RÖTARLI MERMİ Dünyadaki her yaratığın, kendisini güvende hissedeceği bir ortam yaratılmıştır şüphesiz. Yağmurun bulut, bebeğin ana kucağıdır tek sığınağı. Ne ki yağmur ilelebet kalmıyor siyah güvence yumağının kanatlarında. Bebek artık istemiyor saçakların altından yağmuru izlemeyi... Ağır ağır kopuyor bir şeyler. Özgürlük denilen o mükemmel duyguyu hissetmek uğruna gökyüzüne atılan mermi gibi kararlı fırlıyor bir şeyler namludan. Gidebildiğince uzağa gider mermi. Yükseklik korkusu olmadan, zevkle ve özgürlük arayışıyla yarar geçer bulutları. Amacına yaklaşana dek barutla, havayla muhabbet eder; arkasına bile bakmaz namlusuna el sallamak için. Beklediği, belki de beklemediği, amaca doğru iyice yaklaşmışken mermi, hayalinde canlanır tetiğe basış ânı... İnsanlar da merminin fotokopisi gibi. Giriş gelişme ve sonuç. Ya amaç size kazık atar ya da zaten kazıkla doğmuşsunuzdur. Bana kalsa giriş bölümünde kalkanı, neşteri hazır tutmalı ve dalmalı hayatın meydan muharebesine. Riskler bazen göze alınmalıdır hayat için gelişme bölümü iyi yazılmalıdır. Bir şeyler yapılmalıdır ey insanoğlu! İnsan vücudu ve mikroplar; mermiler ve düşmanlar hepsi, hepsi birbirini götürür. Ama her zaman biri "galip" diye bir isim alır. Ateş hattında kalın, yaralanın, direnin ama mağlup olmayın. Bir mermi de siz sıkın hayatın kafasına..! Sümeyye Pehlivan A11/B HER ŞEY ZATEN O Dalları yere bakan ağaçlar... Gökyüzüne doğru yükselen ağaçlar... Kimisi secde etmiş, kimisi el açmış şükrediyor. Hepsi de yaratıcısından haberdar. Dalgalar bir ritimle "Allah Allah" diyor. Bir bitki bile her anını böyle bir tefekkürle geçirirken aklı olan insan günde kaç saatini tefekkürle, Allah'a ibadetle geçiriyor? Zaman gelip geçiyor, ömür bitmek üzere... Savrulduk hayatımız boyunca öteye beriye... Bir savrulmada, bir dertte inancımıza sığınabildik mi, yoksa karşı mı geldik kadere, İsyan mı ettik? Böyle anlarda sabırla inancına sığınanlar da var hayatta suçu kadere yükleyip isyan edenler de.... Biz hangi taraftayız peki? Bir yaprak gibi, rüzgarın akışına mı bırakıyoruz kendimizi, yoksa rüzgar bir araç mı oluyor gitmek istediğimiz yere ulaştırmak için bizi. Kimi zaman asılı kalırız öylece bir ağacın dalında…Karar veremeyiz hangi yöne gideceğimize…Rüzgar mı bıraktı bizi o dala, yoksa biz mi konmak istedik? Herkes farklı bir dalda. Herkes farklı bakıyor hayata. Kimimizin baktığı yerde güller, sümbüller... Kimimizin baktığı yerde ise kuru olar, dikenler... Önemli olan yükseklerden bakabilmek. İnsan gülleri de görebilmeli, dikenleri de...Ama sonunda hep bir yerde durmalı. Önemli olan kararlı olabilmek hayata karşı. “Allah" demeli. Sığınmalı Yaradan'a... İnsan, her şeyinin gittiği anda bile, bilmeli Rabb'inin onunla olduğunu. Her şeyin zaten O olduğunu... Naile Tufanoğlu A11/C UMUTLARIM [Uyandığımda güneş doğmak üzereydi. Pencereden dışarı baktım. Pırıl pırıl bir sabah başlıyordu. Birazdan bu sokaklar telaşla oradan oraya koşturan insanlarla dolacak. Ben de onlardan biriyim… Sokaktaki herkesten farklı olarak ben hiç istemediğim bir okula geç kalmamak için koşturuyor olacağım: İmam Hatip Lisesi… Kendime gelip banyoya doğru yürüdüm. Yüreğime hüznümü doldurur gibi ellerime su doldurdum. O suyu yüzüme çarptım. Aynaya baktım ve yine aklıma amaçlarım ve amaçlarıma hiç uymayan, hatta o amaca ulaşmamda bana engel olacak bir okulda okuduğum geldi. Başarısız olacağım! Zihnimde birçok soruyla evden çıktım. Okullar açılalı bir hafta oluyordu ve ben hala içimdeki kargaşayı bitirememiş, gelecek kaygılarımı dindirememiştim. Aklım başka diyor, sol yanım başka… Hangisine inanmalıydım? Umutsuz bakışlarımı fark eden edebiyat öğretmenim sorularımın cevabını kendimde bulacağımı söylemişti. Gülümseyerek baktım ona. Söyleyecek bir şeyim yoktu. Galiba haklıydı.. O gün eve geldiğimde oturup düşünmeye başladım. Bu okul, amaçlarıma ulaşmamda bana yardım edebilecek mi? Daha liseye yeni başladım ve gelecek kaygısı ile boğuşuyorum. Din eğitimi almayı istiyorum evet ama katsayı engeli gözümü korkutuyor. Çok bunaldım. Cevaplanmayı bekleyen umutsuz sorular var önümde. Umutsuz saatler birbirini kovalıyor böyle. Başımı yastığa koydum, derin bir iç çekip gözlerimi kapadım. Sorular, sorular… Aklımda hep sorular vardı, oysa beklediğim bir cevaptı… Yolumu aydınlatacak bir cevap… Kalbim hızlı hızlı çarpmaya başladı. İşte hayallerimdeki üniversitenin önündeydim. Çok çalışmış ve sonunda başarmıştım. Üniversitenin ilk günü okul hayatımın ilk günü gibiydi. Büyük bir heyecan ve sevinç içindeydim. Saatlerce bu özel günde ne giyeceğimi tasarlamıştım. Artık hazırdım. Acaba ilk dersimiz ne diye düşünerek sınıfımı aramaya başladım. Kalbim duracak gibi oluyordu adeta. Ne konuşabiliyor ne de yürüyebiliyordum. Kendimi toparlayıp sınıfta içeri adımımı attım. Kimseyle konuşmadan bulduğum ilk boş yere oturdum. Etrafımı incelerken bir grubun konuşması dikkat çekti. Belli etmeden konuşmalarına kulak misafiri oldum: -Bu müminlerin davranışları gerçekten çok enteresan. Varlığı veya yokluğu hakkında tam bir mutabakata varılmamış bir olgu için yılda otuz gün aç kalmak neyle açıklanabilir bilmiyorum. Sonuçta %50 şans... Ya var ya da yok. Ne kadar süreceğini bile bilmediğim kıymetli hayatımı böyle belirsiz işlere harcayamam… Daha fazlasını duymaya tahammül edemedim. Kalbime bir bıçak saplanmıştı adeta. Yanlarına gittim. Uzun bir müddet yüzlerine baktım. Gözlerim dolmuştu. Ancak şimdi ağlamanın zamanı değildi. Soğukkanlı olmam gerekiyordu. Hala kahkaha atmakta olanlardan biri yavaş yavaş kendini topladı ve ikinci kahkaha furyasını patlatmak üzere bana dönüp: -Ne oldu, bizi çarpmaya mı geldin? İçimden lisanımın kuvvetlenmesi için Hz. Musa’nın duasını ediyordum. Arapça, üstelik anlamını bilerek… Ben bunları nerden öğrenmiştim? Bir sürü hadis, bir sürü ayet beynime hücum etmişti sanki. Ve birini seçtim, başımı kaldırdım, konuşmaya başladım: “Bismillahirrahmanirrahim. Onlara «insanların (müslümanların) inandığı gibi inanın» denilince «Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?» derler. Dikkat et ki (asıl) beyinsizler hiç şüphesiz kendileridir. Fakat bilmezler.(Bakara 13)” Sözlerimi bitirip sınıftan çıktım. Onları vicdanlarıyla baş başa bıraktım. -Betül, kızım hala kalkmadın mı? Okula geç kalacaksın! Uzun süredir ilk defa bir rüyadan bu kadar huzurla uyandım. Yüce Rabbim bütün sorularımın cevabını bulmamı sağlamıştı. Artık gönül rahatlığıyla “iyi ki imam hatipliyim” diyordum. Büyük bir mutlulukla huzurlu bir rüyayı yeniden görür gibi okulun yolunu tuttum. Betül KOYUNCU A11/C