Top Banner
GÜNCEL BİYOLOJİ DERGİSİ YIL 3 HAZİRAN 2014 20 KOMODO EJDERİ ROBERT HOOKE GERİARTİ CAMDAN PALAJ
16

Haziran 2014

Mar 01, 2016

Download

Documents

Kapsul Plus

Kapsul Plus
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Haziran 2014

G Ü N C E L B İ Y O L O J İ D E R G İ S İ

YIL 3 HAZİRAN 2014

20

KOMODOEJDERİ

ROBERT HOOKE

GERİARTİCAMDAN PALAJ

Page 2: Haziran 2014

Editörden

Değerli Kapsul Plus Okuyucuları;

Yenilenmiş formatımızın istikrarı olarak gördüğümüz bir sayı daha sizlerle buluştu. Konularımızın kalitesi olsun okuyucu kitlemiz olsun bunu doğrular

nitelikte. Siz değerli okurlarımızın görüşleriyle yeniliğimizi sürdüreceğimizden emin olabilirsiniz.

İçeriğe bakacak olursak,'Bir yandan Sevinelim, Bir Yandan Düşünelim' yazımızla Amerika'da yaşayan ve ilk kadın Profesör olan Hayat Anyüksel'in araştırması yer alıyor. Kanserli hücre üzerine çalışmalarını beyin göçü üzerinden anlatan bir keşfediş bilim

öyküsü araştırmanın temel konusu. Daha sonra ‘Kanser immünolojisine Moleküler Biyolojik Yaklaşım’ yazısıyla Uzman Dr. Aysel Yurtsever'in bilimsel

makalesi yer almaktadır. Sayfayı çevirmeye devam ettiğinizde Kalifornia eyaletinde dikkatinizi ve beğeninizi çekeceğine inandığımız,göz zevkinizi

dolduran, camdan ve herkesin görmesi gerekli büyüleyici bir plaj sayfalarımız arasında gizli tutulmaktadır.Canlılar dünyasından bu ay Komodo Ejderini işledik,dünyanın en büyük kertenkele çeşidi olmasıyla dikkat çeken,50 yıl kadar yaşayabilen ve ilginç beslenme şekilleriyle diğer hemcinslerinden

ayrılan bir canlı Komodo ejderi. Bitkiler dünyasından Lotus çiçeği okuyucuların zevkine sunulan bitkimiz olup,mühendislikte bile kullanım alanı gösteren özellikleri sınırsız bir bitki. Hayatı incelenmeyi hak kazanmış bir bilim

adamı olan Robert Hooke , bir fizikçi olmasına rağmen hücreyi ilk defa incelemiş bir bilim insanı. Belirli günler ve haftalar köşemizde içinde

yaşadığımız ve günden güne kirlilikle mücadele eden Çevre Haftasının önemini vurguladık. Tanıtılmasını gerekli bulduğumuz ne meslekler varmış

diyeceğiniz Geriatri bir yaşlılık hekimliliğidir ve dikkate şayan bir konusu vardır. Güncel haberleri takip etmek ise sadece iki parmağınızı yoracak

uzaklıktadır. İlgilenenlerin, bu sayıyı da keyifle okuyayım da neler öğreneceğim bakalım

diyenlerin dikkatine! Keyifli yolculuklar…

Kapsül Plus Ailesi

Bir ağaç, herhangi bir prensten daha soyludur.

(Alexander Pope)

Page 3: Haziran 2014

47

>

89

>

ROBERT HOOKE

CANLILARDÜNYASI 1

2

13>

19

20

22

>

CAMDAN PLAJ 2

3

225

4>

HABERLER

26

27

>

DANIŞMAN

Doç.Dr.Fulya Dilek Gökalp MURANLI

[email protected]

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

Mete Arslan KONAK

[email protected]

GENEL YAYIN KOORDİNATÖRLERİ

Tayfun GÖZLER

[email protected]

Emine Ceyda SÖZÜER

[email protected]

EDİTÖRLER

Aslıhan DİKMEN

[email protected]

Özge BİÇEROĞLU

[email protected]

GRAFİK TASARIM/BASKI

İLETİŞİM BİLGİLERİ

[email protected]

[email protected]

https://www.facebook.com/KapsulPlus2013

https://twitter.com/kapsulplus

http://issuu.com/kapsulplus2013

http://kapsulplus.blogspot.com/

mos.com.tr

0212 274 8948

BİRAZ SEVİNELİMBİRAZ DÜŞÜNELİM

KOMODO EJDERİ

KANSER İMMÜNOLOİSİNE MOLEKÜLER YAKLAŞIM

ÇEVRE KORUMA HAFTASI

içind

ekile

r

GERİATRİ

10

11

>

Page 4: Haziran 2014

4>

5

rof. Dr. Hayat Önyüksel, 20 yıllık Pçalışma sonucunda kanserli hücreleri tamamen yok eden bir ilaç geliştirdi.Sadece kanserli bölgeyi hedef alan ve hiçbir yan etkisi olmayan ilaç hayvanlar üzerinde çok başarılı sonuçlar verdi

DİREKT HÜCREYİ BULUYOR 2003'te Illinois Üniversitesi tarafından kanser ilaçları alanında yaptığı buluşlar ve araştırmalar nedeniyle "Yılın Mucidi" ve ayrıca aynı yıl "Yılın Kadını" seçilen Prof. Önyüksel BUGÜN'e konuştu. Bu ödülleri aldığı sırada henüz çalışmalarına yeni başlayan Önyüksel, çalışmalarında geldiği son noktayı aktardı: Kanser hücrelerinin çeperinde çeşitli uyarıları alabilen bir protein (reseptör) saptadık. Laboratuvarımda geliştirdiğimiz hedeflendirilmiş kanser nano ilaçlarını yani 'Nanomedicines'i, kana enjekte ediyoruz. Kana giren 'Nanomedicines, reseptör aracılığı ile önce hücreyi buluyor. Ardından kanserli hücreye girip tamamen hücreyi yok ediyor. Bunu hem laboratuvar deneylerimizde hem hayvanlar üzerindeki gösterdik.

HİÇBİR YAN ETKİSİ YOK Geliştirdiğimiz ilaçların en büyük avantajı sadece hasta bölgeye hedeflenmesi ve sağlıklı bölgeye hiçbir zarar vermemesi. Böylece yan etkileri söz konusu değil. İlacı verirken direkt kansere enjekte etmiyoruz. İlacı kana veriyoruz. Nanomedicine kanda dolaşıp kanserli dokuyu kendi başına buluyor. Sadece bilinen bir kanseri değil başka yere sıçramış (metastaz) bir kanseri de bulup yok edebilir.

5 YIL SONRA PİYASADA Bu gelişmeler çok heyecan verici. Şayet bu hedefli tedavi hastaların kullanabilecek haline geliştirilebilirse kanser ve romatizma gibi bir takım hastalıklar için en etkin tedavi yöntemi olacak. Bu şekilde hastaların

tamamen iyileştirilmesi mümkün olacak. Ancak bunun için para ve zamana ihtiyaç var. Ne yazık ki ekonomik nedenlerden dolayı bugün insanlar böylesi yatırımlara girmiyor. Parası olanlar kısa zamanda geri dönüşü olan işlere yatırım yapıyor. Eğer gerekli yatırım yapılırsa önümüzdeki 5 yıl içinde insanlar üzerinde de deneyip piyasaya sürebileceğiz.

Yeni hedefimiz kanserli kök hücre Yeni araştırmalarında 'Kanserli hücreyi öldürürken acaba kanserli kök hücreyi de mi öldürüyoruz' sorusuna cevap aradıklarını söyleyen Prof. Dr. Hayat Önyüksel, "Bir kanser dokusu düşünün, ilacı bu dokuya uyguladığınızda kanser hücrelerini öldürüyor. Kanser büyükken gözle görülemeyecek kadar küçücük oluyor ve kanserin öldüğü düşünülüyor. Başta 'tamamen bitti' dediğimiz kanser 5 sene sonra kanser kök hücrelerinin etkinliğinden tekrar ortaya çıkabiliyor. Bu kök hücreler çok tehlikeli. Tedavide yani kemoterapide bu kök hücrelerin de öldürülmesi gerekiyor. Biz aynı reseptörlerin kök hücrelerin üzerinde de etkili olduğunu kanıtladık. Bu nedenden ilacın kanserli kök hücreyi de öldürebileceğini düşünüyoruz. Zira laboratuvar deneylerimizde bunu kanıtladık. Sıra hayvanlar üzerinde denenmesine geldi. Eğer hayvanlar üzerinde yaptığımız deneylerde aynı sonucu alırsak o zaman ilacımız kanserli kök hücreyi de öldürüyor diyebileceğiz" diye konuştu.

BİR YANDAN SEVİNELİM BİR YANDAN DÜŞÜNELİM

Amerika'da yaşayan Türk bilim insanı kanserde çığır

açacak bir çalışmaya imza attı. Dünyanın en iyi eczacılık

fakültelerinden biri sayılan ABD'deki Illinois Üniversitesi

Eczacılık Fakültesi'nin ilk kadın profesörü Hayat

Önyüksel, kanserli hücreleri tamamen yok eden bir ilaç

geliştirdi

Türkiye'den mecburen ayrıldım

Türkiye'den hiç istemeyerek, mecbur kaldığı için ayrıldığını söyleyen Prof. Dr. Hayat Önyüksel,

"Ama Amerika'da yaptıklarımdan çok mutlu oldum. Bundan sonra Türkiye'ye gelmeyi düşünsem

bile bu pek mümkün değil. Orada kurulu bir düzenim var. Buraya dönmek her şeyi sıfırdan

başlamak gibi olur benim için. Türkiye daha işin başında ve kuruluş safhasında. Ancak ileride

daha güzel çalışmalar çıkacaktır. Türkiye'ye benim gibi belli seviyeye gelmiş kişilerden ziyade yeni

yetişmiş enerji ve fikirlerle dolu kişileri bulup iyi olanaklar verilmeli. Bu şekilde başarı elde edilmesi

mümkün" dedi

Prof. Dr. Hayat Önyüksel'in ortaya koyduğu bilimsel veriler tüm kanserli hastaların umutla

beklediği ilaç olabilir mi? Bunu sonraki çalışmalar ve zaman gösterecek. Ancak şu açıktır ki

yıllardır söylenen ancak önüne geçilemeyen gerçek ile bir kez daha yüzleştik; BEYİN GÖÇÜ! Bizim

insanımızın başarısı, bizim ülkemizim başarısı olabilirdi. Yani “Sevinelim ve Düşünelim” Hala

istenilen seviyede olamamamızın sebebi bilime destek için çok geç kalmamız. Bir telgraf Prof.Dr.

Sadi Irmak'ın bir bilim adamı olarak yetişmesine ve ülkesine hizmet etmesine sebep olmuş.

Page 5: Haziran 2014

6>7

Prof.Dr.Sadi Irmak'ın kaleminden öğrencilik yıllarında gelen telgraf:

“İstanbul Üniversitesi'nde öğrenci olduğum sıralar, okul duvarında bir ilan gördüm:“Avrupa'ya talebe

yollanacaktır. “

Allah Allah, dedim! Ülke yıkık dökük, her yer virane, Lozan yeni imzalanmış, bu durumda Avrupa'ya talebe… Lüks

gibi gelen bir şey…

Ama bir şansımı denemek istedim. 150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına Atatürk, “Berlin

Üniversitesi'ne gitsin.” diye yazmış.

Vakit geldi, Sirkeci Garı 'ndayım; ama kafam çok karışık.

Gitsem mi, kalsam mı? Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı?

Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir post müvezzi ismimi çağırdı.“Mahmut Sadi! Mahmut

Sadi! Bir telgrafın var.”

“Benim” dedim. Telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu:

“Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz.”

İmza Mustafa Kemal

Okuyunca düşündüklerimden olağanüstü utandım. “Şimdi gel de gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını

verme” dedim.”

“Düşünün 1923 te o kadar işinin arasında 11 öğrencinin nerde, ne zaman, ne hissettiğini sezebilen, ona göre

telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi?”

Çok başarılı oldum. Ülkeme alev olarak döndüm. Önce Istanbul Üniversitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji

Enstitüsü'nü kurdum.

Kürsü başkanı oldum. Daha sonra ülkemin başbakanlığını yaptım.

Ben kim miyim?

Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamı Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak'ım.”

Mustafa Kemal Atatürk' ten beri her bir olumsuzlukta her bir kötü şartta hep bir kurtarıcı bekledik. Bir

şeyler yapmak yerine ezelden beri bu kötü mirası kalıtsal hastalık taşıyan bir gen gibi nesillerce aktardık.

Artık bir kurtarıcı bekleyemeyeceğimizi ve yol haritamızın ne olduğunu onun sözüyle anlatarak bitirmek

istiyorum. ' Şayet bir gün, çaresiz kalırsanız bir kurtarıcı beklemeyin, kurtarıcı kendiniz olun '

Umarım bu sözler bu vatanın bilim çitasını çağdaş uygarlıklar düzeyinin üzerine çıkarmak isteyenler

için bir ilham kaynağı olacaktır. . .

ZAFER ŞAKACI /TRAKYA ÜNİVERSİTESİ BİYOLOJİ BÖLÜMÜ

[email protected]

Kaynaklar: http://saglik.bugun.com.tr/turk-profesor-kanseri-yendi-haberi/204588

http://yeniyasamokulu.com/iki-satirlik-telgraf-ve-ataturk.html

Yeni araştırmalarında 'Kanserli hücreyi öldürürken acaba kanserli kök hücreyi de mi öldürüyoruz' sorusuna cevap aradıklarını söyleyen Prof. Dr. Hayat Önyüksel, "Bir kanser dokusu düşünün, ilacı bu dokuya uyguladığınızda kanser hücrelerini öldürüyor. Kanser büyükken gözle görülemeyecek kadar küçücük oluyor ve kanserin öldüğü düşünülüyor. Başta 'tamamen bitti' dediğimiz kanser 5 sene sonra kanser kök hücrelerinin etkinliğinden tekrar ortaya çıkabiliyor. Bu kök hücreler çok tehlikeli.’’ dedi.

Page 6: Haziran 2014

8>

9

Tüberküloz konusundaki keşifleri nedeniyle 1905 yılında Nobel Tıp veya Fizyoloji Ödülünü almıştır. Bakteriyolojinin kurucularından biri olarak görülür.İlk verem aşısını bulan kişidir.

Kaynaklar

http://tr.wikipedia.org/wiki/Robert_Hookehttp://www.hayatimizfen.com/?pnum=154&pt=Robert+Hookehttp://www.kimdirnedir.com/robert-hooke-kimdir.html

Robert Hooke, (d. 18 Temmuz 1635 – ö. 3 Mart 1703) hem teorik hem de pratik açıdan yaptığı çalışmalarla bilimsel rönesansta büyük rol oynamış doğa felsefecisi , mimar , mühendis , filozof ve bilimadamıdır.''Robert Hooke, bilim dallarından özellikle biyolojiye daha küçükken ilgi duymuştur. Daha sonra kilisede çalışan üç abisi gibi

onun da iyi bir eğitim alıp kiliseye katılacağı düşünülüyordu. Ancak, ailesi,

Hooke'un çalışırken kronik baş ağrılarından dolayı çok

yaşamayacağından korkup okuldan almışlardır.

Wight Adası'ndaki Freshwater'da doğan Hooke, ilköğretim eğitimini Isle of

Wight'ta aldıktan sonra, 13 yaşında, Dr. Busby'nin altında Westminster

Okulu'nda almıştır. 1653'te, Hooke, Oxford'daki İsa Kilisesi'nde koroculuk

yerini aldı. Burada, Robert Boyle'la tanışıp onun asistanlığını yaptı. Boyle,

bir matematikçi olmadığından, ideal gaz yasasının bir parçası olan Boyle yasasını,

formülize edenin Hooke olma ihtimali yüksektir. Hücre ilk defa 1665 yılında bir

ingiliz bilim adamı olan Robert Hooke tarafından ölü mantar dokusunda boş odacıklar şeklinde keşfedildi. Robert

Hooke incelemeleri sırasında gördüğü bu odacıklara hücre (cellula) adını verdi.

İleriki yıllarda bu odacıkların boş olmadığı içinde canlıların yaşamsal olaylarını gerçekleştiren en küçük

organizmalar olduğu anlaşıldı. Hooke yasası olarak bilinen ( σ = E.Ԑ Gerilme =

ELastisite Modülü*Birim uzama ) in mucididir. Hooke Yasası elastik

deformasyon durumunda mühendislerin kullandığı başlıca kanunlardan biridir.En başarılı yapıtı, 1665'te yayınlanan

Microsgraphia'dır. Bu, içinde çok güzel resimler bulunan ünlü bir mikroskobik

araştırma kitabıdır. Kitapta, ilk kez bir at sineğinin, bir pirenin ayrıntılı yapıları

gösterilmekte ve bir sineğin bileşik gözü incelenmekteydi.

3 Mart 1703 'te 68 yaşında Londra'da öldü.

ROBERT HOOKE

aa

Bir şişe mantarından incecik bir parça kesip onu

mikroskop altında incelediğinde, bu kesitin

gözenekli bir yapıda olduğunu gördü.

Manastırlarda rahiplerin kaldığı hücrelere

benzedikleri için, bu gözeneklere “hücre” adını

verdi.

Page 7: Haziran 2014

10

-11

Lotus ya da diğer adıyla su nilüferi, genellikle çamurlu

nehir yatağında ya da durgun sularda yetişen geniş yapraklı,

kokulu ve parlak çiçek açan bir Nymphaea bitkisidir. Yaprakları ve

çiçekleri içerisinde hava bulunduran uzun sapları sayesinde suda

yüzer. Büyük çekici çiçekleri birbiri üzerine simetrik şekiller

oluşturacak şekilde yatan taç yapraklarına sahiptir. Kök işlevleri

yelpaze şeklinde yatay olarak suyun altındaki çamur boyunca

uzanan kök saplarıyla sağlanır. Lotus Çiçeği mikrop öldürücüdür.

Havuzlarda süs bitkisi olarakta kullanılabilir.

Lotus bitkisi, ” gerçek nazik çiçekler” olarak bilinmektedir.

Lotus bitkisi çamurlu ve kirli ortamlarda yaşamaktadır. Lotus

bitkisinin muhteşem özelliği ise bu kadar kirli ve çamurlu bir

ortamda yetişmesine rağmen yapraklarının tertemiz olmasıdır. Bu

olayın gerçekleşme şeklini inceleyecek olursak;

Lotus bitkisi üzerine en ufak toz parçası geldiğinde hemen

yapraklarını sallar ve tozu belli bölgeye doğru iter. Ve yağmur

yağmaya başladığında ise yağmur damlalarını aktif bir biçimde

kullanarak temizlenir. Yaprağının üzerine düşen yağmur

damlalarının üzerindeki kirli bölgelere aktarmaktadır. Lotus çiçeği

genel olarak Nelumbo diye tabir edilen yağmur ormanlarında

yetişmektedir. Lotus bitkisinin bu özelliği mimari alanda bir çok

projeye örnek olmuştur. Binaların dış kaplaması lotus bitkisinin

yapraklarına benzetilmektedir. Böylece yağmur yağdığında bina

yüzeyi daha çok temizlenmektedir. Daha iyi bir temizlenme

sağlanması için benzer özelliklere sahip boyalar üretilmiştir.

Lotus çiçeği çeşitli mit ve efsanelere konu olmuştur. Budizm

ve Hinduizm'de mükemmelliğin sembolüdür. Mısır kültüründe

güneşi ve yeniden doğuşu simgelemektedir. Hint lotusu Hindistan

ve Vietnam'ın ulusal çiçeğidir. En eski Budist sutralardan birinde,

lotus yapraklarının üstündeki çiğ damlacıkları ve lotus tohumları

arzuyla kirlenmemiş hayatı ifade eder. Lotus tohumunun içindeki

besleyici beyaz özsuyu, "insanların Budist doğasına" benzetilir.

Küçük lotus çanağı ve tohumular, insanın iç dünyası gibi geniş ve

sınırsız kabul edilmiştir. Tohumları taşıyan çanak insan ruhuna

açılan kapı gibidir.

Bilinen bazı kültür çeşitleri:

N. aureavallis

N. lutea Willd

N. nucifera

CANLILAR DÜNYASI(Nelumbo)Lotus

Kaynaklarhttp://www.bilgiustam.com/lotus-bitkisi-ve-inanilmaz-ozellikleri/

http://www.pfaf.org/user/Plant.aspx?LatinName=Nelumbo+nucifera

http://en.wikipedia.org/wiki/Nelumbo_lutea

Page 8: Haziran 2014

12

-13

Komodo Ejderi'nin ısırığında yılana benzer bir

zehir bulunur. Bu zehir kurbanlarını şoka sokar,

kanın pıhtılaşmasını engeller, kan akışının

hızlanmasına, böylelikle kan basıncının düşmesine

ve bilincinin kapanmasına neden olur. Ayrıca

Komodo Ejderi avını ısırdıktan sonra hemen

yemeyebilir, avı zaten girdiği şok sonucu

öleceğinden daha sonra geri dönüp beslenebilir.

Yavru komodolar böcekler, kertenkeleler, kemiriciler,

yere yuva yapan kuşlar ve onların yumurtalarıyla

beslenirler.Büyükler leş yerken eti pençe ve dişleriyle

parçalar.İri et parçalarını olduğu gibi yutarlar.Bir

komodonun bir geyiğin bütün arka kısmını, bir

başkasının bir maymunu olduğu gibi yuttuğu

görülmüştür.

Aynı zamanda dişi komodo ejderlerinin içinde erkek

üreme hücresi oluşturacak bir kısım bulunur ve bu

kısım zor durumlarda kullanılarak dişinin kendi

kendine üremesini sağlar. Yeni doğan komodo

ejderleri kendi başlarının çaresine bakmak

zorundadırlar ve pek çoğu savunmasızdır. Bu yüzden

çoğu yavru ilk yıllarında pek çok yırtıcıya, yamyam

yetişkinler dahil, yem olurlar. Yavrular yetişkinliğe

kadar olan sürelerini daha güvenli ve potansiyel av

olan böceklerle dolu ağaçlarda geçirirler. Yavruların

yetişkinliğe ulaşması 1-2 yıl sürer ve yetişkinliğe

ulaştıktan sonra genellikle 50 yıl yaşarlar.

Yamyamlık, hemen herşeyi yiyebilme ve yüzme

yeteneği komodo ejderlerine adada hayatta kalma

şansı sağlar; fakat aslında bu tür şu anda adada

soyu tükenmiş bir pigme fil türünü avlamak üzere

evrimleşmişlerdir. Komodo ejderlerinin soyu insan

baskısı yüzünden tehlike altındadır. Kolayca

yayılabilmelerine rağmen insanların onların

adalarına yerleşmesi, komodo ejderlerini ve onların

avlarını avlamaları türü soy tükenmesiyle karşı

karşıya getirmiştir. Ortalama bir sürüngene göre

oldukça zekilerdir. Yalnızca birkaç hayvanat

bahçesinde ve doğal parklarda görülürler. Türü

ehlilleştirmek imkansız ve tehlikelidir.

CANLILAR DÜNYASI

Komodo Ejderi

Kaynaklar:

http://tr.wikipedia.org/wiki/Komodo_ejderi

http://www.discoveranimal.com/surungenler/kertenkeleler/komodo-ejderi.html

http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/canlilar/animalia/omurgali/reptilia/kertenkeleler.htm

KANSER İMMUNOLOJİSİNE

Kanser immunolojisi 3 başlık altında incelenmektedir. Birincisi, tumor antijenleri,

ikincisi effektör mekanizmalar, üçüncüsü ise kanserin immuniteden kaçış mekanizmalarıdır.

Tümor antijenleri, organizmada immun yanıtı uyaran tümore ait antijenik yapıların tümünü,

effektör mekanizmalar, tumore ait antijenik yapıya karşı yanıt veren hücresel ve humoral

immun mekanizmaları, kanserin immuniteden kaçış mekanizmaları ise immun yanıtın kanser

üzerinde etkili ve geriletici olmasını önleyen mekanizmaları irdeler (1).

‘’İmmun sistemi etkileyen bazı genetik ve edinsel hastalıklar sonucu maligniteye eğilim artarken tumör, immun servayansdan

kaçıp kurtulur. Immun düzenleme geçiren tümöre muamele etmek daha zordur.’’

(Varanus komodoensis)

Komodo ejderi (Varanus

komodoensis) , dünyanın en büyük

kertenkele çeşididir. Komodo ejderi 3 m.

boyunda uzunluğunda ve 140 kilo

civarındadırlar. Adına ejder denilmesine

karşın aslında bir varan çeşididirler.

Endonezya'ya bağlı Komodo, Rintja ve

Flores adalarında bulunurlar. Otlak

alanları tercih ederler. Komodo ejderleri

iyi yüzer ve tırmanırlar ve gün boyunca

aktiftirler. Yılanlarda olduğu gibi, uzun,

çatallı dillerini kullanarak yiyecekleri

bulurlar. Başlıca besinleri hayvan leşleridir.

Aynı zamanda geyik ve yaban domuzu da

avlarlar. Komodo ejderleri manda kadar

iri hayvanları bile öldürebilirler.

Salyasında çoğu tehlikeli 50'den fazla çeşit

bakteri bulunur. Yemeklerinden geriye

hiçbir şey bırakmazlar. Dişileri her yıl on

beş civarında yumurta yaparlar. Onları

yere gömüp, kuluçkaya yatarlar. Komodo

ejderleri 1912 yılında Komodo adasındaki

araştırmalara kadar doğal çevreleri

dışında bilinmiyordu. Uzunluklarının 7

metrenin üzerine çıktığı iddia ediliyordu,

fakat bilinen en büyük örnek, 3,50 metre

boyunda ve 166 kg. ağırlığındadır.

MOLEKÜLER BİYOLOJİK YAKLAŞIM

Page 9: Haziran 2014

14-15

1. Tümör antijenleri

Antijen, vücuda girdiğinde antikor

oluşturabilen maddedir. Antijenler

genellikle protein ve polisakkarit

yapısında canlı organizma kısımları ya

da ürünleridir. Antijen, vücudumuzda

hümoral ve hücresel immun yanıtı

uyarır. Tumorle İlişkili Antijenler (Tumor

Assosiye Antijenler TAA), kanser

hücrelerinde olduğu gibi normal doku

hücrelerinde bulunur. Tumor Spesifik

antijenler ise sadece tumor hücresine

özgü antijenler olup normal hücrelerde

bulunmazlar.

Tumorle İlişkili Antijenler (TAA)

Tumor Assosiye Antijenler kanser

hücrelerine özgün değildirler. Normal

hücrelerden de eksprese edilirler.

Embriyojenik gelişme sırasında ortaya

çıkan erişkin dönemde baskılanan

onkofetal antijenler bu gruptadır.

Ekspresyon fetal gel işme CEA

(karsinoembriojenik antijen) veya kök

hücreler (hTERT) ile sınırlı olsa da,

meme kanser hücrelerinde ya aşırı

eksprese veya mutasyona uğramış

olabilir. Mamoglobin A durumunda,

hem normal hem neoplastik dokudaki

ekspresyon meme epitelyumu ile

sınırlıdır. Kanser-testis antijenleri,

New York özefageal antijen-1 (Nyeso-

1) dahil, ve melanoma antijenleri

MAGE, BAGE, ve GAGE tipik olarak

testis ve embrionik over normal germ

hücrelerinde eksprese olurlar, belli bir

kanser yüzdesiyle birliktelik gösterirler.

Aşırı düzeydeki doku özgüllüğü ve

yüksek immünojenitesi nedeniyle ilgi

çekerler. Tablo 1 (2,3,4).

Tumor Spesifik antijenler (TSA)

Tumor Spesifik antijenler, tumor hücresine özgün olup normal

hücrede bulunmazlar. Belli bir virüsle ortaya çıkan tumörlerde viruse

spesifik antijen bulunur. Virus orijinli olmayanlar da ise tumöre özgün

antijenler bulunur Tablo 2 ( 2).

Kaynaklar:

Bilim ve Teknik Ağustos,2012

http://bilimdunyasi.net/index.php?option=com_content&view=article&id=801:canllarn-vuecutlarnda-uerettikleri-ik-biyoluminesans-&catid=9:tarh-poltka-stratej

http://en.wikipedia.org/wiki/Bioluminescence

Antijen Meme kanseriyle ilgisi

HER-2 / neu Meme kanserli hastalar˜n % 20-40 sinde, kötü prognoz ile ilgili

MUC- 1 % 70 kanserle ilićkili CEA ( Karsinoembriyonik Antijen)

Kolon, rektum, meme, akciŞer, pankreas, gastro intestinal sistem kanserlerinde ekspre edilir

hTERT

Yaklaşık bütün kanser hücrelerinden ekspre edilir

P53 Meme kanserlerinin % 20 sinde mutasyona uŞram˜ć

Mamoglobin A Primer ve metastatik meme kanserlerinin % 80 ninde ekspre edilir

Kanser testis antijenleri Meme kanserli hastalarda mRNA ekspresyonlar ̃yüzdeleri

NY-eso-1 % 24

MAGE % 8

BAGE % 2

GAGE % 8

Tablo 1: Meme kanserlerine karşı aşı üretiminde hedefe yönelik antijenler

E n fek siyo n e tk en le r i İ lg ili K a n ser

İn sa n p ap illo m a v iru su

S e rv ik a l k a n se r V u lv a , v a g in a , p en is , an u s , o ra l k av ite , o ro fa rin k s k a n se rle r i

H ep a tit B / C v iru su H ep a to se lü le r k a rs in o m a

H e lik o b ak te r P ilo ri G astr ik k a rs in o m a G astr ik le n fo m a

E p ste in B a rr v iru su

B u rk it le n fo m ası, n o n h o d g k in le n fo m a , S in o n asa l a n g io sen tr ik T h ü c re li len fo m a ,

H o d g k in len fo m a , N aso fa rin g ea l k a rs in o m a

H İV k ap o si sa rk o m u , n o n h o d g k in len fo m a

Tablo 2: Kanser oluşumuyla ilişkili enfeksiyon etkenleri

Antijene spesifik antikorlar, hedeflenmiş hücrelerdeki spesifik antijenleri tanırlar ve bağlanırlar,

sonra NK hücreleri, makrofajlar, ve aktive monositler tarafından bu antikor kaplı kanser hücreleri

tanınır ve öldürülürler (6). Bu işleme antikora-bağımlı hücresel sitotoksisite denir (ADCC). Halen,

proflaktik aşıların çoğu bu tür bir yanıta dayanır. Örnekler, HBV (FDA tarafından 1981'de onaylandı),

ve HPV (FDA tarafından 2006'da onaylandı) aşılarıdır. İkisi de insanlarda kanser oluşturan viruslardır

(7).

2.Effektör mekanizmalar

Organizmanın tumöre karşı gösterdiği bağışıklık yanıtında effektör mekanizmalar çok önemli rol

oynamaktadır.

Effektör mekanizmalar, immun sistemin humoral ve hücresel yanıtı ile antikora bağımlı sitotoksitedir.

a.Hümoral yanıt

Humoral yanıtta, B hücreleri doğal halinde yabancı antijen ile etkileşerek, yardımcı T hücrelerinin ek

sinyalleriyle, B hücrelerinin, ya antijene karşı özgün antikorlar salgılayan plazma hücrelerine veya

aynı antijen ile tekrar karşılaşmalarda hızlı yanıt verebilen ve uzun ömürlü olan bellek hücrelerine

farklılaşmasına yol açar.

Opsonizasyon ve Fagositoz:

Opsonizasyon, antijenlerin makrofaj ve nötrofiller tarafından fagasitozunu kolaylaştırmak için

antikor veya kompleman gibi opsonin denilen maddelerle bağlanması, bir organizmanın yüzeyine

antikor veya komplemanın C3b komponentinin yapışmasıyla fagositozun kolaylaşmasıdır. Tumor

antijenlerine karşı oluşan antikorlar ve kompleman tumor hücrelerine yapışarak fagositozu

artırırlar.

Endosomal mekanizmalar, fagosite edilmiş antijenlere karşı aktive olur. Sitoplasmic granüller

phagocytome doğru hareket etmeye başlar. Sitoplasmic granüller fagositom ile temas ettiği zaman,

hücrenin içinde fagositoma alınmış madde ya da yabancı hücre yok edilmeye başlanır. Bu durumda,

komplemen aktivasyonu aktif bir rol alır. Ayrıca Kaspaz proteaz kaskatı art arda, hücre tipine göre

devreye girer. Yabancı hücrelerin transmembran kanalları açılır.

HER2 reseptörü, embriyonik gelişim sürecinde normal olarak

bulunan, ve erişkin hayatta malign hücreler tarafından aşırı eksprese

edilen bir tümör spesifik antijendir. Belirli bir biçimde, invaziv meme

kanserlerinin %15'i, kolorektal kanserlerin %54-100'ü, over

kanserlerinin %25'i, pankreatik kanserlerin %17-82'i, ve prostat

kanserlerinin %34'ü HER2'i aşırı eksprese ederler ve bu özellik yüksek

tümör agresifliği, yüksek rekürens riski ve kötü prognoz ile ilişkilidir

(5).

Page 10: Haziran 2014

16

-17

DÜNYA22 mart

Tumor hücrelerine karşı savaşta bağışıklık sistemi fagositoz ve endositoz ile yanıt verir.

Ayrıca fas aracılı yolakla programlanmış hücre ölümü (Apoptoz) olur. NK hücreleri

kendisinin dışında yabancı hücreyi Kaspaz proteaz kaskatı aktivasyonu ile nukleer DNA

fragmanlarına ayırır. Kanser kök hücresi artığında ortamda NK hücreleri de artar,

dentritikler içinde granulite de artar. m DC granülitesi hücre içi aktivasyonla yabancı

antijenleri parçalar, pDC granulitesi NK cell gibi hücre dışında ölüme neden olur. (7).

Kompleman ile lisis: Kompleman sistemi, plasmada bulunan enzim sistemlerinden biridir. Bir canlıdan

antijenlerin temizlenmesine yardım eden, biyokimyasal bir kaskadtır. Yirminin üzerinde farklı

protein ve protein parçalarından oluşan kompleman sistemi bir uyaran karşısında aktive

olarak kompleman kaskatıdını başlatır. Bu kaskatta her reaksiyon ürünü bir sonraki

reaksiyonun enzimatik katalizatörü olarak görev yapar ( 7 ). Bir canlının doğuştan gelen

bağışıklık sistemine ait geniş kısımlarıdır. Bununla beraber edinilmiş bağışıklık sistemiyle

birlikte işleme konulup, eyleme geçirilebilir. Tümör hücresindeki antijenlerin antikorla

birleşmesi sonucu kompleman sistemi aktive olur.

Hücre adezyonunun kaybı:

Antikorların, hücre yüzeyindeki antijenlere

bağlanması tümör hücresinin adhezyon

kaybı ile sonuçlanabilir. Bu metastaz

oluşumunda önemlidir. Metastatik tümörler

periferal kan lenfositlerinin sayıca azalması

ve dendritik hücre disfonksiyonları ile de

ilişkilendirilmiştir.

b. Hücresel yanıt:

Hücresel yanıt, T hücreleri ve doku uygunluk kompleksi (MHC) tarafından diğer hücrelerin

yüzeyinde tanıtılan yabancı proteinin işlenmiş (yani doğal olmayan) parçaları arasındaki bir

etkileşmeyi kapsar.

Sitotoksik T lenfositler (CTL): İlk adım hedef hücredeki tümör antijeninin kendisine özgün CTL

resöptörü tarafından tanınmasıdır. Tanınmanın gerçekleşmesi ve sitolitik etkinin ortaya

çıkabilmesi için tümor hücresinin 1. Klas major histo kompatibilite (MHC) antijeni ile algılanması

gerekmektedir.

2 tip MHC proteini vardır. Vücuttaki hemen her çekirdekli hücrede, Klas I MHC proteinleri

bulunurlar, ve endojen olarak üretilen (yani, hücrenin sitozolünde) protein parçacıklarıyla

yüklüdür. Bir virus nükleik asidini hücreye enjekte edersek daha sonra, doğrudan viral protein

üretimini yönlendirecektir. Bu proteinlerden bir kısmı , klas I MHC proteinleriyle kompleks

oluşturan küçük peptidlere parçalanır, hücrenin yüzeyine taşınır, ve peptid/MHC kompleksini

tanıyan sitotoksik T hücrelere (CD8+ lenfositler olarak da bilinir) sinyal oluşturur. Sitotoksik T

hücreleri, infekte hücrelerde apoptosisi tetikleyen, ve klonal ekspansiyona uğrayan, diğer

infekte hücreleri tanıyıp yok edebilen kız (daughter) hücreleri oluşturan maddeler salgılar (7).

Makrofajlar ve dentritik hücreler

Makrofajlar ve dendritik hücreler kandaki profesyonel antijen sunucu hücrelerdir (APC'ler).

Klas I MHC proteinlere ek olarak, Klas II MHC proteinleri de içermektedir. APC'ler özellikle

fagositozda etkindir, T hücreleri aktive etmek üzere gerekli olan kostimülatör molekülleri

üretirler.İnterleukin 1 salgılarlar. Tipik olarak, bu hücrelerden biri, partikül veya mikrobu içine

çekip yutarak proteinleri ayırır, ve Klas II MHC bağlamında hücre yüzeyindeki parçalıkları açığa

çıkartır. APC'ler ekstrasellüler proteinlerle yüklü şekilde yardımcı T lenfositlerini (CD4+

lenfositleri olarak da bilinir) stimüle ederler, istilacıya karşı (örn. İnflamasyon) spesifik olmayan

yanıt oluşturabilir, veya antikor üretimini balatmak üzere B hücreleri aktive edebilirler (7).

Günümüzde kanseri, immün hücrelerin tümör büyümesini inhibe etmekten ziyade aslında

artırabildiği, kronik enflamatuar bir hastalık olarak görüyoruz. Eğer kanserin kronik

enflamatuar durumunu tersine çevirebilsek ve bunun yerine doku reddine neden olan tipte bir

enflamasyon oluşturabilseydik, belki de tümörler immün efektör hücreler tarafından eradike

edilebilirdi (7).

NK (Naturel Killer) hücreler: Sitotoksik etki gösteren hücrelerdir. Sitoplazmalarında büyük

granüller bulunur.

LAK hücreleri: İnterleukin 2 adlı lenfokinle aktive edeilen lenfositler, tümor hücrelerini lizise

uğratabilme yeteneğini kazanırlar. Bunlara Lymphokine activated killer cells ( LAK) denir.

c. Antikora bağımlı hücresel sitotoksisite: IgG molekülleriyle kaplanan tümor hedef hücreleri antikorların Fc parçalarına uyan reseptörleri

taşıyan hücrelerle etkileşerek 4-6 saat içinde hasara uğratabilirler (7).

3-Kanserin immun sistemden kaçış mekanizmaları

Tümörlerin gelişmesini ve büyümesini

engelleyen ve yok eden süreç immün

surveyans olarak bilinir. İlk kez 2001'de

tanımlanan tümörün kaçış (escape)

k a v r a m ı i m m u n d ü z e n l e m e

(immunoediting) olarak isimlendirilir

( 8 , 9 , 1 0 , 1 1 ) . K a n s e r i m m u n

düzenlemesinin tanımlanan 3 aşaması:

eliminasyon, denge, ve kaçıştır. B- ve T-

lenfositleri, NK hücreleri, dendritik hücreler

(DC), makrofajlar, ve polimorfonükleer

lökositler de dahil çeşitli immun sistem

h ü c r e l e r i t ü m ö r l e m ü c a d e l e d e

görevlendirilmiştir (9). Ancak, yine de

tümör immun surveyanstan kaçıp

kurtulabilir (10,11).

Page 11: Haziran 2014

18>19

Literatür

1. Feyza Erkan, Tümor immunolojisi Endoskopi dergisi sayı 4 yıl 1991 sayfa 54-56

2. Elizabeth A. Mittendorf, George E. Peoples, S. Eva Singletary Breast Cancer Vaccines Promise for the Future or Pipe

Dream?American Cancer Society,2007

3. Slamon DJ, Godolphin W, Jones LA, et al. Studies of the HER2/neu proto-oncogene in human breast and ovarian cancer.

Science. 1989;244:707–712.

4. Sahin U, Tureci O, Chen YU, et al. Expression of multiple cancer/testis (CT) antigens in breast cancer and melanoma: basis

for polyvalent CT vaccine strategies. Int J Cancer. 1998;78:387–389.

5. Maha Zohra Ladjemi,Wiliam Jacot,Thierry Chardes,Andre Pelegrin, Isabelle Navaro-Teulon; Anti –HER 2 vaccins:new

prospects for breast cancer therapy, Cancer Immunol Immunother (2010); 59:1295-1312

6. Munn DH, Cheung NK. Antibody-dependent antitumor cytotoxicity by human monocytes cultured with recombinant

macrophage colony-stimulating factor. Induction of efficient antibody-mediated antitumor cytotoxicity not detected by

isotope release assays. J Exp Med. 1989;170:511–26.

7. Yurtsever A. Haydaroğlu A. Meme kanseri gelişiminde immunolojik mekanizmalarve immünoterapilerde stratejik

yaklaşımlar s. 131-72. Meme kanserine moleküler ve genetik yaklaşım Editör: prof.Dr.Ayfer Haydaroğlu E.Ü.T.F. yayını.

ISBN 978-975-483-928-9, 2011

8. Shankaran V, Ikeda H, Bruce AT, White JM, Swanson PE, Old LJ, et al. IFNgamma and lymphocytes prevent primary

tumour development and shape tumour immunogenicity. Nature. 2001;410:1107–11.

9. Whiteside TL, Miescher S, MacDonald HR, Von Fliedner V.Separation of tumor-infiltrating lymphocytes from tumor cells

inhuman solid tumors. A comparison between velocity sedimentation and discontinuous density gradients. J Immunol

Methods.1986;90:221–33.

10. Dunn GP, Old LJ, Schreiber RD. The three Es of cancer immunoediting. Annu Rev Immunol. 2004; 22: 329–60.

11. Dunn GP, Old LJ, Schreiber RD. The immunobiology of cancer immunosurveillance and immunoediting. Immunity.

2004;21:137–48.

12. Ugel S, Delpozzo F, Desantis G, Papalini F, Simonato F, Sonda N, et al. Therapeutic targeting of myeloid-derived suppressor

cells. Curr Opin Pharmacol. 2009;9:470–81

Eliminasyon fazı, tümör saptandığında ve IFN- , IFN- / , perforin, NKG2D ve TRAIL salgılanması gibi

doğal ve adaptif immuniteyle eradike edildiğinde gerçekleşen tümör immun surveyans sürecidir.

Eliminasyon işlemi tamamlandığında, tümör hücreleri temizlenmiş olur. Tamamen temizlenmemiş ise,

sağlam kalan tümör hücreleri denge fazına girerler (10,11).

Denge fazında, tümör hücreleri, yeni populasyonlar oluşturmak üzere, genetik instabilite ve/veya

immun seleksiyon ile kronik veya immunolojik olarak şekillendirilmeye başlar. Bu yeni populasyonlar

immun sistemden birden çok mekanizma ile kaçabilir (10,11).

Kaçış fazı, bunlar arasında MHC-I kaybı, adezyon moleküllerinin kaybı, regülatör T (Treg)-lenfositlerinin

oluşturulması, Myeloid türevi supresör hücrelerin (CD11b+ Gr-1+hücrelerin, MDSC'lerin) genişlemesi,

immunsupresyon, NKG2D-bazlı aktivasyonun blokajı, ve anti-tümör efektör hücrelerin apoptosis ile

indüksiyonu sayılabilir (12). Ayrıca, tümör hücresi membranındaki antijenik değişimleri tümör hücresi

antijenleri immun sistemi uyaracak miktarda sentez edemez. Dolaşımdaki antijen antikor kompleksleri

immun yanıtın ortaya çıkmasını, bazı tumörler salgıladıkları prostoglandinler aracılığıyla immun yanıtı

baskılayabilirler.

Sonuç

Tümör immunoterapisindeki karşılaştığımız sorunlarla başa

çıkmak açısından, nanotıp çok sayıda fırsata olanak

vermektedir. Günümüzde, kanser nanodiagnostik

uygulamalarında, kanser hücrelerinde veya onların mikro

çevrelerinde genomik ve proteomik kullanılarak özgün

“moleküler imzalar” aranmaktadır. Tumor Spesifik antijenler,

nanobiofarmasötikler, nanoteknoloji tabanlı terapötik ajanlar

ve ilaç taşıyıcılarıyla ilgili çalışmaların alanıdır. DNA, RNA,

peptidler, proteinler ve küçük moleküller, nanotaşıyıcılar

şeklinde formüle edildiklerinde, kanser tedavisinde

kullanılabilecek yeni yapılar ortaya çıkmaktadır.

Tümör hücreleriyle karşılaştıklarında, tümör spesifik immun

yanıtlar aktive adaptif immun sistemlere odaklanır. Kanser

tedavisinde bu strateji, immun sistem hücrelerine spesifik

olarak tümör hücrelerini tanımalarını öğretir.

İmmun sistemi etkileyen bazı genetik ve edinsel hastalıklar

sonucu maligniteye eğilim artarken tumör, immun

servayansdan kaçıp kurtulur. Immun düzenleme geçiren

tümöre muamele etmek daha zordur. Tümörün zayıf

immunojen olması ve kanserin immune sistemden kaçısı

nedeniyle bağışıklık sistemi tek başına kanserle savaşmakta

başarılı olamamaktadır. Moleküler İmmunobiyolojik

gelişmelerin nanoteknolojik hedefsel tedavilerle buluşması

kanser tedavilerinde yeni olanakların ortaya çıkmasında umut

vaat etmektedir.

Page 12: Haziran 2014

Camdan Plajı ilgi çekici yapan, herhangi bir sahil ya da plajda karşılaşmayı beklediğiniz, kum, çakıl ya da insanoğlu icadı çimen ve betondan ziyade camlardır. Bu camların oluşumu da tıpkı çakıl taşlarının oluşumuna benzer. Yıllarca dalga, yağmur ve rüzgar gibi bir çok çevresel faktörün etkisi ile aşınan, zamanla elipsoit ya da yuvarlağımsı şekiller alan çakıl taşları.. Aynı kaderi camlar da paylaşmış.

Kaliforniya’da bulunan Fort Bragg sahili 1949 lu yıllarda, insanların kontrolsüzce tüm çöplerini atabaliceği bir at-kurtul alanıydı. 18 yıl gibi uzun bir süre de bu şekilde kaldı. Daha sonra bir takım girişimler ile birlikte, toksik etki gösterebilecek madde yoğunluklarına ulaşıldığı tespit edilerek bölge koruma alanı olarak ilan edildi. Günümüzde bu ekosistemin kendini onarması ve okyanusun sahip olduğu çöpü geri iade etmesi, zamanla yağmur, dalga ve rüzgar etkisi ile temizlenmesi gibi nedenler artık Doğal Koruma Parkı haline sokmuş sahili. Ve doğrusu beklenmedik bir şekilde harikulade bir manzara oluşmuş, tabii ki sadece görsel olarak.

20

>21

C D P JA A LM N A

FORT BRAGG BEACH KALİFORNİYA

Günümüzde böyle çöplük niyetine kullanılacak sahiller çok kolay bulunmuyor. Artık ekosistemin ne denli önemli olduğu ve yüksek üretim kapasiteli verimli kıyı sularının kirletilmesinin en başta biz olmak üzere, milyonlarca canlının yaşamını olumsuz etkilediği ve kimi ekosistemleri ise tamamen yok ettiği bilinmekte. Hepsinden öte bu durumları kısıtlayan yasalarda mevcut zaten. Okyanus sularının sahili temizlemesinden sonra, zaman içerisinde bölge ziyaretçi akınına uğradı. İnsanların burada oluşan parlatılmış cam taşları toplamaya başlamaları bir süre sonra hükümeti harekete geçirmiş ve Doğal Park (MacKerricher State Park) olarak ilan edilmiştir. Günümüzde artık bölgeden cam taş toplamak yasak olsa da, ziyarete halen açıktır. Gidip görülebilir.Fort Bragg sahilinde görülebilecek, eski çöplük yığınları arasında oluşmuş irili ufaklı su birikintileri de bulunmaktadır. Bu su birikintileri bir çok sucul canlıya ev sahipliği yapmaktadır. Kimi molluskları, yengeçleri ve bir çok su bitkisini bölgede incelemek mümkündür. Bu tür aktiviteler düşünüldüğünde, tüm bir günü rahatlıkla bölgede geçirebileceğinizin ve yeni keşiflerde bulunabileceğinizin garantisini verebilirim. Çünkü orada herşey bir başka. Sahilin kumları bile camdan.

Cam toplanabilir mi ?

Aslına bakarsanız yukarıda da bahsettiğimiz gibi cam çakılları toplamak yasak! Park görevlisi olarak bölgede kontrolü sağlayan korucular, mümkün olduğunca işi kontrol altında tutmaya çalışarak alınan taşları tekrar sahile iade ediyor. Ancak üstünüzde taş ile yakalanmanız durumunda size karşı herhangi bir ceza uygulanmıyor. Toplanmasının yasaklanmasının ana nedeni ise, sahildeki camların yıllar boyunca bir takım ekonomik kazançlar elde edilmek maksadı ile toplanması ve takı, kolye gibi bir takım aksesuarlarda ham madde haline gelmiş olmasıdır. Korucunun da belirttiği gibi, toplayanlara para cezasının da verileceği günlerin geleceğine eminim, ne de olsa sınırlı bir kaynaktan bahsediyoruz. Ve sırf bu yüzden bu cam parçacıklarının oldukça değerli olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Page 13: Haziran 2014

22

>23

Bölgede halen cam bulunuyor mu?

Evet, doğrusunu söylemek gerekirse hem de binlerce, resimlerden de anlaşılabileceği gibi güneş ışığının etkisi ile gökkuşağı oluşturucak kadar cam var. Renk renk, ışıl ışıl.

Cam örneklerini nerede görebilirim?

Sea Glass Museum (Deniz Camı Müzesi) adında ziyarete açık ve ziyaret dolayısı ile ücret talep edilmeyen müzede görebilmek mümkündür. Müzede özel kutularda her renkten ve her tipten cam sergileniyor. Müze ise gene Fort Bragg’in güneyinde otoyol üzerinde bulunmaktadır.

‘Glass Beach’ Cam Sahili nerede?

Glass BeachEnd of West Elm Streeet at Old Haul Road; Park at end of Elm and walk to beachFort Bragg, CA 95437

Kaynakhttp://akuaturk.com/2012/04/camdan-plaj-fort-bragg-beach-california/ M. Doğan ÖZDEMİR

ÇEVREKORUMAHAFTASI(HAZİRAN

AYININ2. HAFTASI

evre; dünya üzerinde yaşamını sürdüren canlılarının hayatları boyunca ilişkilerini sürdürdüğü Çdış ortamdır. Diğer bir deyişle "ekosistem" olarak tanımlanabilir.Çevre kirliliği, çevrenin doğal olmayan bir şekilde insan eliyle bozulmasıdır. Bu ekosistemi bozma eylemleri; kirlenme şeklinde tabir edilir.

Sanayileşme ve kentlerdeki nüfus yoğunlukları, çevre sorunlarının artmasına sebep olmuştur. Bütün ülkelerin ortak sorunu haline gelen çevre kirlenmesi, günümüzde insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Ölümlere neden olan solunum yolu hastalıklarının çoğu hava kirliliği sonucunda olmaktadır. Balıklar, çevre kirlenmesinden en çok zarar gören canlıların başında gelir.

Bu kirlenmeler sonucunda canlı türleri tükeniyor, ormanlar azalıyor, denizler ve akarsular kirleniyor. Çevre kirlenmesini, insanın doğaya verdiği zarar olarak da tanımlayabiliriz. Cam şişenin doğada 4000 yıl,Plastiğin 1000 yıl,kola kutusunun 20-100 yıl, Sigara filtresinin 5 yıl kaldığı çevreciler tarafından tespit edilmiştir. İnsanlar bu durumda tedirgin olmaya başladılar. Doğanın korunması zorunludur. İşte bu sebeplerle Çevre Koruma Haftası ile çevre bilinci aşılanıyor ve çevreyi koruma adına bir şeyler yapanın zamanı geldiği anlaşılıyor.

1972 yılında İsveç'in Stockholm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre

Konferansında alınan bir kararla, 5 Haziran günü Dünya Çevre Günü olarak kabul edildi.

Kaynaklar

http://www.belirligunlervehaftalar.com/Belirli_Gunler/Dunya_Cevre_Gunu

http://www.ogretmenlersitesi.com/bilgibankasi/belirli_gun_ve_haftalar/belge/150

Page 14: Haziran 2014

24>

25

Kaynaklar

http://www.isvemeslekdanismani.net/meslekler/u-u-v-y-z-ile-baslayanlar/yasli-hizmetleri-bakimi-meslek-elemani/#ixzz30hX98vH1

http://tr.wikipedia.org/wiki/Ya%C5%9Fl%C4%B1l%C4%B1k_hekimli%C4%9Fi

http://www.florence.com.tr/tibbi-birimler/geriatri.html

http://www.hastane.hacettepe.edu.tr/Bolum/171

GERİATRİ

GÖREVLER

- Yaşlı bireylere beslenme, genel vücut

temizliği, hareket, uygun yatak pozisyonu vb.

temel gereksinimlerini karşılayacak bakım

hizmeti verir,

- Yaşlının hekim tarafından planlanan

tedavisinin uygulanmasını sağlamak için

enjeksiyon, pansuman, yara bakımı, sonda

bakımı vb. tıbbi girişimleri yapar, ilaç

tedavilerini uygular,

- Yaşlının tansiyon, ateş, nabız, solunum gibi

günlük sağlık göstergelerinin kontrolünü

yapar,

- Yaşlı bireylere acil durumlarda ilkyardım

kurallarını uygular.

- Yaşlı bireylerin sosyal yönden

desteklenmeleri ve özgüvenlerini kazanmaları

için uğraş terapi programları planlar, uygular

ve katılımı sağlar,,

- Sosyal ve fiziksel rehabilitasyona

gereksinimi olan yaşlılara planlanan

programların uygulanmasında yardımcı olur,

- Yaşlı bireylerin birbirleriyle ve toplumla olan

iletişimlerinin artırılmasına yardımcı olur,

- Sosyal ve ekonomik yoksunluk içinde

bulunan yaşlılara yol gösterici olur,

- Yetişkin pedagojisi konusunda kendini

yetiştirir.

Yaşamın bu döneminde hastalıkların

yoğunlaşmasıyla birlikte koruyucu hekimlik de

ön plana çıkar. Bu hasta popülasyonunda

strese karşı rezerv düşük olduğu için koruyucu

hekimlik uygulamalarında gereksiz tahlil ve

tetkiklerden kaçınarak mümkün olan en iyi

koruyucu hekimlik hizmetini sunmak da

geriatri uzmanlarının sorumluluklarındandır.

Kronik hastalıkların tedavisindeki gelişmeler

ve buna paralel ortalama yaşam beklentisinin

uzaması ile, İç Hastalıkları disiplininin bu dalı

gelişmekte olan ülkelerde önem

kazanmaktadır. Vücutta yaşlılıkla birlikte

meydana gelen değişiklikler nedeniyle

(metabolizmanın yavaşlaması, strese karşı

direncin azalması gibi) hastalıkların tedavileri

ve hastaya yaklaşımda da nüanslar ortaya

çıkmaktadır.Geriatri, genel İç hastalıkları

konularının yanı sıra Alzheimer Hastalığı

başta olmak üzere sık görülen kognitif

problemler ve bunların tıbbi ve davranışsal

tedavileri ile de ilgilenmektedir.

Geriatri; 65 yaş ve üstü kişilerin

koruyucu hekimlik uygulamalarıyla

sağlıklı yaşlanmalarını

hedefleyen; ayrıca bu yaş grubunun sağlık sorunları, akut ve kronik hastalıklarının tanı, tedavi ve takibini yapan;

sosyal ve fonksiyonel

yaşamları, yaşam kaliteleri ilgilenen bir bilim dalıdır. İç hastalıkları uzmanı

olan hekimler geriatri yan dalı

yapıp geriatri uzmanı olurlar.

MESLEĞİN GEREKTİRDİĞİ ÖZELLİKLER

- Yaşlı insanlara hizmet etmeyi seven ve

onlarla birlikte olmaktan hoşlanan,

- İnsan sağlığı ve biyolojiye ilgili,

- Yaşlı ve yakınlarıyla empati kurabilen ve

onların duygu ve düşüncelerini

anlayabilen,

- Sevecen, hoşgörülü, sabırlı, güler yüzlü,

- Bir işi planlayabilen ve uygulamaya

koyabilen,

- Coşkulu, dikkatli ve işine özen gösteren,

- Sorumluluk sahibi, işbirliğine ve kişisel

gelişime açık,

- Ruhsal ve fiziksel rahatsızlığı olmayan,

kimseler olmaları gerekmektedir.

ÇALIŞMA ORTAMI VE KOŞULLARI

Çalışma ortamları temiz ve oldukça

hareketlidir.Gece ve/veya gündüz nöbet

şeklinde çalışma olabileceğinden, görev

süreçlerinde yoğun stres ve fiziksel

yorgunluk olabilir. Her zaman dikkatli

olmak zorundadırlar. Çalışırken yaşlıların

yakınları, sağlık personeli ve

meslektaşlarıyla iletişim halindedirler.

Türkiye'de 2009 yılı itibarıyla doğuştan

itibaren beklenen yaşam süresi 73,4 yıl olup bu

değer erkekler için 71,5 ve kadınlar için 76,1'dir.

Nüfus oranlarının dışında hastane hizmetlerinin ve akut hospitalizasyonların

% 36'sını ve sağlık harcamalarının %50'lere yaklaşan kısmını 65 yaş

üstü hastalar kullanmaktadır.

Page 15: Haziran 2014

26-27

HABERLER

Nectarivorous Kuşu Dünyanın En Eski Fosili ve Kuşlarla Çiçekler Arasındaki Asırlık İlişkiyi

Ortaya Koydu

Bilim adamları pollinating (polen yaymak/tozlaşmak)

özelliğinde ki bir kuşun fosilini inceledi. İyi korunmuş

mide içeriği çeşitli bitki polenleri içeriyor. Bu da kuşlar ve

çiçekler arasında ki ilişkinin en az 47 milyon yıl öncesine

uzandığını gösteriyor.

Haberin devamı ;

http://www.sciencedaily.com/releases/2014/05/14

0527214938.htm

Hoş Kokular Yüz Cazibesini Artırıyor

Kadınların yüzleri yeni bir araştırmaya göre, hoş kokuların

varlığında daha cazip olarak görülüyor. Buna karşılık, kokunun

hoşluğu yaş değerlendirilmesi üzerinde daha az etkilidir. Bulgular

parfüm ve kokulu ürünlerinin, bir ölçüde, insanların birbirlerine

karşı algılarını değiştirebileceği yönünde oldu.

Haberin devamı ;

http://www.sciencedaily.com/release4/05/1405291816s/2

0152.htm

Susamuruna Barajların Etkileri?Hidroelektrik barajlar binlerce kişiye elektrik sağlayacak büyük

çağdaş harikaları olabilir. Ama dev susamuru için, o kadar basit

değildir. Dev nehir su samuru, Güney Amerika'nın en büyük etoburu

ve tehlike altındadır çünkü habitat kaybında düşüş meydana

gelmiştir. Yeni bir çalışmayla bilim adamları, sadece su ve kıyı

ekleyerek su samuru sayısında büyük bir artış garanti etmeyeceğini

söyledi.

Haberin devamı ;

https://www.sciencenews.org/blog/wild-things/otters-

provide-lesson-about-effects-dams

Görme Engelliler İçin Telefon

İngiltere'de kullanıcılara kendi cep telefonlarını tasarlama

imkânı sunan bir firma, seçenekleri arasına Braille

alfabesini de ekledi. Firma daha önce başka şirketlerin

Braille alfabeli telefon tasarladığını ancak ilk defa

kendilerinin satışa sunduğunu belirtti.

Haberin devamı ;

http://www.ntvmsnbc.com/id/25516822/

Vücut Kendi Dokularına Saldırıyor

Bağışıklık sisteminin, beyin, omurilik ve göz sinirlerini çevreleyen

dokulara saldırmasıyla ortaya çıkan Multipl Skleroz hastalığı

(MS), beyin ve omurilikteki sinirlerin miyelin kılıfını etkiliyor ve

ilerleyici bir seyir gösteriyor.

29 Mayıs Dünya MS Günü nedeniyle hastalığa dikkat çeken Hisar

Intercontinental Hospital Nöroloji Bölümü Uzmanı Doç. Dr.

Göksel Somay, İskoçya, İskandinavya ve Kuzey Avrupa

ülkelerinde daha yaygın görülen hastalığın dünyada yaklaşık 1

milyon kişiyi etkilediğini söyledi.

Haberin devamı ;

http://www.ntvmsnbc.com/id/25518263/

Mühendisler Laboratuvarda İnsan Kıkırdağı Büyüttü

Mühendisler başarılı bir şekilde ilk defa kemik iliği dokusundan üretilmiş

insan kök hücrelerden in vitro olarak işlevsel bir insan kıkırdağı üretti.

Mühendislerin çalışmaları daha iyi doku gelişimini, yenilenmeyi ve

hastalığın muazzam karmaşıklığını taklit etmek için yeni yollar

gösterdi.Resim : Kıkırdak ile kemik doku yapısının tam bir kesitidir. Mavi

lekeler işaretli proteoglikan, kırmızı lekeler hücrelerin çekirdekleri.

Haberin devamı;

http://www.sciencedaily.com/releases/2014/04/140430142820.h

tm

Page 16: Haziran 2014

Bu dergi Trakya Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölüm

öğrencileri tarafından aylık olarak hazırlanmaktadır.