Top Banner
Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi Doç. Dr. Serdar M. Değirmencioğlu 1 S. Akyol, M. K. Coşkun, Z. Yılmaz, M. B. Aydın & R. Altunpolat (der.) Dönüştürülen Üniversiteler ve Eğitim Sistemimiz. Ankara: Eğitimsen, 2008 (sayfa 35-60). Özet Üniversitelerin toplumdan uzaklaĢması ve kamusal süreçlerden kopması üzerine tartıĢmalar uzun süredir YÖK odaklı yapılmaktadır. 12 Eylül rejiminin ve bu rejimin bir ürünü olan YÖK‟ün etkisi birçok açıdan büyük olsa da, üniversitelerin iç dinamiklerine eğilinmesi ve üniversitelerde yaĢananların belgelenmesi önem taĢımaktadır. Üniversitelerde yaĢanan süreçlerin üzerinde durulan araĢtırmaların (vaka analizi veya daha genel düzeyde) sayısı çok azdır. Eğer köklü üniversitelerde demokratik uygulamaların geriletilmesi ve kaldırılması, gerek yeni kurulan üniversitelerde gerekse 10-15 yıllık geçmiĢi olan özel üniversitelerde demokratik mekanizmaların yerleĢmesi için gerekli iĢleyiĢin bulunmaması söz konusu ise, üniversitelerde var olan kaynakların nası l kullanıldığı üzerinde titizlikle durulması ve kötü uygulamaların belgelenmesi yararlı olacaktır. Bu bildiride hedeflenen, üniversitelere içeriden bakarak bir yandan üniversitelerin kamusal iĢlevlerinin daraltılmasının, bir yandan hiyerarĢik yönetimin ve kiĢisel iktidarların güçlendirilmesi ile hesap sorma mekanizmalarının zayıflatılmasının beklenebilecek etkisi olan kiĢiye ve makama özel olanakların artıĢı ele alınmaktadır. Bildiride bu artıĢa gösterge olan örnekler ele alınmakta ve betimlenmektedir. ÇalıĢmada ele alınan örnekler, üniversiteler ziyaret edilerek ve görüĢmeler yapılarak derlenmiĢtir. Üniversitelerden toplanan veriler dıĢında, bir üniversitenin mezunlar derneği yayını incelenerek üniversite mezunlarının üniversiteye iliĢkin görüĢleri ve taleplerinin olup olmadığı da incelenmiĢtir. 1 Yazarın e-posta adresi: [email protected].
19

Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

May 17, 2023

Download

Documents

Kolja Möller
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi

Doç. Dr. Serdar M. Değirmencioğlu1

S. Akyol, M. K. Coşkun, Z. Yılmaz, M. B. Aydın & R. Altunpolat (der.) Dönüştürülen Üniversiteler ve Eğitim Sistemimiz. Ankara: Eğitimsen, 2008 (sayfa 35-60).

Özet

Üniversitelerin toplumdan uzaklaĢması ve kamusal süreçlerden kopması üzerine tartıĢmalar uzun süredir YÖK odaklı yapılmaktadır. 12 Eylül rejiminin ve bu rejimin bir ürünü olan YÖK‟ün etkisi birçok açıdan büyük olsa da, üniversitelerin iç dinamiklerine eğilinmesi ve üniversitelerde yaĢananların belgelenmesi önem taĢımaktadır. Üniversitelerde yaĢanan süreçlerin üzerinde durulan araĢtırmaların (vaka analizi veya daha genel düzeyde) sayısı çok azdır. Eğer köklü üniversitelerde demokratik uygulamaların geriletilmesi ve kaldırılması, gerek yeni kurulan üniversitelerde gerekse 10-15 yıllık geçmiĢi olan özel üniversitelerde demokratik mekanizmaların yerleĢmesi için gerekli iĢleyiĢin bulunmaması söz konusu ise, üniversitelerde var olan kaynakların nasıl kullanıldığı üzerinde titizlikle durulması ve kötü uygulamaların belgelenmesi yararlı olacaktır.

Bu bildiride hedeflenen, üniversitelere içeriden bakarak bir yandan üniversitelerin kamusal iĢlevlerinin daraltılmasının, bir yandan hiyerarĢik yönetimin ve kiĢisel iktidarların güçlendirilmesi ile hesap sorma mekanizmalarının zayıflatılmasının beklenebilecek etkisi olan kiĢiye ve makama özel olanakların artıĢı ele alınmaktadır. Bildiride bu artıĢa gösterge olan örnekler ele alınmakta ve betimlenmektedir.

ÇalıĢmada ele alınan örnekler, üniversiteler ziyaret edilerek ve görüĢmeler yapılarak derlenmiĢtir. Üniversitelerden toplanan veriler dıĢında, bir üniversitenin mezunlar derneği yayını incelenerek üniversite mezunlarının üniversiteye iliĢkin görüĢleri ve taleplerinin olup olmadığı da incelenmiĢtir.

1 Yazarın e-posta adresi: [email protected].

Page 2: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 2

Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi

Doç. Dr. Serdar M. Değirmencioğlu

Türkiye‟de üniversitelerde çalıĢan öğretim elemanlarının Ģu ya da bu Ģekilde, er ya da geç duydukları korkunç öykülerden biri, Türkiye‟nin en eski üniversitelerinden birinde öğretim üyelerinin asistanlarına çanta taĢıtması üzerinedir. Bu öykü, vahim olmakla birlikte, sanki çok gülünç bir fıkra gibi anlatılır ve üniversitelere iliĢkin çok önemli bir tartıĢmanın baĢlamasını sağlamaz.

Yıllar önce bu öyküyü duymuĢ bir öğretim üyesi arkadaĢım, bu öykünün gayet ciddi olduğunu bana anlatmak istemiĢti. Bana asıl anlatmak istediği, sözü geçen üniversitenin ne kadar geride kaldığı ve vahim durumda olduğuydu. Bizzat gözlemlediği ve bana anlatmak istediği durumda, asistanların yalnız çanta taĢımadığını, tek sıra olmuĢ bir halde bir profesör tarafından denetlenebildiklerini öğrenmiĢti.

Bu gözlem, tahmin edilebilir ki, baĢka birçok öğretim üyesi tarafından da paylaĢılan bir gözlemdir. Ancak ne bu öyküyü bana aktaran öğretim üyesi, ne de bu durumu (ve belki de benzerlerini) gözlemleyen diğer öğretim üyeleri bu olayı inceleyerek takip etmediler, bir mücadeleye dönüĢtürmediler. Takip edenler olsa da, bu süreçte öğrenilenler kağıda dökülmedi ve üniversitelerdeki benzeri keyfi uygulamalar üzerine yeterince gidilemedi.

Bu bildirinin çıkıĢ noktası, bu tablonun ve benzeri çok üzücü tabloların, üniversite içerisinde tartıĢılmaması ve üniversiteler üzerine eğilen araĢtırmacılar tarafından yeterince ele alınmamasıdır. Çok uzun süredir gerek üniversitelerin toplumdan uzaklaĢması ve kamusal süreçlerden kopması, gerekse üniversite içerisindeki kabul edilemez birçok düzenleme ve uygulama üzerine tartıĢmalar YÖK odaklı yapılmaktadır. 12 Eylül rejiminin ve bu rejimin bir ürünü olan YÖK‟ün etkisi birçok açıdan çok büyük olsa da, üniversitelerin iç dinamiklerine eğilinmesi, üniversitelerde var olan iktidar iliĢkilerinin YÖK ile nasıl kötüleĢtiğinin ve üniversitelerde yaĢananların belgelenmesi önem taĢımaktadır.

Üniversitelerde yaĢanan süreçlerin üzerinde durulan araĢtırmaların (vaka analizi veya daha genel düzeyde) sayısı çok azdır. Eğer bir yandan köklü üniversitelerde demokratik uygulamaların geriletilmesi ve kaldırılması, diğer yandan gerek yeni kurulan üniversitelerde gerekse en çok 10-15 yıllık geçmiĢi olan özel üniversitelerde demokratik mekanizmaların yerleĢmesi için gerekli iĢleyiĢin bulunmaması söz konusu ise, üniversitelerde var olan kaynakların nasıl kullanıldığı üzerinde titizlikle durulması ve kötü uygulamaların belgelenmesi yararlı olacaktır.

Bu konuda yararlı olabilecek kapsamlı bir kaynak bu sene BirleĢmiĢ Milletler‟in kültürel süreçlerle ilgilenen birimi olan Unesco tarafından yayımlanmıĢtır.2 Bu kaynağın içerdiği örnekler, okullar ve üniversitelerin iĢleyiĢine titizlikle yaklaĢılması gerektiğini göstermektedir.

İktidarın Kullanımına Yakından Bakmak

2 Hallak, J. & Poisson, M. (2007) Corrupt schools, corrupt universities: What can be done? Unesco International Institute for Educational Planning. Unesco Publications.

Page 3: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 3

Üniversitelerde bir yandan demokratik uygulamaların geriletilmesi veya kaldırılması, diğer yandan yeni üniversitelerde demokratik uygulamaların henüz güçlenmemiĢ olması, üniversite bünyesinde keyfi uygulamaların, haksızlıkların ve iktidarı ellerinde tutan kiĢilerin kimi olanakları kendilerine, destekçilerine ve kendilerine yakın buldukları kiĢilere tahsis etmelerinin artması anlamına gelebilir. Eğer bu keyfi uygulamalar, haksızlıklar ve kamusal olanakların kiĢisel olanaklara çevrilmesi gibi kötüye kullanımlar belgelenirse, üniversitelerin demokratikleĢmesi mücadelesinde daha güçlü bir zemin oluĢması söz konusu olabilir.

Üniversitelerde ortaya çıkan keyfi uygulamaların, haksızlıkların ve kiĢisel çıkarların kötüye kullanıma varmasının tam olarak ne gibi gerilimler, çatıĢmalar ve örnekler ile yaĢanabileceğini önceden kestirmek oldukça zordur. Sözü edilen olumsuz uygulamaların süreç içerisinde yaĢanacak gerilimler, çatıĢmalar veya aĢırılıklar ile ne denli aĢırıya, garipliğe ve akıl almazlığa doğru evrilebileceğini de kestirmek zordur. Tam da bu nedenle üniversitelerde yaĢanan keyfi uygulamaların, haksızlıkların ve kötüye kullanımların olabildiğince titizlikle, yani olağan bilimsel yaklaĢımla belgelenmesi üniversite içinde var olan aksamaların anlaĢılmasında çok yararlı olacaktır.

Benzer bir konudan, iktidarın ve Ģiddetin okullarda nasıl kullanıldığına iliĢkin yapılan çalıĢmalardan verilebilecek örnekler, bu saptamanın daha da netleĢmesini sağlayabilir. Okul içinde uygulanan Ģiddet örnek olarak incelendiğinde, okulda Ģiddetin sık sık yalnızca bir öğretmenin bir öğrenciyi dövmesi gibi algılandığı görülmektedir. Oysa Ģiddet, hem uzun erimli etkileri ve etki-tepki zinciriyle, hem de fiziksel olmayan boyutlarıyla okul içinde çeĢitli Ģekillerde ortaya çıkabilir.

Türkiye‟de 2005-2006 ders yılında değiĢik okullarda yaĢanan ve okullar ziyaret edilerek toplanan aĢağıdaki örnekler, Ģiddetin tek bir Ģekilde ortaya çıkmadığını, otorite-iktidar-baskı-Ģiddet iliĢkilerinin çeĢitlilik gösterdiğini ve bu nedenle yakından incelenmesinin yararlı olduğunu göstermektedir. Kimi durumlarda, yapılan eylemin, var olan bir uygulamanın, bir sözün bir çeĢit Ģiddet oluĢturduğu bilinmemektedir. Türkiye‟de öğrencilerin psikolojik Ģiddete maruz kalma sıklıkları ve olasılıkları, fiziksel Ģiddete maruz kalma sıklıkları ve olasılığından daha fazladır. Öğretmenlerin bir bölümü yaptıklarının Ģiddet olarak görülebileceğini, öğrenciye zarar verecek bir davranıĢ olduğunu düĢünmemektedir.

“Öğretmenimiz vurmak istediğinde, “dayak yasak” diye bağırıyoruz. O zaman öğretmenimiz arkadaĢımızın elini açıp, eline tükürüyor.” (Ankara‟daki bir ilköğretim okulu 8. sınıf öğrencisi)

3

“Öğretmenimiz bizi tahtaya kaldırıp problem çözdürüyor. Problemi çözemezsek yüzümüze tebeĢirle çarpı atıyor.” (Ġstanbul‟daki bir ilköğretim okulu 7. sınıf öğrencisi)

“Öğretmenimiz bize vuracağı zaman ayağımıza basıyor ki, kaçamayalım.” (Ġstanbul‟daki bir ilköğretim okulu 7. sınıf öğrencisi)

“NevĢehir'deki Akarca Ġlköğretim Okulu'nun öğretmenler odası özel bir okulun yardımıyla yenilendi. Okuldaki tören, iĢgüzar yöneticilerin manasız uygulaması yüzünden gölgelendi.

3 Okulda Şiddet Sempozyumu’nda öğrencilerin görüşlerinin yansıtılabilmesi için yapılan önçalışmaların bir parçası olarak Ankara’da yazar tarafından yürütülen bir atölye çalışmasından alınmıştır.

Page 4: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 4

R. ile S. adlı iki öğrenci, protokoldekiler tuvalete gider de ellerini yıkarsa diye tören boyunca tuvalet önünde havlu nöbeti tuttu.”

4

Balıkesirde bir köyün ilköğretim okulunda 1. sınıf öğretmeni N.U.nun, öğrencisi A.K.ye okuduğu konuyu anlatamaması nedeniyle tahtaya 20 kez "Ben eĢeğim, anlamıyorum" yazısını yazma cezası verdiği öne sürüldü. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramından önce meydana gelen olay, öğrenci velilerinin Milli Eğitim Müdürlüğüne Ģikayet dilekçesi vermesiyle ortaya çıktı. Dilekçede cezalandırılan öğrencinin yazıyı yazarken, arkadaĢlarının alay konusu olduğu belirtildi. Ġddiaya göre, arkadaĢlarının alayından çok etkilenen A.K. gece altını ıslattı ve ertesi gün de okula gitmek istemedi.

Balıkesir Ġl Milli Eğitim Müdürü Ġbrahim Binay, "Bize gelen Ģikayet dilekçesi üzerine müfettiĢ görevlendirdik. SoruĢturma sürüyor. Hazırlanacak rapor doğrultusunda öğretmen arkadaĢımız kusurlu görülürse bunun cezasını çekecek" dedi. Sınıf öğretmeni N.U. ise amacının aileleri duyarlı hale getirmek olduğunu savunarak Ģöyle konuĢtu: "A.K. iyi bir öğrenci, ancak arkadaĢları 8-9 kitap okuyup, bitirdi, o hala ikinci kitabı bile bitiremedi. Ailesini kaç kez okula görüĢmek için çağırdım, gelmedi. Amacım kendimce ceza vermek ve anne-babasının okula gelmesini sağlamaktı. Galiba biraz aĢırıya kaçtım, yanlıĢ yaptım.”

5

Yukarıdaki örneklerde hem Ģiddetin ve kötü muamelenin okuldan okula değiĢebildiğini, diğer yandan da denetlenmeden ve demokratik iĢleyiĢten bağımsız bir Ģekilde uygulanan otoritenin ne kadar keyfi ve acımasız olabildiği görülmektedir. Bu bağlamda üniversitelerde yaĢananlar incelenirken değiĢik üniversitelere tek tek bakılması ve keyfi uygulamaların hafife alınmaması önem taĢımaktadır.

Ġlköğretimde ve lisede çok aĢırı hak ihlalleri, çok ciddi Ģiddet örnekleri olarak nitelendirilebilecek örnekler gazetelere yansırken üniversitelerde yaĢanan olaylardan çok azının gazetelere yansıdığı rahatlıkla söylenebilir. Gazetelere yansıyan olaylar, daha çok seslerini duyurmak isteyen öğrencilere yönelik olarak uygulanan baskı, kaba kuvvet ve kötü muameleleri içermektedir. Oysa üniversitelerde yaĢanan keyfi uygulamalar, haksızlıklar ve kötüye kullanımların çok daha geniĢ bir yelpazeyi kapsadığı bilimsel bir yaklaĢımla hemen belgelenebilecek düzeydedir.

Basit bir örnek olarak, üniversitelerde öğrencilerin almaya hakları olan önemli belgeleri nasıl aldıkları incelenebilir. Öğrencilerin aldıkları dersleri ve notları gösteren belge hemen her üniversitede öğrencilere ayrı bir ücretle ve ayrı bir sürede verilmektedir. Öğrencilerin bu belgeleri almak için gittikleri birimde (çoğu zaman Öğrenci ĠĢleri) gördükleri muamele çoğunlukla istenmeyen bir muameledir. Gerek ücret ve süre, gerekse istenmeyen muamele tümüyle keyfi uygulamalar içermektedir ve öğrenciler açısından çok rahatsız edici Ģeylerdir. Ancak bu keyfi uygulamaların tartıĢıldığı pek görülmemektedir.

Bu noktada daha da çarpıcı bir örnek vermek yararlı olabilir: Karadeniz bölgesindeki bir üniversitede bir doktora öğrencisi akĢam danıĢmanı tarafından telefonla aranır. DanıĢmanı, sigarası bittiği için öğrenciyi aramaktadır. Ġleride büyük olasılıkla öğretim üyesi olacak doktora öğrencisi kendisinden beklenini yapar; danıĢmanına sigara alır ve evine götürür. Özetlemek gerekirse, üniversite içinde iktidarın nasıl kurulduğuna ve kullanıldığına bakmak, var olan sorunların anlaĢılmasında ve çözümler üretilmesinde çok yararlı olacaktır.

4 Havlu asacak askı bulamadınız mı? Radikal, 30 Nisan 2006, başsayfa, fotoğraflar: DHA. (Haber ile yayımlanan fotoğraflar ve adlar, çocukların haklarına saygılı olmak amacıyla yazar tarafından çıkarılmıştır.) 5 Hürriyet, Mayıs 2006.

Page 5: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 5

Üniversitedeki İktidar ve Çıkar Dinamiklerine Yakından Bakmak

Bu bildiride hedeflenen, üniversitelere içeriden bakarak bir yandan üniversitelerin kamusal iĢlevlerinin daraltılmasının, bir yandan hiyerarĢik yönetimin ve kiĢisel iktidarların güçlendirilmesi ile hesap sorma mekanizmalarının zayıflatılmasının beklenebilecek etkisi olan kiĢiye ve makama özel olanakların artıĢının incelenmesidir. Bildiride bu artıĢa gösterge olan çeĢitli örnekler ele alınmakta ve betimlenmektedir.

Bu artıĢı incelerken, üniversitelerin içerisindeki dinamiklere odaklanmakla birlikte üniversitelerin giderek daha çok özel çıkarın ilgisini çektiğini ve bu çıkar sahiplerinin üniversitenin asli iĢlevleri olan öğrenme, araĢtırma ve uygulama ile değil, üniversitede var olan büyük mali potansiyel ile ilgilendiğini vurgulamak gerekmektedir. Bu mali potansiyelin peĢindeki kiĢi ve kuruluĢlar, üniversite içinde iktidar ne kadar hesap vermez ve keyfi ise, o kadar daha kolay yol alabilecektir.

Bu noktayı biraz daha açabilmek için çarpıcı örnekler yararlı olabilir. Bu örneklerden biri, üniversitelerde yönetimin keyfi ve baskıcı uygulamalarını destekleyecek takip teknolojisinin bazı Ģirketler tarafından özellikle üniversitelere yönelik olarak pazarlanır durumda olmasıdır.6 Bu Ģirketlerden birisi olan TETA Elektronik A.ġ. ürünlerini Ģu çarpıcı ifadelerle7 pazarlamaktadır:

Üniversiteye (kampusa ve binalara) giris ve çikis denetimi yapilarak yetkisiz veya istenmeyen kisilerin girisi engellenmektedir. Binalarin ve/veya kampusun girislerine yerlestirilen turnikelerde otomatik olarak giris yetkisi sinanmakta, ve yetki verilmis ise geçisine izin verilmektedir. Herhangi bir kisinin giris yetkisi istenildigi anda kaldirilabilmekte, bilgisayar vasitasiyla tüm sisteme bildirilmektedir. Kisilerin, sadece belirli alanlara giris yapabilmesi (alan sinirlamasi) ve belirli saatlerde giris yapabilmesi (zaman sinirlamasi) mümkündür. Alan ve zaman kontrolü yetkili tarafindan istendiginde bilgisayardan degistirilebilmektedir.

Üniversite içinde ikincil güvenlik alanlari (örnek: laboratuarlar) ayni kart kullanilarak açilabilir. Bilgisayara baglantili (on line) veya baglantisiz (off-line) alanlar olusturulabilir. Ve tüm giris çikis kayitlari, ister on line, ister off line olsun, elde edilebilir.

Üniversite personeli kendi çalisma bölgelerinde veya üniversite nizamiyesinde bulunan kart okuyucularda kart okutarak, ise baslama ve çikis kayitlarini bilgisayar ortamina aktarmakta ve bu bilgilerden yararlanarak puantaj verileri elde edilmektedir. Bordroya esas olan bu bilgiler son derece kisa zamanda ve hatasiz elde edilebilmektedir.

Istendigi taktirde ögrencilerin yoklamasi, ayni sekilde bina veya derslik girisinde yer alan kart okuyucu kullanilarak bilgisayar ortamina aktarilabilmekte ve raporlanabilmektedir.

Yurt girislerinde ögrenci kontrolü ve giris saati bazinda takip edilebilir. Girislere yerlestirilen yarim boy ve tam boy turnikeler ile her ögrencinin kendi yurduna

6 Pazarlanan bu ürünlerin üniversite içindeki iktidarı ve keyfi uygulamaları güçlendirdiğine iliĢkin

göstergeler bu metinde ele alınmayacaktır. 7 Bu ifadeler şirketin web sitesinden alınmıştır ve ifadelerdeki tüm yazım yanlışları olduğu gibi bırakılmıştır. Kaynak: www.teta.com.tr/turkce/sistem_cozumleri/akilli-kart/kampus.htm#top.

Page 6: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 6

girmesi saglanir. Yurt giris ve çikis saatleri terminaller daha önceden programlanarak kontrol altina alinabilir.

Üniversitelerden mali beklentisi olan Ģirketlerin arasında, üniversite içini, yani günümüzde artık rektörlük tarafından yönetilen kamusal alanı, bir reklam ve etkinlik alanı olarak gören ve kullanmak isteyen Ģirketler de bulunmaktadır. Bu Ģirketlerden Kampüs Reklam ve Organizasyon A.ġ. pazarladığı aĢağıdaki ürünlerle bir yandan üniversite içindeki kiĢileri, bir yandan da üniversite dıĢından Ģirketleri üniversitede yeni pazarların varlığından haberdar etmektedir.8

Kampüs Floor©, üniversite kantinlerinde yer alan en etkili mecralardandır ve Kampüs A.ġ tarafından önerilen en yeni uygulamadır. Öğrencilerin zorunlu olarak geçtikleri giriĢler ve çıkıĢlar gibi stratejik noktalarda zeminlere yapıĢtırma olarak uygulanan reklamlar yüksek görünürlülük ve akılda kalıcılık sağlamaktadır. Kaymayan, yıpranmayan, baskı ve uygulama esnekliği sunan , anti-refle yapıĢkan malzeme üzerine basılan 70 x 100 ebadındaki reklamlar, üç boyutlu olarak da tasarlanabilmektedir.

KampüsFest organizasyonu her yıl bahar döneminde pek çok okul kampüsünü gezerek, gençleri müzik dolu, eğlenceli bir ortamda bir araya getirmektedir. KampüsFest esnasında Kampüs A.ġ, müĢterilerine sponsorluk, ürün denetme veya özel tanıtım fırsatları sunmaktadır

Bugüne dek üniversite içerisinde düzenlenen etkinliklerin (örn., Ģenlik, konser, panayır) üzerinde yeterince durulduğu söylenemez. Bu etkinliklerin rektörlük tarafından belirleniyor olması daha çok rektörlüğün öğrenci taleplerine ve etkinliklerine müdahale etmesi veya engel olması ile gündeme gelmekte ve tartıĢılmaktadır. Oysa bu etkinliklerin kimi devlet üniversitelerinde üniversiteye gelir getirmek için kullanıldığı ve oldukça ciddi pazarlıkların söz konusu olduğu biraz araĢtırıldığında ortaya çıkabilir. Örnek vermek gerekirse, Ankara‟daki bir devlet üniversitesinde düzenlenen konserlere sponsor olan bir banka, bu desteğinin karĢılığı olarak rektörlükten kampüs içinde kredi kartı pazarlama izni almıĢtır.9 Bu üniversitenin devletten yeterince mali destek alamadığı için bu yola baĢvurduğu söylense de, öğrencilerin kredi kartı edinmesi ve borçlanması gibi tehlikeler göz önünde tutulduğunda rektörlüğün bu kararının oldukça dar görüĢlü olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Bu üniversitede ve baĢka devlet üniversitelerinde gözlemlenen benzer bir süreç, üniversitelerde bankaların Ģube açabilmesini sağlamıĢtır. Kampüste Ģube açabilmek veya kampüse para makinası koyabilmek isteyen bankalar aynı tarihlerde üniversitelere çeĢitli bağıĢlarda bulunmuĢlardır. Görünürde bağıĢ olan bu ödemeler karĢılığında bankalara sağlanan olanakların tam olarak neler içerdiği bilinmemektedir. Bu belirsizlikte üniversite karar mekanizmalarındaki kiĢilere de kimi “özel” bağıĢların yapılmıĢ olması mümkündür.

Üniversiteleri bir pazar olara gören Ģirketlerin varlığı ve etkinlikleri, üniversite içinde var olan ve üniversitenin bir bilim üreten kuruluĢtan gelir üreten ve bir süre sonra gelirini “maksimize” etmeye yönelen bir Ģirkete dönüĢmesi tehlikesini daha da

8 http://www.kampus.com.tr/

9 Bu olay 1998’de gözlemlenmiştir. Sözü geçen banka yaklaşık bir yıl sonra büyük bir skandal ile batmıştır.

Page 7: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 7

ciddileĢtirmektedir. Bu tehlikenin var olduğu birçok devlet üniversitesinde var olan vakıfların iĢleyiĢinden ve bu vakıflar hakkındaki Ģikayetlerden bilinmektedir. Bir örnek vermek yeterli olabilir:

… tüm kantinleri iĢletme hakkını elinde bulunduran Selçuk Üniversitesi Vakfı‟nın öğrencilerden kâr etmeyi kendisine amaç edinmesi üniversitelilerin eleĢtirilerine neden oldu. AlıĢveriĢ merkezlerinde 25 YKr‟ye satılan paket neskafelerin üniversite kafeteryalarında 60 YKr‟ye satılması öğrencilerin „Üniversite bile bizi kazıklamaya çalıĢıyor‟ yorumlarına neden oluyor. Öte yandan kantindeki birçok ürün piyasa değeri ile kıyaslanamayacak kadar pahalı olduğu gözlenirken, çayın 40 YKr, yarım tostun 1.20 YTL‟ye, köfte ve türü ürünlerin 1.5 YTL ile 2.5 YTL arasında satılması öğrencilerin adeta isyan etmesine neden oluyor.

10

Yöntem ve Toplanan Bilgiler

Bu çalıĢmada ele alınan örnekler, 2006 yılında üniversiteler ziyaret edilerek ve görüĢmeler yapılarak derlenmiĢtir. Üniversitelerden toplanan veriler dıĢında, ikinci el veri kaynakları olarak görülebilecek gazetelerdeki haberler, öğrenci dergileri ve üniversiteleri doğrudan veya dolaylı olarak ele alan web siteleri ve sanal forumlar da gerektiğince kullanılmıĢtır.

Bu çalıĢmada ele alınan ve incelenen örnekler, çoğunlukla kurumların ve kiĢilerin adları verilmeden tartıĢılacaktır. Bunun temel nedeni, bu tartıĢmanın kurumsal ve kiĢisel savunma-saldırı havasına bürünmesine izin vermemektir. Üniversitelerin açıkça tartıĢılması ve kötü uygulama örneklerinin üniversiteleri daha iyiye götürmek isteyen kiĢilerce ele alınması, gerek halen sürmekte olan çekiĢmeler (örn., YÖK-hükümet), gerek ele alınan örneklerdeki kimi uygulamaların hukuki yaptırımları olması olasılığı, gerekse üniversitelerin önemli bir rant kaynağı durumuna gelmiĢ olması nedeniyle henüz erkendir.

Alışıldık Keyfi Uygulamalar

Bu çalıĢmada ele alınan örnekler genel olarak çarpıcı ve alıĢılmadık olmakla birlikte, üniversitelerde yaygın olarak yaĢanan ve bu nedenle alıĢıldık hale gelen keyfi uygulamaların göz ardı edilmesini gerektirmemektedir. Tam tersine, üniversitelerde yaygın olarak yaĢanan sorunların üzerinde ayrıca ve özellikle durulması gerekmektedir. Bu uygulamalardan bazıları, öğretim elemanlarının öğrencilerden ayrı olanaklara sahip olmasına dayalıdır ve bu kitaptaki bir diğer çalıĢmada bizzat üniversite öğrencileri veya mezunları tarafından ele alınmaktadır.11 Birkaç örnek ile açmak gerekirse, kimi üniversitelerde asansörler, belirli tuvaletler, yemekhaneler veya yemekhane ya da kantindeki bazı bölümler yalnızca öğretim üyelerine tahsis edilmektedir.

Bu iyi bilinen örneklerin dıĢında, makam ve makam sahiplerine tanınan ayrıcalıklar ile ilgili örnekler ise daha az ele alınmaktadır. Oysa bu örnekler hemen her kurumda hemen göze çarpacak Ģekilde bulunmaktadır. Bölüm baĢkanının, dekanın veya diğer yönetici konumundaki kiĢilerin odalarının daha geniĢ, daha Ģık ve daha donanımlı olması bu uygulamalardan biridir. Dekanın ofisinin herhangi bir özel neden olmamasına karĢın daha geniĢ olması ile yüzlerce öğrenciye hizmet vermekte olan 4-5 asistanın odalarının olmaması çoğu zaman birlikte tartıĢılmayan konulardır. Çok sayıda öğretim

10 (http://www.merhabagazetesi.com.tr/arsiv/2007/04/14/g20.htm). 11 Yağcıoğlu, Özkök, Üner & Altuntaş. Duvarları yıkmak: Üniversiteler toplumla nasıl buluşur?

Page 8: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 8

elemanı bir yazıcı ile yetinmek zorunda olmasına karĢın, dekanın iki yazıcı birden kullanması gibi “düzenlemeler” üzerine hemen hiç yazılı tartıĢma bulunmamaktadır.

Makam sahiplerine tanınan ayrıcalıklar makamın düzeyi yükseldikçe daha da çarpıcı hale gelebilmektedir. Bu uygulamalar, rektör ve yardımcılarının ofislerinin çok daha geniĢ, çok daha Ģık ve çok daha donanımlı olmasının ötesinde kırmızı halı, büyük koltuklar, özel bardaklar gibi ne iĢlev taĢıdığı belli olmayan aksesuarları da içerebilmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak yerine, üniversitelerin kamusal iĢlevleri ve demokratik bir iĢleyiĢe sahip olmaları açısından makam ve kiĢilere tahsis edilen alanlar ve olanaklar ile, üniversitenin diğer öznelerinin kullanımına açık olan alan ve olanakların orantılanmasının çok önemli bir zorunluluk olduğu söylenebilir. Bu ve benzeri göstergelerin üzerinde titizlikle durulması ve hesap sorma süreçlerinin iĢletilmesi, üniversitelerde yaygın olarak yaĢanan keyfi uygulamaların alıĢıldık hale gelmemesi için önem taĢımaktadır.

Papyonlu Garsonlar, Özel İkram, Özel Tuvaletler

Makam sahiplerine tanınan ayrıcalıkların, makamın önemi ve iktidarı arttıkça daha da çarpıcı bir hale gelebildiğini kabul etmek zor olmayabilir. Bu uygulamaların nereye dek varabileceğini araĢtırmak ve belgelemek ise oldukça zordur ve bu çalıĢma açısından özellikle önem taĢımaktadır.

Bu noktada bir parantez açarak, üniversitelerde görülebilecek kötü uygulamaların yalnızca üniversitelere özgü sorunlar olarak görülmemesi gerektiği vurgulanmalıdır. Üniversitelerdeki eğilimler çoğu zaman, hem genel olarak toplumdaki, hem üniversitelerde görev alan bireylerin geldiği toplum kesimlerindeki, hem de benzer kurumlardaki eğilimleri yansıtır. Bu bağlamda, iktidarın ve yetkilerin keyfi kullanıldığı baĢka ortamlarda veya aĢırı bulunabilecek taleplerin ve düzenlemelerin kolayca dile getirildiği ve tartıĢıldığı kurumlarda görülen eğilimlerin üniversitelerde görülmesi olasılığı vardır ve bu eğilimler üzerine özellikle gidilmelidir.

Bir örnek olarak, yasama yetkisini ellerinde tutan ve demokrasilerde önemli bir iĢlevi olan temsil görevine getirilmiĢ olan milletvekillerinin ara ara medyaya veya gündeme yansıyan talepleri incelenebilir. Bu talepler, milletvekillerine özel maaĢ veya hakların verilmesi gibi teklifleri içerdiği zaman medyada daha çok yer almakta ve tartıĢılmaktadır. Oysa mecliste milletvekillerinin kendileri için uygun gördükleri ve talep ettikleri kimi hizmetler – bu hizmetler gerçekleĢmese bile – oldukça önemli ipuçları taĢımaktadır.

Örneğin, 2003 yılında mecliste yasal düzenlemeler gerçekleĢmesi için uzun süreyle ve çok çalıĢtıkları için ödüllendirilmeleri gerektiğini düĢünen milletvekillerinin talepleri basına Ģu Ģekilde yansımıĢtır: “… iktidar partisinin milletvekilleri üç aylık fedakârlıklarının ödülü olarak dizüstü bilgisayar, papyonlu garson, geniĢ odalar ve lokantadaki masalara çiçek konulmasını istediler.”12

Milletvekillerinin papyonlu garson talep etmeleri, Türkiye‟de kimi lokantalarda, birçok otobüsler Ģirketinde ve kimi kuruluĢlarda hizmet eden görevlilerin papyon takması geleneği ile iliĢkilidir. Bu modern kisvenin neden önemli veya istenir olduğu bu

12 Radikal, 09/03/2003.

Page 9: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 9

çalıĢmada tartıĢılmayacaktır. Önemli olan, milletvekillerinin kendilerine kimi yerlerde verilen “özel kisveli” hizmeti uygun görerek, bu hizmetten talep etmeleridir.

Meclisteki bu eğilimin üniversitelere yansıyıp yansımadığı incelenebilir. Eğer yansıyorsa, öğretim üyelerinin veya üniversite yönetiminin papyonlu garson uygulamasını üniversite açısından uygun ve gerekli gördüğü ortaya çıkacaktır. Bu sorunun yanıtı aslında oldukça iyi bilinmektedir. Ankara‟daki bir üniversitede, öğretim üyelerine ayrılmıĢ olan yemekhanede uzun süredir papyonlu garsonlar hizmet vermektedir. Ġstanbul‟da bir özel üniversitede yemekler özel bir Ģirket tarafından hazırlanmakta ve satılmakta; bu özel Ģirketin çalıĢanları olan garsonlar papyon takmaktadır. Papyonlu garson uygulamasının daha da öteye götürüldüğü üniversiteler de vardır. Bu çalıĢmada, 2006 yılında ziyaret edilen bir devlet üniversitesinde papyonlu garsonlar yemekte değil, rektörlük binasında senato toplantısı nedeniyle hizmet etmekteydi. Rektörlük binasında bulunan konuklar ve öğrenciler bu uygulamayı görmekte ve üniversite yönetiminin bu “seçkin hizmet” tercihinden haberdar olmaktaydı.

Papyonlu garsonlar üzerinde durulması, üniversitelerde olağanlaĢtırılan uygulamaların aslında ne kadar garip olduğunun anlaĢılması için özellikle önem taĢımaktadır. Papyonlu garsonlar ve “özel kiĢilere” “özel hizmet” uygulamalarının makam ve ünvanla iliĢkili olduğu, bir özel üniversitedeki uygulama yakından incelendiğinde daha iyi anlaĢılmaktadır. Üniversitede düzenlenen önemli etkinliklerde (örn., konferans), üniversiteyi önemli bir konuğun ziyaretinde veya mütevelli heyetinin konukları olduğunda – konuklar kim olursa olsun – masalara beyaz örtüler serilmekte ve yemek garsonların servisi ile yenmektedir.

Papyonlu garson uygulaması ve benzeri uygulamaların özel üniversitelerdeki sosyal etkisi üzerinde de kısa durmak yararlı olabilir. Özel üniversiteler konuĢma, konferans gibi akademik etkinliklerde sunulan çay kahve ikramında bile ikramın “hizmetlilerce” ayağa getirilmesi söz konusu olabilmektedir. Örneğin Ġstanbul‟daki bir üniversitede akademik toplantılar sürerken görevliler çay veya kahve dağıtabilmektedir. Bu uygulamanın aslında ne kadar garip ve gereksiz olduğu, Ġstanbul‟daki bir baĢka özel üniversitede yurt dıĢından gelen bir konuğun konuĢması sırasında çok iyi görülmüĢtür. Toplantı öncesi veya sonrası ikrama alıĢık ama ayağa getirilen ikramı geldiği ülkede görmemiĢ olan ünlü konuk psikolog, konuĢmasına baĢladıktan sonra içeri giren görevlinin çay dağıtması karĢısında ne yapacağını bilememiĢ ve en sonunda “benim Ģimdi ne yapmam gerekiyor?” diye sormuĢtur.

Özetle, günümüzde Türkiye‟deki özel üniversitelerde öğrencilerin de katıldığı birçok toplantıda, çay ve kahve vb. ikramların ayağa gelmesi gibi bir önceki çağdan kalma, alttakiler-üsttekiler, hizmetçi-hizmet alan toplumsal ayrımlarını yaĢatan ve belleten deneyimler yaĢanmaktadır. Üniversiteyi ve üniversitede okumayı çok önemli ve kategorik bir “çağdaĢ” deneyim olarak gören kiĢilerin ve kuruluĢların üniversitelerdeki uygulamalara daha yakından bakmaları gerektiği ortadadır. Diğer yandan üniversitelerde ayağa gelen ikramlar gibi olanakların var olması aslında kamusal kaynakların israf edildiğini de göstermektedir.

Özel olanakların özellikle makam ve ünvanla iliĢkili olduğu, rektör ve yardımcılarının veya mütevelli heyeti üyelerinin bulunduğu mekanlardaki tuvaletlerden ve ikramlardan da görülebilir. Bir özel üniversitedeki uygulama kısaca Ģöyle özetlenebilir.

Page 10: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 10

Rektör ve bir yardımcısının ofisleri ile birkaç mütevelli heyeti üyesinin ofisleri aynı kattadır. Bu katta birkaç sekreter ve görevli çalıĢmaktadır ve görevlilerden birinin görevi ikramlardır. Katta bulunan tuvaletler özel Ģekilde tasarlanmıĢ ve süslenmiĢtir.

Çok Görünür ve Çok Arzulanır Bir Özel Olanak: Makam Araçları

Türkiye‟de makam aracına olan talep ve araç kullanımı özellikle 1980‟lerde bir yandan arabaların çoğalması, bir yandan da araba kullanmanın giderek daha çok insan tarafından istenir ve ulaĢılabilir bir statü simgesi durumuna gelmesiyle iliĢkilidir. Özel sektörde belirli makamlardaki kiĢilere araç ve sürücü tahsisi uzun süredir var olmakla birlikte özellikle bu dönemde araç ve sürücü tahsisi daha da yaygınlaĢmıĢtır.

KiĢiye tahsis edilen araçların kamu sektöründe de giderek daha çok rastlanır olması, toplumda yaygınlaĢan eğilimlerin kamu kurumlarına yansıması ile ortaya çıkabilir ve ĢaĢırtıcı değildir. ġaĢırtıcı olan, bu uygulamaların ne gibi Ģekillerde yeniden üretildiği, yani nerelere varabileceğidir. Bu konuda çok farklı bilgiler bulunmakla birlikte, özellikle son yıllarda kamu kuruluĢlarına çok ĢaĢırtıcı “serbest piyasa” yöntemleriyle makam araçları alındığı iddia edilmektedir. Bu iddialardan birine göre, üst düzey bürokratlar lüks makam araçları edinmek için yönetiminde bulundukları bakanlıklar ve kurumların çalıĢanların maaĢının yatırıldığı bankalardan son model makam araçları talep etmekte ve bu araçları elde edebilmektedir.

Ne siyasi etik ne Bankalar Yasası ne de Bütçe Yasası'na uyan bu uygulama artık 'normal' sayılıyor. Hemen hemen bütün devlet kurumlarının kullandığı bu yöntem, ödenek engelinin aĢılması ve bütçe denetiminden kaçıĢın da en kolay yolu. Makam aracı alınmasının bütçe ödenekleri açısından çok zor olması, bu uygulamayı cazip kılıyor. ĠçiĢleri Bakanı Abdülkadir Aksu ve müsteĢarlık emrine tahsis edilen, biri 272 bin YTL, diğeri 221 bin YTL'lik Mercedes makam araçları, ĠçiĢleri Bakanlığı personel maaĢlarının 5 yıl süreyle Vakıfbank aracılığıyla ödenmesi karĢılığında alındı. Ancak Aksu'ya tahsis edilen gri makam aracı, bakanlıkça karĢılanan 6 bin YTL harcamayla siyaha dönüĢtürüldü. Gümrük MüsteĢarlığı'nda çalıĢan bütün daire baĢkanlıklarına ve genel müdürlere, tanesi 30 bin YTL'den Renault Megan marka 18 makam aracı alındı. Bunun karĢılığında da personelin maaĢları için Vakıfbank ile anlaĢıldı

13

Bu makam aracı sevdasının üniversitelere yansıdığına iliĢkin basında hemen hiç haber bulunmamaktadır. Ancak Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel AĢkın‟ın ODTÜ‟yü ziyareti sırasında basına yansıyanlar bu açıdan incelenmeye değerdir.14 Bu ziyarette Prof. Dr. Yücel AĢkın‟ın makam aracı olmadığını, her yere taksi ile gittiğini söylediği ve “Makam aracı olmayan tek üniversiteyiz” dediği gazetelere yansımıĢtır. Bunun üzerine ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut‟un üniversitesinin makam araçlarından birisi ile kendisini istediği yere bırakabileceklerini söylediği de gazetelere yansımıĢtır. Hemen her üniversitede rektörlüğe bağlı birimlerin yöneticilerine ve dekanlara araç tahsis edildiği tahmin edilmektedir. Bu uygulamanın özellikle devlet üniversiteleri açısından incelemesinde ve bu araçların ve sürücülerinin kamuya maliyetinin ne olduğunun saptanmasında büyük yarar vardır.

Özel sektördeki yaygın özel araç ve sürücü tahsisi uygulamasının özel üniversitelere de yansıyacağı kolaylıkla tahmin edilebilir. 80 ve 90‟larda özellikle büyük karların kazanıldığı ve çok ciddi yolsuzlukların yapıldığı bankacılık sektöründe özel araç

13 Devlet memuru maaşıyla makam aracı saltanatı (Akşam, 21.5.2006). 14 Rektöre makam aracı vermiyorlar (Radikal, 02/06/2005).

Page 11: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 11

tahsisinin bankalar arası transferlerde kullanıldığı bilinmektedir. Tahsis edilen araçlar ve diğer özel olanaklar (örn., konut) gider gösterilebildiği için Ģirket açısından kolaylıkla kullanılan araçlar olmaktadır.

Özel üniversitelerin kurulması ve yaygınlaĢması ile benzeri tahsisler özel üniversitelere öğretim üyesi çekmekte de kullanılmıĢtır. Bu uygulama giderek, tıpkı özel sektördeki özel araç ve sürücü tahsisi gibi yerleĢmiĢ ve kurumsallaĢmıĢtır. Bu uygulamanın üniversiteye nasıl bir “katkı” yaptığı gerçekten yakından incelenmeye değerdir. Bir aracın yıllık giderinin ne olduğu ve her bir makam aracının üniversiteye ne kadarlık bir mali yük getirdiği bu çalıĢmada ele alınmayacaktır. Makam araçları ile birlikte üniversitede oluĢan makam aracı sürücüsü kadrosunun büyüklüğü ve bu kadronun üniversiteye getirdiği yük – ya da bu giderlerin üniversitede hangi akademik harcamaları engelleyebileceği – de baĢka bir çalıĢmanın konusu olmak durumundadır. Makam sürücülerinin gerek çalıĢma koĢulları gerekse yaĢadıkları üzerine de ayrı bir çalıĢma yapılması çok yararlı olacaktır.

KiĢilere tahsis edilen olanaklar üzerine yapılmıĢ araĢtırmalar bulunmadığı için bu çalıĢmada bu sorunun ne denli geniĢ ve derin olduğunu üzerinde özellikle durulmuĢtur. Bu çalıĢmada yakından incelenen bir özel üniversitede mütevelli heyeti üyelerinin her birine ve rektörlük kademesinde görev alan her kiĢiye özel araç ve sürücü tahsis edilmektedir. Araç ve sürücü tahsis edilen kiĢiler arasında dekanlar ve enstitü müdürleri de bulunmaktadır. Ġdari iĢlerden sorumlu, yani “kilit” görevlerdeki kiĢilere (genel sekreter, genel sekreter yardımcısı, mali iĢler müdürü gibi) de özel araç ve sürücü tahsis edilmektedir. Tahmin edileceği üzere tahsis edilen araçların boyutları ve modelleri makamın statüsünü veya önemini yansıtmaktadır.

Öte yandan, özel araç ve sürücü tahsisinde bu uygulamanın ne kadar keyfi ve tartıĢılır olduğunu gösteren çok ilginç “istisnalar” da görülmektedir. Bu istisnalardan biri, tahsisin makamdan bağımsız olabilmesidir. Üniversitenin “kurucusu” olarak bilinen kiĢinin yakın çalıĢtığı ve/veya arkadaĢı olduğu kiĢilere araç tahsis edilmesi söz konusudur. Bir diğeri, tahsisin makamdan bağımsız olmanın ötesinde süresiz olabilmesidir. Daha da çarpıcı bir diğer istisna, tahsis edilen aracın trafik kazasına maruz kalmasıyla ortaya çıkmıĢtır. Kazanın aracı kullanan kiĢinin (örn., bir dekan) hatası nedeniyle oluĢmasına rağmen tüm giderlerin üniversite tarafından karĢılanması ve kaza geçiren aracın yerine yeni bir aracın verilmesi üniversitedeki olanakların ne kadar keyfi ve kiĢiye özel olarak kullanılabildiğini göstermektedir.

Yukarıda sözü geçen keyfi uygulamalardan birini yakından incelemek, özel üniversitelerde kurumun olanaklarının kiĢilere ne kadar sınırsızca tahsis edilebildiğini ve ne kadar pervasızca kullanılabildiğini daha açık olarak gösterebilir. Ġncelenen üniversitelerden birinde, makamdan bağımsız araç tahsisi eski rektörlerin araçlarını görevden ayrıldıktan sonra da kullanabilmelerini sağlamaktadır. Makam aracını kullanmayı sürdüren eski rektörlerden birisi, üniversiteye geldiği hemen her gün üniversitenin en görülebilir yerinde aracından inmekte, sürücüsünün getirdiği çantasını ve ceketini almakta ve ofisine gitmektedir. Sürücüsünün tutumu, durumu daha da üzücü kılmaktadır: Sürücü kapıyı açan, gerektiğinde bekleyen (örn., eski rektör para çekmeye gittiğinde çantasını tutarak) ve yalnızca bu iĢi yapmakla görevli olduğu için hizmet ettiği kiĢiyi memnun etmeye dikkat eden bir kapı kulu gibi davranmaktadır.

Page 12: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 12

Eğer bu eski rektör, makamdan bağımsız olarak kendisine tahsis edilen makam aracından baĢka bir yerde inecek olsa, belki makam aracı kullanması ve sürücüsüne gösterdiği tutum öğrenciler tarafından görülmeyebilir. Ancak eski rektörün bu konuyu umursamadığı görülmektedir. Üniversitede bir eski rektörün pervasızca bu tutumu sergilemesi, üniversitelerin kaynaklarının özel olanaklara dönüĢmesinin ne kadar vahim bir hale gelebileceğini çok somut olarak göstermektedir. Üniversitedeki hemen herkesin rahatlıkla gözlemleyebileceği ve hemen her gün yinelerek göz önünden gitmeyen bu tutumun kamuoyu gündemine yansımamıĢ olması, bu çalıĢmanın çıkıĢ noktasını doğrulamaktadır.

Özel araç ve sürücü tahsisi, tıpkı orduda ve kamu kurumlarında olduğu gibi kötüye kullanıma çok açıktır. Bu örneklerde görülen ve aslında dikkatli gözlerce kolayca yakalanabilecek keyfi ve açık kötü uygulamalar, üniversite içerisinde ne kadar görünür durumda ise üniversitenin saygınlığına o kadar çok zarar vermektedir. Yukarıda incelenen üniversitede genel sekreterin veya diğer idari personelin araçlarına binerken kapılarının güvenlik görevlileri tarafından açılması da rahatlıkla gözlemlenen bir durumdur.

Özel araç tahsisinin ne kadar kötüye kullanıldığını saptamak zordur. Bu nedenle bu araĢtırmada ancak ipuçları elde edilebilmiĢtir. Örneğin, bu çalıĢmada incelenen Ġstanbul‟daki üniversitelerden birinde, bir dekanın aracını eĢi ve diğer yakınları için kullandığı ve aracın aynı gün içerisinde defalarca kentin iki yakası arasında gidip geldiği öğrenilmiĢtir.

Son olarak vurgulanmasında yarar olan, bu ayrıcalıklı kiĢiler veya katman ile üniversitedeki diğer kiĢiler arasında makam araçlarının ve diğer kiĢiye özel olanakların kullanımı ile artan yabancılaĢmadır. Bu yabancılaĢmanın etkisi baĢka bir araĢtırmada özellikle ele alınmaya değerdir. Öte yandan, makam araçları ile üniversiteye gelen giden kiĢilerin, üniversitenin ve çevresinin koĢulları hakkında da yalıtılmıĢlık yaĢamaları söz konusudur. Bu çalıĢmada incelenen üniversitelerden birinden bir örnek vermek yararlı olabilir. Ülke çapında çok saygıdeğer bir iktisatçı olarak bilinen ve bu nedenle üniversitede çok özel bir yeri olduğu söylenen bir öğretim üyesi, üniversitenin çevresinde dilenen çocuklar olduğu üniversitenin çevresinde biraz zaman geçiren hemen herkes tarafından gayet iyi bilinmesine karĢın bu durumdan haberdar olduğunda hayretler içinde kalmıĢtır.

Otopark Uygulamaları ve Öncelikler

Makam aracı tahsisi ve bu tahsisin kurumsallaĢması ile üniversitelerde otopark düzenlemelerinde de ilginç bir tahsis uygulaması ortaya çıkmasına neden olmuĢtur. Tahsis edilen araçlar arttıkça üniversitede bu araçlar için özel otopark yerleri ayırılması ve bu araçlar hiçbir tasarruf önceliği olmadan her gün kullanıldığı için bu yerlerin kalıcı olması söz konusu olmuĢtur. Tahmin edilebileceği üzere, otopark yerleri de makamın düzeyine bağlı olarak belirlenmektedir. Otopark sıkıntısı olan üniversitelerde, otopark tahsisi bir diğer önemli özel olanak tahsisine dönüĢmektedir. Makam araçlarını park etmekten sorumlu sürücülerin, otopark tahsisi için yeterince yer bulunmayan üniversitelerde araçları yeniden ve yeniden yerlerinden oynatması gibi garip ve gereksiz durumlar da ortaya çıkmaktadır.

Page 13: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 13

Diğer yandan, üniversite içinde otopark yerlerinin nasıl tahsis edildiği üniversitenin nasıl ve hangi öncelikler gözetilerek yönetildiğine iliĢkin ipuçları sağlamaktadır. Bu çalıĢmada incelenen özel üniversitelerden birinde, öğretim elemanlarının araçlarını nereye park edebilecekleri tümüyle merkezden belirlenmektedir. Üniversitede açılan MBA programı öğrencileri, özel öğrenciler oldukları – yani programa çok para ödedikleri – için üniversite yönetimi tarafından tahsis edilen yerlere park edebilmektedir. Üniversitenin diğer lisans veya lisansüstü öğrencileri için ise böyle bir Ģey söz konusu değildir. Bu uygulamanın ortaya çıkardığı bir diğer gerçek, üniversite yönetiminin MBA programı öğrencilerine yalnızca diğer öğrencilerden değil, öğretim elemanlarından da öncelikli tuttuğudur. Öğretim elemanları ile MBA programı öğrencileri otoparkı aynı zamanda kullanmak isterlerse, MBA programı öğrencilerine öncelik verilmektedir.

Otopark kullanımı, yani kimin aracının nereye çekildiği veya çekilebildiği, dıĢarıdan çok dikkat edilmediği sürece yakalanamayacak iktidar iliĢkilerini yansıtmaktadır. Tam da bu nedenle, üniversite içerisindeki dikkatli gözlerce incelenmeli ve tartıĢılmalıdır. Öte yandan, dıĢarıdan bakan gözlerin de kolayca yakalayabileceği durumlara bu çalıĢmada rastlanmıĢtır. Ġncelenen bir özel üniversitede otopark kullanımının da ötesine geçen bir durum söz konusudur. Üniversitenin ana binasının önünde, daha çok boĢ alan olarak tasarlanmıĢ bir alana, üniversitedeki “önemli” kiĢiler araçları park edilebilmektedir. Fotoğraflardan da görülebileceği üzere, araçların park edildiği alan tam binanın önüdür ve park yeri değildir. Ancak üniversitede iktidarda olanlar (örn., rektör, mütevelli heyeti üyeleri) bu alanı istedikleri gibi kullanabilmektedirler. Tıpkı makam araçlarının pervasızca kullanımı gibi bu çok görünür keyfi ve çok rahatsız edici uygulama üniversitenin saygınlığına zarar vermektedir.

FOTOĞRAF 1 BURAYA

FOTOĞRAF 2 BURAYA

Karar Alma Süreçleri, Atama ve Atmalar

Yukarıda ele alınan birçok çarpıcı keyfi uygulama örneği, üniversitelerde karar alma süreçlerinin ne kadar yukarıdan aĢağıya iĢlediğini ve yakından incelenen özel üniversitelerde ayrıcalıklı kiĢilerin yönetiminde küçük derebeyliklerinin oluĢabileceğini göstermektedir. Üniversitenin bir piramit gibi dibi ne kadar geniĢ olursa olsun, yukarıda tek bir noktaya bağlı olarak iĢlemesi, yani tepeden inme yönetilen bir kuruluĢ olması, üniversitedeki olanakların kiĢilere tahsisini kolaylaĢtırmakta, tepedeki kiĢilerin değiĢmesi durumunda özel olanakların baĢka kiĢilere tahsis edilmesine ve üniversite yönetiminin ciddi bir çıkar ve parsa paylaĢımı alanı durumuna gelmesine neden olmaktadır. Bu gidiĢatın üniversiteye zarar vermesi kaçınılmazdır. Öte yandan üniversite içerisinde öğretim elemanlarının zayıf duruma düĢmesi ve bilimsel önceliklerin arka planı itilmesi de ayrıcalıkların öne çıktığı bir iĢleyiĢ var olduğu sürece kaçınılmazdır.

Akademik kadronun özellikle özel üniversitelerde yönetimde etkisi yok denecek kadar azalmıĢtır. Birçok özel üniversitenin bir dershane gibi iĢletildiği, öğretim üyeleri ile tıpkı özel okullarda olduğu gibi senelik sözleĢmeler yapıldığı bilinmektedir.15 Daha ciddi

15

Bu çalışmada incelenen bir özel üniversitede, öğretim elemanlarına kendileri ile “hassas” bir konuda “hassas” bir

görüşme yapılacağı Mayıs ayı ortasında rektör imzasıyle genel bir e-posta mesajı ile iletilmiştir. Bu mesaj gerek

Page 14: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 14

akademik kurumlar olma yolunda olduğu söylenen kimi özel üniversitelerde ise üniversite içerisinde öğretim elemanlarının rolü çok kısıtlı tutulmakta ve kararlar yukarıdan aĢağıya iletilmektedir. Tüm özel üniversitelerde bütün görevler atama ile dağıtıldığı için demokratik iĢleyiĢin bu üniversitelerde hemen hiç yerleĢmediği rahatlıkla söylenebilir.

Özel üniversitelerde akademik kadronun etkisinin ve demokratik iĢleyiĢin yokluğunda mütevelli heyetinin etkisi kaçınılmaz olarak aĢırı derecede güçlüdür. Mütevelli heyeti tarafından atanan rektör ve diğer yöneticilerin yanında, idari personelin de mütevelli heyeti tarafından belirlenmesi üniversite içerisindeki iĢleyiĢi büyük ölçüde akademik kadronun etkisi dıĢına çekmekte ve “tepeden aĢağıya” olarak sabitlemektedir. Bu iĢleyiĢin, idari personeli akademik kadro karĢısında farklı bir konuma çekmesi ve genel sekreterlik gibi kilit konumları kamusal çıkarlardan çok özel çıkarların korunması açısından çok güçlü hale getirmesi olasıdır.

Bir örnek meseleyi netleĢtirebilir: Bu çalıĢmada incelenen üniversitelerden birinde düzenlenen yoga dersleri bu derslere genel sekreter katıldığı için herhangi bir akademik içerikli toplantıdan daha önemli ve öncelikli bir etkinliğe sahiptir. Yoga dersinin uzaması durumunda, dersin ardından yapılacak olan uluslararası katılımlı bir toplantının beklemesi gerektiği bizzat genel sekreter tarafından belirtilebilmektedir. Özetle, özel üniversitelerdeki tepeden inmeci iĢleyiĢ karar verici konumdaki kiĢileri aĢırı güçlü kılmakta ve onların üniversitenin olanaklarını kendi istekleri ve kaçınılmaz olarak kendi çıkarları doğrultusunda kullanmalarına olanak tanımaktadır.

Özel üniversitelerde YÖK tarafından zorunlu tutulan “akademik organlar” yok değildir. Ancak bu organların hemen hepsi, üniversiteden üniversiteye bazı farklılıklar olmakla birlikte, önemli kararlar almaktan uzaktır. Birçok özel üniversitede Fakülte Yönetim Kurulları (FYK) yapılmamakta ve yukarıdan alınan kararlara FYK üyeleri imza atmaktadır. Diğer üniversitelerde ise FYK toplanmakta ve kimi kararları alabilmektedir. Ancak önemli kararlar söz konusu olduğunda, FYK bir dekanın deyiĢi ile otomatik onaylama16 iĢlevi görmektedir.

Üniversite bünyesindeki karar alma süreçlerinin tümüyle yukarıdan aĢağı iĢlemesinin üniversiteyi nasıl etkilediği hemen hiç tartıĢılmamaktadır. Oysa yakından incelendiğinde, üniversite içinde ortak ve belirli bir sürece dahil olarak alınan kararların yokluğunda, yani usulsüz uygulamalarda, üniversitenin içinde daha çok sorun yaĢanması söz konusudur. Tepeden inme alınan kararların geri çevrilmesi bu nedenle neredeyse olanaksız hale gelmektedir. Bu gerek öğretim elemanları gerekse üniversite açısından çok ciddi bir konudur çünkü üniversitede kimin “bâki” olduğu bile kararların alınıĢına bağlıdır. Çarpıcı bir örnek vermek yararlı olabilir. 2005 yılında bir özel üniversiteden uzaklaĢtırılan altı öğretim elemanın durumları tek tek incelendiğinde her birinin yukarıdan (örn., mütevelli heyeti, bölüm baĢkanı gibi) gelen bir kararla görevlerinden uzaklaĢtırıldığı görülebilir. Bu uzaklaĢtırmaların ortak noktası, hepsinin usulsüz olması ve herhangi bir akademik prosedürün izlenmemiĢ olmasıdır. Bu Ģekilde

içerdiği anlam gerekse söylem açısından çok ilginçtir: “2007 - 2008 Eğitim – Öğretim Yılı "Akademik Personel Görüşmeleri"nin 14.05.2007 ile 18.05.2007 tarihleri arasında … kampüsünde lisans bölümlerinde görev alan öğretim elemanları ile yapılması planlanmıştır. Görüşme gün ve saatleri ilgili kişilere telefonla ayrıca bildirilecektir. Bilgilerinizi ve gereğini saygılarımla rica ederim.” 16 Sözü geçen dekan bu durumu anadili olan İngilizcede “rubberstamping” olarak nitelendirmiştir.

Page 15: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 15

görevden uzaklaĢtırılmaların yapıldığı bir üniversitede, iĢlerini yitiren elemanların haklarını aramaları söz konusu değildir.

Özetlemek gerekirse, özel üniversitelerde usulsüzlük görülmesi bir rastlantı değil, tam tersine önemli kararların tümüyle yukarıdan aĢağı alınmasının sonucudur. Mütevelli heyetinin ve birçok özel üniversitede mütevelli heyetindeki asıl güç olan bir kiĢinin (çoğu zaman üniversitenin kurucusunun) üniversite içerisinde bütün önemli kararları alabileceği bir sistem kurmuĢ olması ve bu sistemi sürdürmek istemesi aslında gayet doğaldır. Kararların bizzat mütevelli heyeti veya atamayla gelen yöneticiler tarafından alınması, öğretim elemanlarının dayanıĢma zeminini ortadan kaldırmaktadır. Usulsüzlük, yani devreye girebilecek akademik organların ve süreçlerin olmaması, iĢten çıkarma gibi dayanıĢmacı tepkilerin özellikle devreye girmesi gereken durumlarda dayanıĢmaya izin vermemektedir. Sonuç olarak özel üniversiteler kimi farklılıklar göstermekle birlikte öğretim üyelerinin çoğunluğu açısından büyük bir tehlike barındırmaktadır.

Mütevelli Heyeti ve Öğretim Üyesi İlişkileri

Yukarıda sözü edilen uygulamaların kendiliğinden veya Ģans eseri ortaya çıkmadığı barizdir. Üniversitelerde iĢ güvencesinin olmaması, öğretim elemanlarının zayıf tutulması ve usulsüz uygulamalar iktidarda olanların ve gücü ellerinde tutanların iĢine gelmektedir. Çarpıcı bir örnek vermek gerekirse, mütevelli heyeti baĢkanı ile yalnızca düĢüncelerini söylediği için ters düĢen bir öğretim üyesi, tümüyle siyasi görüĢleri nedeniyle ve aslında üniversiteyi ilgilendirmeyen nedenlerle, masasında görevinden alındığını bildiren bir mektup bulabilmektedir.

Mütevelli Heyetinin veya bu heyetten bağımsız olarak kararlar alabilen tek bir kiĢinin (heyet bakanı, kurucu gibi) iktidarı, akademik kadronun üniversite içerisindeki etkisini büyük ölçüde sınırlamaktadır. Bu iktidarın akademik kadroyu tümüyle karĢısına almadığı, tam tersine belirli akademisyenlere özel olanaklar, özel hareket alanları sağladığı Ģu ana dek verilen örneklerden anlaĢılabilir. Daha açarak söylemek gerekirse, önemli noktalardaki kiĢilere özel olanaklar tahsisi ve çoğunluktaki diğer akademisyenlere değiĢik Ģekillerde – özellikle iĢ güvencesinin olmaması ile – korku salınması, özel üniversitelerde akademik kadronun var olan iktidara boyun eğmesini ve dayanıĢma ile hak arama yoluna girmemesini sağlamaktadır.

Birçok akademisyen hâlâ devlet üniversitelerinde yaĢanan ciddi baskıların özel üniversitelerde var olamayacağına inanmaktadır. Oysa günümüzde özel üniversitelerde gelinen nokta, bu kanının tümüyle yanlıĢ olduğunu göstermektedir. Mütevelli heyeti ile öğretim üyelerinin iliĢkileri yakından incelendiğinde, ortaya çıkan durum oldukça vahimdir. Devlet üniversitesinde soru sorduğu için dekan tarafından azarlanan bir öğretim üyesi, yaklaĢık bir sene sonra geçtiği özel üniversitede toplantıdan erken ayrıldığı için mütevelli heyeti baĢkanı tarafından azarlanabilmektedir. Mütevelli heyeti baĢkanının sözleri bu özel üniversitedeki iktidar iliĢkilerini çok açık olarak göstermektedir: “Mütevelli Heyeti böyle bir toplantı için size zaman ayırmıĢken, siz toplantıdan nasıl erken çıkarsınız?” Bu iki örnekteki ortak nokta, yani devlet ve özel ayrımını ortadan kaldıran öğe ise, her iki toplantıda diğer öğretim üyelerinin tümüyle sessiz kalmalarıdır. Bu sessizlik iktidar sahiplerinin ürünü olmakla birlikte, yeniden üretildikçe iktidarı daha da güçlendirmektedir.

Page 16: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 16

Mütevelli Heyetinin üniversiteleri nasıl etkilediği üzerine daha çok araĢtırma yapılması gerektiği vurgulanmalıdır. Türkiye‟deki özel üniversite deneyimi, iktidar iliĢkilerinin giderek daha tehlikeli hâl alacağını ve üniversitelerdeki olanakların kiĢilere tahsisinin garip sonuçlarının artacağını düĢündürmektedir. Bu noktada iki örnek yararlı olabilir. Bu çalıĢmada incelenen özel üniversitelerin hepsinde, mütevelli heyetinin veya yöneticilerin kimlere burs verileceği hakkında keyfi uygulamaları görülmüĢtür. Bir öğrencinin deyiĢi ile, “kapısında yeterince ağlandığında mutlaka burs çıkaran” mütevelli üyeleri vardır. Bir diğer örnek daha da çarpıcıdır. Uzun süredir mütevelli heyeti baĢkanlığı ve üyeliği görevini sürdüren bir kiĢi, üniversitedeki öğretim elemanlarından veya personelden değiĢik konularda yardım istemekte, daha sonra aldığı yardımı ilerletmek istemekte ve kimi zaman aldığı yardımı (örn., bir konuda yapılmıĢ kapsamlı bir araĢtırma) kendi ürünü olarak baĢkalarına sunmakta, hatta yayımlamaktadır.

Üniversitenin İmajı, Halkla İlişkiler ve Mezunların Rolü

Bu noktada üniversiteler üzerine yapılan tartıĢmaların genellikle dıĢarıda bıraktığı mezunları, yani eski öğrencileri ele almak yararlı olabilir. Üniversitelerde her zaman çoğunlukta olan öğrenciler, mezun oldukça çok daha geniĢ bir mezunlar kitlesine katılmaktadırlar. Mezunların mezun oldukları üniversitelere bağlı kaldıkları, bağıĢlarda bulundukları ve mezunlardan oluĢan dernekler kurdukları bilinmektedir. Özellikle örgütlü olan mezunların üniversite açısından önemli özneler olabileceği göz önünde tutularak mezunlar derneklerinin üniversiteye iliĢkin görüĢleri ve talepleri, özellikle de kamusal olanakların özel olanaklara dönüĢtürülmesi hakkındaki tutumları incelenebilir.

Mezunlar üzerine yapılan araĢtırmalar, özellikle ABD‟de yaygındır. ABD üniversitelerinde mezunlara yaygın halkla iliĢkiler ve pazarlama yaklaĢımı ile bakıldığı görülmektedir.17 Bu yaklaĢımda üniversitelerin mezunları ile kurdukları iliĢki daha çok merkezden belirlenir ve mezunlarla iliĢkiler özel bir birim tarafından yürütülür. ABD üniversitelerinde mezunların önemli görülmesinin bir nedeni, mezunların üniversiteye yapacakları bağıĢlardır.18 Yapılan çalıĢmalar, üniversitelerin spor takımlarının baĢarılarının mezunları etkilemek açısından bir araç olarak önemli görüldüğünü göstermektedir.1920 Mezunların üniversitenin iĢleyiĢine iliĢkin talepleri veya etkileri ise ele alınmamaktadır.

Türkiye‟de mezunların üniversite ile iliĢkisi, özellikle de üniversiteden talepleri üzerinde hemen hiç durulmamıĢtır. Bu nedenle bu çalıĢmada Ģu ana dek çeĢitli örneklerle ele alınan Ankara‟daki bir devlet üniversitesinin mezunlarının Ġstanbul‟da kurduğu mezunlar derneği ele alınmıĢtır. Bu dernek 1000‟den fazla aktif, 3000 kadar aktif olmayan üyeye sahiptir. Derneğin aylık yayın organı mezunların üniversite ile olan iliĢkilerini saptamak amacıyla incelenmiĢtir. Derginin incelenen sayıları 2005-2006 yıllarına aittir.

17 McAlexander, J. H., Koenig, H. F. & Schouten, J. W. (2004) Building a university brand community: The long-term impact of shared experiences. Journal of Marketing for Higher Education,14(2), 61-79. 18 Okunade, A.A. & Berl, R. L. (1997) Determinants of charitable giving of business school alumni. Research in Higher Education, 38(2), 201-214. 19 Stinson, J, L. & Howard, D. R. (2007) Athletic success and private giving to athletic and academic programs at NCAA institutions. Journal of Sport Management; 21(2), 235-264. 20 Wolfe, R, A. (2000) An interview with Dr. Henry S. Bienen, President of Northwestern University. Journal of Sport Management, 14(2), 179-188.

Page 17: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 17

Derneğin aylık yayın organında mezunların üniversite ile olan iliĢkilerinin, üniversiteyi desteklemek ile sınırlı olduğu görülmektedir. Üniversite yönetiminin kararları ve var olan uygulamalar eleĢtirel anlamda incelenmemektedir. Üniversite yönetiminin denetiminde olan Ģirketlerden söz edilmemektedir. Üniversitede düzenlenen etkinliklerin artı veya eksileri, üniversitenin kültür ve kongre merkezinin nasıl kullanıldığı gibi konular ele alınmamaktadır. Özetle, oldukça etkin olduğu bilinen ve önemli sayıda üyesi olan bu derneğin, üniversitedeki kaynakların ve olanakların nasıl kullanıldığına iliĢkin herhangi bir tartıĢma gerçekleĢtirdiği saptanamamıĢtır. Derginin incelenen sayılarında yalnızca bir kez, üniversitede uzun süredir görev yapan bir öğretim üyesi ile yapılan söyleĢide, üniversite yönetiminin politikaları açık olarak eleĢtirilmektedir.

Sonuç: Üniversite Eylem Bekliyor

Bu çalıĢmanın çıkıĢ noktası, çoğu zaman mizah malzemesi olarak kullanılan üniversitelerdeki üzücü durumun, üniversite içerisinde tartıĢılmaması ve üniversiteler üzerine eğilen araĢtırmacılar tarafından yeterince belgelenmemesidir. Üniversitelerin toplumdan uzaklaĢması ve kamusal süreçlere sırtını dönmesi, üniversite içerisinde kabul edilemez birçok düzenleme ve uygulamanın ortaya çıkması yalnızca YÖK ele alınarak açıklanamaz. 12 Eylül rejiminin ve bu rejimin bir ürünü olan YÖK‟ün etkisi çok büyük olsa da, üniversitelerin iç dinamikleri, özellikle de üniversitelerde var olan iktidar iliĢkileri incelenmeli ve belgelenmelidir.

Bu çalıĢmada ortaya çıkarılan veya ele alınan örnekler, üniversitelerde yaĢanan süreçlerin üzerinde durulması gerektiği saptamasını doğrulamıĢtır. Bu örnekler gerek devlet üniversitelerinde gerekse “vakıf” üniversitelerinde demokratik mekanizmaların yeterince iĢlemediğini veya var olmadığını belgelemektedir. Bu mekanizmaların yokluğunda ortaya çıkan durum tam anlamıyla trajikomiktir. AlıĢıldık ve çoğu zaman makama özel olan olanaklar, 12 Eylül ardından Türkiye‟de yaĢanan savrulma sürecinde giderek kiĢilere tahsis edilen hizmet veya aĢırı ayrıcalıklara dönüĢmüĢtür. Bir devlet üniversitesinde, hem de çok “çağdaĢ” olduğu için övülen bir rektörün olduğu bir üniversitede, papyonlu garsonların ikramlarıyla senato toplantısı yapılmaktadır. Bir diğer devlet üniversitesinde yemekler mutlaka papyonlu garsonların hizmet ettiği öğretim üyelerine tahsis edilmiĢ yemekhanede yenilmektedir. KiĢilere tahsis edilen hizmet veya ayrıcalıkların ne kadar aĢırıya varabileceği, demokratik süreçlerin ve hesap verme/sorma mekanizmaların neredeyse tümüyle ortadan kaldırıldığı özel üniversitelerde daha da açık olarak görülebilmektedir. Ġkramlar ve ikramla görevli kiĢiler özel üniversitelerde çok daha yaygın olarak görülmekte ve üniversite içerisinde artık geride kalan bir çağın izleri olan “ayağa dek hizmet” öğrencilerin gözü önünde yaĢanmaktadır.

KiĢilere tahsis edilen hizmet veya ayrıcalıkların daha büyük ölçekte görüldüğü örnekler, konut, araç ve sürücü tahsisleridir. Bu tahsislerin rasyonel dengelere dayanan ve üniversitenin çıkarına olan düzenlemeler olduğu sık sık iddia edilmektedir. Tahsis edilen olanakların kimlere tahsis edildiği yakından incelendiğinde, bu düzenlemelerin üniversitenin çıkarı gözetilerek değil, keyfi ve iktidar iliĢkilerini yansıtacak Ģekilde yapıldığı görülmektedir. Bu çalıĢmada sunulan örnekler, kiĢilere tahsis edilen olanakların kamusal çıkarlardan esirgenerek veya alınarak kiĢilere aktarılan kaynaklar olduğunu göstermektedir. Tahsis edilen hizmetlerin veya olanakların hem hesapsız, hem de üniversitenin asli iĢlevlerine aykırı olarak kullanıldığı da görülmektedir. Özel olarak

Page 18: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 18

donatılmıĢ tuvaletleri olan yöneticilerin, makamdan bağımsız olarak araç ve sürücü kullanan ve bunu üniversitenin en görünür yerinde hemen her gün yineleyen bir eski rektörün üniversiteye, bilime ve öğrenmeye herhangi bir yararı olamayacağı ortadadır. Tam da bu nedenle, gerek devlet üniversitelerinde gerekse özel üniversitelerde kaynakların nasıl kullanıldığı üzerinde titizlikle durulması ve kötü uygulamaların titizlikle belgelenmesi, üniversitelerin gerçekten asli iĢlevlerini yeniden kazanabilmesi açısından büyük önem taĢımaktadır.

Özel üniversitelerde veya devlet üniversitelerinde rastlanan kaynak israfı ve kaynakların kiĢilere tahsisi bir rastlantı değildir. Tam tersine, üniversitelerin boyunduruk altına alınması ve her türlü demokratik iĢleyiĢin ortadan kaldırılması ile ortaya çıkmaktadır. ĠĢe alımlarda veya iĢten çıkarmalarda usulsüzlük görülmesi de rastlantı değildir. Tam tersine önemli kararların tümüyle yukarıdan aĢağı alınmasının sonucudur. Özel üniversitelerde Ģu an var olan iĢleyiĢ, mütevelli heyetinin ve birçok özel üniversitede mütevelli heyetindeki asıl iktidar olan bir kiĢinin (çoğu zaman üniversitenin kurucusunun) üniversite içerisinde bütün önemli kararları alabileceği bir iĢleyiĢtir. Kararların bizzat mütevelli heyeti veya onlar tarafından atanan yöneticiler tarafından alınması, öğretim elemanlarının dayanıĢma zeminini ortadan kaldırmaktadır. Usulsüzlük, yani devreye girebilecek akademik organların ve süreçlerin olmaması, iĢten çıkarma gibi dayanıĢmacı tepkilerin özellikle devreye girmesi gereken durumlarda dayanıĢmaya izin vermemektedir. Sonuç olarak, özel üniversitelerde kaynakların kiĢilere tahsisi, bu kaynakların hesapsız kullanımı ve diğer usulsüzlükler ĢaĢırtıcı örnekler ile ortaya çıkmakta; hem üniversiteler hem de öğretim üyelerinin çoğunluğu açısından büyük bir tehlike barındırmaktadır. Türkiye‟deki Ģu ana dek gözlemlenen özel üniversite deneyimi, iktidar iliĢkilerinin giderek daha tehlikeli hâl alacağını ve üniversitelerdeki olanakların kiĢilere tahsisinin garip sonuçlarının artacağını düĢündürmektedir.

Bu çalıĢmada belgelenen ve tartıĢılan örnekler, 12 Eylül rejiminin ve ardından uygulamaya konulan liberal düzenlemelerin üniversiteleri derinden etkilediğini göstermektedir. Köhne devlet üniversitelerine alternatif olduğu iddia edilen özel üniversiteler, var olan sorunların yok olmasını değil ya Ģekil değiĢtirmesini ya da daha da ciddi bir yaraya dönüĢmesine neden olmuĢtur. En baĢta verilen örneğe geri dönmek gerekirse, köhnemiĢ sistemde çanta taĢıttırılanlar asistanlar ise, “alternatif” özel üniversitelerde çanta taĢıttırılanlar sürücüler veya diğer görevlilerdir. Yani, ne çanta taĢıttırma ne de taĢıyanlar ortadan kalkmıĢtır.

Baskıcı devlet üniversitelerine alternatif olduğu iddia edilen özel üniversitelerin bazılarında çok daha renkli, daha özgür olduğu söylenebilecek çalıĢmaların yapıldığı doğrudur. Ancak bu üniversitelere bakıldığında, üniversitenin asli iĢlevlerini yerine getirebilmesi için gerekli olan demokratik iĢleyiĢin var olmadığı da barizdir. Bir özel üniversitede ortaya konan renkli ürünler ve yaĢanan kimi yaratıcı süreçler, o üniversite öğretim elemanlarının ve öğrencilerin ne kadar sözlerinin geçtiğinden daha önemli olamaz. Bir üniversitenin asli iĢlevlerinden kopmaması ancak öğretim elemanlarının, öğrencilerin ve toplumun üniversite üzerinde söz sahibi olması ile mümkün olabilir. Özel üniversitelerde sürekli pompalanan bir kanı, öğretim elemanlarının kendi baĢlarına çalıĢmalarına olanak verilmesinin yeterli olduğudur. Oysa günümüzde devlet veya özel ayırmadan üniversitelerde dayanıĢmanın ve sendikalaĢmanın gerçekleĢmesi önemlidir.

Page 19: Kamusaldan Özele Dönüşen Olanaklar Işığında Üniversitede Demokrasi (2008)

Kamusaldan Özele DönüĢen Olanaklar, s. 19

DayanıĢma ve örgütlenme olmadığında öğretim elemanları aslında kendi kendilerini iktidarda olanlara karĢı zayıf düĢürmektedir.

Bir somut örnek vermek bu noktayı netleĢtirmek açısından yararlı olabilir. Bu çalıĢmada incelenen özel üniversitelerden birinde altı öğretim elemanının iĢten çıkarılması ardından hiç ses çıkarmayan öğretim elemanlarından Irak Dünya Mahkemesi‟ni belgeleyenler ve bununla gurur duyanlar olmuĢtur. YaĢanan, dayanıĢmanın unutulması ve örgütlenme cesareti yerine uzaktaki savaĢlara kolay kahramanlıklar yapmanın konmasıdır. Bu öğretim elemanlarının farkında olmadığı, kendilerinin tepeden inme bir karar ile iĢten çıkarılmaları söz konusu olursa, kendilerini kimin koruyacağıdır.

Türkiye‟deki üniversitelerde var olan gidiĢat, giderek daha fazla boyun eğen, ses çıkarmayan ve iktidarda olanların yanında olmaya çalıĢan kadrolar yaratmaktadır. Bu kadroların özel üniversitelerde var olmadığı zaman zaman iddia edilse de, bu çalıĢmadaki örnekler bu iddianın tam tersini göstermektedir. ÇalıĢmada incelenen örneklerden birinden çarpıcı örnek vermek yararlı olabilir. Dekan imzası ile rektörlüğe sunulan dilekçedeki dil aynen Ģöyledir. “Gerekli Rektörlük onayını emir ve müsaadelerinize saygılarımla arz ederim.”21 Bu ve benzeri üniversitelerde var olan gidiĢatın değiĢmesi için gerekli dinamikler gerek mütevelli gerekse yönetim kademesi tarafından dikkatle engellenmektedir. Aynı üniversitede öğrencilerin rektörlük yaptırımlarından çekindikleri de gözlemlenmiĢtir. Sonuç olarak bu üniversite bir çeĢit dershane olarak kendini sürdürmekte ve gelir üretmektedir.

Bu çalıĢmadaki çabayı üniversitelerde çalıĢmakta olan ve muhalif olmaktan uzak duran birçok öğretim üyesinin yeterince bilimsel bulmayacağı ve “çöplük karıĢtırmak” olarak nitelendireceği tahmin edilebilir. Onların gözünde çöplük karıĢtırmak seçkin öğretim üyelerinin yapmaması gereken bir Ģeydir. Oysa günümüzde üniversiteyi baskıcı, zorbaca yönetilen ve topluma sırtını dönen bir kurum olmaktan çıkararak gerçekten asli iĢlevlerine kavuĢturabilmek için bol bol çöplük karıĢtırmak ve çöplükten çıkacaklara yakından bakmak gerekmektedir. Çöplükten elde edilecek bilgiler ve çıkarılacak dersler ile elbette ki, üniversite kendiliğinden düzelmeyecektir. Üniversitenin asli iĢlevlerine dönebilmesi için harekete geçmesi gereken güç, kaçınılmaz olarak, öğretim üyeleri ve öğrenciler ile toplumun ta kendisidir.

21 Dilekçe tarihi 7 Mayıs 2007’dir.