin bu çaðlarda ilgi alanlarý
geniþler, bir þeyler yapmak, baþarýlý olma eðilimleri güçlenir. Toplumdaki
olaylara ilgi duyarlar, politika ve ülke yönetiminde fikirler ileri sürerler, duygu
ve düþüncelerini inançla savunurlar. Bu yaþlarda çok ideal düþünürler, bir anda
toplumda hemen eþitliði saðlamak isterler, kolay ve kýsa yollu çözümlere bel
baðlarlar. Sanki ellerinde sihirli bir deðnek vardýr. Bu yaþlarda yalancý ve sahte
önderlerin peþine çok çabuk takýlýrlar. Hele bir de terör odaklarýyla tanýþýrsa
iþte o vakit tam girdabýn içine düþmüþ olur. Ýkinci bir girdap da herkesin her
türlü bilgiye ulaþtýðý bu dönemde anne-baba kontrolü dýþýnda kalan bazý
kontrolsüz gençler açýk saçýk yayýnlarla dimaðýný aþýrý derece kirletmektedirler.
Bu kirlenme sapkýnlýklara yol açmaktadýr. Dolayýsýyla son yýllarda kamuoyunu
meþgul eden Ýstanbul ve Bursa'daki testere cinayetleri bu sapkýnlýklarýn
sonucudur. Özellikle genç kýzlar internet aþklarýndan ve arkadaþlýklarýndan
uzak durmalýdýrlar. Zira karþýsýna kimin ve kimlerin çýkacaðý belli olmaz.
Özellikle genç kýzlar bu yaþlarda hiçbir þeyi anne-babalarýndan
gizlememelidirler. Bu yaþlarda uðradýðý yanlýþlýklarý anne-babadan saklayarak,
yalan söyleyerek veya karþýya taviz vererek örtmeye kalkarlarsa tamamen
bataklýðýn içine çekilmiþ olurlar. Bu yaþlarda yapacaðý arkadaþlýklarýnda mesafeli
hareket etmelidirler. Zira teknolojinin zirvede olduðu bir dönemde
yaþýyoruz. Çektiðimiz mailler, yaptýðýnýz telefon konuþmalarý, iliþkileriniz yarýn
karþýnýza bir þantaj belgesi ve görüntüsü olarak çýkmasýn. Bu tür arkadaþlýklarýn
acý örneklerine çokca þahidim.
Bugün gençlere veremediðimiz en önemli hususlardan biri de
kendilerini, kendilerine tanýtamadýðýmýzdýr. Ham madde toprak olan fayans ve
yer döþemeleri imal eden Çanakkale Seramik Fabrikalarýnýn giriþ kapýsýnda
Ömer Hayyam'ýn þöyle bir þiirini görmüþtüm.
Ey çamurcu (testici) tekmeleme, tokatlama, hor görme beni.Ben senin dedenden, nenenden biriyim,
> 1 4 4 <
Yarýn sen de benden biri olacaksýn!
Onlar sanki kendilerini hiç yaþlanmayacakmýþ, hiç ölmeyecekmiþ gibi
görürler. “ Ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Ne olacaðým?
Hayatýn manasý nedir? Biz büyükler bu sorularýn karþýlýðýný tam manasýyla
gençlerimize anlatmakta ihmalkâr davranýyoruz; ama onlarýn maddi isteklerini
yerine getirmede de hiç ihmalimiz olmuyor. Özellikle refah seviyesi yüksek
ailelerde çocuklar “Hayýr!” kelimesini hiç duymuyorlar. Her istekleri yerine
getiriliyor; ama yarýn hayatta veya kurduðu yuvalarda ayný refah seviyesini
bulamayabilirler. Hayatta sürekli düz yolda yürümek mümkün deðildir. Bizim
karþýlaþtýðýmýz sýkýntýlarla onlarýn karþýlaþmamasý diye bir þey söz konusu
olamaz. Hep “Evet”e alýþtýrýlmýþ çocuklar, bu defa “Hayýr!” kelimesini
duyunca da ardý arkasý kesilmeyen sýkýntýlar, bunalýmlar ve boþanmalar
baþlamaktadýr. Bu sebepledir ki ister gençler, isterse büyümüþ gençler olsun
sigara ve uyuþturucuya kapýlmalarý kolay olmaktadýr.
Kötü alýþkanlýklara baþlamanýn baþlangýcý baþkasýna özenti, ona
benzemeye, adamlýðýný ispatlama þeklinde de görülmektedir. Daha sonra
günlük hayatta her yaþta duyulan sevinçler, üzüntüler, ruhsal gerginlik, baský,
düþ kýrýklýðý, heyecan, can sýkýntýsý, güvensizlik duygularý sigara ve uyuþturucuya
eðilimi artýrmaktadýr. Ergenlikten sonraki evrelerde de hadi ýslatalým, biraz
efkâr daðýtalým, içelim, açýk kafayý bulalým gibi anlayýþlarla yanlýþ alýþkanlýklar
kalýcý hale geliyor. Bu yanlýþlýklara ve yanlýþ yollara düþmemenin tek koruyucu
þemsiyesi, gençliðin saðlam bir inanca sahip olmasýyla mümkündür. Aþaðýda
belirteceðimiz kötü alýþkanlýklarý “haram” duygusuyla beynine ve kalbine
yerleþtiren insan veya gence bunlarýn zerresini yaptýramazsýnýz. Baþýna
tabanca tüfek dayasanýz da yaptýramazsýnýz. Þunu gençlerimiz ve büyüklerimiz
çok iyi bilmelidirler ki hayatta duyulan bütün maddi hazlar insaný ilelebet mutlu
ve huzurlu kýlmaz. Maddi hazlarýn hepsi de yaþa göre gelip geçicidir. “ Kalpler
ancak Allah'ý anmakla huzur bulur.”(Kur'an-ý Kerim). Bunun dýþýnda hiçbir þey
insan kalbinde kalýcý huzur býrakamaz.
Sigara alýþkanlýðý ile ilgili beþ bin lise öðrencisi üzerinde yapýlan bir
> 1 4 5 <
ankette:1-Özenti,2-Büyüdüðünü hissetme, kanýtlama,3-Gösteriþ, büyük görünme isteði,4-Sýkýntý,5-Arkadaþ yerini tutma,6-Anne-baba zýtlaþmasý,7-Eðlence aracý olmasý,Yine ayný sayýda lise öðrencileriyle yapýlan alkol alýþkanlýðý ile ilgili
ankette:1-Özenti, 2-Biraz sarhoþluk hoþuma gidiyor,3-Caným sýkýldýðý için içiyorum,4-Çünkü seviyorum, Hem arkadaþlarým da içiyor,5-Arkadaþlarýmýn mahallebi çocuðu saymalarýný istemem,6-Çünkü büyüklerim de içiyor,7-Baþkalarýyla daha rahat kaynaþýyorum,8-Bana cesaret ve güven veriyor,Bu alýþkanlýklarýn üçüncü basamaðý ise tabii kumar ve uyuþturucudur.Ýþin bu noktalara yol almamasý için ne yapmalý? Mutlaka bunun bir
formülü olmalýdýr. Özellikle töresel geliþim, manevi ve ahlaki deðerler
açýsýndan iyi besleyerek gencin kendisine hâkim olmasýný kendi kendisiyle
uyum içinde olmasýný, düþünüþ ve davranýþlarýnda tutarlý saðlam kalmasýný
saðlayan saðlýklý bir karaktere sahip olmasý konusunda hep beraber biz
eðitimciler anneler-babalar hassas ve titiz davranmalýyýz.
Bir de anne-babalara düþen çok önemli bir görev daha vardýr.
Ýnsanlara anne-baba, kardeþ Allah vergisidir. Bunlarý seçme iradesine hiç
birimiz sahip deðildir. Ancak arkadaþýný insanlar kendi iradesiyle seçerler. Hiç
kimse anne-babasýný ve kardeþlerini reddetme imkânýna sahip deðildir; ama
arkadaþýný seçmede de reddetmede de hür iradeye sahiptir. Bu bakýmdan
bilmediðiniz veya ailenizin onay vermediði arkadaþlarýnýzý davet etmeyin.Biraz
önce okuduðunuz” Kýzý doðum günü kutladý, baba intihar etti.” acý olayý hiç
unutmayýnýz.
Lise Çaðýndaki Kýzlarýn Yaþadýðý Gizli Gerçekler
Meslek hayatýmýn çoðu liselerde idarecilikle geçti, hem de öðrenci
mevcudu oldukça kalabalýk okullardý. Mesela en son görev yaptýðým Manisa
Lisesi'nde bir zamanlar 156 öðretmen, 3000 'ni aþkýn da öðrencisi
bulunuyordu. Bu süre içerisinde çok önemli gerçeklerle karþýlaþtým. Lise
çaðýnda kýzý olan ailelerin sýkýntýlarýna þahit oldum. Ýsimsiz yaptýðým anketlerle
dilek kutularýna atýlan dilekleri ve gerçekleri siz okuyucularýmla paylaþmak
istiyorum.Ýþte bu çaðýn bazý gerçekleri: Günümüz sosyal hayatý her geçen gün
tehlikeli olaylara þahit olmaktadýr. Bazen hiç umulmadýk þahsiyetin kýzý
beklenmedik tuzaklara düþebiliyor. Ana-babalar baþtan tedbirli ve dikkatli
olmak zorundadýrlar. Maalesef, bugün, psikologlara en çok evlilik problemleri
ile ana-babalarýn genç kýzlarý ile sýkýntýlarý danýþýlýyor. Özellikle 16 ile 17
yaþlarýndaki kýzlar aile büyüklerini takmýyorlar, hatta ebeveynlerinden nefret
edenler bile var. Ýntihar oranlarý kýzlardaki büyük farký ortaya koyuyor.
Ahlaksýz, sorumsuz bazý gençler profesyonelce uyguladýklarý yöntemlerle aþk
meþk adý altýnda en donanýmlý görünen genç kýzlarý bile tuzaklarýna düþürmeyi
baþarabiliyorlar. Öyle ki saf temiz iyi niyetli genç kýzlarýn ve özellikle de çalýþan
anne-babalar veya çalýþmayan anneler, çocuklarýna zaman ayýrmamalarý
> 1 4 7 <
nedeniyle onlarýn boþ býraktýklarý dünyalarýný yukarýda sözünü ettiðimiz
delikanlýlar tarafýndan kurmazca gönülleri iþgal edilmektedir. Tabii bunun
sonucunda çileyi sadece kýz ve onun ailesi çekmektedir. Cep telefonu, mail,
chat, gibi yollar kapana düþmeyi kolaylaþtýrýyor. Çeþitli yalanlarla kandýrýlan
taraflar randevulaþýlan yerde ortaya çýkýyor. Buluþma ve tanýþma
gerçekleþtikten sonra düþülen beladan kurtulmak zorlaþýyor. Elbette sonuç
hem genç kýz hem de aileleri için ruhsal kýrýlmalara yol açýyor.
Zaman Zaman Notlarýma Düþenler
•Ailem beni anlamýyor, anlayacaklarýný da sanmýyorum. •Rusya'da Komünizm yýkýldý; ama bizim evde devam ediyor. •Aile büyüklerim çok geri kafalý beni hiç anlamýyorlar. •Annem-babamla hiçbir konuyu güzelce tartýþamýyorum. Bunun
yanýnda apartmanýmýzýn kapýcýsýyla daha iyi dertleþebiliyorum. •Hoca’m, benim yaþadýklarýmý siz yaþasanýz; bir gün bizim evde
duramazsýnýz. Bazen baþýmý alýp evden kaçmak istiyorum. •Lise son sýnýfým, daha bir gün babam yavrum deyip bana sarýlmadý.•Babamýn iþi benden ve kardeþlerimden daha önemli. Ýþine ayýrdýðý
zamanýn milyonda birini bana ve kardeþime ayýrmýyor.
•Babam uluslararasý bir nakliyat firmasýnda þoför. Aðabeyim ise
evimizin mafya babasý. O ne derse o oluyor. Ona bir zarar vermemek için
kendimi zor tutuyorum.
•Annemle hiçbir þeyi konuþmaya gelmez. Kendisiyle paylaþtýðým her
þeyi üzerine bin katýp babama söylemekten büyük zevk duyar. Annemin bu
çirkin huyu yüzünden annemin yüzünü bile görmek istemiyorum. Sekiz
yaþýndaki erkek kardeþim bile bizim evde benden daha özgür. Bazý
arkadaþlarýmý babalarýyla parkta dondurma yerken görüyorum ve
imreniyorum. Bizim evde ne park ne piknik görülmüþ deðil.
> 1 4 8 <
Ýyi Örnekler de Var
Çok iyi bir annem ve babam var. Seçme þansým olsaydý yine annemi
ve babamý tercih ederdim.
Babamý annemden daha fazla seviyorum; çünkü babam beni
annemden daha iyi anlýyor. Her sabah babamla yürüyüþe çýkýyoruz. Tadýna
doyulmaz tam bir saat geçiriyoruz. Aðabeyim problemli ama babam tam bir
aile reisi. Babamýn iþleri çok yoðun olmasýna raðmen her akþam bize tam bir
saatini ayýrýr.
Annem ve babam verdikleri sözü mutlaka yerine getirirler. Þayet
getiremezlerse ne yüzden getiremediklerini izah ederek bizden özür dilerler.Annem ve babam ayný zamanda en büyük dostum ve arkadaþým.
Yaþýtlarýmdan bazý arkadaþlarým anne ve babalarýyla kuramadýklarý dostluðu ve
arkadaþlýðý dýþarýda aramak zorunda kalýyorlar. Ýþte felaket de burada baþlýyor.
Babam, annemden daha nezaketli. Babam odamýn kapýsýný
çalmadan girmezken, annem dedektif gibi ne zaman girip çýkacaðý belli olmaz.
Babamýn bana olan sevgisini ve güvenini hiçbir þeye deðiþmem. Ben de bu
güvene layýk olmaya çalýþýrým.
Genç kýz psikolojisini çok iyi anlayan bir anne ve babaya sahibim. Babamýn bazen televizyonun düðmesini kapatarak benimle yaptýðý 5
- 10 dakikalýk sohbet bana inanýlmaz büyük haz veriyor.
Bu Da Basýndan
Ana-babalarýn, çocuklarýnýn interneti nasýl kullandýklarýný
denetlemeleri gerektiði belirtildi. En son olay, Ýstanbul Bayrampaþa'da
yaþandý. Tamer (23) ile Aslý (19) internette tanýþtýktan dört ay sonra Çapa'da
buluþtular. Birbirlerinden hoþlanarak evlendiler; fakat Tamer, eski
alýþkanlýðýndan vazgeçmedi. Ýnternette baþkalarýyla görüþmeye devam etti.
Yine bir baþka bayanla görüþmesiyle evlilikleri çatýrdadý. Aslý, dokuz aylýk
> 1 4 9 <
hamileydi. Aslý'nýn babasý çeþitli görüþmelerden sonuç alamayýnca Tamer'i
dövmeye kalktý. Kayýnpederini dört yerinden býçaklayan Tamer kaçtý. Yirmi
gün sonra Aslý'nýn babasý öldü. Bu duruma dayanamayan Aslý, iki kutu
antibiyotik içerek intihar etti. Doktorlar, bebeði sað kurtarmayý baþardýlar. Aslý,
mezara, Tamer ise cezaevine girdi. Talihsiz bebek, þimdi anneannesinde.
Müdür Bey, Arkadaþlarýmýn Saçýný Kesme
12 Eylül sonrasý okullarda sýký bir disiplin uygulamasýna geçildi. Saç
sakal ve kýyafet konusunda tavizsiz uygulama baþlatýldý. Sýkýyönetimin emri
gereði her sabah, âdeta bütün okul askeri birlik gibi beden eðitimi
öðretmenlerinin eþliðinde yarým saat spor yapýyor, sonra derslere baþlýyordu.
Bir hafta sonu bayrak merasiminde öðrencilere tembih ettik.
Pazartesi günü herkesin kurallara uygun saç ve sakal týraþý olarak gelmeleri
Ýnsanlara zor gelen þeylerden biri de boþ laf dinlemek zorunda
kalmalarýdýr. Karþýmýzda sorunsuz ve bizi dinlemek isteyen bir sýnýf bulmak
istiyorsak sýnýfa boþ sepetle deðil, dolu sepetle girmeliyiz. Eðitimcilikte ve
öðretmenlikte en önemli husus bildiklerimizi nasýl anlatacaðýmýzdýr.
Formasyon ve metot bilgisine sahip olmamýz, bu iþin kolaylaþtýrýcý yanýdýr.
Bunlara sahip olmadan sýnýflara girdiðimiz taktirde karþýnýzda sorunlu öðrenci
yerine, sorunlu öðretmen, sorun olan öðretmen olacaðýmýzý aklýmýzdan
çýkarmamalýyýz.
> 1 7 5 <
Emekli Öðretmen Arkadaþýmýn Arzusu
Yeniden öðretmenliðe baþlasaydým*Sýnýflara daha hazýrlýklý girerdim.*Hiçbir öðrencimle inatlaþmazdým.*Yaramazlýk yapan öðrencilerin, aslýnda sýnýfýn en deðerli ve üstün
yetenekli öðrencisi olduðunu düþünürdüm. *Þahsi problemlerimi derse daha az yansýtýrdým, en doðrusu hiç
yansýtmazdým.*Öðrencileri araþtýrmacýlýða, incelemeye ve kitap karýþtýrmaya
yönlendirirdim.*Her derste seçkin bir kitap tanýtýrdým.*Geçmiþten günümüze en önemli tarihi þahsiyetlerin baþarý sýrlarýný
anlatýr, onlarý hafýzalarýna kazýrdým.*Tarihteki kýssadan hisseleri her derste öðrencilerle paylaþýrdým. *Dersi kaynatmak amacýyla öðrencilerin ortaya attýðý maç
gevezeliklerine fýrsat vermezdim.*Ülkemizin tarihi, kültürel ve sanat deðeri yüksek mekânlarýna
Despotluðu býrak, benimle arkadaþ ol! Arkadaþlarýma ve Taner'e “zibidi”
deme. Seni çok seven kýzýn N.
2) Oðluma bilgisayar aldým. Ýlk aylarda sadece oyun için kullandý.
Kendisiyle konuþtum. “Bak oðlum, bilgisayar kelimesinden de anlaþýlacaðý gibi
bu cihaz oyunsayar deðildir; bilgi de sayar. Oyun oynama demiyorum; ama
arada bir de kendine özel bir dosya aç. Oraya kitaplardan öðrendiðin güzel
þeyleri aktar, günlük tut, çeþitli konularda denemeler yaz.” dedim.
Bu uyarýdan birkaç hafta sonra bilgisayarda bir iþim oldu. Programlar
klasörüne gizlenmiþ bir dosya ile karþýlaþtým. “Lütfen dikkat!” isimli bir dosyayý
merakla týkladým ve oðlumun bazý uyarýlarýyla karþýlaþtým. Hemen eþimi
çaðýrdým, beraber okuduk. “Anne, tuttuðun her þeyi düþürüp kýrýyorsun, biraz
dikkat et lütfen! Baba, çok televizyon seyrediyorsun, çok sigara içiyorsun.
Lütfen her ikisini de azalt! Kardeþim, çekmecelerimi karýþtýrýyorsun, elini çek
lütfen! Anneannem çok konuþuyor, kafam þiþiyor, lütfen! Babaanne, çok
yemek yiyorsun, her gün biraz daha þiþiyorsun, lütfen! Dayý, yengeme çok
baðýrýyorsun. Onu sev lütfen! Dede, hep ayný hikâyeleri anlatýyorsun. > 1 8 4 <
Yenilerini öðren lütfen! Öðretmenim, sen de çok sigara içiyorsun. Sýnýfa
girdiðinde sýnýf kokuyor, býrak lütfen!” diye yazýyordu.
3) Ýki kýzým üniversitede, bir oðlum lisede okuyor. Çok sýkýntý çekmiþ,
tecrübeli bir veliyim. Ýdeal bir veli olmanýn sýrlarýný kitap haline getirebilecek
kadar birikimim ve düþüncelerim var. Bunlarýn en önemlilerini samimiyetle
tavsiye tarzýnda aktarmak istiyorum. *Çocuðunuzun arkadaþlarýna çok dikkat edin. *Gönül iliþkilerinin depresyona düþmemesi için stratejik tedbirler alýn. *Ansýzýn ortadan kayboluþlarýný denetleyin. *Rehber öðretmeniyle, sýnýf öðretmeniyle ondan habersiz temasa
geçin. *Edebiyat, matematik ve din bilgisi öðretmeniyle bilhassa tanýþýp
görüþün. *Okul defterlerini inceleyin. *Cep telefonunun ve internetin baþarýsýzlýk sebebi olabileceðini
unutmayýn. *En yakýn arkadaþýyla mutlaka tanýþýn. Onlarýn telefon numaralarýný bir
yere kaydedin.
4) Oðlum üniversiteyi kazanýp Ankara'ya gitti. Arkadaþlarý ile beraber
bir ev kiralamýþ. Arkadaþlarýnýn çok iyi olduðuna bizi inandýrdý; fakat iþ öyle
deðilmiþ. Hoca’m, üç ay içinde oðlumun baþýna gelmedik kalmadý. Karakoldan
baþlayan öðrenci, sersem bir þekilde kýyýya çýkarýldý. Öðrenci kendindeydi, o
anda ben de kendimi tutamadým ve öðrenciye baðýrarak bir tokat attým.
Kendime hâkim olamamýþtým; çünkü öðrencinin denizde boðulduðunu, eksik
öðrenciyle Manisa'ya nasýl döneceðimi düþündüm. Üstelik o gün o azgýn
dalgalar içinde bir baba oðlunu kaybetmiþti. Bunu duyan öðrenci yanýma
gelerek “Özür dilerim Müdür Bey! Demek ki biz, doðrularý ancak yaþayarak
öðrenebiliyoruz. Sizin tavsiyeleriniz, hoþumuza gitmese de onlara kulak
vermemiz gerektiðini anladým. Doðruyu bulmak için çýktýðýmýz bu yolda
amacýmýzdan sapýp yanlýþ yollara gideriz. Bazen de hayatýmýzla öderiz. Ben, o
gün denizde yüzmekten ziyade bir kýz arkadaþýma hava atmak ve ne kadar
cesur olduðumu göstermek istiyordum; ama bu cesaret gösterisi bana çok
pahalýya mal olacaktý. Beni hem ölümden kurtardýðýnýz için hem de iyi bir ders
verdiðiniz için teþekkür ederim.” dedi.Yaþananlardan ders almak, hatta baþkalarýnýn yaþadýklarýndan ders
almak, akýllý insanlarýn yaptýðý iþlerdir.
Yaramazlýkta Sýnýr Tanýmayan Öðrenci
U.S. lise birinci sýnýf öðrencisiydi. Okulda bir anda ismi herkes
tarafýndan duyulan meþhur biri olmuþtu.
Bir ara Öðretmenler Kurulu Toplantýsý yapmýþtýk. Bu toplantýda belki
bir saatten fazla U.S. konuþuldu. U.S.den sýnýf öðretmeni þikâyetçi, dersine
giren öðretmenler þikâyetçi, müdür yardýmcýlarý þikâyetçi, hatta dersine
girmeyen diðer öðretmenler bile þikâyetçiydi. Okulda herkes U.S.yi
> 2 0 1 <
tanýyordu; ama okul müdürü olarak bir ben tanýmýyorum. Öðrenciyi merak
ettim.
Kurul toplantýsýndan birkaç gün sonra U.S.yi odama çaðýrdým. Gayet
saygýlý ve efendi bir görünümle odama geldi. “Hoca’m, beni çaðýrmýþsýnýz,
geldim.” dedi. Adýný sordum, U.S. dedi. “Gel bakalým U.S. seni çok merak
ettim. Geçenlerde bir toplantý yaptýk. Öðretmenlerin senden söz ettiler.
Senin çok beyefendi bir delikanlý olduðunu söylediler. Ben de seni bir
tanýyayým, göreyim, diye çaðýrdým.” dedim.
Hâl hatýr sordum, ailesini sordum. Annesinin ilkokul öðretmeni
olduðunu, babasýnýn da müteahhit olduðunu söyledi. Kendisine þeker verdim
ve “Aferin, seni yiðit bir delikanlý olarak gördüm. Derslerine iyi çalýþ. Sen çok
zeki bir öðrenciye benziyorsun, zekâ gözlerinden fýþkýrýyor. Karnende zayýf
görmeyeceðim.” diye nasihat edip odamdan uðurladým. O da teþekkür etti,
elimi öptü ve gitti.
Bu görüþmeden sonra durumu takip ettim. U. S. ile ilgili þikâyetlerin
ardý arkasý kesilmiyordu. Babasýný çaðýrýyoruz, babasý bir türlü okula
gelmiyordu. Babasýnýn yerine annesi geliyordu. Annesi son derece sakin,
hanýmefendi bir kadýndý. Annesinin çocuðuna etki etmesi mümkün deðildi.
U.S.nin babasýnýn Ankara'da iþ aldýðýný duyduk. Babasý ile
karþýlaþmamýz bir türlü mümkün olmuyordu.
U. S. evin tek çocuðuydu. Babasýnýn mali durumu oldukça iyiydi. O
yýllarda öðretmenler yüz milyon TL maaþ alýyorsa öðrenciye babasýndan üç
yüz hatta dört yüz milyon TL harçlýk geldiðini duydum.
U. S. o günün þartlarýnda son derece güzel ve þýk giyiniyordu. Deðiþik
markalý ayakkabýlar giyiyordu. Hatta bir öðretmen maaþý deðerinde ayakkabý
giydiðini söylediler.
U. S. ile fazla ilgilenmem mümkün deðildi. Onunla ilgili problemleri
> 2 0 2 <
müdür yardýmcýlarýna havale ediyor, ben de uðraþsam pek sonuç alýnacak bir
öðrenci gibi gelmiyordu bana. Ara sýra bilgisayardan notlarýna bakýyor, beden
eðitimi ve resim dýþýndaki bütün derslerinin zayýf olduðunu görüyordum.
Benim düþüncem, sene sonunda ailesini çaðýrýr, bu kadar zayýftan sonra pek
bir þey yapýlamayacaðýný söyler, iliþiðini keseriz, diye düþünüyordum.
Bu arada U.S. babasýndan gelen harçlýðý arkadaþlarý ile beraber
harcýyormuþ. Onlara da markalý ayakkabýlar alýyor, harçlýk veriyormuþ. Sigara
içen arkadaþlarýnýn sigara paralarýný da U. S. karþýlýyormuþ. Yani bugünkü
þekliyle bir çeþit çete kurmuþ; haraç alan deðil de yardým eden cinsinden.
U.S.nin Fatih Anadolu Lisesi'nde anlaþtýðý bir kýz arkadaþý varmýþ. Bu
kýz öðrenciye de ayný okulda okuyan bir erkek öðrenci arkadaþlýk teklif etmiþ.
Bu erkek öðrencinin annesi de bizim okulun öðretmeniymiþ. U.S. “Sen misin
benim kýz arkadaþýma arkadaþlýk teklif eden!” diyerek arkadaþlarýný Fatih
Anadolu Lisesi’ne göndermiþ. Bir gün okul çýkýþý, kýz arkadaþýna arkadaþlýk teklif
eden öðrenciyi dövdürtmüþ. Dövülen öðrencinin annesi, ertesi gün okula
geldiðinde U.S.den þikâyetçi olarak bu öðrencinin okuldan atýlmasýný istedi.
Tabiî bir anne olarak bu olaydan son derece üzgündü, ben de üzüldüm.
Olayýn olduðu zaman sene sonuna yakýndý. Haziranýn ikinci haftasýydý.
Öðretmen arkadaþa “Merak etme hanýmefendi, zaten dersleri çok zayýf,
önümüzdeki sene okula almayýz. Sadece siz deðil, bütün okul U. S.'den
þikâyetçi!” dedim.Okullarda sene sonunda Öðretmenler Kurulu Toplantýsý yapýlýr. Bu
toplantýda bir yýllýk eðitim ve öðretim çalýþmalarýnýn deðerlendirilmesi yapýlýr.
Sýnýf sýnýf, alan alan hatta öðrenci öðrenci deðerlendirme yapýlýr. Her sýnýfýn
görüþmesi on dakika içinde bittiði halde U.S.nin bulunduðu sýnýfý tam üç saat
yirmi iki dakika konuþtuk. Herkes önümüzdeki sene bu çocuðun okula
alýnmamasýný istiyordu. Ben de arkadaþlarýma söz verdim, önümüzdeki sene
U. S.yi okula almayacaktýk. Zaten karnesinde sekiz tane zayýf vardý. Ailesini bir
þekilde ikna edip Çýraklýk Eðitim Merkezi’ne veya Açýk Lise’ye yönlendirelim,
diye karar verdik.
> 2 0 3 <
Okullar kapandý, yaz tatiline girildi. Üç ay sonra okullar açýldý, sýnýflar
tanzim edildi. U.S.ye sýnýf listelerinde yer vermedik. U.S. müdür yardýmcýsýna
gidiyor, bir cevap alamayýnca bana geldi, durumunu izah etti, okumak
istediðini belirtti. Ben de kendisine “Bak, U. sen bir erkek çocuðusun, ailenin
hali vakti yerinde, ama hazýra dað dayanmaz. Karnende sekiz tane zayýfýn var,
senin kapasiten belli. Bu durumunda üniversiteyi kazanman mümkün deðil.
Seni Çýraklýk-Kalfalýk Okulu’na gönderelim. Hiç olmazsa bir meslek sahibi
olursun. Bak, ben bile yeðenimi o okula gönderdim.” dedim ve okula
alamayacaðýmýzý söyledim. Öðrenci, fazla itiraz etmedi. Boynunu büktü ve
odamdan çýktý. Ben bir “Oh!” çekerek U.S.den kurtulduðumuzu düþündüm.
Öðrenci, yanýmdan ayrýldýktan bir saat kadar sonra öðretmen olan annesi
geldi. Elinde bir dilekçe vardý. Oðlunun sýnýf tekrarý yapmasýný istiyordu. Ayný
þeyleri annesine de anlattým. Ýkna etmeye çalýþtým; fakat annesi ikna olmadý.
Oðlunun sýnýf tekrarý yapmasýný istiyordu. Bunun üzerine ben de
“Hanýmefendi, bütün yýl senin oðlunla uðraþtýk. Öðretmenimizin oðlunu
dövdürmüþ, öðretmene karþý gelmiþ, üstelik sekiz tane zayýfý var. Bunun ele
alýnacak bir tarafý yok. Oðlunuzun çevre deðiþtirmesinde fayda var. Onun için
iyi olacaðýný düþünüyoruz. Tasdiknamesini verelim, siz çocuðunuzu
Cumhuriyet Lisesi’ne veya Mehmet Akif Ersoy Lisesi’ne gönderin. Bir de o
okullarda deneyin. Belki çevre deðiþikliði kendisini toparlamasýna yardýmcý
olur.” dedim. Elindeki dilekçeyi kabul etmedim. U.S.nin annesi bu duruma
pek razý olmadý; fakat fazla tepki de vermedi. Elinde dilekçe ile odamdan
ayrýldý. Ben, bu görüþmeden sonra U.S.nin iþinin bittiðini sandým. Aslýnda
yaptýðýmýz iþ, yasal deðildi. Öðrencinin ayný sýnýfta bir sene daha okuma hakký
vardý; ama okulun selameti açýsýndan böyle bir yola baþvurduk.
U.S.nin kendisiyle ve annesiyle görüþmelerimiz sabahtan olmuþtu.
Okulun sene baþý çalýþmalarý yoðun bir þekilde devam ediyordu. Öðrenci
kayýtlarý, sýnýf teþekkülleri, veli görüþmeleri, Sýnýf Öðretmenler Kurulu
toplantýlarý birbirini izliyordu.
Bir ara nefes almak üzere müdür odasýna geçtim. Vakit öðleden
sonraydý. Oda bir anda velilerle ve imza bekleyen öðretmenlerle doldu.
> 2 0 4 <
Velileri gönderdikten sonra sýnavý yapýlan yazýlý kâðýtlarýný imzalýyorum. Yazýlý
kâðýtlarýný bekleyen öðretmen arkadaþlarla beraber odamda otururken çay
içiyoruz. Saat on altý otuz sularýydý, odaya koyu gözlüklü, saçlarý bir numara
kesilmiþ, bir seksen boyunda, eni boyu birbirine eþit, iri yarý bir bey girdi.
Doðrudan selam vererek Ankara'dan uçakla geldiðini, (…)nun babasý
olduðunu belirterek “Benim çocuk okula alýnmamýþ, nedir bu durum Müdür
Bey? Bir yanlýþlýk mý, yoksa bir yanlýþ anlamamý var?” diyerek sabahtan
hanýmefendinin getirdiði dilekçeyi masama koydu. Tabiî gelen kiþi malum,
bizim illallah dediðimiz U.S.nin babasýydý. Görünüþü heybetli ve ürkütücü
birine benziyordu. Odada bulunan öðretmen arkadaþlar teker teker odayý
terk ettiler. Odada yalnýzca ikimiz kaldýk. Oðlunun durumunu izah etmeye
kalksam inandýramayacaðýmý biliyordum. Hemen bir durum deðerlendirmesi
yaptým. Olumsuz cevap vermem mümkün deðildi; çünkü davranýþýmýz yasal
deðildi. Öðrencinin bir yýl daha okuma hakký vardý. Olmaz, desem nahoþ bir
hadise çýkacaðýný tahmin ettim. Belki de odamda bir araba sopa yiyeceðim.
Olay, basýna intikal etse vatandaþ, veliyi deðil de beni kýnardý. Hemen ani bir
deðiþiklik yaparak “Olur mu öyle beyefendi. Hiç okula almazlýk olur mu? Biz
sadece sizin çocuðunuz hakkýnda kendisine ve annesine rehberlik yapmaya
çalýþtýk.” dedim ve verdiðimiz karadan vazgeçerek yüz seksen derecelik bir
dönüþle U.S.yi sýnýf listesine tekrar aldýk. Bu defa öðretmenler ayaða kalktý.
“Müdür Bey, hani almayacaktýn? Ne oldu da tekrar aldýn?” gibi serzeniþlerle
öðretmenlerin tepkisiyle karþýlaþtým. Her öðretmene durumu izah etmem de
mümkün deðildi. Adam, kararlý bir þekilde uçaða atlamýþ Ankara'dan gelmiþ.
Üstelik bizden hakký olan bir þeyi istiyordu.Daha sonra, U.S.nin babasý çok yakýn arkadaþýmýz oldu. Birçok
gariban öðrencinin okumasýnda maddi katkýlarý oldu. Diðer taraftan U. S.
sýkýntýsý da devam ediyordu. Bir gün U.S.yi odama çaðýrdým, çay söyledim,
oturduk beraberce çay içiyoruz. “U. sen çok zeki bir öðrencisin. Üstelik her
türlü imkâna da sahipsin. Annen çok haným bir kadýn, üstelik meslektaþýmýz.
Baban ise fevkalade yiðit bir adam, senin bu okuldaki yaramazlýklarýn (…) soy
ismine yakýþmýyor. Baban, çok yakýn arkadaþým oldu. Onu daha yakýndan
tanýma fýrsatým oldu; ama bu yaptýklarýn babanýn davranýþlarýyla örtüþmüyor.”
dediðimde U.da bir mahcubiyet sezdim. Konuþmamdan oldukça etkilendiðini
> 2 0 5 <
anladým. Bana söz verdi. “Hoca’m, bundan sonra sýnýfýmda en iyi öðrenci
olmaya çalýþacaðým. Lütfen öðretmenlerime söyler misin, artýk beni bu
günden itibaren eski U.S. olarak görmesinler.” dedi. Ben de sözünü kabul
ettim.
Gerçekten o günden sonra U.S.de öyle bir deðiþiklik oldu ki eski U.S.
gitti, yepyeni bir U.S. geldi. Okuldan mezun olduktan sonra 19 Mayýs
Üniversitesi’ni kazandý. Ýngilizce Bölümü’nü bitirdi ve þu anda Manisa'da
Ýngilizce öðretmeni olarak görev yapýyor.
Mevlana Diyor Ki!
*Bir mum, diðerini tutuþturmakla ýþýðýndan bir þey kaybetmez. *Bilgisizin en sonda göreceði þeyi, akýllýlar önce görür.*Denize yol bulmuþ küpün önünde ýrmaklar bile diz çöker.
*Ýnsanlarý iyi tanýyýn. Her insaný kötü bilip kötülemeyin. Her insaný da
iyi bilip övmeyin. *Geleceðin bütün çiçekleri, bugünün tohumlarý içindedir. *Tasýn az su alýyorsa deryanýn günahý ne? *Ne kadar bilirsen bil; söylediklerin, karþýndakinin anladýðý kadardýr. *Gülün dibindeki toprak, gül gibi kokar. *Nice balýklar vardýr ki su içinde her þeyden eminken, tamahý
yüzünden oltaya takýlýrlar. *Ýste; ama derecesine göre iste! Bir saman çöpünün daðý kaldýrmaya
gücü yetmez. * Þefkatte ve merhamette güneþ gibi ol!
*Ayýplarý örtmekte ise gece gibi ol! *Keremde ve cömertlikte akarsu gibi ol! *Tevazuda ve mahviyette toprak gibi ol! *Ya olduðun gibi görün ya da göründüðün gibi ol!
Kýzýlderili Çocuk
Eðitim-öðretim yýlýnýn baþladýðý ilk günlerde dersine girdiðim sýnýflarda
> 2 0 6 <
bu hikâyeyi mutlaka anlatýrým. Bu hikâye sadece gençlerin deðil, yetiþkinlerin
de ders almasý gereken bir hikâyedir. Buyurun hep beraber okuyalým. Siz bu
hikâyeden nasýl bir ders çýkaracaksýnýz?
Kýzýlderililerde en büyük paye savaþçý olmaktýr. Kýzýlderili kültürüne
göre bu savaþçý payesi generallik gibi bir rütbeye denk gelmekteymiþ. Savaþçý
olmak isteyen Kýzýlderili çocuklar, genç yaþta imtihandan geçirilirmiþ. Henüz
ergenlik çaðýna girer girmez on üç - on dört yaþlarýnda iken çok uzaklara yalnýz
baþýna gider, orada yetiþen bir bitkiyi veya oraya mahsus olan herhangi bir þeyi
getirirse o çocuða savaþçý payesi verilirmiþ.
Bir gün bir Kýzýlderili çocuk, “Ben savaþçý olacaðým!” der. Kabilenin
büyükleri de ”Haydi bakalým, falan daða gidip (mesela bizim ülkemizde,
Toroslar gibi bir daðýn tepesine) orada yetiþen bir kýr lalesinden koparýp
getirirsen sana savaþçý payesi veririz.” derler. Çocuk bunu kabullenir. Bufalo
derisinden battaniyesini sýrtýna alýr, ekmek torbasýný omzuna takar ve baltasýný
da beline sokar, hemen yola koyulur. Uzun bir yürüyüþten sonra çýkacaðý
daðýn dibine varýr. Hem yorulmuþ hem de acýkmýþtýr. Yemyeþil çimenler
üzerine kendini atar, acýkan karnýný bir güzel doyurur, þýrýl þýrýl akan buz gibi
sulardan içer. Artýk karný doymuþtur. Onca yol yorgunluðundan dolayý üzerine
bir aðýrlýk çöker ve yemyeþil çimenlerin üzerine yayýlýr, biraz sonra da derin bir
uykuya dalar. Nice sonra uyanýr ve kendini dinlenmiþ hissederek daðýn
yamacýna bakar, kalkar ve daða doðru yürümeye baþlar. Uzun bir yolculuktan
sonra daðýn tepesine ulaþýr. Bütün ufuk ayaðýnýn altýndadýr. Daðýn zirvesinde
olmanýn gururuyla ve bembeyaz karlar ayaklarýnýn altýnda dolaþmaya baþlar.
“Bu dünyada benden daha cesur insan var mý?” diye kendi kendine gururlanýr.
Kendisinden istenen kýr lalesini bulur ve koparýr.
Tam geriye döneceði sýrada bir yýlan çalýlar arasýnda hýþýrdayarak
karþýsýna çýkar. Yarý baygýn bir haldedir. Dile gelir ve çocuða der ki “Havalar
birden soðudu, ben yuvamý bulamadým, karlar arasýnda kaldým. Ne olur beni
koynuna al da ýsýt, çok üþüdüm; zira ölmek üzereyim, bana yardým et!” der.
Çocuk, “Ben seni koynuma alýp ýsýtamam, zira bana atalarým senin hain bir
> 2 0 7 <
hayvan olduðunu söylediler. Seni koynuma alýrsam beni ýsýrýrsýn, bunu asla
yapamam; zira atalarým bana yanlýþ þey öðretmezler.” der. Yýlan yalvarmaya
devam eder. “Ne olur, lütfen, beni koynuna al! Katiyetle atalarýnýn dediði gibi
sana hainlik yapmam ve ýsýrmam. Bunun için sana söz veriyorum. Bana
yardým et. Yardým etmezsen bak burada öleceðim.” der. Çocuk, katiyetle
bunu yapamayacaðýný söyleyince yýlan, aðlamaklý bir þekilde yalvarmaya
devam eder. Daha sonra çocuk merhamete gelir ve yýlaný koynuna alarak
geldiði yoldan geri dönmeye baþlar.
Daða çýkarken dinlendiði yere geldiðinde tekrar orada mola verir. Þýrýl
þýrýl akan sulardan içer, karnýný doyurur. Yemyeþil çayýrlarýn üstüne yatarak
yorgunluðunu gidermek için uzanýr ve oracýkta uyuyakalýr. Yükseklerden
aþaðýya indikçe hava sýcaklýðý arttýðýnda yýlan da kendine gelmeye baþlar. Zaten
çocuðun koynunda, vücut sýcaklýðýyla ölmekten kurtulan yýlan, kendini iyice
toparlar. Çocuðun koynundan çýkmak için pantolonunun paçasýna yönelir. Bu
arada çocuðun bacaðýný ýsýrýr. Isýrdýðýnýn farkýna varýnca hýzla çocuktan
uzaklaþmaya baþlar. Can acýsýyla uyanan çocuk yýlanýn arkasýnda baðýrýr. “Hani
bana söz vermiþtin, ýsýrmayacaktýn!” dediðinde yýlan arkasýna bakarak “Sen
beni kendi ellerinle alýp koynuna koyarken benim nasýl bir hayvan olduðumu
biliyordun.” diye cevap verir.
Ýnsanýn kendine yaptýðý kötülüðü baþkalarý yapamaz. Ýnsan, hiçbir
þeyin cahili deðildir. Yeter ki aklýný ve iradesini iyi ve doðru kullansýn. Allah'ýn
buyruklarýný, büyüklerinin söylediklerini kulaðýnýn arkasýna deðil de aklýna,
vicdanýna ve zihnine koysun yeter.Þimdi durup düþünelim. Allah aþkýna, hangimiz yaptýðý iþin iyi veya
kötü olduðunu bilmiyor? Allah bizi yaratýrken içimize de öyle bir terazi koymuþ
ki ateþin yaktýðý gibi yaptýðýmýz iþlerin bize yararý veya zararý olup olmadýðýný
bilmeyenimiz var mý? Elifi görse mertek sanan daðdaki çoban bile komþu
sürüden çaldýðý ve kendi sürüsüne kattýðý bir koyunun haram olduðunu bilir.
Hangimiz elimizin uzattýðý alkol kadehinin bir yýlan gibi bizi ýsýracaðýný bilmiyor?
Hangimiz kumar masasýnda paramýzý ve itibarýmýzý kaybedeceðini bilmiyor?
Hangimiz iffetimizin dýþýnda gayri meþru bir hayata yöneldiðimizde bunun
> 2 0 8 <
kötü olduðunu bilmiyor? Peki, bütün bunlarýn kötü olduðunu bildiðimiz halde
cezaevine düþtüðümüzde, arabaya alkollü olarak binerek kaza yaptýðýmýzda
ve sonunda sakat kaldýðýmýzda, ailemize ihanet edip yuvamýzý yýktýðýmýzda,
kumarda her þeyimizi kaybedip sokaklara düþtüðümüzde bütün bunlarýn
kader olduðunu söyleyebilir miyiz?
Ýnsanýn kendine yaptýðý kötülüðü baþkalarý yapamaz. Ýnsan, hiçbir
þeyin cahili deðildir. Yeter ki aklýný ve iradesini iyi ve doðru kullansýn. Allah'ýn
buyruklarýný, büyüklerinin söylediklerini kulaðýnýn arkasýna deðil de aklýna,
vicdanýna ve zihnine koysun yeter.
Ortopedik Ayakkabý
“Sene 1993. Köprübaþý'nýn en ücra köyü olan Sargaç 'tan Manisa’ya
okumaya geldim. Vakýflar Öðrenci Yurdu’nda yatýlý olarak Manisa Lisesi'nde
okumaya baþlamýþtým. Memleketten yeni gelmiþim, çevre yok, arkadaþ yok.
önüne yýðýlmýþ kalmýþ. Evin içinde ise tahammülü mümkün olmayan aðýr bir
koku vardý. Hemen pencereyi açtým, odayý havalandýrdým; ama aðýr koku
odaya öyle sinmiþ ki tarifi mümkün deðil. Açlýktan iki büklüm olan Adnan amca,
tuvalete gidemediðinden altýna yapmaya baþlamýþ. Manzara çok korkunçtu.
Hemen duruma el koymak gerekiyordu. Okula kömür geldiðinde kömürleri
kalorifer dairesine taþýyan bir iþçi vasýtasýyla Adnan amcanýn evini kýsmen de
olsa temizlettim. Yine yemek göndermeye devam ettik.
Bu arada ayný mahallede kýrtasiyecilik yapan S.ye Adnan amcanýn
kapýsýnýn neden kilitlendiðini sorduðumda, çýrýl çýplak sokaða çýktýðý için
mahalledeki M. tarafýndan kilitlendiðini söyledi. Gerçekten son zamanlarda
zihni melekesi de bozulmaya baþlamýþtý. Mahalledeki kadýnlarýn ve çocuklarýn
rahatsýz olmamasý için evin kilidini biz aldýk. Yemek servisimiz yine devam
ediyordu.
O yýl bayram tatili dokuz gündü. Dokuz günlük bayram tatili
nedeniyle hizmetliye Adnan amcanýn aç kalmamasý için yeteri kadar kumanya
býrakmalarýný söyledim. Böylece bayram tatiline girdik.
Bayram tatilinden döndüðümüzde Adnan amcanýn öldüðünü,
cenazesinin Belediye tarafýndan kaldýrýldýðýný duydum. Yine ayný sokaktan
geçerken kapý komþularýndan birine, kimi kimsesi olmayan Adnan amca ile
neden ilgilenilmediðini sorduðumda komþusu, beni þaþýrtan þu olayý anlattý:
Müdür Bey, siz bilmiyor musunuz? Bu adam, Manisa'nýn meþhur
kasaplarýndan idi. Onun iki tane çocuðu var. Biri Bergama'da, çok zengindir.
Altýnda son model arabasýyla geziyor. Diðer çocuðu da Almanya'da
bulunuyor, dedi.Ben de: -Pekâlâ, neden babalarý ile ilgilenmiyorlar? dedim. Adnan amcanýn komþusu:
> 2 1 3 <
-Müdür Bey, bu adam hanýmý öldükten sonra baþka bir kadýnla
evlendi. Bu kadýnýn yanýnda bir de on beþ yaþýnda kýzý vardý. O kadýnla
evlendikten sonra hem yeni hanýmýyla hem (....) (Müsaadenizle burasýný
yazamayacaðým.) yaþadýðýný öðrendik. Bu durumu çocuklarý ve mahalle halký
bildiði için sizden baþka hiç kimse ilgilenmedi. Biz de sizin ilgilenmenize
þaþýyorduk. Yoksa siz bu durumu bilmiyor muydunuz? Dediðinde
donakaldým. Bu anlatýlanlarý þoke olmuþ bir hâlde dinledikten sonra halk arasýnda
söylenen o meþhur söz aklýma geldi: “Alma mazlumun ahýný, çýkar aheste
aheste!” Ben yine de insan olarak görevimi yapmanýn huzuru içindeydim.
Allah taksiratýný affetsin…
Arkamýzda Ýyi Bir Fabrika mý Ýyi Bir Evlat mý?
1980 öncesi Manisa sokaklarýnda tek tük arabaya rastlanýrdý. Valilik önünde de sadece Vali’nin makam arabasý görülürdü. Ýþte böyle bir dönemde Manisa’nýn varlýklý aile çocuklarýndan biri okula özel þoförün kullandýðý ailenin özel arabasý ile okula gelirdi. Öðrencimiz yüz yetmiþ iki öðretmenin görev yaptýðý okula araba ile geldiðinde öðretmen odasýndaki öðretmenler öðretmen odasýnýn penceresine üþüþürdü arabayý görmek için. Hiçbir öðretmen arkadaþýmýn arabasý yoktu. Öðrencimizin arabasýný gören arkadaþlar “Keþke bizim de bir arabamýz olsa!” diye iç çekerlerdi. Þimdi konferans ve seminer dolayýsýyla okullara gittiðimde okullarýn etrafý öðretmen arkadaþlarýmýn arabalarýyla dolu. Neyse araba dolayýsýyla lafý çok uzattým. Esas söylemek istediðim, o varlýklý aile ve çocuðu bugün Manisa’nýn en fakiri. Buna benzer Manisa’nýn kýrk yýl öncesine ait Manisa’nýn kýrk zenginin bugün Manisa’nýn dar gelirli ailesi olduðunu benim yaþýmdakiler bilir. Ayný öðrencinin sýnýfýnda okuyan ve arka sýrada yalnýz oturan dar gelirli ailenin çocuðu bir öðrencim de bugün Manisa’nýn varlýklý ailesi durumunda. Buna benzer birçok öðrencim de dün fakir aile çocuðu iken bugün Manisa’nýn varlýklý aileleri durumunda. Burada hiç kimseyi refüze edip yarasýný tazelemek gibi bir duruma girmek istemiyorum. Þunu gördüm, ilkokul mezunu babalarýn kazandýðý ve kurduðu fabrikalar üniversite mezunu evlatlarý tarafýndan iflasa sürüklendiler ve þu neticeye vardým. Babalar, arkalarýnda evlatlarýna iyi bir
> 2 1 4 <
fabrika mý býrakmalýdýr, yoksa iyi eðitimli bir evlat mý býrakmalýdýrlar? Her þeyin doðrusunu söyleyen Yüce Peygamber’imizin burada bir sözünü siz dostlarýmla paylaþmak istiyorum. “ Hiçbir baba, çocuðuna güzel terbiyeden ve edepten daha üstün bir hediye vermiþ olamaz.” Sanýrým sýkýntý, bu mübarek sözün gereðini yerine getirmemekten kaynaklanmaktadýr. Aileler iyi bir terbiye ve iyi bir eðitimi göz ardý ederek bolca servet býrakma yarýþýna girmektedirler; ama iyi bir terbiye ve eðitim almayan evlatlar, býrakýlanlarýn altýndan girip üstünden çýkmaktadýrlar. Manisa’da bunun o kadar çok örneklerini görüyorum ki bunlarýn hangi birini yazayým? Ben yine yaþanmýþ örneklerden birkaç tanesini sunayým.
Manisa’da Cami Hocasý Arkadaþýmdan Dinlediðim Bir Hatýra
Her yaz tatilinde camilerde yaz kurslarý açýlýr. Mahallenin çocuklarý bu kurslara gelir; ancak mahalledeki varlýklý bir ailenin çocuðu gelmez. Cami hocasý çocuðun babasýna:
- (…..)Efendi mahallenin bütün çocuklarý camiye geliyor. Senin oðlun (……)gelmiyor. O da gelse arkadaþlarý ile bir þey öðrense olmaz mý? Varlýklý Adam:
-Býrak benim oðlaný Hoca Efendi! Benim oðlan doktor olacak, der ve çocuðunu göndermez. Gerçekten dediði gibi (……..) Efendi’nin oðlu okur ve ünlü bir doktor olur.
Yýllar sonra bir gün doktorun babasý varlýklý adam kansere yakalanýr. O ünlü doktor, babasýnýn canýna can katamaz ve babasý ölür. Oðluna haber verirler. Doktor babasýnýn cenazesine katýlmak üzere camiye gelir. Apdes almak ister, ama bilmediði için apdes almasýný beceremez. Etrafýnýn alaylý baktýðý hissiyle, doktor sývadýðý kollarýný indirerek “Babam bana dinimi öðretmedi ki namazýný kýlayým!” der, babasýnýn cenaze namazýný kýlmamak için cami avlusunun dýþýna çýkar.
Ne yazý ki günümüzde annesinin, babasýnýn cenaze namazýný kýlmayan gençler günden güne çoðalmakta. Hoca Efendi’nin anlattýðý bu hatýra olaðan h le geldi. Genelde cenazelerin kalktýðý Manisa Hatuniye Camii’nin önünde bu tür örnekleri sýkça görmeye baþladýk. Camiden çýkan cemaat anne babasýnýn cenaze namazýný kýlarken, cenazenin en yakýný olan
â
> 2 1 5 <
evlatlarýn cami avlusunun dýþýnda veya cami avlusunun kýyý köþesinde bir yabancý gibi babasýnýn veya annesinin cenaze namazýnýn kýlýnýþýný seyretmeleri acý ve üzüntü verici bir durumdur. Bir evladýn anne-babasýna en büyük ve en önemli son görevlerinden biri de onlarýn cenazelerine katýlmak, cenaze namazýný kýlmaktýr.
Yaþadýðým OlaylarZaman, sýrasý gelenleri aramýzdan çekip çekip alýyor. Bey, paþa, þanlý
þöhretli, yakýþýklý, zengin demiyor. Aramýzdan aldýklarýnýn hiçbiri, dünyada sahip olduklarýndan hiçbir þeyi götüremediklerini, hepimiz biliyoruz.
1-Cenaze ortadaHalen Manisa’da yaþayan hâkim bir öðrenci velimiz A. Bey, veli
toplantýsý dolayýsýyla okula geldiðinde bana da uðradý. Velimiz, Hâkim Bey’in sakin, durgun üzüntülü bir hali vardý. “ Ne oldu Hâkim Bey, çocuðunuzun dersleri çok mu zayýf ?” dediðimde, Hâkim A. Bey, “Hayýr Müdür Bey, çocukla ilgili bir sýkýntým yok. Üstelik dersleri de çok iyi; ama bugün Manisa’da insanlýðýmdan utandým.” dedi. “Hayrola Hâkim Bey ne oldu?” diye telaþla sorduðumda baþladý anlatmaya. Benim de yakýndan tanýdýðým ve Manisalýlarýn da çok yakýndan tanýdýðý varlýklý bir ailenin aile büyüðü öldüðünde, cenaze kaldýrýlmadan önce varisleri cenazenin defin iþlemlerinden önce evdeki menkulleri paylaþmaya kalkmýþlar. Aralarýnda anlaþmazlýk çýkmýþ. Cenaze ortada. Netice hâkim isteniyor. A. Bey görevli hâkim olarak gidiyor evdeki menkulleri ( Çek, altýn, para ve mücevherat) tespit ederek masaya, kasaya tedbir koyuyor. Ondan sonra cenazenin defin iþlemlerini baþlatýyor. Bu olayýn canlý þahidi Hâkim A. Bey hâlâ hayattadýr, Manisa’da yaþýyor. Kendilerine saðlýklý ve uzun ömürler temenni ediyorum.
2- Basri Usta Yine Türk çocuklarýnýn din eðitimi için gittiðim Almanya’da þahit olduðum bir olay. Ýzmir'in (….) ilçesinden B.Usta diye anýlan, Almanya'ya ilk gelenlerden olup uzun yýllar Almanya’da çalýþtýktan sonra emekli olan bir vatandaþýmýzla Almanya'da tanýþtýk. Hemþeri de olduðumuz için aramýzda kýsa zamanda bir dostluk ve arkadaþlýk oluþtu. Altý ayda bir Almanya'ya gelir hem maaþýný alýr hem de genel bir saðlýk muayenesinden geçerdi. Geldiðinde
> 2 1 6 <
benim misafirim olurdu. Almanya'ya yalnýz geldiðini, eþini ve çocuklarýný getirmediðini, çok çalýþtýðýný, esas iþinden sonra baþka iþlerde de mesai dýþý çalýþtýðýný, kazandýðý paralarý baþkalarý gibi çar çur etmediðini, Türkiye'de yatýrýma dönüþtürdüðünü, iki oðlu ile kýzý ve damadý olduðunu, hepsine de Ýzmir’de inþaat ve gýda üzerine büyük dükkânlar açtýðýný, altlarýna da son model araba aldýðýný, her geliþinde bana anlatýrdý. Beni çok sevdiði için olsa gerek, hep benim odamda kalýrdý. B. Usta ile olan hemþeriliðimiz yukarýda da arz ettiðim gibi hemþehrilikten öte dostluða ve kardeþliðe dönüþtü.
2005 yýlýnýn Nisan ayý idi. B. Usta, Almanya’ya gelip gittiðinin ikinci ayýnda tekrar geldi. Oysa biz onu hep altý ayda bir beklerdik. Kendisi, Ýzmir’den uçaða binmeden önce Almanya’daki ATÝB Baþkaný’na telefon açarak hasta olduðunu, Frankfurt Havaalaný’ndan alýnmasý konusunda kendisine yardým edilmesini istemiþ. Talebi üzerine baþkan ve arkadaþlarý, kendisini Frankfurt Havaalaný’ndan almaya gittiklerinde bakmýþlar ki B. Usta gerçekten hasta. B. Usta’yý doðruca Darmstadt hastanesine götürüp ve yatýrmýþlar. Yakýn arkadaþlarýyla birlikte ben de zaman zaman kendisini hastaneye ziyarete gidiyor, yalnýz býrakmýyorduk. B. Usta hastanede yattýðý sürece günden güne iyileþiyordu. Yine bir gün mutat ziyaretimizi yapmak üzere Darmstadt ATÝB (Avrupa Türk Ýslam Birliði) Baþkaný A. Þ. Bey ile birkaç arkadaþ, Basri Usta’nýn ziyaretindeydik. A. Þ. Bey, Karadenizli olduðundan Karadenizlilere has bir üslupla yarý þaka yarý ciddi, “B. Usta, nedür bizim senden çektüðümüz? Türkiye'de hastane, doktor yok mu kardeþim? Niye buralarda eþinden, çoluk çocuðundan, yakýnlarýndan uzakta gurbetlik çekiyorsun? Ýþçilik hayatýnda çektüðün gurbetlük yetmedü mü?” der demez, B. Usta birden boþaldý ve hasta yataðýnda hüngür hüngür aðlamaya baþladý. Baþkan A.Þ. Bey, ben ve diðer arkadaþlar bir tuhaf olduk. B. Usta aðladý aðladý, gözlerinin yaþýný sildikten sonra dedi ki “Biliyor musun baþkaným, benim baþýma neler geldi Türkiye'de?” dedi. Hem aðlýyor hem anlatýyordu. B Usta’nýn hanýmý ölünce damadýnýn, yani kýzýnýn evinde kalmaya baþlamýþ. Bir akþam evde iken geç vakitlerde rahatsýzlanmýþ. Âdeta kalp krizi gibi bir þey olmuþ. O esnada kýzýnýn ve damadýnýn kendisini hastaneye götürmelerini beklerken damadý bir taraftan, kýzý diðer taraftan B.Usta’nýn ceplerini karýþtýrmaya, üstünü baþýný aramaya baþlamýþlar. Âdeta aç kurtlar gibi saldýrmýþlar. B. Usta da tamamen kendinden geçmiþ deðil, ama biraz fenalýk geçiriyor. Bakalým ne olacak, diye kendisini biraz daha yalancýktan
> 2 1 7 <
koyuvermiþ; ama þuuru yerindeymiþ. Bu arada kýzý ve damadý, B. Usta’nýn cebindeki kredi kartlarýný, paralarý, çek v.s. ne varsa hepsini alýp cebini boþaltmýþlar. Bu acý durum, B. Usta’yý o kadar yaralamýþ ki sabah olunca doðru Menderes Havaalaný’na gidip Darmstadt'a gelmiþ. B. Usta, baþýndan geçen bu olayý anlattýktan sonra dedi ki “Baþkan, Alman noterini getir. Artýk benim için Türkiye, memleket, oðul, kýz, damat yok. Bundan sonra benim için siz varsýnýz. Türkiye'de neyim var, neyim yok hepsini Darmstadt Emir Sultan Külliyesi’ne býrakýyorum. Artýk dünya malý diye bir tamahým da kalmadý. Ýsterseniz ziyaretime gelin, istemezseniz siz de gelmeyin. Benim maaþým bana yeter. Buradan çýktýktan sonra da beni yaþlýlar haymýna (yurduna) yatýrýn. Artýk, hiçbir þeyde gözüm kalmadý, diye bu acý ama gerçek itiraflarý anlattý. Devamla, “Ben onlar için gurbet ellerde gece-gündüz demeden canýmdan parçam için çalýþýrken benim çocuðum bana bunu yaparsa ben baþkalarýndan ne bekleyebilirim ki? Artýk, dünyada kimseden bir þey beklemiyorum.” diyerek durumunu açýklýða kavuþturmuþ oldu. Bu durumdan sonra Baþkan A.Þ.Bey, þakasýný telafi etmek için dökmediði dil kalmadý. Nitekim B. Usta, noteri ýsrarla istedi ve Türkiye’deki tüm menkul ve gayrimenkullerini Alman noteri vasýtasýyla Darmstadt Emir Sultan Külliyesi’ne vakfetti. Bunlar, benim 2005 Nisan'ýnda Almanya’nýn Darmstadt hastanesinde yakýndan þahit olduðum bir olaydýr.
3- Manisa Ýsmail Cider Huzurevi Yine Manisa Lisesi’nde çalýþýrken öðrencilerin annelerinin yaptýklarý börek ve çörekleri Akmescit Mahallesi’ndeki Ýsmail Cider Huzurevi’ne gider, onlarý daðýtýr, hâl hatýr sorar, onlarýn gönlünü almaya çalýþýrdýk. Hem de öðrencilerimize geleceðe dönük sosyal almaçlý dersler verirdik.1986 yýllarýnda yaþadýðým bu olayý belki o zamanlarda ziyaret edenler varsa onlar da hatýrlar. Kadýnlar binasýnýn giriþinde ilk odada bir yaþlý teyze kalýyordu. Altý çocuðu olmasýna raðmen onu huzur evine yerleþtirmiþler. Ayda yýlda bir uðrarlarmýþ. Kadýn her gelene “Aman oðlum, ölmeden malýnýzý kimseye vermeyin!” diye þarký nakaratý gibi her gelene ayný þeyi söylüyordu. Bu bayan da Manisa’nýn yerlilerindendi. Ýçinde kariyer sahibi evlatlarý bile vardý. Çocuklarýmýzý kariyer sahibi yapmak için çýrpýnýrken, iyi bir evlat olarak yetiþmelerini de ihmal etmeyelim.
> 2 1 8 <
Öðretmenim Ýntihar Edecek
Sanýrým nisan ayýnýn son günleri idi. Odamda çalýþýyordum. Odamýn
kapýsý açýktý. Koridorda birilerinin konuþmalarý dikkatimi çekti. “Kadir Keskin,
ben bu ismi tanýyorum; ama o mu bilmiyorum. Bizim bir sýnýf arkadaþýmýz
vardý. Onun ismi de Kadir Keskin'di. O, olmasýn!” þeklide konuþmalar
geliyordu. Bu konuþmalarý duyunca dýþarý çýktým. Benimle ayný yaþlarda bir
bey ile yanýnda kýzý yaþlarýnda bir bayan, görevli arkadaþlarla konuþuyorlardý.
Benimle yaþýt olan beye dikkatlice bakýnca yirmi beþ yýl önce ayný sýnýfta
okuduðumuz bir sýnýf arkadaþým olduðunu anladým. Kýsa sürede birbirimizi
tanýdýk ve sarmaþ dolaþ olduk. Kendilerini hemen odama aldým. Çay, kahve
ikram ederken o eski günlerimizi ve arkadaþlarý tekrar andýk. Sonra konu
yanýndaki genç bayana geldi. Yanýndaki bayanýn gelini olduðunu, düðünlerini
yeni yaptýklarýný, oðlunun üsteðmen olduðunu, ancak Ýzmir'e tayin edildiðini,
gelininin öðretmen olduðunu, eþ durumuyla Manisa Lisesi’ne biyoloji
öðretmeni olarak tayin edildiðini söyledi. Ardýndan eski arkadaþým olmasý
hasebiyle gelinini bana emanet edeceðinden hem memnun hem de içinin
rahat olduðunu belirtti.
Ben de merak etmemesini, gelininin bundan böyle kýzým olduðunu,
Ýzmir'e rahatça gelip gidebilmesi için ders programýnda gerekli kolaylýðý
göstereceðimi belirttim. Daha sonra müdür baþyardýmcýsý olan Hikmet
Öymener Bey'i arayarak arkadaþýmý ve gelinini tanýþtýrdým. Durumu anlatýp
gerekli kolaylýðý göstermesini rica ettim. Bayan öðretmenimizi okulumuzda
göreve baþlattýk.
Ýki ay sonra okullar tatile girdi. Yaz tatilinden sonra da öðretmenler
okula gelmeye baþladý. Sene baþý Öðretmenler Kurulu Toplantýsý için hazýrlýk
yaparken arkadaþýmýn gelini olan biyoloji öðretmeni (…) Haným kapýdan girdi.
Ben, kendisini neþeli ve mutlu bir havada beklerken o kadar üzüntülü ve
karamsar bir hali vardý ki odaya girdi, daha “(…) Haným, ne oldu?” demeden
aðlamaya baþladý. Gözlerinden oluk gibi yaþlar akýyordu. Buyur edip koltuða
oturttuktan sonra sakinleþmesini bekledim ve ne olduðunu sordum. (…)
> 2 1 9 <
Haným, “Neler olmadý ki Müdür Bey! Eþim beni evden attý. Eve almýyor. Oysa
birbirimizi severek ve anlaþarak evlenmiþtik.” dedi. Hem aðlýyor hem de
yaþadýklarýný anlatmaya devam ediyordu. Mübalaðasýz on beþ dakika hüngür
hüngür aðlamýþtýr. Kendisine kolonya ikram ettim, çay söyledim. Biraz
sakinleþtikten sonra olayý anlattý.
Askerler, her yýl araziye çýkarlar. Arazi þartlarýnda savaþ tatbikatlarý
yaptýrýlýr. Ben de askerliðimi yedek subay olarak yapmýþtým, biz de üç dört
haftalýk sürelerle araziye çýkar, bu süre içinde hep arazide kalýrdýk. Gelin
hanýmýn kocasý da üç hafta arazide kalacaðýndan hanýmýnýn evde yalnýz
kalmasýný istemez. Bu arada hanýmýna yoldaþ olsun diye memleketi
Karaman'dan annesini çaðýrýr. Hanýmýndan ayrýlýrken onun boynuna sarýlýr ve
bu yirmi bir günün ayrý nasýl geçeceðini düþünerek arazi görevine çýkar.
Hanýmý ile annesi evde gayet huzurlu ve güzel bir þekilde
otururlarken bir gün oðlanýn annesi gelininin geç kalkmasýndan ve kahvaltýyý
geç hazýrlamasýndan alýnýr. Kendince gelin beni bu evde istemiyor,
düþüncesiyle gelinine bile haber verip Allah’a ýsmarladýk demeden Karaman'a
döner. Oðlan yirmi bir gün sonra araziden döndüðünde bakar ki annesi evde
yok. Hanýmýna annesinin nerede olduðunu sorar. Hanýmý, haber vermeden
memlekete Karaman'a gittiðini söyler. Oðlan hemen telefona sarýlýp “Anne,
hayýrdýr; ben seni (….)’e yoldaþ ol diye çaðýrdým, niye beklemedin?”
dediðinde annesi “Kovulan, istenmeyen yerde durulur mu?” diye karþýlýk verir.
Bunun üzerine oðlan “Benim annemi evden kovan kadýnýn benim evimde iþi
yok!” diyerek hanýmýný kolundan tutarak gecenin bir yarýsýnda kapý dýþarý eder.
(….) Haným’ýn yalvarýp yakarmasý, aðlamasý sonucu deðiþtirmez. Bu olay,
1983 yýlýnda olmuþtu. Tabii o yýllarda bugünkü gibi býrakýn cep telefonlarýný
evelerde bile telefon yoktu. (.…) Haným, babasýna haber veremiyor. Nihayet
oturduklarý apartmandaki daire komþularýndan biri eve alýyor, babasýna haber
veriyorlar. (.…) Haným’ýn babasý geliyor, oðlana ne kadar dil döktüyse de
oðlan Nuh diyor, peygamber demiyor. Oðlanýn ailesi de kendilerini geri
çekiyor. Gelinin babasý ve (.…) Haným çaresiz bir duruma düþüyorlar. (.…) Haným, bunlarý anlattýktan sonra “Kadir Amca, hiç kimseye
> 2 2 0 <
söylemedim ama size itiraf ediyorum, intihar etmeyi düþünüyorum.”
demesin mi? Beni birden ateþ bastý. Öðretmenler Kurulu toplantýsý için beni
bekleyen öðretmenlere toplantý yapmak üzere müdür baþyardýmcýsý çok
deðerli arkadaþým Hikmet Beyi gönderdim. Gerçekten öðretmenin
dedim. Sonra da Allah’a ýsmarladýk diyerek evi terk ettik.
O evde öyle bir kaynana gördüm ki Allah, düþmanýmýn baþýna bile
böyle bir kadýn musallat etmesin. Saçýndan týrnaðýna kadar yüzünden cidal
akan bir tipti. Aralarý düzelmedi, olmadý ve boþandýlar.Sonuç mu? (….) Haným, zamanla olayýn þokunu atlattý. Babasý
psikiyatri tedavisi gördü. Zaman, her þeyin ilacýdýr, derler. Gün geçtikçe olayýn
etkisinden uzaklaþtýlar. (….) Haným, üç dört yýl sonra iyi bir evlilik yaptý. Her
þey düzene girdi. Sürekli görüþürüz, (….) Haným bir gün bana þu itirafta
bulundu “Müdür Bey, o gün sizin odanýza girdiðimde intihar etmek için kesin
kararýmý vermiþtim; ama orada “Allah'tan umut kesilmez, Allah bir kapý
açmadan mevcut kapýyý kapatmaz.” sözünüz kafama sanki çivi gibi çakýldý. Her
intihar düþüncesinde, konuþtuklarýnýz aklýma geldikçe rahatladým. Size minnet
borçluyum.” diye o günkü duygularýný belirtti.
Yaþým ve uzun yýllar idareci olmam nedeniyle hem çok mutlu olaylara
hem der mutsuz olaylara þahit oldum. Özellikle genç çiftlere þunu hatýrlatmak
istiyorum. Genç evliler, evliliklerinin ilk yýllarýnda çok dikkatli olmalýlar.
Özellikle genç damatlar için bu hatýrlatmayý yapmak istiyorum. Baþlangýçta
oðlan anneleri, oðlunun sanki elinden alýnacaðý, gelinler de kayýnvalidenin
oðluna olan bu düþkünlüðünü, sevgisini kýskanýyorlar. Daha doðrusu sevgi
paylaþmazlýðý yüzünden severek ve anlaþarak evlenen gençlerin mutluluðu bir
hiç yüzünden gölgeleniyor, boþ yere yýkýlýp gidiyor. Burada erkeklerin
anneleriyle hanýmlarý arasýnda bir orkestra þefi gibi her ikisini de idare etmesi
> 2 2 2 <
gerekir.Genç gelinler için de þunu söylemek istiyorum. Ýnsanoðlu, en uzun
süreyle annesini, ama en çok da hanýmýný severmiþ. Ama eþlerin birbirlerine
olan sevgisi bir gün nefrete dönüþebildiði hâlde anneye olan sevgi ne nefrete
dönüþür ne de bitermiþ. Bir de gelinlerin þunu çok iyi anlamalarý gerekiyor.
Anne ile oðulun sevgisi farklýdýr. Bunu iyi anlamalarý gerekir. Bu sevgi farklýlýðýný
anlayamayanlarýn evlilikleri maalesef amaçsýz ve boþ kýskançlýklar yüzünden o
güzelim evlilikler heba olup gidiyor. Kocalarýný kaynanalarýndan kýskanmak,
herhâlde en mantýksýz ve en anlamsýz davranýþ olsa gerek. Hýrs, kýskançlýk,
öfke, hasetlik, insanýn aklýný gölgelermiþ. Lütfen evliliðinizin ilk yýllarýnda bu tür
hastalýklara kendinizi kaptýrmayýn.
Gelelim o burnu büyük, kendini beðenmiþ damat beye! Daha sonra
aldýðým habere göre yaptýðý ikinci evlilik de annesi yüzünden boþanma ile
sonuçlanmýþ. Bunun üzerine delikanlý kendini alkole vermiþ. Genç yaþta
ordudan atýlmýþ.
Körün Rüyasý
Anadan doðma iki kör adam bir duvarýn kenarýna çökmüþ,
konuþuyorlarmýþ. Biri “Dün gece rüyamda çok güzel bir kuþ gördüm!” demiþ.
Diðeri heyecanla sormuþ. “Hele anlat, ben ömrümde hiç kuþ görmedim.
Allah gözünü açsýn, anlat hele, kuþ neye benziyordu?” demiþ. Rüyayý gören
arkadaþý cevap vermiþ: “Ümide benziyordu.”Dinimizde ümitsizlik, þirk alametidir.
Fatma Teyzenin Ýrfaný
Fatma teyze, genç yaþta beyini kaybeder. Yetim kalan tek yavrusunu,
üvey baba elinde büyümesin, diye saçýný süpürge yapar; çalýþýr çabalar ve
oðlunu büyütür, okutur, iyi bir meslek sahibi yaparak hayata hazýrlar. Oðlunun
evlenme zamaný gelir. Oðlunun bulup beðendiði kýza da muvafakat eder.
Karþýlýklý rýza ile güle oynaya düðünleri yapýlýr. Oðlunu ve gelinini balayýna
> 2 2 3 <
gönderir. Açýk büfeli, yýldýzlý otellerde balayýný geçiren damat bey, her vesile ile
annesinden söz eder. “Bu yemeði annem daha güzel yapar, annemin yaptýðý
tatlýlarý hiç kimse yapamaz.” gibi. Tatilleri boyunca sürekli annesinin
yemeklerini metheder durur. Tabii gelin haným da hep tasdik eder.Balayý bitmiþ, dönme zamaný gelmiþtir. Fatma teyze, oðlunu ve
gelinini dönecekleri günün akþamýnda evinde aðýrlamak ister. Onlarla birlikte
yakýn akrabalarýyla ve eþ dostla yemek yenilecektir. On parmaðýnda ondan
fazla hüner bulunan Fatma teyze, dillere destan meþhur yemekleriyle
misafirlerini aðýrlamak ister. Sabahtan mutfaða girer, þarký söyleyerek yemek
yapmaya baþlar; çünkü bu akþam, biricik gelini ile gözbebeði olan oðlunu
yemeðe alacaktýr. Yakýn akrabalarýnýn da bu mutlu günlerinde beraber olmalarý
için yemeðe çaðýrmýþtýr.
O gün Fatma teyze, bütün gün mutfaktan çýkmaz. Ýkram edeceði
yemeklerini bir güzel yaparken diðer taraftan da yemek masasýný düzenler.
Akþam olur; gelini, oðlu, akrabalarý ve eþ dost hep beraber evde
toplanýrlar. Bakarlar ki masanýn üzerinde bembeyaz bir örtü, masanýn
ortasýnda rengârenk güllerin bulunduðu bir vazo, porselen tabaklar, kýsacasý
servise hazýr dört dörtlük ve çok ince bir zevkle donatýlmýþ yemek masasý.
Bütün davetliler masaya otururlar. Mutfaktan gelecek yemekleri beklemeye
baþlarlar. Mutfaktan yemekler gelir. Ýlk önce çorbanýn servisi yapýlýr. Çorba,
soðuk ve oldukça tuzlu olmuþtur. Misafirler, çorbadan nezaketen birkaç kaþýk
alýrlar. Ardýndan köfteli patates yemeði gelir. Patatesler yanmýþ, köfteler ise
kýpkýrmýzý, çið bir hâldedir. Son olarak da tatlýlar ikram edilir. Tatlýlar, hem bir
garip kokuyor hem de hamur gibi piþmemiþ. Lokmalar herkesin aðzýnda
büyüyor. Ýkram edilen yemeklerin hem görüntüsü hem de yenmesi çok
berbat. Beri tarafta gelinle damat yan yana oturuyorlar ve gelin, kocasýna
kinayeli bir þekilde bakýyor. Sanki “Bu mu annenin güzel yemekleri?” demek
istiyor. Sofradaki davetlilerin hiçbiri, yemeklerin bu kadar kötü oluþunu Fatma
teyzenin yüzüne vurup onu üzmek istemiyor.
> 2 2 4 <
Nihayet misafirler, gelin ve oðul yarý aç yarý tok sofradan kalkarlar.
Beri tarafta Fatma teyzenin oðlu, hanýmýnýn karþýsýnda son derece mahcup
olmuþtur. Yemekten sonra adet olduðu üzere acý kahveler içilir. Fatma
teyzenin oðlu ve gelini müsaade isterler, annelerinin ve misafirlerin ellerini
öperek evden ayrýlýrlar.
Evde kalan akrabalar, yaþanan bu duruma bir anlam veremezler.
Merak içinde “Hayrola Fatma Haným, içimizde en güzel yemek yapan sensin.
Senin yaptýðýn yemekleri yerken nerdeyse parmaklarýmýzý yiyeceðimiz gelirdi.
Bu gün hasta mýydýn, yoksa bir üzüntün mü vardý? Yemekler neden bu kadar
berbattý?” diye sorarlar. Fatma teyze, gayet sakin bir hâlde cevap verir. “Hayýr,
hasta filan deðildim. Üstelik en mutlu günümdü.” der. Akrabalar, daha þaþkýn
bir hâlde: “Pekala, bu yemekler neyin nesiydi böyle?” dediklerinde Fatma
teyze taþý gediðine koyar: “Oðlum, bundan sonra benim yemeklerimi ve
benim meziyetlerimi anlatarak güzel gelinimin kalbini kýrsýn istemedim.” der.Oðlunu gelininden kýskanan kaynanalar için güzel bir
hikâye…
Üçüncü Dünya Harbi
Bir gün odamda otururken telefon çaldý. Telefonu açtýðýmda feryat
figan sesler duydum. Biraz dikkat kesilince okulumuz öðretmenlerinden (.…)
Haným’ýn sesi olduðunu anladým. “Yetiþ Müdür Bey, kocam beni öldürüyor.”
diye baðýrýyordu. Eþini de tanýyordum. O da iyi tanýdýðým öðretmenlerden
biriydi. Duyduklarým karþýsýnda dondum kaldým. Ne yapacaðýmý þaþýrdým.
“Karý-koca kavgasýnýn arasýna nasýl girerim.” diye düþündüm. Bir an polisi
arayayým, diye düþündüm. Sonra karý koca her ikisi de öðretmen olduðu için
meslektaþlarýmýn onurunu düþünerek bu düþüncemden vazgeçtim. Böyle bir
davranýþa gönlüm razý olmadý.
Hemen müdür baþyardýmcýsý olan arkadaþým Hikmet Bey'i ve bayan
bir öðretmen arkadaþýmý yanýmýza alarak arabaya atladýðýmýz gibi (….)
Haným’ýn evine vardýk. Dünyanýn cenneti mutlu bir evlilik, dünyanýn
> 2 2 5 <
cehennemi de mutsuz bir evlilikmiþ. Mutsuz evliliðin cehennem hayatý gibi
olduðunu bu çiftler sayesinde görmüþ oldum. Eve varýp kapýyý çaldýðýmýzda
kapý açýldý, gördüklerimize inanamadýk. Böyle bir þey olamaz! Erkeðin eli
yüzü, týrnak izleriyle kan revan içinde; bayanýn ise her yeri mosmor, yaka paça
yýrtýlmýþ. Olayý daha fazla derinliðine anlatmak istemiyorum. Vitrinde tabak
çanak ne varsa hepsi hurdahaþ olmuþ, yerlere atýlmýþ. Sanki Üçüncü Dünya
Harbi burada oluyor. Biz varýnca kavgayý ayýrdýk. Birini bir koltuða, diðerini
baþka bir koltuða oturttuk. Sakinleþmelerini beklerken ben, “Nedir kardeþim
sizin derdiniz? Siz eðitimli kiþilersiniz, siz bu davranýþýn insanlarý deðilsiniz. Ýkiniz
de beyefendi, hanýmefendi insanlarsýnýz. Ne var, neyi paylaþamýyorsunuz?”
dediðimde, her ikisi birden konuþmaya baþladý. Her ikisi de kendi haklýlýðýný
izah etmeye çalýþýyordu. Neticede anladým ki yaklaþan bayram nedeniyle biri “Benim aileme
gidilecek; diðeri, “Hayýr!”, benim aileme gidilecek!” diye tartýþmaya
baþlamýþlar. Bu arada biriken diðer problemler de ortaya konulunca öfke, sinir,
hakaret derken akýl gitmiþ, yerine þiddet gelmiþ ve karþýlaþtýðýmýz sonuç.
Sonra ne mi oldu? “Benim ailem, senin ailen!” yüzünden boþandýlar.
Arkada boynu bükük iki yavru býraktýlar.
Boþanmak Kötülüðe Hizmettir
Sahabelerden biri gelir, Peygamber’imize sorar:-Ya Rasülallah, bana cennete gidecek bir amel söyler misin?Peygamber’imiz sorar: -Evli misin, bekâr mýsýn? Sahabe: -Bekârým, ya Rasülallah.Peygamber’imiz:- O hâlde git, önce git evlen dinini tamamla ki cennete giresin.Yine baþka bir zaman sanki sözleþmiþçesine Hifa adlý bir sahabe kadýn
da ayný soruyu sorar: Peygamber’imiz: -Evli misin, bekâr mýsýn?
> 2 2 6 <
Sahabe kadýn: - Bekârým. ya Rasülallah. Peygamber’imizin cevabý yine aynýdýr. -Git, önce evlen, dinini tamamla ki cennete giresin
Peygamber’imizin cevaplarýndan anlýyoruz ki evlilik günahlara karþý
büyük bir kalkandýr. Baþka bir buyrukta da “Dünyanýn cenneti huzurlu bir aile
yuvasý, dünyanýn cehennemi de huzursuz bir aile yuvasýdýr.” denilmektedir.
Zaman zaman Türk çocuklarýnýn dini eðitimleri için Almanya'ya
çaðrýlýyorum. Orada derse gelen öðrencilerden birine okumasý için baba ile
ilgili bir þiir verdim. Çocuk:-Hoca’m ben bu þiiri okumam, dedi. -Neden? dedim.-Ben babamý sevmiyorum, diye cevapladý. Sonra öðrendim ki anne-
baba boþanmýþlar. Babasý baþka bir hanýmla evlenmiþ. Çocuk babasýndan
nefret eder hale gelmiþ.
Huzur-ý Ýlahi’den insan yüzünden kovulan þeytan, Âdem (A.S.)'a ve
onun nesline düþmandýr. Þeytanýn sermayesi kin, nefret, hiddet ve hasetlik
olup gurur ve kibirle gözü kör eder. Birinci düþmaný insan olan þeytan, insaný
kýyamete kadar yoldan çýkarma ve sapýtma yemini etmiþtir.
Bir gün büyük þeytan, üç küçük þeytaný vekilini dünyanýn dört bir
yanýna daðýtýr. Onlarýn zafer sevinciyle dönmelerini dört gözle bekler.
Þeytanýn vekilleri döndüklerinde yaptýklarýný tek tek anlatmaya baþlarlar.
Birincisi çirkin bir gülümsemeyle “Efendim, iki adamý birbirine
düþürüp kavga çýkardým. Birbirleriyle öldürürcesine kavga ettiler. Kavga
esnasýnda dillerine ne geldiyse söylediler. Oysa tartýþtýklarý konunun hiçbir
önemi yoktu. Birbirlerinin canýný yaktýlar. Biri hastaneye düþtü, diðeri de
hapishaneye. Artýk onlar ölünceye kadar birbirleriyle dost olmazlar. Gördüm
ki insanlar kavgayý çok seviyorlar, ben bu iþe devam etmek istiyorum. Üstelik
> 2 2 7 <
seyretmesi de çok zevkli oluyor.” der.
Büyük þeytan, anlatýlanlarý donuk bir ifadeyle dinler; ama anlatan
kadar zevk duymaz.
Ýkincisi söz alýp “Efendim, ben de insanlarý içki ve kumar yoluyla ifsat
edip aralarýný bozdum. Ýçki içirip aralarýnda kavga çýkardým. Biri hastaneye gitti,
diðeri cezaevine, öbürü de mezara gitti.” der ve þeytanýn yüzüne umutla
bakar.
Þeytan yüzünü buruþturur ve “Hiçbiriniz diþe dokunur bir þey
yapmamýþsýnýz.” diye avenesini azarlar.
Sýra üçüncüsüne gelir, arkadaþlarýnýn yaptýðý karþýsýnda kendisinin
yaptýðý çok hafif kalýr. Umutsuzca ve utanarak “Efendim, ben bir adamla eþinin
arasýný açtým ve onlarý birbirine düþürdüm. Onlarý birbirinden ayýrdým.” der;
çünkü ona göre yaptýðý bu iþ arkadaþlarýnýn yaptýðýnýn yanýnda küçük bir hadise
idi. Duyduklarý karþýsýnda þeytanýn gözleri zafer sarhoþluðuyla parlar.
Tahtýndan ayaða kalkar, bu vekilini kucaklar. “Gerçekten çok büyük bir iþ
baþarmýþsýn.” diyerek bu vekilini tebrik eder. Diðer vekiller homurdanarak
“Efendim, bizler ondan daha büyük iþler yapmýþken bizi tebrik etmedin. Oysa
bir adamýn eþinden ayrýlmasý basit bir olaydýr.” derler. Þeytan, kendinden emin
bir þekilde “Sizin aklýnýz ermez!” der. O çirkin gülümsemesiyle sözlerine
devam eder: “Bu kurnaz vekilim, bana toplumun ve insanlýðýn kalbini getirdi.
Aile, toplumun kalbidir, direðidir. Bu direk yýkýlýrsa toplum da parçalanýr. Aileler
parçalanýrsa toplum diye bir þey kalmaz, kargaþa çýkar, kavgalar uzar da uzar.
Çocuklar ortada kalýr, saðlýklý büyüyemezler. Hepinizin yaptýðýný bu vekilim tek
baþýna yaptý. O, bir adamý eþinden ayýrdý.” diyerek korkunç bir kahkaha atar. O
sözü tekrar söyler: “O, bir adamý eþinden ayýrdý.”
Vekil þeytan, bu övücü ve onurlandýrýcý sözler karþýsýnda vahþi bir
zafer çýðlýðý atarak “Devam edeceðim, aileleri parçalayacaðým. Kýyamete kadar
hepsini saptýracaðým.” der.
> 2 2 8 <
Evet, bugün dinimizi, milliyetimizi, kültürümüzü, gelenek ve
göreneklerimizi tam hakkýyla yaþamanýn ve yaþatmanýn yeri ailedir. Saðlýklý
toplumlar, saðlýklý ailelerle oluþur. Sosyologlara göre de saðlýklý bir aile piramite
benzer. Bu piramitin altýný çocuklar, orta kýsmýný gençler, daralan üst kýsmýný da
yaþlýlar oluþturursa böyle toplumlar saðlýklý toplum yapýsýdýr. Þayet bu piramitin
tersi bir durum söz konusu olursa yani yukarý kýsmýný çocuklar, orta kýsmýna
doðru olan yeri gençler ve alta doðru geniþ yeri de yaþlýlar oluþtursa saðlýksýz
bir toplum oluþur. Týpký bugünkü Avrupa'nýn durumu gibi. Çok þükür Türk
milleti olarak bizim en saðlam yapýmýz ailedir. Son zamanlarda ekranlarda
sürekli olarak parçalanmýþ ve kötü aile örnekleriyle toplumumuzun en saðlam
yapýsýný bombardýmana tutmaktadýrlar. Aileler, kendilerini ve çocuklarýný bu
tür kötü örnekler seyretmekten korumalýdýrlar. Gözün gördüðüne zamanla
gönül de alýþýr.
Toplumda görülen ve ekranlarda seyredilen olaylarýn yanlýþlýðý
çocuklara izah edilmelidir. Hanýmýný aldatan erkeklerin, kocasýný aldatan
kadýnlarýn sanki bir kahraman edasýyla ekranlara getirilmeleri, maalesef, çok
ama çok yanlýþ görüntülerdir. Etrafýnýza bir bakýn bakalým! Mahallemizde,
apartmanýmýzda, çevremizdeki mahalle veya sokaklarda kaç ailede bu tür
yanlýþlýklar yaþanýyor? Ekranlara getirilen örnekler devede tüy
mesabesindedir; ama nedense bu tür yanlýþ örnekler sürekli olarak ekranlara
taþýnmak suretiyle toplumda bu gibi kötülere ve kötü örneklere yer açýlmak
isteniyor. “Namus, insanýn beynindedir.” gibi laflarla deðer yargýlarý
aþýndýrýlarak bizi de Avrupa'nýn aile yaþantýsýna uyarlamak, hatta onlara
dönüþtürmek istiyorlar. Aslýnda þu anda Avrupa'nýn bize en çok imrendiði konu, aile
yapýmýzdýr. Aile hayatýmýz, aile baðlarýmýz, onlar için imrenilecek deðerler
olarak görülüyor. Bunu Almanya'daki Alman dostlarýmdan dinledim.
Avrupa'da yaþlýlar, yaþlanan veya hastaneye düþen anne-babalar aranýp
sorulmuyor. Yalnýzlýklarýyla baþ baþa býrakýl ýyor. Oysa bizim
vatandaþlarýmýzdan hastaneye düþen bir kiþinin arkadaþlarý, komþularý ve
akrabalarý tarafýndan ziyaret ediliþi Almanlarýn gýpta ile izlediði bir durumdur.
Bu hasta ziyaretinin kaynaðý ise dinî öðretilerimizdir; çünkü bizim dinimizde
> 2 2 9 <
hasta ziyareti, Allah rýzasý için yapýlýr. Peygamber’imizin hadislerinde sýk sýk
anlatýlýr. Kul ahirete gittiðinde Cenab-ý Hak soracak: “Kulum, benim için ne
yaptýn?” Kul cevaben “Allah'ým senin için namaz kýldým, oruç tuttum, hacca
gittim, zekât verdim, senin adýný andým.” diye amellerini sayacak. Cenab-ý Hak
ise “Bunlarýn hepsi de kulluðunun gereðidir; ancak sen benim için ne yaptýn?”
diye sorduðunda kul “Ne yapmam gerekirdi Ya Rab!” dediðinde Cenab-ý Hak
“Benim için bir hasta ziyaret ettin mi?” buyuracak. Ýþte bugün bizim aile
yapýmýzýn temelini dinî öðretilerimiz oluþturmaktadýr. Hasta ziyareti, anne-
baba hakký, çocuk sevgisi, iffet anlayýþýmýzýn temelini dini öðretilerimiz
oluþturmaktadýr. Avrupa'da ise bu deðerler, maalesef, olabildiðince erozyona
uðramýþtýr.
Yakýn dostum olan Dr. Franz Riederer, Mr. Gibs ve tanýdýðým Alman
öðretmenlerin hiçbirinin çocuðu yok. Çocuðu olanlar ise tek tük. Bu arada
öðretmenlerden nikâhsýz yaþayanlara da rastladým. “Neden çocuðunuz yok?”
diye sordum. Verdikleri cevap, “Onun bakýmýný ve külfetini göze alamadýk.”
oldu; ama evlerine misafir olduðumda evin içinde kocaman bir köpekle
kedinin en güzel þekilde bakýldýðýný gördüm.
Almanya'daki bir ilin Geçlik Merkezi Müdürü olan Stafen Mozer, kýrk
yaþlarýnda ve çok iyi bir dostluk kurduðum kiþilerdendir. Mozer çifti, bir beni
evlerine misafir etti. Bir dostluk belirtisi olarak her ikisi de kartvizitlerini
Sormadan edemedim. Kartvizitlerinizdeki soyisim farklýlýðý dikkatimi çekti, dedim. Onlar:- Biz resmi nikâh yapmadýk, arkadaþ olarak yaþýyoruz, dediler. Ben de: -Pekâlâ, çocuklar kimin? dedim. Onlar: -Bizim, dediler.Ben meraklý sorularýma devam ettim.-Pekâlâ, çocuklarý nasýl kayýt yaptýrýyorsunuz, kimin üzerine kayýt
> 2 3 0 <
oluyor? dedim. Alman çift:- Almanya'da çocuklarýn kaydý konusunda bir problem olmuyor,
dediler. Ben dayanamadým:-Madem birlikte yaþýyorsunuz, böyle yaþamak yerine nikâhlanarak
beraber yaþasanýz olmaz mý? dedim. Onlarýn cevabý daha ilginç oldu:-Belki zaman gelir o benden, ben ondan býkabiliriz. Belki baþkalarýna
gönül verebiliriz. Ayrýlýp birleþmek zor olmasýn, diye cevap verdiler. Böyle bir anlayýþýn olduðu toplumda ailenin ne olduðunu ve ne
olmadýðýný takdirlerinize sunuyorum.
Bu çarpýk aile hayatý sonunda maalesef, çok çirkin ve çarpýk yaþantýlar
ortaya çýkmýþ.Burada anlatacaðým olayla Avrupa'daki aile yapýsýnýn ne durumda
olduðunu gözler önüne sermek istiyorum. Bu ve benzeri olaylar bizim
gözümüzü açsýn ki hem biz hem çocuklarýmýz bu tür sýkýntýlarý yaþamasýnlar. Almanya'da görev yaptýðým Bielefeld þehrinde bir veli toplantýsý
düzenlenmiþti. Ben de buradaki Türk çocuklarýnýn okullardaki durumlarýný
izlemek üzere bu toplantýya katýldým. Toplantý, il çapýnda yapýlýyordu.
Toplantýya Belediye Baþkaný, Milli Eðitim Müdürü, okul müdürleri, öðrenci
velileri, öðretmenler ve Almanya'da yaþayan yabancýlar: Türk, Ýspanyol,
Ýtalyan, Yunan öðrenci velilerinin temsilcileri katýldý. Geniþ çaplý bir toplantý
yapýldý.Toplantýda önce Almanya Emniyet Müdürlüðü’nden iki yetkili
konuþtu. Birinci yetkili, “Gençleri zararlý alýþkanlýklardan nasýl koruyabiliriz?”
konusunda bilgiler verdi. Anlattýðý þeyler, bizim ülkemizdekilerle aynýydý. Bizim
de Türkiye'deki okullarýmýzda anlattýklarýmýzla benzerlikler gösteriyordu.
Benim zaman zaman öðrencilere anlattýðým konularýn aynýsýný, ayný
kelimelerle ifade etti. “Demek ki her ülkenin gençlerinin eðilimi, alýþkanlýklarý
ve gençlere yaklaþma dili dünyanýn her yerinde ayný.” diye kendi kendime
düþündüm.
> 2 3 1 <
Ýkinci yetkilinin konuþma konusu ise “Almanya'da Çocuklara Yapýlan
Cinsel Taciz” idi. Yetkili, Almanya'daki çocuklara yapýlan cinsel taciz konusunu
anlatýrken beynim allak bullak oldu. “Olamaz böyle bir þey!” diyerek isyan
etmek istedim. Toplantý sonunda Alman Emniyeti, bu konularý içeren bir
kitapçýk daðýttý. Bu kitapçýk Almanca, Türkçe, Ýspanyolca, Ýtalyanca ve Yunanca
bastýrýlmýþ olup gelen bütün velilere daðýtýldý.
Almanya'daki çocuklara yapýlan cinsel tacizin neler olduðunu
Almanya Emniyet Müdürlüðü’nün raporundan vermek istiyorum. Bu ifadeler,
toplantý sonunda bizlere daðýtýlan kitapçýktan aktarmadýr. Bu kitapçýktaki
bilgiler, raporlar, deðerlendirmeler ve kitapçýðýn basýmý tamamen Almanya
Emniyet Müdürlüðü’nün araþtýrmalarý ile oluþturulmuþtur.
Boþanan Anne-Babalarýn Çocuklarýnýn Uðradýðý
Psikolojik Travmalar
“Ailemle ilgili hatýrladýðým ilk þey annemle babamýn beni
paylaþamamalarýdýr.Ailemin tek çocuðu olduðum için kendimi hep aþýrý sevgi içinde
buldum. Ne zaman baþým sýkýþsa annemin koruyucu kanatlarýný hissettim
etrafýmda. Babam ise hep müþfik ve eðlenceli bir arkadaþ olmuþtu bana. Bir
gün annemle babam ayrýldýlar. Evet, ben çok üzüldüm. Sanki dünyanýn sonu
geldi sandým. Ne yediðimin ne de içtiðimin farkýndaydým. Ruh gibiydim; ama
onlar benim bu halimi gördükleri zaman benim hatýrýma bazý problemlerini
hasýraltý ederek bana yakýn durdular ve ayrýlýðýn olumsuz yanlarýný bana
hissettirmemeye çalýþtýlar. Anneme ve babama istemeyerek de olsa anlayýþla
davrandým. Zaten aksi de mümkün deðildi. Ben annemle yaþýyordum. Babamla da istediðim zaman
görüþebiliyordum. Gün geldi, annem baþka biriyle evlenmeye kalkýnca
dünyam baþýma yýkýldý. Bir baþka adamýn, annemle ayný odaya girmesini asla
hazmedemiyordum.
> 2 3 2 <
Ýþte bütün problemler ondan sonra baþladý. Artýk ben sorunlarýmý
dýþarýyla paylaþmaya baþladým. Artýk ondan sonra da olan oldu. Öyle bir
bataklýðýn içine sürüklendim ki buradan çýkmam oldukça zordu.
Benim bu hâlimi yakýndan bilen ve dersimize de giren (.…) Hoca’m
beni bir gün odasýna çaðýrdý. Bana çay ýsmarladý, halimi hatýrýmý sorduktan
sonra öyle þeyler anlattý ki bütün sözleri adeta çivi gibi kafama çakýlmaya
baþladý. ‘Olanlara kýzarak baþkasýnýn deðil, kendi hayatýný mahvediyorsun,
bunu yapma! Bu dünyada, Manisa'da boþanan sadece senin annen baban
deðil, bu þehirde, bu lisede annesi babasý ayrýlan sadece sen deðilsin. Baþka
öðrenciler de var; ama onlar senin gibi kendilerini daðýtmýyorlar, kendini
toparla! Ana, baba, kardeþ, Allah vergisidir. Bunlarý seçmen kendi elinde deðil;
ama arkadaþlarýný seçmen kendi elinde. Çarþýda yanýnda gördüðüm
arkadaþlarýný beðenmedim. Ýstersen o arkadaþlarýný bir kez daha deðerlendir.
Sana iyilik ve güzellik adýna bir þeyler mi veriyorlar yoksa senden bir þeyler mi
alýyorlar.’ dedi ve masasýndaki þekerlikte duran þekerlerden bir avuç vererek
beni uðurladý; ama ben, sanki sarhoþ olmuþ gibi tuhaf bir hâldeydim. Odadan
çýkarken sanki baþým dönüyordu. (.…) Hoca’mýn anlattýklarý bir anda beni
kendime getirmiþti.
Artýk o günden sonra benim annem de babam da (….) Hoca’m
oldu. Ne zaman baþým sýkýþsa (.…) Hoca’ma gider, ona derdimi anlatýr, onun
nasihatleriyle ve verdiði þekerle içim ferahlardý. Liseyi bitirdim, üniversiteyi
kazandým. Okudum ve kendi hayatýmý kurdum; ama (.…) Hoca’mý
unutmuyorum. (….) Hoca’ma ilelebet minnettarým.
Her genç kýz, her delikanlý, benim gibi þanslý olmayabilir. Anne
babalar, lütfen kendi kaprisleriniz için bizlere kýymayýn. Bizim hayatýmýzý,
geleceðimizi karartmayýn.”
> 2 3 3 <
Boþanmýþ Aile Çocuklarýnýn, Anne-Babalarýndan
Ýstekleri
1-Beni ikinizden birine zorlamayýn. Belki siz karý koca deðilsiniz ama hala benim annem babamsýnýz. Lütfen bana birbirinizin kötülüklerini deðil, iyiliklerinizi anlatýn.
2- Beni aranýzda laf getirip götüren biri yapmayýn. Birbirinize söyleyeceðiniz bir þey varsa lütfen medeni iki insan gibi bir araya gelip konuþun.
3- Lütfen bana ikinizin yanýnda da yaþayabilme imkâný ve fýrsatý tanýyýn.
4- Bana hep ne yaptýðýmý ve neye ihtiyacým olduðunu sorun. Sýklýkla sizlerle konuþmaya, sizin yönlendirmenize ihtiyacým olduðunu unutmayýn.
5- Bana boþanmanýz önceki gibi yaklaþmaya devam edin. Boþanmýþ bir anne babanýn dezavantajýný bana yaþatmayýn. Çünkü bunun nedenli zor olduðunu bilmiyorsunuz.
6- Unutmayýn siz birbirinize düþman olsanýz da ben hala sizin çocuðunuzum. Hanginizin yanýnda kalýrsam kalayým sizleri birbirinize eþ yapmaz. Ama benim umudum ve hayalim sizi hep eþ olarak görmek.
7-Ben zaten sizi boþanmýþ olmanýzla kaldýramayacaðým yükü omuzlarýma aldým. Konuþacak, deþarj olacak bir insan arýyorsanýz beni bulmayýn. Ben omzumdaki yükü zor taþýyorum. Deþarj olmak istiyorsanýz ya bir arkadaþ bulun, ya da tekrar evlenin.
8- Yaþým kaç olursa olsun ben kayýp bir insaným. Bir çok sýkýntýyla yüz yüzeyim. Depresyon, sevgi yokluðu, örnek alabileceðim rol model anne baba yokluðu, ahlak terbiye, iyi bir eðitim vs. Lütfen sýkýntýlarla karþýlaþtýðýmda bana yardým edin.
9- Ailevi deðerler artýk benim için eskisi gibi deðil ana-baba, dede-nine bir araya gelip kutladýðýmýz neþeli bayramlar ve özel günler, bahar mevsimindeki piknikler, birliktelikler artýk hayal. Keþke bayramlarda, özel günlerde týpký eskisi gibi bana o sevinçleri yaþatabilseniz.
> 2 3 4 <
Kýssadan Hisse
Ünlü Türk Mutasavvýfý Ahmet Yesevî anlatýyor. Cenab-ý Hakk, Hz.
Adem'i cennetteki hatasý yüzünden yeryüzüne indirir. Hz. Adem yeryüzüne
indiðinde saðýna bakar, üç tane beyaz siluet görür.
Birinci beyaz siluete sorar:- Sen Kimsin? Birinci beyaz siluet cevap verir:- Akýlým.Hz. Adem tekrar sorar: - Nerde bulunursun?Birinci beyaz siluet:-BaþtaHz. Adem, ikinci beyaz siluete sorar:- Sen kimsin?Ýkinci beyaz siluet cevap verir:- Ben hayâyým. Hz. Adem ona da sorar:-Nerde bulunursun?Ýkinci beyaz siluet: -Yüzde bulunurum. Hz. Adem, üçüncüsüne de ayný soruyu sorar:Sen kimsin?Üçüncü beyaz siluet:- Ýmaným.Hz. Adem: - Nerede bulunursun?Üçüncü beyaz siluet:- Kalpte bulunurum.Hz. Adem, bir de soluna bakar, solunda da üç siyah siluet görür.Birinci siyah siluete sorar:- Sen kimsin?Birinci siyah siluet:- Öfkeyim
> 2 3 5 <
Hz. Adem, tekrar sorar:- Nerede bulunursun? Birinci siyah siluet:- BaþtaHz. Adem: -Ama orada akýl var!Birinci siyah siluet:- Ben geldim mi, o kaçar. Hz. Adem, ikinci siyah siluete sorar:- Sen kimsin?Ýkinci siyah siluet: -Hayâsýzlýðým.Hz. Adem, ona da sorar:- Nerede bulunursun? Ýkinci siyah siluet: -Yüzde bulunurum.Hz. Adem:- Orada hayâ var.Ýkinci siyah siluet: -Ben geldim mi, o kaçar. Hz. Adem, bu sefer de üçüncü siyah siluete sorar: -Sen kimsin?Üçüncü siyah siluet:- Küfürüm.Hz. Adem:- Sen nerede bulunursun?Üçüncü siyah siluet:- Kalpte bulunurum.Hz. Adem:- Ama orada iman var!Üçüncü siyah siluet:- Ben geldim mi, o kaçar.Sadece evlilere deðil, öfkesini yenemeyen tüm insanlara misal olsun.
> 2 3 6 <
Kýrkaðaç Lisesi’nin En Güzel Öðretmeni
Müdür olarak çalýþtýðým Kýrkaðaç Lisesi’nde Kýrkaðaç'ýn kalburüstü
ailelerinden birinin güzel bir kýzý okulumuzda fen bilgisi öðretmeni olarak
çalýþýyordu. Hem fiziki güzelliðinden hem de ailesinin konumundan
olabildiðince havalý bir bayandý. Evlenme konusunda çevresinden çok iyi
teklifler almýþ; fakat ailesinin konumuna kendi güzelliðini de katarak
öðretmenlerden ve diðer meslek mensuplarýndan gelen nasipleri hep geri
çevirmiþ. Müdür olarak atandýðým yýllarda ise yaþý otuz beþi aþmýþ, kýrka doðru
merdiven dayamýþtý. Kafasýna doktor veya hakimle evlenmeyi koymuþ, o
meslekten bir nasibini beklerken yaþ gelmiþ geçer olmuþ. Hatta arkadaþlarý
“Neden nasiplerini geri çeviriyorsun?” diye sorduklarýnda, “Doktor, hâkim
hanýmlarýný görüyorum. Hepsi de benden çirkin. Ben onlardan hem daha
güzelim hem de daha iyi þeylere layýðým.” diyerek çýkan nasiplerini elinin
tersiyle geri çevirmiþ. Tabii böyle bir nasip çýkmayýp yaþýn da belli bir noktaya
gelmesiyle bunalým emareleri baþlar.
Müdürlüðüm zamanýnda orta birinci sýnýf öðrencilerinden birinin
elinde su dolu kova ile sýnýfa doðru gittiðini görünce öðrenciye “Hayrola
yavrum, resim dersiniz mi var?” dedim. Öðrenci “Hayýr Hoca’m, Þ.
öðretmenimiz istedi, ona götürüyorum.” dedi. Ben hayretle “Pekala, ne
yapacak suyu? Resim dersinize o girmiyor ki!”. dediðimde öðrenci “Hoca’m,
Þ. öðretmenimiz elektrikleniyormuþ, elektriðini bunun içine boþaltýyor.” dedi.
Öðrencinin dediðinden pek bir þey anlamadým. Öðrenciye “Götür bakalým!”
dedim; fakat bu durumu da anlamak istiyordum.
O zamanlar okullarda sýnýflarýn kapýlarýnda göz hizasýnda küçük camlý
gözler vardý. Öðrencinin arkasýndan gidip girdiði sýnýfýn kapýsýndan içeri baktým.
Kova, masanýn yanýndaydý. Þ. Haným, öðrencinin getirdiði kovaya iki de bir
ellerini sokuyor, biraz bekletiyor, sonra ders anlatýyordu. Bu iþi sürekli tekrar
ediyordu. Öðretmeni sýnýfýn huzurunda mahcup etmemek için o anda sýnýfa
edip onlarýn geleceðini karartmayýn ve üzmeyin. Þayet kýzýmý ikinci kez
üzdüðünüz takdirde sizi gerekli makamlara þikâyet edeceðimin bilinmesini rica
ederim. 14.05.1987 M.T.”Mektubu okur okumaz çok sinirlendim; ama yapmamam gereken
bir þey yaptým. Kalemi kâðýdý elime alýp bir mektup da ben yazdým.
“Sayýn Veli,
Kýzýnýzla, komþu çocuðunuz M. okul bahçesinde okul kurallarýna
uymayan davranýþlarýndan dolayý ikaz edilmiþtir. Benim düþüncelerim ve
ufkum sizi ilgilendirmez; ama sizin ufkunuz geniþ ise gençlerin bu tür
davranýþlarýna evinizin bir odasýnda müsaade etmenizi rica ederim.”
Öðrenci velisi, mektubumdan son derece alýnmýþ. Mektubu o
yýllarda okul aile birliðinde çalýþan komþusuna göstermiþ. Komþusu da bu
durumu bana intikal ettirdi. Komþusunun kýzýnýn durumunu sordu. Ben de
“Bunu bana deðil, olayý gören baþkalarýna sor! Onlardan aldýðý bilgiyi ailesine
> 2 5 9 <
götür!” dedim. Aradan bir iki hafta geçti, F.nin velisi geldi, utanarak benden
özür diledi. Olay benim açýmdan kapandý; ama aile açýsýndan maalesef,
kapanmadý. Bu öðrenci lise son sýnýfta iken maalesef hamile kaldý. Aile,
utancýndan Manisa'yý terk etti. Bu olayýn sonunu takip etmedim. Hâlen
öðrenci ve ailesi hakkýnda herhangi bir bilgim yoktur.
Öðrenci velilerine seslenmek istiyorum. Elbette her anne-baba
çocuðuna inanacaktýr ve inanmaya da devam etsinler; ama çocuklarýnýn
verdiði bilgileri doðru kabul edip tek taraflý olarak hareket ettiklerinde çok
sevdikleri çocuklarýný kaybedebilirler. Lütfen, çocuklarýnýza olan sevginiz,
gözünüzü ve aklýnýzý perdelemesin.
Kur'an-ý Kerim'in Þura Suresi’nin 30. ayetinde; “Baþýnýza gelen iyilikler
Allah'tandýr, kötülükler de kendi ellerinizle yaptýklarýnýzdandýr.” buyruluyor.
Çoðu kez anne-babalarýn merhameti çocuklarýný yanlýþa
götürmektedir. Yanlýþa düþtükten sonra “Ben nerede hata yaptým?” diye
çýrpýnmanýn bir yararý olmadýðýný her gün etrafýmýzda ve ekranlarda
görmekteyiz.
Ýyi ve Kötünün Resmi
Leonardo da Vinci “Son Akþam Yemeði” isimli resmini yapmayý
düþündüðünde büyük bir güçlükle karþýlaþtý. “Ýyi”yi Ýsa'nýn bedeninde,
“kötü”yü de Ýsa'nýn arkadaþý olduðu ve son akþam yemeðinde ona ihanet
etmeye karar verdiði söylenen Yahuda'nýn bedeninde tasvir etmek
zorundaydý. Resmi yarýda býrakýp “iyi” ile “kötü”yü model olarak
kullanabileceði birilerini aramaya baþladý.
Yolu bir konser salonuna düþtü. Koro konser veriyordu.
Korodakilerden temiz yüzlü ve yakýþýklý olan biri, Leonardo da Vinci'nin
dikkatini çekti. Bu kiþinin temiz ve saf yüz ifadesi, yakýþýklýlýðý, kafasýndaki Ýsa
tasvirine çok uygundu. O kiþiyle görüþüp yaptýðý resim için model olmasýný ve
poz vermesini rica ederek atölyesine davet etti. “Ýyi”yi temsil eden Ýsa olarak
> 2 6 0 <
onun resmini çizdi. “Son Akþam Yemeði”nde “kötü”yü temsil edecek olan
Yahuda'nýn yerine çirkin bir insan suratý bulamýyordu. Aradan üç yýl geçti.
Kilisenin kardinali ise Leonardo da Vinci'yi sýkýþtýrmaya baþlamýþtý.
Leonardo da Vinci, günlerce çirkin suratlý bir insan aradý. Nihayet
vaktinden önce yaþlanmýþ genç bir adam buldu. Paçavralar içindeki bu adam,
sarhoþluktan kendinden geçmiþ ve bir kaldýrým kenarýna yýðýlmýþ vaziyetteydi.
Leonardo da Vinci yardýmcýlarýna, adamý hemen kiliseye taþýmalarýný söyledi;
çünkü resim çizecek zamaný iyice daralmýþtý. Kiliseye varýnca Leonardo da
Vinci yardýmcýlarý adamý ayaða diktiler. Zavallý adam, baþýna gelenleri bir türlü
anlayamamýþtý. Leonardo da Vinci, adamýn yüzünde görülen inançsýzlýðý,
günahý, bencilliði resmine geçiriyordu. Leonardo da Vinci iþini bitirdiðinde bu
zavallý adam, o zamana kadar sarhoþluðun etkisinden ancak kurtulabilmiþti.
Kendine gelip gözlerini açýp karþýsýnda duran harika Ýsa resmini görünce
þaþkýnlýk ve hüzün dolu bir sesle:
- Ben bu resmi daha önce gördüm, dedi. Leonardo da Vinci þaþýrmýþtý.- Ne zaman? Diye sordu. Zavallý sarhoþ adam:- Üç yýl önce, dedi. Elimde avucumda olaný kaybetmeden önce. O
sýralarda bir koroda þarký söylüyordum. Durumum çok iyiydi. Halim vaktim
yerindeydi. Bir ressam beni, Ýsa'nýn yüzü için modellik yapmak üzere davet
etmiþti, dedi.Ýyi ve kötünün yüzü aynýdýr. Her þey insanýn tercihine, yoluna
çýkanlarýn durumlarýna ve ne zaman çýktýklarýna baðlýdýr.
Ýyi Ýle Kötünün Mücadelesi
Yaþlý adam kulübesinin önünde torunu ile birlikte oturmuþ az ötede
birbirleriyle boðuþup duran iki köpeði izliyorlardý. Köpeklerden biri beyaz,
diðeri siyahtý. On iki yaþýndaki çocuk, kendini bildi bileli o köpekler dedesinin
kulübesi önünde boðuþup dururlardý.
> 2 6 1 <
Dedesinin sürekli göz önünde tuttuðu, yanýndan ayýrmadýðý iki iri
köpekti bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterli olacak iken niye
ötekinin de olduðunu, hem niye renklerinin illa da siyah ve beyaz olduðunu
anlamak istiyordu artýk. O merakla sordu dedesine:
Yaþlý adam, bilgece ve tatlý gülümsemeyle torunun sýrtýný sývazladý.- Onlar, benim için iki simgedir evlat, dedi.- Neyin simgesi? Diye sordu çocuk.Yaþlý adam, derin bir nefes alýp rahatladýktan sonra yavaþ yavaþ
konuþmaya baþladý:-Ýyilik ile kötülüðün simgesi. Aynen þu gördüðün köpekler gibi. Ýyilik
ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onlarý seyrettikçe ben, hep
bunu düþünürüm. Onun için yanýmda tutarým onlarý, dedi.Çocuk, sözün burasýnda, mücadele varsa kazananý da olmalý, diye
düþündü ve her çocuða has bitmeyen sorulara yenisini ekledi:-Peki, hangisi kazanýr bu mücadeleyi dedeciðim? Dedi.Bilge adam, derin bir gülümsemeyle baktý torununa.
-Hangisi mi evlat? Ben hangisini daha iyi beslersem o, kazanacak.
ve istediði resmi yapmasý için serbest yazý tahtalarý konmuþtu. Kendi kendime
düþündüm ve yine kendime sordum: “ Bütün bu imkânlarý bize sunan Devlet
miydi acaba? Yoksa okul müdürü müydü? Devlet olsaydý, ortaokuldayken
Devlet neredeydi? Okul müdürü ise ortaokulda da müdür vardý.” Okul
müdürü deyince burada duralým; çünkü müdür denildiði zaman her þeyi
bilmeli, her þeyi teftiþ etmeli, her derde ortak olmalý, öðrenciyi sevmeli ve
kendini sevdirmeliydi. Ýþte bizim müdür bu olmalýydý.
> 2 6 4 <
Okullar açýldýktan sonra okula alýþma devresi kýsa oldu. Okula kýsa
zamanda alýþýp okulumuzu benimsedik. Bir gün Cumhuriyet Bayramý
yürüyüþünden sonra okula geldik. Müdür’ümüz de o gün yürüyüþe katýlan
bütün arkadaþlara þeker daðýttý. Okulun ilk günü lise ikinci sýnýflarýn
konuþmalarýna kulak misafiri olduðumda arkadaþlar, “Þekerci Müdür” veya
“Þekerci Dede” demiþlerdi ya iþte o zaman ben okul Müdür’ümüz Kadir
Keskin'nin þeker dükkâný olmadýðýný, öðrencilere þeker verdiði için “Þekerci
Dede” dediklerini anladým. Þekerlerimizi aldýktan sonra C Blok’taki tuvalete
girerek yüzümü yýkadým, saçlarýmý taradým ve aþaðýya indiðim. Orada Okul
Müdürü’müz Kadir Keskin'le karþýlaþtým. Ben panikleyip ceketimi
düðmelemeye kalmadan “Gel bakalým yakýþýklý, ben de yürümek için arkadaþ
arýyordum.” demesin mi? Ben de “Tamam tamam” diyerek heyecanlandým.
Sonra da Müdür’ümle beraber çarþýya doðru yürümeye baþladýk. Bir taraftan
hem gururlanýyor hem de “Acaba Müdür benimle niye yürüyor?” diye
içimden geçiriyordum. Yürürken bana ismimi, nerede kaldýðýmý, aç açýkta
kalýp kalmadýðýmý, harçlýðýmýn olup olmadýðýný sordu. Ben de hiçbir sýkýntýmýn
olmadýðýný ancak hafta sonlarý köye gitmem gerektiðini, bayrak merasimi
dolayýsýyla müdür yardýmcýlarýndan izin alamadýðým için treni kaçýrdýðýmý
söyleyince Okul Müdürü’müz Kadir Keskin, “Köye gitmek istediðin hafta sen
bana gel, ben sana izin yazayým.” dedi. Bu arada derslerimi sorduðunda köy
ilkokulundan geldiðimi, matematikle fizik derslerinden sýkýntý çektiðimi
söyledim. Yine bana “Sen pazartesi benim yanýma gel, seni okul kurslarýna
yazdýrayým.” dedi. Bu þekilde Ulu Park'a kadar yürüdük. Okul Müdürü’m
Kadir Keskin o gün kýsa bir yürüyüþ anýnda birçok derdime anýnda çare
bulmuþtu. Ulu Park'ta Okul Müdürü’mden ayrýldýktan sonra yurda varýncaya
kadar kendi kendime “Allah'ým, müdürler hakkýnda bugüne kadar ben neden
böyle düþündüm? Müdürleri öðrencilere kýzan, azarlayan hatta döven birisi
zannederdim. Demek ki ne iyi müdürler varmýþ!” dedim. Ýki üç gün sonra
Okul Müdürü’nün tembihi üzerine müdürünün odasýna vardým. Bacaklarým
titreyerek kapýsýný çaldým, beni içeri davet etti. Okula gitmeye baþladýðým ilk
günden beri ilk defa bir müdür odasýna giriyordum. Beni çok iyi karþýladý. Beni
hemen tanýdý, kurslar için dilekçe yazýp yazmadýðýmý sordu. Ben de
yazmadýðýmý söyleyince çekmesinden çýkardýðý kâðýdý bana uzatarak söylediði
> 2 6 5 <
gibi dilekçeyi yazdým. Hemen kurslardan sorumlu müdür yardýmcýsýna havale
etti. Bu arada bana bir de çikolata verdi. Ben bugüne kadar böyle bir ilgiyi
hiçbir okulda görmemiþtim. Müdür odasýndan büyük bir sevinçle çýktým, sanki
Okul Müdürü bu okulda en çok beni seviyor zannettim. Sonra araþtýrma
yaptým. “Sadece bana mý, yoksa diðer öðrencilere de böyle davranýyor mu?”
diye. Sonra anladým ki Okul Müdürü’müz Kadir Keskin, iki bin beþ yüz kiþiye
de ayný þekilde davranýyormuþ. Müdür yardýmcýlarý sabah kontrollerinde saçý
uzun veya týraþý uygun olmayan öðrencileri okula alýnmayýnca bu öðrencilere
berber parasýný Okul Müdürü’müz Kadir Keskin veriyormuþ. Benim gibi fakir
ve köylü çocuklarýna ücretsiz kurs imkâný saðlýyormuþ. Karþýlaþtýðý veya
odasýna giren her öðrenciye erkekse “Yakýþýklý”; kýzsa “Güzel Kýz” diye iltifat
edip þeker, çikolata veriyormuþ.
Okula ilk defa baþlayan lise birinci sýnýflarý þube þube konferans
salonuna toplayýp onlara zararlý alýþkanlýklar, gençlik problemleri, alkol, sigara
gibi konularda bilgi vermesi bizleri, dolayýsýyla beni çok sevindirdi. O
toplantýda anlattýklarý hâlâ aklýmdadýr. Fýrtýnalý bir günde denizyýldýzlarýnýn
sahile vurmasý ve o denizyýldýzlarýný teker teker denize atarak onlarý
kurtarmaya çalýþan adamýn durumu gibi Okul Müdürü’müz de bizlere “Sizin
her biriniz benim denizyýldýzlarýmsýnýz. Sizleri kurda, kuþa kaptýrmak
istemiyoruz.” demesi benim ve arkadaþlarýmýn duygulanmasýna ve
gururlanmasýna sebep oldu. Okul Müdürü’müz Kadir Keskin'in bu sözleri ve
nasihatleri bizim için adeta hayatýmýza yön veren pusula oldu. Babamýzdan
duymadýðýmýz öðütleri Okul Müdürü’müzden duyduk. Allah Okul
Müdürü’müzden razý olsun.
Ben bu okula, Manisa Lisesi’ne gelmezden önce müdür ve müdür
yardýmcýsý gibi isimlerden korkardým. Bu isimlerin ne olduðunu burada
öðrendim. Aðlamayý, gülmeyi, sevgiyi, saygýyý, hoþgörüyü, sevmeyi ve
sevilmeyi… Ne desem, ne anlatsam duygularýmý kâðýtlara dökmem imkânsýz
gibi. Duygularýmý bazen þiirlere döküyorum, bazen gözyaþlarýma katýyorum,
bazen de kendi kendime düþünüyorum, “Ben bu okulda her þeyi tattým. Ýyiliði
de kötülüðü de. Okulumuzun Deðerli Müdür Yardýmcýsý Selim Bal, sene
> 2 6 6 <
baþýnda bana kitaplarýmý temin etti. Keþke her müdür yardýmcýsý onun gibi
olsa. Sadece yaptýðý iyilikle deðil, yaptýðý þakalarla, bana verdiði öðütleriyle
takdir ettiðim bir kiþi. Þu anda müdür yardýmcýmýz olan L. Bey'i çok sevmiþtim.
Bu hâlâ da geçerli; çünkü öðretmen hem sever hem döver. Geçen gün bana
karþý yaptýklarýný yapmasaydý da keþke dövseydi, sövseydi, okuldan atsaydý.
Bana “Sen Müdür Bey'i kullanýyorsun.” dedi. Bir kere benim yaþým on beþ,
Müdür Beyin yaþý elli altý. Ben onun torunu yaþýnda bir öðrenci olarak bunu
yapsam bile Müdür Bey beni çoktan anlar ve benimle ilgilenmezdi. Sanki
benim Müdür Bey'i sevmemi kýskanýyor gibi bir hali var. Müdür yardýmcýmýz L.
Bey'in bu tavrý beni çok üzdü. Öðrencilerle olan iliþkilerini düzeltmesini
istiyoruz. S. Bey gibi öðrencisiyle daha yakýndan ilgili ve öðrencilerini
anlamasýný istiyoruz. Hatta L. Bey beni aðlattýðý gün, S. Bey müdahale ederek
“Býrak çocuðu, müdürü seviyorsa ne yapalým!” diye L. Bey'le konuþtu.
Diðer Müdür Yardýmcýsý (….) Bey'in psikolojik olarak bir problemi mi
var? Yoksa ruh halinde bir þey mi var, bilmiyorum? Geçenlerde yazýlýmýz vardý.
Sorular bana göre çok basitti. Ben yazýlýyý erken bitirip sýnýftan çýktým. Baþka bir
öðretmenimizin dersinin olup olmadýðýný Müdür Yardýmcýsý (.…) Bey'e
sorduðumda bana küfürlü bir sözle, “(….) git þuradan!” dedi. Bu müdür
yardýmcýmýz ise her þeyi dayakla, küfürle halletmeye çalýþýyor.Deðerli Okul Müdürü’müzü babam gibi seviyorum. Okulumuzda
baþta Okul Müdürü’müz olmak üzere öðretmenlerimizi ve bazý müdür
yardýmcýlarýmýzý çok seviyoruz; ama birkaç müdür yardýmcýsý var ki onlar, bu
okula ve Okul Müdürü’müz Kadir Keskin 'e layýk deðiller. Bunlarý okuldan
atmasý gerekiyor. Eðer bu kiþileri okuldan atarsanýz hem okulumuz için hem
de okul müdürü için çok iyi olacak. Deðerli Okul Müdürü’m, saygýlarýmla ellerinizden öperim.
19.Mayýs 1997 U.Canýtez
Her Ýyilik Karþýlýk Bulmaz
Bir gün Milli Eðitim Müdürlüðü’nden bir telefon geldi. Telefon eden Ýl
Milli Eðitim Müdür Yardýmcýsý bir arkadaþýmdý. Hem yaþ bakýmýndan hem de
> 2 6 7 <
kýdem bakýmýndan benden genç olduðu için bana “aðabey” diye hitap ederdi.
Müdür Yardýmcýsý arkadaþ telefonda:- Aðabey, bir konu vardý, bunu ancak sizin halledeceðinizi düþünerek
size telefon açýyorum. Ne olur, size intikal ettireceðim olaya bir çözüm
bulalým? Dedi.Ben, gayri ihtiyari olarak:- Hayýrdýr inþallah, buyurun Sayýn Müdür’üm, dedim.Müdür yardýmcýsý arkadaþ telefonda anlatmaya baþladý:- Aslýnda ilkokul mezunu olup hizmetli kadrosunda gözüken ama bu
güne kadar Valilik oluruyla Milli Eðitim’de Orta Özlük Þefi olarak çalýþan ve yaþý
bir hayli ilerlemiþ olan K.Þ.ye Sayýn Vali Yardýmcýmýz çok kýzdý. “Bunu derhal
asli görevine tevdi edin.” diyerek þefliðini iptal etti. Eðer siz isterseniz sizin
okulunuza hizmetli olarak göndereceðiz. Hiç olmazsa sizin okulunuzda
hizmetli olarak çalýþsýn. Þayet burada hizmetli olarak kalýrsa arkadaþlarý
arasýnda onuru kýrýlacak, mahcup olacak, belki de istifa edecek. Emekliliði
henüz hak etmedi. Dün amiri olarak çalýþtýðý yerin bugün temizlikçisi olmasýnýn
ve tuvalet temizlemesinin ne kadar zor olacaðýný siz de takdir edersiniz, dedi.Ben olayý dinleyip anladýktan sonra:-Sayýn Müdür’üm, derhal bize gönderebilirsiniz. Kendisine yardýmcý
olacaðýmdan emin olabilirsiniz, dedim.
Nitekim hemen ayný gün Vali Yardýmcýsý’nýn onayý ile hizmetli
kadrosunda çalýþtýrýlmak üzere okulumuza tayin edildi. Hizmetli K.Þ. büyük bir
üzüntü ile okulumuza geldi. Ben kendisine sýnýf ve tuvalet temizliði yerine Milli
Eðitim’de olduðu gibi yine memur olarak çalýþtýracaðýmý söyleyince yüzünde
büyük bir sevinç belirtisi oluþtu. Hizmetli K.Þ. beyefendi bir insandý. Mali yönden çok sýkýntý içinde
olduðunu öðrendim. Ben personelimi üzüntülü ve sevinçli günlerinde yalnýz
býrakmamaya gayret ettim. Sýkýntýlý günlerinde de gücüm nispetinde yardýmcý
olmaya çalýþýrdým. Hizmetli K.Þ. aldýðý hizmetli maaþýyla hem çocuk okutuyor
hem de satýn aldýðý evin taksitlerini ödüyordu. Maddi yönden sýkýntý içindeydi.
Ben, çocuklarýna ücretsiz dershane imkâný saðladým. Üniversiteyi kazanan
çocuðuna da okulumuzun Koruma Derneði’nin imkânlarýyla burs tahsis ettik.
> 2 6 8 <
Ayrýca çocuðun okuduðu ilde kalacaðý ev konusunda da yardýmcý oldum.
Bütün bunlara raðmen Hizmetli K.Þ. yine sýkýntýdaydý. Ýnþa hâlindeki evinin
taksitlerini ödemede ciddi sýkýntý çekiyordu.
Hizmetli K.Þ. Manisa Lisesi’nde çalýþmaya baþladýðýnýn ikinci
senesinde emekliliði doldu. Bir gün odama çaðýrarak sýkýntýlarýna çare bulmaya
çalýþtým. Kendisine büyük sýkýntýda olduðunu, bu maaþla bu iþin içinden
çýkamayacaðýný, ancak emekli olmasý halinde alacaðý emeklilik ikramiyesiyle
evin borcunu ödeyebileceðini, yine okulda asgari ücretle çalýþmasý için
kendisine yardýmcý olacaðýmý söylediðimde gözleri ýþýldadý. Hizmetli K.Þ.
“Bana bunu babam yapmaz. Sað ol Müdür Bey!” diyerek memnuniyetini ifade
etti.
Nitekim dediðimiz gibi emekli oldu. Emeklilik ikramiyesini aldý. Evinin
borcunu ödedi. Söz verdiðim üzere Okul Koruma Derneði’nin bütçesinden
sözleþmeli personel olarak yine okulumuzda çalýþmaya devam etti. Eve bir
maaþ girerken çift maaþ girmeye baþladý. Maddi sýkýntýsýný hâlletti ve rahatladý.
Gel zaman, git zaman iktidar deðiþti. Hakkýmda verilen imzasýz
þikâyet dilekçeleriyle soruþturma geçirmeye baþladým. Þahsýma isnat edilen
suçlardan birisi de Hizmetli K.Þ.yi “sigortasýz olarak çalýþtýrdýðým” idi. Yani
Hizmetli K.Þ.ye asgari ücretle maaþ ödüyoruz; ama emekli olduðu için
sigortasýný yatýrmýyoruz. Soruþturma devam ederken Hizmetli K.Þ.yi
çaðýrdým. “Bak K.Þ. þikâyetin bir tanesi de senin durumunla ilgili; senin sigorta
primini yatýrmadýðýmýz konusunda þikâyet var.” dedim. Daha sonra kendisine
bize yardýmcý olmasý için “Ben emekli oldum. Yeni bir memur gelinceye kadar
kendi gönül rýzamla geçici olarak çalýþýyorum.” diye dilekçe yazmasýný teklif
ettiðimde “Müdür Bey, böyle bir þey benim için sakýncalý olur.” diyerek böyle
bir dilekçe veremeyeceðini söyledi.
Dost Dediðin
Kasabanýn birinde yaþayan bir aile varmýþ. Üç kiþilik ailenin tek oðlu
> 2 6 9 <
Ahmet, akþamlarý sürekli eve geç gelir, ana-babasýný endiþelendirirmiþ. Babasý
bir gün Ahmet'e sormuþ:- Oðlum, gece geç saatlere kadar ne yapýyorsun böyle? Demiþ.Çocuk babasýna:- Arkadaþlarýmla, dostlarýmla birlikteyim baba, demiþ.Babasý:- Dost dediðin birkaç olur, o da her zaman deðil, ihtiyacýn olduðunda
seni bulur, diye karþýlýk vermiþ.
Çocuk, bu cevap üzerine:-Olur, mu baba? Benim, neredeyse bütün arkadaþlarým dostumdur,
cevabýný vermiþ. Baba diretmiþ:- Hayýr, oðlum, olur mu? Yanýldýðýný düþünüyorum. Madem onlarýn
hepsi senin dostun, o zaman bir deneme yap da gör, demiþ.Bu konuþma üzerine baba oðul, ahýrda bir oðlak kesip halýya
sarmýþlar. Sonra da Ahmet, gece vakti bütün arkadaþlarýnýn evlerine tek tek
gidip yardým istemiþ. Gittiði her evde “Birini vurup öldürdüm. Lütfen, bana
yardým et!” demiþ; ancak dost bildiði bütün arkadaþlarý bu olayý duyar duymaz
Ahmet üzgün bir þekilde eve gelip babasýnýn haklý olduðunu söylemiþ.Babasý oðluna dostluðun yine de bu olmadýðýný ifade etmiþ. Ahmet
þaþýrmýþ. Babasýna:- Nasýl? Diye sormuþ. Babasý Ahmet'e:- Yumurtacý Ali, benim dostumdur. Ona git, bir adam vurduðunu
söyle ve gel! Demiþ. Ahmet, Yumurtacý Ali'nin yanýna gitmiþ, halýyý gösterip durumu
anlatmýþ. Yumurtacý Ali, Ahmet'le beraber evin arkasýndaki soðan tarlasýna
geçmiþler, buraya derin bir kuyu kazmýþlar, sonra Yumurtacý Ali, halýnýn içinde
ne olduðuna bakmadan kanlý halýyý kuyuya atmýþ, kazýlan topraðý tekrar
doldurmuþlar. Üstünü de yine soðan filizleriyle kapamýþlar. Ýþ bittikten sonra
Yumurtacý Ali, Ahmet'i “Babana selam söyle! “ diyerek uðurlamýþ. Ahmet, büyük bir sevinçle babasýnýn yanýna gelmiþ.
> 2 7 0 <
- Evet, babacýðým, dostluk bu olsa gerek, demiþ. Babasý:- Hayýr, oðlum, dostluk bu deðil, demiþ. Ertesi gün cuma imiþ. O kasabada cuma günleri pazar kurulurmuþ.
Yumurtacý Ali de pazara çýkýp pazaryerinde yumurta tezgâhýný kurmuþ.
Ahmet'in babasý, bu durumu bildiðinden oðluna:- Pazara git, Yumurtacý Ali'nin tezgâhýnýn olduðu yeri bul. Tezgâhýn
yanýna varýnca tezgâhý devir. Eðer Yumurtacý Ali amcan sana bir laf söylemeye
kalkarsa bir de tokat at, çýk gel, demiþ.Ahmet, bu söylenenlere þaþýrarak:- Olur mu baba? Bu kadar iyi insana bu yapýlýr mý? Diye karþýlýk
vermiþ. Babasý:- Sen dediðimi yap ve dostluðun ne demek olduðunu öðren, demiþ.Ertesi gün Ahmet pazara gitmiþ. Yumurtacý Ali'nin tezgâhýný aramýþ,
bulmuþ. Tezgâha gelmiþ, sonra bir tekme atarak tezgâhý devirmiþ. Ne
olduðunu anlamaya çalýþan yumurtacý Ali Ahmet'e “Ne yapýyorsun oðlum,
dur, yapma!” derken bir de tokat yemiþ. Yumurtacý Ali'ye tokadý atan Ahmet,
arkasýna bakmadan oradan kaçmaya baþlamýþ. Yumurtacý Ali, çocuðu tanýmýþ
ve arkasýndan þöyle seslenmiþ. “Oðlum, babana selam söyle! Biz, bin
yumurtaya, bir tokada soðan tarlasý bozmayýz!”Ahmet, Yumurtacý Ali'nin bu sözünü duyduktan sonra anlamýþ ki
dostluk denilen olgu, hiç de kolay kazanýlacak bir þey deðilmiþ.Dünya, tecrübe evidir. Her þeyi tecrübe etmeye deðil, edinilmiþ
tecrübelerden faydalanmaya çalýþ.Baþkalarýnýn tecrübelerinden faydalanmak kadar akýllýca bir iþ var
mýdýr ki bu dünyada?
Bürokrasinin Kötü Alýþkanlýðý
Ýlk anda bu baþlýðý görünce böyle bir baþlýðýn sizin açýnýzdan bir þey
ifade etmediðini düþündüðünüzü hisseder gibiyim; ama sabýrla bu yazýyý
okursanýz neden böyle bir baþlýk koyduðumu, aslýnda burada bir þeyler
anlatmaya çalýþacaðýmý göreceksiniz.
> 2 7 1 <
Yukarýda sözü edilen kelimeler yan yana geldiðinde zýtlýklar ifade
eder. Bir yerde ýþýk varsa orada aydýnlýk vardýr, karanlýk yoktur. Iþýk yoksa orada
karanlýk vardýr. Ateþle suyun ayný yerde olamayacaðý gibi. Bu örneklerden
hareketle eðitim konusuna gelmek istiyorum. Ýslam inancýna göre doðan her
çocuk, tertemiz ve Ýslam fýtratý üzerine doðar. Siz bir çocuðun anasýndan
doðarken elinde sigara, kumar kâðýdý ve alkol bardaðý veya yalancý olarak
doðduðunu duydunuz mu? Böyle bir sorunun bile ne kadar saçma olduðunu
biliyorum. Allah, her insaný fýtraten tertemiz olarak dünyaya getiriyor. Oysa
bugün çocuklarýmýzda gördüðümüz zararlý alýþkanlýklardan þikâyet ederken
anneler, babalar ve eðitimciler olarak acaba elimizi þakaðýmýza koyup “Nerede
hata yaptým, nerede hata yapýyoruz?” diye kendinizi sorgulayarak hiç
düþündük mü? Ýnsanýn kolaylýkla yaptýðý iþlerden biri de karþýmýzdakini
sorgulamaktýr; ama dünyada en zor þey ise kiþinin kendisini sorgulamasýdýr.
Siz bugün en çok kimi sorguluyorsunuz? Müsaade ederseniz, ben sizi
fazla yormayayým ve sizin yerinize bu sorulara ben cevap vermeye çalýþayým.Anneler, babalarý; babalar, anneleri; anne-babalar, her ikisi birden
okulu ve öðretmenleri; öðretmenler, okul müdürlerini; okul müdürleri ve
öðretmenler, anne-babalarý, medyayý ve milli eðitim müdürlerini; milli eðitim
müdürleri de okul idarelerini, öðretmenleri ve aileleri; biraz da milli eðitim
bakanlarýný, milli eðitim bakanlarý da buraya kadar saydýklarýmýn hepsini
suçlarlar. Ýþte görüldüðü gibi ondan ona, bir keþmekeþtir devam eder gider;
fakat bütün bu birbirimizi suçlamalar, ülkemizde en kalburüstü kimselerin
çocuklarýnýn okuduðu okullarda görülmektedir. Yazýlý ve görüntülü medyaya
yansýyan onlarca haber vardý; tuvaletlerdeki uyuþturucu partileri, öðretmen
sýnýfta iken sýnýfta sigara içen öðrenciler ve içtikleri sigaranýn dumanýný sýnýfýn
penceresinden üfürmeler, öðretmen sýnýfta ders anlatýrken bazý öðrencilerin
sýnýf önünde striptiz benzeri hareketler yapmalarý, yine iki erkek öðrencinin
sýnýfta yalnýz baþýna bulduklarý bir kýz öðrenciyi taciz etmeleri, öðrencilerin
derse giren öðretmeni omuzlara alýp sýnýfta gezdirerek þaklabanlýk yapmalarý,
ders zili çalýnca sýnýfa giren öðretmenin masasýna oturmasýnýn engellenmesi,
> 2 7 2 <
hatta kendini bilmez bir öðrencinin sandalyeye oturarak kalkmamasý ve
öðretmenine yer vermemesi gibi daha neler neler…
Pekala, bütün bunlar “(.…) Okulu” diye “tü kaka” yaptýðýmýz
okullarda niye olmuyor? Neyse lafý fazla uzattým. Esas konuya girmek
istiyorum.
Manisa Lisesi Müdürü olduðum yýllarda dönemin Milli Eðitim
Müdürü, ildeki tüm okul müdürlerini, rehber öðretmenleri, koruma derneði
ve okul aile birliði baþkanlarýný, öðretmen örgütleri dâhil Manisa'da ne kadar
kahvehane, pastane, büfe, kafe, kafeterya iþletmecisi varsa eðitimle ilgili
herkesi 27 Þubat 1996 tarihinde Emniyet Müdürlüðü marifetiyle ilimizde
bulunan Eðitim Araçlarý Salonu’nda toplantýya çaðýrdý. Burada “Ýl Eðitim
Gençlik Komisyonu” oluþturuldu. Toplantýya o zamanki Vali Yardýmcýmýz
Nurdoðan Kaya baþkanlýk etti. Bu toplantýya zamanýn Ýl Emniyet Müdürü
Rahmetli Kemal Ýskender ile zamanýn Belediye Baþkaný Adil Aygül de katýldýlar.
Toplantýnýn konusu, “Öðrencileri zararlý alýþkanlýklardan korumak için
beraberce alacaðýmýz tedbirler.” idi. Daha doðrusu öðrencilerin eðitiminde bu
meslek mensuplarýndan Milli Eðitim Müdürü’müzün baþkanlýðýnda yardým
istiyorduk. Baþta Milli Eðitim Müdürü’müz olmak üzere diðer okul müdürleri ile
toplantýya katýlan zevat çok güzel, heyecanlý ve hararetli konuþmalar yaptýlar.
Herkes suçu kýsa yoldan Emniyet Teþkilatý’na yükledi. Katýlýmcýlar, “Polis
görevini yapmýyor, gerekli denetim yapýlmýyor, Manisa'da polisin varlýðý ile
yokluðu belli deðil!” gibi haksýz suçlamalar yapýlýyor; ancak hiçbir kesim,
kendine yönelik bir eleþtiri yapmýyordu.
Toplantýda hazýr bulunan çok sevdiðim, beyefendi insan ve ayný
zamanda çok deðerli bir Emniyetçi olan dönemin Ýl Emniyet Müdürü rahmetli
Kemal Ýskender, bütün eleþtirileri sabýrla dinledikten sonra, “Arkadaþlar,
eleþtirilerinizi sabýrla dinledim. Burada çok kýymetli anneler, babalar, okul
müdürleri, rehber öðretmenler, öðretmen örgütleri temsilcileri ve Milli Eðitim
Müdürü’müz (.…) konuþtu. Eleþtirilerinize uzun uzun cevap
> 2 7 3 <
veremeyeceðim. Bugün mesaimin büyük bir bölümünü bu toplantý için tahsis
etmiþtim. Görüyorum ki þu ana kadar havanda su bile deðil, hava dövdük.
Bütün bu eleþtirilerinize ve sorularýnýza Nasrettin Hoca'nýn bir fýkrasýyla cevap
vermek istiyorum. 'Acaba, hýrsýzýn hiç mi kabahati yok?' Çocuklarýnýzýn zararlý
alýþkanlýklardan korunmasý konusunda sizlerin hiç sorumluluðu yok mu?
Öðrenciler okullarda sekiz saat boyunca öðretmenlerin gözetiminde, okul
salonunda buz gibi bir hava esti, bir an sessizlik oldu. Daha sonra homurtular
arasýnda söylediklerimi doðru ve haklý bulan ifadeler söylendi. Toplantý
sonunda toplantýyý idare eden Vali Yardýmcýmýz Nurdoðan Kaya ile merhum
Kemal Ýskender de ayný doðrultuda açýklamalarda bulundular. Toplantý alýnan
> 2 7 9 <
bazý kararla sona erdi.
Bu toplantýlarýn bilgi ve belgeleri, okulumuzdaki dilek kutularýndan
çýkan tepki ifade eden yazýlar, hâlâ tarafýmdan muhafaza edilmektedir. Bu
kitabýmý yazarken o günleri tekrar yaþamýþ gibi oldum.
Kýsacasý bu toplantýnýn ayrýntýlarýna daha fazla girmek istemiyorum.Sonra ne mi oldu? O gün Ýl Milli Eðitimi Müdürü’nü benden fazla eleþtiren, “Bizi öðrenci
gözünde mahvetti, bizim inandýrýcýlýðýmýz kalmadý!” diyen ve halen görevde
bulunan okul müdürü arkadaþlarýmdan bazýlarý ertesi günü Milli Eðitim
Müdürü’müzün yanýna giderek kapalý kapýlar arkasýnda “Sayýn Müdür’ümüz,
biz Manisa Lisesi Müdürü gibi düþünmüyoruz. O ifadeler onun kendi
görüþleridir.” gibi sözlerle güya kendilerini güvence altýna almaya çalýþmýþlar.
Bu da Türk bürokrasisinin temel bir hastalýðý olsa gerek...
O günden bugüne Manisa Milli Eðitimi’nde ne deðiþti biliyor
musunuz? Refah seviyesi en yüksek illerimizden biri olan Manisa, bir zamanlar
ÖSS'deki baþarý sýrasý onuncu-on birinci iken bugün otuzunculukla, kýrk
dokuzunculukla avunmaya çalýþmaktadýr. Nereden nereye?..
Türkiye'de her zaman olduðu gibi bir iktidar deðiþikliði daha yaþandý.
Fýrsat kollayanlara gün doðmuþ olmalý ki imzasýz ve isimsiz þikâyet dilekçesini
uygulamaya koyarak açýlan soruþturma sonucunda sadece “uyarma” cezasý
ile görevden alýnmamý saðladý. Niyetim, ülkemizde var olan ve hâlen de
devam eden bir çarpýklýðý sizlere arz etmektir. Hiç olmazsa bizden sonra
gelecek nesiller, böyle bukalemunluklarý sona erdirirler.
Gençlik Komisyonu’nda Yaptýðým Konuþma
Sayýn Vali’m, Sayýn Milli Eðitim Müdürü’m, Sayýn Belediye Baþkaný’m,
deðerli okul müdürü arkadaþlarým, sevgili öðretmen arkadaþlarým ve kýymetli
veliler,
> 2 8 0 <
Ýl Gençlik Komisyonu, Sayýn Vali Yardýmcýmýz Nurdoðan Kaya'nýn
baþkanlýðýnda eðitim ve öðretim yýlý baþýndan beri toplanýyor ve gerekli
çalýþmalar yapýlýyor. Burada alýnan kararlar en kýsa zamanda bizlere ulaþtýrýlýyor.
Bu kararlarý titizlikle okuyor ve alýnan kararlarýn gereðini yerine getiriyoruz.
Sayýn Vali Yardýmcým, Milli Eðitim Müdürü’müz beni mazur görürlerse konuya hemen
girmek istiyorum. Öncelikle þunu hep beraber kabul edelim: “Az geliþmiþ ve
geliþmekte olan ülkelerin en büyük problemi, gerek sosyal konularda gerekse
teknik konularda iþlerini tasnif ederken öncelikli ve önem sýrasýna göre bir
sýralama yapamayýþlarýdýr.” Bu plansýzlýk, hem maddi kaynak israfýna hem de
zaman israfýna yol açmaktadýr.
Belediye Baþkaný’mýzý þahsi olarak çok seviyoruz. Kendilerine özel
olarak bir sözüm yok; ancak on dokuz yýldan beri Manisa'da yaþayan biri
olarak Manisa, on dokuz yýldýr kazýlýyor. Hep merak etmiþimdir, acaba TEK,
Telekom, PTT ve Belediye bir araya gelemezler mi? Bu kurum ve kuruluþlarýn
bir araya gelerek ayný anda iþ yapmasý bu kadar zor mu? Bunlar neden bir
araya gelip altyapý çalýþmalarýný bir arada yürütmüyorlar? Buna bir türlü aklým
ermedi gitti. Buraya bir nokta koyarak konuþmama devam etmek istiyorum.
Nasýl ki teknik konularda organizasyon bozukluðu veya düzensizlik
söz konusu ise sosyal konularda da ayný durum görülmektedir. Mesela geçmiþ
yýllarda birçok konunun yanýnda kýz erkek iliþkileri tartýþýldý. Bu sene ise her
nasýlsa birden alkol ve uyuþturucu konusu gündeme getirildi. Alkol ve
uyuþturucu konusunda bir taraftan feryat figanlar ve yakýnmalar sürerken
diðer taraftan yazýlý ve görüntülü basýn aracýlýðýyla alkol ve uyuþturucu kullanýmý
adeta özendiriliyor, sanki kullanýlmasý için teþvik ediliyor. Bu konularda saðlam
ve saðlýklý düþünmek zorundayýz. Gerçekten bugün Türkiye'de alkol ve
uyuþturucu kullanýmýnýn boyutu nedir? Bu konuda elimizde herhangi bir veri
var mýdýr? Ülkemiz genelinde deðil de Manisa genelinde ve okullarýmýzda bu
durumun boyutu nedir? Okul müdürleri bu konularda hiçbir somut bilgiye
sahip deðilken çaðrýlýyor ve sanki her þey okullarda olup bitiyormuþ gibi “Aman
> 2 8 1 <
mahvolduk, gençlik elden gidiyor, yandýk, bittik” türü sýzlanmalara baþlýyoruz.
Geçen hafta Ýsmet Ýnönü Kýz Meslek Lisesi’nde yapýlan bir toplantýda ayný
okulun Koruma Derneði Baþkaný’nýn yaptýðý bir konuþma, þahsen beni çok
üzdü. Gençlerle uzaktan yakýndan ilgisi olmayan ve bu konuda yeterli bilgiye
sahip bulunmayan bu kiþi “Manisa'da uyuþturucu bataðýna saplanan
gençlerimiz için yetkililerden yardým istiyoruz.” diye konuþtu. Bu konuþma
tamamen basýnýn etkisinde kalýnarak yapýlmýþ bir konuþmadýr. Gerçekten
bizim bilmediðimiz bir bataklýk söz konusu mudur? Gençlerle iç içe olan bizleriz. Bütün okul müdürleri burada,
arkadaþlarýma soruyorum, öðrenci velilerimiz de burada, onlara da
soruyorum. Evlerinizde ve okullarýnýzda uyuþturucu krizine yakalanan
öðrenciye rastladýnýz mý? Her hafta olmasa bile her on beþ günde bir sýnýflarda
arama ve yoklama yapýyoruz. Aramalar sýrasýnda cebinden uyuþturucu çýkan
öðrenciniz oldu mu veya þöyle bir soru daha sorayým, ekranlarýn dýþýnda
bizzat uyuþturucuyu gören arkadaþýmýz veya velimiz var mý? En kalabalýk
öðrencisi olan okullardan birinin müdürü olarak þahsen Manisa Lisesi’nde
bugüne kadar uyuþturucu kullanan öðrenciye rastlamadým. Açýk ve net delili
olmayan bir konuda kýlýçlarýmýzý çekmiþ ha bire boþlukta kýlýç sallýyoruz. Ben,
bu komisyonun üyesi deðilim. Böyle bir toplantýnýn gereksiz olduðunu
söylemek istemiyorum; ama þunu biliyorum: Uyuþturucu denilen illet henüz
Manisa'daki okullarda yoktur. Bunun yarýn olmayacaðý anlamýna gelmez. Biz
bu toplantýlarda öðrencilerimizin uyuþturucu bataklýðýna düþmemesi için
çareler üretip yeni fikirler ortaya koymalýyýz. Okullarda öðrencileri baþýboþ
býrakmamak için sosyal, kültürel, sanatsal, bilimsel ve sportif faaliyetlere aðýrlýk
verilmeli, bunlarýn altyapýsýný oluþturmak için kaynaklarýmýzý ciddi anlamda
gözden geçirerek yeni kaynaklar ve imkânlar saðlamalýyýz. Gençlerimizi
olumlu alanlara yönlendirelim ki öðrencilerimiz bu ahtapotun aðýna düþmesin.
Burada her þeyi tozpembe göstererek sorunlarý yok farz ederek birbirimize
þirin görünmeye gerek yok.
Bu ifadelerden sonra Komisyon’un çalýþmalarýyla ilgili bazý tespitlerde
bulunmak istiyorum. 1-Ýl Gençlik Komisyonu bugüne kadar konuya kitabi ifadelerle
> 2 8 2 <
yaklaþmýþtýr. Somut ve kesin çözüm içeren öneriler ortaya koyamamýþtýr. 2-Ülkemizde bu konuda en etkili çalýþmayý HBB Televizyonu
baþlatmýþtýr. Ben þahsen, bu televizyonun uyuþturucu ve alkol ile ilgili yayýn
bantlarýný istedim. Henüz elime geçmedi; ama komisyon marifetiyle bu yayýn
bantlarý saðlanýr da okullarda öðrencilere gösterilirse iyi bir eðitim faaliyeti
olacaðýný umuyorum.3-HBB Televizyonunun bu programý örnek alýnarak RTÜK
tarafýndan diðer televizyon kuruluþlarýna da bu tür yayýn mecburiyeti
getirilmesi hususu bu Komisyon’un bir talebi olarak dile getirebilir.4-Bizim buradaki çabalarýmýzýn aksine birçok televizyon yayýn
kuruluþunda gösterilen güya aile dizilerinde “alkol, sigara, kumar, uyuþturucu”
sahneleri, çocuklarýmýz açýsýndan özendiricilik arz etmektedir. Halkýmýzýn ve
eskilerin ifadesiyle “Eþeðin aklýna karpuz kabuðu sokmaktýr." Mesela, birçok
dizide caný sýkýlan, bunalan, problemli insan karakterlerine sigara, alkol ve
sýkýntýlarýný ve dertlerini ancak böyle giderebileceði imajý veriliyor. 5-Aile dizisi olarak ifade edilen dizilerde bile bu örneklemelere bolca
yer verilmesi bence düþündürücüdür.6-Hâl böyle iken öðrencileri, talimli asker gibi sýcak ve bunaltýcý
salonlarda toplayýp kuru ve sýkýcý toplantýlarla sözüm ona etkisiz ve amaçsýz
konferanslarla kötü alýþkanlýklarý önlememiz mümkün deðildir.
Bu konularda en büyük direnç kaynaðýmýz, çok þükür ki aile
yapýmýzdýr. Aileler bu iþin bilincindedir. En alkolik baba bile çocuðunun alkolik
olmasýný istemez. Bence bu Komisyon bu konuda ileriye dönük bir çalýþma
yapmak istiyorsa gördüðüm kadarýyla istekli öncelikle eðitimin altyapý
hizmetlerinin temini için faaliyet göstersin.
Ben yine Sayýn Milli Eðitim Müdürü’müze sormak istiyorum. * Bir okul açýp da hizmetli ve memur vermediðiniz okul var mý? Ben cevap vereyim, evet var!* Açtýðýnýz okullarda hizmetli sayýsý yeterli mi? Hayýr!* Okullara temizlik maddesi ve malzemesi verebiliyor musunuz?
> 2 8 3 <
Hayýr, hem de hiç!* Okullarýn elektrik, su, yakýt ihtiyacýný karþýlayabiliyor musunuz? Hayýr!* Yeni eðitim ve öðretim yýlýna hazýrlanmak üzere yaz tatilinde yapýlan
boya badana masraflarýný karþýlayabiliyor musunuz? Hayýr!* Kaç okulumuzda spor salonu var? Ticaret Meslek Lisesi hariç hiçbirinde yok!* Okullarýmýzýn kaç tanesinde öðrencinin arkadaþlarýyla rahatça
oturup sohbet edebileceði veya öðrenciyi cezp edecek öðrenci kantini var? Öðrenciye yakýþýr bir þekilde hiçbir okulda yok!* Kaç okulumuzda öðrencinin ihtiyacýný karþýlayacak sayýda tenis
masalarý, bilardo masalarý var? Hiçbirinde!* Kaç okulumuzda yeterli basketbol, voleybol sahalarý, kütüphane,
ders araç gereçleri var? Yüzme havuzunu sormuyorum.Yok, yok, yok!* Okullarýmýzýn boya, badana, demirbaþ, kýrtasiye ve onarým
ihtiyaçlarýný karýþlayabiliyor musunuz? Yine hayýr!
Bu tür sorularý uzattýðýmda alacaðým cevaplarýn “Hayýr!” olacaðýný
biliyorum.Peki, sabah okula gelip okulda kaldýðý sürece gün boyu tuvalete
girmeyen, okul daðýlýr daðýlmaz koþar adýmlarla tuvalete girmek için evine
yetiþmeye çalýþan öðrenciler olduðundan haberiniz var mý? Manisa'daki birçok
okulda sýnýflarý temizlenmeyen, pislikten tuvaletlerine girilmeyen, doðru
dürüst sobalarý ve kaloriferleri yanmayan okullar var. Bu okullarýn
müdürlerinden nasýl randýmanlý bir eðitim ve öðretim beklenebilir? Bunlarý
çevre imkânlarýyla Eðitime Katký Paylarýyla gerçekleþtirmek isteyen idarecilere
destek olmak yerine köstek olursak eðitim ve öðretimde nasýl bir netice
alabiliriz? Okullarda öðrencilere temiz bir eðitim yuvasý sunamayan okul
idarecileri, yarýn bu öðrencilerden nasýl temiz bir ortam bekleyebilir?
> 2 8 4 <
Okullardaki öðretim meselesine gelince, Sayýn Milli Eðitim Müdürü’m ve deðerli okul müdürü arkadaþlarým, Bana söyleyebilir misiniz, okullarýnýzda arzu edilen öðretimin
yapýldýðýna inanýyor musunuz? Hiçbirinizin buna cesaretle “Evet!”
diyebileceðini beklemiyorum; çünkü gerçekler ortada! Þayet bugün müdürü
bulunduðumuz okullarda gerçekten öðrenciyi ve veliyi tatmin edecek bir
öðretim olsaydý ilimizde ve ülkemizde günden güne mantar gibi kabaran,
trilyonlarýn aktýðý “dershaneler” olmazdý. Serzeniþimi anlamýnýz için
dershanelerdeki ve özel okullardaki görüntüyle görev yaptýðýnýz okullarýn
görüntüsünü ve imkânlarý göz önüne getirin kâfi... Eðer gerçekten eðitim
olsaydý bir ay kadar önce öðrenci olaylarýnýn meydana geldiði Hukuk
Fakültesi’nde ve bir hafta kadar önce Ata’mýzýn yaptýrdýðý Dil Tarih ve
Coðrafya Fakültesi’nde yüz milyar TL'lik zarar olur muydu? Üstelik binanýn ön
cephesinde boydan boya “Hayatta en hakiki mürþit ilimdir.” yazýlý eðitim
yuvasýnda bilim araçlarý tahrip edilir miydi? Bu olaylardan herkes kendine
düþeni alýp düþünmelidir. Mazeret üretmemiz, bize ve ülkemize bir fayda
getirmeyecektir.
Sayýn Milli Eðitim Müdürü’m, Öncelikle okulu teslim ettiðiniz müdürlerinize güvenin. Onlara
inisiyatif verin. Manisa Lisesi’nin pansiyonunda iki yüz kýrk yedi öðrenci
kalmaktadýr. Bu çocuklar, yirmi dört saat okuldadýr. Bunlar için Almanya'da
gördüðüm tenis masalarýndan okul bahçesine on tane yaptýrdýk. Ayrýca stres
duvarý, boks torbalarý ve deþarj tahtalarý da yaptýrdýk. Devletin bir lirasý ve bir
çivisi kullanýlmaksýzýn dört yüz metrekarelik kantin yaptýrdýk. Bunlar benim
cebimden çýkan paralarla deðil, Devlet’in ödeneði paralarla da deðil, tamamen
velilerin parasýyla yapýlan þeylerdir. Þayet biz öðrencilerimizin kafelere,
kafeteryalara, kahvehanelere gitmesini istemiyorsak önce onlarý memnun
edecek ve ilgisini çekecek ortamlar sunmamýz gerekmektedir; yoksa hiçbir
þey yapmadan, onlarýn ilgisini çekecek, meþgul edecek ortamlar hazýrlamadan
“Oraya gitme, buraya gitme!” dememiz, su üzerine yazý yazmak gibidir.
Bakýnýz öðretmenevleri olmazdan önce öðretmen arkadaþlar kahvelere
gidiyorlardý; ama öðretmenevi olunca bütün arkadaþlar boþ zamanlarýnda
> 2 8 5 <
vakitlerini öðretmenevlerinde geçiriyorlar. Hiç kahveye giden öðretmene
rastlamýyorum. Öðrencinin ders dýþý zamanlarýnda arkadaþlarýyla
oyalanabileceði yerleri okullarda hazýrlarsak bu öðrenciler, “Gitmeyin!”
dediðimiz yerlere giderler mi? Gidin desek bile gitmezler.
Bugün bizim eðitim sistemimiz ve eðitim anlayýþýmýz üretken deðildir.
Kendi altyapý hizmetlerini karþýlayamayan bir eðitim sistemi ne üretebilir?
Ortada bir aysberg vardýr. Kimse onun üzerine gitmiyor. Herkes onun
etrafýnda dolaþýyor. Elde cýlýz, iyi olgunlaþmamýþ bir meyve var. Herkes onun
dýþýný siliyor, parlatýyor, içine þýrýnga ile tat vermeye çalýþýyor; ama aðacý, topraðý
ýslah etmiyoruz. Sorunlardan kaçýþ, sorunlarý küçültmüyor, aksine daha çok
büyütüyor.
Evli bir çift düþünün, yýllar geçtikçe baþlangýçtaki küçük anlaþmazlýklar
büyüyor, bu arada çocuklar oluyor, onlar da büyüyor. Geçimsiz aile hayatýnýn
çocuklar üzerindeki etkisi büyüktür. Evli çiftlerin yaþlarý ilerliyor, yapýlan
hatalarýn ve yanlýþlýklarýn sonuçlarýný düzeltmeye imkân yok. Ne yeniden
evlenmek için yaþlarý müsaittir ne çocuklarýn hayatlarýný deðiþtirmek ne de
aileyi yýkmak mümkündür. Ýþte bizim de içinde bulunduðumuz eðitim
sistemimiz bu huzursuz ailenin durumuna benzemektedir.
Þimdi daha farklý sorularla farklý yaklaþýmlar ve farklý çözümler
arayalým.-Bütçenin tamamýný Milli Eðitim’e ayýrsak yeter mi?-“Eðitime Katký Payý” söylemini biz eðitimciler mi kullandý; yoksa
Bakanlýk mý?-Bakanlýk kullandýðýna göre Sayýn Milli Eðitim Müdürü’m, niye bu
genelgenin arkasýnda durmuyorsunuz da bizi öðrencilerimizin ve velilerimizin
karþýsýnda yalancý, paracý, iþini bilir(!) duruma düþürüyorsunuz? -Kiþiliði zedelenmiþ, güvenirliðini yitirmiþ bir müdür ve öðretmen,
öðrencisine nasýl model olabilir? Onu nasýl eðitebilir?
Sayýn Müdür’üm, sizin kiþiliðiniz bizim kiþiliðimiz; bizim kiþiliðimizin de
sizin kiþiliðiniz olduðuna inanýyorum. Biz eðitimcilerin kiþiliði bir baþkasýnýn
durumumu görerek nezaketle hasta olup olmadýðýmý sordu. Ben de
migrenim olduðunu söyleyerek baþým aðrýdýðýný söyledim ve durumu
geçiþtirdim; ama buna raðmen Baþkan’a öðrenci huzurunda teþekkür ederek
plaketi okul adýna takdim ettim. Tabii Milli Eðitim Müdürü’müz benim de
konumum nedeniyle açýða almaya cesaret edemedi; ama kendini tatmin için
biraz fýrça attý. Olay benim açýmdan kapandý.
Daha sonra devran deðiþti. Ýktidar bu defa Belediye Baþkaný’nýn
mensup olduðu partiye geçti. Bu defa Müdür’ümüz büyük bir manevra ile
Baþkan’ýn partisinin yelpazesinde yer almaya çalýþtý; ama tutturamadý ve
görevden alýndý. Ýktidar deðiþikliðinden sonra Belediye Baþkaný Sayýn Zafer
Ünal Müdür’ümüzle ilgili bir anýsýný anlattý. Ben burada Sayýn Zafer Ünal
> 2 8 9 <
Bey'in anlattýðý anýyý anlatmaktan utanýyorum.
Maalesef, anlattýðým bu aný çoðu bürokratýmýzýn tedavi edilmesi
gereken genel bir hastalýðý olduðunu düþünüyorum.
Müdür Bey Ne Olur, Oðlumu Bir Dövüver
Bir gün odamda otururken yaþýnýn yetmiþ beþ ile seksen arasý
olduðunu düþündüðüm bir bey odamdan içeri girdi. Selam verdi ve kendisini
buyur ederek kendisine nasýl yardýmcý olabileceðimi sorduðumda “ Müdür
Bey ne olur benim oðlumu bir dövüver.” demesin mi? Bir anda sinirlendim “
Beyefendi siz ne demek istiyorsunuz? Burasý okul ve ben de bir öðretmenim.
Burasý cezaevi deðil ve ben de gardiyan deðilim.” dediðimde bu defa adamýn
gözleri yaþararak aðlamaya baþladý. Oturttum ve sakinleþtikten sonra adam
konuþmaya baþladý. “ Müdür Bey, ben çok büyük bir hata yaptým. Ben çok
genç yaþta Almanya'ya gittim. Bilmem Almanya'ya gittiniz mi? Orasýný
anlatmaya gerek yok. Gençliðimi yaþayayým derken çok geç bir evlilik yaptým.
Altmýþ yaþýnda evlilik yaptým ve bir oðlum oldu. Baþlangýçta maddi durumum
çok iyiydi. On mark istediðinde ben elli mark veriyordum. Daha sonra kesin
dönüþ yaptým. Þanssýzlýk bende ya, hem hanýmým müsrif çýktý hem de oðlum.
Maddi durumum bozuldu ve oðluma eskisi kadar para veremez duruma
düþtüm. Para vermeyince de her gün evden bir eþya alýp götürüyor yok
pahasýna satýyor. Geçen hafta videoyu götürüp satmýþ, ne bulursa götürüp
satýyor. Bugün de radyo ve televizyonu götürüp satmýþ yani kýsacasý
uyuþturucuya alýþmýþ. Ben, annesi ve bütün akrabalar, hepimiz kendisinden
korkuyoruz. Serseri mayýn gibi nerde ne yapacaðý belli deðil. Ne yapacaðýmý
þaþtým kaldým. Ne olur sizden rica ediyorum, çaresizim, ne yapacaksanýz
yapýverin, isterseniz öldürün, ben býktým bu evlattan.” deyince þaþtým kaldým.
Ve adamcaðýzýn gözünden yaðmur damlalarý gibi akan gözyaþlarý, adamcaðýzýn
çok hazin bir durumda olduðunu çok açýk gösteriyordu.
Sonra anladým ki adamcaðýz yýllarca bekârlýk hayatýnda tattýðý sahte
zevklerin acýlarýný yaþamaya baþlamýþ. Her þeyin zamanýnda olmasý gerektiðini
> 2 9 0 <
çok geç anlamýþtý. Ne demiþ atalarýmýz, “Demir bile tavýnda dövülür.”
Zamanýnda evlenip zamanýnda çocuk sahibi olup gereðinde onunla güreþip,
oynamak da çocuk için bir ihtiyaçtýr. Baba seksen yaþýnda, oðlan on altý yaþýnda
aralarýnda en ufak bir iletiþim yok. Çocuk bu ihtiyacý yanlýþ çevre ile paylaþýnca
da sonu telafisiz sýkýntýlara sebep oluyor. Ne yazýk ki günümüz gençleri de gördüðüm kadarýyla bu hatanýn
içindeler.
Ah Þu Bürokrasi
Manisa il merkezinde en fazla öðrencisi olan okul Manisa Lisesi’dir.
Merkezde birçok lise açýlmasýna raðmen Manisa Lisesi’nin hâlen en fazla
öðrenciye sahip olduðunu düþünüyorum.
Manisa Lisesi’nin müdürlüðünü yaptýðým yýllarda en büyük
arzularýmdan biri de bu liseye spor salonu kazandýrmaktý. Bu tür
teþebbüslerimden Okul Koruma Derneði üyelerinin her zaman bilgisi
olmuþtur.
Bir gün zamanýn Okul Koruma Derneði Baþkaný Firdevs Çapra,
“Müdür Bey, müjde! Size çok sevineceðiniz bir haber vereceðim.” diyerek
yanýma geldi. Firdevs Çapra'nýn eþi Mustafa Çapra, Kenan Evren Sanayi Sitesi
Kooperatifi’nin baþkanlýðýný yürütüyordu. Kenan Evren Sanayi Sitesi’nin
müteahhidi de Sedat Veziroðlu adlý deðerli bir kiþiymiþ. Bu kiþinin sporu çok
sevdiðini ve Manisa'daki okullardan birine spor salonu yaptýrmak istediðini
belirtmiþ. Bu haberi bana müjdeliyordu. Sporla uzaktan yakýndan en ufak ilgisi
olmayan birisi olarak bu haberle okulumuz adýna duyduðum sevinçten olsa
gerek çocuklar gibi sevinmiþtim.
Saygý duyduðum ve sevdiðim Mustafa Çapra vesilesiyle randevu alýp
Koruma Derneði üyeleriyle beraber müteahhit Sedat Veziroðlu'nu ziyarete
gittik. Müteahhitle tanýþmamýz sýrasýnda kendisinin Afyon'un Dinar kazasýndan
olduðunu, babasýnýn eski Dinar Belediye Baþkaný rahmetli Kadir Veziroðlu
> 2 9 1 <
olduðunu, benim rahmetli dedemin arkadaþý olduðunu, kendisi çocuk yaþta
iken babasýyla siyasi çalýþmalar için köyümüze kadar geldiklerini, dedemi
baðda ziyaret edip ikram ettiði üzümlerden yediklerini söyledi. Kendisiyle
hem hemþeri hem de dede ve baba dostu olmamýz münasebetiyle aramýzda
kýsa zamanda bir dostluk peyda oldu. Okulumuza bir spor salonunun
yapýlmasý hususunda mutabýk kalýnca çocuklar gibi sevinmiþtim.
Biz o gün müteahhit Sedat Veziroðlu'nun yanýndan ayrýldýktan sonra
dönemin Belediye Baþkaný Zafer Ünal Bey'i ziyaret ederek plan ve ruhsat
konusunda destek istedik. Belediye Baþkaný’mýz Zafer Ünal da bizim
sevincimize ortak olarak Manisa Lisesi’nin mutlaka spor salonuna kavuþmasý
gerektiðini söyledi. Verdiðimiz bu sevindirici haberden son derece memnun
olduðunu belirterek her türlü kolaylýðý göstereceðini, hatta yapýlacak olan
spor salonunun planýný da kendilerinin çizmek istediðini teklif etti. Biz, buna
daha çok memnun olduk. Her þey o kadar hýzlý ilerliyordu ki spor salonu, bir
sene zarfýnda tamamlanacaktý.
Planlar çizildi, baðýþ yoluyla yapýlmasý konusunda protokol imzalandý,
onay için Bakanlýk’a gönderildi. Biz, onayýn verileceði düþüncesiyle umutla
beklerken Bakanlýk’tan “Okul bahçesinin spor salonu yapmak için yetersiz
olduðu”nu belirten yazý gelince hepimiz þoke olduk. Maalesef, Bakanlýk spor
salonu için onay vermedi. Yaptýðýmýz teþebbüslerden de olumlu bir sonuç
alamadýk.
Hemþerim müteahhit Sedat Veziroðlu spor salonunu yapamayýnca
üzüldü. Ben de bu üzüntüsünü gidermek ve okula bir katký saðlamak adýna
kendisine bir baþka teklifte bulundum. Okulumuzun acil olarak bir kantine
ihtiyacý olduðunu, hiç olmazsa spor salonu yerine bir kantin yapmasýný rica
ettim. Kendisi hiç itiraz etmeden “Tamam hemþerim, okulunuza bir hediyede
bulunacaðým.” diyerek mevcut öðrenci kantinini bakanlýða haber etmeksizin
bir yaz tatilinde yapýp eylül ayýnda hizmete açtýk.
Gerçekten bu kantinin açýlmasýyla beraber çevredeki büfelere ve
> 2 9 2 <
kafelere giden öðrenci sayýsý birden azaldý. Hatta iþin garibi, o yýllarda okulun
karþýsýnda bulunan büfe iþletmecilerinden biri avukatý marifetiyle
“Müvekkilimin ticaretine mani oluyorsun. Seni mahkemeye vereceðiz.”
diyerek beni telefonla tehditler bile etti.
Daha sonra Belediye Baþkaný’mýz Zafer Ünal tarafýndan çizilen spor
salonu planýný, il merkezinde en yoðun öðrenci mevcudu bulunan lisemize
mutlaka bir spor salonu yapýlmasýnýn gerekli olduðu, görüþümü ihtiva eden bir
yazýmý 1987 yýlýnda Bakanlýk’a sundum. Bakanlýk benim bu yazým üzerine
1994 yýlýnda trilyonlar harcayarak spor salonunu kendisi yapmaya çalýþtý. Yedi
sene önce bedavaya yapýlacak olan spor salonu, ben 1998 yýlýnda Manisa
Lisesi’nden ayrýldýðýmda, maalesef, iki müteahhit deðiþikliði olmasýna raðmen
hâlâ bitirilememiþti. O tarihten sonra birkaç müteahhidin daha deðiþtiðini
duydum. Devlet’e trilyonlara mal olan bu salon okuldan ayrýlmamdan iki sene
sonra hizmete açýlabildi.
Okul kantini meselesine gelince, olur almadan öðrenci kantini
yaptýrdýðým için soruþturma geçirdim. Tarafýmdan yaptýrýlan kantin ise hâlâ
hizmet vermektedir.
Ne diyelim? Bizim bürokrasimizin durumu iþte böyle. Ýþ yapmayan
bürokrat iyi bürokrattýr; çünkü hiç hata yapmaz. Çalýþýyorsan iþ üretiyorsan
iþin haraptýr.
Þu anda Manisa il merkezinde lise öðrencilerinin rahatça oturup çay
içebileceði, dinlenebileceði, okul bahçesinde baðýmsýz okul kantini olan tek
okul Manisa Lisesi’dir. Ayný zamanda kantinden en yüksek kira geliri saðlayan
okul da yine Manisa Lisesi’dir. Okulun birçok ihtiyacý kantin gelirleriyle
saðlanmaktadýr.
Bürokrasinin ve Devlet’in hantallýðýný sizlerin takdirlerine
býrakýyorum.
> 2 9 3 <
Yönetici Nelere Dikkat Etmeli
Yönetim, bir iþi çekip çevirmek, idare etmektir. Yöneticilerin baþarýsý,
baþýnda bulunduðu kurumun baþarýsý ile doðru orantýlýdýr. Maharetle idare
edilen bir kurumda imkânsýz denilenlerin kolayca baþarýldýðýný görürüz.
Beceriksiz, kararsýz ve vasýfsýz idareciler tarafýndan yönetilen devletler,
idaredeki baþarýsýzlýklar sebebiyle tarihin derinliklerinde kaybolup gitmiþlerdir.Yönetim, en eski tecrübeye dayalý bir bilim dalýdýr. Her ne kadar son
yýllarda yönetime dayalý kitaplar yazýldýysa da bu kitaplarda yer alan yönetim
bilgilerini uygulayýp bire bir ayný neticeleri almak mümkün deðildir. Çünkü her
insan, baþlý baþýna bir dünyadýr. Bu kitaplarda yer alan bilgiler, en azýndan genç
yöneticiler için bir rehber olabilir. Akýllý insanlarýn kendi deneyiminden, daha
akýllý insanlarýn da baþkalarýnýn deneyimlerinden istifade edenler olduðunu
unutmayalým. Bu nedenle yöneticilerin idarede baþarýlý olmak için tespit
ettikleri ve tavsiyede bulunduklarý birtakým hususlar vardýr ki bunlar, uzun
tecrübelerin sonunda elde edilen empirme bilgilerdir. Mesela Hz. Ali, Mýsýr
Valisi Melik Bin El Haris el Eþter'e bir emirname göndermiþti. Bu emirnamede
öyle noktalar var ki 1982 Anayasasý’ndaki maddelere çok benzemektedir.
Beraber Ýnceleyelim
1) Gelip geçici heveslerin esiri olmadan her þeyi iyilikle hâlletmeye
çalýþýn.2) Yönetilen kiþilere sevgi göstererek onlarýn arasýna girin. 3) Onlara merhametli davranýn. 4) Ulaþýlmasý güç olan bir makam olmayýn. 5) Ýnsanlarý hatalarý ve kusurlarý ile kabul edin. Onlarý eðitin.6) Alçak gönüllü ve ölçülü olun. 7) Gösterilen teveccühten ve aftan piþmanlýk duymayýn. 8) Cezalandýrýrken sevinmeyin. 9)Suçlunun en yakýnýnýz olmasý durumunda bile yasayý uygulamaktan
korkmayýnýz. (Anayasa maddesi, 38/ 119)10)Sorumluluðunu taþýdýðýnýz kiþilere adil ve eþit davranýnýz. (Anayasa
maddesi)
> 2 9 4 <
11)Ýþ akýþlarýnda takip edilecek prensip ve kurallardan herkesin
memnun olmasýný saðlayýn.12) Ýcraatýnýzý ilgili yasalara uygun olarak yapýnýz.
(Anayasa maddesi, 129 ) 13)Ýnsanlarýn ayýplarýný araþtýrma yerine onlarý sýr gibi saklayýn,
düzeltilebilecek hatalarý düzeltin.14)Kindar olmayýn.15) Açýklýk kazanmayan konularý deþmek yerine anlamamýþ
görünün.16)Gýybet ve gammazlýk yapanlarýn etkisinde kalmayýn, gerçekleri
yoksa gerçekler hiçbir zaman huzurunuza gelemez.21) Ýnsanlara eþit davranýn. Ýyi ahlak sahibi olanlarla zararlý olacaklarý
ayný potada deðerlendirmeyin.22) Ýyi niyette örnek olun.23) Çevrenin güvenini kazanýn.24) Toplumun adet ve geleneklerinden uzaklaþmayýn.25) Ýlmine güvenilen kiþilere danýþýn.26) Her hizmeti, vazife ve sorumluluk sýnýrlarý ile deðerlendirin.27) Dürüst ve sabýrlý olun.28) Ýltifat ve lütuflarý yerinde ve layýk olanlara yapýn.29) Ceza ve ödülü yerinde ve zamanýnda kullanýn. ( Anayasa
maddesi )30)Hizmetler arasýnda tercih yapmayýn. Mesleðin küçüklüðü
karþýsýnda tavýr deðiþtirmeyin.31) Çýkar peþinde olanlara, geçici de olsa görev tevdiinde
bulunmayýn. (Anayasa maddesi, 70)
> 2 9 5 <
32) Maiyetinizi kontrol etmeyi ve denetlemeyi ihmal etmeyin.
Verilen bir iþi takip edin.33) Dara düþenlerin sýkýntýlarýný gidermek için yardýmcý olun.34) Hatalarý anýnda görüp gidermeye çalýþýn.35) Ýstismarcýlara ve yasalara uymayanlara taviz vermeyin.36) Hoþgörü, merhamet ve sevgi gibi duygularý gerektiði yerde ve
zamanýnda gösterin.37) Ýþlerin önemlilerini yaparken önemsiz görülenleri ihmal
etmeyin.38) Maiyetinize karþý yanlýþlýklarý ve bilinmeyenleri bizzat yaparak
,gösterin.39) Ýþleri gününde bitirmeyi itiyat edinin.40) Emir ve kurallara uymada örnek olun. (Anayasa maddesi, 137)41) Verdiðiniz sözde durun, vaadinizi yerine getirin. Yerine
getirilemeyecek vaatlerde bulunmayýn.42) Sabýrlý ve metanetli olun. Her zaman ýlýmlý olun, ortayý bulun.
Yöneticiye Uymayan Özellikler
1)Kendini beðenmek ve gururlu olmak.2)Yüzüne karþý övülmeyi hissettirmek.3)Yapýlan iyiliði baþa kakmak.4)Ýþleri, olduðundan daha mübalaðalý göstermek.5) Sözünden dönmek.6) Olaylara þu veya bu sebeple taviz vermek.7)Kalabalýk ortamlarda belli kiþilere daha fazla zamaný ayýrmak.8)Tekerrür eden hata ve suç karþýsýnda kesin tavýr almamak, kontrol
etmemek. 9)Öfkelenmek.10) Duygusal olmak, zaaflarý bulunmak ve zaaflarýna esir olmak.11) Ulu orta yerlerde, olur olmaz, geliþi güzel konuþmak. 12)Personelini çekiþtirmek.
> 2 9 6 <
Öðretmenden Beklenen Davranýþlar
Öðretmenlerin çalýþmýþ olduklarý kurumlarda benimsemeleri ve
uygulamalarý gereken temel görev ve sorumluluklarý vardýr. Bunlar; meslek
sevgisi, feraset, sevgi, þefkat, merhamet, güzel ahlak, vakar, tevazu, Allah
korkusu, baðýþlama, sabýr, adalet, model olma, iyi örnek olma, özü ve sözü bir
olma, bilgi ve davranýþ bütünlüðü, genel kültür bilgisi, alan bilgisi, otorite,
pedagojik formasyon, kýlýk-kýyafete özen ve uygunluk, velilerle ve halkla
iliþkilerinde örnek insan olma gibi nitelikler olmalýdýr.
Ayrýca sistemli olarak oluþturduðu modelle, kullandýðý metotla,
okuttuðu ve kullandýðý kaynak kitaplarla, uyguladýðý sýnav ve testlerle, verdiði
ödevin içeriðine uygun faydalanýlacak kaynaklarý belirtmekle, kendisine verilen
görevlerin gereklerini yerine getirmekle öðrencilerine ve çevresine önder
olmalýdýr.
Dersini anlatmada, öðrenci bilemediði zaman bundan zevk duyan
hazýrlýksýz katiyetle sýnýfa girmemelidir. Bunun aksi olarak branþýnda yeterli
bilgiye sahip olmalý, derse hazýrlýklý girmelidir. Planlý çalýþmalýdýr. Sýnýfta sevgi ve saygýya dayalý bir otorite kurmalýdýr. Ders anlatýrken katiyetle kürsüde oturmamalý, sýnýfta gezerek
öðrencinin gözüne bakarak ders anlatmalýdýr. Öðretmen erkekse yerinde ve
zamanýnda olmak kaydýyla erkek öðrencilere dokunarak kýz öðrencilere ise
iltifat ederek; öðretmen bayansa kýz öðrencilere dokunarak erkek öðrencilere
de yaþlarýna uygun iltifatlarda bulunarak sýnýfta samimi ve saðlýklý iletiþim ortamý
oluþturarak verimli bir ders iþleyebilir.
i Biraz da Kendimizi Deðerlendirelim
Çoðu zaman öðretmen olarak ücretlerimizin düþüklüðünden þikâyet
> 2 9 7 <
ederiz. Bu arada Devlet okullarýndaki arkadaþlar, kendilerini özel okullarda
çalýþan öðretmenlerle kýyaslarlar ve onlarýn daha fazla ücret aldýklarýný
söylerler. Halk dilinde “Ne kadar köfte, o kadar ekmek!” misali nadiren de olsa
bu paraya bu kadar ders, diyen öðretmen arkadaþlara da rastlamadým deðil.
Uzun yýllar Devlet okullarýnda öðretmen ve idareci olarak çalýþtýktan sonra
emekli oldum. Emeklilik hayatýmýn bir kýsmýný da Ýzmir'de özel bir eðitim
kurumunda ve Almanya'da Türk iþçi çocuklarýna hizmet ederek geçirdim.
Naçizane eðitimin içinde bu kadar yýl çalýþtýktan sonra eðitim adýna birkaç
kelam etme hakkýný kendimde gördüðümü sanýyorum.
Gerçekten Almanya'da öðretmene çok iyi ücret veriliyor; ancak
Alman öðretmenin mesaisi ile bizim Devlet okullarýndaki öðretmenin mesaisi
ayný deðil. Almanya'da öðretmen, okul müdüründen önce okuldadýr. Bizde
ise öðretmenden önce müdür okuldadýr. Bazý okullarda ise müdür
hizmetliden önce gelir ve okulu açar.
Almanya'da öðretmenler, bakanlýk tarafýndan deðil mahallinde açýlan
imtihanlardan geçirilerek sözleþmeli olarak iþe alýnýr. Baþarýlý bulunmayan
öðretmenlerin sözleþmesi sene sonunda yenilenmez. O öðretmenin o ilde
veya bölgede öðretmenlik yapmasý neredeyse mümkün deðildir. Okul
müdürleri maddi ve manevi olarak çok büyük yetkilerle donatýlmýþtýr. Almanya'daki Kardeþ Okul Müdürü Dr. Franz Riederer anlatmýþtý.
Sene sonu geldiðinde baþarýlý gördüðü öðretmenleri kendi istekleri ve
Almanya'ya gittiðimiz yýl da baþarýlý bulduðu üç öðretmeni isteklerine
göre dýþ seyahatle ödüllendirdiðini söyledi. Biri Ýspanya'ya, diðeri Hindistan'a,
öbürü de Amerika'ya gitmek istediklerini bildirince seyahat çeklerini
kendilerine takdim ettiðini söylemiþti. Ayrýca baþarýsýz bulduðu iki öðretmenin
sözleþmelerini de feshettiðini hatýrlatmýþtý.
Bizdeki özel okullarda da ayný sistem hâkimdir. Müracaat eden
öðretmen, okulun zümre baþkaný ve üyelerinin hazýrladýðý yazýlý imtihana tabi
tutulmakta, yazýlýda baþarýlý olanlar mülakata alýnmakta, mülakatla da > 2 9 8 <
yetinilmeyip öðrenci karþýsýnda örnek ders anlattýrma yapýldýktan sonra
baþarýsý deðerlendirilip sözleþme imzalanmaktadýr. Buna raðmen sene içinde
öðretmenin baþarýsýzlýðý görülürse o öðretmen sözleþmesi bitene kadar ders
verme yükümlülüðünden alýnarak geri hizmetlerde çalýþtýrýlabilmektedir.
Devlet okullarýnda okul müdürlüðü yaptýðým yýllarda yeri gelmiþken
þahit olduðum hantallýðý burada anlatmamýn gerekli olduðuna inanýyorum. Bu
olay bizzat yaþanmýþtýr.
Müdürlük yaptýðým bir okulda branþ bilgisi yönünden yeterli ve saygý
duyduðum bir öðretmen arkadaþým vardý. Gerçekten dürüst ve temiz
karakterli bir arkadaþtý. Bilgisine, iyi niyetine ve dürüstlüðüne raðmen
öðrenciye ders anlatmakta güçlük çekiyordu. Yani anlayacaðýnýz bir ifadeyle
formasyon eksikliði vardý. Bu yüzden sýnýfta gerekli hakimiyeti saðlayamýyordu.
Müdür olarak rehberlik servisini, sýnýf öðretmenlerini, o sýnýfa derse giren
öðretmenleri ve kendimi devreye sokarak bir hayli uðraþtýk, ama bir türlü
sonuç alamadýk. Diðer öðretmenlerin dersinde kuzu gibi olan sýnýf, bu arkadaþ
derse girdiðinde zývanadan çýkýyordu. Öðretmen arkadaþýn bu durumunu,
henüz lise birinci sýnýfa yeni baþlayan öðrenci bile kýsa zamanda anlýyordu.
Öðrenci daha lise birinci sýnýfta öyle þartlanýyor ki o kiþinin dersi ders iþlemekle
deðil gýrgýr, þamata ile geçeðine inanýyordu. Nasýl ki Zeki Alasya'nýn, Metin
Akpýnar ve Kemal Sunal'ýn ismi geçtiðinde hepimizin gülesi geliyorsa bu da
klasik þartlanma gibi bir þey oluyor.
Birkaç yýl böyle geldi geçti. “Tebdil-i mekânda ferahlýk vardýr.”
düþüncesinden hareketle öðretmen arkadaþa tayin isteyerek çevre deðiþikliði
yapmasýný öðütlediysem de beni dinlemedi.
Nihayet bir öðretim yýlý, müdür yardýmcýsýnýn þikâyeti üzerine sýnýfa
gittim. Maalesef, tasvip edilmeyecek bir durumla karþýlaþtým. Müsaadenizle
burada çok fazla ayrýntlýlara girmek istemiyorum, gördüðüm manzara üzerine
hemen odama geri döndüm. Bu öðretmen arkadaþým için branþ müfettiþi
tarafýndan acil bir teftiþ yapýlmasýný belirten bir yazý ile durumu bildirdim. Hiç
> 2 9 9 <
olmazsa kütüphanede veya uygun görülecek baþka bir geri hizmet birimde
görevlendirilmesini teklif ettim. Yazýmýz, Milli Eðitim Müdürlüðü’müz ve
Bakanlýðýmýzca dikkate alýnmýþ, kýsa süre içerisinde bir bakanlýk müfettiþi okula
geldi. Doðru benim odama geldi ve bana benim yazdýðým yazýyý göstererek
öðretmen hakkýnda kanaatimi sordu. Ben de kendilerine, “Sayýn müfettiþim,
benim kanaatim elinizdeki yazýda ifade edilmektedir. Siz, benden ziyade
öðretmenin girdiði sýnýfý, sýnýf baþkanýný, sýnýftan uygun göreceðiniz öðrencileri,
sýnýf öðretmenini ve ders öðretmenini dinlemenizde fayda var.” dedim. Bütün
herkesi dinleyeceðini söyleyerek iþe baþladý. Müfettiþi, öðretmenin o saatte
dersi olduðu sýnýfa götürdüm. Sýnýfýn kapýsýna vardýðýmýzda sýnýftan her türlü ses
geliyor; fakat öðretmenin sesi duyulmuyordu. Bir müddet kapýda bekledikten
sonra sýnýfýn kapýsýný çaldýk ve içeri girdik. Görünen manzara, tabii ki her gün
yaþanan manzaranýn aynýsýydý. Öðrenciler bizi görür görmez kendilerine çeki
düzen verdiler. Ben, gelen müfettiþi öðretmene ve sýnýfa takdim ettim ve
sýnýftan ayrýldým.
Bakanlýk Müfettiþi, tam bir hafta öðretmenin derslerine girdi, sýnýfý
izledi. Sonra ne sýnýf öðretmenini ne o sýnýfa giren diðer öðretmenleri ne de
öðrencileri dinledi. Bir hafta sonu “Allah Ismarladýk!” diyerek okuldan ayrýldý.
Bir ay sonra Bakanlýk’tan gelen teftiþ sonucuna göre öðretmenin yeterli
olduðu ve geri hizmette istihdamýna gerek olmadýðýna dair teftiþ raporu geldi.Eski tas, eski hamam; bu durum öðretmen arkadaþ emekli olana
kadar devam etti. Gün geldi, bu teftiþi yapan Bakanlýk Müfettiþi’yle Milli Eðitim
Bakanlýðý’nda karþýlaþtým. Kendisine o günkü teftiþin sonucu sorduðumda,
vicdaný buna el vermediðini, daha önceki teftiþinde Ýzmit'te akli dengesi
yerinde olmayan bir öðretmene bile geri hizmette görevlendirmeye
gönlünün razý olmadýðýný beyan etti. Artýk gerisini anlatmaya gerek var mý,
bilmiyorum?
Devlet okullarýnda yaþanan hantallýðý anlatmak için sanýrým bu örnek
yeter de artar bile! Özel okullarda böyle bir þeyin olabileceðini tasavvur
edebiliyor musunuz? Özel okullarda okula önce öðretmen gelir ve okulu en
son terk eden de yine öðretmendir. Dersi olsun olmasýn, büro memurlarý gibi
> 3 0 0 <
bilfiil sekiz saat mesaiye tabidirler. Dersi olmayan öðretmenler, kendi
branþlarýnda sürekli eðitim metodu geliþtirir, yine kendi branþlarýnda sorular ve
çalýþma metinleri üretirler. Özel okullarda dersin boþ geçmesi mümkün
deðildir. Özel okullarda öðretmenin hasta olup rapor alma gibi bir lüksü
olmadýðý gibi izin istemeye ise cesaretleri hiç yoktur.
Çok iyi hatýrlýyorum, koca bir yaz tatili gelir geçer, sene gelir okul
açýlýr; ama bizim öðretmenimiz ders zamaný evini boyamak için izin
dilekçesiyle karþýnýza çýkabilmektedir. Ýzin vermediðiniz takdirde de
doktordan rahatlýkla istediði izinden daha fazla gün sayýsýnda rapor
alabilmektedir. Okul müdürü olarak caydýrýcý hiçbir yaptýrýmýnýz ve yetkiniz
yok.
Devlet okullarýnda okula en son öðretmen gelir. O da dersi varsa
gelir, dersi olmazsa okulun semtine bile uðramaz. Dersi biter bitmez yaydan
fýrlamýþ ok gibi okulu terk eder. Pencere açýk kalmýþ, rüzgâr çýkmýþ, camlar
kýrýlmýþ, hiç umurunda deðildir.
Bütün bunlara raðmen özel okulda çalýþan öðretmenin mesaisi ile
Devlet okulunda çalýþan öðretmenin mesaisini ve aldýklarý ücreti
karþýlaþtýrdýðýmýzda Devlet okullarýnda görev yapan öðretmenlerin aldýðý
ücretin daha yüksek olduðunu görürüz. Bugün özel okullarda görev yapan
genç öðretmenler, Devlet okullarýna geçebilme imkâný bulduklarýnda bir gün
dahi özel okulda kalmamaktadýrlar. Özel okulda çalýþýp da daha sonra Devlet
okuluna geçen binlerce öðretmen bulunmaktadýr; çünkü özelde lokmanýn
riski var, devlette ise risk yoktur. Lokmanýn riski olmayan bir iþ kolunda baþarý,
verim ve kalite beklemek mümkün deðildir. Bunlar da bizim gerçeklerimizdir, bunlarý inkâr etmemiz mümkün deðildir.
Öðrencilerin Öðretmenlerinden En Çok Þikâyet Ettiði
Konular
Kitabýn sonunda da göreceðiniz gibi dilek ve þikâyet kutusundan
çýkan öðrenci dilekleriyle, zaman zaman sýnýflara girerek kimliði belirtmeksizin
> 3 0 1 <
yazýlý olarak yaptýðým öðrenci anketlerinde öðrencilerin öðretmenleri
hakkýnda dile getirdikleri þikâyetleri þöylece özetleyebilirim. Öðretmenlerin:1-Sýnýfta öðrencileri rencide edici sözler söylemeleri,2-Öðrencileri ciddiye almamalarý,3-Öðretmenin öðrencisine sigara aldýrmalarý,4-Sýk sýk tekrar edilen sözler,5-Eðitim öðretim konusunda öðretmenlerin birbirine ters düþen
görüþleri,6-Öðrencilerin sosyal konumlarýna göre öðretmenlerinden farklý
muamele görmeleri,7-Notu silah olarak kullanmalarý ve dayak atmalarý,8-Öðretmenlerin kendilerini övmeleri, 9-Kýzdýklarýnda ne söylediklerini bilmemeleri ve aðýzlarýndan çýkan
kelimeler sebebiyle öðrencilerin gözünde çok küçülmeleri,10-Öðretmenlerin sýk sýk rapor veya izinle devamsýzlýk yapmalarý,
Öðretmenin Sýnýftaki Temel Görevleri
1- Sýnýfta eðitimin gerektirdiði psikolojik ortamý saðlamak,sýnýfta fiziki þartlar ne kadar mükemmel olursa olsun, ne kadar konforlu olursa
olsun, psikolojik ortam saðlanmadýðý takdirde o sýnýftan verim elde edilmez.2- Sýnýfta psikolojik ortamý saðlamanýn iki yolu vardýr: a) Öðrencileri sevmek. b) Etkili iletiþimi saðlamak, yani kalpten kalbe köprü kurmak.
3- Öðrenmeye uygun sýnýf ortamýnda öðrencilerle öðretmen
arasýnda güven ortamýnýn oluþmasý yanýnda duygu baðlarýnýn da kurulmasýna
önem verilmelidir. Öðretmen, bütün dikkatini öðreteceði konu, kullanacaðý
yöntem, saðlayacaðý sýnýf disiplini üzerinde yoðunlaþtýrýp öðrencinin kendisini
ve yaþadýðý duygularý göz ardý etmemelidir.
4- Sýnýftaki iki büyük tuzaktan kaçýnmak gerek. a) Görünürde sessizlik ve itaat: Bu ortam, öðrencinin giriþim gücünü
engeller, kendi iç dünyasýnda yalnýzlýða iter, baþarýsýz ve yanlýþ yapma korkusu
> 3 0 2 <
içine girer. b) Fazla otoriterlik: Bu ortamda öðrenciler çok kaygýlý ve güvensiz
olacaklarýndan ya sinsi bir davranýþ içine girerler ya da saldýrgan olabilirler. Bu
nedenle öðrenci, öðretmenin sýnýftaki varlýðýndan tedirginlik duymamalýdýr.
Sýnýfta öðretmenden kaynaklanan bir disiplin yerine öðrenciden kaynaklanan
bir disiplin saðlanmalýdýr. Mesela çok dikkat etmiþimdir, öðrencilerin ilgi ve heyecanla dinlediði
konularda öðrencinin biri sessizliði bozsa öðretmenden önce hemen
öðrenciler müdahale ederler.
5- Öðretmen, öðrenciye sýnýfta model olabilmelidir. Bunun da þartý öðrenciyle arasýnda dostluða ve arkadaþlýða dayalý bir
köprü kurabilmek, düzenli yaþamak, kýlýk-kýyafetiyle sadeliði tercih etmektir.
6- Öðrenciyi öðretmene yaklaþtýran temel unsurlar, öðrencilerin
ilgilerini, ihtiyaçlarýný, hedeflerini iyi tespit edip deðerlendirmek ve onlarý
anlamaya çalýþmaktýr. Bunun yolu ise öðrenciye karþý açýk ve dürüst olmaktýr.
Öðrenciye karþý þartsýz sevgi ve saygý göstermeli, öðrencisini etkin bir þekilde
dinlemelidir. Baskýcý ve otoriter tavýrlar içine girmemelidir. Derste öðrencilerle
iyi iliþkiler kurarak onlarýn gönlünü fethetmelidir.
7- Öðretmen, öðrencilerin gönlünü alabilmek ve güvenilir biri
olabilmek için þunlarý yapmalýdýr:a) Öðrencilerin duygularýný anlatmalarýna uygun ortam hazýrlamalý.b) Öðrencilerini sever gibi görünen deðil, sevdiðini açýkça belli eden
olmalý.c) Öðrencilerin toplumsal faaliyetlerini desteklemeli.d) Eleþtiride kýnama ve aþaðýlamaya kaçmayýp yapýcý olmalý.e) Tebrik ve takdir etmede cömert olmalý, öðrencisine deðer
verdiðini belli etmeli.
8- Öðretmenin kiþiliði ve karakter özellikleri öðrencileri çok etkiler.
Öðrenciler bunu öðretmenin kullandýðý disiplin yöntemlerinden,
ödüllendirme ve cezalandýrma davranýþlarýndan çýkarýr.
> 3 0 3 <
9- Öðretmen için sýnýfta en büyük tuzak, samimiyetle resmiyeti
dengeleyememektir. Öðrencisine yakýn olmaktan korkarak onlardan çok
uzaklaþmak doðru bir davranýþ deðildir. Yakýn olacaðým derken de ölçüyü
kaçýrmamak gerekir.
10- Öðretmenin öðrencisini iyi tanýyabilmesi için onlarýn
yeteneklerini, farklýlýklarýný, beðeni ve becerilerini, ilgi alanlarýný, öðrenme
türlerini, öðrenme seviyelerini, geliþim evrelerini, öz geçmiþlerini, güçlü ve
zayýf yönlerini iyi bilmesi gerekir. Özellikle on-on beþ yaþ aralýðýndaki ergenlik
çaðý, öðrencilerin geliþimlerinin hýzlý olduðu bir dönem olmasý bakýmýndan bu
yaþlardaki çocuklarýn durumlarýný bilmek ve anlamak gerekir. Çocuklar bu
dönemde çok hassas olurlar.
11- Öðretmen, sýnýfta etkili öðrenmeyi saðlayabilmek için öðrenciye
öðrendiði bilgilerin kendi yararýna olduðuna inandýrmalýdýr. Öðretmen,
öðrencilerin kapasitesini düþünerek bilgi vermeli, zayýf notlar vererek,
Yaptýðým bu anketlerde gönüllerde taht kuran öðretmenlerin vasýflarý
da öðrenciler tarafýndan þöyle özetlenmektedir:1-Güler yüzle sýnýfa giren öðretmenler,2-Öðrencilere deðer veren,3-Bilgi, ilgi ve sevgi gösteren,4-Dersi sohbet ortamýnda iþleyen,5- Öðrencilerin sosyal durumlarýný dikkate almadan her öðrenciye
eþit davranan ,6-Baþarýyý takdir eden,7-“ Susun” demeden sýnýfý susturan,8-Öðrenciye söz hakký veren ve öðrenciyi hayata baðlayan ve
öðrenciye hedef gösteren öðretmenler, öðrencilerin gönlünde taht
kuruyorlar.
> 3 0 4 <
Korkulan Deðil Özlenen Öðretmen Olmak Ýçin
Öðretmenin Sýnýfta Dikkat Etmesi Gereken Hususlar
1-Derse hazýrlýklý girerek hatasýz ders iþlemek.2-Öðrencinin seviyesine inmek.3-Dersi kolaydan zora doðru anlatmak.4-Kitaba mahkûm deðil kitaba hâkim olmak.5-Sýnýfta korkuya baðlý deðil. Saygýya dayalý sessizlik saðlamak.6-Sýnýfta her öðrenci ile göz göze gelmek ve ikna metodunu
kullanarak öðrenciye güven vermek.7- Her sýnýfta bulunabilecek birkaç yaramaz öðrenci yüzünden sýnýf
rencide etmemek ve genel tenkitlerden kaçýnmak.8-Sýnýfta öðrenciler arasýnda katiyetle ayrým yapmamak.9-Sýnýfta öðrenci ile münakaþaya girmemek.10-Genel ahlak kurallarýna titizlikle riayet etmek, söz ve davranýþýnýn
birbiriyle örtüþmesi.11-Temizliðe kýlýk ve kýyafetine önem vermesi.12-Sabýr ve fedakârlýk göstermesi, yerinde ve zamanýnda espriyi
ihmal etmemesi.13-Öðrencilere ismiyle hitap etmesi.14-Ölçüyü kaçýrmadan öðrencilere söz hakký vermesi.15-Suçu sabit olamadan öðrenciyi cezalandýrmamasý.16-Öðrenciyi sýnýf veya toplum içinde deðil yalnýz bir þekilde bir
kenara çekerek yaptýðý davranýþýn yanlýþýný kendisine anlatmasý.
Ýdeal Öðretmen
Eðitimcinin olmazsa olmaz ilk özelliði, hâl ve hareketleriyle örnek
olmasýdýr; çünkü öðretmenin söylediklerinden çok hâl ve hareketleri akýlda
kalýr ve daha fazla etkileyici olur. Birçok insan yýllar geçse de öðretmenlerinin
tavýr ve davranýþlarýný hatýrlar. Özellikle hoþa giden ve cana yakýn davranýþlar
hiç unutulmaz. Eðitimci, iyi insan yetiþtirmede gerekli tavýr ve davranýþlarý
benimsemeli ve yaþamalýdýr. Zira insan yapmadýðýný yaþatamaz. Kur'an ý
sevinen, ayrýldýðýnda yüreðinde burukluk taþýyandýr. Metodu sevgi ve þefkattir.
Her hâli merhametle mayalýdýr. Sadece sýnýf içinde, okulda deðil; okul dýþýnda
da öðretmendir, hocadýr. Onun meslek hayatý ömür boyu sürer. Bu sebeple
“Hocanýn emeklisi olmaz, rahmetlisi olur.” denilmiþtir. Eðer bu özellikleri yok
sayarsak film, videokaset, disket, cd, televizyon ekraný gibi araçlar da
öðretmen olabilir.
Ýmam-ý Gazali'ye Göre Muallim
1- Muallim, talebelerine kendi çocuklarýymýþ gibi muamele etmelidir.
Talebelerini sevdiði gibi kendini de talebelere sevdirmelidir. Þayet kendini
sevdiremezse dersini sevdirmesi mümkün deðildir.2- Sadece Allah rýzasý için çalýþmalý ve Onu maksat yapmalýdýr.3- Talebeye öðütlerini çekinmeden söylemelidir.4- Öðretimde kolaydan zora, bilinenden bilinmeyene doðru bir
metot takip etmelidir.5- Hedefinin kibir, kýskançlýk deðil; Allah'a yaklaþmak olduðunu
belirtmelidir.
> 3 0 6 <
6- Talebeyi kötü hareketlerinden dolayý ikaz etmelidir.7- Öðrettiði bilginin dýþýndakileri kötülememelidir.8- Talebenin kapasitesinin ve bilgi seviyesinin üzerine çýkmamalýdýr.9- Zekâsý sýnýrlý öðrencilere zekâlarýna uygun konularý öðretmelidir.10- Ýlmiyle amil olmalý, söyledikleriyle yaþadýklarý birbirini tutmalýdýr.11- Ýlk suça göz yummalý, ikincisinde gizlice azarlamalý, kesinlikle
toplun önünde azarlamamalý, gerekirse kötü arkadaþlarýndan uzak tutmalýdýr.
Eðitimde Ýnanmanýn Önemi
Almanya'nýn Bavyare eyaletinin Milli Eðitim Müdürü, muhtelif
okullardan üç öðretmeni çaðýrýp onlara: “Siz bölgemizde en iyi öðretmenler
olduðunuz için doksan üstün zekâlý öðrenciyi size vereceðiz. Gelecek yýl bu
öðrencilerin hýzlarýný korumalarýný saðlamanýzý ve çok þeyler öðrenmelerini
bekliyoruz.” Üç öðretmen, öðrenciler ve öðrencilerin ana-babalarý bunun
çok iyi fikir olduðunu düþünmüþlerdi. Bu uygulama özellikle hepsinin hoþuna
gitmiþti. Okul bittiðinde öðrenciler Bavyare eyaletindeki diðer öðrencilere
göre yüzde yirmi-otuz daha baþarýlýydý. Yýl sonu geldiðinde Milli Eðitim
Müdürü, bu öðretmenleri tekrar çaðýrýp onlara: “ Size bir itirafta bulunmak
istiyorum: En zeki öðrencilerin doksaný sizde deðildi. Onlar ortalamanýn biraz
Öðretmenler, normal öðrencilerde görülen baþarýnýn kendi istisnai öðrenme
becerilerine baðlamasý gerektiði sonucuna vardý. “ Bir itirafým daha var” dedi
müdür. “ Siz de en parlak öðretmen deðildiniz. Ýsimlerinizi bir kutunun içine
doldurduðum kâðýtlarýn arasýndan rasgele seçtim. Þuna inanýn ki siz inandýðýnýz
için baþarýlý oldunuz.”
Tembel Öðretmenlerin Kulaklarý Çýnlasýn
Son devrin kýymetli medrese hocalarýndan Hüsrev Efendi ders
anlatýrken üzerinde hâsýl olan durgunluðun sebebini soran öðrencilerine;
“Buraya geleceðim sýrada yataðýnda ateþler içinde yatmakta olan kýzým vefat
etti. Onun cenaze ve defin iþini bayanlar hazýrlarken dersinizi ihmal ederim,
diye Allah'tan korktum, her þeye raðmen geldim, evlat acýsý dolayýsýyla
> 3 0 7 <
üzerimde bir durgunluk var. Defin hazýrlýklarý tamamlanana kadar dersimizi
iþleyelim, diye geldim. Dersi bitirdikten sonra cenazesini kýldýrmak ve
defnetmek üzere ayrýlacaðým, diyerek derse devam eder. Dersi
tamamladýktan sonra da sýnýfý terk ederek kýzýnýn cenazesine koþar. Koca bir yaz tatilinden sonra okulun açýldýðý ilk gün “Evimi boya
badana yaptýracaðým.” diye izin isteyen, en küçük bir bahaneyle okulda ders
vermekten kaytarýp dersin boþ geçmesine yol açan tembel ve ehl-i keyif
öðretmenlerin kulaklarý çýnlasýn.
Ýhtiyarlýðýn Üç Alameti
Bencillik, hoþgörüsüzlük ve hareketsizlik. Ýþte yaþlýlýðýn üç öldürücü
iþareti. Kendimizde bu emareleri hissedersek, otuz yaþlarýnda olsak bile
ihtiyarlýðýmýzý itiraf edebiliriz. Çok þükür, bunlara karþý üç savunma silahýmýz var
ve onlarý ustalýkla kullandýðýmýz zaman yüz yaþýna kadar yaþasak da genç
kalabiliriz. Bunlar; sevgi, hoþgörü ve ileriye doðru atýlan adýmlardýr. Bu
dayanaklara sahip kadýn ve erkekler daima genç kalýrlar.
Öðretmenin Altý Hatasý
1- Öðrencinin fýtri yeteneðini fark edip harekete geçirememek. 2- Öðrenciyi motive edememek.3- Bilgi ve birikim bakýmýndan kendini güncellememek.4- Problemli öðrenciyle gýcýk yarýþýna girmek.5- Sevmese bile bu iþi yapmak zorunda olduðunu düþünmek, hatta
Bazý meslekler vardýr ki bunlar kusur kabul etmezler. Bunlardan biri
þoförlüktür. Þoförlerin hatalarý ya hasarla ya yaralanmayla ya da Allah
korusun, ölümle sonuçlanýr. Bunlarýn örneklerini her gün televizyon
ekranlarýnda görüyoruz.
> 3 0 8 <
Hata kabul etmeyen ikinci meslek ise tabipliktir. Yanlýþ yapýlan
ameliyatlar, yanlýþ yapýlan iðneler, yanlýþ verilen ilaçlar, doðrudan insan hayatýný
ilgilendirir. Bu meslek de hassasiyet isteyen meslekler arasýndadýr.
Hata kabul etmeyen üçüncü meslek dalý ise öðretmenliktir.
Öðrencilere öðretilen yanlýþ bilgiyi düzeltmek, bilmediði bir bilgiyi
öðretmekten daha zordur. Zaman zaman baþýma da gelmiþtir. Mesela, bir
öðrencinin ismini yanlýþ öðrenmiþsem o öðrencinin ismini doðru söylemekte
bir hayli zorlanmýþýmdýr. Bu örnekten hareketle bir öðrenci yanlýþ
yönlendirildiðinde bu öðrenciyi yanlýþtan döndürmemiz mümkün olmadýðý
gibi bu yanlýþ yönlendirmenin zararýný önce öðrencimiz sonra da toplum
çeker. Bunun örneklerini her gün görmekteyiz. Bu yanlýþýn maddi olduðu
kadar manevi vebali de vardýr. Buna örnek teþkil edecek meþhur bir hikâye
var.
Ünlü bir dokumacý, özenle dokuduðu kumaþý pazarda satmýþ.
Kumaþý alan kiþi eve gidip aldýðý kumaþý inceleyince kumaþta bir kusur
olduðunu fark etmiþ. Kumaþý alan kiþi, doðru pazara gelmiþ, dokumacýya sattýðý
kumaþýn hatalý olduðunu göstererek kumaþý geri verip bedelini istemiþ.
Dokumacý kumaþýn parasýný geri vermiþ; fakat gözünden yaþ gelmiþ, aðlamaya
baþlamýþ. Oradakiler dokumacýya “Niçin aðlýyorsun? Kumaþý geri getirdik, diye
aðlýyorsan kumaþý geri vermeyelim, para sende kalsýn!” demiþler. Dokumacý,
gayet sakin ama üzgün bir þekilde “Hayýr, kumaþ için aðlamýyorum.
Dokuduðum kumaþýn bir kusuru görüldü ve geri çevrildi. Ya ömür boyu
yaptýklarým, Allah'a arz olunduðunda böyle bir kusur yüzünden geri çevrilecek
olursa benim hâlim ne olur? Ben bunu düþündüm de onun için aðladým.
Hayat, kumaþ gibi deðil ki tekrar dokunsun. O, sadece bir kere gelir ve geçer.”
der.Öyle þeyler vardýr ki insan onlarý daha yapmadan piþman olur; fakat
gene de yapar.
> 3 0 9 <
Öðrencilere Göre Üç Öðretmen Tipi
Birincisi, sevilmeyen öðretmen: Sýnýrlarý ve kurallarý belli olmayan, derslere hazýrlýklý gelmeyen, öðrencinin zayýf not almasýndan keyif duyan öðretmendir.
Öðrenci görüþü: Bana ne bu öðretmenden! Bana en ufak iyi niyetli bir yaklaþýmý yok ki biz de onu sevelim. Devamlý baðýrýp çaðýrýyor, onurumuzu hiç düþünmüyor. Notlarý hiç adil deðil. Yazýlýlarý okuyup okumadýðýndan þüpheliyiz. Sevdiði bir-iki öðrenci var, sadece onlarla arasý iyi; bütün sene dersleri onlarla iþliyor. Þu sene bitse de kurtulsak bu adamdan!
Ýkincisi, sevilen öðretmen: Sýnýfa güler yüzle giriyor. Önce hâl ve hatýrýmýzý soruyor. Gelmeyen öðrencinin bir problemi olup olmadýðýný soruyor. Zayýf not alan öðrencinin neden zayýf aldýðýný mutlaka araþtýrýyor. Zayýf notlarý çoðu kez kurþun kalemle yazýyor. Öðrenci gayret edip çalýþtýðýnda notu deðiþtiriyor. Bizimle sulu þakalar yapmýyor. Baþarýlý baþarýsýz öðrenci ayrýmý yapmýyor. Anlamadýðýmýz bir konuyu ders dýþýnda bahçede, öðretmenler odasýnda rahatlýkla yanýna gidip sorup cevabýný alabiliyoruz. Kendisini bir aile büyüklerimiz kadar yakýn hissediyoruz.
Öðrenci görüþü: Bu öðretmeni çok seviyoruz. Adil ve sevecendir. Öðrencilerin de hata yapabileceðini düþündüðünden problemlere daha mantýklý yaklaþýyor. Bizi hiçbir zaman azarlamaz, bizimle dalga geçmez. Boynumuzu bükük görse hemen hâl ve hatýrýmýzý sorar. Gerekirse yardýmcý olur. Bu yüzden rahatlýkla onunla özel meselelerimizi konuþabiliriz. Ben bile unutmuþtum, geçenlerde yanýma geldi, kulaðýma “Doðumgünün kutlu olsun (…)” dedi. Ýçim, bir hoþ oldu. Keþke her öðretmenimiz böyle olsa.
Üçüncüsü, hiç bir iþe yaramayan sakin öðretmen: Aþýrý müsamahakârdýr. Öðrenciler, onun dersinde baþka bir dersin imtihaný olmasa bile mutlaka imtihan icat eder, öðretmen de ders çalýþýlmasýna izin verir. Kendisi kürsüde oturur, gazete ve dergi okur. “Ýstediðinizi yapabilirsiniz; ama sessiz olmak kaydýyla!” diye tembih etmeyi ihmal etmez. Öðrenci ne yaparsa yapsýn onu kýrmak istemez. Dersleri genelde gürültülü geçer. Ödevin gerekliliðine pek inanmaz. Zaten verdiði ödevleri de okumaz. Öðrencinin
> 3 1 0 <
onun dersine defter kitapla gelip gelmemesi önemli deðildir. Þimdiye kadar dersinden hiç kimse sýnýfta kalmamýþtýr. Zaten ders anlatýp öðrenciye bir þey öðretmiyor ki!
Öðrenci görüþü: Bu öðretmenin öðrencileri olarak genelde ders çalýþmýyoruz; çünkü dersten önce biraz kitaba bakmak, not almak için yeterlidir. Sýnýfta otorite kuramadýðýndan “Hababam Sýnýfý” dersine girdiði sýnýflarýn yanýnda hafif kalýr.
1) Babam, büyük bir iþ adamýdýr. Beni de ticarete yönlendirmek istiyor. Hâlbuki benim bu alana karþý en ufak bir ilgim yok. Benim genlerim, baba tarafýndan ziyade anne tarafýna çekmiþ. Teyzem gibi üniversitede öðretim görevlisi olmak istiyorum. Esnaflýðý hiç ama hiç sevmiyorum. Kýsacasý Hoca’m, çok para kazanmak deðil, sevdiðim iþi yapmak istiyorum. Babama dökemediðim içimi, duygularýmý size aktarmak istiyorum. Ýlkokuldan beri babamýn ticari faaliyetlerinin içindeyim. Herkes için söylemiyorum, ama babamýn yaptýðý iþler pek kafama yatmýyor. Babam, helal kazancýný zaman zaman haramla sulandýrýyor. Bu durum, gözümden kaçmýyor. Bundan dolayý elimizde çok paramýz olmasýna raðmen evimizde huzurumuz yok, mutlu deðiliz. Babamýn tüccar kafasýyla uyanýklýk yaptýðýný ve kazandýðý paralarýn da büyük ölçüde þüpheli olduðunu düþünüyorum. (Yani haksýz kazanç demeye dilim varmýyor, ama öyle olduðunu düþünüyorum.) En kalitesiz malý, kaliteli diye müþteriye övüyor, sonra da fahiþ fiyatla satýyor. Bunlar beni vicdanen rahatsýz ediyor. Babam bunlarý duysa eminim beni mahveder. Maalesef, bunlar gerçekler; çünkü her þeyi yýllardýr görüyorum, kulaklarýmla iþitiyorum. Gördüklerim ve duyduklarým, babam da olsa beni rahatsýz ediyor, þahsen içime sinmiyor. Babama da bir þey diyemediðim için içimi size döktüm. Kusura bakmayýn Hoca’m.
2) Dördü erkek, ikisi kýz, altý kardeþiz. En büyükleri benim. Babama yýllardýr söyleyemediðim bir gerçeði size itiraf ediyorum. Babam aile içi eðitim bakýmýndan son derece baþarýsýz. Eksik taraflarýmýzý abartýlý þekilde ve sert bir üslupla yüzümüze vurma alýþkanlýðýný býrakamýyor bir türlü. Bizim hiç mi iyi
Öðrencilerimizin Ýtiraflarý
> 3 1 1 <
taraflarýmýz yok? Hiç mi güzel þeyler yapmýyoruz? Doðrusu yirmi bir yýllýk beraberliðimizde babamýn bana, “Aferin oðlum!” dediði çok nadirdir. Hep tenkit, hep tenkit! Bir de bize komþu çocuklarýný methetmez mi? Esas beni ve kardeþlerimi üzen, yýkan bu komþu çocuklarýný övmesiydi. Birçok kiþi üniversite imtihanýný kazanamazken ben üçüncü tercihime girdim. Babamýn tepkisi ne oldu biliyor musunuz? “Neden ilk tercihine giremedin? O kadar masraf ettim, utanmadýn mý?” Bu fýrça yüzünden kazandýðým üniversite imtihanýna hiç sevinemedim. Bence en büyük ve en etkili eðitimci anne babadýr. Özellikle babalarýn çocuklarýna karþý daha pedagojik bir anlayýþla yaklaþmalarý gerektiðini düþünüyorum.
3) On yedi yaþýnda lise ikinci sýnýfa giden bir kýzým. Çevremde kafa dengi bulduðum üç-dört arkadaþým var. Geçen gün en yakýn arkadaþým ve dert ortaðým Fatma, çok pahalý bir cep telefonuna kavuþtu. Babasýnýn teþekkür hediyesiymiþ. Ýlginçtir Fatma, marifetli telefonuna kavuþtuðundan beri beni ve arkadaþlarýný aramaz oldu. Sadece lokmalarýmýzýn ayrý gittiði Fatma ile artýk haftada bir kez buluþur olduk. Okuldaki bazý erkek arkadaþlar, Fatma'nýn' numarasýný öðrenip onu aramaya baþlamýþlar. Çaðrý býrakmalar, mesajlar, derken Fatma'yý kaybettik. Çýkmaya baþladýðý en son kiþi, gittiði bir kafeteryada tanýþtýðý bir gençti. Bu kiþinin burada anlatýlmasý mümkün olmayan tuzaklarýna düþen Fatma, otuz üç gün okula gelmedi, evine de gitmemiþ. Tabii okuldan atýldý. Ailesi ise bir yýðýn çile çektikten sonra Fatma'ya kavuþtu; ama bazý þeyler de çoktan elden gitmiþti.
Tilkiyle yýlan, arkadaþ olurlar ve birlikte yolculuða çýkarlar. Bir ýrmaðýn kenarýna geldiklerinde yýlan tilkiye “Tilki kardeþ, ben yüzme bilmem, beni sýrtýna al da karþý kýyýya beraber geçelim!” der. Tilki, arkadaþýnýn teklifini kabul eder. Yýlan tilkinin beline sarýlýr, o da ýrmaða girip yüzmeye baþlar ve karþý kýyýya geldiðinde yýlan, fýtratýnýn gereði “Tilki kardeþ, ben seni sokacaðým!” deyiverir. Neye uðradýðýný þaþýran tilki “Yýlan kardeþ, biz seninle arkadaþ deðil miyiz? Bak, ben sana bunca iyilik ettim, seni sýrtýma almasam ýrmaðý geçemeyecektin!” diye dil döker; ama yýlan hiç oralý olmaz. Yýlan, “Bu, benim huyum, sokmak benim yapýmda var!” der. Bunun üzerine tilki, bir an durur, düþünür ve sonra
Ben Dosdoðru Arkadaþ Ýsterim
> 3 1 2 <
yýlana “Peki, yýlan kardeþ, sok bakalým, ne yapalým, baþka çare yok! Kaderimiz böyleymiþ; yalnýz, yüzüme bir defacýk bak ki ölmeden önce o güzel gözlerini son bir defa göreyim!” demiþ. Bu sözlere inanan yýlan, baþýný tilkinin burnuna doðru uzatýr uzatmaz tetikte duran tilki, derhal yýlanýn baþýný kapar. Kafasý kopan yýlan, tilkinin bedeninden yere doðru düþer. Tilki, öldürdüðü yýlaný ýrmaðýn kenarýndaki kumlarýn üzerine boylu boyunca uzatýr. Kendi hilesine kurban giden yol arkadaþýna þöyle der: “Yok, yýlan kardeþ! Ben, eðri büðrü arkadaþ istemem. Benimle arkadaþ olacaksan böyle dosdoðru olacaksýn!”
Sevgili gençler, seçeceðiniz arkadaþýnýz sadece bugününüzü deðil, bütün geleceðinizi çok yakýndan ilgilendirdiðini unutmayýn. Unutmayýn ki hiç kimse anasýndan doðarken elinde sigarayla, alkol bardaðýyla, kumar kâðýtlarýyla doðmuyor. Bütün bunlarý sonradan annesi, babasý, gerçek dostlarý ve çevresi vermiyor. Çok yakýn gördüðü arkadaþlarý veriyor, dost görünen ama aslýnda dost olamayan kötü niyetli kiþiler veriyor. Hiç kimse size anneniz babanýz kadar yakýn olamaz. Bunu asla unutmayýn!
: * Milyarlarý saydýðým dershaneye ders öðrenmek için gitseydim,
deneme imtihanlarýnýn hiç birini kaçýrmasaydým, * Arkadaþlarým ders çalýþýp test çözerken ben maça gitmeseydim,* Okul müdürümün “Üç sene sýký çalýþýrsanýz otuz seneyi
kazanýrsýnýz, üç sene gençliðimi yaþayým derseniz otuz seneyi kaybedersiniz!” altýn sözünü çivi ile kafama çaksaydým,
* Gittiðim dershanedeki iki üç kýza kafayý taktým. Kýzlar üniversiteyi kazanýp gittiler, ben ise kýz peþinde koþan arkadaþým Mahir'le armut gibi ortada kaldýk. Sonuçta ne aþk kaldý ne meþk!
* Keþke kýzlarýn defileye gelir gibi gittikleri dershaneye deðil de hocamýn tavsiye ettiði dershaneye gitseydim. Dershaneye, gönül
Baþarýsýz Öðrencilerimden Dinlediðim Piþmanlýklar
Okul müdürü olarak hiç aksatmadýðým görevlerimden biri de sene sonunda baþarýlý ve baþarýsýz öðrencileri çaðýrýp bu baþarýyý veya bu baþarýsýzlýðý nasýl elde ettikleri ile ilgili sorular sorar bunlarý not ederdim. Ýþte cin gibi olup da baþarýsýz öðrencilerimden aldýðým cevaplar
> 3 1 3 <
eðlendirmek için gidilmemesi gerektiðini çok geç anladým.* Hangi üniversitenin hangi bölümünde okuyacaðýma imtihana üç
gün kala karar vermemeliydim.* Keþke yükseklerden uçup da yanlýþ tercih yapmasaydým. * Keþke beni yanlýþ yerlere götüren ve zararlý alýþkanlýklar kazandýran
Mahir'le arkadaþ olmasaydým *Keþke bilgisayar oyunlarýna ayýrdýðým zamaný derslerime ayýrsaydým
*Keþke internet cafelerde harcadýðým para ve zamanýmý doðru
yerlerde harcasaydým.
*Keþke üniversiteyi deðil de üniversiteli olmanýn hayalini kursaydým.
*Keþke içi hava dolu topun peþinde koþtuðum kadar, ders
öðrenmek için öðretmenlerimin peþinde koþsaydým.
*Okul müdürümün “ Oðlum bu topun içinde hava dolu, peþinde
fazla koþturursan kafanýn içinde hava oluþur, yarýn üniversite sýnavýnda da
hava alýrsýn” sözünün ne anlama geldiðini zamanýnda anlasaydým.
kimseyi dinlemezdim. Sadece öðretmenime odaklanýrdým.
2- Dersleri mutlaka not alarak dinlerdim.
3- Akþamlarý mutlaka günün derslerini tekrar ederdim.
Baþarýsýz Öðrencinin C. K.nin Ýtirafý
“Okulda, sýnýfta, sýrada, çeþit çeþit gençler, arkadaþlar bulunabilir. Ben de bunlardan biriydim. Bu çok normaldir. Benim yapmam gereken kimseyle dalaþýp bulaþmadan derslerimi ve öðretmenlerimi dinlemek olmalýydý; ama ben bunu yapamadým. Herkesle arkadaþlýk kurayým, dedim. Baþýma gelmedik kalmadý. Disiplin kurulunun temelli üyesi gibi olduk. Arkadaþlarýmýn ve benim her hafta disiplin kurulunda ifademiz alýnýrdý. Bir de bize cezalarýn sene sonunda dosyadan silindiði söylendi. Biz ise bunu duyunca temelli þýmardýk. Þýmarýklýkla kendimizi gösterdik. Sýnýfýn dayýsý olduk; ama sene sonunda herkes üniversiteyi kazanýnca ben ve arkadaþlarým ise okulun yüzkarasý olduk.”
5-Zamaný iyi kullandým. Yaptýðým programa baðlý kaldým.
6- Büyüklerimin uyarýlarýný mutlaka dikkate alýrdým.
Fatma ILIKSU : ( Cerrahpaþa Týp Fak. ):
1- Günün dersini eve gidince mutlaka tekrar ediyordum.
2- Anlamasam da ertesi günkü derslerimi gözden geçirirdim.
3- Dersime mani olacak arkadaþlardan uzak dururdum.
4-Zamanýmý iyi kullandým. Gençlik özlemlerimden fedakârlýk
yaptým.
5-Üniversiteye girmeyi hayal deðil, hedef olarak seçtim.
6-Annemin, babamýn ve öðretmenlerimin uyarýlarýný dikkate aldým.
Uygar Gül: 1997 ÖSS ikincisi, Bilkent Mezunu. Amerika'da Cornell
Üniversitesinde yüksek ihtisas yaptý. Manisa'da Gülmak Ýnþaat San. Tic.Ltd.
Þirketi yöneticisi.
Mühendis baba, öðretmen annenin oðluyum. Ýlkokulda annemin büyük desteði oldu. Ortaokulda mühendisliði hedef olarak seçmede babam yardýmcý oldu. Ve ortaokulda iken artýk kendimi mühendis olarak görmeye baladým ve mühendislik hayali ile yatýp kalktým. Disiplinli bir ailenin çocuðu olarak derslerime düzenli olarak çalýþtým. Kafeteryalarla hiç ilgim olmadý. Öðrenciliðim boyunca kitap en yakýn arkadaþým oldu. Sporu ve sinemayý sevmeme raðmen aþýrýya kaçmadým. Hep derslerime ve okuluma öncelik verdim. Ödevleri aksatmadým. Derslerimi iyi takip ettim. Derslerimi engelleyecek kiþilerle arkadaþlýk yapmadým ve sonunda da hedefime kolayca ulaþtým.
Nasýl ÖSS Ýkincisi Oldum?
Üniversite sýnavlarýndaki baþarýmýn en önemli sýrrý, her zaman için y a p t ý ð ý m i þ e k e n d i m i v e r m e m v e k o n s a n t r a s y o n u m u yoðunlaþtýrabilmemdedir, diye düþünüyorum. Okulda veya dershanede dersi
> 3 1 8 <
dikkatli bir biçimde dinlemek, hayal kurmak yerine öðretmenin verdiði mesajý almaya çalýþmak, zaten bilginin beyne yerleþmesi için en önemli faktörlerden biridir.
Hem gerçek hayatta, hem de eðitim hayatýnda baþarý; her zaman için uzun dönem istikrarýn, çalýþmanýn ve birikimin sonucudur. Yalnýzca bir yýl kendini hayattan izole ederek çalýþmanýn yerine, daha ilkokul çaðlarýndan itibaren eðitim hayatýný ciddiye almak, öte yandan spordan, doðadan, hobilerden aþýrýya kaçmadan kopmamak, hem baþarýyý, hem de saðlýklý bir bedensel ve ruhsal yaþamý beraberinde getirecektir.
Günümüzde; internet, televizyon, bilgisayar oyunlarý ve diðer dikkat daðýtýcý unsurlar pek çok gencin eðitim hayatýnda baþarýlý olmalarýna mani olmaktadýr. Teknolojiyi yerinde ve zamanýnda kullanmak; ancak onun esiri olmamak insanýn ömrünün geri kalanýnda iyi bir iþ, yüksek bir gelir ve toplumsal statüye sahip olmasýnda kritik bir öneme sahiptir. Özellikle liseye giden gençlerimizin üniversiteye hazýrlýk sürecinde bu hususlara dikkat etmesi baþarýlarýný önemli ölçüde etkileyecektir. Kýsaca özetlemem gerekirse:
1-Hedefinizi erken tespit edin.2-Eðitiminizi sadece lisede deðil, ilköðretimden itibaren ciddiye alýn.
Zira eðitimde yapýlan ihmal kolay kolay telafi edilmiyor.3-Zaman harcayýcý ve dikkat daðýtýcý internet, televizyon, bilgisayar
oyunlarýndan uzak durun. 4-Size olumlu yönde katkýsý olmayan arkadaþlardan uzak durun.5-Cesaretli olun.6-Büyüklerinizi dinleyin.
Uygar Gül Makine Mühendisi
Baþarýlý Öðrencilerin Takip Ettiði Yol1-Hedeflerini erken tespit etmeleri.2-Hedefe gidecek yolu takip etmeleri.3-Hedefe ulaþmak için cesaretli olmalarý.4-Zamaný iyi kullanmalarý.5-Okula öncelik tanýmalarý, derslerine sýnýf geçmek için deðil de bilgi
edinmek için çalýþmalarý.6-Hedefe doðru yol alýrken sabýrlý olmalarý.
> 3 1 9 <
Sabýrla ilgili AnekdotlarTimur’a dostlarýndan biri sorar: Bu baþarýlarý nasýl elde ediyorsun?
Timur: “Aç aðzýný!” der. Karþýlýklý olarak aðýzlarýna parmaklarýný sokarlar. Beraberce ýsýrmaya baþlarlar. Arkadaþý: “ Ah!” der ve aðzýný açar; ama Timur ýsýrmaya devam eder ve sonra der ki “Ýþte benim baþarýmýn sýrrý senin ‘Ah!’ demendir. Sabredeceksin dostum, sabredeceksin!”
Afrika’da zengin bir adam daha çok zengin olmak için bir altýn maden
ocaðý satýn alýr. Tam üç yüz metre kazar altýn bulamaz.Varýný yoðunu da burasý
için harcar daha sonra da altýn bulamayacaðý düþüncesiyle az bir para ile bir
baþkasýna satar; ama alan adam on iki metre kazdýktan sonra çok büyük bir
altýn rezervine rastlar. Satan adam on iki metrelik bir ihmalle sýfýra düþer. Alan
adam da on ikisaatlik bir çalýþma dünyanýn en zengin altýn madeni yataðýna
sahip olur.
Einstein elektriði bulmak için asistanlarýyla tam yediyüz defa deney
yaparlar, yine sonuç alamazlar. Yedi yüz birinci deneyi asistanlarýna býrakýr.
Asistanlarý birkaç daha deney yaparlar yine bir netice elde edemezler.
Einstein’a gelirler “Efendim olmuyor, sonuç alamadýk, býrakalým bu
çalýþmayý.” dediklerinde, Einstein “ Hayýr, biz yedi yüz defa bu konuda daha
bilgiliyiz; çünkü yedi yüz defa bu iþin olmayan yolunu öðrendik.” der ve
çalýþmalara devamla yedi yüz üçüncü denemede elektriði bulurlar ve
insanlýðýn hizmetine sunarlar.
Zengin adam ölüm döþeðinde yanýnda bulunan evlatlarýna “
Oðullarým, benim hayatým boyunca kazandýðým birikimimi bir çömleðin içinde
tarlamýn içine gömdüm. Þimdi kalkýp yerini gösterme mecalim de yok. Aman,
ne olur, ben öldükten sonra tarlayý satmayýn. Ömür boyu biriktirdiðim size
yeter.”der. Baba ölür. Çocuklarý tarlayý kazarak sürerek alan talan ederler; ama
bir türlü gömüyü bulamazlar. Nasýl olsa sürdük, hiç olmazsa tohum ekelim,
boþ kalmasýn derler ve tarlayý ekerler. Sene sonunda umulmadýk bir mahsul
elde ederler. Sonra da baþarý ve zenginliðin çalýþmaktan geçtiðini anlarlar.
> 3 2 0 <
U
Zengin ve varlýklý aile çocuðunda üç göz, paþa padiþah çocuðunda
dört kulak yoktur. Zengin ve bürokrat çocuðunda ne kadar duyu organý
varsa, fakir ve dar gelirli aile çocuklarýnda da ayný organlar vardýr. Bu eþitliði
bozmak insanýn kendi elindedir.
Ýþte Konya'da felçli ve þöfor emeklisi bir babanýn oðlu olan Abdullah
Çoþkun ile Osmaniyeli dar gelirli bir ailenin kýzý Sümeyye Nur Satin, 2012
YGS’de bütün sorularý cevaplayarak beþyüz puan aldýlar.
Ellibin sekizyüz beþ öðrenci de sýfýr puan aldý. Sýfýr puan alan
öðrenciler adýna açýklama yapan M. Þekercioðlu sýnavlarla ilgili gazetecilere
yaptýðý açýklamada:
1-Süre yetersizdi.
2-Türkçe sorularýnýn metinleri çok uzundu.
3- Sorular çok zordu, dedi. Alýnteriyle tam puan alan Þeyma Nur
Satin ve Abdullah Çoþkun'a gazeteciler “Sorular nasýldý” diye sorduklarýnda
her ikisinin de verdikleri cevap: “ Sorular çok kolaydý.” Demek ki insanýn bildiði
insana kolay, bilmediði de zor geliyor. Baþarýsýz öðrencilere yapýlan bu sýnavda
bilmedikten sonra on saat süre verilse sonuç deðiþir miydi? Siz de takdir
edersiniz ki deðiþmezdi. Kaldý ki Abdullah Coþkun'un evinde ders çalýþacak bir
masasý dahi olmadýðýný, yer minderinde ders çalýþtýðýný kendi aðzýndan
dinledik. Ýþte bu iki öðrenci arkadaþlarýna göre eþitliði bozdu ve yaþýtlarýnýn
önüne geçti. Hani nerede o çok pahalý dershaneye giden, eve aile doktoru
gibi aile öðretmeni gelen varlýklý aile çocuklarý? Babalarýný imkânlarýna göre
onlarýn bu dereceleri almalarý gerekmez miydi?
Onun için:
1-Servet- þöhret-babadan miras kalýr; ama baþarý miras kalmaz.
2-Zengin çocuklarý babasýnýn parasý kadar zengindir; ama kendisiý
3-Ýþte Manisa'da kýrk yýl öncesinin nice zengin aileleriý bugün
Manisa'nýn en fakir ailesi. Nice fakir aileleri de Manisa'nýn en zengin ailesi.
Örnek mi istiyorsunuz? Okadar çok ki. Hangi birini vereyim. Onun
için gençler elli yýlým aranýzda geçiyor. Hiçbiriniz babanýzýn malýna, þöhretine
ve konumuna güvenmeyin. Gençliðinize, güzelliðinize de güvenmeyin. Bu
dünyada ne baba, ne anne, ne toprak, ne altýn, ne kasa, ne masa, ne þan, ne
þöhret, ne gençlik, ne güzellik sizin deðildir. Sizinle ilelebet kalmaz. Bunlara
sahipseniz, “Benimdir!” demeyin. Sadece “Yanýmdadýr!” deyin. Size ait olan
tek þey sizin Baþarýnýz olacaktýr. Baþarý da sizinle giderken tek kârýnýz, baþarýlý
insanlarýn býraktýðý iz gibi, geride baþarýnýzýn izi kalacaktýr.
Baþarýlý Öðrencilerin Ortak Özelliði
Öðrencilerin Öðretmenlerine Söyleyemedikleri
1-Öðrenmeyi öðrenerek çalýþýrlar.2-Hangi hedefe, niçin yöneldiðinin farkýndadýrlar.3-Tecrübelerden faydalanýrlar, baþarýlarý model olarak benimserler.4- Okula öncelik tanýrlar. Her dersin ve sýnýfýn hakkýný verirler.5- Kiþisel geliþim ve rehberlik yardýmý alýrlar.
* Sigara içen insanýn vücudundaki büyük tahribatý sýnýfta uzun uzun anlatan öðretmenim! Seni dersten hemen sonra bahçede sigara içerken görmeseydim keþke!
* Asabi tarih öðretmenimizin önemli bir gerekçe yokken bütün sýnýfa baðýrýp çaðýrmasý neyse de her sinirleniþinde bizi dört ayaklýlara benzetmesine þahsen ben tahammül edemiyorum artýk. Üstelik iyi bir tarih öðretmeni, ama bu kötü huyu yüzünden çok merak duyduðum Osmanlý Tarihi’nden bile soðudum.
*Deðerli öðretmenlerim! Ne olursunuz lütfen anlatacaðýnýz konuyu iyice çalýþýp sýnýfa öyle gelin! Sizin tam hazmetmediðiniz bilgilerden biz de bir þey anlamýyoruz.
> 3 2 2 <
*Edebiyat öðretmenim, dönem ödevi olarak verdiðiniz kitabý siz okudunuz mu hiç? Ben ancak otuz ikinci sayfaya kadar okuyabildim. Kalanýný okumaya aldýðým terbiye müsaade etmedi.
*Ýngilizce öðretmenim, lisan laboratuvarý için neden kýz öðrencilerden yardým istiyorsun? Sýnýfta erkek kýtlýðý mý var?
*Lise son sýnýfta iken dershaneye gittiðim halde üniversiteyi kazanamadým. Ertesi yýl dershanesiz ama sýký bir çalýþma ile ikinci tercihimi kazandým. Þimdi ikinci sýnýftayým. Bu nedenle þimdi lisedeki öðretmenlerime daha objektif bakabiliyorum artýk.
*Mesela, tarih hocamýz, felsefe yapýp uykumuzu getireceðine konularý daha zevkli hâlde iþleyebilseydi.
*Matematik hocamýz, herkese dövecekmiþ gibi yaklaþmayý terk etmeli, borsa yükseldiðinde gösterdiði sevinci her zaman sürdürmeli.Müdür yardýmcýmýz, kýz öðrencilere kibar; erkeklere despotça tavýr sergilememeli.
*Beden eðitimi hocamýz, baðýrýp çýðýrmadan daha kibar davranmalý.*Din kültürü ve ahlak bilgisi hocamýz, tarihte yaþanmýþ olaylarý
anlatarak konularý iyi anlamamýzý saðlýyor; ama ayrýntýlý sorularýmýzý cevaplamaktan kaçýnmamalý.
*Fizik öðretmenimiz, kýzarken daha nazik davranmalý ve kontrolü kaybetmemeli.
*Kimya öðretmenimiz, günde iki paket sigarayý yarým pakete düþürmenin veya býrakmanýn formülünü de bulmalý.
*Edebiyat öðretmenimiz, ismi üzerine edep olan dersimizi edebsiz fýkralarla edebsiz hâle getirmemeli.
sürdürmeli.*Ýnkýlâp tarihi öðretmenimiz, kýyafetinde bir inkýlâp yapmalý, sýrtýndaki
ceketi ve boynundaki kravatý üç senedir hiç deðiþtirmedi.*Biyoloji öðretmenimiz, kýlýk-kýyafetine özen göstermeli.*Saðlýk bilgisi öðretmenimiz, artýk inadý ve dayýlýðý býrakmalý.
Mezun Öðrencimin Ýsteði
> 3 2 3 <
*Müdür Baþyardýmcýmýz Hikmet Öymener ve sýnýf müdür yardýmcýmýz Mustafa Çaðaydýn, öðrencilerle olan arkadaþça, dostça tavýrlarýný sürdürmeli.
*Müdür’ümüz sene baþý þekerli toplantýlarýna devam etmeli.
Bu tespitler, kýrk bir yýllýk meslek hayatým boyunca tecrübe ve gözlemler neticesinde elde edilmiþtir. Bu kýrk bir yýllýk eðitimcilik hayatým içerisinde çok güzel anýlarým olduðu gibi maalesef, çok acý ve üzüntü duyduðum anýlarým da oldu. Zaman zaman acý ve tatlý olaylara da þahit oldum. Özellikle acý olaylarýn bir daha yaþanmamasý için bu tespitlerimi rastladýðým her gence nasihat ve ders verir gibi deðil de sohbet þeklinde müþahhas olaylar anlatmaya gayret ederim.
1- Ýstikrarsýzlar ve sabýrsýzlar daldan dala atlýyorlar. Hâlbuki baþarýnýn þartý sebat etmek ve beklemesini bilmektir.
2-Tahammülsüzler, aceleciler bir dirhem lezzet tatmak için ilerideki milyonlarca lezzeti tepiyorlar. Sonunda yine kendileri zararlý çýkýyor. Çilesini çekmediðin baþarýyý hak etmiþ sayýlmazsýn.
3- Beleþçiler, kolay yoldan para kazanýp zengin olmak istiyorlar. Hiç kimse bir insanýn beynine sihirli deðnek dokundurmakla o kiþiyi mutlu ve baþarýlý yapamaz. Akýl ve baþarý, para ile alýnýp satýlacak bir meta olsaydý ilk önce zenginler ve profesörler kilolarca alýp kendi çocuklarýnýn beyinlerine zerk ettirirlerdi.
4- Ýdealist deðiller, küçük hesap yapýyorlar. Günü kurtarmak düþüncesinde olanlar, ancak sürünün bir parçasý olabilenlerdir.
5- Kararsýzlar, adýmlarýný hep sürüncemede býrakýyorlar. Hâlbuki baþarýlý olanlarla baþarýsýz olanlar arasýndaki en büyük fark, kararsýzlýktýr.
Gençlerin Büyük Hatalarý
> 3 2 4 <
6- Cesaretsizler, risk almaktan korkuyorlar. Hayatta en büyük risk, riske girmektir. Büyük adamlar, büyük risk alanlardýr.
7- Karamsarlar, olumsuzluklara ve felaket tellallarýna kendilerinden daha fazla inanýyorlar. Hâlbuki bardaðýn dolu tarafýný görmeyen, problemleri fýrsat bilmeyen, her zaman kaybetmeye mahkûmdur.
8- Daðýnýklar, maddi ve manevi alanda derli toplu deðildirler. Hatta giysilerini çýkarýp düzenli olarak asmaktan bile acizdirler. Hâlbuki kâinatta bir düzen vardýr, düzensizler baþarýlý olamaz.
9-Zaman yönetimi yapamýyorlar. Zaman katillerinin tuzaklarýna düþüyorlar. Hâlbuki baþarý, zamanla orantýlýdýr.
10- Tembeller, çok meþgul görünüyorlar; ama bir iþ yapmýyorlar.
11- Hayal kurmak, proje üretmek iyidir; ama çoðu genç, hayalci bile deðildir. Büyük çoðunluðu hayalperesttir.
12- Çok fazla duygusallar, muhabbetlerine akýl ve mantýk katamýyorlar.
13- Durgunlar, iç dinamiklerini olumlu yönde ateþlemiyorlar. Hareketin olmadýðý yerde bereket yoktur.
14-Bildiklerini uygulamýyorlar ve uygulayamýyorlar. Beyin doldurmakla birlikte uygulamayý teþvik edilecek bir yerdir.
15- Çok fazla medyatikler, hayata magazin gözlüðüyle bakýyorlar.
Bir gün iki kurbaða, süt dolu bir küpün içine düþmüþ. Kurbaðalar kurtulmak için atlamýþ, zýplamýþ, çýrpýnýp durmuþlar; ama nafile! Küpün içi kaygan olduðu için bir türlü dýþýna atlayamamýþlar.
Azmini Yitirmeyen Baþarýr
> 3 2 5 <
Kurbaðalardan biri dayanamayarak “Buradan kurtuluþ yok!” diyerek pes edip kendini koyuvermiþ. Bir süre sonra da sütün içinde boðulup ölmüþ. Öbür kurbaða ise azmini yitirmeyerek “Direnmeye devam etmeliyim. Zýplayayým, belki gelip kurtaran olur.” diye düþünmüþ ve baþlamýþ zýplayýp debelenmeye. Bir yandan da baðýrýyormuþ.
Uzun süre uðraþmýþ, didinip durmuþ. Bakmýþ ki kimse gelmiyor, tam azmini ümidini yitiriyormuþ ki içinde zýpladýðý süt, çalkalanmadan dolayý kaymak tutmaya baþlamýþ. Kurtulmak için direnen kurbaða da kaymaðýn üzerinde kalýp batmaktan kurtulmuþ. Daha sonra sýçrayýp dýþarý atlayývermiþ.
Bir baba, günün birinde çocuðuna “Kaplumbaða ile Timsah”ýn hikâyesini anlatýr.
“Bir timsah, kaplumbaðayý yakalamak ister ve kovalamaya baþlar. Tam yakalayýp yutacaðý sýrada kaplumbaða bir aðaca týrmanýr.” Hikâyenin burasýnda çocuk haykýrýr: “Baba, hiç kaplumbaða aðaca çýkar mý?” der. Babasý cevap verir. “Çýkmasý lazýmdý, çocuðum; kurtulmasý için mutlaka çýkmasý lazýmdý.”
Baþarýlý olmak için öncelikle “Baþarmam lazým!” diyebilmelisin. Elbette vakit geç olmadan, zaman timsahý seni yutmadan!
Bir kayýkçý varmýþ. Ýþi yolcularý kayýðýyla nehrin diðer tarafýna geçirmekmiþ.
Adamýn kayýðýnýn küreklerinin birinde “inanç” diðerinde “çalýþmak” yazýyormuþ. Bu sözleri küreklere niçin yazdýðýný soranlara, “ Nehirden geçmek için her iki küreðe de ihtiyacým var. Çalýþmaksýzýn inanç, inanç olmadan da çalýþmak bir iþe yaramaz. Bunlardan birinin eksikliði tek kürekle kayýðý yürütmeye çalýþmak gibidir. O da kendi etrafýnda döner. Hedefe asla ulaþamaz. Baþarýya ulaþmak için bunlarýn ikisine de ihtiyacým var. Yoksa
Aðaca Çýkmasý Gereken Kaplumbaða
Kayýkçýnýn Küreði
> 3 2 6 <
olduðum yerde döner dururum. Hedefe ulaþamam.” der.
Baþarýyý elde etmeye çalýþan gençler için unutmamalarý gereken bir hikâye.
Amerika'da yetiþen elyafýn elde edildiði “sisal” bitkisinin enteresan bir hikâyesi vardýr. Bu bitki verimsiz topraklarda soðuk rüzgâr ve aþýrý sýcaklarda yetiþmeye çalýþan bir bitki. En kaliteli elyaf bu bitkiden elde edilmektedir. Amerika'daki bilim adamlarý daha fazla elyaf elde etmek için daha verimli topraklarda sisal bitkisini yetiþtirmeyi denerler. Bitki verimli toprakta olabildiðince büyür, yapraklarý koskocaman olur; ama elyaftan eser yok. Bilahare yaptýklarý araþtýrmada anlýyorlar ki kýraç toprakta aþýrý güneþle ve rüzgârla mücadelesi onun lifli yapmasýný meydana getiriyormuþ. Yani bitkinin çektiði bu kadar zorluk onun içindeki cevheri ortaya çýkarýyormuþ
Ýnsanoðlu da çektiði zorluklara sabreder, yýlmadan yýkýlmadan mücadelesine devam ederse içindeki cevheri harekete geçirebilir. Ýçimizdeki cevheri geliþtirmemiz, çektiðimiz zorluklara sabretmemize ve çalýþmamýza baðlýdýr.
Dünyadaki fikir adamlarýný, devlet adamlarýný, kâþifleri ve mucitleri düþündüðünüzde bu gerçeði hemen görebilirsiniz. Karný tok, sýrtý pek boynu kalýn varlýklý aile çocuklarýnýn insanlýk için bir eser ortaya koyduklarýna ve insanlýk için bir mücadele verdiklerini pek duyamazsýnýz.
Uzaða gitmeye gerek yok. Þu anda ülkemizin yönetiminde bulunan iktidar partisi ile ana muhalefet partisi genel baþkanlarýnýn her ikisinin de dar gelirli aile çocuklarý olduklarýný ve çocukluk dönemlerinde simit ve su satarak ailelerine katkýda bulunduklarýný kendi aðýzlarýndan duyduk.
Kýr Tavuðu Gibi Yaþamak ve Bir Kýr Tavuðu Gibi Ölmek
Elyafýn Hikâyesi
Kýzýlderililerden biri baltasýyla ormanda dolaþýrken ormanda bulduðu
> 3 2 7 <
bir yumurtayý gurka basan tavuðunun altýna koyar. Daha sonra civcivlerle beraber bu yumurtadan da bir kartal yavrusu çýkar. Ýri gövdesi, parlak tüyleri, güçlü kanatlarýyla diðerlerinden farklýdýr; ama diðer civcivlerden biri olduðuna inanarak büyür. Civcivler gibi pislikleri eþeler, tohumlarý gagalar, gýdaklar, birkaç santim zýplayýp yeni bir þeyler gagalamak için kanatlarýný çýrpar; çünkü tavuklar böyle yapýyordur.
Bir gün gökyüzüne bakar ve inanýlmaz yetenekle yelken uçuþu yapan
muhteþem bir kuþ görür. “ Ne güzel bir kuþ! Nedir bu ?” diye anaç tavuða
sorar.
Anaç tavuk “Yavrum o bir kartaldýr. Bütün kuþlarýn reisidir; ama sakýn
aklýna getirmeye kalkma, sen bir tavuksun, asla onun gibi uçamazsýn.” der.
Sonunda kartal yavrusu büyüyüp kartal olmasýna raðmen bir kýr
tavuðu olduðunu düþünerek bir kýr tavuðu olarak yaþar ve bir kýr tavuðu olarak
kýrlarda ölür.
Her insanýn içinde bir kartal ruhu vardýr ve önemli olan bu ruhu
meydana çýkarmaktýr; ama kýr tavuklarýnýn yani tembellerin içinde yaþayarak
bu ruhu meydana çýkaramayýz. Ýmkânsýzlýklar, zorluklar bizim için bir engel
naftalin, çorap, mendil, lastik sattým. Yaz tatillerinde Söke Ovasý’nda pamuk
> 3 2 8 <
çapaladým. Çalýþmalarýmýn sonunda aileme para göndermeye baþladým.
Ýmkânsýzlýklar ve baþarýsýzlýklar ileriye bakmamýza ve ileriye yürümemize
katiyetle engel deðildir. Baþaracaðýna inanmak, azimli ve kararlý olmak
baþarýnýn kendisinden çok daha deðerlidir. Meþhur Thomas Edison'u
bilmeyenimiz yoktur. Ýki üzgün laboratuvar asistaný mucit Thomas Edison'a
yaklaþarak “ Efendim, yediyüzüncü deneyimimizi de tamamladýk ve yine
doðru bir cevabý bulamadýk. Baþaramadýk.” derler.
Thomas Edison: “ Hayýr arkadaþlar baþarýsýz olmadýk” diye karþýlýk
verir ve “ Biz þimdi bu konuyu herkesten daha iyi biliyoruz ve cevaba
yaklaþýyoruz; çünkü yapmamamýz gereken yediyüz þey biliyoruz.” Cevabýný
verir ve asistanlarýna çalýþmaya devam direktifini verir. Sonu malum bulunan
icat bütün insanlýðýn hizmetine sunulur. Baþarýnýn da, baþarýsýzlýðýn da bedeli
yorucudur, fiyatý yüksektir; ama baþarýsýzlýk sonunda hepimize daha pahalýya
mal olur. Baþarýda fedakârlýðý sonuna kadar yýlmadan, yorulmadan zorlamak
gerekir. Fedakârlýðýn tatlý zaferi sonunda baþarýsýzlýðýn acý tadýndan çok daha
lezzetlidir.
Büyük baþarýlar, büyük zorlularla elde edilir, kolay baþarý yoktur.
Mucitler hayatlarýný imkânsýzlýklarla boðuþarak geçirmiþlerdir. Anadolu'ya ve
Balkanlara cami, medrese, okul, hastane, yol, köprüler, kervansaraylar, su
kemerleri olmak üzere 345 eser inþa eden Mimar Sinan, Kayseri'nin Aðýrnas
köyündendi.
Saðlýkta bir devrim olarak kabul edilen ve antibiyotiði
bulan;AlexandýrFleming, Londra'nýn en ücra bir mahallesinde bir kulübede
doðan son derece fakir bir ailenin çocuðu idi.
Hiç kimse hatasýz deðildir. Dünyada büyük ya da küçük hata
yapmayan kimse yoktur. Önemli olan hatalar ve imkânsýzlýklar karþýsýnda
olumlu tepki vermektir, doðru tutuma sahip olmaktýr. Kendimize her gün
“Umutsuzluk içinde yaþamayacaðým; çünkü dinimizde umutsuzluk küfürdür.
Zorluklardan ve imkânsýzlýklardan korkmayacaðým; çünkü kýmýldayan,
> 3 2 9 <
hareket eden bütün varlýklarýn rýzkýný Cenab-ý Hakk takdir eder.” inancýyla
hareket edersek, Allah'ýn dökülen alýnterlerini zayii etmeyeceðine inanýrsak
baþaramayacaðýmýz, altýndan kalkamayacaðýmýz hiçbir iþ yoktur. Unutmayalým
ki geleceðe ait umutlarý ve hayalleri olanlar asla uyumazlar!
Meslek Hayatýmýn Üçüncü Baharýný Yaþarken
Bir zamanlar insanlarýn yirmi yýlda emekli olan bu ülkede Rabb'ým bana ellinci yýlýmda da çalýþmayý nasip ediyor. Kýsmet olursa son nefesimi zil ve öðrenci sesleri içerisinde vermeyi istiyorum. Ýnþallah, Rabb'ým bana nasip eder.
Bu dileðimi belirttikten sonra hemen konuya geçmek istiyorum. “Bütün insanlar gerçeði severler; ama nedense kendi gerçeði ile yüzleþmekten de kaçarlar. Yaþlý bir insana genç görünüyorsun, yaþlandýkça saçlarýna ak düþen, yüzünde çizgiler oluþan insana güzel ve yakýþýklý görünüyorsun, saðlýksýz bir insana çok saðlýklý ve zinde görünüyorsun iltifatlarý o insanýn yüzünde bir sevinç ve; çünkü doðan çocuk, genç, orta yaþlý ve yaþlý olarak kendisine takdir edilen ömrü yaþayýp sonra da sevdiklerine elveda demeye mahkûmdur. Manisa'nýn çok yakýndan tanýdýðý Manisa Fatih Anadolu Lisesi Kurucu Müdürü deðerli eðitimci, bilge insan, arkadaþým rahmetli Ýsmet Sönmez'den dinlediðim bir fýkrayý burada sizlere anlatarak içinde bulunduðum yeni öðretim yýlý baþýnda duygularýmý satýrlara dökmeye çalýþacaðým.
Cenab-ý Hakk dünyada insanlarý ve bütün canlýlarý yaratmýþ. Hepsine de eþit olarak otuzar yýl ömür vermiþ. Eþek söz almýþ “ Allah'ým otuz yýl bana çok. Ýnsanlarýn yükünü taþýmak ve onlarýn kahrýný çekmek bana zor gelir. Ben, bana takdir edilen otuz yýllýk ömrümün yirmi yýlýný vermek istiyorum.” demiþ. Cenab-ý Hakk münasip görmüþ insan dâhil bütün mahlûkata sormuþ “ Yirmi yýl kim ister” Ýnsanoðlu hemen parmak kaldýrmýþ “ Ben istiyorum” baþka talep olmayýnca Cenab-ý Hakk da insanoðlunun otuz yaþýna eþeðin verdiði yirmi yýlý ilave etmiþ. Ýnsan olmuþ elli yaþýnda. Bu arada maymun parmak kaldýrmýþ “ Allah'ým insanlarýn soytarýsý olarak onlara þaklabanlýk yaparak onlarý eðlendirmek de bana aðýr ve yorucu gelir. Ben de bana lütfettiðin otuz yaþýn yirmisini vermek istiyorum.” Cenab-ý Hakk yine mahlûkata sorar, hemen insanoðlu atýlýr “ Ben istiyorum!” diye. Baþkaca talep olmayýnca Cenab-ý Hakk
> 3 3 0 <
insanoðlunun elli yaþýna maymun yaþýný da ilave eder ve insan yaþý yetmiþe çýkar. Derken bu defa yýlan dile gelir “ Allah'ým bana da otuz yýl sürünerek yaþamak aðýr gelir ben de yirmi yýl vermek istiyorum.” dediðinde yine insanoðlu atýlýr “Ben istiyorum!” diye baþkaca talep olmayýnca Cenab-ý Hakk yýlan yaþýný da insana verir ve insanýn yaþý doksana yükselir ve insan otuz yaþýna kadar aðrýsýz, sýzýsýz insan gibi yaþarmýþ. Ne kol aðrýsý, ne baþ aðrýsý. Otuz ile elli arasý eþek yaþýný da eþek gibi çalýþarak geçirmesi gerekirmiþ. Bu yaþ da eþek gibi çalýþmazsa ahir ömrünü sürüngenler gibi yaþamak zorunda kalýrmýþ. Elli ile yetmiþ arasý maymun yaþý imiþ. Ben þu anda o yaþý yaþýyorum. Dokuz yaþýndaki torunum Furkan, beni gördü mü, tüyleri kabaran tavus kuþu gibi sýrtýma atlar beni evin içinde (.…) yapar, at yapar ve beni koþturur. Benimle güreþ yapar, boks yapar. Benimle oynamaktan büyük haz duyar. “Oðlum yeter bu yaptýðýn Çin iþkencesini geçti dediðimde,” torunum: “Dedeciciðim bu Çin iþkencesi deðil, dede sevgisi.” dediðinde bütün yorgunluðum gider, ben yine (….) yaþýmýn gereðini ifa etmeye devam ederim. Bugüne kadar aldýðým en deðerli, en pahalý oyuncaðýn bile benimle oynadýðý kadar kendisini sevindirdiðini gözlemlemedim. “
“ Ýçinde bulunduðum yaþýn tam 41 yýlýný eðitimin içinde geçiriyorum. elli yýlýn otuz dört yýlý kamu, iki yýlý Ýzmir'de özel bir kolejde, üç yýlý yurt dýþýnda Türk çocuklarýnýn eðitimi, yine son iki yýlý da bizzat kuruculuðunu üstlendiðim Manisa Belediyesi MABEM Dershanesi’nde geçti. Þu anda da Soma'da Soma Belediyesi SOBEM Dershanesi’nde çalýþýyorum. Bu süre içerisinde birçok olaylara þahit oldum. Yunt daðýndan bir velimin ayaðýnda ayakkabýsý ve sýrtýnda ceketi olmadýðý hâlde bir yýllýk tütün ürününü satýp çocuðuna dershane parasý yaptýðýný, beyi tarafýndan terk edilen üç çocuklu bir bayanýn belediyeden aldýðý aþla karýnlarýný doyurduðu hâlde Ramazan ayýnda komþularýnýn verdiði, sadaka, fitre ve zekâtlarýn bir kuruþunu harcamadan dershane parasý yaptýðýný yani insanlarýn çocuklarýný okutmak için giyiminden, lokmasýndan ve en zaruri ihtiyaçlarýndan keserek ne tür fedakârlýklara katlandýðýnýn yakinen birebir þahidiyim. Benim birebir bu yaþadýklarýmý Manisa için bir deðer olarak gördüðüm emekli Milli Eðitim Müdür Yardýmcýsý eðitimci, köþe yazarý Sayýn Müdürüm Mustafa Pala ve Manisa'nýn tanýnmýþ doktorlarýndan hem Türkiye'de, hem de yurtdýþýnda doktorluðunun yaný sýra sosyal çalýþmalara da zaman ayýran ve yakýn zamanda Orta Afrika Ülkesi Cumhurbaþkaný tarafýndan
> 3 3 1 <
da üstün hizmet niþanýyla ödüllendirilen öðrencim Dr. Fahrettin Er'le birlikte paylaþtým ve Manisa'da eðitimde fýrsat eþitliðini saðlamak üzere hazýrladýðýmýz “Laleler Solmasýn” adý altýnda dar gelirli aile çocuklarý için hazýrladýðýmýz ücretsiz dershane projesini 2004 -2009 dönemi eðitimsever Manisa Belediye Baþkaný’mýz Sayýn Bülent Kar'a arz ettik. Kendileri de bize büyük bir hüsn-i kabul göstererek Manisa'da dar gelirli aile çocuklarýna yönelik LYS ve SBS sýnavlarýna hazýrlayan MABEM Dershanesi’nin kurulmasýný þahsýma tevdi etmiþti. Ýki yýldýr kurucu müdürlüðünü üstlendiðim bu kurumda çok deðerli eðitim kadrosuyla ummadýðýmýz bir baþarý yakalamýþtýk. Bu yýl bu dershanenin baþarýsý ÖSS'de %80 SBS’de de % 65 idi. Bugüne kadar çalýþtýðým kurumlarda yaþadýðým ve beni etkileyen birebir eðitim anýlarýmý 3. baskýsýný yaptýðým bu kitabýmda topladým. Bu kitap ta kýsa zamanda büyük ilgi gördü ve 3. baskýya hazýr hâle geldi. Sonuç olarak projesini Sayýn Mustafa Pala ve Dr. Fahrettin Er ile birlikte hazýrladýðýmýz, kurucu müdürlüðünü de benim üstlendiðim MABEM’den mevcut yönetimin baþkan yardýmcýsý tarafýndan bir teþekkür bile fazla görülerek kamuoyuna da intikal eden gerekçesiyle yani ilde kendi partilerinden olmama nedeniyle görevime son verdiler. Kamuoyundan gelen tepki karþýsýnda da yerel televizyona yaptýklarý açýklamada benim yaþlýlýðýmý bahane ederek “Biz gençlerle yola devam etmek istedik.” diyerek geçiþtirmeye çalýþtýlar.
Cenab-ý Hakk baþka kapýlar açmadan mevcut kapýyý kapatmazmýþ. MABEM' 'den ayrýlýnca il merkezinden ve ilçelerden birçok teklif aldým. Önce Soma Belediye Baþkaný Sayýn Hasan Ergene'den ilk teklifi aldýðým için dar gelirli aile çocuklarý için Soma Belediyesi’nin sponsorluðunda Soma'ya SOBEM Dershanesi’ni kurdum. Þimdi haftanýn her günü saban 07.00 treni ile 100 km. Soma'ya gidip, akþam 19.00 treni ile gece 21.30'da da evime dönüyorum. Bu yaþýma geleli henüz yorgunluk nedir hissetmiþ deðilim.” Neden yorulmadýðýmý da geçen sahifelerde okuduðunuz “Acý Biberin Tatlý Hikâyesi”nde anlattým. Bakýn meramýmý anlatmak için sizi ne kadar meþgul ettim. Manisa'da bankacý babanýn, öðretmen annenin çocuklarý olan Hedef Dershaneleri’nin sahipleri ve ayný zamanda öðretmenleri olan Kimya Öðretmeni Naz Balaban ile oðlumun arkadaþý olan Nezih Balaban'ý çok yakýndan tanýmaktayým; çünkü her ikisi de Manisa Lisesinden öðrencilerimdi. Naz, lise bilgi yarýþmalarýnda
> 3 3 2 <
Manisa Lisesi’ni temsil eden ekibin baþýnda idi. Naz da Nezih de her ikisi de son derece zekidirler. Aðabeyleri Semih Balaban da kýsa süreli öðrencimiz olmasýna raðmen onu tanýma fýrsatým olmadý; ama onu ETV’deki eðitim programlarýndan takip ediyordum. Gerçekten kendisini çok iyi yetiþtirmiþ dolu dolu bir eðitimci olarak televizyonda çok baþarýlý eðitim programlarý sundu ve ilgi ile takip ettiðim eðitim programlarýndan çok istifade ettim. Umarým bu bilgilendirme programlarý uzun ömürlü olur. Bu arada geçtiðimiz yýl, yarýyýlda kapanan bir dershanenin açýkta kalan öðrencilerine MABEM Dershanesi müdürü olarak Belediye Baþkaný’mýz Sayýn Bülent Kar'la görüþüp nasýl çözüm bulabilirim diye düþünürken, Hedef Dershaneleri Genel Koordinatörü Sayýn Semih Balaban'ýn sahip çýkmasý ve açýkta kalan öðrencilerin tümünü hiçbir ücret talep etmeksizin dershanesine kaydetmesi beni oldukça etkiledi ve beni çok duygulandýrdý. Bu yüzden gýyabýnda tanýdýðým Sayýn Balaban'a olan sevgim ve saygým bir kat daha arttý. Kendilerini eski öðrencim Kemal Çamlýoðlu'nun organize ettiði Manisa Lisesi Mezunlarý yemeðinde þahsen tanýma fýrsatým buldum ve o gece bu asil ve merhametli davranýþýndan dolayý da kendilerini tebrik etmiþtim. Ne zaman kendisini ziyaret etmek istesem “ Hoca’m siz zahmet etmeyin!” diyerek Naz ve Nezih'i de alarak MABEM'de ziyaretime gelirdi. Bu genç eðitimci öðrencilerim Hedef Dershanelerini, Hedef Koleji ile taçlandýrýnca onlar adýna çok sevindim ve randevu bile almadan tebrike gittim. Kendileri, beni büyük bir nezaket ve saygý ile karþýladý, okulu gezdirdi ve bana okulunun din bilgisi derslerine girmemi teklif etti. Her gün sabah 07.00'de evinden çýkan ve 21.30'da evine dönen biri olarak yoðun mesaime raðmen haftanýn bir günlük tatilimi de seve seve Hedef Kolejine ayýrdým ve iki haftadýr Hedef Koleji’nin din kültürü ve ahlak bilgisi derslerine giriyorum. Genç ve deneyimli bir eðitim kadrosunun yanýnda okul, oldukça donanýmlý ve ayrýca bunun yanýnda kýrk yýldýr hiç düþünmediðim ve hiçbir yerde görmediðim ve çok dikkatimi çeken okulda deðiþik sýnýf tabelalarýna rastladým. Sýnýf levhalarý A-B- C diye deðil; Halide Edip Adývar, Mehmet Akif Ersoy, Ahmet Yesevi, Ahmet Bedevi, Sabiha Gökcen gibi Türk kültürüne ve sosyal hayatýmýza hizmet eden büyüklerimizin ismini vermesi de beni çok etkiledi. Zira bu isimleri öðrencilerimize tanýtarak geçmiþimizle gelecek arasýnda bir köprü kurmayý hedefleyen bu eðitim anlayýþýný takdirle karþýladým. Þu anda bu örneðin Türkiye'nin herhangi bir okulunda olduðunu sanmýyorum. Elli yýldýr eðitimin içinden gelen biri olarak
> 3 3 3 <
benim de düþünemediðim basit ama anlamlý bir eðitim anlayýþý. Geçmiþine baðlý geleceðe dönük genç müdürüm Sayýn Semih Balaban'ý bu anlamlý uygulamasýndan dolayý tebrik ediyorum. Bu örnek uygulamayý, diðer okul idarecilerinin de dikkate alarak okullarýnda baþlatmalarýný tavsiye ediyorum. Geçmiþi olmayanýn geleceði olmaz. Gençlerimize mazideki deðerlerimizi tanýma ve tanýtma açýsýndan yerinde ve anlamlý bir eðitim uygulamasý.
“ Burada hemen bir itirafta bulunmak istiyorum. Elli yýllýk öðretmenlik hayatýmýn üçüncü baharýný Hedef Koleji'nde yaþýyorum. Bu kolej'de iki haftadýr derse giriyorum. Ýkinci hafta girdiðim Ahmet Bedevi sýnýfýnda beni þoke eden bir olayla karþýlaþtým. Benim bir adetim vardýr, ders anlatýrken dikkati daðýlan öðrencimin kulaðýna eðilir kýz ise kulaðýna eðilip baþka öðrencilerin duyamayacaðý þekilde “ Aramýzda kalsýn sýnýfýn en güzel kýzý sensin.”, erkekse “Sýnýfýn veya okulun en yakýþýklýsý sensin.” derim ya omzuna dokunurum veya baþýný hafifçe okþarým. Bunun üzerine öðrencinin gözleri hemen ýþýldar. Okulun açýlýþýnýn ikinci haftasý Ahmet Bedevi sýnýfýnda dikkati daðýlan bir erkek öðrencimin de omzuna dokunarak ayný iltifatý yaptým ve ders anlatmaya devam ettim. Zil çaldý ve teneffüse çýktým. Teneffüste koridorda dolaþýrken ayný sýnýftan baþka bir öðrencim geldi “ Öðretmenim arkadaþýmýn çok hoþuna gitmiþ, ne olur benim omzumu da sýkar mýsýn, demesin mi? Öðrencimin gözlerine derince baktým. Evet, öðrencimin maddi olarak hiçbir þeye ihtiyacý yok; ama bir þeye çok ihtiyacý olduðunu anladým. Evet, sevgiye… Hemen omzunu sýktým ve öptüm. Sonra da (….) sýnýfýn yakýþýklýsý; ama sen de okulun en yakýþýklýsýn” dediðimde yüzündeki sevinci görmenizi isterdim. Öðrencimin gözlerinde parýldayan ýþýðý ve yüzündeki sevinci bu satýrlar arasýna sýkýþtýrmam mümkün deðil. Bu olayýn deðiþik bir þekli de daha önceki sahifelerde okuduðunuz” Güzel Kýz” hikâyesiyle Manisa Lisesi'nde baþýma gelmiþti. Dersine girdiðim ve sonradan öðrendiðim kadarýyla çirkinlik psikolojisine giren, psikiyatri tedavisi gören bir kýz öðrencime derste “ Güzel gözlü kýz, sen söyle!” dediðimde o akþam evlerinde nasýl bir bayram havasý estiðini annesi ve babasý okula kadar gelerek bana anlatmýþtý. O günden sonra psikolojik tedaviye de ihtiyaç kalmamýþ.
Evet, öðretmenlik hayatýmda çok rastladým. Yaramazlýk yapan öðrencinin velisini okula çaðýrdýðýmýzda “Hoca’m ben bunu harçlýksýz
> 3 3 4 <
býrakmýyorum, her istediðini alýyorum, hep markalý giysiler giydiriyorum daha ne yapayým ?” dediðinde ben de “ Sen çocuðunun hep nefsini ve midesini doyurmuþsun ama gönlünü aç býrakmýþsýn.” dediðimde çoðu zaman yüzüme alýk alýk bakan velilerim oldu. Geçtiðimiz Ramazan ayýnýn Kadir Gecesi’nde Rabb’imden dileðim þu olmuþtu: “ Allah'ým, benim son nefesimi öðrenci ve zil sesleri arasýnda al.” Projesi arkadaþlarýmla bana ait olan ve kurucu müdürlüðünü yaptýðým bir teþekkürü bile fazla görerek MABEM'den kovulduðum gibi nezaketli, saygýlý ve saygýn bir kiþiliði olan genç eðitimci Sayýn Müdür’üm Semih Balaban Beyefendi iki haftada çok sevdiðim ve mesleðimin üçüncü baharýný yaþadýðým Hedef Koleji'nden beni yaþlýlýðým nedeniyle kovmazsa(!) ömrümün sonuna kadar bu okulda derslere girmeyi taahhüt ediyorum. Ahmet Bedevi sýnýfýnda yaþadýðým bu olaydan hareketle sayýn velilerimize de þunu söylemek istiyorum.
Sevgi hariç her þeysiz büyüyebilir bir çocuk. Ayakkabýsý olmayabilir, bisikleti, bebeði, oyuncaðý ve bilgisayarý; ama sevgiyi esirgediniz mi bir çocuktan hayatý almýþsýnýz demektir. Küçükken sevilmeyen, okþanmayan, pýþpýþlanmayan bir çocuk, büyüdüðü zaman tam insan olamaz bence. Bunca sapýðýn, hýrsýzýn, adam kaçýranýn, hâlâ ekranlarda tazeliðini koruyan testere ile baþ kesen gençlerimizin derinlerine inilirse neyin eksik olduðu hemen anlaþýlýr. Evet, genç öðretmen arkadaþlarým! Ailelerin, hayatýn telaþý ve meþgalesi arasýnda veremediði sevgiyi, ne olur kadife dokunuþlarla sizler telafi etmeyi ihmal etmeyin.
Bitti Bitiyor Derken…
Elli yýllýk meslek hayatýmýn anýlarýný bitirdim derken Cenab-ý Hakk önüme, yeni bir fýrsat daha çýkardý. O da çok deðerli eðitimsever Belediye Baþkaný’mýzýn Manisa'da “eðitimde fýrsat eþitliðini” saðlamak üzere dar gelirli, yoksul ailelerin zeki çocuklarý için tasarladýðý “Belediye Eðitim Merkezi” (MABEM Dershanesi)’nin kuruluþunu þahsýma tevdi etmesidir. Ahir ömrümün bir tacý olarak kabul ettiðim bu görevi yorgunluðuma, ailemin ve çocuklarýmýn muhalefetine raðmen hemen kabul ettim. Þimdi çocuðum yaþýndaki dershane tecrübesi olan öðretmenlerden müteþekkil genç, dinamik ve enerjik bir kadroyla çalýþýyorum.
> 3 3 5 <
Manisa'da böyle hayýrlý ve dualý bir hizmete vesile olan baþta Belediye Baþkaný’mýz Sayýn Bülent Kar Beyefendi’ye, Belediye Meclis üyelerimize, bu konuda üstün gayret gösteren Bütçe Komisyonu Baþkaný Ýbrahim Akbalýk'a, Belediye Baþkan Yardýmcýmýz Sayýn Recep Kafes ve Belediye Kültür ve Sosyal Ýþler Müdürü’müz Sayýn Mü'min Deniz Beylere MABEM’de eðitim gören öðrencilerim adýna ömrüm boyunca müteþekkir kalacaðým. MABEM’den ayrýldýktan sonra þu anda da bana bu imk ný veren Soma Belediye Baþkaný Hasan Ergene ve deðerli meclis üyelerine þükranlarýmý sunarým.
Artýk güneþi batýdan alan, gölgesinin uzayýp ömrümün kýsaldýðýný hisseden bir emeklinin ömrünün bu son yýllarýný cývýl cývýl öðrenci ve zil sesleriyle geçirmesi ne büyük mutluluk. Ýþte Manisa'da bu mutluluðu tadan nadir eðitimcilerden biri olarak kendimi çok nasipli görüyorum. Bu arada yeni bir kitap oluþturacak yeni hatýralar yaþýyorum. Ýþte þu anda onlardan bir kaçýyla bu kitabýmý noktalamak istiyorum. Gerisi Allah ömür verirse…
Manisa Belediyesi Eðitim Merkezi (MABEM) Dershanesi’ne kayýtlar baþlamýþtý. Otuz beþ kýrk yaþlarýnda olduðunu tahmin ettiðim, yüzünde çektiði çilelerin ve yoksulluðun derin izleri olan bir bayan çekingen ve ürkek tavýrlarýyla odama girdi. Selamýný verdikten sonra çocuðunun baþarýlý ve zeki bir öðrenci olduðunu, okuldaki öðretmenlerinin de mutlaka bir dershaneye gitmesinin yararlý olacaðýný, bu konuda yardýmcý olabilmemiz hususunda çocuðunun dershanemize kaydýnýn yapýlmasýný istedi. Ben de “Tamam bacým, hemen yapalým.” dedim. Kayýt iþlemi bittikten sonra ayda otuz liradan tamamý iki yüz kýrk lira yatýrmasý gerektiðini söyleyince gözleri doldu, birkaç damla yaþ belirdi. Ben, bu durumu görünce “Hayrola bacým, bu ücret çok deðil, istediðimiz ücret diðer dershanelerin bir aylýk taksiti bile deðil!” dediðimde kadýnýn gözündeki yaþlar daha da çoðalmaya baþladý ve “Müdür Bey, benim beyim, beni üç çocuðumla terk etti. Þu anda ben çocuklarýmý belediyeden aldýðým aþla doyuruyorum. Ramazan’da komþularýmýn verdiði fitre ve zekâtlarý (….) dershanesine peþinat olarak verdim. Bana bir buçuk milyarlýk senet imzalattýlar. Bu senedi de ödemem mümkün deðil. Zaten elime avucuma
â
Aðlayan Kadýn
> 3 3 6 <
geçen bütün parayý da onlara verdim.” dedi. Bu sözleri duyunca içim bir tuhaf oldu. Gerçekten kadýnýn söyledikleri ile görüntüsü birbirini tamamlýyordu. Terk eden kocasý, Ýstanbul'da bir baþka bayanla evlenmiþ, ondan da birkaç çocuðu olmuþ ve bu bayaný ve buradaki çocuklarýný hiç arayýp sormaz olmuþ. Kadýn gerçekten çaresizdi; ama çocuðunun okumasý için lokmasýný vermeye razýydý.
Neticede çocuðunu daha önce yazdýrdýðý dershaneye telefon açarak senedi iptal ettirdik. MABEM Dershanesi’ne yatýrmasý gereken aylýk otuz liralarý da üzerimize aldýk ve çocuðun kaydýný gerçekleþtirmiþ olduk. O andan sonra bu çileli bayanýn yüzünde biraz önce üzüntüden eser kalmadý, yüzü bir anda minnet ve memnuniyet ifadeleriyle birlikte sevinç gözyaþlarýyla doldu. O bayanýn o anki memnuniyetini, mutluluðunu, minnettarlýðýný ve sevincini satýrlara dökmem mümkün deðil. Sadece o aný benimle birlikte yaþayýp görmenizi isterdim.
Þunu gördüm; nasýl tok insan, aç insanýn halinden anlamaz; çocuðunu okutma imkâný olan insanlarýn da çocuðunu okutma imkâný olmayan insanlarýn h linden anlamasý mümkün deðildir. Bu durumu sanýrým ülkemizde en iyi gözlemleyenlerden biri sayýlýrým. Hem devlet okullarýnda hem özel okulda hem de böyle dar gelirli aile çocuklarýnýn sýnavlara hazýrlýk yaptýðý bir dershanede bu gibi durumlarý çok yakýndan gözlüyorum. Böyle bir kurumda hizmet etmenin manevi hazzýný da doya doya yaþýyorum. Bana bu hazzý yaþatanlara ömrüm boyunca müteþekkir kalacaðým.
Belediye Baþkaný’mýz Sayýn Bülent Kar'ýn olumlu mütaalalarý ve Belediye Meclisi’mizin 01.10.2007 tarihli kararýyla Manisa'da yaþayan ve dar gelirli ailelerin zeki çocuklarýný üst okullara hazýrlamak ve insan kaynaklarýmýzýn güçlenmesine katkýda bulunmak amacýyla açýlan, Manisa Belediyesi Eðitim Merkezi’nde MABEM Dershanesi’nin kurucu müdürü olarak görevlendirildim. Bir dershanenin açýlýþý için geç bir tarih olmasýna raðmen belediyemiz tarafýndan bastýrýlan “Manisa Belediyesinden Eðitime Tam Destek” afiþlerinin Ramazan’a da rastlayan ekim ayýnda Manisa merkezde bulunan elli altý okula teker teker daðýttým. Akabinde dershaneye gidemeyen
â
Böyle Müdür Olur mu?
> 3 3 7 <
öðrencilerin dershanemize kayýt olabilmek için izdiham derecesinde yoðun bir ilgi görmesine raðmen dershanemize kayýt kabul için istenen muhtarlardan alýnacak fakirlik ilmühaberinin temininde sýkýntýlar yaþandýðý duyumunu aldýk. Çünkü muhtarlar, bu belgeyi isteyen kiþilerin Ramazan ayý dolayýsýyla kömür, gýda gibi maddî yardým amaçlý kullanacaklarý düþüncesiyle Emekli Sandýðý, Bað Kur, SSK gibi sosyal güvencesi ve maaþý olan vatandaþlara “Sizin maaþýnýz var.” diyerek bu belgeyi vermediklerini öðrendik. Dolayýsýyla bazý öðrenciler ve veliler bu belgeyi muhtarlardan alamadýklarýný bana ilettiler. Oysaki günümüz þartlarýnda bu maaþla dershaneye öðrenci gönderebilmek mümkün deðil. Bunun üzerine ben de MABEM Dershanesi’nin kurulmasýnda büyük emeði geçen Belediye Baþkan Yardýmcýmýz Sayýn Recep Kafes'e, Belediye Kültür ve Sosyal Ýþler Müdürü’müz Sayýn Mü'min Deniz’'e ve Sayýn Belediye Baþkanýmýza bu durumu ilettim. Belediye Baþkaný’mýz, bu problemin aþýlmasý için þahsýma derhal bir araba tahsis etti. Muhtarlarý tek tek gezip verecekleri belgeye sadece “Dershaneye gidecek gücü yoktur.” þeklinde bilgi notu düþmeleri gerektiðini, bu þekilde bilgi vermemi emir buyurmuþ. Bunun üzerine ben de teker teker muhtarlarý dolaþmaya baþladým. Maalesef, çoðu muhtarý yerinde bulamadým. Bunun üzerine okul müdürlerinin de öðrencileri tanýdýðýný, olmazsa onlarýn verecekleri öðrenim belgesinin altýna, “Adý geçen öðrencinin ailesi tarafýndan dershaneye gönderecek gücü yoktur.” ibaresinin yazýlmasýnýn yeterli olacaðýný kararlaþtýrarak okul müdürlerini dolaþmaya baþladým. Gittiðim her okulda büyük bir nezaketle karþýlandým, çünkü çoðu okul idarelerindeki müdür ya da müdür yardýmcýlarýnýn eski öðrencilerim olduðunu gördüm.
Þahsým adýna onlarý oralarda görmek beni onurlandýrdý; ancak merkezdeki bir okulda, öðrencisi sayýsý da iyi olan bir okula gittim. Bu okulun müdürü, daha önce görmediðim ve tanýmadýðým biriydi. Adýný bilmediðim görevli, beni okul müdürünün odasýna götürdü. Bürokrasi nezaketini ve saygýsýný bilen bir emekli idareci olarak genç müdürünün odasýna girdim ve kendimi tanýtarak meramýmý söyledim. Genç müdür, daha “Otur!” bile demeden “Muhtarlarýn iþini ben niye yapayým?” diye karþýlýk verdi. Ben, nezaketimi muhafaza ederek “Sayýn Müdür’üm, aslýnda sizin vereceðiniz bilgi bize, muhtarlarýn vereceði bilgiden daha muteberdir.” dediðimde okul müdürü, “Kardeþim, ben, bin beþ yüz öðrencinin durumunu nasýl bilirim?”
> 3 3 8 <
diye cevap verdi. Sabrýmý zorlayarak “Sayýn Müdür’üm, haklýsýn, sizin her öðrenciyi tanýmanýz mümkün deðildir; ama öðrencinin sýnýf öðretmeni, sýnýf müdür yardýmcýsý ve ders öðretmenleri var. Üstelik aþaðýda bir de rehberlik servisi gördüm, sanýrým rehber öðretmeniz de var. Siz tanýmayabilirsiniz; ama burada öðrencileriniz için yeterli bilgi vardýr. O bilgiyi, vereceðiniz öðrenim belgesinin altýna not olarak düþerseniz hem öðrenci velisini rahatlatmýþ oluruz hem de bizim iþimiz hýzlanmýþ olur.” dediðimde “Ben böyle bir vicdanî sorumluluk altýna giremem!” diye karþýlýk verdi. Ben de “Sayýn Müdür’üm, ben, paralý bir dershanenin müdürü deðilim. Bu mübarek günde buraya, sizin öðrencilerinizin yararý için geldim. Siz bana bu iþ için teþekkür edeceðinize zorluk çýkarýyorsunuz ve beni anlamak istemiyorsunuz.” dediðimde bana “Lütfen, dýþarý çýkýn! “ diye karþýlýk verdi. Ýþte o anda adeta beynim yerinden oynadý. Ama mübarek oruç sabrýyla yine saygýda kusur etmeksizin “Sayýn Müdür’üm, öðrencisini tanýmayan, tanýmak istemeyen ve öðrencisinin yararýný düþünmeyen bir müdürün okuluna ve öðrencisine verebileceði bir þey yoktur. Emekli bir meslektaþýn olarak senin bu durumunu kýnýyorum ve seni ayýplýyorum.” diyerek odasýný terk ettim. Bu yaþýma kadar da hiçbir devlet dairesinde böyle bir muamele ile karþýlaþmamýþtým. Çok üzüldüm. Üç gün kendime gelemedim. Üç günün sonunda adýný dahi bilmediðim ve bilmek de istemediðim bu genç okul müdürü meslektaþým hakkýnda hiç yapmadýðým bir þey yaptým ve Milli Eðitim Müdürlüðü’ne þikâyette bulundum. Oysa bu genç müdürün daha önce de velilere ve öðretmenlere karþý þýk olmayan davranýþlarý varmýþ. Benim dilekçem bardaðý taþýran damla olmuþ ki bu müdür arkadaþým görevindin alýndý.
Genç meslektaþlarýma tavsiyem, sakýn sahip olduðunuz makam, mevki, þöhret sizi sarhoþ etmesin. Bütün bunlar sizin nefsî duygularýnýzý kabartmak için deðil, maiyetinize ve halkýmýza daha iyi hizmet etmek için verilmiþtir. Bulunduðunuz makamla deðil, kiþiliðinizle çevrenizde saygýnlýk uyandýrýn. Yoksa size emanet edilen her þey zamanla ters orantýlýdýr. Zamaný geldiðinde altýnýzda ne koltuk kalýr ne omzunuzda rütbe ne de þöhret kalýr!..
Müdüre Bak Müdüre!
Dershanecilerin en çok ziyarette bulunduklarý yerler okullar ve tabii
> 3 3 9 <
ki okul müdürleri oluyor. Bir dershaneci olarak sýk sýk okullarý ve okul müdürlerini ziyaret etmek ediyorum. Bir ilköðretim okuluna yaptýðým ziyarette, okul müdürünü bulamadým. Beraberimde götürdüðüm afiþleri de müdür yardýmcýsý arkadaþýma, okul müdürüne iletmesi ricasýyla verdim. Öðrencilerin dershanemizin kayýt tarihlerini öðrenmelerine yardýmcý olmalarý için okul panosunda ilan edilmesini istedim. Yanlýþ anlamaya fýrsat vermemek için ertesi gün saat 11.00 sularýnda ilgili okulun müdürünü aradým. Derste olduðunu söyleyince hemen özür dileyip telefonu kapattým. Kendilerini tanýdýðým ve daha rahat görüþebileceðimi düþündüm için o günün akþamýna tekrar aradým, henüz selam-kelam faslý bitmeden Müdür arkadaþ; “Salý sabah, çarþamba öðleden sonra, perþembe günü öðleden sonra…” diye haftanýn boþ günlerini saymaya baþlayýnca, boþ günlerinde dershanede ücretli ders vermek istiyor sandým -zaman zaman bu tür isteklerle karþýlaþýyorduk- ve hemen araya girerek “Müdür Bey, biz dershanede kendi kadrolu öðretmenlerimizle çalýþýyoruz” der demez:- “Teessüf ederim, bu boþ günlerimde beni telefonla arayabilirsiniz diye boþ günlerimi size bildiriyorum.” demez mi?
Otuz yýl idarecilik yaptým ve halen idareci olarak çalýþýyorum. Bu zaman zarfýnda çok önemli bürokratlarla çalýþtým ve üst yöneticilerimin hiç birinden böyle bir tepki almadým, kimse bana, beni boþ vaktimde ara demedi. Bu olay bana þunu bir kere daha öðretti; Koltuðu yücelten yöneticiler olduðu gibi koltukla yüceldiðini sanan yöneticiler de vardý ve bazýlarý, Cenab Þahabeddin'in:” Sandalyeyi ayaðýnýzýn altýna alýrsanýz yükselirsiniz, baþýnýzýn üstüne alýrsanýz alçalýrsýnýz.” sözünü ya hiç duymamýþlar ya da gereken dersi almamýþlardý.
Müdürün Böylesi De Vardý
Nedense hep kötüler gündeme gelir ve iyiler gündeme gelmez. Böyle olunca da kafalarýmýzda yanlýþ imajlar oluþur. Elbette kötüler çoðunlukta olsa toplumun iþlerinin saðlýklý yürümesi mümkün deðildir. Bugün okullarda okul müdürlerinin gerçekten çok fedakârca çalýþtýklarý bir vakýadýr. Genelde okullarda eðitimin sorumluluðu tamamen okul müdürünün omuzlarý üzerindedir. Öðretmenlerin bu sorumluluðu yeteri kadar üstlendiðini söylemekte zorlanmaktayým. Dersi biten öðretmen, kurþun asker gibi sýnýfý
> 3 4 0 <
terk eder. Lambalar açýk kalmýþ, pencere açýk kalmýþ esen rüzgâr cereyan yapýp camý kýrmýþ, musluðun açýk kalýp tonlarca su akmasý onun aklýna gelmez. Tabii bu konuda duyarlý öðretmenlerimiz olmasýna raðmen maalesef, duyarsýz öðretmenlerimizin sayýsýnýn da az olduðunu söyleyemem.
Lafý fazla uzatmadan hemen konuya gireyim. Gördes Lisesi Müdürlüðü'nden beri tanýdýðým, uzun yýllar Manisa Milli Eðitim Müdür Yardýmcýsý ve bir ara da uzun dönem Manisa Milli Eðitim Müdürlüðü’ne vekâlet eden arkadaþým ve amirim Ýhsan Avcý'dan da söz etmemi bir vefa borcu olarak görüyorum. Ýhsan Avcý iþinde ciddi, titiz, dürüst, Devlet’in malýna karþý aþýrý hassasiyeti olan bir amirimizdi. Onun elinden kesinlikle yanlýþ bir iþ çýkmaz. Ýþinde son derece titiz ve duyarlý bir insandý. Bu arada mesai içi iliþkileri ile mesai dýþýndaki dostluðunu kesin çizgileriyle ayýran bir arkadaþýmýzdý. Yine onun döneminde Milli Eðitim Müdür Yardýmcýlarý Mustafa Pala, Musa Çobanoðlu, Hikmet Kasap, Yasin Yücel ve Murat Eþmen gerçekten birikimli arkadaþlarýmýzdý. Ýdareci olarak kendilerinden çok istifade ettim. Mustafa Pala'da da ayný hassasiyet söz konusu idi. Okullarýn maliyet raporlarýný hazýrlayýp herkesin görebileceði bir yere asýlmasý, Ýhsan Avcý Bey'in okullardan aylýk elektrik, su sarfiyatlarýný rapor olarak istemesi, okullarda sanýrým o yýllarda sarfiyatý yarý yarýya düþürerek Devlet’e milyarlarca lira tasarrufta bulundurmuþlardý. Þimdi o uygulama devam ediyor mu, bilmiyorum. Devlet’imize büyük ölçüde tasarruf saðlayan bu tür iyi uygulamalar inþallah, bugün devam ediyordur; çünkü ülkemiz enerji fakiri olan bir ülkedir. Üstelik dinimizde de israf, hoþ görülmeyen bir davranýþtýr.
Esas burada arz etmek istediðim husus Ýhsan Avcý'nýn bürokrasi anlayýþýdýr. Uzun yýllar arkadaþlýðýmýza raðmen yaptýðým bir yanlýþlýðý affetmez, o yanlýþýn karþýlýðý ne ise babasýnýn oðlu da olsa onun gereðini yerine getirirdi. Bir ara Bakanlýk tarafýndan kayýtlarda her öðrenciden katýlým payý alýnmasý konusunda genelge geldi. Zor þartlarda okullarý yöneten müdür arkadaþlar bu genelge dolayýsýyla biraz nefes almýþlardý; çünkü o yýllarda yeterli ödenek gelmeyen okullar, okul adýna yapýlan yemekler, kermesler ve toplanýlan baðýþlar sayesinde elde edilen paralarla okullarýn zaruri ihtiyaçlarýný karþýlýyorlardý. Bugün de durumun ayný olduðunu sanýyorum. O günlerde Bakanlýk genelgesine raðmen velilerden gelen tepki üzerine esen rüzgara göre tavýr alan Milli Eðitim Müdürü’müz Ö.H. Bakanlýk genelgesine raðmen velilere þirin görünmek için“ Biz okullarýn her türlü ihtiyacýný karþýlýyoruz,
> 3 4 1 <
bizim ilimizde katký paylarýnýn toplanmasýna gerek yoktur.” diyerek açýklama yapmasý ve buna ilaveten okullara yazý göndermesi temelli karýþýklýða sebep oldu. Oysa o günün þartlarýnda Manisa Lisesi'nde ücretini Koruma Derneði’nden ödenmek üzere dokuz hizmetli çalýþýyordu. Her ay bunlara muntazaman sigorta primleri dâhil maaþ ödenmesi gerekiyordu. Biz Manisa Lisesi olarak baðýþ toplamaya devam ettik; fakat þikâyet üzerine Ýhsan Avcý ile yine kendisini çok sevdiðim ve deðer verdiðim Milli Eðitim Müdür Yardýmcýsý Müþahit Sudan okula soruþturmaya geldiler. Ýhsan Avcý sanki beni hiç tanýmýyor, yabancý bir insanmýþým gibi hiç tanýþýklýk vermiyor. O arada kayýtlarda katký parasýný toplayýp makbuzlarýný kesen Koruma Derneði görevlisi bayan tir tir titriyordu. Nerede ise kalp krizi geçirecekti. Bereket Müþahit Sudan Bey araya girdi bayaný teskin etti. Ayný günün mesai bitimi Ýhsan Avcý Bey’le çarþýda karþýlaþtýk sanki o Ýhsan Avcý deðil. Ben soðuk durmama raðmen o selamýný verdi sanki üç
emirlere daha bir özen gösterirlerdi. Baþta ben olmak üzere. Þahsen ben, onun imzasý ile gelen yazýlarý defalarca okur, ilgili birimlere havale etmez bizzat kendim takip ederdim.
Merkezi bir okul olan Manisa Lisesi'nde sýnav eksik olmazdý. Bir gün Ýhsan Bey’in sorumluluðunda sanýrým büyük bir imtihan olacaktý. Gönderdiði yazýyý ben okuyup masa sümeninin en mütena yerine koymuþum. Ýnsanlýk h li bu ya hiç unutmamam gereken bu yazýyý unutmuþum. Her zamanki gibi görev ciddiyeti içinde sabahýn erken saatinde Manisa Lisesi'ne gelen Ýhsan Avcý okulda kimseyi bulamýyor. Hizmetliye kapýlarý açtýrýyor her türlü hazýrlýðý yaptýrýp salonlarý sýnava hazýr h le getirdikten sonra bana haber gönderiyor. Ben ise büyük bir telaþla okula geldiðimde bütün gözler bende. Sýnav görevlileri ise büyük bir kýyametin kopacaðý beklentisi içinde; çünkü müdürümüzün bu konudaki titizliðini herkes bilir. Ben ise daha Müdür’ümüzün bana bir þey söylemesine fýrsat vermeden “ Sayýn Müdür’üm Manisa Lisesi'nin bahçesine rahatlýkla sehpayý kurdurabilirsiniz. Ben boynumu uzatmaya hazýrým” dediðimde kendisine has bir býyýk altý gülüþüyle olayý geçiþtirdik.
Benim ve müdür arkadaþlarýmýn belleðinde býraktýðý iz dürüsttür, elinden katiyen yanlýþ iþ çýkmaz . Yalan konuþmaz, bildiði doðrularý her
saat önceki o olayý yaþamamýþ gibi iliþkimiz devam etti. Ýhsan Avcý Bey'in bu durumunu bilen bütün okul müdürleri Ýhsan Bey'den gelen yazýlara ve
â
â
> 3 4 2 <
platformda dile getirmekten asla çekinmez. Devlet’in tek kuruþuna dahi sahip çýkar. Dün ve bugün h bu özellikleriyle sevdiðim ve deðer verdiðim bir arkadaþýmdýr. Umarým genç müdür arkadaþlarým Ýhsan Avcý Bey’de gördüðüm insanlýðýn bu ortak deðerleri kendilerine ilke edinirler.
âlâ
Okullarda Þiddet
Ýlköðretim okulu sekizinci sýnýf öðrencisi S.Y. ile þakalaþtýðý arkadaþý
arasýnda okul çýkýþýnda tartýþma baþladý. Tartýþma sonucu S.Y. adýndaki
öðrenciyle kavga etti. Kavgadan bir süre sonra Z, bir grup arkadaþýyla birlikte
S.Y.yi Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi lojmanlarýndaki spor sahasýnda
darp etti. Gözüne tekme atýlan öðrenci, Zonguldak Atatürk Devlet
Hastanesi'ne kaldýrýldý. Olayla ilgili soruþturma sürüyor.27 Mart 2006, Zonguldak.
Ýstanbul Beþiktaþ'taki bir ilköðretim okulunda sýnýf arkadaþýný býçakla
yaraladýðý gerekçesiyle gözaltýna alýnan on dört yaþýndaki ilköðretim öðrencisi
tutuklanarak cezaevine gönderildi. Kelebek denilen býçakla kalbinden
býçaklanan on dört yaþýndaki F.C. hayatýný kaybetti.24 Mart 2006, Ýstanbul.
Kocaeli'nin Gebze ilçesinde, bir ilköðretim okulu öðrencisi sýnýf
arkadaþýný, kendisine tokat attýðý gerekçesiyle ders sýrasýnda býçakladý. Dört
yerinden býçaklanan öðrenci, ameliyat edildikten sonra yoðun bakýma alýndý. 24 Mart 2006, Kocaeli.
Yozgat'ta bir ilköðretim okulu öðrencisi arkadaþý tarafýndan býçaklandý.
Ýlköðretim beþinci sýnýf öðrencisi, kalecilik yaptýðý maçta üst üste gol yiyince, bu
duruma sebep olduðunu ileri sürdüðü takým arkadaþýný býçakladý. 23 Mart 2006, Yozgat.
Adana'da lise öðrencileri arasýnda çýkan tartýþma, býçaklý kavgayla
sonuçlandý. On yedi yaþýndaki meslek lisesi öðrencisi kavga ettiði arkadaþýný üç
yerinden býçakladý. Aðýr yaralanan öðrenci Numune Hastanesi’nde tedavi
altýna alýndý. 23 Mart 2006, Adana.
> 3 4 3 <
Samsun'da liselilerin býçaklý kavgasýnda bir öðrenci býçakla bacaðýndan
"diðer etkenler ve güvenlik yetersizliði" kategorilerinden oluþan altý seçenek
sunuldu. Ýþte rekor düzeyde katýlýmýn gerçekleþtiði ankette yer alan
sonuç:
"- Manevi deðerlerdeki yozlaþma: 5 bin 385 oy ve yüzde
55,6* Aile içi eðitimdeki yetersizlik: 2.032 oy ve yüzde 21,0* Ceza kanunlarýndaki yetersizlik: 1.098 oy ve yüzde 11,3* Eðitimdeki yetersizlik: 840 oy ve yüzde 8,7* Diðer: 185 oy ve yüzde 1,9* Güvenlik yetersizliði: 143 oy ve yüzde 1,5."
04 Nisan 2006 Salý, basýnda
Yüzde Ellibeþ Virgül Altýlýk Oran Ýle Manevi
Yozlaþmanýn Getirdikleri ve Gençleri Bekleyen Tuzaklar
Satanizm:
Satan, þeytan veya iblis kelimelerinin Türkçe karþýlýðýdýr. Allah'a karþý
baþkaldýran, Onun hükümranlýðýný kabul etmeyen ve þeytanýn gücüne inanan
bir inanýþ þeklidir.
> 3 4 5 <
Satanizm’in temel anlayýþý, yer yüzünde Allah'ýn hâkimiyetini deðil,
þeytanýn hâkimiyetini saðlamaktýr. Allah'a baþkaldýrarak onun hâkimiyetini
kýrmak ve insanlarý da sýnýrsýz özgürleþtirerek arzu ve isteklerin önündeki
engelleri yýkarak mutlak zevk, mutlak hazda doyuma ulaþtýrmaktýr. Yani
insanlarýn bir hayvan özgürlüðüne sahip olmasýný saðlayarak insanlarý
hayvanlaþtýrmayý hedef almaktadýr.
Satanizmin yemini ve ilkesi þöyledir:
“ Tanrým efendim, seni tanrým olarak en yüce varlýk olarak tanýyorum.
Yaþadýðým sürece sana itaat ve hizmet etmeye söz veriyorum. Seni diðer
bütün tanrýlardan, Ýsa Mesih'ten, diðer kutsallardan, aziz ve azizelerden üstün
tutuyorum ve vaftizden de vazgeçiyorum.”
Satanizm Ayinleri
Hýristiyan Katolik ayininin çarpýtýlmýþ þeklidir. Satanist ayini, tersine
çevrilmiþ haç, siyah masa örtüleri ve mumlar, tersine okunan Latince
formüller ve dualar, teke baþý ve teke kuklasý kullanýlýr. Ayin cinsel birleþme ile
sona erer. Þeytana tapýnma ayini “Black Mas” olarak ifade edilir. Bu ayin, güneþ
ýþýðý görmeyen siyah rengin veya karanlýðýn hâkim olduðu bir mekânda yapýlýr.
Bu ayinlerde mutlaka kan akýtýlýr. Genelde kedi, köpek, horoz, tavþan gibi
hayvanlar kurban edilir ve bu kurbanýn kaný ayine katýlanlar tarafýndan içilir.
Ülkemizdeki Satanistler, siyah kedileri tercih ederler. Zaman zaman insaný da
kurban edebilmektedirler. Nitekim ülkemizde geçtiðimiz yýllarda Þ. K. adlý bir
kýz da kurban edilmiþti. Katilleri de hâlâ ceza evinde bulunmaktadýr.
Satanist ayini de ilk defa 17. yüzyýlda Abbe Guiburg ile Madam
Montespan tarafýndan Fransa'da icra edilmiþtir. Ayinin sonunda ayine
katýlanlar, “Efendim þeytan, beni kötülerin elinden koru. Efendim þeytan, sen
mutlaka döneceksin ve bizi sevindireceksin. Senin cemaatin seni sevecek,
seninle güçlenecek. Efendim þeytan, sen bize gücünü göster. Cömertliðini
> 3 4 6 <
bize ihsan et. Bizi iþit. Ýzin ver de feryat ederek sana kavuþalým. Seninle
beraber olalým ve tekrar seninle olalým. Amen!” þeklinde kendilerince dua
edip þeytana baðlýlýklarýný ifade ederler.
Bu duadan sonra ayini yöneten kiþi, “Þimdi gelin, þeytan tanrýya
þükranlarýmýzý sunalým. Þimdi bir araya gelme zamanýdýr. Bir araya gelin.” der
ve ellerini kaldýrýr avuç iþlerini aþaðýya doðru çevirerek þöyle devam eder. “Bu
bir samimiyet buluþmasýdýr. Her zaman yapmamýz gerektiði gibi sizi þeytan
adýna tasdik ettim. Selam þeytan!” der. Masa üzerinde yatan ve Altar görevi
yapan çýplak kadýnýn vücuduna sürdüðü ekmeði takdis eder. Bu ekmeði kan ve
þarap karýþýmýna batýrarak lokmalar halinde ayine katýlanlara ikram eder.
Satanizm’in önderi sayýlan Lavey ilk ayinde Altar olarak kendi kýzýný
kullanmýþtýr. Ayinlerinde mutlaka kan akýtýlýr. ; çünkü Satanizm’e göre kan,
hayat gücünü temsil eder. Þeytaný memnun etmek ve onu yatýþtýrmak için
ayinde mutlaka kan akýtýlýr.
Satanizm’in Kutsal Günleri
Bir Satanist’in en büyük kutsal günü kendi doðumgünüdür. Bu arada
gün dönümleri bayram günleridir. 31 Ekim ve 30 Nisan'da “Hortla Geceleri”
en büyük Satanist bayramý olarak kutlarlar.
Satanizm’in Yayýlmasýnda Kullanýlan Malzemeler
Bilgisayar, internet, kitap, dergi, broþür, kaset, CD, gibi teknik araçlarýn
'þeytana tapmayýn; çünkü o, sizin apaçýk bir düþmanýnýzdýr,' demedim mi?
'Bana kulluk ediniz, doðru yol budur,' demedim mi? Þeytan, sizden pek çok
milleti kandýrýp saptýrdý. Hâlâ akýl erdiremiyor musunuz?” buyruðuyla
þeytandan ve þeytan ruhlu insanlardan uzak durmamýzý emretmektedir. Buna
raðmen þeytanla ve þeytan ruhlu insanlarla beraber olan insanlar, zararýný yine
kendileri bu dünyada fazlasýyla çekmeye baþlamaktadýrlar.
Okullarda Þiddet ve Vicdan Eðitimi Ýliþkisi
-Her eðitim öðretim yýlý baþýnda okullardaki birçok sorun da dile getirilir. Kayýt paralarý, katký paylarý, servis meselesi, þiddet ve uyuþturucu gibi konular sürekli gündemin ilk sýralarýný iþgal etmektedir. Özellikle geçen öðretim yýlý içinde Ýstanbul'daki liselerde birçok olumsuz örnek gündeme getirildi. Mesela öðretmen sýnýfta ders anlatýrken, bazý öðrencilerin sýnýfýn penceresinden kafalarýný dýþarý çýkararak sigara içtikleri ve dumanýný da bir güzel savurduklarý görüntülenmiþti. Yine sýnýfýn birinde derse giren öðretmeni öðrenciler, omuzlarýna alarak zafer kazanan komutan edasý içinde sýnýf içinde tur attýrmýþlardý. Öðretmen sýnýfta ders anlatýrken bir öðrenci sýnýfta striptiz yapýyordu. Mersin'de bir ilköðretim okulu öðrencisi okula geç kalýnca müdür yardýmcýsý tarafýndan ikaz edilmiþ, bu öðrenci de kendini kabadayý sanarak kurallara ve ikaza tahammülsüzlüðünü müdür yardýmcýsýný býçaklayarak göstermiþti.
Manisa Lisesi müdürlüðü yaptýðým yýllarda ayný okulda müdür yardýmcýlýðý yapan ve halen Ýzmir Balçova Lisesi Müdürü olan deðerli eðitimci arkadaþýmýz Ý.Y. uyuþturucu kullanan bir öðrencisi tarafýndan býçaklanmýþtý. Yine Samsun'daki bir lisede aramalar sonucu bir öðrencinin üzerinden on beþ gram esrar çýkmasý, Ýstanbul'daki bir lisede iki erkek öðrencinin sýnýfta yalnýz
> 3 4 8 <
bulduklarý bir kýz öðrenciye cinsel tacizde bulunmalarý hepimizin malumudur. En çarpýcý olaný ve gündemi fazlaca iþgal edeni Ankara'da yaþandý. Ankara'da ünlülerin ve zenginlerin çocuklarýný gönderdiði TED Koleji’nin tuvaletindeki uyuþturucu partisi basýnda da yer almýþtý. Bu ve benzeri örnekleri çoðaltmak mümkündür. Bu olaylar karþýsýnda deðil bir eðitimcinin, anne-babanýn ve sade vatandaþýn bile irkilmemesi, üzülmemesi mümkün deðildir. Pekala, çare nedir? Gördüðüm kadarýyla bu olaylarýn önüne geçmek için çare aranmasý gerekirken ilgililer ve yetkililer, kolaycýlýða kaçarak mazeret üretmeye baþladýlar. Suçu birbirlerinin üzerine yýkarak iþin içinden sýyrýlmaya çalýþýyorlar. Günümüz Türkiye'sinde en kolay iþ!
Bu tür olaylarýn bir baþka benzeri 12 Eylül dönemi öncesinde yaþandý. O zamanlar sað-sol kavgasý ile fakir fukara çocuklarý birbirine düþürüldü. Beþ bin gencecik vatan evladý heder edildi. O dönemde Kýrkaðaç Lisesi Müdürü iken bana da silah çekildi, bereket versin silah ateþ almadý. Þayet silah ateþ almýþ olsaydý, ben de arkamda iki yetim býrakarak beþ bin gençten biri olacaktým. Bu gençleri heder eden yetkilerden ve ilgililerden bazýlarý hâlâ hayattadýr. Þimdi onlara sorsunlar bakalým, bu gençleri niçin dövüþtürdüler? Annelerin-babalarýn yüreklerini niçin yakýp sýzlattýlar? Sonuçta ne elde ettiler? O yýllarý hatýrlýyorum da mecburen bir araya geldikleri cenaze törenlerinde bile birbirlerine sýrtýný dönüyorlardý. Bir akþam televizyon ekranlarýna biri çýkýyor, ertesi günü beþ-on genç öldürülüyor, bir sonraki gün diðeri konuþuyor, bir o kadar genç yine öldürülüyor.
Hele bir akþam haber bültenlerinde bu iki liderden birine sataþmasý sonucu ülkemizde yirmi yedi genç öldürülmüþtü. Maksadým, bu olaylarý hatýrlatarak acýlarý tazelemek deðil; ama tarihten ve yaþananlardan ders alýnmasý gerekirken okullarda tarih öðretmenlerinin ilk cümlesi bu olurken neden ders almýyoruz? Neden eðitimde baþarýyý yakalayacak yeni sistemler aramýyoruz? Geçmiþte çok iyi ve baþarýlý sonuçlar aldýðýmýz eðitim metotlarýndan niçin faydalanmýyoruz? Geçmiþte kullanýlan eðitim metotlarýnýn hiç mi güzel taraflarý yoktu? Geçmiþte denenmiþ bütün metotlar masaya yatýrýlýr, olumlu ve iyi olanlarý aradan seçilir, gerçek anlamda tavizsiz ve kararlý bir þekilde uygulanýr.
> 3 4 9 <
Tarih sayfalarýnda gururla okuduðumuz nice ibretlik olaylar vardýr. Osmanlý ordusu Viyana Seferi’ne doðru yol alýrken balkanlardan geçer. Askerler, yol kenarlarýndaki baðlarda gördükleri üzümleri göz hakký olarak koparýp yerler, ama kul hakký geçmesin, diye de bedelini fazlasýyla omçalara baðlarlar.
Satýn aldýðý tarlada çift sürerken bulduðu altýn dolu çömleði, tarlayý satan kiþiye götürüp “Ben sizden tarlayý satýn aldým, altýnlarý deðil!” diyerek tarladan çýkan altýnlarý tarlanýn eski sahibine vermeye çalýþan köylüye tarlayý satan kiþi, “Ben tarlanýn tamamýný olduðu gibi sattým, tarladan çýkan altýnlar senindir, senin hakkýndýr.” diyerek altýnlarý geri almamasý ve bu olayýn o günün mahkemesine kadar intikal etmesi gibi, ibret alýnacak olaylarý bir kez daha gözden geçirip bizi biz yapan deðerleri tekrar kazandýracak bir eðitim sistemi için neden uðraþýlmaz?
1650 yýlýnda yazdýðý “Türkiye Seyahatnamesi” ile tanýnan Du Loýr “Türk siyasetiyle medenî hayatý, ahlak bakýmýndan bütün cihana misal olabilecek vaziyettedir.”der.
1740'larda Ýstanbul'da bulunan Ýngiliz Sefiri Sir James Portner da “Gerek Ýstanbul'da, gerekse Osmanlý Devleti'nin diðer þehirlerinde hüküm süren emniyet ve asayiþ, þunu ispat etmektedir ki Türkler çok medenî insanlardan müteþekkil bir millettir.” diye þaþkýnlýðýný ve hayranlýðýný dile getirmektedir.
Ýngiltere'de 1700'lü yýllarýn sonlarýnda Londra Ticaret Odasý’nýn en görünür yerinde, “Osmanlý ile ticaret et, yanýlmazsýn.” diye levha asýlýymýþ. Fransýz yazar Motray, Osmanlý topraklarýný gezip dolaþtýktan sonra anýlarýnda, “Türk dükkânlarýnda bir meteliðin bile kaybolmaz. Ne zaman bir þey unutsam, hiç tanýmadýðým dükkân sahipleri arkamdan adam koþturmuþlardý; hatta bir ara Beyoðlu'ndaki ikametgâhýma kadar gelmiþlerdi.” diye söz eder.
Baþka bir Fransýz yazarý Dr. Brayer da 1830 yýlýnýn Ýstanbul'unu anlatýrken, “Evlerin kapýsýnýn kilitlenmediði ve dükkânlarýn çoðunlukla umumi ahlaka itimaden açýk býrakýldýðý Ýstanbul'da hýrsýzlýk vakasýna rastlanmayýþýna benim aklým bir türlü ermedi.” der. Yine 1880'de, Ýstanbul'u ziyaret eden
> 3 5 0 <
Ýtalyan gezgin Edmondo Amýcýs, “Anadolu'da ve Ýstanbul'da yaþayan halk, Avrupa'nýn en nazik, en kibar insanlarýdýr. Sokakta kavga görmek çok enderdir. Kahkaha sesi nadiren iþitilir. O kadar müsamahakârlardýr ki ibadet saatlerinde bile camilerini gezebilirsiniz.” diyerek hoþgörümüzü, edebimizi ve insanlara karþý ne kadar saygýlý ve sevecen olduðumuzu gayet güzel ifade ediyor.
Elisee Recus, 1880'lerde, “Türklerdeki iyilik duygusu hayvanlarý dahi kucaklamýþtýr. Birçok köyde eþekler haftada iki gün izinli sayýlýr. Türklerle Rumlarýn karýþýk olduðu kasabalarda ise bir evin hangi tarafa ait olduðunu kolaylýkla anlayabilirsiniz. Eðer evin bacasýnda leylekler yuva yapmýþsa bilin ki o evin sahibi Türk'tür; çünkü Türklerde kuþ yuvasýný bozmak, bir ailenin evini yýkmak gibidir.” der.
Yine Fransýz Comte De Marsigil “Ýstanbul'da birçok çeþme görmüþtüm. Bir yaz günü Ýstanbul'dan Sofya'ya giderken yol kenarlarýnda üzerinde 'Sebil' yazan çeþmelerle birlikte, yol kenarýndaki köylerden geçerken de köylülerin yolculara bedava ayran daðýttýklarýna þahit oldum. Ýyiliklerini sadece insan cinsine deðil, hayvanlara ve hatta bitkilere de gösteriyorlar.” þeklinde gezi notlarýnda belirmektedir.
Fransýz Avukat Pierre Guer, “Hayvanlarý beslemek için vakýflar ve ücretli adamlar gördüm Osmanlý þehirlerinde. Bu kiþiler sahipsiz köpeklere ve kedilere et daðýtýrlar. Ayrýca sokaktaki aðaçlarýn kuraklýktan kurumasýný önlemek için bir fakire para verip sulatan kiþilere rastlayabilirsiniz. Kuþlarýn barýnmasý için evlerinin saçak altlarýnda kuþ yuvalarý görebilirsiniz.” sözleriyle o zamanki Türk insanýnýn meziyetlerini gayet güzel anlatmaktadýr.
Evet, Batýlýlarýn tespit ettiði bu hasletlerimizin hiçbiri de yalan ve yanlýþ deðildi. Bu kuþ barýnma yuvalarýný yakarak yýkarak tarihi ev býrakmadýk; ama hâlâ Manisa ilimizde bulunan ve bir ecdat eseri olan “Taþçýlar Mescidi”nin çatý altýnda kuþ barýnma yuvalarýný görebilirsiniz.
Çok uzaklara gitmeye gerek yok. 1969'da Çanakkale'nin Biga ilçesinde görev yaparken yaz aylarýnda bakkallar, fasulye ve þeker çuvallarýnýn, manifaturacýlar da kumaþ toplarýnýn üzerine bir çadýr örter dükkânýn içine
> 3 5 1 <
almazlardý.
Görüyorsunuz mazimizle ilgili tespitleri. Daha düne kadar böyle idi. Ya þu an? Mazimizin deðer yargýlarýndan uzaklaþmanýn bize nelere mal olduðunu her gün çarþaf çarþaf gazete sayfalarýnda ve televizyon ekranlarda görebiliyoruz.
Ýþte, sayýsýz ahlaki davranýþlarý gösteren insanlar bu ülkenin mekteplerinde, medreselerinde eðitilip yetiþtirilmedi mi? Saðlýklý bir eðitim sistemi için, bize uygun bir eðitim anlayýþý için, neden eðitim tarihimizi ve mirasýmýzý görmezden geliyoruz, gözümüzü kulaðýmýzý kapatýyoruz? Haydi, kendi tarihimize karþý kör ve saðýrýz, neden Batý Batý diye yönümüzü döndüðümüz Avrupa'nýn eðitim tecrübesinin olumlu yönlerinden faydalanmýyoruz?
Bizzat yaþadýðým bir olayý anlatarak eðitimde nerede hata yaptýðýmýzý sizlerin de anlamasýný istiyorum. Avrupa Türk Ýslam Birliði’nin davetlisi olarak Türk çocuklarýnýn eðitimi için gittiðim Almanya'daki Darmstadt Emir Sultan Camii Külliyesi’nde, þöyle bir olaya þahit oldum. Öðrenciler teneffüse çýktýðýnda öðrencilerin ihtiyacý olabilecek her þey, kolasýndan çikolatasýna, sakýzýndan dondurmasýna kadar birçok gýda maddesinin bulunduðu bir dolap vardý. Bu dolap, koridorun uygun bir yerine yerleþtirilmiþti. Dolabýn anahtarý bulunmadýðý gibi baþýnda bir görevli de yoktu. Sadece dolabýn yanýnda öðrencilerin para koyabilecekleri bir kutu vardý. Teneffüse çýkýldýðýnda her öðrenci, geliþ sýrasýna göre itiþip kakýþmadan sýraya giriyor, herkes ihtiyacýný alýyor ve üzerindeki fiyattan parasýný kutuya býrakýyordu. Öðrencinin elinde büyük para varsa parasýnýn üstünü kutudan alýyordu. Tabii bu durum, benim dikkatimi çekti. Oradaki yetkiliye durumu sordum. Yetkili, “Merak etme Hoca’m, dolaptaki gýdalarýn karþýlýðý eksik çýkmaz, fazla bile çýkar.” dedi. Yaþayarak þahit olduðum bu olay, bende müthiþ bir kompleks meydana getirdi. Haydi, Alman kendi çocuðunu eðitiyor, diyelim; ama Türk çocuklarýný da eðitiyor. Biz ise kendi ülkemizde çocuklarýmýzý, öðrencilerimizi eðitemiyoruz. Almanya'daki öðrencilerin bu davranýþlarýný araþtýrdým. Bir defa Alman'ý, Türk'ü, Yunan'ý, Arap'ý Almanya'da hangi ýrktan, hangi milletten olursa olsun her çocuk, “Kinder Schule”ye mutlak surette gidiyor. Pekala, Almanya'da “Kinder Schule”ler, kimin yönetim ve denetiminde biliyor
> 3 5 2 <
musunuz? Tamamen kilisenin yönetimindedir. Bu okullarýn programlarýný inceledim. Üç ders var:
1-Genel Prensipler 2- Spor 3- Oyun
Genel prensipler dersinde þunu gördüm. Öðrenciye verilmesi gerekenlerin azamisi, din aðýrlýklý olarak veriliyor. Zaten çocuðun genel karakteri yedi yaþýna kadar teþekkül edermiþ. Eskilerin bir sözü vardýr: “Ýnsan, yedisinde ne ise yetmiþinde de odur.” derler. Bu söz, eðitimciler açýsýndan dikkate alýnmasý gereken bir sözdür.
Ýkinci tespitim de okullarýn açýlýþýnýn ilk on beþ günü ile yýl sonu kapanýþýnýn son on beþ gününde kiliselerde programlarýn yapýlmasýdýr. Okullar, sýrayla kiliseye gidiyor, orada papaz eþliðinde ilahiler söyleniyor ve papazlar tarafýndan okul öðrencilerine dini konuþmalar yapýlýyor.
Sanýrým buraya kadar birebir yaþadýðým olaylar ve yaptýðým tespitler size bir þeyler anlatmýþtýr. Ýnsanlar, birbirlerini aldatabilir veya kandýrabilirler. Bütün bunlar bir yere kadardýr; ama hiçbir zaman aldatamayacaðý veya kandýramayacaðý bir þey var ki orasý da insanýn içindeki vicdanýdýr. Ýþte, o vicdan, þaþmaz bir terazi gibidir. Ýnsanda Allah inancýnýn yansýmasý olan vicdan duygusu, Peygamber’imizin ifadesiyle her insanýn doðuþtan sahip olduðu bir mirastýr. Bu konuda Peygamber’imiz, “Doðan her çocuk, Ýslam fýtratýyla beraber doðar.” demektedir.
Ailesinden, çevresinden ve okulundan aldýðý eðitime göre kiþinin genel karakteri ve ahlaki yapýsý ya olumlu ya da olumsuz yönde geliþir; ama insanýn doðuþtun getirdiði Allah duygusunun gereði olan vicdan duygusu hiçbir zaman insanda yok olmaz.
Yine bu konuyu Peygamber’imizin bir hadisiyle açýklamaya devam edelim. “Dikkat ediniz! Ýnsan vücudunda bir lokmacýk et parçasý vardýr ki o, iyi olursa bütün beden iyi olur; o, bozuk olursa bütün beden bozulur. Ýþte o, et
> 3 5 3 <
parçasý kalptir.” (Buharî, Ýman 39) Buradaki kalpten kasýt, elbette manevi bir duygu olan vicdanýdýr. Vicdan da ancak insanda inanç ve sevap duygusu ile geliþir. Bu duygularla beslenmeyen vicdan, derede akan suyun taþlar üzerinde yosun tutup taþý tanýnmaz hâle getirdiði gibi, inanç ve sevap duygusu ile eðitilmemiþ vicdan da zamanla þuur altýna itilerek üzeri iþlenen günahlarla ve þeytani duygularla tortulaþarak kararýr, duyarsýzlaþýr, nasýrlaþýr ve hassasiyetini kaybederek canavarlaþýr. Ýþte, geçen Ramazan bayramýnda bunun en büyük örneðini gördük. On gün içinde yedi günahsýz insaný öldürerek bir bayram gününde çocuklarý babasýz, genç bayanlarý kocasýz, analarý babalarý da evlatsýz býrakmalarý, yine Ýzmir'de on yedi aylýk bebeðin baþýna gelenler ve buna benzer daha nice olaylar, Allah duygusundan mahrum vicdanlarýn nasýl canavarlaþtýðýnýn açýk misalleridir. Nasýl ki insanlar, güvenlik sebebiyle veya deðiþik gerekçelerle birbirlerinin hatalarýný ve yanlýþlarýný, iyi ve güzel davranýþlarýný gizli kameralarla kayda alýyorlarsa, zerre kadar þerrin de zerre kadar hayrýn da melekler tarafýndan manevi kameralarla kaydedildiðine inanan ve ahiret duygusuna sahip vicdan sahibi bir insanýn bunlarý yapabilmesi mümkün mü?
Burada þöyle bir soru da aklýmýza gelebilir. Mademki bizim dinimiz son din, en doðru din, dürüstlüðü ve çalýþkanlýðý öngören, kul haklarý konusunda hassasiyeti olan bir dindir; pekala, verdiðimiz din eðitimiyle biz ayný sonucu neden alamýyoruz? Üstelik okullarýmýzda din kültürü ve ahlak bilgisi dersi zorunlu olarak okutulmasýna raðmen.
Yýllardýr bu iþin içinde olan bir eðitimci olarak hemen þunu arz edeyim. Yukarýda zikrettiðim ve hepimizin bildiði bir atasözünü burada tekrarlamak istiyorum. “Ýnsan, yedisinde ne ise, yetmiþinde de odur.” Atalarýmýzýn bu sözüne binaen tekrarlamak istiyorum. Bu atasözü, eðitim açýsýndan yabana atýlamayacak bir sözdür. Nitekim pedagoglarýn tespitine göre, “Dindarlýðýn da dinsizliðin de temeli, yedi yaþýna kadar atýlýrmýþ.” Bizim ülkemizde ise din eðitimine sýnýrlama getirilmesini, Kur'an-ý Kerim öðretiminin ve dini eðitimin ilköðretimden sonra baþlatýlmasýný, din ve vicdan eðitimi konusunda yapýlan en büyük yanlýþlardan biri olarak düþünüyorum. Ýnanýyorum ki bu yanlýþtan yakýn zamanda dönülür. Küçük yaþtaki çocuklarýmýza yaþ sýnýrlamasý olmaksýzýn dans, bale, yüzme, müzik, resim, dil
> 3 5 4 <
v.b. her þeyi öðrenme imkâný verilirken, din eðitiminde yaþ sýnýrlamasýnýn getirilmesi, hem eðitim açýsýndan hem de pedagojik açýdan izahý mümkün deðildir. Üstelik okullarda okutulan din kültürü ve ahlâk bilgisi dersi de din eðitimine yönelik olmayýp tamamen dinler hakkýnda genel bilgi vermeye yönelik bir kültür dersidir. Din, sadece öðretimle deðil, eðitimle kazanýlacak bir yaþayýþ biçimidir. “Din kültürü” adýyla da bu dersten neyin amaçlandýðý açýkça görülmektedir.
Aydýnlarýmýzýn her konuda örnek gösterdikleri Batý’yý maalesef din eðitimi konusunu hiç gündeme getirmemeleri de ayrý bir trajedidir. 1986 yýlýndan beri aralýklarla gittiðim ve eðitim sistemlerini yakýndan incelediðim Batý’da din eðitimi, eðitimde önceliði olan bir konudur. Batý’daki din eðitimi özellikle küçük yaþlardan baþlatýlmak suretiyle çoðu Avrupa ülkesinde tamamen kilisenin kontrolü altýndadýr.
12 Eylül'ün hemen sonrasýnda Baþbakanlýk’ýn yayýnlamýþ olduðu bir kitap. Ýsmi, “Türkiyede Terör Hareketleri ve Kaynaklarý.” Diðer Devlet dairelerine ve üniversitelere gönderilip gönderilmediðini bilmiyorum; ama bütün orta dereceli okullara gönderildiðini iyi biliyorum. Milli Eðitim Bakanlýðý ve il milli eðitim müdürlüklerince okul kütüphanelerinde demirbaþa kaydedilmek üzere gönderildi. Kitabý, o kadar yoðun iþimin arasýnda üç günde bitirdim. Sonralarý da tekrar tekrar okudum. Kitapta dikkatimi çeken bir hayli olay var; ama, ben bunlardan iki tanesini özellikle zikretmek istiyorum.
Birincisi, 12 Eylül öncesi anarþiye karýþan kesimlerin istatistiki rakamlarý verilmiþ. Bunlar, baþta üniversite öðrencileri, lise öðrencileri, iþçiler, öðretmenler, üniversite öðretim üyeleri, memurlar v.s. diye sýralanýyor; ama bunlarýn içinde anarþiye katýlan bir tek çoban yok, bir tek çiftçi yok, esnaf yok, köylü yok, ev hanýmý yok. Kim var? Devlet’in okulunda okuyup devletin malýna zarar veren, yine Devlet’ten maaþ alýp kendinin ve çoluk çocuðunun nafakasýný Devlet parasýyla kazananlar.
Ýkinci olayý biraz sonra anlatacaðým; ama anlatmadan önce þimdiki gençler 12 Eylül öncesini bilmezler. Hem onlara o dönem hakkýnda bir fikir vermek hem de bizim “68 Kuþaðý”ný hatýrlatmak açýsýndan o olaylarý kýsacýk da olsa anlatmak istiyorum. 12 Eylül 1980 öncesi üniversiteler iþgal edildi,
> 3 5 5 <
hocalarýn çalýþma odalarý basýldý, kitaplarý ve daktilolarý pencerelerden dýþarý atýldý. Üniversite kütüphaneleri darmadaðýn edildi. Boykot ve iþgallerle okullara olabildiðince zarar verildi. Bankalar kundaklandý, bankalar soyuldu, iþçiler çalýþtýklarý fabrikanýn makinelerini kýrdý. (O zamanlar grev nedeniyle Ýzmir Çiðli'deki Tariþ Ýplik Fabrikasý’nýn durumunu hatýrlayalým.) Bütün bunlardan öte beþ bin genç öldürüldü, bunun yanýnda nice öðrenci, öðretmen, profesör, bilim adamý ve siyasetçi katledildi. Bütün bunlarý herhangi bir düþman ülkenin gençleri ve insanlarý yapmadý. Bu ülkede doðup büyüyen, bu ülkenin okullarýnda okuyup meslek ve kariyer sahibi olan, yine bu Devlet’in hazinesinden aldýðý maaþla karnýný doyurup ailesini geçindiren gençler ve insanlar yaptý.
Þimdi ikinci olayý anlatmamýn yeri ve zamaný geldi. 12 Eylül'ün en hararetli ve hareketli günleri. Sýkýyönetim, ülkenin her tarafýnda eksiksiz kendini hissettirmekte. 12 Eylül öncesi anarþiye karýþan gençler veya kiþiler, her kim ise aranmaya baþlanmýþ. Bulunanlar, askeri mahkemeye çýkarýlmakta, bulunamayanlar ise sýkýyönetim birimlerince aranmaya devam edilmektedir. Bu anlattýklarýmý kesinlikle bir siyaset yazýsý olarak algýlamayýn. Ben, yýllardan beri eðitimdeki bir çarpýklýðý, Devlet aðzýyla anlatýlanlarý, size aktarmaya çalýþýyorum.
Üniversite öðrencisi bir genç, üstelik de gençlik liderlerinden biri, üniversiteyi iþgal etmiþ, Devlet malýna zarar vermiþ, banka soymuþ, cinayet olaylarýna adý karýþmýþ, kimliði tespit edilmiþ, sýkýyönetim tarafýndan her yerde aranmakta. Bu delikanlý, bir Anadolu çocuðudur; Anadolu kasabalarýndan birinde, o yörenin sýkýyönetim komutaný, delikanlýnýn köye, babasýnýn evine geldiði ihbarýný alýr ve bir gece bu gencin babasýnýn evini basar. Genci arar; ama genç evde yoktur. Bu ihbar da asýlsýz çýkmýþtýr. Komutan, bu gencin babasýný karakola çaðýrýr ve babaya:
- Nedir bu senin oðlundan çektiðimiz? Derhal oðlunu bul! Nerede ise yerini söyle! der.
Gencin babasý: - Komutaným, ben size baðýracaðým yerde siz bana baðýrýyorsunuz? Çocuðumu ben sizden istiyorum. diye cevap verir.
> 3 5 6 <
Komutan: - Sen ne demek istiyorsun? Oðlan, benim oðlum mu? diye çýkýþýnca
gencin babasý: - Komutaným, benim beþ tane çocuðum var. Biri tarlada çift sürüyor,
biri bakkal dükkânýnda, biri daðda çobandýr. Diðeri kýz, kocadadýr. Bunlardan þikâyetin varsa hemen kendi elimle tutup getirip size teslim edeyim; ama siz, benim Devlet’e teslim ettiðim oðlumdan þikâyetçisiniz. O konuda asýl ben sizden þikâyetçiyim, Devlet’imden þikâyetçiyim. Ben oðlumu, okusun; bu memlekete ve Devlet’ine faydalý olsun, diye devletime ve Devlet’imin okullarýna teslim ettim. Anarþist olsun, diye teslim etmedim. Benim oðlumu Devlet anarþist yaptý. Ben sizden þikâyetçiyim. Çocuðum, diðerleri gibi benim dizimin dibinde olsa idi, bu suçlarý iþleyemeyecek ve Devlet’ime zarar vermeyecekti. Ben de baba olarak bu durumlara düþmeyecektim. Oðlumu ben sizden istiyorum.” dediðinde komutan, babaya söyleyecek bir söz bulamaz.
Sanýrým, bir sýkýyönetim komutaný ile acýlý bir baba arasýnda bir Anadolu köyünde birebir yaþanmýþ bu olay, eðitimimizin zaafiyeti hakkýnda ilgililere ve yetkililere çok þeyler anlatýyordur. Þimdi, durup düþünelim. O günden bugüne eðitimde ne deðiþti? Ýnsana sevgiyi ve saygýyý, diðer canlýlara merhameti, yeþili ve çevreyi koruma bilincini verebiliyor muyuz? Ýyi ve güzel davranýþlarýn yanýnda, kötü ve istenmeyen davranýþlarýn da temeli eðitimdir. Eðitim, bir milletin en büyük hayati meselesidir. Muasýr medeniyet seviyesine ulaþmanýn tek yolu eðitimdir. Dün olduðu gibi bugün de eðitimimizde görülen zaaflarýn mutlaka giderilmesinin gerekli olduðunu düþünüyorum.
Hiç unutamadýðým hadiselerden birini de Almanya'daki kardeþ okul Apian Lisesinin, Manisa Lisesi’nin davetlisi olarak geldiði 1991 yýlýnda yaþadým. Kardeþ okul Apian Lisesi için Çanakkale, Ýstanbul ve Bursa'yý kapsayan bir gezi programý düzenlemiþtik. Buralarý gezip Manisa'ya geldikten sonra ülkelerine gitmelerinden bir gün önce ilde de bir protokol gezisi yaptýk. Apian Lisesi öðrencilerini, müdürleri Dr.Riederer ile birlikte, kulaklarý çýnlasýn, o zamanki Vali’miz Rafet Üçelli Bey’in makamýna çýkardým. Vali’mize, gezdiðimiz yerleri ve gezi programýný anlattým. Vali’miz Rafet Üçelli, öðrencilerle hoþ -beþten sonra samimi bir hava içerisinde Alman öðrencilere:
> 3 5 7 <
“Size iki sorum olacak. Bunlarý hiç çekinmeden cevaplamanýzý istiyorum.” dedi ve birinci sorusunu sordu:
“Gezdiðiniz yerlerde, ülkemiz açýsýndan beðendiniz taraflar nelerdir? Ýkinci sorum da ülkemizdeki beðenmediðiniz, sizin hoþunuza gitmeyen taraflar nelerdir? Bunlarý açýk yüreklilikle anlatmanýzý istiyorum.” dedi. Alman öðrenciler kendi aralarýnda fýsýldaþtýktan sonra aralarýnda bir arkadaþlarýný sözcü olarak görevlendirdiler. Sözcü öðrenci: “Efendim, arkadaþlarým adýna önce beðendiðimiz taraflarý söyleyeyim. Ýnsanlarýnýz çok sýcakkanlý, samimi ve birbirleriyle çok kýsa sürede, çok içten diyalog kurabiliyorlar. Mesela, Okul Müdürü Sayýn Kadir Keskin'in, gezdiðimiz yerlerde gerek polis, gerekse diðer insanlarla hep kucaklaþtýðýný ve elinin öpüldüðünü gördük. Özellikle gece saat ikide Ýstanbul'da otobüsle kalacaðýmýz misafirhaneyi ararken þoför, polise yol sordu. Polis, otobüsün içine girdi, Sayýn Kadir KESKÝN'in elini öptü ve onunla kucaklaþtý. Þahsen bu davranýþlar bizim çok dikkatimizi çekti. Bunlar, Almanya'da bizim göremediðimiz sýcak ve samimi iliþkiler. Bunlar çok hoþumuza gitti. (Tabii yolda rastlayýp kucaklaþtýðýmýz kiþiler ve elimi öpen polis, eski öðrencilerimizdendi.)Ýkinci sorunuzu da þöyle cevaplamak istiyoruz. Gezdiðimiz yerlerde tuvaletlerde yeterli temizlik göremedik. Bir de yol kenarlarý çok pisti. Hep kâðýt ve naylon türü artýklar vardý. Vali’miz Rafet Üçelli, bu cevap karþýsýnda Alman öðrenciyi tasdik etmekle yetindi ve Alman öðrencilerin tespiti gerçekten çok doðruydu. Alman öðrencilerin bu tespitlerini görmek için parasýz umum tuvaletlerle yol kenarlarýný göz önüne getirmeniz kâfidir.
Pekala, katrilyonlarýn harcandýðý eðitim sistemimizde biz çocuklarýmýzý neden eðitemiyoruz? Bu nahoþ olaylar karþýsýnda hâlâ birbirimizden þikâyet edip yine birbirimizi suçlamaya devam edecek miyiz? Her insanýn arkasýna bir polis takmamýz, elbette mümkün deðildir. Kaldý ki takacaðýmýz polis de bir insandýr. Bütün mesele, Cenab-ý Hakk bizi yaratýrken içimize doðuþtan hibe olarak verdiði vicdaný eðitmektir. Onun da yolunu herkes biliyor; ama sanýrým, iþimize gelmiyor.
> 3 5 8 <
Alman Eðitim Sistemi
Uzun yýllar Almanya'da Türk çocuklarýnýn din eðitimi çalýþmalarýnda
bulundum. Bu nedenle de Alman eðitim sistemini yakýndan inceleme fýrsatý
buldum. Bu kitabýmda Alman eðitim sistemi hakkýnda da bilgi vermeyi
uygun buldum. Zira orada dikkatimi çeken hususlardan biri de bizdeki gibi
sýnýf geçme sistemiyle fazla oynanmamasýdýr. Bizdeki sýnýf geçme sistemi ile
çok oynanmaktadýr. Her yapýlan deðiþiklik de mutlaka öðrencinin lehine
olarak deðiþtirilmektedir. Bu da öðrenciyi maalesef, tembelliðe ve
disiplinsizliðe itmektedir.
Almanya federal bir devlettir. Alman Anayasasý’na göre eðitim,
federe eyaletlerin meselesidir. Bizdeki gibi “merkezi” bir idareye baðlý deðildir.
Hatta bazý okullar, o eyaletlerin þartlarýna ve konumuna göre sadece birkaç
yerde mevcut olup diðer eyaletlerde bulunmamaktadýr. Bu tür okula
benzerliði olan okullar, farklý isimler altýnda diðer eyaletlerde eðitim ve
öðretime devam etmektedirler.
Almanya'daki zorunlu eðitim, ülkemizdeki gibi kesintisiz deðil,
kesintilidir. Kanunen on altý yaþ mecburiyeti vardýr. Sýnýf tekrarý yapan
öðrenciler on altý yaþýný doldurduklarý takdirde okula devam edemeyebilirler.
Mesela dokuzuncu sýnýfýn sonunda öðrenci on altý yaþýný doldurduðu hâlde
sýnýfýný geçemezse okulu diplomasýz olarak terk etmek mecburiyetindedir.
Yani her çocuðun on altý yaþýna kadar okullarda okuma zorunluluðu vardýr. On
altý yaþýndan sonraki eðitimine sunulan seçeneklere göre kendisi karar
verebilir. Lakin gitmek istediði okullardan birine devam etmesi on sekiz yaþýný
doldurana kadar kendi isteðine býrakýlmýþtýr.
Almanya'da zorunlu eðitimin on altý yaþýna kadar olduðunu
belirtmiþtik. Grundschule dördüncü sýnýfýn sonundan itibaren kesintili olarak
uygulanmaktadýr. Bizdeki gibi sekiz yýl ilköðretimde yani ayný okulda okuma
zorunluluðu yoktur.
> 3 5 9 <
Grundschulede dördüncü sýnýftan sonra yönlendirme baþlamaktadýr.
Resim, müzik gibi kabiliyete dayalý dersler dýþýnda ilkokul dördüncü sýnýfýn
sonuna kadar bütün öðrenciler sýnýf öðretmeni tarafýndan bir sýnýfta okutulur.
Aynen bizde beþinci sýnýf sonuna kadar olduðu gibi; fakat bir farklýlýk, çocuklar
dördüncü sýnýfýn ilk yarýsýndan sonra seviyelerine göre ayrýlýrlar. Burada
eyaletlere göre büyük farklýlýklar görülmektedir. Bazý eyaletlerde veli,
bazýlarýnda ise öðretmen karar verme yetkisine sahiptir.
Ýlkokul dördüncü sýnýfýn sonundan itibaren yönlendirilen öðrenciler,
durumlarýna, baþarýlarýna, öðretmenin kanaatine ve kararýna göre aþaðýdaki
okullara yönlendirilirler.
a) Gymnasiumb) Realschulec) Hauptschuled) Gesamtschulee) Sonderschule
a) Gymnasium: Beþinci sýnýftan on üçüncü sýnýf sonuna sýnýfa kadar
olan okuldur. (Bazý eyaletlerde beþinci sýnýftan on ikinci sýnýf sonuna kadardýr.)
Almanya'nýn eðitim tarihinde uzun bir geçmiþi olan okul tipidir. Hedefi
üniversiteye öðrenci yetiþtirmektir. Bu okullarda eðitim seviyesi yüksek,
çalýþma temposu yoðundur. Bu okullar kontenjanlýdýr. Genellikle beþinci
sýnýftan itibaren yabancý dil olarak Ýngilizcenin yanýnda altýncý ve yedinci sýnýftan
itibaren de Fransýzca, Ýspanyolca, Yunanca, Rusça veya Latince dillerinden biri
eklenir. Birçok eyalette üçüncü bir yabancý dil öðrenme imkâný da saðlanýr.
Bu okullardaki ders sayýsý diðer okullara göre daha fazladýr. Haftalýk
ders saatleri en az otuz altý saattir. Sekiz senelik eðitimden sonra verilen
diplomanýn adý, “abitur”dur. Aþaðý yukarý bizdeki fen liselerinin dengi bir
okuldur; ama müfredatý bizdeki fen liselerine göre daha yoðundur. Bu
okullarýn verdiði “abitur” diplomasý, Almanya'da üniversite diplomasýndan
sonra en deðerli diploma sayýlýr.
> 3 6 0 <
b) Realschule: Beþinci sýnýftan onuncu sýnýf sonuna sýnýfa kadar olan
okuldur. Onuncu sýnýf sonunda “Mittelere Reife” ile bitirilen okuldur. Bu
okulda ikinci dil Fransýzca olup seçmelidir. “Realschule”, orta seviyeli bir okul
tipidir. Her eyalette “Realschule” okulu vardýr. Bu okullar, verdikleri köklü
eðitimleriyle birçok velinin tercih ettiði okullar arasýndadýr. Haftalýk ders saati
sayýlarý “Gymnasium”a yakýndýr. Fakat “Gymnasium” seviyesinde deðildir.
Onuncu sýnýfýn sonunda not ortalamasý iyi olup da öðretmenden
tavsiye yazýsý alanlar “Gymnasium”un on birinci sýnýfýna geçiþ yapabilirler veya
Almanya'ya mahsus olan “Fachhochschule”ye (mühendislik yüksek okulu)
gidebilirler; fakat bu okul fakülte ile karýþtýrýlmamalýdýr. Bu okullar üniversite
deðildir. Eskiden bizde olan tekniker okullarýn, þimdiki iki yýllýk meslek yüksek
okullarýn bir benzeridir.
c) Hauptschule: Beþinci sýnýftan dokuzuncu sýnýf sonuna sýnýfa
kadar olan okuldur. Bu okullarda derslerin sayýsý kýsýtlý, eðitim seviye düþüktür.
Aðýrlýklý olarak matematik, sosyal bilgiler ve Almanca dersleri okutulur. Fen
derslerine aðýrlýk verilmez.
d) Gesamtschule: Beþinci sýnýftan onuncu sýnýf sonuna sýnýfa kadar
olan okuldur. Eðitim seviyesi “Hauptschule”e göre daha düþük seviyede bir
okuldur. Yapý olarak bizdeki düz liselerin bir benzeridir. Tüm öðrenciler ayný
sýnýftadýr. Bu okullarýn adý bir olup sayýsýz türleri vardýr. Eyaletten eyalete hatta
þehirden þehre farklýlýklar gösterebiliyor. Kabaca bir ayrým yapacak olursak
“Kooperatife” (yan yana) ve “Integrative” (iç içe) diye ikiye ayýrabiliriz.
Öðrenciler, “Kooperative Gesamtschule”lerde seviyelerine göre sýnýflara
ayrýlýrken, “Integrative Gesamtschule”lerde sadece bazý derslerde gruplara
ayrýlýrlar. Mesela bu okullarda altýncý sýnýftan sonra matematik, yedinci sýnýftan
sonra Almanca ve Ýngilizce, dokuzuncu sýnýftan sonra fen dersleri gruplara
ayrýlarak görülürken diðer dersleri ise bir sýnýfta ders görürler. “Kooperative
Gesamtschule”de bir okul çatýsý altýnda üç ayrý program bir aradadýr. Bu
okulun bizdeki çok programlý liselere benzer bir yapýsý vardýr; ama tamamýyla
örtüþmemektedir.
> 3 6 1 <
Almanya'daki “Gymnasium”, “Realschule” ve “Hauptschule” adý
verilen eðitim kurumlarýnýn yüz yirmi yýllýk bir tarihi vardýr. Bu okullarda yüz
yirmi yýl içerisinde ancak müfredat deðiþikliði yapýlmýþtýr. Bu okullarýn statüsü
ve uyguladýðý yönetmelikler, hiçbir deðiþikl iðe uðramamýþtýr.
“Gesamtschule”ler eðitim açýsýndan “Gymnasium” ve “Realschule”ye göre
daha düþük seviyede eðitim veren okullardýr. “Gesamtschule”ler, 1960 yýlýnda
Almanya'nýn içtimai ve siyasi geliþmesinden sonra eðitimde eþitlik durumu
dikkate alýnarak açýlmýþ okullardýr.
Alman eðitim sisteminde apayrý bir yeri olan “Sonderschule”lerden
bahsetmek gerekirse bu okullar yine kendi aralarýnda farklýlýklar gösterir.
Bunlar mesela bedensel özürlüler, zihinsel özürlüler veya öðrenme engelliler
diye üçe ayrýlýr.
Almanya'da üzülerek izlediðim ve gözlemlediðim olaylardan biri de
oradaki eðitim ataþelerimizin ilgisizliðinden ve velilerimizin bilgisizliði
yüzünden gözünden zekâ fýþkýran Türk çocuklarý, Almanlarýn sistematik olarak
yönlendirilmektedir. Bu uygulama, özünde çok þey olan ama ilgisizlikten,
cahillikten ve sahipsizlikten dolayý zeki Türk çocuklarýný bilerek ve isteyerek
köreltmenin, yok etmenin deðiþik bir boyutudur. Þu anda Almanya'da
“Sonderschule”ye (geri zekâlýlar okulu) giden Türk çocuklarýnýn oraný ne yazýk
ki yüzde ellinin üzerindedir. Bu okullardaki gördüðüm tablo þahsen beni
ürküttü. Türk iþçi çocuklarý bu okullarda bile bile ve göz göre göre heder olup
gitmektedir. Bu durum, emekli bir eðitimci olarak benim içimi burkan,
yüreðimi acýtan olaylardan biridir.
Bu okullarýn içinde en gözde olaný “Gymnasium”udur. Burada
okuyan öðrenci, baþarýsýz duruma düþerse bir alt okula, “Realschule”e; alt
okullarda, “Realschule”de okuyan bir öðrenci, üstün baþarý gösterdiðinde bir
üst okula, “Gymnasium”a geçiþ yapabilmektedir. Yani bir okulda okuyan
öðrenciler baþarýsýz duruma düþerlerse bir alt okula; alt okullarda okuyan
> 3 6 2 <
öðrenciler de istenilen derecede baþarýya ulaþýrsalar bir üst okula geçebilirler.
Bizdeki gibi meslek liselerinde okuyan baþarýlý öðrencilerin notu kesilip de düz
lise öðrencilerinin notuna ilave edilmez.
A. Almanya'da Meslekî Eðitim
Almanya'daki meslek okullarýnýn bir, iki ve üç senelikleri vardýr.
Bunlarýn bir ve iki senelik meslek okullarý “Mittelere Reife” diplomasý verilir. Üç
senelik meslek okullarý ise hem bu diplomayý verir hem de meslek öðretir.
“Realschule” ve “Gesamtschule”lerden “Mittelere Reife” diplomasý alan
öðrenciler, yukarýda belirttiðim gibi “Fachabitür” diplomasý (meslek, iþ
diplomasý) alarak iþ yapabilir, meslek sahibi olabilirler.
1- Bir Senelik Meslek Okullarýa) Berufsvorbereitungsjahr (BVJ)Mesleðe hazýrlýk okullarýdýr. “Hauptschule” diplomasý alamayan
öðrencilere göre eðitim veren okuldur.b) Berufsgrundjahr (BGJ)“Hauptschule” diplomasý alan ama þirket veya BFS'de mesleki yer
bulamayanlar içindir.
2- Ýki Senelik Meslek Okullarýa) Berufsfachschule (BFS)Meslek diplomasý almak isteyenler bu okula gider.b) Fachoberschule (FOS)Bu okullar ekonomi, elektroteknik ve bilgisayar aðýrlýklý eðitim veren
okullardýr.
3- Üç Senelik Meslek Okullarýa) Berufschule (BS)Almanya'ya mahsus mesleki eðitim sistemi içinde meslek diplomasý
veren okuldur. Dual (ikili) sisteme göre eðitim verir. Bu okula gelen öðrenci,
haftanýn iki gününü okulda, üç gününü iþletmede geçirir. Sonunda meslek
imtihanýna tabi tutulur. Aldýðý meslek diplomasýna göre mesleðini icra edebilir.
> 3 6 3 <
Rahmetli Turgut Özal'ýn ülkemize býraktýðý en büyük izlerden biri de
kýsa yoldan meslek sahibi olmak isteyenler için Alman eðitim sisteminden
esinlenerek açtýðý “çýraklýk eðitim merkezleri”dir. Daha önceleri ilkokulu
bitiren çocuðunu okutma gücünde olmayan aileler, kýsa yoldan meslek sahibi
olmasý amacýyla onu ücret, yemek ve kalabileceði bir yer, sosyal güvence þartý
olmaksýzýn bir ustaya emanet ederlerdi. Rahmetli Turgut Özal döneminde bu
durumdaki çocuklar, öðrenci statüsüne kavuþturularak Alman eðitim
sisteminden daha ileri bir noktaya getirildi. Almanlarýn “Yirmi senede
oturtamazsýnýz.” dediði bu okullar, zamanýn Milli Eðitim Bakaný M.
Emiroðlu'nun olaðanüstü çabalarý ve tecrübeli, iþinin ehli eðitimcilerden
kurduðu ekipler sayesinde beþ sene gibi kýsa bir süre içerisinde Türk milli
eðitim sistemine kazandýrýldý. Bu tecrübeli ekibin içerisinde Manisa'dan da çok
deðerli bir eðitimci arkadaþýmýz da yer almýþtý. Kendisini hepimiz çok yakýndan
tanýyoruz. Manisa Ýl Milli Eðitim Müdür Yardýmcýsý ve Halk Eðitimi Baþkanlýðý
görevlerinden tanýdýðýmýz, sevdiðimiz ve saygý duyduðumuz deðerli mesleki
teknik eðitim uzmaný Sayýn Mustafa Pala bu ekipte görev alan baþarýlý
eðitimcilerimiz arasýndaydý. Sayýn Mustafa Pala sayesinde Manisa ve ilçelerinde
çok kýsa bir sürede birçok çýraklýk eðitim merkezi açýldý. Eðitime baþlayan
Manisa Çýraklýk Eðitim Merkezlerinde öðrenciler, seksen ayrý meslek dalýnda
eðitim görür hâle geldi. Çýraklýk eðitim merkezine devam eden öðrenciler,
haftanýn bir günü okulda derslerin teoriðini öðrenirlerken beþ gün de
iþletmelerde ve iþyerlerinde mesleklerinin pratiðini yaptýlar. Ayrýca bu
öðrenciler, sigorta yapýlarak Devlet’in güvenlik þemsiyesi altýna alýndýlar.
Okullarda yemekleri verildi, yurtlar açýldý. Usta yanýnda çalýþmalarý ve
konumlarý da okulun öðretmenleri tarafýndan denetim altýna alýnarak “ara
eleman” açýðý karþýlandý. Bu okulun öðrencileri kýsa zamanda sanayide,
endüstri meslek lisesi öðrencilerine tercih edilir duruma geldi.
Bizler nedense iyi giden iþleri, her þeyde olduðu gibi bozmada pek
mahiriz. Maalesef kesintisiz eðitim sistemiyle bu okullara da kýyýldý. Bugün
sanatkârlar çýrak ve kalfa, sanayideki fabrikalar da kalifiye eleman bulmada
büyük sýkýntý yaþamaktadýrlar. TÜSÝAD ve TOBB, kalifiye eleman sýkýntýsý
> 3 6 4 <
çekildiðini her ortamda dile getirmektedir. Unutmayalým ki bir ülkeyi
kalkýndýracak el, alet edevat, pense tornavida anahtar tutan ara elemanlardýr.
Almanya'da Ortaöðretim
“Abitur"un, Almanya'da üniversite diplomasýndan sonra en yüksek
diploma olduðunu yukarýda belirtmiþtik. “Gymnasium”un son iki senesinde
öðrenciler, on iki dersin arasýndan iki dersi uzmanlýk dersi olarak seçerler.
Diðer dersler haftalýk üç saat okunurken uzmanlýk dersleri altý saat olarak
okunur. On üçüncü sýnýfýn sonunda (bazý eyaletlerde on ikinci sýnýfýn sonunda),
“Abiturprüfung" imtihanlarýna girerler. Bunlarýn ikisi uzmanlýk dersleri, diðerleri
seçmelidir. Puan sistemiyle ve aritmetik hesaplara göre “Abitur" notu
belirlenir. “Abitur" notu 1-4 arasýndadýr. Alman eðitim sisteminde “1”, daima
en yüksek nottur. Bu diploma ile üniversitelere müracaat edilir. “Abitur"
diplomasýný alan bir öðrenci, kendi alanýndaki bir üniversiteye kaydýný
yaptýrabilir.Almanya'da son yýllarda Alman eðitim sistemindeki karma eðitimin
zararlarý dikkate alýnarak hem erkek öðrencileri hem de kýz öðrencileri
baþarýsýz kýldýðý ve problemli hâle getirdiði gerekçesiyle eðitim ve öðretimin
kalitesini artýrmak üzere Almanya'da Bayern bölgesinde bazý okullarda kýz ve
erkek öðrenciler ayrý sýnýflarda ders görmeye baþlamýþlardýr. Bu uygulamadaki
öncü okullardan biri de Münih'teki “St. Anna Gymnasium”udur. Bu okulda kýz
ve erkekler öðrenciler, Latince, Fransýzca, spor, tabii bilimler (fizik, kimya,
matematik, bilgisayar) derslerini ayrý ayrý sýnýflarda görmektedirler. Böyle bir
uygulamaya geçilmesinin sebebini de karma sýnýflarda gerek kýzlar gerekse
erkekler birbirlerinin karþýsýnda rezil olma korkusuyla çekingen davrandýklarý,
bu yüzden baþarýsýz olunduðu þeklinde ifade edilmektedir. Bunun da doðru
olduðu ortaya çýkmýþtýr. Bu lisede kýz ve erkek öðrencilerin ayrý ayrý sýnýflarda
ders görmeye baþlamasýndan sonra bu lisenin baþarýsý karma eðitim gören
liselere göre bariz bir þekilde yükselme göstermiþtir. Þu anda bu lise,
bölgesinde en baþarýlý okul durumundadýr. Eyalet Bakanlýðý aldýðý bir kararla bu
tür okullarýn sayýsýnýn artýrýlacaðýný açýklamýþtýr. Basýndan takip ettiðim kadarýyla
Ýngiltere ve Amerika'da son yýllarda “Ayrý Eðitim, Birlikte Hayat” anlayýþýndan
> 3 6 5 <
hareketle kýz ve erkeklerin ayrý eðitim gördüðü okullarýn sayýsýnda artýþ
görülmektedir.
Bu sistem, aslýnda benim öðrencilik yýllarýmda ülkemizde en güzel
þekliyle uygulanmaktaydý. Birçok ilimizde “kýz lisesi”, “erkek lisesi” diye açýlan
okullarýn yanýnda karma liseler de bulunmaktaydý. Dileyen veli, çocuðunu
karma okula veya kýz erkek ayrý eðitim veren okullara gönderirdi. Maalesef,
28 Þubat Kararlarýyla ülkemizde tüm liselere karma eðitim mecburiyeti
getirilmiþtir. Bugün okullardaki þiddetin kaynaðýnda bu yanlýþ kararlarýn da etkisi
büyüktür. Maalesef, Batý’dan aile konusunda olduðu gibi eðitim ve sosyal
konularda da hep yanlýþlarý alýyoruz, kendi doðrularýmýzdan vazgeçiyoruz.
Onlar ise bizdeki doðrularý almaya çalýþýyorlar. Bugün Avrupa'daki bir aile,
orada yaþayan bir Türk iþçi ailesinin yaþantýsýna hayran kalmaktadýr. Ne kadar
garip deðil mi?
C. Avrupa Ülkelerinde Eðitim
Sonuç olarak, Avrupa ülkelerinin hiçbirinde kesintisiz eðitim yoktur.
Bazýlarýnda dokuz seneye, hatta on bir seneye kadar varan mecburi eðitim
olmasýna raðmen hiçbirinde kesintisiz eðitim yoktur. Özellikle Almanya'da
daha ilkokul dördüncü sýnýftan sonra çocuklar kabiliyetlerine göre aþaðýdaki
okullara yönlendirilirler. a. Gymnasiumb. Realschulec. Hauptschuled. Gesamtschulee. Sonderschule
Bir öðrenci “Gymnasium”da baþarý gösteremezse bir alt okul olan
“Realschule”e, “Realschule”de baþarý gösteremezse “Hauptschule”e veya
“Gesamtschule”e yönlendirilir. Bu durumun tersi yani alt derecedeki
okullarda baþarý gösteren öðrenciler, bir üst okullara geçme haklarýna
sahiptirler. Baþarýlý olduklarý sürece bu imkânlarý vardýr. Gymnasium'a kadar
gösterdiði baþarýya göre çýkabilme imkâný bulunmaktadýr. “Gesamtschule”de
> 3 6 6 <
okuyan bir öðrenci “Gymnasium”a kadar yükselebilir, bu okuldan aldýðý
“Abitur" diplomasý ile kendi alanýndaki bir üniversiteye imtihansýz kaydýný
yaptýrabilir.
Allah aþkýna, sizlere soruyorum! Bizdeki gibi hayatýn durduðu,
nefeslerin kesildiði ve üç saatlik imtihaný kazamayan gençlerin bunalýma girdiði,
hatta genç yaþlarda intihar olaylarýn yaþandýðý bir ülke duydunuz mu? Yine çok
çaba sarf ettiðimiz, gece gündüz mesai harcayarak girmek için can attýðýmýz
Avrupa Birliði ülkelerinin hangisinde bizdeki gibi ÖSS veya OKS var? Hiç
duydunuz mu? Yirmi yýldýr bu ülkelerin eðitim sistemlerini inceleyen bir
eðitimci olarak maalesef, hiçbirinde ne ÖSS'ye ne de OKS' ye benzer bir
imtihan görmedim. Her þeyi ile örnek almaya çalýþtýðýmýz Avrupa'yý eðitimde
niye örnek almýyoruz? Kaldý ki Almanlarýn mesleki eðitimi bizden aldýklarýný
Merkezi sistemle yapýlan imtihaný kazanan öðrencilerin alýnabildiði öðretmen
yetiþtiren yükseköðretim kurumlarýna öncelikle öðretmen lisesi mezunlarýna
hak verilmeli veya artýrýlmýþ puan avantajý saðlanmalýdýr. Diðer ortaöðretim
kurumlarýndan mezun olan ve öðretmenliðe yatkýnlýðý bulunan öðrencilere de
farklý bir imtihan uygulanarak ya da alýnabileceði öðretmen yetiþtiren
yükseköðretim kurumlarý öðretmenlik mesleðinin kendisine has ilke ve
özelliklerini dikkate alarak eðitim verilebilir. Öðretmen yetiþtirme politikasý bir
sistem bütünlüðü içinde yeniden düzenlendiði takdirde eðitimimizin baþarýya
ulaþacaðýný umuyorum. Zaten TBMM Araþtýrma Komisyonu’nun tespitleri de
bu yöndedir. Tespit edilen bu aksaklýklarýn acilen giderilerek doðru
uygulamalarýn bir an önce hayata geçirilmesi çocuklarýmýzýn ve gelecek
nesillerimizin heder olmamasý için gereklidir.
> 3 6 9 <
Avrupa’daki Din Eðitimleri
Almanya'daki Din Eðitimi:
Alman Anayasasý’na göre din dersi kamu okullarýnda (ilk, orta ve lise) okutulan düzenli dersler arasýndadýr. Sýnýf geçmeye doðrudan etkisi vardýr. Din dersi, kilisenin dini kuruluþlarýn ilkeleriyle uyum içinde verilir. Ben de zaman zaman Almanya'ya Türk çocuklarýnýn din eðitimi için gittiðimde altý yaþýndan on beþ yaþýna kadar çocuklara verdiðim din eðitimine en ufak bir müdahalede bulunmamaktadýrlar. Hatta yaptýðýmýz sosyal faaliyetlerin ve gezilerin dahi masraflarý belediye tarafýndan karþýlanmaktadýr.
Almanya'da anaokullarý denen “kinder schule”ler, tamamen kiliseye aittir. Buralardaki din dersleri, kiliseye ait din görevlileri tarafýndan verilir. Üniversite seviyesindeki din eðitimi ve öðretimi, Devlet üniversiteleri içinde Katolik ve Protestan bölümleri olmak üzere ilahiyat fakültelerinde yapýlmaktadýr. “Kinder Schule”lerde ve kiliseye ait okullarda din dersleri kilise din görevlileri, kamu okullarýnda ise ilahiyat fakültelerinden mezun öðretmenler tarafýndan verilmektedir. Bizde ise, son yýllarda din dersi öðretmenliði ilahiyat fakültelerinden alýnarak eðitim fakültelerine verilmiþtir. Bence bu uygulamayý iyi niyetle karþýlamak mümkün deðildir.
Avusturya'daki Din Eðitimi:
Avusturya'da ilk ve orta dereceli okullarda öðrenci, din dersi veya ahlak derslerinden birisini okumak zorundadýr. Ders öðretmenini dini cemaatler tayin eder, öðretmenin maaþýný ise Devlet öder. Okullarda okutulan din dersi müfredatýný tamamen dini cemaatler düzenler.
Belçika'daki Din Eðitimi:
Din eðitimi konusunda en özgürlükçü uygulamalara sahip bir ülkedir. Bu ülkede eðitim kurumlarýnýn yarýdan fazlasý Katolik Kilisesi’nin elindedir. Katolik Kilisesi’nin çok etkin olduðu bu ülkede Katolik mezhebine ait havayý yaþatmaya çalýþýr.
> 3 7 0 <
Danimarka'daki Din Eðitimi:
Bu ülkede din dersi, ilköðretim okullarýnýn birinci sýnýftan dokuzuncu sýnýfýn sonuna kadar sadece Hýristiyanlýðý ele alan bir derstir. Onuncu sýnýftan itibaren liselerde diðer dinlerin de müfredatýna yer verilir. Bu ders, dinler hakkýnda genel kültüre yönelik “Din Bilgisi” adý altýnda okutulmaktadýr. Birinci sýnýftan onuncu sýnýfa kadar olan eðitim süresi içinde, Hýristiyanlýk ve Hýristiyanlýða ait temel bilgiler en iyi bir þekilde öðrencilere verilmektedir.
Bu arada Avrupa'da yapýlan araþtýrmalarda baþlangýçta evlilik yoluyla Ýslam dinine giriþler, özellilikle son yýllarda bilinçli olarak Ýslam dinini kabullenmeler ve kabul edenler arasýnda üniversite gençliðinin yoðun olmasý, Kilise’yi ve muhafazakâr kesimi endiþelendirmektedir. Karikatür krizinin bu ülkede olmasý, yine son zamanlarda “Danimarka'nýn Ýslamlaþtýrýlmasýna Son” (Stop Ýslamiesering af Danmark” örgütünün ülkenin polis teþkilatýna, “Kur'an-ý Kerim'in Danimarka'da yasaklanmasý” için baþvurusu tesadüfi olmasa gerek.
Fransa'daki Din Eðitimi:
Sadece Fransa'da ilköðretim okullarýnda din dersleri yerine “Ahlak ve Yurttaþlýk Bilgisi” dersi okutulmaktadýr. Yalnýz buna karþýlýk kiliseler, Fransýz vatandaþlarýna dini eðitim vermek için çok büyük yetkilere sahiptir. Okul dýþýnda her yaþtan isteyen vatandaþlara dini kurslar düzenlemektedir. Yine kilisenin yaptýðý planlamalarla anaokulu ve ilköðretim öðrencilerinin büyük bir kýsmý Katolik din eðitiminden geçmektedir.
Hollanda'daki Din Eðitimi:
Hollanda Anayasasý’na göre bu ülkede eðitim özgürlüðü çerçevesinde, birçok dini kurumlar ve cemaatler tarafýndan özel okullar açýlmýþtýr. Bu çerçevede bu okullarda din dersleri zorunludur. Müslümanlarýn da bu ülkede özel okulu bulunmaktadýr. Haftada iki saat okutulan din dersleri, bütün özel okullarda zorunlu ders kapsamýndadýr. Devlet okullarýnda da iki saat okutulan din dersi, zorunlu olmayýp isteðe baðlý olarak okutulmaktadýr.
> 3 7 1 <
Ýtalya'daki Din Eðitimi:
Üniversiteler hariç olmak üzere ülkede bütün resmi ve özel okullarda din dersleri haftada bir veya iki saat olarak okutulmaktadýr. Dersleri kontrol etmek ve öðretmenleri tayin etmek, Katolik Kilisesi’nin yetkisi dâhilindedir. Bu ülkede öðrencilerin tamamý din eðitiminden geçirilmektedir.
Yunanistan'daki Din Eðitimi:
Komþumuz Yunanistan'da din eðitimi tamamen Ortodoks Kilisesi’nin yetkisi dâhilindedir. Burada din eðitimi aðýrlýklý olarak anaokullarýndan baþlatýlmaktadýr. Bu ülkede de din bilgisi dersleri ilk ve orta dereceli okullarda zorunlu dersler arasýnda okutulmaktadýr. En büyük azýnlýðý teþkil eden Müslüman Türklerin ve diðer Müslüman azýnlýðýn okullarýnda da Ýslam din dersi zorunlu olarak okutulan derslerdendir.
Ýngiltere'deki Din Eðitimi:
Bu ülkede din dersleri, Devlet okullarýnda ilk ve orta dereceli bütün okullarda düzenli olarak okutulan zorunlu dersler arasýndadýr. Bütün okullarda her sabah güne toplu dua ile baþlamak yasa gereðidir.
Söz, din eðitiminden açýlmýþken özellikle on yedi yýl önce yaþanmýþ ve Devlet’imizin de arþivlerine geçmiþ bir konuyu anlatarak etkili ve yetkili büyüklerimizden tutun da en sade vatandaþýmýza kadar hepimiz elimizi þakþaðýmýza koyarak, düþünmemiz gereken bir olayý anlatmak istiyorum. Sanýrým anlatacaðýmýz bu olayla nerede hata yaptýðýmýzýn farkýna varabileceðimizi umuyorum.
Meslekler ve Meslek Sahibi Olmanýn Önemi
Rahmetli Akif bir þiirinde,“Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parasý,Dostunun yüz karasý, düþmanýnýn maskarasý!” der.“Hazýra dað dayanmaz.” derler. Bir babanýn çocuðuna býrakacaðý en
> 3 7 2 <
büyük servet, at, araba, han, hamam, apartman deðil, iyi bir eðitim vermek
ve iyi bir meslek sahibi yapmaktýr. Bu tüccar, mühendis, çiftçi, doktor olabilir.
Anne-baba çocuðunun koluna altýn bilezik takabilmek için onun eðitim ve
kabiliyetini dikkate alarak ona iyi bir eðitim imkâný saðlamalýdýr. Bunca yýllýk
meslek hayatýmda, velilerin çocuklarýnýn eðitimi konusunda, ne kadar istekli
olduklarýný bizzat müþahede ettim.
Çocuðumuzun kabiliyetini ve becerisini dikkate alarak çocuðumuza
kazandýracaðýmýz meslekler hakkýnda önce bizim yeterli bilgiye sahip olmamýz
gerekir. Bunun için önce meslekleri tanýyalým.
Meslek Nedir?
Meslek, insanlara faydalý mal ve hizmet üretmek ve karþýlýðýnda para
kazanmak için yapýlan, belli bir eðitimle kazanýlan, bilgi ve becerilere dayalý,
kurallarý toplum tarafýndan belirlenmiþ faaliyetler bütünüdür.
Ýnsanýn hayatý boyunca verdiði iki önemli karar son derece kritiktir.
Bunlardan biri mesleðini seçmesi, diðeri de eþini seçmesidir. Her iki karar da
hayati önem taþýr. Bugün evlenseniz ertesi gün boþanamazsýnýz, yanlýþ karar
verseniz yýllar boyu bitmeyen mutsuzluk kaçýnýlmaz olur. Meslek seçimi de
böyle bir karar gerektirir. Bir mesleði seçme kararý verirken “Ben kimim? Ne
istiyorum? Nasýl bir insaným? Kabiliyetim, kiþiliðim nedir? Hangi mesleði icra
edersem mutlu, baþarýlý ve üretken olurum?” diye düþünmek gerekir. Bütün
bunlarýn yaný sýra meslekleri iyi tanýmak ve bu konuda bilgisine güvenilen
insanlardan ve rehberlik servislerinden bilgi alýnarak gencin kendi
yeteneklerini tanýmasýna da fýrsat verilmelidir. Böylece kendi kiþiliðine ve
yeteneklerine uygun bulduðu mesleði baský altýnda kalmaksýzýn hür iradesiyle
seçebilmelidir. Aileler de özellikle bu konuda gence karþý sabýrlý ve duyarlý
olmalýlardýr.
Þüphesiz ki bütün meslekler insan hayatýnýn idamesi ve hayatýný
kolaylaþtýrmasý içindir. Hepsi de gerekli ve kutsaldýr. Biz buna raðmen
meslekleri temelde ikiye ayýrabiliriz. > 3 7 3 <
1- Konusu, amacý, aracý, hedefi insan olan meslekler a) Hukuk: Toplumun huzuru için karþýsýna çýkan insanlarýn haklýsýný
ve haksýzýný ayýrmak, haklýnýn hakkýný vermek ve haksýzý da cezalandýrmaktýr.
Bunun için elbette hukuk tahsili yapan hâkimler, savcýlar ve avukatlar gerekli.
b) Saðlýk: Karþýsýna gelen ve zaman zaman da ayaðýna gidilen
hastayý saðlýðýna kavuþturmak için doktor, ebe, hemþire, hasta bakýcý, saðlýk
memuru gibi meslek sahibi insanlara ihtiyaç vardýr.
c) Eðitim: Yukarýda belirttiðimiz çalýþma alanlarýnda zikredilen
meslekler yanýnda insanlarý hayata hazýrlayan ve hayattaki birçok ihtiyacýný
karþýlayacak mesleklerin eðitimini vermek için de öðretmene ihtiyaç vardýr.Bu mesleklerin hiçbir zaman modasý geçmez. Ýnsanýn olduðu yerde
anlaþmazlýklar olacaktýr, bunlarý çözmek için hâkime, savcýya, avukata ihtiyaç
duyulacaktýr.Ýnsanýn ilelebet saðlýklý kalmasý mümkün deðildir, hastalanacaktýr.
Hastanýn olduðu yerde doktora, hemþireye ve diðer saðlýk elemanýna ihtiyaç
duyulacaktýr.Bütün bu meslekleri icra etmek için eðitim gereklidir. Dolayýsýyla
insanýn olduðu yerde eðitim de olacaktýr. Bunun için de öðretmenlik de saðlýk,
hukuk gibi her zaman ihtiyaç duyulacak meslekler arasýndadýr. Bunlarýn
modasýnýn geçmesi söz konusu deðildir.
2- Konusu, amacý, aracý, hedefi doðrudan insana yönelik
olmayan meslekler
Bu meslekler de insan hayatýnýn idamesi ve insan hayatýnýn
kolaylaþmasý için gerekli mesleklerdir. Hayvancýlýk, ziraat, mühendislik gibi
mesleklerdir. Temelde konusu, amacý, aracý, hedefi insan olmayan
mesleklerin zamanla modasý geçebilir. Yani bazý meslek dallarýnda arz talep
dengesi deðiþebilir.
Kýrk bir yýlýný eðitime veren bir insan olarak son kýrk bir yýlda bazý
meslekler ÖSS'de tavan puan yapmýþtý. Mesela bir zamanlar makine
> 3 7 4 <
mühendisliði en yüksek puanla öðrenci alýrdý. Makina mühendisliðine girmek,
çok büyük bir ayrýcalýktý. Toplumda makina mühendisi denildiði zaman
parmakla gösterilirdi. Þimdilerde ise bu mesleðin puanlarýný yerleþtirmelerde
görüyorsunuz. Eski önemi kalmadý, alt sýralara geriledi. Yine bir zamanlar
ziraat mühendisliði çok ilgi çekiyordu. Günümüzde ise ziraat fakültelerinin
yerleþtirme puanlarý çok düþük seviyede. Ama hukuk, týp ve eðitim
fakültelerinin puanlarý hiçbir zaman düþüþ göstermedi. Her geçen yýl artýyor.
Bilgisayar ve endüstri mühendisliklerinin puanlarý baþlangýçta en üst
noktalarda idi. Zamanla bu mesleklerde de týkanma olabilir. Temel meslek
sayýlan hukuk, saðlýk ve eðitimde týkanma olmasý mümkün deðildir. Bizim
konumuz öðretmenlik olduðuna göre çalýþmalarýmýzý bu konuda
yoðunlaþtýracaðýz.
Mesleði Hayatýný Kurtardý
Geçmiþ yýllardan birinde büyük bir ülkenin padiþahý gönlüne söz
geçirememiþ. Gönül kuþunun konduðu güzel bir kýza izdivaç için haberciler
göndermiþ. Haberciler mutsuz bir þekilde geri dönmüþler sabýrsýz bekleyen
öðrenciler yetiþtirmeyi hedef almalýdýr. Bunun için de önce kendisi iyi ve
olmasý istenilen davranýþlarý ilke edinmelidir.
Okulun iþleyiþi ve öðretmenlerin durumu hakkýnda en iyi bilgi alma yollarýndan biri de kimliði belirtilmeksizin yazýlý olarak yapýlan anketlerdir. Okullarda böyle anketler uyguladýðýmýzda yüzde doksan dokuza varan doðru sonuçlar almamýz mümkündür; çünkü çocuklar, dürüsttür. Mesela bir okulda öðretmenleri en iyi tanýyan dersine girdiði sýnýfýn öðrencileridir. Bir okul müdürünü de en iyi tanýyan öðretmen deðil, o okulun hizmetlileridir. Hizmetlileri en iyi tanýyan ise okulun müdürüdür.
Ben idareciliðim süresince sene sonlarýnda öðrenciler arasýnda anketler yapardým. Bu anketlerde öðrenciler, kimliklerini belirtmeden sorulara cevap verdiklerinden personelim hakkýnda çoðu zaman gerçek ve doðru sonuçlar aldýðýmý ve yanýlmadýðýmý gördüm. Sene sonuna doðru sýnýflara girer, verdiðim boþ kâðýda sadece sorularý ve cevaplarý yazmalarýný ister, kesinlikle isimlerini, sýnýflarýný, numaralarýný yazdýrmazdým. Bu anket sonuçlarýnýn tamamen gizli olduðunu, sadece bende kalacaðýný ve benden baþka hiç kimsenin göremeyeceðini belirterek sorularý hiçbir korku ve tereddüt taþýmaksýzýn cevaplamalarýný isterdim.
Öðrenci lerden a ld ýð ým bi lg i ler le kendi b i ld ik ler imin deðerlendirmesini yapar, öðretmen arkadaþlarýmýn sicillerini bu deðerlendirmeleri göz önüne alarak doldururdum. Yirmi beþ yýllýk idareciliðim süresince hiçbir personelim, “Müdür benim sicilimi bozmuþ.” diye serzeniþte bulunmadý. Genç müdür arkadaþlarýmýn herhangi bir vicdani hata
Öðrenci Anketleri
> 3 8 3 <
yapmamalarý ve keþke dememeleri için bu tür uygulamalarý her zaman yapmalarýný, kýdemlilerin ve bu iþin uzmaný olanlarýn tecrübelilerinden yararlanmalarýný temenni ediyorum. Öðretmen arkadaþlarýmýn ve özellikle müdür arkadaþlarýmýn kendilerini sýnýfta ve okulda kontrol edip deðerlendirebilmeleri için meslek hayatým boyunca biriktirdiðim koliler dolusu anket sonuçlarýndan bazýlarýný aþaðýdaki bölümde aktaracaðým.
Bu anket sonuçlarýný kitaba dökerken çalýþtýðým okullarda hâlâ çalýþan veya emekliye ayrýlanlar ya da çalýþtýðým okulda olmayýp da baþka okullardaki meslektaþlarým için hatýrlatmada bulunmak istiyorum. Anketlerdeki ifadeler ve görüþler tamamen öðrencilere ait olup bunlara ekleme veya çýkarma yapýlmasý söz konusu deðildir. (Sadece imla, noktalama ve cümle kuruluþu yönünden gözden geçirilip düzeltilmiþtir.) Bu anket sonuçlarýnýn belgeleri hâlâ arþivimde muhafaza edilmektedir. Ola ki bu anket sonuçlarý ile ilgili kanuni hak aramaya kalkanlar olabilir. Buradaki ifadelerin tamamen öðrencilere ait olduðunu ve öðrencilerden aldýðým bilgilere göre kendimize çeki düzen verdiðimizi, lüzum gördüðüm eksiklikleri ve kusurlarý da öðretmen arkadaþlarýma zamanýnda hatýrlattýðýmý özellikle belirtmek isterim.
Müdürlük yaptýðým dönemde bu anketlerin yapýldýðý okulumuzda Müdürler Komisyonu Kararý’yla diðer okullardan gelenler de dâhil olmak üzere yüz elliden fazla öðretmen görev yapýyordu.
Ankette öðretmen arkadaþlarýmýn kusurunu açýða çýkarmak gibi bir niyetimiz asla olmamýþtýr. Çok deðerli öðretmenlerin görev yaptýðý Manisa Lisesi’nde, baþarýya odaklanmýþ genç idareci ve öðretmen arkadaþlarýmýn baþarýlý öðretmenlerin baþarýlarýndan yararlanmalarýný diliyorum. Öðretmeni en iyi tanýma yöntemi olan anket sonuçlarýný okuyucularýma arz ediyorum.
Öðrencilere aþaðýdaki sorularý sordum. Verdikleri cevaplarý da aynen aktarýyorum.
Sorular1-Okul müdürü ile odasýnda, okulda veya baþka bir yerde hiç
karþýlaþtýnýz mý? Okul müdürü hakkýndaki genel kanaatinizi belirtiniz.2-Ortaokul müdürünüz ile lise müdürünüzü karþýlaþtýrýnýz. Her
Öðrencilere Uygulanan Anketlerden Örnekler
> 3 8 4 <
ikisini de olumlu ve olumsuz yönleriyle kýyaslayýnýz.3-Siz okul müdürü olsaydýnýz bu okulu nasýl yönetirdiniz?4-Sýnýf müdür yardýmcýnýz ile diðer müdür yardýmcýlarý hakkýnda
deðerlendirme yaparak kanaatlerinizi yazýnýz.5-Dersinize giren öðretmenlerin ismini yazmadan sadece ders ismi
ile giyiminden ders anlatýþýna, sýnýftaki davranýþýndan olumlu ve olumsuz yönlerine kadar deðerlendirme yapýnýz.
1-Bence okul müdürümüz müdürlükte gösterdiði baþarýyý öðretmenlikte de gösterebiliyor. Kitabý harfi harfine izlemek yerine kitap dýþýndan bilgiler de veriyor. Bu da dersin sýkýcý olmasýný engelliyor. Tabii en baþarýlý taraflarýndan biri de öðrenciye kendisini nasýl dinleteceðini iyi bilmesidir. Bu da müdürümüzün hatiplik özelliðini göstermektedir.
2-Ortaokuldaki müdürümüzün yüzünü bile hatýrlamýyorum, desem yeri vardýr. Þimdiki müdürümüz gibi öðrencilerin sorunlarý ile ilgilenmezdi. Ortaokul müdürümüzü ancak bayrak merasimlerinde uzaktan görüyorduk.
3-Þimdiki okul müdürümüz gibi yönetmek isterdim. Herhâlde bundan iyisi olamaz. Ayrýca son sýnýflarda haftada bir saat rehberlik dersi koyardým. Bu ders saatinde üniversite için bilgi verilmesini saðlardým.
4-Geç kalma gibi bir alýþkanlýðým olmadýðý için pek yanlarýna gitmiyorum; ama onlar benim adýmý bilirler. Yanlarýna gittiðimde bana sert bir þekilde deðil de aksine güler yüzle davranýyorlar.
a) Ýngilizce: Güler yüzlü, görevini hakkýyla yerine getiren bir öðretmen. Bize Ýngilizce öðretmek için adeta kendini paralýyor.
b) Tarih: Disiplinli, öðrenciyi çalýþmaya sevk eden, ciddi ve fedakâr bir öðretmen.
Öðrencilerin Verdiði Cevaplar (1)
Branþlarýna Göre ÖðretmenlerimizinDeðerlendirilmesi
> 3 8 5 <
c) Edebiyat: Dil bilgisi konusunda yetersiz olmasýna raðmen güler yüzlü, þakacý ve oldukça iyi bir öðretmen.
d) Matematik: Çok disiplinli ve sert davranýyor. Yazýlýlarda çok zor soru sorarak öðrenci üzerinde otorite kurmaya çalýþýyor; ama bunun yanýnda kendisi de derse hazýrlýksýz geliyor. Dershaneye giden arkadaþlar, yanlýþýný çýkarýnca küplere biniyor. Tabii suçunu bastýrmaya çalýþýyor; ama bizim gözümüzden kaçmýyor.
e) Saðlýk Bilgisi: Keþke bu öðretmeniz daha ciddi bir dersimize girseydi. Umuyorum, en iyi öðretmenlerimizden biri olurdu. Çok güzel ders anlatýyor.
f) Çevre: Çok aþýrý disiplinli olmasý, bizi hem dersine hem de kendine karþý soðutuyor ve bunaltýyor. Derse girdiðinde kýrk dakika geçmek bilmiyor, bu süre bize ölüm geliyor. Ders iþleme tekniðine ve yöntemine hiç alýþamadýk.
g) Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi: Oldukça iyi, güler yüzlü, baþarýlý bir öðretmen bize dersi sevdirerek anlatýyor. Dersi derste öðretiyor.
h) Beden Eðitimi: Çok katý görünüyor; ama aslýnda çok yumuþak kalpli ve iyi bir öðretmen. Tek eksiði sanki notlarý terazide tartarak veriyor. Tek kusuru notunun çok düþük olmasý.
ý) Fizik: Öðrenciyi düþünen bir öðretmen; ama pek faydalý olamýyor.
1-Her þeyden önce okul müdürümüzün okulumuzu iyi yönettiðine inanýyorum; çünkü þu ana gelinceye kadar okul çerçevesinde herhangi bir eksiðimiz olmadý. Yapacaðýmýz iþler konusunda hep müdürümüzden destek gördük; fakat sene baþýnda sýnýf toplantýsý dýþýnda kiþisel olarak görüþme imkânýmýz olmadý. Tabii bu kadar büyük bir okulu yönetmek kolay deðil; ama öðrenciler ile müdür arasýndaki iliþkiler genelde toplu deðil de kiþisel olarak öðrencinin isteði doðrultusunda daha sýk yapýlmalý.
2-Bundan önceki okul müdürümüzün isimi (…) idi. Okulumuz küçük olduðundan müdürümüz birçok kiþiyi ismiyle de olsa iyi kötü tanýyordu; fakat öðrenciler ile müdür arasýndaki iliþki genelde “Nasýlsýn, iyi misin?” faslýndan ibaretti. Önceki okulumda buradaki gibi sene baþýnda öðrencilerle
Öðrencilerin verdiði cevaplar ( 2)
> 3 8 6 <
toplantýlar yapýlmýyordu. Bu toplantýlar bence çok faydalý ve daha sýk yapýlmasý taraftarýyým. Bir de müdürümüzün odasýna giren öðrenciye þeker vermesi yok mu? Bu gerçekten çok iyi bir þey. Bazý arkadaþlar þeker almak için küçük þeyleri dahi bahane ederek müdür beyin odasýna giriyorlar. Bu durum bizim müdür anlayýþýmýzý çok deðiþtirdi.
3-Ben de okul müdürü olsam okulun temizliðine ve düzenine çok dikkat ederdim. Gerçekten okulumuz çok temiz ve düzenli. Bazý arkadaþlar, bu temizliðe özen göstermiyorlar. Yedikleri tostlarýn kâðýtlarýný ve ayran kutularýný rasgele atýyorlar. Az da olsa bu öðrencileri tespit eder, cezalarýný verirdim. Katiyen bu tür öðrencilere hoþgörü göstermezdim.
Ýkinci olarak da müdür yardýmcýlarý ve öðretmenlerle teker teker görüþür, gerekirse her öðrenci hakkýnda onlardan bilgi edinmeye çalýþýrdým. Bir de süper liseyle normal liseyi birbirinden ayýrýr, karþýlýklý etkilenmelerini önlerdim.
4-Sýnýf müdür yardýmcýsý ile iliþkimiz çok iyi. Ne eksiðimiz olsa anýnda karþýlýyor. Hemen her gün sýnýfýmýza uðruyor, bir eksiðimiz olup olmadýðýný soruyor. Bu yüzden müdür yardýmcýmýzdan memnunuz.
a) Matematik: Bence çok iyi bir öðretmen, gerek ders anlatýmýyla gerekse bize karþý yaklaþýmýyla en beðendiðim hocam diyebilirim. Ortaokulda hiç sevmediðim öðretmenim, matematik öðretmeni idi. Tesadüfe bak lisede ise en çok sevdiðim öðretmenim matematik öðretmeni oldu. Gelecek sene de dersimize girmesini çok isterim.
b) Edebiyat: Derslerde bizi sýkmýyor, bunaltmýyor. Arada bir yaptýðý esprilerle bizi güldürüyor. Bize arkadaþ gibi yaklaþýyor; ancak bazen iþin ölçüsü kaçýyor. Bazý arkadaþlar hocamýzýn iyi niyetini istismar ediyor.
c) Kimya: Gayretli bir öðretmenimiz; ancak sýnýfta gerekli otoriteyi saðlayamýyor. Bu yüzden derste çok gürültü çýkýyor. Bu öðretmenimizden yeteri kadar yararlanamýyoruz. Kimya dersini okul kurslarýyla telafi ediyorum.
Branþlarýna Göre Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
> 3 8 7 <
Mesela okul kursuna gelen öðretmen çok iyi ders anlatýyor.
d) Biyoloji: Sýnýflardaki otoritesi çok iyi. Çok iyi ders anlatýyor. Çok zevkli ders anlatýyor. Ancak sorulara yönelik çalýþmasý eksik.
e) Tarih: Çok pimpirikli bir öðretmen, çok güzel giyiniyor. Sýnýfa geldiðinde bir on dakika sandalyeyi silmekle vakit geçiyor, sonra yoklama derken zil çalýyor. Güzel kýyafeti yanýnda öðretmenliði sýfýr. Tarih adýna bir þey öðrendiðimizi sanmýyorum; ama yan sýnýfýn tarih öðretmeninden arkadaþlar çok memnun. Keþke o öðretmen bize gelseydi.
f) Ýngilizce: Çok iyi niyetli, bizim iyiliðimizi ve baþarýlý olmamýzý isteyen bir öðretmen. Genç olmasýna raðmen adeta ablamýz gibi kendisini seviyoruz.
g) Beden Eðitimi: Sýnýfça sevemediðimiz bir öðretmenimiz. Çünkü aðzý çok bozuk. Bir öðretmene yakýþmayacak sözler ediyor.
1-Okul müdürümü seviyorum; çünkü elinden gelenin en iyisini okul için yapmaya çalýþýyor. Okulumuzu Almanya'daki bir okul ile kardeþ okul yaparak oradan ders araçlarý getirdi. Öðrenciye çok yakýn bir insan. Kýlýk-kýyafeti ve konuþmalarýyla bizi iyi bir þekilde temsil ettiðine inanýyorum. Okulumuzun temizliðine çok önem veriyor. Diyebilirim ki ilde en temiz okul, bizim okul sayýlýr. Geçen gün (….) Lisesi’ne gittim, tuvaletin pisliði anlatýlacak gibi deðildi. Nitekim tuvalete giremedim.
2-Ortaokul müdürümüz bizimle daha çok ilgileniyordu. Siz de ilgileniyorsunuz; ama onun kadar deðil. Siz sadece sene baþýnda bir toplantý yaptýnýz, bir daha yapmadýnýz. Bu toplantýlarýn daha sýk yapýlmasýný istiyoruz. O toplantýlardan ben ve arkadaþlarým çok faydalandýk. Herhâlde okulumuzun kalabalýk olmasýndan yeteri kadar zaman ayýramýyorsunuz. Önceki müdürümüzle sizin aranýzda bir fark yok. Davranýþýnýzla ve yaptýklarýnýzla birbirinize çok benziyorsunuz. Ben þahsen her ikinizi de çok sevdim.
Öðrencilerin Verdiði Cevaplar (3)
> 3 8 8 <
3-Okul müdürü olsaydým öðretmenlerden öðrencilerin durumunu, öðrencilerden de öðretmenlerin durumunu tarafsýzca öðrenirdim. Sizin bu yaptýðýnýz anketler gibi anketler yapardým. Böylece ne yapýlmasý gerektiðini öðrenirdim. Öðretmen öðrenci iliþkisine çok önem verirdim. Her ay sýnýf içinde küçük miktarda paralar toplatarak yine sýnýflara gerekli þeylerin (mesela, klima, temizlik araçlarý vs) alýnmasýný saðlardým. Ummadýk zamanlarda taramalar yaparak öðrencileri denetlerdim. Kültür faaliyetlerine aðýrlýk verirdim. Laboratuvarlarýn yenilenmesini saðlardým. Öðrencilere çok sýký disiplin uygulardým.
Esas benim yazmak istediðim bir konu var. Bazý öðretmenler kopya olayýna karþý çok esnek davranýyorlar. Gördükleri hâlde uyarýp bir þey yapmýyorlar. Bu da bazýlarýnýn haksýz yere notlarýnýn yükselmesine neden oluyor. Biz de bu duruma arkadaþlarýmýz olduðu için sesimizi çýkarmýyoruz. Umarým bu durum hep böyle gitmez; çünkü bazý kiþiler gerçekten hiç hak etmediði notlarý alýyorlar. Bunun zararý, sadece hakkýyla çalýþana oluyor. Hem yan gelip yatýyorlar hem de yüksek not alýyorlar. Umarým bu konuya müdahale edersiniz. Bir de bazý öðretmenlerimizin aðzý bozuk. Bize onur kýrýcý kelimeler söylüyorlar.
4 - Müdür yardýmcýlarý bizimle hiç ilgilenmiyor. Ortaya bir konu atýyorlar ve hiçbir açýklama yapmadan çekip gidiyorlar. Sormaya gittiðimizde ise tek tek geldiðimiz için kýzýyorlar. Özellikle bizim sýnýf müdür yardýmcýsý bunu yapýyor. Diðerleri iyi. Diðer sýnýflarýn müdür yardýmcýsýndan arkadaþlar memnun. Bizimki böyle, deðiþtirilmesini istiyoruz.
a) Matematik: Ben bu öðretmeni hiç ama hiç sevmiyorum; çünkü hem davranýþlarý dengesiz hem de notlarý. Hiç ummadýðýnýz bir þeyden sinirlenen bir kiþi. Derse hazýrlýksýz geliyor. Bazen bir problemle bir ders saati geçiyor. Bu hocadan bir þey öðrendiðimiz yok. Okul kursunda dersimize gelen matematik öðretmeni çok deðerli bir öðretmen, neden bizim sýnýfa verilmedi? Sayýn müdürüm, önümüzdeki sene (....) Öðretmen’in bizim sýnýfa verilmesini sizden istiyoruz. Gelecek sene de þimdiki öðretmen bizim
Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
> 3 8 9 <
dersimize gelirse bizden üniversiteyi kazanan öðrenci beklemeyin sayýn müdürüm!
b) Edebiyat: En çok sevdiðim öðretmenlerden biri. Dersini iple çekiyorum. En rahat diyalog kurduðumuz bir öðretmen. Dersini nefesimizi keserek dinliyoruz. Her þeyi ile beðendiðim bir öðretmen. Þayet ben de öðretmen olursam aynen (…) gibi öðretmen olacaðým.
c) Fizik: Ýyi, deðerli bir öðretmen; ancak anlattýðý dersten bir þey anlamýyoruz. Anlatamayýnca da sýnýfta gürültü oluyor. O da kýzýp baðýrýyor.
d) Tarih: Bu öðretmenimiz de çok deðerli bir öðretmen. Derslerde bize ek bilgiler veriyor. Üniversiteye hazýrlýyor. Karakter olarak da beðendiðimiz bir öðretmen.
e) Biyoloji: Her hafta yaptýðý sözlülerle bize dersi kavratýyor. Konularý tekrar edip gelmemiz, sýnavlara rahat girmemizi saðladý. Giyimi kuþamý ile haným bir öðretmen, kendisini sýnýfça çok seviyoruz.
f) Saðlýk Bilgisi: Çok haným bir öðretmenimiz, saðlýk bilgisinde bize çok yararlý bilgiler verdi. Kendisini çok seviyoruz.
g) Ýngilizce: Hocamýz çok iyi, bize Ýngilizceyi öðretmek için çýrpýnýyor. Dersini çok iyi anlýyorum; ancak yazýlýda yapamýyorum; ama önümüzdeki sene de bize gelmesini istiyoruz.
h)Beden Eðitimi: Öðretmenimizi çok seviyoruz. Çok sert ama hep bizim iyiliðimizi düþünüyor. Bizim yanlýþa düþmemiz konusundaki uyarýlarý beni çok etkiledi.
1-Bence siz okulumuzu en iyi bir þekilde yönetiyorsunuz. Öðrencilerle olan iliþkileriniz oldukça iyi. Okulumuzu çok iyi bir þekilde temsil ediyorsunuz. Okulumuzun Manisa'da en iyi okul olduðu herkes tarafýndan
Öðrencilerin Verdiði Cevaplar (4)
> 3 9 0 <
kabul ediliyor. En takdir ettiðim yönlerinizden biri, okulumuzu Almanya'daki bir okulla “Kardeþ Okul” yapmanýz ve bu iliþkiyi saðlamanýz. Ben böyle bir faaliyeti diðer okullarda duymadým. Siz öðrencinin isteklerine deðer veriyorsunuz. Odanýza giren her öðrencinin þekerle çýkmasý güzel bir þey. Biz diðer okullarda böyle þeker veren bir müdür duymadýk. Diðer okullarda müdür odasýna giren öðrenci dayak yemeden çýkmazmýþ.
Sizden bir dileðim olacak. Ýstanbul'daki okullarýn okuma saati oluyormuþ. O saatte hizmetliler dahi kitap okuyormuþ. Bizim okulda da böyle bir uygulamanýn olmasýný þahsen ben çok istiyorum. Böyle bir uygulamaya Manisa'da siz önderlik yaparsanýz iyi olacak.
2-Ortaokul müdürümüz de iyi bir insandý. Dersimize geldiði için onu daha yakýndan tanýma fýrsatýný bulduk; ama diðer öðrencilere karþý çok sertti. Özellikle bayrak merasiminde çok baðýrýyordu. O bakýmdan diðer arkadaþlar kendisinden çok korkuyordu; ama bizim dersimize girdiði için aslýnda o korkulacak bir insan deðildi.
3-Ben de müdür olsam okulu ayný sizin yönettiðiniz gibi yönetirdim.
4-Müdür yardýmcýlarýmýzý daha fazla tanýma imkâným olmadý; ama gördüðüm kadarýyla bizim sýnýfýn müdür yardýmcýsý iyi. Her türlü derdimizle yakýndan ilgileniyor.
a) Ýngilizce: Bence tam bir öðretmen. Yeri geldiðinde arkadaþ, yeri geldiðinde tam bir öðretmen. Harika bir Ýngilizce öðretmeni. Bu öðretmen dersimize geldiði için kendimizi çok þanslý buluyoruz.
b) Writing: Bu hocamýzý pek sevdiðimi söyleyemem. Niçin sevmediðimi ben de bilmiyorum. Bana soðuk geliyor. Ýngilizcesinin de çok iyi olduðunu sanmýyorum. Öðrencilere karþý yaklaþýmý çok alaycý.
c) Spoken: Onu da seviyoruz, beyefendi bir öðretmen; ama askerlik hatýralarýna fazla yer veriyor. Dersi kaynatmak isteyen bazý arkadaþlar
5- Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
> 3 9 1 <
> 3 9 2 <
önünden gidiyor, öðretmenimiz de bilerek veya bilmeyerek onlarýn oyununa geliyor. Ders kaynayýp gidiyor.
d) Resim: Öðretmenizi kompleksli buluyorum. Notla öðrenciler üzerinde otorite kurmaya çalýþýyor. Oysa bu durum öðrencilerin hiç hoþlanmadýðý bir durum.
e) Edebiyat: Deneyimli bir hocamýz. Güzel ders anlatýyor; ancak þakalarý ve fýkralarý fazlaca cývýk. Biz güler gibi yapýyoruz; ama öðretmenimize bu anlattýklarýný yakýþtýramýyoruz. Ha, bir de yazdýðý kitabý bize satmaya çalýþýyor, bu da iyi olmuyor.Son olarak söylemek istediðim, sene baþýnda bu okula geldiðimde çok korkmuþtum; ama artýk okulumuzu çok seviyorum. Okulumuzun þeref tablosunda üniversite birincisinin resmi beni çok gururlandýrdý. Ýnþallah bizim dönemden de birinci çýkar.Ayrýca böyle anketlerle bizim görüþümüzü aldýðýnýz için sizi de tebrik ediyorum. Diðer okullardaki arkadaþlara sorduðumuzda onlarýn okulunda böyle öðrencilerin fikri alýnmýyormuþ. Sizi bu tutumunuzdan dolayý kutluyorum.
1- Ýlk defa okuluyla öðrencisiyle kaynaþmýþ bir müdür gördüm. Sanki bir öðrenci gibi gelip aramýza oturuyor, bizim sorunlarýmýzý dinliyor, yerine göre bizimle þakalaþýyor. Hele sene baþýnda bizleri sýnýf sýnýf alýp toplantý salonunda ergenlik çaðý problemlerimiz ve zararlý alýþkanlýklar hakkýnda bilgilendirmeniz çok hoþumuza gitti. Bu tür toplantýlarýn daha sýk olmasýný istiyoruz.
2- Diðer okul müdürlerimin hiçbir zaman öðrencilerle bireysel olarak ilgilenip bizlerin sorunlarýný dinlediðini görmedim. Ortaokul müdürümüzü ancak bayrak merasiminde görürdük. Daha önce müdür denince baðýran insan tipi aklýma gelirdi.
3-Eðer ben okul müdürü olsaydým, önce öðrencilerin sorunlarýný anlamaya çalýþýrdým. Öðrenci okuldan kaçtýysa hemen onu dövmek yerine, niye kaçtýðýný araþtýrýrdým; çünkü þuna inanýyorum, hiçbir insan suçlu olarak dünyaya gelmez. Mutlaka onu suça iten sebepler vardýr. Gerek aile, gerek toplum, hatta
Öðrencilerin Verdiði Cevaplar (5)
bazen okul kiþileri suça itebilir. Bunlarý araþtýrýrdým.
4-Sýnýf müdür yardýmcýmýz çok iyi biri. M.Ç. sanki bizim aðabeyimiz. Bize karþý ilgisi ve yakýnlýðý mükemmel. Ortaokulda müdür yardýmcýmýzdan çok korkuyordum. Lisede bu korkum gitti.
a) Matematik: Þahsen bu hocamýzýn sýnýfýmýz için yeterli olduðunu zannetmiyorum; çünkü dersi yeterince anlatamýyor. Duyduðuma göre yüksek okul mezunuymuþ. Kýrk dakikada ancak iki örnek çözebiliyoruz. Dersi anlatamayýnca biz de dinlemiyoruz, o da bize baðýrmaktan telef oluyor. Kendisinden hiç faydalanamadýk. Bereket okul kursuna gidiyorum da oradan matematik öðreniyorum.
b) Fizik: Bu öðretmeniz, kýrk dakika boyunca nefes aldýrmadan yazý yazdýrýr. Hep suratý asýktýr, hiç gülmez. Yazýlýlarda, deftere yazdýrdýðý örneklerden sormaz, baþka baþka örneklerden sorar. Öðrencinin zayýf not almasýna sevinir bir hâli var. Sýnýf olarak anlaþamýyoruz
c) Ýngilizce: Güleç yüzlü, öðrenci psikolojisinden anlayan bir öðretmenimiz. Bize öðretmen deðil, abla gibi davranýyor. Zevkle iþlediðimiz bir ders.
d) Kimya: Bence kimyayý en iyi þekilde anlatan, dersimize gelen en iyi öðretmenlerden biri.
e) Tarih: Tam anlamýyla mükemmel bir öðretmen. Tarih dersini bana en iyi þekilde anlatan bir öðretmen. Diðer dersleri isteksizce çalýþýrken onun dersinde mükemmel olmak için çaba sarf ediyorum. Bence mükemmel birisi. Örnek aldýðým bir öðretmen.
f) Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi: Din dersini çok akýcý anlatýyor; fakat bazen ne zaman kýzýp ne zaman güleceði belli deðil. Bazen hiçbir þey yokken baðýrabiliyor; ama herhalde yoðun iþ stresinden olsa gerek; ama haksýz olduðunu anlarsa özür
5- Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
> 3 9 3 <
diliyor. Bu özelliðini de takdir ediyoruz.
1-Okulu müdürü dendiðinde akla ilk gelen kaba kuvvet ve ondan korkmaktýr. Bu bende de vardý; fakat geçen yýldan beri süregelen izlenimlerimde sizin böyle olmadýðýnýz kanýsýna vardým. Öðrencilere yaklaþýmýnýz çok farklý. Bir müdürden ziyade bir dost gibi. Bana göre çok anlayýþlý ve öðrencileri gerektiði yerlerde deðerlendirmeyi çok iyi yapýyor. Odasýna giren öðrencilere þeker vermesini çok takdir ediyoruz.
2- Ýlkokul müdürü ile aram çok iyiydi. Hatta evine dahi birkaç kere gitmiþtim. Bunun nedeni kýzýyla ayný sýnýfta olmamdý. Ortaokul müdürü ile iliþkilerim de çok iyiydi; çünkü ortaokulda iken birkaç birincilik ve ikincilik derecelerim vardý. Gözde bir öðrenciydim. Bir de babamýn mesleði yani maddi durumumuzun da iyi olduðunun bilinmesi sayesinde tüm idare ve öðretmenlerimce sevilirdim; ama diðer arkadaþlarým benim konumumda deðildi.
3- Müdür olmayý hiç düþünmedim. Þayet olursam sizin gibi olmayý düþünürüm.
4-Müdür Yardýmcýmýz M.Ç.den çok memnunum; ama (.…) Bey’den hiç hoþlanmýyorum. Tavýrlarýný ve bize olan yaklaþýmlarýný çok sert buluyorum. Onun bizim müdür yardýmcýsý olmasýný hiç istemiyorum. Bir de aþaðý binada bir müdür yardýmcýsý var, diðer binadaki arkadaþlar ondan çok þikâyetçi. Bir defa da ben rastladým, aðzýndan çýkan kelimeden þahsen bir öðrenci olarak ben utandým.
a)Matematik: Bu hocamýzý hiç sevmiyorum. Bize yeterli eðitimi vermediðini düþünüyorum. Ders iþleyiþ tarzýný beðenmiyorum.
b)Edebiyat: Çok seviyorum. Fakat onun iyi niyetini suiistimal ettiðimiz düþüncesindeyim.
Öðrencilerin Verdiði Cevaplar (6)
5-Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
> 3 9 4 <
c)Fizik: Sýnýfça bu öðretmeni hiç sevmedik. Kendisinin sesini daha doðru dürüst hiç duymadýk. Þaka kabiliyeti ve anlayýþý hiç yok. Dersi ezberlemiþ gibi bir nefeste anlatýp geçiyor. Ondan sonra yaz babam yaz. Bence o da yetersiz.
d)Kimya: Mükemmel öðretmen, bize daha fazla bir þeyler verebilmek için çýrpýnýyor. Gel de bu hocayý sevme! Sevmemek nankörlük olur.
e)Tarih: Bu yýlki en iyi öðretmenlerimizden biri. Onun dersinin nasýl geçtiðini anlamýyoruz.
f)Coðrafya: Biraz memnunuz. Ýkinci dönem oldukça sertleþti. Dersi çok monoton.
g)Saðlýk: Tarih öðretmenimizden sonra en iyi öðretmen. Þahsen bizim biyoloji dersimize de girmesini istiyoruz.
h)Çevre: Baþta seviyordum, fakat þimdi asla! Bizden nefret ettiðini, bizi sevmediðini kendi aðzýyla itiraf etti. Çok inatçý bir öðretmen.
ý)Ýngilizce: Çok hoþlandýðým söylenemez. Bizim sýnýfa uygun bir öðretmen deðil. Bilgisinin az olduðu kanýsýndayým.
j)Beden Eðitimi: Þahsen memnun deðilim. Aðzý çok bozuk. Doðru dürüst beden eðitimi dersi gördüðümüz yok. Bize bir top veriyor, kendisi odadan çýkmýyor.
k)Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi: Dersi akýcý ve güzel anlatýyor. Ama bir anda parlayýnca korkuyoruz. Parlamasa iyi olacak. Ders anlatýþý çok güzel.
l) Resim: Bence bu ders niye okutuluyor anlamýyorum. Zaten kabiliyetim yok. Bence ders de öðretmen de lüzumsuz.
m) Müzik: Bu ders fena deðil. Dinlendirici oluyor; ama öðretmeniz genç olduðu için öðrenci üzerinde otorite kuramýyor. Bir de sýnýfta öðrencilerin gözü önünde tost yiyor. Uygun düþmüyor. Bir de öðrenciyi gözcü koyuyor. Ýdare görmesin diye.
> 3 9 5 <
Öðrencilerin Verdiði Cevaplar (7)
5-Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
1-Okul müdürümüzün bizi her bakýmdan iyi temsil ettiðine inanýyorum. Öðrenciye yaklaþýmý iyi ve öðrencilerin görüþlerine deðer veriyor. Dilek ve þikâyet kutusuna attýðýmýz dileklerimizi bayrak merasimlerinde cevaplamasý çok güzel. Bazý yalan yanlýþ bilgilerin doðruluðunu müdürden öðrenmek iyi bir þey. Geldiðim okulda böyle bir uygulama yoktu.
2-Bundan önceki ortaokul müdürümüz hep kendi istediði öðrencilerin sorunlarý ile ilgilenirdi. Zengin çocuklarýna daha yumuþak davranýrdý. Ayrýmcýlýk yapýyordu. Disiplini dayakla saðlamaya çalýþýyordu. Sosyal faaliyetlerimiz hiç yoktu. Öðrencileri çok basit konularda aðlatabiliyordu.
3-Ben okul müdürü olsaydým sýnýflara öðretmen daðýtýmýný çok düzenli bir þekilde saðlardým. Beden eðitimi, resim gibi dersleri öðleden sonralarý koyardým.
Ýkincisi sürekli öðrencilerimle iç içe olurdum. Öðretmen öðrenci iliþkilerinde sadece öðretmenleri dinlemekle kalmaz öðrencileri de dinler, onlara baðýrýp çýðýrmadan hatalarýný anlatýr, onlara yumuþak davranýrdým. Adeta onlarla birlikte gençliðimi tekrar yaþardým.
4-Müdür yardýmcýlarýmla aram iyi, yalnýz (….) Bey hiç sevilmiyor. Hep küfürlü konuþuyor.
a) Edebiyat: Aslýnda ben bu hocayý seviyordum. Sýnýf da seviyordu, fakat daha sonra sevmedik. Hiç sözünde durmuyor. O kadar çalýþtýk, sözlüye kaldýrmasý için fakat sözünde durup kaldýrmadý. Bütün seneyi hep raporlu geçirdi. Galiba kocasý da (....) imiþ. Hiç edebiyat dersi görmedik desek yalan olmaz.
b) Ýngilizce: Bize devamlý olarak “Sizin dinlemenize gerek yok; çünkü sizin beyniniz kapsama alaný dýþýnda!” diyor. Ne hoca bizi sevdi, ne de biz hocayý.
c) Tarih: Bu hocamýz bizim ikinci imtihanýmýzý iptal etti. Gerekçesi hepimiz bu imtihandan çok zayýf not almýþýz. Mümkün deðil, sorularýn cevaplarýna baktýk; sýnýfýn çoðunun notu yüksek, zayýf alan yok gibi. Sonra da öðrendik ki bizim yazýlý
> 3 9 6 <
kâðýtlarýný kaybetmiþ. Bana göre düzensiz bir hoca.
d) Coðrafya: Ben ve sýnýfýmýz bu hocayý çok seviyoruz. Bize karþý çok anlayýþlý. Ders anlatýrken hiç sus demesine gerek kalmadan sýnýf susuyor. Çok güzel ders dinliyoruz. Hâlbuki diðer hocalar sýnýfý susturmak için kendini yýrtýyor; ama sýnýf gürültüye devam ediyor.
e) Saðlýk Bilgisi: Bu öðretmenimiz de ufak tefek bir öðretmen ama dersi iyi anlatýyor, bize yaklaþýmý çok iyi.
f) Fizik: Çok yavaþ ve sessiz, sýnýfta hiç otorite kuramýyor. Baðýrýyor, çaðýrýyor; ama nafile. Okul kursuna gitmesem fizik öðrenemeyecektim.
g) Matematik: Ortaokulda matematik dersini hiç sevmezdim. Fakat bu hocamýz çok iyi matematik dersi anlatýyor. Her öðrenciyle bir aðabey gibi yakýndan ilgileniyor.
h) Kimya: Bu hocayý da hiç sevmiyoruz. Sýnýf konuþunca kimin konuþup konuþmadýðýný anlamadan kaba kuvvete baþvuruyor. Baskýyla, dayakla otorite kurmaya çalýþýyor.
1-Müdürümüz bence örneklerinden bir tanesidir. Bunu kesinlikle yað yapmak amacýyla söylemiyorum. Müdür’ümüz yeri geldiðinde tam bir ciddiyet, içerisinde, yeri geldiðinde öðrencisiyle öðrenci olan sorunlu sorunsuz bütün öðrencileri dinlemeye razý olan bir kiþidir. Yani yapmasý gereken görevi yapan çok yönlü bir kiþidir. Allah ondan razý olsun. Bizlere verdiði emeði helal etsin.
2-Bundan önceki okul müdürümüzü tanýmadýðým için geçmiþ müdür hakkýnda bir yorum yapamam; ancak pek öðrenci ile irtibatý yoktu.
3-Ben okul müdürü olursam tam otoriter, yeri geldiðinde tam bir müdür ciddiyeti içinde hareket eder, yeri geldiðinde de öðrencileriyle öðrenci olan bir müdür olurdum. Kýsacasý olmak istediðim okul müdürü yine kendi okul müdürümüz gibi olurdum. Herkes hedefleri hakkýnda bir model seçermiþ. Ben
Öðrencilerin Verdiði Cevaplar (8)
> 3 9 7 <
de kendi müdürümüzü model seçerdim.
4-Okulumuzun müdür yardýmcýlarýyla üç yýl içerisinde hiçbir problemim olmadý ve hiçbir disiplin cezasý ile karþýlaþmadým, biri hariç hepsini seviyorum. Bize olan yaklaþýmlarý bir aðabey gibi. Onlarýn hepsinin de müdür olmasýný can-ý gönülden istiyorum.
a) Edebiyat: iþine baðlý, imtihan sorularýný sýnýfýn derecesine göre soran, öðrencilerin kötü davranýþlarýný dövmeden hâlleden, bir öðretmen kýsacasý iyi bir öðretmen.
b) Tarih: Giyimi çok þýk, çok güzel giyiniyor ama öðretmenliði kýyafeti kadar güzel deðil. Bence çok kaytarýcý, raporlu olduðu hâlde hep sokakta görüyorum. Bence öðretmenliði sevmeyen biri dersi hiç verimli geçmiyor.
c) Coðrafya: Bu öðretmenizi de aksine çok iyi. Bizim dersi anlamamýz için adeta çýrpýnýyor. Ýyi yürekli bir öðretmen.
d) Biyoloji. Dersleri biraz hýzlý anlatýyor, çok ders veriyor. Bazý konularý anlamadan geçiyoruz; ama yine de bizim iyiliðimizi isteyen, bize bir þeyler vermek isteyen bir öðretmen.
e) Din kültürü Ahlak Bilgisi: Bu öðretmenimizin beðenmediðim yönlerinin yaný sýra oldukça beðendiðim yönleri de var.
f) Fizik: Öðretmenimizin beðenmediðim yönleri: Öðrencilere gülmeyen, derslerde herkese baðýran birisi. Bu öðretmenimin dersinde oldukça sýkýlýyorum.
g) Beden Eðitimi: Beden öðretmenimiz öðrencilerine kötü sözler kullanan birisidir.
h) Kimya: Beðenmediðim yönleri yok.
5- Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
> 3 9 8 <
ý) Matematik: Beðendiðim yönleri oldukça fazla.
1-Okul Müdürü’müz dýþtan çok sert ve asabi görünmektedir, fakat kendisi çok babacan ve cana yakýn bir insandýr. Giyim kuþamý ile gerçekten tam bir beyefendi.
2-Önceki okul müdürüm ise öðrencileri ile ilgilenmeyen vurdumduymaz bir insandý. Haftada bir kez okula geldiðinde bile fazlalýktý.
3-Okul müdürü olsaydým önce öðretmen öðrenci iliþkisini ele alýrdým. Öðretmenin öðrenciye, öðrencinin öðretmene olan tavýr ve davranýþlarýný inceler ve düzeltirdim. Müdür, müdür yardýmcýsý, öðretmen ve öðrenci arasýndaki en iyi diyaloðu kurardým.
4- Sýnýf müdür yardýmcýmýz çok iyi. Öðrencisini her zaman tutan ve savunan bir insandýr; ama onun yanýndaki müdür yardýmcýsý çok sert, aðzýndan hep kötü kelimeler çýkýyor. Onun alýnmasýnda fayda var.
a) Matematik: Anlatýmý çekici deðil. Okul kursundaki öðretmenimiz matematiði bundan daha güzel anlatýyor. Dersi güzel anlatamayýnca arkadaþlar da dinlemiyor. Öðretmen de zorla dinletmeye çalýþýyor, baðýrýyor.
b) Edebiyat: Bilgisi güzel, fena deðil. Ders anlattýðý zaman dersi dinleniyor; ancak çocuklarýný çok methediyor. Biraz da fazla özele giriyor.
c) Felsefe: Bu öðretmenimiz hakkýnda söylenecek bir laf yok. Dört dörtlük bir öðretmendir. Kendisini sýnýfça seviyoruz.
d) Beden Eðitimi: Aðzý bozuk bir öðretmen. Herhâlde beden eðitimi öðretmeni olmanýn gereði.
Öðrencilerin Verdiði Cevaplar (9)
5-Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
> 3 9 9 <
Öðrencilerin Verdiði Cevaplar (10)
5- Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
1-Ýlk etapta herkes gibi ben de müdür sýfatýndan korkuyordum. Yüksek statü sahibi insanlardan her zaman çekinmiþimdir. Buraya gelince de öyle olacaðýný zannetmiþtim; ama her þey farklý boyutlarda geliþti. Siz bizim dersimize girmiþtiniz ve oðlunuza yazdýðýnýz mektubu okumuþtunuz. Ben çok þaþýrmýþtým, bizi muhatap olarak seçmenize. O günden sonra size daha farklý bakmaya baþladým. Demek ki bütün müdürler ayný olmuyormuþ, diye düþündüm. Okuduðunuz mektubu köye gittiðimde babama anlatýyorum; çünkü benim aðabeyim okuduðu okulda ailemize uymayan bir arkadaþlýk kurmuþtu ve babamý çok kötü bir hayal kýrýklýðýna uðratmýþtý. Okuduðu okulda kurduðu arkadaþlýk sonu bizim aileye uymayan bir kýzla evlendi. Babam sizinle tanýþmak istedi fakat nasip olmadý. Geçen geldiðinde sizi çok bekledi, fakat sizin o gün toplantýnýz varmýþ. Benim düþüncelerimi deðiþtiren sadece bu davranýþ deðildi. Siz insana insan olduðu için deðer veriyorsunuz. Hiç ayrým yapmýyorsunuz. Sizin yanýnýzda zengin veya fakir çocuðunun bir farký yok. Bu devirde böyle insanlarla karþýlaþmak çok zor; ama Rabb’im sizi bizim karþýmýza seçmiþ de çýkarmýþ. Köylü olmam nedeniyle gerek hocalarýmýn yanýnda gerekse arkadaþlarýmýn yanýnda hep çekinerek davranýyordum; ama siz bizim bu eksikliðimizi giderdiniz. Sizin yanýnýzda köylü ile þehirli ayný eþit derecede. Bu da sizin herhâlde köylü çocuðu olmanýzdan ileri geliyor.
2-Bundan önceki müdürümüz de iyiydi. Öðrencileri çok seviyordu; ama sizin kadar öðrenciye yakýn deðildi.
3-Okul müdürü olsam okulu týpký sizin gibi yönetirdim.4-Müdür yardýmcýmýz maalesef, size benzemiyor. Sizde
gördüðümüz özellikler onda yok. Öðrencilerin konumlarýna göre hareket ediyor. Bu da bizim gözümüzden kaçmýyor.
a) Matematik: Hayatýmda gördüðüm en berbat hoca. Dersimize lise 1. sýnýfta ve lise 2. sýnýfta girdi. Her iki yýlda da bizi matematik dersinden soðuttu. Bize çok büyük haksýzlýklar yaptý. Böyle kiþiler öðretmenliði hak etmiyor. Bu sene dersimize giren matematik öðretmenimiz þiir gibi ders
> 4 0 0 <
anlatýyor. Keþke lise 1. ve 2. sýnýfta da bu hocamýz gelseydi. Rahatlýkla iyi bir üniversite kazanýrdým.
c) Kimya: Lisede kimya derslerime hep bu öðretmenimiz girdi. Gerek ders iþleyiþi, gerekse yaptýðý esprilerle çok iyi bir insan. Kimyayý sevdirmek için gereken her þeyi yapýyor. Öðrencilerin psikolojik durumundan çok iyi anlýyor. Lisede üç yýl dersimize giren tek öðretmen. Bize çok emeði geçti. Örnek alacaðým bir öðretmen. Kendisine teþekkür ediyorum.
d) Biyoloji: Ýki yýldýr dersimize giriyor. Dersi tamamen üniversiteye yönelik, bizim için çok iyi oluyor. Bütün öðretmenler onun gibi ders iþlemelidir. Biyoloji dersini sevmemde büyük katkýsý var.
e) Fizik: Fizik dersini çok iyi anlatýyor. Biz istemesek de dersi güzel iþliyor. Sýnýf olarak kendisine saygýsýzlýk yaptýðýmýzda bize kýzýp baðýrýr, sonra yine neþeli bir þekilde ders anlatmaya baþlar, kindar deðildir.
f)Beden Eðitimi: Çok çalýþkan ve anlayýþlý bir öðretmenimiz. Özellikle beden eðitimi öðretmeni olmak isteyen arkadaþlarý hiçbir karþýlýk beklemeksizin okul dýþýnda çalýþtýrarak sýnavlara hazýrlýyor. Fedakâr bir öðretmenimiz.
1- Bu okulda ilk senem olduðu için müdürümüz hakkýnda tam olarak bir þey söyleyemem; ama çevre temizliðine verdiði önemi; uyuþturucuya, alkole ve sigaraya karþý olan mücadelesini ben þahsen çok beðeniyorum. Sene baþýnda zararlý alýþkanlýklar üzerine toplantý salonunda her sýnýf için ayrý ayrý yaptýðýnýz toplantýlar çok yararlý oldu. Bu tür toplantýlarýn devamýný istiyorum. Okul içinde dereceye giren arkadaþlarýmýzý ödüllendirmesi de çok deðiþik, motive edici ve güzel bir davranýþ. Okulumuzu iyi yönetiyor ve iyi temsil ediyor.
2- Ortaokuldaki müdürümüz sizin kadar iyi diyalog saðlayamýyordu. Okulda yeteri kadar düzgün bir eðitim yoktu. Çoðu dersimiz boþ geçti. Ýnsan olarak iyi bir biriydi.
Öðrencilerin Verdiði Cevaplar (11)
> 4 0 1 <
3-Ben okul müdürü olsaydým, ilk önce öðretmenlere ve öðrencilere iyi davranýrdým. Ben, onlara saygýlý davrandýðým takdirde, onlar da bana saygýlý davranýrlar ve baþarý yüksek olurdu.
4-Müdür yardýmcýlarýmýzdan da memnunum. Bize her konuda yardýmcý oluyorlar ve disiplini saðlýyorlar.
a) Edebiyat: Bence hocamýz, dört dörtlük bir hoca. Derste öðrenciye nasýl davranýlacaðýný çok iyi biliyor. Ders anlatmasý çok güzel. Hiçbir öðretmende görmediðim kadar öðrenci ile iyi diyalog kuruyor; ama kötü olan bir þey var ki o da seneye emekli olacakmýþ. Ýnþallah emekli olmaz, diye dua ediyorum. Bu hocamýzýn emekli olmasýný istemiyorum, çünkü ben bu sene, zevkle ders dinledim.
b) Matematik: Aslýnda bu hocamýzýn bana karþý kötü bir davranýþý olmadý; ama bazý arkadaþlarýma karþý çok onur kýrýcý konuþuyor. Tabii arkadaþlarým adýna ben de etkileniyorum.
c) Gramer: Hocamýz elinden geldiði kadar bize Ýngilizceyi sevdirmeye ve öðretmeye çalýþýyor. Bize farklý ve deðiþik uygulamalarla, yöntemlerle en iyi þekilde diðer öðretmenlerden daha iyi olarak Ýngilizce öðretiyor. Bence çok iyi bir öðretmen ve iyi bir insan. Öðrenciye çok iyi yaklaþýyor ve her sorunu tatlý bir þekilde çözüyor.
d) Reading-Writing: Bu hocamýzla fazla anlaþamýyoruz; çünkü bu hocamýz bazý konularda topu baþka hocalara atýyor. Mesela, bir okuma parçasýndaki dil bilgisi konusunu, “Falan hocanýz anlatmýþtýr!” deyip hemen alýþtýrmalara geçiyor, kitaptakilerden baþka alýþtýrma yapmadan hemen baþka bir konuya geçiyor. Geçmiþ senelerin imtihan sorularýný þimdi bize uygulamasý hiç de hoþ deðil. Ayrýca imtihan sorularýný puanlamasýndaki gaddarlýðýný da unutmamalý.
e) Spoken: Derslerimizde en iyi þekilde bilgiler veriyor, ama oyuna
5- Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
> 4 0 2 <
geliyor. Arkadaþlar askerlik ve maç muhabbeti yapýnca dersi unutuyor.f) Edebiyat: Hocamýz, edebiyat konusunda ve ders anlatmada çok
iyi, ama dilbilgisi konusunda sýfýr. Oysa dilbilgisi konularý üniversite imtihanlarýnda çok önemli. Ýnsan olarak çok yumuþak tabiatlý. Müdür yardýmcýsý olduðu için bizi daha iyi tanýyor ve özel problemlerimize eðiliyor. Bu yönden kendisini takdir ediyorum, ama dil bilgisi konusu hariç.
Not: Birkaç hocamýz daha var, onlarýn isimlerini bile yazmak istemiyorum; çünkü davranýþlarý ve sözleri hiç de iyi deðil. “Sizden adam olmaz! Siz hiçbir yeri kazanamazsýnýz!” gibi sözleriyle sürekli bizim moralimizi bozuyorlar. Böyle hocalarýmýz olduðu müddetçe Sayýn Müdür’üm, siz bizden hiçbir baþarý beklemeyin. Aþýrý derecede stres altýndayýz.
1-Okul müdürü hakkýnda düþüncelerim, öðrencilere karþý iyi ve hoþ tutumu, babacan davranýþlarý ona olan kanaatimizi olumlu yönde etkilemektedir. Odasýna gittiðimizde bize þeker vermesi, bizleri sýnýf sýnýf konferans salonunda toplayýp okul içindeki ve dýþarýdaki zararlý davranýþlar hakkýnda bilgi vermesi, bizim baþarýmýz için çýrpýnmasý, babacan davranýþlarý bizleri etkilemektedir.
2-Bundan önceki okul müdürüm böyle toplantýlar yapmazdý. Çok katý ve otoriter olduðundan öðrencilerle konuþmaya tenezzül etmeyen biriydi.
3-Okul müdürü olsaydým ben de sizin gibi yapardým. Tuvaletlerin daha temiz olmasýný saðlar, tuvaletlere sabun koydururdum.
4-Müdür yardýmcýlarý öðrencilerin derdinden anlayan insanlar. Özellikle sýnýf müdür yardýmcýmýz L. Bey, S. Bey kesinlikle öðrencinin derdinden anlayan insanlar.
Öðrencilerin Verdiði Cevaplar (12)
> 4 0 3 <
5- Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
a) Edebiyat: Tam bir öðretmen, derslerde nasýl davranacaðýný, öðrencilerle nasýl arkadaþ olacaðýný bilen biri. Sýnýfýn genellikle çoðu öðretmenimizden hoþnut. Çok çok iyi. Ben ortaokulda iken Türkçe dersi zorunluydu. Hiçbir zaman derse isteyerek girmemiþtim; ama þimdi edebiyat dersleri çok iyi. Hocamýn ders anlatýþýndaki baþarýsý benim edebiyat dersini sevmemi saðladý. Ben öðretmenimi örnek alýyorum.
b) Tarih: Ders anlatmaktan hiç haberi yok. Hiç iyi bir öðretmen deðil. Bütün öðrencilere hakaretlerde bulunuyor, küfürler yaðdýrýyor. Böyle bir öðretmenin okulda yeri yok. Bu hocayý okuldan atýn, konu anlatamýyor. Anlattýðý tek þey kedi, köpek. Ayrým yapýyor, öðrencilere çatlak, diyor. Þahsen ben nefret ediyorum.
c) Fizik: Bu hocamýzýn dersinden hiçbir þey anlamýþ deðilim. Hocamýzýn konuþmasý bile deðiþik. Bu yüzden sýnýfýmýzda fizik dersimiz sýrf gýrgýr, gürültü ve þamata olarak geçiyor. Aðzý bozulduðunda da aklýna geleni söylüyor.
d) Saðlýk Bilgisi: Saðlýk dersi iki saat üst üste, birinci derste beþ on dakika ders anlatýyor, ondan sonra oturuyor. Ýkinci saat ise sözlü yapýyor. Dikkatimi çeken þey þu: Hocamýz bize saðlýk dersi veriyor, ama kendisi korkunç derecede sigara kokuyor. Üstelik diþleri sigaradan sapsarý olmuþ. Söyledikleriyle davranýþý tezat teþkil ediyor.
e) Biyoloji: Çok deneyimli bir hocamýz. Zor olan bu dersi adeta edebiyat dersinde þiir dinler gibi dinliyoruz. Kendisi de öðrencilere karþý çok nazik davranýyor. Þahsen ben de öðretmeniz gibi biyolojiyi seçip genetik bilgisi üzerinde çalýþmak istiyorum.
f) Matematik: Bu öðretmenimizin aklý fikri borsada. Derse hiç hazýrlýklý gelmiyor. Derse girdiðinde iþleyeceði konuyu bize soruyor. Garanti, borsadan çýkýp gelmiþtir. Kendisinden hiç faydalanamadýðýmýz hocalarýmýzdan biri. Borsa yükselmiþ ise dersi anlatýr; ama borsa düþmüþse ders diye bir þey bekleme! Bereket okul kursuna gidiyorum da bir þeyler öðreniyorum; ama
> 4 0 4 <
diðer arkadaþlar bu iþin farkýnda bile deðil.
f) Resim: Bizimle hep tartýþýr, sýnýfla hiç geçinemez.
g) Çevre: Dersi sevdirerek iþler.
h) Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi: Çok sinirli ve disiplinli.
ý) Ýngilizce: Genç bir öðretmenimiz, dersi iyi anlatýyor. Aramýzda bir problem yok.
a) Matematik: Ben bu öðretmeni hiç ama hiç sevmiyorum; çünkü hem davranýþlarý dengesiz hem de notlarý. Hiç ummadýðýnýz bir þeyden sinirlenen bir kiþi. Derse hazýrlýksýz geliyor. Bazen bir problemle bir ders saati geçiyor. Bu hocadan bir þey öðrendiðimiz yok. Okul kursunda dersimize gelen matematik öðretmeni çok deðerli bir öðretmen, neden bizim sýnýfa verilmedi? Sayýn müdürüm, önümüzdeki sene (...) Öðretmenin bizim sýnýfa verilmesini sizden istiyoruz. Gelecek sene de þimdiki öðretmen bizim dersimize gelirse bizden üniversiteyi kazanan öðrenci beklemeyin sayýn müdürüm!
b) Edebiyat: En çok sevdiðim öðretmenlerden biri. Dersini iple çekiyorum. En rahat diyalog kurduðumuz bir öðretmen. Dersini nefesimizi keserek dinliyoruz. Her þeyi ile beðendiðim bir öðretmen. Þayet ben de öðretmen olursam aynen (…) gibi öðretmen olacaðým.
1- Liseye baþlamadan önce Manisa Lisesi benim için çok büyük, çok güzel bir okuldu. Bu okula kayýt yaptýrýp okumaya baþlayýnca tahminlerimde de yanýlmadýðýmý gördüm. Bu okulun geldiðim okuldan en büyük farký disiplini ve ciddi eðitimin olmasý. Bu da sanýrým okulun idaresinden kaynaklanmaktadýr. Þahsen ben okul müdürümden, müdür yardýmcýlarýndan memnunum; ancak öðretmenler konusunda ayný kanaate sahip deðilim.
5- Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
Öðrencilerin verdiði cevaplar (13)
> 4 0 5 <
2- Geldiðim okulda þu anda Manisa Lisesi’nde bulunduðum ortam yoktu. Müdür’ümüz nezaketli bir insan olmasýna raðmen öðretmen ve öðrenci üzerinde gerekli bir otoritesi yoktu. Bu durum okulda eðitimi olumsuz yönde etkiliyordu.
3- Sýnýf müdür yardýmcýmýz da çok iyi bir insan. Her problemimizle çok yakýndan ilgileniyor. Memnunum.
4-Ben müdür olsaydým, þu anda Müdür’ümüz gibi okulu idare ederdim. Müdür’ümüzün okulu yönetimindeki baþarýsýný takdir ediyorum.
a-Fizik: Öðretmenimiz iyi bir öðretmen, bildiðini bize aktarmada çok baþarýlý; ancak, öðretmenimizin bir huyu var, o huyunu hiç beðenmiyoruz. Tahtaya kaldýrdýðýnda sorduðu soruyu bilemediðimizde adeta öðretmen zevk duyuyor ve bizimle alay ediyor. Öðretmenimiz bu huyunu terk ederse iyi olur.
b- Coðrafya: Coðrafya öðretmenimiz ayný zamanda sýnýf öðretmeniz de ama çok disiplinli haddinden fazla disiplinli. Bayan olmasýna raðmen aramýzda bir türlü baðlantý kuramýyoruz. Sorunlarýmýzý ona aktaramýyoruz. Bir þey söyledik mi ya bizi tersliyor ya da alay ediyor. Herhâlde bu da çok sinirli olmasýnda kaynaklanýyor. Dersinde çýt çýkmýyor. Herkes put gibi duruyor ve dersine hiç katýlým olmuyor ve verimsiz bir ders iþliyoruz.
c- Matematik: Hayatýmda gördüðüm en iyi bir matematik öðretmeni. Aslýnda ben matematik dersini fazla sevmezdik. Ortaokulda iken ben matematik dersine pek fazla ilgi duymazdým; ama bu matematik öðretmenimiz þiir gibi matematik dersi anlýyor. Hem öðretmenimi seviyorum. Hem de matematik dersini.
d- Biyoloji: Çok baþarýlý bir öðretmen. Yaklaþýmý fevkalade, bizi cesaretlendiriyor. Hiç onurumuzu kýrmýyor.
Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
> 4 0 6 <
e- Tarih: Bu öðretmenimizi de çok seviyoruz. Anlattýðý tarihi olaylar bizi heyecanlandýrýyor. Sanki insan kendini o olaylarýn bir parçasý hissediyor. Ve anlattýðý olaylarýn içinde buluyor insan kendini..
f- Beden Eðitimi: Çok iyi bir öðretmen, çok çalýþkan, baþkalarý bize topu verip spor odasýnda çay içerken bu hocamýz hep bizimle beraber ve bizi de çok seviyor. Biz de kendisini çok seviyoruz; ancak tek bir kusuru var. Sinirlendiðinde kendini kaybediyor. Aðzýndan yanlýþ kelimeler çýkýyor. Hocamýzýn bu kusurunu terk etmesi lazým.
g-Ýngilizce: Ýyi ve kibar bir öðretmen çok güzel de ders anlatýyor. Ancak bazý tembel arkadaþlar önünden gidiyor. Maç lafý açtýðýnda ders unutuluyor. Artýk Ýngilizce dersi maça dönüþüyor. Hocamýz bu tongaya düþmemesi lazým.
f-Din dersi: Din dersini çok seviyorum. Hocamýzýn çok güzel anlatýþý, bu dersi daha zevkli hâle getiriyor. Soru sorduðunda bize þeker vermesi dersi daha zevkli hâle getiriyor; ancak bilemediðimizde kulaðýmýzý çekmesi kýz arkadaþlarýn yanýnda ayýp oluyor. Hocamýz kulak çekmeyi býrakýrsa çok iyi olur.
1-Okul Müdürü’müz, bence gerek giyiniþi, dýþ görünüþü, gerekse iç görünüþü ile gayet iyi. Öðrencileriyle diyalog içinde olan, öðrencilerin sorunlarýyla yakýndan ilgilenen düþünceli bir müdür olduðunun farkýna vardým. Okula geldiðimde görünüþünün sert olduðunu zannetmiþtim; ama göründüðü gibi deðilmiþ. Bence ideal bir müdür olduðunu düþünüyorum.
2-Ortaokul müdürümüzün kaba ve sert bir görünümü vardý. Bu müdürü fazla sevmezdim; çünkü bu müdürümüz kadar düþünceli ve ilgili deðildi. Bazen öðrencilerin düþünceleri onun için hiç önemli deðildi; ama þimdiki müdürüm en azýndan sene baþý toplantýlarý ve dilek kutularýyla öðrencilerin fikrini dinliyor ve bizlere deðer veriyor.
3-Doðrusunu söylemek istersem müdür olmayý hiç düþünmedim.
Öðrencilerin Verdiði Cevaplar (14)
> 4 0 7 <
Eðer müdür olsaydým öðrencilerimi gerek kýlýk-kýyafeti ile gerekse baþka bir þeyde sýkmazdým. Süper Lise’ye gösterdiðim ilgiyi düz liseye de uygulamaya çalýþýrdým. Hepsi bu okulun öðrencisi ise hepsine eþit davranmaya çalýþýrdým.
4- Þu ana kadar sýnýf müdür yardýmcýmla ilgili bir sýkýntým olmadý. Gayet nazik ve kibar bir insan; ama bir defa bizim sýnýf yardýmcýsýnýn dýþýnda baþka bir müdür yardýmcýsýndan geç kâðýdý almak zorunda kaldým, burnumdan getirdi. Onun müdür yardýmcýsý olduðu sýnýflarýn öðrencilerine Allah yardým etsin iþleri çok zor.
a-Spoken: Çok müthiþ bir öðretmen. Dersine çok ilgi duyan ve Ýngilizceyi çok iyi konuþan bir kiþi. Çok zevkle iþlediðimiz derslerden birisi.
b-Reading Writing: Çok konuþan derslerinin çoðu vaktini anýlarýna ayýrmakla geçiren verimsiz bir öðretmen.
c-Grammer: Gayet sabýrlý ve öðrencileri ile iyi diyalog kurmaya çalýþan dürüst bir öðretmen.
d- Edebiyat: Dersleri sürekli kaynýyor. Konuþmaktan ders anlattýðýný fazla hatýrlamýyorum. Sadece konuþuyor.
e-Fizik: Kiþilik olarak itici birisi. Öðrenci ile nasýl anlaþacaðýný bilmeyen biri. Dersi iyi anlatýyor ama sýkýcýlýðý dersi olumsuz etkiliyor.
f-Matematik: Yetersiz bir öðretmen. Dershaneye giden arkadaþlar eksiðini bulduðunda küplere biniyor. Bilgisizliðini despotlukla bastýrmaya çalýþýyor; ama bizler yutmuyoruz tabii.
g- Felsefe: Onun hakkýnda söylenecek hiçbir söz yok. Dört dörtlük bir öðretmendir. Kendime model aldýðým bir öðretmendir. Öðretmen olduðumda ayný (....) Bey gibi öðretmen olmak istiyorum.
h-Tarih: Problemli, sinirli bir öðretmen. Problemini öðrenciye
5-Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
> 4 0 8 <
yansýtan ve sinirini öðrenciden çýkaran bir öðretmen.
1-Sorulan sorularý doðru olarak cevaplayacaðým; ancak müdürümüz bu sorularý ne maksatla sorduðunu anlamýþ deðilim ve oldukça da merak ediyorum ve okul müdürünü þöyle buluyorum. Müdür’ümüz iþine baðlý, dürüst, öðrencilerini doðru yola yönlendirmek isteyen, bizlerin geleceðini düþünen, öðrencilerinin önünde ceket ilikleyen saygýlý bir müdür ve iyi bir insan. Bu yazdýklarým tamamen içimden geldiði gibidir.
2-Bundan önceki okul müdürümüz de iyi bir insandý; ama bu müdürümüz kadar öðrenci ile yakýndan ilgili deðildi; fakat saygý duyulan bir kiþiliði vardý. Her iki müdür de benim saygý duyduðum insanlardýr.
3-Okul müdürü olursam her iki müdürüm den örnek alabileceðim hususlar var. Bu iki müdürüm gibi okulu idare ederdim.
4-Sýnýf müdür yardýmcýmla diyalogum iyi; fakat geç kâðýdý konusunda kendisinden biraz daha hoþgörü istiyorum.
a-Edebiyat: Öðretmenimiz iþine baðlý ve mesleðini seven birisi. Sýnav sorularýnýn sýnýfýn derecesine göre soran anlayýþlý, öðrencilerin kötü davranýþlarýný dövmeden halleden bir öðretmen.
b-Tarih: Tarih öðretmenimiz de iyi; fakat sýnavlarda çok zor sorular soruyor. Düþük not almamýza sanki sevinen bir hâli var; ama iyi yönleri de var. Zayýf arkadaþlara istediði takdirde sözlü imkâný veriyor.
c-Coðrafya: Çok iyi yürekli bir öðretmendir. Bu konuda anlatýlacak hiçbir þeyin olmadýðýna inanýyorum ve kendisini çok seviyoruz.
d-Matematik: Süper bir öðretmen. Ben hayatta bu kadar güzel
Öðrencilerin verdiði Cevaplar (15)
Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
> 4 0 9 <
matematik anlatacak bir öðretmen düþünemiyorum. Kiþilik olarak da iyi bir öðretmen. Matematiði sevmeyen arkadaþlarýmýz dahi bu öðretmen sayesinde matematik dersini sevdiler. Geçen sene dersimize gelen matematik öðretmenimizle kýyasladýðýmýzda geçen seneki öðretmenimizin öðretmenliði sýfýrdý. Bu öðretmenimiz de süper.
e-Biyoloji: Çok iyi bir öðretmen, öðrencisini seven bir öðretmen, ancak dersi çok hýzlý anlatýyor. Bu yüzden dersi anlamakta biraz sýkýntý çekiyoruz.
f-Fizik: Bu öðretmenimizi nedense hiç sevemedik. Derste gülmeyen, herkese baðýran birisi. Bu derste herkesin adrenali yükseliyor. Birkaç defa bu öðretmenin deðiþmesi konusunda müracaatýmýz oldu; ama meramýmýzý maalesef, kimseye anlatamadýk.
g-Beden Eðitimi: Bu öðretmeniz de sevilmeyen öðretmenlerden biri; çünkü aðzý hayli bozuk.
h-Resim: Öðretmenimiz iyi ama dersinin durumu dolayýsýyla sýnýfta otorite kuramýyor. Bu derste sýnýf tam bir Hababam Sýnýfý’na dönüþüyor. Bence bu dersin kaldýrýlmasýnda fayda var.
ý-Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi: Sevdiðimiz derslerden birisi. Öðretmenimiz hiç kitaba baðlý kalmadan yaþanan ve yaþayabileceðimiz olaylarý çok akýcý bir þekilde anlatýyor. Arada sýrada sorduðu sorularý bilince öðretmenimizin þeker vermesi de hoþumuza giden davranýþlarýndan biri.
1-Okul Müdürü’müz gerektiði yerde çocukça çocuk, gerektiði yerde de tam bir olgunluk gösteren bir müdür. Sene baþý rehberliðe dayalý þekerli toplantýlarýyla bizlere öðüt vermesi, bizimle þakalaþmasý ve bizim dertlerimizle yakýndan ilgilenmesi kendisini bize sevdiriyor. Ben pansiyonda kalan bir öðrenciyim. Ben ve arkadaþlarýmýzýn ne zaman bir sýkýntýsý olsa rahatlýkla derdimizi müdüre açar ve kendisi de bizim sýkýntýlarýmýzý giderir. Adeta
Öðrencilerimizin Verdiði Cevaplar (16)
> 4 1 0 <
kendisini babam gibi seviyorum.
2- Ortaokul müdürümüzle þu andaki Müdür’ümüz arasýnda daðlar kadar fark var. Önceki müdürümüz öðrencinin sorunlarýyla yakýndan ilgilenmezdi. Öðrencilere karþý samimi davranmazdý. Kendisi biraz da sanki kabadayýydý. Bayan öðretmenlerle ilgisi ve yakýnlýðý gözden kaçmazdý.
3- Ben müdür olsam þu andaki Müdür’üm gibi okulu yönetir, öðrencilerle daha sýcak iliþkiler kurar ve onlara deðer verirdim.
4-Sýnýf müdür yardýmcýmla aramýzýn pekiyi olduðunu söyleyemem. Öðrenciye karþý çok soðuk birisi; ama ayný odada bulunan diðer müdür yardýmcýsý (....) çok iyi bir insan. Ben mümkün olduðu kadar kendi iþimi sýnýf müdür yardýmcýmla deðil de diðer sýnýfýn müdür yardýmcýsý (.…) ile iþimi bitirmeye çalýþýyorum. Hatta dilek kutusuna da bu konuda (.…)’nýn deðiþmesi için þikâyette bulundum.
a-Matematik: Daha nasýl bir öðretmen olduðunu çýkartamadým. Bazen iyi, bazen de kötü. Dersi güzel anlattýðýný da söyleyemem. Nitekim matematik dersinden eksiðimi hafta sonu okul kursuyla tamamlýyorum. Bu öðretmenin dersimize gelmesini çok isterim.
b-Kimya: Düþünüyorum da hangi öðretmen bana kimya dersini bu kadar güzel anlatabilir? Hiçbir öðretmenin kimya dersini bu kadar güzel anlatabileceðini sanmýyorum. Kimya dersini bize sevdirdi. Geçen seneki hocamýzla kýyasý mümkün deðil. Hoþgörülü davranýþýyla öðrenciyi kendisine baðlýyor.
c-Fen Bilgisi: Düþünüyorum da bu öðretmenimizin de hiçbir iyi yönünü bulamýyorum.
Asýk suratla, çatýk kaþla derse girer, ayný tempoyla da ders anlatmaya baþlar. Hiç gülmez. Bu (….) derse girer girmez sýnýf sanki kuzey kutbuna
Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
> 4 1 1 <
döner. Sevmediðim ve sevilmeyen bir öðretmen.
d-Ýngilizce: Öðretmenimiz çok cana yakýn. Sýcakkanlý bize arkadaþça davranýyor. Diyalogumuz üst seviyede. Derslerimiz de çok verimli geçiyor.
e-Edebiyat: Derslerimiz çok boþ geçiyor. Derse hazýrlanmadan geliyor. Sýnýfta otoritesi çok zayýf. Ders sýrasýnda aramýzda her türlü bulmacalar, oyunlar oynuyoruz. Tam tembel öðrencilerin istediði gibi dersler geçiyor; ama ben öðrenmek için bu okula geliyorum.
g-Din kültürü Ahlak Bilgisi: Öðretmenimiz (....), derse giresiye kadar kitaptaki o sýkýcý bilgileri her yýl okumaktan býkmýþtým; ama (....) din bilgisi dersimize girdiðinden beri bu dersi büyük bir zevkle dinlemeye baþladým. Öðretmenimiz hiç kitaba baðlý kalmadan anlattýðý derslerde kendimi sanki bir rüya âleminde hissediyorum.
h- Beden Eðitimi: Diðer sýnýfýn öðretmeni gibi biz boþ býrakmýyor. Bizimle beraber top oynuyor. Gençlik problemlerimizle yakýndan ilgilenen bir öðretmenimiz. Kendisini sýnýfça seviyoruz.
1-Gözlemlerime göre Müdür’ümüz öðrencilerle ilgilenen bir insan. Gençlerin sorunlarýyla yakýndan ilgileniyor; fakat okulda sosyal aktivitelere fazla yer verilmediðini düþünüyorum. Yani boþ derslerimizde vakit geçirebileceðimiz bir yerimiz yok.
2-Bundan önceki okul müdürüm daha sertti. Hatta hiç unutmam ilkokul 5. sýnýfta teneffüste sýnýfta kaldýðým için müdürden tokat yemiþtim; çünkü teneffüslerde sýnýfta kalýnmasýna müsaade etmezdi.
3-Ben müdür olsaydým öðrencilerin boþ vakitlerinde sosyal ve kültürel anlamda vakit geçirebilecekleri uðraþýlar bulurdum. Þu andaki Müdür’ümüz gibi gençlerin sorunlarý ile yakýndan ilgilenirdim
Öðrencilerimizin Verdiði Cevaplar (17)
> 4 1 2 <
4-Müdür yardýmcýlarýmýz sorunlarýmýzý dinliyor; ama çözüm üretebilen müdür yardýmcýmýz çok az; yalnýz Müdür Yardýmcýmýz Mustafa Çaðaydýn ile Müdür Baþyardýmcýmýz Hikmet Öymener çok deðerli insanlar. Biz gençlere çok deðer veriyorlar. Bu iki müdür yardýmcýsýnýn okul müdürü olmalarýný çok isterim.
a-Matematik: Matematik dersi bugüne kadar en çok sevdiðim dersti; fakat, (....) öðretmenimiz, beni bu dersten soðuttu. Gelecek sene TM'yi seçmek istiyordum. Özellikle fen derslerini çok seviyordum ancak; beni matematik ten soðuttu.
b- Fizik: Nedense bu öðretmenimiz bize karþý çok acýmasýz. Týpký matematik öðretmenimiz gibi. Nerdeyse bizim sýnýfýmýza gelmek istemeyen bir hâli var. Sýnýfa girerken hep asýk suratla derse giriyor. Sanki bizimle kavga etmeye hazýr bir görünümü var. Anlaþamadýðýmýz bir öðretmen.
c-Kimya: Her yönden beðendiðim bir öðretmen. Bize güveni sonsuz ve biz de kendisine güveniyoruz. Dersleri çok akýcý anlatýyor. Kimya dersini seviyordum. Öðretmenimiz sayesinde kimya dersini daha çok sevdim. Öðretmenimizin hanýmefendiliði ayrý bir deðer.
d-Biyoloji: Bu dersi de öðretmenini de çok seviyorum. Týpký kimya öðretmenini ve dersini sevdiðim gibi. Her ikisi de kiþilik açýsýndan örnek aldýðým öðretmenlerim.
e-Edebiyat: Dersinde baþarýlý ve kiþilik açýsýndan da sevdiðim bir öðretmen. Edebiyat dersini hep zevkle iþledik; ancak bu sene emekliye ayrýlacaðýndan üzüntülüyüm. Keþke önümüzdeki sene de edebiyat dersimize (….) öðretmen’imiz gelseydi.
f-Çevre: Soðuk bir öðretmen. Resmen sýnýfa “ Sizi sýnýf olarak sevmiyorum.” diyor; ama ben kendisini seviyorum. Aslýnda iyi bir hoca.
g-Coðrafya: Dersini iyi anlatýyor. Sevdiðim ve dersinden
1-Okulu umduðum gibi buldum. Düzeni tam ve derslerin boþ geçmemesinden çok memnunum. Bu düzeni saðlayan baþta tabii Müdür’ümüz. Müdür’ümüz görünüþ itibarýyla çok sert; ama odasýna girdiðimizde bize çok iyi davranýyor.
2-Önceki okul müdürümüz de çok iyi bir insandý. Bayrak merasimlerimde bize hep öðüt verirdi ve bizim hep iyi olmamýzý istiyordu. Þahsen ben her iki müdürümüzü de sevdim.
3- Ben de müdür olsam ayný her iki okul müdürüm gibi okulu idare ederdim. Sosyal faaliyetlere daha aðýrlýk verirdim.
4- Sýnýf müdür yardýmcýmla iliþkimde herhangi bir aksaklýk yok. Ýliþkimiz çok iyi; ama bezen ters yanýna geliyor ve geç kâðýdý verirken azarlýyor.
a-Sýnýf öðretmenimizle iliþkimiz pekiyi sayýlmaz. Sýnýf öðretmenimiz bizimle arkadaþ gibi olmasý gerekir; ama kendisinden bu yakýnlýðý göremiyoruz. Oysa ortaokuldaki sýnýf öðretmenimizle arkadaþ gibiydik.
b-Edebiyat: Kendisi çok iyi bir edebiyatçý olmasýna raðmen ders anlatýmýndaki kabiliyeti çok zayýf. Ders anlatmayý býrakýyor Saddam'ýn füzelerinden, Amerika'dan bahsediyor. Tamam, genel kültür iyi de ama önce bize ders lazým.
c-Tarih: Tarihin t’sinden bile anlamaz. Derste dersi býrakýr suçlu suçsuz herkesi sorgulamaya baþlar. “Neden konuþuyorsun, Neden
Öðrencilerimizin Verdiði Cevaplar (18)
Öðretmenlerimizin Deðerlendirilmesi
> 4 1 4 <
bakýyorsun, Neden sigara içiyorsun? Öðretmen deðil sanki dedektif.
d-Matematik: Dersi çok iyi anlatan bir öðretmen. Gördüðüm kadarýyla iyi bir matematikçi; ama yazýlýya itiraz edip hakkýmýzý aramaya kalktýðýmýzda adeta Çin Ýþkencesi görüyoruz.
e- Biyoloji: Manisa Lisesi'nin en süper hocasý diyebilirim. Ders anlatýþý þiir gibi hiç insaný sýkmýyor. Onun dersinde ders deðil sanki dinleniyorum. Takdir ettiðim ve kendime en örnek aldýðým bir hoca.
f- Din kültürü ve Ahlak Bilgisi: Din dersimiz çok iyi ve çok etkileyici bir þekilde iþliyoruz. Zevkle iþlediðimiz bir ders. Hocamýzýn verdiði örnekler doðrusu hayatýn içinden örnekler.
g-Beden Eðitimi: Beden eðitimi öðretmenimizi de çok seviyorum. Çok güzel oyunlar oynatýyor. Bize arkadaþ gibi davranýyor ve gençlik problemlerimizle ilgili bize öðretici bilgiler veriyor.
h- Ýngilizce: Ýngilizce dersi de çok zevkli iþlediðimiz derslerden biri. Öðretmenimizin ders iþleme metodu çok güzel. Öðretmenimizin bize davranýþlarý da çok iyi.
Okul müdürü olarak atandýðým okula ilk uygulamam okulun görünür yerine “Dilek ve Þikayet Kutularý” kutularý koymak olmuþtur. Nitekim Manisa Lisesi'ne ilk atandýðýmda da yaptýðým ilk iþ, A-B-C Blok’tan ibaret olan her üç binanýn görünür yerlerine bu kutularý koydurmak olmuþtur. Buna da sebep, bizler millet olarak þahsi dilek ve temennilerimizi ve þikâyetlerimizi direk olarak söylemekte medeni cesaretten yoksunuz. Öðrencilerde de bu eksikliði rahatça görebilirsiniz.. Öðrencilere bayrak merasiminde her bloðun birinci katýnda, okulun en göze çarpan yerinde olan “Dilek ve Þikâyet” kutularýnýn anahtarlarýnýn sadece bende olduðunu bunlarýn baþkalarý tarafýndan okunmasý ve bilinmesinin söz konusu olmadýðýný duyurdum. Okulla veya þahsi her türlü dilek ve þikâyetlerini buraya atarak bana ulaþabileceklerini kendilerine söyledim. Nitekim bu dilek kutularý vasýtasýyla idareciliðim süresince çok
Dilek ve Þikâyet Kutularý
> 4 1 5 <
enteresan bilgilere ulaþtým. Hatta bu dilek ve kutularý dolayýsýyla H. Þ. adlý öðrencimin intiharýný önlemeye vesile olduðumu da yukarýdaki bölümlerde de izah etmiþtim. Dilek kutularýný perþembe günü açar, þahsi olanlarý odama çaðýrýr, dileðini yerine getirir, þayet dilek ve þikâyet umumi ise, bunlarý da bayrak merasimlerinde cevaplar öðrencileri bilgilendirirdim.
1)Sayýn Müdür’üm her binaya bizler için koyduðunuz dilek kutularý için sizi tebrik ediyorum. Bu durum bizlere verdiðiniz deðeri gösterir. Bu dilek kutularý dolayýsýyla sizlere ulaþmak daha kolay oluyor. Size bu okulda baþýmdan geçen bir olayý anlatmak istiyorum. Ben hafta sonu fizik, matematik kurslarýna yazýldým. Bir süre arkadaþlarýma uydum ve devamsýzlýk yaptým. Evet, çok büyük bir hata yaptýðýma inanýyorum; ama müdür yardýmcýmýz beni odasýna çaðýrarak odasýnda bulunan öðretmenlerimin yanýnda beni çok büyük rencide etti. Onurumu incitti. Beni kimsenin olmadýðý bir anda ikaz etmesini isterdim. Lütfen, Sayýn Müdür’üm, bu müdür yardýmcýsýna gerekli ikazý, yapýn biz artýk lise öðrencisiyiz, bize karþý daha seviyeli davranýlmasýný istiyoruz. Müdür yardýmcýmýz bir baþka arkadaþýmýza ayný hatayý tekrarlamasýn.
2)Sayýn Müdürüm, çevre temizliðinize gösterdiðiniz titizliði takdirle karþýlýyoruz. Bahçenin her tarafýna çöp sepeti koydurdunuz. Hizmetli Ramazan çok fedakârca iþini yapýyor; ancak 25.02.1991 günü saat 10.55'te bahçe nöbetçisi… Öðretmenimizin bahçeye tükürmesi bizi þoke etti. Bize örnek olmasý gereken öðretmenimizin öðrencinin gözü önünde bahçeye tükürmesi sizce garip deðil mi?
3) Sayýn Müdür’üm, sizin sigara konusundaki hassasiyetinizi biliyoruz ve sizin sigara içmediðinizi de biliyoruz; ancak erkek hocalarýmýz zil çalýnca daha sýnýftan çýkar çýkmaz sigaralarýný yakmalarýna ne diyorsunuz? Onlarýn da bu kurala uymasý gerekmez mi?
Kýz Öðrenciler:
4) (….) Öðretmen’in okuldan gitmesinde yarar var. Biz kýz öðrenciler
Dilek Ve Þikâyet Kutularýndan Çýkan Bilgiler
> 4 1 6 <
olarak bu öðretmenimizin derste bize bakýþlarýný beðenmiyoruz. Bu öðretmeni okuldan atarsanýz bütün kýz öðrenciler çok þükür diyeceðiz.
5) Sayýn Müdür’üm, bugün kimya laboratuvarýnda deney yaparken M. L. adlý arkadaþýmýz zevk olsun diye fayansa vurarak kýrdý. Gerçekten sizin iþiniz çok zor. Ne yaptýðýný bilmeyen bu kiþilerle uðraþmak çok zor. Bu olayý vicdan azabý çektiðim için yazýyorum. Arkadaþlara benim ismimi vermeyin sonra beri ispiyoncu olarak ilan ederler.
6) Sayýn Müdür’ümüz, okulumuzda çok güzel bir Türk Sanat Müziði Korosu var. Okulumuzun bu konserleri velilerimiz tarafýndan zevkle izleniyor ve beðeniliyor; ama biraz da bizim beðeneceðimiz müziðe aðýrlýk verseniz. Mesela, bir Türk Hafif Müziði Korosu kurun. Bunu da biz istiyoruz.
7) Okul yöneticilerine!.. Teneffüslerde okul bitimi ve baþlangýcýnda kullanýlan okul zili biz öðrenciler için moral bozucu. Zil deðil sanki moral bozucu bir araç. Müzikli bir zil sesi istiyoruz. Lütfen bu dileðimizi acilen yerine getirin. Teþekkürler.
8) Hafta sonu dershaneye gidiyorum. Gittiðim dershanede öðretmen sýnýfýn kapýsýnda bekliyor. Ders zili çalar çalmaz adýmýný sýnýfa atýyor; ama okulumuzda böyle deðil. (.…) öðretmenimiz hak, hukuktan bahsediyor; ama kendisi ders zili çaldýktan beþ-on dakika sonra sýnýfa geliyor. Öðretmen odalarýndaki sohbeti merdiven baþlarýnda da sürdürüyorlar. Oysa sýnýfta bekleyen 47 öðrencinin beþ dakika kaybý üç ile dört saati buluyor. Bu bir hak kaybý deðil mi? Hepsinin deðil, ama lütfen, bazý öðretmenlerimizin bu merdiven baþý sohbetlerine bir son verilmesini istiyoruz.
9) Dün akþam televizyonda Milli Eðitim Bakaný, karnelerin bin lira olduðunu söyledi. Siz ise, on bin lira toplattýnýz. Bu haksýzlýk deðil mi? Lütfen, bunun izahýný bayrak merasiminde sizden bekliyoruz.
10) Okulun bütün kapýlarýný kapattýnýz, sanki okula gelmeyin, der gibi giriþ çýkýþlarý bir kapýya indirdiniz. Bir de bahçe duvarlarýný demir parmaklýklarla yükselttiniz. Sanki okula girdiðimizde kendimizi cezaevine girmiþ gibi kabul
> 4 1 7 <
ediyoruz. Öðretmenleri gardiyan, sizleri de cezaevi müdürüne benzetiyoruz. Lütfen, okulun ön kapýsýný açýn. Bize bu eziyeti çektirmeyin. Tamam, siz okulun ön tarafýndaki kafelere öðrencilerin gitmemesi için bunu yapýyorsunuz; ama zaten oraya giden gidiyor, onlarý engellemeniz mümkün deðil. Pekala, gitmeyen bizlerin günahý ne?
11) Koskoca Milli Eðitim Bakaný karnelerin bin lira olduðunu söylediði halde siz okuldan on bin lira toplattýnýz. Fazla toplanan paralarýn nereye ve nerelere harcandýðýnýn açýklamasýný istiyoruz.
12) (….) Hoca’mýzýn artýk derslerde askerlik hatýralarýný ve bayat fýkralarýný dinlemek bize býkkýnlýk verdi. Lütfen, kendisini çaðýrarak ikaz edin..
13) Okulumuzda kaloriferler çok yanýyor. Sýnýfta terliyoruz. Teneffüse çýktýðýmýzda üþüyüp hasta oluyoruz.(!) Sayýn Müdür’ümüz lütfen, bu kaloriferlere bir çözüm bulun!
14) Bu okulda Süper Lise açýlýþýndan beri ciddi bir ayrýmcýlýk görüyoruz. Onlara öz evlat, bize de üvey evlat kadar deðer verildiðini görmüyoruz. Bu bir ayrýmcýlýk deðil mi?
15) Siz bu okulda ayrýmcýlýk olmadýðýný söylediniz; ama bu okulda buz gibi ayrýmcýlýk var. Sadece süper lise ile normal lise arasýnda deðil, A- Blok ile C- Blok arasýnda bile büyük ayrýmcýlýk var. A- Blok’taki temizlik ve düzen maalesef C- Blok’ta yok. Bunu dikkatinize özellikle sunarýz.
16) Bu okulda ayrýmcýlýk var. (....) Hoca’mýz ve bazý hocalarýmýz aramýzda bulunan zengin ve makam mevkii sahibi çocuklarýna farklý davrandýklarý hiç gözümüzden kaçmýyor. Lütfen, bunlar önlensin.
17) Okulumuza çok güzel bir kantin yaptýrdýnýz. Gerçekten þu anda hiçbir okulda olmayan kantine sahip olduk; ancak kantinde fiyatlar çok pahalý bir de çay bardaklarý yeteri kadar temiz deðil. Kantinden memnunuz ancak, kantinciden memnun deðiliz.
18) Pansiyon öðrencilerinden þikâyetçiyiz. Pansiyon öðrencileri sanki
> 4 1 8 <
kendilerini okulun ve sýnýfýn sahibi sanýyorlar. Herkese baðýrýp çaðýrýyorlar ve sýnýfýmýzýn huzurunu kaçýrýyorlar. Pansiyon öðrencilerinin bu patavatsýz davranýþlarýnýn son bulmasýný istiyoruz.
19) Biz pansiyon öðrencileri olarak çok önemli bir dileðimiz var. Tavuk, köfte gibi yemeklerin çýktýðý günlerde öðretmenlerimiz de yemekhaneye gelip yiyorlar. Öðretmenlerimizin burada yemek yeme haklarýnýn olduðunu sanmýyoruz. Ayný zamanda aþçý onlarýn tabaklarýna daha çok yemek koyuyorlar. Hakkýmýzý yiyorlar. Lütfen, hakkýmýzý koruyun. Hakkýmýzý yedirmeyin.
20) Okulda her öðrenciden laboratuvarlar için para toplandý; fakat laboratuvarlarýn yüzünü görmüyoruz. Verdiðimiz paralarýn sonucunu görmek istiyoruz.
22) Devlet büyüklerimiz her alýþveriþte fiþ almamýzý istedikleri halde kantin ve kooperatiflerden yaptýðýmýz alýþveriþlerde fiþ verilmiyor.
23) Her gün saç kontrolünden býktýk. Allah aþkýna siz ve öðretmenlerimiz hiç mi gençlik yaþamadýnýz. En güzel çaðýmýzda kýlýk-kýyafet ve saç gibi saçma sapan baskýlarýnýz biz gençleri býktýrýyor. Bu baskýlarýn sonucunu üniversite gençliðinde görüyorsunuz. Hiçbir üniversiteli aðabeylerimiz, takým elbise giyip kravat takmýyor. Ýnþallah ben de üniversiteyi kazandýðýmda saçýmý istediðim gibi uzatacaðým ve kravat asla takmayacaðým.
24) (….) Öðretmen’imiz insanlara saygý duymuyor. Daracýk etek, acayip saç ve dar kazaklar oruçlu insana hiç acýmýyor. Sanki erkekleri azdýrmak için bunu yapýyor. Sanki evlenememesinin acýsýný bizden çýkarýr bir hali var. Lütfen söyleyin okula defile salonuna gelir gibi gelmesin.
25) Lise son sýnýf öðrencileri olarak sizden bir ricamýz var. Son sýnýf öðrencileri olarak zamanýmýzýn çoðunu üniversite sýnavlarýna hazýrlanarak geçiriyoruz. Biz bu stres altýnda sýnavlara hazýrlanýrken bazý öðretmenlerimizin saç gibi bir konuyla uðraþmalarý bizim moralimizi bozmaktan baþka bir þeye yaramýyor. Sizin bu konuyu en iyi bir þekilde çözümleyeceðinize inanýyoruz
> 4 1 9 <
26) Karne paralarýnýn hesabýný bayrak merasiminde açýkladýnýz. Ayný þekilde Spor Kolu’na toplanan paralarýn da bayrak merasiminde açýklanmasýný istiyoruz. Kaldý ki Spor Kolu’ndan da gereði gibi yararlandýðýmýzý söyleyemeyiz varsa yoksa okul takýmlarý faydalanýyor. Biz de verdiðimiz paralarýn karþýlýðýný görmek istiyoruz. Bir de basketbol potalarýnýn bulunduðu sahalardaki çukurlarýn giderilmesini ve filelerin deðiþtirilmesini istiyoruz
27) Manisa Lisesi!ni kardeþ okul vesilesiyle yurt dýþýna açtýðýnýz için sizi tebrik ediyoruz. Þahsen ben gidemedim; ama Almanya'ya giden arkadaþlarýmýz bu geziden çok memnunlar. Bu arada orada gördüðünüz serbest köþe tahtasýný koridor baþlarýna asarak bize yazý yazma, karikatür yapma imkâný verdiðiniz için çok teþekkür ederiz. Bu demokratça tavrýnýzý kutluyoruz. Bundan sonra size söz veriyoruz, tuvalet arkasýna ve sýra üstlerine yazý yazan arkadaþlarýmýzý biz engelleyeceðiz. Bundan sonra bu konuda rahat olmanýzý istiyoruz.
Not: Almanya'da okulun bir duvarý tamamen öðrencilere ayrýlmýþ. Orda öðrenciler müdür dâhil öðretmenlerin karikatürlerini ve beðendikleri ve beðenmedikleri taraflarýný yazarak, çizerek eleþtirdikleri bir köþe idi. Gerçekten biz de okulda serbest köþe tahtasý yaptýktan sonra sýra ve tuvalet arkalarýna yazýlan yazýlar bir anda kesilmiþti.
28) Bayrak merasiminde elektrik su tasarrufundan bahsediyorsunuz; ancak, aþaðý binada, üçüncü katta, erkek tuvaletinde bir kabinde su rezarvarda dolup dolup boþalýyor. Bunun en kýsa zamanda tamiri gerekiyor. Bir de erkek tuvaletinde, küçük su tuvaletinin yanýndaki mermer perde, kýrýk rahat tuvalet yapamýyoruz.
29) Kýz öðrenciler olarak saçlarýmýza fazla müdahale ediliyor. Özellikle de bayan öðretmenler. Sanki onlar genç kýz olmamýþ gibi bir hâlleri var. Sanýrým bizim saçlarýmýzý kýskanýr bir halleri var. Ya da bize öyle geliyor.
30) Sene baþlarýnda konferans salonunda þekerli eðitici toplantýlarýnýn devamýný istiyoruz. O toplantýlar bizim için çok yaralý oldu. Yanlýþ alýþkanlýklarý olan bazý arkadaþlarýmýz, yanlýþ alýþkanlýklarýný býraktýlar. Þahsen ben de onlardan biriydim. Yine o toplantýlarýn devamýný bekliyoruz.
> 4 2 0 <
31) Görme özürlü bir grup sanatçý, baþka okullarda konser vermiþ, bizde böyle bir þey olmadý. Anadolu Lisesi’ndeki arkadaþlar bu konserden çok memnun kalmýþlar. Biz de o konserin okulumuzda verilmesini istiyoruz.
32) Okulumuzda dersler pedagojik esaslara göre daðýtýlmýyor. Sabahýn ilk saatlerinde beden eðitimi, resim ve müzik gibi dersler görüyoruz. Bu derslerin öðleden sonralarýna alýnmasý istiyoruz.
33) Alakadan yoksun arka binanýn edebiyat sýnýf öðrencileri olarak bizim sýnýflarla da ilgilenmenizi istiyoruz. Hep iltifatýnýz fen sýnýflarý için. Lütfen, bizi de fark edin.
34) (….) dersimizin öðretmeni çok yetersiz. Derse hazýrlýksýz geliyor. Hiç faydalý oylamýyor. Deðiþmesini istedik. Hiçbir kýpýrtý yok. Hafta sonu kurs açacaðýnýzý söylemiþsiniz, Baþkan’ýmýza. Pekala, parasý olan arkadaþlar bu kursa gelecek ya parasý olmayanlar? Bu çözüm, çözüm deðil. Sizden köklü çözüm istiyoruz. Bu öðretmeni istemiyoruz.
35) (….) sýnýfýnda okumaktayýz. Bize inkýlap tarihi dersinden seminer çalýþmalarý yaptýrmakta; fakat her seminer çalýþmasý bize on bin T.L.ye mal oluyor. Bu parayý içimizde kaldýracak arkadaþlarýmýz olmadýðý gibi bir de zamanýmýz da yeterli deðil. Bütün dersleri býrakýp bu derse çalýþmak lazým. Hocamýzdan anlayýþ bekledik;fakat sonuç alamadýk; lütfen, araya girin, bu problemi halledin. Sizin bu konuda ilgilerinizi bekliyoruz.
36) Okulumuz için çalýþmalarýnýzý ve yaptýðýnýz yenilikleri yakýndan takip ediyor ve takdir ediyoruz. Belki bunlar aklýnýza gelmemiþ, diye aþaðýdaki hususlarý hatýrlatmak istiyoruz. Erkek soyunma odalarý çok küçük, bir de hizmetliler tarafýndan temizliði ihmal ediliyor. Ayrýca sabahçý öðrenci arkadaþlarýmýz temiz sýnýflarda ders yaparken öðleyin onlar daðýlýrken, sýnýflarý çok pis býrakýyorlar. Bizler onlarýn býraktýðý pislikler içinde ders yapmak zorunda kalýyoruz. Lütfen, onlar içinden nöbetçi kalsa da sýnýflarý temiz býraksalar olmaz mý? Bir de (….) Öðretmen’izin dersinde çok gürültü oluyor. Bir ara sizi habersiz dersimize bekliyoruz, bir de kendiniz görün durumu.
> 4 2 1 <
37) Kantinde yabancý müzik çalýnmasýný yasaklamanýza hak veriyoruz; ancak bunun karþýsýnda taverna müziði dâhil kalitesiz müzikler çalýnmakta. Bizler saygýdeðer öðretmenlerimizin yetiþtirdiði aydýn Türk gençleri olarak bu tür müziklerin çalýnmasýný istemiyoruz Aksine kantinimizde sözsüz müzik, klasik veya Türk sanat müziði çalýnmasýný istiyoruz. Paslanmýþ kulaklý zavallý gençler.
38) Sigara konusunda üzerimize çok geliyorsunuz. Bizim sigara içtiðimizi annemiz, babamýz bile biliyor. Sizlere ne oluyor. Sizin paranýzla mý içiyoruz?Lütfen, sigara konusunda üzerimize gelinmesin. Kantinde bize sigara içilmesini müsaade etmenizi istiyoruz. Kafelere gidip geç kalmamýzýn sebebi, sigara tiryakisi olmamýz. Nasýl öðretmenlerimiz teneffüs zili çaldýðýnda sigara ihtiyacý duyuyorsa bizim de ayný ihtiyacý duyduðumuzu neden anlamýyorsunuz?
39)Geç kalan öðrencilere ayrýmcýlýk yapýlýyor. Bazý müdür yardýmcýlarýmýz kalantor aile çocuklarýna geç kâðýdý verdiði hâlde, bizim gariban aile çocuklarýna vermiyor, verse de burnumuzdan getiriyor.
40) Sizin dilek kutusundaki mektuplarý büyük bir dikkatle okuyup bayrak merasimlerinde cevaplandýrmanýz çok hoþuma gidiyor. Sadece benim deðil, tüm öðrenci arkadaþlarýmýn hoþuna gidiyor. Benim ve çoðu arkadaþlarýmýzýn dileði, teneffüslerimiz çok kýsa su içmeye bile fýrsat bulamýyoruz. Kaloriferlerimiz yeteri kadar sýnýfýmýzý ýsýtmýyor. Daha da önemlisi, bir de bazý öðretmenlerimizin aðzý çok bozuk. Bize dersimizi yapamadýðýmýzda, “dangalak, eþek kafalý, sen hayatta adam olmazsýn” gibi sözlerle bizi kýz arkadaþlarýmýzýn yanýnda küçük düþürüyorlar. Ayný sýnýfta anlaþtýðýmýz kýz arkadaþýmýzýn yanýnda bu sözler bir gence söylenir mi? Sayýn Hoca’m? Bunlar hiç mi genç olmadý. Tabii hepsi böyle deðil; ama (....) derslerimizin öðretmenleri Allah var, çok beyefendi ve hanýmefendiler.
41) Sayýn Hoca’m, (….) Hoca’mýz teneffüs zili çaldýðý halde bir türlü sözünü bitirmiyor. Bizim canýmýz çýkýyor, hâlâ o derste konuþuyor. Bazý hocalarýmýz derse girmesini, bazýlarý da çýkmasýný bilmiyor.
42) Neden bize kimse sormuyor, bizim ne istediðimizi, neden
> 4 2 2 <
sormuyorlar? Beklentilerimizi, umutlarýmýzý, gelecekle ilgili tüm hayallerimizi… Ýstediðimiz çok deðil, barýþ ve kardeþlik, bir de temiz bir dünya. Cývýl cývýl yaþamak. Bizim gibi çocuklarýn baþka ne isteði olabilir? Barýþ ve kardeþlik, sevgi ve temiz bir dünya býrakýn çocuklara. Not: Manisa Lisesi'nin sevgili müdürü ve öðretmenleriyle paylaþmak istedik.1-L Sýnýfýndan Filiz Pir ve Gürhan Erbilir.
43) Sayýn Hoca’m, ben rehberlik servisinden þikâyetçiyim. Okulumuzda rehberlik servisi bulunmasýna raðmen ben rehber öðretmen kimdir nedir, ne iþ yapar bilmiyorum. Sýnýf öðretmenimiz bazen sýnýf öðretmenliði saatinde teksir daðýtýyor, onlarý cevaplýyoruz; ne oluyor, sonuç nedir? O teksirler ne iþe yarar bilmiyorum. Bu servisin aktif bir þekilde çalýþtýrýlmasýný istiyoruz.
44) Sayýn Müdür’üm, burasýnýn bir eðitim yuvasý olduðunu biliyoruz; ama bazý hocalarýmýz için hiç de öyle deðil. (….) Öðretmen’imiz sýnýfý susturamayýnca hemen küfür ediyor. Hocamýzýn söylediði sözü burada ifade etmekten utanýyorum. Bazý yaramaz arkadaþlarýmýn suçlarýný bütün sýnýftan çýkarmak istiyor. Hem aðzýndan kötü söz çýkýyor hem de dayaða da baþvurabiliyor. Sadece bununla kalmýyor, ailemize de dil uzatýyor. Bize “Bu okulun yüzkarasý, vatan haini ve anarþistler”gibi ifadeler kullanarak bizi rencide ediyor. Onun için de sýnýftan hiç kimse hocamýzý sevmiyor. (.…) Hoca’mýz, bu okula yakýþmýyor. Diðer öðretmenlerimiz, bizi sevdiði hâlde bu öðretmenimiz bizi sevmiyorsa eksiklik bizde deðil kendisinde. Lütfen, bu eksikliði kendisine hatýrlatacak sizsiniz ya deðiþtirin bu öðretmenimizi ya da gereðini yapýn. Bu konunun en kýsa zamanda hâlledilmesini istiyoruz. Aksi takdirde sýnýfta çok kötü þeyler olabilir.
45) Sigaranýn zararlarý ile ilgili afiþler çok dikkatimizi çekti. Sigara insanýn ciðerinin ne denli tiksindirici olduðunu gördük. Bize de sigara içmememizi öðütlüyorsunuz ve içen arkadaþlarýmýza da ceza veriyorsunuz; ancak öðretmenlerimiz dersten çýktýktan sonra koridorlarda dumanýný savura savura sigara içiyorlar. Bize örnek olmasý gereken öðretmenlerimizin de koyduðunuz kurallara uymasý gerekmez mi?
46) Biz erkek öðrenciler, kýz arkadaþlarýmýzýn kýlýk-kýyafetinden
> 4 2 3 <
þikâyetçiyiz. Kuaförden çýkmýþ gibi saçlarýný yaptýrarak geliyorlar. Ayrýca kýyafetleri çok abartýlý. Böyle giderse okulumuz moda evine dönüþecek. Lütfen, bize uyguladýðýnýz kurallarý onlara da uygulayýn. Ayrýmcýlýk yapýlmasýna karþýyýz.
47) Sayýn Hoca’m, Ýstiklal Marþý’na olan tizliðinizi biliyoruz; ama, yine de kendini bilmez arkadaþlarýmýz gerekli saygýyý göstermiyor. Gülmelerin konuþmalarýn yanýnda Bayrak Merasimi’nden kaçan arkadaþlar da oluyor. Bu cuma günü E. A. ile A.C.nin bayrak töreninden kaçtýðýný gözümle gördüm. Özellikle bilgilerinize sunuyorum Ayrýca bize örnek olmasý gereken(....) iki öðretmenimiz de tören boyunca muhabbet ettiler.
48) Sayýn Müdür’üm, bazý bayan öðretmenlerimizin derslerdeki oturuþ þekillerine dikkat etmesi lazým; çünkü biz erkek öðrencilerin dikkati daðýlmaktadýr.
49) Sayýn Müdür’üm laboratuvarlar için her birimizden bin beþ yüz lira para toplandý; fakat laboratuvarlarýn yüzünü gördüðümüz yok.
50) Son günlerde okulumuzda eþyalar kaybolmaya baþladý. Özellikle beden eðitimi dersimizin olduðu günlerde daha çok eþyalarýmýz kayboluyor. Beden dersimiz olduðu günlerde sýnýfýmýza veya soyunma odamýza nöbetçi öðrenci görevlendirilmesini istiyoruz.
51) Sayýn Müdür’üm, (....) Öðretmen’imiz çok disiplin olduðunu söylüyor. Derse girince bizim ip gibi oturmamýzý istiyor. Bizim, karþýsýnda tir tir korkmamýzý istiyor. Bu yaptýklarýnýn disiplin deðil, sindirme olduðunun farkýnda deðil. Bizi korkak, ürkek, ikiyüzlü, yalancý, çaðdýþý olarak yetiþtirmeyi eðitim sanýyor. Bizim çok saygýsýz olduðumuzu söylüyor. Oysa öðretmenimiz, saygý görmenin saygý göstermekle baþladýðýný bilmiyor. Öðretmenimiz sýnýftan çýkar çýkmaz nasýl alay konusu olduðunun farkýnda deðil.
Bazý öðretmenlerimiz var ki gerçekten saygýya deðer insanlar. Bize hep siz diye hitap ediyorlar ve bize deðer veriyorlar; ama bazýlarý da var ki saygý görmenin saygý göstermekle baþladýðýný hiç mi hiç bilmiyorlar?Bizi hep küçültüyorlar, bize lakap takýyorlar. Oysa bizlerin en hassas dönemde
> 4 2 4 <
olduðumuzu bilmiyorlar. Taktýklarý lakap bizde kalýcý oluyor. Bu yüzden arkadaþlarýmýz arasýnda kavga ve münakaþalar oluyor. (.…) Öðretmen’imiz okulumuzda saygýsýz öðretmenin örneði. (.…) de saygýyý bilen ve saygýya layýk öðretmenlerimizden birisi. Kendisini takdir ediyor ve seviyoruz. (.…) onu da sevmiyoruz. Bilgilerinize.
52) (….) Öðretmen’imiz “Sigara içmeyin!” derken kendisi sýnýfa girdiðinde (….) gibi sigara kokuyordu. Sýnýfta bizimle hep azarlayarak konuþan (….) Öðretmen’imizin dükkânýna hafta sonu uðradýk. Bizden daha küçük müþterilerine ne kadar kibar ve nazik davrandýðýný gördük. Hangi öðretmenin bu iþi maaþ için, hangisinin de cidden bizi eðitmek için yaptýðýný çok iyi anlýyoruz.
53) (….) Öðretmen’imiz daha önce görev yaptýðý özel okulda daha yüksek ücret aldýðýný hatta ilimizdeki bir dershaneden teklif aldýðýný söyleyerek ikide bir bize kendisini övüyor. Biz de “ Hoca’m size yazýk oluyor, neden teklifi kabul etmiyorsunuz?” dediðimizde düþündüðünü söylüyor. Ýki senedir hâlâ hocamýz düþünüyor. Aslýnda ne dershaneden teklif var, ne de özel okulda baþarýlý bir öðretmenmiþ. Orada da baþarýlý olamadýðý için Devlet’e geçmiþ. Artýk (.…) öðretmenimiz kendisini övmekten vazgeçerek, biraz da bize ders anlatsýn.
54) Sayýn Müdür’üm, bazý öðretmenlerimiz sýnýfta babalarýmýzýn mesleðini soruyor. Þahsen ben ve arkadaþlarým, öðretmenlerimizin bu meraklarýndan son derece rahatsýzýz. Bazý arkadaþlar babalarýnýn mesleðini söylemede kýz arkadaþlarýmýzýn yanýnda rahatsýz oluyorlar. Bir de çoðu deðil ama bazý öðretmenlerimiz özellikle (.…) Öðretmen’imiz zengin aile çocuklarýna farklý davranýyor. Bir nevi ayrýmcýlýk yapýyor. Lütfen, buna müsaade etmeyin.
55) Sayýn Müdür’üm, hepsi deðil, ama bazý öðretmenlerimiz yazýlýlarý okumada özen göstermiyor. Ýtiraz ettiðimizde bize yazýlý kâðýdýmýzý göstermiyorlar. (….) Öðretmen’e itirazda bulundum, kâðýdýmý bana göstermedi. Böyle bir þey olabilir mi? Demek ki kendine güveni yok. Biz çocuk deðiliz. Lütfen, bu konuya bir el atýn.
> 4 2 5 <
Eðitimde Neden Baþarýlý Deðiliz?
Otuz dört yýllýk eðitimciliðin yirmi beþ yýlýný idareci olarak geçiren, Avrupa'daki okullarda da eðitimi yakýndan tanýyýp takip eden eðitimci olarak milli eðitimimizin baþarýsýzlýðýnýn temel sorununu þöyle özetleyebilirim.
1-Eðitim ve öðretimde amacýn belirsizliði, Devlet’imizin manevi deðerlere olan ilgisizliði, okulda namaz kýlan öðrenci ile uyuþturucu kullanan öðrenci ayný muameleye tabi tutulmasý.
2-Þartsýz kurullarla ve sýnýf geçirmelerle aþýrý müsamaha gösterilmesi.3 - Eðitimde ciddiyet ve disiplinden uzaklaþýlmasý.4 - Eðitimin hýzla geliþen teknolojiye ayak uyduramamasý.5-Eðitime siyaset karýþtýrýlmasý ve özellikle öðretmen kaynaklý
problemler.1980 öncesinde siyasi iktidarlar, kýrk beþ ila altmýþ günlük kurslarla,
hýzlandýrýlmýþ eðitimlerle (sulandýrýlmýþ eðitimlerle) altmýþ bin civarýnda öðretmenin eðitim ordusuna katýlmasýný saðlamýþlardýr. Maalesef, bu uygulamalar, eðitimde ilk laçkalaþmayý ve bozulmayý beraberinde getirmiþtir. Hýzlandýrýlmýþ kurslardan mezun olanlar, kendilerini gerçek öðretmen olarak görüp öyle yetiþtiremediklerinden boþ kafa ile derslere girmiþler, derslerde de çocuklarý doðru bilgilendirip eðitemedikleri için siyaset yapmýþlar, ideolojik kamplaþmalara sebep olmuþlardýr. Ýþte bu yüzden o dönemlerde okullarda anarþi hýzlý bir týrmanýþa geçerek 12 Eylül Ýhtilali’ne zemin hazýrlamýþtýr.
6-Öðretmen maaþlarýnýn ve ek ders ücretlerinin yetersizliði, öðretmen kalitesinin düþmesi, dolayýsýyla eðitim kalitesinin düþmesi.
8-Öðretmenlerin eðitim eksikliði ile beraber kendilerini yenileyemeyiþleri, derslere hazýrlýksýz girmeleri. Mesela, tamamý olmamakla beraber bayan öðretmenlerin bir kýsmý “gün gezmelerinden”; erkek öðretmenlerin büyük çoðunlu da ya ikinci iþlerinden ya da kahvehanelerde ve öðretmenevinde oturup oyun oynamaktan mesleki anlamda kendilerini
> 4 2 6 <
yeteri kadar geliþtiremiyorlar. Ýdarecilik hayatým boyunca sýklýkla haberdar olduklarýmýn birçoðu da erkek öðretmenlerin masa baþýndan; bayan öðretmenlerin de ev gezmelerinden kalkýp okula geldikleri, bu þekilde ders anlatmaya çalýþtýklarý bildiðimiz ve gördüðümüz vakýalardýr.
9 - Okullarda çalýþan ile çalýþmayan öðretmenlerin ayrýmýnýn mutlaka yapýlmasý, çalýþan öðretmenlerin maddî ve manevî ödüllerle onurlandýrýlmasý ve teþvik edilmesi, çalýþmayan öðretmenlerin de sistemin dýþýna býrakýlacak þekilde lokmalarýna risk getirilmesidir. Bu konuda öðretmenler, okul müdürünün baþkanlýðýnda okul aile birliði temsilcileri ile mahallî idarelerden oluþturulacak bir heyet tarafýndan sözleþmeli olarak görevlendirilmelidir.
10-Eðitimin genel anlayýþý, müfredatý ve politikasý, merkezî hükümete býrakýlmak kaydýyla okullarýn eðitim -öðretim iþleri ve öðretmen alýmlarý, mahalli idarelere baðlanmasýnýn daha faydalý olacaðýný sanýyorum.
Bunlar eðitimde baþarýsýzlýðýn belli baþlý sebepleri olarak tespit ettiklerimdir.
Kitabýmý Bitirirken
Kýrk bir yýllýk meslek hayatýmýn anýlarýný noktalarken hemen þunu itiraf etmek zorundayým; bitkiler ve canlýlar için güneþ ne kadar önemli ise canlýlar, hele insanlar için sevgi o kadar önemlidir. Deðil evcil hayvanlar, en vahþi hayvanlar bile kendisine iyilik yapaný, sevgiyle ve þefkatle yaklaþana zarar vermedikleri gibi o iyiliklerini karþýlýksýz býrakmazlar. Bunun çarpýcý örneklerini televizyon ekranlarýnda gösterilen belgesellerde sýkça görüyoruz. Konumuz insanýn eðitimi olunca üstelik canýmýzdan biri olursa çok daha farklý oluyor. Onun için iþimiz ve meþguliyetimiz ne kadar yoðun olursa olsun, bu yoðun iþ hayatý, yavrumuza ve yakýnlarýmýza sevgimizi göstermemize mani olmasýn. Canýmýz, ciðerimiz yavrularýmýza onlarý ne kadar çok sevdiðimizi söylemeyi, saçlarýný okþamayý ihmal etmemeliyiz. Onlar, bizim sevgimizi anlamak ve hissetmek isterler.
Aþaðýda anlatacaðým yaþanmýþ ve uygulanmýþ gerçek bir olaydýr. Burada sevginin her yaþtaki insan için ne kadar önemli olduðunu vurgulayan
> 4 2 7 <
güzel bir örnek göreceksiniz.
New York'ta yaþayan bir öðretmen, lise son sýnýftaki öðrencilerini, “diðer insanlardan farklý özelliklerini” vurgulayarak, onlarý onurlandýrmaya karar vermiþti. Öðretmen, her bir öðrencisini teker teker tahtaya kaldýrýr, öðrencilerine hem sýnýf hem de kendisi için ne kadar özel olduklarýný belirtir, sonra da her birine, üzerinde çok güzel bir yazý ile “Siz, benim için çok önemlisiniz.” yazýlmýþ birer mavi kurdele verir.
Daha sonra “kabul görmenin toplum üzerinde ne gibi etkileri olacaðýný” anlayabilmek amacýyla, sýnýfýna bir proje yaptýrmaya karar verir. Her bir öðrencisine üzerinde “Siz çok önemlisiniz.” yazýlý üçer tane daha kurdele verip onlardan bu uygulamayý okul dýþýndaki çevrede de devam ettirmelerini ister. Öðrenciler, daha sonra uygulama sonuçlarýný takip edecek, kimin kimi onurlandýrdýðýný tespit edecek ve bir hafta boyunca sýnýfa bilgi vereceklerdi.
Öðrencilerden biri, gelecekteki kariyer çalýþmalarý için kendisine yardýmcý olan yakýnlardaki bir þirketin üst düzey görevlisini onurlandýrmýþ, adamýn yakasýna “Siz çok önemlisiniz.” yazýlý mavi kurdeleyi iliþtirmiþti. Ardýndan, iki tane kurdeleyi de kendisine vererek “Bizim sýnýf olarak bu konuda bir projemiz var, sizden onurlandýrmanýz için birini bulmanýzý istiyoruz. Onurlandýrdýðýnýz insanlara fazladan kurdele verebilirsiniz. Böylece onlar da bu projenin devam etmesi için baþkalarýný bulabilirler. Lütfen, daha sonra bana ne olduðu konusunda bilgi verirseniz çok sevinirim.” diye rica etti.
O gün üst düzey yönetici, suratsýz biri olarak bilinen patronunun yanýna gitmeye karar verdi. Patronunun odasýna girdi ve “Siz, iþ dünyasýnda bir deha olduðunuzdan ötürü sizi takdir edip örnek alýyorum.” diyerek patronuna elindeki özel mavi kurdeleyi yakasýna takmasý için izin verip vermeyeceðini sordu. Þaþkýna dönen patron, “Tabii ki!” diye cevap verdi. Yönetici de “Ýþ dünyasýnda siz çok önemli birisisiniz.” yazýlý mavi kurdeleyi patronunun tam kalbinin üstüne iliþtirdi. Bu çok özel kurdeleyi verirken de “Bana bir iyilik yapar mýsýnýz? Siz de bu kurdeleyi, onurlandýrmak istediðiniz birine takar mýsýnýz? Bunu bana veren çocuk, okulda bir proje yaptýklarýný söyledi. Bu, kabul görme töreninin devam etmesi gerekiyormuþ.” dedi.
Patron o akþam evine geldiðinde on dört yaþýndaki oðlunun yanýna
> 4 2 8 <
oturdu. “Bugün inanýlmaz bir þey oldu.” dedi ve anlatmaya baþladý. “Ofisteydim, üst düzey yöneticilerimden biri yanýma geldi, bana hayran olduðunu söyleyip iþ dünyasýnda bu kadar baþarýlý olduðum için göðsüme bu kurdeleyi iliþtirdi. 'Siz çok önemlisiniz.' yazýlý bu kurdeleyi tam göðsümün üzerine taktý. Bana çok özel bir kurdele verdi. Benim de onurlandýracaðým baþka birini bulmamý istedi.” Patronun oðlu gözlerini açmýþ, babasýný þaþkýnlýkla dinliyordu. Göðsü hýzlý bir þekilde inip kalkmaya baþlamýþtý. Patron devam etti. “Arabayla eve gelirken bu çok özel mavi kurdeleyle kimi onurlandýrabileceðimi düþündüm ve aklýma sen geldin. Ben seni çok seviyorum oðlum ve ben de seni onurlandýrmak istedim.” diyerek “Sen benim için çok önemlisin.” yazýlý kurdeleyi oðlunun göðsüne taktý. Eliyle oðlunun saçlarýný okþayýp oðlunun baþýný göðsüne yasladý. “Günlerim, iþim dolayýsýyla çok yoðun geçiyor. Sana fazla zaman ayýramýyorum; ama inan ki seni çok seviyorum. Her ne kadar bazen odaný toparlamayýnca notlarýný beðenmeyince sana baðýrýp çaðýrsam da seni çok seviyorum, oðlum!” diyerek oðlunu kucaklayýp baðrýna bastý ve oðlunu kokladý. Sonra “Annen gibi sen de benim hayatýmdaki en önemli birisin ve sen mükemmel bir çocuksun, seni seviyorum.” dedi. Aðlamaya baþlayan çocuk, babasýna sarýldý. Bütün vücudu titriyordu. Baþýný kaldýrdý, gözleri buðulandý, babasýna baktý ve “Yarýn intihar edecektim baba!” dedi. “Ýntihar edecektim; çünkü ben, senin beni sevmediðini sanýyordum.” dedi. Durdu, derin bir nefes aldýktan sonra “Baba, senin için bu kadar önemli olduðumu bilmiyordum, beni hiç önemsemiyorsun sanýyordum. Bana dünyayý verdin. Seni çok seviyorum, baba!” diye babasýna sarýldý.
Sonuç olarak, eðitimin özü de temeli de sevgiye dayanmaktadýr. Sevgi göstermeden çocuða hiçbir þey veremeyiz.
Ýdarecilik yaptýðým yýllarda Milli Eðitim Bakanlýðý, okullara “Japon Eðitim Sistemi” adýnda bir kitap göndermiþti. Kitabý okudum. Japon eðitimi de týpký Avrupa eðitimi gibi üç temel üzerine odaklanmýþ. Bunlar: insan, hayvan ve çevre sevgisiydi. (aðacý ve yeþili koruma) Japonya'yý gidip görmediðim için orada nasýl bir sonuç alýnýyor, bilmiyorum. Bu yüzden Japonya hakkýnda her hangi bir yargýda bulunmam mümkün deðil; ancak, 1986 yýlýndan beri gerek Almanya'daki kardeþ okul Apian Lisesi’nin gerekse ATÝB'in (Avrupa Türk Ýslam Birliði) davetlisi olarak aþaðý yukarý iki yýlda bir; emekli olduktan sonra da her yýl
> 4 2 9 <
Türk çocuklarýnýn eðitimi için Avrupa'ya gidip gelmekteyim. Bu vesile ile Almanya'nýn tamamýný; Fransa, Çekoslovakya, Hollanda dâhil birçok Avrupa ülkesini de kýsmen gezdim ve gördüm. Gerçekten insana, hayvana ve çevreye saygýyý, uyguladýklarý bu eðitim sistemiyle öðretebilmiþler. Yayayý gören araba, elli metre ileride durur, korna sesi asla duyamazsýnýz. Zaman zaman trafik kazasý gördüm; ama trafik kazasý dolayýsýyla kavga edenleri asla görmedim. Okul çevrelerinde dalý budaðý kýrýlmýþ hiç bir aðaca rastlamadým.
Ülkemizde yýllardan beri trilyonlarýn harcandýðý eðitime, yetkililerimizin her yýl övünerek anlattýklarý bütçe planlamalarýnda “En büyük payý milli eðitime ayýrdýk!” sözlerinin gerçeði ne kadar yansýttýðýný ve akýtýlan trilyonlarla nasýl bir eðitim ortaya konulduðunu, yetkililerimizin baþlarýný iki ellerinin arasýna alarak düþünmeleri gerekir. Kýrk bir yýlýný eðitime vermiþ, bunun yirmi altý yýlýný da idarecilikle geçirmiþ bir eðitimci olarak çok düþündüm; ama sadece benim düþünmem yeterli deðil. Eðitim, bir davranýþ bütünlüðüdür. Eðitimin, aileden baþlamak üzere hademesinden müdürüne, öðretmeninden milli eðitimi müdürüne ve bakana kadar belli deðer yargýlarý ile bezenmiþ bir anlayýþ ve davranýþ bütünlüðü içinde gerçekleþmesi gereken vakýa olmalýdýr. Bu bütünlüðün, anlayýþýn ve davranýþ birliðinin saðlanamadýðý eðitimde baþarýnýn da saðlanamayacaðý bilinmelidir. Eðitimimiz, maalesef, bugün için bu bütünlüðünü saðlayamamýþtýr. Bir de verilen eðitimin manevi ve kültürel deðerlerle paralellik saðlamasý gerekir. Allah'ýn hoþnutluðunu kazanma duygusu olmadan iyilik yapma duygusunu, bir canlýyý ve yeþili koruma duygusunu geliþtirmemizin asla mümkün olamayacaðýnýn bilinmesinin gerekli olduðuna inanýyorum.
Ýdareci olduðum yýllarda, Ankara'dan gönderilen bir konferansçýyý þehrimizde aðýrlama ve ilimizde bulunan okullarda konferanslarý planlama görevi bana verilmiþti. Konferanslarý bizzat takip ettim. Konferansý veren, üstelik unvaný da olan bu beyefendi, konuþmasýna “Gençler, sevaba koþmayýn; ýþýða koþun!” cümlesiyle baþladý ve iki saatlik konuþmasýný, yine ayný cümle ile bitirdi: “Gençler, sevaba koþmayýn; ýþýða koþun!”
Evet, öðretim deðil de eðitimin sonucunu kýsaca özetlememiz gerekirse, eðitimin esas amacýnýn bireye doðru, güzel ve iyi olan davranýþlar
> 4 3 0 <
kazandýrma olduðu gerçeði unutulmamalýdýr. Bu doðrultuda insanýn eðitiminin temelinde mükemmelliðe ulaþma, ancak sevap kazanma duygusu ile yaþama ve buna göre davranma anlayýþý içinde yaratanýný tanýmasýdýr. Laboratuvarda bir sineðin, bir kelebeðin veya bir kurbaðanýn, solunum sistemini, kaslarýný, sinirlerini, kanat yapýsýný inceleyip de ona can vereni tanýyamýyor ve tanýtamýyorsak o kurbaðayý da sineði de kelebeði de öðrencilerimize eðitim açýsýndan tanýtabildiðimizi sanmýyorum. Doðum gününe ve ölüm gününe kim sahipse hayata da o sahiptir. Eðitim, hayata koþmaktýr. Evet, ama hayata koþarken, hayatýn sahibini tanýmamak, ne büyük cahilliktir. Öyleyse eðitimin özü, Allah'ý tanýmaktan geçer. Zaman zaman canýmýz sýkýlýr, bilinçsizce iþler yaparýz. Týpký daðdan aþaðý boþanan derelerin önüne konan barajlar gibi, ruh derelerimizin önüne dünya barajlarý konur ve özümüzü derin sulara gömeriz. Ýþte burada bir el, bu barajlardan enerji üretir. Ýnsanýn ibadeti, ruh barajýnýn enerji üretmesi deðil midir? Bu enerjiyi üretemiyorsan neyin ýþýðýndan söz ediyorsun?
Ýnsanýn ýþýðý, Rabb’ini yansýtmasýdýr. Rabb’ini kime yansýttýysan ona ayna tutmuþsun, ayna tuttuðun insan orada kendini görmüþtür. Kendini gören, kendini tanýyan insan Rabb’ini bilmiþ, yani eðitilmiþtir. Bir Ýslam büyüðümüz “Kendini bilen Rabb’ini bilir.” sözüyle bu konuyu en güzel þekilde vurgulamýþtýr.
Rabb’iyle eðitilmiþ insan, caddelerin, sokaklarýn, evlerin güvencesidir. Bu tür insanlarýn bulunduðu yerlerde güven ve huzur vardýr. Bir elmanýn kabuðu ve yenen kýsmý vardýr. Kabuksuz, içsiz bir elma mümkün deðilse de esas olan tadý deðil midir? Eðitilmiþ insan elmanýn tadý gibidir. O insanýn tadý Allah'tandýr. Bundan dolayý eðitilmiþ insanýn aðzýndan çýkanlar, nurdur ve insaný hemencecik etkisi altýna alýr. Bunun en güzel örneði peygamberlerdir ve onlarýn varisleridir. Asýrlarca önce yaþamalarýna raðmen her birinin arkasýnda ve izinde milyarlar vardýr; çünkü herkesin Allah'a ihtiyacý vardýr. Havada tehlikeye giren uçakta ateist ve Allah’sýz kiþi olmaz; hepsi bir anda kuþkusuz Allah'a inanýr. En ateist kiþi bile Allah'a inanýr; ama kalpte iman nüvesi yoksa ayaðý yere bastýðýnda Allah'a sýrt döner ve yine ateist olur; ta ki yeni bir olaðanüstü sýkýntý ve belayla karþýlaþýncaya kadar.
> 4 3 1 <
Özüne, Allah'a kavuþamayan insan, ekþi meyve gibidir. Belki görüntüsü albenilidir; ama tadý, yüz buruþturur. Nice insanlar vardýr, davranýþlarýyla ve görüntüleriyle yüz, hatta ruh buruþtururlar. Sonra bu insanlarý makam ve mevkilerde görürüz. Sýkýntýnýn kaynaðý, arýnmamýþ, eðitilmemiþ insanýn iktidarýdýr. Allah'tan gafil olmak, Allah'ý bilememek ve Allah'ý bulamamak en büyük sýkýntýdýr.
Allah, yaratandýr, diyoruz; ama onu yaratýlanlarýn arasýna sokmuyoruz.
Allah, yaþatandýr, diyoruz; ama ona yarattýðý dünyada yaþama hakký tanýmýyoruz.
Allah, yönetendir, diyoruz; ama onu duraðanlýkla suçlayarak yönetim birimlerinden dýþlýyoruz. onu hayata sokmayarak kendi akýllarýyla baþkalarýný idare etmeye yelteniyorlar. Peki, baþkalarý senin aklýný ilah edinmek zorunda mý? Hele bir de senin aklýn Allah ile deðil de þeytan ile eðitilmiþse?
Daðlardan boþanan sular denize ulaþmamýþsa yollarda kaybolur. Yaratýlan insan, dünya yolunun sonunda varlýk deryasýna ulaþamamýþsa özüne kavuþamamýþtýr. Ýþte eðitim de insanýn kendini tanýma sürecidir, kendi özüne kavuþma serüvenidir. Buðday tarlasýnda balýk arayanlar ne buðdayý ne balýðý tanýyorlar. Ýnsan, Allah'ý bildiði anda buðdayý da balýðý da tanýr. Allah'ý bilen kâmil manada buðdayý da balýðý da bilir. Bilmekle kalmaz bildirir ve eðitir.
Ýnsan fýtratýna yabancýlaþmýþ ve yabanileþmiþ olanlarýn, yani kendini bilmeyenlerin dolayýsýyla Allah'ýný tanýyamayanlarýn insan eðitimi hakkýnda olur olmaz sözleri, insanýn beyninde ve gönlünde maya tutmasý mümkün deðildir. Bu tür insanlarýn gayretleri kum üzerine yazý yazmaktan ibarettir. Ýhtiyar dünyanýn tarihi ile birlikte insanlýk tarihi de bunun en büyük kanýtýdýr.
> 4 3 2 <
> 4 3 3 <
EÐÝTÝM SEMÝNERÝ VERDÝÐÝM OKULLAR
1- Celal Bayar Ü. Fen ve Edebiyat Fak2- Celal Bayar Ü. Demirci Eðitim Fakültesi3- Celal Bayar Ü. Akhisar meslek Yüksek Okulu4- Manisa Lisesi5- Manisa Ýsmet Ýnönü Anadolu Kýz meslek lisesi6- Manisa Fatih Anadolu Lisesi7- Manisa Fen Lisesi8- Mani sa Sosyal Bilimler Lisesi9- Manisa ÝMKB Anadolu Lisesi10- Manisa Güzel sanatlar Lisesi11- Manisa Ticaret Borsasý Anadolu Lisesi12- Manisa Polinas Endüstri Meslek Lisesi13- Manisa Þehitler Ýlköðretim Okulu14- Çanakkale / Biga Anadolu Liseleri15- Çanakkale/ Biga Anadolu Ýmam-Hatip lisesi16- Balýkesir/ Gönen Anadolu Ýmam- Hatip lisesi17- Balýkesir/ Manyas Liseleri18- Trabzon 88. Yýl Anadolu Lisesi19- Uþak Anadolu Kýz Meslek Lisesi20- Konya Mehmet Münevver Anadolu Lisesi21- Konya Meram Anadolu Lisesi22- Konya Dr. Ali Rýza Anadolu Ýmam- Hatip lisesi23- Konya Anadolu Kýz Meslek Lisesi24- Konya Anadolu Endüstri Meslek Lisesi25- Konya Özel Diltaþ Anadolu Lisesi26- Manisa Özel Hedef Koleji27- Manisa Üzümcüler Ýlköðretim Okulu28- Manisa Cemal Ergün Ýlköðretim Okulu29- Manisa Akþemsettin Ýlköðretim Okulu30- Manisa Saðlýk Anadolu Meslek Lisesi31- Manisa MESOB Endüstri Meslek Lisesi32- Manisa Kazým Karabekir Ýlköðretim Okulu33- Manisa Gediz Ýlköðretim Okulu
34- Manisa Gediz Ýlköðretim Okulu Velileri35- Manisa Atatürk Ýlköðretim Okulu36- Manisa Cumhuriyet Ýlköðretim Okulu37- Manisa Anadolu Ýmama- hatip Lisesi38- Soma Anadolu Ýmam- Hatip Lisesi39- Turgutlu Anadolu Ýmam- Hatip Lisesi40- Matem Endüstri meslek Lisesi41- Soma 13 Eylül Ýlköðretim Okulu42- Soma Naciye Evren Ýlköðretim Okulu43- Soma Anadolu Lisesi44- Soma Rifat Daðdelen Anadolu lisesi45- Soma Anadolu Öðretmen lisesi46- Soma Ticaret Lisesi47- Soma Saðlýk Anadolu Lisesi48- Kýrkaðaç Anadolu Öðretmen Lisesi49- Kýrkaðaç Eczacý Ümmet Anadolu Lisesi50- Kýrkaðaç Betül Anadolu Lisesi51- Kýrkaðaç Anadolu Ýmam- Hatip Lisesi52- Kýrkaðaç Endüstri Meslek Lisesi53- Alaþehir 19 Mayýs Ýlköðretim Okulu54- Alaþehir Fen Lisesi55- Alaþehir Anadolu Lisesi56- Afyon/ Dazkýrý Anadolu Lisesi57- Afyon/ Dazkýrý Alkim Ýlköðretim Okulu58- Dazkýrý Halk Eðitim Müdürlüðü ( Veliler Ýçin)59- Saruhanlý Kýz meslek lisesi60- Saruhanlý 7 Eylül Ýlköðretim Okulu61- Akhisar Çaðlak Anadolu Lisesi62- Akhisar Anadolu Lisesi63- Sarýgöl Liseleri64- Gölmarmara Liseleri65- Salihli Sekine Evren Anadolu Lisesi66- Manisa Milli Birlik Ýlköðretim okulu öðrencileri ve Velileri67- Manisa Muradiye Lisesi68- Turgutlu Endüstri Meslek Lisesi
> 4 3 4 <
69- Turgutlu Zübeyde Haným Anadolu Meslek Lisesi70- Manisa Ufuk Okuma salonu71- Alaþehir Yeþil Yurt Kasabasý Anadolu Lisesi72- Manisa Sekiz Eylül Ýlköðretim Okulu73- Manisa Özel Þehzade ilköðretim Okulu74- Manisa Özel þehzade Anadolu Lisesi
> 4 3 5 <
Kaynakça
* Eðitim Problemleri Üzerine Düþünceler, Prof. Dr. Nurettin TOZLU, Mikro Yayýnlarý.
* Genç Beyin Dergisi, Abdulkadir AKGÜNDÜZ.* Gençler Bu Kitap Sizin Ýçin, Hasan YILMAZ, Çizgi Kitabevi
Yayýnlarý.*Ýlham Veren Baþarý Öyküleri, Ziya BARAN Canten KAYA, Renk
Ajans Yayýnlarý.* Öðretmence Sevebilmek, Sinan YAÐMUR, Esra Yayýnlarý.*Öðretmeni Baþarýya Götüren Yol, Ali Erkan KAVAKLI, Nesil
Yayýnlarý.* Öðretmenlikte Yeni Teknikler, Halit ERTUÐRUL, Timaþ Yayýnlarý.* Sevgili Anne ve Babacýðým, Lütfen Bu Kitabý Okur musunuz? Hasan
YILMAZ, Çizgi Kitabevi Yayýnlarý.* Þifa Tefsiri, Cantaþ Yayýnlarý, Mahmut TOPTAÞ.* Almanya’da Orta Öðretim , Neslihan AKSOY* Almanya’da Din Eðitimi, Mehmet KALE