Hüseyin Kalyan - şiirler - Yayın Tarihi: 21.3.2015 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Bu doküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veya temsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılması kopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu ve taraf değildir.
237
Embed
Hüseyin Kalyan - img.antoloji.com file - kültür ve sanat Âmâ Bir ilim sayılsaydı görmezden gelmek seni Cümle zekâ kalırdı bu yolda her dem nâdân Derlerdi idrak etmek
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Hüseyin Kalyan- şiirler -
Yayın Tarihi:
21.3.2015
Yayınlayan:
Antoloji.Com Kültür ve Sanat
Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerineaittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyetiyasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Budoküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veyatemsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılmasıkopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu vetaraf değildir.
Bir ilim sayılsaydı görmezden gelmek seniCümle zekâ kalırdı bu yolda her dem nâdânDerlerdi idrak etmek ilim sayılsa onuBir görüşte olurduk cümlemiz ulemâdan
Selamsızdır diyerek sakın ha övme beniSanma Ozan İnsanî farksızdır evliyâdanNuruna yönelince bir hâl olur kulunaO gariban gözleri âmâ olur ziyâdan
Ekmeğimiz buğday ekmeğiZeytinimiz halis akdenizAdamalarımız var boylu boysuzKadınlarımız var huylu huysuzAma ne giyseler yaraşırİrili ufaklı bedenlerineAma hangi yolu yürüselerBir körpe yürekledir
Gövdem benimVatanımdırRuhum hükümetimAna dilim bayrağımdır lakinVarsa hepbir anlaşabileceğimiz bir bayrakDalgalandırabilirim bayrağımı onunlaVe varsa şimdiKi vardırDuvarlarım varsa şimdiKi vardırBüyük patronların veBüyük kahramanların zavallı eserleridir onlarHalbuki ben çıksam şimdi buradanBu İstanbul'dan Byzantium'dan Stanpole'denÇıksam yalınayak ve hainÇıksam yalınayak ve ahmakÇıksam yalınayak ve ağlayarakDolaşırım tüm yeryüzü ülkesiniDolaşırım gördüğüm her insanla selamlaşarakÇıksam gandhi'yiÇıksam yunus'uVe çıksam insan öldürmemişÖldürmeyi vaaz etmemişEfendilikten haz etmemiş kahramanlarıGerçek kahramanları selamlayarakVe yaşayarak bir hırka bir lokma ileVe yara bere içinde kalarak belkiAma düşleyerek bir karnaval yerinde olduğumuHer şeyi öpebilirim yeryüzündekiBir anarko-sufist olarakDedim ya işteDolaşabilirim yeryüzünü yalınayakVe ölebilirim gerektiğindeÖlebilirim mutluluktan ağlayarak
bir takvimi denemiştik çokça hayvanlıgüvercin senesiydi ilk buluşmamızmücerret bahçelerde o tenha evdegöz göze diz dizeydi ilk kavuşmamızbeyaz atlar vaktiydi ilk sevişmemiz
sen ardıç mevsimiydi sıkça gelmiştinçırılçıplak ellerinle beni sevmiştinben yüzük parmağından öpmedim diyekedilerin evlerine dönme vaktiyditilki ayına rastlar ilk didişmemizbeyaz atlar vaktiydi ilk sevişmemiz
şimdi eski zamandan bir mektup gibihatıramda şenlendi ardıç kuşu mevsimiey sevgili o mevsim nasılda sık gelmiştinçıplacık ellerinle beni nasıl sevmiştinkuğuların günüydü güvercin senesiydigöz göze diz dizeydi ilk kavuşmamızbeyaz atlar vaktiydi ilk sevişmemiz
Bakıştık..aklımızda gönlün şirin hayvanıKonuştuk..içimizde o haklı evcil şeytanGülüştük..vuslat için ayarladık zamanıBuluştuk..dört yanımız bir saklı şimşir orman
Dokunduk..arzu şehvet kavuştu ellerimizUzandık..üstümüzde billur gökler sayvanıSeviştik..koynumuzda dalgalı bir ten denizSeviştik azat oldu gönlümüzün hayvanı
Gerekmiyor artık ekmeğimi pişirmenSuyu çeşmeden taşıman gerekmiyorMakineler temizleyecek artık evimiziÇocuklarımıza görevli kişiler bakacakSevgilim..türlü kremler sür vücudunaTeni tazeleyen besleyici sütlerde yıkanİnce elbiseler giy türlü kokular sürünEllerim çünkü körpecik tenini bekliyorBak erik çiçekleri açtı bahar geldiKuşların şarkılarına yuvalandı sevinçÇiftler kırlara çıktı akşamlar şarkılandıSevgilim..eşim..okşayıcı ellerinle gelSafir gök atlas yorganımız olsun bizim
Ayna var mahrem yerlerini gösterir kadınlarınAyna var işçilerin terli kollarını ellerini gösterirAyna var çoğunluğu varsıl eden aklın yollarını gösterirAyna var ince ruhlu sevgililer yürür içinde
Ayna var memleketin göğünde halkın elmasını dişler
Ayrı kelimelerle sevdim seniRüyada safir.. keskin yakutBeyaz bir sıcaklık sonraSakin ulu sulara gömülenKörpe erken kirazlarArasında yapraklarınVe zeytin eski bir ezberVe hurma ve ayrı kelimeler
Dil ve göl işte şimdikiDemedim şurda şununla olsamDemedim ah o eski zamanlarSırası gelmemiş yeni zamanlarDemedim masaldan bir manzaraÖyküden bir su taşısamAyrı kelimelerle sevdim seni
Felsefe karpuzu soğuttuKarpuz felsefeyi sonraGümüş kasıklarında ısıttım dilimiÖykü şimdi eski bir kitapta
Orda..tanrı dağlarında bir akşamDelikanlı süvarinin aklına düştüSürdü kısrağını uğultulu ormandanTanrı inayetiyle bilek gücüyle bir deYeşil ırmağı geçti sakin gölleri geçtiSürdü ak kısrağını o söylenen çayıraO eski hayalperest çılgın ulu süvariÇolpan yıldızının yetkin ak ışığıylaKorumasıyla bir de gökler tanrıçasınınSürdü ak kısrağını tatlı batıya doğru
Hem rüyalar da gördü kayın gölgelerindeAy yüzlü güzel Meryem iyi soylu bakireYakut akşamla gelen kutsal semanın kızıSonra atından inen çayırlarda yürüyenSonra çiçek toplayan şirin sözlü tatlı kızSırça saraylar kızı saçı belinde ergenTürlü içkiler sundu ona kendi eliyleIlık bir yatak oldu göl kıyısı hoş ormanIlık bir muammaydı çok yıldızlı asuman
Uyandı sürdü yine çılgın beyaz atınıDağlarından uzakta tanrısından uzaktaKızgın çölle savaştı buz dağıyla savaştıAvrupa’ya tez varıp bulmak için Meryem’iKoyulup gitti yine engebeli yollaraCoşup savaştı bir bir dünyanın ordusuylaSonunda vardı bir gün söylenen Avrupa’ya
Vardı ki bir ev orda otlukların içindeVardı bakire ölmüş Meryem’se orta yerdeGüzel aynalar sırrı artık olmuş aşüfteDöndü sonra yolları aşarak ülkesineKarşılandı süvari Umay’ın sevgisiyleAh bu çocuk bu Alper Türkün haylaz çocuğuUyandı da uykudan döndü öz benliğine
son raddede hayranlığımne güzel çalışıyor kuşları kovma şirketlerine kadar da imanlı ve gayretkeş şu cemaatlertoprağı ve göğü göstermeme cemaatleribak.. tertemizdir her yer şehirlerdeinsan şeyinin sayesinde.. insan sayesindeenine boyuna beton her yer.. tertemiz mis gibidört yanda beton imeceleri.. beton örgütlerigözlerim yaşarıyor.. bu nasıl bir el birliği
silahlar yürüyor kimi coğrafyalardairili ufaklı insanların gövdelerine.. gövdelerineama ne güzel çalışıyor kuşları kovma şirketlerigörünmüyor barış güvercinleri vicdan semalarındave ne kadar da imanlı ve gayretkeş şu cemaatlertoprağı ve göğü göstermeme cemaatleribetonlar döküyorlar dört yanda vicdanlaradört yanda imeceler.. beton imeceleri
Gökyüzünün biri asur’ca konuştuğu söylenenBir gökyüzü..bir dilini bulup yanımıza gelmeninBu milattan sonra iki binleri işaretleyen bir tarihKendini karşılaştırıyor şimdiki şehirlerin gökleriyleBu asurlu gökyüzü en güzel ağlamasını gösteriyor bize
Gökyüzünün biri hani şu asurlu olan; uzun uzunDudaklarını ıslatıp konuşmaya başlıyor benimle:Bir köle diyor bir çiftçi diyor dadandı mıydıSaraylı bir güzele, aşk diyor bütün kanunlarıYeniden düzenlerdi asur ülkesinde; bu,insanlarıTaptaze tutan bir şeydi
Gökyüzünün biri hani şu asur’ca konuştuğu söylenenZulmün diyor ayyuka çıktığını gördüğüm günDilencilere diyor en fazla yardımın yapıldığı gündüVe sağlıkla hayatta kalmanın mümkün olmadığıVe gönüllüce sevişmenin handiyse imkansız olduğu gündü
Gökyüzünün biri hani şu bir dilini bulup bizimle konuşanKendini karşılaştırıyor şimdiki şehirlerin gökleriyleBu asurlu gökyüzü en güzel ağlamasını gösteriyor sonra bize
Bir öküz yaşıyordu zamanlardan birindeŞehre uzak bir köyde bir çiftçinin elindeBeyaz bir alnı vardı simsiyahtı gerisiAdı Karabaş’tı ya gavur derdi sahibi
Huysuzdu tarlalarda hiç çizgiye girmezdiBoyunduruk altında hep sopayı o yerdiSalınınca yalnızdı kırda yalnız gezerdiMağrurdu sokaklarda ahırdaysa asiydi
Yine bir gün karabaş tam da çifte giderkenSüsüverdi adamı sahibimdir demedenAdam kızdı köpürdü yetti dedi canımaÖküzü satmak için sarıldı telefona
Kasapla konuşuldu kestirildi fiyatıSahibi kilosuyla satmıştı Karabaş’ıAtladı geldi kasap en büyük bıçağıylaYedi adam toplandı öküzün etrafında
Ayakları bağlandı her bir yeri bağlandıBizim huysuz karabaş zorla yere yıkıldıEv halkı çok mutluydu en küçük kız dışındaEn küçük kız suskundu Karabaş’ın başında
Öküz olmayanlara karabaş bir bir baktıO küçük kıza baktı Öyküm’dü kızın adıBir süre bakıştılar kaç kez bakışmışlardıKarabaş bundan sonra teslim etti canını
Kasap yüzdü öküzü etlerini doğradıTeslim etti parayı eti çuvala koyduKarabaş’ın sahibi parayı sayıyorduEn küçük kız köşede dehşetle ağlıyordu
Sıkışmış sandalların orda bir çocuk..hem de bir çocukNefes alıp veren martılara iskele kuşlarına gökyüzüneSöyler ki beklentilerini bir tutam karanfil..taze karanfilBir çocuk orda buruşan ve kirlenen denizin kıyısındaBir küçücük körpe yüz döner de biricik ve masum tanrısınaDiler ki yerden bir yıkım gelsin bir de kirlenmemiş karanfilDiler ki boyacılar gelsin ressamlar gelsin merhamet gelsinGürültüler ardından senfoniler gelsin kutsal besteciler gelsinBozulmuş mavilerin ortasında bir çocuk..hem de bir çocukİçme suyunun zeytinin ve ekmeğin ötesinde bir rüya içinHazların şeksiz ve yusyuvarlak sularında bir rüya içinNefes alıp veren martılara iskele kuşlarına gökyüzüneSöyler ki beklentilerini bir tutam karanfil..taze karanfil
Boşluk ve saat........her şeyin başındayız işte.......insanızBirazdan kalkacak olan hepimizin trenidir..........ancakHerkes kendi istasyonunda inecek elbet...........bekleyecek
Boşluk ve saat............devletler yok oldu.......töre yenidenElimizde ama altından ama gümüşten bir ince cımbızYeni yapılar kurulacak yerle bir olanların yerine
İşte sular yükseliyor.....gemi kalkıyor......halat çekiliyorLimanda kalanlar eski çamaşırlarıyla birlikte boğulacak
Boşluk ve saat..........boşluk ve saat...........boşluk ve saat
Büyü çiçek açmasında erik ağaçlarınınKirazların gölgesinde uç uç böceklerinin kanatlarındaBüyü rüzgarların özgürlük tattırıcı serin avuçlarındaBüyü masmavi denizlerde uçsuz bucaksız deryalardaAma en güzel yerleri seç ama en doğru zamanları seçVe çünkü seçtiğin şeylerde büyü ve çünkü seçtiğin yerlerde büyü
Büyü karıncaların yolunda ve maviliklerin ardındaKartal gibi şahin gibi coşkulu kuşları gibi yükseklerinVe başarmanın altın kanatlı zarif akıllı kuşları gibiBüyü uçsuz bucaksız göklerin en alımlı zamanlarında
Büyü akılda ve sevgide büyü erdemde ve sonsuz bilgideBüyü elma çiçeklerinde güzel havalarda ve tatlı meyvelerdeYazma oyalarında dantel işlemelerinde ve zengin çeyizlerdeBüyü gözlerin saf nurlarında ellerin temiz emeklerinde
Büyü ağlayışların ve gülüşlerin öğretici tarzları gibiBüyü aşkları gibi hüzünleri gibi eski güzel yazları gibiBüyü çarkı feleğin baş döndürücü eşsiz hızları gibiBir taze sonsuz gülün nefes alışlarında büyü
“Aşk,müsveddelere kaydolunmuş bilgilerin Beyaz bir sayfaya duydukları özlemdir; Ve zamanla müsveddeye dönen beyaz sayfalar Ve zamanla arzulanan yepyeni bir beyazlık”
Ey sevgili..çağların yükünü at..soyun..soyun da benim acıkmış koynumTanısın seni..eski çağların doğrudan dokunuşları gibi..faydalı öpüşleri gibiVe yürüyüşün başlı başına..ve tatlı sözlerin ve sevgili suskunluğun seninAlıp beni ikimizden örülmüş bir adaya götürsün yuryumuşak şarkılarla
Ey sevgili..soyun da bir yer bulalım ikimizin eşsiz ve uyumlu yalnızlığına
Her köşesin aradım yok benden bende pareCan canan arar niçin cananla can yek pareİflah olmaz bu yâre gayret gösterme tabipDerde mahkûmum zira yar yâre olmuş yâre
Adınızı bir yerde gördümBelki Aristoteles Meydanı’nda.. Selanik’teBelki Floransa’da.. Senyörler Meydanı’ndaDavut Heykelinin önünde
Üstelik gülümserken yakaladım adınızı Evet evet.. gülümsüyordu bana isminizinGüvercinlerini taşıyan o eşsiz küçük harfleriniz Ve adınızın baş harfi kraliçeydi sanki bir ülkedeGüzel mi güzel görkemli mi görkemli bir ülkede
Hem ağırlamak ister gibiydi adınızın baş harfi beni Gizli mi gizli.. uzak mı uzak bir bahçede
Derdin varsa dermân için hiç çekinme âha gelAklı beraber bulalım çözümde iştâha gelGer ki koyup gider isen gam yükünü kapıyaNe başka gün âha gel hem ne de eyvâha gel
Dün ebedi bir ayrılıktır çünkü yaşamdanYarınsa gelecektir belki hiç gelmeyecekHesabını iyice yap gününü boş geçirmeYarın gelirse çünkü bu güne dün denecek
Geldi hepimize o kişneyenHuzursuz atlarıyla ölümYakalandık..kimimiz otlarınKimimiz mermer yahutTaş binaların arasındaBir şey kaldı muhakkakYapılmış ya da yapılacakAma bindik yine deO soyut arabasına azrailinGeldi dayandı yineVakitsiz hançeriyle ölümİşte ömrümüzdür şimdiOtların ya da binaların arasındaDüşen bir bayrak gibiNefessiz yerde yatan
Ey servi boylu dilber ey güzellerin pîriHaberin yok mudur ki o meşhur kibriyâdanSakar diye eğlenip her dem kınarsın beniBilmez misin körlüğüm sendeki pür ziyadan
Bir namlı bahçesin ki gonca güllerle doluSarışın kokuların eder ârifi nâdânAnlasa da İnsanî rüsva edecek onuSanma uyanmak ister bu efsunlu rüyadan
Her tümsek şanına yaraşır bir çukuru arzularVe her çukur şanına yaraşır bir tümseği...
Zaman: dev ve ölümsüz masal kuşuElma : bizi doyuracak ve yükseltecek olan zorlu güzellik
Zaman için:
Buruşan yüzden ağaran saçtanVe kartlaşan yorgun sestenDuyarım varlığını o dev masal kuşununYiten hevesten biten piyestenVe şehre inen ağır sistenDuyarım varlığını o dev masal kuşunun
Şükür
Zaman bana hep bir taze elma sunmak içinYerlere düşürecek günü geçen tatlı olgun elmayıGözyaşlarına aldırmaksızın çürütecek
Eyvah
Ben zamanın elinden o elmayı kurtarmak içinDüşmeye en yakın halinde o kırmızı elmanınHazır bulunacağım yüksek dalın altındaYoksa fırsatı kaçıran bir derbeder olacağım
Küfür
Zaman en kırmızı ve en besleyici elmadan önceBenim sonsuz arzulu ve fakat dirençsizGövdemi hızla çürütmek içinElinden geleni ardına koymayacak
Hepimiz en güzel yenilginin peşindeyizEn özlediğimize en güzel diyen bizlerVe güzel bir yenilgidir aslenRüyasını gördüğümüz bunca şeyler
Bu iki rakipli bir oyundur başka daHiç bir şey değilGeri kalanlar yalnız izleyicilerdirGeri kalanlar fazlasıylaKendi oyunlarıyla meşgulHerkes kendi “ölsem de gam yemem” inin peşindedirHerkes kendi “gözüm açık gider” inin derdinde
Bu öyle bir oyundur ki taşlar bile oynarlarIrmaklar denizler kuşlar bile oynarlarKapılar yataklar aşklar bile oynarlar
Bu iki rakipli bir oyundurBaşka da hiç bir şey değilCanlı ve azrail arasında bir oyundur buCansız ve azrail arasında bir oyunİnsan ve azrail arasında bir oyun
Tek derdimiz yenildim ama ezilmedimDiyebilmektir bizimYenildim ama ben de goller attımYumruklar indirdim aşklar yaşadımYenildim ama çocuklar doğurupDikkatini dağıttım azrailin
Günlerdir kulübemde seni hesaplıyorum sevgiliÖnümde boy boy eşit kollu hassas terazilerBir kefeye seni koyuyorum bir yerini incitmedenBir kefede sahip olduğum mülklerin cemi cümlesi
Hangi teraziye koysam sen ağır geliyorsun sevgiliEvlerimden saraylarımdan ve cümle cevherimdenÖlürsem şöylece öleceğim haberin olsun sevgiliYokluğunun ağırlığı ve servetimin hiçliği altında
Neşe içinde bir kuş avluya geldi bir günÖtüşüyle cilveli aklımı çeldi bir günDedim ey kuş buyurun cumbada yerimiz varEvdeki kuşu görüp geriye döndü bir gün
Sakin ol dostça davranZorbaya boyun eğmeIşık ol kötülereKötülüğe gül vermeSabırlı sevecen olSamimi ve dürüst olDürüstlere altın takRiyaya pirim vermeYetke ol yöneten olHalk önünde lider olTartışarak karar verYönet ama hükmetmeÇok sevdiğin bir iş seçBir de çok sevdiğin eşSıkı da bir dost olsunFazlaya tamah etmeAşık ol sevgiliyeAşık ol erdemlereAşk elinden sarhoş olSakın aşkı öldürmeÇoğunluğu güldürenSiyaset yolunu seçÜç zengini doyuranGeri akla oy vermeAçık ve seçik konuşKonuşanı da dinleBilgelikle yargılaÖner ama incitmeKendinle barışık olEn güç kavgada bileVicdanına hesap verHakça kazan hakça yeErdem ve bilgiyi seçHarman et ikisiniÜrettiğin her şeyiGüzel sanatla süsleBil geçmişi şimdiyiCehalete yol vermeBöyle eğit gençliğiGeleceği köreltme
Gelişinle gönlüme pür ziyalar nakşettinBir zerre cân istedim ömrü câna vakfettinÖdenir mi bu hakkın ödenmez elbet sözleBen bir dünya istedim sen fezalar bahşettin
Ne olduysa..canlanan atlar gibi..hızlanan şarkılar gibi..trampetler gibiGüzel kavisli vücudun..ince ve sonsuz yüzün ruhuma birden dokununcaİstanbul dikine giden bir yalan olmaktan çıkınca artık..sular başlayıncaİşte böylece oldu atların şarkıların ve avuçlarımızın hızla terlemesi
Ben sonradan tanıdım seni..türlü huylarını.. eski sırlarını..yağmur korkularınıBir daha o yolu gördüm..sende duraklanıp..senden çok uzaklara gidenİşte böylece bitti ay ışığı gecesi..kapılarda ılık sular..yüzümüzde taze külYaz bitti..ve ben öldüğümü anladım kapılar birden kapandığında
GÖKYÜZÜ EDEBİYATI 2
Ne olduysa..sendeki bu sözler..bu akıllar..iyi huylar ruhumu okşayıncaYükselen sular gibi..açılan gemiler gibi..zenginleşen İstanbullar gibiSen vazgeçilmesi güç bir alışkanlık olunca artık..faydalı eşyalar gibiİşte böylece oldu ruhlarımızın ve avuçlarımızın usulca büyüyen terlemesi
Ben sonradan tanıdım seni..aklımda kalmayan yerlerini..ellerini..yüzleriniBir daha o yolu gördüm..sende duraklanıp..sonra çok uzaklara gidenİşte böylece bitti tendeki ihanet..ve gözlerimizdeki kendince haklı riyaGüz bitti..ve ben yaşadığımı anladım kapılar yavaşça kapandığında
GÖKYÜZÜ EDEBİYATI 3
Ne olduysa..kutsal metinler gibi..güzel huylu fahişeler gibi..İstanbul gibiKâbusların şeytanlarıyla cennetin melekleri aynı geceye böyle doluşuncaRuhum sonsuz çelişkilerin hırçın ve arzulu kuşları gibi göklere yükselince artıkİşte böylece oldu dipten doruğa ve tepeden tırnağa durmadan yükselişim
Ve ben durmadan tanıdım seni..derin korkular gibi..deli hazlar gibi..yaşantı gibiVe o yolu gördüm..sende başlayan..sende biten..ve sonra sende başlayanÇılgın trampetler gibi..durgun ve hülyalı sular gibi..öldürücü derin uçurumlar gibiSöz bitti..ve ben kalkıp gitmeyi tanıdım..dönüp gelmeyi bildim güzel yüzünden
Ben şimdi sana dokundukça maviKaybettiğim bir göğü bulmakla meşgulümSen bir gök kuşusun benim yaşadığım kente iniyorsunBenim yaşadığım kent çokça sahilli bir kentSen denizi seviyorsun üstelik onca zarifsinBir sahile geliyorsun sabah akşam sana dokunuyorumBir kanadın safir senin denizi anlıyorum ondanBir kanadın da zümrüt yeşil soylu bahçeler gibiTüylerinde iyice işlenmiş kanaviçelerin güzelliğiAğzında yakut belli ki akşamındayız mevsimin
Ben şimdi sana dokundukça maviAnsızın gidişini izliyorum kalbim bir ıssız gezegenKalbim bir fukara kalbim umut yorgunu kalbim yatalakSen kuşları gibi kentin alıp gidiyorsun elimdeki her şeyiNe varsa gönlümde çalıp gidiyorsun sonsuz bir uzaklığaBen uzanıyorum bir sahiline kentin dörtnala seni bekliyorumSen kolay gelmiyorsun ben çabuk ölüyorumBen taşları sayıyorum sen böyle gelmedikçe
Ben şimdi sana dokundukça maviGövdem öyle belirsiz gövdem bir anlamsız heyulaGövdem savaş meydanlarında bir çürümüş iskeletŞimdi ne varsa ben böyle dokundukça sana maviÇarşılar dolaşan fukara doyuran ve durmaz şükredenNe varsa bende zalime baş kaldıran zorbaya küfredenDirenen ve halka inen ve meydanlara inenO benim ruhumdur böyle ortalıklarda
Ben şimdi sana dokundukça maviDenizler safir ormanlar zümrüt akşamlar yakutAma yetmez üç taşın güzelliği sen uzakta kaldıkçaYetmez bu tek yanlı dokunuşlar tek taraflı gülüşlerDokun sen de gel kirazlar başlangıcımız olsun yetsinYetsin artık umut ve yıkım arasındaki bu amansız seyrüsefer
Ve şehir almış başını uzaklara çok uzaklaraVe ben şimdi sana böyle dokundukçaIssız bir gezegenin gökyüzü mavi
İnsanlığa yazıyorumİşte her zaman yaptığım gibiGülün memleketini soruyorlar banaDiyorum: Gülün memleketi yokturVe acının en sevdiği ülkeVe sevdanın ana dili
Gelinciklerin ve ay ışığınınAşk acısının ve evlat sevgisininOlmaz çünkü memleketi
Güneyde bir kadın soyunuyorYuvarlak ve çıplak bir gece içinBelki anne belki fahişe olacakÇayırlara seher vakti konunca
Batıda bir mesele konuşuluyorFakir ve suçluların ıslahı içinSalonda yuvarlak bir ceviz masaEtrafında şairler zenginler ve saire
Kuzeyde bir kadın soyunuyorBuz yatağın üzerinde ılık bir muammaAşk mı hayvanlık mı belli değilDoru atlar çılgın hızla koşacak
Ortadoğu’da bir savaş toplu tüfekliÇoluk çocuk sokakta yarı çıplak yarı açOrdular kente girmiş evlerde namlı korkuKentin ergen kızları zorla kadın olacak
Ve işte özgür olmadığımıza bir delil..ve bir delil işte mutlak özgürlüğümüzedair..rüya..evrenin içimizden geçtiğinin resmidir..ve bir işarettir bilinçdışı bir varoluşarzusunun..
Bu gün kalbimin atması için bilinçli bir tek eylem yapmadım..ve uykuya dalarken degüzel bir rüya için Yapabileceğim bir şey yok..ancak gün be gün kendimi kuruyorumkaçtığım ve yöneldiğim edimlerle..kendi Ruhumun çatısını kuruyor ve içinisüslüyorum..çürüyen ve yıkılan yanlarımı onarıyorum bazen de..ve rüya Benimyardımcımdır..ve rüya içimden geçen evrenin..ve rüya varoluşumu onaylayanyetkenin..uykuma Doğurduğu görüntülerdir..
Bir şeye karşı duyduğum hasret şiddetlendiğinde..dayanılmaz acılar verdiğinde ya dahasret..rüyamda o şeye Kavuşurum..ve yaşarım somut bir gerçek gibi vuslatınrahatlatıcı sevincini..böylece kurtulurum delirmekten ve Türlü hastalıklardan..böylecesağlığını koruyabilir benim biricik ruhum..
Ya da kaygılarım artırınca şiddetini..uzaklaşmak istediğimde bir ortamdan vemekandan..yetişir imdadıma Yüyalar..kendimi kurtulmuş görürüm rüyada kaygıduyduğum ve bana acı veren durumlardan..
Ve bilincimle çözemediğim ya da erteleyip unuttuğum anlam parçaları olurbazen..dibine çöker benim Ruhumun..birikir ve birikirler zamanla..bilinçle örgütlediğimanlam yapısına katamam bir türlü onları..ve Lüzumlu olduklarında kullanamam buanlam yığınını..ancak yetişir uykular ve rüya..bana düşünmeyi dayatır Bunun gibidurumlarda..ve kurtarır böylece beni delirip gitmekten..infilak etmekten..
Rüya benim serinleten ve hararetimi gideren eşsiz suyumdur yaz mevsiminin kavurucusıcağında..rüya beni Çürümekten kurtaran bir koruyucu ciladır..boyadır..ve bir yardımcıeldir ki onunla kendimi yeniden ve yeniden Kurarım sonsuzca sonrasızca..
Işıklar başlayınca ve ziller çalıncaUyanırım yumuşak rüyadan tatlı uykudanAyrılırım sevgili öğrencilerime kavuşmak içinAyrılırım güzel karımdan ve sevgili sıcak yatağımdan
Gün öğlene varınca ve ziller çalıncaAyrılmak zor gelir haliç kıyısındaki okulumdanZor gelir tatlı sohbeti ve güzel manzarayı bırakmakAma nasıl da özlerim sevgili sakin evimi
Okuldan ayrılınca ve yola çıkıncaİsterim ki haliç bahçelerinin ortasından geçeyimİsterim ki güzel sevgililer ve güzel sarmaşıklar göreyimAma sevgili arabamla bütünleşip sakin gölgeli yoldaBir çılgınca bir sakin yol almayı da severim
Sevgili evime varınca ve bir güzel soyununcaKarnımı doyurmak için mutfağa girerimYemeğimi yerim acı soslar ve televizyon eşliğindeVe zor gelir sonra uzandığım koltuktan ayrılmakAma nasılda çeker beni yarım kalan okumalar yazmalar
Bir vakit sonrasında komşum kapıyı çalıncaZor gelir çalışma masamdan ayrılmakAma ılık havalar ve taze çaylar eşliğindeNasıl da güzeldir sevgili komşumla türlü laflar konuşmak
Hayli zaman geçince ve karım eve gelinceZordur elbet sevgili sohbetlerden ayrılmakAma nasıl da özlerim güzel karımın eve dönüşünüNasıl da özlerim güler yüzlü ve coşkulu laflarınıGünden ve yarından heyecanla bahsedipNasıl da özlerim ona coşkuyla sarılmayı
Akşam şehre inince ve havalar kararıncaGüçlükle ayrılırım sevgili onarıcı eşimdenAma nasılda çeker beni ıssızlığı geceninVe yarım kalmış okumaklar yazmaklar
İşte böylece özlerim geride bıraktıklarımı ve gelecek olanlarıVe bir günün içinde yaşadığım bütün bu olanlarıBir eşref saati yakalayıp döktüğümde şiireBöylece anlarım aslında yaşadığımı
Ey güzel yol servili yolTaşlarını ayıkladım seninTımar ettim kol çürüttümBayır idin dümdüz ettimÜzerinden eşkıyalar geçsin diye miNerde ozanların soylu kervanıEy güzel yol servili yolGönül kırık hal perişan
Ey güzel can sevgili canBunca yıl el verdim sanaErdem verdim bilgi verdimCan olanı insan ettimÜzerinden eşkıyalar geçsin diye miNerde insanların soylu kervanıEy güzel can sevgili canGönül bükük hal perişan
Bu gece zilzurna sarhoş olalım mirandaBakalım hangimizin dudakları zehrini dökerUnutalım diyorsun kolay olsa mirandaİnsan bütün ayrılıkları mey gibi içer
“Cennette huriler varmış kara gözlüİçkinin de ordaymış en güzeliDesene biz çoktan cennetlik olmuşuzBak bir yanda şarap bir yanda sevgili
Can verinceye dek şu çorak yerdeDertten başka ne geçer ki elineNe mutlu çabuk gidene dünyadanHele bu dünyaya hiç gelmeyene”
.........................
Hayam! dertten başkası geçmediyse elineÖvdüğün o şarap ne gül yüzlü sevgili neMeğer ki en mutlusu dünyaya hiç gelmeyenŞarabı şah yapmak ne söze yalan katmak ne
Dün gece hiç bir yerden bakarken gördüm siziVe deli gibi sevdim hiç kimseyken her biriniziHepiniz berat ettiniz kan kırmızı pencerelerimdeHepiniz soyluydunuz hepiniz sabi..
Şu evren denizinin ortası var ucu yokÖncesi var alemin fakat başlangıcı yokOrtaya bir taş koydum üstüne evren kurdumBilgi sel gibi lakin hikmet denen tacı yok
Ey cennet mülklerinin sonsuz sahibiEğer üşümez isem sırça sarayları yıkOl dersem olur ise köleleri azatlaAçlıktan ölmez isem istemem meyveleriSusuzluk çekmez isem ırmaklarını topla
Misal: bir nehri içiyorum gövdem denizSen gazellerle geliyorsun sonbahar değilBütün balıklar çatlıyor çırılçıplaksınAy gibi yüzüyorsun efsane değil
Misal: ben şimdi gidiyorum sonum okyanusSen soluksuz kalıyorsun intihar değilİçimden geliyorsun göğün albatrosİçimden çıkmıyorsun korkudan değil
Misal: ben çiçek seviyorum arzum papatyaSen dağları taşıyorsun hiçbir suçun yokÖnümde eriyorsun öyle yorgunsunDurmadan terliyorsun mevsimden değil
Misal: geceye uyanmışım yıldızlar kayıpSen üstümde parlıyorsun hem de sonsuzsunDurmadan soruyorsun kaç kez ölüyor insanÇılgınca korkuyorsun ölümden değil
Sana en güzel yazlarını getirdim İlaydaSen gözlerini kumsalına uydur şimdiBir Akdeniz ülkesinin.. belki kirlenmedikBir akşamın dibine uzanır böylece aşk
Sana bir emsal getirdim.. gençlik gibiHırçın büyüyen yazdan.. ve uzunUpuzun bir çocukluk.. belki aldanırızDiye.. belki de suya şükreden birYanımız kalır diye o tufanlara inat
Ve bir söz getirdim sanaCümle yenilgilerin üstündeCümle yenilgilerden âbât
İleri tutarı yok..hiç bir ölçü tanımaz bu boşluğuBu eşya ne matematik tanır ne din iman ne kehanetArtık cansız değille henüz canlı değil arasındaYaşayan o meçhul illet.. rüyadaki süreyi de böyleUzatır belki.. böyle çoğaltır suretlerimizi.. herNasılsa ölçüsünü bildiğimiz o yataklarda..belki deBöyle bilmek gerek uzayan bir ölümü..belki deBöylesine bilmemek
İleri tutarı yok hiç bir ilke tanımaz sonsuzluğuSonsuzluk bu.. ne matematik tanır ne din iman ne kehanetBu süre tanrıları böyle öldürdü çünkü..ilkeleri böyleÇürüttü..belki bunun için denedik çoğalarak ölmeyiBelki bunun için sevgiliyi ölesiye sevdik öldüresiyeSevdik..aşk bunun içindi belki..tamama ermeyendirÇünkü sonsuz..yani hep eksiltili..yani hep devam eden
İleri tutarı yok hiç bir sebep doldurmaz bu boşluğuŞarkıcı kuşlar çünkü keyfine öldürülmeyi kavrayamazlarÇünkü sebepleri vardır kuşların çünkü bahaneleri yokturBöyle şarkı söylerken böyle süzülürken böyle avlanırken
İlkel göğün martılarıSöyleyin gelecek zamanlaraUyku ve beslenme pespayeliğiniOksijene mahkum insanlığıDünya bağımlılığınıDogmalar ve töreler komedyasını
İlkel göğün martılarıDeyin konuşmak ki sözlere muhtaçDeyin sevişmek ki gövdeye mahkumSonra evlilik evsizlik ve saireİlişkiler muhtelif ilkellik üzere
İlkel zaman martılarıAma yine bir melekler zamanıdırAşkla tutunduğumuz bu çağBilin ve deyin ki iki bin on ikideAşklar yaşamış dünyalılar
Ey aşk sonsuz zamanınKüçücük bir anısınFakat belki bir anınEbedi zamanısın
İlkel zaman martılarıSöyleyin sonsuz geleceğeİlkel zaman insanlarıO eğri büğrü bedenleriyleDosdoğru aşklar yaşamışlar iki bin on ikideVe böylece.. kalmamışlar hiçbir çağdan geride
Geçen zaman şimdilerde..yıldırım gibi çılgınÜrkütülmüş atlar gibi..baldıran gibi çılgınVuslat imkânsız vakit..bir unutulmuş nefesHayalin penceremde..şehrâyin gibi çılgın
“Uzak yerlerden gelip bu sevimli kıyıyaBirleştiler burada talihin oyunuyla”
Enfes vücuduyla güzel yüzüyleGloria sahile iniyordu o akşamDinlendirmek için yorgun ruhunuVe serinletmek için körpe vücudunuUsulca şarkılar söyleyerek gloriaSahiline yürüyordu kadim Ege’ninVe sitemler ederek aşk tanrısınaCevabını arıyordu bir bilmecenin
Hey tanrım! nerde söylediğin aşkNerde sonsuza yelken açmış gemilerHani o kuşlar o bembeyaz kanatlıNerde o soylu pınar abı hayat kaynağıYıldızlı gök iri ay teskin etmiyor beniHani bedenimi saygıyla okşayacak olanNerde ruhuma kapılacak delikanlıŞimdi nasıl yıprandım şarap yüklü aşklardanEzber söylenen laftan gecelik yataklardanEy tanrım kurtar beni deyip yalvarıyorduAh sevgili gloria yanlış zamanın kızıBir yandan da usulca kendini soyuyordu
Her şeyi duydu Joseph uzandığı kıyıdanO da hırpalanmıştı üç vakitlik aşklardanTanrım dedi bitmesin bu güzel soylu rüyaYıldızlı gök iri ay bir de şu peri kızıNasıl da yıkanıyor koyu mavi sularda
Ses çıkarmadı Joseph izledi olanlarıHazırladı kendini sonraki buluşmayaErtesi akşam olup bir de mehtap çıkıncaSahile geldi yine Joseph ile gloria
Joseph konuştu bu kez sevinin tanrısıylaBenzer dilekleriyle sevgili gloria’nınSoyunup elbiseden ve sonra girdi suyaBiraz dinlenmek için uzandığı kıyıdangloria duydu onu ve seyretti uzuncaÇarpılmıştı Gloria yüzen delikanlıya
Ve yürüdü gloria usulca girdi suyaVe sonra seviştiler yaz ayları boyuncaVe hatta evlendiler gebe kaldı gloria
Bir gün işi gereği tekneye bindi JosephVarıp da gelecekti karşı yakın adayaKara talih cinleri batırdı o tekneyiUlaştı kötü haber Ege’nin kıyısınaKurtulan yok dediler Joseph karısınaBu talihsiz haberle yığılıp kaldı yereAğıt yaktı şöylece o talihsiz gloria
Cümle çiçek içinde beni gül tutan adamBırakıp gittin beni gül yüzüne doymadanDalgalı korkunç sular lanet olsun sizlereYok olasın ey felek kan indirdin gözlereVe ey tanrım nerdeydin yutarken JosephKorkunç ağızlarıyla hırçın suyun devleriZarar değmesin diye sevgili Joseph’imeVerebilirdim oysa şu körpecik gövdemiAh gitti Joseph’im viran oldu has bahçeKırıldı gitti ömrün tatlı şarap testisiEy tanrım söyle şimdi hangi yöne döneyimAydınlatamaz artık güneş benim çehremiİrademin ipini güçlükle tutuyorumHamile olmasaydım öldürürdüm kendimiYetsin bu büyük acı izin ver bana tanrımHiç değilse yavrumuz tatlılıkla büyüsünAşkımızın adını çocuğumuz sürdürsün
Aylar sonra Joseph’in geldi özel eşyasıGüvertede bulmuşlar Joseph’in çantasınıDerin acıyla alıp o çantayı gloriaİçindeki eşyayı boşalttı bir sandığaKilitleyip sandığı aldı anahtarınıÖzenle yerleştirdi o sandığın altına
Joseph’le gloria’nın çocuğuydu suzannaOyun oynarken bir gün o sandıklı odadaRastlayıverdi birden o saklı anahtaraÇocukça bir merakla açtı hemen sandığıAceleyle boşalttı içindeki çantayıBir resim düştü yere anne baba ve çocukArkasında bir yazı annem babam ben josephSuzanna’nın kafası iyice karışmıştıAnnesinin annesi annesinin babasıBabasıyla birlikte karşısına çıkmıştı
Suzanna alıp resmi çıkıp gitti odadanBulup da annesini gösterdi ona resmiVe o soruyu sordu annesi gloria’yaAnne benim dayım kim dedi şaşkın suzannaAh talihsiz gloria o resme bakıyorduResmin arkasındaki yazıyı okuyordu
Her şeyi anlayınca gloria düştü yeresuzanna’ysa başında korkuyla ağlıyordu
Not:
Bir vakitler sinemada klişe bir replik vardı.Durun, evlenemezsiniz, siz kardeşsiniz.Zamanın gelenekleri gereğince sevgililer yalnızca bakışıp konuşurlar ve gerdekten evvelcinsel birleşme gerçekleşmezdi. Benzer bir öykü bakışmanın ve konuşmanın hemenardından sevişmenin geldiği ve çekirdek ailenin dahi handiyse parçalandığı günümüzdeyaşanmış olsaydı neler olabilirdi. Yahut kiralık anne, sperm bankası vs gibi kavramlarınnormalleşip yaygınlaşacağı sonraki zamanlarda ne tür öykülerle yüzleşmek zorundakalabiliriz. Bu öykü ısınma aşamasını geçmiş ve fakat kopma noktasına henüzvarmamış bir süreçteki sünme aşaması olarak değerlendirilebilir. Yahut kapanmaktaolan bir devir ile açılmakta olan bir devrin ortasına denk gelen bir eşik olarak okunabilir
kadın ki artık şimdi kendi kendinin mülküondan bunca kargaşa bu sayıklanan ezberalışmalıyız beyler mazide kaldı kezauzanmış sereserpe yatan taze heykeller
Her köşesin aradım yok bende benden pâreO fettan cânım olmuş cânanla cân yekpareİflah olmaz bu yâre gayret gösterme tabipDerde mahkûmdur zîrâ yâr yâre olmuş yâre
Kapılar kapandığında eylülSoyunup cümle akşamlarından koynuma girerBen bir gök kuşu olurum kapılar kapandığındaBütün şehirleri ezbere bilen
Kapılar kapandığında bir uslanmaz rüzgârÜzerime savurur bütün kızlarınıSonra birisi küçük bir kent olur nedenseBütün sokaklarını çılgınca merak ettiğimÜzerine durmadan öyküler biçtiğimBol akşamlı çokça gölgeli bir kentHem de hiç yenilmemiş bir sahil kenti
Sonra ben sımsıkı avuçlayıp ellerimiIlık bir akşamına bırakırım eylülünEllerim gidip ille de o kenti bulurİlle de dokunur bütün sokaklarınaEllerim o sokakların tanrısı olur
Sonra canlanır sokaklar kalabalıklar büyürSonra bir uğultu başlar o tufanların sesiyleSonra şehir olur o kent unutup küçük evleriniSonra şehrin bütün caddeleri ezberim olur
Kapılar kapandığında o mecnunlar arenası eylülSoyunup cümle akşamlarından koynuma girerBen bir gökkuşu olurum kapılar kapandığındaBütün aldanışları ezbere bilen
İşte suyuna su ekmeğine ekmekAltınına altın gümüşüne gümüş bronzuna bronzBuğday tarlası yakın düşmansa hayli uzakYataklar yumuşacık yalvaçlar usturuplu
İşte yolunda işler aşıklar ot dibindeÇocuk oyun oynuyor yaşlılarsa güvendeTakvimler ayrı takvim ölçüler ayrı ölçüMutluluksa diz boyu işler yolunda işte
Ben bir kralım şimdiKüçülttü müydü evreniBak işte ne dersemOluverir hemencecikHatuna yatalım derimGirer yatağa sevişirizÇocuğuma su getir derimSuyumu getirir hemenAnlaşmalar yaparımAnlaşmalar bozarımBir savaştır alır giderGeçim derdi ekmek derdiBazen de barış yaparımİşler umduğumca giderAma uzun sürmez buDurursam küçülürümYürürsem yorulurumBen bir kralım işteBir zafer arzularımBir savaş başlatırımBüyütürüm ülkemiİçine zehirler katarakBüyütürüm ülkemiParçalanmayı başlatarak
Ben bir zavallıyımBüyüttü müydü evreniAilede reisim evetAma muhtarı var mahalleninMahallede muhtarım evetAma valisi var vilayetinVilayette valiyim evetAma kralı var her ülkeninÜlkede kralım evetAma hakimi var her aleminAlemde hakimim evetAma sonu nerde alemlerinBen bir zavallıyım işteBüyüttü müydü evreniVe bir karınca elbetYuvasında büyüktürVe bir ayı elbetKendi ininde büyükVe en büyük denizDünya içinde büyükOysa büyüttü müydü evreniZerreye çıkar adımız
Adam akıllı sevişebilsin diyeBen kukla yontucusuBöyle biçim verdim ahşaba
Kanlı savaşların öksüzüydüm çünküBüyük kavgaların elsizi ayaksızıydımBayramları denedim bir süreSizin meşhur bayramlarınızıVe ellerimi ayaklarımı saklayarakGüzel giyimli kızlarınıza göründümAma olmadı
Adam akıllı düşünebilsin diyeBen kukla yontucusuBöyle şekil verdim ahşaba
Büyük gemilerin forsasıydım çünküSiz nereye gitseniz ben kürek çektimSiz usareyi yediniz ben posayı bekledimÖykülerinizi denedim bir süreSizin meşhur öyküleriniziVe prangalarımı saklayarakMerhametli tanrınıza göründüm sizinAma olmadı
Adam akıllı yaşayabilsin diyeBen kukla yontucusuBöyle biçim verdim ahşaba
Oysa ipler şimdi kimin elindedir
Ve sen ey kukla oynatıcısıKim yonttu yüreğini senin
Seni bir harfe benzetsem lam elif laSiyah bukle saçlarında sessizliği dinlesemKimsecikler olmasa yalnızlığımızdan başkaSeni böyle izlesem ışıklı orman parkında
Seni bir harfe benzetsem lam elif laSiyah dalgalı elbisende esintiyi dinlesemYedi akasya olsa biri senin yanındaSeni böyle izlesem ışıklı orman parkında
Seni bir harfe benzetsem lam elif laBelirsiz bakışlarında umudumu dinlesemTek kelime etmesem uzaktan baksam sanaSeni böyle izlesem ışıklı orman parkında
Seni bir harfe benzetsem lam elif laBuğday tenli yüzünde yenilgiyi dinlesemSonra göğü duyursam hiç dokunmadan sanaSeni böyle izlesem ışıklı orman parkında
Seni bir harfe benzetsem lam elif laEşsiz güzelliğinde ölümleri dinlesemVe biz böylece ölsek sonra ölüm olmasaSeni böyle izlesem ışıklı orman parkında
Seni bir harfe benzetsem lam elif laEvren içimden geçse ben İstanbul’u seçsemAşkı şehre indirsek bu bir rüya olmasaSeni böyle izlesem ışıklı orman parkında
İnsan için çıkar yol makuliyet şiârıMakuliyet dediğim mutlu etmek diyârıMutluluktan kastımız sürekli olmak hazdaErdemle gelmeyen haz bengi değildir bizde
Haz alırsın elbette her güzelle laflasanYalanla hırsızlıkla pek taraftar toplasanDin ırk mezhep kılıcın ötekine saplasanDaim değildir lâkin haz pınarı tez kurur
Tüm insanların sağlıkla hayatta kalmalarının asgâri iktisadi koşulları gerçek oluncaya,insan bedeni savaşların meşru mecrası olmak ilkelliğinden kurtuluncaya,ikili üçlü ve çoklu ilişkiler her şartta gönüllülük esasına dayanıncaya,ve zekayı böyle bir vicdanı oluşturacak aklın emrine tabi kılıncaya kadar;bilişmenin bölüşmenin ve gelişmenin insaniyeti namına,cehalet esaret ve sefaletle kavgaya devam etmek,intuiteist varlık kavrayışının ve akli yaşam anlayışınınözünü teşkil eder
usulca çıkacaksın bil ki merdivenlerdeneteğinde bir yığın sararmış ölü yaprakve bir zaman geçince maziyi anacaksınsemaya bakacaksın sessizce ağlayarak
eğilmiş arza kanar kanar muttasıl gülleryanar yakut dallarda ateş renkli bülbüllerbu bir gizli lisandır şimdi ruha dolmaktakızıl havayı seyret gör ki akşam olmakta
Basmalarda beliren hoş kavis ulu dereŞair nasıl meftun olmaz böyle güzel şeylere
İşte çağırdım yine tanrılı ahşap gemileriYeşil arıların ürettiği bir haki ulu zehirGelip içime kondu aşk acısı gül derdiBir garip limandayım silindi bütün şehir
Bir kutlu dikili taştır elbette ki risaleBöylece ayaktadır belki de bütün şehirOkur da iflah olmam darıldım sakin haleÇağır beni uçurum ölüm elbet yetişir
Aradım buldum fakat ruhumun sultanınıZahit midir rint midir furkan mı belli değilGezdim saraylarını dolandım diyarınıTekke mi meyhane mi meydan mı belli değil
Vardım bir gün huzura dedim anlat şanınıMelek mi şeytan mısın insan mı belli değilTükendim dedim artık belli et nişanınıEşya mı ceza mısın ihsan mı belli değil
İşte alabildiğine özgürlükMezar taşları dimdik bağımsızOtlar ot gibi serviler servi gibiToprak devingen canlı ve hürKarıncalar böcekler kurtçuklarMezarlıklar sanırsın ki bayram yerleriÖlüler saygıyla erguvanları besler
İşte alabildiğine özgürlükZambakların arasında iki taze sevgiliErgen kız gelin gibi genç oğlan güvey gibiİşte zifaf odası zambaklarla bezenmişİşte evler ev gibi vakitler vakit gibiSevgilinin terlemesi papatyaları besler
İşte alabildiğine fahişe yüklü şehirKonutlar hayli sefil yalılar hayli sefilSaraylar köşkler gecekondular sefilAnne epeyce baba baba epeyce anneÇocuklarsa eni konu ebeveynŞaşkınlığın semeresi kayboluşları besler
Minibüste eşyaların ve insanların yerleri değişti durmadan..sen binince..minibüste birtelaş bir telaş..şoförün ses tonuna ılık bir ikindi yerleşti..ve ağzını topladı arkadörtlüdeki edepsiz hergeleler..
Minibüste bir şey başladı gizliden gizliye..hemcinslerin dikkatleri dağıtmak için sesleriniyükselttiler..kimi güzelliklerini sergilediler..olmadık bir yerde indiler..senin yüzünüperdelediler..ve direndiler..ve direndiler..ama olmadı..
Ve ben suları akıtan bir eğimden bahsetmiyorum asla..sendeki..demiri eriten bir ateşinsıcaklığıydı..
Her birimiz bir yanına baktık senin..bir yanına değdik..bir yanınıdüşledik..minibüste..sen inene değin süren bu hadise..yerini değiştirdi bütün eşyanın vealdanışların..biz en güzeliyle avunduk..tepeden tırnağa bir tanrıçasın diye..
Musa büyük bir heyecan ve küçük bir umutlaİlerideki viraja doğru ilerleyenRengarenk plastik toplarla yüklü kamyonuPür dikkat izlemeye koyuldu
Acaba toplardan biriÖzellikle şu kırmızı olanlardan biriEs kaza yere düşüverir miydi
DüşmediKamyon gözden kaybolduVe küçük musa üzgün bir haldeAğır adımlarla derme çatma evinin yolunu tuttu.
Gün geçtiGünler geçtiAylar ve yıllar geçtiMusa’nın oyuncakları olduSevgilileri olduMesleği ve karısı olduMusa şimdi ölümü idrak edecek yaşa gelmişYani ortalama bir ömrün yarısını devirmişti
Yine günlerden bir gün düşündü musaHatırlayarak çocukluğundaki o kamyonu
Dedi kendi kendine
Şimdi istesem o topların hepsini kamyonla birlikte satın alabilirimAma ister miyim böyle bir şey.. hâşâ..
Peki ya şimdiki kamyonlar
Güzel sevgililer kamyonuGüzel arabalar kamyonuGüzel evler kamyonuGüzel kariyerler kamyonu vs.
Hangi biri bana heyecan veriyor çocukluğumdaki o kamyon kadar
Hiç
Dense kiElde edilmesi çok zor olan şeylere karşı heyecan duyulurDerim kiPeki elde etmeyi umursamayan ölümlüye ne buyrulur..
Ürken atlar bir hızla koştu ormana doğruBağrışarak avcılar atları korkutmuştuDerken uçurum geldi o atların önüneÖndekiler fark edip durdular birden bireGeriden gelen atlar görmedi uçurumuUçurumu görmeyen yüklendi öndekineDüştüler uçurumdan öndeki bahtsız atlarMızrak atmadan hem de av avladı avcılarÜrkmüş atların hızı en büyük silah olduLâkin avcı kullandı o silahı kendince
Ey sevinin güzel karanlığıEy sevgili yakıcı serinlikBaşımdaki ur eserindirKoynumdaki gül eserinEy aşk ey yükselten fırtınaRuhumu soydum sana geldimUrbamı aldım yola düştümKorkuyu ayklarımın altınaUmudu başımın üzerine koydum
Ey aşk şimdi beni yükseltBelki dağlara çarpsın başımKaranlık gecene razıyım seninYakıcı serinliğin kabulümdürAma bir gülünü bahşet banaBir teraslı Akdeniz gecesiBir dirençli zeytin dalıBir sevişmek bir konuşmak
Ey aşk son bir kez dahaBir küçücük ev sevinciBir sevgili güzel koynuBir gülistan aydınlık ver
Ey benSeni unutmak için kaldırıyorumKristal kadehleri gece ve gündüzYetmedi ağır borçlar.. yetmedi aktivitelerEylemler..etkinlikler..ve bilmem nelerHani şu popüler papağanların söylediği
Seni unutmak için ezberliyorum ey benGüncel matahları.. kadim kitapları
Bir yanda aferinler.. bravolar.. oldularBildiğin o askı tebessümleriBir yanda ama olmadılar..öyle değiller..biraz dahalar
Ama ey benSeni unutmak için ne yaptımsa senİçimde amansız devinimVe ben mutluyum güya..müzmin şizofren
Ve sen ey benÜzüm tanelerini seviyorsunGüzel kavisli tenleri..kelimeleriDoru atları seviyorsun senGönlün bozkırında çılgın..serseri
Diyorsun kiGruba karşı bu şen bahçelerde keyfimceDiyorsun ki unut gitsin kadim kitaplarıKadim tefsirleri..tesirleri
Ey benSen yine uçurtmalar aşığısınAsmalara..koşmalara..coşmalara meyyalGönlün havarilerine mürşitKentin güzelliğine meftunSerseri..Sarmaş dolaş yaşantılar gezgini
Bir şeyi ellerinle tutuyorsunEllerinle itiyorsun bir başkasınıKaranlık ve ışıklı yoldan geçiyorsunBir yerin yırtılıyor bir yerin acıyorBir şey kalıyor şimdinin gerisindeBir şeyi ardından sürüklüyorsun
Bir şeyi ellerinle tutuyorsunGözlerinle izliyorsun bir başkasınıIlık bir kırmızı var vazgeçmiyorsunIlık bir kırmızı var sevişiyorsunBir yerin kokuşuyor bir yerin acıyorBir şey seni çağırıyor otlukların içindenBildiğin o yerleri terk etmiyorsun
Onun gölgesindeyimUzak ve yakın yok olduPara pul yok ev bark yokGöğüslerinin sıcaklığı var onunEllerinin ince ve uzun esmerliğiÇılgınca öpüşleri var bir de
Yataklarımız gizli şundan bundanSularımız gizli vadilerimiz gizliBir teni var körpe ve ürkekEllerim dokununca bacaklarınaTerlemesi var inciler kotarması varKısık kısık inlemesi var bir de
On üçüncü kurtuluş
Habersizce sevgilimi izledim
İçten içe sarılması vardı yalnızlığınaHer şeye rağmen ağlayışları vardı bir de
Ey tinÖlümün kağnısı kapıya yanaştığındaBilemezsin..öküzler arabayı nereye çekerBilemezsin..sonsuzluk ya da hiçlikKaç adam boyu kaç kulaç kaç arşınSakla iyicil ve yürekli yanlarını
Ey tinÖmrün gizemli dağına arzuyla tırmanBaşarı.. tanrısıdır bu dünyanınSonra aşk sonra mastürbasyonYüzdür dudaklarını sevgilinin koynunda
Diyebilsem; mutluluk vardır ölümden sonraDiyebilsem; güzel ormanlar güzel çöller vardırDiyebilsem; göğü ve denizi bol çeşitli diyarlar vardırDiyebilsem; gönüllüce sevişmeler yurdudur öteki dünyaDiyebilsem; dert değildir hayatta kalmak sağlıklıca ve sonsuzca
Diyebilsem; paylaşmak vardır bahçeleri düşmanlık yokturDiyebilsem; sahibi yoktur taşların ve ırmakların savaşmak yokturDiyebilsem; riya yoktur sınır yoktur kavuşamamak yoktur
Oysa diyebilirim ancak; sonsuzda bir umut vardır gerisi yoktur
Dile ki kimsenin sağlıkla hayatta kalmaktan yana olmasın sıkıntısıDile ki meslekli olabilsin o insanların hemen hepsiDile ki anadan babadan karındaştan medet ummasın
Dile ki zorla olmasın sevda gönül gönle denk olsunDile ki insanız şansımız eşit olsun yükselmek ve başarılı olmaktaDile ki herkes ilgi ve yeteneğine uygunca yol bulsunDile ki dürüstlüğü övsün şarkılar şiirler resimler
Dile ki almak için vermeyi adet edinsin insanların hepsiDile ki mallar yakın olsun emekler yakın olsun adalet yakın olsunDile ki sevdiği işlerle meşgul olsun gece gündüz çalışsın insanDile ki yönetici örnek olsun sanatçı örnek olsun alim örnek olsun
Dile ki empati hep başat yöntem olsun iyi günde zor gündeDile ki anne baba olmasın dayı hemşo olmasınDile ki liyakatli dolu insan olsun yanımızda yöremizdeDile ki insan sevgisi hepimizi kurtaran bir sevimli rüzgâr olsun
Herkes kendi uçurumunuDerinleştirmek için yükselir RonaBana yeni bir aşk vermeyecek misin
Ruhum sığ sularda boğulan bir taze bedenRuhum paslı kanatlarını zorlayan bir eski dirençRuhum üç adam boyu yüksekliğe takılı kalmışBir zavallı yorgun kuş
Düşersem şimdi can çekişeceğimDüşersem kolay ölmeyeceğim RonaDüşersem yağmura tutulanBir kelebek ömrüdür şimdiBenim de ömrüm
Güzel kavisli ruhunu gizleyecek misinRona bana bakışlarındanYanıma gelmeyecek misinBu ıssız gemilerdeki hüzün bitmeyecek mi
Neye yarıyorsa şimdiSütliman bir denizDalgalı fırtınalı bir denizNeye yarıyorsa şimdiUzun uzun savaşlarSonra uzun uzun barışlarNeye yarıyorsa güzel güzel göğüslerDalgın dalgın kalçalar
Bunları hiç bilmeyecek miyim RonaRuhum yağmura tutulan bir kelebek mi
Şimdi düşersem can çekişeceğim RonaŞimdi düşersem kolay ölmeyeceğim
Şimdi düşersemYağmura tutulan bir kelebekÖmrüdür benim de ömrüm
Sanman ki âleme biz yâr için âha geldikTerk edişler yüzünden her gün eyvâha geldikDert etmesin gidenler kalanlar ahvâliniHırpalayıp şu cânı sanman günâha geldik
Hem dem olduk an be an bir başka sevgiliyleBıraktık o geceyi zîrâ sabâha geldik
İçindeki gürültüyle salavatla çığlıklaKarnıyarık yemeye oturur bir gezgin evliyaSahip ev sahibi fukara mı fukara.. eyvahEkmeklerini böler kurulmuş sofraların ortasınaVe gelinin donu tutuşur ve evliya aç ve karnıyarıkVe evliya orta yerde ve gelin ve bölünmüş ekmekSahip ev sahibi bıçağı alır ekmeği böler..ah şimdiKurtarır evliya tanrı gazaplarından şeytan azaplarındanGelinin ortasında bir küçücük evcik yangınlar içindeKurtarır ama evliya ev halkı memnun sahip tedirginHay tanrı hay evliya hay gelin..ben şimdiSahip ev sahibi çoluk çocuk sahibi torun torba sahibiSöylenir durur.. evliya olmak vardı.. karnıyarık vardıCanını cennete elini malını cennete atmak vardı diyeAma evliya bir memnun bir Müslüman bir kârlıAma gelin bir sıcak ev sahibi bir tedirgin bir şaşkınVe dudaklarında bir ilahi bir dua bir yasak nemAyrılır evliya bir fukara sofrasından biricik ve çoğul hazlaAyrılır evliya İçindeki gürültüyle salavatla saklı sazla
bir sedefli aynayım sandukada kilitliey zaman fısıldaşma duyuyorum sesinisiyah örtülerle gül nasıl hapsedilmişsekestin benim sesimi bağladın nefesimibir sedefli aynayım sandukada kilitli
farz et ki saf mermerim müzelerde ve yalnıztaştan olmayan kitle anlamaz ahvalimio sanatkar doğanın ölümsüz oğluyum benönemli adamların kof çıkmış tesellisibelki de bir aynayım sandukada kilitli
Sonra sevişiyoruz senin bir boşluğuna düşüpSonra anlamıyoruz bunca savaşlar niyeSonra sen yeniden istiyorsun her şeyimle beniBenimse aklım uzun bir kırlangıç peşindeSonra savaşıyoruz işi gücü bırakıp
Sayın yeryüzü insanlarıYürüyün savaşına barışmaklarınOrda bir sarmaşıkÇünkü betona sarılmış çiçekliŞurda bir elbiseFahişedir dememiş kadını süslerVe işte anaç ışıkları güneşinMapushaneye de girdi bu sabah
Siz öndekiler ve arkadakilerSiz aşağıdakiler ve yukarıdakilerSiz sağdakiler ve hem soldakilerGörmez misiniz ki şeytanOturmuş pınar başında tütününü sararOturmuş pınar başında şarabını yudumlar
Ve sarılmaz boğazına oracıkta tanrıOnu kendi celladına hazırlar
Seni arıyorumGeliyorsun güvercinlerinle birSeni arıyorumİstanbul cıvıl cıvılGünler geceler
Seni arıyorumAma evlenilecek insan değil diyorSes tonundaki cingöz hafiyelerŞehir korosu evlenilecek insan değilŞarkısını söylüyor biteviyeVe yalnız aşka izin veriyor ikimiz hakkındaAsayişi düzenleyen âmirler
Seni arıyorumGitti diyorlarNe istese alırım insanının ardındanAma ne istese verirdim diyecek oluyorumKuş sesleri bende kaldı diyecek oluyorumVazgeçiyorum sonra
Sessizliğin imgesi..satılmış bir trampetKaybolan mızıkanın ve şirret yalnızlığı ya daDağlara yaklaşan gövde..şehre uzaklaşan ruhSessizliğin imgesi..kırılan dala suskunluk
Sevgili bejan.. boşluğun tarlasındaki kadim kırmızıSöylesene.. sen hangi yalnız kentin güzelim karmaşası oldun artık..bunca Çekiciliğinleve bunca cehennemlerin yanı başındaBu sendeki serin gölgelikler çocuk parkları.. bu hangi cazip anlaşmaların kadim kırmızısı
Sevgili bejan.. sen küçük bir tanrı olsan şimdi.. küçük ama güvenli bir yurt Olsan yada.. ben koynuna sığar mıyım o zaman.. yaralar ve uzun ayrılıkları Ömrün..tabutlar vegelincikler ya daKoynuna sığarlar mı..sen yaşayabilir misin ama yine deGözümüzde durmadan büyüyerek
Sevgili bejan.. boşluğun tarlasındaki saygın ikona sendeki bu hangi yıldızSağanağından artakalan güzellik.. bu av sahneleri bu güzelim ceylanlar ve Bu servilinehirler.. bu hangi dillerin söyleyip durduğu saklı kalmış gelincik
Sevgili bejan.. uzun çelişkilerin boy aynası.. söyleseneNasıl bir göstergedir şimdi kırmızılar ve siyahlar
Değil yıldızlar ve ay değil sonlu ışıklarBir kutsal parlayışsın meftun nice âşıklarAncak nice âşıktan en hünerlisi benimSeni sevmek sanatı elbet benim eserimZira o kof gönüller kör olur parlayıştanÇekinirler ateşten ürkerler harlayıştanBencileyin seninle her mihnete hazırımNe zaman ki dardasın ben o zaman hızır’ımYaşam kaynağım çünkü parlayışındır seninTatlı gülüşlerindir bakışındır nazeninDilerim tanrım beni yokluğunla sınamazSana düşkünlüğümü firkat verip kınamazO dem biter sanatım düşer kalemim yereUsul usul çıkarım bir karanlık sefereO zaman ki ölürüm sürse de zenginliğimKalmaz gönülde damla tükenir enginliğim
Gel şimdi dizlerime bir anlam ver ki bağları çözülüyorBeni ayakta tutan şey ne bilmiyorum yükselten ve hafifletenGözlerim neyi görürse sen belliyorum ama nasılsa yürüyorumBir suskunluğun dilini belliyorum bir durmadan konuşmalarınAç karna akşam oluyor bu neyin orucuysa onu tutuyorumBir ara tanrı olmalı diyorum sonra tanrıyı gözlerin sanıyorumSonra yemyeşillikler ormandır diyorum yeşilden orman olurDerken masmavilikler gök mü deniz mi iyice seçemiyorumVe kıpkırmızının tonları kan diyorum olmuyor gül diyorumÖlüm diyorum yaşam çıkıyor sonra vazgeçip sevda diyorumYürüyorum şehirde bir ince alay bir kaba sövgü / yazıyorumAma dizlerimin bağı çözülüyor ama durmadan seni görüyorumBu neyin ayıbıysa o ayıplanıyor benim gövdem üzerindenBir utanç seçiliyor benim yüzüme yapıştırılıyor utanmıyorumÇok büyük utançları düşünüyorum tarihte bir güzel yaşanmışYüzüm kızarmıyor nedense şimdiki normalleri hiçliyorumVe ellerim bir asurlu sevgili eli nasıl özlerse öyle özlüyor seniVe dudaklarım alelade bir dudak değil çıplak bir dudak değilVe alışmamış gövdelerimiz birbirine bu azımsanacak murat değil
Dedi: her sebebin bir müsebbibi vardırDedim: bu ilke tanrıya da yar mıdırDedi: her eserin bir sanatçısı olurDedim: üç sanatçı bir esere zor mudurDedi: yoktan var edildi bildiğin evrenDedim: yokluk yoksa tanrıda da var mıdırDedi: şeytandır cümle kötülüğün mimarıDedim: şeytan kendi kaderin yazar mıdırDedi: cehennemdir o şeytanın en sonuDedim: cehennemde ateş de yanar mıdırDedi: her şeyi bilir hepimizi yaratanDedim: bildiğini sual etmek ar mıdırDedi: iyilik bilinsin diye vardır kötülükDedim: başka türlü bir varoluş zor mudurDedi: kulluk kurtuluştur ila nihayeDedim: böylece bir kurtuluş aklına şiar mıdırDedi: gazabı sınırsızdır kadir olan tanrınınDedim: mutlak kadir kızarsa aklına sığar mıdırDedi: her dileğin makbuldür sonsuz olan cennetteDedim: tanrı olmak istesem buna da yer var mıdırDedi: her soru bir adımdır ebedi cehennemeDedim: böyle yazdıysa tanrı başkaca yol var mıdır
Söylesem bütün acılarımı alıp gidersin şimdiSöylesem beni çözersin ta ki öldüresiyeÖldüresiye çözersin beni ben ki kendimi tanımamSöylesem karınca incitmemiş yanlarım kalır
Ey sevgili sen beni her gün seherde bekleBen camlardan bakayım sen beni yerde bekleEvvel sıradan idim sayende sultan oldumBen keyfini süreyim sen beni yerde bekle
Biz suya tutunduk iki yakın dostVe neydi şimdi tanrı olmaktan daha önemli olanEn gazaplı en merhametli en yüce şey olmaktanNeydi orda öylece durup ve sessiz kalmaktan daha önemli olanİşte biz ona tutunduk şimdi iki yakın dost
Biz göğe tutunduk iki yakın dostNeydi en şiddetli fırtınada canlı kalan şeyVe korkunç yağmurlarda hiç ıslanmayan cisimcikVe sonsuz devranda durmadan parlayan beyaz ışıkVe bütün yıldızların yarattığı o çılgın geceİşte bunu gördük biz ve ilham aldık bundanVe neyse tanrı olmaktan daha da sonsuz olanBiz ona tutunduk şimdi iki yakın dost
Biz toprağa tutunduk iki yakın dostNeydi elementlerin doğurduğu bunca sonrasız yaşamVe bitkiler ve hayvanlar ve de şimdiki insanNeydi durmaz dağılan ve durmadan bozulanNeydi yükselen bir akılla hep yeniden kurulanUçmayı öğretmek neydi yalnızca küçük bir kırlangıcaFukara sevinçlerini beslemek neydiVe neydi yoksul bir güzelle sevişmek herkesin ortasındaİşte biz ona tutunduk şimdi iki yakın dost
Erisin nesnedeki tenezzülUçurumlar tanrısının sözleriyleYıkılsın bu kıldan inceBu kılıçtan keskin köprülerYıkılsın sarnıçlar mahzenlerYıkılsın ayaklarıma dadanan kent ölüleri
Bir sen gel her akşamAvuçlarımdaki saklı suyaKoynunda saydam incilerle gelKoynun inciler sunağıdırÖrt yüzümü dinsin bu Allahsız vaveylaÖrt yüzümü gözlerin gönlümün asumanıdır
Türküler ve tarihler eskidiBöyle diyor çağcıl filozof
Oysa Sümer yazıtlarıKraldan ve fahişeden bahsederBir de öbür şeylerdenBiradan yosmadanVe ev hanımlarından bahsederBir de diğerlerinden
Biz oraya vardık mıydıNeler kaçırmışım eyvah
Oysa bir heykel yontmuştumİştar’ın kızlarına vermek içinFelekten bir fahişe çalacaktımBir yosmayla oynaşacaktım
Eyvah vakit geç olmuşBöyle diyor çağcıl filozof
Ey sevgili Anatolıa’mKıbele’yi selamlayıpHeraklit’in durmadan değişenSularında yıkanacaktımEvler kuracaktım dahaHavva'nın içinden çıkmadan iblisGün boyu şeytanla yatacaktım
Biz oraya vardık mıydı
Ve aramızda dolaşan aldanışVe çirkin taklit uyumsuz galeyanHepsi! hepsi bizim suçumuzEy ilham ey bizlerin tanrısıDilsiz şairleri yak gitsinDibe vuralım ordan başlarız
Bir çorba pişiririz sıcacıkKarnımız doyar ordan başlarız
Kim çeker kağnısını varlık denilen yükünÖlümlere direnen o hayalet hayvan kimBak bakalım a çoçuk ışık yüklü dağlaraYeisler denizinden o düşler avlayan kim
Çıkarıp sandığından aydınlık bulutlarıEkseri o göklere uygunca bağlayan kimO kuvars düşlerimiz bozunsa da durmadanDüşleri eski hâle durmaz ayarlayan kim
Hiçbir yol uğramadan geçmez orayaOraya..Yamuna ırmağının kıyısınaOraya..Babür’e başkentlik etmiş olanAgra’ya..bir kale..kırmızı kum taşındanKente hakim..Babür kalesi..kalenin ortasındaOrada..alev alev yanan kumtaşının ortasındaBir inci..salt mermerden bir mabedOrada ölümsüz sevginin ölmez anıtıZevkli işlenmiş bir kutlu binaMermer bir şiir..orada.. sonsuza değinYamuna’nın sularına yansıyacak
Ve orada..Yamuna ırmağının kıyısındaGüzel kavisli ışıklar..esmer tenliOynak yakamozlar..arzulara ferahlıkVe umut veren rakkaseler..güzelliğinEvinden seslenecekler cihana.. Şah Cihan’ınYaptırdığı..cihana yaptırdığı..cihan içinYaptırdığı..kırk yaşında..on dördüncüÇocuğunu doğururken..ayın on dördü gibiGüzel ve ölümsüz olan sevgiliyeKarısı Mümtaz Mahal’e ithafen yaptırdığıAy ışığında yüzen o eşsiz şiir..Sonsuza değin parlayacak Yamuna’nın sularında
Ve işte orada..cihanın özeti..ve bir şiirMermer kaideler üzerine oturmuş..ve bir şiirHareketli ve durgun..işte orada güzel yanılsamaVe güzel değişmez gerçek..bir şiir..kusursuzBakışım..kusursuz ve oynak kavislerMermer söz..mermer müzik..mermer...Su ve altın..ışık ve değerli cevherOrada işte..Yamuna ırmağının kıyısında
Servili suyun kenarı..hafiflik ve ihtişamDans eden soylu ışıklar..dans eden beyaz mermerEşsiz uyak..eşsiz ahenk..eşsiz aliterasyonOrada çokseslilik ve huzur veren armoniOrada zengin ve kusursuz ölçüleri şiirinOrada ölümsüz müzik..orada parlayan cevher
Işık ve su.. mermer ve altın..ve soylu çelişkilerinDoğurduğu sonsuz hatıra..Ve bir eşsiz söz..saltık duru sevişme...
sana hiç gelmeyenin senden gitmesi ne kican canı istemezse tenin sevmesi ne kide ki canı canındır teni istemez teninten teni istemezse canın sevmesi ne ki
“Kişi-oğlu ölmek için yaratılmıştır” Ve aramak için gücül olan ölümsüzlüğü...
Demir kartal bana yol gösterecek bundan böyleAtlarım..değil İngiliz atları..değil Arap atlarıBeyaz güvercin beni en büyük denize ulaştıracakAltun yaruk..altun portakal..altun yurt bulmak içinBen dostum ve sevgilim..bir de onun sevgilisiBir oğul iki de kız..düşeceğiz yollaraDüşeceğiz yollara..yedi parlayan yıldızKentleri geçeceğiz..asırlar geçeceğizAtaların ruhlarıyla..yollara düşeceğiz
Varacağız bir gün hazır ve kutsal adayaAltun yurt kuracağız kutlu sular ortasındaİyi huylar..güzel akıllar ve yüksek erdemlerleTöreyi kuracağız..kutlu dağın kıyısında
Ve işte o zaman ulaklar yollayacağımUzakta oturan cümle yorgun uluslaraVe diyeceğim..beni saran insan oluşunuzVe diyeceğim..soyluca oluşunuz..insanca oluşunuzVe beni saran uzak duruşunuz Yurdumun berrak sularına...
Çocuğa sorsanDomates çiçeklerinin burada işi ne diyecekAdama sorsan büsbütün çıplak çöl görüntüsüErgene sorsan balıklar koynunda yüzer okyanusunBir heyecan bir coşkulu sel yatağıdır mevsimYaşlıya sorsan güneş yaralarını yakmaktaToprak kokularını sever hayli hüzünlü
Kimimiz önce ben geldim diyen cemiyete Kimimiz yıkıcı silahlar bende diyen o millete tabiFakat bir ortak noktamız var ki ne hazin Ve nasıl zavallı bir mertebede ki insan zekâsı Medeniyet, savaşı meşru sayan o zihniyete tâbi
Dermana meylettikse ey erenler kınamanSağlık bulmak dileriz temrenler yarasındanKi bir hınzır gülüşle yeniden vurulalımOkçu göndersin felek cananlar arasından
Karşıda toz bulutu bakıyorum şaşkıncaAzrâil atlarıymış etraftan söyledilerisrafil geçti derken Allah göğüne doğruBiraz önceki gür ses boru sesiymiş meğerRuhuma çivilenmiş savrulan ince kılıçYol gösterdi özüme kendi hırçın dilinceBelirdi hafızamda bir tonyukuk sagusuBilge atayı andım dar boğaza gelinceTaze bir gökten geçen tanrı dağı bulutuMaziye götür beni eski şaman ilineAnladım doğru imiş Tonyukuk’un kaygusuHızlandırdı yaramı Anatole Sinope
Mücevher mezarlığındaGerson limanında ukrayna’nınBir türk çarkçıyla tanışmış elenaÖzel bir şey değilmiş önceleriÖteki tanışmalar gibi kısa süreliSabahına tanımayacaklar birbirlerini
Lakin başka türlü gelişmiş işlerMini etekli beyaz tenli bu dilberEsir etmiş bir gecede bu türk çarkçıyıDerken her uğrayışta hediyelerEşarplar külotlar türk rakılarıÇarkçı bir türlü silemiyormuş aklındanElena’yla seviştiği o akşamlarıVe gel zaman git zamanKıskanır olmuş iyiden iyiyeKiraz dudaklı usul boylu elena’yıVe çekemez olmuş artıkElena’nın yattığı öteki adamlarıGel evlenelim demiş elena’yaBenim olsun demiş etin ve ruhunÖpüşlerin sonra sarhoşluk verenVe benim olsun çılgın hazla teni emişinBenim ol lütfen ey sevgili elena
Evlenmişler sade bir törenleElena kıramamış bu türk çarkçıyıLeyla olarak değiştirmişler elena’nın adınıÇarkçı örtülere sarmak istemiş leyla’yıOndan saf bir kadın yaratmak istemişLeyla..hani o ölümsüz öyküdekiLeyla örtünmüş bir siyahla.. simsiyahLakin geçmemiş uzun topuktanBir de bele oturan elbisedenDoğrusu sevmiyor değilmiş çarkçıyıFakat bir aşığın sevişi değilmiş buDaha çok bir annenin sahiplenişiGerson limanına uğrayınca gemisiUçarak gidermiş çarkçı karısınaBu yüzden taze gelin LeylaBir haberci bırakırmış gerson limanınaPara karşılığı yatarken öteki adamlarla
Ulular mezarlığında bir akşamBen dostum ve bir de yabancıGidiyorduk araçtaydık devrildikDere hızla akıyordu durmadanKan hızla akıyordu kırmızıLambalar düşüyordu bir de göklerdenDostum annesini çığlıklıyordu
Ulular mezarlığında bir akşamAğaçlar konuşuyordu sanki biriyleElim bir yere düştü ben bilmiyordumVe sargılı beyaz adamların lanetiYürüyordu bana doğru otluklar arasından
Ulular mezarlığında bir akşamTanrının eli değdi yabancının burnunaBenim karnım ağrıdı dere hep ağlıyorduKanlar akmıştı bir de Pinokyo’nun burnundan
Ulular mezarlığında bir akşamHer şey başka türlüydü hani şu olanlardanBir ışık çıkageldi simsiyah ve heybetliBen elimi aradım elin gerekmez dediDostum bir çığlık attı çığlık kâr etmez dediYabancıyı arıyorduk taşlıklar arasındanYabancıyı arıyorduk yılanlar çıkageldi
Ulular mezarlığında bir akşamHer şey başka türlüydü eskiden olanlardanHer şey başka türlüydü ben ölüyordum bir de
ölmek yok bir diyarınoynarım..sonsuz oyuncaklarıylabilirim tatlı sevinci..coşkuyubilirim acı veren ağlayışıburası..gelgitleriyle dolu talihinlakin yoktur ölüp gitmesiruh bedeni terk etmiyor buradadelinmiş testileri terk eden sular gibi
Bir kırık ekmektir nihayetKuşlara yeter öğünü kurtarırAma ne kaybettirir sanaDişinden artanı kuşlara vermekVe birkaç tahta parçası bulupKış günü yuva yapmak kuşlara
Hem bakarsın bir günÖlmek üzereyken hasta yatağındaO vefalı kuşlar korosuGelip pencerende şarkılar söyler
Ay günah ay sevap ay gıdıklayan hiçlikAy fıstıklı tepenin ürkek mini eteğiAy kalça ay göğüs ay çıplacık lâcivertAy tılsımlı derenin körpe yaban çiçeği…
Ya Sîn! Sıcacık bir taştı kadınSarıldım! marifet ki ıslandı…
Duydum ki hükmün geçermiş dağdaki taşaYa Sîn! ay sevap ay sular ay fıstıklı hoş bahçe
Bu benim yalnızlığımdır bir yırtık elbiseliAma en çok da bomboş odacıkları severAğzında taze küf ve dudaklarında mayhoş küfürBu benim yalnızlığımdır bir kara elbiseliDurup dinlenmeden dolaşmakları sever
Ey hayat! bana koyu bir yenilgiden bahsedeceksenÖnce ölümü anlat ölümün cümle türlerini anlatAnlat bana gıcırdayarak karanlığa açılan kapılarıAnlat ürpertiler eşliğinde gelen o biricik yalnızlığı
Elbet zafere dönecek bir şey bulunur öbür yenilgilerdeİçinde ışığı gizlemeyen bir başka karanlık mı var
Yıkılır mı taş duvar yıkıldı sen gelinceSoylu dünya telaşı hemen ele verildiKadim öğretilerin önerdiği o nesneOklanmış aslan gibi cansız.. yere serildi
Çıkılır mı ki candan çıkıldı sen gelinceSilindi levh-i mahfuz hem yeniden derildiEy sanem ey gülperî okur musun bilinmezTüm ömür sermayesi tek bir güle verildi
Altı çimento torbasıÜst üste sermişimVe bağdaşı kurmuşum üstüneSırtımda çifte gocukAyağımda kat kat çorapNe üstümde kış ayazıNe altımda uçurumlarBana mısın dememişim bu geceLüks bir otel girişindeKaraköy’de keyfim yerindeHem biraz mehtap bile varBiraz yıldızlı sularBiraz bally biraz tinerElektriğe para yokAydınlatıyor yatağımıGirişteki spotlarKaraköy’de Haliç girişindeAdımı ananları düşlüyorumKarakollar günahkarlarSahi başkaları da var mıdır?
Bu gece keyfim yerindeKaraköy’de lüks birOtelin aydınlık girişinde
Bu gece mehtaplı bir MarmaraHazırlıyor beni tatlı uykuyaKim bilir belki de hiç uyanmamSahi adımı anan olur mu?Kaydımı tutar mı karakollar?
Ne olursa olsunKeyfim yerinde bu gece
Altımda kardeş betonSırtımda dost duvar
Tek bir derdim varŞimdi aralığın yirmi beşiYani beş gün sonra yılbaşıBeş güne kalmaz bu oteleÖnemli sanatçılar gelirÖnemli siyasetçiler gelirŞairler bile gelir belkiGüzel şeyler söylemek içinYoksulluğa ve savaşlaraVe sevişmemeklereLanetler okumak için
Sabahlara kadarTürküler şarkılar söyleyipSabahlara kadar
İşte benim derdim bu şimdiBiliyorum ki yılbaşındaBenim olmayacakBu otelin girişiBu yıldızlı Marmarabu güzelim tenhalıkBu samimi yalnızlıkBenim olmayacak
Ve sizler.. ara sıraElektrikleri kesilenlerAra sıra ısınamayanAra sıra arabasız kalanAra sıra sevişmeksizVe moralsiz olanlarBir şeyler duyacaksınızHakkımızda o geceBir kaç sarhoş soytarıdanBir kaç gönülsüz cümleBense küfürler ediyorOlacağım ağız dolusuDüzenimi bozanO coşkulu geceye
Ve ancak bir ocak akşamıBütün güzel sözler bittiğindeVe bütün misafirler gittiğindeKeyfim yerinde olacak yineBu otelin girişinde
Dedi: bir yeri tuttur yılanla kartal arasındaDedi: bir yeri düşle yılanla kartal arasındaDedi: aç kanatlarını uçmak şimdi bir disiplin işidirDedi: aşk her daim yeni bir yüksekliğin acemiliğidir
Dedi: ezbere bir mavilik değildir gökyüzüDedi: her vaktin ve yüksekliğin rengi başkadırDedi: sonsuz bir arzunun cehaletidir aşkDedi: mutluluk bilgece bir cehaletin gönül seyridir
Dedi: bir yeri tuttur hayatla yaşam arasındaDedi: bir yeri tuttur nefesle gülümseyiş arasındaDedi: aşk bir mutluluk başarısıdır hafife almaDedi: sevgi her güzelliğin terazisidir
Açlığın tekrarıVe ölümüne susuzluğun hemen ertesiAh yüzümü yakan sularSaçlarımı aydınlatan alevYıkılan şehir uzaklaşıyor bendenYıkılan bedenim ürkmüşBeni tutun ey diğerleriİçimde ışıklar varİnciler varSevmek var
Yine tufanYine dağYine tufanYine dağVe bitsin bu gezintilerUrbamda azık kalmadı artık
Bana bir yer göster ey sevgilimin etekleriEy çiçekli dağTaze bir gezegen misinSeni arıyordumEy sevgilimin etekleriYüzümü yakan sularSize geldimBeni ıslatınBeni yakın diyeBeni yineBeni kalabalık bir şehrin ortalarına götürünYüküm ışıktırYüküm sonsuz ziyalar bahçesiYüküm aydınlık
Ey sevgiliSenin tekrarın ne güzeldiYorgun günün akşamındaIlık yelVe tan yeri ne güzeldiNe güzeldi o dinlencelerin yatağı
Ey sevgiliDağlarındanOvalarından sana yürüdümTel tel siyah saçlarından sana yürüdümYüzlerime bak benimIlık yerlerinden geçtimSerin yerlerinden geçtimAma dondurucu soğukların var seninNe olmuş gözlerineEy sevgili
Kaç çocuklar ölmesi buBiz ölürsekEllerin soğuk giderse yazıkNeden öfkelidir gözlerindeki yetim peygamberYüzündeki fırtınaAnlat banaAnlat artıkHani yükselecek sular vardıSevinçler vardıHani çocuklar vardıAcından ölmeyecekİyi eğitilecek ya da
Bana eski yeri göster senin uykulu ve yumuşak eteklerindekiİikimizin alçaklığıdırBeni itmeBeni yuvarlamaO sonrasız boşluğa
Ey sevgili nasıl olması buÇılgınca sevdiğimiz hazlı yaşantılarınŞehir neden uzaklaşır bendenNeden üşüyorumBu alçalan sular neden
Sonra kelepçelerBu ellerimdekiAyaklarımdakiNeden öksüzlük
Ve yetimi gözetenEkmeği ısıtan sıcaklığına ne oldu böyle senin
Ey sevgiliAkşamın duvarlarında yürüyorumİçimdeki büyük çalkantılarlaŞehir gitgide yoksulEllerin gitgide uzakÖnüm gitgide uçurumİşlerim yarım kalacakÇoğunluk aç susuz kalacakYetim kalacakEy sevgiliSöylemedi demeSözlerim uzar giderHepimiz darda kalırızSöylemedi demeDüşersem içimdeki bütün ışıklar parçalanacak
Aynalara bakEy sevgiliUyan da aynalara bakYoksa yıkılan dağlarımla birZiyan olacak içimdeki o cevherBöyle esmeBöyle soğukBöyle dondurucu rüzgârlar gibiYoksa ziyan olacak ellerimde tuttuğum o değerli mücevher
Ey sevgili.. ılık bahar yelini seç.. gelEski yılı anımsa.. seninle buluştuğumuz... kentinin en güzel bahçesini anımsaAnımsa.. derenin yıldızını.. kuşdili şarkıları
Ey yorgun yüreğimin... ceylanıTatlı sözlerinle yanıma gel... gibi zarifTatlı dudaklarınla koynumu sev... gibi zarif... kentinin en güzel bahçesinde bekliyorum... kentinin en güzel bahçesinde evimiz
Mevsimi gelip çekip gittiğinde bir kırlangıçYa da tanımını terkedip çekip gittiğindeŞaşırıp kalırlarmış Tibetli ümmi çobanlarArdından anlamadıkları bir şeyler okurlarmış
Bir zaman adı Yukolda Masara olan bir çobanBakışlarının cehaletini gidermiş kendi kendineÇetelesini tutmayı öğrenmiş bir yüzün..mevsiminVe kuşların çetelesini tutmayı öğrenmiş gereğince
Böylece artık bu Tibetli ümmi çoban YukoldaYüzünden okuyabilir olmuş çekip giden bir kırlangıcınMevsime mi yoksa gökyüzüne mi elveda dediğini
Böylece artık okuyabilir olmuş usulca salınan bir elinGeride bıraktığı bütün gizemli kelimeleri