Top Banner
Mart 2008 Sayı 25 Fiyatı 0.5 YTL KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ! e-mail: [email protected] k k amu amu e e mekçileri mekçileri b b ülteni ülteni M SSGSS ile sağlıkta yıkım, mezarda emeklilik dayatılıyor! Herkese sağlık, güvenli gelecek için genel grev!
8

Kamu Emekçileri Bülteni-2008 Mart

Mar 31, 2016

Download

Documents

Kamu Emekçileri Bülteni-2008 Mart
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Kamu Emekçileri Bülteni-2008 Mart

Mart 2008 � Sayı 25 � Fiyatı 0.5 YTL

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ!

e-mail: [email protected]

kkamu amu eemekçileri mekçileri bbülteniülteni

M

SSGSS ile sağlıkta yıkım,mezarda emeklilikdayatılıyor!

Herkese sağlık, güvenligelecek için genel grev!

Page 2: Kamu Emekçileri Bülteni-2008 Mart

İşçi ve emekçilere dönük çok yönlü saldırılarınyaşandığı bir süreçte KESK’e bağlı sendika şubeleriningenel kurulları gerçekleşiyor. Birçoğu tamamlanmaküzere olan genel kurullardan yansıyanlar kamuemekçileri hareketinin ihtiyaçlarına yanıt vermektenoldukça uzak görünüyor. Böylesi bir tabloda üstkurulların da benzer bir atmosferde gerçekleşeceği çokaçık.

Bugün kamu emekçileri hareketinin yaşadığı kırılmaile tıkanan mücadele kanallarının çok yönlü ve birikmişnedenleri bulunuyor. Bu nedenlerden biri devletinhareketin dinamiklerini kırmak için uyguladığısistematik baskı ve terördür. Diğer bir yanı ise sermayeiktidarının kamu sektörünün tasfiyesine yöneliksaldırılarıdır. Konunun asıl ve belirleyici yanını iseKESK’e hakim uzlaşmacı, reformist anlayışlarınhareketi gerileten, mücadelenin önüne set çekenpolitikalarıdır.

Şube genel kurulları tüm bu sorunların tartışıldığı,geçmişin eksiklikleriyle hesaplaşıldığı, ileriye dönüksonuçlar çıkarıldığı, devrimci bir mücadele programınınoluşturulduğu bir atmosferde gerçekleşmedi. Kurullargenelde cansız, coşkusuz, üyelerin ve delegelerin sınırlıkatılım sağladığı bir zeminde gerçekleşti. Kurullardayapılan konuşmalar ise genellikle sorunların özüne veesasına değinmeyen, dile getirilen sorunlara karşı somutöneriler ve çözümler sunmayan, mücadeleninsorunlarına nedenleri üzerinden değil, sonuçlarındanbakan, sendikal mücadele anlayışlarının değil kişilerineleştirildiği bir içerikte yapıldı. Kurulların öncesindeyapılan tartışmaların, gerçekleştirilen ittifakların,kamuoyuna sunulan mücadele programlarının kapsamıda büyük oranda bu darlıkta yaşandı.

Kurullara hareketin yaşadığı kırılmadan doğrudansorumlu olan sendikal anlayışların (DSD, YurtseverEmekçiler, EMEP) ilkesiz ittifakları damgasını vurdu.Kamu emekçilerini doğrudan ilgilendiren saldırılarakarşı bundan sonra nasıl bir mücadele yürütüleceğitartışılmadı. Kürt halkına yönelik imha ve inkar

saldırısının yoğunlaştığı böylesi bir süreçte işyerlerindeyapılan delege seçimlerinde Kürtler üzerinden karalamakampanyaları yürütüldü. Ulusalcı, gerici, faşistunsurların içinde yeraldığı Sendikal Birlik grubu ileilkesiz ittifaklar yapıldı.

Delegelerin ve üyelerin kurula hem katılımı hem dekürsü konuşmalarına ilgisi ise oldukça zayıftı. Çoğuyerde işyerlerinden delege çıkarmakta, yönetimlere adayolacak kişiler bulmakta zorluklar yaşandı. KESK’in vehareketin yasal cendere altına alınmasından, fiili-meşrumücadele geleneğinden uzaklaşmasından doğrudansorumlu olan uzlaşmacı anlayışlar geçmişlerini aklamakiçin demagojik söylemlerle yeniden yönetimlere adayoldular. Politikasızlığın, ilkesizliğin en üst boyuttayaşandığı kurullarda reformist anlayışların ortak söylemi“yönetimlerde herkes olsun, ortak liste çıkarılsın,çalışanlar yönetimlere gelsin” argümanı üzerindenşekillendi. Ancak bu ortaklıkların hangi ilkeler üzerindenolması gerektiği, nasıl bir mücadele programı etrafındaçalışılacağı hiç gündeme getirilmedi. KESK’in vehareketin yaşadığı tıkanıklığın sorumlusu “çalışmayankişiler” değildir. Asıl önemli ve belirleyici olan“çalışacak kişilerin” Kürt sorunundan AB’ye, kadın

KESK’e bağlı sendika şubelerinin genel kurulları cansız geçiyor…Haklarımızı kazanmak, mücadeleyi

büyütmek için devrimci bir mücadeleprogramı altında birleşelim!

2

M K

Page 3: Kamu Emekçileri Bülteni-2008 Mart

3sorunundan demokrasi konusuna, anti emperyalistmücadeleden bağımsızlık söylemine, sendikaldemokrasinin işletilmesine kadar birçok temel konudahangi taleplerle nasıl bir mücadele yönteminibenimseyerek bir araya gelip gelmediğidir.

Örneğin DSD grubunun yaptığı kurulkonuşmalarında hiçbir rahatsızlık duymadan övündüğütoplu görüşmelerde “masadan çekildik, bunu da bizyaptık” türü demagojileri “iyi çekildiniz ama KESK’i omasaya izlediğiniz uzlaşmacı mücadele anlayışıylahapseden siz değil miydiniz? Tamam yetkiyikaybettikten sonra aklınız başınıza geldi ve çekildiniz.Ama yüzümüzü işyerlerine, mücadele alanlarınadöneceğiz demiştiniz de ne yaptınız?” sorgulamasıylakarşılanmadı. İşyerlerinde, sektörlerde yaşanan özgünsorunlarla kamu personel rejimi, kamu yönetimi,SSGSS, performansa göre ücretlendirme, sözleşmeli,taşeron vb. işgüvencesiz istihdam biçimleri gibi genel vegüncel saldırıları püskürtmek için nasıl bir mücadeleyöntemi izlenmesi gerektiği tartışılmadı. Kürt halkınınhaklı ve meşru taleplerinin neden sahiplenilmesigerektiği, halkların kardeşliği şiarının hayat bulması,emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı aktif ve eylemlitutum alınması, Telekom, Tekel vb. işçi direnişleriyleeylemli dayanışmanın neden örgütlenmediği dilegetirilmedi. Kısaca kamu emekçilerinin ekonomiktalepleriyle siyasal talepleri arasındaki bağın nasılkurulacağı, işyerlerinde kağıt üzerinde üye görünenancak gerçekte örgütsüz olan emekçilerin mücadeleninöznesi haline nasıl getirileceği, mücadelenin tabanayayılması için ne gibi yol, yöntem ve araçlarınkullanılması, hak ve özgürlükleri kazanmak için grevhakkının nasıl örülmesi ve örgütlenmesi gerektiği, tümbunların devrimci bir mücadele programında nasılsomutlanacağı gündeme dahi getirilmedi.

Bu tabloyu tersine çevirebilecek bir müdahaleyiancak öncü, ilerici, devrimci kamu emekçileriyapabilirdi. Ancak ne yazık ki bu genel kurul süreci debu anlamda heba edildi. Bu yönlü bir devrimci iradeaçığa çıkmadı. Böylesi bir iddiayı taşıyanların büyük birkısmı ise uzlaşmacı, reformist anlayışlara yedeklendi.

Sosyalist Kamu Emekçileri olarak bulunduğumuzalanlarda mevcut güç ve imkanlarımızı hareketin vemücadelenin sorunlarının tartışıldığı zeminlereçevirmeye çalıştık. Tüm ilerici, devrimci güçlerinseçimleri de aşacak tarzda devrimci bir mücadeleprogramı etrafında birleşmesi için çaba harcadık. Tümmüdahalelerimizi bu bakışla yaptık. Seçimlerinöncesinde işyerlerinde, şubelerde mücadelenin asılyükünü çeken dinamik unsurlara çağrı yaptık. Ancak birmücadele programı etrafında ortak davranma iradesi veniyeti gösteren unsurlarla bir araya geldik ve bubirliktelikleri kamuoyuna somut bir programla ilan ettik.

Şimdi önümüzde üst kurullar ve KESK genel kuruluvar. Şubelerdeki kurullar bu anlamda üst kurulların nasılgeçeceği hakkında bir veri sunuyor. Şubelerdekitablonun üst kurullara ve KESK genel kurulunayansıyacağı bugünden açıktır.

Ancak öncü, devrimci kamu emekçilerinin görev vesorumlulukları seçim süreçlerine müdahale etmeklesınırlı değildir. Seçimler ancak kamu emekçilerinedevrimci sınıf mücadelesini yükseltme çağrısınıyapmanın, hareketi siyasallaştırmanın bir olanağı olarakdeğerlendirildiğinde bir anlam taşımaktadır. Genel kurulsürecinin başarısı bu görev ve sorumluluk yerinegetirilebildiği koşullarda sözkonusu olabilir.

Genel kurul sürecinde ve sonrasında tüm öncü,ilerici, devrimci, sosyalist kamu emekçilerini bekleyenen temel görev bu sorumluluğun gereklerini yerinegetirmek olmalıdır.

M K

Page 4: Kamu Emekçileri Bülteni-2008 Mart

4

Sermaye devleti SSGSS saldırısına hayat buldurmakiçin son hazırlıklarını yaparken Türkiye’nin değişikillerinde “Herkese Sağlık Güvenli Gelecek” adı altındaplatformlar kuruldu. Ancak kurulan platformların temelbir takım eksiklikleri bulunuyor. Bunların başındamücadelenin hedefinin bulunmamasıdır. Zira SSGSSsaldırısını püskürtmek, yeni haklar kazanmak içinmücadelenin merkezine “genel grev”, “süresiz işbırakma” çağrısının konulması gerekmektedir. Bununiçin de mücadele tabandan doğru örgütlenmeli, yerelleredoğru genişlemeli ve ete kemiğe büründürülmelidir.Sendikal bürokrasinin mücadelenin önüne set çekentutumlarına karşı kararlıca mücadele edilmelidir.

Hareketin öncülüğüne soyunan platformbileşenlerinin ise eksiklikleri giderebilmek için doğruadımlar atması gerekiyor. Bu adımların başında sendikalbürokrasinin mücadelenin önünü tıkayan tutumunu,tabanın basıncıyla parçalayacak bir hat izlemekgelmektedir. Sendikal bürokrasinin hareket üzerindekidenetimi ancak fabrikalarda, işyerlerinde, sanayihavzalarında, kısacası tüm yerelliklerde merkezine“genel grev-genel direniş” çağrısını alan, bu çağrınınpratikte hayat bulması doğrultusunda oluşturulan birmücadele programıyla parçalanabilir.

Bu anlamıyla henüz illerde kurulmayan platformlarınoluşturulması, kurulan platformların ise önüneyerellikleri temel alan somut bir eylem takvimi koymasıgerekmektedir. Toplantılar, paneller, toplu bildiridağıtımları, sağlık kurumlarının önünde yapılacakeylemler, imza kampanyaları, afişler vb. araçlarla sürecemüdahale etmeyi tartışan platform bileşenlerininunutmaması gereken en önemli nokta yerelliklerdetabana dayalı komite, komisyon vb. inisiyatiflerinoluşturulması için çaba sarfetmektir. Mücadeleningelişmesi ve güçlenmesi için bu tarz örgütlülüklergerekli ve zorunludur. Zira halihazırda geniş bir işçi veemekçi saldırının kapsamından habersizdir. Üsteliksendikalara üye birçok işçinin durumu da bundan çokfarksız değildir. Yüzünü ilk önce kendi tabanına

dönmeyen, üyelerini bilgilendirmeyen ve hareketegeçirmeyen sendikaların daha geniş bir emekçi kesiminiharekete geçirme şansı yoktur. Gün geçtikçe gerileyenve eriyen, mevcut durumunu dahi koruyamayansendikal hareketin gelinen aşamada dışındakibileşenlere yaslanarak hem kendini hem de mücadeleyigeliştirme misyonuna soyunması gerçekçi değildir.Buna rağmen platformda yeralan hem DİSK hem deKESK bileşenlerinin tabanına dönük bir çalışmayapmaması anlaşılır değildir.

Tüm eksikliklerine rağmen Türkiye’nin çeşitliillerinde oluşturulan diğer platformlarlakarşılaştırıldığında İstanbul’daki platformun tablosudaha ileri konumdadır. Zira hem İzmir’de, hemAdana’da, hem de Bursa gibi kimi illerde oluşturulanplatformların şekilsizliği ayrı bir sorundur. Ankara’daise yeni bir platform kurulmuştur. İstanbul dışındakiillerde biraya gelen kurumlar önlerine ne merkezianlamda ne de yerel anlamda somut bir eylem takvimikoymuş değildir. Düzenli toplanmayan, mücadeleninpolitik ve pratik sorunlarını tartışmayan, kararalamayan, kendisini denetleyemeyen, hem il düzeyinde

M K

SSGSS karşıtı mücadelenin birleşik ve merkezi bir hatta,hak alıcı yöntemlerle ilerlemesi için;

Tabanın iradesi açığa çıkarılmalı, mücadelegenel grev şiarı etrafında örgütlenmelidir!

Page 5: Kamu Emekçileri Bülteni-2008 Mart

Kadın, özellikle de emekçi kadın burjuva toplumunda ezilen bir cinstir. Bugünkü burjuva toplumda çok açık vekaba bir biçimde ifade edilmese de, sonuçta toplumsal değer yargıları, gelenekler, örf ve adetler, bütün bunlaramanevi bir koruma zırhı oluşturan din, kadını hep aşağılamakta, geride görmekte, onu aile ve toplum içinde ikincisınıf saymaktadır. Dahası bu durum genellikle sorun edilmediği gibi, tersine egemen kültür ve değer yargılarıiçinde olağan karşılanmaktadır. Kadınlar toplumsal yaşamın bütününde, evde, ailede, okulda, üretim alanlarındaçifte baskı ve sömürüye maruz kalmaktadır.

Uzun on yıllardan beridir uluslararası işçi hareketinin en yakıcı istemlerinden biri olan “Eşit işe eşit ücret”isteminin temelinde, kapitalist üretim ve sömürü ilişkileri içinde kadın aleyhine yerleşmiş ve kurumlaşmışayrımcılık vardır. Kadınlar erkeklerle aynı işi yaparlar, fakat onlarla aynı ücreti alamazlar. Bunalım ve işsizlikkapitalizmin yol arkadaşlarıdır, bu ayrılmaz ikilinin baş gösterdiği her durumda öncelikle kadınlar hedef olurlar,işlerini yitirmek yoluyla faturayı önce onlar öderler. Ücret ödemelerinde kadın aleyhinde ayrımcılıkta bulunankapitalistler, fakat öte yandan kadının cins konumundan gelen ihtiyaçlarına karşı tümüyle duyarsızdırlar, kadın

M K

hem de Türkiye genelinde mücadeleyi ortaklaştırmak vemerkezileştirmek için çaba harcamayan bileşenler görevve sorumluluklarını yerine getirememektedir.

Oysa günün en temel ihtiyacı hem Türkiye genelindemücadeleyi “genel grev-genel direniş” şiarı etrafındamerkezileştirecek ve birleştirecek, hem illere doğrugenişleyecek ve il düzeyinde merkezileşecek, hem deillerde sanayi havzalarına, fabrikalara, işyerlerine,emekçi semtlerine, kısaca tüm yerelliklere doğruyayılacak bir mücadele hattıdır.

Örneğin İstanbul’da başlayan imza kampanyasınınkapsamı yasanın geri çekilmesini talep etmenin yanı sıraişçi ve emekçilere genel grev çağrısı yapan, bunuonaylatan bir içerikte olmalıdır. Dahası imzakampanyası Türkiye geneline yayılmalı, illerde deyerellikleri güçlendiren ve mücadeleyi merkezileştirilenbir araç olarak düşünülmelidir. İllerde yapılan tüm araçve materyaller yine buralarda eş zamanlı yapılacak ilmerkezli mitinglerle bir gövde gösterisinedönüştürülmeli, bu mitingler Türkiye genelinde genelgrevin bir provası şeklinde düşünülmeli ve sermayeiktidarına göz dağı verilmelidir. İl mitinglerinde genelgreve çıkma çağrısı yapılmalı ve somut bir gün ilanedilmelidir. Mitinglerin ardından kullanılacak tüm araçve materyaller genel grevi örmenin ve örgütlemenin birimkanı olarak ele alınmalıdır vb.

Sınıf hareketinin ihtiyacı birleşik ve hak alıcı birmücadele tarzını hayata geçirmeyi zorunlu kılmaktadır.

Aksi durumda parçalı, dağınık ve etkisiz eylemliliklerlesüreç heba edilecektir. Sonrasında ise bu sürecin asılsorumluluğunu üzerlerinde taşıyanlar “biz yaptık amaolmadı” türü argümanların arkasına sığınarakkendilerini aklamaya çalışacaklardır. Kaybeden ise birkez daha geleceği ve sağlık hakkı çalınan milyonlarcaişçi ve emekçi olacaktır.

Artık kaybedecek, boşa geçirilecek tek bir gün bilekalmamıştır. Sınıf hareketinin ve mücadeleninihtiyaçlarını temel alan tüm bileşenler, öncü, ilerici,devrimci işçi ve emekçiler, ilerici sendikacılar, devrimcigüçler sürece bu bakış ve bilinçle yüklenmekzorundadırlar. Öncü işçi ve emekçiler işyerlerinde,fabrikalarında, şubelerinde, sendikalarında sorunu bukapsamda ele almalı, tüm müdahalelerini buradan doğruyapmalıdırlar.

Platform toplantıları sendikalı veya sendikasız tümişçi ve emekçilere açıktır. Bu toplantılara katılımsağlamak, buralarda sendikal bürokrasinin mücadeleninönüne set çeken tutumlarına, alt kademe sendikabürokratlarının koltuklarını kaybetmeme kaygısıylasergiledikleri titrek duruşlara karşı mücadele etmek tümöncü, ilerici, devrimci işçi ve emekçilerin görevidir.Keza mücadeleyi fabrika fabrika, atölye atölye, işyeriişyeri örecek ve örgütleyecek olanlar onlardır. Artıksahneye çıkması ve inisiyatifi ele alması gerekenler deonlar olmak zorundadır.

8 Mart “Kadın–erkek elele mücadeleye!”çağrısıyla tarihsel anlamına, sınıfsal özüne,

devrimci içeriğine uygun kutlanmalıdır!

Page 6: Kamu Emekçileri Bülteni-2008 Mart

66

M K

sağlığı ve analık konumundan gelen ihtiyaçlar onlarıilgilendirmez. Buna rağmen kadın işçinin bugün bualanda kısmen de olsa bazı kazanımları varsa eğer, butümüyle uluslararası işçi hareketinin bu alandakitarihsel mücadelelerinin bir sonucu ve çok zorlumücadelelerle bizzat işçi hareketinin çabalarıylakazanılmıştır.

Kadın sorunu toplumsal bir sorundur; bu onunmevcut toplum ilişkilerin ürünü olan, bu ilişkilerinbütününden kaynaklanan bir sorun olduğu anlamınagelir. Günümüzün burjuva toplumunda bir insanilişkileri sistemi vardır ve bu somut anlamını kapitalistüretim ilişkilerinde bulmaktadır. Belli bir iktisadiilişkiler bütününe, bunun ifadesi bir mülkiyet düzeninedayanan ve bu temel üzerinde kendine uygun düşenüstyapısal ilişkiler ve kurumlaşmalarla tamamlanan birsınıf egemenliği sistemidir bu. Kadın sorunu temelde builişkiler sisteminin bütünü içinde anlamını bulur,bunların oluşturduğu bütünsel toplumsal yapıdankaynaklanır.

Kadın sorununu bu toplumsal niteliği, özü ve içeriğiile ele alıp kavramak temel önemdedir. Zira bu, kadınsorununun basitçe kadın bireyle erkek birey arasındakiözel bir sorun olmadığını, tam tersine toplumsal ilişkilersisteminin genelinden kaynakladığını, bu genel ilişkilersisteminin sonuçta kadın birey ile erkek bireyi de bizzatbelirlediğini gösterir. Aynı şekilde bu, kadın sorununutüm kapsamı ve derindeki toplumsal özüyle anlamakistiyorsak, onu toplum ilişkilerin genel çerçevesinde elealmamız gerektiği anlamına gelir. Dolayısıyla busorunu gerçekten çözmek istiyorsak, bu çözümünmevcut toplumsal ilişkilerdeki köklü değişim vedönüşümle sıkı bağlantısını görebilmek anlamına gelir.Kadın sorunu bu anlamda toplumsal bir sorundur.

Ne yazık ki son yıllarda bu durumu görmezdengelen, kadın sorununa reformist, feminist bakışaçısıylayaklaşan başta KESK olmak üzere diğer emek örgütleri,

mücadeleyi kadınla erkek arasındaki bir sorunaindirgeyen ve 8 Martlar’ın içeriğini boşaltantutumlarıyla sınıf mücadelesine zarar vermektedir.

Sınıf mücadelesi tarihine kanla yazılan 8 MartDünya Emekçi Kadınlar Günü erkek-kadın tüm işçi veemekçilerin ortak mücadelesini güçlendirmenin, sınıfınbirliğini sağlamanın, taleplerini ortaklaştırmanın birimkanı olarak alınmak zorundadır. 8 Mart’ın tarihselanlamı, sınıfsal özü, devrimci içeriği bunu zorunlukılmaktadır. Oysa KESK yönetimine çöreklenmişliberal, reformist anlayışlar eliyle 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü tarihsel anlamından, sınıfsal özünden,devrimci içeriğinden koparılmak istenmektedir. 8Martlar artık tencere ve tavalarla kutlanan, salt erkekhegemonyasını hedef alan bir anlayışla kutlanmaktadır.

8 Mart yaklaşırken, öncü, devrimci emekçilere,emekten yana güçlere önemli görevler düşmektedir.Son 3 yıldır devrimci, ilerici güçler 8 Martlar’ı tarihselanlamına uygun bir şekilde kutlayarak ona hak ettiğitarihsel onuru geri vermişlerdir. Bu ayrışmada KESK,DİSK gibi sınıfın çıkarlarından yana tutum almasıgereken emek örgütleri safını reformistlerin,feministlerin ve kadın örgütlerinin liberalplatformundan yana yapmışlardır. KESK ve DİSKiçindeki kimi ilerici güçlerin çabasıyla bazı şubelerfarklı tutum sergileseler de konfederasyon genelmerkezleri feminist, reformist anlayışların eylemlerineimza atmakta ve bu eylemlere katılmaktadırlar.

KESK içindeki ilerici, devrimci, öncü unsurlartabandan doğru bu sürece müdahale etmeli, 8Martlar’ın tarihsel anlamına, sınıfsal özüne uygunkutlanması için sendika ve şube yönetimlerine basınçuygulamalıdır. Hem işyerlerinde, hem sendikaşubelerinde, hem de miting gibi alan eylemliliklerinde“Kadın-erkek elele mücadeleye!” çağrısıyla 8 Martlar’ıkutlamalıdır.

Sosyalist Kamu Emekçileri/Adana

Page 7: Kamu Emekçileri Bülteni-2008 Mart

Sermaye iktidarının işçi ve emekçilere yönelik sosyalyıkım saldırılarının hız kazandığı bir dönemde “sınır ötesi”operasyona girişmesi ve arkasından kara harekatıbaşlatmasıyla şovenizmin tırmandırılması egemenlerinbilinçli bir politikasıdır. Sermaye iktidarı saldırılarınısorunsuzca hayata geçirmek için böylesi ortamlara herzamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Halklarıbirbirine kışkırtarak emekçilerin bilincini bulandırmaktadır.

Tüm bunları medyanın da aktif desteğini alarakyapmaktadırlar. Kürt halkının özgürlük mücadelesinikaralamak ve boğmak için medya aracılığı ile yoğun birpsikolojik savaş başlatmaları bu nedenle boşuna değildir.

Aynı süreçte düzen güçlerinin kendi arasında giriştiğidevlet içinde konumlanma çıkar çatışmasına emekçileriyedeklemek için laik-anti laik, türban vb. tartışmalarıbaşlattılar. Oysa işçi ve emekçilere dönük saldırılarda,gericilikte, Kürt halkının imha ve inkarında, emperyalizmeuşaklıkta birbiriyle yarışan, tüm bu konularda bir bütünolarak hareket eden düzen güçleri laiklik, türban vb.konularda emekçileri sahte bir kutuplaşmanın içine çekmekistediler. Kürt halkına yönelik geleneksel inkar ve imhapolitikalarını yoğunlaştırırken diğer milliyetlerdenemekçileri de düzene yedeklemeye çalıştılar. Bu şekildehem Kürt halkı köşeye sıkıştırılmaya, mücadelesiboğulmaya çalışıldı hem de emekçiler şovenizm vemilliyetçilik zehrinin etkisinde bırakılarak neo-liberalpolitikaların daha rahat uygulamaya konulması amaçlandı.Tabii ki bu uygulamalar egemenlerin, emperyalistefendilerini yoğun bir ikna çabasından sonra ve onlarınçıkarları çerçevesinde gerçekleştirilebildi. Bunun içinegemenlerle emperyalist efendileri arasında yoğun bir“pazarlık” süreci yaşandı.

Türkiye egemenlerinin ekonomik, sosyal ve politikihtiyaçları çerçevesinde geliştirilen “sınır ötesi” operasyonçok amaçlı bir işleve sahiptir. Daha önce pek çok defa sınırötesi operasyon yapılmasına rağmen bu defaki tamanlamıyla bir toplum mühendisliği çabasına dönüşmüşgözükmektedir. Bu yönüyle bu operasyon uzun süreli bir içoperasyon niteliği de taşımaktadır. Uzun süredir dinselgericiliğin etkisi altına sokulmaya çalışılan emekçiler aynızamanda yoğunlaştırılmış bir milliyetçileştirme-

şovenleştirme kıskacına da alınmış durumdadır.Bu süreçte yeni zamlar ve vergiler getirilerek savaş

ekonomisi uygulamaya konulmuştur. Elektriğe %20 zamyapılması ve asgari ücrete sendika bürokratlarının onayıylayapılan sefalet zammı buna örnek gösterilebilir. Türkiyeimzaladığı GATS ve MAI hizmet sözleşmelerinin gerekleridoğrultusunda hizmet alanında özelleştirmelerihızlandırmış ve SSGSS bu süreçte daha yoğun bir şekildegündeme getirilmiştir. Egemenler özelleştirme,sendikasızlaştırma, esnek çalışma, düşük ücret vegüvencesiz istihdam vb. saldırılarını emekçilerin her türlüsaldırıya karşı direnme gücünün zayıfladığı bu milliyetçi-şoven ortamda daha rahat gerçekleştirmeyi ummuşlardır.

Kürt halkına yönelik operasyon aslında tüm işçi veemekçileri etkilemektedir. Kürt ulusuna sıkılan her kurşun,atılan her bomba emekçilere ağır faturalar, hak gasplarıdüşük ücret olarak geri dönmektedir. Egemenlerin,kazanılmış haklarımıza yönelik gerçekleştirdiği her saldırı“sınır ötesi” operasyon gibi gerici çatışmaların arkasınagizlenerek gerçekleştirilebilmektedir.

Emekçilerin birliği artık her zamankinden daha da fazlahayati önemdedir. Biz kamu emekçileri olarak Kürt’ü,Ermeni’si, Çerkez’i, Laz’ı ve Türk’ü ile kazanılmışhaklarımızı korumak ve yeni haklar elde etmek üzere“İşçilerin birliği halkların kardeşliği!” şiarıyla militan birmücadele yürütmeliyiz.

Sosyalist Kamu Emekçileri/Adana

7

M K

“Sınır ötesi” operasyon tüm emekçilere yönelik bir saldırıdır…İşçilerin birliği, halkların kardeşliği

için mücadeleye!

Page 8: Kamu Emekçileri Bülteni-2008 Mart

M K

Fiyatı: 0.5 YTL * Sayı: 25 * Mart 2008 * Yayıncı: EKSEN Basım Yayın Ltd.Şti. * Sahibi ve S. Y. İşl. M.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ * EKSEN Yayıncılık Büroları Merkez: Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. TurgutÖzal Cd. (Millet Cd.) No: 50/10 İstanbul Tel: 0 (212) 6217452 * Baskı : Özdemir Matbaacılık Adres: Davutpaşa Cad. Güven San Sit. C Blok No 242 Topkapı İstanbul Tel: 577 54 92

Yaşasın işçilerin birliğihalkların kardeşliği!

“Sınır ötesi” operasyon tümemekçilere yönelik birsaldırıdır!..