Top Banner
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı İKTİDAR VE İNTERNET: DİJİTAL DENETİM VE GÖZETİM MEKANİZMALARINA SİBERETİK YAKLAŞIM Taner BAYRAM Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2019
125

İKTİDAR VE İNTERNET: DİJİTAL DENETİM VE GÖZETİM ...

Mar 29, 2022

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Felsefe Anabilim Dal
MEKANZMALARINA SBERETK YAKLAIM
MEKANZMALARINA SBERETK YAKLAIM
Felsefe Anabilim Dal
Yüksek Lisans Tezi
ii
iii
iv
TEEKKÜR
Hayatn gaileleri ve kaderin tuhaf cilveleri sebebiyle, akbeti uzun bir müddet belirsiz
kalan bu mütevaz çalmann nihayete ermesinde emei ve katks olan herkese
teekkür etmeyi bir borç bilirim. Öncelikle tez danmanm Sayn Prof. Dr. Harun
Tepe’ye rehberlii, anlay ve samimiyeti için çok teekkür ederim. Keza eletiri, görü
ve önerileri ile metni gelitirmemde büyük katklar olan Sayn Doç. Dr. Berfin Kart ve
Sayn Dr. Öretim Görevlisi Toros Güne Esgün’e ükranlarm sunuyorum. Her ey bir
yana benimle beraber yaz k, gece gündüz, yamur çamur demeden kütüphane yollarn
arnlayan; sevgisini ve desteini esirgemeyen babama çok teekkür ediyorum. O
olmasayd, muhtemelen bu tez bitemezdi. Yine her daim sevgisi, maddî ve manevî
destei ile hep arkamda duran, en içten yakarlarn benim için dillendiren anneme çok
teekkür ederim. Kendisiyle geçirebileceim vakitleri, balkondan bozma çalma
odasnda bilgisayar, kitaplar ve makaleler arasnda geçirirken; sevgisi, anlay, destei
ve neesi ile hep yanmda olan ve son olarak kaynakçann düzenlenmesine yardm eden
deerli eime de çok teekkür ederim. yi ki varsnz! Son olarak isimlerini burada
sayamasam da güzel temennilerini, baar dileklerini ve desteklerini eksik etmeyen
herkese çok teekkür ediyorum. Sizler de eksik olmayn!
v
ÖZET
BAYRAM, Taner. ktidar ve nternet: Dijital Denetim ve Gözetim Mekanizmalarna
Siberetik Yaklam, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2019.
Bu çalmada günümüzün en önemli meselelerinden biri olan teknoloji olgusunun bir
parças olan nternet yoluyla ortaya çkan etik sorunlar ve özellikle bir etik sorun olarak
dijital gözetim olgusu ele alnmaya çallmtr.
20. yüzyl bilimsel ve teknolojik gelimenin çok süratli yaand bir yüzyl olmutur.
Özellikle 90’l yllarn bandan itibaren gündeme gelen “worldwide web” olgusu, salt
teknik/teknolojik bir atlm olmasnn çok ötesinde, (bilhassa “web 2.0” kavram ile
imlenen bir olgu olarak) farkl düzey ve düzlemlerde gelimelere, deiim/dönüümlere
yol açmtr. Dolaysyla nternet ve dier dijital balamda ortaya çkan gelimeler,
olanaklar, deiimler ve sorunlar salt bilgisayar/yazlm mühendislerinin ilgi alann
aan bir nitelie bürünerek, iletiim bilimcilerin, sosyologlarn, i insanlarnn,
reklamclarn ve felsefecilerin de ilgisini çeken ve disiplinler aras çalmalara kap
aralayan bir aratrma alan hâline gelmitir.
Çeitli kaynaklarda kavrama yönelik belirsizlikler olsa da ya da ayn çalma sahas için
kimi baka adlandrmalar kullanlsa da bu balamda ortaya çkan etik sorunlar siberetik
olarak kavramlatrlan bir uygulamal (pratik) etik sahas yaratmtr.
ki bölümden oluan bu çalmann ilk bölümünde, teknoloji felsefesi ve kitle iletiim
araçlarnn ideolojik yaps üzerine düünen filozof ve aratrmaclarn görüleri ile
Jeremy Bentham’n panoptikon kavram ve Michel Foucault’nun bu kavram
dolaymnda gelitirdii iktidar kuram ve disiplin toplumu çerçevesinden yola çkarak,
gözetim kavram ele alnmaya çallmtr.
kinci bölümde ise enformasyon felsefesi ve enformasyon etii ile bu etiin bir alt
disiplini olan siberetiin tarihsel temelleri, nternet dolaymnda ortaya çkan “dijital
hak” kavram ve bu olgularn geliimleriyle beraber dijital çada gözetim kavramn
geçirdii deiim ve dönüümler ile bir etik sorun olarak dijital gözetim olgusunun
irdelenmesine gayret gösterilmitir.
bütünlemesini salayan balca unsur olduu vurgulanarak, dijital gözetimin bir etik
sorun olmakla beraber, bunu aan bir ekonomi-politik sorun olduu vargs üzerinde
durulmu ve bu soruna kar etik ve insan haklar odanda bir mücadelenin imkânlarn
deerlendirebilmek için çaba sarf edilmitir.
Anahtar Sözcükler
vii
ABSTRACT
Bayram, Taner. Power and the Internet: Cyberethical Approach to Digital Control and
Surveillance Mechanisms, Master’s Thesis, Ankara, 2019.
In this study, ethical problems arising through the Internet, which is a part of the
technology phenomenon, one of the most important issues of today, and especially the
phenomenon of digital surveillance as an ethical problem, are tried to be discussed.
The 20th century was a century in which scientific and technological developments took
place very rapidly. The “world wide web” phenomenon that has been on the agenda,
especially since the beginning of the 90s, has led to developments and
changes/transformations at different levels and platforms (especially as a phenomenon
marked by the concept of web 2.0), beyond being a purely technical/technological
breakthrough. Therefore, developments, opportunities, changes and problems that have
arisen in the Internet and other digital contexts have become a field of research that
attracts the attention of communication scientists, sociologists, business people,
advertisers and philosophers, and opens the door to interdisciplinary studies, going
beyond the interest of computer/software engineers. Although there are uncertainties
about the concept in various sources or some other nomenclature for the same field of
study, the ethical problems that have arisen in this context have created a field of
applied ethics that is conceptualized as cyberethics.
In the first part of this study, which consists of two parts, it is tried to discuss the
concept of surveillance, based on the concept of Panopticon by Jeremy Bentham and the
views of philosophers and researchers thinking on the philosophy of technology and the
ideological structure of mass media, and based on the framework of the theory of power
and the disciplinary society developed by Michel Foucault.
In the second part, information philosophy and information ethics and the historical
foundations of cyberethics, which is a sub-discipline of this ethics, the concept of
“digital rights” emerging through the Internet and the changes and transformations
occurring in the concept of surveillance in the digital age upon the development of these
phenomena, and the phenomenon of digital surveillance as an ethical problem have
been discussed.
In the conclusion part, highlighting that digital surveillance is the main factor that
enables the technology-power integration, it is emphasized that although digital
surveillance is an ethical problem, it is an economic-political problem that goes beyond
being an ethical problem, and efforts have been made to assess the possibilities of a
struggle against this problem in the focus of ethics and human rights.
Keywords
viii
ÇNDEKLER
ETK BEYAN………………………………………………………………………….iii
1.1. KTDARIN TEKNOLOJLER, TEKNOLOJNN KTDARI: KISA
BR TARHÎ BAKI…………………………………………………………………...9
GÖZETM MEKANZMALARI…………………………………………………....22
1.2.2. Kapatlma Olgusu………………………………………………..25
1.2.4. Panoptikon: Mimari Tasarmdan Gözetim Kuramna……………37
2. BÖLÜM: ENFORMASYON FELSEFES, ETK VE DJTAL GÖZETM….45
2.1. ENFORMASYON FELSEFES VE ETK……………………………...46
2.2. SBERETK………………………………………………………………60
2.4. KTDARIN “DJTAL” GÖZÜ: DJTAL VEYA POST-PANOPTK
GÖZETM……………………………………………………………………………..69
SONUÇ………………………………………………………………………………...80
KAYNAKÇA………………………………………………………………………....103
EK 2: ORJNALLK RAPOR……………………………………………………..113
1
GR
vaki olmadan, “olabilecekler”, yazarlarn ve yönetmenlerin zihninde gerçeklemitir
veya en azndan gerçekleme olaslklar gün yüzüne çkmtr. Kim bilir belki de bilim
insanlar, mühendisler, politikaclar, kanun yapclar bu yazarlarn ve yönetmenlerin
dülerinden etkilenmitir.
Örnein, Yevgeni Zamyatin Biz’i, Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya’s, George
Orwell’n Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ü, gözetim ve denetim toplumlarn öngören
yaptlardr. Benzer biçimde Gattaca (1997), The Truman Show (1998), Aznlk Raporu
(2002), V for Vendetta (2005) gibi yapmlar da beyaz perdede teknolojinin ve bunun
siyasal iktisadnn nasl distopik evrenler yaratabileceini gözler önüne sermitir bir
bakma.
Son olarak ses getiren nternet dizisi Black Mirror (2011-) da teknolojinin yaratt ve
yaratmas muhtemel distopyalar son derece sert ve karanlk bir tonda âdeta seyircinin
zihnine kazmaktadr. Arttrlm gerçeklik (augmented reality, AR) ve sanal gerçeklik
(virtual reality, VR) uygulamalarndan, robotlarn yaratabilecei dehete; sosyal
medyann dehlizlerinden, gözetim teknolojilerine birçok yeni teknoloji Black Mirror’da
ilenen konular arasnda yer almaktadr.
Bununla beraber dijital ekonominin de durdurulamaz yükseliine tank olunmaktadr.
Ticarî ve ekonomik ilikiler her geçen gün daha fazla biçimde dijital dünyaya kaymakta,
teknoloji irketleri dünyann en deerli irketleri hâline gelmektedir. Bu balamda veri
(data) de petrolü geçerek, dünyann en deerli “kayna” olmu durumdadr.1
1Konuya ilikin haber için baknz: https://www.economist.com/news/leaders/21721656-data-economy-demands-
“Veri”nin en kymetli kaynak hâline gelmi olmas, madalyonun dier yüzünde
“gözetim” uygulamalarnn her zamankinden daha sistematik, daha yaygn ve daha
derin biçimde gerçekletirildiini göstermektedir. Çünkü günümüzün gözetim
kapitalizmi (surveillance capitalism) “hammadde” olarak veriye ihtiyaç duymaktadr.
Dijital ekonominin çarklarnn dönebilmesi için gerekli olan petrolden çok veri
gözetimidir (dataveillance). ronik biçimde, verinin çkartlp anlaml enformasyonlar
hâline getirilmesi ilemine de “veri madencilii” denmektedir.
Bugün sadece devletlerin ve resmî kurumlarn deil, irketlerin de -hatta günümüzde
özellikle irketlerin- kiisel verilerin elde edilmesi/toplanmas, bu verilerin saklanmas
ve bu verilerden kullanc profilleri oluturulmasnda birinci derecede sorumlu olduu
belirtilebilir. Bata Google ve Facebook gibi olaanüstü düzeyde veri edinme kapasitesi
olan irketler olmak üzere, irili ufakl birçok irket, bireylerin dijital ayak izlerini takip
ederek, tarihin daha önce hiçbir döneminde olmad denli kiisel bilgiye erimi ve
bunlar depolam durumdadr. Arama motorlarnda gerçekletirilen her bir arama,
gönderilen her bir e-posta, paylalan/beenilen her bir gönderi, tüketim alkanlklarna,
kiisel tercihlere dair braklan her iz, her veri bu irketlerin veri tabanlarnda yer
almaktadr. Dolaysyla özellikle mahremiyetin muazzam düzeyde anmasna hatta yok
oluuna tanklk edilen bir çadayz. Artk evimize girdiimizde dahi korunakl deiliz.
New York’ta, Rio de Janeiro’da, Yeni Delhi’de, anghay’da veya Ankara’da olmak fark
etmemektedir; teknolojinin eklemlendii tüketim toplumunun bir parçasyken dijital
gözetimden kaçmak ya da saklanmak neredeyse olanakszdr. Ortaya çkan verinin
büyüklüü ise artk herhangi bir insann anlayp yorumlayabilecei snrn çok ötesinde
bulunmaktadr.
Tüm bu hikâye, nternet’in ABD’de ARPA (Advenced Research Projects Agency)
imdi ise DARPA (Defense Advenced Research Projects Agency) olarak bilinen ve
askerî teknolojilerin üretiminde çok önemli bir rol üstlenen bir kurumun bünyesindeki
bir proje olarak ortaya çkmas ile balamtr. Balangçta ARPANET olarak bilinen bu
askerî haberleme sistemi, 1989 ylnda o dönemde CERN’de çalan bilgisayar bilimci
Tim Berners-Lee tarafndan tasarlanan ve kullanma açlan HTTP (Hyper-Text Transfer
3
Protocol) ile “world wide web”e, yani küresel çapta farkl networklerin baland genel
bir aa dönüerek, bugün bildiimiz hâlini almtr.
nternet’in yaygnlamas, web tabanl hizmetlerin balamas büyük ölçüde 1990’larn
sonunu, 2000’lerin ban bulmutur. Bu süreçte nternet dier iletiim teknolojilerinden
farkl olarak gündelik hayatta hemen hemen herkesin çeitli gerekçelerle kulland bir
teknolojiye dönümütür. Bu sebeple dier iletiim teknolojilerinden radikal biçimde
ayrlmtr.
nternet’in her yönden yaamn çok önemli bir parças olmas, olgusal açdan salt
teknik/teknolojik bir atlm olmasnn çok ötesinde, farkl düzey ve düzlemlerde
gelimelere, deiim/dönüümlere yol açmas; ticaretten, siyasete; toplumsal ve
kiileraras ilikilerden, sanat ve edebiyata; kiilerin yaam tarzlarna dein birçok
parametreyi deitirmesi (özellikle de “web 2.0” kavramn açmlayan bir olgu olarak)
hasebiyle, nternet sadece bilgisayar/yazlm mühendislerinin deil, iletiim
bilimcilerin, sosyologlarn, felsefecilerin, pazarlamaclarn, reklamclarn -yani
kavramn en geni dolaym ile- sosyal bilimcilerin ilgisine mazhar olan bir durum
ortaya çkarmtr. nternet ayrca kendi etrafnda yeni kültürel öelerin gelimesine de
neden olmutur.
nternet’in böylesi bir güce ulam ve deiim/dönüümlere yol açm olmas Internet
Studies (nternet Çalmalar) olarak adlandrlan çok disiplinli bir akademik alann da
domasna yol açmtr. nternet’in siyasal, sosyolojik, ekonomik, felsefî, güvenlik, etik,
kültürel boyutlar vb. baka konular birçok farkl disiplinden gelen aratrmaclarn
katksyla ele alnmaya balanmtr.
nternet çalmalarnn felsefî ve etik boyutu ya da nternet’e yönelik felsefî yaklam
teknoloji felsefesi/etii üzerinden, enformasyon felsefe/etii ve oradan da enformasyon
felsefesinin nternet üzerine çalan bir alt dal olarak “siberetie” dayandrabilir.
nternet, bir “teknoloji” olarak, teknoloji felsefesi/etiinin bir nesnesidir. Enformasyon
felsefesi/etii ise kökleri kütüphanecilik etiine uzanmakla beraber, zaman içinde
oldukça girift bir yapya bürünerek, kendi bana çok ciddi bir aratrma alan
4
konumuna gelmitir. Siberetik ise enformasyon felsefesinin bir alt dal olarak, özellikle
nternet’i nesne edinmektedir.
nternet, yaygnlamaya baladnda ilk dönemde demokrasi için yeni bir umut olarak -
aslnda radyo ve televizyon gibi- selamlanmtr. Bu balamda nternet’in Jürgen
Habermas’n “magnum opus”u olan Kamusalln Yapsal Dönüümü (2013a) isimli
çalmasnda öne sürdüü ve baat savunucusu olduu “kamusal alan” kavramnn ideal
bir örnei olabileceini öne süren yaklamlar ortaya atlm ve bunlar cokuyla
karlanmtr. Bu bak açsna göre, nternet sahip olduu küresel potansiyel ile
demokrasinin, özgürlüklerin ve kiisel haklarn gelimesine katkda bulunacaktr.
Bilinen anlamda “nternet’in babas” olan Tim Berners-Lee nternet’in “eitlikçi ilkeler
üzerine kurulduu için güçlü ve yaygn bir araca dönütüü” görüünü2 savunsa da
mevcut durum bundan epey uzaktadr. Her ne kadar kendisi Web’i hiçbir ticarî çkar
gütmeden tüm insanln kullanmna açm olsa da nternet devletlerin ve sermayenin
denetimine girmitir. Ancak, en azndan Berners-Lee’nin eyleminin deerini bu yönden
ele almak ve hakkn teslim etmek gerekir.
Demokratikleme ve özgürlükler balamnda beklentilerin büyük ölçüde boa çkmas -
en azndan imdilik- bir yana, a balantl bilgisayar kullanmnn ve nternet’in
1990’lardan bu yana gelimesi, kiisel verilerin toplanmasn ve dolamn çok büyük
ölçekte arttrarak özgürlükleri kstlayc bir hâl almtr. nternet’in gelitii dönem,
gözetimin hâlihazrda tartld, niteliinin ve derecesinin irdelendii bir dönem ile
kesimi ve nternet’e yönelik gözetim endieleri ile örtümütür (Bennett ve Parsons
2013: 488). Ortaya çkan bu durum da hâliyle politik ve etik yönden kayglar
uyandrmtr. Son dönemde biliim ve iletiim teknolojilerindeki çok hzl ve farkl
düzlemlerdeki “status quo”lar derinden sarsan gelimeler/ilerlemeler (görüntü/ses
ileme teknolojileri, insan-makine etkileimi, nesnelerin interneti vb.) distopik gelecek
tahayyüllerini de tetiklemektedir.
facebook. Lee’nin konu hakkndaki görüü için bkz: https://www.scientificamerican.com/article/long-live-the-web/
konusunda politika yapclarn da baat kayglarndan biri olmutur. Bireyler ise dijital
gözetimin büyük ölçüde farknda deildir; bazlar ise gözetimin farknda olsa bile
konuyu umursamyor veyahut durumun vahametini bilmiyor olabilir.
Ancak kamuoyunca ister bilinsin, ister bilinmesin, gündelik yaamn izlenmesi
rutinlemitir. Dijital gözetim, sürekli gözetime hazr bir teknik altyapya sahiptir.
nternet servis salayclar veri ve enformasyon trafiini gözetlemek için tasarlanmakta,
web siteleri, mobil uygulamalar vb. bireylerin kiisel verilerini edinebilecek biçimde
programlanmaktadr. Yukarda da deinildii üzere, dijital gözetim yoluyla sürekli
olarak kim olduumuz, nerede ve kiminle olduumuz, ne yaptmz, tüketim
alkanlklarmz ve ilgilerimize dair muazzam düzeyde bir veri elde edilmektedir.
Üstelik gözetim mekanizmalarnn veri kapasitesi her geçen gün daha da artmakta,
toplanan bu veriler ilenerek, bireyleri tüketime yönlendirmektedir.
Bu noktada irketler tarafndan yaplan gözetimin merulatrlmasna yönelik olarak
öne sürülen “daha iyi arama seçenekleri gelitirmek”, “daha iyi ürün/hizmet sunmak”
vb. argümanlar irketlerin kendi çkarlarna hizmet etmesi açsndan geçerli olabilir.
Fakat bu durum, kamu yarar barndrmad açk olan ciddi bir gözetim faaliyetine de
iaret etmektedir.
açsndan merkezî bir noktada yer almaktadr. Bu sebeple gözetim toplumu/devleti
kavramlar ve bu balamda ele alnan dier kavramlar uzun bir müddettir gündemde
bulunmaktadr. Dolaysyla “gözetim”, “mahremiyet”, “veri güvenlii” gibi olgular,
biliim ve iletiim teknolojileri balamnda ilk çallan konulardan arasnda yer
almaktadr. Aratrmaclarn dijital gözetim balamnda en çok vurguladklar
kavramlarn banda gelen mahremiyet, gözetim ve veri güvenlii kavramlar hem
politika yapmnda hem de politik ve etik aratrmalarda baat kayglar olagelmitir.
6
Son derece çetrefil olan bu meseleler, her ne kadar “mahremiyet” kavram çerçevesinde
ele alnma eilimindeyse de bu sorularn daha geni bir alanda ve özellikle de politik
boyutu ile ele alnmas gerektii konusunda srar eden birçok aratrmac da vardr. Bu
düüncenin temelinde ise mahremiyet kavramnn salt bireysel zarara odaklandn,
gözetimin kolektif ve ayrmc yönüne hassas olmayan, kurumsal ve toplumsal zararlar
gözden kaçran bir nitelii olmasdr. Bu sebeple mahremiyet kavramnn, tek bana
gözetim olgusunun çözümü için yeterli olmayaca öne sürülebilir.
Bu çalmalarda Orwell’n Bin Dokuz Yüz Seksen Dört isimli yapt ve “Büyük
Birader”i ile Michel Foucault’nun “Panoptikon”u ise gözetim çalmalarnda
tekrarlanan motifler durumundadr. Elbette, kavramsal çalmalar on yllar boyunca
geliim göstermi, baka kavramlar da düünsel dünyamza girmitir.
Bu çalmalarn, akademik hayatn ardna ulaan dünya çapnda siyasî, hukukî ve
yönetsel etkileri olmutur. Hükûmetlerin hem kamu hem de özel sektör kurulular için
veri koruma ve gizlilik politikalar oluturulmasnda, yönetim prosedürleri ve teknik
süreçler gelitirmesinde, bu çalmalarda dile getirilen kayg ve öneriler önemli rol
oynamtr (Henman 2013: 291).
Bu noktada mahremiyet ihlâlleri dorudan etik sorundur/insan hakk ihlâlidir. Bununla
beraber geçen zaman ve yaplan çalmalar nternet ve dijital medya dolaymnda baka
birtakm etik sorunlarn/insan haklar ihlâllerinin de olduunu, etik sorunlarn dijital
gözetim ve veri madencilii olgusu ile snrl olmadn göstermitir. Ancak, u sorular
da sorulabilir: nternet’te karmza çkan etik sorunlar gerçek (offline) dünyada
karmza çkmayan cinste sorunlar mdr? Benzerlikler var mdr ya da örtüen
örtümeyen noktalar nelerdir? Bu sorunlar nternet’e özgü ve biricik midir?
leride daha detayl irdelenecek bu sorulara, burada kestirme bir biçimde, bu
sorunlardan bir bölümünün siberuzamda (online/çevrimiçi dünyada) karlaabilecek,
dier bölümünün ise gerçek hayatta (offline/çevrimd hayatta) da karl bulunan ya
da kaynan gerçek hayattan alan etik/insan haklar sorunlar olduu yant verilebilir.
7
Foucault’nun iktidar kuram ve bir iktidar teknolojisi olarak açmlad “Panoptikon”
kavram üzerinde durulacaktr. kinci bölümde ise dijital gözetim sorunu, Panoptikon
kavram bata olmak üzere, tarihsel süreç içerisindeki kavramsal ve olgusal deiimler
izlenmeye ve siberetik temelinde deerlendirilmeye çallacaktr.
8
Minör bir meta-felsefe giriimiyle, bir baka deyile felsefenin kendisi üzerine
düünerek balanacak olursa, felsefenin en geni tanmyla “eya”nn -salt cansz
nesneler deil, olaylarn, olgularn, durumlarn- kavranlmas olarak düünüldüünde,
felsefenin teknoloji üzerine düünmesi de son derece doaldr. Teknoloji üzerine
düünme de neredeyse teknolojinin (tekniin) kendisi kadar eskidir. Bu düünmenin ilk
örnekleri de Antik Yunan’da bulunmaktadr.
Ancak bir felsefî disiplin olarak teknoloji felsefesinin, görece yeni bir aratrma alan
olduu söylenebilir. Bir uzmanlama alan olarak düünüldüünde teknoloji felsefesine
dair kökenlerin ilkin Ernst Kapp’n Grundlinien einer Philosophie der Technik (1877)
adl kitabnda yer ald görülmektedir (Ihde 2005: 92).
Teknoloji felsefesinde iki temel yaklamla ya da iki alt-dal ile karlalmaktadr.
Bunlardan ilki, epeyce bir süre tek yaklam olarak süregiden teknolojiyi toplumsal ve
siyasal etkileri açsndan soruturan daha çok bir “sosyal” teknoloji felsefesiyken,
ikincisi teknolojinin bizzat kendisini ontolojik -insan yapm (artifact) ürünlerin/eylerin
doas/nelii açsndan- ve pratik olarak -nasl bir tasarma, nasl bir ileme (process)
tabi olduunu- irdeleyen ve esas olarak bilim felsefesi, edim felsefesi (philosophy of
action) ve karar verme (decision making) süreçleri ile balantl bir analitik teknoloji
felsefesidir (Franssen, Lokhorst ve Poel 2018). Kabaca özetlersek, ilk gelenek
teknolojinin insan ve toplum üzerindeki etkilerine yönelirken, ikincisi teknolojinin
kendisine yönelmektedir
Bu durum bir yönüyle, “teknoloji felsefesi” olarak adlandrlan akademik çalma
alanna dair aratrmaclarn üzerinde görü birliine varamadnn da bir göstergesi
olarak okunabilir. “Alann temel amaçlar nelerdir?” ya da “alanda hangi soru(n)lar
üzerine younlalmtr?” gibi sorularn net bir cevab olmad da belirtilebilir.
9
ve mühendisler arasnda teknoloji felsefesinin “ne”liine ve ne olmas gerektiine dair
süregiden bir tartma söz konusudur. Bunun yerine, “teknoloji felsefesi” dendiinde
çeitli biçim ve yaklamlarla teknolojiye yönelik tüm felsefî edimlerin anlalmas çok
daha makul olacaktr.
Birinci gelenek, sadece modern felsefenin deil, Bat felsefesi tarihinin en önemli
filozoflarndan biri olarak kabul edilen Martin Heidegger’in, Frankfurt Okulu
düünürlerinin (Adorno, Horkheimer, Marcuse, Habermas), Hans Jonas’n ve Andrew
Feenberg’ün aralarnda olduu bir gelenektir. Çalmann bu bölümünde bu gelenein
filozoflarnda olan Heidegger, Marcuse ve Habermas ile kitle iletiimi, medya kuram
ve teknoloji üzerine çalan sosyolog ve düünürler McLuhan ve Baudrillard’n
görülerine de ksaca deinilecektir.
TARHÎ BAKI
çinde bulunduumuz çada teknoloji, insann hayal gücünü zorlayacak ve nereye doru
evirilecei kestirilemeyecek bir biçimde ilerlemektedir. Endüstriyel üretimin ve tüketim
kültürünün doay geri döndürülemez bir yok olua doru hzla ve kontrolsüzce
sürüklüyor olmas (en azndan böyle kayglarn olmas) teknolojiye dair bakn daha
eletirel olmasn zorunlu klmaktadr. Bu balamda teknolojinin etik ve ekonomi-
politiin eletirisinin yannda, teknolojinin ontolojisi üzerinde durmann da teknolojiye
yönelik kavraymz gelitirecei öne sürülebilir.
Teknie felsefî bak denince, sadece 20. yüzyln deil, tüm Bat felsefesi tarihinin en
önemli filozoflarndan biri olarak kabul edilen Martin Heidegger’in görüünün dikkate
alnmasnn gerektirmektedir. Bütün Bat felsefesi ile hesaplaan Heidegger için temel
felsefe sorunu “varlk”tr. Ona göre, filozoflar Platon ile birlikte Bat düünce tarihinde
“varlk” unutmu ve tek tek “var olan”lara yönelmilerdir. Filozofa göre bu, Baty
metafizik düünüe mahkûm etmitir. Bu açdan modern teknoloji Bat’nn varla
ilikin gelitirdii metafiziksel düüncenin ürünüdür.
10
Heidegger, fenomenolojiden ve hermeneutikten yararlanarak kendine özgü bir ontoloji
gelitirir. Buna göre, Descartes’tan bu yana Bat felsefesinin esas ilgi alann oluturan
özne-merkezli epistemolojinin yerine ontolojiyi koyar. Heidegger bu ontolojiyi,
yukarda da deinildii üzere, felsefe tarihindeki birçok filozof ve metafizik düünme
biçimi ile hesaplaarak ortaya koyar. Heidegger esasnda özel bir teknoloji felsefesi
gelitirmemi, teknolojiyi kendi ontolojisi balamnda ve metafizik düünceyi
eletirerek deerlendirmitir. Heidegger’in teknoloji felsefesi, teknolojiye kar bir
eletiri ve mesafe tamakla beraber, sanlann aksine, filozofun bir teknoloji kart
olduunu söylemek pek mümkün deildir. Düünürün bu düüncesini gelitirirken
makineleme/mekanikleme kartlndan ziyade, teknolojinin özünü kavrayp bu özü
aça çkarmaya yönelik bir amaç tad iddia edilebilir. Bu balamda Heidegger’in
“teknolojiye ilikin sorun ile (teknoloji nedir?) insana ilikin soruyu (insan nedir?) iç içe
geçirdii” sav öne sürülebilir (Tonyal 2005:13).
Heidegger’e göre, bilim ve teknoloji de metafizik düünü içinde yer alr. Varln
unutulmas ve teknolojik düünme biçimi arasnda bir koutluk vardr. Düünüre göre,
“hesaplayc düünme” olann kavranmasndaki teknolojik biçimdir ve bu noktada üç
gösterge ön plana çkar. Bunlar: Hesaplama, hz ve kitleselliin yaygnlamasdr
(Tonyal 2005:16).
belirgin biçimi modern bilimdir. Heidegger’e göre, metafizik düünme gelenei
içerisinde kök salm olan nedensellik ilkesinin teknolojik kavrayn gerçeklemesinde
önemli bir yeri vardr (Tonyal 2005: 105 -107).
Heidegger için teknoloji her eyden önce insanî/insana ait bir etkinliktir. Heidegger,
kimi yorumlarda tekniin amaç için bir araç, dier yorumlar da ise insann bir etkinlii
olarak ortaya konduunu belirtir. Ona göre, tekniin her iki tanm/belirlenimi
(bestimmung) birbiriyle bantldr. Çünkü hem amaçlar koymak hem de bu amaçlara
ulamaya yönelik araçlar gelitirmek ve bu araçlar kullanmak, insanî bir etkinliktir
(Heidegger 1998: 44).
gider. Tekhne zanaat, sanat, hüner gibi anlamlar barndran kavram özellikle
marangozluk ve mimarlk gibi uralarla balantl olarak kullanlan ve Hint-Avrupa
dil ailesindeki “tekp” telaffuzunda kendisi ile karlalan bir kavramdr (Tonyal 2005:
54). Heidegger’in teknoloji felsefesinde baat bir rolü olan bu kavram, düünüre göre
poiesis ile yani ayn zamanda poetika ile iir ve sanat ile balantlyd:
Bir zamanlar tekhne adn tayan ey, yalnzca teknik deildi. Bir zamanlar
Hakikati prl prl görünmenin görkemi içerisinde öne çkaran gizini-açmaya da
tekhne ad verilirdi. Bir zamanlar hakikat-olann güzel-olan içerisinde görünüe
çkmas tekhne diye adlandrlrd. Ve güzel sanatlarn poiesis’ine de tekhne ad
verilirdi. Batnn kaderinin ta banda, Grek ülkesinde, sanatlar, kendilerine
bahedilen gizini-açmann doruuna çktlar. Sanatlar tanrlarn hâlihazrda mevcut
bulunmalarn, tanrsal ve insani kaderlerin diyalogunu l l bir parlakla
büründürüyorlard. Ve sanat yalnzca tekhne diye adlandrlyordu. Sanat, biricik,
çok yönlü gizini-açmayd. Sanat dindard, promos’tu; yani hakikatin hüküm
sürmesini ve güvencede tutulmasn salayand. Sanatlar, artistik-olandan çkm
deildiler. Sanat eserlerinden estetik bir holanma duyulmuyordu. Sanat bir
kültürel etkinlik sektörü deildi. Neydi sanat? Hele yalnzca bu ksa fakat görkemli
çalar için? Sanat neden u mütevaz tekhne adn tayordu? Sanat öne ve buraya
çkan ve dolaysyla poiesis’e ait olan bir gizini-açma olduu için. Nihayet bu
gizini-açma, tüm güzel sanatlarda, iirde ve asl ad olarak poiesis’i muhafaza eden
iirsel (poetik) her eyde tam bir hüküm sürüyordu (Heidegger 1998: 79-80).
Heidegger’e göre, modern teknoloji de özünde poiesis ile balantl bir gizini-açma
biçimidir; ancak mevcut hâliyle, bir metafizik düünü biçimi olarak, “varl”
örtmekte-gizlemektedir. Heidegger açsndan bu sebeple dünya bütünüyle teknik bir
dünyaya dönümektedir.
Düünür, Antik Yunan “tekhne”si ile modern Bat teknolojisini bir örnek vererek
karlatrr. Buna göre antik çalarda bir nehir üzerine yaplan bir tahta köprü ya da bir
su deirmeni ile modern dönemde Almanya’da Ren Nehri üzerine ina edilen
hidroelektrik santrali arasnda fark olduunu belirtir. Buna göre, eskiden doann
kendisiyle uyumlu bir “tekhne” varken günümüzde doay tahakküm altna alan bir
“teknoloji” vardr.
Bu noktada Heidegger’in kart ve eletirmeni olarak okunabilecek Frankfurt Okulu ya
da Eletirel Teori olarak bilinen filozoflarn görüleri üzerinde de ksaca durulabilir.
12
ilk derin felsefî çözümlemeleri gelitiren filozof topluluu olduu söylenebilir.
Almanya’daki Frankfurt Goethe Üniversitesi Sosyal Aratrmalar Enstitüsü’nde Max
Horkheimer’n direktörlüünde çalmalarna balayan Theodor W. Adorno, Walter
Benjamin, Herbert Marcuse, Erich Fromm, Otto Kirchheimer, Leo Löwenthal, Franz
Neumann, Friedrich Pollock gibi düünür ve aratrmaclar, daha sonra Nazilerin
iktidara gelmesiyle Almanya’y terk ederek, dünyann çeitli üniversitelerinde
çalmalarna devam etmilerdir.
Eletirel Teori’nin akademik etkileri geni ve kapsaml olmutur. Bu teorisyenler
Marksist felsefenin çeitli kavramlar ile kitle kültürünün eletirisi gibi kimi ekonomik
ve politik kavramlara ilikin kendilerine özgü yorumlar gelitirmitir. Bu noktada kitle
kültürü yerine “kültür endüstri” kavramn kullanarak, kültürün metalamasn fa
ederler. Geni ve çok disiplinli bir perspektif ile çalan bu düünürler için Marx kadar
Freud da önemli bir kaynak olmutur. Hegel’in diyalektik yönteminden de oldukça
etkilenmilerdir. Bu balamda kültür endüstrisinin ilevleri, ekonomi-politik sistemin
kültürel boyutlar, ailenin birey üzerindeki sosyo-psikolojik etkileri, “arzu”, “zevk” vb.
kavramlar ile edebiyat kuramndan, müzik felsefesine dein geni bir yelpazede konu ve
kavramlar üzerine çalmlardr.
Frankfurt Okulu düünürleri için modern toplum ve onun patolojilerinin incelenmesinde
rasyonalizm hep önemli bir kavram olmutur. Özellikle Max Horkheimer ve Theodor
Adorno tarafndan kaleme alnan Aydnlanmann Diyalektii’nde ilenen bu tema
araçsallam rasyonalitenin ykc sonuçlarnn Aydnlanma kavramna içkin olduu
tezinde hayat bulur.
Adorno ve Horkheimer Weber’in rasyonalitesini ve kaynan buradan alan modern
bürokratik yönetim süreçlerini, bütün toplumsal yaama szan bir iktidar biçimi olarak
görürler. Weber’in amaç-rasyonel eylemi bu düünürler tarafndan araçsal rasyonalite
olarak yorumlanr. Adorno ve Horkheimer insan ve toplumun teknolojik tahakküm
altna girmesinin Aydnlanma’nn amaç ve idealleri ile örtümediini düünür. Bu
13
balamda bilgi ve teknolojinin insan üzerinde “sömürü” ilevi vardr. Dolaysyla kültür
endüstrisinin temel mantnn da iktisadî gerekçelere dayandn belirtirler.
Adorno ve Horkheimer, Fordist kitle üretimi ve endüstri hâline gelen kültürün kitle
iletiim araçlar tarafndan yaylmas yoluyla, kültürün eletirel içeriinden yoksun yeni
bir biçim kazandn, bu biçim ile kitleler arasnda da sahte bir uyum olduuunu
gözlemlerler. Aydnlanma filozoflarnn, aydnlanma sürecinin insan özgürletirecei
yolundaki öngörüleri, bu sürece kout biçimde gelien sanayi devrimi ve kapitalizm ile
beraber aksi yönde ilerlemitir. Bu noktada yönetsel mant belirleyen rasyonel
düünce, verimlilii ve üretkenlii esas alan yapsyla araçsallam ve özgürlük yerine,
disiplin ve denetim mekanizmalar yaratmtr. Tüketicilerin kültür endüstrisi
balamnda, içerikten çok teknie yönlendirilmesinin de bir mant vardr. Geçici ve
anlamsz içerikler yerine, tekniin kendisinde seyircilerin tapt toplumsal güç kendini
daha fazla aça çkarr (Erdoan-Alemdar 2010: 274-276).
Frankfurt Okulu düünürleri toplumsal örgütlenme biçimlerinin ve denetim
mekanizmalarnn üretilmesinde teknolojinin rolü üzerine de çalmlardr. Bu
balamda deinilmesi gereken bir dier isim Herbert Marcuse’dir.3 Marcuse’ye göre
teknoloji, teknik cihaz ve araç gereçlerin bütünü deildir; ona göre teknoloji bir sosyal
süreçtir. Bu teknolojik süreç vastasyla iktidar teknolojik bir temele dayanan bir
rasyonellik oluturur. Bu aklclkta, “teknoloji bireysel ilgiyi ‘uyumlama ve uyma’
yoluyla baml” hâle getirir. Bu rasyonellikte, birey özerkliini bütünüyle kaybeder ve
teknolojik aygtlar ile özdeleir. Böylece, teknoloji insan üzerinde tahakküm kurar.
Böylesi bir rasyonellikte önemli olan eylem ve etkinliktir. Buna yönelik eletirel bir
düünce, eylem veya protesto ise akld olarak betimlenir. Çünkü sistem açsndan,
böylesi bir eletirel düünme biçimi hiçbir ekilde ilevsel deildir (Erdoan-Alemdar
2010: 279).
Frankfurt Okulu geleneinin ikinci kuann baat temsilci olarak görülen Alman
filozof ve sosyolog Jürgen Habermas ise deoloji Olarak Teknik ve Bilim isimli
3 Marcuse’nin teknoloji görüüne dair daha ayrntl bilgi için bkz. Marcuse (1997).
14
kitabnda teknoloji üzerine düüncelerini gelitirir. Bu görüler daha çok Weber ve
Marcuse okuma ve eletirileri üzerine temellenir.
Öncelikle Weber’in rasyonellik kavram üzerinde duran Habermas, Weber’in bu
kavram, kapitalist ekonomi etkinliinin, burjuva özel hukuk ilikisinin ve bürokratik
iktidarn biçimini belirtebilmek için kullandn vurgular. Buna göre, Weber’in
rasyonelletirme dedii kavram ve olgu, ilkin karar verme kstaslarnn akla dayal
olmas ve bu kstaslara tabi olan toplumsal alanlarn yaygnlamas anlamna gelir.
Süreç içerisinde toplumun artan ölçüde “rasyonelletirilmesi” bilimsel ve teknolojik
ilerlemenin kurumsal sahaya da nüfuz etmesi ile kurumlarn dönümesine yol açar. Bu
dönüüm gerçekletii ölçüde de meruiyet zemini salayan eski ilkeler tasfiye olurlar.
Bu noktada eylemleri yöneten ve yönlendiren imgeler ve kültürel geleneklerin
bütünüyle dünyeviletirilmesi/laikletirilmesi ve dolaysyla “büyüden arndrlmas”,
toplumsal ve kurumsal açdan artan rasyonelliin dier bir göstergesi durumundadr.
(Habermas 2013b: 37).
Habermas’a göre Marcuse, anamalc müteebbis ve emei karlnda ücret alan sanayi
içisinin ve modern devletlerdeki bürokrasinin “amaç-rasyonel eyleminden çkard”
ve bilimsel ve teknolojik ölçütlerde yerini bulan “biçimsel rasyonellik kavramnn”
içeriini ve kapsamlarn gösterebilmek açsndan Weber’in rasyonalite tahlilini temel
alr. Habermas, Marcuse’nin Weber’in “rasyonelletirme” olarak tanmlad olguda
“rasyonelliin” deil, bilakis rasyonellik adna, belirli ancak ad konmam bir siyasal
iktidar eklinin bulunduunu düünür. Bu iktidar biçimi de doa ve toplum üzerinde
tahakküm kuran bir yaklam tarzn ve eylemlilie ihtiyaç duyar. Buna göre, amaç-
rasyonel eylem kendinde denetim kurma ilevini tar; bir bakma o denetim kurmann
kendisidir. Yaamdaki ilikilerin bu rasyonel kstaslara göre aklc biçimde ina
edilmesi, siyaseten belirsiz ve tasvir edilmesi güç bir iktidar tipinin kurumsallk
kazanmasna zemin hazrlar. Amaç-rasyonel eylem ekonomi-politik sistemin teknik akl
olmakla beraber, siyasî içeriinden ayrlmaz. Habermas, bu noktada Marcuse’nin Max
Weber eletirisinin vard sonucun altn çizer:
Belki de teknik akl kavram bizzat ideolojidir. Tekniin salt kullanm deil, bizzat
kendisi de (doa ve insan üzerinde) iktidardr, yöntemli, bilimsel, hesaplanm ve
15
‘sonradan’ ve dardan empoze edilmi deillerdir - onlar bizzat teknik aygtn
yapsna dâhildirler; teknik her defasnda tarihsel-toplumsal bir tasarmdr; ve onda
bir toplumun ve ona hükmeden ilgilerin insanlara ve eylere yaklamlar
yanstlmtr. ktidarn böyle bir amac ‘maddi’dir ve bu bakmdan bizzat teknik
akln biçimine aittir. (...) Fakat bu bask paradoksal biçimde halkn bilincinden
yitip gitmitir, çünkü iktidarn merulatrlmas yeni bir karaktere bürünmütür:
yani ‘bireylerin yaamn da gittikçe daha rahatlatran, sürekli artan üretkenlik ve
doaya hâkim olma’ya iaret eder (Habermas 2013b: 37-38).
Marcuse, teknolojinin salt kullanmn deil, bizatihi kendisinin ideoloji olduunu
yorumunu derinletirir. Yukarda da belirtildii üzere modern bilim ve teknik, iktidara
doa kadar insan üzerinde de denetim kurma imkân verir. Düünüre göre, modern
bilimin ilkeleri belirli bir içerik ve tarihî balamda geçici bir “a priori”yi içine alacak
biçimde kurulmutur. Bu noktada bilimsel yöntemler salt doay tahakküm altna
almaya yönelik araçlar gelitirmemitir; doay kontrol etme vastasyla iktidar sahibi
insanlarn, baka insanlar üzerindeki egemenliini git gide arttracak araç-gereçler ve
yöntemler de ortaya çkarmtr. Bu noktada Marcuse’ye göre iktidar kendini teknoloji
araclyla deil, bizzat teknoloji olarak “ölümsüzletirir”.
(...) Bugün iktidar kendini salt teknoloji araclyla deil, tersine teknoloji olarak
ölümsüzletirmekte ve geniletmektedir ve bu da bütün kültür alanlarn içine alan,
geni politik erki, büyük merulatrmay salamaktadr. Teknoloji bu evrende
insanln özgürsüzlüün büyük rasyonelletirilmesini de salamakta ve özerk
olmann, yaamn kendi kendine belirlemenin ‘teknik’ olanakszln da
kantlamaktadr. Çünkü bu özgürsüzlük ne usd ne de politik olarak deil, tersine
daha çok yaamn rahatlklarn arttran ve çalma verimliliini yükselten teknik
aygtn boyunduruu altna girme olarak görünmektedir. Böylelikle, teknolojik
rasyonellik iktidarn haklln ortadan kaldrmaktan çok onu korumaktadr ve
akln araçsalc ufku rasyonel türde totaliter bir topluma açlmaktadr (Habermas
2013b: 39).
rasyonalitenin mevcut durumda üretim ilikilerinin tahakkümcü maskesini düürmek
yerine, ayn üretim ilikilerine meruiyet kazandran bir zemin nitelii gösterdii
yönündedir. Bu balamda Habermas’a göre kapitalizm dünya tarihinde, kendi ortaya
çkard ve tanzim ettii ekonomik ilerlemeyi kurumsallatran ilk üretim biçimidir.
Kapitalizm kendini önce endüstriyalizm olarak kurmu ve serimlemi, ardndan bu
endüstriyel mantk, kapitalizmin kurumsal snrlarnn dna çkartlp sermayenin ahsî
kullanm yapsnda olanlardan baka düzeneklerle de ilikilendirilmitir (Habermas
2013b: 50).
“iletiimsel eylem” düüncesiyle yant verir. deal iletiim durumlar ile amaç-rasyonel
eylemin ykc etkilerinin alabileceini öne sürer. Bu anlamda, bu ideal durumlar
çineyen davranlar birtakm yaptrmlara maruz kalr. Habermas, Apel ile birlikte bu
iletiimsel eylemin bir etik kuramn da gelitirmilerdir. Bu kurama göre, ideal bir
iletiim zemininde en az iki öznenin diyalogu yoluyla kiileraras ilikiler kurulur. Bu
açk, özgür ve meru iletiimin ortam ile daha demokratik, daha effaf bir kamusal
alann yaratlabilecei sav ortaya atlr.
Bu balamda nternet’in yeni bir kamusal alan olduu iddiasna da ksaca deinmek
gerekebilir. Habermas’n tarihsel olarak kahvehane, toplant salonlar, parklar vb.
ortamlarda gerçekleen diyaloglar üzerinden gelitirdii kamusal alan kavramnn
kendisi de tartmal bir kavramdr. Hem snfsal eitsizliklerin hem de kadn-erkek
eitsizliklerin göz ard edildii bu “kamusal alan” kavramnn nternet’e yansmas da
birtakm güçlükler barndrmaktadr. Sosyal medya mecralar ve forumlarda gerçek
anlamda bir “tartma” ortamnn kurulabilmesi toplumsal fayda açsndan önemli bir
basamak tekil edebilir. Ancak çoulcu ve katlmc bir demokrasi getirecei iddiasnn
somut kantlarnn olutuunu söylemek henüz mümkün deildir. stisnai örnekleri
olmakla beraber, bu mecralardaki tartmalarn iktidar ve onun aygtlarn deitirme
potansiyeli, bu deiime dair elle tutulur gelimelerin çoalmas ve bunlarn
gözlemlenmesi gereklidir denebilir. Ekonomi-politik sisteme ve iktidara yönelik hakiki
eletirilerin suç olarak görüldüü, cezalandrld koullarda sosyal medya mecralar,
sisteme itiraz olanlarn açk hedef hâline gelebildii ovalar konumundadr.
Habermas’n vurgulad bir dier önemli nokta ise günümüzde teknolojik ilerlemenin
iki büyük ivereninin ABD Savunma Bakanl ve NASA olmasdr (Habermas 2013b:
86). Buradan hareketle teknoloji ve iktidar ilikisi ile teknolojinin nasl bir ekonomi-
politik zemine dayand hakknda akl yürütmek mümkün görünmektedir.4
4 Heidegger, Marcuse ve genel anlamda eletirel kuramn teknoloji görüü hakknda daha ayrntl bir inceleme için
bkz. (Feenberg 1991).
Görülerine yer verilecek bir dier isim iletiim çalmalar balamnda önemli
düünürlerden biri olarak kabul edilen Marshall McLuhan’dr. Düünür, çalmalarn
özellikle iletiim teknolojileri ve kültür balamnda yürütmütür. McLuhan’n iddiasna
göre kültür iletiimin kurulma biçimine göre ekil alr. Dolaysyla biliim-iletiim
teknolojilerindeki gelimeler kültürel anlamda da birtakm deiimlere sebebiyet verir
(Altay 2005: 22). Bu noktada McLuhan’n enformasyon araçlarnn bilincimizi tek
biçimlilie yönlendirdii sav (Altay 2005: 19), tüketim kültürü özelinde ele alndnda
toplumun tamamnda olmas dahi önemli bir bölümünde karlk bulmaktadr. Bat d
dünya Batnn, özellikle de ABD’nin tüketim kültürünün içine çekilmilerdir. Bu
pozisyonu oluturan etmenlerden belki de en kuvvetlisi enformasyon araçlardr. Çünkü
enformasyonun tüketimi ile tüketim kültürünün ilikisiselliinden söz edilebilir.
Tüketilen enformasyon, tüketilmesi istenen ürüne yönelik bir talep yaratr. Bu noktada
tüketim kültürünü yaratann, iletiim araçlarnn ta kendisi olduu iddiasnda
bulunulabilir. “Moda” olgusunun da tam da bu noktada filizlendiini öne sürmek yanl
olmayacaktr. Fakat bu tek biçimlilie evrilen tüketim evreninin McLuhan yapt gibi,
“küresel köy” olarak tanmlanmas ise üretim ve tüketim araçlarnn yaplanma biçimi
göz önünde bulundurulduunda pek de mümkün görünmemektedir. Bu durum ancak
içinde büyük eitsizlikleri, süper lüks semtleri ve yoksul gettolar ayn anda barndran
küresel bir “kent” biçiminde tasvir edilebilir.
McLuhan’n dikkat çeken önermelerinden biri de çan kendisinin mahremiyete son
verdii görüüdür (Altay 2005: 21). Bu önermenin geçerli olup olmad bir yana, bu
minvaldeki düüncelerin günümüzde genellikle büyük teknoloji irketlerinin önemli
yöneticileri tarafndan dile getiriliyor olmas da kanaatimce dikkat çekicidir.
Mahremiyetin âdeta çan bir gerei, bir tür zorunluluk olarak ortadan kalktn imâ
eden bu görü, her türlü gözetim faaliyetini merulatrrken, özel
hayat/mahremiyet/özgürlük savunucularnn itirazlarn da önemsizletirmektedir. Bu
sebeple mahremiyet yitimini “çan bir özellii” gibi niteleyen görüler, etik açdan
sakncal bir gerekçelendirmeye dayanmasalar dahi, kiisel özgürlüklerin zarar
görmesine imkân verecek bir durumu merulatrdklar için yanl hatta tehlikeli
varsaylabilir.
18
Bata gözetim olgusu olmak üzere, teknolojinin ortaya çkard baz sorunlarn
yeterince farknda olunmamas McLuhan’n sözünü ettii teknolojilerin kötü yönlerinin
görmezden gelinme eilimi ile balantl olabilir (Altay 2005: 19).
Powers ve McLuhan iddialarn bir adm daha ileriye tayarak, insanolunun doasnn
büyük bir hzla ve son derece yaygn bir biçimde küresel bir duyarlln olumasna ve
bütün özelin/gizlinin yok olmasna sebep olacak biçimde enformasyon sistemlerine
dönütürüldüünü öne sürerler (Altay 2005: 24). Bu balamda ksaca deinilmesi
gereken sözlü kültürden, yazl kültüre; yazl kültürden ise elektronik kültüre geçitir.5
Burada örnein Innis 12. yüzylda kât üretiminin artmas ve dolaysyla kât
kullanmnn yaygnlamasn bürokratik yönetimin gelimesine yardmc olduunu
belirtmesi (Altay 2005: 56) gibi, McLuhan ve Ong gibi aratrmaclar da özellikle
matbaann icad ile beraber ortaya çkan yazl kültürün insanln kolektif bilincinde
önemli deiimlere yol açtn belirtirler. Günümüzde ise bu yazl kültür yerini, kitle
iletiim araçlar ve dier enformasyon teknolojilerinin yaratt deiimle beraber ortaya
çkan elektronik kültüre brakmtr.
McLuhan’a göre, matbaann icad veya bir baka deyile “Gutenberg devrimi”, özellikle
Batda bireysellii gelitiren yazl kültürü/okuma kültürünü ortaya çkarmtr. Ancak,
elektronik kültür insanlar yeniden birletirme eilimindedir. Bu bakmdan dijital
medyann/sosyal medyann insanlar arasndaki etkileimi arttrdn söylemek olasdr.
Bununla beraber, daha önce de defaten vurguladmz gibi, bunun yapc, olumlu,
“kamusal” bir etkileim olduunu, daha dorusu bütün etkileimin bu dorultuda
olduunu ifade edebilmek mümkün görünmemektedir. çinde bulunduumuz
saysal/dijital çan yaratt kültür ortamn siberkültür (cyberculture) veya nternet
kültürü olarak tanmlamann daha doru olduu belirtilebilir. Böylece McLuhan’n
yapt ça snflandrmasna bir “dijital ça” eklemek yerinde olacaktr.6
5Sözlü kültür, yazl kültür ve elektronik kültür ortamlar hakknda daha detayl bilgi için bkz: Harold Innis,
mparatorluk ve letiim Araçlar (2006), Marshall Mcluhan, Gutenberg Galaksisi (2014), Walter J. Ong Sözlü ve
Yazl Kültür (2007). 6McLuhan yaz öncesi dönemi “kabile ça”; yaznn kefi ile balayan dönemi “edebiyat ça”; matbaann icad ile
gelien dönemi “basm ça”; kitle iletiim araçlarnn yaratt ortam ise “elektronik ça” diye tanmlamaktadr.
Görülerine ksaca deinilecek bir dier isim Fransz sosyolog ve kuramc Jean
Baudrillard’dr. Yakn tarihin önemli entelektüel ahsiyetlerinden biri olarak kabul
edilen düünür sosyal teori, felsefe ve medya kuramn, teknoloji üzerine görülerini
kendine özgü biçimde yorumlamtr. Birçoklarna göre “postmodern” bir filozof olan
Baudrillard, kimi yorumculara göre ise postmodernizmin ötesine geçerek, kendine
mahsus bir düünce gelitirmitir. Bu balamda düünürün baz eletirilerinin radikal bir
sol perspektif ile de örtütüü, çözümlemelerinin ise onu neredeyse nihilizmin kysna
getirdii öne sürülebilir. Çünkü ona göre, Bat düüncesi ve aydn düünsel açdan iflas
etmitir.
Baudrillard, çada olan baka düünürlerden farkl olarak, nesneyi temel alan bir
düünme biçimi gelitirmitir. Burada nesne ile kast edilen izleyici/kitle/halktr. Nesneyi
merkeze alan bir görü gelitirmesinin baat sebebi ise özneyi merkeze alarak düünen
entelektüellerin, sanatçlarn, politikaclarn vb. büyük oranda yaratc ve eletirel
düünme niteliklerini kaybetmi, entelektüel açdan tükenmi olduklar kanaatine
varm olmasdr (Adanr 2013: 8).
Baudrillard, kitle iletiim üzerine görülerini kitle eletirisi ile açmlamaya balar.
Düünüre göre “kitleler mknatslanabilirler”, yani bir baka ifadeyle, toplum ve siyaset
kategorilerindeki bütün elektrik akmn emip “nötralize” ederler. Toplum ve siyasete
dair iletkenlikleri iyi olmad için, daha geni bir düzlemde “anlam” iletkenliklerinin
iyi olduunu söylemek de mümkün deildir. Bilakis, kitleler “devlet”, “tarih”, “kültür”
ve “anlam” gibi kavramlar etrafnda örüntülenmi mânây yok ederler. Baudrillard’a
göre kitleler tepkisizliktir; tepkisizliin ve nötr olann gücüdür. Kitleleri, tarih yapc
veya söz söyleme frsat bulduklarnda “sessiz çounluk” olmaktan kurtulacaklarn
düünmek de tamamen yanlsamadr. Ona göre, kitlelerin tarihsel olarak böyle bir gücü
ne geçmite olmutur ne de gelecekte olacaktr. Kitlelerin kudreti tamamen aktüeldir;
geçmi ya da gelecekte deildir. Bu kudret ise kitlelerin sessizliinde bulunmaktadr
(Baudrillard 2013a: 11-12).
niyetinin, kitleyi anlamn egemenlii altnda tutmak olduunu belirtip bu durumu
20
eletirirken, ayn zamanda kitlenin de anlam deil “gösteri” istemesini de eletirir. Ona
göre, balam ve içerii politik, eitsel, kültürel de olsa haberin ahlâkîletirilmesinin
amac kitleleri anlamn tahakkümü altnda tutmaktr. Kitlelerin eitim ve kültür
düzeylerini yukar çekmeye çalmak da beyhude bir çabadr. Çünkü bu çabaya
öncelikle kitleler kar koymaktadr. Kitleler “gösteri” istemekte, gösteri sunan tüm
içeriklere âdeta tapnmaktadr. Dolaysyla “gösterge” isteyen insanlara “mesaj”
vermeye çalmak bouna olduu gibi, kitlelerin iletiim araçlar vastasyla kandrld
tezi geçersizdir. Onlar tam olarak bunu, yani gösteriyi istemektedir (Baudrillard 2013a:
17-18).
Baudrillard bir bakma “gösteri toplumu”nun, gösteri toplumu7 olmasnn sebebini
sisteme deil, kitlelere balar. Ancak tüm bu sessizliklerine ve gösteri taleplerine karn,
özellikle kitle iletiim araçlar vastasyla, kitlelerin sk sk referanduma tabi
tutulduunu ama bu referandumlarn simülatif yapda olduklarn belirtir. Bu sessiz
kitleler referandumlar yoluyla ara ara yoklanr. Düünüre göre, bu noktada kitlelerin
aslnda düünceleri yanstlmamakta, sadece ne düündükleri konusunda testler
yaplmaktadr. Bu referandum mekanizmas gibi kitle iletiim araçlar da esasnda
hakiki politik gönderenin yerini almtr. Ayrca bu mekanizmalar gerçek anlamda
temsilî sistemler deildir; simülatif sistemlerdir (Baudrillard 2013a: 26).
Baudrillard bu balamda önemli bir iddia ortaya koyar: Ona göre “haber” toplumsal
duyarllk deil, giderek daha fazla duyarszlk yaratr. Zira haber, kitleyi kitle yapan
enerjiyi yok etmek yerine, kitlenin varln giderek büyütmektedir. Haber toplumu
bilgilendirme, bilinç düzeyini yükseltme iddiasnda baarl olamad gibi, “toplumsal
olan” etkisizletirip haberin içeriine kar git gide duyarsz ve tepkisiz hâle gelen bir
kitlenin olumasna sebep olmaktadr. Düünüre göre kitleler, yukarda da deinildii
üzere, iletiim araçlarnn büyüleme8 gücünü/gösteriyi eletirel boyutuna tercih
etmektedir. Dolaysyla haber ve iletiim araçlar anlam üretmek bir yana, duyarszlk
üretir. Büyülenme ise anlamdan istifade etmeme ölçüsünde artan bir durumdur. Mesaj,
kitle iletiim araçlar yararna, hakikat ise simülasyon yararna nötralize edilerek
7“Gösteri toplumu” kavramsallatrmas için bkz: (Debord 2012). 8 “Büyüleme” kavramnn ve ilevine dair daha ayrntl bilgi için bkz: (Ritzer 2011).
21
büyüleme gerçekleir. Kitle iletiim araçlar bu düzlemde i gören ve ilkesi büyüleme
olan düzeneklerdir. (Baudrillard 2013a: 29-36). Bu noktada Baudrillard’a göre her
eyin kaderi bellidir. Bu kader tüketilen bir elence olmaktr:
(...) Kitlelerin bütün kitle iletiim araçlarndan çok daha güçlü bir iletiim arac
olduklar unutulmutur - ya da en azndan hiçbirinin bir öncelie sahip olmad
unutulmutur. Gerek kitle gerekse kitle iletiim araçlar ayn sürecin içindedirler.
Mass (age) is message. Ayn ey sinema için de geçerlidir. Çünkü bu arac
yaratanlar da balangçta rasyonel, belgesel, haber yönü güçlü, toplumsal bir
iletiim arac olabileceini düünürken, sinema ksa bir süre sonra düselin alan
içine girmitir. Teknik, bilim ve bilgi için de benzer eyler söylenebilir. Bu onlarn
kaderidir. Sihirli ve tüketilen bir (elence) olmak (Baudrillard 2013a: 42).
Kitle iletiim araçlar yaygnlatkça görünüte daha çok toplumsal üretirken, esasta
toplumsaln kendisini etkisizletirmekte, “nötralize” etmektedir. Toplumsal ürettii
varsaylan kitle iletiim araçlarnn ayn zamanda onu ykmas ve etkisizletirmesi
“toplumsal” anlamsz bir kavrama dönütürmektedir. Burada dikkate deer bir nokta,
bu etksizletirme durumunun, enformasyon araçlarnn haddinden fazla hakikat üretmesi
ile ilikili olmasdr. Üretilen gerçein haddinden fazla olmas onu müstehcen hatta
porno denilebilecek bir düzeye tar (Baudrillard 2013a: 56-69).
Bu bakmdan gerçek, hiper-gerçee (hyperreality) dönüür. Gerçek simülasyon
evreninde sürekli olarak yeniden üretilerek kaybedilir. Bu hiper-gerçek evreninde
sadece modeller, göstergeler ve kodlar vardr. Kitleler anlam üretemez durumda
olduklar gibi, anlam üretmek de istememektedirler. Toplumsal buharlam, kitleler
örgütlenme güçlerini yitirmilerdir. Onlar sadece ve sadece “gösteri” istemektedirler.
Baudrillard eletirilerinin birçounda hakl olmakla beraber, geriye baka hiçbir ihtimal
brakmayan yorumunun “ar” ve belki de “tehlikeli” olduu notunu dümek
gerekmektedir.9
bölümlerinde hatrlamak üzere çkartlmas gereken baz temel savlar bulunduu
söylenebilir. Buna göre, Heidegger modern teknolojiyi de bir gizini-açma biçimi olarak
görür; ancak mevcut hâliyle “varl” örtmekte-gizlemektedir. Bu sebeple Heidegger
9Baudrillard’n tüketim, gösteri, simülasyon gibi görüleri hakknda daha detayl bilgi için bkz: (2013a, 2013b).
22
açsndan dünya, bütünüyle teknik bir dünyaya dönümütür. Bugünkü hâliyle teknoloji
doa ile uyumlu deildir, doa üzerine bir tahakkümdür. Adorno ve Horkheimer’a göre,
Aydnlanma insanla daha fazla özgürlük getirmemi, aksine araçsallam rasyonalite
insanl daha fazla denetim altna almtr. Habermas da benzer biçimde, -Marcuse’ye
atfta bulunarak- teknolojik rasyonellik iktidarn haklln ortadan kaldrmaktan çok
onu koruduunu ve akln araçsalc ufkunun rasyonel türde totaliter bir topluma
açldn, ancak bu durumun iletiimsel eylem ile alabileceini belirtir. Baudrillard’a
göre ise, kitle iletiim araçlar tüketim ve gösteri toplumlar yaratr ve onlar besler.
Haber/enformasyon duyarlla deil, bilakis duyarszla sebep olur. Her eyin kaderi
ise elenceye dönümektir. McLuhan ise kitle iletiim araçlarnn git gide birbirine
benzeyen bir insanlk ortaya çkardn, bu sebeple dünyann bir “küresel köy” hâline
geldiini ifade eder. Bunun yan sra, kitle iletiim araçlar ve elektronik kültür
ortamndan müteekkil çan “mahremiyet” olgusunu yok ettii sav da McLuhan’n
altn çizdii bir dier noktadr.
1.2. KTDARIN GÖZÜ: TASARIMDAN KURAMA DENETM VE GÖZETM
MEKANZMALARI
gerçekletirilen gözetim olgusuna dikkati çeken ilk düünür Karl Marx olmutur.
Marx’a göre gözetim “emek ve sermaye arasndaki mücadelenin bir unsurudur”
(Bozkurt 2000). Kölelik olgusunun ortadan kalkmas ve kapitalizmin kendi tarihsel
geliimine kout olarak, içilerin emeklerinden eski usul ve yöntemlerle faydalanmak
imkânsz hâle gelmitir. çilerin ekilsel olarak belirli düzeyde özgürlemesi, sermaye
sahiplerinin içileri en düük maliyet, en yüksek verim ilkesine göre çaltrabilmesi için
denetim ve gözetim sistemleri gelitirmeye yöneltmitir. “Yönetim” kavramnn tam da
bu noktada hayata geçtii öne sürülebilir.
çileri fabrika ve atölye gibi üretim tesislerinde toplama düüncesi, hem üretkenlii en
yüksek seviyeye çkarmann hem de makineleri en yüksek randmanla kullanmann bir
arac olarak deerlendirilmitir. Marx açsndan fabrikalarn tesis edilmesi, içilerin
gözetim mekanizmalar ile disipline edilmesi kapitalizm açsndan hayli kritiktir. Bu
balamda Marx’n gözetim hakkndaki düünceleri, gözetim olgusunun modern
23
biçimlerinin kavranlmas bakmndan da önem tamaktadr. Max Weber’e ise göre
rasyonel-bürokratik yönetim mantnn en temel niteliklerinden biri, “ayrntl kayt ve
dosyalama” sistemidir (Bozkurt 2000).
Gözetim olgusunu ve kavramn her yönüyle derinlemesine irdeleyen ilk düünürün ise
Michel Foucault olduu vurgulanabilir. Foucault’nun çalmalar ile beraber hem
felsefede hem de sosyal bilimler de gözetim sklkla çallan ve oldukça önemli kabul
edilen bir kavram hâline gelmitir. Ancak, Foucault bu tip uygulamalarn bireyler
üzerinde bask kurduunu, onlarn özgünlüklerini basklayp basmakalp bir hâle
getirdiini, cezalandrlma korkusu yüzünden herkesin aynlatn ve bu durumun
demokratik olmadn vurgular. Kii iktidar duygusunu/kavramn içselletirir ve
kendinde yeniden üretir. Böylece özgür iradenin, bamsz ve eletirel düüncenin
yitimi sebebiyle toplum -sistemin istedii biçimde- mekanik bir hâl alr. Bu noktadan
itibaren gözetim olgusu ve Foucault’nun bu olguya dair görüleri üzerinde durulacaktr.
1.2.1. FOUCAULT VE GÖZETMN DOUU
Foucault, öznel deneyimleri, iktidar ilikilerini, bu balamda “gözetim” ve “disiplin
toplumu” gibi kavramlarn klasik olarak kabul edilen Hapishanenin Douu, Kliniin
Douu, Deliliin Tarihi, Cinselliin Tarihi ve Kelimeler ve eyler gibi yaptlarnda
irdelemitir.
Foucault’nun bu balamdaki temel sorularnn “iktidar ilikileri”nin nasl bir dorultuya
sahip olduu, bu iktidarn kendini nasl kurduu, modern devletlerin/kurumlarn
vatandalarn hangi iktidar tekniklerini kulland, onlar kendine nasl tabi kld, bu
balamda öznenin konumunun ne olduu gibi hususlarda younlat söylenebilir.
Düünür, bu sorularn cevabn birbiriyle de diyalog hâlinde olan, kavramsal ve tarihsel
yaknlklar bulunan, benzer olduu kadar farkl da olan olgular inceledii mikro-tarih
çalmalarnn tamamna yaylan bir biçimde verir.
Bu yaptlarda Foucault, modern dönemde ortaya çkan kurumlarn disipliner pratikler
araclyla iktidar nasl kurduunu, bunu yaparken “norm” ve “normal” olan nasl
24
belirlediini ve bu normun ve normalin dnda kalanlar nasl kapatp tecrit ettiini,
nasl slah giriimlerinde bulunduunu, birbirinden ilk bakta çok baka görünen amaç
ve edimlerin nasl olup da esasnda yönetici snflarn çkarna hizmet eden ekonomi-
politik amaçlara hizmet ettiini çözümler. Bu noktada unu da vurgulamak icap ediyor
gibi görünmektedir: Foucault, bu yaptlarn ortaya koyarken, salt düünce tarihi veya
kavramlar arasnda slalom yapan bir filozof veya kendini “kaybedenler”in tarihini
yazmaya adam bir tarihçi deildir; ayn zamanda kendisi ile gerçeklik arasnda
kurduu iliki balamnda, kendini bir etik özne olarak kavrama çabas içerisindedir.
Dolaysyla bu eserleri, bu çabann ve ayn zamanda Foucault’nun etik-politik
itirazlarnn ürünleri olarak görmek çok daha doru olacaktr. Foucault yaptlar ile
“iktidar”, “norm”, “normal” gibi olgularn hakikat gibi tecessüm etmesine olanak veren
zemini andrmay denemektedir.
Yukarda bahsedildii üzere, düünürün tüm bu “proje”sinde, disipliner iktidar kuran
tekniklerin çözümlenmesi büyük bir yer tutar. Bu tekniklerin balcalar “kapatma” ve
“gözetim”dir. Foucault, özellikle gözetimin “arkeoloji”sini, dier yaptlaryla beraber,
ama en çok dilimize Hapishanenin Douu olarak çevrilen Surveiller et Punir isimli
yaptnda gerçekletirir.
Yaptnda orta çadan itibaren iktidar kavramnn geliimi üzerine kafa yoran Foucault,
temel argümann “modern” devletin iktidarnn bedenden “ruh”a doru ilerledii
üzerine ina eder. Burada bedenden ruha hareket ile kast edilen, iktidarn salt beden
üzerine egemenlik ile kurulmad, iktidar ve bilgi arasndaki ilikinin son derece yakn
biçimde gözlemlenmesinin mamulü olan “birey”in disipliner teknikler yoluyla bu
iktidar içselletirmesi, iktidarn ekonomi-politik beklentilerine ve toplumsal normlara
uygun hareket eden bir kii hâline gelmesi ile kurulduudur.
Düünüre göre bu iktidar, farkl düzlemlerde çalan, amaç ve prensipleri farkl olan, -en
azndan öyle görünen- hapishane, hastane, kla, okul, fabrika vb. kurumlarda kapatma,
gözetim, bilgi gibi unsurlar arasndaki iliki ile kurulur. Foucault’nun iktidar üzerine
görüleri zaman içerisinde deiimler gösterse de iktidarn ilikisellii genel hatlaryla
vurgulanmaya devam eder. Bu balamda iktidar olgusu sadece devletle ilikili deildir;
25
mikro düzeydekiler dâhil olmak üzere bütün toplumsal katmanlara sirayet eder ve yine
ilikilerde ortaya çkar. Dier bir önemli nokta, iktidar ilikilerinin sadece baskc deil,
ayn zamanda üretici nitelikte olduudur.
Foucault’nun yaklamna göre, düünürün sözünü ettii kapatma, gözetim ve bilgi
arasndaki ilikisellik en saf biçimde kendini ngiliz filozof, Jeremy Bentham’n
Panoptikon adn verdii yeni bir tip hapishane/gözlemevi tasarmnda ortaya serer.
Panoptikon’da disipliner iktidar kuran düzenein mantn bütünüyle görmek
mümkündür. Panoptikon mimari açdan ise hücrelerin hapishanenin d duvarlar
boyunca uzand dairesel bir yapdr. Ortasnda bir gözetim kulesi bulunur. Bu kule
konumu sebebiyle dairesel hapishane mimarisine tamamen hâkimdir. Mahkûmlar
sürekli gözetlendiklerinden (veya öyle olduunu sandklarndan dolay) düzene itaat
ederler.
Düünüre göre, modern devletler kendilerine tabi olan nüfusu hem bireysel olarak hem
de topluca yönetebilmek için rasyonel zeminleri bulunan birtakm kurumlar, teknikler,
süreçler, uygulamalar gelitirirler. Foucault, buradan hareketle sadece hapishanelerin
deil, hastane, tmarhane, kla, okul vb. bütün modern kurumlarn bireyleri disipline
etmek için “gözetim” mekanizmalarn bir iktidar aygt/teknii olarak kullandn
belirtir. Çalmann bundan sonraki bölümlerinde bu teknikler ve bu tekniklerin
arasndaki iliki daha ayrntl biçimde ele alnmaya çallacaktr.
1.2.2. KAPATILMA OLGUSU
Foucault, Deliliin Tarihi adl yaptnda 17. yüzylda baz insanlarn içine kapatld
geni ölçekli kurumlarn oluturulmaya ve fakir, deli, suçlu, isiz, meczup vb.
kimselerin herhangi bir ayrm olmakszn ve bu ayrmn neden olmadnn anlam
bilinmeksizin kapatlmaya balandn belirtir. Bu açdan tarihsel bir moment olarak
kabul edilecek gelime, 1656 ylnda Fransa’da “Genel Hastane”nin kurulmasn
salayan kararnamenin çkartlmasdr (Foucault, 2006: 89-90). Bu kararnameden 21 yl
sonra ilan edilen bir buyrukla da “kralln her kentinde bir Genel Hastane” kurulmasna
karar verildii bildirilir (Foucault 2006: 93).
26
Genel Hastane’nin ne eylem ne de söylem düzeylerinde, sadece “ifa” vermeyi
amaçlayan, salt tbbî bir kurum olduunu öne sürebilmek mümkün deildir. Aksine hem
monarinin hem de yükselen burjuvazinin mutlakç örgütlenme biçimlerine kout bir
biçimde ortaya çkan bu kurum, geni adlî ve idarî yetkilerle donatlmtr. Düünürün
sözünü ettii bu genel hastaneler, yukarda da deinildii üzere sadece birer hastane
deildir; ayn zamanda âdeta birer yarg mekanizmasdr. Bu hastanelerin müdürleri de
yoksullar/dükünler üzerinde sadece tedavi deil; asayi, yarg, ceza, slah gibi pek çok
alanda geni yetkilere sahiptir. Üstelik bu yetkiler sadece hastane içini deil, hastane
dn da kapsar niteliktedir (Foucault 2006: 91-93).
Foucault, Hapishanenin Douu isimli yaptnn hemen balarnda ise “Paris Genç
Mahkûmlar Evi” için kaleme alnan yönetmelikten baz maddeleri paylar (Foucault
1992: 6-8). Bu yönetmelikte tutuklularn ne zaman yatp kalkaca, ne zaman yiyip
içecei, ne zaman çalp ne zaman dua edecei gibi komutlar yer alr. Bu yönetmelikte
sadece bir zaman yönetimi gerçekletirilmez, bu eylemlerin “usulü” de belirlenir.
Hapishanedeki hayatn ve zamann bu zorunlu ve dakik planlamasnn, düünürün dier
yaptlarnda da farkl veçheleriyle çözümledii “disipliner iktidar” kuran prosedürlerin
yaln bir göstergesi olduu öne sürülebilir.
Foucault’ya göre, 17. yüzyldan itibaren Avrupa’da kendisini göstermeye balayan bu
iki olgu, yani kapatlma ve zamann iktisadî açdan planlanmas, kapitalizmin siyasal
iktisadnn yaratt büyük bir deiimdir. Örnein Kral, 1630 ylnda, fakirlere yönelik
olarak yürürlüe konan kanunlarn takibinin ve uygulamasnn sk ve dikkatli biçimde
gözetecek bir komisyon oluturmutur. Komisyonun kuruluunu takiben ayn yl içinde
benzer nitelikli “emir ve talimatlar” yaymlanmtr. Buna göre, dilencilerin,
serserilerin ve “aylak aylak yaayan ve makul ücretler karlnda çalmak istemeyen
veya sahip olduklarn meyhanelerde tüketen” herkesin dikkatli biçimde takip edilmesi
öütlenmitir (Foucault 2006: 116). Birer yardm kuruluu nitelii de tayan bu
kurumlar, masraflar kral tarafndan karlanan “hücrelere” de sahiptir. (Foucault 2006:
95).
27
Kurulan bu hastanelerin, ilerlik kazanmasndan ksa süre sonra, yalnzca Paris Genel
Hastanesi, Paris nüfusunun yaklak yüzde birini gözetim altna almtr (Foucault 2006:
99). Foucault’nun vurgulad nokta, hastanenin tedavi kaygs gütmekten ziyade -ya da
bunun ötesinde- çalmann/üretimin dnda kalanlar “kapatmas” ve onlar üretim
araçlar için ie yarar hâle getirmeye uramasdr.
Foucault, bu noktada cüzzam hastalna dikkat çeker. Düünüre göre cüzzamllar,
1300-1500’lü yllar kapsayan dönemde Fransa, Almanya, ngiltere gibi Avrupa’nn
belli bal birçok ülkesinde “dlanma” pratikleri ile kar karya kalmlardr.
Ortaçan balarndan Haçl Seferleri’nin sonuna dein olan süre zarfnda saylar
binlerle ifade edilen miskinhaneler kurulmutur. Bu miskinhaneler cüzzamllarn
toplumdan tecrit edildii kurumlar olmu ve miskinhanelerin varl neredeyse 17.
yüzyln sonuna kadar süregelmitir. Cüzzam hastalnn silinmesinden sonra ise bu
dlanma pratiklerine maruz kalan özneler deiecek; cüzzamllarn yerlerini bu sefer
yoksullar, aylaklar, deliler vb. alacaktr (Foucault 2006: 23-28).
Foucault’ya göre, cüzzam ile vebann kapatlma pratikleri arasnda belirgin bir fark
vardr. Bu nedenle cüzzam ehrin dna sürülür. Söz konusu olan bir sürgün-
kapatmadr. Veba da ise kapatma ehirde özenle ayarlanm bir çerçevelemenin içinde
tezahür eder. Bu farkn önemi ise cüzzamn kapatlmasnda Foucault’un anlamn
verdii biçimde bir “kapatlma”nn olmaydr. Cüzzam, aslnda basitçe darya sürgün
edilmitir. Veba ise git gide “karmaklaacak bir denetim kültürünün iaret fiei”
olmutur (Batürk 2016: 77). Fakat cüzzamn asl mirasçs veba ya da 17. yüzylda
tedavi edilmesi gereken hastalklar kategorisine giren cinsel hastalklar deildir.
Foucault’ya göre, bu olgu deliliktir (Foucault 2006: 30-31).
Kapatlma olgusunun kurumsallamas ile beraber, o tarihe kadar görülmemi biçimde
neredeyse herkes kapatlmaya balar. Filozofa göre herhangi bir ayrmda
bulunulmakszn yal, hasta, engelli, isiz, aylak, deli, ecinsel vb. biçimde kodlanan ve
üretim araçlarn açsndan ie yaramaz olarak etiketlenen herkes kapatlma
mekanizmalarnn ana yakalanmtr.
28
Bu noktada kapatlma eyleminin kendisi tek bana yeterli ya da yararl olmayabilir.
Asl gereken kapatlmay, üretim süreçleri ile ilikilendirebilecek bir düzenein ortaya
çkmasdr. Kapatlanlar, i gücüne tahvil edebilmektir. Aadaki satrlarda bu niyet
oldukça nettir:
nsanlarn dostu Mirabeau, kapatma uygulamasna kar ne kadar katysa, kapal
tutulanlara kar da o kadar katdr; ona göre ‘ünlü devlet hapishaneleri’ne
kapatlanlarn hiçbiri masum deildir; fakat bunlarn yeri yararsz bir hayat
sürdürdükleri bu kurumlar deildir; ‘taradaki manufakturlere aktarlabilirlerse içi
kzlar olabilecek olan fahieleri neden kapal tutmal ki?’ veya ‘kendilerini astrma
özgürlüünden baka bir ey beklemeyen kopuklar’ neden kapatmal ki? Zincire
vurulmu bu adamlar neden, kendi iradeleriyle içilik yapanlar için salksz olan
ilerin zincirlerine vurulmasnlar ki? Baka hiçbir yere yerletirilemeyecek olanlara
da ayn ey yaplmaldr: suçlar açklanmamas gereken devlet suçu ilemi baz
mahpuslar’ bunlara ‘hayatlarnn bütün emeini sefahat ve savurganlk içinde
tüketmi olan ve hep hastanede ölmek gibi bir tutkunun peinden koan baz
ihtiyarlar eklemek uygun olacaktr; nihayet bir gün bir yerlerde geberecek olan
meczuplar da bunlara eklenmelidir: ‘Bunlar bitkisel hayatlarn her yerde
sürdürebilirler’ (Foucault 2006: 575).
akl hastalar, suçlular gibi norm d bireylerin daha insanî koullarda yaamalar veya
tedavi/slah edilmeleri söz konusu olsa dahi, derin katmanda olann, üretim için ihtiyaç
duyulun itaatkâr ve üretken i gücünün yaratlmas için gelitirilmi bir disiplin teknii
olduu söylenebilir.
“Kapatlma”, “gözetim” ve bununla beraber “cezalandrma” kavramlar, Faucault’nun
öne sürdüü anlamda modern hukuk sistemlerinin egemen olmaya balad bir çada
ortaya çkar. Bu durum kendine özgü bir “ceza ekonomisi” de yaratr. Düünüre göre,
bu ceza ekonomisi, bedene ve bedenin iktidar tarafndan ekonomik kullanm ile
ilikilidir:
Tarihçiler beden tarihine el atal uzun zaman olmutur. Bedeni bir nüfus veya
tarihsel bir patoloji alannda incelemilerdir; bedeni ihtiyaçlarn ve itahlarn
makam fizyolojik süreçlerin yeri veya mikrop saldrlarnn hedefi olarak
incelemilerdir. Fakat beden ayn zamanda siyasal bir alann içine de dorudan
dolmu durumdadr. ktidar ilikileri onun üzerinde dorudan bir müdahale
meydana getirmektedirler; onu kuatmakta, damgalamakta, terbiye etmekte, ona
azap çektirmekte, onu ie komakta, törenlere zorlamakta, ondan iaretler talep
etmektedirler. Bedenin bu siyasal olarak kuatlmas karmak ve karlkl
ilikilere göre, onun ekonomik kullanmna baldr; bedenin iktidar ve egemenlik
ilikileri tarafndan kuatlmasnn nedeni büyük ölçüde, üretim gücü olmasndan
29
kaynaklanmaktadr, fakat buna karlk bedenin i gücü olarak olumas ancak
onun bir tabiyet ilikisi içinde alnmas halinde mümkündür (Foucault 1992: 31).
Bu açdan kapatlma ve gözetim kavramlar sadece hapishane/slahevi veya askeri
kamplar gibi negatif çarmlar uyandran mekânlar ile de snrl deildir. Foucault’nun
ortaya koyduu gibi salk ve eitim gibi pozitif çarmlar bulunan mekânlar için de
geçerlidir. Böylece kapatma uygulamas farkl balamlarda da olsa standart bir
uygulama hâline gelmitir.
Bu balamda ortaya bir iktidar-bilgi ilikisi çkar. Bu noktada Foucault’nun
yaklamnda “bilgi, iktidardr” veya tam tersi bir argümandan söz edilemez. Her ikisi
de belirli ölçülerde birbirini kapsar. Her ikisinin üretiminde birbirleriyle olan ilikinin
rolü bulunmaktadr. ktidar beden ve ruh üzerine bilgi üreterek onu egemenlii altna
alr. Beden bilgisi üretilirken de özellikle disiplin oluturabilmek için fizyoloji ve
psikoloji bilimlerinden yararlanlmtr. Foucault’ya göre bu bilgi, bilim olmayan bir
bilgidir. Bu noktada beden, tarihsel balam bulunan bir “cezalandrma ekonomisi”nin
parçasdr. Bu sebeple bedenin, her durumda ekonomi-politik bir çerçevenin içine
yerletii söylenebilir. Gerçekte bilim olmayan bu beden bilgisi ile, beden üzerinde
tahakküm kurmak, bedenin güçlerini ele geçirmek mümkün hâle gelebilir. Bu beden
bilgisi ve tahakküm kurma, ona egemen olma durumuyla Foucault’nun “bedenin siyasal
teknolojisi” olarak adlandrd olgu ortaya çkmaktadr. Ona göre, bu olguyu spesifik
olarak belirli bir kurum veya belirli bir devlet aygt içinde tehis edebilmek mümkün
deildir. Bu kurumlar/aygtlar çeitli tekniklerini, süreçlerini kullanr fakat kendisi
bütün ileyii ile beraber baka bir düzlemde bulunur. Yeri bizzat bedenlerin arasnda
olan “bir iktidar mikrofizii söz konusudur”. Bu balamda Foucault’nun iktidar kuram
açsndan önemli olduu addedebilecek bir ayrm ortaya çkar. Düünüre göre, sözünü
ettii bu iktidar mikrofizii incelendii takdirde, iktidarn bir “mülkiyet” ya da
“sahiplenme” olarak deil, bir “strateji” olarak birtakm teknikler, taktikler,
düzenlemeler, ileyiler ve bir ayrcalk deil; her daim süregiden bir ilikiler a olarak
kavranmas gerektiini belirtir (Foucault 1992: 31-32).
Bu açdan hem iktidarn hem de bilginin oda beden üzerine yönelmitir. Bu dönemde
“bedenlerin bir taraftan üretkenliin simgesi olduu, fakat dier taraftan da modern
30
bilme (savoir) ilikilerinin nesnesine dönütüü bir evreyi temsil eder. Böylece beden
hem disiplinin, hem incelemenin konusu haline” geldii de öne sürülebilir (Batürk
2016: 20).
Foucault’ya göre bu iktidarn pratii güçsüzlere, baka bir deyile bu iktidara sahip
olmayanlara salt bask, zor ya da yasak biçiminde yönelmez; bu iktidar güçsüzleri
kuatr ve bu iktidar olutururken, üzerinde tahakküm kurduklarnn kendisinden de
destek alr (Foucault 1992: 32-33).
Foucault, insan bedenlerini çevreleyen, onlar enformasyon nesnesi klan ve tebaa hâline
getiren bütün iktidar ve bilgi tekniklerini, büt&uu