islam Hukuku Dergisi, 4, 2004, s.127-139 1\. .•• JOHN WANSBROUGH VE AHKAM TEFSJRJ Y. Doç. Dr. Albayrak 1 Abstract John Wansbrough and His Views on legal Exegesis This article deals with john Wansbrough's general approach to Halakhic (legal/ahkam) exegesis. Briefly, like Schacht, he. does not " accept that lslamic jurispuredence derives mainly from Qur'anic data. He alsa claims that many legal rules flourish on the basis of Muslims' polemic against judea-Christian tradition. In addition, he thinks that not only legal ruies but alsa methodologies are taken from these traditions. Wansbrough, due to his extreme scepticism, misuses many evidences and sources that oppose to. his conclusion: · Bu malralede genelde özelde ise Kur'an konusun- da radikal John tefsiriylt;! ilgili üzerinde Söz konusu alan haldundaki lerinden önce ilmi temel eserleri ile birlikte genel olarak tefsir haldnndalti özetlenecektir. John Wansbrough Kimdir? John Wansbrough lllinais/ABD da Harvard da dilleri üzerinde tahsilini gördiL Askerlilt Ekim 957 de doktora olaralt Londra Üniversitesi Tarih bölümüne intisap etti. 960'da altademisyen olaralt bölümde görev yapmaya Doktora bir olan tarih derslerini Prof. Paul Wittek'ten . erken dönemde tarihiyle ilgili . bölümde uzun süredir Arap dili daha da ve MemlCtk tarihi Wansbrough Tarih bölümünü bölümüne Arapça tim üyesi olaralt uzun süredir ilgi I. Goldziher ve J. Schacht gibi etltisiyle o da ilk dönem üzerinde doçent, profesör olan 1 Sakarya Üniversitesi Fakültesi
13
Embed
JOHN WANSBROUGH VE AHKAM TEFSJRJ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_ALBAYRAKI.pdf · man döneminde Kur'an'ın toplanması ve çoğaltılması ile ilgili verdikleri
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
islam Hukuku Araştırmaları Dergisi, Sayı: 4, 2004, s.127-139
1\. .••
JOHN WANSBROUGH VE AHKAM TEFSJRJ
Y. Doç. Dr. ismaiı Albayrak1
Abstract
John Wansbrough and His Views on legal Exegesis
This article deals with john Wansbrough's general approach to Halakhic (legal/ahkam) exegesis. Briefly, like Schacht, he. does not
" accept that lslamic jurispuredence derives mainly from Qur'anic data. He alsa claims that many legal rules flourish on the basis of Muslims' polemic against judea-Christian tradition. In addition, he thinks that not only legal ruies but alsa methodologies are taken from these traditions. Wansbrough, due to his extreme scepticism, misuses many evidences and sources that oppose to. his conclusion: ·
Bu malralede genelde İslam, özelde ise Kur'an araştırmaları konusunda radikal yaldaşımlarıyla tanınan John Wansbrough'nın alıkarn tefsiriylt;! ilgili görüşleri üzerinde dunılacalüır. Söz konusu alan haldundaki düşüncelerinden önce Wansbrough'nın hayatı, ilmi kişiliği, temel eserleri ile birlikte genel olarak tefsir ltitabiyatı haldnndalti yaldaşımları özetlenecektir.
John Wansbrough Kimdir?
John Wansbrough ı9 Şubat ı928 yılında lllinais/ABD da doğdu. Harvard da San:ıl dilleri üzerinde tahsilini gördiL Askerlilt sonrası Ekim ı 957 de doktora öğrencisi olaralt Londra Üniversitesi Tarih bölümüne intisap etti. ı 960'da altademisyen olaralt aynı bölümde görev yapmaya başladı. Doktora eğitiminin bir parçası olan tarih derslerini Avusturyalı Prof. Paul Wittek'ten . almıştır. Wansbrough'nııı erken dönemde başlayan Ortadoğu tarihiyle ilgili
. çalışmaları bölümde uzun süredir yoğunlaştığı Arap dili öğrenimiyle daha da kuwetlenmiştir. Osmanlı ve MemlCtk tarihi çalışan Wansbrough ı967 yılında Tarih bölümünü bıralraralt Yalnndoğu Araştırmaları bölümüne Arapça öğretim üyesi olaralt atanmış, uzun süredir ilgi duyduğu I. Goldziher ve J. Schacht gibi yazarların etltisiyle o da ilk dönem İslam araştırmaları üzerinde yoğunlaşmaya başlamıştır. ı975'de doçent, ı984'de profesör olan
1 Sakarya Üniversitesi İlıiliiyat Fakültesi alba)Tıtk@sakarya.~du.tr
. ...
128 Y. Doç. Dr. ismail ALBAYRAK
Wansbrough Sami Dilleri bölümünde başkanlık ve dekanlık da yapmıştır. 1994 yılında emeldiye ayrılan Wansrough erken dönem İslam tarihiyle ilgili radikal yaklaşımı nedeniyle tehdit edildiği gerekçesiyle Fransa'ya yerleşmiş ve 74 yaşında yakalandığı kanser sonucu 10 Haziran 2002 de ölmüştür.
john Wansbrough'nın Yazmış Olduğu Kitap ve Makaleler:
Kitaplar:
ı. John Wansbrough, Qıır'anic Studies: SOU1"Ces and ~net/ıods of scriptural interpretation, Oxford: Oxford University Press 197"7
2. John Wansbrough, Seetarian Milieıı: content and composition of Islamic salvation history, Oxford: Oxford University Press 1978
3. John Wansbrough, Lingııa Franca in the Mediterranean, London: Curzon Press 1996
Makale ve Basılmış Bildiriler:
1. 'A Maroluk Letter of 877 /1473', BSOAS, 24 (1961), 200-213.
2. 'A Moroccan Amir's Commercial Treaty ''ith Venice of the Year 913/1508', BSOAS, 25 (1962), 449-471.
3. 'A Maroluk Arnbassadar to Venice in 913/1507', BSOAS, 26 (1963), 503-530.
4. 'Venice and Florance in the Maroluk Commercial Priviliges', BSOAS, 28 (1965), 483-523.
S. 'A Maroluk Commercial Treaty Concluded with the Republic of Florance, 894/1489', (ed) S.M. Stern, Do01ı1iıents from Islamic Clıanceries,
Oxford: Oxford University Pres, 1965, 2~].-222.
6. 'A Judaeo-Arabic D_ocument from Sicily', BSOAS, 31 (1967), 305-313.
7. 'Arabic Rhetoric and Qur'anic Exegesis', BSOAS, 31 (1968), 469-485
8. 'The Decolonization of North African History', Joumal oj African History, 9 (1968), 643-650.
9. 'Theme, Convention and Prosody in the Vernacıılar Poetry of Nortlı Africa', BSOAS, 32 (1969), 477-495.
10. 'On Recomposing the Islaroic History of North Africa', Jolınıal oj the RoyalAsiatic Society, 1969, 161-170.
20. 'Gentilies and Appellatives: Notes on Ahabis Qurayslı', BSOAB, 49 (1986) 203-210.
21. 'Scrolls and Scribes', (ed) G.R. Hawting, Sacred W1iti1ıgs in 01ieııtal and .. 4jrican Religions, London: SOAS External Services Division, 1986, 5-6.
22. 'Ugaritic in Clıancery Practice', (ed.) Klaas R. Veenhof, Cwıeifonıı
Archives and Libmries: Papers Read at the 30t!ı Recontre Assy1iologiqıte Intenıationale, Leiden, 4-8 July 1983, İstanbul: Nederlands HistoriscliArchaeologisch Institut, 1986, 205-9.
23. 'Res ipsa Loquitur: History and Mimesis', Jerusalem: The IsnıelAcademy ofSciences and Huma1ı.ities, 1987 sayfa numaraları
24. Paul Wittek and Richard Hakluyt: a Tale of Two Empin~s', Tlie 'Jounial of Oto11!an Studies, 7~8 (1988), 55-70.
26. 'Ugarit: a Bronze Age Ransa?' (ed) K.R. Haellquist, llsian Trade Routes, Continental andJ\ifaıitime, London: Curzon Pres 1991,21-26.
27. 'Mrica and the Arab Geographers', (ed) D. Dalby, Lmıguage ct11d History in.4fıica; London: Frank Cass 1970, 89-101.
Ayrıca batılılar tarafından hazırlanan İslfun· Arısiklopedisinin ikinci baslusı için değişik maddeler ve sayıları yüz eliiye varan da kitap tanıtımı ya da eleştirel tanıtım kaleme almıştır.
Wansbrough'nııi Erken Dönem islam ve Kur'an'ın Menşei ile ilgili Genel · Yaklaşımı
· Wansbrough, elimizdelti Kur'an'ın son şeldirıi aldığı tarihin en erken hicrl ikinci asrın sonu olduğunu kabul etmekte ve Müslümanların Hz. Os-
130 Y. Doç. Dr. ismail ALBAYRAK
man döneminde Kur'an'ın toplanması ve çoğaltılması ile ilgili verdikleri bilgileri sonraki. dönerolerin bir kurgusu olarak görmektedir. Wansbrough, Mushaf'ın içeriğinin daha önce de değişil{ şekillerde varolduğunu kabul etmekle birlilüe bütün Müslümanların film birliğine vardıldarı resmi Mushaf'ın toplanmasının hicri iltinci asrın sonlarından önce mümkün olamayacağını söylemektedir.2 Wansbrough'nın dönüm noktası olarak kabul ettiği 200H./800M. yılları, hicn iltinci asrın sonu aynı zamanda Müslümanların değişik konularda filtir birliğine (konsensüse) vardıkları dönemin başına tekabül etmektedir:1 Bu da Wansbrough'ya göre, Müslümanların siyasi gücü ellerine geçirdikleri hicri iltinci asrın sonlarına rastlamaktadır.
Wansbrough, sadece Kur'an'ı Hz. Peygamber'den ayırmalqa kalmıyor, aynı zamanda Müslümanların istisnasız Kur'an'm indiği bölge olara).{ kabul ettiği ınıntıkayı da Kur'an'dan ayırmaktadır. Kısaca, Wansbrough'ya göre Kur'an, 7. yüzyıl Hicaz bölgesinin değil; hem sosyal hem kültürel hem de dini yönden bereketli topraldara sahip olan Mezapotamya bölgesinin bir ürüniidür. 4 Wansbrough bu bölgeyi the seetarian milieu olaral{ adlandırmaktadır. Verilen ismin de çağrıştırdığı gibi seetarian milieıı Müslümanların hem dini hem kültürel hem de poJemik konularda alnl almaz yarışiara girdiği karşıt (Yahudi ve Hıristiyan) kültürlerin yaşadığı bölgeleri anlatmaktadır. Wansbrough'ya göre, Müslümanların ayrıcaWdı ltimlilderini ortaya koydukları bu bölge, çok az sayıda Yah~ıdi ve Hıristi)'an'ın yaşadığı Meld{e veya Medine olamaz. Burası özellilde Yahudi geleneğini sürdürmeye çalışan alüif Yahudi alimlerinin (elitlerinin) yaşadığı Abbasilerin kontrolündelti Iral{ ve Suriye'dir.5
john Wansbrough'nın Metodolojisi
Wansbrough geleneksel İslam kaynaldarına güvenmemektedir.r' Ona göre bu kaynaldar edebi literatiirdür, bu nedenle bunların incelenmesi tarihi eleştiriden _ziyade edebi (litera?J') yaldaşımı zorunlu lnlmaktadir. Özellilde Alman ilim adamlarının Eslti ve Yeni Ahit çalışmalarında geliştirdiideri bu metotlar, lnsaca, bütünü oluşturan pasajların nasıl yapılandığını ve bütünle olıın ilişltilerinf incelemektedir. Sözgelimi, form kritik metodu, 'ne' söylendiğini (içerik), 'nasıl' sö)rlendiğini (biçim) ve 'hangi dumm'da söylendiğini
2 \Vansbroıığh. Qıt1''anic Stııdies:. soııTces cınclmetlıods qf script.1L1'etl iııte1'p1'eicıtion, Oxford: C)xford l' ııivcrsity Press ı 977, 44 J \Vansbrııuğh. a .. !J.e., 1977, 52: Charles .J. Adam, 'Rcflcctions on the Work of .John \Vansbrouğh,' in Ilcrbcrt Bcrğ (cd.), Islcımic Ori,sjins RecoıısideTed: Joiın \Vwısbrouglı emel tlıe 8cıuly qf Eet1'l)' Islam, Berlin-New York: Moııton de Gnıytcr ı 997, 82 ~ Wanshrough, cı.,l].e., I 977, 47-50 55 Geniş hilği için bkz. ii. İsmıül Albayrak, 'John Wansbrough'nıın Kur'an Tarihi Teorisi ve Batı'daDoğurduğu Tartı§malar.' İslc'tıııiyciı, 4 (2001) 163-180. ",\dam, a .. !J.e., 79
John Wansbrough ve Ah ka m Te fs i ri 131
(sitz im leben) araştınrken, ·aynı zamanda bu üçlü arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmaya Ç?-lışmaktadır. Redaksiyon eleştiri ise, yazılı metnin ne gibi safbalardan geçtiğini ve son şeklini nasıl aldığını, başka bir ifadeyle, editörlük aşamasını incelemektedir. Bu metotların geçerliliğini kabul eden Wansbrough, araştırmalarına geleneksel İslam kaynaklarının verdiği bilgileri göz ardı ederek Kur'an'ın bizzat kendisinden başlamaktadır.
' Tefsirin doğuşu ve tarihsel sınıflandırılması
Wansbrough yazılı tefsirlerin ortaya çıkışını beş ana kategoride incelemektedir: lıaggadic (anlatım), Halakhic · (fıkhl), masaretic (dilsel), rlıetorical ('icaz) ve allegorical (işad). Bu sınıflandırma bir yandan yazılan tefsirler arasındaki farkları gösterirken öte yandan da tefsir literatürünün tarihi (kronolojik) gelişimini özetlemektedir. Wansbrough'nın bu kategorisi, incelemiş olduğu Taberi öncesi tefsirlerde görmüş olduğu fonksiyon ve onların içerdiği tarza dayanmaktadır. Wansbrough'ya göre lıaggadic tefsirlerin genel özelliideri sıl(. sık Hz. Peygamber'den rivayette bulunmaları, Kur'an'da müphem bırakılmış bir şahsın ya da yerin tayini ve kısa kısa anekdotlarla ayetlerin açılımın~ sağlanmasıdır. Wansbrough, bu tür tefsirlerin ortaya çılüığı ortaını (sitz im leben) ise genel vaazlar, lussalar, ya da insanları hem bilgilendirmek hem de mera}(. gidermek tarzındaki söyleşiler ahirak belirlemektedir
İkinci kategoriyi biraz sonra geniş bir şekilde ele alacağımız hukfılı:i ayetlerin ağırhlda işlendiği Halaklıic tefsirler oluşturmalrtadır. Üçüncü kategoride ise Kur'an'ın diliyle ilgili yazılan tefsirler vardır. Kiır'an'da geçen kelimelerin anlamı, gramer, kıraatler ve Arap şiirinden yararlanılaralt yapılan açıldamalardır. Ferra'nın Meani'l-Kur'an'ı, Ebfı Ubeyd'in Fedai'l-Kur'an'ı ve Mukatil'in Viij{ıh ve Nezair'i bu kategorinin tefsir ömelderindendir. Bu eserlerde Kur'an'ın tedrici oluşumunu gösteren önemli ipuçlarının varlığına inanan Wanslırough, Kur'an'ın iki kapak arasında toplanıp otoritesinin kabul edilmesinden önce hiç kimsenin Kur'an'ı geniş çaplı bir linguistil{ analize tabi tutm;n·acağını söylemektedir. Aynı şekilde Arap dili grameri gelişmeden de hil: Itimsenin Knr'an'ı dil yönünden incelemeyeceğini belirtmektedir.' Özellıkle çok sayıdaki kapalı kelimelerin açıklanmasında rivayetlerine başvunılaıı İbn Abbas'ı Kur'an'ın diliyle Arap dilini aynı çizgiye getirmek için otoritesine sığınılan bir figür olarak görmektedir. İbn Abbas'ın şiirle istişhadını ise, Kur'an'nın varolduğuna inanılan Rioazi geçmişini vurgiılamak için yapıldığını savıınmaktadır.8 Dolayısıyla, İbn Abbas'a atfedilen eserler Wansbrough'nın teorisine göre çok daha sonralti dönemlere aittir.
7 A Rippin, 'Qur'anie Studies, Part IV: Somc Mcthodologieal Notes,' in Herbcrt Berğ (cd.), Jskımic Origins Recmısülerecl: John \Fwısbrmıglı and the 8tıul:y of Early Jskmı, Berlin-New Yorlc :\Iımton de Oruvtcr 1997, 44-45. H \Vansbroııgh, a.g.e., 1977, 214-217
132 Y. Doç. Dr. ismail ALBAYRAK
Wansbrough, Halakhic ve uıasoı-etic dönemlerinde Tevrat'ın tersirlerinin ; (midraş) çok önemli rol oynadığını da sık sık gündeme getirmektedir.
Wansbrough, göreceli de olsa yukarıda anlatılan üç tefsir kategorisinin birbirlerini takip ederek ortaya çıktığını ve bunları da 'icaz (rhetoric) ve işari· (allegorical) tefsir çeşitlerinin takip ettiğine inanmaktadır. Ktir'an'ın edebi üstiinlüğünün gösterildiği Ebu Ubeyde'nin Mecazi'l-Iüıı-'an'ı ile ayetlerin hem zahiri hem de batıni manalarını ortaya koyan Sehl el-Tüsteri'nin tefsirleri son iki kategorinin en belirgin örnekleridir.
Wansbrough'nın Ahkam (Halakhic) Tefsir Anlayışı
Wansbrough ahli:.fi.m tefsiriyle ilgili en detaylı bilgiyi Qııı-'wıic Studies adlı çalışmasının 'Tefsir prensipleri'ni işlediği 4. bölümde ele almaktadır. Otuz iki sayfalık bu analizini 'Halaklıic' alt başlığında değerlendirmektedir. Halaklıic, Yahudi hukuk geleneğini tanımlayan bir tabirdir. Bu bilinçli seçimle Wansbrough alıkilm tefsiriyle ilgili pek çok hususta daha baştan sahip olduğu düşünceleri bize ima etmektedir. Wansbrough'ya göre Kur'an, bazı hukuki ayetleri içerisinde barındırsa bile kesinlikle hukukun kaynağı değildir. Halaklıic teriminin de çağrıştırdığı gibi İslam, Yahudi-Hıristiyan hukw kunu çağrıştıran farklı bir otorite arz etmektedir. Wansbrough hu otoriteyi Kur'an'dan ziyade Peygamberi uygulamalarda bulınaktadırY Kur'an'ın bir hukuk kaynağı olarak göz ardı edilip Peygamber'in mutlak şekilde örnek alınmasının Wansbrough açısından en kayda değer yansırılası İslam hukuk geleneğinin Yahudi Rabbam (Rabinik) gelenekteld formülasyonunda ortaya çılıniaktadır: yazılı ve sözlü gelenek karşıtlığı. Her ne kadar bu ilişitinin
karmaşık olduğunu10 bellitse de Wansbrough konuyla ilgili ısrarını çalışmalarında sıklıkla gündeme getirmektedir. Biraz sonra söz konusu metodik. etltileştmle ilgili Waıısbrough'nın söylemek istediği konuya döneceğiz fakat burada özellikle vurgulanması gereken daha :inemli bir husus vardır. Söz konusu mesele Wansbrough'nın özelde tersir genelde tüm İslami disiplinleri tek bir gaye için kullfl!lıldıklarını söylemesidir: 'Bütün İslami disiplinler Kur'an'ın Hicaz! (Arap· yarımadasına) aidiyetini ispatlamak için kurgulaıımıştır.11 w~ınsbrough ise tüm tefsir geleneğini aksini ispatlai:nak için kullaıunaktadır.
., .1 oh n \Vımsbrough, Sectwiwı Milieıı: cmıterıt and compositioıı of Islaıııic sakation ·history, Oxford: Oxford Fnivcrsity Press 1978, 78 ın \Vansbrouğh, a.g.e., 1977, 149 1 ı \Vansbrough, cı.g.e., 1977, 179
John Wansbrough ve Ahkam Tefsiri 133
Hukuki konularda İlahi KWib'ın otoritesine başvurmanın daha sonralti dönemlerde gerçeldeştiğini belirten Wansbrouglı lıalakhic tefsirlerin12
Kur'an'ın tedrici ltitap haline gelişini gösteren en önemli delili teşltil ettiğine inanmaktadır. Başka bir ifadeyle, lıalaklıic tefsir aktivitelerinin Kur'an'ın oluşumunda kayda değer katiaları olmuştur, fakat Kur'an son şeklini bir sonralti dönemde (maso1·etic) almıştır. Wansbrough'ya göre alıkarn ayetlerinin kullanıldığı ili\: dönem eserler Kur'an'a bir ltitap olarak sahip değillerdi. Bu son derece iddialı ve mesnetsiz ifadeyi temellendirmek için Wansbrough Mulditil b. Süleyman'ın Tefslir-u lıamse mielı ayelı mine'i-Kur'an ile İmam Malik'in Jvfwvatta'ını kendisine örnek almaktadır. Wansbrough, bu iki eserin hukulti ayetleri nasıl kullandığım edebi eleştiri metoduyla açıldamaya çalışmalüadır. Mulffitil'in eserindelil 'Allah uğnında düşmana karşı savaş
ma/cihad' bölümünü inceleyen Wansbrough yirmi dokuz ayetin zikredildiğini ve genel olarak konuların altı başlıl\: altında toplanacağıiıı söylemektedir:
.. i. Kıtal
ii. Allah nzası için savaşanlara mükafat
iii. Allah'a verilen sözün (ahd) yerine getirilmesi
iv. Şehitlik ve miikafatı
v. Düşmana karşı ilahi yardım
vi. Ganimetierin dağıtımı13
İmam Malik'in Muvatta'ında yer alan 'Cihad' bölümünde ise )irmi bir alt başlık ve dört ana konu olduğıımı söyleyen Wansbrough onları şu şeltilde özetlemektedir:
vii. Allah yolunda savaşa teşvil\:
vili. Savaş adabı
ix. Ganimetierin paylaşımı
x. Şehitlik ve sevabı14
Aynı dönemde yaşaniış alimlerimizin? Kur'an'ın hukuki ayetlerini eserlerinde nasıl değerlendirdiideri ile ilgili. Wansbrough'ııın miilahazalarını tahmin etmek güç olmasa gerektir. Ona göre, Mukatil Kur'an ayetlerini kullanmakta fakat bu kullanım sistematik değildir. Hukukla ilgili gelenek Kur'ani deliliere göre daha öneetiidi gözükmektedir. Wansbrough'nın en ilginç yaldaşımı ise Muld\.til'in alıkamla ilgili eserinin lıalakhic (hukfılu) olmaktan ziyade lı.aggaclic (aıılatısal) özellikler taşıdığı hipotezidir. Ona göre
12 Bu h.onudah:i en güzel örneğin, l\Iuhfıtil b. Süleyrnfm'ın Te!;f.'>'ir lıanı..se mieh tıyelı min elJ(ıır'itn olduğunu belirtmektedir. (Wansbrouğh. a.g.e., 1977, 170-173) 13 Wansbrough, a.,4.e., 1977, 170 14 Wansbrough, a.g.e., 1977. 171
. .•
134 Y. Doç. Dr. i smail ALBA YRAK
ortada mevcut bir Kur'an yok bu nedenle Mulffitil bazı mevzuları Peygamber ya da sahabe hayatından alınan rivayetlerle (lussalarla) anlatım formatında sunmaktadırY Böyle bir sunumda Wansbrough tematil\. bütünlüğün sağlanıiıasının mümkün olmadığını iddia etmektedir. Kn.naatimce bu nokta çok ciddi irdelenmeye ihtiyacı olan bir konudur. Wansbrough, ganimetierin dağıtımı konusunu izah ederl\.en Mukatil'in Hz. Peygamber'in vefatından sonra Hz. Aişe ve Ali (r.a.) arasındalti diyalogu söz konusu anlatım için örnek verdiğini söylemektedir. Wansbrough, bu rMiyetlerle tarih ile hukuk arasında bir geçişin yapıldığına işaret etmeye çalışmalüadır. O Mukatil'in sunumunu mitsel özellikler taşıyan aniatıların normatif içeriğe dönüşümü olarak değerleudirmektedir. Bu nedenle Wansbrough lussa ve hukuk arasındalti geçişin bu dönemlerde hep t1i"tlaştığı kanaatini taşımaktadır. Aslında
Wansbrough'nın bu gayretleri taltip ettiği metodoloji açısından çok abartılmamalıdır, çünldi o mevcut malzemeyi devamlı zihninde kurguladığı erken dönem İslam çerçevesine oturtma çabasındadır. Bu nedenle ona göre hicri 150 yılında vefat eden Muld\.til, Kur'an'ı bir Kitap olaral\. hiç görmemelidir. Bununla birlikte alılffim ile ilgili eserinde Kur'an ayetlerini kullanmal\.tadır. Bunun bir izahı olmalıdır. Söz konusu izah ise Mulffitil'in üslfıbundan ayetleri sistematik olarak kullanmadığı ve dolayısıyla onun Kur'an'a bir bütün
. olaral\. sahip olmadığı iddiasıdır. Mulffitil'in Kur'an tefsirini ise Wansbrough, otantik kabul etmeyerek o dönemde Kur'an'ın varlığı ile ilgili delilleri top. yel\.l'ın ortadan kaldırmaktadır.
Wansbrough'nın İmam Malik'in Mwvatta'ını değerlendirmesi ise daha ilgi çekicidir. Ona göre İmam Malik'in kullandığı ayetlerin çok azı doğrudan hulmkla ilişltilidir. İmam Malik'in ilti yerde zikrettiği ayetin ahkamla ilişitili ama çok da merkezi özellik taşımadığını söyleyen Wansbrough, İmam Malik'in hlıkukun kaynağı olaral\. Kur'an ayetlerini ciddiye almadığını ileri sür· mektt:!dir. Bazı hükümler için lazımı gayri müfarık olan ayetlerin İmam Malik tarafından zikredilmemesini de Wansbrough Kur'an'ın tam manasıyla bir hukuk kaynağı olmadığının göstergesi olaral\. değerlendirmektedir. Mesela o, İmam Malik'in 'eman' ile ilgili Tevbe sfıresinin 9:6 ayetini zikretmemesini ya da Huneyn ğazvesinden bahsetmesine rağmen konuyla ilgili Tevbe suresinin 9:25. ayetine refeninsta bile bulunmamasını btmtın en önemli delili kabul etmektedir.16 Falmt söz konusu ayetlerin zikrini malumu ilani kabilinden olacağını hiç düşünmemeli:tedir. Ayrıca bu ayeti zikreden Mukatil b. Süleyman'ın referansını Wansbrough bağlam dışı görmektedir. Bütün bunlar
15 \Vıuısbrouğh, a.g.e., 1977, 171; Benzer bir yakla§ımı Cassas'ın kıtııl ile ilgili ayeti seçiminde de dile getiren Wımsbrough konuyla ilgili ııunları söylemeh:tedir: 'Cassfıs kıtiii ahkaınıyla ilgili Mukfttil b. Süleyman'ın kullandığı Bakara suresinin 2:216 (IIo::ılanmasa· nız da savaıı size farz kılındı. Olur ki hoıılanmadığınız bir ::ıey sizin için ·hayırlı olur. Olur ki sevip arzu ettiğiniz bir ::ıey sizin için §erli olur. Gerçeği Allıth bilir, siz bilmezsiniz.) ayeti yerine aynı sfırenin 2:190. (Sizinle savıl§anlarla siz de onları çıkarın. Fakat hal<sız yere sııldırmayın.) ılyetini kullanmaktadır. ır. Wansbrough, a.g.e., 1977, 172
john Wansbrough ve Ahkam Tefsiri 135
Wansbrough için Kur'ani lnıllanımın minimum olduğunun açık bir göstergesidir. Söz konusu kullanırnın azlıği hem Kur'an'ın bir kitap olarak yokluğunu hem de hukukun kaynağı olmadığını göstermektedirY
Wansbrough'ya göre nasih-mensfıh, luyas ve esbab-ı nüzfıl, lıalaklıic
tefsirlerin en çok kullandıkları metotlardır. Wansbrough esbab-ı nüzfılün lıaggadic tefsirlerde basit bir şekilde kullallildığını, falmt asıl fonksiyonu ayetlerin kronolojisini belirlemek olduğu için halakfıic dairesinçle mütalaa edilmesi gerektiğini belirtir. 18 Wansbrough'nın buradalti ısrarı esbab-ı niizül'ü içeren hadisiere öncelik vererek Kur'an'ı ikinci plana atma gayesine matuftur. Bu şeltilde Wansbrough, İma.m Malik'in Muvatta'ında, ve İmam Şatli'niıı Risiüe'sinde Kur'an'dan getirdiği delilleri diişünülmeden·, rastgele yapılmış referanslar olara!{ kabul etmektedir. Hulüılu konularda İlahi KWı.b'ın otoritesine başvurmanın .daha sonralti dönemlerde gerçekleştiğini belirten Wansbrough lıalaklıic tefsirlerin19 Kur'an'ın tedrici bir şekilde ltitapla§.tığının da önemli delili olduğuna inanmaktadır. Başka bir ifadeyle, lıalakfıic tefsir faaliyetlerinin Kur'an'ın ohışumuıida lmyda değer katluları vardır, falmt Kur'an son şeklini bir sonralti dönemde (masoretic) almıştır. İlhamını Wansbrough'dan alan Narman Calder,20 otorit~ nosyonunu daha da ileri götürerek ili{ dönem fıluh kaynaldarını incelediği ltitabında genel kabul görmüş kronolojik yapıyı temelden değiştirmektedir. En az üstadı kadar farazi olan bu teori, özetle, ili{ tedvin edilen eserin, örneğin Malilli mezhebinde, Miide'r.>"Vene (çünkü bu eserdelti ana kaynal{ İmam Malik'in Muvatta'ıdır), daha sonra Mııvatta (Muvatta'nın üzerinde yoğunlaştığı konu
17 \Vansbrough benzer bir yaldaşımı yine İmftın Mfılik'in .Mııvatta'sında i:ılcdiği dört bölümde sergilemektedir. Söz lwnusu bölümler 'kitiibu'd-dahiiyft, zcbftih, sayd, akika'dır. Bu bölümlerde toplu olarıılt IIz. Pcygcunbcr'dcn on altı rivftyct varken kitabu'd-dahftyft\"C cl-aldka'da Kur'ıln ftyctlcri hiç kullamlınaınakta, kitabu'z-zcbfLih'tc bir, ldtiibu'scsayd'da ise üç kez lmllmıılınıştır. (Wansbrouğh, a .. ğ.e., 1978, 72-7 4). Buradan Wanshrough'nın \'ıtrdığı sonuç Kur'fm fLyctlcrinin kullammıııın azlığına rağmen Kur'fm dışı lta~ııaldara
(!Iz. Peygamber, chl-i ilm, sclcf ve kendi görüşleri) referansların sıldığıdır: Bu da, ona göre, eriten dönem ahkfun'ın Kur'fın'dıın ka)Tialdanmadığını, hatta Kur'fm 'ın bu döncmde mevcut olmadığını ima ctıncl;:tcdir. Bir başlm yerde İsiılın geleneğinde otoritenin ka)Tiağının Kur'fuı olmadığını belirten \Vansbrough'ya göre 'excmpluın of its foundcr/İslftm geleneğinin kurucusunun sünneti) ahkfunın menşeidir. (Wansbrough, a.g.e., 1978, 78) 1 ~ Waıısbrouğh, a.g.e., 1977, 1 41; \Vaıısbrouğh'nın sözcülüğünü yapıın günümüz oryımtalistlerin A. llippin, bu tespiti çolt uyğun bulmaına!ttadır. Rippin'e göre csbfLh-ı niizfil temel anlatım çerçevesinde ftyct için yorum iınlmnı doğurmaktadır. Bu nedenle lUppin csbfLb-ı niiziil'ii lıag4adic tefsir çc§itlerinin ana metodu olarak kabul ctıncl;:tcdir. (ı\. Rippin, 'The· Function of ı\sbab al-Nuzfil in Qur'anic gxcgesis', Bıılletin qf the School of Oıiental and J\frican Stııdies, 51 (1 988) 1-3, 19-20) 1'1 Wımsbrouğh, cı.g.e., 1 70-173) ~o N orman Caldcr İsk oç asıllı, Wansbrouğh 'nın yanında doktora yapını§ bir akademisyendir. 1997 yılında tutulduğu kanser sonucu ölınii§tiir. Genel olara];: yazmış olduğu az falmt kaliteli cscrl~riylc tanınmal\tadır .
ise Hz. Peygamber'in otoritesidir) ve bunlardan sonra da Kur'an'ın telif edildiğini bildirınektedir.21
Wansbrough'nın ahkamla ilgili bir başka değerlendirmesi ise Kur'an·ve sünnet'in dini otorite açısından eşit derecede bağlayıcı kabul edilmesi hususudur. O, özellilde Yahudi geleneğindeki 'yazılı ve sözlü gelenek' ayrımı anlayışından hareketle sünnetin de Kur'an gibi vahiy (fakat ğayr-i metliiv) derecesine çıkartıldığını ve artık sadece viı.lıiy gibi bir kaynağın bulunduğunu lti söz konusu vahiy de hem Kur'an hem de Peygamberi sünnete işaret ettiğini belirtmektedir.22 İlli. balaşta dildmtleri çeluneyen bu nüansların Wansbrough'nın sisteminde ayrı bir yeri vardır. O buradan hareketle hükümlerin Kur'an'la olan metinsel ilişitisi ile lıükümlerin Kur'an'la ya da Kur'an'ın hükümleriyle olan tarihsel ilişldlerini yapılandi.rmaya çalışmaktadır. Konuyu biraz daha açmak gereltirse Wansbrouglı Yahudi geleneğinde pek çok hükı:İıün Kutsal K.itab'ı öneelediğini belirtmektedir. Benzer bir uygulamanın İsliimi gelenekte de varlığına dildmt çekeri Wansbrouglı mesele)i Suyfıti'nin özetiediği iki önemli prensiple izaha çalışmaktadır:
i. ma teahlıara nuzfıluhfı an hulunihi (hülunün valıiyden önce işlevsel olması)
ii. ma teahhara Iiulunuhfı an nuzfıluhl (lıülunün vahiyden sonra iş~ !evsel olması)
İltinci prensip Wansbrough'ya göre iltincil dereceden önemlidir çünkü. bu prensibin hukulda ilişitisi sadece il..yetlerin ·lcronolojisini (Meldu ya da Medeni) çıkarmakta işe yaramaktadır.23 Wansbrouglı'nın iltinci prensiple ilgili bu aceleci indirgemeciliği yadırganmamalıdır. Şayet o vahyi hükümden önce lmbul etseydi kendi kendisi ile çelişınesi gerekecekti bu nedenle ili{ elden bu prensibin önemini minimize etmeye çalışmaktadır. İltinci prensip ise pek çok açıdan Wansbrough'ya hareket alanı tanımaktadır. Öncelilde belirtelim ki hülunün önceliği vahy:in sonralığını ima etmektedir lti Wansbrough da zaten Kur'an'ın geç bir döneme ait olduğunu sıl{ sık vurgulamaktadır. Suyfıti'nin zekat ve abdest örnelderini kullanan Wansbrough bu ikisinin Kur'an'da açık bir şeltilde farz lulınışlarından daha erken dönemde bilinmekte olduluarını sö),lemektedir. Hülunün Kur'an'da ifade edilmeden önce var olması Wansbrough'ya göre, yukarıda da belirtildiği gibi, Kur'an ve sünnetin ilahi vah)iıı üriinü olduğuna, tilavetin ise sadece Kur'an'ın statüsüyle ilgili bir referans kabul edilmesi gerektiğine işaret etmektedir.24
21 John Burton, 'Review Article of Rcwritinğ the Timctable of Early Islam (Norman Calder's Studies in Early Muslim .Jurisprudcnee),' Joumal of tlıe American Oriental Society, 115 (1995) 443-462 22 \Vansbrouğh, a.g.e., 1977, 174 ıJ \Vansbrouğh, a.g.e., 1977, 176 24 \Vansbrough, a.g.e., 1977, 176.
John Wansbrough ve Ahkam Tefsiri 137
1
Wansbrough'nın üzerinde durduğu bir diğer örnek ise 'recm cezası' ve cezayla ilgili rivayetlerde zikredilen 'recm ayeti'dir. Wansbrough'nın değerlendirmelerine göre 'recm cezası' vahiy statüsü alını§tır falmt bu statü Kur'an'dan değil bilaltis. Sünnetten kaynaklanmalüadır. Wansbrough 'recm cezası'nın 'recm ayeti'ne naldedilmesini (cezanın ayetle desteldenmesiııi lti bu a)Tet de Kur'an'da yer almamaktadır) Kur'an metninin artık kanonilt bir statüye geçtiğinin göstergesi olarak kabul etmektedir. Bu sonuç ise ona göre Kur'an'ın artık hukukun kaynağı olarak kullanılması anlamına gelmektedir.25 Böylece Wansbrough 'recm ayetini' sadece Yahudi~Müslüman polemiğinin26 bir parçası olarak değil bilaltis üçüncü asrın ·ba§larından itibaren ortaya çıkan hukı1lu konularda Kur'an'a ba§vurma.anlayı§ının tezahürü olarak da görmektedir. Bununla Wansbrough pek çok İslfuııl kaynağı değerlendirirken söylediği gibi 'recm cezası ve ayetiyle' ilgili bütün detayları hukfılu (lıalakhic) ·açıdan değil anlatım (haggadic) açısından ele almal\.tadır. Wansbrough'nın çok güvendiği ve oldukça da izafi kriteriere sahip edebi yakla§ımının verileri 'recm cezasının' kökeniyle ilgili rivayetleri anlatım (haggadic) çerçevesinde ele almasını gerektirmi§tir. Bu rivayetlerin de kıssa olaral\. değerlendirilmesindelti en temel hedefinin Hz. Peygamber'in Peygamberliğinin sıhhatini garanti altına almak için uydurtılduğunu söylemektedir.27 Sonuç olarak \Vansbrough 'recm cezası' ve 'recm ayetinin' tarihsel açıdan Kur'fm valıyinin ltitapla§masına hizmet ettiğine inanmaktadır. Aslında Wansbrough daha önce de ifade edildiği gibi hukulti ayetlerin Kiır'an'ın (kendi verdiği tarihe göre) ltitap haline gelmesinden sonra da hükümlere kaynak olmadığını söylemektedir. Mesela Etihad'nin tefsir metodolojisinin tamamep./zaggadic (anlatım) tarzında olduğunu söyleyen Wanshrough istisna özelliği ta§ıyan ayet ve çıkarılan hükümleri !se tamamen §ans eseri bu eserlerde yer almı§ alıkarn tefsirleri olarak değerlendirmektedir.28 Buhari'de (ve diğer hadis kaynaldarında) alıkarula ilgili hadislerdelti isnad zincirlerini ise edebi ele§tiri açısından anlamsız bulan Wansbrough söz konusu eserlerin (Buhar!, Müslim, Tirmizi vb.) asıl kayaldarını da Mukatil, İbn İslıak, Kelbi vb. Itimselerin olu§turduldarını belirtmektedir.29 Wansbrough'nın genellemeci yalda§ımında bunun anlamı zaten anlatım (haggadic) özelliği ta§ıyan bu kaynaldarın alıkarn tefsirini ohı§turmayacaldarından ba§lm bir §ey değildir.
15 Wansbrough, a.g.e., 1977, 194. 1(, Wansbrouğh'ın, Kur'an-ı Kerlm'i Hieiiz değil de çok sayıda Yahudi ve Hıristiyan'ın yaşadığı Mezopotamya'da ortaya çıktığı iddiası dolayısıyla hemen hemen pek çok hukfıld uygulamanın arkasında da bu polemiğin tezahürlerini gördüğü n:ıüşahede edilmektedir. Tipik bir örneği '.c\şure Onıeu' cılu§turmuııtur. Ona ve bazı batılı yazariara göre Aşurc orucunun bir Yahudi adctinden yavaş yava:ı esld bir ı\rap adetine nakli bu polcıniğin önemli bir parçasıdır (Wansbrouğh, a.g.e., 1977, 183). 27 Wansbrough, a.,g.e., 1977, 198. 2s \Vansbrough, a.g.e., 1977, 181. 2~ \\'ansbrouğh, a.,ıj.e., 1977, 183.
138 Y. Doç. Dr. ismail ALBAYRAK
Wansbrough'nın konumuzia ilgili bazen açık bazen kapalı bir §ekilde üzerinde durduğu önemli bir konu da'İslfuni lutabiyatın ahlcimla ilgili geli§tirdiği terminolojinin kölderiyle ilgili dü§ünceleridir. Ona göre Müslüman fakihler Kur'an metninde yer alan bazı pasajlar arasındaki uyu§mazlığı(!) tahsis, tefsir ve nesh gibi hermenötik araçlarla çözmeye çalı§maktadır. Faltih ve miifessirler tarafından kullanılan bu araçlar ve diğer pek çok telmik tabir (zahir, nass, ezhar, racih, mercfıh, mürecceh, tercih, has, amın, muhkem, müte§abih vb.) Wansbrough'ya göre daha önce bu tür kavramları kullanan toplumların tarzını çağrı§tırmalttadır. Her ne kadar Müslüman tefsir geleneğiyle Helen ve Yahudi gelenelderi arasındalti ili§ltinin çok daha karma§ık olduğunu söylese de konuyla ilgili imalarıyla çok sık kar§ıla§mak mümkündür. Özetle Mukatil gibi pek çok erken dönem alim artan bir oranda Yahudi (bazen de Hıristiyan -Helen-) tefsir usfılü prensiplerini kullanmışlardır. Mukatil, Rabbi Eli'ezer'in sistemle§tirdiği 32 kuralın dı§ında Yahudi tefsir yöntemlerine de pek çok referansta bulunmu§tur. Wansbrough, Müslüman müfessirlerin metodilt yaklaşımlarını bazen çok geç dönemde ya§amı§ bazı Yalındi ilim adamlarının (Maimonides) yöntemleriyle de özde§le§tirmeye çalı§maktadır. Böylece zaman zaman anokranizme de girse kurgusunu desteldeyebilmek için bütün verileri metodolojisine kurban etmektedir. A)Tıca sadece içerilt değil, erken dönem hlami ltitabi)ratın alıkarn ayetlerini değerlendirmelerini de eslti kültürlerin tesiriyle açıldamaya çalı§mı§tır.
Sonuç
Yıllar önce Wansbrough'nın Qzır'anic Studies adlı eserine bir değerlendirme yazan ve kanaatimizce en az onun kadar skeptik bir oryantalist hüviyet_i arzeden Juynboll, sözlerini §öyle bitirmektedir: 'Wansbrough'nın -filtirlerini kabul edecek- lti§i bulacağından endi§em vardır. '30 Taltipçilerinin sayısal azlığına rağmen, çok yazmalarından dolayı artık bir ekol olarak· kar§ımıza çıkan Wansbrough'nıiı teorileri sayısız tutarsızlık barındırınasma
rağmen Müslüman münewerler tarafiiidan ciddi bir ele§tiriye tabi tutulmamı§tır. Alıkanila ilgili görü§lerini özetle serdetmeye çalı§tığımız Wansbrough'nın konuyla- ilgili en temel düşüncelerini şeltillendiren ki§inin Schacht olduğunu söylemekte fayda vardır. Kısaca İslam fıkhı Kur'an ayetlerinden değil bizzat sonradan ortaya çıl\.an fakat Hz: Peygamber'e atfedilen uygulamalardan kaynaldanmalttadır. Buradan Wansbrough hem Kur'fui'ın ilti kapalt arasında toplanmadığı çılr.:'l.fsamasında bulunurken diğer taraftan da Müslümanların Kur'an ayetlerini sistemsiz kullanmalarından dolayı da Kur'an'ın içeriğinin en azından bir kısmının dağınık bir §eltilde hallun arasında bilindiğini söylemektedir. A~Tıca O ahitam ayetlerinin tefsir ve diğer
ltitabiyatta kullanımını genel çerçeveleriyle çizdiği tefsirin gelişim seyrille oturtmaya da gayret etmekte, bundan dolayı da lıalaklıic tefsiri (ahkam) Kur'an'ın ltitaplaşmasının bir ön aşaması olarak değerlendirmektedir. Hem fıklıın içeriği hem de kullanılan metodun Yahudi-Hıristiyan kaynakların etidsiyle ortaya çıktığı iddiasıyla da Kur'an'ın ve tefsiri:n Hicazi değil Mezopotamya kökenli olduğunu vurgulamaktadır. Bu sonuca ulaşırken kullandığı kaynaldarda oldukça seçici davranan Wansbrough işine yaramayan verileri ise ya soııradan dalıil edilmiş ya da şans eseri bulunan deliller olaral<: değerlendirmiştir. Bu tür bii sunumdan da ne doğulu ne de batılının kabul edeceği bir sonuca varabilmiştir.