Tez Danışmanı: Prof. Dr. Ayla ÖDEKAN Diğer Jüri Üyeleri: Prof Dr. Banu MAHİR (M.S.Ü) Yrd. Doç. Dr. Zeynep KUBAN (İ.T.Ü) İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İSTANBUL DENİZ MÜZESİ’NDEKİ OSMANLI DÖNEMİ SANCAKLARI YÜKSEK LİSANS TEZİ Sanat Tarihçi Müge KILIÇKAYA 402031006 HAZİRAN 2007 Tezin Enstitüye Verildiği Tarih: 07 Mayıs 2007 Tezin Savunulduğu Tarih: 11 Haziran 2007
204
Embed
Istanbul Deniz Muzesi Ndeki Osmanli Donemi Sancaklari Banners of Ottoman Period in the Istanbul Naval Museum
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Ayla ÖDEKAN
Diğer Jüri Üyeleri: Prof Dr. Banu MAHİR (M.S.Ü)
Yrd. Doç. Dr. Zeynep KUBAN (İ.T.Ü)
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İSTANBUL DENİZ MÜZESİ’NDEKİ OSMANLI DÖNEMİ SANCAKLARI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Sanat Tarihçi Müge KILIÇKAYA
402031006
HAZİRAN 2007
Tezin Enstitüye Verildiği Tarih: 07 Mayıs 2007
Tezin Savunulduğu Tarih: 11 Haziran 2007
ii
ÖNSÖZ
Osmanlı sancakları, var olduğu yüzyıllar boyunca Osmanlı Devleti’ni ve kurumlarını temsil etmiş, onları kullananlar tarafından kutsal sayılarak saygı görmüşlerdir. Sancak devletle öylesine özdeşleştirilir ki bir savaş sonrası alınan şehrin kalesine sancak dikilir, ele geçirilen düşman gemilerinin sancakları mezestre edilir yani yarıya indirilir, esirler ise şehirde, ellerinde kendi devletlerine ait sancakları teşhir ederek yürütülürlerdi. Sancaklar, Osmanlı İmparatorluğu’nda taşımış oldukları hukuki ve manevi değerin yanı sıra günümüzde gerek kültür tarihimizin ve gerekse Osmanlı kumaş sanatının bir parçası olarak önem taşımaktadırlar. Ancak Türkiye’de ve yurtdışında çeşitli müzelerde ve koleksiyonlarda bulunan Osmanlı sancakları üzerine araştırmalar sayılıdır. İstanbul Deniz Müzesi’ndeki Osmanlı dönemine ait bahriye sancaklarının incelendiği bu çalışma ve ileride yapılacak benzeri çalışmalar ile geçmişin bu kutsal sayılmış ve ihtişamlı eserlerine dikkat çekileceğini umuyorum. Çalışmam sırasında bana güvenini ve desteğini esirgemeyen değerli hocam Prof. Dr. Ayla Ödekan’a, bilgilerini paylaşarak beni kumaş sanatı hakkında aydınlatan Doç. Dr. Hülya Tezcan’a, İstanbul Deniz Müzesi ve Arşivi’ne, yardımları için Fakir Cavlun ile diğer arkadaşlarıma ve her zaman yanımda oldukları için aileme minnettarım. Haziran 2007 Müge Kılıçkaya
iii
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
ÖNSÖZ…………………….………………………………………………… ii
KISALTMALAR………….………………………………………………… v
RESİM LİSTESİ……………………………………………………………. vi
ÖZET.………………………………………………………………………... xii
SUMMARY………………………………………………………………….. xiv
1. GİRİŞ……………………………………………………………………… 1
1.1. Amaç ve Kapsam…………………………………………………… 1
2. SANCAĞIN TANIMI VE TARİHÇESİ…………………………………. 3
2.1. Sancağın Tanımı ve İlgili Terimler…………………………………. 3
2.2. Tarih İçerisinde Sancak……………………………………………... 8
2.2.1.İslamiyet Öncesi Türklerde Sancak……………………………. 9
2.2.2. İslamiyet Sonrası Türklerde Sancak…………………………… 11
2.2.3. Osmanlı İmparatorluğu’nda Sancak...…………………………. 13
2.2.3.1. Askerî Birlik ve Orta Sancakları..………………………... 17
2.2.3.2. Alay Sancakları...………………………………………… 19
2.2.3.3. Sosyal Hayatta Kullanılan Sancaklar...…………………... 19
2.2.3.4. Sancak-ı Şerif……...……………………………………... 20
3. OSMANLI BAHRİYE SANCAKLARI……………………………………. 30
3.1. XV.- XX. Yüzyıllarda Bahriye Sancakları...…………………………. 30
3.2. Kaptanpaşa-Kapudâne-Patrona-Riyale ve Derya Beylerinin Sancakları 35
3.3. Donanmanın Sefere Çıkışında ve Merasimlerde Sancak…………….. 39
3.4. Osmanlı Bahriye Sancaklarındaki Simgeler……………...………….. 41
3.4.1. Zülfikar………………………………………………………… 41
iv
3.4.2. Hilal…………………………………………………………….. 43
3.4.3. Güneş…………………………………………………………… 45
3.4.4. Mühr-i Süleyman………………………………………………. 46
3.4.5. Pençe-i Âl-i Abâ…..…………………………………………… 50
3.4.6. Tuğra…………………………………………………………… 52
3.5. Osmanlı Sancaklarındaki Dinî İbareler..……....……………..……… 54
3.6. Osmanlı Minyatürlerinde Bahriye Sancakları……………………….. 55
4.2.1.Sancaklarda Kullanılan İpekli Kumaşlar………………………… 105
4.2.1.1.Sandal ve Dimi Sandalı…………………..……………… 105
4.2.1.2.Tafta………………………………………...…………… 106
4.2.1.3.Dârâyî…………………………………………...………. 107
4.2.2.Sancaklarda Kullanılan Yünlü Kumaşlar……………………….. 108
4.2.3.Sancaklarda Kullanılan Pamuklu Kumaşlar…………………….. 109
4.3. Sancaklardaki Dokuma ve Süsleme Teknikleri...…………………… 110
5. İSTANBUL DENİZ MÜZESİ’NDEKİ OSMANLI SANCAKLARI..…… 112
5.1.Katalog………………………………………………………………… 112
6. SONUÇ……………………………………………………………………….. 163
KAYNAKLAR………………………………………………………………….. 168
EKLER…………………………………………………………………………... 177
ÖZGEÇMİŞ……………………………………………………………………... 189
v
KISALTMALAR
a. :Ağırlık BOA :Başbakanlık Osmanlı Arşivi CBH :Cevdet Tasnifi (Bahriye) C.İKTS :Cevdet Tasnifi (İktisat) civ. :civarında db. no. :demirbaş numarası DCBL :Dublin Chester Beatty Library DMA :Deniz Müzesi Deniz Tarihi Arşivi DMK :Deniz Müzesi İhtisas Kütüphanesi E. :Evrak H. :Hazine Kitaplığı hd. :Hükümdarlık dönemi HH :Hatt-ı Hümayun İÜK :İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi LBM :Londra British Museum M./H. :Miladi/Hicri MBN :Mülga Bahriye Nezareti R. :Revan Kitaplığı TSMA :Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi TSMK :Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi
vi
RESİM LİSTESİ
Resim 1- a. Prehistorik dönem örneği, b. Kumaş parçalı primitif örnek, c. Mısır, MÖ 4. bin sonu, d. İran bölgesinden metal örnek, MÖ 3. bin. e.Perslere ait örnek, MÖ 5. yy. Zygulski, Z., 1992. Ottoman Art in Service of the Empire, New York University Press, New York and London, fig.1. …………………………………………… 24
Resim 2- Roma döneminden örnekler. Zygulski, Z., 1992. Ottoman Art in Service of the Empire, New York University Press, New York and London, fig.2. ……. 24
Resim 3- Sancak Mushafı, Acar, Ş., 2005. Sancak Kur’ânları, Antik Dekor, 88, Nisan–Mayıs, s.120. …………………………………………………………… 24
Resim 4- Sultan Abdülaziz (hd.1861-1876) tarafından Mesudiye Zırhlısı’na hediye edilen mushaf. İstanbul Deniz Müzesi Envanteri, db.no.0982. ……………. 25
Resim 5- Osmanlı Tuğu, Petrasch E., ve diğ., 1991. Die Karlsruher Türkenbeute: Badisches Landesmuseum Karlsruhe, Hirmer Verlag, München, s.77. ……. 26
Resim 6- Doğu Türkistan’ın Kuça şehrinde kurt başlı sancak tutan bir insan tasviri. Çoruhlu, Y., 1993. Türk Sanatının ABCsi, Simavi Yayınları, İstanbul, s.48. ….. 26
Resim 7-Doğu Türkistan’ın Kuça şehrinde bulunan duvar resminde kurt başlı sancak tutan Türk Kağanı. İndirkaş, Z., 2002. Türklerde Hükümdar Tacı Geleneği, Kültür Bakanlığı, Ankara, s.123. ……………………………………………………. 26
Resim 8- Saltanat sancakları, Eğri Fetihnâmesi, Haçova meydan savaşından ayrıntı, Şehnâme-i Sultan Mehmed III (TSMK, H.1609, y.50b-51a) Nakkaş Hasan, 1598. Mahir, B., 2005. Osmanlı Minyatür Sanatı, Kabalcı Yayınevi, İstanbul. Resim 61’den ayrıntı. …………………………………………………………………… 27
Resim 9- Saltanat sancakları, Mohaç Savaşı, Hünernâme (TSMK, H.1524) vr.256b. Nakkaş Osman, 1588, Tanındı, Z., 1996. Türk Minyatür Sanatı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, s.38. …………………………………………… 27
Resim 10-Saltanat sancakları, Sultan II. Osman’ın Hotin Seferi’ne gidişi. (Ayrıntı), Şehnâme-i Nadirî’den, Nakşi, 1622, TSM, H.1124, vr.53b. Tanındı, Z., 1996. Türk Minyatür Sanatı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, s.55. ……. 28
Resim 11- 1884 tarihli Hariciye Nezareti Salnamesi. …………………… 28
Resim 12- Estonibelgrad Kalesi’nin fethi, Hünernâme II, Nakkaş Osman ve ekibi, 1588. Mahir, B., 2005. Osmanlı Minyatür Sanatı, Kabalcı Yayınevi, İstanbul. Resim 60’tan ayrıntı. …………………………………………………………………… 29
Resim 13- Piri Reis, Kitab-ı Bahriye, 2612 numaralı Ayasofya nüshasında Marmaris Limanı. İstinsahı H.10. yüzyıl, vr.398a’dan ayrıntı. …………………………… 65
Resim 14- İnebahtı Deniz Savaşı. G.G. Toudouze ve diğ., 1939, Histoire de la Marine, Paris, s.90-91. …………………………………………………… 65
Resim 15- Piri Reis, Kitab-ı Bahriye, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, 6605 numaralı nüsha, istinsahı H.10. yüzyıl, vr.81b’den ayrıntı. ………………… 66
vii
Resim 16- 1737 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Osmanlı Donanması, (TSMA E 9401’in çizimi). Kurtoğlu F., 1935. 1736-37 Seferi’ne İştirak eden Bir Türk Denizcisinin Hatıraları, 335 Sayılı Deniz Mecmuası Tarih Eki, Deniz Matbaası. …………. 66
Resim 17- 1737 Osmanlı-Rus Savaşı’na katılan kalyon ve çektiriler. Çizim: el-Hac Feyzullah, Keyfiyet-i Rusya, vr.72a. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.365. ……………. 67
Resim 18– Yeşil-sarı-kırmızı-turuncu çizgili kadırga sancakları, Piri Reis, Kitab-ı Bahriye TSMK, R.1633, vr. 435a. ……………………………………………. 67
Resim 19- Kaptan-ı derya Küçük Hüseyin Paşa’ya III. Selim tarafından Mısır Zaferi sebebiyle verilen sancak. TSMA, E. 9482-2 (Soldaki resim). İstanbul Deniz Müzesi Deniz İhtisas Kütüphanesi, Asar-ı Atika Bölümü, db. no. 986 Sancak Albümü, vr.1b. (Sağdaki resim). ……………………………………………………………. 68
Resim 20- Düz kırmızı renkli donanma sancağı, TSMA, E. 9482-4. …….. 68
Resim 21- Ahmet Muhtar Paşa’nın Feth-i Celîl-i Konstantıniyye adlı eserindeki, 19. yüzyıl başında Osmanlı kalyonlarına çekilen sancaklar. Bostan, İ. 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul, s.216. ……………………………. 68
Resim 22– Kaptan-ı deryaya ait sol başta bulunan hilalli ve yedi kollu yıldızlı sancak. İstanbul Deniz Müzesi, db. no.727. ……………………………………. 69
Resim 23- İşaret-i Umumiye-i Bahriye, H.1309/M.1891. ……………………. 69
Resim 24- Mecmuat-ül Bahriyyun, H.1319/M.1901:1-2. ……………………. 69
Resim 25- Çektiri döneminden 1800 yılına dek kullanılmış Kaptanpaşa sancakları. İstanbul Deniz Müzesi Deniz İhtisas Kütüphanesi, Asar-ı Atika Bölümü, db. no. 986 Sancak Albümü, vr. 2b, 1b. ……………………………………………………. 69
Resim 26- 1800 yılına dek kullanılmış olan Kapudâne sancakları. İstanbul Deniz Müzesi Deniz İhtisas Kütüphanesi, Asar-ı Atika Bölümü, db. no. 986 Sancak Albümü, vr. 2b, 1b. ……………………………………………………………. 70
Resim 27- 1800 yılına dek kullanılmış olan Patrona sancakları İstanbul Deniz Müzesi Deniz İhtisas Kütüphanesi, Asar-ı Atika Bölümü, db. no. 986 Sancak Albümü, vr. 2b, 1b. ……………………………………………………………. 70
Resim 28- 1800 yılına dek kullanılmış kumbaralı ve makaslı Riyale sancakları. İstanbul Deniz Müzesi Deniz İhtisas Kütüphanesi, Asar-ı Atika Bölümü, db. no. 986 Sancak Albümü, vr. 2b, 1b. ……………………………………………………. 70
Resim 29- Bir Riyale gemisindeki kıç gönderine çekilmiş hilal ve yıldızlı sancak ile çanak kumbaralı Riyale sancağı ve ayrıntısı. Tableau Des Nouveaux Reglemens De L’Empire Ottoman, Mahmud Raif Efendi, Constantinople, 1798, s.49. …….. 71
Resim 30- Zülfikar şeklinde mühür. Berk S., 2003. Osmanlı Tılsım Mühürleri, P Dergisi, 29, Bahar, s.25. ……………………………………………………. 71
Resim 31- Kılıç Ali Paşa Camii bahçesindeki Zülfikarlı mezar taşı. Ayanoğlu, F.İ., 1942. Vakıflar İdaresince Tanzim Ettirilen Tarihî Makbereler, Vakıflar Dergisi, 2, s.399-403, Resim 8. ……………………………………………………………. 71
Resim 32- Sancaklar üzerinde görülen çeşitli Zülfikar motifleri. Zygulski Z., 1992. Ottoman Art in Service of the Empire, New York University Press, New York and London, s.44. ……………………………………………………………………. 72
viii
Resim 33- İnebahtı (Lepanto) Deniz Savaşı’nda kullanılmış ve Pisa San Stefano Kilisesi’nde bulunan sancak. Encylopaedia of Islam, Hilal, 3. Cilt, 1971, plate XVI-Fig.17. …………………………………………………………………………… 72
Resim 34- Kabzası ejder şeklinde biten Zülfikar. Koz, M.S., 2004. Al-Yeşil Gölge Estergon Sancağı, YKY, İstanbul. …………………………………………… 73
Resim 35- İbrahim el Mürsi, Akdeniz Haritası, Özdemir K., 1992. Osmanlı Deniz Haritaları Ali Macar Reis Atlası, Creative Yayıncılık, İstanbul, s.120-121. ….. 73
Resim 36- Hilal desenli kaftan. Atasoy, N. ve diğ., 2001. İpek, Osmanlı Dokuma Sanatı, TEB İletişim ve Yayıncılık, İstanbul. …………………………… 74
Resim 37- Hilal desenli kemha kumaş. Atasoy, N. ve diğ., 2001. İpek, Osmanlı Dokuma Sanatı, TEB İletişim ve Yayıncılık, İstanbul. …………………… 74
Resim 38- Hilal (aynı zamanda çintemani) desenli tören kaftanı, 17. yüzyıl. Geleneksel Türk Sanatları, 1993. Haz. Mehmet Özel, Kültür Bakanlığı, Ankara, s.164 (Soldaki Resim). III. Murat’a ait (hd. 1574-1595) ipek, hilalli ve yıldızlı kaftan. Öz, T., 1946. Türk Kumaş ve Kadifeleri I, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, Pl.XXXI. (Sağdaki Resim). …………………………………………………………… 74
Resim 39- Sancaklarda görülen çeşitli hilal ve hilal-yıldız motifleri. Zygulski Z., 1992. Ottoman Art in Service of the Empire, New York University Press, New York and London, s.37. …………………………………………………………… 75
Resim 40- Konya Karatay Medresesi’ndeki duvar çinilerinde mühr-i Süleyman motifi. Öney G., 1992. Anadolu Selçuklu Mimari Süslemesi ve El Sanatları, Türkiye İş Bankası, Ankara, s.116. …………………………………………………… 75
Resim 41- Ankara Molla Büyük Mescidi alçı mihrabındaki altı kollu yıldız motifi. Öney, G., 1989. Beylikler Devri Sanatı 14.-15. Yüzyıl (1300-1453), TTK, Ankara, resim 40. …………………………………………………………………… 75
Resim 42- Mühr-i Süleyman motifli şifalı gömlek, (1564-1565) TSM 1133. J.M. Rogers and R.M. Word, Suleyman the Magnificent, Trutees of the British Museum, 1988, s.177. …………………………………………………………………… 76
Resim 43- 1460’tan 1489’a Osmanlı paralarında mühr-i Süleyman ve yıldız motifleri, Alparslan ve diğ., Başlangıcından Bugüne On Bin Türk Motifi Ansiklopedisi, Gözen Kitabevi, İstanbul, s.172. ……………………………. 76
Resim 44- Romalı askerlerin “signa militaria” isimli askerî amblemlerindeki el işareti. Kurtoğlu, F., 1992. Türk Bayrağı ve Ay Yıldız, TTK, Ankara, s.19. ….. 77
Resim 45- Pençe-i Âl-i Abâ, parmakların içinde Hz. Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin yazılıdır. Falname, TSM H. 1703. And, M. Minyatürlerde Osmanlı-İslam Mitalogyası, Akbank, İstanbul, 1998, s.40. ……………………………………. 77
Resim 46- Pençe-i Âl-i Abâ şeklinde mühür. Berk S., 2003. Osmanlı Tılsım Mühürleri, P Dergisi, 29, Bahar, s.22-31. ……………………………………. 78
Resim 47- Sancaklarda görülen Pençe-i Âl-i Abâ motifleri, Zygulski, Z. Ottoman Art in Service of the Empire, New York University Press, New York and London, 1992, s.50. ……………………………………………………………………………. 78
Resim 48- Tuğraların bölümlendirilmesi, Özdemir K., 1997. Osmanlı Arması, Dönence, İstanbul, s.49. ……………………………………………………. 78
ix
Resim 49- Khalili koleksiyonundaki sancak, 1819-20. Saff suresi ile beraber Hud suresinin 88. ayeti (Muvaffakiyetim de ancak Allah'ın yardımı ile olacaktır) bulunmaktadır. Roger, J.M., Empire of the Sultans, Ottoman Art from the Collection of Nasser D. Khalili, The Nour Foundation, London, 1996, kat. no.76. …… 79
Resim 50- Khalili koleksiyonundaki sancak, Erken 19. yüzyıl. Saff suresi, Nisa suresi görülmekle beraber, sancağın bordüründe İhlas suresi tekrarlanmıştır. Roger, J.M., Empire of the Sultans, Ottoman Art from the Collection of Nasser D. Khalili, The Nour Foundation, London, 1996, kat. No.77. ……………………………. 79
Resim 51- 19. yüzyıla ait sayebanda kartuş içerisinde Fetih suresinin ilk ayeti. (TSM, Env no 29/20) Atasoy N., 2000. Otağ-ı Hümayun Osmanlı Çadırları, Aygaz, İstanbul, s.212. …………………………………………………………… 80
Resim 52- Tulon Limanı’nda Osmanlı donanması, Matrakçı Nasuh, Süleymannâme (TSMK, H.1608), vr. 22b-23a. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.327. ……………………. 80
Resim 53- Marsilya Limanı’nda Osmanlı kadırgaları, 1543, Matrakçı Nasuh, Süleymannâme (TSMK, H.1608) vr.24b-25a. Bostan, İ., 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul, s.72-73. ……………………………………. 81
Resim 54- İntibe (Antibes) Kalesi ve dağı önünde Osmanlı kadırgaları, 1543. Matrakçı Nasuh, Süleymannâme (TSMK, H.1608) vr.21a. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.325..81
Resim 55- Cenova Limanı önünde yelkenle giden Osmanlı kadırgaları, Matrakçı Nasuh, Süleymannâme (TSMK, H.1608) vr.32b-33a. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.324. …. 82
Resim 56– Nis şehri, Matrakçı Nasuh, Süleymannâme (TSMK, H.1608) vr. 27b-28a. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.326. …………………………………………………… 82
Resim 57- İnebahtı Kalesi ve Limanı, 1499. Matrakçı Nasuh, Tarih-i Sultan Bayezid (TSMK, R.1272) vr.21b-22a. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.328. …………………… 83
Resim 58- Barak Reis’in gökesinin Venedik barçaları ile Bradona adası açıklarındaki savaşı, 1499. Matrakçı Nasuh, Tarih-i Sultan Bayezid (TSMK, R. 1272), vr. 24a. Geleneksel Türk Sanatları, 1993. Haz. Mehmet Özel, Kültür Bakanlığı, s.185. .. 83
Resim 59- Osmanlı donanmasının Kıbrıs’ta Limasol koyunda demirleyerek karaya asker çıkarması ve minyatürden ayrıntı. Seyyid Lokman, Şehnâme-i Selim Han (TSMK A. 3595), vr.102b. İslam Sanatında Türkler, 1982. Yapı ve Kredi Bankası, İstanbul, s. 101. ……………………………………………………………. 84
Resim 60- Navarin Savaşı, Seyyid Lokman, Şehnâme-i Selim Han (TSMK, A.3595), vr.128b-129a. Atasoy, N.-Çağman, F., 1974. Turkish Miniature Painting, Publications of the R.C.D. Cultural Institute, İstanbul, Plate 16. …………… 84
Resim 61- Halk-al-vaad kuşatması, Seyyid Lokman, Şehnâme-i Selim Han (TSMK, A.3595), vr.145b-146a. Atasoy, N.-Çağman F., 1974. Turkish Miniature Painting, Publications of the R.C.D. Cultural Institute, İstanbul, Plate 15. …………… 85
Resim 62- Karadeniz’de Faş Kalesi’nin fethi ve tamiri, Seyyid Lokman, Şehinşehnâme (TSMK, B.200), vr.89a. İslam Sanatında Türkler, 1982. Yapı ve Kredi Bankası, İstanbul, s. 100. …………………………………………………… 85
x
Resim 63- Şark serdarı Özdemiroğlu Osman Paşa ile Kaptan-ı derya Kılıç Ali Paşa’yı bekleyen bir kadırga. Asafî, Şecâatnâme, (İÜK. T. 6043) vr. 216b. Âsafî Dal Mehmed Çelebi, Şecâtname, Özdemiroğlu Osman Paşa’nın Şark Seferleri (1578-1585), Haz. Prof. Dr. Abdülkadir Özcan, Çamlıca Basım-Yayın, İstanbul, 2006, s.432. ……………………………………………………………………………. 86
Resim 64- Sinan Paşa’nın Tunus Seferi sırasında buğday yüklü bir düşman barçasını ele geçirmesi, Rumuzî, Tarih-i Feth-i Yemen (İÜK. T. 6045), vr. 594b. Bostan, İ., 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul, s. 200. …….. 86
Resim 65- Hızır Bey’in Aden üzerine giden Portekiz donanmasını kadırgalarla uzaklaştırması, Rumuzî, Tarih-i Feth-i Yemen (İÜK. T. 6045), vr. 87a. Bostan, İ., 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul, s. 201. …….. 87
Resim 66- Yemen Serdarı Sinan Paşa’nın Muha’dan kadırga ile Cidde’ye gelişi, Rumuzî, Tarih-i Feth-i Yemen, (İÜK. T. 6045), vr.558. Bostan, İ., 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul, s. 95. …………………………….. 87
Resim 67- Tunus Serdarı Sinan Paşa’yı bekleyen bir kadırga, Rumuzî, Tarih-i Feth-i Yemen, (İÜK. T. 6045), vr.585b. Bostan, İ., 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul, s. 96. ……………………………………………. 88
Resim 68- Mısır Valisi Ali Paşa’nın bindiği kadırga (Vakâyi-i Ali Paşa, vr. 24b’nin çizimi). Ordu Bayrak ve Sancakları, 1953. Maarif Basımevi, İstanbul. .…….. 88
Resim 69- Varna’da Kazaklarla mücadele. Paşaname (British Library, Sloane Add.6584), vr.78a. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.92. ……………………………………. 89
Resim 70- 1618’de Güzelce Ali Paşa’nın düşman kalyonlarını ele geçirişi. Şehnâme-i Nadirî (TSMK, H.1124), vr. 28b-29a. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.230. …………….. 89
Resim 71- Baştardadaki sancaklar. Şehnâme-i Nadirî (TSMK, H.1124), vr. 40b. Bostan, İ., 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul, s. 177. ..90
Resim 72- Kaptanpaşanın üç fenerli kadırgası. Venedik Correr Müzesi Kütüphanesi El Yazmaları Bölümü, foliolardan oluşan 17. yüzyıla ait albüm (Cicogna e.y. 1971 [MCCCXLVIII]). Yüzyıllar Boyunca Venedik ve İstanbul Görünümleri, İtalyan Kültür Merkezi, 2005, İstanbul, s.206. ……………………………………. 90
Resim 73- Bir Türk kadırgası. Venedik Correr Müzesi Kütüphanesi El Yazmaları Bölümü, foliolardan oluşan 17. yüzyıla ait albüm (Cicogna e.y. 1971 [MCCCXLVIII]). Yüzyıllar Boyunca Venedik ve İstanbul Görünümleri, İtalyan Kültür Merkezi, 2005, İstanbul, s.205. …………………………………….. 90
Resim 74- Tenedo Kalesi’nin Türk donanması tarafından geri alınması, Venedik Correr Müzesi Kütüphanesi El Yazmaları Bölümü, foliolardan oluşan 17. yüzyıla ait albüm (Cicogna e.y. 1971 [MCCCXLVIII]). Yüzyıllar Boyunca Venedik ve İstanbul Görünümleri, İtalyan Kültür Merkezi, 2005, İstanbul, s.199. …………….. 91
Resim 75- III. Ahmet’in Aynalıkavak Sarayı’ndan Delibalta Kalyonu’nun geçişini ve denizcilerin gösterilerini izlediği Haliç’teki gösteri. Surnâme-i Vehbi (TSMK, A. 3593), vr. 92b-93a. Atıl, E., 1999. Levni ve Surnâme, Bir Osmanlı Şenliğinin Öyküsü, Koçbank, s.168-169. …………………………………………… 91 Resim 76- III. Ahmet’in Aynalıkavak Sarayı’ndan Delibalta Kalyonu’nun geçişini ve denizcilerin gösterilerini izlediği Haliç’teki gösteri. Surnâme-i Vehbi (TSMK, A.
xi
3594), vr. 142a. Atıl, E., 1960. Turkish Miniature Painting, Charles E. Tuttle Company, Levha II. …………………………………………………………… 92
Resim 77- Okmeydanı’nda yapılan şenliklerde bir kadırga ile direkler arasında gidip gelen iki kalyon. Surnâme-i Vehbi (TSMK, A. 3593), vr.10b. Atıl, E., 1999. Levni ve Surnâme, Bir Osmanlı Şenliğinin Öyküsü, Koçbank, s.243. ……………. 92
Resim 78- Tersane bölüğünün gösterisi. Surnâme-i Vehbi (TSMK, A. 3593), vr. 45a. Atıl, E., 1999. Levni ve Surnâme, Bir Osmanlı Şenliğinin Öyküsü, Koçbank, s.206. …………………………………………………………………………. 93
Resim 79- Topçu ve tersane bölüklerinin gösterisi. Surnâme-i Vehbi (TSMK, A. 3593), vr. 98a. Atıl, E., 1999. Levni ve Surnâme, Bir Osmanlı Şenliğinin Öyküsü, Koçbank, s.166. …………………………………………………………… 93
Resim 80- Esnaf alayının geçişi. Surnâme-i Vehbi (TSMK, A.3593), vr.129b-130a. Atıl, E., 1999. Levni ve Surnâme, Bir Osmanlı Şenliğinin Öyküsü, Koçbank, s.270. …………………………………………………………………………… 94
Resim 81- İki ambarlı bir kalyon minyatürü, Surnâme-i Vehbi (TSMK, A. 3594), vr.16b. Bostan, İ., 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul, s.109. …………………………………………………………………………… 94
Resim 82- III. Ahmet ve baştarda-i hümayun minyatürü. Surnâme-i Vehbi (TSMK, A. 3594), vr.76b-77a. Yüzyıllar Boyunca Venedik ve İstanbul Görünümleri, İtalyan Kültür Merkezi, 2005, İstanbul, s.90. ……………………………………. 95
Resim 83- II. Bayezıt’in yaptırdığı gökenin sancakları. Kâtib Çelebi, Tuhfetü’l-Kibar fi Esfar el-Bihâr (TSMK, R.1192), vr.16b. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.365. ……………. 95
Resim 84- 17. yüzyıldaki bir kalyonun sancakları. Piri Reis, Kitab-ı Bahriye (TSMK R. 1633) vr. 432a’dan ayrıntı. ……………………………………… 96
Resim 85- 17. yüzyıla ait iki ambarlı bir kalyonun sancakları. Piri Reis, Kitab-ı Bahriye (DMK no. 989), vr. 47a’dan ayrıntı. ……………….……… 96
Resim 86- Kadırgada görülen sancaklar. Piri Reis, Kitab-ı Bahriye (DMK. no. 989), vr. 426a. …………………………………………………………………… 97
Resim 87- Turuncu sancakları ve yeşil renkli flandraları ile bir kalyon. Piri Reis, Kitab-ı Bahriye (İÜK.123), vr. 470a’dan ayrıntı…….……………… 97
Resim 88- İnebahtı sancağının yazı frizinde, araya yerleştirilmiş ikişerli bitki motifleri. …………………………………………………………………… 161
Resim 89- 0682 no’lu sancakla benzer motife sahip Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki sancak. Kurtoğlu, F., 1992. Türk Bayrağı ve Ay-Yıldız, Türk Tarih Kurumu Basımevi, (3. Baskı), Ankara, s.87. …………………………………………… 161
Resim 90- 0682 no’lu sancağın Zülfikarın olduğu uç kısmından ayrıntı. Atasoy N. ve diğ., 1992. Splendors of the Ottoman Sultans, Çev. Tülay Artan, Wonders, Memphis, s.42. …………………………………………………………… 162
Resim 91-Alay sancaklarıyla donanmış bir gemi. Rasim, A., 1325. Vardabandıracılık, Matbaa-i Bahriye, s.17. ……………………………………. 162
xii
ÖZET
Sembollerin insan yaşamına girişi, insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanoğlu başta istekleri, korkuları olmak üzere kendini ifade etmek için sembolleri kullanmış ve bunlara inanmıştır. Toplumların ortaya çıkmasından sonra her topluluk kendine özel bir işaret belirlemiş, yaşadığı ortamda bu simgeleri kullanmıştır. Simgeler, önceleri dinî amaçlara hizmet etmekteyken daha sonra devletlerin işaretleri olarak insan hayatında yer almışlardır. Devlet ya da devlet benzeri organizasyonların en önemli sembolleri sancaklar olmuştur.
Bu işaretler maden gibi sert maddelerden yapılmış amblemler şeklinde bir direk ya da bir mızrak ucuna takılarak kullanılmıştır. Toplumsal teşkilatlanmanın üretim ilişkileri ile birlikte gelişmesi, mülkiyetin kime ve kimlere ait olduğunun bir şekilde ifade edilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu gereklilik zaten geleneksel olarak var olan sembollerle, egemenliği belirtme şeklinde çözümlenmiştir. Toplumsal örgütlenmenin tepe noktası olan devlet ve onun organları sembollerle ifade edilmiş bunlara atfedilen bütün değerler bu sembollerde cisimleştirilmiştir.
Türk toplumunda sancak hem İslamiyet öncesinde hem de İslamiyet sonrasında kullanılmış ve kutsal anlamlar taşımıştır. Sancak, devletin egemenliğini, hükümdarın gücünü, toplumun birliğini temsil etmiştir. Osmanlı Devleti’nde, hükümdar tahta geçtiğinde, adına para basılır, tuğra yapılır ve diğer bir hükümdarlık işareti olarak sancak yaptırılırdı. Sancaklarda birçok renk kullanılmakla beraber beyaz, kırmızı, yeşil ve sarı renge daha çok yer verilmiştir.
Orduda kullanılan sancaklar, devlet ya da din uğruna savaşan askerler için manevi bir kuvvet olmuş, kutsal bir anlam taşımıştır. Bu sebeple sancakların gerek şekillerine ve gerekse yapıldıkları malzemelere önem verilmiştir. Üzerlerinde toplumu ifade eden ve onlara moral veren işaretler kullanılmıştır. Osmanlı sancaklarında İslam dininin de etkisiyle figür kullanılmamış daha çok kutsal ve dinî anlamı olan sembollere yer verilmiştir. Bunlar İslamiyet öncesinden itibaren Türkler için manevi değeri olan hilal, yıldız ve güneş gibi semavi semboller ile İslamiyet sonrası Türk kültürüne giren Zülfikar, mühr-i Süleyman ve Pençe-i Âl-i Abâ gibi sembollerdir.
Osmanlı bahriyesi de sancaklarında bu sembolleri kullanmış ve renk olarak kırmızı ile yeşile daha çok yer verilmiştir. İlk zamanlardan itibaren yeşil sancaklar Osmanlı bahriyesinde ağırlıklı olarak kullanılırken III. Selim (hd.1789-1807) zamanında kırmızı renk ön plana çıkmıştır. III. Selim devletin resmî bir sembolünü oluşturma çabasına giren ilk hükümdar olmakla beraber zamanında Kaptanpaşa olan Küçük Hüseyin Paşa’nın da gayretleri ile bahriye sancaklarında yeşil yerine kırmızı renk kullanılmaya başlanmıştır. 19. yüzyıl sonundaki ve 20. yüzyıl başındaki devlete ait salname ve bahriye işaret defterlerinde sancakların resimlerini, nerede ve nasıl kullanıldıklarına dair bilgileri bulmak mümkündür.
Bu çalışmada yabancı ve yerli kaynaklar ışığında Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi ve İstanbul Deniz Müzesi Deniz Tarihi Arşivi ve kütüphanesindeki görsel ve yazılı veriler kullanılarak İstanbul Deniz Müzesi’ndeki
xiii
Osmanlı dönemi bahriye sancaklarının sanatsal ve kültürel yönleri bir araya getirilmeye çalışılmıştır.
xiv
SUMMARY
The appearance of the symbols in human life is as old as human history. The humankind, at first, has used symbols in order to express its wishes, fears as well as emotions. After the emergence of communities, each one has chosen a special sign and used it in its life. While at first these symbols served for religious aims, then they started to be used as the signs of the states. Banners were of the leading symbols of the states and also its organizations.
Those symbols which were in shape of emblems and made of hard materials like mine were used in the heads of a lance or a post. With the development of both communal organization and production caused the necessity of expression of which property belongs to whom actually. This necessity of showing sovereignty was obtained through the already used traditional symbols. The state which is the top of communal organization and its agencies were represented by means of those symbols. Also the values imputed to the state and its agencies were materialized with those symbols.
Banners in Turks were used before and after the Islam and also possessed some holy meanings.They also represented the sovereignty of the state, the power of the rulers and the unity of community. After being a ruler of Ottoman Empire, seals were made in the sultan’s name (tuğra), fresh coins were minted and banner was also made as a ruler sign. Most colors were used in banners; however the colors of white, red, green and yellow were frequently used.
The military banners have a sense of some moral support and holy meaning for the soldiers who were fighting for the state or religion. Therefore the figures and the materials of the banners were considered important. Some signs that expressed and motivated the whole community were used on the banners. On the Ottoman banners were used mostly the holy symbols under the influence of Islam instead of figures. Those were the celestial symbols like the crescent moon, stars and the sun which had a moral importance also before Islam and ‘Zülfikar’ (the forked sword of Caliph Ali originally of Mohammed), ‘mühr-i Süleyman’ (the signature of Prophet Süleyman), ‘Pençe-i Âl-i Abâ’ (the hand symbolized the five holy persons, Mohammed, Ali, cousin and son-in-low of Mohammed, Fatma wife of Ali, daughter of Mohammed , Hasan and Hüseyin the sons of Ali, grandsons of Mohammed) which have had moral importance after the becoming Islam.
The Ottoman Navy has used those aforesaid symbols on their banners, as colors the red and the green were preferred usually. During the first period the green banners were used mostly but from the time of Selim III, the first sultan who has tried to make an official symbol of the state, on it were used the red banners. Thanks to Küçük Hüseyin Paşa, the Commander of Navy in the reign of Selim III, red was started to be used on naval banners instead of green. Nevertheless, it is possible to find the data about the navy banners in official yearbooks and sign publishes belonging to the end of the 19th Century and the beginning of the 20th Century. Those books and publishes told about how and where the banners were used for.
xv
In this study under gathered information of foreign and domestic sources also through the visual and theoritical data of Ottoman Archives of Prime Ministry, Archives of Topkapi Palace Museum and Archives of Naval History of Naval Museum, the cultural and esthetic sides of Ottoman Navy Banners in İstanbul Naval Museum were tried to get together.
1
1. GİRİŞ
1.1. Amaç ve Kapsam
Osmanlı Devleti’nin kullanmış olduğu sancaklar gerek kullanıldıkları yerler ve
gerekse formları açısından oldukça çeşitlidir. Ancak bunların devletin kuruluşundan
itibaren bir standarta bağlanmamış olması araştırmacılar açısından çeşitli zorlukları
beraberinde getirmektedir. Sancaklarla ilgili bilgiler vakanüvislerin yazdıkları tarihî
kayıtlarda ve arşiv vesikalarında ayrıca bir bilgi olarak yer almamaktadır,
bulunabilenler daha çok arada verilmiş kısa bilgilerdir.
Osmanlı sancakları ile ilgili çalışmalar ise az sayıdadır. Fevzi Kurtoğlu’nun “Türk
Bayrağı ve Ay-Yıldız” ve Z. Zygulski’nin “Ottoman Art in Service of the Empire”
adlı kitaplarında Osmanlı sancaklarına yer verilmiştir. Birinci kitabın ilk basımının
altmış dokuz yıl önce yapılmış olması dolayısıyla içindeki bazı bilgiler geçerliliğini
yitirmiştir. Örneğin İstanbul Deniz Müzesi envanterinde bulunan İnebahtı sancağının
Venedik Müzesi’nde olduğunun belirtilmesi gibi. Ancak bu kitap, içerisinde Topkapı
Sarayı Müzesi’nde ve İstanbul Deniz Müzesi’nde bulunan birçok sancağın resmini
barındırması ve kullanılan arşiv vesikaları açısından önemlidir. Zygulski’nin
çalışması ise sadece sancaklarla ilgili olmamakla beraber güncel bilgileri
barındırması açısından önemli bir kaynaktır. Fakat özellikle bahriye sancakları ya da
İstanbul Deniz Müzesi’ndeki sancaklarla ilgili ve bunların yapıldıkları malzemeler,
kumaşları ve süsleme teknikleri hakkında bir çalışma yapılmamıştır. Bu tezle bu
eksiklik giderilmeye çalışılacaktır.
İstanbul Deniz Müzesi’ndeki Osmanlı dönemi sancakları üzerine yapılmış bu çalışma
sırasında, araştırılan materyalin cinsi ve imkânlar ile ilgili olarak bir takım
zorluklarla karşı karşıya kalınmıştır. 14 metre ve 11 metre gibi çok büyük boyutlara
sahip bazı sancakların açılamaması ve fotoğraflarının çekilememesi, kumaş gibi
hassas bir malzemeden yapılmış olmaları ve bazı eserlerin müzede teşhirde olması
bahsedilen zorluklardan bazılarıdır. Bu sebeple kimi zaman Kurtoğlu’nun “Türk
Bayrağı ve Ay-Yıldız” adlı kitabından kimi zaman İstanbul Deniz Müzesi
envanterinde bulunan fotoğraf ve bilgilerden yararlanılmıştır.
2
İstanbul Deniz Müzesi’nde bulunan Osmanlı dönemine ait sancaklar incelenirken
bunların üzerlerinde kullanılmış hilal, güneş, mühr-i Süleyman, Zülfikar ve pençe-i
Âl-i Abâ gibi simgelerin kaynağı ve Osmanlı kültüründeki anlamı üzerinde
durulmuştur. Savaş esnasında kullanılan sancaklar üzerinde, dinî sembollerin dışında
dinî ibareler de bulunmaktadır. Sancağı kullananlar üzerindeki psikolojik etkisi
yadsınamaz olan ve Kur’ân-ı Kerim’in genellikle savaş ve fetih ile ilgili bu
surelerinin ayetleri ve anlamları açıklanmıştır.
Tarihî belge olarak da değerlendirilebilen Osmanlı minyatürleri incelendiğinde çeşitli
renkte ve şekilde bahriye sancakları görülmektedir. Padişahların zaferlerini anlatan
gazavatnâmeler ve dönemin önemli olaylarını konu alan şehnâmeler gibi tarihî
konulu minyatürlü yazmalar, sünnet düğünü şenliklerinin anlatıldığı Surnâmeler ve
Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye nüshaları, Osmanlı donanmasının ve gemilerinin birçok
tasvirini barındırmaktadır. Bu tasvirler eldeki az olan erken dönem sancak
örneklerini tamamlaması bakımından önemli olduklarından gemi ve donanma
tasvirlerinin yer aldığı minyatürlü eserler belirlenmeye çalışılmıştır.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi ve İstanbul Deniz
Müzesi Deniz Tarihi Arşivi vesikalarından, sancakların yapıldıkları malzemeler,
bunların miktarları ve masrafları, kumaşlarının nereden temin edildiği gibi bilgiler
ortaya çıkarılmıştır. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde basılmış salnâmeler,
Bahriye işaret defterleri ve sancak albümleri incelenerek bahriye sancaklarının
formundaki gelişim izlenmeye çalışılmıştır. Bunun yanı sıra Osmanlı kumaş
sanatının bir parçası olarak görülmesi gereken sancaklarda ne tür kumaşlar
kullanıldığı, bu kumaşların özellikleri ve süsleme teknikleri hakkında bilgi
verilmiştir.
İstanbul Deniz Müzesi’ndeki 16. ve 18.-20. yüzyıllara ait Osmanlı dönemi sancakları
incelenirken, ölçüsü alınamayacak durumda olan ve Osmanlı Devleti’nin son
döneminde kullanılarak günümüz Türkiye Cumhuriyeti bayrağı formuna ulaşmış
sancaklar katalog kapsamının dışında bırakılmıştır. Katalog bölümünde yer alan
eserlerin görsel, teknik ve kullanım özellikleri hakkında bilgi verilmiştir.
3
2. SANCAĞIN TANIMI VE TARİHÇESİ
2.1. Sancağın Tanımı ve İlgili Terimler
Orduların, temsil ettikleri devletin alameti olarak kullandıkları bayrağın adına
“sancak” denilmektedir (Pakalın, 1972: 116). Sancak, ulus, vatan ve yönetimden
oluşan bir devletin varlığının simgesidir. Sancaklar, üzerlerinde önem verilen
işaretler taşımaları sebebiyle her yerden görülebilecek şekilde en yüksek noktalara
asılarak ülkenin egemenliğini ifade ederler (Tezcan, 2004a: 10).
“Sancak” kelimesi Türkçe’deki batırıp, saplamak anlamına gelen “sancmak”tan
gelmektedir (Arseven, 1943a: 1760). Ahmet Vefik Paşa “Lehçe-i Osmani’de
bayrağın tanımını yaparken, sancağın daha büyük olup yere saplandığını, sancak
maddesinde ise gönderli bir çeşit bayrak olduğunu belirtmektedir (Ahmet Vefik Paşa,
1306: 195, 433). Ali Seydi’nin Resimli Kâmus-ı Osmani’sinde ise sancağın
karşılığında liva, alem ve rayet bulunmakla beraber, Osmanlı yönetim teşkilatındaki
idari birimin açıklaması yapılarak, araştırmacı sancak maddesinden bayrak
maddesine yönlendirilir (Ali Seydi, 1330: 171, 551). J. Deny, sancağın bir yere
toprağa saplanabildiği gibi, devamlı olarak bir binaya veya bir gemiye de
çekilebileceğini, Mehmet Zeki Pakalın ise sancak yerine bayrak da
kullanılabileceğini ancak “sancak” tabirinin daha çok dinî bir mahiyette olduğunu
376). Osmanlı ordusunun Edirne’den Lehistan’a sefere çıkışını izleyen Galland
piyade sancakları ve süvariler hakkında şu bilgileri vermektedir;
“Baş vezirin heyetindeki piyade kuvvetlerinin önlerinde taşınan birçok renkte sekiz saten
bayrak arkasında ikişer ikişer ilerleyişlerini görmek pek güzel bir manzara teşkil etmekteydi. …
Sadrazamın delileri arasında iki tanesi süvari olup sırtlarında iki büyük kanat vardı ve ikisi de
üzerine bir kartal bağlı bulunan büyük birer yeşil değnek taşımaktaydılar. Türklerin
söylediklerine nazaran bu keyfiyet bir şey ifade etmiyordu ve bu insanlar bu şeyleri ancak
canları dilediği için üzerlerinde taşıyorlardı. Delilerden sonra, her vezirin heyetinde kendisine
ait bulunan zeamet veya sipahiliklere mensup bir takım kimseler beygire binmiş olarak
ilerliyordu. Bunlar efendileri tarafından her istenişte gelmek mecburiyetindeydiler. Hepsi aynı
derecede iyi atlara binmiş ve teşkilatlanmış değillerdi. Bu işi şahsi imkânlarına göre
yapmışlardı.” (Galland, 1998: 118-119).
19
Topçu ocağının kırmızı sancağının ortasında bir top ve biri topun ağız kısmına yakın
olmak üzere dört gülle bulunmaktaydı. Humbaracıların sancağı da yine kırmızı
zeminlidir ve üzerinde bir havan tasviri bulunmaktadır. Askerî bölüklerin
sancaklarında genel olarak kırmızı, sarı ve yeşil renk zemin üzerinde, bölüğün işi ile
ilgili tasvirler ve hilal kullanılmıştır.
2.2.3.2. Alay Sancakları
Alay sancaklarının üzerine kelime-i tevhid, bazı ayetlerin sureleri, saltanat arması,
sultan tuğrası, ay-yıldız ve hangi alaya ait olduğunu belirten yazılar, genellikle sırma
ile işlenmiştir (Tekeli ve diğ.: 218). 1789 senesinde tahta çıkan III. Selim döneminde
III. Mustafa (hd.1757-1774) zamanında başlayan Batılılaşma hareketleri yoğunluk
kazanmış ve askerî alanda yapılan düzenlemeler, II. Mahmut tarafından da devam
ettirilmiştir. Bu düzenlemelerin en önemlilerinden biri Yeniçeri Ocağı’nın
kaldırılarak, “Asakir-i Mensure-i Muhammediye” adlı askerî teşkilatın kurulmasıdır.
Kuruluşunda dinî düşüncelerin hâkim olduğu bu teşkilatın sancakları Hz.
Muhammed’in sancakları gibi siyah renkli ipekten yapılmış ve üzerlerine kelime-i
tevhid gibi dinî ibareler işlenmiştir (Kurtoğlu, 1992: 133).
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tek renkli alay sancaklarının yanında birkaç
ayrı rengin bir arada kullanıldığı farklı şekilde düzenlenmiş alay sancakları da
kullanılmıştır. Ahşap gönder üzerinde taşınan alay sancaklarının başında ordu ya da
alayın sancak alemi bulunmaktaydı. Bununla beraber savaşlarda başarılı olmuş
alayların sancaklarına madalya ve zafer kurdelesi de takılmıştır (Tekeli ve diğ.: 218).
2.2.3.3.Sosyal Hayatta Kullanılan Sancaklar
Osmanlı toplumunda 14. yüzyıldan itibaren tarikat ve esnaf loncalarına özgü,
üzerinde çeşitli semboller bulunan sancaklar da benimsenmiş ve kullanılmıştır
(Tekeli ve diğ.: 214). Bunlar saltanat ve ordu sancakları gibi büyük boyutlarda
olmayıp küçük ölçülerdedirler. Alman gezgin Nicholas Haulnot’un günlüğünde esnaf
loncalarının tümünün birbirinden farklı flamaları olduğu belirtilmektedir. 1592
Şenliği’nde padişahın ve halkın önünden geçen yüz seksen bir esnaf kuruluşunun her
birinin bazen bir, bazen ikiden beşe kadar yükselen sayıda flamaları bulunmaktaydı.
Bunlar o esnaf loncalarının simgeleriydi ve halk esnafı bu flamalardan tanımaktaydı
(Nutku, 1997: 51, 54).
20
Sosyal hayatın en yoğun olduğu yerlerden biri olan çarşı ve pazarlarda, dükkânların
kapılarında ve tabelalarında o dükkânı tanıtan “belgi” denilen işaretlerin de
konulduğu bilinmektedir (Özdemir, 1997: 31). Ayrıca çoğunlukla bir cami ya da
mescit çevresine kurulan Osmanlı mahallelerinin bazılarının kendisine ait bayrağı
bulunmaktaydı ve bu bayraklar caminin minberinde ya da mihrabın yanında asılı
durmaktaydı (Osman, 1931: 456).
2.2.3.4.Sancak-ı Şerif
Sancak-ı şerif, gerek Osmanlı toplumunda ve gerekse Osmanlı ordusunda önemli bir
yere sahip olmuştur. Peygambere ait olduğu rivayet edilen “ukab” ismindeki siyah
renkli sancak önce Emeviler daha sonra Abbasiler tarafından korunmuş ve Yavuz
Sultan Selim’in Mısır’ı alması ile Osmanlı Devleti eline geçmiştir. İstanbul’a
getirilmesi ile ilgili, Yavuz Sultan Selim’in dönüşünde beraberinde getirdiği ve
Rodos Kuşatması sırasında, Kanuni Sultan Süleyman’a Mısır valisi tarafından
verildiği şeklinde iki türlü kayıt bulunmaktadır (Gökbilgin, 1966: 189). Kanuni
Sultan Süleyman tarafından her sene hacılar ve surre alayı ile Mekke’ye gidip
gelmesi temin edilmek üzere, Şam hazinesinde kalmış daha sonra ilk defa uğur
getireceği düşüncesiyle 1593’te Avusturya Seferi’nde orduyla gönderilmiştir.
1595’ten sonra bir daha Şam’a gönderilmeyerek Enderun’da saklanmıştır. Osmanlı
ordusunda Sancak-ı Şerif’in seferlere padişahlar ya da sadrazam ve serdar-ı
ekremlerle gönderilmesi gelenek haline gelmiştir. Sancak-ı Şerif padişahla beraber
ilk defa 1596’da Eğri Seferi’ne gitmiş ve bu sırada yanında “seyyid” denilen
peygamber soyundan üç yüz kişi bulundurulmuştur. Savaş sırasında Sancak-ı Şerif
serdar-ı ekremin önünde bulundurulmaktaydı ve kutsal sayılan kişiler ile hafızlar,
sancağın etrafında Fetih suresini okumaktaydı (Gökbilgin, 1966: 190). Bu sancağın
veziriazama ya da serdar-ı ekreme teslim edilerek, ordu ile uğurlanması ve
dönüşünde padişaha teslim edilmesi sırasında özel merasimler yapılmıştır. Ordu
sefere çıkacağı zaman padişah, Sancak-ı Şerif’i omzuna alarak arz odasına getirir ve
burada serdar-ı ekreme teslim ederdi. Anadolu tarafına sefere gidilecekse Üsküdar,
Rumeli tarafına gidilecekse Davutpaşa’da ordugâh yeri seçilir ve otağlar kurulurdu.
Sancak-ı Şerif’le beraber tuğlar, ordunun ve devletin ileri gelenlerinin, merasim
günlerine özel kıyafetleriyle katıldığı bir alay ile bu ordugâha götürülmekteydi.
Ordunun üzerinde büyük etkisi olan Sancak-ı Şerif için ordugâhta ayrı bir çadır
kurulmaktaydı (Orgun, 1941a: 245).
21
Bununla beraber surre alayı denilen ve her sene yenilenen Kâbe örtüsünü götürmek
üzere yola çıkan alayın da özel bir sancağı ve sancak kılıfı bulunmaktaydı. İslam
devletleri arasında önem taşıyan konulardan biri olan Kâbe örtülerinin yaptırılması,
16. yüzyıldan 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Osmanlılar tarafından
gerçekleştirilmiştir. Her sene yenilenen bu örtünün Surre alayı ile gönderilmesi ve
yola çıkışı büyük bir törenle olmaktaydı. Surre alayı sancakları 310x118 cm
büyüklüğündeydi ve yeşil renkli kalın ipekli üzerine tespit edilmiş, bir ucu sivrilerek
son bulan, dikdörtgen şeklinde kırmızı zeminli bir pafta ile etrafını çeviren on iki
yuvarlak paftadan meydana gelmekteydi (Tezcan, 2004b: 287).
1672’de Edirne’de Sultan IV. Mehmet’in Lehistan Seferi’ne çıkışı için yapılan alayı
seyrederek gördükleri ile ilgili ayrıntılı bilgi veren Antoine Galland anılarında şöyle
yazmaktadır;
“Bununla beraber bu ihtişamlı merasimde daha öncede söylediğim gibi her vezir heyeti önünde
ancak iki tuğ taşımaktaydı. Bu iki tuğ ortasında yaya bir başka adam Muhammed’in bayrağını
taşıyordu. Bu bayrak büyük, yeşil satenden ve dört tarafı Arapça ve sırmadan bir yazıyı yani şu
“Allah’tan başka Allah yoktur ve Muhammed Peygamberidir” sözlerini ihtiva ediyordu. Bu
bayrak hemen hemen yere sürünüyordu. Bağlı bulunduğu değneğin başında bir nevi gümüş
kase mevcut olup bunun içinde küçük bir cilt halinde Kur’ân mevcuttu.” (Galland, 1998:
117).
“Subaylarla ağaların arkasında ata binmiş üç dervişin her biri bir sancak taşımaktaydı ve
Muhammed’in sancağı olan ortadaki yeşil satenden olup tekmil yanlarında Muhammed
akidesinin düsturlarını altından arabesk harflerle bildirmekteydi. Bayrağın içinde dahi aynı
şeyler altın harflerle yazılı bulunuyordu. Bunu Fransa’da görmüş bulunduğum şekilde omuz
üzerinde değil fakat tekmil bayrak ve sancaklar gibi dik götürüyorlardı ve tepesinde müselles
şeklinde bir gümüş kutu mevcut olup bunun içinde bir Kur’ân mahfuz bulunduğu bana temin
edildi. Eğer tutanlar bunları tamamen altından tutmamış bulunsalar yerlere kadar sürünecek
olan diğer bayraklar muhtelif renkte satenden olup üzerine de altından yazılar saçılmıştı.”
(Galland, 1998: 121).
Savaş sırasında Sancak-ı Şerif hiçbir zaman ön saflarda taşınmamış, kimi zaman
sancakla berber götürülen, hırka-i şerif gibi diğer kutsal emanetlerle beraber arkada
korunmuştur. Bu şekilde, savaşta her hangi bir olumsuz durum olduğunda, arkadaki
muhafız, sancak sandığını ve kutsal emanetleri uzaklaştırma imkânı bulmaktaydı. Bu
sayede Sancak-ı Şerif hiçbir zaman düşman eline geçmemiştir (Petrasch ve diğ.,
1991: 67). Viyana Kuşatması sırasında Osmanlı ordusunda esir bulunan ve daha
22
sonra “L’Etat Militaire de L’Empire Ottoman” adlı eseri yazan Graf Marsigli (1658-
1730) Sancak-ı Şerif hakkında şunları kaydetmiştir;
“Sultan müsaade eylediği takdirde bu sancak saraydan çıkarılarak orduya gönderilmektedir. Bu
sancağı çekilmiş olduğu halde ne seferde ne ordugâhta görmedim. Bu sancak hakkında
söylenen sözlere ve rivayetlere inanmak istemem. Ancak söylenilen sözlerden bazılarını
anlatmalıyım. Macaristan’da cereyan eden ve Türkler için felaketli olan pek çok safhalarda bu
sancak daima muhafaza edilmiş ve kurtarılmıştır. Bu sancak birçok efradın muhafazasında
olarak daima ileride gönderilmekte idi. Slankamen muharebesinde sancağa refakat edenler çok
büyük mükâfatlar almışlardı. Peygamberin bir mucizesi olarak Çasar süvarileri arasından
geçtikleri zaman düşman tarafından asla görülmemiş olduklarını söylemişlerdi.” (Marsigli,
1934: 177-178).
Ordunun seferleri dışında, Osmanlı halkı üzerinde büyük etkisi olduğundan isyan ve
ayaklanmalar gibi önemli toplumsal olaylar sırasında da Sancak-ı Şerif çıkarılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu en son Birinci Dünya Savaşı sırasında Sancak-ı Şerif’i
çıkarak “cihad-ı ekber” ilan etmiştir (Gökbilgin, 1966: 191). Zamanla yıpranması
üzerine üç adet yeşil ipekten sancak yaptırılarak, siyah renkli sancak bunların içine
paylaştırılmıştır. Gerek bu sebepten ve gerekse içerisine konulduğu kılıf yeşil
olduğundan 18. yüzyıldan itibaren “liva-i hidra” (yeşil sancak) diye anılmıştır.
1930’lu yıllarda Topkapı Sarayı Müzesi’nde yaptığı araştırmalar sırasında Sancak-ı
Şerif’i de inceleme fırsatı bulmuş olan F. Kurtoğlu bu sancakla ilgili olarak şunları
yazmaktadır;
“38x113 cm. ebadındaki yeşil ipekli kumaştan yapılmış Sancak-ı Şerif yarıya yakın iki katlıdır.
Bu ikinci katın üzerinde kırmızı atlas üzerine sırma ile sülüs celi ile “Nasrun minallahi ve
fethun karib” ayeti işlenmiştir. Etrafında aşere-i mübeşşerenin adlarını barındıran yuvarlak
çerçeveler dikilidir. Bu sancağın bir askısı vardır ki iki ucu püsküllü ve yeşil renkte canfesten
yapılmıştır. Gerek renginin yeşil olması ve gerekse kullanılan kumaşın çeşidi Hz. Muhammed
zamanından kalma olmadığını açıkça göstermektedir. Üzerindeki sülüs hat bu sancağın ancak
bir veya iki asırlık olduğunu göstermektedir. Yine bu sandığın içinde yeşil canfesten dikilmiş
bir torba içinde siyaha yakın bir renkte çürümüş kumaş parçaları bulunmaktadır … bunun da
Hz. Muhammed zamanından kalmış olması ihtimali çok uzaktır.” (Kurtoğlu, 1992: 70).
Selanikî Tarihi’nde Sancak-ı Şerif’in yıprandığı için yenisinin yapıldığı ve üzerine
asıl Sancak-ı Şerif’ten parçalar dikildiği ile ilgili bilgilerin yer aldığı belirtilerek,
Kurtoğlu’nun verdiği bilgiler Tahsin Öz tarafından da aktarılmıştır (Öz, 1953: 27).
Sancak-ı Şerif günümüzde de Topkapı Sarayı Müzesi Kutsal Emanetler bölümünde
23
muhafaza edilmektedir ve arz odasının karşısındaki kapının önünde, dikildiği yeri
belirten bir taş halen bulunmaktadır.
24
Resim 1- a.Prehistorik dönem örneği, b. Kumaş parçalı primitif örnek, c. Mısır, MÖ 4. bin sonu, d. İran bölgesinden metal örnek, MÖ 3. bin. e.Perslere ait örnek, MÖ 5. yy. Zygulski Z., 1992. Ottoman Art in Service of the Empire, New York University Press, New York and London, fig.1.
Resim 2- Roma döneminden örnekler. Zygulski Z., 1992. Ottoman Art in Service of the Empire, New York University Press, New York and London, fig.2.
Resim 3- Sancak Mushafı, Acar, Ş., 2005. Sancak Kur’ânları, Antik Dekor, 88, Nisan–Mayıs, s.120.
25
Resim 4- Sultan Abdülaziz (hd.1861-1876) tarafından Mesudiye Zırhlısı’na hediye edilen mushaf (İstanbul Deniz Müzesi Envanteri, no.0982).
Resim 5- Osmanlı Tuğu, Petrasch E., ve diğ., 1991. Die Karlsruher Türkenbeute: Badisches Landesmuseum Karlsruhe, Hirmer Verlag, München, s.77.
26
Resim 6- Doğu Türkistan’ın Kuça şehrinde kurt başlı sancak tutan bir insan tasviri, Çoruhlu Y.,1993. Türk Sanatının ABCsi, Simavi Yayınları, İstanbul, s.48.
Resim 7-Doğu Türkistan’ın Kuça şehrinde bulunan duvar resminde kurt başlı sancak tutan Türk Kağanı. İndirkaş, Z., 2002. Türklerde Hükümdar Tacı Geleneği, Kültür Bakanlığı, Ankara, s.123.
27
Resim 8- Saltanat sancakları, Eğri Fetihnâmesi, Haçova meydan savaşından ayrıntı, Şehnâme-i Sultan Mehmed III (TSMK, H.1609, vr.50b-51a) Nakkaş Hasan, 1598. Mahir, B., 2005. Osmanlı Minyatür Sanatı, Kabalcı Yayınevi, İstanbul. Resim 61’den ayrıntı.
Resim 9- Saltanat Sancakları, Mohaç Savaşı, Hünernâme (TSMK, H.1524) vr.256b. Nakkaş Osman, 1588, Tanındı, Z., 1996. Türk Minyatür Sanatı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, s.38.
28
Resim 10-Saltanat Sancakları, Sultan II. Osman’ın Hotin Seferi’ne gidişi. (Ayrıntı), Şehnâme-i Nadirî’den, Nakşi, 1622, TSM, H.1124, vr.53b. Tanındı, Z., 1996. Türk Minyatür Sanatı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, s.55.
Resim 11- 1884 tarihli Hariciye Nezareti Salnamesi.
29
Resim 12- Estonibelgrad Kalesi’nin fethi, Hünernâme II, Nakkaş Osman ve ekibi, 1588. Mahir, B., 2005. Osmanlı Minyatür Sanatı, Kabalcı Yayınevi, İstanbul. Resim 60’tan ayrıntı.
30
3. OSMANLI BAHRİYE SANCAKLARI
3.1. XV.- XX. Yüzyıllarda Bahriye Sancakları
Osmanlı bahriyesinde kullanılan sancaklar ile ilgili en eski kayıtlardan biri II.
Mehmet döneminde yaşamış, Tursun Bey’in Tarih-i Ebü’-Feth adlı eserinde
geçmektedir;
“Eğer görse Gazi Umur Bey
Deye olmaya bu donanmadan yek
Mavnalar, kadırgalar bu üzese
Sanasın dağlar yürür su üzere
Cüdadan her biri ol neyistan
Kızıl bayraklardan bir gülistan”
Kefe Seferi’nin anlatıldığı bu bölümde Osmanlı mavna ve kadırgalarının kırmızı
bayraklarla donatılmış olduğundan bahsedilmektedir. Ancak üzerlerindeki motif ya
da işaretler hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir (Noyan, 1976: 48). İstanbul’un
fethi ve alemdar Eyüp Ensari’nin kabrinin bulunmasından sonra sikkesinin üzerine
“karaların ve denizlerin sultanı” ibaresini koyan Fatih Sultan Mehmet’e ait hünkâr
gemisinin sancağı yeşil renkteydi (Ali, 1989b: 379). 1475 senesinde Gedik Ahmet
Paşa kumandasında Kırım’a giden Osmanlı gemileri içinde kızıl bayraklarla
donanmış mavnaların olduğu bilinmektedir (Bostan, 2005: 221). 15. yüzyılda
özellikle kırmızı renk sancaklar kullanıldığı halde, 16. yüzyılda kumandanlar yeşil,
imparatorluğun çeşitli sancaklarındaki derya beyleri ise beyaz, kırmızı, sarı ve sarı-
kırmızı çizgili sancaklar kullanmışlardır (Köprülü, 1943: 418).
Osmanlı bahriyesinde yeşil renk sancakların kullanımının dayandığı kaynak ile ilgili
bilgi, Beylikler döneminde Aydınoğlu Umur Bey’in gemisine çektiği sancağın yeşil
olduğudur. Yeşil renk dinî bir anlamda kullanılmıştır ve cihat ile gaza kavramlarını
ifade etmektedir. Bu renk sancakların, gazilere ait olduğu ve daha çok denizciler
31
tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Barbaros Hayrettin Paşa’nın yanında ve
hizmetinde bulunmuş Seyyid Muradî tarafından kaleme alınan, Barbaros ile ağabeyi
Oruç Reis’in hayatının anlatıldığı, gazavatnâmede Yavuz Sultan Selim’in Hayrettin
Paşa’ya, sırma ayetler yazılı yeşil bir sancak ile kırmızı bir flandra gönderdiği
geçmektedir (Seyyid Muradî, 2003: 140). Gazavatnâmenin bir başka nüshasında ise
Kanuni Sultan Süleyman’ın, Barbaros’a hilat, samur kürk, saat ve kılıç ile birlikte
gönderdiği sancak ve flandranın Paşakapısı’na diktirildiğinden, som sırma sancağı
görmeye gelenlerin hayret içinde kaldıklarından bahsedilmektedir (Seyyid Muradî:
75).
Piyale Paşa’nın donanmasının İstanbul’dan hareket edişini anlatan Avrupalı bir
seyyah, kumandan bayrağının yeşil olduğunu bildirmektedir (Köprülü, 1943: 417).
Bu durum diğer korsanlar ile savaşan Cezayir korsanlarının, Umur ve Barbaros
Paşaların geleneklerini devam ettirdiklerini göstermektedir (Köprülü, 1943: 418).
1573’te Avusturya elçisi Sannegk ve Preyburg Kontu David Ungnad ile birlikte
İstanbul’a gelen ve beş sene İstanbul’da kalan sefaret heyetinin Protestan vaizi
Stephan Gerlach’ın, torunu Samuel Gerlach tarafından 1674’te Frankfurt’ta basılan,
güncesinde 16. yüzyıl Osmanlı donanması ile ilgili olarak şunlar yer almaktadır;
“19 Kasım’da (1573) Uluç Ali’de 130 kadırga ve kendine ait olan yeşil direkli birçok gemiyle
birlikte geri geldi. Kadırgalar rengârenk güzel bayraklarla süslenmişti. En tepeye gözlemcinin
sepetinin olduğu yere de çok uzun, kırmızı, beyaz ve siyah renkte iki sivri uzantısı olan bir
bayrak çekilmişti. Gemiler ve kürekler kırmızıya boyanmıştı. Kaptanpaşa gemisinin dışı
yaldızlıydı ve ön tarafında yaldızlı üç top vardı. Uluç Ali Galata’nın karşısında, sarayın önünde
gemileri durdurdu ve bütün topları ateşledi. Daha sonra gemiler çok hoş bir müzik eşliğinde
karşı sahile geçtiler.” (Gerlach, 2007:107).
“21 Mayıs (1576) tarihinde Uluç Ali 30 kadırga ile denize açıldı. (bazıları 25 kadırga olduğunu
söylüyor) Gemilerin küreklerini ve direklerini kırmızıya boyamışlar, kırmızı, beyaz ve mavi
bayraklarla süslemişlerdi.” (Gerlach, 2007: 348).
H. 10. yüzyılda istinsah edilmiş, Piri Reis’in 2612 numaralı Ayasofya nüshasında
Marmaris Limanı’nın betimlendiği yaprakta liman içerisindeki iki gemiden birinin
kıç gönderinde düz mavi renkli bir sancak görülmektedir [Resim 13].
İnebahtı (Lepanto) Deniz Savaşı’nı betimleyen bir gravürde Osmanlı donanmasının
16. yüzyılda kullandığı sancaklar tasvir edilmiştir. Bu sancakların üzerindeki hilal ve
yıldız motifleri çeşitli şekillerde kullanılmıştır. Üç hilal bir arada kullanılmakla
beraber bunların ağız kısmı kimi zaman aynı yöne, kimi zaman üçü de farklı yöne
32
bakar şekildedir. Bazı sancakların ortasında yıldız, köşelerde hilal bazılarında ise
köşelerde yıldız ortada hilal görülür [Resim 14]. Venedik ve İspanyol tarihçileri,
İnebahtı Deniz Savaşı’nda Kaptanpaşanın gemisinin pruva direğine Zülfikar bulunan
bir sancak; kıç sancak gönderine ise kırmızı zemin üzerine üçgen oluşturacak şekilde
yerleştirilmiş üç adet beyaz renkte hilal bulunan bir sancak çektiğini ve başkumandan
Pertev Paşa’nın gemisinin kıç gönderinde beyaz üzerine üç hilalli sancak
bulunduğunu, Cezayir Beylerbeyi olan Uluç Ali Paşa’nın ise yeşil renkte ve üzerinde
Pençe-i Âl-i Abâ ile Kur’ân’dan sureler bulunan bir sancak taşıdığını belirtmişlerdir
(Kurtoğlu,1992: 102).
H. 10. yüzyılda yapılmış olan ve İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan Piri
Reis’in 6605 numaralı Kitab-ı Bahriye nüshasında da bu gravürde görüldüğü şekilde
yukarı bakan hilalli sancaklar resmedilmiştir [Resim 15]. Yelkenli geminin mizana
direğinde, kırmızı zemin üzerine sarı renkli bir hilal ve kıç gönderinde ise yine
kırmızı zemin üzerine sarı renkli iki hilal bulunmaktadır.
1737-1738 yıllarındaki Osmanlı-Rus Savaşı’nı betimleyen ve Topkapı Sarayı Müzesi
Arşivi’nde bulunan belgede 18. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı yelkenli ve çektiri
filolarında kullanılan sancakların kırmızı ve yeşil renklerde, hilalli ve Zülfikarlı
olduğu görülmektedir. Kürekli gemilerin kıç kısmındaki köşkün önüne çekilmiş
sancaklar çeşitlilik göstermektedir. Belgenin altında solda, en başta yer alan Osman
Paşa’nın kadırgasında, yeşil üzerine kırmızı desenleri olan bir sancak bulunmaktadır.
Baştarda-i Hümayun gemisinin pruva direğine, kırmızı renkli ve uca doğru sivrilen
bir sancak çekilmiştir. Köşk bölümünün önündeki gönderde, kırmızı renkli sancak
üzerinde sarı ve yeşil renkli hilal motifleri ve uçkurluğa paralel, yazı frizi olabilecek
bir bölüm ile Zülfikar olması muhtemel bir motif görülmektedir. Kadırga grubunun
en önündeki Mustafa Paşa’ya ait geminin sancağı ise yeşil üzerine kırmızı hilallidir.
Belgenin sağında yer alan kalyonların gönderlerindeki sancaklar düz kırmızı ve
kırmızı-yeşil çizgilidir [Resim 16].
1737 Osmanlı-Rus savaşına katılan baştarda ve kadırgalar ile kalyon ve çektirilerin
gösterildiği Keyfiyet-i Rusya adlı eserde baştarda-i hümayunun köşkündeki sancak
kırmızı-yeşil çizgili, diğer gemilerin sancakları ise kırmızı ve yeşil renklidir.
Kalyonların yer aldığı sayfada kapudâne kalyonunun grandi direğinde sarı-yeşil-
Kaptanpaşanın kendisine bağlı sancak beyleri diğer adıyla derya beyleri
bulunmaktadır ki bunlar inşa ettikleri ve donattıkları gemiler ile deniz seferlerine
katılmaktaydılar. Derya beyleri seferler sırasında bindikleri gemilerin sancaklarında,
kendilerine özel olan işaretleri kullanmışlardır. Tunus, Trablus ve Cezayir
Beylerbeyleri de Osmanlı donanması içerisinde sahip oldukları önemden dolayı
oluşturdukları filolara, kendilerine özel sancakları çekmekteydiler (Rasim, 1325: 13).
Derya beylerinin sancakları ile ilgili Fındıklılı Silahdar Mehmet Ağa’nın, Osmanlı
Devleti’nin 1645-1720 yılları arasındaki olaylarını anlattığı Silahdar Tarihi’nde,
Fazıl Ahmet Paşa’nın Girit Seferi sırasında, derya kaptanlarını gemilerindeki
sancaklara bakarak kontrol ettiği ile ilgili bilgi yer almaktadır (Kurtoğlu, 1992: 106).
Kaptanpaşa Eyaleti’ne bağlı olan derya beyleri, donanmanın yardımcı kuvvetlerini
oluşturmaktaydılar. Bunlar kendi sancaklarındaki tımar ve zeamet sahipleri ile
birlikte yıllık gelirlerine göre bir, iki veya üç kadırga ile deniz seferlerine
katılmaktaydılar. Derya beyleri gemilerini ve teçhizatlarını kendileri temin
ediyorlardı ve sancakları da şahıslarına aitti. Derya beylerinin kullandığı bu
sancaklar, daha sonra alay sancakları olarak kullanılmış, padişah cüluslarında, dinî 8 Aynı belge.
39
bayramlarda ve yabancı ülkelerin özel günlerinde gemilere çekilmiştir (Rasim, 1934:
31). 1909 senesinde donanmanın ıslahı için İngiltere’den gelen Amiral Gamble’ın
çalışmaları ile alay sancakları yerine İşaret-i umumiye-i bahriye flamaları (bahriye
işaret flamaları) yapılmıştır (Rasim, 1325:13).
Donanmadaki gemilerin yeniçeri ve cebeci sınıflarından askerler ile donatıldığı bazı
zamanlarda ise yeniçerilerin bulunduğu gemilere, kırmızı üzerine beyaz renk ile
kılıç, balık, kaşık, çıpa ve gemi gibi ortalara ait işaretleri taşıyan sancaklar ya da bir
yüzü kırmızı diğeri yeşil sancak çekilmekteydi (Rasim, 1934: 31).
3.3. Donanmanın Sefere Çıkışında ve Merasimlerde Sancak
Osmanlı donanmasının her sene ilkbaharda denize çıkışı II. Bayezid (hd.1481-1512)
döneminde başlamış ve 19. yüzyıl ortalarına kadar devam etmiştir. Osmanlı
İmparatorluğu’nun sahillerini korumak için gerçekleştirilen bu seferlere hazırlık, kış
aylarında başlamaktaydı. Donanmanın tersaneden hareket etme zamanı
yaklaştığında, tersane geleneklerine göre kaptanpaşa baştardasına fener takılır,
denize açılmaya bir hafta kaldığında ise hareket işareti olarak flandra çekilirdi
(Uzunçarşılı, 1988b: 440). Baştarda-i hümâyuna flandra asılması ve daha sonra alay
gösterilmesi saygı gösterilen geleneklerdendi.9 9 Eylül 1790 tarihli bir belgede
donanmanın çıkışı esnasında baştarda-i hümayuna çekilmesi adet olan flandranın
mevcut olmadığı, yeniden hazırlanması için bir miktar masraf yapılması gerektiği ve
Enderun hazinesinden iade edilmek üzere flandra verilmesinden bahsedilmektedir.10
Hazırlıkların bitmesinin ardından Tersane Emini, Bab-ı Ali’ye gelerek donanmanın
sefere çıkmasını sadrazama arz eder, sadrazam ise padişaha durumu bildirirdi.
Gemiler padişahtan izin alındıktan sonra müneccimbaşının uygun bulduğu günde
alarga edilmekteydiler. 29 Ağustos 1791 tarihli belgede denize açılacak donanmanın
çıkışı ve flandranın asılması için müneccimbaşının belirlemiş olduğu vaktin padişaha
sunulduğundan ve tayin edilen zamanın Padişah tarafından da uygun bulunduğundan
bahsedilmektedir.11 Bu önemli gün için kuralları belirlenmiş bir merasim
bulunmaktaydı. Merasimin düzeni şu şekildeydi: şeyhülislam, kazaskerler, nişancı,
defterdar, yeniçeri ağası ve en son olarak sadrazam tersaneye, kaptanpaşanın odasına
gelirlerdi. Sadrazama gerekli hazırlıkların tamamlandığı bildirildikten sonra 9 BOA. HH. 200/10191. 10 BOA. HH. 15/642. 11 BOA. HH. 213/11608
40
padişahın da onayının gelmesi ile vezirler kallavi kavuklarını, diğer devlet ileri
gelenleri ise selimî serpuşlarını giyerek kaptanpaşanın baştardasına giderlerdi.
Baştardaya girildiği zaman kaptanpaşa, sancak-ı şerif dibinde ayakta durur, sahil ve
iskeledeki donanmanın çıkışını izleyen halkı selamlardı (Uzunçarşılı,1988b: 439).
Sadrazam ile kaptanpaşa, Sirkeci’deki Kireç iskelesinde kendi kayıklarına binerek,
Yalıköşkü’ne gelmiş olan padişahın huzuruna çıkarlardı. Burada kaptanpaşanınki
samur kürklü ve seraser kaplı olmak üzere diğer bazı devlet ileri gelenlerine de hil’at
giydirilir ve yine baştardaya binilerek, Beşiktaş’a hareket edilirdi. Bu sırada
kaptanpaşa sancak dibinde dururdu. Donanma, Beşiktaş’a geldikten sonra Barbaros
Hayrettin Paşa’nın türbesi önünde demir atar ve burada en fazla üç gün kalarak
Karadeniz’e ya da Akdeniz’e sefer için hareket ederdi.
Osmanlı bahriyesinde yeni inşa edilen bir geminin denize indirilişi de önem
taşımaktaydı. 17. yüzyılda İstanbul’da bulunmuş olan, Antoine Galland anılarında 17
Mart 1672’de tersanede denize indirilen bir kadırgadan bahsetmektedir;
“Tersane’de gayetle güzel iki kadırgayı suya indirdiler. Bu merasimde hazır bulunmak üzere B.
Büyükelçi kayıkla hareket etmişti, fakat çok geç vasıl oldu. Etraflarında muhtelif renkte
bayraklarla kadırgaların ikisini de deniz üzerinde gördü. Kadırgalar suya inerken birkaç top
attılar ki, Ekselans bunları Tophane’den işitti. … Tören Kaptanpaşa’nın sarayının yakınında
yapıldı ve Paşa odalarının birinden manzarayı seyretti.” (Galland, 1998: 80).
Sancaklar, donanmanın sefere çıkışı ve gemilerin denize indirilişinin yanı sıra önemli
kişilerin gemilere yaptıkları ziyaretlerde ya da geminin önünden geçişi esnasında da
kullanılmaktaydılar.
1839 tarihli Mahmudiye kalyonuna ait seyir jurnalinde 9 Haziran 1839 günü kalyona
gelen Sultan II. Mahmut için yapılan merasim hakkında şunlar kaydedilmiştir; “Mahmudiye Kalyonu henüz Beşiktaş’ta Saray-ı hümâyûn önlerindeyken saat dört buçuk
sularında Devletlû Paşa Hazretleri Şeyh efendiler ile birlikte kalyon-ı hümâyuna gelmişler
bundan sonra dualar okunup, harir sancaklar keşide olunmuş Padişah efendimiz, şehzadegân
efendiler ve cümle paşa hazretleri de kalyon-ı hümâyuna teşrif etmişler ve bu münasebetle
Mahmudiye Kalyonu’ndan yirmi bir pare top atışı yapılmış, Osmanlı sancağı ve tuğralı
sancaklar çekilmiştir. Mahmudiye’den verilen işaretlerle gemiler sırayla hareket ederek
Padişahı selamlamış ve Sarayburnu’na doğru yol almışlardır. Alaturka saate göre saat dokuz
sularında, II. Mahmut saltanat kayığı ile Mahmudiye’den ayrılmış ve bu münasebetle tekrar
yirmi bir pare top atışı yapılarak Padişah selamlanmış, tuğralı sancak aşağıya indirilmiş ve
küpeşte aralarına dizilen asker ‘çok yaşa!’ diye yedi defa bağırmıştır.” (Bulgurcuoğlu,
2004: 49-50).
41
Fethiye Kalyonu 1837-1838 (H.1253-1254) tarihli seyir jurnalinde bu konuyla ilgili
olarak, gemiye kapudâne ve liman reisi geldiğinde ipek sancaklar çekildiği, bir
müddet sonra havanın yağmurlu olması dolayısıyla ipek sancakların indirilerek
yerine şali sancakların çekildiği geçmektedir.12 Ayrıca 14 Haziran 1838 tarihli jurnal
kaydında Gelibolu’daki gemiye ipek sancaklar çekildikten sonra Açık Baş Baba
Türbesi’ne hürmeten bir pare top atışı yapıldığı görülmektedir.13
3.4. Osmanlı Bahriye Sancaklarındaki Simgeler
3.4.1. Zülfikar
Kılıç Türkler arasında tarih boyunca gücün ve cesaretin bunun yanı sıra hukukun ve
dinin sembolü olmuştur. Kılıç üzerine yemin edilmiş, padişahlara kılıç kuşanma
merasimleri yapılmış, kılıç tanrının emirlerini yaymak ve adaleti sağlamak için
önemli bir araç olarak görülmüştür. Çift ağızlı kılıç, Zülfikar İslam inancına göre,
Hz. Muhammed’e Bedir savaşı sırasında gökten indirilmiştir. Hz. Muhammed’in
vasiyeti üzerine, yüzüğü ve diğer silahlarıyla birlikte damadı ve ilk dört halifeden biri
olan Ali ibn Ebu Talib’e kalmıştır. Zülfikar, değişik kültürel geleneklere sahip kişiler
için manevi önemi olan, sadece Osmanlılara özgü ve yüzyıllar boyunca yaygın
olarak kullandıkları İslam ikonlarından biridir (Hathaway, 1999: 147).
Ali, Hammer’den aktararak, Zülfikar’ın bir ucunun doğuyu bir ucunun batıyı tehdit
ettiğini, bu iki uçlu kılıcın, Osmanlı hükümeti paşalarının mühürlerinde kullanıldığını
ve kaptanpaşanın yani Osmanlı donanması büyük amiralinin kırmızı sancağının
üzerinde Zülfikar bulunduğunu kaydetmiştir (Ali, 1989a: 206). Zülfikarlı sancaklar
Osmanlı donanmasında padişaha ya da padişah tarafından sefer için görevlendirilen
paşalara aittirler. Bununla beraber beylerbeyi ve vezir rütbesinde olan paşalar da
Aynı eserde bir Türk kadırgasının betimlendiği minyatürde, gemide mavi, sarı ve
turuncu renkli, üçgen şeklinde sancaklar ile kadırganın köşkünde, zeytini yeşil renkli
zemin üzerinde, iç kısmı kırmızı sarı hilalleri bulunan bir sancak yer almaktadır
[Resim 73]. Tenedo Kalesi’nin Türk donanması tarafından geri alınışının tasvir
edildiği minyatürde, kadırgaların köşklerindeki açık yeşil renkli sancakların üzerinde
sarı renkli tek hilalli sancaklar ile grandi direğinde mavi-beyaz çizgili sancakların yer
aldığı görülmektedir [Resim 74].
Konusu tarih olan gazavatnâme ve şehnâme türündeki eserlerin dışında sünnet
düğünü şenliklerinin anlatıldığı Surnâme türündeki eserlerde de kadırga, kalyon ve
baştarda tasvirlerine rastlanmaktadır. III. Ahmet’in şehzadelerinin sünnetinin
62
anlatıldığı Surnâme-i Vehbi (TSMK. III. A. 3593) “Vehbi” mahlaslı bir yazar
tarafından kaleme alınmış ve Levni tarafından resimlendirilmiştir (Mahir, 2005:
100). Sünnet düğünü sırasında Okmeydanı’nda ve deniz üzerinde düzenlenen
şenliklerin tasvirinde gemiler de resmedilmiştir. Aynı eserin Sadrazam Damat
İbrahim Paşa için hazırlandığı sanılan ve Levnî ekolünü devam ettiren İbrahim
tarafından resimlendirilmiş ikinci bir nüshası (TSMK, A. 3594) daha bulunmaktadır
(Mahir, 2005: 100).
III. Ahmet’in Aynalıkavak Sarayı’ndan Delibalta Kalyonu’nun geçişini ve
denizcilerin gösterilerini izlediği, Haliç’teki gösterileri tasvir eden minyatürde
(TSMK, A. 3593, vr. 92b-93a) sağ tarafta görülen kalyonun cıvadrasında koyu
pembe renkli ve üzerinde sarı renkli çarpı işareti bulunan bir sancak yer almaktadır.
Pruva direğinde küçük ve kırmızı renkli dikdörtgen, grandi direğinde yine düz
kırmızı, fakat üçgen şeklinde bir sancak görülmektedir. Mizana direğinde ise
pruvadakinin şeklinde bir sancak bulunmaktadır. Kıç gönderine çekilmiş dikdörtgen
sancağın uç kısmı görülmemektedir. Kırmızı zeminli sancağın üzerinde yaldızlı altı
kollu bir yıldız ve irili ufaklı hilal motifleri görülmektedir. Hilallerin bazıları iç içe
iki hilalden oluşmaktadır. Sadrazam gösteriyi, karşı sayfada sağ üst köşede yer alan
kalyondan izlemektedir (Atıl, 1999: 168). Kalyonun grandi direğinde, ucu sivrilerek
biten kırmızı renkli bir sancak görülmektedir. Üzerine altın yaldızlı Zülfikar ve
hilaller vardır. Mizana direğinde daha küçük boyutlu, üçgen şeklinde ve pembe
renkli bir sancak bulunmaktadır. Kalyonun, sadrazamın gösterileri istediği kıç
bölümünde göndere büyük boyutlu, kırmızı renkli ve kenarları yeşil bordürlü bir
sancak çekilmiştir. Kırmızı zemin üzerinde sarı renkli Zülfikar, hilal ve yıldız
sembolleri görülmektedir. Sarı renkli süslemeler yeşil renkli kenar bordüründe de
vardır. Grandi ve kıç gönderindeki büyük boyutlu sancakların alemleri altın renklidir
[Resim 75]. İkinci nüshada (TSMK, A. 3594) aynı konuyu tasvir eden minyatürde,
sol alt köşede yer alan kalyonda kırmızı ve pembe renkli küçük boyutlu sancaklar ve
fılandıra görülmektedir (vr.142a). Kıç gönderinde ise büyük ölçülerde düz kırmızı bir
sancak vardır. Karşı sayfada yer alan sadrazamın bulunduğu kalyonda, kenarlarında
yeşil üzerine sarı çizgili bordürlü, kırmızı üzerine yine sarı renkli yıldız ve hilal
sembolleri bulunan bir sancak görülmektedir [Resim 76].
Okmeydanı’nda yapılan şenliklerde bir kadırga ile direkler arasında gidip gelen iki
kalyonun gösterildiği minyatürde, kadırganın pruva ve grandi direklerinde ince, uzun
63
fılandıra şeklinde düz turuncu sancaklar, serenlerinde ise gidon şeklinde, kırmızı
üzerine üçer adet sarı renkli ve muhtemelen hilal motifine sahip sancaklar
görülmektedir. Köşk kısmının önünde ise uç kısma doğru daralan, kırmızı üzerine
sarı işlemeli bir sancak görülmektedir (TSMK, A. 3593, vr.10b) [Resim 77]. Tersane
bölüğünün gösterisinin resimlendiği kısımda tersane neferleri inşa ettikleri kadırgayı
karaya çekmişlerdir. Kadırganın pruva direğinde düz pembe renkli ve üçgen şeklinde
bir sancak, grandi direğinde yine üçgen şeklinde ve düz sarı renk bir sancak
bulunmaktadır. Grandi direği sereni ucunda gidon şeklinde, kırmızı zeminli ve
üzerinde altın yaldızlı hilal, çiçek ve yıldız motifleri bulunan bir sancak
görülmektedir. Motiflerin bazı yerleri siyah renk ile belirginleştirilmiştir. Kadırganın
köşkü önünde iki sancak bulunmaktadır. Bu sancaklardan biri kırmızı diğeri sarı
renklidir ve üzerlerinde Zülfikar, hilal ve çiçek motifleri bulunmaktadır. Motifler sarı
yaldızlı renklerle işlenmiş ve grandi direğindeki sancak gibi bazı yerleri siyah renk
ile belirginleştirilmiştir [Resim 78]. Topçu ve tersane bölüklerinin gösterilerinin yer
aldığı kısımda görülen baştarda-i hümayunun pruva direğinde düz kırmızı ve üçgen
formunda bir sancak bulunmaktadır (vr.98a). Grandi direğinde yine kırmızı ve üçgen
formlu bir sancak vardır ancak bunun üzerinde altın yaldızlı hilal ve dört yapraklı
çiçek motifleri görülmektedir. Grandi direği sereninde gidon şeklinde, kırmızıdan
çok koyu pembe renkli bir sancak vardır. Üzerinde yine altın yaldızlı hilal ve dört
yapraklı çiçek motifleri görülmektedir. Baştardanın köşkü önünde biri koyu pembe
diğeri sarı iki sancak bulunmaktadır. Kırmızı sancağın üzerinde Zülfikar ve hilal
motifleri vardır. Kıç gönderinde ise yeşil-sarı çizgili ve üçgen şeklinde bir sancak
görülmektedir [Resim 79]. Esnaf alayının geçişini tasvir eden minyatürde (vr.129b-
130a) Mısır çarşısı esnafı, baharatlarının denizaşırı topraklardan geldiğini göstermek
için büyük bir kalyon taşımaktadırlar (Atıl, 1999: 270). Kalyonda, kırmızı üzerine
sarı renkli Zülfikar ve hilal motifleri olan sancaklar bulunmaktadır [Resim 80].
Surnâme-i Vehbi’deki iki ambarlı bir kalyon minyatüründe üçgen şeklinde ve pembe
renkli sancakların kullanıldığı görülmektedir (TSMK, A. 3594, vr.16b.). Kıç
gönderine çekilmiş sancak ise uca doğru daralan bir formdadır. İki uzun kenarında
yeşil zemin üzerinde sarı çizgili bir bordür görülmektedir. Sancağın ortasında,
kırmızı zemin üzerinde sarı renkli üç büyük çiçek motifi bulunmaktadır. Bu
motiflerin arasında daha küçük çiçekler vardır [Resim 81]. Surnâme-i Vehbi’de bu
sancağa benzer başka bir sancak, III. Ahmet’in bindiği baştarda-i hümayun
64
minyatüründe bulunmaktadır (TSMK, A. 3594, vr.76b-77a). Uca doğru daralan
kırmızı zeminli sancak üzerinde sarı renkli, sıralı olarak yıldız ve üç benek motifleri
görülmektedir. Sancağın iki kenarında yeşil üzerine sarı renkli çizgileri olan bir
bordür vardır [Resim 82].
Katib Çelebi’nin Tuhfetü’l-kibar fi Esfar el-Bihâr adlı eserinde (TSMK, R.1192) II.
Bayezit’in (hd.1481-1512) yaptırdığı gökenin minyatürü yer almaktadır (vr.16b).
Dört direkli geminin pruva direğinde, kırmızı üzerine sarı hilalli, uca doğru sivrilen
bir sancak ile sarı-kırmızılı ve gidon şeklinde bir sancak vardır. Grandi direğinde,
kırmızı renkli ve dikdörtgen sancak görülmektedir. Sancağın uçkurluğuna yakın
kısımda üst üste yerleştirilmiş sarı renkli üç hilal vardır. Grandi direğindeki diğer
sancak, mavi renkli ve gidon şeklindedir. Üzerinde yine sarı renkli ve üçgen
oluşturacak şekilde yerleştirilmiş hilaller bulunmaktadır. Geminin mizana direğinde
ince, uzun ve düz kırmızı, dördüncü yani kontra mizana direğinin sereninde yine
mavi zemin üzerine sarı hilalli gidon sancak görülmektedir. Kıç gönderinde büyük ve
kırmızı renkli bir sancak bulunmaktadır [Resim 83].
Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye yazmalarında küçük de olsa haritaya yerleştirilmiş
birçok gemi tasviri yer almaktadır. Bu gemiler büyütülerek incelendiğinde gemi
tiplerinin tespit edilmesine imkân vermekte ve sancak gibi ayrıntıları da göz önüne
sermektedir. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan ve 17. yüzyıldaki bir
kalyonu gösteren Kitab-ı bahriye’de (TSM, R. 1633) kalyonun pruva direğinin
sereninde açık pembe renkli ve gidon şeklinde bir sancak vardır (vr. 432a). Grandi
direğinde turuncu ve üçgen şeklinde, mizana direğinde ise pembe renkli sancaklar
görülmektedir [Resim 84].
17. yüzyıla ait iki ambarlı bir kalyonun gösterildiği bir başka Kitab-ı Bahriye’de
(DMK, no.989) geminin grandi direğindeki flandranın ve diğer sancakların düz
turuncu renkli olduğu görülmektedir (vr.47a) [Resim 85]. Aynı yazmanın sonunda
görülen bir kadırgada, düz kırmızı renkli dikdörtgen ve gidon şeklinde sancaklar
vardır (vr.426a) [Resim 86]. H.11. yüzyıla ait ve İstanbul Üniversitesi
Kütüphanesi’nde bulunan bir başka Piri Reis, Kitab-ı Bahriyesi’nde İstanbul
betimlemesindeki kalyonda dikdörtgen ve üçgen şeklinde, turuncu renkli sancaklar
ile yeşil renkli flandralar görülür (vr.470a) [Resim 87].
65
Resim 13- Piri Reis, Kitab-ı Bahriye, 2612 numaralı Ayasofya nüshasında Marmaris Limanı. İstinsahı H.10. yüzyıl, vr.398a’dan ayrıntı.
Resim 14- İnebahtı Deniz Savaşı. G.G. Toudouze ve diğ., 1939, Histoire de la Marine, Paris, s.90-91.
66
Resim 15- Piri Reis, Kitab-ı Bahriye, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi 6605 numaralı nüsha, İstinsahı H.10. yüzyıl, vr.81b’den ayrıntı.
Resim 16- 1737 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Osmanlı Donanması, Kürekli ve Yelkenliler, (TSMA, E. 9401’in çizimi). Kurtoğlu, F., 1935. 1736-1737 Seferi’ne İştirak Eden Bir Türk Denizcisinin Hatıraları, 335 Sayılı Deniz Mecmuası Tarih Eki, Deniz Matbaası.
67
Resim 17- 1737 Osmanlı-Rus Savaşı’na katılan kalyon ve çektiriler ve minyatürden ayrıntı. Çizim: el-Hac Feyzullah, Keyfiyet-i Rusya, vr. 72a. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.365.
Resim 18– Yeşil-sarı-kırmızı-turuncu çizgili kadırga sancakları, Piri Reis, Kitab-ı Bahriye TSMK, R.1633, vr. 435a.
68
Resim 19- Kaptanı Derya Küçük Hüseyin Paşa’ya III. Selim tarafından Mısır Zaferi sebebiyle verilen sancak. TSMA, E. 9482-2 (Soldaki resim). İstanbul Deniz Müzesi Deniz İhtisas Kütüphanesi, Asar-ı Atika Bölümü, db. no. 986 Sancak Albümü, vr.1b (Sağdaki resim).
Resim 20- Düz kırmızı renkli donanma sancağı, TSMA, E. 9482-4.
Resim 21- Ahmet Muhtar Paşa’nın Feth-i Celîl-i Konstantıniyye adlı eserindeki, 19. yüzyıl başında Osmanlı kalyonlarına çekilen sancaklar. Bostan, İ. 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul, s.216.
69
Resim 22– Kaptan-ı deryaya ait sol başta bulunan hilalli ve yedi kollu yıldızlı sancak. İstanbul Deniz Müzesi, db. no.727.
Resim 23- İşaret-i Umumiye-i Bahriye, H.1309/M.1891
Resim 24- Mecmuat-ül Bahriyyun, H.1319/M.1901:1-2.
Resim 25- Çektiri döneminden 1800 yılına dek kullanılmış Kaptanpaşa Sancakları. İstanbul Deniz Müzesi Deniz İhtisas Kütüphanesi, Asar-ı Atika Bölümü, db. no. 986 Sancak Albümü, vr. 2b, 1b.
70
Resim 26- 1800 yılına dek kullanılmış olan Kapudâne sancakları. İstanbul Deniz Müzesi Deniz İhtisas Kütüphanesi, Asar-ı Atika Bölümü, Db. no. 986 Sancak Albümü, vr. 2b, 1b.
Resim 27- 1800 yılına dek kullanımış olan Patrona sancakları İstanbul Deniz Müzesi Deniz İhtisas Kütüphanesi, Asar-ı Atika Bölümü, Db. no. 986 Sancak Albümü, vr. 2b, 1b.
Resim 28- 1800 yılına dek kullanılmış kumbaralı ve makaslı Riyale sancakları. İstanbul Deniz Müzesi Deniz İhtisas Kütüphanesi, Asar-ı Atika Bölümü, Db. no. 986 Sancak Albümü, vr. 2b, 1b.
71
Resim 29- Bir Riyale gemisindeki kıç gönderine çekilmiş hilal ve yıldızlı sancak ile çanak kumbaralı Riyale sancağı ve ayrıntısı. Tableau Des Nouveaux Reglemens De L’Empire Ottoman, Mahmud Raif Efendi, Constantinople, 1798, s.49.
Resim 30- Zülfikar şeklinde mühür. Berk, S. 2003. Osmanlı Tılsım Mühürleri, P Dergisi, 29, Bahar, s.25.
Resim 31- Kılıç Ali Paşa Camii bahçesindeki Zülfikarlı mezar taşı. Ayanoğlu, F.İ., 1942. Vakıflar İdaresince Tanzim Ettirilen Tarihî Makbereler, Vakıflar Dergisi, 2, s.399-403, Resim 8.
72
Resim 32- Sancaklar üzerinde görülen çeşitli Zülfikar motifleri. Zygulski Z., 1992. Ottoman Art in Service of the Empire, New York University Press, New York and London, s.44.
Resim 33-Lepanto (İnebahtı) Deniz Savaşı’nda kullanılmış ve Pisa San Stefano Kilisesi’nde bulunan sancak ve ayrıntısı. Encylopaedia of Islam, Hilal, 3. Cilt, 1971, plate XVI-Fig.17.
73
Resim 34- Kabzası ejder şeklinde biten Zülfikar. Koz, M.S., 2004. Al-Yeşil Gölge Estergon Sancağı, YKY, İstanbul.
Resim 35- İbrahim el Mürsi, Akdeniz Haritası, Özdemir, K. 1992. Osmanlı Deniz Haritaları Ali Macar Reis Atlası, Creative Yayıncılık, İstanbul, s.120-121.
74
Resim 36- Hilal desenli kaftan. Atasoy, N. ve diğ., 2001. İpek, Osmanlı Dokuma Sanatı, TEB İletişim ve Yayıncılık, İstanbul.
Resim 37- Hilal desenli kemha kumaş. Atasoy, N. ve diğ., 2001. İpek, Osmanlı Dokuma Sanatı, TEB İletişim ve Yayıncılık, İstanbul.
Resim 38- Hilal (aynı zamanda çintemani) desenli tören kaftanı, 17. yüzyıl. Geleneksel Türk Sanatları, 1993. Haz. Mehmet Özel, Kültür Bakanlığı, Ankara, s.164 (Soldaki Resim). III. Murat’a ait (hd. 1574-1595) ipek hilalli ve yıldızlı kaftan, Pl. XXXI. Öz, T., 1946. Türk Kumaş ve Kadifeleri I, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul (Sağdaki Resim).
75
Resim 39- Sancaklarda görülen çeşitli hilal ve hilal-yıldız motifleri. Zygulski Z., 1992. Ottoman Art in Service of the Empire, New York University Press, New York and London, s.37.
Resim 40- Konya Karatay Medresesi’ndeki duvar çinilerinde mühr-i Süleyman motifi. Öney, G. 1992. Anadolu Selçuklu Mimari Süslemesi ve El Sanatları, Türkiye İş Bankası, Ankara, s.116.
Resim 41- Ankara Molla Büyük Mescidi alçı mihrabındaki altı kollu yıldız motifi. Öney, G., 1989. Beylikler Devri Sanatı 14.-15. Yüzyıl (1300-1453), TTK, Ankara, resim 40.
76
Resim 42- Mühr-i Süleyman motifli şifalı gömlek. (1564-1565) TKS 1133. J.M. Rogers and R.M. Word, Suleyman the Magnificent, Trutees of the British Museum, 1988, s.177.
Resim 43- 1460’tan 1489’a Osmanlı paralarında mühr-i Süleyman ve yıldız motifleri, Alparslan ve diğ., Başlangıcından Bugüne On Bin Türk Motifi Ansiklopedisi, Gözen Kitabevi, İstanbul, s.172.
77
Resim 44- Romalı askerlerin “signa militaria” isimli askerî amblemlerindeki el işareti. Kurtoğlu, F., 1992. Türk Bayrağı ve Ay Yıldız, TTK, Ankara, s.19.
Resim 45-Pençe-i Âl-i Abâ, parmakların içinde Hz. Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin yazılıdır. Falname, TSM H. 1703. And, M., 1998. Minyatürlerde Osmanlı-İslam Mitalogyası, Akbank, İstanbul, s.40.
78
Resim 46- Pençe-i Âl-i Abâ şeklinde mühür. Berk, S. 2003. Osmanlı Tılsım Mühürleri, P Dergisi, 29, Bahar, s.22-31.
Resim 47- Sancaklarda görülen Pençe-i Âl-i Abâ motifleri, Zygulski, Z., Ottoman Art in Service of the Empire, New York University Press, New York and London, 1992, s.50
Resim 48- Tuğraların bölümlendirilmesi, Özdemir K., 1997. Osmanlı Arması, Dönence, İstanbul, s.49.
79
Resim 49- Khalili koleksiyonundaki sancak, 1819-20. Saff suresi ile beraber Hud suresinin 88. ayeti (Muvaffakiyetim de ancak Allah'ın yardımı ile olacaktır) bulunmaktadır. Roger, J.M., Empire of the Sultans, Ottoman Art from the Collection of Nasser D. Khalili, The Nour Foundation, London, 1996, kat. No.76.
Resim 50- Khalili koleksiyonundaki sancak, Erken 19. yüzyıl. Saff suresi, Nisa suresi görülmekle beraber, sancağın bordüründe İhlas suresi tekrarlanmıştır. Roger, J.M., Empire of the Sultans, Ottoman Art from the Collection of Nasser D. Khalili, The Nour Foundation, London, 1996, kat. no.77.
80
Resim 51- 19. yüzyıla ait sayebanda kartuş içerisinde Fetih suresinin ilk ayeti (TSM, Env no 29/20). Atasoy, N., 2000. Otağ-ı Hümayun Osmanlı Çadırları, Aygaz, İstanbul, s.212.
Resim 52- Tulon Limanı’nda Osmanlı donanması, Matrakçı Nasuh, Süleymannâme (TSMK, H.1608), vr. 22b-23a. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.327.
81
Resim 53- Marsilya Limanı’nda Osmanlı kadırgaları, 1543, Matrakçı Nasuh, Süleymannâme (TSMK, H.1608) vr.24b-25a. Bostan, İ., 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul, s.72-73.
Resim 54- İntibe (Antibes) Kalesi ve dağı önünde Osmanlı kadırgaları, 1543. Matrakçı Nasuh, Süleymannâme (TSMK, H.1608) vr.21a. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.325.
82
Resim 55- Cenova Limanı önünde yelkenle giden Osmanlı kadırgaları, Matrakçı Nasuh, Süleymannâme (TSMK, H.1608) vr.32b-33a. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.324.
Resim 56– Nis şehri, Matrakçı Nasuh, Süleymannâme (TSMK, H.1608) vr. 27b-28a. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.326.
83
Resim 57- İnebahtı Kalesi ve Limanı, 1499. Matrakçı Nasuh, Tarih-i Sultan Bayezid (TSMK, R.1272) vr.21b-22a. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.328.
Resim 58- Barak Reis’in gökesinin Venedik barçaları ile Bradona adası açıklarındaki savaşı, 1499. Matrakçı Nasuh, Tarih-i Sultan Bayezid (TSMK, R. 1272), vr. 24a. Geleneksel Türk Sanatları, 1993. Haz. Mehmet Özel, T.C. Kültür Bakanlığı, s.185.
84
Resim 59- Osmanlı donanmasının Kıbrıs’ta Limasol koyunda demirleyerek karaya asker çıkarması ve minyatürden ayrıntı. Seyyid Lokman, Şehnâme-i Selim Han (TSMK A. 3595), vr.102b. İslam Sanatında Türkler, 1982. Yapı ve Kredi Bankası, İstanbul, s. 101.
Resim 60- Navarin Savaşı, Seyyid Lokman, Şehnâme-i Selim Han (TSMK, A.3595), vr.128b-129a. Atasoy, N.-Çağman, F., 1974. Turkish Miniature Painting, Publications of the R.C.D. Cultural Institute, İstanbul, Plate 16.
85
Resim 61- Halk-al-vaad kuşatması, Seyyid Lokman, Şehnâme-i Selim Han (TSMK, A.3595), vr.145b-146a. Atasoy, N.-Çağman F., 1974. Turkish Miniature Painting, Publications of the R.C.D. Cultural Institute, İstanbul, Plate 15.
Resim 62- Karadeniz’de Faş Kalesi’nin fethi ve tamiri, Seyyid Lokman, Şehinşehnâme (TSMK, B.200), vr.89a. İslam Sanatında Türkler, 1982. Yapı ve Kredi Bankası, İstanbul, s. 100.
86
Resim 63- Şark serdarı Özdemiroğlu Osman Paşa ile Kaptanı derya Kılıç Ali Paşa’yı bekleyen bir kadırga. Asafî, Şecâatnâme, (İÜK. T. 6043) vr. 216b. Âsafî Dal Mehmed Çelebi, Şecâtname, Özdemiroğlu Osman Paşa’nın Şark Seferleri (1578-1585), Haz. Prof. Dr. Abdülkadir Özcan, Çamlıca Basım-Yayın, İstanbul, 2006, s.432.
Resim 64- Sinan Paşa’nın Tunus Seferi sırasında buğday yüklü bir düşman barçasını ele geçirmesi, Rumuzî, Tarih-i Feth-i Yemen (İÜK. T. 6045), vr. 594b. Bostan, İ., 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul, s. 200.
87
Resim 65- Hızır Bey’in Aden üzerine giden Portekiz donanmasını kadırgalarla uzaklaştırması, Rumuzî, Tarih-i Feth-i Yemen (İÜK. T. 6045), vr. 87a. Bostan, İ., 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul, s. 201.
Resim 66- Yemen Serdarı Sinan Paşa’nın Muha’dan kadırga ile Cidde’ye gelişi, Rumuzî, Tarih-i Feth-i Yemen, (İÜK. T. 6045), vr.558. Bostan, İ., 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul, s. 95.
88
Resim 67- Tunus Serdarı Sinan Paşa’yı bekleyen bir kadırga, Rumuzî, Tarih-i Feth-i Yemen, (İÜK. T. 6045), vr.585b. Bostan, İ., 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul, s. 96.
Resim 68- Mısır Valisi Ali Paşa’nın bindiği kadırga (Vakâyi-i Ali Paşa, vr. 24b’nin çizimi). Ordu Bayrak ve Sancakları, 1953. Maarif Basımevi, İstanbul, 1953.
89
Resim 69- Varna’da Kazaklarla mücadele. Paşaname (British Library, Sloane Add.6584), vr.78a. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.92.
Resim 70- 1618’de Güzelce Ali Paşa’nın düşman kalyonlarını ele geçirişi. Şehnâme-i Nadirî (TSMK, H.1124), vr. 28b-29a. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.230.
90
Resim 71- Baştardadaki sancaklar. Şehnâme-i Nadirî (TSMK, H.1124), vr. 40b. Bostan, İ., 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul, s. 176-177.
Resim 72- Kaptanpaşanın üç fenerli kadırgası. Venedik Correr Müzesi Kütüphanesi El Yazmaları Bölümü, foliolardan oluşan 17. yüzyıla ait albüm (Cicogna e.y. 1971 [MCCCXLVIII]). Yüzyıllar Boyunca Venedik ve İstanbul Görünümleri, İtalyan Kültür Merkezi, 2005, İstanbul, s.206.
Resim 73- Bir Türk kadırgası. Venedik Correr Müzesi Kütüphanesi El Yazmaları Bölümü, foliolardan oluşan 17. yüzyıla ait albüm (Cicogna e.y. 1971 [MCCCXLVIII]). Yüzyıllar Boyunca Venedik ve İstanbul Görünümleri, İtalyan Kültür Merkezi, 2005, İstanbul, s.205.
91
Resim 74- Tenedo Kalesi’nin Türk donanması tarafından geri alınması, Venedik Correr Müzesi Kütüphanesi El Yazmaları Bölümü, foliolardan oluşan 17. yüzyıla ait küçük albüm (Cicogna e.y. 1971 [MCCCXLVIII]). Yüzyıllar Boyunca Venedik ve İstanbul Görünümleri, İtalyan Kültür Merkezi, 2005, İstanbul, s.199.
Resim 75- III. Ahmet’in Aynalıkavak Sarayı’ndan Delibalta Kalyonu’nun geçişini ve denizcilerin gösterilerini izlediği Haliç’teki gösteri. Surnâme-i Vehbi (TSMK, A. 3593), vr. 92b-93a. Atıl, E., 1999. Levni ve Surnâme, Bir Osmanlı Şenliğinin Öyküsü, Koçbank, s.168-169.
92
Resim 76- III. Ahmet’in Aynalıkavak Sarayı’ndan Delibalta Kalyonu’nun geçişini ve denizcilerin gösterilerini izlediği Haliç’teki gösteri. Surnâme-i Vehbi (TSMK, A. 3594), vr. 142a. Atıl, E., 1960. Turkish Miniature Painting, Charles E. Tuttle Company, Levha II.
Resim 77- Okmeydanı’nda yapılan şenliklerde bir kadırga ile direkler arasında gidip gelen iki kalyon ve ayrıntısı. Surnâme-i Vehbi (TSMK, A. 3593), vr.10b. Atıl, E., 1999. Levni ve Surnâme, Bir Osmanlı Şenliğinin Öyküsü, Koçbank, s.243.
93
Resim 78- Tersane bölüğünün gösterisi. Surnâme-i Vehbi (TSMK, A. 3593), vr. 45a. Atıl, E., 1999. Levni ve Surnâme, Bir Osmanlı Şenliğinin Öyküsü, Koçbank, s.206.
Resim 79- Topçu ve tersane bölüklerinin gösterisi ve ayrıntısı. Surnâme-i Vehbi (TSMK, A. 3593), vr. 98a. Atıl, E., 1999. Levni ve Surnâme, Bir Osmanlı Şenliğinin Öyküsü, Koçbank, s.166.
94
Resim 80- Esnaf alayının geçişi ve ayrıntısı. Surnâme-i Vehbi (TSMK, A.3593), vr.129b-130a. Atıl, E., 1999. Levni ve Surnâme, Bir Osmanlı Şenliğinin Öyküsü, Koçbank, s.270.
Resim 81- İki ambarlı bir kalyon minyatürü, Surnâme-i Vehbi (TSMK, A. 3594), vr.16b. Bostan, İ., 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul, s.109.
95
Resim 82- III. Ahmet ve baştarda-i hümayun minyatürü ve ayrıntısı. Surnâme-i Vehbi (TSMK, A. 3594), vr.76b-77a. Yüzyıllar Boyunca Venedik ve İstanbul Görünümleri, İtalyan Kültür Merkezi, 2005, İstanbul, s.90.
Resim 83- II. Bayezıt’in yaptırdığı gökenin sancakları. Kâtib Çelebi, Tuhfetü’l-kibar fi Esfar el-Bihâr (TSMK, R.1192), vr.16b. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.365.
96
Resim 84- 17. yüzyıldaki bir kalyonun sancakları. Piri Reis, Kitab-ı Bahriye, (TSMK R. 1633) vr. 432a’dan ayrıntı.
Resim 85- 17. yüzyıla ait iki ambarlı bir kalyonun sancakları. Piri Reis, Kitab-ı Bahriye, (DMK no. 989), vr. 47a’dan ayrıntı.
97
Resim 86- Kadırgada görülen sancaklar. Piri Reis, Kitab-ı Bahriye (DMK. no. 989), vr. 426a.
Resim 87- Turuncu sancakları ve yeşil renkli flandraları ile bir kalyon. Piri Reis, Kitab-ı Bahriye (İÜK.123), vr. 470a’dan ayrıntı.
98
4. BAHRİYE SANCAKLARININ KUMAŞ ÖZELLİKLERİ
4.1.Osmanlı İmparatorluğu’nda Dokumacılık ve Kumaş Sanatı
Osmanlı İmparatorluğu’nda kullanılan sancakların sanatsal gelişimi kumaş, dokuma
ve tasarım tekniklerinin gelişimi ile bağlantılıdır. Osmanlı kumaş sanatı en yetkin
örneklerini, diğer sanat dallarında olduğu gibi imparatorluğun ekonomik ve idari
problemlerinin olmadığı 16. yüzyılda vermiştir. Bu seviyeye ulaşılmasında Anadolu
Selçuklu ve Beylikleri devri dokumalarının etkileri ve Osmanlı Devleti’nin
çevresindeki dokuma sanatının mirasçısı olması önemli olmuştur. Anadolu
Selçuklularından günümüze ulaşan iki ipek kumaş örneği bu gün Lyon ve Berlin
müzelerinde bulunmaktadır. Berlin Staatliche Museum’da üzerinde Alaaddin
Keykubat’ın ismi bulunan kumaş parçası, madalyonlar içinde çift başlı kartal
figürüyle desenlendirilmiştir. Madalyon aralarında kıvrım dal ve rumilerle
kaynaşmış ejder başları yer almaktadır, desenler kırmızı zemin üzerine yapılmış ve
altın tel dokuma ile zenginleştirilmiştir. Selçuklu dokumacılık sanatı ve o zamanın
diğer bölgelerindeki kumaş işleri, Osmanlı dokumacılık sanatının nüvesi olmuştur.
Bu konu ile ilgili en eski belgelerden biri Orhan mülknamesidir, burada Hacı
Paşa’ya vezirlik kırmızı kemha verildiği yazılıdır (Öz, 1946: 7). Aşıkpaşazade
(d.1400-ö.1484civ.) yazdığı Osmanlı tarihinde, 1364 senesinde I. Murat’ın oğlu
Yıldırım Beyazıt ile Germiyanoğlunun kızının nişanlanması dolayısıyla verilen
hediyelerden bahsettiği kısımda kumaş ile ilgili bilgiler de verir;
“ol zamanlar altun, gümüş ve kumaş az olurdu. Tonozlu’nun ak alemlü bezleri olurdu. Hil’at
anden yapılırdı. Alaşehir’in kızıl efladisinden sancak yapılırdı, İshak Fakih, Tonozlu’nun o
Bahr-i Zafer kalyonu için 1793 yılında yapılan ipek kıç ve ser sütun sancaklarının
renginin bozularak, eskidikleri için yenilenmeleri gerektiği kaydedilmiştir.
Yapılacak kıç, ser sütun ve flandra için güvez (koyu kırmızı) ve beyaz dimi sandalı
ve şerit masrafının 1274 kuruş 14 para olduğu beyan edilmektedir. Güvez renkli
dimi sandalı kıç ve sütun sancakları ile flandrada, beyaz renk dimi sandalı ise
sancaklarda nişan için kullanılmıştır. Zülfikar için siyah renk şerit, sancaklara nişan
için siyah renk ibrişim şerit ve uçkurluk için kirpas kullanıldığı anlaşılmaktadır.18
5 Haziran 1796 tarihli, Kaptanpaşanın bindiği “Arslan-ı Bahri” kalyonu ile
kapudâne, patrona ve riyale kalyonlarının yenilenecek işaret, kıç ve alay
sancaklarının masraflarının bulunduğu belgede, Kaptanpaşanın bu işle bizzat
ilgilendiği, bazı işaret sancaklarının tamir edilip boyandığı; kıç, civadra, direk
sancakları ve flandra için dimi sandalı kullanıldığı görülmektedir. Belgede sancaklar
için yapılan şerit, ibrişim, iplik ve terzi masrafları da sıralanmıştır. Yine bu belge de
Osmanlı Devleti için İspanya, Fransa, İngiltere ve Flemenk bandıra ve flamaları
yaptırıldığı da görülmektedir.19
3 Mayıs 1802 tarihli belge Kaptan-ı derya Küçük Hüseyin Paşa’nın İskenderiye’de
bulunduğu sırada süvar olduğu üç ambarlı kalyon için yaptırılan sancaklar ile
ilgilidir. Bu sancaklar için 1609,5 zirâ güvez renkli sandal, 328,5 zirâ beyaz renk
dimi sandalı, bir zirâsı altmış paradan olmak üzere 2907 kuruşa satın alınmıştır.20
18 Şubat 1815 tarihli belgede, Cezayir’e gidecek olan İnayet-i Bari firkateyni için
yapılan kıç, sütun, civadra sancaklarında ve flamada, sandal kumaşının kullanıldığı
bunlar için yapılan masraflardan anlaşılmaktadır.21
11 Nisan 1880 tarihine ait belgedeyse kapudâne, patrona ve riyale kalyonlarının
sancaklarının her üç senede bir yenilenmesinin adet olduğu ancak dört seneden beri
sancakların yenilenmediği, üç sene önce dimi sandalından yapılan sancakların
kumaşları ve üstat ücreti için 2551,5 kuruş verilmiş olduğu kaydedilmektedir.22
4.2.1.2.Tafta Taftanın çözgü ve atkı sıklığı eşit olduğu için sert ve dayanıklıdır. Yüzer atkı veya
çözgüler nedeniyle çizgili bir yüzeyi olan düz ve parlak bir dokumadır (Atasoy ve 18 BOA, CBH. 33/1576. 19 BOA, CBH. 128/6229. 20 BOA, CBH. 254/11739. 21 BOA, CBH. 100/4832. 22 BOA, CBH. 271/12497.
107
diğ., 2001: 341), (Özen, 1982: 335). Dokunduktan sonra yüzüne elle zamk sürülüp
pürüzü yatırılmaktaydı. Bu sebeple giyim kuşamdan sonra en çok ordu ve
donanmada kullanılmıştır. Çifte tafta ve yekta tafta olmak üzere çeşitleri vardır.
Ordu için en çok kırmızı ve yeşil tafta üretilirken, giyim kuşamda siyah tafta da
kullanılmıştır (Tezcan, 1993: 27).
Osmanlı donanmasında, savaş gemilerinin grandi direklerine çekilen ensiz ve uzun
sancaklar olan flandraların yapımında tafta kullanılmıştır. Tafta telleri birkaç kat
bükülerek istenilen kalınlıkta dokunabiliyordu. Bayrak ve flandralarda kullanılan
taftaya “tafta-i Şam” denilmekteydi (Bostan, 1992: 116). 1555 senesinde, Osmanlı
donanması için Bursa’ya sipariş edilen 1697 zira’ taftanın 755 zira’sı kırmızı, 466
zira’sı yeşil renkte ve 26.959 akçe tutarındaydı (Dalsar, 1960: 229). 1603 senesinde
ise sefere çıkacak donanma için 600 zira’ tafta gerekli görülmüştür (Dalsar, 1960:
232). 17. yüzyılın ortalarında kadırga flandralığı için 1000 zira’ taftanın Bursa’dan
ocaklık olarak ayrıldığı tespit edilmektedir. Tersane-i Amire ocaklığı olan taftaya
ödenecek para ise, Bursa pazarından alınan bac gelirlerinden tahsis edilmekteydi.
Ocaklık harici satın alınan tafta-i Şam, tüccarlardan temin edilmekteydi. Şam
taftasının fiyatları H.1031/ M.1621-22’de topu 100 akçe, H.1040/M.1630-31’de 120
Dokumalarda kullanılan bu tel simkeşhanede simkeşler tarafından çekilmekteydi.
Beyaz renkli gümüşten tel çekene “simkeş”, altından veya yaldızlı gümüşten tel
çekene ise “sırmakeş” denilmiştir. Dokumada altın rengi vurgulanmak istendiğinde,
altın tel veya yaldızlı gümüşten çekilmiş sarı tel, sarı iplik üzerine; beyaz renk
vurgulanmak istendiğinde, gümüş tel beyaz iplik üzerine sarılarak kullanılmış, bu
şekilde altınlı ve gümüşlü kılaptan elde edilmiştir (Tezcan, 2001: 71). Altın ve
gümüş telin çekildiği simkeşhaneler İstanbul, Selanik ve Bursa şehirlerinde
bulunmaktaydı. Simkeş atölyesi sayısı her zaman kontrol altında tutulmuş ve sayının
sabit kalmasına önem verilmiştir. Gümüşten tel çekilmesi için gümüş belli bir
dereceye kadar ısıtılmakta yani kal edilmekteydi. Isıtmak için potaya 5000 dirhem
ağırlığında gümüş konulmaktaydı. Buna “bir tefe” deniliyordu ve bu miktar
simkeşhanenin günlük kapasitesiydi. Bir tefe ısıtıldıktan sonra 600 dirhem fire
verirdi, geriye kalan 4400 dirhem ise 100’er dirhemlik eşit parçalara bölünerek
çubuk haline getirilmekteydi. Gümüş çubuklar elde edildikten sonra altın yaldızla
yaldızlanmaktaydı. Yaldız, ayarı daha yüksek olan Batı ülkelerinin altın
paralarından elde edilmiştir. Çekilen tel sıkı ve cilalı iki silindir arasından
geçirildikten sonra elde edilen yassı tel, ipek veya pamuk ipliğinin üzerine
sarılmaktaydı. Sarma işlemi isteğe göre bazen alttaki iplik görülmeyecek kadar çok
sık, bazen aralarda birer devir atlatarak seyrek yapılmıştır. Sarma işlemini
simkeşhaneye bağlı olarak çalışan “kılabdancı esnafı” yapmaktaydı (Tezcan, 2001:
72).
Telli kumaşlar atılmayıp, darphaneye götürülerek yakılıyordu böylece geriye kalan
altın ve gümüş tekrar kullanılmaktaydı. Ancak seraser denilen kumaşlarda gümüş iki
kere kal edildiğinden, bunlarda altın ve gümüş tekrar kullanılamıyordu. Seraser
tezgâhları bu sebeple devletin sıkı denetimi altında tutulmuştur. Telli kumaşlar,
sancaklarda, askeri ve diğer devlet erkânının üniformalarında, giyim-kuşamda,
sırmalı araba ve saltanat kayıklarının döşemelerinde, köşk ve kasırların mefruşatında
olmak üzere geniş bir kullanımı alanı bulmuştur.
Kumaş süsleme tekniklerinden bir olan aplike, belirli bir desen oluşturmak üzere,
kesilmiş kumaş parçalarının yerleştirilip, genellikle dikilerek, zemini oluşturan
kumaşa sabitlenmesidir. Buna oturtma da denilmektedir. (Atasoy ve diğ., 2001: 342)
Dival işi ise karton ya da deriden kesilen şekillerin gergef üzerinde kumaşa
teyellenip işlenmesi ile yapılmaktadır.
112
5. İSTANBUL DENİZ MÜZESİ’NDEKİ OSMANLI DÖNEMİ SANCAKLARI
5.1. Katalog
113
Envanter No: 2503
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 16. yüzyıl
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 470x900 cm. (Noyan, 1976: 50).
Özellikleri: Sancağın zemini kırmızı, motifler, kelime-i tevhit, Zülfikar ve kenar bordürü ise sarıya yakın yeşil renklidir. Uçkurluğu yeşil renktedir. Sancağın uçkurluğuna paralel uzanan, yeşil renkli yazı frizinde kelime-i tevhid “lâ-ilâhe illallah; Muhammedün resûllullah” üç kere tekrar edilmiş, tekrarların arasına ikişerli bitki motifi yerleştirilmiştir [Resim 88]. Uçkurluk ile yazı frizi arasındaki bölümde, iki yanda sekiz yapraklı çiçek-yıldız motifi bulunmaktadır. Çiçek yapraklarının ucunda iç içe geçmiş hilaller görülmektedir. Ortada ise daha büyük yuvarlak bir madalyon içerisinde yine hilal motifi yer alır. Yazı frizinden sonra yerleştirilmiş Zülfikarın iki yanında, üstte ortada görülen hilalli madalyon tekrar edilmiştir. Zülfikarın altında ise içerisinde kelime-i tevhid yazılı hilal bulunan, yuvarlak bir madalyon yer alır. Altında yine sekiz köşeli çiçek-yıldız motifi görülmektedir. Sancağın çevresini, açık ve koyu yeşil renklere sahip palmet motifli bir bordür dolaşmaktadır. 7 Ekim 1571 tarihinde Osmanlı ve Haçlı donanması arasında meydana gelen İnebahtı Deniz Savaşı’nda Haçlılar tarafından ele geçirilmiştir. Osmanlı donanmasının Derya Kaptanı Müezzinoğlu Ali Paşa’yı öldüren asker, sancağı alarak Venedik’te bir kuyumcuya satmış daha sonra ise Venedik Senatosu sancağın gümüşten olan aleminin her sekiz dirhemine bir duka altını verip satın alarak hükümet hazinesine koymuştur (Kurtoğlu, 1992: 91). Daha sonra Venedik Müzesi’nde sergilenen sancak, 1964 senesinde Papa VI. Paul tarafından Türkiye Cumhuriyeti’ne iade edilmiş, 1999 senesinde ise restore edilmiştir.
114
Envanter No: 2964
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 16. yüzyıl
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 287x 200cm.
Özellikleri: Yeşil renkli sancağın kumaşı, Avrupa damaskıdır.39 Dimişkî de denilen damask, Şam’da dokunan bir kumaştır ve Orta Çağ’ın sonlarına doğru İtalya’nın Venedik, Lucques ve Cenova şehirlerinde taklit edilerek dokunmuştur. Bu çeşit kumaşların bezeme ve çiçekleri kabartma olup yüzündeki şekiller kumaşın tersinde de vardır, fakat tersindedir; yani yüzünde parlak olan kısımlar tersinde donuktur (Arseven, 1943b: 428). Sancak, iri bitkisel desenlere sahiptir.40 Uçkurluğa paralel yerleştirilmiş, kartuş içerisindeki ayet, hilaller içerisine yerleştirilmiş peygamber isimleri, ortadaki Zülfikar, sol taraftaki Pençe-i Âl-i Abâ ve alt kısımdaki mühr-i Süleyman, sancağın üzerine beyaz renkli kumaş kullanılarak aplike edilmiştir. Sancağın çevresinde yeşil renkli püsküller yer almaktadır. Uçkurluğa paralel yerleştirilmiş kartuş içerisinde, Kur’ân-ı Kerim’deki Saff suresinin 13. ayetinin bir kısmı olan “Nasrun minallahi ve fethun karib beşşiri’l-mü’minin Ya Muhammed” yazılmıştır. Türkçesi “Bundan başka sevdiğiniz bir şey daha: Allah katından bir yardım ve yakın bir zafer vardır. Ey Muhammed inanlara müjde ver” anlamındadır (Atay, 1995: 551). Bunun altında Zülfikar yer alır, Zülfikarın kabzasının solunda Pençe-i Âl-i Abâ, alt kısımda iki çatalının ortasında ise mühr-i Süleyman görülmektedir. Zülfikarın sağ üst tarafında hilal içerisinde “Ebubekir”, alt tarafında hilal içerisinde “Osman”; sol üst tarafında hilal içerisinde “Ömer”, alt tarafında yine hilal içerisinde “Ali” olmak üzere dört halifenin isimleri yazılıdır. Sancağın arka yüzünde, ön yüzünden farklı olarak kartuş içerisinde “La ilahe illallah Muhammeden Resullullah” yazmaktadır (İstanbul Deniz Müzesi Envanteri). 39 Tezcan, H., 2007, Kişisel görüşme. 40 Desen ayrıntı fotoğrafı bilgisayarda belirginleştirilmiştir.
115
“Barbaros Sancağı” olarak bilinen sancağın Barbaros Hayrettin Paşa’nın (ö.1546) Kaptan-ı deryalığı sırasında (1534-1546) ya da ölümünden 50 yıl kadar sonra yaptırıldığı rivayet edilmektedir. 1829-31 yılları arasında Osmanlı Devleti’nde bulunmuş olan İngiltere donanmasının subaylarından Sir Adolphus Slade’ın anılarında sancağın Barbaros Hayrettin Paşa’nın türbesinde asılı olduğu belirtilmektedir;
“… Türbenin içi sade ve Şarklıların böyle işlerde gösterdikleri zevke uygun idi. Zemin bir Hint hasırı ile örtülü idi. Ortada iki sanduka duruyordu ki, birinin boyu dokuz kademdi ve genişliği de onunla mütenasipti. Barbaros’a ait bu sandukanın başında kavuğu vardı, onun üstünde de kendine mahsus bayrak asılı duruyordu.” (Slade, 1945: 28).
Sonrasında Topkapı Sarayı'na ardından da Türbeler Müdürlüğü’ne devredilen sancak 19 Şubat 1976 tarihinde İstanbul Deniz Müzesi’ne devredilmiştir (İstanbul Deniz Müzesi Envanteri). Büyük bir kısmı erimiş olduğundan dağılmaması amacıyla her iki yüzü tül içine alınmış haldedir. İstanbul Deniz Müzesi Deniz Tarihi Arşivi’nde bulunan 22 Eylül 1913 tarihli belgede, Barbaros Hayrettin Paşa’nın türbesinde sanduka üzerinde asılı olan sancağın, “Osmanlı Bahriyesinin şevketli devirlerinde gemilere çekilen sancaklardan elde kalan yegâne sancak” olduğundan bahsedilmektedir.41 Belgenin devamında “Osmanlı bahriye tarihinin en kıymetli hatıralarından biri olan bu sancağın, Bahriye Müzesi’nin en gösterişli antikalarından olacağı açık olmakla beraber yıpranmaya yüz tuttuğu görülmüştür.” denilmektedir. Belgede “sancakçı mağazası tarafından bir örneğinin hazırlanmasının çok masraf ve külfete yol açmayacağı; Nezaret tarafından uygun görüldüğü takdirde yapılacak yenisinin türbedeki yerine asılarak, gerçeğinin Bahriye Müzesi’nde, sancaklara ait camekânlarda saklanıp sergileneceği” kaydedilmiştir. Bu belgelerde, Evkaf Nezareti’ne bağlı olan türbedeki sancak ile birlikte bir çift kadırga fenerinin de Bahriye Müzesi’ne verilmesi için yazı yazılacağı belirtilmiştir. Ancak 1914-1925 yıllarında tutulmuş Bahriye Müzesi Defteri’nde 1925 senesinde Barbaros sancağından bahsedilmemekle beraber, Evkaf Müzesi’ndeki Barbaros Hayrettin Paşa’ya ait iki fenerin müzeden aldırılmasının şimdilik mümkün olmadığı kaydedilmiştir. 1913 tarihli belgede türbedeki sancağın yerine yenisinin yaptırılarak aslının müzeye alınması için yazı yazılması istenmişse de gerek 1917 senesinde Ali Sami Boyar’ın yazdığı Bahriye Müzesi Kataloğu’nda ve gerekse 4604 db. no’lu Bahriye Müzesi ve Kütübhane İdaresine Mahsus Defter-i Kebir’de, sadece Barbaros sancağının bir örneği olup Sultan Abdülmecit zamanında yaptırılan ve Kırım Savaşı’nda Mahmudiye Kalyonu’na çekilen sancağın yer aldığı görülmektedir.
41 DMA. MBN. 744/212-214
116
Envanter No: 0681
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 1766 (H.1180)
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 1100 x 500 cm. a.47,5 kg. civ.
Yayın: Boyar, A.S., 1917/1333. Bahriye Müzesi Rehberi, Bahriye Matbaası. Kurtoğlu, F., 1992. Türk Bayrağı ve Ay-Yıldız, Türk Tarih Kurumu Basımevi, (3. Baskı), Ankara, şekil 57. Özellikleri: Sultan III. Mustafa’nın (hd.1757-1774) saltanatı sırasında Bağdat’ta dokutturulmuştur.42 Kırmızı zemin üzerindeki motifler altın ve gümüş renkli kılaptan ile yapılmıştır. Sancak, beş parça dokumanın birleştirilmesi ile oluşturulmuştur. Uçkuru koyu yeşil renkli ve kendinden desenlidir. Fetih suresinin bulunduğu yazı frizinin öncesinde içine sekiz yapraklı çiçeklerin yerleştirildiği hilaller ve sekizgen içerisinde geometrik süslemelerin bulunduğu bir sıra vardır. Yazı frizinde Fetih suresinin ilk üç ayeti, “İnna fetahna leke fetham mübına”, “Li yağfira lekellahü ma tekaddeme min zembike ve ma teahhara ve yütimme nı'metehu aleyke ve yehdiyeke sıratam müstekıyma”, “Ve yensurakellahü nasran azıza” yazılıdır. İlk üç parçada bulunan bu ayetler bittikten sonra, geri kalan iki parçada ilk iki ayet tekrar yazılmıştır. Türkçesi, “Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik”, “Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin.” anlamındadır. Sancağın üzerindeki süslemeler yazı frizinden sonra on iki sıra halindedir ve şu şekilde düzenlenmiştir; beş parçadan oluşan kumaşın her bir parçası üç motifinden oluşur. Bu üç motiften ortadaki iki yanındakine göre daha büyüktür. İlk sıradaki küçük boyutlu karelerin içerisinde geometrik motifler, ortadaki büyük karelerin içerisinde ise stilize edilmiş çiçek motifleri görülmektedir. İkinci sırada boyuna yerleştirilmiş bir dikdörtgen içerisinde saksıdan çıkan karanfil motifi, ortada ise en içte sekiz yapraklı bir çiçek ile başlayıp içe ve dışa doğru hilaller ile devam eden, bir daire bulunmaktadır. Üçüncü sırada, iki yanda bulunan daire içerisine yerleştirilmiş, mühr-i Süleyman motifi, ortada iki yandaki dairelerden daha büyük boyutlu bir kare içerisinde stilize 42 Deniz Müzesi İhtisas Kütüphanesi, Asar-ı Atika Bölümü, 4604 db. no’lu Bahriye Müzesi ve Kütübhane İdaresine Mahsus Defter-i Kebir, s.43.
117
bitkisel motiflere sahip, bir sekizgen ve onunda merkezinde yine bir sekizgen yerleştirilmiştir. Dördüncü sıra, ortada bir daire ve iki yanında bulunan karelerden oluşur. Karelerin içerisine bir sekizgen yerleştirilmiş ve geometrik süslemeler yapılmıştır. Dairede ise merkezde sekiz yapraklı bir çiçek motifi ile çevresinde ağız kısmı merkeze doğru yerleştirilmiş hilaller yer almaktadır. Beşinci sırada daire formu ile dikdörtgen formlar kullanılmıştır. Dikdörtgenin içerisinde Arapça yazılar bulunmaktadır. Altıncı sıra kare ve daire içerisine yerleştirilmiş bitkisel süslemelerden oluşur. Yedinci sırada karelerin yanında içine beş parçalı yaprak yerleştirilmiş hilaller, karelerin içerisinde ise yine sekizgen ve stilize edilmiş bitkisel motifler bulunmaktadır. Sekizinci sıra, iki yanda boyuna yerleştirilmiş dikdörtgen ve dairelerden oluşmaktadır. Dairelerin içinde ortasında sekiz yapraklı bir çiçek bulunan mühr-i Süleyman görülmektedir. Altı kollu yıldızın kolları arasına hilaller yerleştirilmiştir. Dokuzuncu sıra iki farklı süslemeye sahip kare formlardan oluşmaktadır. Dokuzuncu sıradan itibaren, beş parçadan oluşan sancağın, Zülfikar’ın yerleştirileceği ortadaki bölümünde süsleme farklılaşır, dokuzuncu sırada ortada (Zülfikar’ın üstünde) büyük ve kare formlu, içerisinde stilize bitki motiflerine sahip süsleme görülmektedir. Onuncu sırada ise kare form içerisinde, ikinci sırada görülen karanfil motifini anımsatan, beş yapraklı karanfil motifi ve yine içerisinde süslemeler bulunan daire formu vardır. On birinci sırada, merkezinde sekiz yapraklı çiçek olan, sekiz kollu bir yıldızın daire içine alındığı görülmektedir. Bu dairenin yanında, içi bitkisel desenlerle süslenmiş kare bir form bulunmaktadır. En son sırada ortada yanındaki karelere oranla daha büyük boyuta sahip bir daire bulunmaktadır. Kare ve dairelerin içi öncekiler gibi stilize bitkisel motifler ile süslenmiştir. On ikinci sıranın altında, Zülfikar’ın iki yanında, yedinci sırada görülen hilal içine yerleştirilmiş yaprak motifi yer alır. Sancağın uç kısmında bulunan Zülfikar’ın ortasında (۞ şeklinde) üst üste konulmuş iki kareden oluşan sekiz kollu yıldız; bunun da merkezinde sekiz yapraklı bir çiçek motifi bulunmaktadır. Sancağın, Zülfikar’ın sonlarına gelen, uç kısmı büyük ihtimalle zamanla yıprandığı için düz kırmızı renk kumaş kullanılarak onarılmıştır. Sancağın kenarlarını, altın ve gümüş kılâptanla yapılmış, palmet motiflerine sahip bir bordür çevirmektedir. Deniz Müzesi Arşivi İhtisas Kütüphanesi, Asar-ı Atika bölümündeki 4604 db. no’lu Bahriye Müzesi ve Kütübhane İdaresine Mahsus Defter-i Kebir’de, savaş sırasında komutan gemisinin grandi ve mizana direkleri arasına çekildiği kaydedilmiştir. Bununla beraber Tahsin Öz, bu gibi büyük boyutlu sancakların bir görevinin olmasından ziyade, hükümdarlar tahta geçtiğinde, kumaş imalathaneleri tarafından sunulan hediyeler olarak kabul edilmeleri gerektiğini belirtmektedir (Öz, 1951: 241).
118
Envanter No: 0682
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 1789 (H.1204)
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 1400x 500cm. a.56,5 kg. civ.
Yayın: Boyar, A.S., 1917/1333. Bahriye Müzesi Rehberi, Bahriye Matbaası, 15. resim. Atasoy N., 1992. Splendors of the Ottoman Sultans, Wonders, Memphis, s.43. Kurtoğlu, F., 1992. Türk Bayrağı ve Ay-Yıldız, Türk Tarih Kurumu Basımevi, (3. Baskı), Ankara, şekil 56. Özellikleri: Sultan III. Selim’in (hd.1789-1807) zamanında Bağdat’ta dokutturulmuştur. Beş dokuma parçasının birleştirilmesi ile meydana gelmiştir. Uçkurluk kısmına yakın olan yazı frizi, Besmele ile başlayarak Fetih suresinin ilk üç ayeti ile devam etmektedir. Frizin üstünde ve altında, stilize servi ağacı ve sekiz yapraklı çiçeklerden oluşan bordür bulunmaktadır. Servi ağacı motifi, yazı frizinde bazı harflerin bitiminde de görülmektedir. Bu şekilde harf sonlarının çiçekle bitirilmesi, Türk dokumalarında da 17. yüzyıldan itibaren görülmektedir.43 Yazı frizinden sonra süsleme on sıradan oluşmaktadır. Beş ana parçadan oluşan kumaşın, Zülfikar’ın bulunduğu orta kısmında, uçkurluktan uç kısma doğru on, yandaki parçalarda on altı motif sırası bulunmaktadır. Birinci sırada beş adet kare yer almaktadır ve bunların içerisine bir daire yerleştirilmiştir. Dairelerin içinde ise ortada sekiz yapraklı çiçek bunun etrafında stilize karanfiller ve ağız kısmı dışa doğru olan, içlerine ise yıldız yerleştirilmiş hilaller görülür. Bu motifin benzerine, Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki yine büyük ölçülere sahip, iki sancakta daha rastlanmaktadır. Bunlardan biri II. Mahmut (hd.1808-1839) dönemine aittir [Resim 89]. İkinci sırada, boyuna yerleştirilmiş dikdörtgenin içerisinde ortada sekiz kollu bir yıldız, bunun ortasında sekiz yapraklı çiçek bulunmaktadır. Yıldızın ışınları arasında içine el motifi yerleştirilmiş, ağzı dışa doğru bakan hilaller bulunmaktadır. Yıldızın alt ve üst kısımlarında stilize bitkisel motifler görülmektedir. İkinci sırada yer alan bu beş adet dikdörtgenin kenarlarında, en baştaki ve en sondakilere dörder adet, ortada kalan üç tanesinde altışar adet olmak üzere küçük kareler bulunmaktadır. Karelerin 43 Tezcan, H., 2007, Kişisel görüşme.
119
içerisinde, ağızları uçkurluk kısmına bakan ve içlerinde sekiz yapraklı çiçek olan hilaller bulunmaktadır. Üçüncü sırada ortada daire içerisinde, merkezde sekiz yapraklı stilize bir çiçek ve dört tarafında beş yapraklı karanfiller görülmektedir. Dairenin iki yanında boyuna dikdörtgen içerisine yerleştirilmiş, saksıdan çıkan karanfil motifi bulunmaktadır. Dördüncü sırada, kare form içerisinde (۞ şeklinde) üst üste yerleştirilen iki kareden elde edilmiş sekiz kollu bir yıldız bulunmaktadır. Bunun içi stilize bitkisel motifler ile doldurulmuştur. Karenin iki yanında içi süslemeli, enine yerleştirilmiş dikdörtgen bulunmaktadır. Beşinci sırada; kare form içerisinde bir daire bulunmaktadır. Dairenin merkezinde ortada sekiz yapraklı bir çiçek ve çiçeğin etrafında, ağzı iç kısma bakan, içlerine karanfil ve çiçek yerleştirilmiş on iki hilal bulunmaktadır. Her karenin sağında ve solunda ikişer dikdörtgen içerisine, ortada bir karanfil olmak üzere iki adet servi ağacı yerleştirilmiştir. Altıncı sırada bulunan kare formun içinde stilize bitkisel motifler bulunmakla beraber yanındaki daireler içerisindeki motifler tespit edilememiştir. Yedinci sırada, sekiz dilimli bir form içerisine üst üste iki kare koyularak yıldız elde edilmiş ve orta kısma sekiz yapraklı stilize bir çiçek yerleştirilmiştir. Bu motifin aynısı Zülfikar’ın ortasında da mevcuttur. Yedinci sıradan itibaren, beş parça dokumadan oluşan sancağın, sağ ve sol ucunda bulunan ikişerli dizi aynı şekilde devam ederken, Zülfikar’ın bulunduğu ortadaki parçada motifler değişir. Sekiz dilimli form yerine daire içerisine yerleştirilmiş sekiz kollu bir yıldız görülür. Sekizinci sırada, içleri süslü kare formlar ve bunların iki yanında üçer tane olmak üzere altışar hilal vardır. Hilallerin ağzı yukarı doğrudur ve içlerinde iki kareden oluşturulmuş yıldız, bunun da ortasında yine sekiz yapraklı bir çiçek vardır. Dokuzuncu sırada, daire şeklindeki bir formun içerisinde sekiz kollu bir yıldız bunun da merkezinde sekiz yapraklı bir çiçek bulunur. Yıldızın kolları arasında, içinde yine çiçek motifi olan hilaller bulunmaktadır. Onuncu sırada içleri süslenmiş kare formlar yer almaktadır. On birinci sırada, beşinci sırada kullanılan süslemeler tekrarlanmıştır, ancak karenin iki yanında ikişerli servi ağaçları yerine stilize karanfil motifi kullanılmıştır. On ikinci süsleme sırasında, içerisi sekiz yapraklı stilize çiçek motifi ile doldurulmuş kare formlar görülür. Karelerin sağında ve solunda, ikişer tane olmak üzere, üçüncü sırada kullanılan daire formlu motifin daha küçüğü bulunmaktadır. On üçüncü sırada, daire formun içerisine bir mühr-i Süleyman yerleştirilmiştir. Yıldızın ortasında sekiz yapraklı bir çiçek ile bunun çevresinde yine stilize bitki desenleri bulunur. Yıldızın kolları arasında, ağzı dış tarafa bakan hilaller, hilallerin içerisinde de yine sekiz yapraklı çiçek motifi bulunmaktadır. Daire formunun boş kalan yerleri sekiz yapraklı yıldız çiçekleri ile doldurulmuştur. On dördüncü sırada, kare form içerisinde, iki kare üst üste koyularak sekiz kollu bir yıldız oluşturulmuş ve içi bitkisel desenlerle süslenmiştir. Karenin sağında ve solunda ikişer adet olmak üzere, beşinci sırada da görülen, bir dikdörtgen içerisinde, ortada karanfil bulunan iki servi motifi bulunmaktadır. On beşinci sırada, birinci sırada kullanılan motif tekrar edilmiştir. Kare formun yanlarında içinde sekiz yapraklı çiçek olan hilaller görülür. En son sırada ise kare içerisinde geometrik bezeme kullanılmıştır. Kare formların sağında ve solunda ikişer adet olmak üzere, on ikinci sırada görülen süsleme daha küçük boyutlu olarak yer almaktadır. Karenin altında, içerisine sekiz yapraklı çiçek yerleştirilmiş hilaller bulunmaktadır.
120
Zülfikar’ın sağında ve solunda bulunan dikdörtgen kartuşlar içerisinde iki satır halinde Kur’ân-ı Kerim’in Muhammed suresinin 7. ayeti “Ya eyyühellezıne amenu in tensurullahe yensurküm ve yüsebbit akdameküm” yazılıdır. Türkçesi “Ey iman edenler, eğer siz Allah’a yardım ederseniz O da size eder ve ayaklarınızı kaydırmaz.” anlamına gelmektedir. Zülfikarın iki çatalının arasındaki kartuşun altında, sancağın yapım yılını gösteren “1204” senesi yazılıdır ki bu M.1789 yılına yani III. Selim’in tahta çıkışına karşılık gelmektedir [Resim 90]. Zülfikarın iki çatalından soldaki, Fetih suresinin 1. ayeti “İnna fetahna leke fetham mübına” ve 2. ayetinin bir kısmı “Li yağfira lekellahü” ile başlamaktadır. “Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik” anlamındaki bu ayetten sonra “Acem ve Arapların hükümdarı, Acem ve Arapların en hayırlısı, dünya ve ahiretin, insanların ve cinlerin efendisi, bütün korkulardan sıyrılıp güvende olmak için, herkes lehine şefaati umulan sevgili” anlamına karşılık gelen Arapça bir methiye yer almaktadır. Zülfikarın üst kısmında, hilal içerisinde sekiz yapraklı çiçek bulunmaktadır, kabzası ise ejderha başını anımsatan ve bitkisel dallarla sonlandırılmış bir motife sahiptir. Süsleme sıralarında ilk sırada gümüş ikinci sırada altın renkli kılâptan kullanılarak sırayla devam etmiş ve bu kullanım oldukça süslemeye sahip sancağa daha da hareket kazandırmıştır. Çevresini, birbirini takip eden altın ve gümüş renkli kılâptan ile yapılmış, palmet motifli bir bordür çevirmektedir.
121
Envanter No: 0683
Yapıldığı tarih/yüzyıl:1792 (H.1207)
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 1400x 750 cm. a.51 kg. civ.
Yayın: Boyar, A.S., 1917/1333. Bahriye Müzesi Rehberi, Bahriye Matbaası, 11. resim. Özellikleri: Bağdat’ta dokutturulmuştur. Kırmızı zemin üzerinde, beyaz renk ile Sultan III. Selim’in tuğrası ve tuğranın sol tarafında içinde Fetih suresinin yer aldığı bir Zülfikar bulunmaktadır (Kurtoğlu, 1993: 91). Tuğrada gümüş renkli kılâptan kullanılmıştır. III. Selim’in yaptığı ziyaretler sırasında gemiye çekilmiştir (Boyar, 1917: 62).
122
Envanter No: 0685
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 1834 (H.1240)
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 490x 938cm.
Yayın: Boyar, A.S., 1917/1333. Bahriye Müzesi Rehberi, Bahriye Matbaası, 12. resim. Özellikleri: II. Mahmut (hd.1808-1839) zamanında savaş sırasında çekilmek üzere İstanbul’da yaptırılmıştır.44 Sancak, on bir parça kumaşın yan yana getirilerek dikilmesi ile oluşturulmuştur. Siklamen renkli ipek kumaşın üzerinde, Kur’ân-ı Kerim’den çeşitli surelerin ayetleri bulunmaktadır. Arapça harfler kumaş üzerine aplike edilmiştir (İstanbul Deniz Müzesi Envanteri). Üzerindeki beş satırda Kur’ân-ı Kerim’den dört farklı sure bulunmaktır ve bu sureler Kur’ân’da arka arkaya yer alırlar. Birinci olarak, Bakara suresinin 246. ayeti “E lem tera ilel melei mim benı israıle mim ba'di musa- iz kalu li nebiyyil lehümüb'as lena meliken nükatil fı sebılillah- kale hel aseytüm in kütibe aleykümül kıtalü ella tükatilu- kalu ve ma lena ella nükatile fı sebılillahi ve kad uhricna min diyarina ve ebnaina- fe lemma kütibe aleyhimül kıtalü tevellev illa kalılem minhüm- vallahü alımüm biz zalimın” yazmaktadır. Anlamı şöyledir; “Musa’dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini biliyor musun? Peygamberlerinden birine “Bizimle bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım” demişlerdi. “Ya savaş size farz kılınır da, savaşmazsanız?” demişti. “Yurtlarımızdan ve oğullarımızdan uzaklaştırıldığımıza göre Allah yolunda niye savaşmayalım?” demişlerdi. Ancak savaş onlara farz kılınınca, az bir kısmı dışında yüz çevirdiler. Allah haksızlık yapanları bilir.” (Atay, 1995: 39). İkinci olarak, Âl-i İmrân suresinin 181. ayeti, “Le kad semiallahü kavlellezıne kalu innellahe fekıyruv ve nahnü ağniya'- senektübü ma kalu ve katlehümül embiyae bi ğayri hakkıv ve nekulü zuku azabel harıyk” yazmaktadır. Anlamı şöyledir; “And olsun ki, “Allah fakir biz zenginiz” diyenlerin sözünü Allah işitmiştir. Dedikleri ve
44 Deniz Müzesi İhtisas Kütüphanesi, Asar-ı Atika Bölümü, 4604 db. no’lu Bahriye Müzesi ve Kütübhane İdaresine Mahsus Defter-i Kebir, s.43.
123
haksız yere peygamberleri öldürdüklerini yazacağız ve “yakıcı azabı tadın” diyeceğiz.” (Atay, 1995: 73). Üçüncü olarak, Nisa suresinin 77. ayeti, “E lem tera ilellezıne kıyle lehüm küffu eydiyeküm ve ekıymüs salet ve atüz zekah fe lemma kütibe aleyhimül kıtalü iza ferıkum minhüm yahşevnen nase ke haşyetillahi ev eşedde haşyeh ve kalu rabbena lime ketebte aleynel kıtal lev la ehhartena ila ecelin karıb kul metaud dünya kalıl vel ahıratü hayrul li menitteka ve la tuzlemune fetıla” yazılıdır. Anlamı şöyledir; “Kendilerine “elinizi savaştan çekin, namaz kılın, zekât verin” denilen kimseleri görmedin mi? Onlara savaş yalnızca, onlardan bir takımı Allah’tan korkar gibi belki de daha çok insanlardan korkarlar ve “Rabbimiz, niçin savaşı bize farz kıldın? Yakın bir süreye kadar bizi erteleyemez miydin?” derler. De ki: “Dünya geçimliği azdır. Ahiret saygılı olanlar için daha iyidir ve asla çekirdeğin yarığındaki iplik kadar haksızlığa uğratılmazsınız.” (Atay, 1995: 89). Son olarak Maide suresinin 27. ayeti “Vetlü aleyhim nebeebney ademe bil hakk iz karraba kurbanen fe tükubbile min ehadihima ve lem yütekabbel minel ahar kale le aktülennek kale innema yetekabbelül lahü minel müttekıyn” yazmaktadır. Türkçe, “Ey Muhammed! Onlara, Âdem’in iki oğlunun olayını doğru olarak anlat. İkisi birer kurban sunmuşlardı. Birisinin ki kabul edilmiş diğerinin ki kabul edilmemişti. Kendisinin ki kabul edilmeyen “Andolsun seni öldüreceğim” deyince kardeşi “Allah yalnız saygılı olanlarınkini kabul eder” cevabını vermişti.” anlamına gelmektedir (Atay, 1995: 111).
124
Envanter No: 0684
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 1854 (H.1271) –İstanbul
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 540x 350 cm.
Yayın: Boyar, A.S., 1917/1333. Bahriye Müzesi Rehberi, Bahriye Matbaası, 13. resim. Özellikleri: Barbaros Hayrettin Paşa’ya ait sancağın benzeridir. Koyu siklâmen renkli ipek sancak, kendinden hatayi ve hançer yapraklı bitkisel desenlere sahiptir. Uçkurluk kısmı yine kendinden bitkisel desenli ve yeşil renktedir (İstabul Deniz Müzesi Envanteri). Ön yüzünde krem renkli kartuş içerisinde, Besmele ve Fetih suresinin 1. ayeti “İnna fetahna leke fetham mübına” görülmektedir ki Türkçesi “Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik.” anlamındadır. Kartuşun hemen altında yine krem renkli “Ya Muhammed” yazısı ile “Pençe-i Âl-i Abâ” bulunmaktadır. Bunlar kumaş üzerine aplike edilmiştir. Ortada bulunan Zülfikar’ın sağında üst tarafta “Ebubekir”, alt tarafta “Osman” ve solda üst tarafta “Ömer” , alt tarafta “Ali” olmak üzere dört halifenin isimleri, hilal içerisine yerleştirilmiştir. İsimler, ağızları uçkurluk tarafına bakan ve krem renkli, iç kısımları yeşil zeminli hilaller içerisine yine krem renk kullanılarak aplike edilmiştir. Çift ağızlı kılıcın ortasına bir mühr-i Süleyman yerleştirilmiştir. Kartuşun iki yanında, Zülfikarın kabzasında ve namlularının ucunda yeşil renkli palmet motifi yer almaktadır. Arka yüzde kartuş içerisinde Kur’ân-ı Kerim’in üçüncü suresi olan Ali İmran suresinin 126. ayetinin ikinci cümlesi “ve men nasru illa min ındillahil azızil hakım” yazılıdır ve “Yardım Aziz ve Hakim olan Allah katından başka hiçbir yerden gelemez.” anlamına gelmektedir. Ön yüzden farklı olarak bu yüzde “Ya Muhammed” yazısı yoktur. Sancağın uç kısmı yıpranmıştır ve kenarlarında görülen yeşil ve krem renklerdeki palmet bordürü, uç kısımda yoktur. Bordürün ucuna bordo ve beyaz renkte saçaklar konulmuştur. Deniz Müzesi İhtisas Kütüphanesi, Asar-ı Atika bölümündeki 4604 db. no’lu Bahriye Müzesi ve Kütübhane İdaresine Mahsus Defter-i Kebir’de “Barbaros
125
Hayrettin Paşa’nın, Preveze Muharebesi’nde donanmaya çektikleri sancağın numunesi” olarak geçmektedir. Sultan Abdülmecit’in (hd.1839-1861) emri ile yaptırılarak Kırım Savaşı’na katılan Mahmudiye Kalyonu’na hediye edilmiştir. 1912 yılında Yunanistan ile yapılan savaş sırasında kullanılmıştır (Boyar, 1917: 62). Donanma mürettebatının manevi kuvvetini attıracağı düşünülerek, kumandan gemisine çekilmiştir.45 Bu savaş sırasında eski olduğundan yırtılmıştır.46
45 BOA, İBH, 12/1331 M 3. 46 Deniz Müzesi İhtisas Kütüphanesi, Asar-ı Atika Bölümü, 4604 db. no’lu Bahriye Müzesi ve Kütübhane İdaresine Mahsus Defter-i Kebir, s.43.
126
Envanter No: 1267
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 1868 (H.1285)
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 160 x 168 cm.
Özellikleri: Sultan Abdülaziz (hd.1861-1876) tarafından yaptırılmıştır (Boyar, 1917: 63). Vişne rengi kumaş üzerine çıpa ve Arapça yazı, sarı simli iplik kullanılarak yapılmıştır. Uçkurluk kısmı hariç üç kenarında yine sarı renkte simli saçakları mevcuttur. Çıpanın uç kısımlarında bitkisel motifler bulunmaktadır.
127
Envanter No: 0686 A
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 19. yüzyıl
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 100x82 cm.
Özellikleri: Bahriye Alayı’na ait alay sancağıdır (Kurtoğlu, 1993: 133). Siyah renk ipek kumaş üzerinde kelime-i tevhid (lâ-ilâhe illallah Muhammedün resûlullah) bulunmaktadır. Kumaş üzerindeki yazı, dival tekniği ile yapılmıştır.47 Kelime-i tevhid, iki satır halindedir ve arada örgü motifi yer alır. Yazı, örgü motifi ile yapılmış iki çerçeve içine alınmıştır. Kenarlarında sarı renkte saçakları bulunmaktadır.
47 Tezcan, H., Kişisel görüşme.
128
Envanter No: 0690 A
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 1868 (H.1285) - İstanbul
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 108 x 235 cm. Uçkurluktan çatal kısmın başladığı noktaya kadar olan uzunluk 106 cm.dir. Özellikleri: Siklamen renkli ve gidon şeklindedir. Ortada uç kısımları ikiye ayrılmış, yirmi dört kollu güneş motifi bulunmaktadır. Sancağın merkezindeki güneş motifi beyaz pamuklu kumaştandır (İstanbul Deniz Müzesi Envanteri). Bu şekilde ortada güneş sembolüne sahip gidon sancaklar, 690 A-B-C-D-E-F-G-H-I olmak üzere dokuz adettir. Abdülaziz (hd. 1861-1876) zamanında yapılmışlardır.48 690 E-F-G-H yıpranmış durumdadır.
48 Deniz Müzesi İhtisas Kütüphanesi, Asar-ı Atika Bölümü, 4604 db. no’lu Bahriye Müzesi ve Kütübhane İdaresine Mahsus Defter-i Kebir, s.43.
129
Envanter No: 0690 B
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 1868 (H.1285) - İstanbul
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 127x244 cm. Uçkurluktan çatal kısmın başladığı noktaya kadar olan uzunluk 94 cm.dir. Özellikleri: Koyu vişne renkli ve gidon şeklindeki sancağın orta kısmında altın renkli sırma ile yapılmış sekiz kollu bir yıldız motifi bulunmaktadır. Bu yıldızdan çıkan ışınlar yine altın renkli sırma ile yapılmıştır ve uçları çatal şeklinde sona ermektedir.
130
Envanter No: 0690 C
Yapıldığı tarih/yüzyıl:1868 (H.1285) - İstanbul
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 100x240cm. Uçkurluktan çatal kısmın başladığı noktaya kadar olan uzunluk 82 cm.dir. Özellikleri: Vişne renkli ve gidon şeklindeki sancağın orta kısmında, altın renkli sırma ile yapılmış ve şuaları, altı kollu çiçekten çıkan güneş motifi yer almaktadır.
131
Envanter No: 0690 D
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 1868 (H.1285)- İstanbul
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 112x210 cm. Uçkurluktan çatal kısmın başladığı noktaya kadar olan uzunluk 100 cm.dir. Özellikleri: Vişne renginde ve gidon şeklindedir. Sancağın orta kısmında dival işi ile yapılmış şualı güneş motifi ve bunun merkezinde sekiz kollu çiçek bulunmaktadır. Işınların uçları çatal şeklinde sona ermektedir.
132
Envanter No: 0690 I
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 1868 (H.1285) - İstanbul
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 110x 215cm.
Özellikleri: Vişne renginde ve gidon şeklindedir. Orta kısmında, merkezinde 12 yapraklı bir çiçek bulunan, güneş motifi yer almaktadır. Sarı renkli sırma kullanılarak yapılmış güneş ışınlarının ucu çatal şeklinde sona ermektedir.
133
Envanter No: 0691 A
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 1868 (H.1285) - İstanbul
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 130x237cm.
Özellikleri: Siklamen renkli ve dikdörtgen şeklindedir. Üzerine Sultan Abdülaziz’in tuğrası “Abdülaziz han bin Mahmud el- muzaffer” altın renkli sırma ile sarma tekniğiyle yapılmıştır. 0691 A-B-C-D-E-F-G-H olmak üzere sekiz adettir. 0691 C–F-G yıpranmış durumdadır.
134
Envanter No: 0691 B
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 1868 (H.1285) - İstanbul
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 125x 240 cm.
Özellikleri: Siklamen renkli ve dikdörtgen şeklindedir. Üzerine Sultan Abdülaziz’in tuğrası “Abdülaziz han bin Mahmud el- muzaffer” altın renkli sırma iple, dival işi ile yapılmıştır.
135
Envanter No: 0691 D
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 1868 (H.1285) - İstanbul
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 95x194 cm.
Özellikleri: Siklamen renkli ve dikdörtgen şeklindedir. Üzerindeki Sultan Abdülaziz’in tuğrası “Abdülaziz han bin Mahmud el- muzaffer” altın renkli sırma iple, sarma tekniği ile yapılmıştır.
136
Envanter No: 0691 E
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 1868 (H.1285) - İstanbul
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 127x244 cm.
Özellikleri: Siklamen renkli ve dikdörtgen şeklindedir. Sancağın ortasında yer alan Sultan Abdülaziz’in tuğrası “Abdülaziz han bin Mahmud el- muzaffer” altın renkli sırma iple, dival işi ile yapılmıştır.
137
Envanter No: 0691 H
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 1868 (H.1285) - İstanbul
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: Alınamamıştır.
Özellikleri: Siklamen renkli ve dikdörtgen şeklindedir. Üzerinde bulunan Sultan Abdülaziz’in tuğrası “Abdülaziz han bin Mahmud el- muzaffer” altın sırma iple, sarma tekniği ile yapılmıştır (İstanbul Deniz Müzesi Envanteri).
138
Envanter No: 0686 B
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20. yüzyıl başı.
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 160x 140cm.
Özellikleri: Kırmızı renkli kumaş üzerine, sure işlemelidir. Üzerindeki yazı okunamayacak durumdadır. Üç kenarında sarı simli iplikten saçakları bulunmaktadır. 1914-1918 I. Dünya Savaşı sırasında Sina Cephesi’nde kıllanılmış alay sancakları ile benzerlik göstermektedir.
139
Envanter No: 4682
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 19. yy. sonu- 20. yy. başı.
Kumaşının cinsi: Yünlü
Ölçüleri: 265 x 500 cm.
Özellikleri: Kırmızı renkli ince yünlü kumaşın ortasında oval bir form içerisine beyaz renkte hilal ve beş köşeli yıldız aplike edilmiştir. Oval kısmın etrafında, yine beyaz renkte aplike edilmiş ışınlar yer almaktadır. Işınlar ile ay-yıldız pamuklu kumaştandır. Bu şekildeki sancaklar, padişahın bindiği geminin gizine ya da kıç gönderine; istimbot ve filikalarda yine kıç gönderine; padişah önlerinden geçtiği zaman kale ile askerî yerlerin sancak gönderlerine çekilmekteydi. Geminin civadra gönderinde ise daha küçük boyutta olanı kullanılmaktaydı (Mecmuat’ül Bahriyyun, 1901: 2). H.1309/M.1891 tarihinde basılmış Bahriye işaret kitabında sadece gemi gizine çekildiği belirtilmiştir.
140
Envanter No: 0694
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20. yüzyıl başı.
Kumaşının cinsi: Yünlü
Ölçüleri: 130x 180 cm.
Özellikleri: Kırmızı renkli ince yünlü kumaşın merkezinde, oval bir form içerisinde ay-yıldız bulunmaktadır. Ay-yıldız ve çevresinde bulunan ışınlar kumaş üzerine aplike edilmiştir (İstanbul Deniz Müzesi Envanteri). 1904-1947 yılları arasında hizmet vermiş olan Hamidiye Kruvazörü’nde kullanılmıştır (İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı Envanter Ana Defteri I: 199).
141
Envanter No: 0710
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 19. yy. sonu- 20. yy. başı
Kumaşının cinsi: Yünlü
Ölçüleri: 405 x 600 cm
Özellikleri: Kırmızı renkli kumaşın ortasında oval bir form oluşturularak, buraya beyaz renkli kumaşla ay-yıldız aplike edilmiş ve çevresi yine beyaz renkte ışınlarla çevrilmiştir (İstanbul Deniz Müzesi Envanteri).
142
Envanter No: 0714
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20. yüzyıl
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 200x 300 cm.
Özellikleri: Sarı-yeşil renk kumaşın ortasına, oval bir forma sahip kırmızı renk ipek kumaş aplike edilmiştir. Üzerinde beyaz ipek kumaştan ay-yıldız bulunmaktadır. Oval formun çevresindeki ışınlar krem renkli ve burgulu bir çeşit ip ile işlenmiştir. 1908-1933 yılları arasında hizmet vermiş olan Söğütlü Yatı’ndan alınmıştır (İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı Envanter Ana Defteri I: 203).
143
Envanter No: 0695
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 1901 (H.1319)
Kumaşının cinsi: Yünlü
Ölçüleri: 400 x 600 cm.
Özellikleri: Kırmızı renkli sancağın orta kısmında oval bir form içerisinde II. Abdülhamit’in tuğrası yer almaktadır. Tuğranın sağ üst köşesinde Padişahın unvanı olan “el gazi” ve sağ alt köşede “319” sayısı bulunmaktadır. Oval formun çevresinde güneşi sembolize eden ışınlar bulunmaktadır, sancak Hamidiye Kruvazörü’nden alınmıştır (İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı Envanter Ana Defteri I:199).
144
Envanter No: 0702
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20. yüzyıl başı.
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 273x533 cm.
Özellikleri: Siklamen renkli kumaştan yapılmış sancağın orta kısmında, oval denilebilecek formun içinde, beyaz renkli pamuklu kumaştan, V. Mehmet’in (hd.1909-1918) tuğrası ve bunun sağ üst kısmında, mahlası olan “Reşad” yazısı bulunmaktadır. Oval formun etrafı güneş ışınları ile çevrilmiştir. Işınlar ipek kumaş üzerine aplike edilmişlerdir. Bu şekildeki sancaklar hükümdara aittiler (Devlet-i Aliye-i Osmaniye Sancaklarıyla Düvel-i Ecnebiye Bandıralarını Havi Albüm, H.1328-M.1910: 1).
145
Envanter No: 0711
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20. yüzyıl
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 312x 200 cm.
Özellikleri: Koyu vişne renkli kumaşın merkezinde Mehmet Reşat’ın tuğrası bulunmaktadır. Tuğra yuvarlak bir form içerisine işlenmiş ve çevresine beyaz renk pamuklu kumaştan ışın demetleri aplike edilmiştir. Padişaha ait sancaktır (Devlet-i Aliye-i Osmaniye Sancaklarıyla Düvel-i Ecnebiye Bandıralarını Havi Albüm, H.1328-M.1910:1). 1908-1933 yıllarında hizmet vermiş olan Söğütlü Yatı’nda kullanılmıştır. (İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı Envanter Ana Defteri I: 203).
146
Envanter No: 0704 A
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20. yüzyıl.
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 200x300 cm
Özellikleri: Koyu vişne renkli kumaşın ortasında, oval bir form içerisinde VI. Mehmet Vahdettin’in (hd.1918-1922) tuğrası yer almaktadır. Tuğra dival işi ile pamuklu iplik kullanılarak yapılmıştır. Oval formu çevreleyen sekiz kollu güneş ışınları pamuklu kumaştandır ve kumaş üzerine aplike edilmiştir. 0704 A ve 0704 B, 1865’te hizmete girerek 1939’da sökülmek üzere satılmış olan Ertuğrul Yatı’nda kullanılmışlardır (İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı Envanter Ana Defteri I: 201).
147
Envanter No: 0704 B
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20. yüzyıl
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 247x403 cm.
Özellikleri: Koyu vişne renkli kumaşın ortasında, oval bir form içerisinde V. Mehmet Reşat’ın tuğrası bulunmaktadır. Tuğra dival işi ile yapılmıştır. Oval formu çevreleyen sekiz kollu ve güneşi simgeleyen ışın demetleri, kumaş üzerine aplike edilmiştir. Padişaha ait sancaktır (Devlet-i Aliye-i Osmaniye Sancaklarıyla Düvel-i Ecnebiye Bandıralarını Havi Albüm, H.1328-M.1910:1).
148
Envanter No: 0713 A
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20. yüzyıl
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 135x76 cm.
Özellikleri: Vişne renkli kumaş üzerine krem renkli, pamuklu iplik kullanılarak sarma tekniği ile on altı kollu güneş motifi işlenmiş, ortada kalan daire içerisine VI. Mehmet Vahdettin’in tuğrası yine krem renkli pamuklu iplik kullanılarak sarma tekniği ile işlenmiştir. Padişaha ait sancaktır (Devlet-i Aliye-i Osmaniye Sancaklarıyla Düvel-i Ecnebiye Bandıralarını Havi Albüm, H.1328-M.1910:1). 0713 A ve 0713 B 1908-1933 yıllarında hizmet vermiş olan Söğütlü Yatı’nda kullanılmışlardır (İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı Envanter Ana Defteri I: 203).
149
Envanter No: 0713 B
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20. yüzyıl
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 200x328 cm
Özellikleri: Vişne renkli kumaş üzerine, yuvarlak bir form içerisine VI. Mehmet Vahdettin’in tuğrası pamuklu iplik kullanılarak sarma tekniği ile işlenmiştir. Daire şeklindeki formun etrafındaki güneşi simgeleyen ışın demetleri, beyaz pamuklu kumaş kullanılarak sancak üzerine aplike edilmiştir.
150
Envanter No: 0708
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20.yüzyıl
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 210 x 305 cm
Özellikleri: Bordo renkli kumaş üzerine, beyaz renkli pamuklu kumaştan daire şeklinde bir boşluk bırakılarak, bunun etrafına ışın demetleri yerleştirilmiştir. Veliahta özeldir (Devlet-i Aliye-i Osmaniye Sancaklarıyla Düvel-i Ecnebiye Bandıralarını Havi Albüm, H. 1328 M.1910:1). Padişaha özel olan sancaktan farkı, ortasında tuğra bulunmayıp, burasının boş bırakılmış olmasıdır.
151
Envanter No: 0706 A
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20. yüzyıl başı.
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 67x 120 cm.
Özellikleri: Vişne renkli kumaşın ortasındaki boş oval formun çevresinde sekiz kollu ışın demeti bulunmaktadır. Işınlar beyaz renkli pamuklu kumaş kullanılarak sancağın üzerine aplike edilmiştir. 0706 A ve 0706 B, 1865’te hizmete girerek 1939’da sökülmek üzere satılan Ertuğrul Yatı’nda kullanılmışlardır (İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı Envanter Ana Defteri I: 201). Veliahta özeldir (Devlet-i Aliye-i Osmaniye Sancaklarıyla Düvel-i Ecnebiye Bandıralarını Havi Albüm, H. 1328 M.1910:1).
152
Envanter No: 0706 B
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20. yüzyıl
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 67 x 90 cm
Özellikleri: Siklamen renkli kumaşın ortasında yuvarlak bir alan boş bırakılarak, sekiz tarafta daha uzun olmak üzere, etrafına beyaz pamuklu kumaşla ışın demetleri aplike edilmiştir. Veliahta özeldir (Devlet-i Aliye-i Osmaniye Sancaklarıyla Düvel-i Ecnebiye Bandıralarını Havi Albüm, H. 1328 M.1910:1).
153
Envanter No: 0705
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20.yüzyıl başı.
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri:125x 65.5 cm.
Özellikleri: Vişne renkli kumaşın ortasındaki boş oval formun çevresinde sekiz kollu ışın demeti bulunmaktadır. Gidon şeklindeki sancağın üzerindeki ışınlar, beyaz pamuklu kumaş kullanılarak aplike edilmiştir. Osmanlı hanedanına özeldir (Devlet-i Aliye-i Osmaniye Sancaklarıyla Düvel-i Ecnebiye Bandıralarını Havi Albüm, H. 1328 M.1910:1). Veliahta özel olan sancaktan farklı olarak gidon şeklindedir.
154
Envanter No: 0712
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20. yüzyıl.
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 205x350 cm Uçkurluktan çatal kısmın başladığı noktaya kadar olan uzunluk 180 cm. Özellikleri: Vişne renkli ve gidon şeklindeki sancak üzerine, oval kısım boş bırakılmak üzere, sekiz kollu ışınlar yerleştirilmiştir. Işınlar, ince pamuklu kumaş kullanılarak sancak üzerine aplike edilmiştir. Osmanlı hanedanına özeldir (Devlet-i Aliye-i Osmaniye Sancaklarıyla Düvel-i Ecnebiye Bandıralarını Havi Albüm, H. 1328 M.1910:1). Veliahta özel olan sancaktan farklı olarak gidon şeklindedir. 1908-1933 yıllarında hizmet vermiş olan Söğütlü Yatı’ndan alınmıştır (İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı Envanter Ana Defteri I: 203).
155
Envanter No: 0703 A
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20. yüzyıl
Kumaşının cinsi: Yünlü
Ölçüleri: 182x316 cm.
Özellikleri: Yeşil renkli kumaşın ortasında bulunan, ovale yakın formun zemini kırmızı renkli yünlü kumaştan sancak üzerine aplike edilmiştir. Ortadaki ay-yıldız pamuklu beyaz renk kumaştandır. Oval formun çevresindeki on altı kollu güneş motifi yine beyaz pamuklu kumaş kullanılarak sancak üzerine aplike edilmiştir.
156
Envanter No: 0703 B
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20 yüzyıl.
Kumaşının cinsi: Yünlü.
Ölçüleri: 145 x 90 cm.
Özellikleri: Yeşil renkli kumaşın ortasında ay-yıldız, kırmızı zeminli oval bir form içerisinde yer almaktadır. Oval formun çevresine, on altı kollu bir güneş oluşturacak şekilde ışınlar aplike edilmiştir.
157
Envanter No: 0707
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20.yüzyıl
Kumaşının cinsi: İpek
Ölçüleri: 196 x 306 cm
Özellikleri: Siklamen renkli kumaş üzerine, beyaz renk pamuklu kumaş ile dört köşeye yıldız ve ortaya gemi çıpası aplike edilmiştir. Padişahın genel başkumandanlığına aittir Devlet-i Aliye-i Osmaniye Sancaklarıyla Düvel-i Ecnebiye Bandıralarını Havi Albüm, H.1328:1). 1865 yılında hizmete girerek 1939 yılında sökülmek üzere satılmış olan Ertuğrul Yatı’ndan alınmıştır (İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı Envanter Ana Defteri I: 201).
158
0698 B 0698 C 0698 F 0698 G 0698 H 0698 L
0698 N 0698 O 0698 R 0698 S 0698 T 0698 U
0698 W 0698 WL 0698 WM 0698 WS 0698 XE 0698 XL
0698 XM 0698 XS 0698 A 0698 P 0698 XG 0698 M Envanter No: 0698 (36 adet)
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 20. yüzyıl başı.
Kumaşının cinsi: Seyrek dokunmuş yünlü.
Ölçüleri: 125-130 x 85-90 cm. arasında olmak üzere farklı ölçüdedirler.
Özellikleri: Alay sancaklarıdırlar. Seyrek dokunmuş yünlü kumaştan yapılmışlardır. Zülfikar, hilal gibi çeşitli semboller alay sancaklarının üzerine aplike edilmiştir. 0698 B ile E; 0698 C ile I; 0698 G ile XD; 0698 J ile XE; 0698 K ile T; 0698 N ile WM; 0698 O ile Q; 0698 R ile Y; 0698 S ile XF; 0698 D, U,V ile Z aynı şekildedir. Alay sancakları, padişahların cülus ve doğum günlerinde, bayramlar gibi dinî günlerde; yabancı devletlerin özel günlerinde ve padişahın ziyaretleri sırasında gemilere çekilmişlerdir. Bu sancaklar, sabah namazında çekilip, akşamüzeri sancak vakti indirilmekteydi. Hareket halindeki gemiler kimi zaman alay sancaklarını üzerlerinde bulundurmakta; kimi zaman da yalnız topuz sancaklarını kullanmaktaydılar. Topuz sancaklarıyla limana gelen savaş gemileri, demir attıkları zaman alay sancaklarını da çekmekteydiler. Osmanlı donanmasına ait bir gemi alay sancaklarını çektiği zaman denizdeki diğer filikalar eski bir gelenek olarak kıç gönderlerine resmî sancakları çekmekteydiler (Rasim, 1325:11-13), [Resim 91]. 0698 A, , 0698 M, 0698 P ve 0698 XG Ahmet Rasim’in Vardabandıracılık adlı kitabında, alay sancaklarını gösteren resimde yer almazlar. Bunlar işaret sancağıdırlar; 0698 A “0698 ;”ن M “0698 ;”ض XG “ش” harfine karşılık gelmekte, 0698 P ise “namaz flaması” olarak geçmektedir (Filo İşaret Defteri, H.1330/M.1911).
Özellikleri: Alay sancaklarıdırlar. 0958 A-F, 0958 B-C-D, 0958 G-H aynı şeklidedir. Hilaller sancaklar üzerine aplike edilmişlerdir (İstanbul Deniz Müzesi Envanteri).
160
0696 A 0696 B 0696 C
0696 E 0696 F 0696 H Envanter No: 0696 A-B-C-D-E-F-G-H
Yapıldığı tarih/yüzyıl: 19. yüzyıl (İstanbul Deniz Müzesi Envanteri).
Kumaşının cinsi: Yünlü
Ölçüleri: Alınamamıştır.
Özellikleri: Alay sancaklarıdırlar. 0696 B-G, 0696 C-D, aynı şeklidedir hilal ve yıldız motifleri kumaş üzerine aplike edilmiştir. 0696 A-B-C-F Ahmet Rasim’in Vardabandıracılık adlı kitabında, alay sancaklarını gösteren resimde bu şekilde sancaklar görülmektedir [Bkz. Resim 91].
161
Resim 88- İnebahtı Sancağının yazı frizinde, araya yerleştirilmiş ikişerli bitki motifleri.
Resim 89- 0682 no’lu sancakla benzer motife sahip Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki sancak. Kurtoğlu,F., 1992. Türk Bayrağı ve Ay-Yıldız, Türk Tarih Kurumu Basımevi, (3. Baskı), Ankara, s.87.
162
Resim 90- 0682 no’lu sancağın Zülfikarın olduğu uç kısmından ayrıntı. Atasoy N. ve diğ., 1992. Splendors of the Ottoman Sultans, Çev. Tülay Artan, Wonders, Memphis, s.42.
Resim 91- Alay sancaklarıyla donanmış bir gemi. Rasim, A., 1325. Vardabandıracılık, Matbaa-i Bahriye, s.17.
163
6. SONUÇ
İstanbul Deniz Müzesi’ndeki Osmanlı dönemine ait bahriye sancaklarının incelendiği
bu çalışmada, tarih içerisinde sancağın kullanımı, Osmanlı İmparatorluğu’nun
kullanmış olduğu sancaklar, bunların görsel ve kullanım özellikleri ile kumaşlarının
cinsleri gibi konulara değinilerek sancakların Türk kültürü ve sanatının bir parçası
oldukları açıklanmaya çalışılmıştır.
İnsanoğlunun bir işaret ile kendini ifade etme çabası, insanlığın ilk dönemlerinden
itibaren başlamaktadır. Semboller öncelikle dinî ve siyasî etkenlerle gelişmiş,
zamanla alemlere, damgalara, armalara günümüzde ise amblem ve logolara
dönüşerek, yaşamımızda daima yer almışlardır. İşaretler en açık ve hızlı iletim yolu
olmakla beraber bir göstergeye sahiptirler ve bir bildiri iletirler. Sancaklar ise
üzerlerinde taşıdıkları simgelerle ait oldukları kültürde kutsal sayılmış ve saygı
görmüşler, insan topluluklarını bir arada tutarak aynı amaç için birleştirmişlerdir.
Tarih boyunca Türk devletlerinde, gerek İslamiyet’in kabulünden önce ve gerekse
sonrasında çeşitli sancaklar kullanılmıştır. Sancak ve tuğ Osmanlı İmparatorluğu’nun
eski Türk devletlerinden alarak devam ettirdiği geleneklerdendir. Osmanlı
İmparatorluğu’nda hükümdarın güç ve egemenlik göstergelerinden tuğ, tuğra ve
mühr-i hümâyun gibi diğer hukuki sembollerle birlikte sancak özel bir yere sahipti.
Osmanlı kültüründe saltanat sancaklarının yanı sıra Sancak-ı Şerif, askerî birlik ve
orta sancakları, esnaf ve tarikat sancakları gibi çeşitli sancaklar bulunmaktaydı.
Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren donanma gemilerinde çeşitli sancaklar
kullanılmıştır. Bunlar bahriye teşkilatı içerisindeki hiyerarşiye göre kaptanpaşa,
kapudâne, patrona ile riyale kaptanlarına ve derya beylerine ait sancaklar olarak
biçimlendirilmekteydi. Bunun dışında Osmanlı minyatürlerinde çeşitli renklerde ve
formlarda sancaklar görülmektedir. Tarihî konulu şehnâme ve gazavatnâmeler ile
sünnet düğünü şenliklerinin anlatıldığı surnâme türündeki minyatürlü yazmalarda ve
Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye nüshalarında, çok sayıda Osmanlı gemilerinin ve
donanmasının tasviri yer almaktadır.
164
16. yüzyılda yapılmış minyatürlü yazmaların, gemi tasvirlerindeki sancaklar
incelendiğinde, Süleymannâme’de sancakların çoğu zaman düz kırmızı, sarı ve beyaz
renkli olduğu, yeşil ve mavi rengin ise daha az kullanıldığı görülmektedir. Yine bu
yüzyılda yapılmış Tarih-i Sultan Bayezid, Şehnâme-i Selim Han, Şehinşehnâme ve
Tarih-i Feth-i Yemen gibi yazmaların minyatürlerinde, kadırgaların köşkü önünde
kırmızı, yeşil, ortada yeşil iki yanda kırmızı ya da tam tersi şekilde sancaklar
bulunmaktadır. Bununla birlikte çok büyük boyutlu sancakların, rüzgâra dayanıklı
olmaları sebebiyle gidon şeklinde oldukları ve açık pembe, turuncu, kırmızı-beyaz
çizgili gibi çeşitli renklerde olabildikleri görülmektedir. 17. yüzyılda yapılmış
Vekâyi’i Ali Paşa’da mavi, sarı ve yeşil renkli, üzerinde Zülfikar’ın belirgin bir
şekilde görüldüğü sancaklar bulunmaktadır. Yine 17. yüzyılda yapılmış Paşanâme’de
kadırgaların köşkü önünde düz yeşil ve beyaz; Şehnâme-i Nadirî’de ise düz beyaz ve
kırmızı sancaklar görülmektedir. Correr Müzesi’ndeki 17. yüzyıla ait albümdeki
minyatürlerde kaptan paşa kadırgasının köşkü önünde ise mavi renkli sancaklar ve
aynı gemide gidon şeklinde mavi, yeşil, sarı ve pembe renklerde, zikzak desenli
sancaklar tasvir edilmiştir.
18. yüzyıla ait Surnâme minyatürlerindeki sancakların ise günümüze gelen örnekler
ile benzerlik arz eden, yeşil renkte kenar bordürlü, kırmızı üzerine sarı renkte
Zülfikarlı, hilalli, yıldızlı ve güneşli sancaklar oldukları görülmektedir. Yine 18.
yüzyıla ait Osmanlı-Rus savaşını ve Karadeniz’de Osmanlı gemilerini tasvir eden
minyatürlerde, kırmızı ve yeşil renkli sancaklar ile mavi-sarı-kırmızı-yeşil çizgili
sancaklar bulunmaktadır. Bu şekildeki sancaklar Kitab-ı Bahriye nüshalarındaki
gemilerin sancakları ile de örtüşür. 18. yüzyılın sonunda Küçük Hüseyin Paşa’nın
hükmü ile bahriyede, zamanla maviye dönen yeşil renkli sancakların yerine kırmızı
renkli sancaklar kullanılmaya başlanmıştır. Nitekim Küçük Hüseyin Paşa’nın
İskenderiye’de süvar olduğu üç ambarlı kalyon için yaptırılan sancak hakkındaki
1802 tarihli belgede ve 1794 tarihli bir başka belgede sancaklık sandal kumaşının
renginin güvez olduğu belirtilmektedir.
Sancaklık kumaşlar, Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgelerinde yer alan, donanmanın
ihtiyaçları ve donanma için yapılan masraflar arasında geçen isimlere dayanılarak
tespit edilmiştir. Sancakların sandal, dimi sandalı, tafta ve dârâyî gibi ipekli; şali gibi
yünlü ve uçkurluk kısmında kullanılan boğası ve kirpas gibi pamuklu kumaşlardan
üretildikleri belirlenmiştir. Belgelerde hangi cins kumaşın, ne miktarda alındığı, ne
165
kadara alındığı gibi masraf kayıtlarının yanı sıra padişah geçerken ipek sancakların
çekildiği, yenileri verildiğinde eskilerinin kış günlerinde kullanılmak üzere kaptanlar
tarafından saklandığı, kapudâne, patrona ve riyale kalyonlarının sancaklarının her üç
senede bir yenilenmesinin adet olduğu gibi çeşitli bilgiler de yer almaktadır.
Sancakların üzerinde güneş, hilal ve yıldız gibi İslamiyet öncesi Türk kültürüne
girmiş semavi semboller ile İslamiyet sonrası görülen mühr-i Süleyman, Zülfikar ve
Pençe-i Âl-i Abâ gibi dinî semboller bulunmaktadır. İslamiyet’ten önce Türkler gök
ile yerin, tek bir yaratıcı tarafından yaratılmış, kutsal birer varlık olduğuna ve
yaratıcının güneş, ay ve yıldızların dolaştığı göklerin, en üstünde olduğuna
inanıyorlardı. Güneşe ayrı bir önem verilmekteydi ve güneşin doğuşunda doğuya
dönüp diz çökerek saygılarını ifade etmekteydiler. Osmanlı İmparatorluğu’nda ise
methiyelerde sultanın, Osmanlı Devleti’ni aydınlatan bir güneşe benzetildiği görülür.
İmparatorluğun son dönemlerinde, padişaha mahsus sancakta, sultanı temsil eden
tuğra, çok kollu bir güneş içerisine alınmıştır.
Hilal şekli 11. yüzyıldan itibaren Hristiyanlığın sembolü olan haça karşı İslamiyet’in
sembolü olmuş, Osmanlı Devleti’nin genişleyen sınırlarıyla beraber dünyaya
yayılmıştır. 15.-17. yüzyıllara ait Osmanlı sancaklarında iki tip hilal görülmektedir.
Birincisi “açık hilal” olarak tanımlanabilen yeni ay şeklindedir. İkincisi ise biri
büyük diğeri küçük iki daireden oluşur ve içteki küçük daire büyük olanına değer,
böylece hilalin kolları uç kısımda birbirine kavuşur. Bu şekildeki hilaller “kapalı
hilal” olarak da adlandırılmaktadır. Açık hilaller genellikle yıldızsızdır. Kapalı tip
hilallerin içerisinde yıldız ya da yıldız kümesi bulunabilmektedir. Bu tip hilallere
sahip erken dönem sancaklarda, hilallerin üzerinde genellikle yazılar vardır ve bu
yazıların bazen ayna yansıması gibi aksi yönlerde yerleştirildiği görülür.
Zülfikar, mühr-i Süleyman ve Pençe-i Âl-i Abâ ise Osmanlı kültürüne İslamiyet
sonrası girmiş simgelerdir. Zülfikar, İslam inancına göre Bedir Savaşı sırasında Hz.
Muhammed’e gökten indirilmiş ve vasiyeti üzerine ölümünden sonra damadı Hz.
Ali’ye kalmıştır. Kılıç, Türkler arasında cesaretin ve adaletin sembolü olmuştur. Çift
ağızlı kılıç Zülfikar, Osmanlı tarihinde yüzyıllarca yaygın bir şekilde kullanılmış
İslam ikonlarındandır. Osmanlı bahriyesinde Zülfikarlı sancaklar, padişah ya da
padişah tarafından sefer için görevlendirilmiş paşalar tarafından kullanılmıştır.
Ancak sadece bahriye sancaklarında değil, yeniçeri ortalarında ve mezar taşlarında;
ayrıca sihirli özellikler atfedildiğinden muska ve tılsım mühürlerde de görülmektedir.
166
Mühr-i Süleyman, Türk- İslam sanatlarında gerek mimari süslemede ve gerekse
küçük el sanatlarında sıkça görülen, kullanım alanı geniş bir süslemedir. Mühr-i
Süleyman, İslam inancına, Hz. Süleyman’ın kıyametten önce kâfirlerin yüzünü
mühürleyeceği ile ilgili hadis dolayısıyla girmiştir. Hz. Süleyman’ın ateşe, suya,
rüzgâra, kuşlara ve hayvanlara hükmetmesini sağlayan yüzük şeklinde, tılsımlı bir
mühre sahip olduğu rivayet edilmektedir. İnsanüstü metafizik bir kuvvet ve bilgiye
sahip olan Süleyman Peygamber aynı zamanda hükümdar olduğu için mühr-i
Süleyman güç, iktidar ve saltanatın da sembolü olmuştur.
El şeklindeki Pençe-i Âl-i Abâ, Hz. Muhammed’i ve ailesinin önemli üyelerini, kızı
Hz. Fatma, damadı Hz. Ali ve torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i temsil
etmektedir. Avuç ayası ile birlikte beş parmak, bir muska olarak kabul edilerek,
bunun insanı her türlü kötülüğe karşı koruyacağına inanılmıştır. Pençe-i Âl-i Abâ’nın
Müslüman kadınların en kutsalı kabul edilen Hz. Fatma’nın elini sembolize ettiği de
düşünülmektedir.
Sancaklarda, semavi ve dinî sembollerin yanı sıra Osmanlı kumaşlarında, çinilerinde
ve mimari bezemelerinde de görülen palmet, hançeri yaprak ve servi ağacı gibi
dönemin popüler süslemelerine de rastlanmaktadır.
İstanbul Deniz Müzesi’ndeki 16. ve 18.-20. yüzyıllarda kullanılmış, Osmanlı
dönemine ait 39 adet sancak ve 3 adet alay sancağı grubunun incelendiği bu
çalışmada, 16. ve 18. yüzyıla ait bahriye sancaklarının daha büyük boyutlu olmakla
beraber, üzerlerinde Zülfikar, Pençe-i Âl-i Abâ, mühr-i Süleyman gibi çeşitli dinî
semboller ile Kur’ân-ı Kerim’den ayetler olduğu görülmektedir. 20. yüzyıla
gelindiğinde ise ipek sancakların daha küçük boyutlu oldukları, büyük boyutlu
olanların ise çoğu zaman yünlü kumaşlardan yapıldıkları dikkat çekmektedir. Son
dönem bahriye sancaklarının üzerlerindeki simgeler de sadeleşmiştir. Bu dönemde
merkezinde çiçek ya da yıldız olan çok kollu ışın demetlerine sahip güneş motifi ile
yine oval formlu ve sekiz şualı bir güneş motifi içerisine yerleştirilmiş hilal-yıldız ya
da padişah tuğralı sancaklar görülmektedir.
Türkiye’de İstanbul Deniz Müzesi’nin dışında Topkapı Sarayı Müzesi’nde ve
Harbiye Askeri Müzesi’nde, yurt dışında ise çeşitli müzelerde, kiliselerde ve
koleksiyonlarda Osmanlı sancakları bulunmaktadır. Viyana’da Tarih Müzesi’nde,
İtalya’da başta Museo Civico Correr, Venedik’te Dukalar Sarayı, Pisa’da San
167
Stefano ai Cavalieri Kilisesi olmak üzere Roma’da St. John Kilisesi, Urbino
Katedrali, Floransa’da Stibbert Museum; Budapeşte’de Macaristan Ulusal Müzesi
dekoratif sanatlar departmanında; Polonya’da Wawel Şatosu’nda; Almanya’da
Dresden Tarih Müzesi’nde, Berlin’de Pergamon Museum’da, Karlsruhe’da
Badisches Landesmuseum’da, Bavaria’da Schleissheim Sarayı’nda ve Amerika’da
Massachusettes Fogg Art Museum’da Osmanlı sancakları bulunmaktadır. Gerek yurt
içindeki ve gerekse yurt dışındaki bu sancakları yayınlarda bulabilmek güçtür.
Örneğin yüzden fazla sancağa sahip olan Topkapı Sarayı Müzesi’nin sergi
alanlarında ya da yayınlarında sancaklar yer almamaktadır. Kumaş gibi organik bir
malzemeden yapılmış olmaları ve büyük boyutlu sancakların fotoğrafının
çekilmesinde zorluklarla karşılaşılması, yapılan araştırılmaları da kısıtlamıştır.
Osmanlı kumaş sanatının kaftanlar, döşemelikler, örtüler vs. gibi bir parçası olarak
görülmesi gereken sancaklarla ilgili, araştırma ve katalogların yayımlanması bu
nadide ve kimi zaman hayret uyandırıcı eserleri bizlere tekrar kazandıracaktır.
168
KAYNAKLAR Arşiv Belgeleri A. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Cevdet-i Bahriye Tasnifi (CBH) 27/1284, 33/1576, 37/1737, 42/1984, 49/2306, 50/2360, 51/2419, 55/2600, 67/3156, 70/3326, 91/4346, 100/4832, 109/5296, 110/5313, 112/5414, 112/5450, 128/6229, 138/6691, 173/8160, 209/9748, 254/11739, 271/12497. Cevdet-i İktisat Tasnifi (C.İKTS) 8/389 Hatt-ı Hümayun (HH) 15/642, 200/10191, 213/11608. İrade-i Bahriye (İBH) 12/1331 M 3. B. İstanbul Deniz Müzesi Deniz Tarihi Arşivi Mülga Bahriye Nezareti (MBN) 673/323-325, 744/212-214. Fethiye Seyir Jurnali (H.1253-1254) C. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi E. 4240/1, E. 9482-2, E. 9482-4. II. İstanbul Deniz Müzesi Deniz İhtisas Kütüphanesi Asar-ı Atika Bölümü, db. no. 986 Sancak Albümü. Asar-ı Atika Bölümü, db. no. 4604, Bahriye Müzesi ve Kütübhane İdaresine Mahsus Defter-i Kebir. Asar-ı Atika Bölümü, db. no. 2595, İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı Envanter Ana Defteri I. III. Kaynak Eserler, Araştırma ve İncelemeler Acar Ş., 2005. Sancak Kuranları, Antik Dekor, 88, 120-124. Ahmet Vefik Paşa, 1306. Lehçe-i Osmani, Dersaadet. Akalay (Tanındı), Z., 1968. Tarihî Konularda İlk Osmanlı Minyatürleri, Sanat Tarihi Yıllığı II, İstanbul, 102-115. Aldoğan, A., 1988. Anadolu Kültüründe-Sanatlarında Sembolik El Motifi, Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2, s.83-90. Ali, 1989a. Sancağımız ve Ay-Yıldız Nakşı, Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası, 43, C.8, Enderun Kitabevi, İstanbul.
169
Ali, 1989b. Sancağımız ve Ay-Yıldız Nakşı, Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası, 48, C.8, Enderun Kitabevi, İstanbul. Ali Seydi, 1330. Resimli Kâmus-ı Osmani, Cild-i Evvel, İstanbul. Alparslan ve diğ., Başlangıcından Bugüne On Bin Türk Motifi Ansiklopedisi, Gözen Kitabevi, İstanbul. And, M., 1998. Minyatürlerle Osmanlı-İslam Mitologyası, Akbank, İstanbul. And, M., 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları: 1 Minyatür, Türkiye İş Bankası, İstanbul. Arseven, C.E., 1943a. Sancak, Sanat Ansiklopedisi, C.4, Maarif Matbaası, İstanbul. Arseven, C.E., 1943b. Damasko, Sanat Ansiklopedisi, C.1, Maarif Matbaası, İstanbul. Âsafî Dal Mehmed Çelebi, 2006. Şecâtname, Özdemiroğlu Osman Paşa’nın Şark Seferleri (1578-1585), Haz. Prof. Dr. Abdülkadir Özcan, Çamlıca Basım-Yayın, İstanbul. Aslanapa,O., 1993. Türk Sanatı El Kitabı, İnkılap Kitapevi, İstanbul. Atalayer, G., 1993. Dünden Bugüne Anadolu’da Kumaş Dokuma Sanatı, Türk Kültüründe Sanat ve Mimari, 21. Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı, İstanbul. Atasoy, N., 1975. Minyatürlerde Türk Donanması, Türkiyemiz, Sayı 17, s. 2-8. Atasoy, N.-Çağman, F., 1974. Turkish Miniature Painting, Publications of the R.C.D. Cultural Institute, İstanbul. Atasoy N. ve diğ., 2001. İpek: Osmanlı Dokuma Sanatı, TEB, İstanbul. Atasoy N. ve diğ., 1992. Splendors of the Ottoman Sultans, Çev. Tülay Artan, Wonders, Memphis. Atay, H.,1995. Kur’ân-ı Kerim ve Türkçe Anlamı, Sek Yayınları, Ankara. Atıl, E., 1960. Turkish Miniature Painting, Charles E. Tuttle Company. Atıl, E., 1999. Levni ve Surnâme, Bir Osmanlı Şenliğinin Öyküsü, Koçbank. Atsız, N., 1970. Aşıkpaşaoğlu Tarihi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul. Ayanoğlu, F.İ., 1942. Vakıflar İdaresince Tanzim Ettirilen Tarihî Makbereler, Vakıflar Dergisi, 2, s.399-403. Bağcı, S., 2002. Süleyman Âdil’den Kanuni Süleyman’a: Osmanlı Resminde Dinî ve Siyasî İmge”, Ortaçağ’da Anadolu Prof. Dr. Aynur Durukan’a Armağan, Ankara, s. 53-64.
170
Bahriye Nizamnâmesi (1849), 1996. Çev. Sabahattin Öksüz, Dz.K.K.lığı Karargah Basımevi, Ankara. Bayram, S., 1993. Mühr-i Süleyman ve Türk Kültüründeki Yeri, Sanat Tarihinde İkonografik Araştırmalar Güner İnal’a Armağan, Ankara, Hacettepe Üniversitesi, s.61-72. Berk, S., 2003. Osmanlı Tılsım Mühürleri, P Dergisi, 29, Bahar 2003, s.22-31. Blair, S.S.-Bloom, J.M., 1991. Images of Paradise in Islamic Art, Hood Museum of Art, Dartmouth Collage. Bostan, İ., 2005. Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, Bilge, İstanbul. Bostan, İ.,1992. Osmanlı Bahriye Teşkilatı: XVII. Yüzyılda Tersane-i Amire, TTK, Ankara. Boyar,A. S., 1917-1333. Bahriye Müzesi Kataloğu, Bahriye Matbaası. Bozkurt, N., 1998. Sembol Olarak Hilal, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 18. Cilt, İstanbul, s.13-15. Bulgurcuoğlu, H., 2004. Deniz Tarihimizin Sembol Gemilerinden Mahmudiye, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, MSGSÜ, İstanbul. Büyük, A. M., 1994. III. Mustafa ve III. Selim Tarafından Yaptırılan Bahriye Sancakları, Antik Dekor, 24, s. 74-76. Cabi Ömer Efendi, 2003. Câbî Tarihi, Haz. Mehmet Ali Beyhan, TTK, Ankara, 2003. Cimilli, C., 2004. Osmanlı’da Servi Motifinin İnançla Bağlantısı, Sanat Ve İnanç/2 Rıfkı Melûl Meriç Anısına, Yay. Haz. Banu Mahir/ Hâlenur Katipoğlu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul, s.231-236. Çağman, F., 1973. Şehnâme-i Selim Han ve Minyatürleri, Sanat Tarihi Yıllığı V, İstanbul, s. 411-442. Çam, N.,1993. Türk ve İslam Sanatlarında Altı Kollu Yıldız, Prof. Dr. Yılmaz Önge Armağanı, Selçuk Üniversitesi Yayınları, No.113, Konya, s.207-230. Çoruhlu, Y., 1993. Türk Sanatının ABCsi, Simavi Yayınları, İstanbul. Çoruhlu, Y., 2006. Türk Mitolojisinin Anahatları, Kabalcı, İstanbul. Çoruhlu, Y.,1994. Türk Sanatında Savaş ve Barış Sembolleri, II. Müzecilik Semineri Bildirileri, 19-23 Eylül 1994, Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı, Harbiye, İstanbul, s.136-138.
171
Çoruhlu, T., 2004,Osmanlı Silahlarında Dinî İbareler, Sanat Ve İnanç/2 Rıfkı Melûl Meriç Anısına, Yay. Haz. Banu Mahir/ Hâlenur Katipoğlu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul, s.237-243. Dalsar, F., 1960. Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa’da İpekçilik, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, Sermet Matbaası, İstanbul. Deny, J., 1966. Sancak, İslam Ansiklopedisi, 10.Cilt, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul. Deny, J. 1988. Tuğra, İslam Ansiklopedisi, 12/2. Cilt, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1988, s.5-12. Denny, W., 1982. Textiles, Tulips, Arabesques 8 Turbans Decorative Arts from the Otoman Empire, Edited by Yani Petsopoulos Alexandria Pres, London. Devellioğlu, F., 1998. Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi Yayınları, Ankara. Devlet-i Aliye-i Osmaniye Sancaklarıyla Düvel-i Ecnebiye Bandıralarını Havi Albüm, H.1328-M.1910. Matbaa-i Bahriye. Diyabekirli, N., 1972. Hun Sanatı, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul. Erdem, S., 1988. Alemin Tarihçesi ve Monçuk, Hilal, Boynuz Alemlerin Menşeleri Üzerine, Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi, 3, s.103-117. Erdem, S., 1989. Alem, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.2, İstanbul. Ertuğ, T. Z., 1999. Minyatürler ve Tarihî Belge Özellikleri”, Osmanlı, C. XI, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, s.180-185. Ertuğ, T. Z., 1997. Minyatürlü Yazmaların Tarihî Kaynak Olma Nitelikleri ve Nüzhet’ül-Esrar”, Tarih Boyunca Türk Tarihinin Kaynakları Semineri, 6-7 Haziran 1996, Bildiriler, İstanbul, s. 31-46. Esin, E., 1981. Türk Ay-Yılıdızı’nın Menşei Hakkında, Türk Edebiyatı, 96, s.12-13. Esin, E., 2003. Orta Asya’dan Osmanlı’ya Türk Sanatında İkonografik Motifler, Kabalcı Yayınevi, İstanbul. Eyice, S., 1987. Ay-Yıldızın Tarihi Hakkında, Tarih Enstitüsü Dergisi Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu Hatıra Sayısı,13, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul, s.31-66. Filo İşaret Defteri Talimat ve Filo İşârâtı, H.1330/M.1911. Bahriye Matbaası. Fischer, E., 1995. Sanatın Gerekliliği, Çev. Cevat Çapan, Payel Yayınevi, İstanbul. Galland A. 1998. İstanbul’a Ait Günlük Hatıralar (1672-1673), Çev. Nahid Sırrı Örik, I. Cilt, Türk Tarih Kurumu, Ankara.
172
Geleneksel Türk Sanatları, 1993. Haz. Mehmet Özel, Kültür Bakanlığı, Ankara. Gerlach S., 2007. Türkiye Günlüğü 1573-1576, Çev. Türkis Noyan, I.Cilt, Kitap Yayınevi. Gökbilgin, M.T., 1966. Sancak-ı Şerif, İslam Ansiklopedisi, C.10, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, s.189-191. Gürçay, L., 1943. Gemici Dili, Deniz Matbaası, İstanbul. Gürsu, N, 1988. Türk Dokumacılık Sanatı: Çağlar Boyu Desenler, Redhause, İstanbul. Hançerlioğlu O., 1979. Totem, Felsefe Ansiklopedisi, Kavramlar ve Akımlar, C.6, Remzi Kitabevi, İstanbul. Hathaway, J., 1999. Unutulan İkon: Hz. Ali’nin Kılıcı Zülfikar’ın Osmanlı Türevi, Cogito, Osmanlılar Özel Sayısı, 19, Yaz 1999, s.146-160. Hazarfen Hüseyin Efendi, 1998. Telhisü’l-Beyan Fi Kavanin-i Al-i Osman, Haz. Sevim İlgürel, TTK, Ankara. İnalcık, H. 2006. Tarihte İpek ve İpekli Kumaş; Ticaret, Yollar ve Şehirler, Orta Asya’dan Anadolu’ya Türk Sanatı ve Kültürü, Prof. Nejat Diyarbekirli’ye Armağan, Yeni Türkiye Yayınları, s.329-374. İndirkaş, Z., 2002. Türklerde Hükümdar Tacı Geleneği, Kültür Bakanlığı, Ankara. İslam Sanatında Türkler, 1982. Yapı ve Kredi Bankası, İstanbul. İşaret-i Umumiye-i Bahriye, 1309. Mütercimi Yüzbaşı Abdülhamit, İstanbul. Katib Çelebi, 1973. Tuhfetü’l Kibar Fi Esfari’l Bihar, Yay. Haz. Orhan Şaik Gökyay, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul. Köprülü, F., 1931. Bizans’ın Osmanlı Müesseselerine Tesiri, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası, C.I, İstanbul. Köprülü, F., 1939. Orta Zaman Türk Devletlerinde Hukuki Sembollerdeki Motifler, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası, C.I, Burhaneddin Matbaası, İstanbul. Köprülü, M.F., 1943. Bayrak, İslam Ansiklopedisi, C.2, Maarif Matbaası, İstanbul. Köprülü, F.O.,1992. Bayrak, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 5. Cilt, İstanbul. Köroğlu, G., 2003. Halûk Perk Koleksiyonu’ndan Örneklerle Bizans Uygarlığında Muskalar, P Dergisi, 29, s.16-21. Kurtoğlu,F., 1992. Türk Bayrağı ve Ay-Yıldız, Türk Tarih Kurumu Basımevi, (3. Baskı), Ankara.
173
Kurtoğlu, F., 1935. 1736-1737 Seferi’ne İştirak Eden Bir Türk Denizcisinin Hatıraları, 335 Sayılı Deniz Mecmuası Tarih Eki, Deniz Matbaası. Kuşoğlu, Z. 1990. Türk Sanatında Mühr-i Süleyman, İlgi, 61, s.32-35. Kütükoğlu, M.S., 1978. 1009 (1600) Tarihli Narh Defterine Göre İstanbul’da Çeşitli Eşya ve Hizmet Fiyatları, Tarih Enstitüsü Dergisi, 9, Edebiyat Fakültesi Matbaası, İstanbul. Langensiepen B- Güleryüz A., 2000. 1828-1923 Osmanlı Donanması, Denizler Kitabevi. Mahmud Raif Efendi, 1798. Tableau Des Nouveaux Reglemens De L’Empire Ottoman, Constantinople. Mahmut Şevket Paşa, 1983. Osmanlı Askerî Teşkilat ve Kıyafeti (Osmanlı Ordusunun Kuruluşundan 1908 yılına kadar), Çev. Nurettin- Semiha Tursan, Ankara Basımevi. Marsigli,G., 1934. Osmanlı İmparatorluğu’nun Zuhur ve Terakkisinden İnhitatı Zamanına Kadar Askeri Vaziyeti, Çev. M. Kaymakam Nazmi, Büyük Erkan-ı Hartbiye Matbaası, Ankara. Mecmuat’ül Bahriyyun, 1319/1901. Bahriye Matbaası. Neşri M., 1983. Neşrî Tarihi, Haz. Mehmet Altay Köymen, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara. Noyan, S.B., 1976. Bahriyemizde Kullanılan Sancaklar, Hayat Tarih Mecmuası, C.2, 10, Ekim 1976, s.48-53. Nutku, Ö., 1997. Esnaf Loncaları ve XVI. Yüzyıl Esnaf Flamaları, Tombak, 13, s.48-56. Ordu Bayrak ve Sancakları, 1953. Maarif Basımevi, İstanbul. Orgun, Z., 1941a. Osmanlı İmparatorluğu’nda Tuğ ve Sancak, Tarih Vesikaları Dergisi, 4, Birinci Kanun, C.I, s.245-355. Orgun, Z., 1941b. Osmanlı İmparatorluğu’nda Kaptanpaşalara ve Donanmaya Yapılan Merasim, Tarih Vesikaları Dergisi, 2, Ağustos, C.I, s.135-144. Osman, R., 1931. Bayrağımıza Dair Birkaç Söz, İstanbul Belediye Mecmuası, 84/12, 446-458. Ögel, B., 1971. Türk Kültürünün Gelişme Çağları II, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul. Ögel, B., 1971. Türk Mitolojisi, Ankara.
174
Ögel, B., 1988. Tuğ, İslam Ansiklopedisi, C.12/2, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul. Ögel, B., 1965. İslamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara. Öney, G., 1989. Beylikler Devri Sanatı 14.-15. Yüzyıl (1300-1453), TTK, Ankara. Öney G., 1992. Anadolu Selçuklu Mimari Süslemesi ve El Sanatları, Türkiye İş Bankası, Ankara, s.116. Öz, T., 1946. Türk Kumaş ve Kadifeleri I, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul. Öz, T., 1951. Türk Kumaş ve Kadifeleri II- 17. 19. Yüzyıl ve Kumaş Süslemesi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul. Öz, T., 1953. Hırka-i Saadet Dairesi ve Emanat-ı Mukaddese, İsmail Akgün Matbaası, İstanbul. Özbel, K.,. El Sanatları III, Eski Türk Kumaşları, CHP Halkevleri Bürosu. Özdemir, K., 1997. Osmanlı Arması, Dönence Basım Yayın Hizmetleri, İstanbul. Özen, M. E., 1982. Türkçe’de Kumaş Adları, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, Fatih Sultan Mehmet’e Hatıra Sayısı, 33, Mart 1980-81, Edebiyet Fakültesi Matbaası, İstanbul, s.291-340. Pakalın, M. Z., 1972. Sancak, Osmanlı Tarih Terim ve Deyimleri Sözlüğü, C.3, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul. Pakalın, M. Z., 1993. Dârâyî, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I. Cilt, Milli Eğitim Bakanlığı, İstanbul, s.393. Pala, İ., 2006. Mühr-i Süleyman, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 31.Cilt, İstanbul, s.524-526. Petrasch E., ve diğerleri, 1991. Die Karlsruher Türkenbeute: Badisches Landesmuseum Karlsruhe, Hirmer Verlag, München. Rasim, A., 1325.Vardabandıracılık, Matbaa-i Bahriye. Rasim, A., 1934. Denize Ait Tarihi Makalat, Deniz Matbaası. Rogers, J. M., 1996. Empire of the Sultans, Ottoman Art from the Collection of Nasser D. Khalili, The Nour Foundation, London. Rogers J. M.-Word, R.M., 1988. Suleyman the Magnificent, Trutees of the British Museum. Sâmi, Ş., 1989. Kâmûs-ı Türkî, Enderun Kitabevi, İstanbul. Salname-i Nezaret-i Hariciye, 1302. Ebuziya Matbaası, Konstantiniye.
175
Sertoğlu, M., 1986. Osmanlı Tarih Lügatı, Enderun Kitabevi, İstanbul. Seyyid Muradî, 2003. Gazavât-ı Hayreddin Paşa- Kaptanpaşanın Seyir Defteri, Çev. Ahmet Şimşirgil, BKY. Seyyid Muradî, Gazavât-ı Hayreddin Paşa, Barbaros Hayreddin Paşa’nın Hatıraları, Çev. Ertuğrul Düzdağ, II. Cilt, Tercüman 1001 Temel Eser. Slade, A., 1945. Türkiye Seyahatnamesi ve Türk Donanması ile Yaptığı Karadeniz Seferi, Çev. Ali Rıza Seyfioğlu, Askeri Deniz Matbaası. Süheyl, A., 1929. Türk Bayrağı, Şehremaneti Mecmuası, 63-64, Kasım, s.103-113. Süheyl, A., 1930. Viyana Şehir Müzesi’nde Nelerimiz Var?, Şehremaneti Mecmuası, 69, s.310-317. Süheyl, A., 1930. Viyana Müzelerinde Nelerimiz Var II, Belediye Matbaası, İstanbul. Tekeli ve diğ., Tarihsiz. Askeri Müze Koleksiyonları, Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı, Harbiye/İstanbul. Tezcan, H. 1984. Eski Türk Kumaşlarından Örnekler, Sanat Dünyamız, 31, s.54-57. Tezcan H. ve T., 1991. Türk Sancak Alemleri, Türk Tarih Kurumu, Ankara. Tezcan, H., 2001. Simkeşler, Sırmakeşler, Saray İçin Yapılan Gümüşlü, Altınlı Dokumalar, İşlemeler, Antik Dekor, 64, s.70-78. Tezcan, H., 2002a. Osmanlı Dokumacılığı, Türkler, 12. Cilt, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, s.404-409. Tezcan, H., 2002b. Osmanlı Saray Dokumalarının ve Çinilerinin Kesişen ve Ayrılan Yolları, Antik Dekor, 68, s.90-96. Tezcan, H., 2004a. Yapı-Kredi Koleksiyonu’nda Estergon Sancağı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul. Tezcan, H., 2004b. Kutsal Topraklarda Sultanların Dinî ve Siyasî Gücünü Temsil Eden Örtüler, Sanat Ve İnanç/2 Rıfkı Melûl Meriç Anısına, Yay. Haz. Banu Mahir/ Hâlenur Katipoğlu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul, s.281-290. Thomson, G., 1991. İnsanın Özü, Payel Yayınevi, İstanbul. Toudouze, G.G. ve diğ., 1939. Histoire de la Marine, Paris. Tuncor, F.R., 1968. Sancağın Tarihçesi, Önasya, 36, C.3, 8-11.
176
Uğurlu, A., 1994. Osmanlı Saray Dokumalarında İpek, Altın, Gümüş Kullanımı, Antik Dekor, 24, s.94-98. Unat, R.F., 1974. Hicri Tarihleri Miladi Tarihe Çevirme Kılavuzu, Türk Tarih Kurumu, Ankara. Uzunçarşılı, İ.H.,1988a. Osmanlı Devleti’nin Saray Teşkilatı, TTK, Ankara. Uzunçarşılı, İ.H.,1988b. Osmanlı Devleti’nin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara. Uzunçarşılı, İ.H.,1941a. Osmanlı Devleti Teşkilatına Medhal, Maarif Matbaası, İstanbul. Uzunçarşılı İ.H., 1941b. Tuğra ve Pençeler ile Ferman ve Buyuruldulara Dair, Belleten, 17-18, 5. Cilt, II. Kanun-Nisan, s.101-157. Yüzyıllar Boyunca Venedik ve İstanbul Görünümleri, 2005. İtalyan Kültür Merkezi, İstanbul. Zaloğlu, M., 1988. Gemici Dili, Deniz Basımevi, İstanbul. Zygulski Z., 1992. Ottoman Art in Service of the Empire, New York University Press, New York and London.
177
EKLER
EK A……………………………………………………………………………… 178
EK B……………………………………………………………………………….180
178
EK A
SÖZLÜK
Aşere-i mübeşşere: Cennetlik oldukları, sağlıklarında kendilerine Hz. Muhammed tarafından müjdelenen on kişi [s.22].
Amulet: Kötülükleri uzaklaştırdığına, uğur getirdiğine, hastalıkları iyileştirdiğine ve özel güçlere sahip olduğuna inanılan, doğal ya da insan eliyle yapılmış nesne; bir tür nazarlık ya da muska. Üstte taşınabildiği gibi çeşitli yerlerde de saklanabilir. Değerli taşlar, metaller, hayvan dişleri ve pençeleri gibi pek çok nesne amulet olarak kullanılmıştır. Amuletin kökeni Eski Mısır'a dayanmaktadır [s.46].
Antromorfizm: Şeylere (cansız nesnelere, soyut kurumlara, vb.) kişilik veya insan özellikleri atfetme [s.42].
Azap: Tersane halkının bir kısmını oluşturan azapların 7-8 tanesi bir bölük sayılır ve bölük başlarına reis denirdi. Reisler, dümenciler, vardiyalar, yelkenciler azaplardan olurdu [s.17].
Bac: Halktan alınan öşür veya haraç ve gümrük vergisi. Osmanlı Devleti’nde ilk defa Osman Bey Pazar bacını koymuş ve Karahisar pazarına getirilip satılan her yükten iki akçe alınmasını gelenek haline getirmiştir [s.107].
Başbuğ: Osmanlı Devletinde savaş zamanlarında bir birliğe kumanda eden kimseye veya milis kuvvetleri kumandanlarına verilen isimdir [s.105].
Baştarda: Kürekle hareket eden donanma gemilerinin içinde kadırgadan sonra en önemlisi ve üst düzey deniz komutanlarının kullandığı savaş gemisidir [s.32, 36, 37, 38, 39, 40, 58, 61, 62, 63, 90, 95, 110].
Brokar: Altın veya gümüş işlemeli çiçekleri ve süsleri olan ipekli kumaş. Bugün çeşitli madeni tellerle dokunmuş ipekli kumaşlar da brokar diye adlandırılır [s.100].
Civadra: Gemilerin baş tarafında bulunan ve ileri doğru uzatılan çubuklara denir [s.106, 139].
Felek: Askeri mızıkada kullanılan zilli bir müzik aleti [s.5].
Giz: Gemilerin seyir halindeyken milli sancaklarını çektikleri yarım serenlere denir [s.35, 139]. Göke: Kürekli ve yelkenli, çektiri sınıfı bir savaş gemisi [s.56, 64, 83, 95].
Hil’at: Padişah tarafından sadrazamlar, vezir ve diğer devlet büyüklerine, görev verildiğinde ya da bir yararlılık karşılığı giydirilen kaftandır [s.11, 40, 98, 103].
İbrişim: Osmanlıca “ipek iplik” anlamında kullanılan genel terimdir [s.105,106].
179
Kadırga: Osmanlı bahriyesinde çektiri (kürekle hareket eden) türündeki gemilerin en büyüğüdür. 17. yüzyıl sonuna kadar savaş gemileri içerisinde en çok kullanılan gemi olmuştur [s.13, 30, 31, 32, 38, 40, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 67, 81, 82, 86, 87, 88, 90, 97, 107, 118].
Kalyon: Osmanlı donanmasında yelkenle hareket eden savaş gemilerinin en büyüğüne denilmektedir [s.32, 33, 34, 35, 36, 40, 44, 60, 61, 62, 63, 64, 67, 68, 89, 91, 92, 94, 96, 97, 104, 105, 106, 108, 109, 110, 115, 125, 164, 165, 182,184].
Kallavi: Vezirlerin kullandığı üst tarafı dar koni şekline yakın telli kavuk [s. 40].
Kumbara: Demirden, yuvarlak, içi boş olarak yapılan ve barutla birlikte demir ve kurşun parçaları ile doldurulup havan topu ya da elle atılan savaş aracı [s. 70,71].
Mahzen-i sürb: İstanbul’da Tersane’deki levazım ambarıdır. Kurşunlu mahzen olarak da bilinmektedir [s.109].
Mavna: Kürekle hareket eden çektiri tipinde, 26 oturaklı, iki veya üç direkli bir savaş gemisidir [s.30].
Müneccimbaşı: Sarayın ulema sınıfındandır. Görevi, padişah cülusu, savaş ilanı, sadrazamlara mühür verilmesi, denize gemi indirilmesi gibi önemli olaylarda astrolojik hesaplara dayanarak uğurlu zamanı seçmek ve her sene takvim düzenlemekti [s.39].
Nevbet: Sarayda ve bazı özel yerlerde belirli zamanlarda icra edilen askeri müzik. Belirli saat ve yerlerde padişah huzurunda verilen bu konserler II. Mahmut zamanında Yeniçeri Ocağı ve mehterhane kaldırılınca sona ermiştir [s.11].
Orta: Yeniçeri Ocağının en eski teşkilatı olup bu günkü bölük karşılığı olan topluluğun adı [s.17, 18, 39, 51, 163, 165].
Sahtiyân: Sepilenerek boyanmış ve cilalanmış deri [s.37].
Selimî: Üzerine tülbent sarılan, boyu 65 cm., yukarı kısmı ağız kısmından genişçe ve silindir şeklinde bir çeşit serpuş (başlık) olup, Yavuz Sultan Selim tarafından kullanılmaya başlanmıştır [s.40].
Serj: Dimi armürü ile dokunan hafif yün kumaş [s.103].
Teyle: Tegle ve değle olarak da bilinen, kısa yenli kaftan [s.98, 99].
Topuz sancağı: Resmî günlerde alay sancaklarıyla beraber veya alay sancağı çekilmeksizin yalnız olarak direk şapkalarına çekilen milli sancaklara denilmektedir. [s.158].
Üsküf: Yeniçeri serpuşlarının bir çeşidi olup, börke benzeyen keçeden külah [s.15].
Yarağ: Her çeşit silaha verilen isim [s.37].
Zirâ’: Dirsekten orta parmak ucuna kadar olan bir uzunluk ölçüsü. 75-90 cm. arasında değişen şekilleri vardır [s.34, 101, 105, 106, 107, 108, 186].
180
EK B ARŞİV VESİKALARI
Belge 1- BOA., CBH. 91/4346 (23 B 1109) Koç Mehmet Paşa’nın gemisi için dârâyîden sancak yapılması hakkında.
181
Belge 2-BOA. CBH. 55/2600 (23 Ra 1088) Tersane için Bursa’dan 40.000 akçelik tafta alınması hakkında.
182
Belge 3- BOA. CBH. 271/12497 (29 R 1197) Kapudan, patrona ve riyale kalyonlarının sancaklarının yenilenmesi hakkında.
183
Belge 4- BOA. CBH. 128/6229 (28 Za 1210) Kaptanpaşanın bindiği Arslan-ı Bahri Kalyonu ile diğer sancak gemilerinin sancakları için yapılan masraf.
184
Belge 5- BOA. CBH. 33/1576. (20 Z 1208) Kaptanpaşanın Bahr-i Zafer Kalyonu için kullanılan dimi sandalı hakkında.
185
Belge 6- BOA. CBH 42/1984 (07 N 1152) Cezayirli Mustafa Kaptan’ın riyale gemisinin sakız sandalından yapılacak sancakları hakkında.
186
Belge 7- BOA. CBH. 112/5414 (19 L 1222) 1807’de Kılcı oğlu Andon’dan alınan 20.000 zirâ beyaz Ankara şalisi hakkında.
187
Belge 8- BOA. C İKTS. 8/389 (05 N 1206) Ankara şalisinin boyalarının saf olmayıp karışık ve kalp olduğuna dair İstanbul Kadısının tezkiresi üzerine, mağşuş boya kullananların ihtar edileceği hakkında.
188
Belge 9- BOA. CBH. 51/2419 (11 S 1217) Hüseyin Paşa tarafından düzenlenen sancakların “hayyatiye” denilen terzi masrafları ve sütun sancağının “Zülfikari” olduğu hakkında.
189
ÖZGEÇMİŞ 1978 yılında İstanbul’un Bakırköy ilçesinde doğdu. İlk-orta ve lise eğitimini burada tamamladı. 1995 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi bölümünde lisans eğitimine başlayarak 1999 yılında mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Prehistorya bölümü Tekirdağ- Menekşe Çatağı ve 2000 yılında Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü, Niğde Porsuk Höyük kazılarında çalıştı. 2001 yılında İstanbul Deniz Müzesi Deniz Tarihi Arşivi’nde inceleme uzmanı olarak çalışmaya başladı. Bahriye ressamı Hüsnü Tengüz’ün, Osmanlıca’dan günümüz Türkçesi’ne çevirdiği, hatıra defteri 2005 yılında “Sanat Hayatım” adıyla Deniz Basımevi tarafından basılmıştır. Halen İstanbul Deniz Müzesi Deniz Tarihi Arşivi’ndeki görevine devam etmektedir.