İktisadi ve Mali Düşünceler Tarihi Öğrenci Kopyası 3 Doç. Dr. Mustafa Durmuş 2014-2015
İktisadi ve Mali Düşünceler Tarihi
Öğrenci Kopyası 3Doç. Dr. Mustafa Durmuş
2014-2015
• Temsil hakkı ya da gücü içeren vergilemenin karşısında her hangi bir seçenek mevcut değil miydi?
• Antik Yunan şehir devleti uygulamaları bu genelleştirmeye karşı önemli örnekler oluşturmaktadır.
• Klasik Atinalılar ise halkın temsili ve kamusal mal sunumu konusunda uç bir örnek oluştururlar (Lytkens, 1994, 1997, Kaiser, 2007, Cormichael, 2009).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 2
Vergilemenin tarihi
Müzakere ve kolektif eylem
• Marxist yaklaşıma göre, vergileme tarihsel olarak, hem devletin varoluşunun temel kaynağı, hem de bir sömürü aracı ve sermaye birikimi yolu oldu.
• Örneğin Marx’a göre, “vergiler devletin iktisadi anlamdaki varlığıdır.
• Kamu görevlileri, papazlar, askerler ve baletler, okul müdürleri ve polis şefleri, Yunan Müzesi, Kilise, kamu hizmetleri gibi şeylerin ortak paydası varlık nedenlerinin vergileme olmasıdır.
• Devletin ekonomik olarak varoluşunu sağlayan vergilerdir».
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 3
Vergilemenin tarihiMarx ve vergileme
• Marx, Kapital’in ikinci cildinde kapitalist üretim için gerekli olan ikili özgürleşmeden söz eder.
• Bunun her ikisi de emek gücüne ilişkindir. • İlk olarak işçiler emek güçlerini satabilecek bir özgürleşmeye
sahip olmalıydı. • Feodal boyunduruktan işçiyi kurtarıp piyasada emek
gücünün satılmasına olanak sağlayacak olan yasal ortam bunun için geçerliydi.
• İkincisi de işçinin üretim araçlarından özgür olması, yani yaşamak için emek gücünden başka satacak bir şeyinin bulunmamasıdır.
• Marx’a göre ilkel sermaye birikimi, üreteni üretim araçlarından ayırmanın tarihsel sürecinden başka bir şey değildir (1990, s. 874–875).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 4
Marx ve vergilemeVergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Marx, ilave olarak ilkel sermaye birikiminin Avrupa dışında ve farklı tarihsel dönemlerdeki diğer kaynaklarına da dikkat çeker (1991, s. 876).
• Bunlar; ticaret sermayesi, Asya, Afrika ve Amerika ile olan ilişkiden sağlanan ve servet ve diğer zenginlikler ki (kolonileştirme) bunlar monetizasyon (parasallaşma), metalaşma ve piyasalaşmaya katkı sağlamışlardır (1991, s. 444).
• Marx’a göre tüm bunlar üretimin önündeki feodal engelleri yıkan ana etmenler olmuştur (1991, s. 450).
• Birinci ciltte altın, gümüş ve maden ve köle emeği gibi faktörlere dikkat çeken Marx, bunun ilkel sermaye birikiminin bütünleşik bir parçası olduğuna dikkat çeker (1990, s. 914).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 5
Marx ve vergilemeVergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Böylece Avrupa’daki sermaye birikiminde kolonyalizm (sömürgecilik) rol oynarken, bu etken kolonilerdeki birikimi açıklamaz.
• Marx bunların neler olduğunu açıklamasa da bazı ipuçlarını verir.
• Örneğin Avrupa’daki ilkel sermaye birikim araçlarından birinin devlet aygıtı olduğunu vurgular.
• Bunlar kamu borcu, vergileme ve korumacılıktır. • Hepsinde devletin zoru vardır ve bu zor feodal
sistemden kapitalizme geçişi hızlandırmıştır : “Zor, yeni bir sisteme gebe olan her sistemin ebesidir ve kendisi iktisadi bir güçtür” (1990, s. 915-916).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 6
Marx ve vergilemeVergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Kolonilerde ücretli emek gücünü sürekli kılmanın ana yolu, onu vergilendirerek sürekli emek gücünü satmak zorunda bırakmak olmuştur.
• Böylece işçi sadece emek gücünü satmakla kalmaz. Aynı zamanda vergi yerli para birimi üstünden alındığından bu para için bir değer yaratır.
• Keza koloni monetize edilir. Bu yöntem kolonilerdeki sermaye birikiminin gizli yoludur (zira başka yollar da söz konusudur).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 7
Marx ve vergilemeVergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Fransızlar, Afrika’daki sömürgelerindeki insanları ücretli hale dönüştürmek için vergilendirdiler (Goqueri-Vitrovich, 1969, s. 170-171).
• Hayvanları, evleri, arazileri ve insanların kendileri vergilendirildi (Rodney, 1972, 1965. Ayrıca bkz. Meiji Restorasyonu).
• Vergileri kolonyal para birimi cinsinden ödeme zorunluluğu hem monetizasyonu arttırdı, hem de Avrupa mallarının pazarını büyüttü.
•
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 8
Marx ve vergilemeVergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Piyasalaşmaya yardımcı olmak ya da kolonyal üretim biçiminin kendini yeniden üretmesinde ideolojik bir işlev yapmak anlamında dolaysız vergilemenin tüm fonksiyonları kolonyal ilkel sermaye birikiminin bir parçasını oluşturur.
• Ancak böyle bir dolaysız vergileme gelir vergisi biçiminde olamaz, zira gelir vergisi üretim araçlarına sahip nüfusun ücretli emekçiye, dolayısıyla da nakit cinsinden mahsul üreticisine dönüşmesini garantileyemez.
• Böyle insanlar geçimlik düzeyde üretir, böylece de nakit ekonomisinden kaçınır, gelir vergisinden kaçınır, böylece de kolonyal para birikiminden kaçınırdı.
• Bu nedenle de uygulanacak vergi poll tax gibi, kelle vergisi gibi, eş vergisi, arazi vergisi ya da kulübe vergisi gibi bir dolaysız vergi olmalıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 9
Marx ve vergilemeVergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Bu etkileri sağlayabilmek için vergi, ağır cezalarla sağlamlaştırıldı.
• Alman Afrika’sında, vergisini vermeyenlerin kulübeleri yakılır, hayvanlarına el konulurdu.
• Dolaysız verginin işlevini yerine getirebilmesi için ücretler düşük tutulurdu.
• Böylece ilave olarak işveren maliyeti azaltılırdı. Eğer ücretler vergiye göre yüksekse Afrikalılar sadece vergiyi ödeyebilecek kadar çalışabilirler, böylece emek arzı sınırlı kalabilirdi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 10
Marx ve vergilemeVergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Dolaysız vergiler işçi göçünü teşvik etmek ve denetlemek amacıyla da kullanıldı.
• Böylece yerel olarak ücretli emek koşulları ya da para mevcut değilse Afrikalılar bu ücretli emeği sunmak için plantasyonlara ve madenlere göçe zorlandılar.
• Osmanlı’da ağır vergileme sonucunda Anadolu’daki nüfus ciddi anlamda azaldı, zira göçe zorlandılar. Ya da 1940’larda Varlık Vergisi ile gayrimüslimler göç ettirildiler.
• Özetle, dolaysız vergileme Afrikalıları ücretli emekçi haline getirmek, nakde çevrilebilir ürün üretmek, göçlerini teşvik ve kontrol etmek, emek arzını artırmak ve Afrika ekonomilerini monetize etmek amacıyla kullanıldı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 11
Marx ve vergilemeVergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Dolaysız vergileme kolonyal üretim tarzının sürdürülmesi ve yeniden üretiminde ideolojik olarak da işlev gördü.
• Bu nedenle dolaysız vergileme kolonyal sermaye birikiminin önemli bir sırrı oldu
• Kuşkusuz ilkel sermaye birikiminin tek belirleyicisi vergileme değildir, ama araştırmalarda ihmal edilmiştir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 12
Marx ve vergilemeVergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Vergi Latince’deki kullanımı itibariyle {texo, taxare}, tahmin etmek, değerlemek, ücretlendirmek, evin, toprağın, kiranın değeri anlamında kullanılmıştır.
• Sismondi vergiyi bireylerin emeklerinden alınan ve devletin kullanımına terk edilen bir kısmı ya da bu kısmın değeri olarak tanımlamıştır.
• Marx, vergilemenin tarihsel olarak en eski bir sınıf mücadelesi biçimi ya da aracı olduğunu ileri sürmüş ve buradan hareketle de vergilemeyi bir sömürü aracı olarak değerlendirmiştir.
• Bu bağlamda Fransa’da 1848’lerde ortaya çıkan halk hareketlerinin ve bunun neden olduğu siyasal rejim değişikliklerinin temel nedenlerinden birinin özellikle köylülerin aşırı vergilendirilmesi olduğu yazmıştır
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 13
Marx ve vergilemeVergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Öyle ki 10 Aralık 1848 tarihinde gerçekleşen köylü ayaklanmasında, ana tema burjuva cumhuriyetinin köylüyü ezen vergileri oldu.
• Daha sonra 1851 tarihinde yaptığı bir darbe ile kendini imparator ilan eden Louis Bonaparte’nin Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayan köylüler, “artık vergi yok, kahrolsun zenginler, kahrolsun cumhuriyet, yaşasın imparator” diye bayraklarla, davullarla ve trampetlerle sandık başına gidip bağırdılar.
• M&E, Komünist Manifesto’da “ağır bir artan oranlı vergilemeyi” burjuvaziyi ve kapitalist düzeni zayıflatmada bir araç olarak önerdi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 14
Marx ve vergilemeVergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Vergi ile kamu finansmanı her zaman ekonomik sömürünün bir biçimi olarak görüldüğünden tıpkı kamu borçlanması gibi, vergileme, Marksistler tarafından her zaman sınıfsal analizin konusu oldu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 15
Marx ve vergilemeVergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Marksist yaklaşımda, emek sömürüsü, vergilendirme ve sermaye birikimi ilişkisi, Çizim’deki gibi özetlenebilir.
• Buna göre, yaratılan değerin tek kaynağı emektir. Ancak işçi, üretim araçlarının sahibi olmadığından, ürettiği değerin tamamına sahip çıkamaz.
• Bu değerin bir kısmı ödenmiş emeğinin karşılığı olan ücret biçiminde kendisine ödenirken, sermayedar kalan kısım olan, yani ödenmemiş emeğin karşılığı olan değere el koyar.
• Bu kısım işçinin yarattığı artı değerdir ve sermayedar artı değer sömürüsü yoluyla işçinin yarattığı değere el koymaktadır.
• Sömürünün oranı işçinin ücreti içinde artı değer miktarı arttıkça artmaktadır. Artı değer böylece sermayedarın kârının tek kaynağıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 16
Marx ve vergilemeVergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Bir başka anlatımla kâr burjuva iktisatçıların ileri sürdüğü gibi girişimci sermayenin yeteneğinin karşılığında elde ettiği bir şey değil, işçilerin yarattığı artı değerin kendidir.
• Sermayedar bu artı değeri üretimde kullandığı malzeme ve hammadde temin ettiği tedarikçi ile malını sattırdığı tüccar ile bankadan kredi kullandı ise faiz biçiminde banka ile ve işyerini ya da toprağı kiraladı ise toprak sahibi ile (rant) paylaşır.
• Marx’ın yaşadığı dönemde vergilerin milli gelir içindeki payı % 5’i bulamayacak kadar düşük (önemsiz) olduğundan Marx bu artı değer bölüşümüne vergiyi dâhil etmemiştir.
• Oysa bugün bazı ülkelerde toplam vergi oranının % 50’yi aştığı dikkate alındığında devletin payı olarak vergiyi ve küreselleşmenin bugün geldiği konumdan hareketle emperyalist sermayenin payı olarak royaly ödemelerini de bu paylaşıma dâhil etmek gereklidir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 17
Marx ve vergilemeVergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Bu bağlamda devlet de hem doğrudan işçilerden sağladığı gelir vergisi, KDV ve ÖTV gibi vergilerle, hem de özü itibariyle işçilerin yarattığı artı değerden alınan, ama sermaye tarafından ödenmiş gibi gözüken kurumlar vergisi ve gelir vergisi ile harcamalarını finanse etmektedir.
• Bir başka deyimle sermaye işçilerden elde ettiği artı değerin bir kısmını önemli hizmetleri, karşılığında devlet ile paylaşmaktadır.
• Bu önemli hizmetler, özel sermaye birikiminin önünü açan sosyal yatırımlar (alt yapı vb), kamu ihaleleri, satın almalar, her türlü nakit teşvikleri ve mevcut düzeni korumaya dönük iç ve dış güvenlik, yasama, yürütme ve yargılama hizmetleri gibi ‘kamusal hizmetler’dir.
• Devlet ayrıca cömert vergi teşvikleri, indirimler, muafiyetler, vergi ertelemeleri, vergi tatilleri, vergi afları ve vergi uzlaşmaları gibi araçlarla sermayeden aldığı vergileri azaltarak da bu hizmetini sürdürmektedir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 18
Marx ve vergilemeVergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 19
Marx ve vergilemeVergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Kısaca kâr üzerinden alınan kurumlar vergisi ve / veya kâr dağıtımı üzerinden alınan gelir vergisi aslında, kapitalistin işçiden elde ettiğinin devlet ile paylaşılmış kısmıdır.
• Devlet bu vergilerle sermaye birikimini kolaylaştırıcı ve bu eylemini meşrulaştırıcı işlevlerini yerine getirmektedir.
• Görüldüğü gibi Marx, temelde, vergilemeyi bir türev gelir kaynağı, dolayısıyla da onu yaratan değer yaratma süreci ve asıl sosyo-ekonomik ilişkilere bir reaksiyon, bir yanıt olarak ele alır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 20
Marx ve vergilemeVergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Marksist yaklaşımda vergilemenin üç önemli veçhesi:
• 1. devletin temel, kalıcı finansman kaynağı• 2. Sermaye birikimi aracı (borçlanma ve kamu
harcamalarıyla birlikte)• 3. Emek sömürüsü aracı
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 21
• Vergilemenin sınıfsal özü Marx’ın 1847 tarihinde yazdığı bir makalede tasarlanmıştır (Moralising Criticism and Critical Morality; A Contribution to German Cultural History Contra Karl Heinzen" in MECW Volume 6, p. 312, October 1847)’den aktaran Jurriaan Bendien, taxation and public finance.
• Bu makale ayrıca “Alman İdeolojisi” adlı makalesinden daha önemlidir, zira Marx’ın demokratik liberalizmden komünist/ sosyalist bir pozisyona nasıl hızla evrildiğini anlatır:
• “İki tür güç ile karşı karşıyayız. Bir yanda özel mülkiyetin gücü, diğer yanda politik güç, yani devletin gücü. Devlet gücü ya da politik güç; keyfi vergiler, el koymalar, imtiyazlar, bürokrasinin sanayi ve ticarete saptırıcı müdahaleleri vb uygulamalarla özel mülkiyeti taciz etmektedir. Yani burjuvazi bir sınıf olarak henüz politik bir biçim almamıştır. Devletin gücü henüz onun gücü değildir. Burjuvazinin politik gücü ele geçirdiği nadir ülkelerde bu politik güç tekil burjuvanın işçileri üzerindeki gücü değil, bir sınıf olarak burjuvazinin tüm toplumun üzerindeki gücünü temsil eder”.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 22
Marx ve vergilemeVergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• “ Vergiler devletin varoluşunun iktisadi anlamda ifade edilmesidir”.
• Dolayısıyla da vergileme yetkisi ve vergilemenin kendisi sınıfsal içeriğe sahiptir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 23
Marx ve vergilemeVergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Devletin kamu maliyesi anlamdaki payı açısından OECD rakamlarına bakmak yeterli olacaktır.
• Çünkü vergiler yıllık katma-değerin % 25-50’si arasında yer tutmaktadır.
• Bu nedenle de ‘değer teorisi’ açısından vergilemenin öneminin ihmal edilmesi doğru değildir.
• Ayrıca herkesin kazancına göre vergi ödemesi halinde herkesin eşit bir biçimde devlet üzerinde hakkı olacağı yani devletin herkes için var olduğu algısı da güçlendirilmektedir.
• Yani vergi tahsilatı kalkanının ardına herkesi koyduğunuzda devletin çoğulcu bir demokrasi temelinde herkesi temsil ettiği ileri sürülür.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 24
Marx ve vergilemeVergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Marxistlere göre, vergi ile finansman her zaman ekonomik sömürünün gerçekleştirilme biçimlerinden biri olduğundan, “vergi mücadelesinin kendisi sınıf mücadelesinin en eski ve en kalıcı biçimlerinden biridir” (Marx).
• O’Connor’a göre, devletin, vergi sisteminin adaletsiz içeriğinin ve sınıfsal yapının sömürücü doğasının örtbas edilebilmesi için adaletli bir vergileme biçiminin yerleştirmesi gerekli olmuştur.
• Yani ‘adil vergileme’ söyleminin bir yanıyla böyle bir artı değer sömürüsünü gizlemeye yaradığı ileri sürülebilir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 25
Marx ve vergilemeVergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• O’Connor’a göre, sosyal sınıflar ve politik güçler dengesindeki her önemli değişiklik, vergi yapısında değişiklik biçiminde kendini gösterir.
• Avrupa’da kapitalizm gelişirken, burjuvazi, vergi sistemini seçkin aristokratları ,devlet aygıtını özel sermaye birikiminin gereklerine uyarlama konusunda zorlamak için kullandı.
• ABD’de örneğin 1820’lerden itibaren iç savaşın sonuna kadar vergileme (tarifeler biçiminde) yükselen sanayi burjuvazisi ile çiftçiler arasındaki mücadelenin temel araçlarından birisi olmuştur.
• Sonrasında vergi sistemi emperyalist genişlemenin kaçınılmazlığını yansıtmıştır.
• Feodal dönemde uygulanan Poll Tax yabancılara ait madenler ve plantasyonları için gerekli olan ücretli emeğin kendisini sürekli üretmesinin bir aracı olmuştur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 26
Marx ve vergilemeVergi Sömürüsü İdeolojileri
• Egemen sınıf normalde ya vergi sömürüsünü gizler, ya ideolojik olarak haklı gösterir ya da rasyonalize eder.
• Örneğin yeni vergiler adalet ve eşitlik sloganıyla hizmete sunulur ya da geliştirici teşvikler olarak sunulurlar.
• Devlet vergi oranlarındaki araçları ya da vergi matrahındaki genişlemeyi ya bu biçimde açıklar ya da vergi kaçırma, vergilendirilmiş faaliyetlerden kaçınma, örgütlü politik muhalefet ya da vergi isyanlarının diğer biçimleriyle karşılaşır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 27
Marx ve vergilemeVergi Sömürüsü İdeolojileri
• Bu feodal toplum için de geçerliydi. • Örneğin egemen sınıfın feodal bütçesinde aristokratların koyduğu
vergiler her sınıfın farklı hak ve görevleri olduğu ideolojisine dayandırılarak adil gösteriliyorlardı.
• 19. yy Amerika’sında işçi sınıfı çok azınlıkta olduğundan gelir vergisi anlamlı değildi, vergilendirilebilecek temel kaynak toprak, arazi ve emlak gibi servet unsurları ve tarifelerdi.
• Tarifeler fiyatın içinde yer aldığında vergi gizlenebiliyordu.• Bugün de AGÜ’lerde özellikle dolaylı vergiler böyle bir sömürüyü
gizlemenin en iyi araçlarıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 28
Marx ve vergilemeVergi Sömürüsü İdeolojileri
• Vergi sömürüsü üç genel konsept üzerinden haklı gösterilir: Teşvik (incentive), ödeme gücü (ability to pay) ve herkesin eşit işleme tabi tutulması (equal treatment of for equals).
• Kısaca açıklarsak teşvik rasyonalitesi ile karın ağır vergilendirilmesi durumunda sermaye birikimi ve üretim ve istihdam artışının yavaşlayacağı ve zengin bireylerin ve yatırımcıların ve onların finansal kuruluşlarının yatırım girdilerinin zarara uğratılması halinde yatırılabilir fonların kuruyacağı İleri sürülür.
• Yani resmi vergi ideolojisi bize, vergilerin, arz ve para sermaye yatırımlarına ilişkin teşvikleri azaltmaması gerektiğini anlatır.
• Bu önermeler kuşkusuz kapitalist üretim tarzı içinde doğrudur. Yani sistemin onlar için hareket eden aktörleri yeterli karlı iş yapmazlarsa (vergileme nedeniyle) üretimi sabote edebilirler.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 29
Marx ve vergilemeVergi Sömürüsü İdeolojileri
• Ödeme gücü doktrini toplumda işçi ya da kapitalist herkesin kişisel geliriyle orantılı olarak vergi ödemesini öngörür.
• Kuşkusuz bu doktrin “teşvik” doktrini ile çakıştığında uygulanmaz.
• Örneğin sermaye sahiplerine sayısız muafiyet ve istisna sunulur.
• Ayrıca ödeme gücünün kriteri olarak servetin değil, gelirin alınması işçi aleyhine, kapitalist lehine bir durum oluşturur.
• Dünyanın hiçbir kapitalist ülkesinde bireyin vergi ödeme gücünü artırsa da, realize olamamış sermaye kazançları, vergilenmez.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 30
Marx ve vergilemeVergi Sömürüsü İdeolojileri
• Vergilemede adalet konusunda iki farklı kuram söz konusu:
• 1. Faydalanma Kuramı (Benefit Principle)• 2. Ödeme Gücü Kuramı (Ability to Pay
Principle)
VERGİLEME KURAMLARI
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 31
• Tarihsel olarak ödeme gücü teorisinden önce ortaya atılmıştır. • Vergilemenin, tek tek vatandaşların kamu hizmetlerinden elde ettiği
faydaya göre yapılması gerektiğini savunur.• İç ve dış güvenlik hizmetlerinin temel devlet işlevi olarak kabul edildiği
çağlarda vergilemenin bu koruma hizmeti nispetinde yapılması gerektiği ileri sürülmüştür.
• Başlangıçta devlet bir sigorta şirketine benzetilmiş ve vergiler de güvenlik ve barışın sağlanması karşılığında ödenen sigorta primleri gibi algılanmıştır.
Faydalanma Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 32
• Temel varsayımı herkesin kamusal faaliyetlerden sağladığı fayda nispetinde bu faaliyetlerin finansmanına katılması, vergi vermesi gerektiğidir.
• Yani ödenen vergi yararlanılan kamusal hizmetlerin bir karşılığıdır. • Bu kuramın kökü neo-klasik ‘gönüllü değişim’ ya da piyasa-fiyat
teorisidir. • Buna göre mükellefler kamu ve özel mallardan yapacakları tüketimi,
tüketimden sağladıkları marjinal faydanın marjinal maliyete eşitlendiği noktaya göre ayarlayacaklardır.
• Yani vergi mükellefleri kamusal hizmetlerin tüketiminden elde ettikleri faydaya göre vergi ödeyeceklerdir.
Faydalanma Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 33
• Kuram vergilemede adaleti, “hizmetin bedelini onu kullanana ödetmek” olarak tanımlar.
• Bu nedenle de genel bir vergilemeden ziyade hizmetlerin fiyatlandırılmasını savunur (harçlar vb).
Faydalanma Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 34
• Kuram özünde kamuyu özel girişime benzetir.• Kamunun sunduğu hizmetler karşılığında,
sanki bu mallar piyasada alınıp satılabilen mallarmış gibi düşünülerek, bir fiyat/bedel uygulatılması gerektiğini savunulur.
• Kurama göre, harcamalar gibi vergiler de bölüşümsel etkiler açısından tarafsız olmalı, gelir bölüşümünü değiştirmemelidir.
Faydalanma Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 35
• Böylece eğer kamunun sunduğu hizmetler zenginlere daha fazla fayda sağlıyorsa vergileme progresif, yani artan oranlı olabilir.
• Ancak bu farklı konumdakileri farklı vergilendirmek için değil, daha fazla faydalananı daha fazla vergilendirmek için yapılmalıdır.
• Keza, zenginlerin kamu hizmetlerinden sağladığı fayda yoksullara göre daha az ise, vergileme regresif olmalıdır.
Faydalanma Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 36
• Kurama eleştiriler:• (i) Kamu hizmetleri özel mallar ya da
hizmetlerden farklıdır. Milli savunma, adalet gibi kamusal hizmetlerde
ortaya çıkan bedavacılık ve eğitim, sağlık gibi hizmetlerdeki olumlu dışsallıklar/sosyal fayda gibi durumlar finansmanda fayda/ödeme ilişkisini ortadan kaldırır.
Kuram bedavacıların stratejik davranışlarını görmezden gelir.
Faydalanma Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 37
• (ii) Kamusal mal ve hizmetlerden kimlerin fayda sağladığının belirlenebildiği durumlarda ‘faydalanma ilkesi’ni (earmarking) uygulamak mümkün olsa da, bunları net olarak belirlemek çok zordur.
• (iii Fayda gibi ölçülmesi mümkün olmayan bir kavramı esas alır.
• Gönüllü ödemeyi temel aldığından, vergilerin zora dayalı olarak alındığı gerçeğini inkâr eder.
Faydalanma Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 38
• (iv) Gelirin yeniden bölüşümü vergilemenin temel işlevlerindendir. Bu anlamda kuram sosyal adalete terstir:
• İnsanların kamusal hizmetlerden faydalanabilmesini vergi ödemelerine bağlamak adil değildir.
• Zira, ödeme gücü en az olanlar kamusal mal ve hizmetlere en çok ihtiyaç duyanlardır.
Faydalanma Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 39
• Kurama göre ödenecek vergi elde edilecek faydayla ilişkilendirilmemeli,
• Vergi, mükelleflerin kamusal hizmetlerden ne kadar yararlandıklarına göre değil de, onların ne kadar vergi ödeyebileceklerine göre, yani ödeme güçlerine göre alınmalıdır.
Ödeme Gücü Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 40
• Böylece hükümet bir vergi geliri hedefi belirler ve vatandaşlar ödeme güçlerine göre buna katkıda bulunurlar.
• Bu doğrultuda uygulamada bir vergi havuzu oluşturulur ve mükelleflerden ödeme gücü eşit olanlar eşit/aynı, eşit olmayanlar farklı şekillerde bu vergi havuzuna katkıda bulunurlar.
• Hiç ödeme gücü olmayanlar katkıda bulunmazlar, ama bu havuzun finanse ettiği hizmetlerden yararlanırlar.
Ödeme Gücü Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 41
• Ödeme gücünün nasıl tanımlanacağı hususu çok önemlidir.
• Genelde gelir ve servetin ödeme gücünü oluşturduğu kabul edilir.
Ödeme Gücü Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 42
• Bu kuram vergi hesaplamasında bireysel durumlara önem verir.
• Örnek: Aynı gelire sahip evli, çocuklu ve borç ödeyen bir bireyin, bekâr bir bireye; servetini fabrika yatırımı olarak tutan bir bireyin bir rantiyeye göre ödeme gücü daha azdır.
• Ödeme gücü ilkesinin uygulanabilmesi için gelir vergisi gibi şahsileştirilebilir/subjektif vergilere ihtiyaç vardır.
Ödeme Gücü Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 43
• Ödeme gücü ile ilgili diğer önemli bir husus bu gücün ne zaman başlayacağıdır.
• Bir kişinin geliri asgari geçim düzeyinin üzerine çıkmadığı sürece kişi vergi ödeme gücüne sahip değildir.
• Bunu asgari geçim indirimi uygulaması sağlamalıdır.
Ödeme Gücü Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 44
• Mill, Sidgwick, Edgeworth, Pigou ve Dalton :• Vergilemenin özünde bir fedakârlık vardır.• Vergilemede adalet ancak yapılan bu fedakârlıkların eşitlenmesiyle
mümkün olabilir.• Bu tezin temel varsayımları:• (-) Fayda/tatmin gelirin bir fonksiyonudur. Gelir ana belirleyicilerden
birisidir. • (-) Gelirin marjinal faydası gelir arttıkça azalır. • (-) Tüm mükelleflerin gelir/fayda fonksiyonları aynıdır.
Ödeme Gücü Kuramı : Fedakarlıkta eşitlik
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 45
• Fedakarlıkta eşitlik nasıl sağlanır?• Mill : • Tüm toplumun katlanacağı bu fedakarlık olabildiğince az
olmalı.• Zengin ya da fakir herkes gelirinden aynı oranda vergi
vermeli (tek/sabit bir oran).• Marx : Komünist Manifesto aracılığıyla artan oranlı
vergilemeyi ilk savunandır.• Pigou ve Dalton :• Gelir arttıkça vergi oranı da artmalı (artan oranlı vergileme).
Fedakarlıkta eşitlik
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 46
• Gelirin Azalan Marjinal Fayda Kanunu’na dayandırılır: • Bireylerin gelirleri arttıkça bu gelirlerden sağladıkları marjinal
fayda azalır. • Ya da, gelirler düştükçe gelirin marjinal faydası artar. • 1 TL yoksul için daha değerlidir. • Verginin neden olduğu fedakârlığın eşitlenebilmesi için
zenginin daha yüksek oranda vergilendirilmesi gerekir. • Zenginin sadece daha fazla vergi vermesi adaleti sağlamaz.• Zenginler aynı zamanda daha yüksek oranda
vergilendirilmelidirler.
Pigou : Artan Oranlı Vergileme
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 47
• 1. Eşit Mutlak Fedakarlık:• Vergileme sonrasında her bireyin toplam faydasındaki kayıp aynı
olmalıdır (eşit mutlak fayda kaybı).• 2. Eşit Oransal Fedakarlık:• Vergileme sonrasında her bir birey için ortaya çıkan fayda kaybının
toplam faydaya oranı aynı olmalıdır.• 3. Eşit Marjinal Fedakarlık:• Vergileme sonrasında her bireyin geriye kalan gelirinin marjinal faydası
aynı olmalıdır (artan oranlı tarife).
Musgrave: 3 Tür Eşit Fedakarlık
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 48
• Üç Teknik: Artan oranlılık, En az geçim indirimi ve Ayırma kuramı.• Bu teknikler ödeme gücünün belirlenmesinde vergilerin
şahsileştirilmesi için gerekli tekniklerdir.• Vergilemede adalet açısından vazgeçilemez olarak genel kabul
görürler.• Vergiyi şahsileştirerek mükelleflerin gerçek ödeme gücünü
yakalayabilmek ve buna göre bir vergileme yapabilmek için bu teknikler yardımcı olurlar.
• Yapısal özelliklerinden dolayı bu teknikleri her vergiye uygulamak zordur.
• Çünkü, her vergiyi teknik olarak şahsileştirmek mümkün değildir. • Gelir vergisi şahsileştirmeye en uygun vergidir.
Ödeme Gücü İçin Vergi Teknikleri
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 49
• AKP hükümetleri giderek ödeme gücüne göre vergi almaktan vazgeçiyor:
• Artan oranlılık : En zenginlere uygulanan gelir vergisi üst dilimini % 45’den % 35’e düşürdü.
• Kurumlar vergisi oranını % 33’den % 20’ye düşürdü.• Emek lehine «ayırma kuramı»na göre vergilendirmeye
son verdi.• «Nereden buldun ?» yasasını rafa kaldırarak vergi
adaletsizliğinin daha da artmasına neden oldu.• Asgari geçim indirimi fiilen işverene yarıyor.
Ödeme Gücü İçin Vergi Teknikleri
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 50
Ödeme Gücü İçin Vergi Teknikleri
• Kuramın Eleştirisi:• (-) Gelir, faydanın tek belirleyicisi değildir.
Örneğin çok zengin insanlar da mutsuz olabilir. • (-) Gelirin marjinal faydasının bilinebildiği ve
gelir arttıkça bu faydanın azaldığı savı gerçekçi değil. Azalan Verimler Kanunu neden gelir için de geçerli olsun?
Ödeme Gücü Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 51
• (-) Gelirlerindeki farklılıklara bağlı olarak bireylerin nispi faydalarının ölçülebileceği ve bireyler arası bir fayda kıyaslaması yapılabileceği kabul edilmektedir. Böyle bir kıyaslama için faydanın kardinal olarak ölçülebilmesi gerekir. Faydayı kardinal olarak ölçmek imkansızdır.
• (-) Bu kuramın en zayıf yanı, kamu harcamaları boyutunu ihmal etmesidir. Oysa kamu harcamalarının sağladığı faydalar da analize dâhil edildiğinde net fedakârlıklar değişebilir (net mali yansıma).
Ödeme Gücü Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 52
• Radikal eleştiri:• Hem faydalanma hem de ödeme gücü kuramları sorunludur.• Faydalanma kuramı piyasa türü bir mekanizmayı benimsemekte ve
kamusal ( sosyal ) mal olgusunu reddetmekte, • Ödeme gücü ilkesi ise geçerliliği oldukça tartışmalı ‘fayda fonksiyonu’
sorunları yaşamaktadır.• Ayrıca her ikisi de özünde vergilerin emek gücü tarafından üretim
sürecinde yaratılan artı değerden alındığı gerçeğini gizlemektedir.
Vergileme Kuramları
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 53
• Her iki kavram da asıl olarak ‘ödeme gücü’ ilkesiyle ilişkilendirilir.
• Yatay adalette eşit durumdaki (eşit ödeme gücüne sahip) ya da eşit refah düzeyindekiler eşit vergileme işlemine tabi tutulmalı ve aynı miktarda vergi ödemelidirler.
• Dikey adalet ilkesine göre ise eşit olmayan durumlardaki bireyler farklı vergileme işlemine tabi tutulmalı ve farklı oran ve miktarlarda vergi ödemelidirler.
Yatay- Dikey Adalet
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 54
• Dikey adalet bu bağlamda ‘artan oranlı vergileme’ ile doğrudan ilişkilendirilir.
• Dikey adalet nosyonu, vergi yükünün sadece adil bir şekilde dağılımını içermekle yetinmez.
• Aynı zamanda gelir ve servet dağılımındaki farklılıkları azaltmak suretiyle eşitlikçi bir toplum oluşturmaya da hizmet edebilir.
Yatay- Dikey Adalet
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 55
• 1. Yatay adalet kavramı yeterince işlevsel değil.• Örnek: • Yatay ve dikey adaletin uygulanabilmesinde en uygun olan gelir vergisi
tüm bireylerin aynı zevk ve tercihlere, tek tip bir ödeme gücü ya da gelire sahip bulunmaları halinde yatay adaletin tüm gerekleri yerine gelebilir.
• Tercihlerin farklılığı, ödeme gücünün farklı olabileceği kabul edildiğinde, sadece bireyin gelir kapasitesine dayalı bir vergi (fiili gelirinden ziyade) eşit pozisyonda olanlar için eşit bir vergilemeyi efektif olarak sağlayabilir.
Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 56
• 2. Yatay adalet kavramı sadece 1 yıl gibi kısa bir zaman dilimini esas alıyorsa,
• Buna karşılık diğer tüm vergiler ve kamusal hizmetlerden sağlanan faydalar dikkate alınmıyorsa eksik bir kavram olarak değerlendirilebilir.
• 3. Hangi farklılıkların önemli olduğunu belirleyemediğimiz ve bu farklılıkların neden farklı bir vergilendirmeyi gerektirdiğini ortaya koyamadığımız zaman yatay adalet kavramı işlevsel olmaz.
Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 57
• Dikey Adalet:• Farklı ödeme güçlerine sahip olanların farklı vergilendirilmesi ve
zenginlerin daha çok vergi ödemeleri teorik olarak anlaşılır olsa da şu sorulara yanıt vermek çok kolay değil:
• (i) İlke olarak kimler daha yüksek oranda vergi ödemelidirler?• (ii) Bu ilkeye uygun bir vergi mevzuatı nasıl hazırlanacaktır?• (iii) Birilerinin diğerlerine göre daha fazla vergi vereceği kabul
edildiğinde bu fazla ne kadar olacaktır, bunun ölçüsü nedir?
Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 58
• Vergilemede adaletin sadece yatay veya dikey adalet açısından tartışılması sınırlı bir fayda sağlar.
• Yani eşit durumdakilerin eşit, farklı durumdakilerin farklı vergilendirilmesi gerektiğini söylemek vergi politikası tartışmalarına çok az şey katar.
• Eşitleri ya da eşit olmayanları kıyaslamadan önce etik bir çatı oluşturmak gerekir.
• Böyle bir etik çatı olmaksızın farklı vergi sistemlerinin ya da önerilerinin göreli adaletini değerlendirmek mümkün değil.
Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 59
• Yatay - dikey adalet tartışmalarından ziyade vergilemenin gelir dağılımı ve refah üzerindeki etkileri üzerinde durulmalı.
• İki yaklaşımın politika sonuçları oldukça farklı olabilecektir.
• İlk yaklaşım belli bir vergi rejimi ya da reform önerisinin bölüşümsel sonuçlarına odaklanır ve uygulamada söz konusu verginin yükünü yasal olarak taşıyanlar için yatay ve dikey adalet geliştirilebilir.
• Ancak diğerleri üzerinde öyle etkiler yapabilir ki sistem bir bütün olarak daha adaletsiz bir hale gelebilir.
Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 60
• Sosyal ve ekonomik eşitsizlik perspektifinden bakıldığında sonuçta önemli olan bütçe sisteminin gelir ve servet üzerindeki bütüncül etkisidir.
• Yani bütçe sistemi içinde sadece vergisel değişikliklerin adaletle ilgili etkilerini değil, aynı zamanda kamu harcamalarının da etkilerini dikkate almak gerekir.
Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 61
• Ödeme gücüne ilkesinin zımnen ileri sürdüğü şey kamu harcamalarının tüm vergi mükelleflerine aşağı yukarı eşit fayda sağladığıdır.
• Bu sav doğru değildir. • Kamu harcamaları, sosyal sermayeyi (sosyal
tüketim ve sosyal yatırım) ve üretimin sosyal harcamalarını (refah ve refah harcamaları) genişletme ihtiyacıyla belirlenir.
• Mantıksızlığından değil ama dayandığı önermenin yanlışlığından dolayı bu sav ideolojiktir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 62
Marx ve vergilemeVergi Sömürüsü İdeolojileri
• Keza vergi sömürüsü “eşit durumda olanlara eşit muamele” önerisi altında gizlenir.
• İlke olarak karşı çıkılamaz olsa da, uygulamadan bu doktrin işçi sınıfına karşı önyargılıdır.
• Zira kapitalist toplum eşitsizlerin bir arada yaşadığı toplumdur.
• Mülk sahipleri ve mülksüzler, tekelci kapitalistler ve rekabetçi kapitalistler, örgütlü işçiler ve örgütsüz işçiler, baskıcı sosyal gruplar ve baskılananlar, zengin ve yoksul gibi çok sayıda eşitsizlik mevcuttur.
• Bu nedenle de “eşitlere eşit muamele yapan” bir vergi sistemi sadece mevcut eşitsizlikleri daha da güçlendirir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 63
Marx ve vergilemeVergi Sömürüsü İdeolojileri
• 1960 ve 1970’lerde ABD’de federal hükümet vergilemesi ekonomik istikrar ve büyüme amaçlıydı (yatırımları teşvik ve sermaye birikimi).
• Tıpkı kamu harcamaları politikalarının sabit ve değişken sermayenin maliyetlerini sosyalleştirmek amacında olduğu gibi, vergi politikası büyük ölçüde özel karları ve özel iktisadi faaliyetleri artırmak böylece de özel sektörün tasarruf ve yatırımını desteklemek amacıyla tasarlandı.
• Bu nedenle de kuramsal olarak kapitalist sınıfın gelir ve servetinin vergilendirilmesi pratik değildir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 64
Marx ve vergilemeKapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
• Yüzeysel olarak bakıldığında tekelci sermaye sınıfının çeşitli biçimlerde vergilendirildiği düşünülebilir.
• ABD ve pek çok gelişmiş ülkede örneğin, kurumlar vergisi, veraset ve intikal vergisi, ticari mülklerin vergilendirilmesi (emlak vergisi), sigorta primleri (payroll tax) ve gelir vergisi uygulaması söz konusudur.
• Gerçekte ise kurumlar vergisinin önemli bir kısmı, kurum sahiplerince değil, yansıma mekanizması ile işçiler ve küçük işletmeler gibi tüketicilere ödenir.
• Veraset ve intikal vergisi önemlidir ve kaçınması kolaydır.• Ticari emlak vergisi kiracılara ya da tüketicilere (işçilere)
yansıtılır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 65
Marx ve vergilemeKapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
• Sigorta primleri işçilere yansıtılırken, gelir vergisi mevzuatı sermayeye yüksek marjinal gelir vergisi oranlarından kurtulabilme imkânı verir.
• Sadece çok ciddi ulusal kriz dönemlerinde sermayenin gelirinin vergilendirilmesine yönelik ciddi girişimler olur.
• I. Dünya Savaşı boyunca yatırılmış sermayenin % 8’ini aşan tüm gelirler ve 1936–1939 döneminde dağıtılmamış karlar; 2.Dünya Savaşı boyunca aşırı karın % 95’i; Kore Savaşı boyunca geçici bir % 30’luk aşırı kar vergisi uygulaması.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 66
Marx ve vergilemeKapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
• Tarihsel olarak kurumlar vergisi ile gelir vergisinin gelişimleri arasında yakın bir ilişki vardır.
• 1913 yılındaki ilk gelir vergisi işçilerin büyük çoğunluğunu dışarıda tutuyor ve sadece varlıklı bireylerin gelirine uygulanıyordu.
• Gelir vergisinden kurtulabilmek için kapitalist sınıf ikame olarak kurumlar vergisini gündeme getirdi.
• Zira tekelci sermaye fiyatları kontrol edebildiğinden kurumlar vergisini tüketicilere yansıtabiliyordu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 67
Marx ve vergilemeKapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
• Emlak vergileri ise gerçekte çalışan sınıflar ve küçük işletmeci sınıfların üzerindedir.
• Emlak sahipleri emlak vergisini kolayca kiracıların üzerine yansıtabiliyor (kiracıların büyük bir kısmı işçiler).
• Tekelci sermaye ne genel iş (business) vergisi ne de realize olmamış sermaye kazançları üzerinden vergi ödemiyor.
• Kurum sahipleri ve üst yöneticiler gelirlerini büyük ölçüde vergiden muaf belediye bonosu faizleri şeklinde alıyorlar.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 68
Marx ve vergilemeKapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
• Tekelci sermayeye sunulan bu vergi sığınakları ve imkanlar (loopholes) nedeniyle tüm vergi sistemi gerçekte işçi sınıfının ve küçük işletmelerin, özellikle de ücretleri göreli olarak yüksek olan tekelci sanayilerde çalışan işçilerin üzerine yıkıldı.
• Emlak vergisi ve kurumlar vergisinin yansıtılmasına ilave olarak, sosyal güvenlik vergileri, gelir vergisi ve satış vergileri gibi vergilerin yükü de çalışan sınıfların omuzlarında.
• Sosyal güvenlik vergisi tek oranlı olarak alındığından vergi asıl olarak düşük ücretli işçilerin sırtına biniyor.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 69
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
• Bu vergiler özellikle de işgücü piyasasında yeterince uzun kalamayıp bu nedenle de işsizlik ödemeleri gibi ödemelerden yararlanamayan işçiler için regresiftir.
• İşçi ve işverenler sigorta primlerini eşit ve birlikte ödeseler de ekonomistlerin çoğunluğu bunların, işçi ücretlerini düşürmek biçiminde geriye işçilere yansıtıldığı konusunda hemfikirler.
• Satış vergileri gibi vergiler düşük gelirli işçiler için hem regresif karakterli hem de ağır bir yük demektir.
• Bu vergiler 1930’larda emlak sahiplerinin üzerindeki yükü hafifletmek amacıyla getirilmişti.
• Sonrasında bu vergiler, vergi gelirlerinin üçte ikisini oluşturmaya başladı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 70
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
• Yeni sınıflar ve sınıf oluşumları arttıkça vergi sömürüsü biçimleri de değişti.
• 19.yy’da dolaylı vergi tarifeleri temel kamu geliriydi. • Bugün bireysel gelir vergisi vergi gelirlerinin kabaca üçte
birini oluşturuyor. • ABD’de ilk gelir vergisi mevzuatı, işçilerin, küçük işletmelerin
ve işçi sınıfının 10 yıllık bir çabası sonucunda (büyük sermayeyi hedef alan) kabul edilmişti.
• Bu sadece % 2 oranında idi ve bir avuç zengince ödeniyordu.• Sonrasında vergi Anayasaya aykırı bulundu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 71
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
• 19.yy’ın özellikle ilk yarısında çiftçiler, tüccar sınıfı ve ziraatçılar ulusal gelirin önemli bir kısmını alıyorlardı ve vergi ödemek istemiyorlardı.
• Sadece kitlesel ve mülksüz işçi sınıfının ortaya çıkıp büyümesiyle gelir vergisi uygulanabilir bir hale geldi.
• Bu arada zengin aileler kendilerine sunulan muafiyet ve istisnalarla yüksek oranlarda vergi ödemekten kurtulabiliyorlardı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 72
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
• Modern proletarya ile birlikte gelir vergileri uygulaması tekelci sermayenin ihtiyaçlarına da çok uygun bir araç haline geldi.
• Bir kere gelir vergisi karlara yansıtılamazdı.• İçerik olarak düz oranlı veya regresif olsa da biçim
olarak bu vergi progresifti, böylece vergi adaleti miti de korunmuş oluyordu.
• Normalde anormallik ya da sapma olarak ele alınan bu loophole uygulamaları gerçekte gelir vergisi yapısının normal ve gerekli bir parçasını oluşturuyordu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 73
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
• Bu vergi işçi sınıfı üzerinde aşırı bir boyutta uygulandı. Örneğin 1913’den sonra gelir vergisinden muaf tutulan miktar 4000 $’dan (1970’de 600$’a kadar düşüldü).
• 1943’e kadar bu işçilerin gelirleri kurumlar vergisi oranından daha düşük bir biçimde % 10 tek orandan vergilendirildi.
• Çünkü işçilerin sermayenin tersine çok sayıda kişisel indirimden yararlanamıyorlardı.
• Ayrıca genel satın alma gücü anlamında gerçek muafiyetler çok büyük oranda azaldı.
• Keza stopaj ya da kaynaktan kesme usulüyle işçiler çok zekice, hilekârca tam bir vergi sömürüsüne maruz bırakıldılar.
• Öyle ki stopaja geçilen yıl olan 1940 öncesinde düşük gelirli aileler arasında vergi kaçırma çok yaygındı, bu ortadan kalktı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 74
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
• Vergi sistemi iki temel işlev görür: • İlk olarak tekelci sermayenin gelirini ve servetini
artırmasına izin verir ve böylece onun egemen sınıf olarak gücünü koruyup yenilemesinde önemli bir rol oynar.
• Kamu harcamaları bir kısım kardan alınan vergilerle finanse edilse de bu kamu harcamaları karları artırırken, vergiler biçimindeki maliyetleri reel ücretlere yıkılır, zira kurumlar vergisi daha yüksek fiyatlar aracılığıyla tüketicilere yansıtılır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 75
Marx ve vergileme
Vergi sisteminin iki işlevi
• İkinci olarak, sosyal sermaye ve sosyal giderlerin maliyetlerini karşılayabilmek için sistem sermayeyi küçük işletmelerden ve işçi sınıfından el koyma ile sağlar.
• Böylece onların nakit tasarruf biriktirmesini kısıtlayarak işçilerin işçi olarak kalmasını ve uzun dönemde de işçi sınıfını sermaye sınıfı ve son tahlilde devlete giderek daha fazla bağımlı kalmaya zorlar.
• Bu vergi sisteminin ilginç bir çelişkisidir: bir yandan vergi yükü en ağır bir biçimde işçi sınıfının üzerinde kalır; diğer yandan işçi sınıfı çalışan sınıf statüsünden dolayı giderek daha fazla harcamaya (sosyal tüketim ve sosyal gider) ihtiyaç duyar.
• Vergi sömürüsünün düzeyi arttıkça, kamu harcamalarının da düzeyinin artması ve böylece de daha fazla vergi sömürüsüne ihtiyaç duyulduğu doğru olabilir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 76
Marx ve vergileme
Vergi sisteminin iki işlevi
• Maliye teorisinin sosyal demokrat/Keynesyen kanadında yer alan Musgrave’e göre, toplumsal faaliyetleri finansal olarak destekleme ihtiyacı devlet benzeri yapıları ortaya çıkarmıştır.
• Ortaçağ’dan I. Dünya Savaşı’na kadarki dönem, devletin gücünün ve servetinin azalıp yoksullaşması ve borçlanması dönemidir.
• Ortaçağ’da tipik olarak devlet Lord’un hem tüm mülkün sahibi hem de egemen olarak elindeydi. Sonrasında piyasaların ve ticaretin gelişimi, toprak dışında yeni potansiyel kamu geliri kaynakları ortaya çıkardı.
• Vergileme de böylece devletin mülkünden (toprak MD) sağlanan gelirin yerine geçti.
• Devletin mülkten özgürleştirilmesi ve feodal egemenlerin iflası söz konusu iken mülkiyet ile devletin birbirinden ayrılması devletin özel sektöre yönelmesine neden oldu.
• Mülk sahibi sınıflar buna direndiler ve burjuvazi hazineyi denetleme mücadelesine girişirken, vergileme modern demokrasinin ana konusu haline geldi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 77
MusgraveKısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• Bu yeni mali devletin çatlağı oluştu. Üzerinden vergi gelirlerini sağladığı özel sektörü korumalıydı, dolayısıyla tasarruf ve yatırımlara müdahale etmemeliydi.
• Diğer yandan savaşı finanse etmek, giderek artan sosyal programları fonlamak için gelire olan ihtiyaç artıyordu.
• Bu ihtiyacı karşılamak için borçlanmalıydı, bu da onu kreditörlerin sömürüsüne açık hale getiriyordu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 78
MusgraveKısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• Musgrave’ye göre, Marxist model altında vergilendirme kapasitesinin iki kısıtı mevcuttur:
• (i) Ücretlerin vergilendirilmesi kısıtlıdır ya da imkânsızdır. • Zira ücretler geçimlik düzeydedir. • (ii) Sermayenin vergilendirilmesiyle ilgili kısıtlar söz konusudur. • Goldsheid’in yaklaşımının her versiyonunda devlet sermayeyi
vergilendirme konusunda isteksizdir. • Zira böyle vergiler özel yatırımlara müdahaledir ve devletin kendi gelir
temelini yok etmesi demektir. • O’Connor versiyonunda tekelci sermaye sosyal yatırımlardan yarar sağlar.
Ama bunun karşılığında devlete vergi ödemeyi reddeder. • Tekelci sektör hem sermayeyi hem de iş gücünü bünyesinde
barındırdığından ulusal gelirin önemli kısmı vergilemeden uzak tutulur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 79
MusgraveKısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• Yazara göre, bu iki görüş de gerçekçi değildir.• Öncelikle orta gelirli grubu (tekelci sermaye için
çalışanlar dahil) içinde yer alan ücretlerin büyük bir kısmı geçimlik düzeyde değil, dolayısıyla da vergi yükünün orantısız bir biçimde önemli bir kısmını da taşıyor.
• Keza gücüne rağmen sermaye bütünüyle vergi ödemekten kaçamamakta ya da kaçınamamaktadır
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 80
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• O halde vergi kapasitesinin sınırlarını belirleyen nedir?• Musgrave’ye göre ekonomistler bunun yanıtını vergilerin iş
gücü arzı, tasarruf ve yatırım yapma arzusu üzerindeki etkileriyle ve “aşırı yük/ek yük” kavramıyla açıklarlar.
• Vergileme özellikle de yüksek marjinal vergi oranları vergi teşvikli seçeneklere kayılmasını teşvik eder.
• Böyle bir aşırı yük özellikle tasarruf ve yatırım kararının ve istihdamın büyük ölçüde özel sektör tarafından belirlendiği kapitalist sistemde ortaya çıkabilir.
• Bu etkinin yatırım, tasarruf ve belli ölçüde istihdamın kararının devletçe verildiği sosyalist bir üretim tarzında ortaya çıkmayacaktır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 81
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• Ana akım: İktisadi Etkinlik İlkesi:• Vergileme ilkelerinden en tartışmalı
olanlarından birisidir. • Gerçek dünyada Pareto optimal etkinlik
koşullarının yerine getirilmesi imkansız olsa da iktisadi etkinlik kavramı vergilemede önemli bir konu.
• İktisadi etkinliği en az bozan vergilere, hatta iktisadi etkinliği sağlayan vergilere yer verilmesi gerektiği ileri sürülür.
ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 82
• Piyasa başarısızlıklarının olmadığı bir ekonomide kaynak dağılımı etkindir, optimaldir.
• Pareto etkin bir durumda kaynaklar hem tüketicilerin, hem de üreticilerin tercihlerine tam uygun bir şekilde dağılmıştır.
• Birilerinin durumunu kötüleştirmeden birilerinin durumunu iyileştirici yeni bir kaynak tahsisi yapmak mümkün değildir.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 83
ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
• Vergileme tüketici ile üretici tercihlerinin değişmesine neden olarak piyasaya yanlış sinyaller verir, bu da kaynakların yanlış tahsisine yol açar.
• Vergiler bunu nispi fiyat yapısını değiştirerek neden olduğu ikame etkisiyle yaparlar.
• İktisadi etkinliği bozan vergiler bir maliyet ortaya çıkartır.
• Bu maliyeti en azda tutacak vergi politikaları izlemek gerekir.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 84
ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
• “Vergileme Maliyeti”:• Bu kavram idari maliyetleri, uyum maliyetleri ve
etkinlik maliyetini anlatır. • 1. İdari maliyetler verginin tahsilatı sırasında vergi
idaresinin karşılaştığı maliyetlerdir.• GÜ’lerde vergi tahsilatlarının %1’i civarında, AGÜ’
lerde ise daha yüksek. • Vergi türüne göre de değişirler.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 85
ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
• 2. Uyum maliyeti: • Mükellefiyet sırasında doğar. Ölçülmesi daha zor.• Sadece muhasebeciye, müşavire ödenen paraları değil, psikolojik
maliyetler, harcanan zaman dahil olmak üzere mükellefler tarafından katlanılan maliyetlerdir.
• Sanford: “Vergilemenin gizli maliyetleri”.• İngiltere: Toplam vergi gelirlerinin % 4’ü ,• ABD: Gelir vergisine uyum maliyetleri toplam gelirlerin % 5-7’si
arasında,• Uyum maliyetleri regresif karakterlidir. • Das Gupta ve Chattopayca (2002): Hindistan’daki uyum maliyetleri
GÜ’ lerdekinin en az 10 katı.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 86
ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
• 3. Etkinlik maliyeti / Ek kayıp ya da Saptırma maliyeti:
• Bu maliyet vergilemenin nispi fiyat yapısını değiştirmek suretiyle tüketici ve üreticilerin tercihlerinde, kararlarında meydana getirdiği değişikliklerin, sapmaların neden olduğu bir maliyettir.
• Vergilemenin refah kaybına ilave olarak ortaya çıkan bir toplumsal refah kaybıdır.
• Rasyonel davranış sapması sonucunda kullanılan kaynakların etkinliği azalmakta ve milli hasıla ve sosyal refah gerilemektedir.
• Hükümetler vergilemenin diğer maliyetlerine ek olarak bu tür ek kayıpları da dikkate almalıdırlar.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 87
ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
• Tüm vergiler ek kayba neden olabilir.• Ek kayba yol açmayan tek örnek Baş Vergisi’di.• Ancak bu vergi de etkinli,k kaybına neden olabilir.• Çin’de aile büyüklüğünü etkileyen bir vergi.• ,Satış vergileri gibi tüketim üzerinden alınan bazı vergiler
vergisiz mallara nazaran vergili olanların tüketimlerini caydırabilir,
• Alkol, sigara, petrol üzerinden alınan ÖTV tüketim kararlarını değiştirebilir (mi?).
• Gelir vergileri mallar arasındaki nisbi fiyat yapısını değiştirmese de, faiz üzerinden alındığında tasarrufları caydırabilir (mi?).
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 88
ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
• Vergiler yatırımları etkileyebilir. • Yabancı yatırımcılar diğer faktörlerin yanı sıra vergisel uygulamalardan
etkilenirler. • Kurumlar vergisi firmanın sermaye yapısını (borçlanma ya da öz
kaynak anlamında) etkileyebilir, ya da kar payı politikasını belirleyebilir. • Örnek: Kar payları hisse sahiplerine dağıtıldıkları sırada
vergilendirilirse, dağıtılmamaları teşvik edilir. • Ayrıca borç faiz ödemeleri matrahtan indirilebiliyorsa, buna karşılık kar
payları aynı imkana sahip değilse, borçlanma yolu öz kaynakla finansmana tercih edilebilir.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 89
ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
• MODEL:• Hicks(1939) ve Joseph(1939): • Gelir vergilerine nazaran, tüketim üzerinden alınan dolaylı vergiler ek
kayba neden olurlar.• Modelin varsayımları: • Tam rekabet koşulları geçerli.• Dışsallık yok.• Vergi öncesi Pareto optimal bir tahsis söz konusu.• Üretim faktörleri arzı sabit, faktörlerin tam istihdamı söz konusu.• Bölüşümsel etkiler dikkate alınmıyor.• Tüm bireyler aynı, gelir düzeyi ve tercihler seti aynı.• Harcama sabit, her iki vergi de aynı geliri sağlıyor.• X ve Y malı gibi 2 mal var. (X) vergilendiriliyor, alternatif olarak tek oranlı
bir gelir vergisi uygulanıyor.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 90
ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
• AB= Vergi öncesi bütçe doğrusunu yani, X ve Y malından bireyin tüketebileceği mal bileşimlerini gösterir. Eğrinin eğimi X ve Y’ nin nispi fiyatlarını gösterir.
• Farksızlık eğrisi tüketici tercihlerini gösterir.
• Verginin yokluğunda birey en yüksek tatmini(P1), noktasında sağlar.
• (X) malı üzerine tüketim vergisi uygulayalım. Bu durumda AB, AC’ye kayar. (X) malının fiyatı nispi olarak artmıştır. Bu durumda ulaşılabilecek en yüksek farksızlık eğrisi (I2) ’dir. Vergi sonucunda tüketicinin durumu kötüleşmiştir.
I
1
I
2 I
3
I
2
I
3
I
1
P
1
P
3
P
2
D
A
C E B0X malı
Y malı
VERGİ ETKİNLİĞİ : Dolaylı vergiler daha fazla ek kayba neden olur.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 91
• Alternatif olarak gelir vergisi uygulayalım. Bu durumda AB, içeriye doğru paralel olarak kayar ve DE halini alır.
• Vergi tüketicinin mallar arasındaki tercihlerini değiştirmedi,
• Yani nispi fiyat yapısı değişmedi. Vergi sonucunda mükellef her iki maldan olan tüketimini de azalttı.
• Varsayım gereğince her iki vergi de aynı vergi gelirini yaratacağından DE eğrisi (P2)’den geçer, öyle ki birey vergi sonrası kalan geliriyle daha az ama aynı mal bileşimini tüketir.
• Gelir vergisi altında birey, daha yüksek bir refah düzeyini gösteren farksızlık eğrisi üzerindedir (I3).
• Böylece gelir vergisi özel tüketim vergisine göre daha az bir ek yük getirmektedir.
• Çünkü tüketici tercihlerine ve kaynak tahsisine daha az bir müdahale söz konusu.
• Eğer tüketim vergisi her iki malın üzerine konulsaydı (KDV gibi), gelir vergisininkine benzer bir etkiye yol açabilirdi.
I
1
I
2 I
3
I
2
I
3
I
1
P
1
P
3
P
2
D
A
C E B0X malı
Y malı
VERGİ ETKİNLİĞİ : Dolaylı vergiler daha fazla ek kayba neden olur.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 92
VERGİ ETKİNLİĞİ : Dolaylı vergiler daha fazla ek kayba neden olur.
I1
I2
I3
I2
I3
I1
P1
P3
P2
D
A
C E B0X malı
Y malı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 93
• Bu analizde can alıcı nokta: • Ek kayıp, verginin, nispi fiyatların yapısını ne ölçüde değiştirdiğiyle
doğrudan ilişkili. • Daha geniş tabanlı vergiler, dar tabanlılara göre daha az ek kayba yol
açarlar. • Vergi geliri eğer çok sayıda mal, hizmet ya da faaliyetten elde ediliyorsa,
ekonominin daha dar bir alanına (örneğin sadece belli sektörlere) yoğunlaşmış vergilere nazaran, tüketicilerin tercihlerini daha az saptırır.
• KDV, ÖTV’ ye nazaran çok daha az ek kayba neden olur.• GV,KV gibi dolaysız vergiler teorik olarak ek kayba neden olmaz.
VERGİ ETKİNLİĞİ : Dolaylı vergiler daha fazla ek kayba neden olur.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 94
Ek kaybın büyüklüğünü belirleyen etkenler
C’
C
E
B’ B
C
P P
E’
B E
Q
t
Q
t
2t
Az Esnek Talep Eğrisi
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 95
• İlk grafik : Vergi oranı 2 katına çıktığında ek kayıp 4 kat artar:
• Ek kayıp vergi oranındaki artışın karesi kadar artar.
• İkinci grafik : Talep ve de arz esnekliği ne denli büyükse ek kayıp o denli fazla olur.
Ek kaybın büyüklüğünü belirleyen etkenler
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 96
• Vergileme hali hazırda iktisadi etkinlikten uzak bir kaynak tahsisini iktisadi etkinliğe yaklaştırmada araç olarak kullanılabilir.
• Ekonomik rantların, dışsallıkların ve tekelci yapıların ortadan kaldırılmasında kullanıldığında negatif bir vergi yüküne yol açar,
• Vergileme mevcut kaynak tahsisi bozukluğunu düzeltici bir rol oynayabilir.
• Vergilemenin bu tür düzeltici etkileri vergi politikası aracı olarak önemlidir.
• Örnek: Ekonomik rant yaratan doğal kaynaklar ve toprak üzerinden alınan iyi planlanmış vergiler ekonomik bir sapmaya neden olmaksızın kamu geliri yaratabilir.
Vergilemenin ekonomik etkinsizliği düzelttiği durumlar
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 97
• Çevre vergileri ya da yeşil vergiler gibi vergiler çevre üzerinde olumsuz dışsallıklar yaratan faaliyetleri, zararlıları (petrol, hava kirliliği, alkol, sigara gibi) caydırabilirler.
• Üretim miktarlarının kısılmasına, böylece de sosyal maliyetleri de kapsayan bir maliyet düzeyinde üretim yapılmasına olanak sağlayarak etkin kaynak tahsisini sağlayabilirler.
• Ciddi düzeyde kamu geliri de sağlayabilirler.
Vergilemenin ekonomik etkinsizliği düzelttiği durumlar
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 98
• Vergilendirme kapasitesi sadece iktisat bilimi ile açıklanamaz. Dış cepheden sınırlar da söz konusudur.
• Bu politik tutumdur ve bireysel reflekslerle ve aşırı yükün ekonomisiyle dolaylı olarak ilişkilendirilebilir.
• Bu durum özellikle sermayenin vergilendirilmesi sırasında ortaya çıkar.
• Sermayedarlar hükümeti, yatırımları azaltmakla tehdit ederler.
• Bu da Goldsheid’in düşündüğü gibi vergi geliri kaybı korkusundan değil işsizliğin artmasına neden olacağı oy ve iktidar kaybı korkusu biçiminde de politik bir etkiye neden olur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 99
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• Bunun alternatifi özel yatırımların kamusal yatırımlarla ikame edilmesi, ya da üretken kapasitenin azalmasıdır.
• Bu nedenle de yatırımcılar arasında sermaye vergilendirilmesinin kabul edilebilir bir düzeyde olması beklenir.
• Özellikle örgütsüz olmak üzere emeğin böyle bir tehdit oluşturması normalde beklenmez.
• Özellikle iktisadi büyüme hedefi ön planda ise sermayenin pozisyonu çok daha farklı olacaktır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 100
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• Verginin neden olduğu saptırma ortalama vergi oranlarından ziyade marjinal vergi oranlarının temel bir sonucudur.
• Diğer yandan marjinal vergi oranları ortalamanın üzerine çıkacak şekilde yükseltilmediği sürece vergi sistemi aracılığıyla yeniden bölüşüm yapmak mümkün değildir. Böylece vergi devletinin krize girip girmeyeceği bir bütün olarak vergi sisteminden ziyade vergi tarzına (pattern) bağlıdır.
• Bu tarz sosyal davranışları ve gelir düzeyini yansıtır. • Gelirler arttıkça toplum yeniden bölüşümü daha az gerekli görür. • Yoksulluğun ne denli önemsendiği, yoksulluğun mutlak mı yoksa
nispi olarak mı ele alındığı ve amacının belli düzeyde bütüncül bir bölüşümsel adalet olup olmadığı bu konuda önemlidir.
• Yeniden bölüşüm ilerledikçe ileri yeniden bölüşüm yapılabilmesi zorlaşır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 101
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• Sonuç olarak Musgrave fiskal krizin kaynağı olarak dört ayrı hipotezi netleştirip ayrıştırır:
• (i) Marxist hipoteze göre fiskal krizin temelinde tekelci sermayenin kazançlarını sosyalleştirmeksizin kapitalizmi meşrulaştırmak için artan kamu harcamalarının maliyetlerini sosyalleştirme eğilimi yatar. Sonuç olarak harcamalar için gerekli vergileri temin edemez.
• (ii) Yapısal değişiklik hipotezine göre fiskal krizin özünde belli nesnel değişim güçleri yatar. Bunlar daha fazla hasılanın iktisadi esnekliği arttırmak için sosyal mal üretimine ayrılmasını gerektirir. Bu değişimler teknolojik (otomobil- otoban) olabileceği gibi demografik olabilir (yaş-eğitim).
• (iii) Fiskal kriz eşitlikçilik için giderek artan talepten ve destekten kaynaklanabilir.
• (iv) Santa Clause Hipotezine göre seçmen karşılıksız olarak devletten her şeyi ister.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 102
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• Son dönem yazarlarından Marc Leroy’e göre, sosyoloji, vergi, devlet ve toplum arasında gerçekleşen mali ilişkilerin incelenmesidir.
• Verginin örneğin Musgrave’nin ileri sürdüğünün de ötesinde, ekonomik istikrar ve yeniden bölüşüm işlevleri dışında politik, bölgesel ve sosyal entegrasyon etkileri söz konusudur.
• Vergi reformları böyle bir bütünlük içinde ele alınmalı ve tasarlanmalıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 103
Marc Leroy
• Vergilemenin, sosyal, politik ve bölgesel işlevlerine Leroy’un yaptığı vurgunun arkasında vergilemenin bildik gelir yaratma, istikrar sağlama ve yeniden bölüşüm işlevlerinin son dönemlerde giderek güç kaybetmesi yatmaktadır.
• Sırasıyla borçlanma ve özelleştirme ve mali santralizasyon ön plana çıkıyor, makroekonomik istikrar işlevi çeşitli vergi türlü arasında sıkışıp kalıyor ve vergi oranları düşürülüyor, vergi kaçakçılığı yaygınlaşıyor ve tüm bu gelişmeler yeniden bölüşüm işlevini etkisizleştiriyor.
• Böylece Leroy yeni ilavelerle Musgrave’in üçlü işlevini aşıyor, sosyal işlev ile gelirin yeniden bölüşümü entegre edilirken, politik işlev vatandaşın meşruiyetini renove ediyor.
• Kuşkusuz vergilendirme ve harcama yetkisinin parlamento dışına çıkartılması (Fiscal compact EU ?) bunu zayıflatmaktadır.
• Bölgesel politikalar ise, kalkınma ve seçici teşvik politikalarıyla hayata geçiriliyor.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 104
Marc Leroy
• İncil’de temelde iki vergiden söz edilir: Tanrıya sosyal düzeni desteklemesi karşılığında ödenen tithe.
• Ve dünyevi siyasal iktidara kamusal düzenin desteklemesi için ödenen Poll Tax.
• Sezar’ın hakkı Sezar’a:• İncil Sezar’ın hakkının (poll tax) Sezar’a verilmesi ve Tanrının hakkının da
(tithe) Tanrıya verilmesi gerektiğini emrediyor.• Tithe gönüllü bir vergi değil. • HristiyanlarınTanrıya vermek zorunda oldukları ve yaratılışlarının karşılığı
olan bir vergi. • Yani Tanrının aldığı bir vergi. Toprak üzerinden değil yarattığı insan
üzerinden alınan bir vergi. • Bir tür gelir vergisi. Daha fazla kazanan daha fazla ödüyor. Herkes için aynı
oranda (onda bir) alındığından adil ve eşit bir vergi olarak görülüyor. • Artan oranlı değil. “Yaratan yarattığının ödülünü alır ve kalan % 90
emeğinin karşılığı olarak erkeğe (men) kalır.”"the laborer is worthy of his reward".
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 105
Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
• “Tithe, Tanrının sosyal düzeni desteklemesi için verilir.• Bir zamanlar Hristiyanlık uygarlığının sosyal dokusu bu vergi
ile desteklenir ve özel Hristiyanlık eğitiminden, hastanelere, öksüzler yurduna kadar her türlü hizmet İsa adına bu vergi ile finanse edilirdi.
• Kısaca vergi Hristiyan medeniyetinin devamı için elzemdi.• Bu nedenle de tithe’nin yasal olarak ödenmesini teminen
yüzyıllar boyunca devletler yasal düzenlemelere gittiler.• Ancak 18 yyın sonlarından itibaren bu uygulamadan
vazgeçildi. Böylece devletlerin tiranlığı başladı” (Rushdoony, The Institutes of Biblical Law, p. 57.).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 106
Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
• “Tithe, Yahudilerle başlamadı, onun öncesinde de, yani Hebrew devletinin kurulmasından önce de Hz.İbrahim Melchisedek’e tithe ödemekteydi.
• Oysa çağdaş Gelir Vergisi Tanrının üretiminin karşılığına el koymayı hedefleyen Hristiyanlık karşıtı bir vergidir.
• Zira Tanrının vergisi adildir, eşittir. Tüm erkekler eşit oranda öderler.
• Buna karşılık gelir vergisi adil değildir, mantıklı değildir.• Tanrısal düzeni yok etmek için tasarlanmıştır. Üretken düzeni
yok etmeye yöneliktir. • Kaotik bir eşitleyici bir etkiye sahiptir, iki uçlu bir kılıç gibi özel
mülkiyeti ve özel teşebbüsü budar ve üretken faaliyetleri cezalandırırken tiranlara finans sağlar”.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 107
Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
• “ABD’nin kuruluşundan 130 yıl sonra Marksist gelir vergisi uygulamasına geçildi.
• Bu vergi ulusa ve Hristiyan uygarlığına düşman bir vergidir.
• Bu vergi Marx’ın sosyal düzenini desteklemek amacıyla modern Sezarların yaptığı bir soygundur.
• Hristiyan uygarlığını deviren Marx 1848’de Komünist Manifesto’yu yazarken Hristiyan toplumunun temel direği olan tithe’nin yerine geçecek olan ağır bir artan oranlı gelir vergisini devletçi ve Hristiyanlık karşıtı programını desteklemek amacıyla önermiştir”.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 108
Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
• Diğer yandan dünyevi iktidara ödenen Poll Tax hükümetlere kutsal işlevlerini yerine getirmesi için ödenir.
• Bu vergi aileyi temel alır ve tüm yetişkin aile bireyleri adına aile reisi tarafından ödenir.
• Dolayısıyla kutsal aileyi esas alır ve onun reisi olan erkeği temel alır.
• Kadın ve çocukların doğrudan vergilendirilmesi aileyi dağıtacağı için, Tanrının vergisi bu yolla aileyi korumayı hedefler.
• “Bu verginin tarihi Hebrew Cumhuriyetlerine kadar gider (Exodus 30’da her yetişkin erkek 1.5 shekel öderdi).
• Hz. İsa’nın da Tribute Money adı altında poll tax ödediğini biliyoruz.
• Temple Tax olarak da tarihte bilinir”.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 109
Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
• “Eğer tüm erkekler devletten aynı faydayı sağlıyorsa adalete göre hükümeti aynı miktarda vergi ile desteklemelidirler.
• Bunu sağlayacak tek vergi de herkesin aynı miktarda ödediği bir poll tax’tir.
• Liberal için, adil vergi, fedakârlıkta eşitliktir (equality of sacrifice). • Marksist söylemde herkesten yeteneğine göre (from everyone
according to his ability) almaktır. • Bu tarihsel olarak mülkiyet haklarının çiğnenmesi anlamına gelir.• Liberaller açısından farklı vergilendirme devletten sağlanacak olan
faydanın da farklılaşması demektir. • Marksizm’de ise cümlenin kalanı “herkese ihtiyacına göre” (to
everyone according to his need) olduğundan sosyalist vergileme ne adalet ne de eşitlik peşindedir”.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 110
Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
• 1520’lerde bazı din adamları Hristiyanlık’ta reform için Katolik kilisesine radikal bir karşı çıkışta bulundular ve kiliseye yapılan ödemelerin değil, kişilerin imanının daha önemli olduğunu vurguladılar.
• Onları buna iten şey bu dönemde her sınıfın kafasının karışık olması ve bu sınıfların güvence için eski dinsel inançlarına, ama yenilenmiş olarak, dönmeleriydi.
• Ancak her ikisi de toplumsal meselelerde tutucuydu, halkın dinsel olmayan konularda siyasal iktidara boyun eğmesi gerektiğini savunuyorlardı.
• Zira örneğin Calvin’e göre, yönetenler ve yönetilenlerden oluşan bir sosyal düzenin varlığı “Tanrı tarafından takdir edilmişti” ve “insanlık ilk günahın etkisi altında olduğu için bu düzen zorunlu olarak bir baskı düzeniydi, cezalandırıcıydı”.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 111
Almanya’da protestan reformu (Martin Luther ve Jean Calvin)
• Bu bakış açısıyla bu reformist din adamları ne kadar haklı olursa olsun köylü ayaklanmalarına karşı çıktılar.
• Örneğin 1524 tarihinde tarihin en kanlı Köylü Savaşı olarak da bilinen feodal Avrupa’nın en önemli ayaklanmasında, Almanya’da on binlerce köylüden oluşan geçici ordu manastırları, şatoları yağmaladılar.
• Lordlar ve psikoposlar, kentleri ele geçiren köylüler ve halk karşısında işbirliği yaptılar ve prenslikleri yardıma çağırdılar.
• Köylüler taleplerini bir liste ile bildirdiler:• Serfliğin kaldırılması başta olmak üzere, Lordlara ödenen
çeşitli vergilerin kaldırılmasını ve yerel cemaatlerin kendi papazlarını tayin etmesini ve ondalık verginin nasıl kullanılacağı hakkının kendilerine verilmesini talep ettiler.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 112
Almanya’da protestan reformu (Martin Luther ve Jean Calvin)
• Bu noktada reformist Luther, lordlarla işbirliği ve kader birliği yaptı:• “Cinayet işleyen, hırsızlık yapan köylü sürülerine” karşı risale yazdı. • Onların çok ağır biçimde cezalandırılmaları gerektiğinin dinen caiz
olduğunu ileri sürdü : • “Bunlar açık ya da kapalı bir şekilde elinden gelen herkes tarafından, aynen
kuduz bir köpeğin öldürülmesi gibi, parçalara ayrılmalı, boğazlanmalı ve bıçaklanmalıdır”.
• Prensler için, “elinize engel olmayın…Kimin gücü varsa yok etmek, kesmek için kullansın” diye yazdı.
• Bir mektupta, “Prenslerden ve yöneticilerdense bütün köylülerin ölümü daha iyidir ” diye ısrar etti.
• Ayaklanmalardan yana kendilerini ortaya koyan Thomas Müntzer gibi Protestan vaizler de vardı.
• Ama otoritelerin gazabını üzerine çekti ve ömrünün kalan kısmını saklanarak geçirmek zorunda kaldı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 113
Almanya’da protestan reformu (Martin Luther ve Jean Calvin)
• ABD’de ilk gelir vergisi önerisi 1812 Savaşı sırasında gündeme geldi.
• Artan oranlı bir tarifeydi; yıllık 60 poundun üzerindeki gelirler için binde 8 ve 200 poundun üzerindeki gelirler için ise % 10 idi.
• Ancak bu vergi hiçbir zaman uygulanmadı. • 1861 Vergi Yasası ülkede yaşayan herkesin
gelirlerinin kaynağı ne olursa olsun bu gelirleri üzerinden vergi ödemesini zorunlu kıldı.
• Bu da uygulanmadı. • Bu yasada oranlar 800 dolar ve üzeri için % 3 ve
ABD dışında yaşayanlar için ise % 5 idi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 114
Kolonyalizm Dönemi
Amerika’da Gelir Vergisi’ne geçiş
• ABD İç Savaşı’nda ölenlerin sayısı bu ülkenin bağımsızlık savaşı, 1.ve 2. Dünya savaşları, Kore Savaşı ve Vietnam savaşında ölenlerin sayısından fazla.
• Kuzey eyaletlerde küçük esnaf ve özgür işçi emeği, Güneyde ise asıl olarak köle emeğine dayalı beyazların işlettikleri büyük pamuk plantasyonlarına dayalı üretim ilişkileri söz konusuydu.
• Güneyde yılda 1 milyon ton pamuk 4 milyon köle tarafından üretiliyordu.
• Plantasyon sahibi beyazlar pamuğa olan dış talebi karşılayabilmek amacıyla Kuzeydeki toprakları talep etmekteydiler.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 115
İç Savaş
• Kuzeyin nüfusu ise Avrupa’dan gelen göçlerle sürekli büyüyor, bu da bölgeyi ticaret ve sanayi üretimi ve pazarı için önemli bir merkeze dönüştürüyordu.
• 1860 yılında bölge Britanya’dan sonra dünyanın en büyük ikinci sanayi üretim bölgesiydi
• Kuzeyli kapitalistler sanayilerini korumak için gümrük tarifeleri uyguluyor, Güneyli pamukçular ise serbest ticareti savunuyorlardı. Federal hükümet iki arada sıkışmış bir durumdaydı.
• Lincoln ve onun Cumhuriyetçi Partisi son tahlilde, köle emeğine nazaran, özgür işçilikten yanaydı.
• Bu nedenle de Kuzeyde daha fazla oy almıştı (%54). Güneydeki plantasyon sahipleri bu gelişmeyi kölelik düzenini sona erdirecek bir tehdit olarak algıladıklarından Federal Hükümete karşı bir tutum sergiliyorlardı. Bu nedenle de Güneyli 7 eyalet Birlik’ten ayrıldılar ve iç savaşı başlattılar.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 116
İç Savaş
• İç Savaş döneminde, 1862’de, savaşın finansmanı için, Başkan Lincoln’nün çıkarttığı vergi yasasına göre 600 doların üzerindeki gelirler için alınacak gelir vergisinin oranı % 3 ve 10,000 doların üzerindekiler için % 5 idi.
• 1864 yılında yine iç savaşın finansmanı için ek gelir sağlayan bir yasal düzenleme daha yapıldı.
• Savaşın sona ermesiyle birlikte 1864 yasası değiştirildi ve % 5 olarak tek oranlı bir gelir vergisi uygulamasına geçilirken, 1000 dolarlık sınır muaf tutuldu.
• 1870–1872 yıllarında bu oran % 2.5’e düşürüldü ve istisna tutarı 2000 dolara yükseltildi. 1872 yılında vergi kaldırıldı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 117
İç Savaş
• 1895 yılında hayata geçirilen yeni gelir vergisine göre (5 yıllık) yıllık 4000 dolar üzerindeki gelirlerden % 2 vergi alınacak ve tüm kazançlar, kar ya da gelirler, her nereden (mülk, kira, faiz, kar payı ve ücret) elde edilirse edilsinler ABD’de yerleşik ya da yerleşik olmayan herkesten bu vergi alınacaktı.
• Buna ilave olarak, aynı oranda olmak üzere kar amaçlı olarak kurulmuş birlikler, şirketler ( ortaklıklar hariç) ve kurumlardan net karları üzerinden bir kurumlar vergisi alınacaktı.
• Kıta Avrupa'sında da gelir vergisine geçiş benzer ihtiyaçlardan doğdu.
• 1864 yılında İtalya’da gelir vergisi uygulamasına geçildi.• Fransa’da ise sadece şirketlerin ve birliklerin gelirleri
üzerinden alınan bir gelir vergisi 1871 yılında konuldu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 118
Amerika’da Gelir Vergisi’ne geçiş
• Bir ayrıştırma yapmak gerekirse İngiltere, İtalya, Fransa ve ABD’de gelir vergisinin konuluşunun asıl nedeni hükümetlerin olağan üstü / geçici gelir ihtiyaçlarını karşılamaktı.
• Almanya, İsviçre ve Avustralya’da ise genel olarak vergi sistemini iyileştirmek düşüncesi ön plandaydı.
• İsviçre’de genel servet vergisinin yetersizliği nedeniyle gelir vergisi tamamlayıcı olarak konuldu.
• Bazı kantonlarda ikisi bir arada, bazılarında ise bir kısım üzerine servet, diğer kısımlar üzerine ise gelir vergisi uygulaması biçiminde görüldü.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 119
Amerika’da Gelir Vergisi’ne geçiş
• Gelir Vergisi uygulamasına geçişi asıl tetikleyen faktörün savaşlar olduğu, ancak asıl tırmanışın 1. ve 2. Dünya Savaşları sırasında olduğu genellikle maliye tarihçilerinin ortak görüşüdür.
• Nitekim ABD’de gelir vergisine asıl geçişin tarihi 1913 yılıdır.• Bu yıla kadar toplam 36 devlet Anayasanın 16 maddesindeki
değişikliği (16. Amendment) onayladı. • Buna uygun olarak da Kongre yeni bir vergi yasası çıkarttı.• Buna göre gelir vergisi oranları en az % 1 ile 500,000 doların
üzerindeki gelirler için en çok % 7 arasında olmak üzere belirlendi.
• Buna göre nüfusun % 1’inden azı gelir vergisi ödemekteydi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 120
Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, Sosyal Devlet, Neo liberal dönüşüm
• Gelirler yasa dışı yollarla dahi kazanılmış olsa da bu gelirler bu verginin kapsamındaydı.
• 1. Dünya Savaşı nedeniyle 1916 yılında en düşük oran % 1’den % 2’ye ve en yüksek oran 1,5 milyon doların üzeri için % 15’e çıkartıldı.
• 1916 yasası aşırı karı ve gayrimenkul kazançlarını da kapsamına aldı.
• 1917 yılında ise 40.000 doların üstündekilerin gelir vergisi oranı % 15’e ve 1,5 milyon doların üzerindekilerinki ise % 67’ye çıkartıldı.
• 1918 yılında en düşük oran % 6 ve en üst oran % 77 oldu. Vergi gelirleri GSYH’nin % 25’ine ulaştı.
• Buna rağmen nüfusun sadece % 5’i gelir vergisi ödüyordu.• 1920’lerdeki ekonomik canlılık nedeniyle oranlar % 1’e kadar ve
tepedekilerinki % 25’e kadar düşürüldü.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 121
Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, Sosyal Devlet, Neo liberal dönüşüm
• Büyük Bunalım döneminde, önce 1932’de sonra da 1936’da oranlar tekrar yükseltildi ve 1936 yılında en düşük oran % 4 ve en yüksek oran % 79 oldu.
• 2. Dünya Savaşı sırasında 1940 ve 1941’deki yapılan değişikliklerle en alttaki oran (500 dolar gelir için) % 23 ve 1 milyon doların üzerindekiler için % 94 olarak belirlendi
• Pearl Harbour baskını ve ABD’nin 2. Dünya Savaşına girmesi ile birlikte 1942 yılında milyonlarca ABD’li yeni gelir vergisi mükellefi oldu.
• Disney karakteri olan Donald Duck “Taxes to beat the Axis” sloganıyla vergileme amacıyla kullanıldı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 122
Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, Sosyal Devlet, Neo liberal dönüşüm
• 1914 yılında yani İngiltere’de gelir vergisi oranı % 6 iken savaşın sonunda (1918) bu oran % 30’a yükseltildi.
• Keza savaş sırasında karları artan şirketlere ilave vergiler konuldu. • 1905 yılına göre toplam vergi gelirleri savaş sonrasında 17 kat daha
fazlaydı. • Soğuk Savaş dönemi, yeni oluşumlar, artan kamusal hizmet
beklentisi (NHS gibi) yeni vergileme kaynaklarına olan ihtiyacı da artırdı.
• Sosyal devletlerde bu ihtiyaç çok net hissedilmekteydi, sonucunda vergi gelirleri milli hasılanın yarısına kadar ulaştı.
• Soğuk Savaş döneminde toplanan vergilerin yeniden bölüşüm amacıyla kullanılması, sosyalizme karşı ideolojik bir araç işlevi de görmekteydi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 123
Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, Sosyal Devlet, Neo liberal dönüşüm
• Küreselleşme, özellikle de çok uluslu şirketlerin başat hale geldiği neo liberal dönemde, ülkelerdeki vergi oranlarının düşürülerek rekabetin sağlanacağından hareketle, vergi oranları düşürüldü.
• Rusya’da oligarklar ve yabancı işadamlarına karşı olmak üzere vergi tutuklamaları ulusal bir araç haline dönüştü.
• Neo liberalizmin çöküşü ile gündeme gelen şirket kurtarmaları için vergilemeye olan ihtiyaç sürerken askeri harcamalar ise kısılmadı.
• Diğer yandan yoksullara ayrılan bütçe kaynakları asgari de tutuldu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 124
Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, Sosyal Devlet, Neo liberal dönüşüm
• Gelir Vergisİne yapılan en önemli itiraz sosyalist bir karaktere sahip olması yönündedir.
• Buna göre insanların gelirlerine göre vergilendirilmesi sosyalizm kokar.
• Keza insanların elde ettiği gelirlere devletin el koyması anlamına gelmektedir.
• Ancak bu eleştiriler haklı değil, zira bu kesimlerin geçmişte veraset vergisine ve kamusal eğitim ve kamusal posta dağıtımına da itirazları da aynı gerekçeye dayanıyordu.
• Servet vergisi daha fazla sosyalist karakter içerir zira küçük servetleri vergilendirmez, oysa gelir vergisi her türlü geliri vergilendirmektedir.
• Artan oranlı vergileme uygulanmış olsaydı yine sosyalizm suçlaması olacaktı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 125
Seligman, The Income Tax
1890’da bir değerlendirme
• Şu ana kadar yapılan araştırmalar artan oranlılık ile sosyalizm konusunda paralellik kurulabileceğini gösterse de artan oranlılık tamamıyla iktisadi ve mali nedenlerle savunulabilir bir yöntemdir.
• Örneğin İç Savaş’ta uygulanan vergiler bu nedenle artan oranlı olarak uygulanmıştı. • İngiltere de % 1 ila % 8 arasında bir veraset vergisini bu gerekçelerle uygulamaktan
çekinmedi. • Uygulama Hollanda, Almanya, İsviçre ve Avusturalya’ya yayıldı. • Bugün ise 4000 +%’lık muafiyet sınırının böyle bir artan oranlılığı sağladığı düşünülüyor. • Kısacası gelir vergisinin tarihi bu verginin servet vergisinden çok daha verimli bir vergi
olduğunu ortaya koymaktadır. • Kuşkusuz vergi kaçakçılığına neden olabilecektir, ama servet vergisinin sonuçları daha
kötüdür. • Tüccarlar başta olmak üzere kapitalist sınıfların vergi kaçırma alışkanlıkları daha önce gelir
vergisinin gözden düşmesine ve ortadan kaldırılmasına neden olmuştur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 126
Seligman, The Income Tax
1890’da bir değerlendirme
• ABD’de 19 yyın ilk yirmi yılında şirketler asıl olarak; bankalar, sigorta şirketleri ve köprü ve paralı yol geçişi işleten şirketlerdi.
• 1830 yılında paralı yol işleten şirket sayısı 298, paralı köprü geçişi şirketi sayısı 23, köprü şirketi 97, imalat ve madencilik şirketi 108, banka ve sigorta şirketi 64 ve su şebekesi ve viyadük işletmecisi sayısı 37 idi.
• Bu şirketlerden alınan vergi genel mülk/servet vergisi idi (general property tax) ve ilk olarak New York’ta 1823 yılında konulmuştu.
• Oranı % 10 idi. 1825 ve1828’de vergi uygulanırken şirketlerin nakitleri, hisseleri ve gayrimenkulleri ayrıştırılarak uygulama gerçekleştirildi.
• Gelirleri hisselerinin % 5’ini aşmayan ücretli yol ve köprü işletmecisi şirketler vergiden muaf tutulmuşlardı.
• Fakat farklı eyaletlerde farklı uygulamalar da söz konusu olabilmekteydi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 127
ABD’ de Kurumlar Vergisinin gelişimi
• Şirketler, bireylerin vergilenme yöntemiyle vergilendiriliyorlardı.
• Bankaların doğrudan vergilendirilmesi geriye doğru 19yyın başlarına, İngiltere ile olan savaşa kadar gider.
• Savaş süresince bankalarca çıkartılan menkul kıymetlerden damga vergisi alınırdı.
• Keza yıllık kar payının % 1,5’i oranında bir vergi de ödediler.• Bankalar üzerine ilk vergiyi 1805 yılında Georgia Eyaleti
koydu (% 2,5 oranında). • Bu oran Pensilvanya’da % 6 idi ve 1824’te % 8’e çıkartıldı.• Birkaç yıl sonra vergiye artan oranlılık uygulanmaya başladı.• İç Savaş döneminde 1846’dan sonra bu vergi Virginia’da %
17’ye kadar çıktı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 128
ABD’ de Kurumlar Vergisinin gelişimi
• Sigortacılık alanında önceleri sadece yabancı şirketler vergilendiriliyordu (yangın sigortası 5 10).
• Demiryolu şirketleri 1840 yılından itibaren vergilendirilmeye başladı.
• 1860 yılında ulaştırma/nakliye firmaları % 2 oranında olmak üzere özel bir tonaj vergisine tabi tutuldular.
• Ayrıca brüt gelirlerinin binde 75’i oranında ek vergi alınıyordu.
• Oranlar hariç, benzer bir biçimde, telgraf ve telefon şirketlerinde genel genel kurumlar vergisinin ilk uygulamaya geçildiği tarih 1840 yılıdır.
• Bu tarihte bankalar ise ilave olarak % 1,5 oranında vergi ödeyeceklerdi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 129
ABD’ de Kurumlar Vergisinin gelişimi
• Reagan Döneminde yapılan, özellikle de 1986 vergi reformuyla, marjinal bireysel gelir vergisi oranlarının sayısı 14'ten 4'e düşürülürken (sırasıyla 0, 15, 28, 33) ortalama vergi oranı % 28' de kalacak şekilde vergi oranları fiilen indirildi.
• Reformla, mükelleflerin % 11'inin marjinal vergi oranları % 10'un üzerinde % 48'nin % 10'un altında indirime tabi tutulurken, mükelleflerin % 23'ünün vergi oranları % 0–10 arasında artırıldı.
• Asgari geçim indirimi giderek azalan bir şekilde artırıldı (1988'de 5.000 $ idi) ve asgari geçim düzeylerinin enflasyona endekslenmesiyle düşük gelir gruplarının vergi yükünün azaltılması hedeflendi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 130
ABD’de 1980 sonrası 1981- 1986 Vergi Reformları
• Kurumlar vergisi oranları % 46'dan % 34'e düşürülüp, makine ve ekipmana verilen % 10'luk vergi iadesi kaldırılırken, daha önce 200.000 $'a kadar temettü gelirini vergiden muaf tutan uygulamadan vazgeçildi.
• Bunun sonucunda uzun vadeli sermaye kazançları vergi oranları % 20'den % 28'e çıkartıldı.
• Ayrıca bireylerin daha önce matrahtan indirebildikleri çok sayıda vergi sığınağı iptal edildi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 131
ABD’de 1980 sonrası 1981- 1986 Vergi Reformları
• 50 yıldan fazladır en zengin Amerikalılar federal gelir vergisi yükünü başkalarının üzerine kaydırıyorlar.
• Grafik en tepedekilerin ve en alttakilerin resmi vergi oranlarını gösteriyor.
• 1945-1960 döneminde en üsttekilerin vergi oranları % 90’lara erişmişti.
• Bugün sadece % 35’ e tabiler.• İki grubun oranları arasındaki fark hızla kapandı.• Özellikle zenginlerin yasalardaki boşlukları çok iyi
kullanabilmesiyle bu fark reel olarak daha da azaldı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 132
Neden zenginleri vergilendirmeli? (Why Taxing the Rich Makes Sense?)Richard D. Wolff, http://mrzine.monthlyreview.org, 02.03.2011
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 133
Neden zenginleri vergilendirmeli? (Why Taxing the Rich Makes Sense?)Richard D. Wolff, http://mrzine.monthlyreview.org, 02.03.2011
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 134
ABD : Gelir-Kurumlar Vergisi Tahsilatları (We Don't Need to Pay No Stinkin' Taxes)
R.Wolff, 22.02.2011,www.brechtforum
• Şirketler sistemin zayıf noktalarından yararlanma konusunda oldukça başarılılar.
• Öyle ki büyük şirketler için resmi federal vergi oranı şimdi % 35 dolayında. Teorik olarak karlarından ve servetleri üzerinden lokal devletlere de vergi ödemek durumundalar.
• Ancak sistemdeki zayıf noktalar (loopholes) sayesinde uygulamada bu yükümlülükler ve ödedikleri vergiler çok azalmış durumda.
• MIT ve Kuzey Carolina Üniversitelerinden üç profesörün yaptığı çalışma büyük şirketlerin fiilen ne kadar vergi ödediklerini ortaya koyuyor:
• Federal+ lokal +federe hükümetlere ödedikleri vergiler toplamda % 30’u bulmuyor.
• Toplam firmaların % 26.3’ünü oluşturan 546 büyük firma ise vergi kaçınması yöntemleriyle vergi oranlarını % 20 ya da daha altına çekebilmiş durumdalar.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 135
Sermaye şirketlerinin azalan vergileriABD
• General Electric (GE) firmasının yurt içi ve yurt dışı dahil ödediği vergi oranı % 14.3 (TheNew York Times), ancak Citizens for Tax Justice örgütüne göre bu şirketin ABD’ deki karları üzerinde ödediği verginin oranı % 3.4.
• Yani GE pek çok Amerikalıdan daha düşük oranda vergi ödedi.
• Oysa GE 2009 yılında devletten 140 milyar $’lık kredi garantisi sağlamıştır.
• Obama GE’ nin CEO’ su olan Jeffrey R. Immelt’ i Ekonomik Danışma Kurulu Başkanlığına getirdiğinde aslında bu şirketi ödüllendireceği belli olmuştu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 136
Sermaye şirketlerinin azalan vergileriABD
• Gelir vergisi: % 44. Kurumlar vergisi: % 7 , SGKP : % 42 ve satış vergisi % 3 ve diğer vergiler : % 4.Federal vergiler artan oranlı.
• 2009 yılında gelir+SGK+Emlak+Kurumlar vergisi ortalama oranı ;
• En az gelirli % 20 için : % -0.9• Orta gelirli % 20 için: % 13.4 ve • En zengin % 20 için : % 22.9 civarında.
(Source: Tax Policy Center Table T09-0357).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 137
ABD federal hükümet gelirleri 2009
• Fortune 500’de yer alan 280 karlı şirket 2008–2010 arasında toplamda 223 milyar dolarlık vergi harcaması (tax breaks) sağladı.
• Buna karşılık son dört seçim döneminde Kongre üyelerine 216 milyon dolarlık bağış ve katkıda bulundu.
• Bunların içinde “Kirli 30” olarak anılan otuz vergi kaçakçısı şirket bu dönemde negatif vergilendirildi (10,6 milyar dolar), buna karşılık seçim kampanyaları için 41 milyon dolar harcama yaptı.
• Mevcut Kongre üyelerine 30,3 milyon dolar (ortalama kişi başına 58,000 dolar) katkıda bulundu.
• 534 Kongre üyesinin 524’ünün (% 98) 2006’dan bu yana bu otuz şirketten katkı aldığı ortaya çıktı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 138
Tekellerin devlet üzerindeki etkileri ABD
• Kirli 30, 2008–2010 döneminde Kongre üyeleri arasında lobicilik faaliyeti için 476 milyon dolar harcarken, hiç federal vergi ödemedi, tam tersine 10,6 milyar dolar maliyeden iade aldı.
• Bu 30’un en az 22’sinin vergi cennetlerinde şubeleri var, böylece kurumlar vergisi ödemiyorlar.
• Şirketler üç yolla politik kampanyalara mali destek veriyorlar:• (i) Politik Eylem Komitesi (PAC) aracılığıyla katkı (şirkette bir
komite kurup bireysel destek için bir havuz oluşturmak), • (ii) Şirket yöneticilerinden sağlanan maddi katkılar ve • (iii) Dışarı harcamaları.• Rakamlar 1990–2010 döneminde ilk yoldan yapılan katkıların
boyutlarını ve eğilimini gösteriyor (58 milyon dolardan- 168 milyon dolara).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 139
Tekellerin devlet üzerindeki etkileri ABD
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 140
Politik Eylem Komitesi (PAC) aracılığıyla katkı (şirkette bir komite kurup destek için bir havuz oluşturmak)
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 141
Kirli 30’un 2008–2010 döneminde karları, ödediği ya da ödemediği vergileri, aldıkları sübvansiyonları miktarları ve
politik lobi desteklerinin boyutları
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 142
Şirket yöneticilerinin katkıları
• Türkiye’de, 2014 Bütçesi’nde öngörülen harcamaların finansmanı ağırlıklı olarak (% 86) vergiler ile yapılacak.
• Bunun % 20’si Gelir Vergisi, % 10’u Kurumlar Vergisinden (dolaysız vergiler) kalan büyük çoğunluk ise KDV ve ÖTV’den (dolaylı vergiler) oluşacak.
• Vergi gelirlerinin üçte birini oluşturan dolaysız vergilerin yükü de emekçilerin sırtında.
• Örneğin vergi gelirlerinin beşte birini (% 20), dolaysız vergilerin üçte ikisini oluşturan gelir vergisinin bileşenlerine bakıldığında bu verginin % 91’inin stopaj (kaynakta kesme), % 5,6’sının beyanname ve binde 6’sının basit usulle toplandığı görülür.
• Stopajın % 68’i ücret stopajlarından gelecek . • Böylece dolaysız vergilerin üçte ikisini oluşturan gelir vergisinin de
en az üçte ikisi emekçiler tarafından ödenecek.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 143
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Diğer taraftan kâr payı, faiz ve kira geliri gibi sermaye geliri elde eden ve sayıları 1,8 milyonu bulan beyannameli mükellefin ödedikleri gelir vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı sadece % 1.
• 750.000 civarında Basit Usul’e tabi esnafın ödediği vergilerin payı ise binde 1 civarında.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 144
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
Yıllar
Beyana Dayanan Gelir Vergisi (%)
Basit Usulde Gelir Vergisi (%)
Gelir Vergisi Tevkifatı (%) GVK Göre Alınan Geçici Vergi (%)
Ücretlilerin Ödediği Gelir Vergisi (%)
2001 4,28 0,23 93,7 1,8 35,1
2002 6,58 0,30 91,1 2,4 40,4
2003 6,71 0,22 90,2 3,2 42,6
2004 6,07 0,35 89,7 4,0 59,2
2005 5,63 0,51 90,1 3,9 68,7
2006 5,12 0,57 90,9 3,4 56,6
2007 4,37 0,57 91,96 3,09 55,13
2008 4,76 0,55 91,60 3,10 52,44
2009 5,17 0,64 91,27 2,92 54,62
2010 5,09 0,66 91,27 2,98 68,55
2011 5,65 0,61 90,82 2,91 67,83
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 145
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Sermaye sahiplerinin vergi yükünün bu denli düşük olmasının nedenlerinin başında;
• sadece kendilerinin faydalandığı vergi kaçırma imkânı,
• vergi afları ve vergi uzlaşmaları ve• yaygın muafiyetler, istisnalar, vergi indirimleri ve
ertelemeleri (vergi harcamaları) geliyor.• Nitekim AKP Hükümetleri döneminde birden fazla
vergi affı çıkartıldı.•
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 146
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Maliye Bakanlığı ile büyük çaplı vergi mükellefleri arasında 2010 yılında yapılan uzlaşmaların sonucunda vergi aslının % 92’sinden ve vergi cezalarının % 99,9’undan vaz geçildi .
• Gelir İdaresi Başkanlığı, 2011 Yılı Faaliyet Raporu. BirGün gazetesinin 6 Ocak 2014 tarihli haber yorumunda (Aykut Erdoğdu) yandaş şirketlere ait 130 milyon TL'lik vergi borcu aslının "vergi uzlaşması yolu" ile 5 milyon TL'ye indirildiği belgeleriyle açıklandı.
• Bu şirketlerin içinde genelde TOKİ müteahhitleri ve alt yapı inşaat firmalarının ön planda.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 147
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Ayrıca sermaye sahibi sınıfların ve servet zenginlerinin yararlanmış oldukları kapsamlı muafiyet, istisna, erteleme ve indirimler mevcut.
• Bu vergi matrahını daraltıcı uygulamalar vergiyi azaltmakta, verginin yükünü bu uygulamalardan yararlanamayanlar üzerine kaydırmakta.
• Örneğin ayda sadece ortalama 100 TL civarında bir asgari geçim indiriminden yararlanabilen ücretli emekçiler, sermayenin ödemediği bu vergilerin de yükünü taşımaktadır.
• Diğer taraftan sermaye geliri elde edenler çok sayıda harcama kalemini gider yazabilmekte, böylece vergi matrahını küçültebilmekte, son derece cazip muafiyet, istisna, indirim ve ertelemeden yararlanabilmekte (örneğin enflasyon indirimi) ve hatta geriye dönük vergi iadesi dahi alabilmekteler.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 148
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Sermaye sahipleri aynı zamanda yaptıkları bazı bağışları matrahtan indirerek hem vergilerini azaltmakta hem de kendilerine hak etmedikleri bir itibar da sağlamaktadırlar.
• Örneğin “fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara, bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedelinin tamamı gider olarak yazılabilmektedir” .
• Yapılan bu yardımlar, ayrıca KDV’den de istisna tutulmakta.• Gıda bankacılığı yapan dernek ve vakıfların büyük bir kısmı
ise Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Deniz Yıldızı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Hızır Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, İnsan Eğitimi Kültür ve Eğitim Vakfı örneklerinde olduğu gibi tarikat ve cemaatlerle bağlantılıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 149
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Yoksul vatandaşlara gıda, yakacak, giyecek dağıtan bu tür dernek ve vakıflara yapılan yardımların tamamının elde edilen gelirden düşülebilmesi, yapılan bağışlara “büyük bir vergi avantajı” sağlamakta.
• Siyasal iktidar bu tür dernek ve vakıflar üzerinden de siyaset yapmaktadır.
• Ayrıca 2012 yılında yapılan bir düzenleme ile din eğitimi veren tesis yapanlar ve kuran kursu açanlar bu işlere dönük harcamalarını Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahından düşebilecek , evli ve 3 çocuklu asgari ücretliden gelir vergisi alınmayacaktır .
• Oy alma kaygısı ile yapılan bu düzenlemelerin sonucunda azalan vergi gelirlerinin yine ücretli emekçiden halktan ÖTV, KDV ya da petrol, elektrik ve doğal gaz fiyatlarına zam olarak karşılanacağı bir gerçek.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 150
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Yani Türkiye’de vergilemenin, işçi sınıfı ve emekçilere doğru yeniden bölüşüm ve kalkınma gibi amaçlarla bağı iyice kopartılmış,
• vergileme, sadece kapsamı daraltılan devletin neo-liberal dönüşümleri sağlamaya dönük faaliyetlerinin finansmanıyla sınırlı tutulmuş ve
• neo-liberal vergileme politikaları altında teşvik ve sübvansiyonlarla sermayenin üzerindeki görünen vergilerin yükü iyice emekçilerin üzerine kaydırılmıştır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 151
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Bu süreç otuz yıl öncesinden başlatılmış olsa da AKP Hükümetleri ile geçen son 10 yılda çok daha hızlı ve açıktan ilerletilmiştir.
• Artan oranlı gelir vergisi tarifesi düzleştirilmiş, basamak sayısı 6’dan 4’ e indirilmiş ve en zenginlere uygulanan gelir vergisi üst dilimi % 45’den % 35’e düşürülmüştür.
• Ücretliler lehine 5 puan indiriminden vazgeçilmiştir. Özel indirim uygulamasına son verilerek daha ziyade işverenlerin işine yarayan “asgari geçim indirimi” uygulamasına geçilmiştir.
• “Nereden buldun” uygulamasına son verilerek büyük servet sahiplerine servetlerinin kaynağı konusunda sorgulama yapılabilmesi imkânsız hale getirilmiştir.
• Kurumlar vergisi oranı % 33’den % 20’ye düşürülerek sermayenin vergisi daha da azaltılmıştır.
• Böylece düşük ücretli, örgütsüzleştirilmiş, güvencesiz ve esnek emek stratejisine uygun olarak verginin yükünün bütünüyle emekçilerin sırtına bindirilmesiyle Türkiye dünyanın en adaletsiz vergi sistemine sahip ülkelerinden biri haline gelmiştir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 152
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Öyle ki ücretli bir emekçinin üzerindeki vergi yükü, net ücretinin % 70’i ve brüt ücretinin % 50’sidir.
• Yani 846 TL civarında bir net asgari ücret ile geçinmek ve ailesini geçindirmek zorunda kalan bir işçinin yıllık ödediği vergi, prim, fon tutarı 5000 TL’yi aşmaktadır.
• Buna karşılık bu rakamın onda birini ödemeyen çok sayıda sermaye sahibi mevcut.
• Kar payı ya da temettü biçiminde sermaye geliri elde eden sermayedarlar üzerindeki yük ise % 26’dır.
• Bu oranın son 10 yılda % 45’lerden bu noktaya çekildiği unutulmamalıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 153
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Sermaye şirketleri üzerinden alınan Kurumlar Vergisinin resmi oranı % 20 olmasına rağmen, Türkiye’nin en büyük bankaları ve şirketlerince efektif olarak bu verginin oranı % 1-2’lere hatta bindelere kadar çekilebilmektedir.
• Esnaf ve sanatkârların 2011 yılında ödediği yıllık ortalama vergi miktarı ise 78 TL ile 1783 TL arasında değişmektedir (Ekler: Tablo 8).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 154
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
Milyon TL AKBANK GARANTİ İŞBANK YAPI KREDİ HALK BANK FİNANSBANK
VAKIF BANK
GELİR 10,179 10,484 10,898 7,156 7,279 4,648 6,501
MATRAH 3,205 3,908 3,298 2,355 2,637 1,182 1,575
VERGİ 0.670 392 296 421 367 231 374
EFEKTİF VERGİ ORANI
% 6,6 0.03,7 0.02,7 0.05,9 0. 05 0.05 0. 05,7
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 155
Bankalar üzerindeki efektif vergi yükü (2011)
Milyon TL TÜRKCELL TÜRK TELEKOM SABANCI H. ENKA H. KOÇ H. TÜPRAŞ BİM ARÇELİK
GELİR 9,370 11,941 19,771 8,415 69,767 41,386 8,189 8,437
MATRAH 1,626 2,609 4,270 1,154 4,708 1,542 359 646
VERGİ 486 734 770 178 796 258 77 74
EFEKTİF VERGİ ORANI
0. 05.2 0.06,1 0.07 0. 02 0.01,1 0. 006 0.009 0.008
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 156
Büyük şirketler üzerindeki efektif vergi yükü (2011)
Sıra No. Meslek İşyeri sayısı Ödenecek olan vergi (TL) Ortalama işyeri başına düşen vergi(TL)
1. Bakkallık, Bayilik, Büfecilik 242.055 64.766.105,72 267,6
2. Minibüsçülük 135.939 29.983.765,89 220,5
3. Kahvecilik, Kıraathanecilik, İnternet Kafe İşletmeciliği 116.551 23.831.969,83 204,5
4. Nakliyecilik ve nakliyat komisyonculuğu 106.073 8.270.308,40 77,9
5. Kadın ve Erkek Kuaförlüğü 91.851 5.794.279,10 63,1
6. Taksicilik 83.887 19.863.905,17 236,8
7. Kamyonculuk, Kamyonetçilik 82.760 109.810.986,44 1.326,8
8. Pazarcılık 63.022 6.703.462,11 106,4
9. Lokantacılık (Kebap, Köfte, Döner…) 56.080 40.547.301,51 723,0
10. Servis Aracı İşletmeciliği 51.648 25.971.712,97 502.8
11. Şoförlük 37.093
12. Otobüsçülük 36.776 8.422.712,61 229,0
13. Tuhafiyecilik 35.673 10.982.061,79 307,9
14. Konfeksiyon İmal ve Satıcılığı 33.924 59.469.660,14 1.753,0
15. Kır Kahvesi, Çay Bahçesi, Çay Ocağı, Piknik ve Dinlenme Yeri İşletmeciliği 25.316 22.732.058,46 897,9
16. Oto Motor Tamirciliği 22.615 5.521.416,14 244,1
17. Fırıncılık 21.778 12.261.100,58 563,0
18. Terzilik 21.525 4.035.438,87 187,5
19. Mobilya İmal ve Satıcılığı 21.496 29.973.175,32 1.394.4
20. Marangozluk ve Dülgerlik 20.959 6.287.985,54 300,0
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 157
Meslek dallarına göre sınıflandırılmış esnaf ve sanatkârların* 2011 yılında ödedikleri ortalama gelir vergisi tutarı
• Servetin tek kaynağı olarak emeği kabul ediyoruz, ancak bu emekçe yaratılan gelirlere sahip çıkan tek bir vatandaş sınıfı yok.
• Bu gelirler ulusun tüm sınıfları arasında dağıtılıyorlar. Değişik biçimler alabiliyorlar. • Bu nedenle de vergilemenin bu gelirleri tüm bu dallarda takip etmesi son derece adildir. • Vergileme vatandaşların kişisel olarak ya da mülkleri anlamında hükümetçe kendilerine
sunulan koruma karşılığında bir karşı tazmin olarak düşünülmesi gerekir. • Toplumun sağladığı avantajlar ölçüsünde bunun masraflarına katılmalıdırlar. • Masrafın büyük kısmı zengini yoksula karşı savunma sırasında doğar, zira bu koruma işi
taraflara bırakılsa muhtemelen zenginler bu işten zararlı çıkarlar. • Dolayısıyla zenginler sadece servetleriyle orantılı olarak değil, bunun ötesinde kendisinin
avantajına olan sistemi desteklemek için daha fazla vergi ödemelidirler. • Bu diğerlerinin ihtiyaçlarından vergi almaktansa zenginin ihtiyaç fazlasını vergi olarak
almak gibi adil bir durumdur. • Ayrıca, kamusal işler ve adalet ve savunma daha çok bölgesel olarak etkili olduğundan
arazi sahiplerinin diğerlerine göre daha da ağır vergilendirilmesi adildir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 158
Sismondi’nin vergi ile ilgili görüşleri (19yy)Jean Charles Leonard Simonde De Sismondi (1773-1842)
http://www.marxists.org/reference/subject/economics/sismondi/ch06.htm
• Farklı türden vergileri hayata geçirirken verginin neden olduğu yükü en azda tutabilmek için dört kurala uymak gerekir:
• Herkes ödeyebilme gücü varsa servetine göre vergi ödemeli,
• tahsilatlar maliyetli olmamalı, • ödeme koşulları uygun olmalı ve • vatandaşların özgürlüklerine kısıt getirilmemeli.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 159
Sismondi’nin vergi ile ilgili görüşleriJean Charles Leonard Simonde De Sismondi (1773-1842)
http://www.marxists.org/reference/subject/economics/sismondi/ch06.htm
• Tüm sınıflara eşit davranmak anlamında bu vergilerin bir kısmı gelirle, bir kısmı da harcamalarla orantılı olarak alınmalıdır.
• Böylece servet iki yönlü olarak kapsanmış olacaktır. • Tithe, arazi vergisi ve gelir vergisi vatandaşın el ettiklerinden
alınırken, tüketim malları üzerinden alınan vergiler ikinci gruba girerler.
• Bu arada iki gruba da girmeyen ve vatandaşın servetiyle orantılanmayan çok sayıda vergi de söz konusu olabilecektir.
• Paradan elde edilen faiz tıpkı toprak kirası gibi vergilendirilmelidir. • Devletin kaçmasına engel olamayacağı vergi gelirlerinin başında
karlardan alınabilecek vergiler gelir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 160
Sismondi’nin vergi ile ilgili görüşleriJean Charles Leonard Simonde De Sismondi (1773-1842)
http://www.marxists.org/reference/subject/economics/sismondi/ch06.htm
• Bu ticari ya da sınai faaliyet karı olabilir. Ancak doğrudan alındıklarında ortadan tamamen kaybolacakları kesin gibidir.
• Keza sadece ücret geliri elde eden işçilerin gelirleri de onların sadece yaşamlarını sürdürmeye yetecek düzeyde olduğundan, bu toplumun en alt ve en yoksul sınıflarının gelirlerinin vergilendirilmesi hem anlamdı değildir, hem de adil değildir.
• Çünkü vergi ödediğinde aç kalacak, yeniden üretme gücü azalacak, bu durum milli geliri düşürecektir.
• Ya da daha fazla ücret için işverenlerine dönecekler, işverenler de ücretleri artırırken ürünlerinin fiyatlarına da zam yapacaklardır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 161
Sismondi’nin vergi ile ilgili görüşleriJean Charles Leonard Simonde De Sismondi (1773-1842)
http://www.marxists.org/reference/subject/economics/sismondi/ch06.htm
• Bu hem dış pazarlara girişte sıkıntı yaratacak hem de üretime ve milli hâsıla büyümesine zarar verecektir.
• Ayrıca yoksul birinin geçimliği ile bunun üstündeki düzeyi birbirinden ayırıp kalanı bunu üzerinden vergilemek imkânsızdır.
• Böyle bir vergi emek gücünün üretime katkısını sabitleştirir, en azından teşvik edici olmaz ve devletlerin çok önemli bir zenginlik kaynağını kaynağında kurutur.
• Bu tür güdüler evrensel bir gelir vergisinin uygulanmasının önündeki engellerdir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 162
Sismondi’nin vergi ile ilgili görüşleriJean Charles Leonard Simonde De Sismondi (1773-1842)
http://www.marxists.org/reference/subject/economics/sismondi/ch06.htm
• Sismondi, A.Smith’i çeşitli açılarda eleştirdi. • Üretimin her zaman tüketimle sonuçlanmayacağı
konusunda ısrarcı oldu. • Bireylerin kendi çıkarlarını devletten daha iyi
anlayamayacaklarını ileri sürerken, • zenginliğin bir avuç insanda toplanmasının zararlarına,• büyük çapta olmayan özel mülkiyetin ve• artan oranlı bir gelir vergisinin faydalarına dikkat çekti.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 163
Sidney Axin, Jean Charles Leonard Simonde De Sismondi (1773-1842)
• Komünist Manifesto’da, Alman İdeolojisi’nde ve Artık Değer teorilerinde yer alan bir kaç isimden birisidir.
• Fransa tarihinden hareketle yoksul emekçi sınıfların durumu ve öneminin altını çizmiş ve sadece üretim değil tüketim sorunlarına da büyük isabetle dikkat çekmiştir.
• Marx ve Engels onu küçük burjuva sosyalisti olarak nitelendirmiş olsa da onun modern üretim tarzının çelişkilerini ayrıştırdığının altını çizerler.
• Ona gore devletin ikili görevi vardır: • En yüksek refah seviyesine erişmek ve bunu adil bir şekilde
paylaştırmak. • İnsanların iktisadi kararlarında özgür kalmaları halinde en iyi sosyal
çözümü görünmez el’in sağlayacağı görüşüne karşıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 164
Sidney Axin, Jean Charles Leonard Simonde De Sismondi (1773-1842)
• Artan oranlı gelir vergisini savunmuştur (graduated income tax).
• “Herkes toplumun korunmasına geliriyle orantılı olarak katkıda bulunmalıdır” (New principles of Political Economy; Of Wealth in its Relation to Population, trans. by Richard Hyse, Transaction Publishers, New Brunswick, 1991, s. 446).
•
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 165
Sidney Axin, Jean Charles Leonard Simonde De Sismondi (1773-1842)
• Sosyalist sonuçlar çıkarmasa da Sismondi’nin tezi Marx’ın tezine benzer.
• Emek gücünün sömürülmesiyle ilgili düşünceleri sosyalist eleştirelliği etkilemiştir.
• Bir bütün olarak uyumlu olmasa da ona göre tüm zenginliklerin kaynağı emektir.
• Zenginler diğerlerinin emeğine değişim yoluyla el koyarak zenginleşirler.
• Eğer sermayelerini zenginleşmek için harcasalardı yoksullaşırlardı. • Buna gerek yok zira mevcut sosyal düzen onlara başkalarının emeği
üzerinden zenginleşme imkanı vermektedir. • Maliyetin üzerinde bir artık üretmek suretiyle değil, maliyetin
altında bir ödeme yaparak kapitalistlerin emekçileri sömürdüğünü birçok sözcükle ifade eder.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 166
Exploitation of Labor, and Socialism http://www.economictheories.org/2008/10/simonde-de-sismondi-exploitation-of.html
• Sismondi bir yerde yağma- talan kelimesini (spoliation) kullanır.
• Lüks sadece başkalarının emeği ödenmeyerek, onlar ancak geçimlik düzeyde tutularak elde edilebilir.
• Tüm bu görüşler Sismondi’nin aşırı üretimle ilgili düşüncelerinin temelini oluşturur.
• Rekabeti aşırı çalışmaya ve kadın istihdamına neden olduğu için eleştirir, ancak düşünceleri sosyalizmi savunmaya kadar gitmez.
• Owen ve diğerlerini eleştirir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 167
Exploitation of Labor, and Socialism http://www.economictheories.org/2008/10/simonde-de-sismondi-exploitation-of.html
• Yöntem olarak tarihsel yöntemi kullanır zira iktisatçı olduğu kadar tarihçidir.
• Bugünün kurumsal iktisatçıları da ondan etkilendiler.• En büyük etkisi sosyalistler üzerinde oldu.• “Bırakınız yapsınlar” çağında kamu müdahalelerini
savundu. • Rekabet ve zenginleşme ile ilgili ana akım iktisat okulu
ruhuna karşı durdu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 168
Exploitation of Labor, and Socialism http://www.economictheories.org/2008/10/simonde-de-sismondi-exploitation-of.html