Öz Tarihi süreç içinde Batı Roma’nın yıkılışı Orta Çağ’ı başlatırken Doğu Roma’nın (Bizans) yıkılışı ile Yeni Çağ başlar. Tarihin ilk dönemlerinden itibaren başlayan Doğu- Batı arasındaki medeniyet akışı Batı Uygarlığı’nı şekillendiren ana unsurlardan birisi olmuştur. Batı Uygarlığı’nın üç temel unsurları olan Antik Yunan, Hıristiyanlık, Roma& Bizans’ın pek çok özelliği Doğu kökenlidir. Örneğin, Hıristiyanlık Kudüs’te doğmuş ve IV. Yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun resmi dini haline gelmiştir. Bizans, diğer adıyla Doğu Roma, farklı etnisitileri içinde barındırmış ve bundan dolayı da “Bizans Grek midir?” sorusunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bizans, 330-1453 yılları arasında on bir asırlık süreçte Doğu ile büyümüş, Doğu’nun zenginliklerinden dolayı Doğu Roma önce Nikomedia (İzmit) sonra ise Konstantinopolis’i (İstanbul) başkent yapmıştır. Yıkılmakta olan Batı Roma, Doğu kökenli bir din olan Hıristiyanlık başta olmak üzere Doğu’nun zenginlikleri sayesinde tekrar canlanmış ve Doğu Roma adıyla yeniden doğmuştur. Doğu’nun bir parçası olarak Küçük Asya, Bizans’ın para ve insan gücünü oluşturmuştur. Bizans’ın Doğu’da İslam fetihleriyle toprak kaybı Bizans için sonun başlangıcı olmuştur. Çalışmamızda Bizans’ın Doğulu unsurlarında olan Isauria Hanedanlığı ve bu hanedana mensup İmparator III. Leo’un Bizans İmparatorluğu’na katkılarını ele alacağız. • Anahtar Kelimeler Bizans İmparatorluğu, Isauria Hanedanlığı, III.Leo • * Yrd.Doç.Dr. Dr. Fatih Mehmet BERK, NEU, SBBF Tarih Bölümü [email protected]ISAURIA HANEDANLIĞI VE İMPARATOR III. LEO ISAURIAN DYNASTY AND THE EMPEROR LEO III Fatih Mehmet BERK *
16
Embed
ISAURIA HANEDANLIĞI VE İMPARATOR III. LEO Fatih mehmet Berk ISAURIA... · asırlık süreçte Doğu ile büyümüş, Doğu’nun zenginliklerinden dolayı Doğu Roma önce Nikomedia
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Öz
Tarihi süreç içinde Batı Roma’nın yıkılışı Orta Çağ’ı başlatırken Doğu Roma’nın (Bizans) yıkılışı
ile Yeni Çağ başlar. Tarihin ilk dönemlerinden itibaren başlayan Doğu- Batı arasındaki medeniyet akışı
Batı Uygarlığı’nı şekillendiren ana unsurlardan birisi olmuştur. Batı Uygarlığı’nın üç temel unsurları
olan Antik Yunan, Hıristiyanlık, Roma& Bizans’ın pek çok özelliği Doğu kökenlidir. Örneğin,
Hıristiyanlık Kudüs’te doğmuş ve IV. Yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun resmi dini haline gelmiştir.
Bizans, diğer adıyla Doğu Roma, farklı etnisitileri içinde barındırmış ve bundan dolayı da “Bizans
Grek midir?” sorusunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bizans, 330-1453 yılları arasında on bir
asırlık süreçte Doğu ile büyümüş, Doğu’nun zenginliklerinden dolayı Doğu Roma önce Nikomedia
(İzmit) sonra ise Konstantinopolis’i (İstanbul) başkent yapmıştır. Yıkılmakta olan Batı Roma, Doğu
kökenli bir din olan Hıristiyanlık başta olmak üzere Doğu’nun zenginlikleri sayesinde tekrar canlanmış
ve Doğu Roma adıyla yeniden doğmuştur. Doğu’nun bir parçası olarak Küçük Asya, Bizans’ın para
ve insan gücünü oluşturmuştur. Bizans’ın Doğu’da İslam fetihleriyle toprak kaybı Bizans için sonun
başlangıcı olmuştur. Çalışmamızda Bizans’ın Doğulu unsurlarında olan Isauria Hanedanlığı ve bu
hanedana mensup İmparator III. Leo’un Bizans İmparatorluğu’na katkılarını ele alacağız.
•
Anahtar Kelimeler
Bizans İmparatorluğu, Isauria Hanedanlığı, III.Leo
•
* Yrd.Doç.Dr. Dr. Fatih Mehmet BERK, NEU, SBBF Tarih Bölümü [email protected]
ISAURIA HANEDANLIĞI VE İMPARATOR III. LEO
ISAURIAN DYNASTY AND THE EMPEROR LEO III
Fatih Mehmet BERK *
106 ISAURIAN DYNASTY AND THE EMPEROR LEO III
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Abstract
The fall of the Western Roman Empire triggered the beginning of the Middle Age and after the
fall of the Eastern Roman Empire (Byzantine), the New Age began in the historical process. The
civilization movement between the East and the West since the early periods of the history was one of
the main factors that formed the Western Civilization. The Ancient Greek, Christianity and Rome &
Byzantine are regarded as the three components of the Western Civilization and many characteristics
of them based on the Eastern root. For instance, the Christianity was born in Jerusalem and became the
official religion of the Roman Empire in the IV. century. Byzantine Empire had a multi-ethnic character
and therefore the question was arisen “Is Byzantine Empire a Grek Empire ?”. The Byzantine Empire
lasted for eleventh century between 330 and 1453 and expanded its territory with the Eastern region
and chose its capital at first Nicomedia then Constantinopolis as they were so close to the Eastern
richness. The collapsing Rome continued its life by means of the richness of the Eastern World such as
holding on a Eastern- centered religion Christianity rope and was born again in a new name called as
Eastern Rome (Byzantine). Asia Minor, as a part of Eastern World constituted the manpower and
money source of the Byzantine Empire. After lost of its richness lands in the Eastern side following the
emergence of Islam, a new period began for Byzantine Empire called as “Beginning of the end”. In our
study, we would like to mention one of the Eastern dynasty of the Byzantine Empire called as “Isaurian
Dynasty” and and Isaurian Emperor, Leo III nad his contributions to the Byzantine Empire.
•
Keywords
Byzantine Empire, Isaurian Dynasty, Leo III.
107 ISAURIA HANEDANLIĞI VE İMPARATOR III. LEO
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
GİRİŞ
Bizans İmparatorluğu, Batı Uygarlığı’nun en uzun ve en önemli uygarlıklarından
birisidir. Akdeniz, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yaptığı gibi Bizans’a
da kucak açmıştır. Bizans İmparatorluğu Akdeniz çevresinde kurulan bir imparatorluktur
ve İmparatorluk Akdeniz medeniyetinden etkilenmiştir. Bizans İmparatorluğu üç büyük
kara kütlesi üzerinde egemenlik kurmuştur: Balkanlar, Küçük Asya ve Orta Doğu.
Doğu’da Fırat Nehri’ne, güneyde ise Mısır’a kadar uzanan bir sınıra sahiptir. Bizans,
Doğu Akdeniz, Ege Denizi ve Karadeniz etrafında oluşan bir uygarlıktır.
Herakleios Dönemi (610-641)’nin sonuna kadar Bizans İmparatorluğu Kuzey
Afrika’dan Kızıldeniz’e, Karadeniz’den doğuda Fırat’a, kuzeyde Tuna’ya kadar uzanan
bir Akdeniz gücü olarak kalmıştır (Morrisson, 2014: 211).
Bizans, Roma İmparatorluğu’nun devamı olduğu için net olarak tanımlanan bir
başlangıcı yoktur. Dioklitianos’un 284 yılında tahta çıkarak Tetrarchi (Dörtlü yönetim)
kurması, 324 yılında İstanbul’un inşasına başlanması, 330 yılında İstanbul’un başkent
yapılması, 395 yılında İmparatorluğu’un Doğu-Batı diye ikiye ayrılması, 476 yılında Batı
Roma İmparatorluğu’nun Cermenler tarafından ele geçirilmesi Bizans’ın bir diğer adıyla
Doğu Roma İmparatorluğu’nun başlangıcı kabul edilir. En uygun başlangıç dönemi
olarak Konstantin Dönemi (324- 337) görülür fakat bu dönem M.S. 3. yüzyılda Roma’da
yaşanan olayları ve problemleri göz önünde bulundurmadan anlaşılamaz çünkü M.S. 3.
yüzyılda yaşanan bu olaylar ilerliyen yıllarda Roma’nın yeniden yapılandırma ve
yeniden dirilişi için zemin hazırlamıştır (Gregory, 2005: 21).
Konstantin Dönemi (324- 337), eski Roma İmparatorluğu ile yeni Bizans
İmparatorluğu arasında bir dönüm noktasıdır. Bu bölünme bir açıdan yüzeysel kabul
edilebilir, çünkü bazı tarihçiler tarafından geçmiş daha anlaşılabilinir olsun diye parçalara
bölünmüştür. Fakat Antik Çağ Medeniyeti’nin pek çok unsuru yüzyıllar boyunca
Bizans’ta yaşamaya devam etmiş ve tarihçiler Bizans’ı yaşayan bir Antik Çağ olarak
görmüşlerdir. Bizans’ta Roma bağlantısını inkar etmemiş ve Bizanslılar kendilerini
“Romalı” olarak tanımlamıştır (Gregory, 2005: 45).
M.S. 3. yüzyılda yaşanan problemlerin Bizans’ın ortaya çıkmasına zemin
hazırlamasına ilave olarak M.S. 4. yüzyılda Bizans’ı Bizans yapan ve Batı Roma’dan
108 ISAURIAN DYNASTY AND THE EMPEROR LEO III
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
ayıran unsurlar ortaya çıkacaktır. Bu unsurlardan en önemlisi Hıristiyanlık dininin
İmparatorluğun resmi dini olması ve İmparatorluğun yeni başkenti olarak
Konstantinapolis’un (İstanbul) seçilmesidir. Bu iki çok önemli değişmeye ilave olarak
pek çok değişim yaşanmış ve bu yaşanan değişimler bir anda tekerrür etmeyip, bazılarının
oluşması yıllar ve hatta yüzyıllar almıştır. Bizans, içinde bulunduğu kronolojik durumdan
dolayı tarihçiler tarafından Antik Çağ’dan Orta Çağ’a bir dönüşüm ve bir köprü olarak
görülür (Gregory, 2005: 45-46).
Roma devlet tarzı, Grek kültürü ve Hıristiyan inancı Bizans’ın temel unsurlarıdır.
Hellenistik kültür ve Hıristiyan dininin Roma devlet geleneği ile bir sentez haline gelmesi
Bizans’ı şekillendirmiştir. Bu sentez ise Batı Roma’nın 3. yüzyılda yaşamış olduğu
sıkıntılardan dolayı Doğu’ya kayması sonucunda meydana gelmiştir. İmparatorluk
Roma’ya ilaveten Doğu’da da merkezi yönetim merkezleri oluşturmaya başlamıştır.
Ağırlık noktasının yer değiştirmesi, Imperium Romanum’un Hıristiyanlaştırılması ve
yeni başkentin Boğaz’ın kenarında kurulması ile Bizans İmparatorluğu kurulmuştur
(Ostrogorsky, 2006:25).
DOĞU’NUN ZENGİNLİĞİ
Coğrafya, tarihin sahnelendiği alandan ziyade, tarihte meydana gelen
değişikliklerde etken olan bir faktördür. Coğrafya, kültür ve uygarlıkların inşasında
ortaya çıkan taleplerin oluşumunda anahtar bir role sahiptir. Anadolu’nun de içinde
bulunduğu Doğu coğrafyası içinde barındırdığı pek çok uygarlıkta olduğu gibi Bizans
Uygarlığı’nda da etkin olmuştur. Napoleon Bonaparte “devletlerin politikaları onların
coğrafyalarında yatar” diyerek coğrafyanın uygarlıkların inşasındaki temel rolünün altını
çizer (Aktaran: Short, 1993: 71).
İnsanoğlu, yeryüzünün bir ürünüdür. Yeryüzü onu beslemiş, görevler vermiş,
düşüncelerini yönlendirmiş, onu güçlendirecek kemale erdirecek zorluklarla baş başa
bırakmış, zekâsını keskinletmiş ve karşılaştığı sorunların çözümünü kulağına fısıldamıştır
(Semple, 1909: 422). M. Foucault, tarihi, güçlerin olduğu kadar mekânların da hikâyesi
olarak tanımlar (Aktaran, Tuathail, 1996: 44)
Coğrafya, stratejinin anasıdır (Gray, 2003: 220). Uygarlıklar, yerleşim alanlarını
seçerken toplumlarının geleceklerinin yol haritasını belirlerken coğrafyayı dikkate alırlar.
109 ISAURIA HANEDANLIĞI VE İMPARATOR III. LEO
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Roma’nın Bizans ile yoluna Doğu Roma adı altında devam etmesi ve Doğu’nun coğrafi
ve diğer unsurlarını kullanması stratejik bir hamledir. Konstantin’in Bizans’ın başkenti
olarak Niş, Sofya, Selanik ve Truva ve İstanbul’u kafasında düşünüp tarttıktan sonra
İstanbul’u seçmesi İstanbul’un Doğu ile Batı arasında var olan stratejik konumundan
dolayıdır.
Uygarlığın oluşmasına katkı sağlayan nedenlerden bir tanesi de coğrafyadır. Eğer
bir coğrafi alan, yiyecek ve tabii kaynaklar bakımından verimli ise, eğer nehirler ulaşımı
kolaylaştırıyorsa ve hepsinden önemlisi bir millet Atina, Kartaca, Floransa ve Venedik
gibi dünya ticaretinin ana yolu üzerindeyse, o zaman coğrafya tek başına bir şey
yaratmazsa da, uygarlığa gülümser ve onu destekler (Durant, 1996: 14). Doğu coğrafyası
da Roma Uygarlığı’na gülümseyerek Roma’nın yeniden hayat bulması için zemin
hazırlamış ve destek unsurlarını Roma’nın hizmetine sunmuştur. Doğu orjinli bir din olan
Hıristiyanlık, pagan Roma’nın hayata yeniden tutunduğu bir kurtuluş ipi olmuş,
Doğu’nun nüfus ve ekonomik zenginliği Roma’nın Doğu’da Bizans adıyla yaşamasını
sağlamıştır. Ne zamanki Bizans Doğu’da kaybetmeye başlamış, Bizans için tehlike
çanları çalmaya başlamıştır. İslamiyetin ve ilerliyen yıllarda Türklerin fetihlerine maruz
kalmaya başlaması, Bizans için sonun başlangıcı olmuştur. Doğu’nun kazanılması Bizans
için bir diriliş unsuru iken, kaybedilmesi ise bir felaket unsuru olmuştur.
Montaigne’e göre bir ulusun karakteri tarihi oluşumların en önemli etkenlerinden
birisidir. Bu ulusal karakterde, bulunulan bölgede insanoğlu ve tabiat arasındaki
etkileşimden etkilenir. Buckle ise, fiziki çevrenin insanoğlunun bazen önünü açtığını
bazen de kapadığını söyleyerek, tarihin bu şartları göz önüne almadan
anlaşılamayacağını söyler. (Huntington, 1937: 566). Bizans’ın multi-etnik bir toplum
olması ve İmparatorluğu da farklı dönemlerde farklı etnik unsurların yönetmesi,
yönetimde olan İmparatorlar’ın özellikle politik ve askeri alanlarda farklı politika
izlemelerine neden olmuştur. Bu da İmparatorlar’ın karakterlerinin doğdukları
coğrafyadan beslenmelerinden kaynaklanmıştır. Buckle’nın söylediğine en güzel örnek
olarak Doğu coğrafyasının Roma’nın önünü açtığını söyleyebiliriz.
Doğu’nun bir parçası olan Anadolu, uygarlıklara sunmuş olduğu zenginliği ile
Uygarlıkların vazgeçilmez mekanlarından olmuştur. Anadolu’nun zengin kaynakları
sadece bünyesinde kucak aştığı kavimlere geçim kaynağı olmakla kalmamış, aynı
110 ISAURIAN DYNASTY AND THE EMPEROR LEO III
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
zamanda Anadolu’yu istila eden kavimler tarafından da sömürge kaynağı olarak
kullanılmıştır (Malay, 1983: 50).
Anadolu’nun önceki adı olan Küçük Asya Eski Çağ’ın en zengin ülkesi olarak
tanımlanır (Ramsay, 1923: 279). Cicero, Anadolu için “Topraklarının verimliliği,
ürünlerinin çeşitliliği ve ihraç mallarının bolluğu açısından birçok ülkeyi geride bırakır”
der (Cicero, 1908: 6.14). Küçük Asya’nın Eski Çağ’da dile getirilen zenginliği ilerliyen
yıllarda da tarihte önemini kaybetmemiş ve Bizans Dönemi’nde Anadolu coğrafyası
Bizans’ın politik, ekonomik ve askeri anlamda faydalandığı bir coğrafya olmuştur.
Ege Denizi’ne kıyısı olan Batı Anadolu, Gediz, Küçük ve Büyük Menderes
nehirlerinin getirmiş olduğu alüvyon topraklarla Lidya Kralı Kroisos (M.Ö. 6.yy)’tan beri
zengin ve bereketli toprakları ile bilinmektedir. Hellenistik ve Roma Dönemleri’nde de
bu bölgenin yerleşim yeri olarak seçilmesi bu bölgenin zenginliğinin bir diğer
göstergesidir (Whittow, 1996: 30).
Bizans ordu birliklerinin büyük kısmı ve en seçkin olanları Anadolu’daki
themalarda (eyaletlerde) bulunuyordu. Doğu- Batı arasındaki önemli kara ve deniz yolları
Anadolu’dan geçiyor, Kutsal topraklara gitmek isteyen Avrupalı Hıristiyanlar Anadolu
güzergahını kullanıyorlardı. Anadolu topraklarında bulunan themaların komutanları, hem
rütbe hem maaş bakımından diğer komutanlardan üstündü (Baskıcı, 2009:16).
Suriye ve Mısır’ın verimli tarımsal arazilere sahip olması ve bu bölgelerin
kaybedilmesi, Bizans için önemli bir kayıp olmuştur. Asi Nehri ve Fırat Nehri arasında
kalan Suriye’nin yüksek yaylaları ve bu bölgedeki geniş popülasyon Bizans için önemli
bir değerdir. Küçük Asya hem politik hem de coğrafi olarak Bizans İmparatorluğu’nun
merkezidir ve 11. yüzyılın sonuna kadar Bizans’ın kalbinin attığı yerdir (Gregory, 2005:
11).
Doğu coğrafyası, bir tarafta tarım ürünleri ihracatçısı Akdeniz iklimine sahip az
ya da çok verimli, iyi yağış alan ve sulanan ovalara (alüvyonlu Nil ve Küçük Asya
ovaları), diğer taraftan ise karasal iklime sahip olan sıradağlarla çevrilmiş Anadolu
Platosu’na sahiptir. Tek enerji kaynağı diyebileceğimiz orman ise, İmparatorluğun
ekonomik ve askeri gücünün temeli olan gemi yapımının temel malzemesiydi. Pontus,
Toroslar, Likya, Doğu Suriye İmparatorluğu’un Doğu tarafından kereste elde ettiği
ormanlık alanlardır. Tahmini olarak Doğu İmparatorluğu’nun 350 yılında nüfusu 24
111 ISAURIA HANEDANLIĞI VE İMPARATOR III. LEO
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
milyon civarındadır (Morrisson, 2014: 211-212). Diğer doğal kaynaklara ilave olarak
Doğu’nun kalabalık ve karmaşık nüfus yapısı Bizans’ın bir diğer dayanak unsuru olarak
göze çarpmaktadır.
Hayvancılık açısından ise Küçük Asya, Nil Deltası, Kuzey Suriye ve Filistin
bölgeleri Doğu’nun hayvancılık merkezleriydiler. Bizans İmparatorluğu’nun at
çiftliklerinin çoğunluğu ise Phrygia bölgesindedir (Merrison, 2014: 219).
Bizans, Doğu topraklarının kaybetmeden önce sürekli ve verimli bir şekilde
tarımsal ürünler elde edebileceği topraklara sahiptir: Mısır, Balkanlar, Kuzeybatı ve Batı
Anadolu’nun kıyı ovaları Bizans’ın tahıl merkezleriydiler. Fakat Mısır’ın kaybedilişi,
Konstantinopolis’i Balkanlara ve Küçük Asya’ya daha bağımlı kılmıştır. Bir başka ifade
ile Mısır’ın kaybedilmesiyle birlikte Anadolu ve Balkanlar Bizans ekonomisini belirleyen
parametreler olmuşlardır. Yaklaşık bir tahmine göre 7. yüzyıldaki toplam gelir kayıpları
6. yüzyıl gelirlerinin % 75’ine tekabül etmektedir ki bu oranda büyük bir kayıptır ve
devlet yönetimini tüm yönleriyle etkilemiştir (Haldon, 1990:10; Handy, 2008: 619).
Roma ve Bizans, ağırlıklı olarak kırsal bir toplumdur ve tarıma dayalı bir
ekonomisi vardır. Köyler ve şehirler günlük gıda vb.tüketim ihtiyaçlarını yakın
bölgelerden temin ederler. Sadece büyük şehirler ve zengin insanların başka bölgelerden
ürün satın alabilecek gücü vardır. Sadece Roma ve Konstantinopolis uzak bölgelerden
büyük miktarda gıda ürünü satın alma imkanına sahiptir. Çünkü bunun için gereken
finansal yükünü devlet karşılamaktadır. Mısır kaybedilmeden önce Konstantinopolis’in
tahıl ihtiyacı neredeyse tamamı Mısır’dan karşılanmaktaydı. 640-650’den sonra Trakya,
Paphlagonia ve bir ölçüde Pontus, Anadolu’nun kuzey batı kesmi olan Bithynia tahıl
ürünlerinin vb. diğer ürünlerin tedarik edildiği merkezler olmuşlardır (Haldon, 1990:11).
Batı Roma İmparatorluğu’nun Batı’da ayakta kalma çabasının başarısız olup,
Doğu’da bin yıl daha Doğu Roma (Bizans) adıyla yaşaması tarihçilerin her zaman
sorduğu bir soru olmuştur. Batı Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Doğu Roma’nın
330 yılından 1453 yılına kadar süren 11 asırlık mevcudiyetinin temel nedenlerinden birisi
de Doğu’nun zenginliğidir. Batı Roma istilalarla uğraşırken Küçük Asya’nın o dönemde
istila sıkıntısı yaşamaması, Doğu Roma’nın kurulmasında etken bir unsur olmuştur.
Küçük Asya’nın para ve insan gücüne sahip olması, Doğu Roma’yı ayakta tutmuştur
(Baynes, 1943: 35). Para dolaşımı ya da bir diğer ifade ile kullanılabilir zenginlik, büyük
112 ISAURIAN DYNASTY AND THE EMPEROR LEO III
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
oranda geniş ve gelişmekte olan nüfusa bağlıdır (Charanis, 1975: 3) ve Bizans’a da bu
katkıyı da Anadolu coğrafyası sağlamıştır
Adriyatik Denizi’nden Fırat kıyılarına kadar uzanan bir coğrafyaya hakim olan
Bizans, Doğu’da Anadolu coğrafyasını kaybettiği zaman zayıf bir Balkan prensliği
konumuna düşmüştür. İslamiyetin ortaya çıkması ile Kuzey Afrika, Mısır, Suriye gibi
eyaletlerini kaybeden Bizans, 1071 Malazgirt Savaşı ile Anadolu’dan da toprak
kaybetmeye başlamış ve bu savaşa “Sonun başlangıcı” adını vermiştir.
BİZANS KİMLİĞİ
Bizanslılar, etnik anlamda bir halk değildiler. Bizans’ın nüfusu farklı
toplumlardan oluşmaktaydı. Konstantinopolis kurulduğu esnada hem Hıristiyanlar hem
de paganlar için norm teşkil eden ve Bizans’ta kültür nişanesi olarak kalan Yunanca klasik
eğitim, herhangi bir etnik anlam taşımazdı. Devlette yükselme, eğitim alabilecek herkese
açıktı. M.S. 3.yüzyılda Bizans coğrafyasında ele geçirilmiş eyaletlerde vatandaş
olmayanlar ile vatandaş olanlar arasında herhangi bir resmi ayırım yoktu. Önemli olan
etnik kimlik ya da bölgesel köken değil, ortak kültür, ilişkiler ve statüydü. Büyük İskender
sonrası oluşan Hellenistik kültürden miras kalan kent kültürü ve Yunanca’yı Doğu’ya
yayma eğilimi yaygındı. Bizans, herhangi bir etnik kökenden, nüfusun işgal ettiği bir
bölgede etnik bir gruplaşmaya bağlı olarak değil, farklı etnik ve kültürlerin karşılıklı
kaynaşmasıyla gelişmişti (Cameron, 2015:10).
İmparatorluğu’un Batı yarısında Latince hakimken, Doğu yarısında Grekçe
hakimdir. Tüm büyük başkentler gibi Konstantinopolis de heterojen unsurlardan
oluşmakta ve bir rivayete göre insanlığın bildiği yetmiş iki dilin hepsi konuşulmaktaydı.
Her sınıftan taşralı vardı. Askeri birimlerde Isaurialılar, Iliryalılar, Trakyalılar,
Germenler, Hunlar vardı. Suriyeli, Mısırlı, Mezopotamyalı keşişler İmparatoriçe
Theodora’nın himayesinden yararlanmak için Konstantinopolis’e gelmişlerdi. Yahudiler,
zanaatkar ve tüccar olarak bulunuyorlardı. Kırım yaylasına Gotlar yerleşmişti. M.S. 3.
yüzyılda Phrygia’da Phryg dili, Galaya’da Kelt dili, Kapadokya’da Kapadokya dili
görülmekteydi. Bunlar bölgenin yerel dilleri olarak yer alıyordu. Ermeniler, Slavlar,
Süryaniler diğer adlarını sayabileceğimiz etnik gruplardı (Mango, 2011:19-25).
113 ISAURIA HANEDANLIĞI VE İMPARATOR III. LEO
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Cyril Mango, bir Bizans ulusunun hiçbir zaman var olmadığını söyler.
İmparatorluk bünyesinde var olan halkları bir arada tutan iki unsur vardır. C. Mango’nun
“dayanışma bağları” olarak adlandırdığı bu iki bağ, bölgesel ve dinsel bağdır.
Bölgesinden uzaklaşan diğer bölgenin yabancısına dönüşmektedir: “Kurnaz Süryani”,
“Görgüsüz Paflagonyalı”, “Yalancı Giritli” vb. farklı bölgelerin birbirlerini adlandırdığı