Top Banner
1 T.C. KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ TARİH BÖLÜMÜ CUMHURİYET TARİHİ SEMİNERİ II HATAY SORUNU DANIŞMAN: DOÇ. DR. ESMA TORUN ÇELİK HAZIRLAYAN: MURAT ERDEM 100115036
19

Hatay Sorunu (1918-1939)

Jan 23, 2023

Download

Documents

Utkan Mutman
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Hatay Sorunu (1918-1939)

1

T.C.

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ

FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ

TARİH BÖLÜMÜ

CUMHURİYET TARİHİ SEMİNERİ II

HATAY SORUNU

DANIŞMAN: DOÇ. DR. ESMA TORUN ÇELİK

HAZIRLAYAN:

MURAT ERDEM

100115036

Page 2: Hatay Sorunu (1918-1939)

2

İÇİNDEKİLER

GĠRĠġ………………………………………………………………………………………......1

BĠRĠNCĠ BÖLÜM Hatay Sorunu Öncesi Durum…...................................................................2

1.1 I. Dünya SavaĢı Sonrası Hatay ………………………………………..….......................2

1.2 Milli Mücadele Döneminde Hatay………………………………………………………3

ĠKĠNCĠ BÖLÜM Hatay Sorununun BaĢlangıcı………………………………...…...................4

2.1 Hatay Sorunu‟nun Ortaya ÇıkıĢı ……………………………………..…………………4

2.2 Hatay Üzerinde Türkiye-Fransa Politikaları ……………………………………............5

2.3 Milletler Cemiyeti‟nde Hatay…………………………………………………………...6

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Hatay Sorununun Çözümü……………………………………………….8

3.1 Seçim Hazırlıkları ve Sonucu …………………………………………………………..8

3.2 Hatay Devletinin Kurulması…………………………………………………………...11

3.3 Hatay‟ın Türkiye‟ye Ġlhakı……………………………………………………………..12

3.4 Atatürk ve Hatay………………………………...……………………………………..14

SONUÇ……………………………………………………………………………………….16

KAYNAKÇA…………………………………………………………………………………17

Page 3: Hatay Sorunu (1918-1939)

3

GİRİŞ

Hatay bölgesi, tarihin ilk devirlerinden itibaren jeopolitik ve stratejik olarak önemli

bir bölge idi. Akdeniz‟in adeta köĢesi olarak görülmekte ve buradan -Kıbrıs ile birlikte- doğu

akdeniz kolaylıkla kontrol edilebilirdi. Ayrıca Avrupa‟dan Asya‟ya geçiĢlerde tam bir geçiĢ

noktası özelliğini taĢımaktaydı. Bölgede devlet kuran tüm devletler burayı ele geçirmeye

çalıĢmıĢlardır. Helenistik Selevkoslar, Romalılar, Emeviler, Abbasiler, Avrupa‟dan gelen

Haçlılar, Abbasiler, Memlükler ve Osmanlılar buranın uzun süre hakimleri olmuĢlardır.

I. Dünya SavaĢı sonrasında galip devletlerden Fransa, Suriye‟yi mandaterliği altına

almıĢ, Hatay bölgesinde de söz sahibi olmuĢtur. Fakat Milli Mücadele‟den sonra Hatay‟ın

elde edilemeyiĢi ve Türkiye‟nin Hatay üzerinde tarihi ve kültürel hak talepleri Fransa

tarafından ilk baĢlarda benimsenmemiĢse de sonradan II. Dünya SavaĢı‟nın baĢlama sinyalleri

ve Türkiye‟nin haklı itirazları ile cesur politikalarıyla birlikte Fransa‟nın bu meseleyi bir an

önce çözmek için adım attığını görmekteyiz.

Fransa‟nın 1936‟dan itibaren Suriye ve Lübnan‟dan çekilmesi ve buraların

yönetimini Suriye ve Lübnan‟da yeni devletlere bırakması Hatay sorununu Türkiye‟nin

gündemine taĢıdı. 1936-1939 yılları arasında ortaya çıkan Hatay sorunu, II. Dünya SavaĢı

arefesinde diplomatik yolla çözülen bir sorundur. Bu da bize sorunların barıĢçıl çözüm-silahlı

çözüm ikilemi hakkında aydınlatıcı ipuçları sağlayabilir.

Atatürk, Hatay sorununa büyük önem vermekteydi ve ölümünden 169 gün önce hasta

yatağından kalkarak Adana ve çevresine ziyaretlerde bulunması bunun bir göstergesidir.

Hatay‟ın anavatana katılması dıĢ politikamız açısından kesin bir zafer olmakla birlikte en

büyük katkıyı yapan ve bu uğurda uğraĢan Ģüphesiz Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk‟tür.

Hazırlanan bu seminerde, Hatay sorununun baĢlangıcından tutarak sonunun

getirilmesine kadar olan süreç iĢlenmektedir. Hatay‟ın anavatana katılma süreci, Misak-ı

Milli‟nin ilan ediliĢ tarihinden yani 18 Ocak 1920 tarihinden Hatay‟ın ana vatana katılma

kararının alınmasına yani 23 Haziran 1939 tarihine kadar uzanan bir olaylar bütünüdür.

Önce Fransız toprağı olup, sonrasında Türkiye‟nin ısrarlarıyla küçük bir devlete

dönüĢen Hatay, sonrasında ise Türkiye‟ye katılmıĢ ve uzun yolcuğunu tamamlamıĢtır. Halen

daha Suriye‟nin talepleri Hatay üzerinde gizliden gizliye devam etmektedir. Bazen bu

devletlerin diplomasisinde dillendirilse de Suriye adına hiç bir sonuç çıkmamaktadır.

Bu çalıĢmada, Serhan Ada‟nın “Türk Fransız İlişkilerinde Hatay Sorunu”, Dr. Hamit

Pehlivanlı, Dr. Yusuf Sarınay, Dr. Hüsamettin Yıldırım‟ın yazdığı “Türk Dış Politikasında

Hatay (1918-1939)” ve Hatay Cumhuriyeti‟nin ilk ve son cumhurbaĢkanı Tayfur Sökmen‟in

hatırası olan “Hatay’ın Kurtuluşu için Harcanan Çabalar” kitaplarından oldukça

faydalandım. Bir çok yüksek lisans tezi ve makaleden çokca faydalandım.

Bu seminer ödevi 3 bölümden oluĢmaktadır. Birinci bölümde Hatay sorununu I.

Dünya SavaĢı sonrasından alarak Milli Mücadele döneminin bitiĢine kadar neler yaĢandığını

ele aldım. Ġkinci bölümde Hatay Sorununun baĢlangıcına giriĢ yaparak Hatay üzerindeki

Türkiye ve Fransa Politikalarına değinerek iki devletin hukuki hesaplaĢmasını göstermeye

çalıĢtım. Diğer baĢlıklarda ise uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde konunun Milletler

Cemiyeti‟ne gelmesini ve Atatürk‟ün Hatay sorunu hakkındaki görüĢlerini belirttim. Üçüncü

bölümde ise Hatay Sorununun diplomatik olarak çözümünden sonra kurulan kısa ömürlü

Hatay Cumhuriyetine, Hatay referandumuna ve Hatay‟ın Türkiye‟ye ilhakını anahatlarıyla

anlattım.

Page 4: Hatay Sorunu (1918-1939)

4

BİRİNCİ BÖLÜM

HATAY SORUNU ÖNCESİ DURUM

1.1 I. Dünya Savaşı ve Sonrası Hatay

Birinci Dünya Savası‟nda Ġngiltere ve Fransa Hatay bölgesine özel bir önem

vermislerdir. Ayrıca isgal ve sömürge hedeflerini desteklemek maksadıyla birçok defa

misyonerlik faaliyetlerle sayılarını arttırdıkları gayrimüslim azınlıkların haklarını koruma

bahanesiyle istediklerini Osmanlı‟ya yaptırma yoluna gitmislerdir. Osmanlı

Ġmparatorlugu‟nun Arap topraklarının bölüsümü konusunda Ġngiltere dısisleri Bakanlıgının

Ortadogu uzmanı Sir Mark Sykes ile Fransa‟nın Beyrut eski büyükelçisi Georges Picot

arasında bir anlasmaya varıldı. 1916 yılının Mart ayında Petersburg'da Sykes ve Picot

arasında cereyan eden görüsmelerde konu, Osmanlı topraklarının paylasılmasıydı. Sykes-

Picot Antlasması Birinci Dünya Savası sırasında Osmanlı Devleti‟nin kaderi ile ilgili yapılmıs

en önemli ve kapsamlı andlasmadır. Rusya‟nın Kuzey Anadolu‟daki toprak taleplerinin kabul

edilmesi sartıyla Rusya da bu paylasımı onayladı ve dahil oldu. Fransızların payı, Mersin‟den

baslayan bir çizginin dogusundan itibaren bütün Kilikya, Torosların kuzeyinden Sivas‟a kadar

Ġç Anadolu‟nun dogu-orta bölgesi, Güneydogu Anadolu‟da Elazığ, Diyarbakır, Mardin,

Ġskenderun-Antakya hizasından güneye deniz boyunca inen ve Lübnan‟ı da içine alan bir serit

olacaktı. Bütün bunlar dogrudan dogruya Fransa‟ya bırakılacaktı.Ayrıca Suriye ve Kuzey Irak

da bu devletin koruyuculugu altına verilecekti. Anlasmaya göre Ġskenderun bölgesi

Ġngiltere‟nin ticaretine açık bir serbest liman olacak, liman hizmetlerinde ve Ġngiliz malların

yüklenisinde hiçbir ayrım yapılmayacak, malların Ġskenderun üzerinden transit geçisi,

demiryolu ile içerilere sevki serbest olacaktır.

Fakat 1917‟de Rus devriminin olması ve Ġtilaf devletlerinin gizli anlaĢmalarının

ortaya çıkması neticesinde Ġngiltere ve Fransa, bu sorunu Mondros‟ta halletmeyi

denemiĢlerdir. Nitekim on gün kadar sonra Ġngiliz ve Fransız kuvvetleri Ġskenderun ve

Antakya bölgesini isgal etmislerdir. 30 Ekim 1918 "Mondros Mütarekesi"nin imzalandıgı

günlerde Türk ordusu güney kesiminden Filistin cephesindeki basarısızlık ile kuzeye yani

Fırat nehri mıntıkalarına kadar geri çekilmiĢ ve yeni bir cephe olusmustu.1

27 Kasım 1918 tarihinde merkezi Beyrut‟ta bulunan Fransız Yüksek Komiserliğinin,

bir kararnamesi ile Ġskenderun merkez olmak üzere Antakya, Harim ve Belen kazalarını içine

alan “Ġskenderun Sancağı” kuruldu. Halep‟ten bağımsız bir idari birim olan Sancak, askeri bir

vali tarafından yönetilecekti. Fransa tarafından iĢgal edilen bölge, 25 Nisan 1920‟de müttefik

devletler tarafından Milletler Cemiyeti‟nin 22‟nci maddesine dayanarak Suriye ve Lübnan‟ı

“A” türü Mandat yönetimi olarak Fransa‟ya bırakmıĢtır.2

1 Nergis Savcı, “Hatay Cumhuriyeti: Kuruluşu ve Anavatana Katılışı”, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi),

İstanbul ÜniversitesiAtatürk İlkeleri ve İnkılapları Enstitüsü, İstanbul, 2007, s. 18-20 2Hamit Pehlivanlı, Yusuf Sarınay, Hüsamettin Yıldırım, Türk Dış Politikasında Hatay (1918-1939), Ankara, 2001,

s. 31

Page 5: Hatay Sorunu (1918-1939)

5

1.2 Milli Mücadele Döneminde Hatay

Birinci Dünya SavaĢı‟nda, Fransızlar Almanlar ile Batı Avrupa Cephesi‟nde,

Ġngilizler ise Türkler ile Çanakkale, Suriye ve Irak cephelerinde çarpıĢmıĢlardır. Suriye

Bölgesi‟ne bakıldığı zaman, Suriye ile Irak Bölgeleri‟nde Fransız kuvvetlerinin olmadığı

gözlemlenmektedir. Fakat 30 Ekim 1918 Mondros AntlaĢması‟ndan hemen sonra, aynı

senenin kasım ayının hemen öncesinde, önce Ġngiliz, sonra Fransız birlikleri Ġskenderun‟a

girmiĢlerdir. Ġngiliz birlikleri bölgeyi boĢattıktan sonra bölgeye giren Fransız birlikleri, Suriye

ve Adana Bölgesi‟ni iĢgal etmeye baĢlamıĢlardır.3

Fransa‟nın güney bölgelerde giriĢtiği iĢgallere karĢı bölgedeki Türkler yer yer

direniĢe baĢlamıĢlardır. Bu direniĢ önce Dörtyol, daha sonra da diğer bölgelerde ortaya

çıkmıĢtır. 11 Aralık 1918‟de 400 Ermeni‟den meydana gelen bir Fransız askeri birliği

Dörtyol‟a girerek Türklere yönelik öldürme ve baskılar yapması üzerine Dörtyol halkı silahlı

direniĢe geçmiĢtir. 1918 yılı sonlarından itibaren, Arapların kurmuĢ oldukları çete saldırılarına

karĢı Reyhanlı‟da mahalli teĢkilatlar kurularak mücadeleye baĢlanmıĢtır. Antakya‟daki ilk

teĢkilatlı mücadele ise 1919‟da baĢlamıĢtır.4

Filistin‟den Halep‟e, Halep‟ten Antep yolu ile Adana‟ya gelen Mustafa Kemal PaĢa,

Mondros AteĢkes AnlaĢmasının tersine Ġskenderun Sancağı‟nın (Hatay‟ın) iĢgalini öğrenince

Suriye‟de bulunan müttefik orduları kumandanı MareĢal Allenby‟e protesto telgrafı çektiği

gibi, harbiye nezaretine de yazmıĢtır. Bu suretle Hatay davasına Atatürk, o tarihte el

koymuĢtur.5

Misak-ı Milli sınırları içerisinde olan Sancak, 1921 yılında Fransa – Türkiye arasında

imzalanan Ankara AnlaĢması ile önemli dönüm noktalarından birini daha yaĢamıĢtır. Fransa,

13 Eylül 1921'de Türklerin Yunanlılara karĢı kazandığı Sakarya Zaferinden sonra, T.B.M.M.

Hükümeti ile görüĢmeye karar vermiĢ ve Senato BaĢkanı Franklin Bouillon'u resmi

temaslarda bulunmak üzere Ankara'ya yollamıĢtır.

TBMM Hükümeti adına görüĢmeleri DıĢiĢleri Bakanı Yusuf Kemal Bey yürütmüĢ,

Mustafa Kemal ve Fevzi PaĢa‟nın da görüĢmelere katıldığı olmuĢtu. 20 Ekim 1921 tarihinde

imzalanan anlaĢmanın 8‟nci maddesiyle, Türkiye ile Fransız iĢgalindeki Suriye arasında sınır

belirlenmiĢtir. Ġskenderun ve Antakya bölgesinin (Hatay), Misak-ı Millî sınırları içinde

olduğu halde, Fransa ile bir an önce anlaĢabilmek için, Suriye'de kalması kabul edilmiĢtir.

Ancak 7‟nci madde ile bu bölgede özel bir yönetim kurulması, orada Türk varlığı ve

kültürünün geliĢmesi için her türlü kolaylıkların sağlanması ve Sancak‟ta Türkçenin resmi dil

olarak kabul edilmesi de sağlanmıĢtır. Bunun yanında anlaĢma ile Türkiye‟ye Ġskenderun

limanından istifade etme hakkı da tanınmıĢtır.

Ankara AnlaĢması, Hatay konusunda önemli bir dönüm noktasıdır. 20 Ekim 1921‟de,

Sancak‟ın Türkiye sınırları dıĢında kalmasını öngören bu anlaĢmanın yapılması, o günkü

Ģartlar içinde zaruri ve Türkiye‟nin çıkarları bakımından hayatiydi. O günkü Ģartlar içerisinde

elde edilebilecek hakların en iyisi elde edilirken aynı zamanda Hatay tam olarak alınamasa

dahi ileride bunu gerçekleĢtirebilecek yolların temeli bu anlaĢma ile atılmıĢ oldu.6

3 İpek Lör, “Hatay’ın Anavatana Katılmasının Stratejisinin Analizi”, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Harp

Akademileri Komutanlığı Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, İstanbul, 2010, s. 4-2, 4-3 4 Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 34

5 Tayfur Sökmen, Hatay’ın Kurtuluşu için Harcanan Çabalar, İstanbul, 1999, s. 36

6 Serkan Er, “Türkiye-Fransa İlişkileri (1923-1939)”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 15-16

Page 6: Hatay Sorunu (1918-1939)

6

İKİNCİ BÖLÜM

HATAY SORUNUNUN BAŞLANGICI

2.1 Hatay Sorunu’nun Ortaya Çıkışı

Türkiye ile Fransa arasında 20 Ekim 1921‟de imzalanan Ankara AntlaĢması ile

Suriye sınırları içinde kalan Ġskenderun sancağına özel bir idare Ģekli tanınmıĢtı. Türk

parasıorada resmi niteliğe haiz olacak ve Sancak halkı milli kültürlerinin korunmasında her

türlü kolaylıktan yararlanacaktı.7AntlaĢmasının yedinci maddesine göre, Ġskenderun Sancağı

için özel bir idare sistemi ön görülmüĢ, ayrıca anlaĢma bölgedeki Türklerin kültürlerinin

geliĢmesi için her türlü kolaylığın sağlanması ve Sancak‟ta Türkçenin resmi dil, Türk

parasının da resmi para birimi olarak kabul edilmesini sağlamıĢtır. AnlaĢmanın bu maddesi ile

öngörülen özel idare, ileride Türkiye‟nin Hatay politikasında önemli bir rol oynayacaktır.8

30 Mayıs 1926‟da Türkiye ile Fransa arasında Ankara‟da bir “Dostluk ve İyi

Komşuluk İlişkileri” sözleĢmesi imzalandı. Bu sözleĢme ile Türkiye-Suriye iliĢkileri

düzenlenirken, sınır çizgisi de belirlenmiĢtir. Ayrıca bu sözleĢme ile Sancak için öngörülmüĢ

olan özel yönetim de teyit edildi. Ancak imzalanan bu sözleĢmeye rağmenTürkiye-Suriye

sınırının belirlenmesi, bu tarihten dört yıl sonra yani 3 Mayıs 1930‟daimzalanacak olan son

protokolle tamamlanabilmiĢtir.9

1930‟lu yıllarda baĢta Lozan‟dan arta kalan problemler olmak üzere iç ve dıĢ

sorunlarını büyük oranda halleden Türkiye, 1932 yılında Milletler Cemiyetine girerek aktif bir

Ģekilde uluslararası iĢbirliğine katılmaya baĢlamıĢtır. ĠliĢkilerinde devletler hukukuna

bağlılığı, anti revizyonist bir politika takip etmesi ve 1930‟lu yıllarda ortaya çıkan Ġtalyan ve

Alman tehlikesinin yarattığı konjonktür içinde Türkiye ve Batılı ülkeler arasındaki iliĢkiler

geliĢmiĢtir. Özellikle Almanya‟da 1933‟te Hitler‟in iktidara gelmesiyle Fransa, Türkiye‟yi

kendisine yakın tutmak istemiĢtir. Bu çerçevede Fransa Balkan Paktı‟nı desteklemiĢ, 1935

yılında Ġtalya‟nın HabeĢistan‟a saldırması üzerine Türkiye, Ġngiltere ve Fransa ile birlikte

Milletler Cemiyeti‟nin yaptırımlarına katılmıĢtır. Bu olumlu konjonktür içinde Ġngiltere ve

Fransa‟nın desteğini alan Türkiye, uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde Boğazlarda kesin

hakimiyeti sağlayan Montreux Boğazlar SözleĢmesi‟ni ilgili devletlere kabul ettirmiĢtir.

Nitekim Avrupa‟daki siyasi konjonktürün elveriĢli duruma geldiğini gören Atatürk,

Fransa‟nın Suriye‟ye bağımsızlık vermeye hazırlandığı dönemde Hatay sorununu iç ve dıĢ

kamuoyunda planlı bir Ģekilde gündeme getirmeye baĢlamıĢtır. Atatürk Sancak sorununu

kesin bir çözüme bağlamak zamanının geldiğine geldiğine daha Paris‟te Fransa-Suriye

görüĢmeleri yapılırken karar vermiĢ, ancak Montreux Boğazlar Konferansı‟nın

sonuçlanmasını beklemeyi uygun görmüĢtü.10

7Sait Dinç, “Atatürk Döneminde (1920- 1938) Türk Dış Politikasında Gelişmelere Genel Bir Bakış; İkili ve Çok

Uluslu İlişkiler”, s. 22 8 Çiğdem Duman, “Hatay Millet Meclisi (2 Eylül 1938 – 29 Haziran 1939)”, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi),

Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mersin, 2008, s. 9 9 Duman, a.g.t., s. 10

10 Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 46-47

Page 7: Hatay Sorunu (1918-1939)

7

Fransa‟nın yerel özerklikleri teĢvik ederek ulusal birliği zayıflatmaya dayanana

mücadeleci manda politikasından dolayı, Suriye‟de mandayı sona erdiren anlaĢma ancak 1936

yılının sonlarına doğru imzalanabilecektir. Fransa‟nın anlaĢmayı imzalamak durumunda

kalmasının o dönemdeki yerel, bölgesel ve uluslararası ortama özgü nedenlerin de rolü vardı:

a) Yerel düzeyde, Suriyeli milliyetçiler 1930‟lu yılların ortasında cephe oluĢturarak

bağımsızlık yönünde kararlı bir hareket baĢlatmıĢlardı.

b) Bölgesel düzeyde, 1936‟da, Mısır‟da çıkan Ġngiltere karĢıtı olaylar sonunda, soruna

görüĢmeler yoluyla çözüm aranması, Suriye‟deki manda rejiminin de artık eski

yöntemlerle sürdürülemeyeceğini gösteriyordu.

c) Uluslararası ortamda, 1936 Mart ayından itibaren görülen –yukarıda sözünü ettiğimiz-

revizyonist geliĢmeler, iç sorunlarıyla baĢetmeye çalıĢan Fransa‟nın statükoyu

koruyacak güçte olmadığını göstermiĢti.11

Fransa‟nın 1936‟dan itibaren Suriye ve Lübnan‟dan çekilmesi ve buraların

yönetimini Suriye ve Lübnan‟da yeni devletlere bırakması Hatay sorununu Türkiye‟nin

gündemine taĢıdı. Suriye ile Fransa arasındaki Suriye‟ye bağımsızlık veren antlaĢmada,

Suriye‟de Fransız mandasının son bulduğu belirtiliyor, ancak Ġskenderun durumundan söz

edilmiyordu.12

Yani Fransa Suriye‟den çekilirken anlaĢmanın 3. maddesi ile, Sancak

üzerindeki hak ve yükümlülüklerini de yeni Suriye hükümetine devrediyordu. Bunun anlamı

Sancak bölgesinin ileride Suriye‟ye kalması ve bölge Türklerinin de Suriye içinde azınlık

durumuna düĢmesi demekti. 13

2.2 Hatay Üzerinde Türkiye-Fransa Politikaları

Fransa‟nın Suriye‟ye bağımsızlık vererek Ġskenderun Sancağı üzerindeki

yükümlülüklerini yeni Suriye hükümetine devretmesi üzerine harekete geçen Türkiye, Hatay

sorununa toprak isteyerek değil, Batının kendilerini tanıdığı yoldan, Suriye‟ye tanınındığı

gibi, Sancak bölgesi için de bağımsızlık isteyerek iĢe baĢlamıĢtır.14

Yani Fransa ile Suriye ve

Lübnan arasında imzalanan anlaĢmanın bir benzerinin Sancak ile de yapılması istenmiĢ ve

Ankara AnlaĢması gereği Sancağın statüsü hatırlatılmıĢtır.15

Böylece Türkiye‟de Sancak konusunda büyük bir kampanya baĢladı. Bu kampanyaya

en üst düzeydeki devlet yetkililerinin ve kuruluĢlarının yanı sıra, tüm basın ve çeĢitli halk

kesimleri katıldılar. Kampanya sonunda, Ġskenderun Sancağı hızla Türkiye‟nin birinci

sıradaki ulusal sorunu haline gelecektir.16

AĢağıda da bu konuyu ele alacağız.

Milletler Cemiyeti Konseyi‟nin 26 Eylül 1936 tarihli toplantısında, DıĢiĢleri Bakanı

Tevfik RüĢtü Aras, yaptığı konuĢmada Sancak sorununun çözümü konusunda Fransa‟ya ikili

görüĢme teklif etmiĢtir. Ancak Fransız temsilci buna verdiği cevapta, mandater devlet olarak

Fransa‟nın Suriye üzerindeki bütün hak ve yükümlülüklerini yeni Suriye hükümetine

devrettiği, bu sebeple Fransa ile Türkiye arasında bu konuda yapılacak görüĢmelere Suriye

hükümetinin de katılması gerektiğini bildirmiĢtir. Türk ve Fransız temsilcileri tarafından

Milletler Cemiyeti‟nde yapılan bu konuĢmalardan sonra, Türk hükümeti bir nota ile Sancak

11

Serhan Ada, Türk Fransız İlişkilerinde Hatay Sorunu (1918-1939),İstanbul, 2005, s. 107 12

Sait Dinç, a.g.m.,s. 22 13

Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 47 14

Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 48 15

Savcı, a.g.t., s. 34 16

Ada, a.g.e., s. 110

Page 8: Hatay Sorunu (1918-1939)

8

bölgesi ile ilgili isteklerini resmen Fransa‟ya bildirmiĢtir.17

Fransız Hükümeti 10 Kasımda

verdiği cevapta, Sancağa bağımsızlık vermenin Suriye‟yi parçalamak demek olacağını ve

mandater devlet olarak da buna yetkisi bulunmadığını bildirdi. Bundan sonra iki hükümet

arasında birer nota daha teati edildi, lakin görüĢlerde herhangi bir değiĢme olmadı.18

Suriye‟de seçimler dolayısıyla karıĢıklıklar çıkmıĢ ve gerilim artmıĢtı. KarıĢıklıklar

çatıĢma halini almaya baĢlamasıyla Manda Yetkilileri ve Yüksek Komiser‟in sancaktaki

delegesi Durieux sert önlemler almaya baĢlamıĢtı. Seçimleri boykot eden Türkleri ve Arapları

sürgüne göndermiĢ ve birçok kiĢiyi tutuklatmıĢtır. Bu önlemlere rağmen Hatay‟daki birinci

derece seçimlere katılım düĢük olmuĢtu. Ġkinci derece seçimlere kadar olaylar ve çatıĢmalar

aralıksız sürmekteydi. Manda makamlarının Türkler üzerindeki baskıları, tutuklamaları ve

sürgünleri arttıkça Sancak‟ta boykot ve direniĢ daha da yayılıyordu.

17 Kasım‟da Fransa tarafına verilen notada, kazanılmıĢ haklarının elinden alınmasını

Türkiye‟nin kabul etmeyeceğini, Suriye ve Lübnan‟a sağlanan koĢulların aynılarının

Ġskenderun-Antakya‟ya da tanınmasını istedi. Bu notayla, Türkiye‟nin Hatay‟la ilgili bir oldu-

bittiyi kabul etmeyeceği kesinlikle belli oldu.19

Ġkinci derece seçimlerde tansiyonun düĢmemesi, manda yönetimini sıkıyönetim ilan

etmeye itmiĢti. O sırada, Fransa DıĢiĢleri Bakanı Delbos, 17 kasım tarihli notaya verdiği

cevapta Türkiye‟nin taleplerinde ısrar etmesi halinde, sorunun “nesnel ve eksiksiz

incelenmesi” için Milletler Cemiyeti‟ne götürülmesini önerdi. Türk Hükümeti ise bu öneriyi

kabul ettiğini bildirdi.20

2.3 Milletler Cemiyeti’nde Hatay

Sorun, Milletler Cemiyeti Meclisi‟nin 14-15 Aralık 1936 tarihlerinde olağanüstü

toplantısında ele alındı. Tevfik RüĢtü Aras Milletler Cemiyeti‟nin Sancağıngeleceğini ele

alması gerektiğini, Türklere karĢı olan birliklerin Sancaktan çekilmesi gerektiği, Milletler

Cemiyeti görevlilerinin incelemeyi tarafsız yürütmeleri ve tarafların uzlaĢabilmesi için uygun

ortamın yaratılması gerektiği konularını iletmiĢtir. 16 Aralık‟ta Konsey, uyuĢmazlığın çözümü

için bir rapor hazırlamak üzere, Konseydeki Ġsveç Temsilcisi Sandler'i raportörlükle

görevlendirmiĢ, üç kiĢilik bir gözlemci grubunu Sancağa yollamayı kararlaĢtırmıĢ, bu arada

Türkiye ve Fransa'nın aralarındaki görüĢmeleri sürdürmesini öğütlemiĢti. Türkiye, Konseyin

bu kararında çekimser oy kullanmıĢtı.21

Sorunun Milletler Cemiyeti‟nde ele alındığı bu ilk aĢamada, hem Fransa hem de

Türkiye anlaĢmazlığa uluslararası örgütün kuralları içinde bir çözüm bulunmasını kabul etmiĢ

görünüyordu. Fransa Milletler Cemiyeti‟nin Sancak sorununu kendi istek ve arzularına göre

çözeceğinden emin gözüküyordu. Fransa‟ya göre, Musul meselesinde olduğu gibi eğer

Türkiye isteklerinde ısrarlı olursa da Milletler Cemiyeti‟nde baĢlayan sürecin getireceği

sonuçlara da katlanmak zorunda kalacaktı.22

MC Gözlemcileri 31 Aralıkta Sancağa varıp ise koyulmuĢtu. Bu arada, Paris'te

yapılan Türk - Fransız görüĢmelerinde, Türkiye sancağın, bağımsız bir devlet olarak, Suriye

ve Lübnan ile bir konfederasyon oluĢturmasında, askerlikten arındırılmasında, Ġskenderun

17

Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 49 18

Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi,İstanbul, 2010, s. 245 19

Ada, a.g.e., s. 119 20

Ada, a.g.e., s. 120 21

Savcı, a.g.t., s. 37 22

Ada, a.g.e., 122

Page 9: Hatay Sorunu (1918-1939)

9

limanında Türkiye'ye bir yer kiralanmasında, Türkiye ve Fransa'nın kurulacak düzeni güvence

altına almasında ısrar etmiĢ, ancak Fransa bu aĢamada buna yanaĢmamıĢtı.

20 Ocak 1937'de Konseyde sorun yeniden görüĢülmüĢtü. O sırada Cenevre'de,

Ġngiltere DıĢiĢleri Bakanı Antony Eden tarafları uzlaĢtırıcı yoğun bir çaba göstermiĢ, sonunda

Fransa tutumunu değiĢtirmiĢ, böylece Türk görüsüne yakın bir anlaĢma temeli bulunmuĢ,

Sandler de bu uzlaĢıyı yansıtan raporunu Konsey'e sunmuĢtu.23

Varılan prensip anlaĢmasının

hususları, 27 Ocak‟ta “Sandler Raporu” Ģeklinde Milletler Cemiyeti konseyi tarafından oy

birliği ile kabul edilmiĢtir.24

Sandler‟in hazırladığı rapora göre bir Uzmanlar Komitesince hazırlanacak Sancak

Statüsü ve Anayasası uyarınca;

a) Sancağın bir "Ayrı Varlık" olarak, içiĢlerinde bağımsız kalacağı

b) DıĢiĢlerinin Suriye Devleti‟nce yönetileceği, ancak Suriye'nin Milletler Cemiyeti

Konseyi‟nin iznini almadan Sancağın bağımsızlığına zarar verici kararlar

alamayacağını

c) Suriye ile Sancak arasında bir gümrük ve para birliği olacağı, ortak isler için özel

memurlarla eĢgüdüm sağlanacağı

d) Resmi dil Türkçe olmak üzere, ikinci bir dil için Milletler Cemiyeti Konseyinin karar

vereceği

e) Sancak Statüsü ve Anayasasına uyulmasını Konsey adına denetlemek üzere Sancağa

Fransız uyruklu bir Delege atanacağı

f) Sancağın yeterli jandarma ve polisten baĢka askersel gücü bulunmayacağı

g) Türkiye ve Fransa'nın Milletler Cemiyeti Konseyi‟nin öğütleme kararlarına saygılı

kalacakları ve aralarında yapacakları bir antlaĢma ile Sancağın toprak bütünlüğünü

güvence altına alacakları

h) Ayrıca Türkiye, Fransa ve Suriye-arasında bağıtlanacak bir antlaĢma ile, Türkiye -

Suriye sınırının dokunulmazlığı ve kıĢkırtmaların önlenmesi gibi isler için

yükümlülükler getirileceği

i) Türkiye'nin Ġskenderun Limanından yararlanması için Sancak Statüsüne hükümler

konulacağı

j) Statü ve Anayasa'nın Konseyin kararı ile yürürlüğegireceği ve Konsey'de Sancak ile

ilgili kararların 2/3 çoğunlukla alınabileceği açıklanmıĢtır.25

Devlet, bu kararın üzerine ĠçiĢleri Bakanlığı‟nın tertiplediği birçok miting Türkiye

genelinde ve Hatay‟da düzenlenmiĢ ve bu yolla Türk kamuoyunu kontrollü bir Ģekilde

yönlendirerek olayı bütün halka mal etmiĢtir. Suriye hükümeti ise karara tepki göstererek

Fransız DıĢiĢleri Bakanlığı‟na ve Milletler Cemiyeti‟ne protesto mesajı yolladı.

Milletler Cemiyeti Konseyi‟nde kabul edilen Statü ve Anayasa ile Türk - Fransız

AnlaĢması Sancak meselesini tamamen halledememiĢtir. Çünkü Sancak‟ın Statü ve

Anayasa‟nın yürürlüğe girmesi seçimlerin yapılmasına bağlıydı. Türkiye Hatay‟da yeni

rejimin derhal uygulanmasını istediği halde, Suriye‟deki Arapların protesto ve isyan

hareketleri, Sancak‟taki Fransız idaresinin diğer unsurları Türklere karĢı kıĢkırtan davranıĢları

ve Fransa‟nın Türkiye‟ye karĢı takındığı olumsuz tavırları 1937 yılı boyunca bir takım

güçlüklerin ortaya çıkmasına sebepolmuĢ, Türk-Fransız iliĢkileri tekrar gerginleĢmiĢtir. Bu

olumsuz geliĢmelere rağmen, 1937 tarihli Türk-Fransız AnlaĢması ile Sancak meselesinde

önemli bir aĢama kaydedilmiĢtir.26

23

Savcı, a.g.t., s. 37 24

Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 78 25

Savcı, a.g.t., s. 37-38 26

Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 82

Page 10: Hatay Sorunu (1918-1939)

10

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

HATAY SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ

3.1 Seçim Hazırlıkları ve Sonucu

Sandler Raporu ve Milletler Cemiyeti kararı uyarınca, Sancakta 15 Nisan 1938

gününe dek yapılması gereken Meclis seçimlerini düzenlemek ve denetlemek üzere 1937

yazında Milletler Cemiyeti Konseyi‟nce Antakya'ya gönderilen Seçim Komisyonu,

Türkiye'ye danıĢmaksızın, Fransız Manda memurlarıyla iĢbirliği içinde bir Seçim Yönetmeliği

hazırlamıĢ, bunu yıl sonuna doğru Cenevre'de Konseye göndermiĢ, örneğini de Türk

Hükümetine yalnız bilgi edinilmek üzere iletmiĢti. Buna göre seçimin ilk turu için 28 Mart,

ikinci turu için de 12 Nisan 1938 seçilmiĢti.

Türkiye, Türk topluluğu zararına hükümleri içeren bu yönetmeliğe, Sancak'ta 1937

bağıtlarıyla ortak sorumluluğu olan bir devlet olarak, sert biçimde karsı çıkmıĢ ve bir yandan

Fransa'yı uyarırken, öte yandan 22 ve 24 Aralıkta Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri ile

Konsey BaĢkanına itirazlarını duyurmuĢ ve Konsey'den, Türk hükümetiyle iĢbirliği yapılarak,

yönetmeliğin düzeltilmesini istemiĢti.

Milletler Cemiyeti‟ne gönderilen protestoda; komisyonun yalnızca mandater devletle

görüĢüldüğü, Sancakla en alakadar devlet olan Türkiye ile görüĢülmediği ve yalnızca bilgi

edinilmesi maksadıyla Türkiye‟ye tüzüğün gönderildiği, ayrıca manda idarecilerinin Sancakta

Türkler aleyhine çalıĢtığı bildirilerek durum kınanmıĢtır. Ayrıca seçmen listelerinin

belirlenmesinde yapılan baskılar da 24 Aralıkta ikinci bir nota ile protesto edilmiĢtir.27

Fransız DıĢiĢleri Bakanı Delbos, 30 Aralık‟ta Cenevre‟deki Fransız heyetine

gönderdiği mesaj, Türkiye‟nin beklentisini doğruladı. Delbos, hazırlanan seçim

düzenlemesinin, yürürlüğe konmayarak ertelenmesini kabul etti. Fransa, Türkiye‟nin önerisini

paylaĢarak, Komisyon‟un Türk ve Fransız temsilcilerinin katılımıyla, yeniden oluĢturulmasına

ve düzenlenmenin gözden geçirilmesine sıcak bakıyordu.

Sorunla ilgili taraflar aralarında anlaĢtıkları için, Milletler Cemiyeti Meclisi‟nin Ocak

1938 sonunda yaptığı toplantıda beklenen karar alındı. Türk ve Fransız temsilcilerinin

katılımıyla yeni bir komisyon kurularak, Seçim Düzenlemesi gözden geçirilecekti. Yeni

komisyon, Türk ve Fransız üyelerin yanısıra, Belçika, Ġngiltere ve Ġsveç temsilcilerinden

kurulacak ve gerekli görürse, 15 Nisan 1938 olarak öngörülen seçim tarihini de ileri

alabilecekti.28

Milletler Cemiyeti‟nin belirlediği esaslar doğrultusunda, seçimde cemaatlerin yazımı

sırasında izlenecek yol, uygulanacak yasaklar ve bu yasaklara uymayanlara verilecek cezalar,

yayınlanmıĢtı. Seçim iki dereceli seçim sistemine göre yapılacaktı. Seçim Nizamnamesinin

son Ģeklini almasının ardından, cemaatlere göre kaydedilen seçmenlerin içinden

milletvekillerini seçmek üzere ikinci seçmenler seçilecek, üçüncü kademede ise milletvekili

seçimi yapılacaktı. Seçime katılabilmek için özetle; Statükonun 8. ve 12. maddeleri gereğince

sancak vatandaĢı olmak, 1 Temmuz 1918‟den önce doğmuĢ olmak, erkek olmak, oy verme

hakkına engel oluĢturacak hukuki engeli ya da sağlık sorunu bulunmamak gerekmekteydi.

Seçim öncesi yapılacak cemaat sayımı “Türk Unsuru”, “Ermeni Unsuru”, “Alevi Cemaati”,

27

Savcı, a.g.t., s. 49 28

Ada, a.g.e., s. 150

Page 11: Hatay Sorunu (1918-1939)

11

“Arap Cemaati”, “Rum Ortodoks Cemaati”, “ KürtCemaati” ve “Cemaat-i Saire” olarak

gerçekleĢecekti.29

Hatay‟daki Fransız Makamları bu defa Türkler aleyhine tavır takınıp seçim

sonuçlarını etkilemeye çalıĢmıĢlardır. Daha seçimler baĢlamadan harekete geçen Fransız

mandater memurları Suriye‟deki TaĢnak ve Hınçak Ermenilerini birleĢtirerek bir çok Ermeni

ve Arabı Hatay‟a sokarak Türkler aleyhinde propagandalara baĢlamıĢtır. Özellikle seçimlerde

Türklerden yana tavır koyan Alevileri baskı ve terör olayları ile sindirmiĢlerdir. Hatay

dıĢından getirilen Arap ve Ermeniler, Sancak vatandaĢı olarak kaydedilmiĢ, bazı Türkler

seçim komisyonunun çıkardığı güçlükler sonucu seçmen olarak kaydedilmemiĢtir.30

Bu olumsuz geliĢmeler üzerine Atatürk, Fransa‟ya Türkiye‟nin askeri gücü ile

gözdağı vermek adına 19 Mayıs‟ta güney illerinde bulunan askeri birlikleri denetlemek üzere

trenle Ġstanbul‟dan hareket etti. Atatürk, sağlığının bozuk olmasına rağmen, yöre halkının da

katıldığı törenlerde Mersin ve Adana‟daki askeri birlikleri denetledi. Türkiye‟nin güney

sınırında baĢlatılan bu seferberlik, çatıĢmaya değil, Hatay sorunundaki kararlığını göstermeye

yönelikti.31

Bir taraftan Türkiye‟nin sert ve kararlı davranıĢı, diğer taraftan Almanya‟nın

Avusturya‟yı iĢgali ve Çekoslovakya‟yı parçalaması sonucu Avrupa‟da giderek tehlikeli bir

vaziyet alan konjonktürü dikkate alan Fransa tavır değiĢtirmek zorunda kalmıĢtır.32

Haziran‟ın

ilk günlerinde, Mart 1938 anlaĢmasına aykırı uygulamaların sorumlusu sayılan Delege

Garreau görevinden alındı. Yerine Yarbay Collet atandı. Aynı zamanda da, Sancak‟ta

sıkıyönetim ilan edildi. Tüm mandater yetkiler de Fransız askeri makamlarına devredildi.

Sancak Valiliğine Hatay Halk Partisi ile Egemenlik Cemiyeti‟nin önde gelen adlarından

Abdurrahman Melek getirildi. Melek, vali olur olmaz, görevden alınan yerel yöneticilerin

yerine Halk Partililer‟i atadı.33

Bu hareket ise olayları yatıĢtırmıĢ ve tansiyonu düĢürmüĢtür.

9 Haziran‟da seçim iĢlemlerine yeniden baĢlanır, ancak sonuçlar Türkler aleyhine

yeniden geliĢmeye baslar. Araplar köy köy dolaĢarak Türk listelerine yazılanları tehdit

ediyorlardı.34

Seçimlerde geliĢmeleri günü gününe takip eden Türkiye 22 milletvekili

çıkarmayı hedeflemiĢ ancak 15 Haziran itibariyle diğer unsurların toplamından aĢağı sayıda

Türk seçmen sayılmıĢtır. Bu da belirtilen baskı ve tehditlerden dolayı Türk listelerine kayıt

olmayan Alevi ve bir kısım Türk ile hariçten Hatay‟a getirilerek seçmen kaydı yapılan Ermeni

ve Araplardan kaynaklanmakta idi. Türkiye durumun Türkler lehine değiĢmesi için harekete

geçmeye karar verir. Ayrıca bölgede asayiĢ bozulmaktaydı ve Milletler Cemiyeti seçim

komisyonu artık görevini yapamaz hale gelmiĢti. Türk Hükümeti 21 Haziran 1938'de

Sancak'taki durumu Fransız Hükümeti ve Milletler Cemiyeti katında protesto etmiĢti. Söz

konusu notada Türkiye‟nin Milletler Cemiyeti Komisyonuyla bütün münasebetini kestiği

bildirildi.Sonunda, Türk ve Fransız Hükümetleri, Milletler Cemiyeti Seçim Komisyonunun

çalıĢmalarını durdurmasınıKonsey'den birlikte isteyince, Komisyon 29 Haziran‟da Sancak'tan

ayrıldı.35

29

Duman, a.g.t., s. 16 30

Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 96 31

Ada, a.g.e., s. 166-168 32

Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 97 33

Ada, a.g.e., s. 170-171 34

Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 97 35

Savcı, a.g.t., s. 53

Page 12: Hatay Sorunu (1918-1939)

12

Seçimlerin sonuçlanmasıyla birlikte Türklerin haklılığı da ortaya çıkmıĢtır. Baskı ve

Ģiddete rağmen Türkiye‟nin desteği ve hukuki mücadelesiyle gerçekler seçimlerle beraber

anlaĢılmıĢtır.

Cemaat Seçmen Sayısı% Milletvekili Sayısı

Türkler 35.84763 22

Aleviler 11.31919,8 9

Ermeniler 5.5049,7 5

Araplar 1.8453,2 2

Ortodokslar 2.0983,7 2

Diğer Cemaatler 3950,6 -

Toplam 57.008 100 40

Görüldüğü üzere toplam seçmen sayısı Milletler Cemiyeti Komisyonu‟nun

tahmininden fazla çıkmıĢtır. Baskı ve Ģiddet sayesinde Türklerin sayısı komisyon raporunda

düĢük gelmiĢ, fakat yeni komisyonda ise gerçekler ortaya çıkmıĢtır.

Milletvekilliğine aday olacak Türklerin adları, Dörtyol‟da yapılan bir toplantıda

belirlendi. Toplantıya Abdurrahman Melek ve Tayfur Sökmen‟in yanısıra, ġükrü

Sökmensüer, Cevat Açıkalın ve Ġskenderun BaĢkonsolosu Fethi Denli katıldı. Toplantıda,

Türklere ayrılmıĢ 22 milletvekili adaylığı için 22‟Ģer kiĢilik iki değiĢik liste hazırlandı.

Ayrıca, Devlet BaĢkanlığı‟na Tayfur Sökmen‟in, Meclis BaĢkanlığı‟na Abdülgani

Türkmen‟in, BaĢbakanlık görevine ise Abdurrahman Melek‟in adlarının önerilmesi

kararlaĢtırıldı. Bakanlıklara atanacak olanların da adları da saptandı.36

Seçimlerin sonuçlanmasıyla ve Türklerin çoğunlukta olduğu bir Meclisin

kurulmasıyla, Hatay sorunu Türkiye‟nin ve Hataylı Türklerin iki yıllık mücadelelerinde

istedikleri doğrultuda yeni bir aĢamaya girmiĢ oluyordu. Bu sonuç, Araplar ve diğer unsurlar

için ise, elbette bir yenilgi anlamını taĢıyordu.37

36

Ada, a.g.e., s. 180 37

Ada, a.g.e., s. 182

Page 13: Hatay Sorunu (1918-1939)

13

3.2 Hatay Cumhuriyeti’nin Kurulması

Sancak Meclisi, ilk toplantısını 2 Eylül 1938‟de yapmıĢtır. Bu toplantıya, Türk

cemaatinden milletvekilleriyle birlikte, diğer cemaatlerden seçilen milletvekilleri de katıldı.

Tüm milletvekilleri Türkçe yemin ettiler. Meclis'in ilk toplantısında, yeni kurulan devletin

adının "Hatay" olması kabul edildi. Böylece, sorunun ilk aĢamasında Atatürk tarafından

ortaya atılıp, Sancak'ın Türk olduğunun kanıtı olarak kullanılan Hatay adı, resmen kabul

edilmiĢ oldu. Yeni kurulan devletin bayrağı olarak, Türk bayrağına çok benzeyen, ayyıldızlı

Hatay bayrağının kullanılması kararlaĢtırıldı. Türk Ġstiklal MarĢı, Hatay Devletinin ulusal

marĢı olarak kabul edildi.

Hatay Meclisi, hükümete, yeni devletin altyapısını oluĢturmak üzere gerekli

düzenlemeleri yapma yetkisini verdi. Türkiye Cumhuriyetinde yürürlükte bulunan yasalar

Hatay'da da uygulanması ilke olarak kabul edildi. Bazı yasaların Hatay'a uyarlanması için

çalıĢmalar yapıldı. Meclis‟te oybirliği ile benimsenen bir yasada da, Hatay'ın içiĢlerinde

tümüyle bağımsız, Türk çoğunluğun yönetiminde egemen bir devlet olduğu belirtildi.

Hatay yönetiminin ilk uygulamalarından biri, manda dönemi yöneticilerini

görevlerinden alarak, yerlerine Türk uyruklu ve Hatay Halk Partisi‟ne yakın kiĢileri getirmek

oldu.38

Yeni devletin karĢılaĢtığı zorluklardan birisi cemaatlerin birbirlerine sıcak bakmalarını

sağlamaktı. Diğer bir durum ise Fransızlar, Suriye-Hatay sınır kapısını kapatmak suretiyle

Hatay Devleti'ni her bakımdan zor durumda bırakmıĢtı. Türkiye sınırı zaten kapalı

olduğundan, Suriye sınırı da kapatılınca doğal olarak Hatay devleti her bakımdan güçlüğe

uğrayacak, ulaĢtırma, ticaret, alıĢveriĢ duracaktı.39

Fakat Türkiye bu oyunu bozmuĢ,

Türkiye,sınırlarını Hatay Devleti'ne açmıĢtı. Böylece ticari iliĢkiler artmıĢ, Fransızlar da

hilenin tutmaması üzerine yanıldıklarını anlamıĢ ve hudut kapısını tekrar açmıĢtır.40

Suriye bu dönemde Hatay Devleti aleyhinde yürüttüğü çalıĢmalarını sürdürmüĢtür.

Her vesile ile Türklük aleyhine çalıĢmıĢlardır. Bağımsız Hatay Devletinin kurulmasından

itibaren Suriyeliler tarafından; sınırlara tecavüz, köy baskınları, harman yangınları seklinde

yürütülen çalıĢmalar yeni kurulan devleti rahatsız etmiĢtir.41

Bazı bozguncular Hatay

dâhilinde tahriklerde ve provokasyonlarda bulunmak üzere grupları teĢekkül ettirmek üzere

toplantılar yapmaktadırlar.42

Suriye'de bulunan Hatay Ermenileri her olaydan ve herkesten kendi lehlerine bir

menfaat teminine çalıĢmaktadırlar. Her fırsatı değerlendirenErmeniler, 17 Nisan 1939'da

Hatay'dan Halep'e gelen Fransız ayanüyelerinden Gotiro ile görüĢmeler yapmıĢlardır.

Kendilerinin ne kadartehlikede olduğunu anlatmak için "Türklerin Halep'e

gelmelerindenkorktuklarını, Fransızların Halep'i himaye etmesini" rica etmiĢlerdir.Bununla da

kalmayıp Suriye ve kuzeyindeki Türk propagandasının kuvvetkullanmak suretiyle

önlenmesini de istemiĢlerdir.43

38

Ada, a.g.e., s. 185 39

Sökmen, a.g.e., s. 163 40

Savcı, a.g.t., s. 70 41

Savcı, a.g.t., s. 75 42

Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 117 43

Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 123

Page 14: Hatay Sorunu (1918-1939)

14

Hatay'ın Türkiye tarafından ilhak edileceğinden korkan Ermeni veRumlar, ilhakın

olmaması için ellerinden gelen her Ģeyi yapmaktadırlar. Türkiye'yi istemeyen unsurlara moral

vermek için en ufak her geliĢmeyi değerlendirmekte ve propaganda yapmaktadırlar. 19 Nisan

1939 tarihli bir rapordan anlaĢıldığına göre Ermeni ve Rumlar, Türkiye ile Fransa'nın Hatay

için anlaĢamadıkları propagandasını yapmaktadırlar. Bu fikirlerinin inandırıcılığını arttırmak

için de Reyhaniye‟ye yeniden iki tabur Fransız askerinin geleceğini ve Ġskenderun limanında

da bir Fransız Zırhlısının demirli bulunacağı haberini etrafa yaymaktadırlar. Ġtalya'nın

Arnavutluk'u iĢgali üzerine propagandaların değiĢtirmeye baĢlamıĢlardır.44

Böylelikle tüm zorluklara rağmen bağımsız Hatay Cumhuriyeti, Türkiye‟nin desteği

ile Suriye ve Fransızların politikalarına göğüs germiĢtir. Hatay içindeki Ermeni, Arap ve Rum

unsurlarının da faaliyetlerini Türk istihbaratı sayesinde öğrenmiĢ, önlemini almıĢ ve savaĢ

çanlarının çalındığı bu dönemde gerginliğin tırmanması da Hatay‟ın üzerindeki baskıları

azaltmıĢtır. Bir yandan yaklaĢan çatıĢma ortamının Türkiye‟yi önemli bir noktaya koyması,

Ġngiltere ve Fransa‟nın Türkiye‟yi kendi yanına çekmeye baĢlamasına sebep olmuĢtur. Bu da

Hatay‟ın kaderini önemli ölçüde etkileyecektir.

3.3 Hatay’ın Anavatan’a Katılımı

Atatürk Türkiye‟si, Hatay sorununu, 1936 Montrö Boğazlar SözleĢmesinin hemen

ardından ele almıĢ ve üç yıl süren çetin bir diplomasi savasımı sonunda, onu da barıĢçı yoldan

kesin bir çözüme bağlamıĢtır.

Ancak bu dava aleyhinde çalıĢanlar propaganda faaliyetlerini de eksik etmemiĢler ve

Hatay davasının artık eskisi gibi hızlı yürütülemeyeceğini yaymak suretiyle morallerin

bozulmasına çalıĢmıĢlar, bu arada bir kısım kaçaklar geri dönerek muhalefetlerini

artırmıĢlardı. Suriye basını hoĢa gitmeyen yazılar yazmaya baĢlamıĢ, Ġskenderun'da Ġtalyan

tebaasından olanlar da siyasi propaganda faaliyetlerini arttırmıĢlar ve davanın zayıflaması için

çaba harcamaya çalıĢmıĢlardır.

1939 Martında Türkiye'de yapılacak Milletvekili seçiminde Tayfur Sökmen'in

Antalya'dan, Abdurrahman Melek'in Gaziantep'ten aday gösterilmeleri ve Büyük Millet

Meclisine seçilmeleri Hatay'ın Anavatana katılmak üzere bulunduğu kanaatini ortaya

çıkarmıĢtı.45

Fransa‟nın Suriye‟ye bağımsızlık vaat eden 1936 tarihli anlaĢmanın uygulanmasını

askıya alması sebebiyle, Hatay‟ın geleceğinin Suriye‟ye bağlı tutulması için de bir sebep

kalmamıĢtı. Bu sonuca Fransa‟nın razı olmasının zeminini de Avrupa‟daki geliĢmeler

hazırlayacaktır. Nitekim Avrupa'daki geliĢmeler çerçevesinde Fransa, Türkiye ile Doğu

Akdeniz'de ve Balkanlarda bir dayanıĢma aramıĢtı. Daha 4 Temmuz 1938 AnlaĢmasının

yapılması esnasında bunu hissettirmiĢ, Eylül 1938'de de Türkiye'ye resmen anlaĢma teklif

emiĢtir. Fransa‟nın Avrupa'da giderek sıkıĢtığını gören Türkiye, Hatay meselesini istediği gibi

halletmeden Fransa'ya karĢı yükümlülük altına girmeyi düĢünmemiĢ, Hatay meselesinin

halledilmesini ön Ģart olarak ileri sürmüĢtür.46

44

Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 124 45

Savcı, a.g.t., s. 82-83 46

Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 130

Page 15: Hatay Sorunu (1918-1939)

15

Haziran ortasından itibaren, Hatay görüĢmelerinin anlaĢmayla sonuçlanacağı belli

oldu. Türk basınında da, Türk-Fransız dostluğunu öven yazılar çıkmaya baĢladı. Ġttifaka

yönelik Türk-Fransız Deklarasyonu 23 Haziran 1939‟da Paris‟te Hatay‟ın Türkiye‟ye ilhakını

öngören Türkiye ile Suriye Arasında Toprak Sorunlarının Kesin Çözümüne ĠliĢkin AnlaĢma

da aynı gün Ankara‟da imzalandı.47

Fransa ile Türkiye arasında imzalan anlaĢma, 30 Haziran

1939 günü TBMM‟de mevcut 344 üyenin oy birliği ile kabul edilmiĢtir. Hatay, Türkiye‟nin

63. ili olmuĢtur. Aynı tarihte Hatay halkına hitaben yayınlanan beyannameye göre, Türkiye ile

Fransa arasında imzalanan anlaĢmanın yürürlüğe girmesinden itibaren, Hatay halkı Türkiye

vatandaĢı sayılmaktaydı. Ġsteyen Hataylılar anlaĢmanın geçerli olduğu tarihten itibaren 6 ay

içerisinde Suriye ve Lübnan tabiiyetine geçebileceklerdi.48

Buna karĢılık Türkiye de

Suriye‟nin bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı gösterecekti.49

Temmuz ayında da Hatay Türkiye sınırları içine katılmasını tamamladı. Bu baĢarı,

Türk dıĢ politikasının ve Türkiye‟nin yöneticilerinin kararlılığı, Avrupa‟daki mevcut ortamın

Türkiye tarafından baĢarı ile kullanılması, Ġngiltere ile Fransa‟nın o dönemdeki dıĢ

politikalarının Türkiye‟nin çıkarları ile uyuĢması ile sağlanmıĢtır.50

47

Ada, a.g.e., s. 211 48

Duman, a.g.t., s. 152 49

Armaoğlu, a.g.e., s. 248 50

Dinç, a.g.m., s. 24

Page 16: Hatay Sorunu (1918-1939)

16

3.4 Atatürk ve Hatay

Hatay‟ın elde edilmesini sağlayan, hiç Ģüphesiz baĢından itibaren Hatay davasını

Ģahsi meselesi olarak niteleyerek sahip çıkan ve Türkiye‟nin politikasını uluslararası

konjonktürü iyi tartarak belirleyen, kan dökmeden en son aĢamasına vardıran Atatürk

olmuĢtur.51

Atatürk Ġster Fransa, ister ise diğer devletler Türkiye‟nin yanında olsun ya da

olmasın, Türkiye Cumhuriyeti‟nin her Ģekilde menfaatlerini koruyacağını söyleyerek kararlı

tutumundan bir ödün vermemiĢtir. Bu tutum, amacın gerçekleĢmesi için gerekli istikrarın

sağlanmasını kolaylaĢtıran bir özelliktir.52

Anavatan Türkiye‟nin bir parçası olan Ġskenderun bölgesinin Misak-ı Millî sınırları

içerisinde olmasına rağmen, Fransa tarafından iĢgal edilmesi ve yerli ahaliye saldırılarda

bulunulması, baĢta Mustafa Kemal PaĢa olmak üzere TBMM‟nin dikkatini çekmiĢ ve iĢgal

altında kalan bu Türk toprağının anavatana katılabilmesini sağlamak için çalıĢmalara

baĢlanmıĢtır.53

Montrö Boğazlar SözleĢmesi ile boğazlar sorununu halleden Atatürk, bundan sonra

Sancak meselesine yoğun bir biçimde eğilmiĢtir. Atatürk, “ġimdi Antakya, Ġskenderun yani

Sancak meselemiz var” diyerek sıranın Hatay meselesine geldiğini ifade etmiĢtir. Boğazlar

sorununu Türkiye lehine halleden Atatürk, Hatay için yüklenme zamanının geldiğine inanır ve

düğmeye basar.54

Milletler Cemiyeti‟nde söz konusu müzakerelerin yapıldığı günlerde Atatürk, Hatay

davasıyla ilgili görüĢlerini Kurun (Vakit) gazetesinde beĢ gün üst üste Asım Us müstear adıyla

yazıyordu. Ġlk üç yazısında Fransa‟yı eleĢtiren Atatürk; Fransa‟nın iĢleri yokuĢa sürmemesini

ve Türkiye‟yi Osmanlı Devleti gibi zannetmemesi gerektiğini ifade ettikten sonra, takip ettiği

politikalarla dost Türkiye‟yi kaybetmek üzere olduğunu belirtmiĢtir. Üçüncü yazısında

Türkiye‟nin iĢi farklı noktalara çekmemek için [savaĢ hali] azami dikkat gösterdiğini de

belirtmektedir. Dördüncü yazısında BaĢbakan Ġsmet Ġnönü‟ye seslenen Atatürk, Hatay

meselesinin hangi aĢamada olduğu hususunda ondan bilgi istemektedir. BeĢinci ve son

yazısında ise kendisi Hatay davasında Türkiye‟nin haklı olduğunu vurgulamakta ve Fransa‟ya

üstü örtülü bir Ģekilde gözdağı vermektedir.55

Fransa ile diplomatik yollarla gerçekleĢtirilen görüĢmeler Hatay Meselesi‟ni aradan

uzunca bir süre geçmesine rağmen ne yazık ki olumlu bir safhaya taĢıyamamıĢtır. Üstelik

Fransa ile Suriye Fransa‟nın Suriye üzerindeki haklarını Suriye hükümetine devreden bir

antlaĢmaya dahi imza atmıĢtır. Bunun üzerine Atatürk, ani aldığı bir karar ile Ġstanbul‟a

hareket edip Güney Anadolu‟ya bir gezi düzenlemiĢtir. Güney gezisinde kendisini çok

yorması yüzünden Atatürk‟ün rahatsızlığı artmıĢtır. O dönemde, son derece halsiz olmasına

karĢın bu geziye çıkması hastalığı tetiklemiĢtir. Bunun sonuçlarının ne olacağını kestiremediği

için, ayrıca hastalığın ne ölçüde ilerlediğini henüz etrafındaki doktorlarıdahi tam olarak tespit

edemediklerinden, arka arkaya dört gün arayla önce Mersin‟de, sonra Adana‟da yaptırdığı

resmigeçitler ve bu törenleri ayakta Mehmetçiği selamlayarak izlemek isteyiĢi, bir bakıma

sonun baĢlangıcı olmuĢtur.Örneğin Mersin‟deki tören esnasında, ayakta ancak ondakika kadar

dayanabilmiĢ, fenalık geçireceğini anlayınca Mehmetçiğe „marĢ marĢ‟ komutu vermek

zorunda kalmıĢtır. Asker tören alanını koĢarak terk etmiĢtir. Buna rağmen ve kısa süren bir

51

Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 141 52

Lör, a.g.t., s. 4-44 53

Ercan Karakoç, “Atatürk’ün Hatay Davası”, Ahmet Yesevi Üniversitesi Bilig Dergisi, Sayı: 50, Ankara, 2009, s. 99 54

Karakoç, a.g.m., s. 103 55

Karakoç, a.g.m., s. 105

Page 17: Hatay Sorunu (1918-1939)

17

dinlenmenin ardından o günkü tören sonrası programı aynen uygulamıĢ, doktorların „derhal

Ankara‟ya dönülmeli‟ teklifini reddetmiĢtir. Bu görüntüler ne yazık ki yakın geleceğin de

habercisi olmuĢtur. Beraberindeki heyetin tüm uyarılarına rağmen, bu gezi önceden yapılan

plan gereğince eksiksiz uygulanmıĢ, kısa kesilip acilen geri dönülmesi talepleri Atatürk

tarafından reddedilmiĢtir. Fakat bunun doğal sonucu olarak 25 Mayıs 1938 günü Ankara‟ya

dönüldüğünde Atatürk artık çok zor yürüyebilir duruma gelmiĢtir.56

Sonu bilinen bir hastalığa

yakalanmasına rağmen gücü yettiğince Hatay meselesine eğilmiĢ, hükümeti daha müessir

tedbirler almaya zorlamıĢtır. Bu bağlamda Hatay‟ın anavatana katılmasında O‟nun rolü

gerçekten çok büyüktür.57

Atatürk, Hatay‟ı ülkenin birinci sıradaki sorunu haline getirirken ve çözüm yollarını

ortaya koyarken, bazen devlet iĢleyiĢindeki geleneksel hiyerarĢiyi dikkate almadan inisiyatif

kullanmak zorunda kalmıĢtır. Ancak, hedefe varmanın, sadece istemekle değil, yeri

geldiğinde taviz vermeyi bilmekle de gerçekleĢtirilebileceğini göstermiĢtir.58

Atatürk'ün Hatay

davası için göstermiĢolduğu büyük ilgi Hatay‟ın kurtuluĢu için büyük ve önemli adımların

atılmasına sebep olmuĢtur. Ancak Hatay‟ın anavatana katılısını göremeden Atatürk‟ün vefat

etmesi büyük üzüntüye neden olmuĢtur. Bu olay bütün dünyada olduğu gibi Hatay'da da

sonsuz bir üzüntü ve eleme sebep olmuĢtu. Fakat bu durum, çalıĢmaların devam etmesine

veHatay'ın Anavatan'a bağlanmasına gayreti azaltmamıĢtır.59

56

Lör, a.g.t., s. 4-46 57

Karakoç, a.g.m., s. 114 58

Ada, a.g.e., s. 235 59

Savcı, a.g.t., s. 82-83

Page 18: Hatay Sorunu (1918-1939)

18

SONUÇ

I. Dünya SavaĢı sonrasında yavaĢ yavaĢ ortaya çıkarak ilerde diplomatik bir sorun

halini alan Hatay sorunu, Milli mücadele döneminde Ankara AnlaĢması ile Fransız mandası

altında bırakılmıĢ, fakat bu mesele Türkiye‟nin gündeminden düĢmemiĢtir.

Ġskenderun sancağının kültürel ve toplumsal birikimi, nüfusunun %60‟ından

fazlasının Türk olması sebebi ile Türkiye‟nin bu soruna iyice eğilmesini gerekli kılmıĢtır.

Çünkü bu sancak, hem Türkiye‟nin çıkarları için önemli, hem jeopolitik olarak önemli, hem

de Türkiye‟nin bunu bir onur meselesi haline getirmesi neticesinde önemliydi.

Türkiye Montrö Boğazlar SözleĢmesinden sonra bu meseleyi ulusal bir mesele haline

getirerek Türkiye‟deki her bireyin bu meseleye manen de olsa destek vermesini önemsemiĢ ve

kamuoyu oluĢturularak bu davanın haklılığı tüm dünyaya duyurulmuĢtur.

Türkiye‟nin Hatay stratejisi ise bu bağlamda çok önemli bir yer teĢkil etmiĢtir.

Ortadoğu‟da toprak emeli bulunmayan Türkiye‟nin sadece haklı olduğu bir bölgeyi böylesine

ısrarcı bir tavırla kazanmasının elbette uluslararası hukuk kurallarına uyması ve kararlı bir

tavır izlemesi etkilemiĢtir. Öncelikle Suriye‟den koparılarak bağımsız bir Hatay cumhuriyeti

haline getirilmiĢ, sonrasında ise Türkiye‟ye katılmıĢtır. Zor kullanarak bu durumun

gerçekleĢtirilmesi daha kötü sonuçlar doğuracağı gibi yeni yeni düzene oturmaya çalıĢan

Türkiye‟nin geliĢmesine de büyük bir sekte uğratacağı açıktır.

Türkiye Hatay halkını da destekleyerek teĢkilatlandırmıĢ, özellikle içerideki Türk

olmayan unsurların saldırıları, kıĢkırtmaları ve propagandalarına karĢı Türkleri

bilinçlendirerek karĢı koymaya çalıĢmıĢ ve yöre halkını korumuĢtur. Özellikle seçimlerde

yapılan usulsüzlüklerle Türk istihbaratının desteği ile pek çok durumu kendi lehine

çevirmiĢtir.

Fransa Hatay meselesinde iĢi her zaman sürüncemede peĢinde olmuĢtur. Suriye‟ye

özerklik tanımasına rağmen Hatay hakkında menfaatlerinden vazgeçmemiĢ, seçimlere engel

olmaya çalıĢmıĢ ve provokasyon yaparak Ermenilere, Araplara ve Rumlara el altından yardım

yapmıĢtır. Fakat bu çabaları Hatay‟ı elinde tutmaya yetmemiĢ ve özellikle bu durumun nedeni

de Avrupa‟da değiĢen siyasi dengelerdir. Revizyonist kanadın sert yaptırımları ve tehditleri

karĢısında Hatay‟ın Türkiye‟ye bırakılması daha da kolay bir vaziyet almıĢtır. Sorunun

çözümünde Türkiye, Ġngiltere ve Fransa arasında Balkanlar ve Doğu Akdeniz‟deki statükoyu

korumaya yönelik bir ittifakın hazırlıklarına paralel olarak yürütüldü.

Bu meselenin çözümünde Atatürk‟ün payı çok fazladır. Yıldırım orduları komutanı

olarak bölgede düĢman iĢgaline karĢı direniĢ emri verdiği günden, hastalığının en kritik

döneminde Adana-Mersin‟e yaptığı geziye kadar geçen 20 yıllık süre boyunca gösterdiği

kararlılık, Hatay sorununun çözümünde özellikle belirleyici bir rol oynadığı belirtilmelidir.

Öldüğünde bu sorunun çözüldüğünü görememesine rağmen, onun katkıları ve yaptığı

çalıĢmalar çok önemlidir.

Kısaca Hatay sorunu günümüzde Suriye ile zaman zaman bir çekiĢme unsuru haline

gelse de Türkiye‟nin stratejik baĢarısının ve dıĢ politikasının mükemmel stratejiyle izlenmesi

neticesinde çözülmüĢtür. DıĢ politikamız tarihinde önemli bir baĢarı öyküsü olmuĢ, bu dıĢ

politika baĢarısı II. Dünya SavaĢı‟na Türkiye‟nin katılmamasıyla tekrar güçlendirilmiĢtir.

Page 19: Hatay Sorunu (1918-1939)

19

KAYNAKÇA

ADA,Serhan,Türk Fransız İlişkilerinde Hatay Sorunu (1918-1939),Ġstanbul Bilgi

Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul, 2005, s. 107

ARMAOĞLU,Fahir,20. Yüzyıl Siyasi Tarihi,Ġstanbul, 2010

DUMAN, Çiğdem, “Hatay Millet Meclisi (2 Eylül 1938 – 29 Haziran 1939)”,

(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mersin,

2008

DĠNÇ, Sait, “Atatürk Döneminde Türk DıĢ Politikasında GeliĢmelere Genel Bir BakıĢ; Ġkili

ve Çok Uluslu ĠliĢkiler (1920- 1938)”

ER, Serkan, “Türkiye-Fransa İlişkileri (1923-1939)”, Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü

KARAKOÇ,Ercan, “Atatürk’ün Hatay Davası”, Ahmet Yesevi Üniversitesi Bilig Dergisi,

Sayı: 50, Ankara, 2009

LÖR, Ġpek, “Hatay’ın Anavatana Katılmasının Stratejisinin Analizi”, (YayınlanmamıĢ

Yüksek Lisans Tezi), Harp Akademileri Komutanlığı Stratejik AraĢtırmalar Enstitüsü,

Ġstanbul, 2010

PEHLĠVANLI,Hamit, SARINAY,Yusuf,YILDIRIM,Hüsamettin,Türk Dış Politikasında

Hatay (1918-1939), Avrasya Stratejik AraĢtırmalar Merkezi Yayınları, Ankara, 2001

SAVCI, Nergis, “Hatay Cumhuriyeti: Kuruluşu ve Anavatana Katılışı”, (YayınlanmamıĢ

Yüksek Lisans Tezi), Ġstanbul Üniversitesi Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılapları Enstitüsü, Ġstanbul,

2007

SÖKMEN,Tayfur,Hatay’ın Kurtuluşu için Harcanan Çabalar, Yeni Gün Basın ve

Yayıncılık, Ġstanbul, 1999