KARS ĠLĠNDE DOĞA TURĠZMĠ MASTER PLANI 2013 – 2023 KISALTMALAR SUNUġ ÖNSÖZ ÇALIġMANIN MAKSADI ĠÇĠNDEKĠLER 1. GĠRĠġ 1.1 DOĞAL ALANLAR, YÖRE ĠNSANININ GELENEKSEL HAYATI, KIRSAL KALKINMA, SÜRDÜRÜLEBĠLĠR TURĠZM ALTERNATĠFĠ ve KARS VĠLAYETĠNDE SÜRDÜRÜLEBĠLĠR DOĞA TURĠZMĠ Tabiatı korumanın geleceği kırsal alanların geleceğine, kırsal hayatın korunmasına ve sağlıklı yürüyen bir kırsal ekonomiye bağlıdır. Kırsal alanlardaki düĢük ve dağınık nüfus ile beraber yetersiz gelir söz konusu olduğunda bu alanların turizm köyleri vb. gibi faaliyetler için kullanılması söz konusu olacaktır. Bu tür giriĢimlerin önemli bir kısmı korunan alanlarda veya dıĢında yapılmaktadır. Bazı et kinliklerin korunan alanlara ve tabiata çok zarar verdiği de görülmektedir. Bu sebeple tabiatı korumakla görevli olan bizlerin çevremiz ile iyi bir proaktif iliĢkiler içinde olmamız gerekmektedir. Proaktif kiĢi; iliĢkilerde ve faaliyetlerde insiyatifi eline alan kiĢi demektir. Tabiattaki faaliyetlerin kontrolü için Orman ve Su ĠĢleri Bakanlığı taĢra kuruluĢlarının kırsal sahalarda doğa turizminin geliĢtirilmesinde öncü olması doğru bir harekettir.
62
Embed
KARS ĠLĠNDE DOĞA TURĠZMĠ MASTER PLANIbolge13.ormansu.gov.tr/13bolge/Files/mevzuat/Kars.pdfBir doğal alan ve korunan alanın içinde yer aldığı bölgenin sürdürülebilir
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
KARS ĠLĠNDE
DOĞA TURĠZMĠ MASTER PLANI
2013 – 2023
KISALTMALAR
SUNUġ
ÖNSÖZ
ÇALIġMANIN MAKSADI
ĠÇĠNDEKĠLER
1. GĠRĠġ
1.1 DOĞAL ALANLAR, YÖRE ĠNSANININ GELENEKSEL HAYATI, KIRSAL KALKINMA, SÜRDÜRÜLEBĠLĠR TURĠZM
ALTERNATĠFĠ ve KARS VĠLAYETĠNDE SÜRDÜRÜLEBĠLĠR DOĞA TURĠZMĠ
Tabiatı korumanın geleceği kırsal alanların geleceğine, kırsal hayatın korunmasına ve sağlıklı yürüyen bir kırsal ekonomiye bağlıdır. Kırsal
alanlardaki düĢük ve dağınık nüfus ile beraber yetersiz gelir söz konusu olduğunda bu alanların turizm köyleri vb. gibi faaliyetler için
kullanılması söz konusu olacaktır. Bu tür giriĢimlerin önemli bir kısmı korunan alanlarda veya dıĢında yapılmaktadır. Bazı etkinliklerin korunan
alanlara ve tabiata çok zarar verdiği de görülmektedir. Bu sebeple tabiatı korumakla görevli olan bizlerin çevremiz ile iyi bir proaktif iliĢkiler
içinde olmamız gerekmektedir. Proaktif kiĢi; iliĢkilerde ve faaliyetlerde insiyatifi eline alan kiĢi demektir. Tabiattaki faaliyetlerin kontrolü için
Orman ve Su ĠĢleri Bakanlığı taĢra kuruluĢlarının kırsal sahalarda doğa turizminin geliĢtirilmesinde öncü olması doğru bir harekettir.
Son yıllarda sivil toplum kuruluĢları ve diğer kamu kurum ve kuruluĢları; statülü korunan alanlar, doğal alanlar, kırsal kalkınma, kalkınma için
iĢbirliği gibi konuları tamamıyla farklı bir bakıĢ açısı ile algılamaya baĢlamıĢlardır. Tabiat ve geleneksel kültürler üzerinde turizmin meydana
getirdiği olumsuz tesirler ve bunların neticesinde duyulan korkular kitle turizmine karĢı alternatif, çevreye duyarlı turizmi ve tabiatı korumayı
öne çıkarmıĢtır. Sürdürülebilir doğa turizmi ve ekoturizm tabiatın korunması için bir umut olarak ortaya çıkmıĢtır. Algılamadaki bu değiĢiklik,
doğal alanlar, korunan alanlar ve çevresinin bölgesel planlamasında turizme iliĢkin proje ve çalıĢmaların giderek artmasına yol açmıĢtır. Bu
sayede turizm, zaman içinde kırsal alanların kalkınmasında, yoksulluğun azaltılması ve yöresel kültürel zenginliğin korunmasında anahtar bir rol
haline gelmiĢtir.
Sürdürülebilir doğa turizmi, kırsal ekonominin çeĢitlendirilmesi, kırsal nüfus için yeni bir bakıĢ açısı meydana getirilmesi, yoksulluğun ve kırsal
göçün azaltılmasında önemli seçeneklerden biri olarak görülmektedir. Ancak, turizmin yalnızca yerel ekonomi ile doğru Ģekilde bütünleĢtirildiği
takdirde beklentileri karĢılayabileceği ve yöre halkı ile diğer ilgi gruplarına fayda sağlayacağı unutulmamalıdır.
1.2 DOĞAL ALANLAR VE SÜRDÜRÜLEBĠLĠR KALKINMA
1980’li yıllardan itibaren BirleĢmiĢ Milletler Çevre Programı (UNEP), çevre konularına iliĢkin çalıĢmaları arttırmıĢ, Bu çalıĢma giderek artan bir
etkinin meydana gelmesini sağlamıĢtır. Dünya Çevre Kalkınma Komisyonu’nca 1987 yılında tamamlanan çalıĢmalar sonunda “ortak
geleceğimiz” adlı bir rapor hazırlanmıĢtır. GeliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkelerde, çevre ve kalkınma konularına çok farklı yaklaĢılması gerektiği
bu raporda vurgulanmıĢtır. Kalkınmanın ve insanlığın sahip olduğu kaynakların sürdürülebilir olduğuna vurgu yapılmıĢtır. Raporda ortaya
konulan “sürdürülebilir kalkınma” kavramı, insanların elinde bulundurduğu ve onlara muhtaç olduğu ekolojik, kültürel ve sosyo-ekonomik
kaynakların nadir ve eĢsiz olduğu görüĢüne varılmıĢtır.
Bir sahanın sahip olduğu kaynaklar, çok farklı maksatlar için kullanılabilmektedir. Örneğin, bir orman, kereste imalatı için kullanılabilirken,
üzerindeki ağaçlar kesilerek tarım toprağı olarak kullanılabilmekte ayrıca korunan alan olarak da ayrılabilmektedir. Alanın ve alanda yaĢayan
yöre halkının özelliklerine bağlı olarak bu seçeneklerden bazıları uygulanabilirken, bazıları ise kesinlikle uygulanamaz. Yalnızca korumacı bir
yaklaĢım içine girildiğinde doğru görülen seçenek ormanın el değmemiĢ eski haline bırakılması olsa da, yöre halkı ve diğer iĢ gruplarının bu
kaynakların sürdürülebilir kullanımı hayat kalitelerini yükseltmek için ormandan hak iddia etmeleri mevzubahistir. Bu sebeple yüzde yüz
sürdürülebilir kalkınmaya her zaman ulaĢılamasa da bu hedef üzerine yoğunlaĢılmalıdır.
Doğal ve korunan kırsal alanlarda, geçmiĢten günümüze yerel topluluklar ile arazinin beraberliği çok önemlidir. Korunan alan ağı büyüdükçe
korunan alan kavramının anlamı da değiĢmeye ve geliĢme göstermeye baĢlamıĢtır. Bu geliĢme içinde yöre insanlarının varlığı ve
faydalanmalarının sürdürülebilirliği de öne çıkmaktadır.
Bir doğal alan ve korunan alanın içinde yer aldığı bölgenin sürdürülebilir kullanımı, turizm, ekolojik tarım, hayvancılık, yeni bölgesel ürünler,
sürdürülebilir ormancılık, hatta enerji üretimindeki yatırımlarla birlikte düĢünüldüğünde daha baĢarılı olacağı açıktır.
Doğal alanlarda faaliyetlerin açıklanmasında Kırsal alan, Kırsal kalkınma ve Sürdürülebilir Kalkınma gibi kavramlar değerlendirilmelidir. Bu
kavramlara baktığımızda;
Kırsal Alan; ġehir diye tabir edilen yerleĢme sahalarının dıĢında kalan tarımla ilgili etkinliklerin yapıldığı alanları da içeren köy, mezra, kom vb.
adlarla adlandırılan ve anılan insan yerleĢimlerinin var olduğu alanları “kırsal alan” olarak tanımlayabiliriz.
Kırsal Kalkınma Kavramı: Kırsal kalkınma, küçük toplulukların içinde bulundukları ekonomik, toplumsal ve kültürel Ģartları iyileĢtirmek
amacıyla giriĢtikleri çabalarının, devletin bu konudaki çabalarıyla birleĢtirilmesi, bu toplulukların tüm ülke insanlarının tümüyle kaynaĢtırılması
ve ulusal kalkınma çabalarına tam katkıda bulunmalarının sağlanma süreci Ģeklinde tanımlanmıĢtır.
Kırsal Alan Kalkınması; Hem eğitim hem de örgütlenme iĢi olup, kırsal alan; toplumun ihtiyaçlarının göz önünde tutulması, kırsal alan
kalkınma politikası ile ilgili planların alınması sırasında topluma zorla kabul ettirilmemesi gereken bir konudur. Toplum istediklerini elde
etmedikçe kırsal alan çalıĢmalarına katılmayacaktır. Tarımsal çalıĢmalar, beslenme, eğitim, mesleki önderlik ve öğretim, kooperatifler, el
sanatları, küçük sanayiler, sosyal güvenlik çalıĢmaları, planlama ve sağlık politikaları nitelikleri kırsal alan ve ülke planları ile bir bütünlük içinde
olmalıdır.
Sürdürülebilir Kalkınma: Ekolojik, ekonomik ve sosyo-kültürel kaynakların sürdürülebilir kullanımına dayanmaktadır. Burada ekolojik,
ekonomik ve sosyo kültürel sürdürülebilirlik Ģartlarının tamamının sağlanması önemlidir.
Kırsal alanlar turizm ve boĢ zamanların değerlendirilmesinde önemli bir yer tutmaktadır. Kırsal alan, turistlere sakin ve huzurlu bir seçenek
sunmaktadır. 2005 yılında yapılan bir araĢtırmada; Fransız vatandaĢları tatillerinin, %52’sini ya bir ailenin yanında ya da bir arkadaĢının evinde,
%26’sı evlerinde geçirdiklerini ve %9’luk bir kısmı ise kırsal alanda ikinci bir eve sahip olduklarını ifade etmiĢlerdir. Kırsal alanlar doğa için
önemli role sahiptir.
Tabii kaynakların korunması, biyolojik çeĢitliliğin sürdürülmesi, doğal felaketlere karĢı koruma, iyi hayat Ģartlarının korunması ve doğal
manzaranın korunması doğal çevre ile ilgili hususlardır.
1.3 SÜRDÜRÜLEBĠLĠR DOĞA TURĠZMĠ
Sürdürülebilir kalkınma, ekolojik, ekonomik ve sosyo-kültürel kaynakların sürdürülebilir kullanımına dayanmaktadır.
Sürdürülebilir turizmin geliĢimi de sürdürülebilir kalkınma ile bağlantılı bir yaklaĢımdır. Sürdürülebilir turizmin geliĢiminde turistlerin ve ziyaret
edilen yerlerin bugün kü ihtiyaçlarının, gelecekteki fırsatları koruyup geliĢtirerek ve geniĢleterek karĢılanması amaçlanmaktadır. Bu yaklaĢım,
ekonomik, sosyal ve estetik ihtiyaçların, kültürel bütünlüğün, gerekli ekolojik süreçlerin, biyolojik çeĢitliliğin ve kırsal hayatı destekleyen
süreçlerin devamını içermektedir. BirleĢmiĢ Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün tanımına göre sürdürülebilir bir turizm geliĢimi;
Çevresel kaynakların en iyi Ģekilde kullanılmasını sağlamalı,
Ziyaret edilen toplulukların sosyo-kültürel yapısına, gelenekselliğine saygı göstermeli,
Bütün ilgi gruplarına adil bir Ģekilde dağıtılan sosyo-ekonomik faydalar ile tutarlı ve uzun vadeli ekonomik faaliyetler ortaya koymalıdır.
Buna göre sürdürülebilir kırsal/doğa turizminin geliĢme ölçütleri;
a. Biyolojik çeĢitliliğin korunması,
b. Ekonomik tutarlılık,
c. Kültürel zenginlik,
d. Yöre halkının refahı,
e. Ġstihdam kalitesi,
f. Sosyal eĢitlik,
g. Ziyaretçi memnuniyeti,
h. Yetkinin yerele doğru dağıtılması,
i. Toplumun genelinin refah ve mutluluğu,
j. Fiziki bütünlük,
k. Kaynakların etkin kullanımı,
l. Çevre temizliğidir.
Korunan alanlar açısından; tabiatın seçkin parçaları olan korunan alanlar ile turizm arasındaki bağ, korunan alanların tarihçesi kadar eskidir.
Korunan alanlar turizme, turizm de korunan alanlara ihtiyaç duymaktadır. Turizm korunan alanların kurulması ve yönetiminde göz önüne
alınması gereken önemli bileĢendir.
Turizm; aynı Ģekilde koruma altında olmayan flora ve faunanın tutunduğu tabiat alanlarına ve insanın yaĢadığı sahalardaki yöresel kültüre de
bağımlıdır. Bu bağımlılık doğa ve kültürün bozulmaması için tedbirleri gerektirir. Bu tedbirlerin neler olacağının “sürdürülebilir kırsal kalkınma”
ilkeleri çerçevesinde tespiti de zorunludur.
Turizmin önemli bir ekonomik faaliyet olması ve tüm göstergelerin bu faaliyetin büyüme eğiliminde olacağı yönünde olması önemli bir husustur.
Turizmdeki büyümeyle beraber sürdürülebilir turizm, ekoturizm gibi doğayla ilgili turizme olan talep artmıĢ ve turizm ürünleri ile destinasyonlar
çeĢitlenmiĢtir. Turistlerin talepleri de değiĢmiĢ ve çeĢitlenmiĢtir. Turistlerin talepleri konaklamada konforun sağlanması yanında, yöreye özgü
kültürel değerler hakkında bilgi edinme, yöre halkıyla iletiĢim, bölgenin flora ve faunası, özel ekosistemler, doğal hayat ve bunların korunması
da dahil olmak üzere daha sorumlu bir seyahat deneyimi kazanmak da söz konusudur.
Beklenen büyüme ve yeni eğilimler turizmi o kadar stratejik bir konuma taĢımıĢtır ki, turizm eĢsiz özellikli doğal veya korunan alanların
sürdürülebilirliğinin yanı sıra bu alanların çevresinde yaĢayan yöre halkının kalkınma potansiyeline de müspet etki sağlayabilmektedir. Bu
durumda turizm, doğal alanların korunması ve yöre halkı ile ziyaretçilerin çevre bilincinin arttırılmasında kullanılabilecek çok önemli bir araçtır.
Dolayısıyla turizm sayesinde koruma çalıĢmaları için gerekli mali kaynakların kazanılmasının yanı sıra ziyaretçiler ile yöre halkına yönelik
bilinçlendirme ve eğitim programlarının oluĢturulması ve uygulanması gibi hedeflere de kolayca ulaĢılabilmektedir.
En önemli hususta; turizm faaliyetlerinin uzun dönemde sürdürülebilir olması için geniĢ kapsamlı, dikkatli, katılımcı ve paylaĢımcı olarak
planlaması, sürecin etkin yönetimi ve izlenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, bu faaliyetlerin geri dönüĢü mümkün olmayan olumsuz etkileri
ortaya çıkacak ve turizm bu alanları tahrip eden bir faktör haline gelebilecektir. ĠĢte bu nedenle; “SÜRDÜRÜLEBĠLĠR DOĞA TURĠZMĠ
1.4 SÜRDÜRÜLEBĠLĠR DOĞA TURĠZMĠ GELĠġME STRATEJĠSĠ
Yukarda da bahsedildiği üzere, insan kullanımı bakımından hassas olan sahalarda turizm söz konusu olduğunda turizmin iyi planlanması ve
yönetilmesi önemli olmaktadır.
AlıĢılmıĢ turizm stratejileri ile Sürdürülebilir Doğa Turizmi GeliĢme Stratejisi arasındaki fark Ģudur; alıĢılmıĢ yöntemler yukarıdan aĢağıya bakıĢ
açısı ile uygulanmaktadır.
Yani kararlar merkezden alınmakta ve uygulanması için yerele taĢınmaktadır. Yöre halkı katılımcı olamamaktadır.
Sürdürülebilir turizm ise aĢağıdan yukarıya bir yaklaĢım için gayret göstermektedir. Bu yaklaĢımda yöre halkının beklentileri ele alınır, yönetime
katılmasını sağlayıcı yapı kurulur, yörenin kalkınma potansiyelini bünyesinde barındıran tabii değerlerin korunması için ortak kararlar alınır.
Karar almanın yanında uygulama ve izleme aĢamalarında da yöre halkının bilgisini, becerilerini, en uygun Ģekilde kullanmak esastır. Bu
yaklaĢım yöre halkının, yerel otorite ve organizasyonların yetkilendirilmesine dayanır.
-Sürdürülebilir turizm geliĢim aĢamasında doğa ve çevresinin ortak çıkarları söz konusudur. Konaklama ve diğer turizm altyapıları mümkün
olduğunca doğal alan dıĢında olmalıdır. Bu durum doğaya ve kültüre zararı en aza indirdiği gibi ev pansiyonculuğu gibi faaliyetlerin
yapılmasıyla yöreye faydayı arttırabilir.
-Yöre halkı ve diğer bölgesel ilgi grupları turizm geliĢiminde önemli ortaklardır. Söz konusu gruplar turiste konaklama imkanı sunacaklar,
sunacakları ürünün kalitesinin korunmasında da sorumluluk alacaklardır.
-Günübirlik ziyaretçiler yerine uzun süreli konaklamaya lüzum duyan turistle hedefleniyorsa, doğal ve kültürel mirasa dayalı çekim noktaları, el
sanatları gibi faaliyetler ortaya konmalıdır.
-Doğal alanlar genellikle çok hassastır, bu sebeple ekolojik değerler, belirli bir saha ile sınırlı olmayacaktır. Geleneksel hayat, yerel kültür, kırsal,
sosyal ekonomik yapılar da aynı zamanda turizmin temel kaynağı olmaktadır.
- Sürdürülebilir Doğa Turizmi GeliĢme (Master) Planı’nın ilimizde/bölgemizde ve ülkemizde doğa turizmine konu olacak sahaların tüm ilgi
grupları için anlamlı ve cazip bir bakıĢ açısına dayandırılmasına esas olmalıdır.
- Sürdürülebilir Doğa Turizmi GeliĢme (Master) Planı’nda turizm; doğayı koruma, kırsal kalkınma için bir araç olarak ele alındığından, doğa
turizmi yönetim planı olarak ele alınmalıdır. Halihazırda olan turizm etkinlikleri de tartıĢılmalı, değerlendirilmelidir. Ġlde sürdürülemez olan
turizm veya gelir getirici faaliyetler de tanımlanmalıdır. Ayrıca iyi bir yönetim için tehditler ve fırsatlar da ele alınarak bunlardan hareketle ortaya
çıkacak fikirler ortaya konmalıdır.
-Doğaya dayalı turizm yönetiminin entegre bir anlayıĢla (alan ve çevresinin sahip olduğu doğal, tarihi ve sosyo-ekonomik kaynakların bütüncül
ele alınması) değerlendirilmesi de önemlidir.
-Turizm geliĢimi genel olarak piyasa talebine göre yönlendirilir. Bir alanın turizm potansiyelinin değerlendirilmesi, rekabetçi özgün ve özellikli
bir destinasyon oluĢturması için gerçekçi beklentiler ortaya konulmalıdır. Yüksek ekolojik değerlere sahip olan sahalar yüksek turizm değeri
içermeyebilir. Turizm, ancak doğru pazar ürünlerini hedeflediği zaman baĢarılı olabilir. Özellikle hassas tabiat alanlarında taĢıma kapasitesi
düĢük iken, bu alanlardan beklenen faydalar yüksek olmaktadır. TaĢıma kapasitesinin düĢüklüğü sınırlı sayıda turist demektir. Bu sebeple taĢıma
kapasitesinin değerlendirilmesi de önemlidir.
-Entegre Doğal Alan Yönetimi, Sürdürülebilir Doğa Turizmi GeliĢme (Master) Planı ile doğa ve turizm yönetimi için tüm ilgi gruplarının
desteğini almayı hedefler. Tüm ilgi gruplarının etkin desteği önem taĢır. Turizm geliĢiminin karmaĢık yapısı göz önüne alınırsa, ilgi gruplarının
etkin iĢ birliği oldukça önemlidir. Planın herkes tarafından sahiplenilmesi ayrıcalık olacaktır.
-Sürdürülebilir kırsal kalkınma için kapsamlı bir vizyon belirlenmesine de ihtiyaç vardır.
-Pazarlama Stratejisi; Sürdürülebilir Doğa Turizmi GeliĢme (Master) Planı’nın bir parçasıdır. Kalkınma ve rekabete açık ürün-Pazar
kombinasyonu için yaratıcı yaklaĢımlar içermelidir. Pazarlar, hedef gruplar, turist sayısı, ürünler, hizmetler, yaratıcı yaklaĢımlar bu stratejide yer
almalıdır.
-Turizm Destinasyonu Yönetimi; Yaygın bir stratejik yaklaĢım olup, destinasyonu rekabete açık hale getirir, bir turizm pazarını iyi bir Ģekilde
yönetmek, pazarlamak, bir destinasyonu rekabetçi yapabilmek için gereken tüm unsurları içeren bir yaklaĢımdır.
-Ġyi tanımlanmıĢ amaçlar ve göstergelerle mantıksal bir çerçeve kurmak, ayrıntılı bütçe, mali portre ve ilgi gruplarının tümüne açık görev ve
sorumluluklar veren bir iĢ planı hazırlamak gereklidir.
-Ziyaretçinin Ġzlenmesi ve Ziyaretçi Yönetim Planı: Madem ki doğa gibi hassas bir sistemde çalıĢılıyor, bu durumda turist ziyaretinin
ilkelerini belirleyen bir ziyaretçi yönetim planı lüzumludur. Aynı zamanda da hem geri bildirim temin etme, hem de taĢıma kapasitesinin
kontrolü için izleme programı da olmalıdır.
Geri bildirimler kalitenin arttırılması, sunumların taleplere uygun hale getirilmesi (iyileĢtirilmesi), hizmetteki aksamaların ve doğadaki
değiĢimlerin takibi için çok önemlidir.
ġu unutulmamalıdır ki; turizm, doğanın korunması için ortaya konan ana hedeflere ulaĢmak garanti edildiği takdirde teĢvik edilmelidir.
2. SÜRDÜRÜLEBĠLĠR DOĞA TURĠZMĠ GELĠġĠMĠNE ĠLĠġKĠN ÇALIġMALAR
2.1 KAYNAK ANALĠZĠ
GeliĢme planı ve stratejisi için öncelikle kaynak analizi yapılması mecburidir. Bir alanın sahip olduğu kaynaklar, o alanın kalkınması için bir
sermaye veya potansiyel oluĢturmaktadır. Bu kaynakların analizi de önemli veri ve bilgi oluĢturulmasını temin etmektedir.
Ekolojik ve kültürel kaynakların yanında sosyo-ekonomik özellikler de turizm geliĢimi için önemli bir temel oluĢturmaktadır. Örneğin kırsal
turizmin, tarımsal faaliyetleri desteklemediği durumlarda kırsal turizmin gerçekleĢtirildiği bölge hem kendi sermayesini hem de kırsal olma
özelliğini kaybedecektir.Gerek turizm potansiyeli gerekse taĢıma kapasitesi turizm kaynaklarının mevcut durumuna bağlı olduğundan kaynak
envanterinin mutlaka yapılması gerekir.
2.1.1 Kaynak Analizinde Ele Alınacak Unsurlar
a. Doğal Kaynaklar: turizmin geliĢimi için önemli olan yöreye özgü doğal kaynaklardır. Bu kaynakların hali hazırdaki ekonomik kullanımları,
korunma durumları, statüleri, iklim gibi turizm geliĢimi için potansiyel kaynakların envanterini içermektedir.
Seçkin Doğal Kaynaklar: Turizm yalnızca korunan doğa parçaları ile ilgili değildir. EĢsiz manzaralar, dağlar ve nehirler gibi ve korunmayan
türler de turizm için ilgi çekici olmaktadırlar. Örneğin; ormandaki ağaçların üzerinde gezinen sincapları, konakladığımız evin penceresinden
gözlemlemek son derece çekicidir. Bir orman öncelikli olarak odunculuk amacıyla kullanılsa da dağ bisikleti gibi bir aktivite için ortamı çekici
hale getirebilmektedir.
Seçkin Doğal Kaynakların Halihazırdaki Ekonomik Kullanımlarının Tanımlanması Doğal kaynakların çok çeĢitli kullanımları söz
konusudur, ormanların odunculuk, nehirler ve göllerin sportif balıkçılık, su sporları ve enerji üretmek için kullanımları gibi. Bu kullanımlardan
bazıları gelenekseldir ve düĢük etkilere sahiptir. Bazıları ise sürdürülebilir değildir. Bu sebeple bunlar turizm geliĢimi için de uygun değildir.
Kaynağın Korunma Durumu ve Statüsü: Bazı doğal kaynaklar mevcut kanunlarla korunur. Bunların turizmde kullanımı da bu kanunlara
uygun olmalıdır.
Ġklim; mevsimlerin dağılımı, ortalama sıcaklık, nem ve günlük ortalama optimal güneĢ ıĢığı saatlerine bağlı olarak iklim analizi yapılmaktadır.
Burada önemli olan iklimin farklı mevsimlerde turizm için elveriĢli olup olmadığıdır.
Turizm GeliĢimi Ġçin Potansiyel Doğal Kaynaklar: Potansiyel kaynakların tespiti turizm planlaması için önemli ve özellikle yönlendirici
olmaktadır. Tüm bu kaynakların envanter çalıĢmalarının haritaya aktarılması, turizm ürünleri ve hizmetlerinin geliĢmesi ve altyapı ile tesislerin
fiziksel planlaması için önemli olmaktadır.
b. Kültürel Kaynaklar: Kültürel kaynakların envanteri doğal kaynaklara iliĢkin çalıĢmalara benzerlik göstermektedir. Özellikle doğal ve
kültürel kaynaklardan oluĢan kombinasyonlar, turistler tarafından yüksek ilgi ile karĢılanmaktadır. Kültürel mirasın korunmasının önemi
konusunda farkındalık meydana getirilebilirse, sürdürülebilir turizm geliĢimine ve doğa korumaya verilen destek artacaktır.
c. Sosyo-Ekonomik Kaynaklar: Altyapı, insan kaynakları ve farklı ekonomik sektörlerin bileĢimini içermektedir. Bu konuda yapılacak envanter
çalıĢması, birbiri ile bağlantılı birçok farklı unsurlar içermesi ve bu unsurların turizm geliĢimi için ilk bakıĢta kavranamaması mümkündür.
Bölgenin kalkınma potansiyelinde, sosyal ve ekonomik rekabet edebilirlik unsurları büyük öneme sahiptir. Yerel nüfusun turizme yaklaĢımı,
turizm sektöründe çalıĢma isteği gibi bazı unsurların turizm ile doğrudan iliĢkisi bulunmaktadır.
Altyapı: Bir bölgenin turizmde rekabet edebilirliği ve kalkınma seviyesinin tespiti için altyapı kalitesi önemli bir göstergedir. Altyapının kalitesi,
yerel nüfusun hayat kalitesini ortaya koymanın yanı sıra turizm geliĢimi için de zorunlu bir Ģarttır. Alan, güvenli içme suyu, donanımlı sağlık
tesisleri gibi temel unsurları içermiyorsa turizm geliĢimi asla baĢarılı olamayacaktır. Altyapının farklı unsurları için Ģartlar, kalite ve gelecekteki
durum değerlendirilmelidir. Kaynak halihazırda turizm için mi kullanılmaktadır? Sorusu hem kaynağın turizm geliĢimi için önemi konusunda
hem de kaynak kalitesi hakkında göstergeleri ortaya koyabilmektedir.
- Su kaynaklarına yönelik etütler; kaliteli su kaynağının sağlanması, su kaynağının sürdürülebilir kullanımı ve su çıkarmanın çevresel etkisini
de içerir.
- ĠletiĢim ağına yönelik etütler; turistlerin refahı ve turizm geliĢimi için önemli olan cep telefonları da olmak üzere telefon ve internet ağlarının
kalitesine yönelik etütleri içermektedir.
- Sağlık hizmetlerinin; kalite, miktar ve coğrafi dağılımı son derece önemlidir.
- Güç kaynaklarına yönelik etütler; elektrik Ģebekesi, ısınma ve yemek piĢirme için enerji kaynaklarının varlığı önemlidir. Her ne kadar resmi
standartlara göre planlansa ve tehlike içermese de turistler nükleer santrallerin yakınında konaklamamaktadır.
- Su ve toprak kirliliği etkisi olan atık su sistemleri önemli olup, bölgeye gelen turistlerin sayısı ile meydana gelecek atık su miktarı da dikkate
alınmalıdır.
- Katı atıkların düzenli depolaması toplum için olduğu kadar çevre için de önemlidir. Katı atıkların görüntü kirliliğine de yol açması ayrı bir
menfi etkisidir.
- Yol ağlarının durumu; çoğu turistin tercihlerini yaparken en önemli etkendir.
- Güvenlik; kamu güvenliğini ve asayiĢi sağlamak turist güvenliği gibi unsurlar önemli olmaktadır. AĢırı kar yağıĢı, kanyon veya dağ kurtarma
timlerinin olup olmaması da çok önemlidir.
- Politik istikrarsızlık ve suçlar; turist için caydırıcı etki yapmaktadır.
Ġnsan Kaynakları; Bir bölgenin insan sermayesini ifade eden bu unsur, turizm geliĢiminde anahtar etmenlerden biridir. Ġnsan kaynakları
hem hizmeti hem de manevi nitelikteki kültür ve kimliği oluĢturmaktadır.
yaban hayatı, hayvan-kuĢ, deniz canlıları, iklim, diğerleri),
- kültürel değerler; (tarihi binalar, tarihi yerler, anıtlar, arkeolojik yerler ve koleksiyonlar, folklor ve gelenekler, el iĢleri, müzeler, sahne
sanatları, sanayi mirası vb.)
- Toplumun turizm potansiyeli; (insan kaynakları; aktif nüfusun büyüklüğü ve yapısı, eğitim düzeyi ve profesyonel bilgi, beceriler, eğitimler,
orijinal-karakteristik ve geleneksel özellikleri, ekonomik faaliyetler-sanatlar profesyonel olmayanlar dahil, resmi olmayan bilgi ve beceriler,
turizm geliĢimine yaklaĢımlar, misafir severlik anlayıĢı, hizmet eğilimleri, yerel kuruluĢ ve idareler ile yönetiĢim, alanın kültürü ve kimliği,
- Ekonomik kaynakların turizm potansiyeli; (tarım, ormancılık, balıkçılık, sanayi ve diğer),
- Altyapı; (su sistemleri, ulaĢım ağları, sağlık imkanları, ulaĢım terminalleri, enerji kaynakları, kanalizasyon sistemleri, katı atık ve yok etme
sistemi, caddeler/yollar, güvenlik sistemleri vb.)
- ĠĢ ve hizmet altyapısı; (fırınlar, kasaplar, bakkallar, süpermarketler, doğrudan satıĢ yapan çiftlikler, kiralık araç, servis istasyonları, taksiler,
otobüsler, kiralık bisiklet, kiralık spor malzemeleri ve bakımı, postaneler, bankacılık hizmetleri, doktorlar, diĢçiler, eczaneler, kafe ve
restoranlar, atm’ler, bankalar, diğer iĢ ve hizmetler.)
Turizm Talebi; turizmin mevcut durumunun incelenmesi;
Ziyaretçi; boĢ zamanlarını geçirmek için bir yere gelen kiĢi olarak tanımlanabilir, turist ise alanda bir veya daha fazla gece konaklamaktadır. Her
turist bir ziyaretçidir, ancak her ziyaretçi turist değildir. Dolayısı ile turist ve ziyaretçi sayılarının ayrılması gerekmektedir.
Ziyaretçi ve turist ayrımı farklı talepleri sebebi ile yapılmak durumunadır, ayrıca her ikisinin de farklı etkileri bulunmaktadır. Bir turistin
ortalama harcaması alanda daha fazla zaman geçirdiğinden, konaklamaya, ilave yiyecek ve içeceğe ödeme yaptığından genellikle daha yüksek
olmaktadır.
Turizme iliĢkin mevcut durumun ortaya konabilmesi için;
- Turist ve ziyaretçileri ayrı ayrı sayısı (yıllık, mevsimlik, aylık, haftalık, günlük),
- Son on yılda turistlerin/ziyaretçilerin değiĢimi,
- Ortalama kalıĢ süreleri, konaklama ve ulaĢım Ģekilleri önemlidir.
(Sürdürülebilir doğa turizm geliĢme planımızda ana unsur turizm olduğundan;turizme iliĢkin veri kullanılamaz olduğu hallerde ikinci en iyi
seçenek olarak ziyaretçilere ait verielr üzerinden değerlendirme yapılması mecburiyeti doğmaktadır).
- Turist baĢına ortalama harcama,
- Grup hacmi ve düzeni,
- Turistlerin ağırlıklı yaĢ grubu,
- Yaptıkları faaliyetler,
- Ziyaret edecekleri-ettikleri yere iliĢkin seçimleri,
- Memnuniyeti, deneyimleri ve para harcama Ģekilleri,
- Ġkinci ziyaretlerin yüzdesi ve sayısı,
- Kullanılabilir ilave veriler.
Talep incelemesinde ilimizi rakip olarak gördüğümüz veya bizimle rekabet eden benzer il veya illerle karĢılaĢtırmak faydalı ve yerinde
olacaktır.
Turizm Arzı:
Konum Faktörü; Bir ilin baĢka turizm pazarları ile iliĢkili olarak nasıl konumlandığını, bir turistin alana ulaĢmak için harcadığı zamanı,
parayı/enerjiyi belirtir.
Bir saha ne kadar güzel olursa olsun, hedef grup tarafından kolayca ulaĢılabilir değilse asla baĢarılı bir turizm geliĢimi sağlanamayacaktır. Yerel
nüfusun değil turistin algılama durumu dikkate alınmalıdır. Örneğin bakir alanları ziyaret etmekten zevk alan ve ilkel patika yollarla ulaĢılan
yerleri ziyaret etmek isteyen turistler için düĢünülen uzak mesafeler için alanın sınırlı sayıda turist potansiyeli olacaktır.
- Uzun mesafeden gelen turistler için hava alanına uzaklık çok önemlidir,
- Tur operatörlerinin çoğu havayolu ulaĢımını zorunlu görmektedirler, bu sebeple bağımsız turistler veya tur operatörleri hedeflenebilir,
- Tren, otobüs veya özel araçlarla eriĢim de konum faktörleri içinde önemlidir,
- Alana ziyaret iklim Ģartları açısından da kısıtlı imkanlara neden olabilir,
- Ġle özgü yapılan bürokratik iĢlemlerin bıktırıcılığı da önemlidir, sık sık güvenlik birimleri tarafından kimlik sorulmak, aranmak gibi,
- Turizm arzında; iĢaretlemeler, doğru yönlendirmeler, bilgiye ulaĢma kolaylığı da önem arz etmektedir. Haritalar, broĢürler, internet imkanı,
kılavuz ve rehberler önemli bir arz faktörüdür.
- Yiyecek içecek sunumu ve konaklama arzı; Sunumun ürün ve hizmet kalitesi, hijyenik standartlar, özgünlük/otantik, yöresel olması, yer ve
ürünlerin çeĢitliliği, ortam ve konukseverlik önemlidir.
- Restoranların sınıflaması önceden yapılırsa turist için kolaylık olacaktır.
- Konaklama tüm türleri içerebilmelidir, ürün ve hizmetlerin kaliteli olması, özellikle hijyeniklik konaklamada çok önemlidir.
Doğal Alanın Kendine Has Özellikleri; Doğal alanların değer yaratması, kırsal kalkınmada rol oynaması beklentisi de son yıllarda öne çıkan bir
görüĢtür. Doğal alanların alternatif kaynak kullanımına dönüĢtürülmesi için yapılan baskılar sonucu tehdit altında olduğu yerlerde devamlılığını
sürdürebilmeleri, diğer alternatif kaynak kullanımları karĢısında koruma ve kullanma dengesinin uzun dönemli ekonomik değerinin
gösterilebilmesine bağlıdır. Tabiat ve kültürel miras, yaban hayatının gözlemlenmesi, yöreye özgü özellikler ve korunması gereken öncelikli
türler, doğa ile ilgili çalıĢan ve doğanın kıymetini bilen eko-turistler için son derece önemlidir.
2.3 TAġIMA KAPASĠTESĠ
- Belirli bir sürede ( yıl, ay, hafta, gün, saat ) bir bölgenin alabileceği ziyaretçi sayısı veya bölgenin kaynakları üzerinde istenmeyen veya
planlanmamıĢ etkilere sahip olmayan ve sürdürülebilir kalkınmayı tehdit etmeyecek düzeyde bir alanda aynı anda bulunabilecek ziyaretçi sayısı,
- Bir bölgenin, hayati önemde olduğu düĢünülen değerleri, ekolojik süreç ve koĢulları tehlikeye atmadan ve sürdürülebilir kalkınma imkanlarını
azaltmadan belirli bir süre boyunca destekleyebileceği insan faaliyetlerinin (ağaç kesimi, avlanma, tarım) ve diğer etmenlerin (örn: iklim
değiĢikliği, kirlenme.vb.) baskısı,
- Ziyaret edilen bir alan veya tesisin sahip olduğu kaynaklar üzerinde koruma amaçlarını tehlikeye atmadan, istenmeyen ve planlanmayan etkilere
neden olmadan belirli bir süre (yıl, ay, gün, an) boyunca alabileceği ziyaretçi sayısı Ģeklinde tanımlanmaktadır.
TaĢıma kapasitesi, Sürdürülebilir Doğa Turizmi GeliĢme (Master) Planında önemli bir planlama aracıdır. Turizmin geliĢimi ve korunmasında
önemli bir kavramdır. TaĢıma kapasitesinin analizi ve izlenmesi, yönetim kararları yönünden girdi sağlayacaktır. TaĢıma kapasitesi sayesinde
kullanımı sınırlamak, en elveriĢli ziyaretçi sayısını tamamlayarak müspet etkileri azamiye çıkartmak, olumsuz etkileri en aza indirmek mümkün
olabilecektir. Kısaca Doğa Turizmi GeliĢme (Master) Planındaki “sürdürülebilirlik” taĢıma kapasitesinin aĢılmaması ile temin edilir.
Ziyaretçi sayısı ve etkinin büyüklüğü arasında doğrudan iliĢki vardır. Ancak alan içinde tek tehdit unsuru ziyaretçiler değildir. Doğa için önemli
olan tehditlerin tümünün birleĢik etkisidir.
2.3.1. TaĢıma Kapasitesinin Elemanları;
Sosyal TaĢıma Kapasitesi,
Turizm için yerel tolerans limitleri olarak tanımlanmakta olup yöre halkı üzerindeki olumsuz etkilerinden ve ziyaretçiler ile yöre halkı arasındaki
çatıĢmalardan kaçınılmasını içerir.Bu unsurun turizm geliĢimi içerisinde anahtar rolü vardır. Yöre halkı turizmi desteklemezse kalkınma asla
olmaz.
Yerel kabulü belirleyen temel etmenler, sosyal yapı ve kültürün hassaslığı, toplumun değiĢimin üstesinden gelebilme yeteneği, turizmin
algılanıĢı, yöre halkı ile ziyaretçilerin iliĢkileri, kullanıcı grupların davranıĢları, birbiri ile uyumu ve paydaĢ olmanın ekonomik ve toplumsal
faydalarıdır.
Ekonomik TaĢıma Kapasitesi;
Sürdürülebilir bir turizm geliĢiminde turizm, ekonomik yapı ile bütünleĢmiĢtir ve diğer sektörleri de desteklemektedir.
Ekonomik taĢıma kapasitesi; turizm geliĢimini sağlayan bir yerel ekonomi ve yerel ekonominin sürdürülebilirliğini sağlayan bir turizm geliĢimi
anlamına gelmektedir. Yani temel kıstas; turizm geliĢimi ile yerel ekonomi arasındaki sinerjidir.
Ekonomik taĢıma önemli olan iki unsur; Beklenen faydaları temin etmek için asgari turist sayısı ve ekonominin üstesinden gelebileceği azami
turist sayısıdır.
Ekolojik TaĢıma Kapasitesi;
Ekolojik taĢıma kapasitesi, ziyaretçilerin/turistlerin ziyaret edilen alandaki ekosistemler, ikamet yerleri ve canlı türleri üzerinde ortaya koyduğu
ekolojik zararlardır. Burada, ekolojik değerlerin, ziyaretçi akıĢlarının ve davranıĢlarının uzun süreli ve sistematik olarak izlenmesi ve veri
toplanması önemli olmaktadır.
Ġdari/fiziki TaĢıma Kapasitesi;
Fiziki taĢıma kapasitesi aynı anda ve belirli bir zamanda müĢteri olarak alınabilecek ziyaretçi sayısıdır. Bu kapasite, alana uygun insan sayısına,
yani alanın büyüklüğü ve diğer fiziki Ģartlar (doğal, coğrafi koĢullar ve hava Ģartları) ile turizm altyapısının kapasitesine dayanmaktadır. Burada
temel göstergeler; kalabalık, kuyruklar ve trafik sıkıĢıklığıdır.
Fiziksel kapasite yönetiminin verimliliği ve etkinliği Ģu unsurlara bağlıdır;
- Organizasyon kaynaklarının kapasitesi (insan ve ekonomik kaynaklar vb. gibi),
- Ziyaretçi yönetiminin kapasitesi,
Fiziksel kapasiteyi değerlendirmek için aĢağıdaki bilgiler gerekmektedir;
Bir sahanın ziyaretçi kullanımına/ turizm geliĢimine karĢı hassas olan kaynakları: Kırmızı liste ve endemik türlerin habitatları, alanın
savunmasız olan diğer kaynakları, göçe hassas türler,
Ziyaretçi yönetimi de dahil olmak üzere yönetim amaçları ve hedefleri: Genel bir doğa koruma planı, amaçlar, hedefler ve doğa koruma
politikası, tür koruma politikaları, bölgeleme sistemi, izleme sistemi,
Ziyaretçiler/turistler, turizm geliĢimi ve etkileri üzerine veriler; tüm güzergahlar, tesisler, konaklama ve ziyaretçi/turist için olan etkinlikler ve
detaylı haritalar, ziyaretçi sayısı, özellikleri, akımları, ziyaretçi modelleri, etkinlikler ve mevsime bağlı özelliklere iliĢkin bilgiler vb., ziyaretçiler
tarafından özel olarak gerçekleĢtirilen faaliyetler, ziyaretçi etkilerine iliĢkin veriler, etkilerin izlenmesi ve değerlendirilmesine iliĢkin yöntemler,
ölçütler ve göstergeler.
Coğrafi bilgi sistemleri (CBS) teknikleri ile bilgilerin gösterilmesi mümkündür.
Psikolojik TaĢıma Kapasitesi;
Psikolojik taĢıma kapasitesi bir alanın belirli bir zaman diliminde ziyaretçi deneyimleri üzerinde olumsuz etkilenmeye sebep olmaksızın
kaldırabileceği maksimum ziyaretçi sayısıdır.
3. ĠLGĠ GRUBU ANALĠZĠ VE YEREL ORGANĠZASYONUN OLUġTURULMASI
3.1 ĠLGĠ GRUPLARI/PAYDAġLAR
Ġlgi grupları, “belirli bir koruma ve sürdürülebilir kalkınma projesi ile ilgili olarak fayda sağlayan, projenin içinde yer alan veya söz konusu
projeden olumlu ya da olumsuz etkilenen bireyler, gruplar veya organizasyonlar” olarak tanımlanabilirler.
PaydaĢlar, bir problemi çözmek için sürdürülebilir doğa turizmi geliĢimine ve amaçlarımıza ulaĢmak için güvenebileceğimiz kiĢilerdir.
Ġlgi gruplarının hepsi sürdürülebilir doğa turizmi geliĢimine ortak değildir veya olmaları gerekmez. Çünkü bir ortağın projeye olumlu bir bakıĢı,
tutumu olmalıdır ve amaçlara ulaĢmak için iĢbirliği yapmalıdır.
Bazen bir ilgi grubu projeye olumsuz bakabilir ve hatta aktif bir tehdit bile olabilir, ilgi gruplarını iĢbirliği yapılanlar haline getirmek onlara
paydaĢ değeri verilmesi ile mümkün olur.
3.2 ĠLGĠ GRUBU KATEGORĠLERĠ
Turizmde ilgi grupları;
- Yöre halkı, kiĢiler ve kurumlar,
- Alana dayalı ilin sorumlu yöneticileri,
- Bölgesel yetkililer,
- Ulusal yetkililer,
- Turizm ofisleri, yerel turizm organizasyonları, konaklama ve hizmet sunanlar, taĢımacılar,
- Turizmle ilgili sektörler,
- Tarım, ormancılık ve balıkçılık gibi farklı ekonomik sektörlerin temsil edildiği ticaret ve sanayi odaları ve el sanatları ile ilgili birimler,
- ĠĢçi sendikaları, dernekler, STK’lar,
- Eğitim ile ilgili birimler,
3.3 ĠLGĠ GRUBU ANALĠZĠ
Ġlgi grubu analizi sürdürülebilir doğa turizmi geliĢme planının ortaya konması ve uygulamasında yer alan farklı taraflara iliĢkin genel bir izlenim
sahibi olabilmek, niyet okumak için kullanılan bir araçtır. Yalnızca bir envanter olarak ele alınmamalıdır, sürdürülebilir doğa turizmi geliĢme
planının planlanmasında potansiyel ortaklarımızın kimler olduğunu ve hangi tarafla çeliĢkiler yaĢayacağımızı bize bildirmektedir. Ayrıca
projenin farklı seviyelerinde destek temini için de son derece elveriĢli bir analizdir.
Ġlgi grupları analizine dayalı olarak sürdürülebilir doğa turizmi geliĢme planının yönetiminden sorumlu bir organizasyon oluĢturulmalıdır.
Sürdürülebilir doğa turizmi geliĢimi için, detaylı bir ilgi grubu analizi ilgi gruplarının;
- Genel hedeflerini,
- Turizmden beklediği faydaları
- Turizmdeki rollerini tanımlamalıdır.
Bu süreç; Ģu adımlardan oluĢur;
1. Ġlgi gruplarının tanımlanması,
2. Her ilgi grubunun çıkarlarının, önceliklerinin ve değerlerinin belirlenmesi,
3. Her ilgi grubunun davranıĢlarının belirlenmesi,
4. Ġlgi grubunun gücünün ve ilgi grupları arasındaki muhtemel koalisyonlarının gücünün tahmin edilmesi,
5. Ġlgi gruplarının mevcut ihtiyaçlarının ne düzeyde karĢılandığının değerlendirilmesi,
6. Ġlgi grupları ile birebir iletiĢimlerin baĢlatılması ve ilgi gruplarının güveninin kazanılması,
7. Ortak menfaatler, sinerji ve baĢarı unsurlarının tanımlanması,
8. PaydaĢların bir araya getirilmesi,
9. Ortak hedef ve amaçların ve onlara ulaĢmak için gerekli olan stratejinin ortaya konması,
10. Organizasyon çerçevesinin oluĢturulması,
11. Uygulama (zaman çizelgesinin ve hedeflerin ortaya konması, iletiĢim organizasyonunun oluĢturulması, ilgi gruplarına somut
sorumlulukların verilmesi.)
12. Ġzleme ve geri bildirimin yapılması
3.4 TOPLUM TEMELLĠ YAKLAġIM
Sürdürülebilir Doğa Turizmi GeliĢme Planı’nın hazırlanmasında toplum temelli yaklaĢım uygulanması neticesinde;
- Yöre halkı için sürdürülebilir geçim kaynakları ortaya koymak,
- Toplulukların kendi yapılarını korumalarını teĢvik etmek ve
- Doğal alanların koruma hedeflerinde yerel faydayı oluĢturmak mümkündür,
Toplum temelli turizmin en önemli özelliği, doğal kaynakların kalitesi ile alanın kültürel mirasının bozulmamıĢ ve turizmle güçlendirilmiĢ
olmasıdır. Doğal çevre üzerindeki olumsuz etkiler en aza indirilmeli ve yerel kültür korunmalıdır. Turizm, insanların kendi yerel kültürlerini
yaĢatma ve değerlendirmeye teĢvik etmelidir.
3.5 YEREL ORGANĠZASYONUN OLUġTURULMASI
Bu iĢbirliği imzalanmıĢ resmi bir dokümana dönüĢebilir, Sürdürülebilir Doğa Turizmi GeliĢme Planını uygulamak, desteklemek ve
sorumluluklarını, karar verme gibi hususları düzenleyebilir.
3.6 TARĠHÇE
K a r s A d ı n ı n M e n Ģ e - i
Kars deyince akla, hamaset (yiğitlik) ve menkıbe diyarı gelir. Esasen ismi de menkıbeye dayanır. Kars adı milattan önce 130 -
127 tarihleri arasında Kafkas Dağları'nın kuzeyinden Dağıstan'dan gelerek bu havalide yerleĢen Bulgar Türkleri 'nin
“Velentur” boyunun “Karsak oymağından” gelmektedir.KaĢgarlı Mahmut Kars kelimesi için: “deve veya koyun yününden
yapılan elbise ve karsak derisinden güzel kürk yapılan bir hayvan, bozkır tilkisi” demektedir. Türkiye' de bundan daha eski
“Türkçe” isim taĢıyan bir Ģehrimiz daha yoktur. Eski Türkçe'de “Karsak” karnının altı beyaz 75 -80 cm. boyundaki çöl
tilkisinin adıdır. Bu hayvanı totem edindiklerinden Kıpçaklar'ın “Karsak ” boyuna da bu ad verilmiĢtir. Buhara'lı ġeyh
Süleyman da Kars'a; “ġal, kuĢak, dokuma, belbağı, futa, miyanb et, karsak, tilki” demektedir. Batlamyus Kars'a; “Khorsa”,
Strabom ise; “Khorzene” demektedir. Bir söylentiye göre de: Gürc ü dilinde “Kapı kenti” anlamına gelen “Karis Kalaki”den
gelmektedir. Batlamyus Kars'a; “Khorsa”, Strabom ise; “Khorzene” demektedir. Bir söylentiye göre de: Gürcü dilinde “Kapı
kenti” anlamına gelen “Karis Kalaki”den gelmektedir. Türkistan'da bir su , Dağıstan'da bir köy, Bursa, KahramanmaraĢ,
Adana, Silifke, Tortum, Tercan, Afyon, Bolu ve Ankara'da birer köy; Ural Irmağı civarında bir göl, köy ve dağ; Makü
Bölgesi'nde bir kıĢlak adıdır. Çıldır Gölü kuzeyinde ve ortasından devlet sınırı geçen Sodalı Göl'ün kuzeyindeki Karsak,
Karzak Kasabası ile Karsak Gölü adları da Bulgar göçebelerinden kalmadır. Ġlk olarak 7. Asırda Gevond, Kars Ģehri adından
bahsetmiĢtir. Britanya, Rusya ve Kanada'da birer kasabaya Kars adı verilmiĢtir.
S e l ç u k l u D ö n e m i
Alparslan'ın 1064 yılındaki ''Ġlk Rum Seferi" ile alınan yerler bir daha Bizanslılar'ın eline geçmemiĢtir . Rumlar
buralardan atılıp, merkezi Ani'de olan ve Selçuklulara bağlı Ani – ġeddadlılar hükümeti kurulmuĢtur ki; Ģimdiki Türkiye'nin
yani Küçük Asya'daki Müslüman Türk Devleti'nin temelleri de bu yılda Alparslan'ın eliyle atılmıĢtır. 1064 yılı fetihleri, mil li
varlığımız ve dünya tarihi bakımından önemlidir. Alparslan ve oğlu MelikĢah döneminde Kars ve civarı barıĢ içinde bir dön
yaĢamıĢtır. Yalnız MelikĢah'ın oğulları arasında taht için yapılan mücadele Kars yöresinde de düzensizliğin baĢ göstermesine
neden oldu.
Selçuklu tahtı için Muhammed Tapar, Berkyaruk ve Sencer çekiĢiyorlardı. Muhammed Tapar ile Berkyaruk 1103'te Ani
yöresinde karĢı karĢıya geldiler. Tarihte " Divin SavaĢı" diye anılan savaĢta Muhammed Tapar yenildi. KardeĢler arasında
yapılan anlaĢmayla Kızılözen'in kuzeyi ile Musul ve ġam Muhammed Tapar'a ; Horasan'la Maveraünnehir yöresi Sence r'e ;
Hemedan , Ġsfehan ve Bağdat Berkyaruk'a kaldı. Berkyaruk 1105 te ölünce bölgede yine karıĢıklıklar çıktı. Muhammed
Tapar'ın egemenliğini tanıyan Ani ġeddadlıları Dilmaçoğulları'nın saldırısına uğradı. Dilmaçoğulları Divin üzerine yürüyüp,
Divin'i ele geçirdiler. Ani Ģehrini koruyan ġeddatlılar ise Fadlun'un oğlu Mahmud'un emirliğini tanıdılar.
Bir süre sonra Saltuklular Ani Ģehrine gelmiĢ fakat Gürcüler Saltukluları büyük bir bozguna uğratmıĢtır. Bunun üzerine Ani
halkı, Fahrettin Saddad'ı ülkeden kovdu. Gürcü Kralı Dimitri'nin oğlu III. Giyorgi , yerli Ermeni halkı ile anlaĢarak Ģehri ele
geçirdi. Ani'nin Hıristiyanların eline geçmesiyle bölgedeki Müslüman beyler bir birlik oluĢturdular . Fakat , Ģehir ele
geçiremediler. Ani Ģehri 1164 yılına dek Gürcü egemenliğinde kaldı. Ancak , Ani Ģehri 1164'te tümüyle Selçuklular'ın eline
geçti.
Bu sırada Selçuklu Devleti yine karıĢıklıklar içinde idi. Sultan Gıyasseddin Mesud döneminde atabeyliğe yükselen ġemseddin
Eldengiz, sultanın ağabeyi Tuğrul Bey'in dul eĢi Narinç Hatun'la evlendi. Eldengiz, Selçukluların Azerbaycan Emiri
Süleyman ġah'ı tahtından indirerek üvey oğlu Arslan ġah'ı emir ilan etti. Arslan ġah 1163'te Erzen, Ahlat, Erzurum
emirliklerinin ordularını, Atabey Eldengiz komutasında Ani ve Divin üzer ine gönderdi. Kral III. Giyorgi kesin bir yenilgiye
uğrayarak, geri çekildi.
1164'te yöre tümüyle Selçuklular'ın eline geçti. Atabey Eldengiz olası bir Gürcü saldırısına karĢı kalenin sur ve burçlarını
onarttı. Daha sonra Ġsfehan'a geri döndü. Bundan sonraki 10 yıl içinde Ani tümüyle onarılarak ekonomik yaĢamı canlandıysa
da, bu durum uzun sürmedi ve 1174'te III. Giyorgi'nin saldırısıyla yeniden Gürcülerin eline geçti. III. Giyorgi'nin yerine
geçen kızı Tamara , Gürcistan'da güçlü bir askeri kuvvet oluĢtur du. Bu kuvvetler 1200'de Ani'yi ele geçirerek ġeddadlılar
yönetimine son verdiler. Ayrıca Güneydoğu Anadolu'ya dek inerek yayılmacılık siyasetini sürdürdüler.
Gürcistan BaĢkomutanı Avak Sargis 1231'de Ani ve Kars'ın genel valisi oldu. 1239'da birkaç kolda n gelen Moğollar kısa
zamanda Tiflis dahil tüm Gürcistan'ı, Ani, Kars ve Sürmari'yi ele geçirdiler. Moğollar 1243 Kösedağ SavaĢı'ndan sonra,
Anadolu Selçuklularını tümüyle kendilerine bağladılar. 1239 -1355 yılları arasında 116 yıl boyunca Kars, Moğollar'ın
yönetiminde kaldı. Bunun 1239-1256 arası Cengizli Valilere, 1256'dan sonrası da Ġlhanlılar'a bağlı olarak geçmiĢtir. Ġlhanlı
döneminde Kars ilinin merkezi sayılan Ani bazı vergilerden muaf tutulmuĢtur.
1356'da Altınordu hükümdarı Canı Bey'in (1339 -1357) eline geçen Kars ve yöresinde 1380'de ise Karakoyunlular hakimiyet
sağladı. 1387'de Timur'un ele geçirdiği Kars, vergi ödemek koĢuluyla Firuz Tiri Baht'a teslim edildi ve Timur Türkistan'a ger i
döndü. Bu durumdan faydalanan Karakoyunlular bağımsızlıklarını ilan ettilerse de, 1394'de Timur Kars'ı tekrar ele geçirdi.
Timur'un 1405'te ölümü ile Karakoyunlu Hükümdarı Kara Yusuf taht kavgasından yararlanarak Kars'ta tekrar hakimiyet
sağladı. Böylece Kars ve yöresi, 1406 -1468 yılları arasında Karakoyunlu egemenl iği altında kaldı. Kara Yusuf'un saltanatının
son yıllarında ise Sahruh Azerbaycan'ı ele geçirdi. Karakoyunlular Sahruh'u geri çekilmeye zorladı. Karakoyunlu Hükümdarı
Cihan ġah , devleti 20 yıl bağımsız olarak yönetti. Bu süre içinde Ardahan, Posof ve Çor uh yöresiyle birlikte , Ġran'ın büyük
bölümünü topraklarına katarak, Karakoyunlu Devleti'nin sınırlarını Umman Denizi'ne kadar geniĢletti. 1453'te Akkoyunlu
tahtına çıkan Uzun Hasan Karakoyunlularla, Osmanlıları ortadan kaldırmak amacıyla önce Karakoyunlul ara saldırdı. Uzun
savaĢlardan sonra 1468'de tüm yöreyi ve bu arada Kars'ı ele geçirdiler. Daha sonra Osmanlı Devleti'ne de saldıran Uzun
Hasan Otlukbeli'nde yenilerek (1473) güç kaybetti. Akkoyunlular kısa zamanda çöktüler ve Akkoyunlu Devleti'nin yerine
Safevi Devleti kuruldu. Bu devletin egemenliği döneminde Kars ve yöresi büyük yıkım gördü. 1514 Çaldıran SavaĢı'nda ġah
Ġsmail'i yenilgiye uğratan Yavuz Sultan Selim Kars'ta konakladı. Ordudaki yorgunluk ve huzursuzluk sebebiyle, Doğu
Anadolu'yu tam olarak egemenliğine alamadan Ġstanbul'a geri döndü.
O s m a n l ı Y ö n e t i m i
Kanuni Sultan Süleyman 1534'te yaptığı sefer sonucunda Kars'ı Osmanlı egemenliği altına aldı. 1548 yazında Kars'ı imara
giriĢmiĢken , Süleyman Çelebi Ġdaresinde 5000 atlı da karakol olup Safili sınırını bekliyordu. Yazın Tahmasp oğlu Ġsmail
Mirza ile gelen Kaçarlı Gökçe Sultan idaresindeki büyük bir Safili ordusu ansızın Kars'ı bastı. Kars'ın yapılan yerleri
söktürülüp, yıkıldı. Bu Safili akınından cesaretlenen Atabekliler de taarruza geçip Yusufeli, Artvin ve Tortum bölgelerini ge ri
aldılar. 1548 sonbaharında Erzurum'a gelen bir Osmanlı ordusu, padiĢahın buyruğu ile H.955 Recep ayında Atabekliler
yurduna girip buraları yeniden fethettiler.
1549'da Gök ve Ardahan kaleleri onarıldı ve bölgeye asker yerleĢtirildi. Ancak, Safevilerin saldırıları durmadığından, 1578'de
yapılan Osmanlı- Safevi SavaĢı sonucunda Osmanlı Devleti Çıldır'ı ele geçirerek Çıldır Eyaleti'ni kurdu. Lala Mustafa PaĢa
yıkık ve harap olan Kars'ı büyük ölçüde onardı. Safevi hükümdarı ġah I. Abbas'ın Revan'ı almasının ardından, 1604'te Kars
ġehrini yakıp yıktı. 1615'te yapılan barıĢ sonucunda Ģehri terkeden halk geri döndü. 1639'da yapılan anlaĢma sonrasında Kars
95 yıl sürecek olan bir barıĢ dönemine girdi.
1734 yılında ise Afganlı Nadir ġah Kars'ı kuĢattı. Yapılan barıĢ antlaĢması sonucunda Revan Ġran'a, Kars ve yöresi
Osmanlılara bırakıldı. Nadir ġah'ın 1736'da tekrar Osmanlı topraklarına saldırması üzerine yapılan savaĢ sonucunda, 1746'da
barıĢ anlaĢması imzalandı ve Kars uzun süre barıĢ içinde yaĢadı.
Bu barıĢ dönemi ise Rusya'nın güçlenmesiyle sona erdi. Ayrıca XIX. yy. çeyreğinde Ġranlılar Kaçer Hanedanlığı döneminde
üç yıl üst üste Kars'a saldırdılar. Ġran saldırıları 1823'te Erzurum AntlaĢması ile sona erdi ki; bu saldırıları Rus ordusunu n
hücumu izledi. Sıcak denizlere açılma hayaller ini gerçekleĢtirmek amacıyla ilk olarak 1807'de Kars'a saldıran Ruslar, 1828'de
önce Ģehri, daha sonra iç kaleyi iĢgal etti. ġehir yıkıldı ve yağmalandı. 1829'da imzalanan Edirne AntlaĢması ile Ruslar geri
çekilmek zorunda kaldılar. Fakat Ruslar Ahıska ġehrini ve altı sancağını savaĢ tazminatı yerine sayıp, geri vermediler. Kırım
SavaĢı sırasında, 16 Haziran 1855'te üçüncü defa Kars'ı kuĢatan Ruslar'a karĢı, küçük yaĢtaki çocuklar bile "Gönüllü Alayı"na
katılıp çarpıĢtı. Sıvastopol Bozgunu'nun acısını çıkarmak için, General Muravyev kumandasında 54 bin kiĢilik ordu ile 29
Eylül 1855'te hücuma geçen Ruslar, tabyalarda yedi buçuk saaat süren kanlı muharebeler sonunda ağır bozguna uğrayıp,
20.000 asker zayiat verdiler. Bu müdafaada, yalnız Ģehir halkından tabya larda altısı kadın, dokuzu din alimi olmak üzere 70
Ģehit ile, 230 yaralı verilmiĢti. 1855 Kars Zaferini gören ve bunda emeği geçen Kanada'lı General Williams yazdığı
raporlarında, Ġngilizler'den Albay Lake ve doktor Sandwithe ise hatıralarında, kadınlı - erkekli Türklerin yurt korumadaki bu
eĢĢiz kahramanlık destanını nasıl yazdıklarını anlatmıĢlardır. Kars'ta yararlığı görülenleri devlet çeĢitli Ģekillerde
mükafatlandırdı. MüĢir Vasıf, Korgenaral Kerim ve Williams PaĢa'lara mücevherle süslü birer altın kı lıç ile Mecidiye
Madalyaları verildi; üzerinde "Kars Kalesi" resmi bulunan altın, gümüĢ ve bronz "Kars Madalyası" yaptırılarak, hizmeti
geçenlere dağıtıldı; Ģehre ve ahalisine " G A Z Ġ " ünvanı verilerek, Mahkeme Siciline yazdırıldı; Ģehir halkı, üç yıl vergi ve
askerlikten muaf tutuldu; Karadeniz'de Ġstanbul -Batum arasında sefere baĢlayan yeni vapura "KARS" adı verildi. Kars
ahalisine Sultan Mecid'in kutlaması ve Vekiller Heyeti'nin teĢekkürleri geldi. Ġngiltere Kraliçesi Victoria, Genaral Williams 'a
"Kars Baroneti" üvanını verdi.
1 . D ü n y a S a v a Ģ ı
Kars ilinin milli mücadele tarihi, I.Dünya SavaĢı öncesinden Cumhuriyet'e değin
uzanan kesintisiz bir süreci yansıtmaktadır. 19. yüzyıl sonlarından 20. yüzyıl ilk çeyreğine değin ard arda Rus , Ermeni ve
Ġngiliz iĢgallerine uğramıĢtır.
Türkiye'nin I.Dünya SavaĢı'na girmesi, Çarlığın 1 Kasım 1914'te SarıkamıĢ'ta, Pasım'da ve öteki Anadolu hudutlarında ileri
saldırmasıyla baĢladı. 6 Kasımda baĢlayıp 6 gün süren Köprüköy Muharebesinde , Ruslar yenilince Rus Orduları BaĢkomutanı
sayılan son Rus Çarı II.Nikola, 1914 Aralık ayı baĢlarında Kars'a geldi, SarıkamıĢ'a geçip askerlerine kendi eliyle madalyalar
dağıtarak ordusunu cesaretlendirmeye çalıĢtı.
I. Cihan SavaĢı sırasında, Ruslar 1914 güzünde Kars'ta 150 Türk'ü sürgüne gönderdi. 1915 yılında Enver PaĢa komut asındaki
3 Türk Kolordusu SarıkamıĢ'a ilerleyip bir koldan da Ardahan'a girdi. Keskin soğuklarda Türk ordusu bozguna uğratıldı.
1915 Çanakkale Zaferinin sebebiyle müttefiklerinden yardım alamayan çarlık rejimi tarihe karıĢtı. Bunun ardından sürgündeki
Karslılar geri döndü. BolĢevik yönetimi 3 Mart 1918 Brest -Litowsk AntlaĢmasıyla Kars bölgesini Türkiye'ye vermeyi kabul
etti. Bu anlaĢmayı tanımayan ve baĢlarında, yıkılan çarlığın sadık subayları bulunan TaĢnak Ermenileri Kars köylerinde
katliam ve yağmalamalar yapıp, Ģehrin çarĢı ve mahallelerini ateĢe verdiler.
25 Nisan 1918 günü Kars , kırk yıllık hasretten sonra, Türk Ordusu ve ay yıldızlı bayrağına kavuĢtu. Mart -Nisan 1918'de
Ermeniler Kars ilinde çok vahĢi usullerle katliam yaptılar. 30 Ekim 1918 Mondr os Mütarekesiyle Türk ordusu, 1914 sınırı
gerilerine çekilmeye mecbur kalınca Ermeni istilası tekrar baĢladı.
Buna engel olmak isteyen Karslılar kendi güç ve imkanlarıyla ve Wilson Prensiplerine uygun olarak 5 Kasım 1918'de Milli
Ġslam ġurası adı ile demokratik bir yerli hükümet kurdular. Batum, Artvin, Ahıska, Ahılkelek, Serdarabad ve Ordubad'a değin
Nahçıvan Türkleri de Kars'taki bu yerli Hükümet'e katılarak sancak ve ilçe teĢkilatını kurdular. Böylece, 1914 Türkiye sınırı
kuzeydoğusundaki 36.000 km2'lik bölgenin yerli Türk Hükümetinin merkezi Kars oldu. Bu hükümet 18 Ocak 1919'da 131
temsilcinin katılımıyla gerçekleĢtirilen "Büyük Kongre" ile "Cenub -i Garbi Kafkas Hükümeti" adını aldı.
Kars yöresindeki örgütlenmenin ilk günlerinde , Ġngilizler yöre halk ının siyasal yönlü çalıĢmalarına bir ölçüde göz yumdular.
Ne var ki siyasal örgütlenme çabalarının güçlenmesi ve merkezileĢmesi, Ġngilizler'in yöredeki denetimini zayıflatmaya
baĢlayınca iĢgalciler karıĢmama tutumunu bir yana bıraktılar. 1919'da Kars'a gel en Ġngiliz temsilcisi Pate, yerli yönetimi
tanımayacaklarını bildirdi ve Arpaçay'ın doğusundaki Ermeniler'in Kars'a yerleĢtirilmelerini istedi. Bu durumdan cesaretlenen
Gürcüler de Azgur, Ahıska ve Posof'u iĢgal ettiler. Ġngilizler Kars'taki Türk Hükümeti' ni dağıttıktan sonra yöreyi General
Garganof ve Osibyan komutasındaki Ermenilerin denetimine bıraktılar.
Böylece Kars ve yöresi iĢgalden kurtulduktan bir yıl sonra yeniden Gürcü ve Ermeni egemenliği altına girdi.
K a r s ' ı n K u r t u l u Ģ u
Milli mücadelenin ilk günlerinde Mustafa Kemal baĢkanlığında Sivas Heyet -i Temsiliyesi bir durum değerlendirmesi yapmıĢ
ve Ġtilaf Devletlerinin BolĢevik Hükümeti ile iliĢki kurmasını önlemek amacıyla Kafkasya'ya ağırlık verilmesi kararına
varmıĢtır.
Güney Kafkasya'nın Ermeni ve Gürcü denetimine geçmesinden sonra Nisan 1919'da baĢlayan Kuva -i Milliye eylemleri 1920
baĢlarında, 15.Kolordu'nun desteği ile birlikte, büyük bir yoğunluk kazandı. Cenub -i Garbi Kafkas Hükümeti'nin
dağıtılmasından sonra, Ermeni denetimi neredeyse tüm Kars yöresini kapsamıĢ , sadece Çıldır uzun süre bunun dıĢında
kalabilmiĢtir. Ermeniler ġubat 1920'de bölgeyi ele geçirmek için büyük bir saldırı baĢlatmıĢ ve 17 ġubat'ta Çıldır ve
Arpaçay'a ulaĢmıĢlardır. Bu geliĢmeler üzerine Heyet -i Temsiliye Elviye -i Selase'nin (Üç Vilayet, Kars, Ardahan ve
Batum'un) yeniden elde edilmesini uygun buldu ve bu amaç doğrultusunda 15.Kolordu Komutanı Kazım Krabekir PaĢa hızla
hazırlıklara giriĢti. Erzurum ve Van vilayetleri ile Erzincan sancağında seferberlik ilan edildi.
28 Eylül 1920'de Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir PaĢa SarıkamıĢ yönünde harekete geçerek, 29 Eylül'de
SarıkamıĢ'ı kurtardı.
TBMM Hükümeti'nin 'Doğu Harekatı'nın Kars'a dek uzatılmasını istemesi üzerine; Doğu Cephesi birlikleri 28 Ekim 1920'de
yeniden saldırıya geçti ve 9. Kafkas Tümeni 30 Ekim'de Ermenilerin direniĢini kırarak Kars'a girdi.
20 Kasım'da Ermenilerle yapılan ateĢkesin ardından 22 Kasım 1920'de Gümrü'de baĢlayan barıĢ görüĢmeleri 2 Aralık'ta
sonuçlandı ve Ermenistan Hükümetiyle T.B.M.M Hükümeti arasında bir barıĢ antlaĢması imzalandı. Bu antlaĢmayla Kars
Sancağı'nın bütünü Türkiye topraklarına katıldı. AntlaĢma öncesinde Ermenistan' ın elinde bulunan Tuzluca Kazası da
Türklere verildi. Ancak imzadan bir gün sonra , Sovyet Kızılordu Birlikleri Ermenistan'a girdiler. TaĢnak Hükümeti
devrilerek yerine Ermenistan Sovyet Hükümeti kuruldu bu durumda anlaĢma da onaylanamadı. Kızılordu'nun ha rekatı
Gürcistan'a yönelince, Tiflis'teki Gürcü Hükümeti Ankara'ya baĢvurdu ve TBMM'nin desteğini istedi. Bu destek karĢılığında
Batum, Ardahan ve Artvin Türklere bırakılacaktı. GeliĢmeler sonucunda ġubat 1921'de Ardahan ve Artvin Sancakları'nın
Gürcistan Hükümeti tarafından Türkiye'ye bırakıldığı açıklandı. Doğu cephesi birlikleri de aynı gün harekete geçerek, bu iki
Ģehri Türkiye'ye kattılar.
16 Mart 1921'de Sovyet Hükümetiyle imzalanan Moskova AntlaĢması ile Kars ve Artvin'in Sovyet Rusya ile olan sınır ları
belirlendi. Bu antlaĢmaya göre, daha önce Elviye -i Selase içinde yer alan Batum ve ayrıca Ahıska ile Ahılkelek Türkiye
sınırları dıĢında kaldı.
Moskova AntlaĢması'ndan 7 ay sonra 13 Ekim 1921'de Kafkasya'daki Sovyet Hükümetleri ile Türkiye arasında K ars'ta yeni
bir antlaĢma imzalandı. Bu antlaĢma, Sovyet Rusya yönetimi ile Moskova'da yapılan antlaĢmanınyinelenmesi anlamını
taĢıyor, Kars'ın ve Artvin'in bugünkü sınırlarının taraflarca bir kez daha onaylandığını ifade ediyordu. Milli Mücadele
süresince doğu cephesinde yeni bir askeri ya da siyasal geliĢme olmadı. Bu cephenin birlikleri de, kısa bir süre sonra, Batı
Cephesi'ne gönderildi
3.7 KARS ĠLĠNĠN GENEL ÖZELLĠKLERĠ 3.7.1. Ġlin Jeomorfolojik Özellikleri
Pliyosen(Volkanik etkinliğin yanısıra doğrultu atımlı faylanma tektoniğinin hakim olduğu dönemdir) ve Kuvaterner havzaları, Aras nehri ve
Kars çayı gibi yataklarını derine kazmıĢ akarsular ve yan kolları yeralır. Bu çalıĢmada Doğu Anadolu Bölgesinde yeralan ve bölgenin
jeomorfolojik özelliklerini önemli ölçüde yansıtan inceleme alanının genel jeomorfolojik özellikleri, jeomorfolojik evrimi ve bunda önemli rolü
olan volkanizma ve tektonik iliĢkisi incelenmiĢtir.
Ġnceleme alanı Horasan (Erzurum) ilçesinin 17 km. doğusundan baĢlayarak, Karakurt (Kars) nahiyesinin güney doğusunda Zaraphane deresi
ayrımına kadar uzanan bir kesimi kapsar ve Kars H-48 c2, c3, Kars H-49 c1, c4, d1, d2, d3, d4 1/25 000 ölçekli paftaları içerisinde kalır. Bu alan
ve yakın civarı, uzun süreden beri değiĢik amaçlara yönelik birçok araĢtırmacı tarafından incelenmiĢtir. Yörede genel jeolojik özellikleri yanısıra,
özellikle petrol ve kömüre yönelik bir çok araĢtırma yapılmıĢtır
3.7.2. Jeolojik Özellikler
Kars’ın bulunduğu alan, jeolojik devirlerde 3.Zaman sonu ile 4.Zaman özelliği göstermektedir. Bazalt, andezit ve killi bir toprak yapısı gösterir.
Kuzey kısımlar tamamen bazalt nitelikte olmasına karĢılık vadi ve ovalarda değiĢik örtüler tespit edilmektedir. Ġl alanlarında sönmüĢ, yuvarlak
volkanik tepeler ve bunlardan çıkan lav ve küllerin çevreye yayılması sonucunda yaylalar ile ovalar oluĢmuĢtur.
Türkiye’de yüksek ovalara en güzel örnek olarak Kars ovaları gösterilmektedir. Bu ovalar Allahuekber Dağları ile SarıkamıĢ-Kars platosu
arasında doğuya doğru açılan büyük çöküntü oluğunda yer almaktadır. Özellikle Kars Ovası 2.500 km2’lik alanı ile Doğu Anadolu’nun en geniĢ
ovasıdır.
Akarsu vadileri boyunca sıralanan ovaların arasında yer alan Kars Platoları, Aras Vadisi’ne doğru alçalır. Bu platolar doğudan kuzeydoğuya
doğru geniĢler ve yükseklikleri de artar. Kars platoları kalın bir volkanik tüf tabakası ile kaplı olup, yükseltileri 1500 ile 2000 m. arasında değiĢir.
Bu platoların geniĢ ve dalgalı olan kesimlerinde küçük düzlükler ve çöküntü gölleri bulunmaktadır. Kars platoları SarıkamıĢ’ın güneyinden
baĢlayarak doğuda Arpaçay vadisine, kuzeyde BaĢgedikler düzlüğüne kadar uzanır. Platonun SarıkamıĢ’ın güney ve doğusuna düĢen kesimleri
ormanlarla kaplıdır.
3.7.3. Ġklim Özellikleri
Doğu Anadolu Bölgesi’nin en soğuk bölgesinde yer alan Kars’ta yüksek yayla iklimi görülmektedir. KıĢlar uzun ve sert, yazlar ılık ve serin
geçer. Bu bölgenin iklim, Türkiye’de soğukların en yüksek dereceye çıktığı ve uzun sürdüğü yerdir. Bunun nedeni, yüksek dağ sıralarıyla
denizlerin ılımanlaĢtırıcı etkisinden ayrılması, yüksekliğin fazla olması, KıĢ mevsiminde Büyük Asya Kara Kütlesi üzerinde yerleĢen soğuk ve
ağır hava kütlesi (Sibirya yüksek basınç merkezi)’nin buraya kadar sokulmasıdır. Senede 50 güne yakın kar yağar ve toprak 100 günden fazla
karla örtülü kalır. Ġlkbahar ve sonbahar mevsimleri yok denecek kadar kısa sürer. Senelik yağıĢ miktârı bâzı yerlerde 528 mm bâzı yerlerde 252
mm’dir.
3.7.4. Hidrografya
Hidrografya yeraltı ve yer üstü sularının oluĢum ve dağılımlarını araĢtıran ve insan yaĢamı üzerine etkilerini inceleyen bilim dalıdır.Kars ilide bu
bağlamda oldukça zengindir.Sınırları içerisinde Arpaçay ilçesinde bulunan Çıldır Gölü ve Kuyucuk Gölü,Susuz ilçesinde bulunan Aygır Gölü, ve
Çalı Gölü gibi önem arz eden sulak alanları bünyesinde barındırmaktadır. Kars ili akarsu akımından da çok zengindir. Ülkenin sayılı
nehirlerinden olan Aras Kars ili sınırları içinden geçmektedir. Arasın kolu olan Arpaçay Ermenistan ile olan sınırımızı oluĢturur. Bunlardan
baĢka; Kars Çayı, Komdere, Sarıçamur Dere, Çatal Dere, Karanlık Dere, Civanlık Dere, Keklik Dere, Çalcık Dere, Belncik Dere, Balıklı Dere ve
Ġrili ufaklı çok sayıda dere ve derecik bulunmaktadır
3.7.5. Toprak Özellikleri
Kars ilinde tarım topraklarında % 1,5 kil, % 57,3 tın, % 38,6 killi tın ve % 2,6 kum
bünyeye sahiptir.
Tarım toprakları % 6,4 asit, %43,3 nötr, % 50,3 alkali reaksiyona sahiptir.
ĠĢlemeli tarım uygulanan topraklar % 98,5 tuzsuz, % 1,5 hafif tuzludur.
Ġl toprakları % 51,7 az kireçli, % 12,6 orta kireçli, 5 35,7 kireçlidir.
Tarım topraklarının büyük bir kısmı organik madde yönünden fakir durumdadır. Analiz sonuçları ortalamasına göre; topraklarda % 9,2 organik
madde çok az, % 34,5 az, %33,3 orta % 17,1 iyi ve 5 5,9 ise yüksek düzeydedir
3.7.6. Arazi Varlığı
Kars Ġlinin toplam arazi varlığı 944.207 hektardır.Tarla : %4.8 (235,845)
Çayır,mera % 6.7 (327,857)
Ormanlık %0.8 (37.700)
Nadas %2.3 (107.152)
Kültür Alanı % 48 (2369,497) YerleĢim Alanı ve kullanılmayan Alan % 4.9 (235.66)
3.7.7. Orman Varlığı
Kars ili orman varlığı %0.8 ile 37.700 kadar alanı kaplamaktadır.Ġlin SarıkamıĢ ilçesi ağırlıklı olmak üzere Selim ilçesi, Kağızman ilçesi
sınırında yayılıĢ göstermektedir. Ormanların Ekolojik Yapısında bahsederken de yayılıĢ alanları özellikleri üzerinde duracağız zira orman; geniĢ
bir alana yayılan, kendine özgü bir iklim yaratabilen belli boy, çap ve kapalılıktaki ağaçlar ile ağaçcık, çalı, otsu bitkiler, mikroorganizmalar ve
hayvanların toprakla oluĢturdukları hayat birliğinin ve ortamın adı olarak tanımlanır.