1 HRANT DİNK’İN BASINDA HEDEF HALİNE GETİRİLEN BİR Sİ YASİFİGÜRE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ1 KEMAL GÖKTAŞ1. BASININ KAMUOYU OLUŞTURMASI Hrant Dink’in öldürülmesine giden süreci, kamuoyu oluşturma mekanizmalarında yaratılan ‘Hrant Dink’ algısından kopararak anlatmak mümkün değil. Hrant Dink’in hedef haline gelen bir siyasal figüre dönüştürülmesi 2 , kamuoyu oluşturma mekanizmalar ının en etkilisi olan medyanın yarattığı bir süreçti. Medyanın, bilgi edinme ve kanaat oluşturma sürecinin temel belirleyicisi olarak, kamuoyu algısını oluşturmada neredeyse tekel konumuna geldi ği tezi, gerek siyaset biliminin temel kavramları arasında olan ‘kamusal alan ve kamuoyu’na ili şkin tartı şmalarda, gerekse ileti şim kuramlarına ilişkin tartışmalarda sıkça dile getirilmektedir. Medyanın adeta tanrısal bir güçle donatıldı ğı yaygın bir kabul haline gelmi ştir. Öyle ki neredeyse bütün iyiliklerin ve kötülüklerin kayna ğı medyada aranırolmuştur. Medyanın herşeye hakim, toplumu biçimlendiren çok önemli bir güç oldu ğu, toplumsal hayatın tamamına nüfuz eden bir ileti bombardımanı yarattı ğı, siyasal, sosyal, toplumsal, kültürel algıları biçimlendirdi ği yönündeki iddialar, iletişim araştırmaları içinde yoğun olarak tartışılan konular arasındadır. Sermaye yapıları güçlü, devasa birer kapitalist i şletme haline gelen medya kuruluşlarının oynadığı rol, Althusser’in, devletin ideolojik aygıtları olarak gösterdi ği araçlar arasında medyayı artık en ön sıraya getirmiş gibi görünmekte dir. Siyasal erkin toplumun çıkarlarına göre i şlemesini amaçlayan rasyonel tartı şmaların yürütüldüğü ve kamuoyunun oluşturulduğu özgür bir kamusal alanın, tarihin bir döneminde varlık kazandı ğı fikri şu savı ileri sürer: Kapitalizmin erken 1 Bu sunum, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Ana Bilim Dalı bünyesinde hazırladı ğım “Basının Kamuoyu Oluşturması, Örnek Olay: Hrant Dink’in Hedef Haline Gelen Bir Siyasi Figürü Dönüştürülmesi” (Danışman: Doç. Dr. Bedriye Poyraz) başlıklı tezin kısaltılmış biçimidir. Metin, aynı zamanda “Hrant Dink Cinayeti: Medya, Yargı, Devlet” isimli kitabımın da (Güncel Yayınları, Nisan 2009, İstanbul) ilkbölümünde yer almaktadır. 2 Hrant Dink, çağının tanığı olan bir gazeteci olmanın çok ötesinde, Türk–Ermeni ili şkileri başta olmak üzere, ülke ve dünya meselelerine ilişkin etkili tavrını ortaya koyan bir siyasal figürdü. Bu bakımdan “Hrant Dink’in hedef haline gelen bir siyasal figüre dönüştürülmesi” ifadesi, Dink’i değil, bir süreci tanımlamaktadır.
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
HRANT DİNK’İN BASINDA HEDEF HALİNE GETİRİLEN BİR Sİ YASİ
FİGÜRE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ 1
KEMAL GÖKTAŞ
1. BASININ KAMUOYU OLUŞTURMASI
Hrant Dink’in öldürülmesine giden süreci, kamuoyu oluşturma
mekanizmalarında yaratılan ‘Hrant Dink’ algısından kopararak anlatmak mümkün
değil. Hrant Dink’in hedef haline gelen bir siyasal figüre dönüştürülmesi2, kamuoyu
oluşturma mekanizmalarının en etkilisi olan medyanın yarattığı bir süreçti.
Medyanın, bilgi edinme ve kanaat oluşturma sürecinin temel belirleyicisiolarak, kamuoyu algısını oluşturmada neredeyse tekel konumuna geldiği tezi, gerek
siyaset biliminin temel kavramları arasında olan ‘kamusal alan ve kamuoyu’na ilişkin
tartışmalarda, gerekse iletişim kuramlarına ilişkin tartışmalarda sıkça dile
getirilmektedir. Medyanın adeta tanrısal bir güçle donatıldığı yaygın bir kabul haline
gelmiştir. Öyle ki neredeyse bütün iyiliklerin ve kötülüklerin kaynağı medyada aranır olmuştur.
Medyanın her şeye hakim, toplumu biçimlendiren çok önemli bir güç olduğu,
toplumsal hayatın tamamına nüfuz eden bir ileti bombardımanı yarattığı, siyasal,
dönemlerinde, burjuvazinin önderlik ettiği siyasal mücadeleler ve toplumsal
devrimlerin getirdiği hukuksal güvenceler altında oluştuğu var sayılan bu kamusalalanın en önemli figürü ticarileşmemiş bir basındı. Siyasi erke yönelik sürekli bir
eleştiri ve kontrolün yürütüldüğü bu tür bir basın fikri; basının ticarileşmesi ve
kamusal tartışmaların yürütüldüğü araçlar olmaktan çıkarak, kamuyu güdüleyen, belli
çıkarlar doğrultusunda yönlendiren bir basına dönüştüğü andan itibaren yok oldu.3
Bu savı doğru kabul edersek, Türkiye’nin böyle bir kamusal alana tarihinin
hemen hiçbir döneminde sahip olamadığını da söyleyebiliriz. Türkiye’de kamusal
alan, başından beri ideolojik bir tahakkümle biçimlendi. Kapitalizmin devlet eliyle
geliştirilmesine paralel olarak kamusal tartışmalar da devletin denetiminde oldu.
Cumhuriyet döneminin başından beri sisteme kar şı çokça muhalif görüşler
olmasına kar şın, uygulanan fiili ve yasal güçlü baskı kar şısında, bu görüşler kamusal
alana yeterince taşınamadı. Devletin kanatları altında büyüyen ve ona her zaman
derin bir sadakatle bağlı kalan medya, kamuoyu oluşturma süreçlerinde, büyük
ölçüde devletin resmi ideolojisine bağlı kaldı. Türkiye’de egemen medyanın, resmi
ideolojinin en büyük savunucusu olması, onun Batı’daki kapitalist ülkelerdeki basın
kadar güçlü olamamasının da bir nedeni olarak görüldü. Öyle ki, Türkiye’deki basın,
iktidar sözcüsü konumundan iktidarı denetleyen bir güç konumuna geçemedi. Bu da,
liberal basın kuramlarında basına atfedilen dördüncü güç olma niteliği konusunda da
Hürriyet’in, Sabiha Gökçen’in Ermeni olduğu yolundaki iddiasına akrabalarının
bir yanıtı niteliğindeki bu haberi sayfanın manşetinde yer aldı. Aynı sayfada, dahaküçük bir başlıkla ve daha az yer verilen başka bir haberde ise, Gökçen’in Ermeni
kökenli olabileceği iddiasına büyük güç kazandıracak bir açıklama yer aldı. Sabiha
Gökçen tartışmasının en önemli unsurlarından olan bu haber, Gökçen’in yakın
arkadaşı olduğu belirtilen ve tarihçi olması hasebiyle de önemli bir tanık konumunda
olan Pars Tuğlacı’nın açıklamalarıydı:
“SABİ HA Gökçen'in yakın dostlarından biri de Ermeni tarihçi Pars Tu ğ lacı'ydı.
(…)Tu ğ lacı'ya göre Sabiha Gökçen, Bursalı bir Ermeni ailenin çocu ğ u olarak,
Dink’in yargılanmasına ve 6 ay hapis cezası almasına neden olan yazısı,
‘hedef haline gelen bir siyasi figür’ olmasında kilometre taşı oldu. Oradaki sözlerinin,
bağlamından koparılarak alıntılandığında, kamuoyundaki algısının nasıl olacağı da,
Dink’i hapse mahkûm eden mahkeme kararının gerekçesinde şöyle belirtildi:
" Öyle ülke vardır ki bayrağ ından şort yaparsın, hoşgörülür. Öyle ülke vardır ki
ineğ ine dokunursun, infial yaratır. Öyle millet vardır ki kan dedin mi akla bu
toprakların her santiminde bulunan ecdat kanı gelir. (…)Bu toprağ ın her karesi
kanla sulanmıştır. "61
Nitekim mahkemenin bu gerekçeli kararı da gazetelerde Dink’in suçlanmasına
vesile oldu. Hürriyet Gazetesi mahkemenin gerekçeli kararına ilişkin haberinde
“ Ata'nın sözlerini çarpıttı” başlığını kullandı. Mahkemenin gerekçeli kararındaki bir ifadenin kısaltması olan bu başlıkta herhangi bir tırnak işaretinin kullanılmaması
dikkat çekiciydi. Çünkü tırnak işareti kullanılmayan ifadeler gazetenin kendi
ifadeleridir. Haberin ara başlıkları ise dikkat çekicidir: ‘(Düşünce özgürlüğü) Sınırsız
Irkçı yayın organlarında mahkemenin bu kararı, Dink’in suçluluğunun kanıtıolarak sunuldu ve milliyetçi ifadelerle yüklü gerekçeli karara da geniş yer verildi:
“Türkler’e hakaret eden Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink
Hrant Dink’e verilen bu ceza, Milliyet Gazetesi yazarı Melih Aşık tarafından bir
kar şılaştırma yapılarak ele alındı:
“Ermeni asıllı yazar Hrant Dink , 6 ay cezaya çarptırılmasına, ceza tecil
edilmesine rağ men üzülmü ş. Ülkeyi terk etmekten söz etmi ş... Ceza hukuk dışı
güdülerle verildiyse elbet üzülünür, kınanır. Hrant kardeş... Sen haksız bir
mahkeme kararına haklı olarak üzüldün... Peki 70 milyonluk bir ulusu ,
herhangi bir yargı kararı olmadan kendisinden önce yaşanmış olaylardan
dolayı ‘soykırım suçlusu’ ilan ederken bunda da bir haksızlık görüyor musun?
Görmüyor musun?” 67
Melih Aşık’ın yaptığı bu kar şılaştırma, Dink’in düşüncelerinden ötürü suçlu ilan
edilmesinin vahametini gizlemekte ve adeta Ermeni’lerin soykırım iddialarına kar şılık
olarak verilmiş bir yanıt gibi sunulmaktadır.
Hrant Dink ise, yaptığı haber üzerinden başlayan tartışmanın, kendisininhedefe konulduğu bir süreci başlattığını, Anka Ajansı’na verdiği ve “En çok Türk
dü şmanı demelerine üzüldüm” başlığıyla yayımlanan demecinde şöyle ifade etti:
gelebileceklerini analiz etmeye çalışıyordum. Temel konum, diasporadaki
Ermenilerin kimli ğ idir. Diaspora Ermenilerine kimliklerini kazanmaları için Türk
dü şmanlığ ından kurtulmaları gerekti ğ ini söylüyorum.(…)" 68
Ancak Dink’in yoğun bir ırkçı kampanyanın hedefi haline geldiği günlerde
yapılan bu ajans haberi egemen medyada kendine hak ettiği yeri bulamadı.
Hrant Dink’e verilen bu cezanın Yargıtay’ca onanması da, ırkçı gazetelerde
Dink’e yönelik nefreti ortaya koyacak şekilde haberleştirildi:
“Yargıtay, gerekçeli kararında Dink’in açıklamasının ifade özgürlü ğ ü değ il galiz
küfür oldu ğ unu yazdı.
Ermeni gazeteci Hrant Dink’e Yargıtay’dan tokat gibi cevap geldi. ‘Türk’tün
boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan Ermeni’nin Ermenistan
ile kuracağ ı asil damarında mevcuttur’ dedi ğ i için 6 ay hapse mahkûm olan
Dink’in cezasının ertelenme kararını bozan Yargıtay, ‘Kullanılan ibareninTürklü ğ ü tahrik ve tezyif edici oldu ğ una ku şku yok…’ dedi.” 69
Sabah Gazetesi’nde, Erdal Şafak’ın, Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra
yayımlanan köşe yazısında verdiği çok önemli bir bilgi, kamuoyunda Dink’e yönelik
oluşan yargının, Dink’in davalarına bakan yargıçlar üzerinde nasıl bir etki yarattığınıve bu durumun, yargıçların siyasal tavırlarıyla birleştiğinde nasıl bir manzara
“Arbede dava erteletti” başlığını kullanmayı tercih ediyordu.71 Saldırgan bir grubun
varlığını yok sayan bu haberler, Dink’i ‘arbedenin, gerilimin’ bir tarafı olarak
sunuyordu. Türkiye Gazetesi, Dink’e saldıran grubun içindeki gazileri ön plana
çıkararak şöyle bir haber yaptı:
“’Türklü ğ ü aşağ ılamak’ suçundan yargılanan AGOS Gazetesi Genel Yayın
Yönetmeni Hrant Dink’e Şi şli Adliyesi’ndeki dünkü duru şması sırasında
aralarında gazilerin de oldu ğ u bir grup tepki gösterdi. ‘Hrant yedi ğ in ekmeğ e
ihanet etme’ yazılı pankart açan gruba adliye önüne gelen başka bir grup tepki
gösterdi. Çıkan arbedeye polis müdahale ederek iki ki şiyi gözaltına aldı.” 72
Hürriyet Gazetesi de, aynı olayı anlatırken, Hrant Dink’e yönelik saldırıyı
‘protesto’ olarak sunuyordu. Üstelik, “Protestoculardan Polis Kurtardı” başlıklıhaberde anlatılanlardan, olayın Dink’e ve avukatlarına yönelik bir saldırı olduğu
açıkça anlaşılıyordu:
“Hrant Dink, adliye önünde kendisini protesto eden grup nedeniyle garajdan
polis otosuyla çıkarıldı. Davaya müdahil olarak katılmak isteyen gruparasından Yücel Sayman’a kalem ve bozuk para atıldı. Mahkeme salonunda
bulunan müdahillerin de sözlü sataşmaları üzerine duru şmayı bitiren
tamamen çarpıtarak “Ermeni’ye Bak ” başlıklı bir manşet haber yaptı.
Hrant Dink, 7 Ekim 2004’te, Birgün Gazetesi’nde yayımlanan köşe yazısında,
“21. yüzyılın en büyük projesi olan Avrupa Birli ğ i'ne doğ ru kimi zaman yavaş kimi zaman süratle yol alıyoruz ve i şte önemli bir dağ ı daha aştık. Bundan sonrasında
artık demokratik kazanımlarımızı korumaya ve geli ştirmeye çalışacağ ız. Yolun açık
olsun Türkiyem... Yolun açık olsun” cümleleriyle başladığı yazısını, “Dayatmacı,
statükocu ve çatışmacı zihniyetler artık uçurumun dibine doğ ru gidedursun... Ülkem
insanlığ ın en büyük barış projesine doğ ru yoluna devam ediyor. Hoş gidi şler ola...Hoş gidi şler ola” 75 cümleleriyle bitirdi.
Yeniçağ Gazetesi ise, “Ermeniye Bak” manşetinde, “Hrant Dink’in, AKP’nin AB
gazetesinde yayımlanan yazısına ‘Hoş Gidi şler Ola …’ başlığ ını kullandığ ı, bununla
Atatürk’ü ve kurdu ğ u Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye etmeyi kastetti ğ i, böylece Hrant Dink’in Atatürk’e dil uzattığ ı, çünkü bu deyi şin Ermeni katliamından kurtulan Türklerin
Atatürk’ü kar şıladığ ı ‘--Hoş Geli şler Ola –Mustafa Kemal Paşa…’ türküsündeki
Mustafa Kemal Paşa’ türküsünü diline dolaması, ‘kinini kusması’ olarak
nitelendirildi.
PUSUDA YATIYORDU
VATANDAŞLAR, ‘Aklınca, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le alay etmeye
kalkıyor! Ruslarla birlikte olan ve Türk askerini sırtından süngüleyen Ermeni
çetelerinin kıçlarına yedi ğ i tekmenin acısını çıkarmaya çalışan Hrant, her
fırsatta bunu yapıyor’ diyerek tepki gösterdi. Bir okurumuz da ‘Hoş geli şler ola
Mustafa Kemal Paşa’ türküsünü ‘Hoş gidi şler ola…’ diye çevirmesi, o ve onungibilerin 81 yıldır Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne kar şı pusuda yattığ ını
gösteriyor’ dedi.” 76
Haberde, altında “Kıyımı alkışlayan sözde gazeteci!” ibaresinin yazıldığı, Hrant
Dink’in bir fotoğrafına da yer verilerek şöyle denildi:
“I ğ dır Soykırım Anıtı (solda) Ermeni çeteleri tarafından kahpece, vahşice ve
kalleşçe katledilen Türk vatandaşları anısına yaptırıldı. Bölgede yapılan
kazılarda ortaya çıkarılan toplu mezarlarda Ermeni vahşetine maruz kalan
silahsız halkın dramını görmezden gelen Ermeni gazeteci Hrant Dink, AB veteslimiyetçi AKP hükümetinden cesaret alıp Atatürk’e dil uzatmaktan
birbirlerine sarılarak bu mutlu günü kutlamışlardı. Çünkü bir gün öncesine
kadar, Ermeni çeteleri tarafından minicik yavruları ekmek fırınlarında yakılıyor,
hamile kadınlar süngülerle delik deşik ediliyor, zavallı yaşlılar ise balta ve
kazmalarla kafaları, vücutları parçalanarak hunharca katlediliyordu. Köyler kan
gölüne dönerken kudurmu ş Ermeni çeteleri zevk içinde kahkaha atıp, şarap
içiyorlardı… Yıllardır komşuluk yapıp ekmeğ ini yedikleri kadınların el ve
ayaklarını kazıklara bağ layıp ırzlarına geçiyorlardı…
Uzmanlar ise yaptıkları araştırmalarda tarihe şu kaydı dü şüyorlar: ‘Tarihboyunca Osmanlı Devleti’nde baskı ve zulüm yapılmadan rahat yaşayan,
dinlerine dokunulmayan, hiçbir etnik zorlu ğ a u ğ ramayan Ermeniler, yalnız
ülkenin iç ve dış ticaretinde değ il, devlet kurumlarında da üst makamlarda
görev alıyorlardı. Ancak Ermeniler, ellerine fırsat geçirdiklerinde kendi
dindaşları ve Müslümanlar içinde Türk dü şmanları ile i şbirli ğ i yaparak kısa bir zaman içinde Türklere kar şı, dü şmanlıklarını silahsız halkın soykırımı ile
tezahür ettirdiler…’
İşte bu mezalimden kendilerini kurtaran Gazi’yi kar şısında gören yaşlı bir
kadın, başındaki örtüyü çıkarıp köy meydanına attı ve destanlaşan bu
türküsüyle oyununa başladı.” 77
Yeniçağ Gazetesi’nin bu haberine kar şı Hrant Dink, Basın Konseyi’ne suç
Basın Konseyi bu kararı oy çokluğu ile almıştı. Karar metninden, Basın
Konseyi’nin bazı üyelerinin Yeniçağ Gazetesi’nin çarpıtmaya dayalı ırkçı bir yayın
yaptığını tescil eden karara kar şı çıktığı anlaşılmaktadır. Karara imza atan ve kar şı
çıkan üyelerin kimler olduğunu öğrenmek için Basın Konseyi’ne yaptığımız başvuru
“Basın Konseyi kararlarında kimin nasıl oy verdi ğ i ilke olarak açıklanamaz. Ayrıcasözünü etti ğ iniz karar tarihinde kararı kabul eden ve etmeyenlerin kayıtları da
tutulmuyordu” denilerek reddedildi.
Yeniçağ Gazetesi’nin bu manşetinin anlamını ve içerdiği tehlikeyi en iyi
sezenlerden biri kuşkusuz yine Hrant Dink’ti. Dink, Birgün Gazetesi’ndeki köşesinde,
Yeniçağ nezdinde basında kendisine yöneltilen saldırıların ne ifade ettiğini veinsanlığın karanlık yüzünün ne kadar acımasız olabileceğini bir hikâye ile anlatıyordu:
Ağ ılın bir köşesinde yuvalandığ ı karanlık sığ ınak, örme duvardaki iki taş
arasındaki ince yarık kadardı sanki.Hani kertenkeleler olur ya o aralıkların ağ zında... Hani bir ses duyarlar da
birden dalarlar yarığ a.
Tam öyle i şte.
Gizlenerekten yaşar giderdi.
Arada bir günyüzüne çıkar, yüreğ i insaf tutanların yanına varır, harmanınucundan tutar, dökebildi ğ i kadar ter döker, iki dilim ekmek yer, sığ ınağ ına geri
dönerdi.
Toprağ ın kan kustu ğ u zamandı, her bir gayret ıccığ daha yaşamak içindi.
Köylünün yanında yeni adı Abdullah'tı... ‘Allah'ın gönderdi ğ i’.
Allah'ın unuttu ğ u bir delikte yaşayıp gidiyordu i şte.Ta ki Pelteklerden İ smail'in sondan üçüncü oğ lu Memo duvar dibinde
Abdullah'ı i şerken görene kadar.
İ smail, eğ ilmi ş, ferfecir gözlerini dipten Abdullah'ın ‘ İ t ölüsü’ çüküne dikmi ş,
hınzır hınzır kıkırdıyordu.
Zıplamasıylan bağ ıra bağ ıra koşması bir oldu İ smail'in.‘Koşun laaan’ diye bağ ırıyordu İ smail... ‘Koşun laaan koşun, Abdullah'a bakın,
Ermeni asıllı Gazeteci Hrant Dink , bildi ğ iniz gibi Türklü ğ e alenen hakaretten
yargılanıyor. Dink , Antalya’da yapılan Dü şünce Özgürlü ğ ü panelinde lafı
döndürüp dolaştırıp bu kez İ stiklal Mar şı’na getirmi ş ve bazı bölümleri bölücü buldu ğ unu söylemi ş. Dink efendi, ‘Kahraman ırkıma bir gül’ bölümüne gelince
susuyorum. Herkes kendi ırkına gönderme yapıyor. Bu dizeleri mesela
çalışkan halkıma diye değ i ştirelim’ diyor. İşte demokratikleştikçe niyetler birer
birer ortaya çıkıyor. Ancak bunlar bertaraf edilmeyecek hadiseler değ ildir yeter
ki, bertaraf edilmek istensin. Atatürk’ün ‘Muhtaç oldu ğ un kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur’ sözünün Türkiye dü şmanlarına
hatırlatılması yeterlidir sanırım. Her ne kadar ırkçı bir yaklaşım olsa da tek
çözüm bu yaklaşımda olsa gerek.” 81
Hrant Dink’in çeşitli toplantılarda yaptığı açıklamalar, özellikle ırkçı yayınorganları tarafından sıkı şekilde takip ediliyor ve çoğunlukla, söyledikleri sözler
bağlamından koparılarak ve ırkçı bir görüşün süzgecinden geçirilerek aktarılıyordu.
Bu ‘haberler’de Dink’e “Ya sev ya terk et” deniliyor, vatandaşlıktan çıkarılması talep
ediliyordu:
“Her konu şmasında Türklü ğ e kin kusan, şimdi de İ stiklal Mar şı’na hakaret
Bunlar yapılırken Hrant Dink’le ilgili kullanılan sıfatın sürekli olarak “Türklü ğ e
hakaretten yargılanan Ermeni gazeteci” şeklinde kullanılması da dikkat çekiciydi.
“Türklü ğ e hakaretten yargılanan Ermeni gazeteci Hrant Dink , şimdi de Kürtçü
stratejistli ğ ine soyundu...
Dİ YARBAKIR `da katıldığ ı bir seminerde ‘Ermeni soykırımı’nı ima edip sözde
nasihatlarda bulunan Hrant Dink , ‘Bu topraklarda 150 yıl önce Ermeniler’inbaşına gelenler eğ er dikkatli olunmazsa Kürtlerin de başına gelebilir.
Korkuyorum, çünkü olaylar geçmi ştekinin aynısı gibi’ diye konu ştu. (…)” 84
Hrant Dink’in açıklamalarına yönelik olarak yeni suç duyuruları yapılması da
bu yayın organlarının sıklıkla başvurdukları bir yoldu. Dink’e, Türk Ceza Kanunu’nun301. maddesinden verilen hapis cezasının ertelenmesine yönelik olarak da sıkça
eleştiriler yönelten bu yayın organları, Dink’e çok daha ağır cezalar verilmesi için
adeta bir kampanya açmışlardı:
“Türklü ğ e hakaretten 6 ay hapis cezasına çarptırılan Ermeni gazeteci ‘1915’teyaşanmış olanın anlamı da, adı da vardır. Soykırımdır’ dedi. (…)
Her fırsatta Türkiye’ye fesatlık yapan Hrant Dink, Milliyet gazetesinde Derya
‘Yargıç ve savcılarımız ne yazık ki hükümet etkisinin altında’ diyen Savaş
şöyle devam etti: ‘Bundan dolayı Dink’in hakkında dava açılacağ ından
şüpheliyim . Adaletin üzerinde büyük bir baskı var...’ Hrant Dink 305.maddeyi ihlal etmi ştir. Milliyet gazetesinde yayınlanan
söyleşide ‘soykırım’ safsatasını yine diline dolayan Hrant Dink/in yeni bir suç
i şledi ğ ine dikkat çeken Savaş, ‘Bu suçu basın yoluyla bilerek i şlemi ştir. Soruya
üstüne basa basa ‘soykırım’ diye cevap veriyor’ dedi .”85
Yeniçağ Gazetesi’nin ve Vural Savaş’ın, Dink hakkında işletilmesini istedikleri
Türk Ceza Kanunu’nun 305. maddesi “Temel milli yararlara kar şı faaliyette bulunmak”
suçunu düzenlemekte ve bu suçu işleyenlere 3 yıl ila 10 yıl arasında bir hapis cezası
verilmesini öngörmektedir.
Basında Hrant Dink adının bile başlı başına bir ‘tahrik’ unsunu olarak elealındığını gösteren örneklerden biri, Melih Aşık’ın, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi’nde her yıl düzenlenen geleneksel İnak Bayramı’na Hrant Dink’in katılma
ihtimali üzerine yazdığı yazıydı:
”Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin geleneksel " İ nek Bayramı"nın bu yıl 26 -27 Mayıs tarihlerinde yapılması gerekiyordu. Fakülte Yönetim Kurulu, bayramı
haziran sonuna erteledi... Kararın " İ nek Bayramı'nın daha ziyade bir 'eğ lence
Dekanlığ ın bu gibi etkinliklerde provokatif olaylar çıkmasından kaygı duydu ğ u
söyleniyor... Kısa süre önce Turgut Özakman'ın konu şmacı olarak okula davet
edilmek istendi ğ i ama yine tepkilerden çekinilerek davetin öğ rencilerce iptal edildi ğ i gazetelere yansımıştı. Dü şününüz ki Turgut Özakman'ın okula daveti
bile artık mesele oluyor.
Bir sürpriz geli şme de dün yaşanıyor... Mülkiyeliler Birli ğ i, dekanlığ ın kararına
rağ men, 26 Mayıs'ta okulda şenlik düzenleneceğ ini bildiriyor. Geli şmeler
görenleri üzüyor..86
Melih Aşık’a göre, Turgut Özakman’ın okula davet edilmesinin mesele olması
şaşılacak bir şeydir. Oysa Aşık, aynı yazısında, Hrant Dink’in Baskın Oran’la birlikte
davet edilmesini kendisi bir mesele olarak gördüğünü ortaya koymaktadır. Dink’in bu
şekilde ele alınışı, kuşkusuz, onun bir siyasal figür olarak Turgut Özakman’ın temsilettiği ulusalcı çizginin kar şısında yer aldığına ilişkin algı ve bu algıya bağlı
yansıtmadan kaynaklanmaktadır.
Hrant Dink, gazetelerde bu şekilde ele alınırken internetteki ırkçı sitelerde ‘katli
emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün yanı sıra, emekli vali, öğretim üyesi, gazeteci, eski
bürokrat ve işadamlarının yer aldığı bu dergide, Hrant Dink’in “Hoş gidişler ola”
başlıklı yazısı “Ermeni’nin küstahlığına bak” başlığıyla veriliyordu. Hrant Dink’inyazısından bölümlerin aktarıldığı dergi sayfasında şöyle deniliyordu:
“Bölgede yapılan kazılarda ortaya çıkarılan toplu mezarlarda Ermeni vahşetine
maruz kalan silahsız Türk halkının dramını görmezden gelen Ermeni gazeteci
Hrant Dink, AB ve teslimiyetçi Ak Parti hükümetinden cesaret alarak Atatürk’edil uzatmaktan çekinmedi.” 88
Aynı derginin ilerleyen sayılarında da, Hrant Dink’in yargılandığı davalarda
çıkan olaylara ilişkin haberler yapıldı. “Dink Hrant, provokatör mü ajan mı?” üst
başlığıyla verilen haberde, Dink hakkında suç duyurusunda bulunarak davaaçılmasını sağlayan avukat Kemal Kerinçsiz’in, Dink’i savunan avukatların saldırısına
uğradığı iddia edildi. Haber, başlığından da anlaşılabileceği gibi, tamamen Hrant
Dink’e yönelik bir kışkırtmayı içeriyordu. “Bunlar bu cesareti kimden alıyorlar?”
spotuyla verilen haberde, Dink ve avukatları saldırgan taraf olarak sunuldu.89
niteliğindeydi ve bundan sonra Dink’le ilgili yapılan her türlü haber ve yorumda bu
açıklamanın gölgesi oldu.
Genelkurmay Başkanlığı kamusal bir tartışmaya açıkça müdahale etti vebasından bu tartışmayı sonlandırmasını istedi. Genelkurmay Başkanlığı’nın
açıklaması etkisini, Sabiha Gökçen’in Ermeni asıllı olup olmadığı tartışmasının
yeterince yapılmadan kapatılmasıyla gösterdi. Genelkurmay, burada –denebilir ki-
militan bir ‘eşik bekçisi’ rolü oynamaya soyundu ve bunda da ‘başarılı’ oldu.
Açıklamadan sonra basında ağırlıklı olarak bu iddianın haber değeri taşıyıptaşımadığına ilişkin yeni bir tartışma başladı. Genelkurmay Başkanlığı’nın kamusal
bir tartışmanın sonlandırılması biçimindeki açıklaması, halkın haber alma özgürlüğü
ile basın özgürlüğü kavramları etrafında değil, yine bu açıklamanın sahibi olan
Genelkurmay’ın çizdiği ‘ulusal güvenlik ve resmi ideoloji (Atatürk milliyetçiliği)’
paradigması çerçevesinde tartışıldı.Basının çizdiği çerçevede, özgür bir kamusal tartışmanın nasıl yürütülmesi
gerektiğine ilişkin bir tartışmanın yerini Atatürk milliyetçiliğinin ispatlanması aldı.
Hemen hemen tüm yazarlar, Gökçen’in Ermeni asıllı olduğu iddiası gerçek olsa bile,
onun tarihsel kişiliğine bir halel getirmeyeceği noktasında tartışma yürütürken,
Gökçen’in niçin yetim kaldığı, niçin Ermeni kökenli olmasına rağmen kökenlerindenkoparılarak bir Türk gibi yetiştirildiği soruları sorulmadı. Hatta Gökçen’in Ermeni asıllı
olabileceğine şiddetle itiraz edenler ve haberin yayımlanmasını maksatlı bulanlar,
edilen bu cümlesiyle, Türklüğü aşağılama kastının olmadığı, aksine Ermenilerieleştirdiği belirtilmesine rağmen, Dink sürekli olarak ‘Türklüğü aşağıladığı için
yargılanan Ermeni gazeteci’ olarak kamuoyuna sunuldu. Dink’in, düşüncelerini
açıkladığı için mahkûm olması da, egemen medyanın sınırlı bir kesiminde ve Avrupa
Birliği ile ilişkiler bağlamında eleştirildi.
Hrant Dink’in medya tarafından hedef haline gelen siyasi bir figüredönüştürülmesi süreci, hiç kuşkusuz egemen kitle medyası ile sınırlı değildi. Özellikle
ırkçı çizgideki basın kuruluşları Hrant Dink’in hedef haline getirilmesinde önemli bir rol
oynamışlardı. Ancak egemen medyanın, ırkçı basında Dink’le ilgili yapılan yayınlara
kaynak oluşturan ve ırkçı tutumu pekiştirici ve destekleyici yayınları olmasaydı,
kuşkusuz hedef haline getirilme süreci bu kadar ‘başarılı’ olamayacaktı.Hrant Dink’e yönelik egemen basında yer alan haber ve yorumlarda kullanılan
dil, açıkça ırkçı yayın yaptıkları bilinen gazetelerdeki yorumlardan ‘ton olarak’ belki
farklıydı. Buna rağmen, egemen basında yansıtılan bakış açısı ile ırkçı yayınlarda
yansıtılan bakış açısı arasında ‘öz olarak’ çok büyük fark yoktu. İkincisindeki dil,
hedef kitlesine uygun olarak daha sivri daha ‘aksiyoner’ iken, egemen basındaki dildaha ‘dolaylı’ydı. Ancak ırkçı basında Dink’e yönelik dilin böylesine sivri olmasını
sağlayan nedenlerden biri, kuşkusuz, egemen basındaki dilden ‘güç alması’ydı.
kamusal alanda ancak ‘öteki’ olarak vardırlar ve sıkça tartışma konusu olan Anayasal
çerçevenin çizdiği vatandaşlık tanımının bile gerisinde, ırkçı bir ayrımcılığın
hedefidirler.Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinden açılan bütün önemli davalarda
beraat ya da düşme kararları çıkarken, Hrant Dink’in, Avrupa Birliği sürecine rağmen,
mahkûm edilmesinde, basının, Dink’in Ermeni kimliğine yaptığı vurgu etkili oldu.
Nitekim bu durum, Dink’i mahkûm eden mahkemenin gerekçeli kararındaki hukuk
dışı, milliyetçi söylemle kendisini göstermişti. Dink’in siyasi bir suikastın hedefi olarakseçilmesinde de, kuşkusuz, ırkçı basın tarafından kamuoyunda yaratılan ‘Dink
algısı’nın önemli bir etkisi oldu.
‘Ötekileştirme’, Dink’e yönelik haber ve yorumların sadece bir bölümündeki
yaklaşımı, üstelik bütün fotoğrafı anlatmaktan uzak bir bölümünü ifade ediyor.
Denebilir ki, faillerin suikastla verdiği mesajın alt yapısı medyada oluşturulmuştur.
Prof. Yusuf Halaço"lu, "Elimde Ermeni dönmelerin listesi var" diyerek yeni birtart!ma daha ba!latt. Gazetecilerin teyplerindeki kaytlar Prof. Halaço"lu’nun"söylemedim" dedi"i sözleri söyledi"ini gösteriyor.
TÜRK Tarih Kurumu (TTK) Ba!kan Prof. Yusuf Halaço"lu, gösterilen tepkiler üzerine geriadam atarak, "Ben, ’kürt Aleviler dönmedir’ demedim" dedi. #stifa ça"rlarna, "Birileriba"rabilir ça"rabilir, birileri istifa isteyebilir, her !ey olabilir. Bunlarn bir önemi yok"
yantn veren Prof. Halaço"lu, rkçlk suçlamalarna kar! kendisini, "Ar!ivin neredeoldu"unu, bu belgelerin ne i!e yarad"n bilmeyen baz profesörler, yargsz infazyapyorlar. Ben ne yapt"m biliyorum. Yapt"m rkçlk de"il, bilimsel çal!madr. Görevdenalnmam gerçekleri de"i!tirmez" diye savundu. Sözlerinin eksik ve yanl ! yanstld"n önesüren Prof. Halaço"lu, düzenledi"i basn toplantsnda !unlar söyledi:
ALEV!LER TÜRKMEN
Hiçbir konuda belgesiz konu!madm. Türkiye’de kafasn kuma sokanlar var, bir ksm da profesör. Aleviler’in yüzde 99’uTürkmendir. Hoca Ahmet Yesevi tarikatndan Hac Bekta!i Veli’ye gelirler. Semah, !aman semasnn aynsdr. 14 yldrçal!t"m personel müdürüm Alevidir. Baz Aleviler arad, anlattm te!ekkür ettiler.
REKABET YANLI#
"Bugün Türkiye’de Türk-Kürt rekabeti yaratmak isteyenler var. Birileri bölüp parçalamak istiyor, ben de bütünlemekistiyorum. Müslüman olmu! Ermeni vatanda!lar var. Ben Ermeniler’i suçlamadm. Türk gelene"inde devlet insan için var.Ermeni Patri"i benim dostum. Bir sürü Kürt arkada!m var. Ben rkç de"ilim. Kim çarptyorsa onlar utansnlar.
KÜRTLER #AF!!
Kürtlerin yüzde 99’u $afii mezhebinden gelir, $afiiler de Sünni’dir. ’Tehcirden, baskdan, sürgünden kurtulmak için,kendilerini Kürt Alevisi olarak gösteren Ermeniler oldu’ dedim. Tarihi belgelere dayanan bu gerçek neden Alevileri,Kürtleri, Ermenileri a!a"lamak olsun? Gerçeklerden korkarsak, bilimsel ara!trma yapamayz.
YALAN YAZDILAR
Bir gazete eksik ve yanl!larla bir haber yapyor. Buna göre beni suçluyorlar. Yarn beni istifaya ça"ran baz siyasetçiler,haklarnda gazetelerde çkan yalan-yanl! haberler kar!snda istifa edecekler mi? Veya Türkiye’nin bölücülü"üne gayreteden baz ba!kanlara ayn !ekilde, ’Meclis’te istifa et’ diyecekler mi?
DÖNMELER !N L!STES!
Benim elimde Ermeni ismi, onun Türk ismi ve hangi mahallede oturdu"una dair liste var. Ama bunu hiçbir zamanaçklamayaca"m, bu bir tehdit olarak da alglanmasn.
!#TE BANT ÇÖZÜMÜ
"...Ara!trmalarmzda !unu gördük ki pek çok bugün Kürt dedi"imiz insanlar aslnda Türkmen asll, yapsal olaraksöylüyorum. Ama bununla beraber bir !ey daha ifade ediyorum, bunlar fantezi de"il söyleyece"im !ey. Bugün Kürt olarakbilinen hatta hatta !öyle söyleyeyim, Kürt Alevi olarak bilinen birçok insan da maalesef Ermeni dönmeleridir. VeT#KKO’nun içinde yer alan, PKK’nn içerisinde yer alan insanlardan birço"u bunlardan. Yani bizim zannetti"imiz gibi birKürt hareketi de"il PKK ya da T#KKO hareketi."