Top Banner
KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan’ın Köşe Yazıları Üzerine Bir İnceleme Yrd.Doç.Dr.Onur Dursun* Özet Bu çalışma, medyanın bir alt alanı olan köşe yazısı/yazarlığına odaklanmıştır. Köşe yazısı, güncel konuları genel hatlarıyla tartışan ve yorumsuz olmak zorunda olan haber metinlerinin bu eksiği ni tamamlayan, belirli alanlarda uzmanlaşmış kişiler tarafından belirli aralıklarla yazılan, fikir -yorum gazeteciliği alanına ait bir gazete yazı türüdür. Köşe yazarlığı tarihten günümüze çeşitli değişimler geçirmiştir. Fakat temel özelliği olarak “olayı yorumlayarak sunma”yı hemen hemen her dönemde korumuştur. Bu çalışmada, günümüzde bazı köşe yazarlarında sıklıkla rastlanan, köşe yazarlarının kendi alanları dışında yazı kaleme almaları ve bir köşe yazısında birbirinden bağımsız birden fazla konuya değinmeleri üzerinde durulmuştur. Hürriyet gazetesi yazarlarından Ertuğrul Özkök’ün ve Ahmet Hakan’ın yazılarının üç aylık süreci incelenmiştir. İçerik analizi yapılan bu çalışmanın örneklem zaman aralığını 01 Temmuz - 30 Eylül 2014 tarihleri arası oluşturmaktadır. Söz konusu yazarların köşe yazıları, hem uzmanlaşma hem de birden çok konuya değinme bağlamında analiz edilmiştir. Sonuç olarak hem uzmanlık alanı dışında köşe yazıları üretildiği hem de bir köşe yazısında birden fazla konunun işlendiği anlaşılmıştır. Özetle köşe yazarlığı alanında bazı yazarların, popüler olma, takipçi sayılarını arttırma gibi amaçlar ve siyasi -iktisadi baskılar sonucunda, gündemle ilişkisiz, toplumun çeşitli sosyokültürel alanlarına ilişkin yazılar kaleme aldığı sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: köşe yazarı, köşe yazısı, gazete, uzmanlaşma sorunu, odaklanma sorunu. Abstract This study focuses on the column writing/column as a subfield of media. Column is a newspaper writing of opinion journalism that discusses current news roughly, makes up the lack of comment in news texts that mustn’t have any comment, and is written by specialised people periodically. Column writing has changed diversely from past to present. However, it has kept its characteristic of commentary presentation as its basic characteristic. This study emphasizes that today it is common for some columnists to write other than their own specialised fields and to mention about several news that are different to each other in a column. The column writings of Ertuğrul Özkök and Ahmet Hakan as columnists of the Hürriyet newspaper have been examined for a three months period. Content analysis has been made and sample time period has been determined as being from 01 July to 30 April of 2014. These columnists have been analyzed in the sense of both their specialization and their comments on more than one new. As a consequence, it has been evidence that columns were produced out of their columnists’ specialised fields and more than one new were referred in a column. In short, it has been precipitated that some kind of aims such as to become popular or to increase reader numbers and/or political-economical pressures causes the columnists to write out of agenda and to mention about different socio-cultural fields of a society. Key words: columnist, column writing, newspaper, specialisation problem, focus problem _________________________________________________________________ *Çukurova Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü. [email protected]
19

KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

Feb 08, 2017

Download

Documents

trantu
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan’ın Köşe Yazıları Üzerine Bir İnceleme

Yrd.Doç.Dr.Onur Dursun*

Özet

Bu çalışma, medyanın bir alt alanı olan köşe yazısı/yazarlığına odaklanmıştır. Köşe yazısı, güncel

konuları genel hatlarıyla tartışan ve yorumsuz olmak zorunda olan haber metinlerinin bu eksiğini

tamamlayan, belirli alanlarda uzmanlaşmış kişiler tarafından belirli aralıklarla yazılan, fikir-yorum

gazeteciliği alanına ait bir gazete yazı türüdür. Köşe yazarlığı tarihten günümüze çeşitli değişimler

geçirmiştir. Fakat temel özelliği olarak “olayı yorumlayarak sunma”yı hemen hemen her dönemde

korumuştur.

Bu çalışmada, günümüzde bazı köşe yazarlarında sıklıkla rastlanan, köşe yazarlarının kendi alanları

dışında yazı kaleme almaları ve bir köşe yazısında birbirinden bağımsız birden fazla konuya

değinmeleri üzerinde durulmuştur. Hürriyet gazetesi yazarlarından Ertuğrul Özkök’ün ve Ahmet

Hakan’ın yazılarının üç aylık süreci incelenmiştir. İçerik analizi yapılan bu çalışmanın örneklem

zaman aralığını 01 Temmuz - 30 Eylül 2014 tarihleri arası oluşturmaktadır. Söz konusu yazarların

köşe yazıları, hem uzmanlaşma hem de birden çok konuya değinme bağlamında analiz edilmiştir.

Sonuç olarak hem uzmanlık alanı dışında köşe yazıları üretildiği hem de bir köşe yazısında birden

fazla konunun işlendiği anlaşılmıştır. Özetle köşe yazarlığı alanında bazı yazarların, popüler olma,

takipçi sayılarını arttırma gibi amaçlar ve siyasi-iktisadi baskılar sonucunda, gündemle ilişkisiz,

toplumun çeşitli sosyokültürel alanlarına ilişkin yazılar kaleme aldığı sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler: köşe yazarı, köşe yazısı, gazete, uzmanlaşma sorunu, odaklanma sorunu.

Abstract

This study focuses on the column writing/column as a subfield of media. Column is a newspaper

writing of opinion journalism that discusses current news roughly, makes up the lack of comment in

news texts that mustn’t have any comment, and is written by specialised people periodically. Column

writing has changed diversely from past to present. However, it has kept its characteristic of

commentary presentation as its basic characteristic.

This study emphasizes that today it is common for some columnists to write other than their own

specialised fields and to mention about several news that are different to each other in a column. The

column writings of Ertuğrul Özkök and Ahmet Hakan as columnists of the Hürriyet newspaper have

been examined for a three months period. Content analysis has been made and sample time period has

been determined as being from 01 July to 30 April of 2014. These columnists have been analyzed in

the sense of both their specialization and their comments on more than one new. As a consequence, it

has been evidence that columns were produced out of their columnists’ specialised fields and more

than one new were referred in a column. In short, it has been precipitated that some kind of aims such

as to become popular or to increase reader numbers and/or political-economical pressures causes the

columnists to write out of agenda and to mention about different socio-cultural fields of a society.

Key words: columnist, column writing, newspaper, specialisation problem, focus problem

_________________________________________________________________

*Çukurova Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü. [email protected]

Page 2: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

Giriş

Köşe yazarlığı, medyanın önemli bir alt alanıdır ve günümüzde gazetelerde fiziksel olarak önemli yer

kaplamaktadır. Gazetelerin, köşe yazılarına yer verme gerekçesi, haber metinleriyle yapılamayanı

yaparak, olayı farklı açılardan yorumlayıp okura sunmaktır. Köşe yazarlığı kavramının tarihi 19.

yüzyılın ilk çeyreğine kadar uzansa da, bu pratik asıl önemini Birinci Dünya Savaşı sonrasında

kazanmıştır. Bu dönemde, haberler aracılığıyla olayların arka yüzünü yeterli ölçüde öğrenemeyen

okuyucunun yardımına köşe/yorum yazıları yetişmiştir. Yazarlar, olayları farklı açılardan irdeleyerek

okuyucuya sunmuştur. Gelenek tarihsel süreç içerisinde çeşitli değişimlere uğrasa da genel özelliğini

koruyarak günümüze kadar ulaşmıştır.

Köşe yazarlığı, günümüz medyasında çokça tartışılan alanlardan birisi haline gelmiştir. Siyasi ve

iktisadi değişimlere/yeniliklere içerik açısından çabucak cevap veren veya uyum sağlayan köşe

yazarlığı, günümüz Türk medyasında sorunlu alanlardan birisidir. Bu sorunları şöyle sıralamak

olanaklıdır: Köşe yazıları bazen açık bazen örtük bir biçimde reklam içerebilmektedir. Bazı yazarlar,

sermaye çevreleriyle çıkar ilişkisi içerisinde yazı kaleme almakta, ideoloji gözeterek olayları

yorumlamak yerine, olaylara taraf olabilmektedir. Köşeler, savunma mekanizması ve popülerleşme

aracı olarak kullanılabilmektedir. Köşe yazılarında, yazarlar birbiriyle atışabilmekte ve basın meslek

ilkelerini ihlal edebilmektedir. Ayrıca köşe yazarları, özel yaşamları ihlal edebilmekte, gündem dışı

konuları ele almakta ve kendi özel yaşamlarını kamusal bir meseleymiş gibi yansıtabilmektedir.

Bunların yanı sıra yazarlar, kendi uzmanlık alanları dışında yazı kaleme alabilmekte ve bir köşe

yazsısı birbiriyle ilişkisiz birden fazla konuyu işleyebilmektedir. Türkiye’deki köşe yazarlığı üzerine

kaleme aldığı makalesinde Tunç (2012), köşe yazarlarıyla ilişkili şu düşüncelere yer vermektedir:

“Gereğinden fazla sayıdaki ve geniş üslup yelpazesindeki yazarlar gazetelerin belkemiğini

oluşturuyor. Kimileri birbirine saldırıyor, polemikler havada uçuşuyor; kimileri alenen

patronun çıkarlarının savunucusu; kimileri incir çekirdeğini doldurmayan konuların uzmanı,

Türkçeyi katlederek sevgililerini yazmakla meşgul; kimileri yönetim kurulu üyesi olduğu

banka veya şirketlerden aldığı paralarla ekonomi uzmanı kesilmiş…”

Bu çalışma yukarıda sıralanan sorunlardan ikisine odaklanmıştır. Bunlardan ilki, köşe yazarlarının

kendi uzmanlık alanları dışında yazı kaleme alması, ikincisi ise bir köşe yazısında birden fazla

konunun işlenmesidir. Çalışmada öncelikle köşe yazısı/köşe yazarlığı, kavramsal/kuramsal olarak

açıklanmış, tarihsel gelişimine değinilmiştir. Ardından bu çalışmanın sorunsalını oluşturan uzmanlık

alanı ve bir köşe yazısında birden fazla konunun işlenmesine odaklanılmıştır. Çalışmanın analizinde

Hürriyet gazetesi yazarlarından Ahmet Hakan’ın ve Ertuğrul Özkök’ün yazılarının üç aylık süreci

incelenmiştir. Analize ilişkin bilgiler çalışmanın amaç ve yöntem kısmında sunulmuştur.

Köşe Yazısı Nedir veya Köşe Yazarı Kimdir1

Köşe yazıları, gazetelerin belirli sayfalarında belirli zaman aralıklarıyla yazılan ve yazarları genelde

belli olan yorum yazılarıdır. Melez özellik gösteren köşe yazısı, fıkra ve makale türlerinin özelliklerini

barındırmaktadır. Köşe yazılarının konusunu ve esin kaynağını güncel konular oluşturmaktadır.

Anlatımları yalın ve yoğun; alanında uzman kişilerce yazılan; işlenen konuların ispat edilmek zorunda

olunmadığı, etkisi geçici olan bir gazete yazı türüdür (Özdemir, 1999, s. 126-140). Türk Dil Kurumu,

1 Köşe yazısı/yazarlığı kavramına/tarihine ilişkin ayrıntılı bilgiler için bkz. Yüce, E. (2007). Simgesel Seçkinler ve

Habitus: Hürriyet Gazetesinde Köşe Yazarlığı, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim

Dalı Doktora Tezi (Yayınlanmamış) ve Dursun, O. (2013). Köşe Yazarları Yaşam Dünyamızı Sömürüyor Mu?

(Sermayenin ve Siyasetin Denetiminde Köşe Yazarlığı Alanı), Ankara: Siyasal Kitabevi.

Page 3: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

köşe yazarlığını “Gazete veya dergilerde gündelik konuları bir görüş ve düşünceye bağlayarak

yorumlayan ciddi veya eğlendirici yazı türü, fıkra”2 şeklinde tanımlamaktadır. Riley, The American

Newspaper Columnist (1998, s. xi) adlı kitabında köşe yazısını, yaklaşık 750-850 kelimelik, günlük,

haftalık gibi düzenli periyodlar aralığında yazılan, kısa ve kompozisyon özelliği taşımayan,

gazetelerin belirli köşelerinde yayımlanan yazı türü olarak kavramsallaştırmaktadır.

Reuters Haber Ajansı, köşe yazılarının, uzmanlar için bir vitrin özelliği taşıdığını ve deneyimli

gazetecilerin iç görülerinden oluştuğunu belirtmektedir. Bu yazılar, gerçek düşünceler yaratabilmesi

bağlamında güçlü kanıtlar içermek zorundadır. Uygun bir biçimde diğer kanıtların ve bakış açılarının

varlığını kabul etmeli, siyasi veya ideolojik içeriklerden uzak olmalıdır. Reuters’e göre, köşe yazarı,

bir konu hakkında meydan okuyacak nitelikte bir yazı kaleme alacaksa, bu konu güçlü ve duyarlı bir

biçimde savunulabilir niteliğe sahip olmalıdır. Yazarlar, işleyecekleri konuları özgür iradeleriyle

belirlemelidirler. Söz konusu yayın organının üst mercileriyle (editör gibi) işbirliği ve görüş alışverişi

içerisinde olmalıdır. Köşe yazıları, bireysel çabaların özgün ürünüdür (Reuters Handbook of

Journalism 2008, s. 50).

Star gazetesi yazarı Fehmi Koru (Medya Derneği’nde Söyleşi, 07 Aralık 2013), bireylerin, haberleri

gündelik yaşamın farklı kaynaklarından edindiğini ama bu haberlerin yorumlanması gerektiğini vurgular ve

köşe yazarının görevini “haberi yorumlamak” şeklinde belirtmektedir. Marketwatch gazetesi yazarı

Friedman, New York Times’ın köşe yazarı Frank Rich’in, “Columnists and critics do serve a purpose”

isimli çalışmasında köşe yazarının görevine ilişkin şu bilgileri alıntılamaktadır:

“Haber ve kültür arasında bağlantı kurmayı, olayların derinindeki anlamı açığa çıkarmayı,

tartışma üretmeyi ve şans da yaver giderse, okuyucularımın günümüzde anlatılan hikâyelere

ve insanlara farklı bakmasını sağlamaya çalışırım… Bir köşe yazarı veya eleştirmenin

sorumluluğu, son derece tutkulu olması, doğru ve dürüst olması, yazdıklarına bilgi katması

ve olduğunca iyi yazmasıdır. Bir köşe yazarı bir Başkan ya da bir filmle ilgili çok keskin

görüşlere sahip olabilir, önemli olan davasını halkın önemsemesini sağlamaktır. İyi köşe

yazarlarının adil, ellerindeki köşesinin gücünü kendilerine verilmiş bir imtiyaz gibi değil,

topluma hizmet etmenin veya sadece vatandaşın araştırıp bulamayacağı ya da üzerinde hiç

düşünemeyeceği konuları deşen, eleştiren iyi gözlemciler olması beklenir. Köşe yazarlığı bir

silah olarak kullanılamaz. Bir köşe yazarı için en ahlaksız şey, özgün bir şey bulamama

durumunda sadece dikkat çekmek için ve ele aldığı kişi ya da konunun olduğunca geniş bir

kesim tarafından tartışılmasını sağlamak, adını andırmak, sesini duyurmak için ses getirecek

birisini eleştirmektir.” (Akt. Tekinalp, 2008, s. 121-122).

Köşe Yazarlığının Tarihsel Gelişimi

Köşe yazarlığı, fikir gazeteciliği alanı içerisinde yer almaktadır. Kurumsallaşma bağlamında yurttaş

gazeteciliğiyle benzeri özellikler taşıyan köşe yazarlığı, 19. yüzyılda ABD’de, okuyucular tarafından

yayınlanmak üzere gazetelere gönderilen haber mektuplarıyla gün yüzüne çıkmıştır. Haber

mektupları, ilk yıllarda, imzasız olarak yayınlanmıştır. Bu mektupların zaman içerisinde düzenli bir

şekilde gazetelere gönderilmiş, böylece yazılar belirli bir periyoda oturmuş ve köşe yazarlığı kavramı

belirginleşmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında bilgileri, halka daha açık şekilde sunabilmek

amacıyla, gazeteler, olayları yorumlayarak yayınlama yoluna gitmiştir. Böylece köşe yazarlığı, basın

için önemli bir alan haline gelmiştir (Tokgöz, 2003, s. 305; Riley, 1998, 1999).

2 Güncel Türkçe Sözlük, http://www.tdk.gov.tr/, 06.07.2014.

Page 4: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

Birinci Dünya Savaşı çıktığında ise savaşın nedenlerini, etkilerini kimlerin taraf olduğunu

sıradan okuyuculara anlatmak için tarafsız ve nesnel haber vermek yeterli olmamaya başladı.

Savaşın karmaşık gerçeğinin aktarılması, çevrede olup bitenlerin, olayların ardında yatan

nedenlerin anlatılması için haberlerin açıklanıp yorumlanması gerekiyordu. Gazeteciler de

17. ve 18. yüzyıl gazeteciliğinde yaygın bir uygulama olan yorumlama/açıklama geleneğine

geri döndüler. Köşe yazarlarıyla, yorumcularla, uzmanlarla olayların açıklanıp

yorumlanmasına çalıştılar. 1929 ekonomik krizi ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra

yorumlayıcı habercilik anlayışı daha da yaygınlaştı. Haberleri anlamlı bir çerçeveye oturtma,

olayları meydana geldikleri bağlam içinde vermek çabası hız kazandı (Alemdar ve Uzun

(2013, s. 220).

Köşe yazarlığının tarihsel gelişimi oldukça ayrıntılıdır. Çalışmamızda, süreci bütün ayrıntılarıyla

anlatmak olanaklı görünmemektedir. Fakat köşe yazarlığının Batı tarzı bir medya pratiği olduğunu,

temellerinin ABD’de atıldığını, ardından Avrupa’ya geçerek yaygınlaştığını söylemek yanlış

olmayacaktır.

Türk basınında, Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyılın ikinci yarısında temelleri atılan köşe yazarlığı,

1860’larda kurumsallaşmaya başlamıştır (Topuz, 2003, Koloğlu, 2006). 1839 yılında yayımlanan

Tanzimat Fermanı, Osmanlı’da Batı tarzı Türk gazetelerinin çıkmasına olanak tanımıştır. Bu tarihe

kadar Osmanlı Devleti sınırlarında yayınlanan ve dili Türkçe veya Türkçe-Arapça olan üç gazete

bulunmaktadır. İlki, 1828 yılında Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın kendi kurduğu Bulak

Matbaası’nda bastığı Veka-i Mısıriye’dir. İkincisi, Girit’te yine Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından

1830 yılında yayın hayatına başlatılan Veka-i Giridiye’dir. Üçüncüsü ve en önemlisi ise 1831 yılında

çıkartılan Takvim-i Veka-i’dir (Koloğlu, 2006: s. 24; Ortaylı, 2007: s. 39). Tanzimat Fermanı’ndan

hemen bir yıl sonra (1840) William Churchill (İngiliz), yabancılara tanınan haklardan yararlanarak

kendine ait yarı özel gazetesi Ceride-i Havadis’i çıkartmıştır. Fakat söz konusu gazeteler, Türk

basınında köşe yazarlığı geleneğinin temellerini oluşturmamıştır. Bu gazeteler, devlet desteğiyle

çıkartıldığı için eleştirel basın çizgisinden uzak kalmıştır.

Türk basınında 1860 yılı, köşe/yorum yazarlığının başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Bu tarihte

yayın hayatına başlayan Tercüman-ı Ahval gazetesi Türk basınında birçok açıdan ilktir. Tercüman-ı

Ahval gazetesi, imzalı başyazı geleneğini başlatan ilk gazetedir (İnuğur, 1999, s. 5). 1860 sonrasında

yayımlanan bütün gazetelerde başyazarlar (Agâh Efendi, Şinasi, Namık Kemal, Ali Suavi, Basiretçi

Ali Bey gibi gazete sahipleri), güncel olayları değerlendiren yorum yazıları kaleme almıştır. Bu

gelenek Cumhuriyet döneminde devam etmiştir. Ahmet Emin Yalman Vatan (1917) gazetesinde,

Falih Rıfkı Atay Dünya gazetesinde ve Yunus Nadi Cumhuriyet (1924) gazetesinde başyazarlık

yapmıştır. Gelenek, 1940’lı yıllara kadar varlığını korumuştur (Turhan, 1996, s. 4).3 1980 sonrasında,

ekonomik ve toplumsal alanda yaşanan hızlı dönüşümler, Türk basınında açıklayıcı/yorumlayıcı

habercilik geleneğine hız kazandırmıştır (Alemdar ve Uzun, 2013: 220).

1980’lere gelindiğinde köşe yazarı sayısında hızla artış görülmüştür. 1990’lı yıllarda köşe yazarlığı

yavaş yavaş saygınlık kaybına uğramıştır. Topuz, eskiden köşe yazarı sayısının az olduğunu ama

gündemi belirleyen, özgün yazıların üretildiğini dile getirmektedir. “Günümüzde ise çok fazla köşe

yazarı ortaya çıkmış. Büyük holdinglerin çıkarlarına hizmet eden gazeteler bunlara çanak

tutmaktadır. Medya artık öyle bir hal almıştır ki yazıların içi boş ve sermayeye hizmet etmektedir.”

3 Türkiye’de basın tarihinin gelişimi, çıkan gazeteler ve bu gazetelerde yazar olarak çalışan gazetecilere ilişkin ayrıntılı

bilgiler için bkz. Topuz, Hıfzı, (2011), 2. Mahmut'tan Holdinglere Türk Basın Tarihi, İstanbul, Remzi Kitabevi.

Page 5: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

(Topuz, Milliyet, 05 Haziran 2014). Ertuğrul Özkök, Türkiye’de 30 gazetede 3 bin köşe yazarı isminin

bulunduğunu söylerken (Özkök, Hürriyet, 04 Mayıs 2013), Nuray Mert, bu durumu köşe yazarı

enflasyonu şeklinde ifade etmektedir (Mert, Radikal, 26 Ağustos 2004). Hürriyet Daily News yazarı

David Judson da durumu köşe yazarı enflasyonu olarak algılamaktadır. Judson, sadece İstanbul’da

400 köşe yazarının bulunduğuna [2008 yılı itibariyle], tüm Amerikan medyasında bile bu kadar köşe

yazarının olmadığına dikkat çekmiştir (Tezel, Hürriyet, 03 Mayıs 2008). Günümüz Türk basınında,

köşe yazılarının toplamı, fiziksel olarak neredeyse gazetelerin yarısını kaplamaktadır (Tılıç, 2009: s.

124). Yazarlar, kendi alanları dışında yazı kaleme almakta ve gündem-politika yazarları dahi magazin

içerikli yazılar üretebilmektedir.

Bu noktada, karşımıza, Türk basınında magazinleşme olgusu çıkmaktadır. Ve bu olgu, konumuzla

doğrudan bağlantılıdır. Köşe yazarları, kendi alanları dışında, magazin içerikli yazılar kaleme

alabilmektedir. Çalışmamızda, köşe yazarlığı alanının, saygınlık kaybına uğradığı şeklinde bir ifade

kullanılmıştır. Bu ifadenin altında, Türk basını açısından öneme sahip köşe yazarlarının, magazin

içerikli yazılar kaleme alması yer almaktadır. Bu nedenle kısaca/genel hatlarıyla Türk basınında

magazinleşme olgusuna ve köşe yazarları üzerindeki etkisine değinmekte yarar vardır.

Köşe yazarlarının, magazin içerikli yazılar üretmesinin çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Temel neden

ise 1980 sonrasında basında yaşanan yapısal değişimler/dönüşümlerdir. Bu tarihten sonra Türkiye’de

yaygınlaşan neo-liberal politikalar, medyanın sermaye yapısını değiştirmiştir. Medyaya, medya

dışında işadamlarının girmesi ve ardından medya tekellerinin oluşması, Türk medyasını ticari bir

yapıya büründürmüştür. Kâr payını yükseltme çabası, daha fazla okura seslenebilmeyi bir zorunluluk

haline getirmiştir. Hürriyet gazetesi yazarı Cüney Ülsever köşesinde, Ertuğrul Özkök’ün Hürriyet

gazetesiyle ilgili kendisine şu ifadeleri kullandığını yazmıştır: “Beni göreve davet ettiği gün

yaptığımız sohbette, Hürriyet gibi bir kitle gazetesinde amacının adeta bir süpermarket yaratmak

olduğunu söylemişti. Bu gazetede her çeşitten insan olacak ve okur istediğini okuyacak” (akt. Dağtaş

ve Yıldızgörür, 2008: 226).

Dağtaş (2005, s. 79-81), Türk basınında magazinleşmeye; siyasi baskıların, basın dışı sermayenin

sektöre girişinin, 1980 sonrasında ticari yayıncılığın yükselişe geçişinin neden olduğunu belirtir. Söz

konusu süreçleri içselleştiren medya organları, içerik olarak çeşitlenmeye ve değişmeye başlamıştır.

Bu kriterleri içselleştiren ve kârlılık esasına göre çalışan ticari bir işletme haline gelen medya

kuruluşları, rekabet koşullarında ilgi çekici, eğlendirici, mizahi, dramatik haber öyküleri

bulma ve kurgulama eğilimine girmişlerdir. Okuyucuyu bilgilendirmek görevini bir kenara

bırakan haber medyası, görsel çekiciliği ve mizahi yönü ağır basan olaylar aramaya ve

yayımlamaya başlamışlardır (akt. Dağtaş, 2005, s. 81).

Sonuçta, tiraj kaygısı güden ticari medyada sansasyonel konular artmış, insanın ilgisini çeken

konuların artmasıyla içerik ve sunuş şekilleri de değişmeye başlamış ve ciddi haberlerle

renkli haberler birbirine karışmıştır (Dağtaş, 2005, s. 81).

Dağtaş, Türk basınında magazinleşmeyi 1980 sonrası olarak gösterse de Karahan Uslu (2001),

çalışmasında bu süreci, Cumhuriyet sonrası modernleşme çabası olarak yorumlamakta ve tarihini

Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar götürmektedir. Fakat asıl yükselişin 80 sonrası yaşandığını Karahan

Uslu da vurgulamaktadır.

Cumhuriyet sonrası Türkiye’de modernleşme sürecinin ivme kazanması, gazetelerin, Batı tarzı

içeriklere olan ilgisini arttırmıştır (Karahan Uslu, 2001, s. 3). Magazinleşmeyle, toplumda merak

Page 6: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

uyandıran, insanların hoşça vakit geçirmesine neden olan konular (trajik olaylar, ünlülerin yaşamları,

spor, seks skandalları vb.), medya içeriklerine girmiştir. Aynı zamanda siyasi, sosyal ve ekonomi gibi

ciddi konular da eğlenceli hale getirilerek bağlamından kopartılıp sunulmuştur (Karahan Uslu, 2001,

s. 4).

Karahan Uslu, magazinleşme olgusunun Osmanlı Devleti’nde başladığı bilgisini vermektedir.

Cumhuriyet sonrası hız kazanan Batılılaşma/modernleşmeyle, magazinleşme süreci de hızlanmıştır.

1950’li yıllarda Türkiye’nin ABD’ye yakınlaşması, magazin basınının içeriğine yeni öğeler eklemiştir.

1980’lere kadar devam eden bu süreç, Türk basınında, fırsatçılığın ve girişimciliğin kışkırtılmasına,

kültür-sanat konularına verilen önemin azalmasına, eğlendirici içeriklerin çoğalmasına, soğuk savaşla

gelen anti-komünist propagandanın artmasına, toplumsal değerlerden uzak bir şekilde cinselliğin

işlenmesine, kolektif ikonların özel yaşamlarının sorumsuzca ele alınmasına neden olmuştur (akt.

Karahan Uslu, 2001, s. 3-4).

Magazin basınının gelişmesinde 1960’lı yıllarda ilk örneklerine rastlanan bulvar gazetelerinin payı

bulunmaktadır. Gazete sahipleri, biriken sermayelerini ana gazeteleri dışında farklı gazetelerle

değerlendirmek istemiştir. Bu eğilim, hafif/magazin içerikli gazetelerin çıkmasıyla sonuçlanmıştır.

Bu yeni görünüm ana hatlarıyla ele alınarak incelenirse, 80’lerden günümüze değin yapılan

yasal kısıtlamalara dayanarak çok sayıda gazete, radyo ve televizyonun kapatıldığı, birçok

gazetecinin adli soruşturmaya uğradığı görülecektir. Siyasal konjonktür meslek mensupları ve

yöneticiler için kaçınılmaz oto sansür uygulamalarını beraberinde getirmiş, bu durum

içselleştirilmiş ve yayıncılık anlayışı adeta geri dönülemez bir biçimde ‘zararsız’ yani

eğlendirici içeriğe doğru kaymıştır. Depolitizasyon sürecinin gösterdiği istikamette yayın

yapabilmek ve içeriği cazip bir biçimde doldurmak çabası, basında magazinleşme dönemini

başlatan ve geliştiren önemli bir faktör olmuştur (Karahan Uslu, 2001, s. 5).

Basınında magazinleşme, köşe yazısı içeriklerine sıçramıştır. Başlı başına magazin yazan köşe

yazarlarının türemesinin yanı sıra, gündem-politika gibi ciddi konuları kaleme alan yazarlar da

magazin içerikli yazılara yönelmiştir. Bu olgu, günümüzde neredeyse gelenek haline dönüşmek

üzeredir. İncelemiş olduğumuz Özkök ve Hakan’ın yazılarında magazin içeriklerine rastlamak

oldukça kolaydır. Karahan Uslu (2001, s. 8), çalışmasında magazin içeriklerinin, köşe yazılarına dahi

sirayet ettiğini zaten belirtmektedir.

Konuya, 1990’lı yıllar özelinde göz atacak olursak, gazetelerin okur kitleye, Amerikan kültürü, daha

genel ifadeyle Batı kültürü enjekte ettiği görülmektedir. Dağtaş ve Yıldızgörür (2008, s. 226), 1990’lı

yıllarda neo-liberal politikalara paralel olarak, gazete içeriklerinin hızlı bir biçimde çeşitlendiğini dile

getirmektedir. Okur kitlesini genişletmek adına medya holdingleri, ideolojileri birbirinden farklı

kitlelere seslenebilecek ideolojik-tematik gazeteler çıkarmıştır.

Köşe yazarları, dönemin siyasi konjonktürüne, medyada holdingleşmenin getirmiş olduğu yeni

düzleme ve dönemin baskıcı uygulamalarına uyum sağlamıştır. Toplumsal yaşamı şekillendiren aktif

siyaset süreçlerinde köşe yazılarınca kaleme alınan yazılar, popüler kültürü ve dönemin yükselen

değerlerini işler olmuştur. Yazarlar, siyasilerin ve holding sahiplerinin davetlerine teşrif etmiş ve bu

davetleri köşelerinde anlatmıştır. Bourdieu’nün simgesel seçkin4 kavramsallaşatırmasına uyacak bir

4 Konuyla ilgili ayrıntılı bilgiler için bkz. Yüce, E. (2007). Simgesel Seçkinler ve Habitus: Hürriyet Gazetesinde

Köşe Yazarlığı, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı Doktora Tezi

(Yayınlanmamış).

Page 7: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

şekilde her bir köşe yazarı birer simgesel/sembolik seçkin konumuna yükselmiştir (Dağtaş ve

Yıldızgörür, 2008: 214-222).

Bugün içerisinde bulunduğumuz sorunlu köşe yazarlığı alanının temelinde, genel olarak siyasi ve

iktisadi bozulmaların yer aldığını söylemek yerinde olacaktır. Dağtaş ve Yıldızgörür’ün aşağıdaki

değerlendirmeleri, günümüzdeki köşe yazarlığı pratiğini şekillendiren süreci genel hatlarıyla

özetlemektedir:

Medyada meydana gelen bu yapısal değişimler, geleneksel gazeteci tipinde de bazı

değişikliklere neden olmuştur. (…) Holding medyalarında çalışan bu köşe yazarlarının yazıları

genellikle, yeni sağ politikaların halk genelinde kabul görmesi ve bu dönemin belirleyici

özelliği olan tüketim kültürünün kitlelerce benimsenmesi için yazılmış yazılardır. Bu dönemde

eğlence yerlerinin tanıtıldığı, lüks tüketimin övülerek anlatıldığı, nelerin yenilmesi, nelerin

giyilmesi, hangi müziklerin dinlenmesi gerektiği gibi konularda yazılmış yazılara rastlamak

mümkündür.

(…) Kamunun sorunlarından giderek kopan bu yeni seçkinlerin, köşelerini genellikle

seçkinliklerini vurgulayan yazılara ayırdıkları görülmektedir. Bir işadamının sınırlı sayıdaki

davetlilerinden birisi olmak ya da çok özel bir geceye katıldıktan hemen sonra bunu en ince

ayrıntılarına kadar halka duyurmak hep bu çabanın sonuçlarıdır. Bourdieu’nün tanımlamasıyla,

kamuoyu nezdinde elde ettikleri saygınlık ölçüsünü giderek bir maddi değere dönüştürme

çabasında olan bu yeni seçkinler, kendi değerleri ve belki de kapitalist sistem içinde varolan

holdinglerin çıkarları doğrultusunda, okuyucularını da şekillendirmekten geri kalmamışlardır

(Dağtaş ve Yıldızgörür, 2008, s. 261-262).

Söz konusu süreçler, günümüze, yapısal olarak bozulmuş bir köşe yazarlığı alanı bırakmıştır. Her

geçen gün sayıları artan köşe yazarları, gündemle ilişkisiz konuları ele alır olmuştur. Köşe yazarı

sayısının fazlalığı, yazarları başka alanlarda yazı kaleme almaya yöneltmiştir. Okuyucu sayısını

arttırma çabası da devreye girince, köşe yazılarının içerikleri genişlemiştir. Böylece Türk basınında

saygınlığı yüksek olan köşe yazarlığının bu özelliği kısmen zedelenmiş ve köşe yazarlarına olan

güven -özellikle liberal gazeteler bağlamında- sarsılmıştır.

Uzmanlaşma Sorunu Mu? Popüler Olma Çabası Mı?

Köşe yazarlarından beklenen, kendi alanları doğrultusunda, gündemdeki konuları çeşitli boyutlarıyla

tartışarak, okuyucuya farklı bakış açıları sunmalarıdır. Köşe yazarlığının tarihsel gelişimine

bakıldığında, bu özelliğini birçok dönemde koruduğu görülmektedir. Fakat her geçen yıl, medya

sektöründe yaşanan siyasi-iktisadi temelli değişimler, köşe yazarlığı alanını olumsuz yönde

etkilemiştir. Alan, yazarlarca iktisadi ve kültürel sermaye biriktirme ortamı olarak algılanmaya

başlanmış ve çok yönlü kullanılır olmuştur. Bu sürecin, köşe yazarlarını kendi alanları dışında yazı

kaleme almaya veya bir köşe yazısında birden fazla konuyu işlemeye yönelttiği düşünülmektedir.

Aziz Nesin, Türkiye’de köşe yazarlarının her konuya ilişkin bir görüşe sahip olmalarının doğru

olmadığını ifade etmiştir. Bu durumun, sadece Türkiye’ye özgü olduğunu, başka hiçbir ülkede söz

konusu olmadığını belirten Nesin, “Yabancı yazarlar, her gün hiç ara vermeden gazetede yazdıklarını

[Türk köşe yazarlarının] duyunca çok şaşırmaktadırlar. Onlar için bu, yapılamayacak, kadar zor bir

iştir” şeklinde düşüncelerini dile getirmiştir (Akt. Özdemir 1999, s. 126-127). Fehmi Koru, Aziz

Nesin’in bu düşüncelerini doğrular gibidir: “Köşe yazarlığı yurtdışında çok önemli değilmiş gibi

düşünülse de onbeş günde bir, haftada bir yazanlar artık her gün yazmaya başladılar. Dolayısıyla

yurtdışındaki trend yavaş yavaş bizimkine benzemeye başladı.” (Koru, 07 Aralık 2013). Koru, köşe

yazarlarının günlük olarak köşe yazmasının, Türkiye’ye özgü bir durum olduğunu belirtmekle birlikte,

Page 8: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

diğer ülkelerin bu bağlamda Türkiye’yi örnek aldığını ifade etmektedir. Bu bağlamda bir eleştiri de

Koloğlu’ndan gelmektedir. Sermaye gruplarının medyayı ele geçirmesiyle haber içerikleri değişime

uğramıştır. Haber içeriklerine yorum katma, okuyucuyu yönlendirme çabalarını belirginleştirmiştir.

Köşe yazarı sayısını hiç olmadığı kadar arttırdığını belirten Koloğlu (2006, s. 165), günümüzde bir

büyük gazetede 30-40’a yakın köşe yazarının bulunduğunu, bu yazarların hiçbir ayrım yapmadan

ekonomi, siyaset, spor ve sosyete ‘dedikoduları’ gibi birçok içeriği sayfalarına taşıdığını; bu sürecin,

köşe yazarlarına olan güveni sarstığını dile getirmektedir.

Günlük köşe yazmak, köşe yazarlarının uzmanlık alanları dışına çıkarak yazı kaleme almalarının

nedenlerinden birisi olarak yorumlanabilir. Birgün gazetesi yazarı Hakan Aksay, gazetelerdeki köşe

yazılarının yerinin “Tanrı katı” gibi olduğunu ifade etmektedir. Bu köşeleri kapan yazarların,

siyasetten spora, kültürden cinsel sorunlara kadar her alanda uzman kesildiklerini belirtmektedir.

Aksay, Türkiye’deki köşe yazarlarının, diğer ülkelerdeki gibi mütevazı olmadığını, haftada bir

yazmanın veya bir konuda uzmanlaşmanın köşe yazarlarını tatmin etmediğini dile getirmektedir

(Aksay, 2010). Mehmet Barlas ise düşüncelerini şöyle ifade etmektedir (Barlas, Sabah, 31 Ekim

2011):

“Biz gazete köşe yazarları, patronlarımızın çıkarlarını ilgilendiren durumlar dışında her alanda

söz sahibiyiz ve hemen her konuda uzmanızdır. Bu iş o noktaya dayandı ki, bazılarımız insan

sperminden karakter tahlili yapmaya veya sosyo-politik sorunların izahını spermler üzerinden

tahlil etmeye kadar dayadık uzmanlığımızı.” [Ertuğrul Özkök’e bir gönderme].

Türkiye’deki köşe yazarlığı alanındaki bozulmanın 12 Eylül ile başladığını ifade eden Bali, bu tarihten

sonra köşe yazarlarının yeni aristokratlar olarak kendilerini lanse ettiklerini genel hatlarıyla dile

getirmiştir. Bali, 1980 sonrasında ve özellikle 1990’lı yıllarda köşe yazarlığı alanında seçkinci bir

tavrın yerleşmeye başladığını vurgulamıştır. Birikim Dergisi’ndeki (1999) Yeni Aristokratlar: Köşe

Yazarları başlıklı makalesinde Bali, köşe yazarlarının sanat ve kültüre yönelik yazılar ürettiklerini,

böylece kendilerine sanat ve kültür dünyasında yer edinmeye çalıştıklarını belirtmektedir.

Köşe yazarlığı alanının, içinde bulunduğu durumu genel hatlarıyla değerlendiren Bali, çalışmamız

açısından önem taşıyan birkaç cümleye yer vermektedir. Bali (1999), son on, on beş yılda köşe

yazarlarının büyük bir çoğunluğunun, Ege Cansen’in tespitiyle iki illete kapıldıklarını ifade

etmektedir. Bunlardan ilki “ülkeyi ve hatta dünyayı, köşesinden idare etme noktasına geldiğine

inanmak”, diğeri de “konusu kendisi haline gelmek.” Türkiye’de köşe yazarlığına ne kadar önem

atfedildiğini vurgulamak isteyen Bali, The New York Times’ın eski İstanbul muhabiri Stephen

Kinzer’den şu ifadeleri alıntılamıştır:

“Muhabir olmanın bu ülkede hiçbir kıymeti yok! Bir köşe sahibi oluncaya kadar bir hiçsin

sen! Siyasiler başka ülkelerdeki gibi beyanat vermiyor. Bir basın toplantısı yapıp,

kamuoyuna açıklamada bulunmuyor. Onun yerine sevdikleri bir veya iki köşe yazarını

çağırıyor. Hatta ofislerine evlerine getirtiyor. Verecekleri mesajları onlara oracıkta veriyor.

Okurlar da bu yönteme alışıyor. (…) Okurlar köşe yazarları ile birlikte gazete değiştiriyor.

Bu tehlikeli bir durum. Çünkü o zaman haberi açıklandığı gibi değil köşe yazarının renkli

gözlüklerin ardından alıyorsun. Ya da haberi alan, ama habere kendi damgasını da vuran biri

aracılığıyla.”

Bali, aynı yazısında köşe yazarlarının, köşelerinde kendi dünyalarını ve kendi sorunlarını anlatmanın,

Türkiye’nin ve dünyanın önemli gündem konularından daha önemli olduğu düşüncesini giderek

Page 9: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

içselleştirdiğini ve böylece “konusu kendisi haline gelmek” durumunun ortaya çıktığını Ege

Cansen’den alıntılayarak, köşe yazarlığının içinde bulunduğu ciddi bir soruna değinmektedir. Bali’nin

düşünceleri, bu çalışmanın ana sorunsallarından birisi olan, uzmanlaşma sorunsalıyla paralellik

göstermektedir (Bali, 1999, s. 48-56).

Köşe yazarlarının birçoğu, popüler olmak için kendi uzmanlık konuları dışına çıkarak yazılar kaleme

alabilmektedir. Hatta bazı gündem-politika yazarlarının cinsellik, popüler kültür vb. konularda yazılar

kaleme aldığı bilinmektedir. Ertuğrul Özkök, Haber Türk gazetesine transfer olan Fehmi Koru’ya şu

şekilde nasihatte bulunmaktadır:

“Önünde eski mahallesinden buraya taşınmış başarılı iki örnek var. Biri Ahmet Hakan, öteki

Akif Beki… Eğer ben gibi biraz pop olmak ve daha yaygın bir kitleye seslenmek istiyorsa

tabii ki modeli Ahmet Hakan olmalı. Eski Mahalleyle de arayı bozmadan, Fehmi Abi imajına

uygun, daha ağırbaşlı, daha az pop bir tarzı benimsemek isterse rol modeli Akif Beki… (…)

Burası çok keyifli, çok eğlenceli bir mahalledir. Hep diyorum: Bir gün herkes pop

gazeteciliğin dayanılmaz hazzını tadacak… Mesleğin nirvanası orasıdır… Allah geride kalan

arkadaşlarımızı da o sıkıntılı mahalleden bir an önce kurtarsın. Belki bu sayede yeni

başbakanın uçağı da biraz renklenir, şenlenir…” (Özkök, Hürriyet, 08 Temmuz 2014).

Özkök’ün Koru’ya verdiği bu nasihat ve konuyla ilgili yazmış olduğu cümleler, köşe yazarlarının

popüler olma gibi bir kaygı taşıdığını, popüler olmanın geniş bir okuyucu kitleye seslenmekle

mümkün olacağını ve bunun için, birçok konuda köşe yazısı kaleme almak gerektiği düşüncesini

doğrulamaktadır. Yazarlar, gazetelerde kendilerine verilen köşeleri, toplumun çıkarlarından ziyade

kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır. Yöneticisiyle ve okuruyla ters düşmemek, okuyucu

sayısını ve böylece de popülerliğini arttırmak amacıyla ciddi konulardan uzaklaşarak popüler kültür

içeriklerine/konularına yönelebilmektedir. Ciddi konuların üzerine giderek siyasi ve iktisadi çevrelerle

ters düşmeme stratejisi de yazarları hafif içerikli konulara yöneltebilmektedir.

Çalınmanın takip eden bölümlerinde, Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan yazıları üzerinde durum

somutlaştırılmaya çalışılmıştır.

Amaç ve Yöntem

Amaç

Toplumsal yapıda cereyan eden ve karmaşık nitelik taşıyan önemli güncel olayları çeşitli boyutlarıyla

sorgulayarak açımlamayı, okura farklı bakış açıları kazandırmayı amaçlayan köşe yazıları, Türk basını

açısından önemli bir pratiktir. Bu alanda, mesleki açıdan deneyimli insanların üretim gerçekleştirmesi,

alanı saygın kılmaktadır. Fakat iktisadi ve siyasi toplumsal değişimlere paralel olarak meydana gelen

medya yapılarındaki değişimler, basının alt alanlarında da kendisini hissettirmiştir. Günümüzde birçok

medya pratiği yapısal değişikliğe uğramıştır. Bu pratiklerden birisi de köşe yazarlığıdır. Bazı köşe

yazarları popüler olmak, özellikle sosyal medyanın gelişimiyle birlikte takipçi sayısını arttırmak –bu

kısmen tiraj dayatmasıdır- amacıyla çeşitli yöntemler denemektedir. Bu yöntemler, köşe yazarı için

olumlu sonuçlar verse de köşe yazarlığı alanının saygınlığını yitirmesine veya köşe yazarlarına olan

güvenin sarsılmasına neden olabilmektedir. Köşe yazarlarından -en azından deneyimli köşe

yazarlarından- beklenen, belirli uzmanlık alanlarında yazı kaleme almaları ve demokratik toplumlar

için öneme sahip kitle iletişim araçlarında kendilerine ayrılan bölgeleri, toplumun lehine

kullanmalarıdır. En azından alanın saygınlığı ve okurun beklentileri bağlamında ciddi bir tavır

Page 10: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

takınmalarıdır. Bu çalışma, günümüz Türk basınında köşe yazarlığı alanında giderek artan, birbiriyle

ilişkili iki temel soruna odaklanmıştır: Uzmanlık alanı dışında yazı kaleme alma ve bir köşe

yazısında birbiriyle bağlantısız konuları işleme. Çalışmada bu iki durum sorunsal olarak algılanmış

ve örnek olarak incelenen yazarların köşe yazıları üzerinden somutlaştırılmak istenmiştir.

Yöntem

Bu çalışmada Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan tarafından kaleme alınmış ve Hürriyet Sosyal’da (aynı

zamanda Hürriyet gazetesinde) 01 Temmuz – 30 Eylül 2014 (3 ay) tarihleri arasını yayınlanmış tüm

köşe yazıları (152 yazı) analiz edilmiştir. Çalışmada yargısal örneklem kullanılarak yazarlar tespit

edilmiştir. Çalışmada söz konusu iki yazarın örneklem olarak seçilmesinde, bu iki yazarın geniş bir

yelpazede yazı kaleme almaları, Türk basınında önemli kişiler olmaları ve en uzun ömürlü

liberal/tirajı yüksek gazete olan Hürriyet’te yazmaları etkili olmuştur.

Çalışmada içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Her bir köşe yazısı okundukça, kategoriler tespit

edilmiş ve köşe yazılarında değinilen konular, oluşturulan bu kategoriler altına bir birim olarak

kodlanmıştır. Diğer bir ifadeyle, bir köşe yazısında kaç farklı konunun ele alındığı ve aynı zamanda

toplam köşe yazısı sayısı (her bir yazar için ayrı ayrı hesaplanmıştır) içinde kaç farklı konunun

incelendiği nicel olarak saptanmıştır.

Örneklem zaman aralığında Ertuğrul Özkök’e ait 76 köşe yazısı tespit edilmiş ve incelenmiştir. 76

köşe yazısı okuması sonucunda 17 genel kategori oluşturulmuştur. Ayrıca köşe yazılarında değinilen

konulardan bazıları bu kategoriler altına yerleştirilemediğinden ‘Diğer’ kategorisi oluşturulmuştur.

Böylece Ertuğrul Özkök’ün 76 yazısı toplamda 18 kategori altında değerlendirilmiştir. Özkök’ün

incelenen köşe yazılarının başlıkları ve tarihleri Tablo 1’de sunulmuştur.

genel kategori oluşturulmuştur. Bu kategorilere girmeyen konular ise ‘Diğer’ kategorisi Örneklem

zaman aralığında Ahmet Hakan’a ait köşe yazısı sayısı da 76’dır. Bu 76 köşe yazısı okuması sonucu

12 altında değerlendirilmiştir. Böylece Ahmet Hakan’ın 76 köşe yazısı toplamda 13 kategori altında

incelenmiştir. Ertuğrul Özkök’ün yazılarında yer alan konu başlıklarından bazılarına Ahmet Hakan’ın

yazılarında rastlanmadığı için kategori sayısı Ahmet Hakan’da 13’e indirilmiştir. Hakan’ın incelenen

köşe yazılarının başlıkları ve tarihleri Tablo 1’de sunulmuştur.

Tablo 1: Ertuğrul Özkök’ün ve Ahmet Hakan’ın incelenen köşe yazıları ve tarihlerine ilişkin bilgiler.

Page 11: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

ERTUĞRUL ÖZKÖK AHMET HAKAN

Tarih Yazı Başlığı Tarih Yazı Başlığı

1.Tem.14 Sünni ‘megalo idea’sının sonu 3.Tem.14 Bir Norveçli kadar mesafeliyim olaya

2.Tem.14 O 339 el neye kalkmıştı 4.Tem.14 Mukayeseli adcaylar geçidi

3.Tem.14 'Yola çıkan adam'ın portresi 5.Tem.14 Bütün dindarları aynı gören tatavacı zihniyet

3.Tem.14 Sarkozy'nin başı nasıl bir dertte 6.Tem.14 Dövmede her an bir patlama olabilir

4.Tem.14 Evet muhtar bile seçilemez 7.Tem.14 Bir daha gel Samsun'dan

5.Tem.14 Ankara'da 4, Kahire'de 5 parmak 8.Tem.14 İhsanoğlu kimin bekçisi olacak?

6.Tem.14 Uçaktaki kemikler kime aitti 10.Tem.14 Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’a sorular

8.Tem.14 AKP içinden ilk ciddi uyarı atışı 11.Tem.14 Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’a sorular

9.Tem.14 Mağrur ve mağdur 12.Tem.14

Bu şartlara uyacaksan sandığa

gitmeyebilirsin

10.Tem.14 Allah'ım bize ölümlü olduğumuzu

hatırlat 13.Tem.14 E hani sorular

15.Tem.14 Beyler iftar salı toplantısı olamaz 14.Tem.14 İsrail’i korkudan ne titrettin be usta

16.Tem.14 Allah'ım şu halimize bak 15.Tem.14 Demokrasi için pamuk eller cebe

17.Tem.14 Arkadaş burası benim de ülkem 17.Tem.14 Senin yakaladığın yalanı sevsinler

18.Tem.14 Adresine ulaşamayan mektuplar 18.Tem.14 Misafirini dilenci yapan ev sahibi

20.Tem.14 Ben çok safmışım, onlarsa çok gerçekçi 19.Tem.14 Nutuk atma bir şey yap

22.Tem.14 Bir hayalet gemi hikâyesi 20.Tem.14 Başbakan Erdoğan’a 7 adet İsrail sorusu

23.Tem.14 Biz bataklığa bataklık diyeceğiz 21.Tem.14 Hitler'i mi özledin mübarek

24.Tem.14 Bizi o beyaz bluzlu kadın kurtaracak 22.Tem.14 Niye iade edecekmiş o Yahudi madalyasını?

25.Tem.14 Kelepçe takma sırası 24.Tem.14 Bir tek ‘sehven’ eksik

26.Tem.14 Denizden gelen o ses 25.Tem.14 Bakalım şunlar olacak mı?

27.Tem.14 Ve Allah Gülümser’i yarattı 26.Tem.14 Şahsıma yönelik 3 sataşma, 3 cevap

28.Tem.14 O ağacın altı 27.Tem.14 Şahsıma yönelik 3 sataşma, 3 cevap

29.Tem.14 Kozmik işaret 28.Tem.14 İki fotoğraf arasında hiçbir fark yok

30.Tem.14 İnancın kara deliği 29.Tem.14

Muhafazakâr kesimde Erdoğan’a rakip

çıkmaz

31.Tem.14 Arkadaş aklını başına al 31.Tem.14 Bodrum cehenneminden kaçış

1.Ağu.14 Yetti artık, yeter artık 3.Ağu.14 Siz niye bir türlü yatışamıyorsunuz ki?

3.Ağu.14 Derin Hürriyet’in paralel kumpası 4.Ağu.14 Bir Alevi, bir Sünni, bir de Zaza

5.Ağu.14 Kapağa bakınca 5.Ağu.14 Seviye neden düştü

6.Ağu.14 Milletin adamı 7.Ağu.14

Neden gazetecinin değil de taklacının

karşısına çıkıyor

7.Ağu.14 Aile fotoğrafına kim görecek 8.Ağu.14 Dalkavuk kullanmanın zararlı tarafları

8.Ağu.14 Bir hayalet gemi kalkar bu limandan 9.Ağu.14 İmanın şartını 7’ye çıkaran ‘Fesli Kadir’

9.Ağu.14 Kum torbasıyım... Vurun

vurabildiğinizce 10.Ağu.14 Adana dendiğinde akla gelen 12 şey

10.Ağu.14 Beni yargılamayın, hep onurlu olamam 12.Ağu.14 Sandığa kimler gitmedi

12.Ağu.14 Birbirimizi denize dökemeyeceksek 16.Ağu.14 Abdullah Gül eğer lider olmak istiyorsa

13.Ağu.14 Benden tavsiye, kaçın kurtulun 17.Ağu.14

Avantajları ve dezavantajlarıyla Ahmet

Davutoğlu

14.Ağu.14 Türkiye'nin Öteki Yarısı 18.Ağu.14 ‘Lider öldü’ desinler mi?

15.Ağu.14 Mourinho'nun kol saati 19.Ağu.14 Muharrem İnce bana birini hatırlattı

16.Ağu.14 Tek adam nasıl seçilmeli 21.Ağu.14 Abdullah Gül’ün laf çaktığı iki tip

17.Ağu.14 Uzaylı salyangozların istilası 22.Ağu.14 Hayrünnisa Gül fırtınası

19.Ağu.14 Peki senin kafan niye bozuk 23.Ağu.14 Benim gözümde Ahmet Davutoğlu

20.Ağu.14 'Reis'likten 'Beyefendi'liğe mi geçiyor 24.Ağu.14 Ne söylediğinde ne kastediliyor?

21.Ağu.14 Milletin adamı, milletin parası 25.Ağu.14 Erdoğan ile Davutoğlu arasındaki yedi fark

22.Ağu.14 Gördün mü şimdi hakikati 26.Ağu.14 Vurun Hayrünnisa Hanım’a

23.Ağu.14 Başörtülü ikizlerin kura çekimi 28.Ağu.14 Gitti gardıropçular geldi portreciler

24.Ağu.14 Onlar paralelciydi siz necisiniz 29.Ağu.14

CHP: Yine savruk, yine plansız, yine

hesapsız

25.Ağu.14 Hayrünnisa Hanım'ın sırları 30.Ağu.14 Yedi hükümle yeni kabile

26.Ağu.14 Aramıza bir düşman sızdı 31.Ağu.14 ‘Yeni Türkiye’nin ilke ve inkılapları

27.Ağu.14 Teşekkürler Aydın Bey 1.Eyl.14 Afyon patlamasını ne çabuk unuttuk

28.Ağu.14 Hürriyet'in ilk başörtülü yazarı 2.Eyl.14 Fatih Akın’ın Ermeni filmini izledim

29.Ağu.14 İşte böyle harbi konuşalım 3.Eyl.14

Demirel 70 yaşında olsaydı Tayyip Erdoğan’ı

sallardı

30.Ağu.14 Bir ‘kaybedenin’ hükümet raporu 4.Eyl.14 Bedava

31.Ağu.14 ‘Kilo’, kilo kaybediyor 5.Eyl.14 Hadi Seda

2.Eyl.14 Ürkütücü uğursuz bir senaryo 6.Eyl.14 740’a 415 ne demektir

3.Eyl.14 Yani bu muydu o şerefli yalnızlık 7.Eyl.14 Soru ve cevaplarla kurultay ve cuma

4.Eyl.14 Ben aşağıda imzası olan vatandaş 8.Eyl.14 Öyle demeyelim böyle diyelim

5.Eyl.14 Yaşasın yine iktidar masasındayım 9.Eyl.14 Senin ‘Paralel’den ne farkın var ki?

Page 12: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

Bulgular

Özkök’ün, örneklem tarih aralığında kaleme aldığı 76 köşe yazısında 170 farklı konuya değindiği

tespit edilmiştir.5 170 konunun 18 kategoriye göre dağılımı Tablo 2’de görülmektedir. Hakan’ın,

örneklem tarih aralığında kaleme aldığı 76 köşe yazısında 309 farklı konuya değindiği tespit

edilmiştir. 309 konunun 13 kategoriye göre dağılımı Tablo 2’de sunulmuştur.

Tablo 2: Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan yazılarının içeriklerinin kategorilere göre dağılımı.

Ertuğrul Özkök Ahmet Hakan

Gündem-Siyaset 77 Gündem-Siyaset 239

Medya 12 Medya 15

Müzik 11 Öneriler 15

Sinema-Dizi-Televizyon 9 Sinema-Dizi-Televizyon 8

Seyahat 8 Seyahat 5

Cinsel Konular 7 Yekem 4

Spor 7 Kitap 3

Doğa-Hayvan 4 Spor 1

Tarih 3 Din 1

Din 2 Biyografi 1

Biyografi 2 Cinsiyet Ayrımı 1

Kültür-Sanat 2 Eğlence Hayatı 1

Cinsiyet Ayrımı 1 Diğer 15

Eğlence Hayatı 1 TOPLAM 309

Kitap 1

Teknoloji 1

Moda 1

Diğer 12

5 76 köşe yazısında ele alınan konuların farklı günlerde aynı konuya odaklandığına rastlanmıştır. Fakat burada her bir

yazının kendi içerisindeki konu sayısına dikkat edilmiştir. Yani farklı günlere ait olan iki farklı köşe yazısının benzeri

konuya odaklanıp-odaklanmamasına dikkat edilmemiştir. Diğer bir deyişle, her bir köşe yazısı bir birim olarak göz önünde

tutulmuş, her bir köşe yazısı için, söz konusu kategorilerde kodlamalar yapılmış, farklı günlerdeki yazılar arasındaki

ilişkiler, benzerlikler ve ayrımlar dikkate alınmamıştır. Aynı durum Ahmet Hakan yazıları için de geçerlidir.

6.Eyl.14 Türkiye vadisinde Amerikalı bir kurt 10.Eyl.14 Rövanş alma dönemi bitsin diye CHP'deyim

7.Eyl.14 Polat’ın niye cep mendili yok 11.Eyl.14 İşçi ölüleri üzerinden siyaset yapma çağrısı

9.Eyl.14 Bir tek vatandaşın kanına değer mi 13.Eyl.14 Rehineyiz rehine

10.Eyl.14 Ekmek kızartma makinesinden 105 yıl

sonra 14.Eyl.14

‘IŞİD’in arkasında ABD var’ balonunu

patlatalım

11.Eyl.14 20 gün saklanan haber 15.Eyl.14 Bir Faruk Çelik kıssası

13.Eyl.14 'O ses Türkiye' sakinleşince 16.Eyl.14 Davutoğlu nasıl muhatap olur?

14.Eyl.14 Bu fotoğrafta kaç kişi var 17.Eyl.14 Orayı boşaltmayan Başkonsolos

16.Eyl.14 Biz ‘yenilmişliği’ atarız da, onlar... 18.Eyl.14

İhvan’ı satan Katar’a niye ‘Ey Katar’

denemedi ki?

17.Eyl.14 Şehvetli bir on yılın sonu 19.Eyl.14 Ahmet Davutoğlu'na tane tane anlatıyorum

17.Eyl.14 Bu ülkede “vatan sana minnettardır”

lafının bir manası varsa 20.Eyl.14 Gezi ve 17 Aralık darbe girişimi miydi?

18.Eyl.14 Aydın Bey’in de imza atacağına

eminim 21.Eyl.14 Tarif edilmez bir mutluluk

19.Eyl.14 Duydunuz mu kutuplaşma falan

yokmuş 22.Eyl.14 Şimdi IŞİD hakkında konuşma zamanı

20.Eyl.14 Bir fotoğrafın görünmeyen balonları 23.Eyl.14 Kobani’ye gitmek bir akraba müdafaasıdır

23.Eyl.14 Paralel olayına nasıl bakıyorum 24.Eyl.14 Ama Aylin de bana 'Ankara ergeni' dedi

24.Eyl.14 Sayın Başkonsolos bunu da açıklayın 25.Eyl.14

Özgürlük olsun diye mi başörtüsü serbest

oldu?

25.Eyl.14 Soracağım, anında trol gerillası

basacak 26.Eyl.14 Hep kendine özgür hep kendine Müslüman

26.Eyl.14 Bugün 'RTE'yi öveceğim 27.Eyl.14 IŞİD konusunda halkımız ne diyor

27.Eyl.14 Yeni Türkiye’nin yeni adabımuaşereti 28.Eyl.14 Bir hayal kırıklığı: Hüseyin Aygün

28.Eyl.14 Erkekliğimi ilk kaybettiğim gün 29.Eyl.14

Kâbe 2035’in fotoğrafına bakarken ettiğim 6

beddua

30.Eyl.14 Solcu bir kadınla kaçıyorum 30.Eyl.14 CHP Cumhurbaşkanı için ayağa kalkacak

Page 13: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

TOPLAM 170

Ertuğrul Özkök Yazıları Analizi

Nicel verileri değerlendirmeden önce genel hatlarıyla Özkök’ün yazılarında çıkan bazı notları, yazarın

ilgi alanlarının daha rahat anlaşılması için aktarmakta fayda vardır. Özkök’ün yazılarının temelini,

gündem-siyaset konuları oluşturuyor. Özkök, köşe yazılarında zaman zaman kendisini savunmakta ve

birilerine (özellikle köşe yazarlarına) cevaplar vermektedir. İlginç konuları köşesine taşımaktadır.

Seyahatlerini, (nereye, kiminle gittiğini, kimi ziyaret ettiğini, nereleri gezdiğini vb.) ayrıntılı bir

şekilde anlatmakta ve kendisine bir seçkinlik atfetmektedir. Yazılarında birden fazla dil bildiğini her

defasında vurgulamaktadır. Bazı köşe yazılarını Fransız dergilerinden, bazı yazılarını ise okuduğu

İngilizce kitaplardan derlediği bilgisini vermektedir. Ve yayıncılara, basım için kitap önerilerinde

bulunabilmektedir. Yurtdışında doktora yaptığını, eğitim hayatının sağlam olduğunu ima etmeyi ihmal

etmemektedir. Sanatçı, film, müzik vb. konuları köşesine taşımakta ve okuyucuya film ve müzik

önerilerinde bulunmaktadır. Cinsel konulara ilişkin fikirler ileri sürmekte, aktörlerin fiziksel ve ruhsal

özelliklerini psikolojik açıdan analiz etmektedir. Mekân tanıtımlarında bulunmakta ve okuyucuya

öneriler sunabilmektedir. Business Class’la uçtuğunu ve hatta bu alanda bir uzman olduğunu dahi

söyleyebilmektedir. Tarihi konular hakkında yazı dizisi hazırlamakta ve özel yaşamını zaman zaman

okuyucuyla paylaşmaktadır.

Ertuğrul Özkök’ün köşe yazılarının konu bağlamında kategorilere göre yüzde dağılımı, Grafik 1’de

görüldüğü gibidir.

Grafik 1: Ertuğrul Özkök’ün 76 köşe yazısının 170 farklı konuya göre dağılımı.

Ertuğrul Özkök’ün kaleme almış olduğu köşe yazılarında birçok konu üzerinde durduğu dikkat

çekmektedir. Grafik 1 incelendiğinde Özkök’ün köşe yazılarının merkezini gündem-siyaset (%

45,88’lik oranla ilk sırada yer alıyor) içerikli konuların oluşturduğu görülmektedir. Özkök’ün medya

ve müzik ile ilgili konulara ilgi gösterdiği de anlaşılmaktadır. İncelenen köşe yazılarında medya %

7,06’lık bir oranla; müzik de aynı şekilde % 7,06’lık bir oranla ikinci sırada yer almaktadır. Sinema-

dizi-televizyon konu içeriğine sahip yazıların oranı da dikkat çekmektedir. Bu kategori, toplam köşe

yazıları içerisinde % 5,88’lik bir oranla üçüncü sırada temsil edilmektedir. Dördüncü sırada ise

seyahat içerikli (% 5,29) konular yer almaktadır. Beşinci sırada sporu (% 4,12) ve cinsel konuları (%

4,12) ele aldığı yazıları bulunmaktadır. Doğa-hayvan, tarih, din, biyografi, kültür-sanat, cinsiyet

ayrımı, eğlence hayatı, kitap, teknoloji, moda ve diğer kategorilerine ilişkin bilgiler Grafik 1’de

görüldüğü gibidir. Bu kategorilerin oranı % 3 - 0,56 aralığında değişmektedir. Söz konusu kategorilere

girmeyen konuların yerleştirildiği ‘Diğer’ kategorisi de % 8,24 gibi yüksek bir orana sahiptir.

Page 14: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

Özkök, köşe yazılarında gündelik yaşamın birçok alanına ilişkin görüş bildirmiştir. Ertuğrul Özkök,

gündem-siyaset yazarı olarak bilinmektedir. Fakat Özkök’ün yazıları incelendiğinde gündem-siyasete

ilişkin ele aldığı konuların, toplam konu içerisinde % 45,88’lik bir orana sahip olduğu, konuların diğer

yarısının ise gündelik yaşamın çeşitli alanlarına ilişkin, özellikle popüler kültür dünyasına ait olduğu

gözlemlenmiştir. Böylece Özkök’ün kendi uzmanlık alanı dışında köşe yazıları kaleme aldığı açığa

çıkmıştır. Özkök’e ilişkin toplumsal algı ile Özkök’ün köşe yazılarında işlediği konular arasındaki

mantıksal bağlantı kısmen kopmaktadır. Özkök’ün diğer alanlarda yazı kaleme alması, bu alanlarda

uzman olmadığı anlamına gelmemektedir. Burada eleştiri, yazarın birden fazla alanda yazı kaleme

alarak, köşe yazarlığı için önemli olan ‘uzmanlık alanı’ kavramını sorunsallaştırmasına

yöneltilmektedir.

Ahmet Hakan Yazıları Analizi

Ahmet Hakan’ın yazılarını değerlendirmeden önce birkaç cümleyle yazarın ilgi alanlarına değinmek

gerekmektedir. Ahmet Hakan’ın yazılarında genel olarak gündem-siyaset içerikleri yer almaktadır.

Hakan, bazı yazılarında okuyuculara gündelik yaşamla ilgili önerilerde bulunmaktadır. Gündem

tartışmaları arasında yer alan, din, ırk, mezhep ayrımlarını ve çatışmalarını köşesine taşımayı ihmal

etmemektedir ve özellikle gündemdeki siyaset-din temelli tartışmaları kaleme almaktadır. Gezdiği

yerlere ilişkin bilgiler aktarmakta, başka bir anlatımla seyahat ettiği bölgelerin önemli özelliklerini

sıralamaktadır. İzlediği sinema filmlerinden söz etmekte ve film analizleri yapmaktadır. Siyasi açıdan

önem taşıyan aktörlerle söyleşi yapan Hakan, bazı yazılarını bu söyleşilere ayırmaktadır. Köşe

yazılarında zaman zaman görsel malzeme kullanmaktadır.

Hakan’ın köşe yazılarının konular bağlamında kategorilere göre yüzde dağılımı Grafik 2’de

verilmiştir.

Grafik 2: Ahmet Hakan’ın 76 köşe yazısının 309 farklı konuya göre yüzde dağılımı.

Ahmet Hakan’ın kaleme almış olduğu köşe yazılarında birden fazla alan üzerinde durduğu

gözlemlenmektedir. Grafik 2 incelendiğinde Hakan’ın köşe yazılarının merkezini büyük oranda

gündem-siyaset (% 77,33) içerikli konuların oluşturduğu anlaşılmaktadır. Hakan’ın, medyayı

değerlendirdiği köşe yazılarının oranı ise % 4,85’tir. Aynı şekilde Ahmet Hakan yazılarında karşımıza

çıkan ‘öneri’ içerikli yazıların oranı da % 4,85’tir. Hakan, köşe yazılarında gündelik yaşamın çeşitli

alanlarına ilişkin önerilerde bulunmaktadır. Aslında birçok yazar, zaman zaman okuyucuya işlevsel

öneriler sunmaktadır. Fakat bu oran, Ahmet Hakan’ın yazılarında daha fazla yer almaktadır. Hakan’ın

yazılarının % 2,59’luk bir oranı, sinema-dizi-televizyon konuları üzerinedir. Bu bağlamda Özkök

kadar olmasa da Ahmet Hakan da sinema-dizi değerlendirmelerinde bulunmakta veya izlediği filmler

hakkında okuyucularına bilgi vermektedir. Ahmet Hakan yazılarında karşımıza çıkan diğer konu

başlıkları, seyahat, yekem, kitap, spor, din, biyografi, cinsiyet ayrımı ve eğlence hayatıdır. Sıralanan

Page 15: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

bu kategorilerin oranı Grafik 2’de görüldüğü gibi % 1,62 ile 0,32 aralığında değişmektedir. Bu

kategorilere girmeyen yazıların değerlendirildiği ‘Diğer’ kategorisinin yüze oranı ise 4,85’tir.

Ahmet Hakan, Özkök kadar olmasa da genel alanı olarak bilinen gündem-siyaset konuları dışına

çıkarak yazılar üretmektedir. Hakan, günümüzün popüler köşe yazarları arasında bulunmaktadır.

Fakat Ahmet Hakan’dan beklenen ve Hakan tarafından kaleme alınan yazılar arasında bağlantı bazen

kopabilmektedir. Ahmet Hakan, genel alanı olan gündem-siyaset dışında yazılar kaleme alarak, köşe

yazarlarının her alanda görüş bildirmesi sorununu görece desteklemektedir. Yazarın gündelik yaşamın

çeşitli alanlarında yazı kaleme alması, köşe yazarlarının belirli bir alana bağlı kalarak köşe yazması

gerektiği bilgisiyle çelişmektedir. Çalışmanın kuramsal kısmında aktarıldığı gibi, köşe yazıları,

alanında uzmanlarca yazılan olay-durum değerlendirmesidir. Ahmet Hakan’ın, bu kuramsal bilgi

dışında tavır sergilediği yorumu yapılabilir.

Bir Köşe Yazısında Birden Fazla Konunun İşlenmesi

Bu başlık altında Ertuğrul Özkök’ün ve Ahmet Hakan’ın yazılarındaki konu çeşitliliği farklı bir açıdan

analiz edilmiştir. Ertuğrul Özkök’ün 76 köşe yazısında 170 konuya değinmesi, Ahmet Hakan’ın 76

köşe yazısında 309 konuya değinmesi sorunsal olarak algılanmıştır. Bir hesaplama yapmak gerekirse,

Özkök’te köşe yazısı başına 2,23 konu düşerken, Hakan’da köşe yazısı başına 4 konu düşmektedir.

Söz konusu yazarlar bir konu etrafında köşe yazısı kaleme almaktansa birden çok konuya bir köşe

yazısı içerisinde işlemektedir.

Burada köşe yazılarının hangi bağlamda ele alındığının daha anlaşılır olması için aşağıda Ertuğrul

Özkök’e ait bir “Örnek Köşe Yazısı” sunulmuştur. Bu köşe yazısı, “Beyler iftar Salı toplantısı

olmaz” (Hürriyet, 15 Temmuz 2014) ana başlığını taşımaktadır. Özkök, yazısında ilk olarak

Ramazan’la ilgili dini bir konuyu ele almaktadır. Yazı, “Samimi bir soru: Erdoğan’a haksızlık ediyor

olabilir miyiz” başlığıyla devam etmektedir. Bu başlık altında siyasi bir konu değerlendirilmektedir.

“Beş danayla dört gün aynı teknede yaşamak nasıl bir şey” başlığıyla Özkök, tekrardan yazısının

yörüngesini değiştirmekte ve bir gezisini anlatmaya başlamaktadır. Geziyle ilgili bilgi aktaran Özkök,

ardından bu konu bağlamında “Dana adaylarına altın öğütler” başlığı altında okurlarına önerilerde

bulunmaktadır. Yazı, modaya değinen bir konuyla son bulmaktadır. Bu bölümde ise Özkök,

“Pantolonun altına sandalet giyilmez mi” başlığı altında kendi giysisiyle ilgili bir değerlendirmede

bulunmaktadır. Özkök’ün bu yazısı 4 farklı konu çerçevesinde kurgulanmıştır. Fakat bu konuların her

birisi birbirinden bağımsız bir niteliğe sahiptir. Aynı durum Özkök’ün birçok yazısı için geçerlidir.

Ertuğrul Özkök’ün yazıları konu sayısı bağlamında (her bir yazı için) 1-5 arasında değişmektedir. Bu

rakam Ahmet Hakan’da 7’ye kadar çıkmaktadır. Yani Hakan’ın bir yazısı, 7 farklı konuyu kısa kısa

ele alabilmektedir.

Örnek Köşe Yazısı (Hürriyet Sosyal, 15 Temmuz 2014)

(1) Beyler iftar salı toplantısı olamaz

KİMSE kusura bakmasın...

Oruç tutmuyorum diye, ramazanla ilgili şu duygumu yazmaktan geri duramayacağım.

Ne deniyordu bize küçüklüğümüzden beri...

“Ramazan sevgi aydır...”

Özeli, resmisi bütün televizyonların bonkörce yayınladığı şu Erdoğan’lı iftar sofralarına, davetlerine bir bakın...

Hani nerede o sevgi...

Güya arkadaşlarını uyarmışlardı, söz vermişlerdi, iftar yemekleri artık şaşaalı olmayacaktı...

Ne olmayacak, tam aksine giderek 1930’larda Avrupa’da gördüğümüz o kitlesel siyasi gösterilere dönüştü.

* * *

Antalya’daki iftarın kuşbakışı videolarını seyrettim.

Vallahi Çırağan’daki en zengin düğünler bile yanında mütevazı bir kına gecesi gibi kalır.

Bir de o iftar konuşmaları...

Salı konuşmalarından bitap düşmüştük, o nefret dolu belagat şimdi iftar sofralarında yakaladı bizi...

İyi bir Müslümansanız...

İnançlı bir insansanız...

Ramazan ayının insanları kardeşlikle birbirine yaklaştıran bir ay olduğuna inanıyorsanız, lütfen o gecelerin

videolarını kendiniz de seyredin ve bir düşünün...

Ramazan ayı bu kadar düşmanlığı, kutuplaştırmayı, belagat şiddetini ve şehvetini kaldırır mı...

* * *

Çocukluğumda yıllarca babamın iftar sofrasına oturdum...

Cuma ve bayram namazlarına gittim...

Yemin ediyorum bu kadar irkiltici iftarlar hiç görmedim...

Page 16: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

Bu, benim bildiğim, tanıdığım ve sevdiğim bir ramazan görüntüsü değil...

Kimse kusura bakmasın.

(2) Samimi bir soru: Erdoğan’a haksızlık ediyor olabilir miyiz?

2007 yılına kadar Başbakan Erdoğan’ın yaptıklarını takdirle izledim.

Siyasetteki açıksözlülüğünü, cesaretini, ekonomi konularında popülizme taviz vermeyen duruşunu,

demokratikleşme konusundaki sözlerini sevdim.

Sonra bir şeyler oldu...

Bazen kendime soruyorum.

Acaba o mu değişti, yoksa ben mi...

* * *

Dört gündür denizlerdeydim... Adriyatik’i geçtim, açık denizler yaptım.

Türkiye’den haberleri izlemedim...

Sakinleştim.

Sakinleşince de ihmal ettiğim, ertelediğim bazı soruları kendi kendime sordum.

Acaba Başbakan Erdoğan’ı anlamak için yeterince gayret sarf etmiyor muyum?

Çalıştığım kuruma, gazetecilere yapılan haksızlıklar bende bazı önyargıların oluşmasına mı yol açtı...

Bu önyargılar kemikleşerek, artık geri dönülmez bir düşmanlığa mı dönüştü...

* * *

Allah’ın bana verdiği en güzel duygunun, kin tutmamak, düşmanlık beslememek olduğuna inanıyorum.

O yüzden kin tutan, nefret sürdüren, içindeki intikam ateşini hiç söndürmeyen insanları anlamıyorum ve onlardan

korkuyorum.

Cumhurbaşkanlığı seçimini bekliyorum...

Kendi kendime karar verdim. Onu anlamaya çalışacağım...

İçimdeki duyguların sübjektif bir kızgınlık mı, yoksa gerçekten doğru tepkiler mi olduğunu öğrenmeye

çalışacağım.

Umarım bir gün Erdoğan da düşman gibi gördüğü ve her gün denize dökmeye çalıştığı insanlar hakkında benim

gibi bir değerlendirme yapar.

Hepimizin buna ihtiyacı var...

(3) Beş danayla dört gün aynı teknede yaşamak nasıl bir şey

YELKENLİ bir teknede 5 erkektik.

En gencimiz 55, en yaşlımız 70 yaşındaydık.

Hepimiz de alanlarında başarılı sayılan insanlardık.

Hepimizin de bir gustosu, zevki, modernitesi vardı.

30 saatten fazla deniz yaptık. Bazen fırtınanın eşiğindeki denizlerde, bazen sakin sularda seyrettik.

Güzel yemekler yedik, sohbetler ettik.

Bol bol güldük, mavra yaptık. Olabilecek en büyük keyifti yani...

Ama yine de söyleyeyim...

Dört erkekle dört gün aynı tekne...

Beşinci gün çıkar mıydı bilmiyorum...

Diyeceğim, gemide kadın yoksa, en büyük arkadaşlıklar bile, arada bir ayağını karaya basmalı...

Neyse ki ona da vaktimiz vardı...

Yıllar önce Fellini’nin erkek arkadaş grubunu anlatan filmini seyretmiştim.

Türkçeye “Aylaklar” diye çevrilmişti. Bense “Danalar” kelimesini tercih ediyordum.

Öyle bir dana seyahatiydi ve acayip keyif aldım...

Dana adaylarına altın öğütler

EY dana adayı, erkek arkadaş grubuyla aynı teknede dört gün gezeceksen...

- Asla siyaset konuşma, mutlaka kavga çıkar.

- Kadın meselesini konuşmak kaçınılmazdır ama bil ki, açık saçık fıkra anlatmanın modası geçti.

- Yaşın 50’yi geçmişse, denizden çıkar çıkmaz üstüne bir şey giy. Yoksa vücut defoları anında ortaya çıkar.

- Akşamüzerinden önce kötü ışıkta asla üstün çıplak görünme, flaşla fotoğraf çektirme. Mümkünü yok iyi

görünmezsin.

- Böyle gezilerin en iyi tarafı şudur: Öyle olmasa bile arkadaşlarından daha iyi durumda olduğun veya onların da

en az senin kadar kötü durumda olduğu duygusuna kapılırsın, moralin düzelir.

- Kilo almak kaçınılmazdır. Kendini rahat bırak, dönüşte disipline girersin.

- Sakın sandalet giyme. Öteki dört kişi pusudadır ve anında dalga geçmeye başlarlar.

- Teknede kadın yoksa, giderken valizini doldurma. Çünkü aynı tişörtü iki gün giyebilirsin

- Teknenin rotası, denize çıkıp çıkmama gibi konulardaki tartışmalara asla katılma. Yoksa ertesi gün yaşanacak

deniz yorgunluğu ve stresinin bütün yükü üzerine kalır.

- Geceleri kamarada uyuyamazsan hemen güverteye çık. Mutlaka senin gibi uyuyamayan en az bir arkadaşın

daha vardır.

- Denizden sonra yaş ayaklarla teknenin salonuna girme. Ev sahibini hem kızdırır hem üzersin.

- Karaya çıktığınızda, hemen gruptan kop, beş danalık sürü halinde dolaşma. Danalık anında mandalığa dönüşür.

- Güzelim teknenin mutfağında dana kavurma yapmaya kalkma. Yapılmışsa bile ona zarif bir isim bul. Mesela,

“Anadolu usulü Kalabriya sote” falan de.

(4) Pantolonun altına sandalet giyilmez mi

DÜN Instagram’a Taormina’da çektirdiğim bir fotoğrafı koydum.

Renkli bir dükkânın önünde oturmuşum.

Altımda blucin var ve ayaklarıma sandalet giymişim.

Koymaz olaydım. Yemediğim fırça kalmadı.

1970’li yıllarda kucağımda Gülümsün’le çektirdiğim bir fotoğraf var. Yine blucin ve sandaletle.

O yıllardan beri çok hoşuma gidiyor. Bana sanki modernite ve özgürlüğün sembolü gibi görünüyor.

Page 17: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

Bu arada bazı takipçilerim ise şortla olabileceğini ama blucinle olmadığını yazdılar.

Ben ısrarlıyım.

Blucin ve beyaz pantolonla da sandalet çok güzel gidiyor...

Ne dersiniz?

Arıza bende mi...

Özkök’ün ve Hakan’ın yazıları birim başına konu çeşitliliği bağlamında analiz edildiğinde aşağıdaki

sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Özkök, 76 köşe yazısının;

7’sinde 5 değişik konuya (% 9,21),

7’sinde 4 değişik konuya (% 9,21),

9’unda 3 değişik konuya (% 11,84),

23’ünde 2 değişik konuya (% 30,26),

30’unda 1 konuya (% 39,47) yoğunlaşmıştır.

Bu rakamlar Hakan’ın 76 köşe yazısında şöyle dağılmaktadır: Ahmet Hakan;

8 yazısında 7 değişik konuya (% 10,52),

15 yazısında 6 değişik konuya (% 19,73),

10 yazısında 5 değişik konuya (% 13,15),

18 yazısında 4 değişik konuya (% 23,68),

4 yazısında 3 değişik konuya (% 5,26),

8 yazısında 2 değişik konuya (% 10,52),

13 yazısında 1 konuya (% 17,10) yoğunlaşmıştır.

Köşe yazarlarının kendi uzmanlık alanları dışında yazı kaleme almaları, günümüz basınında alışılmış

bir durumdur. Birçok köşe yazarı, bu tarz köşe yazımının doğru olmadığını köşe yazılarında zaman

zaman dile getirmektedir. Fakat çalışmanın bu bölümünde yazarların uzmanlık alanı dışında yazı

kaleme almalarından ziyade bir yazı içerisinde birden fazla konuya değinmelerine odaklanılmıştır.

Veriler ışığında düşünüldüğünde, Özkök ve Hakan’ın birden çok konuyu bir köşe yazısı içerisinde

işlediği anlaşılmaktadır. İki yazarın incelenen 76’şar köşe yazısı, yazarların bir köşe yazısında birden

fazla konuyu işlediğini ortaya koymaktadır. Çünkü incelenen 152 (her iki yazarın yazı sayısının

toplamı) köşe yazısında 152’den fazla konunun işlendiği anlaşılmaktadır.

Tartışma ve Sonuç

Bu çalışmada köşe yazarlığı alanında uzmanlaşma sorunu üzerinde durulmuştur. Türk basınında

birçok köşe yazarı günlük olarak yazmaktadır. Hatta incelenen köşe yazarlarında Ahmet Hakan’ın 15

gün boyunca hiç ara vermeksizin yazı kaleme aldığına rastlanmıştır. Köşe yazmak hem zor hem de

uzmanlık gerektiren bir iştir. Gazetecilik mesleğinde son noktaya ulaşmış kişilerin, her alanda ve her

gün köşe yazısı üretmesi, alanla ile ilgili soru işaretleri oluşturmaktadır. Böylesi yönelime neden olan

etmenler, çalışmanın kuramsal bölümünde kısmen betimlenmeye çalışılmıştır.

Çalışmada, analiz edilen yazarların, kendi alanları dışında yazı kaleme aldığı sonucuna ulaşılmıştır.

Alan dışı yazıların büyük çoğunluğunu (yukarıdaki grafikler incelendiğinde) kültür/popüler kültür

konularının oluşturduğu görülmüştür. Yazarlar hem gündem-politika konularına ışık tutmakta hem de

gündelik yaşamın renkli dünyalarına ilişkin yazılar kaleme almaktadır.

Çalışmamızın analiz kısmındaki veriler doğrultusunda konuşmak gerekirse, bir köşe yazısında birden

çok, birbirinden bağımsız konuların işlendiği de anlaşılmıştır. Bu çeşitlilik, Hakan yazılarında daha

fazladır. Özkök’ün köşe yazıları da -Hakan’a göre az olsa da- benzeri özellikleri taşımaktadır.

İncelenen iki yazar kıyaslandığında, alan dışı yazı kaleme alma bağlamında Özkök, Hakan’a göre

daha cesaretlidir. Özkök farklı konularda yazı kaleme alma bağlamında; Hakan ise bir yazıda birçok

konuyu işleme bağlamında ilk sırada yer almaktadır.

Bu çalışmada incelenen yazarlar, Hürriyet gazetesinde çalışmaktadır. Basın alanında meydana gelen

her değişim ve yeni oluşum zaman içerisinde bir geleneğe dönüşebilmektedir. 1980’li yıllarda basın-

Page 18: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

yayın alanına sermayedarların girmeye başlaması, günümüzde neredeyse bütün-basın yayın

araçlarının sermayedarların eline geçmesiyle sonuçlanmıştır. Türk basın ve siyasi tarihi açısından

öneme sahip Hürriyet gazetesinin, köşe yazarlığında böylesi bir yönelime izin vermesi, alanda

olumsuz yönde bir yapılanmaya neden olabilir.

Birkaç cümleyle toparlamak gerekirse, bu çalışmada gerek Özkök olsun gerekse Hakan olsun,

alanında veya diğer alanlarda uzman olmadıkları üzerinde durulmamıştır. Bu yazarların, gündelik

yaşamın bir alanında yazı kaleme almamaları ve bir yazıda birden çok konuyu işlemeleri sorun olarak

algılanmıştır. Köşe yazarlarından beklenen, alanlarına ilişkin gündemdeki konuları derinlemesine

veya farklı bakış açılarıyla irdelemeleridir. Zira günümüz Türk basınında üç binden fazla köşe yazarı

bulunmaktadır. Bu köşe yazarlarının her birisi, kendi alanına bağlı kalmadığı sürece, köşe yazarlığı

alanının, uzmanlaşma sorunundan kurtulması olanaklı görünmemektedir.

KAYNAKLAR

Aksay, Hakan, “Gazete köşeleri parayla satılsın!,”, Erişim adresi: http://www.bik.gov.tr/gazeteler-

koseleri-parayla-satsin-haberi-1162/, Erişim tarihi: 18.08.2014.

Alemdar, Korkmaz & Uzun. Ruhdan (2013). Herkes İçin Gazetecilik, Ankara, Tanyeri Kitap.

Bali, Rıfat, N., (1999), “Yeni Aristokratlar: Köşe Yazarları”, Birikim Dergisi, Sayı 117, ss. 48-56.

Barlas, Mehmet, “Uzmanlığa Saygı ve Bedelli Askerlik Meselesi”, Sabah, 31 Ekim 2011.

Dağtaş, Erdal, & Yıldızgörür, Mehmet, (2008), “Sembolik Bir Seçkin Olarak Ertuğrul Özkök’ün

Düşüncelerindeki Kırılmaların Dönemin Popüler Kültürü Çerçevesinde Değerlendirilmesi”, içinde

Medya, Popüler Kültür ve İdeoloji, Der. Levent Yaylagül ve Nilüfer Korkmaz, Ankara: Dipnot

Yayınevi, ss. 213-267.

Dağtaş, Erdal, (2005), Türkiye’de Magazin Basını ve Habercilik Anlayışı: Magazin Eklerinin Sektör

ve Metin Analizi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Ana Bilim Dalı Doktora

Tezi (Yayınlanmamış).

Güncel Türkçe Sözlük, http://www.tdk.gov.tr/, 06.07.2014.

İnuğur, M. N. (1999). Türk Basınında “İz” Bırakanlar, 2. Baskı, İstanbul: Der Yayınevi.

Karahan Uslu, (2001), “Yazılı ve Görsel Medyada Magazinleşmenin Tarihsel ve Sosyolojik

Dinamikleri”, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi (Kuram ve Araştırma Dergisi), Sayı 12, ss.

1-20).

Koloğlu, O. (2006). Osmanlı'dan 21.Yüzyıla Basın Tarihi, İstanbul: Pozitif Yayıncılık.

Koru, Fehmi, “Haberi yorumlama sanatı: Köşe yazarlığı”, http://www.medyadernegi.org/haberi-

yorumlama-sanati-kose-yazarligi/

Mert, Nuray, “Köşe Yazarlığı”, Radikal, 26 Ağustos 2004

Ortaylı, İlber (2007). Batılılaşma yolunda. İstanbul, Merkez Kitaplar.

Özdemir, Emin, (1998), Sözlü-Yazılı Anlatım Sanatı, 7. Baskı, İstanbul, Remzi Kitabevi.

Özdemir, Emin, (1999), Yazınsal Türler, 4. Baskı, Ankara, Bilgi Yayınevi.

Özkök, Ertuğrul, “Üç Bin Köşe Yazarı Varmış”, Hürriyet, 04 Mayıs 2013.

Riley, Sam G. (1995), Biographical Dictionary of American Newspapers Columnists, Westport,

London, Greenwood Press.

Riley, Sam G. (1998), The American Newspaper Columnist, Westport, CT, Praeger Publishers.

Tekinalp, Şermin, (2008), “Postmodernist Dördüncü Kuvvet: Köşe Yazarları”, İstanbul Üniversitesi

İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı 31, ss.119-130.

Tezel, Mevlut, “İstanbul’da 400 köşe yazarı var Ya Amerika’da...”, Hürriyet, 03 Mayıs 2008.

Tokgöz, Oya, (2003), Temel Gazetecilik, 5. Baskı, Ankara: İmge Kitabevi.

Topuz, Hıfzı, (2011), 2. Mahmut'tan Holdinglere Türk Basın Tarihi, İstanbul: Remzi Kitapevi.

Page 19: KÖŞE YAZARLIĞINDAN MEDYA FİLOZOFLUĞUNA

Topuz, Hıfzı, (Söyleşi) “Gazeteci Yazar Hıfzı Topuz "Günümüzde Köşe Yazarlığı Farklı Bir Boyut

Kazanmıştır”, Milliyet, 05 Haziran 2014.

Tunç, Aslı: “Köşe yazarları neden var?”, http://www.habervitrini.com/haber/kose-yazarlarinin-cogu-

gereksiz-91851/, 02.06.2012.

Turhan, S. (1996). Başyazı ve Yorum Yazarlığı, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi

Yayınları, No. 24.

Yüce, Erman, (2007), Simgesel Seçkinler ve Habitus: Hürriyet Gazetesinde Köşe Yazarlığı, Ankara

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı Doktora Tezi (Yayınlanmamış).